Top Banner
2 7 AKP, muhalefeti sanal ortamda ezmeye çal›fl›yor. ‹nternet sansürü ilk defa sokakta protesto edildi Irak’›n depremzedelere hibe etti¤i konutlara Kocaeli’nin bürokratlar› yerlefltiriliyor De¤ifliklikle gündeme gelen Anayasa, Halk›n Sesi’ni tarihi etkileyen belgelere götürdü Bu da Halk›n Sesi usulü yaz tatili hediyesi: Genç okurlar için unutulan sokak oyunlar› Tam gün çat›flmas› Aile hekimli¤i uygu- lamas›yla halk› yavafl yavafl hastanesiz b›rakan Sa¤l›k Bakanl›¤›, Anayasa Mahkemesi’nin Tam Gün Yasas› karar›n› olumlu karfl›layan hekimleri tuzu kuru buldu S. 3 Adéo Espanya Katalonya’n›n özerkli¤ini budayan mahkeme karar›na karfl› ba¤›ms›zl›k isteyen bir milyon Katalan, ‘Biz bir ulusuz gelece¤imize kendimiz karar veri- riz’ dedi S. 5 Engelliler direniflte Türkiye’nin ilk engelli emekçi direnifli, hay›rsever projecili¤in parlak yald›zlar›n› dökerek Kocaeli’nde bafllad› S. 6 Kenar Notlar› / Sayfa 2 Zor bir düflman seçtin... Ferda Koç / Sayfa 4 Mutabakat kural› Mehmet Tok / Sayfa 7 Sa¤l›kta dönüflümün özü... Tufan Sertlek / Sayfa 8 D‹SK’in ‘D’si... Sansür sanal eylem gerçek ‹zmit bürokratlar›n›n çeyizi Tarihi de¤ifltiren belgeler Yaz dedi¤in çocuk oyunu SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 111 23 Temmuz 2010 • 1 TL 13 15 12 Eylül Anayasas›’na, AKP’nin de¤iflim paketine ve savafla İktidarla muhalefet savaşta birleşti AKP, Kürt sorunun- da savafl politikalar›n› derinlefltiriyor. Muhalefet liderleriyle yap›lan görüflmeler hükümetin bu yolda yaln›z yürümeyece¤ini gösteridi S. 4 Ağlasan da sızlasan da hayır Halkevleri Hukuk Dairesi, AKP’nin Anayasa de¤iflikli¤ini inceledi. Yeni paketin iddia edilenin aksine 12 Eylül ruhu tafl›d›¤›n› tespit etti S. 12 AKP, de¤iflim paketiyle, 12 Eylül Anayasas›’n› ve kendi iktidar›n› neoliberal ilkeler çerçevesin- de güçlendiriyor. Eme¤e, halk›n haklar›na ve Kürtlere sald›r› program› derinlefliyor Demokratik hak ve özgürlüklere; halk›n hak- lar›na; sol de¤erlere sald›r›lara “Hay›r” diyen- ler, insanca yaflam, güvenceli ifl ve halk›n anayasa maddeleri için sesini yükseltiyor Muhalefet, hay›r cephesini örgütleyecek. Hay›r’› örgütlerken güçlü alternatifler oluflturmak gerekecek. YOL YAZISI S. 3 İ stanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile yapılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine “grev” kararı alan Türk İş’e bağlı Belediye-İş üyesi işçiler, grev kararını İBB kapısına astı. 13 Temmuz’da Edirnekapı’da toplanan binlerce işçi İBB önüne yürüdü, grev ilanını belediyenin kapısına astı. Böylece yasal grev süreci başlamış oldu. İşçiler temel taleplerini insanca yaşanacak bir ücret, üniver- site mezunlarının sendikalı olmasının önündeki engel- lerin kaldırılması ve işçi sağlığı ve güvenliği konusunda iyileştirmeler yapılması olarak sıralıyor. S. 9 B aşbakan ‘Açılım’ sürecini anlatmak için kadınlarla buluştu. Her kesimden kadın örgütünün çağrılmış olduğu toplantıda çözüm sürecinin asıl muhatabı olan Kürt kadınları yoktu. Toplantıya davet edilmeyen Kürt kadınları toplantının yapıldığı Dolmabahçe Sarayı’nın birkaç yüz metre ilerisinde Türkiyeli kadınlarla beraber Barış İçin Kadın Girişimi’nin kurduğu ‘Barış Noktası’nda taleplerini anlattı S. 10 Erdo¤an muhatab› uzaklarda arama K uzey Irak neoliberal poli- tikalar doğrultusunda yeniden yapılandırılıyor. Kürt bur- juvazisi yatırımları büyük fırsat olarak görüyor. Türkiye sermayesi bölgede uluslararası tekellerin ta- şeronluğunu yapıyor. Egemenle- rin amacı Kürtleri neoliberal düzene eklemlemek S. 9 Tafl atan çocu¤a kot satt›rmak Suyu bafltan kestiler K aradenizliler HES’lere karşı amansız bir mücadele veriyor. 2700’den fazla HES yapılması plan- lanan bölgede Derelerin Kardeşliği Platformu’ndan Avni Ertaş’la HES karşıtı mücadeleyi, bu mücadelenin özgün yanlarını ve sınırlarını konuştuk. Fındıklı Dereleri Koruma Platformu sürecinden gelen Ertaş, HES’leri dur- durmak için nasıl önlemler aldıklarını, HES’cilere karşı mücadelenin unutul- mayacak anılarını ve platformun örgütlenme konusundaki temel pren- siplerini anlattı S. 11 ‹stanbul Belediyesinde grev var AKP belediyeciliği her yönüyle iflas ediyor. Yağma dü- zeni belediyeye asılan grev kararıyla bir darbe daha aldı AKP Anayasası 12 Eylül’ün devamı
16

Halkın Sesi 111

Mar 12, 2016

Download

Documents

Halkın sesi gazetesi 23 temmuz 2010 111.sayı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Halkın Sesi 111

2 7AKP, muhalefeti sanal ortamdaezmeye çal›fl›yor. ‹nternet sansürüilk defa sokakta protesto edildi

Irak’›n depremzedelere hibeetti¤i konutlara Kocaeli’ninbürokratlar› yerlefltiriliyor

De¤ifliklikle gündeme gelenAnayasa, Halk›n Sesi’ni tarihietkileyen belgelere götürdü

Bu da Halk›n Sesi usulü yaztatili hediyesi: Genç okurlariçin unutulan sokak oyunlar›

Tam günçat›flmas›� Aile hekimli¤i uygu-lamas›yla halk› yavaflyavafl hastanesizb›rakan Sa¤l›kBakanl›¤›, AnayasaMahkemesi’nin TamGün Yasas› karar›n›olumlu karfl›layanhekimleri tuzu kurubuldu � SS.. 33

AdéoEspanya� Katalonya’n›nözerkli¤ini budayanmahkeme karar›nakarfl› ba¤›ms›zl›kisteyen bir milyonKatalan, ‘Biz birulusuz gelece¤imizekendimiz karar veri-riz’ dedi � SS.. 55

Engellilerdireniflte� Türkiye’nin ilkengelli emekçidirenifli, hay›rseverprojecili¤in parlakyald›zlar›n› dökerekKocaeli’nde bafllad›� SS.. 66

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Zor bir düflman seçtin...

Ferda Koç / Sayfa 4

Mutabakat kural›

Mehmet Tok / Sayfa 7

Sa¤l›kta dönüflümün özü...

Tufan Sertlek / Sayfa 8

D‹SK’in ‘D’si...

Sansür sanal eylem gerçek ‹zmit bürokratlar›n›n çeyizi Tarihi de¤ifltiren belgeler Yaz dedi¤in çocuk oyunuSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 111 23 Temmuz 2010 • 1 TL

13 15

12 Eylül Anayasas›’na, AKP’nin de¤iflim paketine ve savafla

İktidarlamuhalefetsavaşta birleşti� AKP, Kürt sorunun-da savafl politikalar›n›derinlefltiriyor.Muhalefet liderleriyleyap›lan görüflmelerhükümetin bu yoldayaln›z yürümeyece¤inigösteridi � SS.. 44

Ağlasan da sızlasan da hayır

� Halkevleri HukukDairesi, AKP’ninAnayasa de¤iflikli¤iniinceledi. Yeni paketiniddia edilenin aksine 12Eylül ruhu tafl›d›¤›n›tespit etti � SS.. 1122

�AAKKPP,, ddee¤¤iiflfliimm ppaakkeettiiyyllee,, 1122 EEyyllüüll AAnnaayyaassaass››’’nn››vvee kkeennddii iikkttiiddaarr››nn›› nneeoolliibbeerraall iillkkeelleerr ççeerrççeevveessiinn--ddee ggüüççlleennddiirriiyyoorr.. EEmmee¤¤ee,, hhaallkk››nn hhaakkllaarr››nnaa vveeKKüürrttlleerree ssaalldd››rr›› pprrooggrraamm›› ddeerriinnlleeflfliiyyoorr �

DDeemmookkrraattiikk hhaakk vvee öözzggüürrllüükklleerree;; hhaallkk››nn hhaakk--llaarr››nnaa;; ssooll ddee¤¤eerrlleerree ssaalldd››rr››llaarraa ““HHaayy››rr”” ddiiyyeenn--lleerr,, iinnssaannccaa yyaaflflaamm,, ggüüvveenncceellii iiflfl vvee hhaallkk››nnaannaayyaassaa mmaaddddeelleerrii iiççiinn sseessiinnii yyüükksseellttiiyyoorr

Muhalefet, hay›r cephesini örgütleyecek. Hay›r’› örgütlerken güçlü alternatifler oluflturmak gerekecek. YOL YAZISI � SS.. 33

İstanbul BüyükşehirBelediyesi (İBB) ile

yapılan toplu iş sözleşmesigörüşmelerinin tıkanmasıüzerine “grev” kararı alanTürk İş’e bağlı Belediye-İşüyesi işçiler, grev kararınıİBB kapısına astı.

13 Temmuz’daEdirnekapı’da toplananbinlerce işçi İBB önüneyürüdü, grev ilanınıbelediyenin kapısına astı.Böylece yasal grev sürecibaşlamış oldu. İşçiler temeltaleplerini insanca

yaşanacak bir ücret, üniver-site mezunlarının sendikalıolmasının önündeki engel-lerin kaldırılması ve işçisağlığı ve güvenliğikonusunda iyileştirmeleryapılması olarak sıralıyor.� SS.. 99

Başbakan ‘Açılım’ sürecini anlatmak içinkadınlarla buluştu. Her kesimden kadın

örgütünün çağrılmış olduğu toplantıdaçözüm sürecinin asıl muhatabı olan Kürtkadınları yoktu. Toplantıya davet edilmeyenKürt kadınları toplantının yapıldığıDolmabahçe Sarayı’nın birkaç yüz metreilerisinde Türkiyeli kadınlarla beraber Barışİçin Kadın Girişimi’nin kurduğu ‘BarışNoktası’nda taleplerini anlattı � SS.. 1100

Erdo¤an muhatab› uzaklarda aramaKuzey Irak neoliberal poli-

tikalar doğrultusundayeniden yapılandırılıyor. Kürt bur-juvazisi yatırımları büyük fırsatolarak görüyor. Türkiye sermayesibölgede uluslararası tekellerin ta-şeronluğunu yapıyor. Egemenle-rin amacı Kürtleri neoliberaldüzene eklemlemek � SS.. 99

Tafl atan çocu¤a kot satt›rmakSuyubafltankestilerKaradenizliler HES’lere karşı

amansız bir mücadele veriyor.2700’den fazla HES yapılması plan-lanan bölgede Derelerin KardeşliğiPlatformu’ndan Avni Ertaş’la HESkarşıtı mücadeleyi, bu mücadelenin

özgün yanlarını vesınırlarını konuştuk.Fındıklı DereleriKoruma Platformusürecinden gelenErtaş, HES’leri dur-durmak için nasılönlemler aldıklarını,HES’cilere karşımücadelenin unutul-

mayacak anılarını ve platformunörgütlenme konusundaki temel pren-siplerini anlattı � S. 11

‹stanbul Belediyesinde grev varAKP belediyeciliği her yönüyle iflas ediyor. Yağma dü-zeni belediyeye asılan grev kararıyla bir darbe daha aldı

AKP Anayasası12 Eylül’ündevamı

Page 2: Halkın Sesi 111

T ürkiye’deki internet san-sürüne karşı ilk sokakeylemi 17 Temmuz’da

yapıldı. Taksim’de sansürünmağdurlarından, çoğu 25 yaş altıyüzlerce kişi, yaptıkları eylemle“Özgürlüğümüze tıklamayın”dedi ve internette sansüre karşısabırların taştığını gösterdi.Eylem, internet dilindenuyarlanmış, örneğin UlaştırmaBakanı Binali Yıldırım’ınresminin altında “Adam haksızbeyler” yazan döviz ya da “Nesansürü ulan bu çağda” yazılıpankart gibi renkli materyallerlealışılmışın dışında bir tarza sahip-ti. Ayrıca internet sansürünekarşı yapılan eylem, Radikal’denSerdar Kuzuloğlu’nun yazdığıgibi “Sürekli klavye eylemciliği veapolitiklikle suçlanan internetkuşağının birbirine e-posta gön-derme, Facebook’ta protestogruplarına üye olma, profilfotoğrafına bayrak eklemedışında da bir şey yapabildiğini”göstermesi açısından önemliydi.Dünyada internet sansürününTürkiye kadar yaygın olduğubaşka bir ülke bulunmadığı içininternette sansüre karşı birmücadele pratiği yaratılmış değil.Türkiyeli internet kullanıcılarınınbu deneyimi yaratmaya dönükattığı adım küçük de olsabaşlangıç olması açısındandeğerli bir adımdı.

İnternette sansüre karşı olmakdışında herhangi bir ortak pay-dası bulunmayan onlarca internetsitesi ve internet sansürüne karşıkurulmuş derneklerin bir arayagelerek oluşturduğu İnternetteSansüre Karşı Ortak Platform,sansüre karşı mücadele pratiğiniyaratıyor. Umut verici bir girişimolarak ilk sokak eyleminiörgütleyen platformun temsilci-leri, eylemleri sürdüreceklerinibelirtiyor ve internetkullanıcılarının sansüre karşı tep-kisini sokağa taşımak içinçabalıyor.

SUÇ KAPSAMININ UCUBUCA⁄I YOK

İnternette sansür uygula-malarının dayandığı 5651 sayılıyasa, 2007 Mayısı’ndan bu yanayürürlükte. Yasa hazırlanırkenyetkililer “amacımız suçlamücadele” demişti. Ancak yasadasuç kapsamı öyle geniş ve yorumaaçık tutuldu ki, devletyasakçılığının sanal âleme dedamgasını vurması için 3 yıl yetti.Yasanın uygulandığı üç yılınbilançosu, 6000 civarında internetsitesinin kapatılması oldu.

Telekomünikasyon İletişimBaşkanlığı’nın (TİB) verilerinegöre TİB tarafından 5205,mahkemeler tarafından 411,savcılık talimatıyla 295 internetsitesi kapatıldı. Ayrıca kimintarafından kapatıldığı belliolmayan site sayısı da 611.

5651 sayılı yasaya göre Teleko-münikasyon İletişim Başkanlığı,suç işlediğini düşündüğü herhan-gi bir internet sitesini anındakapatıp, mahkeme kararını dahasonra çıkartabiliyor. Yasaya göreinternet sitelerine 2 bin TL’den50 bin TL’ye kadar para cezasıverilmesi de mümkün. Ama işinasıl ilginç olan kısmı yasada tarifedilen suç öğeleri. Yasada “inti-hara yönlendirme, kumar, müste-hcenlik” gibi adli suç tarifleridışında Terörle MücadeleKanunu’ndan kopya edilmiş–internet tabiriyle Ctrl+C,Ctrl+V – “örgüt propagandası,devletin güvenliğine karşı işlenensuçlar, anayasal düzeni bozmayayönelik suçlar, devletorganlarının saygınlığına karşıişlenen suçlar” gibi reelde (sanalortamın dışında) toplumsalmuhalefeti sindirmeye yönelikkullanılan suç tarifleri de bulunu-yor. Ayrıca Telekomünikasyonİletişim Başkanlığı’na verilen sitesansürleme yetkisinin yeni düzen-lemelerle RTÜK, Diyanet İşleriBaşkanlığı ve hatta emniyetteşkilatına da verilmesi gün-demde.

Hem suç kapsamı bu kadargeniş hem de sansürlemek bukadar kolay olunca şimdiye kadarsadece 6 bin sitenin sansürlenmiş

olmasına şaşırmamak gerekir.

KARARLI DURUfi,NAF‹LE B‹R ÇABA

İnternette sansür, ilk olarak2007’de video paylaşım sitesiyoutube’a erişimin engellen-mesiyle gündeme gelmişti. İstan-bul Nöbetçi Sulh Mahkemesi,Atatürkçü Düşünce Derneği’nin“Atatürk’e hakaret eden videolarvar” şikayeti üzerine youtube’ayasak getirdi. Ancak gerekçeyizamanla Ulaştırma Bakanı BinaliYıldırım dahi unutmuş olacak ki,sansürü savunurken yaptığıaçıklamalarda, youtube’unTürkiye’ye vergi ödemediğiniifade ederek konuyu ekonomikçıkara ilişkin kaygılara getirdi.Türkiye’nin ulaşım sistem-lerinden, karayolları ve demiryol-larından, bunun yanında da inter-net işlerinden sorumlu bakanıBinali Yıldırım’ın internette san-sürü savunurken kullandığı dil,sansürden daha da tehlikeli.Binali Yıldırım’ın ağzındanaktaralım:

“Google Türkiye'yi dize getirme-ye çalışıyor. Bu site, TürkiyeCumhuriyeti ile bir mücadeleyegirişti. Türkiye asla bu durumukabul etmeyecektir.”

“Bu site ne kadar büyük olursaolsun, ne kadar yaygara yaparsayapsın Türkiye Cumhuriyeti bun-lara asla ve asla geçit vermeyecek,prim vermeyecektir."

Binali Yıldırım burada dur-muyor ve ırkçı yaklaşımını daaçıklamasında araya sokuşturu-yor: "Kendimiz video paylaşım site-si kuralım! Ne işimiz var elalemin

sitesinde" Ancak iktidarın hayatın tüm

alanlarında tam denetimsağlamaya dönük çabaları inter-netin denetimi noktasında tamolarak mümkün olmuyor. İnter-netin tam denetime pek müsaitolmayan yapısı sebebiylekullanıcılar şimdiye kadar yasak-ları kolaylıkla delebildi ve bilgisa-yarlarında bazı teknik ayarla-malar yaparak erişime engel-lenen siteleri kullanmayısürdürdü. Fakat siyasi iktidarıninternetle girdiği mücadeledegösterdiği kararlı duruşabakılırsa, sansürlemede tekniksıkıntının aşılması ve yasaklanansitelere erişimin tamamen durdu-

rulabilmesi an meselesi. Bunakarşın internet kullanıcılarınıntemel söylemlerinden birisi de“interneti özgürce kullanabilmekiçin kırk takla atmak istemiyo-ruz.” İnternette sansüre karşıçıkanlar sanal alemin tamamenyasaksız olmasını, iletişim hakkıönüne konulan engellerin tama-men kaldırılmasını talep ediyor.

TMK ‹NTERNETTE DE VARİnternet sansürü tek başına ele

alındığında istisnai, basit biryanlış uygulama olarakgörülebilir. Fakat sansürü sondönemde toplumsal muhalefeteyönelik artan baskıyla ve TerörleMücadele Kanunu’na dayanarakdava gerekçesi yapılan delillerlebirlikte değerlendirdiğimizdebüyük resmi görürüz.Devrimcilerin anma törenlerinekatılmaktan konsere gitmeye,cenaze törenlerinde bulunmak-tan facebookta sosyalizmi övme-ye kadar dışarıdan bakıldığındabasit görünebilecek bir dizi suçla-ma, terör örgütü propagandası veörgüt üyeliği davalarında delilolarak kullanılmaya başladı.İnternet sansürü de bu konununbir uzantısı olarak karşımızaçıkıyor. İnternette sansür, iktidarerkini, devletin yaptırım organ-larını elinde tutanların, toplumsalmuhalefete yönelik olduğu kadartoplumsal muhalefete eklenmeihtimali taşıyanların üzerinde deuyguladığı baskının bir aracı. Bunedenle AKP iktidarının hedeftahtasında ilk sırada yer alantoplumsal muhalefet güçleri ileinternette sansüre karşı mücadeleedenlerin sokakta buluşmasınınanlamlı olacağını söylemek yanlışolmaz.

MEDYAHalk›n Sesi

223 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

Farkettirmeden yürürlüğekonan yasalarla

özelleştirmelerin önü açılıyor.Turgut Özal döneminden itibarenkamu hizmetinin özel kişileregördürülmesi usulü olan yap-işlet-devret modeli bundan böyle karay-ollarında da kullanılacak.

13 Temmuz’da ResmiGazete’de yayımlanarak yürürlüğegiren 6001 Sayılı Karayolları Genel

Müdürlüğü’nün (KGM) Teşkilatve Görevleri Hakkındaki Kanunsayesinde Karayolları GenelMüdürlüğü, görevleri olan karayo-lu, otoyolu, bakım ve işletme tesis-lerinin yapım, onarım ve işletmefaaliyetlerini doğrudan yapmaktanuzaklaştırılıyor. Yasayla, KGM’ningörevleri, bu faaliyetleri yaptırmakişlettirmek, kiralamak ve şirketlereortak olmak şeklinde düzenleniyor.

YOLLAR SATIfiA ÇIKACAKBu sayede verilen özelleştirme

yetkisinin günlük hayata etkisi iseşöyle hissedilecek;

Köprü ve otoyollar, bakım istas-yonları, tesisler ve hizmetbinalarının içinde olduğu yaklaşık30 milyon metrekare taşınmazözelleştirilebilecek.

Orman Kanunu’na eklenenmadde ile yap-işlet-devret usulüylekamu arazileri ve ormanalanlarında savunma, ulaşım, ener-ji, haberleşme, su, atık su, petrol,alt yapı, katı atık bertaraf vedüzenli depolama, sağlık eğitim vespor tesislerinin yapımına izin veri-lerek, ormanlara müdahaleedilebilecek. İstanbul’da 3. Boğaz

Köprüsü güzergahındaki 900 hek-tarlık orman alanı talana açılabile-cek.

2918 Sayılı Trafik Yasası’ndayapılan değişiklikle otoyollarda hızlimiti saatte 90 km’den 110 km’yeçıkarılıyor. Bu durumda trafiktegüvenliğin azalması ve kazalarınartması gibi sorunlar kaçınılmazolacak.

Yeni yapıya uygun olarak, bazıkadroların iptali ve teşkilatınyapısında değişikliğe gidilecek.Bununla birlikte çalışan sayısınınazaltılması, statü değişimi gibi yol-lara başvurulacak. TMMOBMakine Mühendisleri Odası adına

açıklama yapan Yönetim KuruluBaşkanı Ali Ekber Kaçar,yayımladığı bültende, bu değişimlebirlikte kadrolaşmanın ve çalışankıyımının da önünün açılacağınıbelirtti.

B‹TMEYEN METROLARIHÜKÜMET YAPACAK

Kaçar’ın dikkat çektiği bir diğerhusus da Ulaştırma Bakanlığı’nınTeşkilat ve Görevleri HakkındaKanun’a konulan ek madde ilebaşta Ankara ve İstanbulBüyükşehir Belediyeleri olmaküzere metro ve raylı sistem pro-jelerinde başarısızlığa uğramış bazı

Büyükşehir Belediyelerikurtarılıyor. Söz konusu projelerönce bakanlığa devredilecek.Yapımlarının tamamlanmasındansonra maliyet bedellleri üzerindenözelleştirilebilecek.

Bunların yanında yasanın resmigazetede yayımlanmasıyla GenelMüdürlüğün görev alanındakikarayollarında trafiğin özel kontro-le tabi tutulmasına ilişkin uygulamaolan ‘erişme kontrolü’ kaldırabilirhale geliyor.

Yasadaki yol ağları tanımınagöre ise yük ve yolcutaşımacılığında bir değişiklikyapılmayarak öncelik karayolu

Hükümette her yol satışa çıkıyor

Kenar Notlar› Sanalda sansür sokakta eylemAKP muhalefeti sanal ortamda da ezmeye çalışıyor

bunun amaçla devlet politikasına dönüştürdüğü inter-nette sansür ilk defa sokakta protesto edildi

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün değişen görev-leri, ormanlardan kurum çalışanlarına, yayadansürücüye kadar herkese etkisini hissettirecek.Otoyolların özelleşmesinin önü açılacak

TRT’nin oyu belli

Her iktidarla birlikte o partinin resmi yayınorganına dönüşen TRT, Cumhuriyet

gazetesi muhabiri Fırat Kozok’un 19 Temmuzgünü yayımlanan haberine göre anayasadeğişikliği için 'evet' oyu propagandasi yapılıyor.Kozok haberinde TRT haber bültenlerinde,ekonomiden siyasete tüm “pembe” tablolarınreferandumda “evet” koşuluna bağlandığını,yandaş medyadan temsilcilerle AKP’li hukukçu-ların neredeyse her gün TRT ekranlarından‘evet’ propagandası yaptıklarını anlattı. İşte ohaberlerden biri: Memura zam için ‘evet’:Memura yeni zam mı geliyor? Referandumdan“evet” çıkar ve anayasa değişiklik paketi onay-lanırsa, bu sürpriz sorunun cevabı “evet” ola-bilir.

‘Öyle bir gözyaşı ver ki ya Rabbi, aklansınölümün kara düşleri; korkuları umutlara

döndürsün; her damlası cehennemlersöndürsün…’

Gaz’an mübarek olsun! Zorlu bir düşmanseçtin kendine.

Onun gözlerine iyi bak; tek bir damla yaşgöremezsin onlarda. İyi bak. Tam zamanındadüzeni kesintiye uğratan bir devrimci eylemin“sonsuz dinginliği” yansıyor onun gözlerinden.Onlara iyi bak. Orada “masumiyetin çocuksu”bakışlarını değil, 12 Eylül faşizmine karşı devrim-ci isyanın yıkıcı gerçekliğini göreceksin.

Doğru ya, sen bakamazsın o gözlere.Bakabilmek için, göz göze gelmeyi; göze gözdişe diş bir mücadeleyi göze alman gerekiyor.Zaten korkaklığından havale etmemiş miydinonları 12 Eylül faşizmine. “Hızır gibi imdadınayetişen Mehmetçiğe selam” (Fehullah Gülenağlıyor.) duran sen değil miydin?

Şu haline bak! 12 Eylül darbesine karşı tamotuz sene sonra sefere çıkıyorsun. Nasılsa, artık“12 Eylül darbesi” bir kağıttan kaplan. Maddemadde değiştir. Mevzi mevzi sokul bağrınadüşmanın. O senden uzaklaştıkça sen onayakınlaş; asimile et ilkelerini, mantığını, kurum-larını. Kat kendine onun özünü. O yok oldukçasen varol. O yaşlandıkça sen gencel. Opörsüdükçe sen semir. Adına da “demokrasisavaşı” de. “Mübalağa”, bu uğurda şehitdüşenler olursa üzülme; nasılsa “demokrasişehidi” olacaklar. Kaygılanma.

Evet kaygılanıyorsun. Orduyu kutsal savaşahazırladın. O ordu ki, sözümona “darbelere karşıkutsal demokrasi savaşının kahraman mücahit-leri” olarak belki gaz’aya değil ama gaza gelmişneoliberal İslamcı burjuvazinin evlatlarıdır. Nevar ki, 12 Eylül ve 28 Şubat muharebelerinde ikidarbe atlatmış bu kahraman mücahitlerin tek bir“demokrasi şehidi” bile yok! Dert etme. Busenin iman dolu serhaddinde bir inandırıcılıkyitimine yol açmaz.

İslamcıların sindirim sistemindeki tekâmülöylesine serpildi ki, şu koca kainatta sindi-remiyecekleri hiçbir “kötülük” kalmadı. “Zavallıneoliberal kapitalizm”, İslamcıların sindirim sis-temine kurdu yeni piyasa hareketlerini. Daha neolsun.

Ordunu yüreklendirmek mi istiyorsun?Hemen bir toplu ağlama töreni düzenleyip Allahne verdiyse karşılıklı ağlarsınız olur biter. İçinizdeen ağlak olanın hitabet sanatından mutlakayararlanın. Size 12 Eylül’de eli kanlı faşist katillerinasıl parasız savunduğunu ve 28 Şubat muhare-belerinde sergilediği kahramanlıkları anlatsın:“Beni 28 Şubat AB’ci yaptı. 28 Şubat’a dek benAB’ye düşmandım. Türkiye’nin AB üyeliğindensöz etmeyi vatana ihanet sayardım. Ancak bubizim gözümüzü açan bir süreç oldu.” (BülentArınç ağlıyor.)

O törenlerde orduyu savaşa hazırlamayı unut-ma. “Darül harp”teyiz ya; sana düşman toprak-larda her türlü savaş hilesi meşru. Savaş hileleri-ni anlat genç liberal mücahitlere. Gözyaşlarınıngerektiğinde nasıl bir savaş silahı olabileceğiniöğret: “Sinesinde cehennem korları ve içi cayırcayır yanarken, onun duyguları dışa, göz yaşışeklinde dökülür. Onun içindir ki, Cehennemkıvılcımlarının mahşerde insanları kovaladığızaman, Cibril elinde bir bardak su ile görünür.Ve Allah Resulü ona sorar: "Elindeki nedir?"Cibril'in cevabı şu olur: "Müminlerin gözyaşı,cehennemi söndürsün diye!" (Tayyip Erdoğanağlıyor.)

İşte bu hikâyelerin ve gözyaşlarının büyüleyiciatmosferinde anlat onlara. Darbeler nasıl bedelödenmeden savuşturulur anlat. Bütün bir halkıhalk yapan devrimci-özgürleştirici potansiyelfaşizmin saldırıları altında ezilirken; İslamcı geri-ciliği, neoliberal dönüşümü, faşizmi veemperyalizmi nasıl yeniden yerleşik bir düzenhaline getirdiğini anlat.

Fakat sen sen ol, sakın, devrimcilere karşı, obildik gözüyaşlı toplumsal meşruiyet oyununubir daha oynama. Başın her sıkıştığında, devrim-ci ozanların ve devrimci militanların halkınözgürleştirici potansiyeline yerleşmiş devindiricigücüne tutunma. Asla unutma ki, senin o aç-gözlü, işbitirici, istismarcı nefesinin tükendiği heryerde, geriye döndürülemez gerçek devrimci birseçenek başlar.

Gaz’an mübarek olsun! Zorlubir düflman seçtin kendine HAKAN DEM‹R

Penguen dergisinin 1 Ekim 2009 tarihli 367. say› kapa¤›

Yang›nAlarm›

Page 3: Halkın Sesi 111

GÜNDEMHalk›n Sesi

323 Temmuz 2010 / 5 Agustos 2010

M eclis bu hafta itibariyle tatilegirdi. Ankara siyaseti de.Ancak bu yıl milletin vekilleri

tatil köylerine gitmek yerine kendiköylerine gidecekler. Neden belli,referandum. Ve çok ama çok ça-lışmak zorundalar! Çünkü içeriğininönemi bir yana sonucunda görülecekoy oranlarıyla da çok önemli.Referandum, üç ayaklı bir seçimmaratonunun ilk etabını oluşturuyor.Hemen ardından genel seçim atmos-ferine girilecek ve bir sonraki yıl dacumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.Referandum, genel seçim anketiolarak değerlendirilecek.

Bu durumun ciddiyetini kavrayanve aynı zamanda kavratmak isteyenErdoğan da ilk etabın başlangıçdüdüğünü ağlama gösterisiyle çaldı.Meclis’teki son grup toplantısındayaptığı konuşmada 12 Eylülcülertarafından idam edilen devrimcileri vesözüm ona tarafsızlık görüntüsü ver-mek için idam edilen birkaç faşisti,referandum sürecinin ana malzemesiyapacağını açıkladı. Bu durum içinkullanılacak en hafif ifade,“istismar”dır. Kendi temsil ettiğihareketin hiçbir mağdurunu bula-madığı için, ne bulursa onu kullanı-yor. Varlık nedenlerini, palazlanmanedenlerini borçlu oldukları 12 Eylül’ekarşı “sahte cihat” çağrısı bile ikiyüz-lülüklerini örtemez. Kendi doğumkesesini yiyerek büyümeye çalışanucubelere benzerler ancak. Butoplumun ilerlemesinde,gelişmesinde hep takoz olmuş birsiyasi anlayış şimdi demokrasinin,insan haklarının tek savunucusu oldu!

Erdoğan’ın yaptığı bu konuşmakaba bir demagoji olmasının yanındakendi partidaşlarına bu süreçteizlemeleri gereken taktiği işaretetmesi açısından önemli. Artık herAKP’li karşılaştıkları CHP ve MHP seç-menlerine aynı laflarla ve aynıgözyaşlarıyla propaganda edecek-lerdir. Parti disiplininin sıkıuygulayıcılarından olan Arınç, 12Eylül’de faşist katilleri nasıl cansi-parane savunduğunu anlatıp sahtegözyaşlarını dökmeye başladı bile.

AKP’nin sadece bu taktiği değil,bu süreçte izlediği diğer taktik vesöylemleri de tam bir yalan ve ikiyüz-lülük taşıyor. 12 Eylülcülere yargı yo-lunun açılacağı bir yalan çünküdeğişiklik geçmiş “suçları” içermiyor

ve zaman aşımını geçersiz kılmıyor.12 Eylülcüleri yargılamak ancakyaptıklarını “insanlığa karşı işlenmişsuç” kategorisine almakla mümkün;ama AKP bundan özenle kaçıyor. Bukonudaki samimiyetin bir diğerölçüsü “Kemal Türkler Davası”karşısında AKP’nin yapmadıklarıdır.Bir başka yalan kamu çalışanlarına,“grev yapabilmelerinin yolunu açacaktoplu sözleşeme hakkı veriyoruz”açıklamasında. AKP’lilerin çoğunlukolduğu bir uzlaştırma kuruluna sonsöz hakkını vererek, ne grev ne detoplu sözleşme hakkı sağlanmış olur.

Diğer yalan “yerindelik deneti-minin” ortadan kaldırılmasında enaçık ifade ile mevcut. Yargı, idarenintasarruf takdirinde olan birçok deneti-mi kendisi yapıyormuş ve bu durumda yürütmenin yani hükümetin icraat-larını kısıtlıyormuş. O yüzden deAnayasa’nın 125. maddesindekideğişiklik ile yargısal denetimhakkının çerçevesi “hiçbir suretteyerindelik denetimi şeklindekullanılamaz” ifadesiyle netleştiriliyor.Bu değişikliğin HSYK ya da AnayasaMahkemesi’nin yapısında yapılmakistenen değişikliklerle hiçbir alakasıyok, karıştırmamak gerek. Bu lafcambazlarının istediği değişiklik olur-sa artık bundan sonra mahkemeler“kamu yararını” gözetip bunlarınyağma ve talanlarını engelleyemeye-cek. Kamu yararını ihlal etse bileözelleştirmeler durdurulamayacak,doğayı katletse bile HES’lerin yapımıdevam edecek, ulaşım, su, elektrikzamları yürütmenin tam anlamıyla“vicdan”ına bırakılacak…

Gelelim AKP’nin ikiyüzlülüğüne.En çarpıcı iki örnek cumhurbaşkanlı-ğının yetkileri ve YÖK’tür. İktidaragelmeden önce bu iki konuda“yırtınan” AKP, iktidarı ele aldıktansonra bu iki kurumun tüm olanak-larını ve yetkilerini sonuna kadar kul-lanmıştır. (Ve referandumdaoylanacak pakette cumhurbaş-kanlığının yetkileri artmakta ve YÖK’ede hiç dokunulmamaktadır).

Asıl ikiyüzlülük Kürt sorununabakışta çok daha çarpıcı. Gül’denErdoğan’a ağızlarını açtıkları herdurumda “bu ülkenin en önemlisorunu Kürt sorunudur” diyorlar. 26maddelik değişiklik paketinde Kürtsorununun çözümüne ilişkin tek birmadde yok. Yani bu sorun gerçekte

onlar için ilk 26’ya bile girmiyor. Üste-lik bu kadar da değil; referandumdanalacakları “evet” o kadar önemli kiKürt sorununun kendilerince çözümsürecini bile dinamitlemekten çekin-miyorlar. “Özel hudut birlikleri” saç-malığı asıl olarak bir referandumtaktiğidir. Sözde açılım siyasetindehiçbir gerçek adım atamayan AKP,asker cenazelerinin artması vemuhalefetin bastırmaları karşısındayeni bir uzlaşma manevrası yaptı.Akıllarınca, CHP’nin ve MHP’ninbaskısını geçiştirecekler, genelkur-maya yeni bir çekiç verecekler, hemgönüllü hem maaşlı ölmeye veöldürmeye aday ve elbette badembıyık bırakmaya dünden razı 10 binkişi istihdam edecekler. AKP’ninaçılım için bulduğu tek gerçek adım.Erdoğan’ın her fırsatta söylediği deyişionun için söylemek gerek; “Şecaatiniarz ederken sirkatini söylüyor;” yani“kendini överken ayıbını söylüyor”.Aynı durum “taş atan çocuklar” içinde geçerli. Yasayı çıkardıktan sonraortalığa dökülüp bu durum içinövünecekler ancak asıl ayıp o çocuk-ları yıllardır cezaevlerinde tutmaktır.

Bu arada açılımın da Habur’a geridöndüğünü belirtmek gerek. Yine busatırlarda bir tehlikeye işaret edilmişti;açılım denilen süreç doğru yönetile-mezse eski başlangıç noktasına dön-mek dahi imkansızlaşır. Şimdi butehlike çok daha büyük.

Tüm bunlar AKP’ye karşı olmak veyapmaya çalıştığı “revizyonları”engellemek için yeterlidir. Çünküaçıktır ki tüm bu süreç ne halkındoğrudan katılımına açılmıştır ne dehalkın doğrudan çıkarına hizmetetmektedir.

“Toplumsal muhalefet elbette kihayır cephesini örgütleyecektir”. Bucümle bu satırlara ilk kez 25 Mart’tayazılmıştı. Aradan geçen dört aydatoplumsal muhalefet bileşenleri yavaşyavaş tutumlarını netleştirdi. Bututum alışlarda tam bir uyumdan vetutarlılıktan söz edebilmek mümkündeğil. Ancak her şeye rağmen önemlibir bölümü “hayır” tavrında ortaklaştı.

CHP ile başlayalım. CHP, toplum-sal muhalefet içerisinde sayılabilir mi?Anayasaya paketi karşısındakigerekçelerine bakılırsa elbette kisayılamaz. Neden mi? Çünkü CHP,sürecin başından itibaren bu paketeilişkin tüm muhalefetini HSYK ve

Anayasa Mahkemesi’nin yapısındakideğişikliklere ilişkin yaptı. Hatta CHPgenel başkanı, “bu ilgili maddeleriayırsınlar geriye kalanlara biz de ‘evet’oyu verelim” bile dedi. Yani “evet”oyu verecekleri maddeler (yukarıdabir kısmı sayılan); sahte 12 Eylülyargılaması, grev hakkı vermeyensahte toplu sözleşme hakkı, kamuyararı gerekçesini ortadan kaldıranyargı kısıtlaması, pozitif ayrımcılığıbelirgin hale getirmeyen cinsiyetçidüzenleme, emek örgütlerini siyasaliktidarın güdümüne sokacak olanEkonomik ve Sosyal Konsey düzen-lemesi vb. idi. CHP’nin bu konulardahiçbir muhalefeti mi yok, yoksa ilgisimi yok? Toplumsal muhalefetin asılderdi bu başlıklar. Elbette ki AKP’ninyargıyı ele geçirme girişimleri ciddiyealınmalıdır; ancak bunu engellemekiçin bile dayanılması gereken güçbürokrat, elit devlet kadroları değil,halk olmalıdır. Halkı, bu konudapopülist söylemlerle yedeklemeyeçalışılan bir zihniyet toplumsalmuhalefetin ne öncüsü ne de bileşeniolur. CHP’nin şimdi, hemen, acilenyapması gereken iş; “hayır” oyu iste-diği kitleye, kendisinin nasıl biranayasa değişikliği önerdiğiniayrıntılarıyla açıklamasıdır. Siz şimdi“hayır” deyin, “sonrasına bakarız”aldatmacasına girmeden.

Emek örgütlerinin bu süreçtekiduruşlarının da tutarlı olduğunusöylemek ne yazık ki imkansız.Örneğin KESK’in duruşu ne kadaranlaşılabilir? Referandumda “evet”yada “hayır” tercihlerinde üyeleriniserbest bırakıyorlarmış, KESK olaraknet bir karar açıklayamazlarmış.Kamu çalışanlarını doğrudanilgilendirmeyen maddeler olsa bututumu (anlamayız ya yine de)anlıyormuş gibi yapalım. Hadi diyelimki siyasal, toplumsal sorunlarkarşısındaki misyonunu unuttu ancakKESK’in varlık nedeni; kamuçalışanlarının grevli, toplu sözleşmelisendika hakkını savunmak, kazan-mak değil mi? AKP’nin busahtekarlığı karşısında hangi aklahizmet “biz karar belirtemeyiz”demek. Sendikal düzenlemeler,Ekonomik ve Sosyal Konsey’de miilgi alanlarına girmiyor? KESK bukonuda karar veremezse hiçbir konu-da veremez.

DİSK ise referandum konusunda

en açık tutum belirten yapılardan birioldu. “Anayasak” ve “banayasa” ikile-mi de siyasal propaganda çalışmasıiçin anlaşılabilir “keşif”ler. Anlaşılabilirolmayan DİSK’in bu süreçteki garipittifak arayışları. TÜSİAD ile ortak birsöylem arama ilişkisinin DİSK’in sınıfsendikacılığı çizgisine hiçbir katkısıyoktur, DİSK’in böyle bir ilişkiye ihtiy-acı da yoktur. TÜSİAD ile girilecekilişkide konum da bellidir, soru da.Ülkenin çağdaşlaşmasından,demokratikleşmesinden, evrenselhukuk kurallarının işletilmesindenyana olan TÜSİAD’cılar, çalıştırdıklarıişçilerin tamamını sigortalı yapıyorlarmı, sendikalaşma oranı %100 mü?Taşeronlarında ya da fason işyaptırdıkları yerlerde sendika ve sigor-ta kriterlerinin uygulanmasını şartkoşuyorlar mı, buralarda çocuk işçiçalıştırılmasını engelliyorlar mı? İsterkadın, ister erkek olsun patron sınıfkarşıtıdır, arasıra hatırlamak/hatırlat-mak gerek.

BDP’nin referandumdaki boykottavrını da genel seçimlerde izleyecek-leri çizginin ilk aşaması olarakgörmek, en anlaşılabilir değerlen-dirme olsa gerek. Seçimde en az 20milletvekili çıkarma baskılanması özeltaktikler gerektiriyor. BDP’nin“boykot”unun “bölge” için uygun birtaktik olup olmadığı tartışılabilir.Bölge halkı çoğunluğunun seçimsandığına gitmeyerek “halk grevlerizincirine” yeni bir halka eklemesi,BDP’nin seçime doğru ilerlemekteolan sürecin inisiyatifini eldetutmasında diğer taktiklerden dahaolumlu bir rol oynayabilir. Ancak butaktiğin Batı’da da sol muhalefet içinuygun mecrayı temsil ettiğini ilerisürmek mümkün değil.

Soldaki diğer boykotçularınBDP’nin saikleriyle hareket etmediğiaşikar. İçlerinde ESP, SDP, EHP gibi“parti”lerin bulunduğu gruplar BDPgibi “gücümüzü gösterelim”denziyade “güçsüzlüğümüzü göster-meyelim” den hareket ediyorlar.Siyasal varlığın kanıtı, en uçta gözük-meye çalışmak olunca “devrimcilerin,sınıfın çıkarından başka çıkarı yoktur”ilkesi revize edilmek zorunda kalıyor.Hatta bazıları, AKP’nin halk düşmanımaddelerine “hayır” diyenleri,MHP’nin ekmeğine yağ sürmeklesuçlanacak kadar ucuz, adi polemik-lere malzeme yapılıyor.

Devrimcileri ise bu süreçtebekleyen en önemli engel ise moti-vasyon eksikliği olacak. Neye ve niçin“hayır” dediklerinin bilincindeolmalarına rağmen CHP’nin sahipolduğu avantajlara sahip olamamak,BDP’nin boykot tavrının yarattığıbaskılanma ikincil bir konumda ola-cakları endişesine neden olabilir.Oysa ürkek bir siyasal kampanya çokdaha kötüdür. Üstelik gerek CHP’ningerekse de BDP’nin yanlışları ve süre-ci kavrayamaması çok ciddi birsiyasal boşluk yaratmış durumda. Buboşluğu dolduracak siyasal çizgi vedonanım ise mevcut, gerekli olankararlı, inatçı ve militan çalışmatarzını devrimciler defalarca gösterdizaten.

Durumun ciddiyetini daha iyi anla-mak için olası sonuçlarıdeğerlendirmek yararlı olur. Eğerreferandumdan “evet” çıkarsa, budurum iktidar tarafından daha güçlüve daha kapsamlı bir anayasadeğişikliğinin önünü tıkamak için kul-lanılabilecektir. Uzunca bir süre “12Eylül anayasasını değiştirdik” şişin-mesi hakim olacak ve siyasal iktidarınhalk muhalefetine karşı uyguladığıbaskıcı politikalar daha da güçlendi-recektir. “Hayır” sonucunun kamuvicdanında “12 Eylül Anayasası’nadevam” olarak yorumlanacağı iddiasıise tümüyle içi boş bir iddia olarakkalacaktır. Mevcut anayasanın eldengeçirilmesi doğrudan doğruya kuruludüzenin bir talebidir. Bu paketiniçinde yer alan Ekonomik SosyalKonsey, Kamu Denetçiliğii’ne benzerdüzenlemeler gibi birçok anayasadeğişikliği talebi düzen güçlerinin“ortak” talepleridir. Dolayısıyla,“Anayasa Reformu” Türkiye’nin gün-deminde bizzat düzenin kendisitarafından tutulmaya devam edecek-tir. Olası bir “Hayır” sonucu, yenianayasa deği-şikliği girişiminde bupaketteki kısmi “gevşemelerin” birazdaha ileri götü-rülmesini zorunlu halegetirecektir.

Dört ay önce bu köşeden ifadeedilen son cümleler hala geçerlidir:“Hayır”ı örgütlemek aynı zamandagüçlü alternatifler oluşturmayı zorunlukılar. AKP’nin ya da sermayenin ya dabilmem kimin anayasa maddelerideğil, ’halkın anayasa maddeleri’ busürecin güçlü hareketlerinedönüşebilir/dönüştürülmelidir.”

Muhalefet, elbette ki hay›r cephesini örgütleyecek

S ağlık Bakanı Recep Akdağ,Tam Gün Yasası hakkındaAnayasa Mahkemesi’nin

verdiği iptal kararları sonrasıyasaya muhalif olan TTB’yesaldırdı. Kurumun kendini sosyal-ist olarak tanımladığını söyleyenAkdağ hekimlerin sosyalistliğinisorguladı ve onları ‘tuzu kuru’olmakla itham etti. Bakan, kararlabirlikte muayenehanelerdeçalışmaya devam edecek olanöğretim üyelerine 5’ten 5 dakikaönce çıkanı YÖK’e şikayet ederimtehdidinde bulundu.

‘Tam gün yasası’ olarak bilinenyasadaki bazı maddelerindeğişikliği ve iptali için TTB’ninönerisi üzerine, CHP’nin AnayasaMahkemesi’ne gitmesi sonuç verdi.Anayasa Mahkemesi, iptali istenendiğer maddelerde değişiklik yap-mazken, 3 maddenin iptali, birininyürürlüğünün durdurulmasıkararını verdi.

İptal edilen ve tartışma yaratanmaddeler, öğretim elemanlarınınyükseköğretim kurumlarındanbaşka yerlerde herhangi bir işgörmesinin yasaklanmasına ilişkindüzenleme yapan 2547 sayılı 36.madde ve bu yasaya eklenen geçicimadde ve hekimlerin kamu dahiltüm kurumlarda birden fazla yerdeçalışmalarına yönelik sınırlamagetiren kanun maddesiydi.

‹STEYEN ÇIKAB‹L‹R AMAYOK YAZARIM

İptal kararı verilen maddeler,Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ınyine bir kılıf bulup istediğini

yaptırma çabası içine girincetartışma konusu oldu. Akdağ,üniversitelerdeki yarım zamanlıçalışma statüsünü kaldıran mad-denin iptal edilmediğini söyleye-rek, üniversite hastanelerindeöğretim üyesi olan doktorlarınsekiz saat mesai yapacağını vurgu-ladı. Üstelik bir de tehdit savurdu:“5’ten 5 dakika önce çıkanı YÖK’ebildirim.” TTB ise, Akdağ’aYÖK’ün Sağlık Bakanlığı’na bağlıolmadığını hatırlatarak, kurumu-nun yetkisizliğini dile getirdi.

Akdağ ayrıca, kamugörevlilerinin aynı zamandamesleğini serbest olarak icra ede-meyeceklerine ilişkin hükmünAnayasa Mahkemesi’nce iptaledilmediğinden bu hekimlerin 30Temmuz’dan itibaren muayene-hane açabilmesi ve özel sağlıkkuruluşlarında çalışabilmesininmümkün olmadığını söyledi. Fakatişin bu kısmı tartışmalı. Çünküdava yalnızca öğretim üyelerininçalışma alanlarıyla ilgili açılmış,ama eşitlik ilkesi gereği kararınkamuda çalışanların tümünü etki-leyip etkilemeyeceği tartışmakonusu. Karışıklığın AnayasaMahkemesi’nin gerekçeli kararınıyayınlamasıyla çözülmesi bekleni-yor. Bununla birlikte, kamuçalışanı hekimler kısmi zamanlıçalışmaya devam etmek içinbakanlığa dilekçe verdi.

F‹KR‹ NEYSE Z‹KR‹ DE OTTB’nin ‘tam gün yasası” ile

ilgili yaptığı itirazlara sert tepkiveren Akdağ, TTB’li hekimleri

tuzu kuru hekimler olaraktanımladı ve “TTB sosyalizmi be-nimsediğini devamlı olarak ifadeeder. Bu kadar büyük çelişkiolmaz. ‘Doktorların muayenehane-si olsun vatandaş gitsin bumuayenehanede para ödesin’ diye-ceksiniz. Sağlık, bu muayenehane-lerde alınıp satılmalıdır desinlerdelikanlıca, ben de hiçbir şeysöylemeyeyim… Neden bir üniver-site öğretim üyesi, bir anabilim dalıbaşkanı, hem anabilim dalı başkanıolacak hem de ‘muayenehanemolacak’ der? Bunun sebebi çokaçık. O ana bilim dalı başkanlığınımuayenehanesi için bir şekildekullanıyor da ondan” dedi.

TTB Merkez Konseyi GenelBaşkanı Dr. Eriş Bilaloğlu düzen-lediği basın toplantısıyla konuylailgili, bakana “Şimdilik yalnızcaRecep Akdağ da politikayaatılmadan önce aynı şekildeçalışmıyor muydu diye soruyoruz”cevabını verdi.

Akdağ’ın “TTB’nin tarihönünde hesap verecektir” ifade-sine karşılık Bilaloğlu, “Hesapverecek olanlar, sağlık sektörünüözelleştirme kapsamına alanlar,her reçete için 15 TL katılım payıödetenler, özel hastanelere müra-caat eden sigortalılara yüzde 100’ekadar ilave ücret ödetenlerdir.Bazı sağlık hizmetlerini istisnaisağlık hizmeti sınıfına sokarakyüzde 300’e kadar katılım payıalınmasını düzenleyenler, SağlıkBakanlığı’nı Taşeron Bakanlığı’naçevirenler, sağlık çalışanlarını kötüçalışma, güvencesiz koşullarda

düşük ücretlerle çalışmaya zor-layanlardır” dedi.

Bilaloğlu’nun altını çizdiğiSağlık Bakanlığı’nın iki yüzlü tavrıhekimlere dönük iftiralarla dahikapanacak türden değil. BakanınTTB’ye dönük ‘sağlığın muayene-hanelerde alınıp satılmasını iste-dikleri’ yönündeki suçlama bizzat

Bakanlığın temel gayesi. Tam GünYasası ile sağlık emekçilerininçalışma koşullarını piyasalaştırılansağlık ortamına göre düzenleyenhükümet, bir yandan da ailehekimliği uygulamasıyla sağlıkhizmetlerini muayenehaneyedönüşütürülecek sağlık birim-lerinde vermeyi hedefliyor.

Aile hekimliği uygulamasıyla halkı hastanesiz bırakan bakanlık, Anaya-sa Mahkemesi’nin Tam Gün Yasası’nı iptal kararını istediği gibi okudu.Hekimlerin piyasacı zihniyete itirazını ‘tuzu kuru olmalarına’ bağladı

Sağlıkta tam gün depremi Mehmet yazar, Ali bozar

Türkiye ‹statistik Kurumu (TÜ‹K) 15 Temmuz günü2010 Nisan dönemi iflsizlik rakamlar›n› aç›klad›. TÜ‹K’egöre, Türkiye genelinde iflsiz say›s› 2009 y›l›n›n ayn›ay›na göre 547 bin kifli azald›. ‹flsizlik oran› ise 2,9puanl›k düflüflle yüzde 12 seviyesinde gerçekleflti. Sözkonusu dönemde istihdam edilenlerin say›s›, bir önce-ki y›l›n ayn› ay›na göre 1 milyon 803 bin kifli artt›.

BBÜÜYYÜÜMMEE ÜÜÇÇ GGÜÜNN SSÜÜRRDDÜÜMaliye Bakan› Mehmet fiimflek, iflsizli¤in azal-

mad›¤›n› söyleyenlere rakamlar› göstererek iflsizli¤inazald›¤›n› söyledi. fiimflek iflsizli¤in azalmas›n›n sürprizolmad›¤›n› belirtti ve Türkiye’nin ‘h›zl›’ bir büyümesürecine girdi¤ini savundu. fiimflek’in iddia etti¤iiflsizli¤i azaltacak cinsten h›zl› büyüme ›fl›k h›z›ndagerçekleflti. fiimflek’in büyüme aç›klamas›ndan 3 günsonra büyüme bitti. Üç gün sonra Devlet Bakan› veBaflbakan Yard›mc›s› Ali Babacan iflsizli¤in azal-mad›¤›n› itiraf etti. Babacan, “Ülkemizde 2001 y›l›ndayaflanan ekonomik kriz ile birlikte yüzde 10’lar seviye-sine ç›kan iflsizlik oran› 2002-2008 y›llar› aras›ndakiyüksek büyüme performans›na ra¤men 2001 krizin-den önceki seviyelerine çekilememifltir” dedi.Babacan, iflsizli¤in azalmamas›n›n nedeni olaraktar›mda istihdam›n azalmas›n› gösterdi. Tar›m›nbütçedeki pay›n›n azalmas› ve buna ba¤l› olaraktar›mdaki istihdam›n azalmas› birçok ekonomisttaraf›ndan ekonomik büyüme kriterleri aras›nda gös-teriliyor.

AKP, TÜ‹K’in her ay yapt›¤› anketler sonras›ndabelirledi¤i kriterlerle hesaplad›¤› iflsizlik rakamlar›nagöre iflsizli¤in azald›¤›n› ve Türkiye ekonomisininbüyüdü¤ünü savunurken, Oxford Üniversitesi’ninbelirledigi endekse göre Türkiye, dünya nüfusununyüzde 78’ini kapsayan 104 ülke aras›nda en fakir70’inci ülke oldu. Oxford Üniversitesi’nin dünyadayoksullu¤u ölçmek için gelifltirdi¤i endeks, elde edilengelir rakam›yla birlikte e¤itim, sa¤l›k, elektrik, içmesuyu gibi ölçütleri de kaps›yor.

Page 4: Halkın Sesi 111

GÜNDEMHalk›n Sesi

423 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

Dış işeri Bakanı Ahmet Davutoğlu, eksenkayması tartışmalarına yanıt vermeye

çalışırken ağzındaki baklayı çıkardı.Türkiye'nin ekseninin kaymadığını, aksinedaha da işbirlikçi olduğunu itiraf etti.

NATO'nun güvenlik konseptindekideğişim kapsamında yeni açılacak genelsekreter yardımcılığı koltuğuna Türkiye'denbüyükelçi Hüseyin Diriöz atandı. HüseyinDiriöz'ün NATO genel sekreteryardımcılığına atanmasını “tarihi başarı”olarak değerlendiren Ahmet Davutoğlu, sözkonusu atamanın eksen kaymasıtartışmalarına son vermesini umduğunubelirterek “NATO'nun mutfağında artık birTürk var; eksen kaymadı, ağırlığımız arttı”dedi.

NATO'YA KATKIMIZ ARTACAK!NATO genel sekreterliği yardımcılığı için

Türk dışişlerinin önerdiği isim olan HüseyinDiriöz “siyasi işler ve güvenlik politikasındansorumlu” genel sekreter yardımcılığınabaşvurmuş ancak bu koltuk bir Alman diplo-mata verilmişti. Bunun üzerine Diriöz RomaBüyükelçiliği'ne atanmıştı. Geçtiğimiz gün-

lerde NATO tarafından Ankara'ya mesajgönderilerek yeni bir genel sekreteryardımcılığı açılacağı ve bu görev içinDiriöz'ün uygun olduğu bildirildi.Gerçekleşen atama kamuoyuna zaferhavasında duyurulurken Diriöz'ün NATOgenel sekter yardımcılığındaki sorumlulukalanlarının NATO ve üye ülkelerin savunmapolitikalarının planlanması, nükleercaydırıcılık politikaları, İslam ülkeleri veNATO arasındaki ilişkilerin düzenlenmesiolacağı bildirildi.

Diriöz atamasının perde arkasında iseTürkiye'den Afganistan'a asker gönderilmesisürecinin hızlandırılması var. Hatırlanacağıgibi NATO 2009 yılında düzenlediği zirvedegüvenlik konseptinde değişime gideceğiniaçıklamış aynı zirvede açıklanan Afganistandeklerasyonunda ise Afganistan'da kalıcıolacağını duyuran NATO üyesi ülkelerden,özellikle de Türkiye'den, daha fazla muharipgüç talep etmişti. NATO genel sekreterliğiyardımcılığına Hüseyin Diriöz'ün getirilmesiile başta Afganistan olmak üzere ihtiyaçgörülen yerlere Türkiye'den asker gönde-rilmesini hızlandırması hedefleniyor.

EKSEN‹M‹Z ABDNATO'nun isteği üzerine gerçekleşen

atama Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluiçin eksen kayması tartışmalarına son vere-cek nitelikte olarak değerlendirildi. “Artıksadece uygulayıcı değil, karar alıcıyız” söz-leriyle gerçekleşen atamadan memnuniyetinidile getiren Davutoğlu Diriöz'ün,“Türkiye'nin NATO'ya yaptığı katkılarıarttıracağını” söyledi. Gerçekleşen atamanın

eksen kayması tartışmalarına son noktayıkoyduğunu ifade eden Davutoğlu “doğruzamanda, doğru iş yapıldı” dedi.

Davutoğlu'nun sözlerini destekleyen biraçıklama da 2008'de ABD başkan adayı olansenatör John McCain'den geldi. Hürriyetgazetesine konuşan McCain eksenkaymasının mümkün olmadığını, köklübağlara sahip olan ABD ve Türkiye'nintemel hedeflerinin aynı olduğunu söyledi.

Sağduyulu bir insan için bu memlekette olanbiteni anlamak, çoğunlukla zordur. Tüm ülkeyi hopoturtup hop kaldıran “büyük tartışmalar veçalkantılar”ın arkasından genellikle bu tartışmalarınodaklandığı konunun dışında bir “murat” çıkıverir.

Hele de bir konuda “milli mutabakat” aranıyorsa,o işin altında mutlaka bir Çapanoğlu bulunur.

“Ergenekon”dan beri birbirleriyle kanlı bıçaklı olanAKP ve CHP, “PKK terörüne karşı” bir araya geldilerve “vicdanları kanatan bir sorun”un önüne geçmekiçin “mutabakat” oluşturdular. “Üç beş hafta eğitimalmış yirmi yaşındaki acemi erlerin, yıllardır dağlarımesken tutan tecrübeli teröristler”in önüne atılma-ması gerektiği konusunda oluşan bu “ortakduyarlılığın” meyvesi “Profesyonel Ordu” oldu.

“Yandaş medya” dışındakalan gazeteler ve ağırtoplarının hepsi önce, 90’lıyıllardaki Özel Harekat tecrübe-sine atıfta bulunarak “tereddüteder” gibi göründüler. Kısasüren “sarkık bıyık – badembıyık” tartışmasının ardındanma-aile tüm “Şerefli TürkMedyası” itirazlarını adım adımgeriye aldı. Profesyonel Ordu,bu “ailedeki” kimilerine göre“PKK’nın çanına ot tıkayacak”,kimilerine göre “savaşı taham-mül edilir hale getirecek” amamutlaka Kürt Sorununun genelgidişatına olumlu etki edecekbir yöntem olarak “onaylandı”.

Gerçekte sadece “terörle mücadele” kavramıylave “devlet aklıyla” bakılsa dahi bir çok ciddi sakıncasıolan Profesyonel Ordu’ya böylesine geniş bir onayınbu kadar kısa sürede verilmesinde “tamamen duy-gusal” nedenlerin, “acemi askerlerin kolayöldürülmesinin neden olduğu vicdan yaralarının” roloynadığını düşünmenin saflık olduğunu hissede-bilmek için fazla beklemek gerekmedi.

Şimdilerde, referandumda “evet” kampanyası içintelevizyonlarda “ağlak” görüntüler veren Erdoğan,Profesyonel Ordu’dan beklentisini açıklarken nedenli “duygusal” olduğunu ağzından kaçırdı. “Şehitcenazeleri olumsuz etkiliyor, şimdi de şehit olsa bileonların ölümü göze alarak oraya gittikleri bilinecek”deyiverdi. Yani Erdoğan’ın “meselesi”, “analarınağlamasının önüne geçmek” değil, ölen askerler içinde “bu mesleğin kaderinde var” savunmasınınarkasına sığınabilmek miş.

Ama “Profesyonel Ordu”nun arkasındakiÇapanoğlu’nun Erdoğan’ın referanduma endeksli“tamamen duygusal” hesabı olduğunu söylersekeksik olur. Çünkü profesyonel ordunun ha demeyekurulamayacağı biliniyor. Zaten Vecdi Gönül de,gerekli yasal düzenlemenin meclis kapanana kadaryetiştirilemeyeceğini açıkladı. AKP’nin KürtSorunundaki başarısızlığının açık kanıtı olançatışmaların referanduma kadar aynı şiddetlesürmesi ise büyük bir olasılık. Bu durumda“Profesyonel Ordu” hevesi olsa olsa, yükselen alev-lerin bir süre sonra azalabileceği beklentisi yaratır, okadar…

Gerçekte “Zorunlu askerliğin kaldırılması ve pro-fesyonel orduya geçiş”in bir “NATO süreci” olduğuçoktandır biliniyor. Murat Çakır’ın Özgür Politika’dayazdığı gibi, bugüne dek 28 NATO üyesinden 23’übu kararı uygulamaya soktu. NATO’nun DoğuAvrupa ülkelerini de içine alarak genişlemesiöncesinde başlayan bu süreç, NATO’ya yeni katılanbütün ülkeler için bir ön şart haline getirildi. Budüzenlemenin Soğuk Savaş Stratejisi’nin yerinegeçen “Asimetrik Savaş Stratejisi”ni uygularken“yurttaşların demokratik iradesi”nin sorgulayıcılığınıaşmak için gündeme getirildiği açıkça ifade edildi.

Bu sadece bir “NATO stratejisi” de değil; aynızamanda “Orduların ve tüm güvenlik sistemininözelleştirilmesi”ni öngören bir “küresel sermayestratejisi”… Güney Amerika ülkelerinde “güvenlikhizmetlerinin özelleştirilmesi”nin, neo-liberal strate-jiyle nasıl bütünleştiğini daha önce Metin Yeğinyazmıştı.

TSK’nın “iç dengeleri” ve yerleşik iktidarınısürdürme kaygıları nedeniyle“zorunlu askerliğinkaldırılması”na ayak dirediği biliniyor. Bu güçlüğü,PKK’ye karşı mücadele vesilesiyle “pencereden gir-erek” aşmanın, orduya önce “karma” bir nitelikkazandırmanın ve ordunun parça parça özelleştir-ilmesinin uygun bir taktik olabileceği düşünebilir.

Bu prizmadan baktığımızda, Ergenekon dalgalarıile başlayıp, Açılım fırdöndüsü ve Baykal operasyonuile tezgahlanan süreçte sağlanan bu tek “milli muta-bakat”ın, “darbe karşıtlığı”, “barış ve kardeşlik havar-iliği”, “özgürlük aşkı” ile ambalajlanmış bir “BüyükOyun”un planlanmış ürünlerinden olduğu sonucunavarabiliriz.

Şimdi, “Tahrik Kuralı”ndan sonra, “MutabakatKuralı”nı önerebilirim: İmal edilmiş bir hezeyanortamında iktidar ve muhalefet arasında sağlananmutabakatların çözdüğü söylenen sorunla gerçektençözdüğü sorun her zaman birbirinden farklıdır.

Mutabakat kural›

FerdaKoç

[email protected]

Onları savaş birleştirdi

AKP Kürt halkına karşısavaşta yalnızyürümeyeceğini CHP,

DSP, SP ve BBP’yle yaptığıgörüşmelerde gösterdi. Her fırsat-ta gırtlak gırtlağa gelen bu partil-er, mevzu bahis “savaş” oluncabiraraya geldi.

Kimi “solcu”, kimi “ümmetçi”kimi “halkçı” olan bu partileringörüşmelerden sonraki açıkla-malarının hepsinde “savaştaberaberlik” söylemi öne çıktı.“İşbirliği teröre karşı olursa, herzaman varız” denildi.

ÇÖZÜMSÜZ ‹TT‹FAKİlk olarak AKP-DSP görüşmesi

gerçekleşti. DSP savaş için gerekliönerisini yaparak görüşmeyi nok-taladı. Öneri ise tüm sınıraelektro-nik duvar örüp PKK’yitasfiye etmek oldu. ErdoğanDSP’den sonra Saadet Partisi’ylegörüştü. SP görüşmede “Barış veKardeşlik İçin Gönüllü BirlikProjesi”ni sundu. Bahsedilen pro-jeden SP’nin Kürt sorunundan ne

anladığı da ortaya çıktı. SP“Batının da Doğunun da hakimiAllah” diyerek başladığı çözümönerilerinde, sorunu “PKKsorunu” olarak analiz ediliyor.

Aynı gün BBP’yle yapılangörüşmelerden de çözümsüzlükçıktı. BBP’nin çözüm önerisi“İdam cezası kapsamı arttırılarakgeri gelsin” oldu.

En merakla beklenen görüşmeCHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ileyapıldı. İki lider bu görüşmeninyapılacağının sinyallerini sınırda“siper siper” gezerken verdi. Kürtsorunuyla ilgili “çözüm”lermasaya yatırıldı. Ayrıntılarınhalka açıklanmaması kaydıyla“terörle mücade-lede” mutabaka-ta varıldı.

Görüşmeye eski İstanbulValisi, yeni Kamu Düzeni veGüvenliği Müsteşarı MuammerGüler de katıldı. Görüşme son-rasında CHP’nin “Kürdün karnınıdoyur, iş ver, sorun çözülsün”mantığının devam ettiği anlaşıldı.Görüşme sonrasında “Hep

ekonomik öneri-ler yapmışsınız.Sorunu ekonomik ve karın doyur-ma sorunu olarak mı görüyor-sunuz” diye soran gazetecilereKılıçdaroğlu, “iktidar olmadıklarıiçin sorunu tam bilemedikleri buyüzden önerilerinin sınırlı kaldığı”cevabını verdi. 26 yıldır sürensavaşta CHP, “sorunu anlamadık”diyerek hiçbir şey yapmamış oldu.

SINIRA ÖZEL ORDU Tayyip Erdoğan siyasi parti li-

derleriyle yaptığı konuşmalardansonra “çözüm” politikasınınönemli bir ayağını açıkladı ve özelordu kuracaklarını duyurdu. AKPgenişletilmiş il başkanlarıtoplantısında konuşan Erdoğan“terör”le mücadele konusundakieksiklikleri saptadıklarını ve bunagöre adım atacaklarını söyledi.Buna göre profesyonel birliklerkuracaklarını ve bu birliklerinmevcut yapı içinde uzmanlşamışkişilerden oluşacağını dillendirenErdoğan, bu birliklerin en az 5 yıldağda görev yapacağını, daha

sonra bu kişilerin kamudagörevlendirileceğini ilan etti. Bubirliklerin bölgede göreve başlaya-cak olması Kürt halkına“JİTEM’li yıllar”ı anımsatıyor.

Teknolojik istihbaratın yetersizkaldığından yakınan Erdoğaninsana dayalı istihbarata ağırlıkvereceklerini sözlerine ekledi.Bunun için ilk adım muhtarlarlayapılan toplantıda atıldı.Muhtarlardan mahallelerde istih-barat elemanı gibi davranması,mahallelerde şüpheli gördüklerikişileri ihbar etmeleri istendi.

Bir diğer adım da sınıra 150yeni karakol ve 144 tam teçhizatlıgözetleme kulesi ve 662 km hudutyolu yapılması. Böylece dağdansızmalar ve “terör” engellenmişolacak. Tüm bu yapıların yapımınıTOKİ üstlendi. 15 karakolunbittiği duyuruldu bile.

Gerek özel ordu kurulmasında,gerek diğer “çözüm”ler konusun-da bugüne kadar sorunun asıl mu-hataplarıyla görüşülmedi.Erdoğan Kürt halkının meclisteki

temsilcisi BDP’yle terördenbeslendiği gerekçesiyle görüşmedi.Üstelik gerilla cenazelerineyapılan işkence için insanlık dışıdiyen BDP’ye “PKK’nin avukatlığısana mı kaldı? Biz de şehitlerim-izin cenazelerinin fotoğraflarınımı yollayalım” di-yerek milliyetçi-lik yapmayı da ihmal etmedi.

AÇILIMI ELDENBIRAKMIYOR

Açılım toplantılarına kadınlarladevam Erdoğan’ın toplantıda ken-disine “Neden türbanlı kadınlarlailgilendiğiniz kadar Kürt kadınla-rın sorunlarıyla ilgilenmiyor-sunuz” sorusuna kızan Erdoğan,“Biz herkese aynı ölçüde yakınız”dedi. Toplantıdan sonra konuşanVan Kadın Dernekleri temsilcisiZozan Gökçe durumu özetledi:“Anayasada demokratik değişiklikyapılmayacağını, seçim barajınındüşürülmeyeceğini, dağdandönüşler için bir şey yapılmaya-cağını ve koruculuk sistemininkaldırılmayacağını anlamış olduk.”

AKP Kürt sorununda köşeye sıkıştıkça savaşı derinleştirme çabalarını da arttırdı. Bir yandan açılımbalonunu şişirmeye devam eden Tayyip Erdoğan, diğer yandan Kürt halkına karşı savaş ittifakınıgenişletiyor. Savaşın önümüzdeki günlerde kızışacağı AKP’nin yeni hamlelerinden anlaşılıyor

Savcılık, “Şerzan’ı vuran polis” dedi. Şerzan’ın babası ÖmerKurt’un aylar önce söylediği gerçek, mahkeme kayıtlarına da girdi

“Karedeniz’in ayd›nl›k yüzlerikonufluyor” slogan› ile Giresun'dabir araya gelen Karadenizli ayd›nve sanatç›lar, Kürt f›nd›k iflçilerine

yönelik ayr›mc› ve ›rkç› söylemlerekarfl› tepki gösterdi, 21 Temmuzgünü yapt›klar› yürüyüflle kardefllikça¤r›s› yapt›.

Mu¤la’da 11 May›s günü yaflanan faflistsald›r› s›ras›nda vurularak hayat›n› kaybe-den Kürt ö¤renci fierzan Kurt’un katilininpolis oldu¤u savc›l›k taraf›ndan da kabuledildi. Savc› Tar›k Tuna iddianamesinde,Güvenlik fiube’de görevli Gültekin fiahinisimli polis memurunun fierzan’› tabancaylavurarak ölümüne neden oldu¤unu belirttive fiahin için müebbet hapis cezas› istedi.Olay›n yafland›¤› yerde bulunan bir pasta-neye ait güvenlik kameras› görüntülerininve tan›klar Mehdi Karaçelik, R›dvan Nas,Ömer ‹lge, Yavuz Gezici, Melike Düz veÖmer Geldi'nin ifadeleri de iddianamedeyer ald›. ‹ddianame’de Gültekin fiahin’in

“havaya atefl açt›¤›n›” savundu¤u ifadesi deyer al›yor.

Delil tespit tutanaklar›, CD kay›tl› görün-tüler, otopsi tutana¤› ve di¤er tüm delillerincelendi¤inde Gültekin fiahin’in ilk öncehavaya atefl etti¤i ancak daha sonra ö¤ren-cilerin üzerine atefl açt›¤› ispatland›.Gültekin fiahin’in suçlu oldu¤u olay›nyafland›¤› ilk andan beri dile getiriliyordu.

fierzan Kurt’un babas› Ömer Kurt May›say›nda Halk›n Sesi’yle yapt›¤› söyleflideo¤lunun polis kurflunu ile öldü¤üneinand›¤›n› flu sözlerle dile getirmiflti: “Bunuaç›k söyleyeyim, kurflunun gelifl taraf› onukorumas› gerekenlerin taraf›d›r. Bu, arka-

dafllar›n›n gözü önünde yap›lm›fl. Oradadi¤er grubun ona kurflun s›kma ihtimali yokçünkü polis iki grubun aras›nda. O flekildes›k›lsa dahi 50-60 metreden bu flekilde isa-bet edecek bir kurflun olamaz. Kurflun çokyak›n bir mesafeden ve do¤rudan hedefal›narak s›k›lm›fl. Çok yak›ndan vuruldu¤uiçin vücudunu delerek geçmifl.”

fierzan Kurt’un katili “kasten öldürme”suçundan müebbet hapis cezas› istemiyleyarg›lanacak. Gültekin fiahin’in ilkduruflmas› 10 A¤ustos’ta Mu¤la 1. A¤›rCeza Mahkemesi’nde görülecek. fierzan’›nvurulmas›n›n ard›ndan Gültekin fiahin’lebirlikte 5 ö¤renci de tutuklanm›flt›.

AKP’nin ekseni ABD’den şaşmadı

Şerzan’ın katili polis Gültekin

Karadeniz’inayd›nl›k yüzlerikonufluyor

Page 5: Halkın Sesi 111

DÜNYAHalk›n Sesi

523 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

iklimkıta7 5

Venezüella lideri Chavez'le Ekvador DevletBaşkanı Correa, Latin Amerika'daki

ABD dolarının hâkimiyetini kırmak amacıylaçıkarılan ortak para birimi "Sucre"ninkullanıldığı ilk ticari anlaşmayı 12 Temmuzgünü imzaladı. Amerikamız HalklarınınBolivarcı Alternatifi (ALBA) üyesi ülkelerarasında 2009 yılında yapılan anlaşmayla yürür-lüğe konulan Sucre para birimi ilk kez ikiliülke ticaretinde kullanıldı. Anlaşmaya göreEkvador'dan 15 bin ton pirinç satın alanVenezüella ödemeyi Sucre para birimini kulla-narak gerçekleştirecek.

Sucre’li ilk anlaflma

Venezüella'da sendikacılara dönük silahlısaldırılar tırmanıyor. Cinayetler her yıl

onlarca sendikacının öldürüldüğü Kolombiya'yıhatırlatırken, son olarak 13-18 Temmuz tarih-leri arasında 2 sendikacının silahla vurularaköldürülmesi üzerine Ulusal İşçi Sendikaları(UNETE) ülke çapında eylemler düzenlemekararı aldı. UNETE devletten daha sıkıinceleme yapmasını ve sendikacıları koruyacakdüzenlemelere gitmesini talep etti. 2008 yılısonunda UNETE, işçilere “silahlı öz-savunmabirlikleri kurma” çağrısında bulunmuştu.

Sendikac›lara sald›r›

Ekonomik krizin faturasının halkın sırtınayükletilmeye çalışıldığı Yunanistan'da

halk, son altı aydaki altıncı genel grevine çıktı.8 Temmuz günü kamu ve özel sektörçalışanları emeklilik yaşının ve süresininartırılmasına karşı bir günlük grev yaptı. Hava,kara ve deniz ulaşımı tamamen durdu.Hastanelerde acil servisler açık kalırken devletdairelerinin hizmetleri aksadı. Televizyon,radyo ve internette haberler yayımlanmadı.Basın emekçilerinin de greve katılımıylaülkede 9 Temmuz günü gazete çıkmadı.

Yunanistan’da 6. genel grev

İ spanya AnayasaMahkemesi'nin, İspanya'daki17 özerk bölgeden biri olan

Katalonya'nın özerklik haklarınakısıtlama getiren bir karar almasınatepki olarak 12 Temmuz günü 1milyon Katalan meydanları doldur-du. 250 metre uzunluğundaKatalonya bayrağı açan halkın,Anayasa Mahkemesi kararındageçen ‘İspanyol ulusundan başkaulus yok’ ifadelerine cevabı ‘Biz birulusuz, geleceğimize kendimizkadar veririz’ oldu. Barcelona ken-tinin Arenys de Munt ilçesindedüzenlenen mitinge Katalonya'nıntüm siyasi parti liderleri katıldı.Tam bağımsızlık isteyenKatalanların eyleminde en sık kul-lanılan slogan ‘Elveda İspanya’ydı.

Eylemde daha fazla özerklikisteyen bir konuşma yapanKatalonya hükümeti BaşbakanıJose Montilla’ya bağımsızlık değilözerklik vurgusu nedeniyleKatalanların ‘hain’ diye bağırmasıise halkın bağımsızlık talebinin nekadar güçlü olduğunu gösterdi.Mitingde Katalanların asıl talebiolan bağımsızlıktan bahseden isimise Katalan Sosyalist Parti BaşkanıManuela de Madre oldu. Madre,“Protesto gösterileri düzenleyerekhaysiyet sahibi olduğumuzu vebağımsız bir ülke istediğimizi tümdünyaya gösteriyoruz” dedi.

‘‹SPANYOLDAN BAfiKA ULUS TANIMAM’

Katalanların isyan bayrağınıaçmasına sebep olan AnayasaMahkemesi, üç buçuk yıldırMuhafazakar Halk Partisi'ninKatalonya Özerklik Şartı'na yaptığıitirazı inceliyor. Katalonya ÖzerklikŞartı 2006'da yapılan referandumdakabul edilmiş, Katalonya için maliözerklik ve daha fazla siyasibağımsızlık içeren bir yasaydı.Uzun süredir düzenlemeningörüşülmesi, Katalanların beklentiiçine girmesine sebep oldu. AncakAnayasa Mahkemesi'nin kararıKatalan halkının beklentilerini boşaçıkardı. Kararda, Katalonya’yaimtiyazlı özerklik tanıyan maddeleriptal edildi. Ayrıca mahkeme‘İspanyol ulusundan başka ulustanımadığını’ belirterek 7 milyonuaşan nüfusuyla Katalanları yoksaydı.

Katalanların talebi ise siyasi

özerkliğin genişletilmesi ve özellik-le de İspanya'nın kuzeyinde bulu-nan özerk Katalan devletininekonomik konularda kararlarınıkendisinin alabilmesi. Ayrılıkçıdamarın oldukça kuvvetli olduğuKatalonya'da halk, İspanyololmadıklarını belirterek ‘ulus’statüsünün tanınmasını talep edi-yor. Katalanlar ayrıca kendi toprak-larında bulunan limanları özerkdevletleriyle işletmek, kendi vergi-lerini toplamak ve vergi gelirlerinikendi kararları doğrultusunda kul-lanmak istiyor.

‘KATALONYA ‹SPANYA, KATALANLAR ‹SPANYOL DE⁄‹L’

Bölgesel devlet şeklinin uygu-landığı İspanya'da 17 ayrı otonombölge bulunuyor ve hepsininstatüsü farklı. İspanya'nın ünlüfaşist diktatörü General Franco,kanlı bir iç savaşın ardından iktidarıele geçirdiğinde İspanya'da bulu-nan tüm ulusları yok saymış, tekulusa dayalı bir sistem kurmuştu.

Franco'nun 1978'de ölmesininardından çok partili burjuvademokratik sisteme geçen İspanya,aşamalı olarak İspanya'da yaşayanuluslara belli haklar tanımış, 17 ayrıotonom bölge kurulmuştu.Katalonya da bu süreçte yapılankısmi referandumla özerkliğinikazanmış bölgelerden biri.

Doğu'sunda Akdeniz ile çevriliolan Katalonya toprakları kuzeydeFransa sınırına dayanıyor veValencia kentine kadar uzanıyor.Katalonya'nın en önemli özelliği isekişi başına düşen milli gelirinİspanya genelinden yüzde 20 dahafazla olması. İspanya'da 7 milyonuaşkın Katalan bulunuyor ve İspan-yolcanın yanında Katalanca dabölgede resmi dil olarakkullanılıyor. Ayrıca Katanlarınkendi polisi, meclisi ve yayın organ-ları var.

Ancak bu kısmi özerklikKatalanlar açısından yetersiz olarakgörülüyor ve bağımsız bir devletkurmak istiyorlar. Katalanların bu

isteği Türkiye'de Kürt sorunuüzerinden yapılan tartışmalardakigibi bir saflaşma yarattı. İspanyolmilliyetçileri ve muhafazakarlarıKatalanların özerklik taleplerini'bölücü' olarak niteliyor ve talep-lerin karşılanmasının bağımsızlığaatılan bir adım olduğunu ileri süre-rek 'kabul edilemez' buluyor.2009'un Aralık ayında Katalanhükümeti sembolik bir bağımsızlıkreferandumu düzenlemiş, 166belediyede yapılan referandumdahalkın yüzde 96'sı bağımsızlıktanyana oy kullanmıştı.

Katalonya'da yaşananlarİspanya'nın diğer otonom böl-gelerinde yaşayan halklartarafından da dikkatle izleniyor.Özellikle bağımsızlık için yıllardırmücadele yürüten Bask halkı süreciyakından takip ediyor.

Katalonya'nın bağımsızlığınıkazanması İspanya'da yaşayan diğerulusların da bağımsızlık umutlarınıgüçlendirecek.

2 0 Nisan’da Meksika Körfezi’ndebulunan British Petrol’e (BP) ait

petrol platformunda grizu patlamasımeydana gelmişti. 11 işçinin hayatınıkaybettiği patlamanın ardından plat-form suya gömülmüş ve petrolkuyusundan ham petrol denizeakmaya başlamıştı.

Günde körfeze akan yaklaşık 100varil ham petrol, binlerce denizcanlısı ve kuşun hayatını kaybetme-sine neden oldu. BP, 3 ay boyuncakuyudaki sızıntıyı durdurmaya çalıştıfakat başarılı sonuçlar elde edemedi.Deniz canlılarınınn ve kuşlarınölmemesi için petrolü dağıtmayaçalışan BP, bunun için kimsayalmadde kullanmış, kullandığıkimyasallar canlılara zarar vermişti.Kimyasalların zararlı etkilerinin birbalıkçının hastahaneye kaldırılmasıylaortaya çıkması üzerine kullanımlarıABD tarafından yasaklanmıştı.Yasağın ardından 11 Temmuz’dayeni bir kapak takarak sızıntıyı dur-murmaya çalışan BP yetkilileri sonanda işlemi durdurma kararı aldı.Kapağı kapatmanın kuyudaki basıncıbaşka bir yerden patlamaya zorlaya-cağını düşünen BP yetkilileri, basınçtestlerinin ardından kapağı tamamenkapatacaklarını açıkladılar. 16Temmuz günü yapılan testler sonucu

kapak tamamen kapatılarak petrolakıntısı durduruldu. Ancak kapakkapatıldığı halde petrolun kuyukenarlarınna uyguladığı basınç deney-leri devam ediyor.

‘PARASIYLA DE⁄‹L M‹K‹RLET‹R‹M’

BP yetkililerinden Doug Suttlesakan petrolün durmasının kendilerinirahatlattığını, fakat kutlamalar içinhenüz erken olduğunu ifade etti.ABD İçişleri Bakanı Ken Salazar ise,kirliliğe yol açan patlamanın sorum-lusu olan şirketlerin kuyu açmafaaliyetleri sırasında büyük hatalaryaptıklarının belirlendiğini söyledi.Ancak bölgede üretim yapan mevcutpetrol kuyularının işletilmesine araverilmeyeceğini de sözlerine ekledi.

BP, çevre kirliliğini temizlemek vebölge halkının uğradığı ekonomikzararları ödemek için 20 milyardolarlık bir fon ayırdı. BP’ye ait kuyu-dan yaklaşık 3 aydır MeksikaKörfezi’ne akan ham metrolmiktarının 1,5 milyar litre olduğu tah-min ediliyor. Doğada oluşması kadaryok olması da zor olan petrolün çev-reye verdiği zararı şirket, ödediğitazminatlarla ve kullandığı kimyasal-larla gidermeye çalışıyor.

Dünya petrol rezervlerinin yüzde

10’unun bulunduğu MeksikaKörfezi’nde 27 bin terkedilmiş petrolkuyusu bulunmakta. Hükümetlertarafından görmezden gelinen veunutulan bu kuyuların 600’ü patla-manın gerçekleştiği kuyunun sahibiİngiliz petrol şirketi BP’ye ait. BP,2009’da Teşas Citş’deki bir rafineride15 kişinin hayatını kaybettiği bir pat-lama sonrası tesiste güvenlik önlem-lerini arttırmadığı için 87 milyondolar para cezasınna çarptırılmıştı.

ABD KARASULARINDA PETROL ARAMAK YASAK

Meksika’daki patlama Türkiye’ninyakında karşı karşıya kalacağıtehlikelerin habercisi. KezaUluslararası enerji uzmanı NecdetPamir BBC’ye yaptığı açıklamada,Türkiye’nin de açık denizlerde petrolarama çalışmalarına katıldığını söyle-di. Pamir açıklamasında Karadenizaçıklarında suyun 2000 metre derin-liğinde petrol bulunmasının hedeflen-diğini ekledi. Brezilyalı enerji şirketiPetrobras, Türkiye Petrolleri AnonimOrtaklığı ile Karadeniz’de arama içiniki ayrı anlaşma imzalamıştı. Geçenşubat ayında Sinop açıklarına kurulanpetrol platformu arama çalışmalarınabaşladı.

Narkozlu ABD iflgali

Petrol savaşları bitti, petrolle savaş başladı

NATO, TSK’ya‘devam’ dedi

İspanyoldeğil

KatalanlarKatalan ulusuna mensup

dünyaca tan›nm›fl bir çok isimvar. Ancak y›llarca ikinci s›n›fhalk statüsünde görülenKatalanlar›n aras›ndan ç›kanünlü isimler, ezen ulusunhanesine yaz›l›yor ve dünyada‹spanyol olarak tan›n›yor.Ressam Salvador Dali, ressamPablo Picasso, mimar AntoniGaudi, dünyaca ünlü operasanatç›s› Jose Carreras gibiisimler asl›nda Katalan olantan›nm›fl isimlerden sadecebir kaç›. Sanat›n her alan›nda,politikada, bilimde, yani‹spanya'da hayat›n heralan›nda tan›nm›fl daha birçok isim bulunuyor.

Tan›nm›fl Katalanlar›anm›flken baflar›l› futboltak›m› Barcelona'y› ve oyun-cular›n› unutmamak gerekir.Bir Katalan tak›m› olanBarcelona'n›n kadrosunda yeralan bir çok isim Katalankimli¤iyle biliniyor. Örne¤in;Xavi Hernandez, Carles Puyol,Josep Guardiola, VictorValdes, Gerard Pique.

Üstelik bu sporcular geçenay yap›lan 2010 DünyaKupas›’nda ‹spanya formas›giyerek tak›mlar›n› dünyaflampiyonu yapt›. Katalanlarbu zafer kutlamalar›na‹spanyollar›n aksine ‘VivaEspana’ de¤il ‘Viva Barcelona’sloganlar›yla kat›ld›.

NATO, Türkiye’ninAfganistan’da 1 yıldır

sürdürdüğü Kabil BölgeKomutanlığı görevini 1 yıldaha uzatmasını talep etti.

12 Temmuz’da Ankara’yıziyaret eden NATO’nunAfganistan’daki üst düzeytemsilcilerinden MarkSedwill, Türkiye’ninbölgedeki görevini 1 yıldaha yerine getirmesitalebinde bulundu. Henüzteklife yanıt vermeyenAnkara, teklifi kabul ederse3. Kez bölge komutanlığıgörevini yerine getirmiş ola-cak. Türkiye, Kabil BölgeKomutanlığı görevini ilkkez, 2007 yılında 8 aysüreyle yerine getirmişti.Afganistan hükümetinegüvenlik ve yapılanmafaaliyetlerinde desteksağlayan Kabil BölgeKomutanlığı, bölgedekiuyuşturucuyla mücadelekonusunda yetkikullanmıyor. Afganistan’daTaliban militanlarıyla çıkan

çatışmalarda ölen “barışgücü” askerlerinin sayısıgün geçtikçe artıyor.Temmuz ayında ölen askersayısı 38 Amerikan, 7 İngilizolmak üzere 45’e ulaştı.

ABD, bölgedekihükümet gücünüarttırabilmek içinTürkiye’de de uygulanankorucu sistemini uygula-maya başlayacak. Pentagonkonuyla ilgili yaptığı açıkla-mada, sistemin ülkedekigüvenlik boşluğunu doldur-mak, Taliban karşıtlarınıgüçlendirmek ve Afganhalkına yeni iş olanaklarısunmak amacıyla tasar-landığı bilgileri yer aldı.

ABD’deki ikiz kulelereyapılan saldırının ardından2001 Ekim’inde işgal birlik-lerini Afganistan’a gön-deren ABD, 140 bin askeri-ni halen bölgede tutuyor.ABD, 2001 yılında Talibanhükümetini devirerek, yeri-ne Hamit Karzai’yi geçir-mişti.

19 Temmuz 1979’da 470bin ton petrol yüklüYunanistan ad›na kay›tl›Atlantic Empress ile Liberyaband›ral› Aegean Captain,Venezuella'ya 40 kilometreuzakl›kta çarp›flt›. Ç›kan

yang›nda 29 denizci öldü.300 bin ton petrol denizeboflald›.

12 Aral›k 1999: Maltabandral› Erika, Manfl Denizigiriflinde ortadan ayr›ldi. 31bin tonluk fuel-oil denize

boflald›. 500 kilometrelik birsahil fleridi kirlendi. DünyaDo¤a Bilimleri Vakf› 1milyondan fazla kuflun telefoldu¤unu söyledi.

15 Kas›m 1979: Romentankeri ‹ndependenta, Yunan

kuru yük gemisi Evriyali ile‹stanbul Bo¤az›’nda çarp›flt›.100 bin ton ham petroltafl›yan ‹ndependenta infilaketti, 43 denizci öldü.Kad›köy'de binlerce ev zarargördü.

Tarihte çevre felaketine yol açan kazalar

Katalanlar: ‘Adéo Espanya’Katalonya'nın özerkliğini budayan mahkeme kararınakarşı bağımsızlık isteyen bir milyon Katalan, 'Biz birulusuz, geleceğimize kendimiz karar veririz' dedi

Kosta Rika hükümeti, “uyuşturucuylasavaş” operasyonları için ABD birlik-

lerinin karasularında devriye gezmesine 17Temmuz’da resmen izin verdi. Böylece KostaRika sularında 7 bin tam teçhizatlı ABDaskerini barındıran 46 savaş gemisinin bulun-ması yasallaştı. Kolombiya, Haiti ve Hondu-ras’ın ardından Kosta Rika’da da ABD askerivarlığının artması Latin Amerika’daki solcuhükümetler açısından ciddi bir tehlikeyeişaret ediyor.

Page 6: Halkın Sesi 111

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

623 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

TurgutluhalkıisyandaKamuoyunda yağma

yasası olarak bilinen'Yeni Madencilik Yasası'nakarşı Manisa Turgutlu'dahalk eylemdeydi. HalkTurgutlu'da madencilikyapan İngiliz Sardes şirke-tine tepkisini eylemle gös-terdi. 10 TemmuzCumartesi günü ToplumsalDayanışma ve KültürMerkezi'nin çağrısıyla biraraya gelen Manisalılar,AKP hükümetininçıkardığı 'MadencilikYasası'na karşı tepkilerinidile getirdi.

Eylemde 'Maden yasası,yağma yasası', 'SardesTurgutlu'dan defol' slogan-larıyla yürüyen 250 kişi,Sardes Madencilik'indünyada ilk defaTurgutlu'da uygulayacağı"sülfirik asit liç yöntemiyleaçık nikel işletmesi proje-si'nin iptalini istedi.Madencilik yasasının doğakarşıtı, vahşi madenciliğinönünü açtığını belirtenköylülerin eylemine,EGEÇEP, TURÇEP gibiçevre hakkı mücadelesiveren örgütler destekverdi.

Bakanatermikprotestosu

Çevre ve Orman BakanıVeysel Eroğlu, 18Temmuz’da bir toplantıiçin gittiği ZonguldakEreğli'de köylerine termiksantral yapılmamasınıisteyen köylülerin tep-kisiyle karşılaştı.

Ereğli ilçesine bağlıBayat köyü halkı, bakanınziyaret ettiği otelin önünegiderek Eroğlu ilegörüşmek istedi. Eroğlu ilegörüşme talebinde bulu-nan köylülere saldıranpolis, çocukların da içindebulunduğu grubu otelönünden darp ederek uza-klaştırdı. Ellerinde 'Termiksantral öldürür', 'Susma,sustukça asit yağacak' yazılıdövizler bulunan yörehalkı, otelin 200 metreilerisinde bir basın açıkla-ması yaptı. Köylüler adınakonuşan MehmetDemirhan, yaşamalanlarının tahribine izinvermeyeceklerini söyledi.Santralin yapımına başlan-maması gerektiğini belirtti,köylerine ZonguldakKaraelmas Üniversitesi’neait bir kampsün kurul-masının Maliye Bakanlığıtarafından engellindiğinieme termik santrale izinverildiğini söyledi.

S ermaye örgütlerininin farklı yok-sunluklara sahip toplumsal ke-simlerin derdine derman olmak

için başlattığı proje ve kampanyalardanedense hep bir sınıfsal çıkar sırıtıveri-yor. Meslek lisesi kampanyası yapan‘sanayici’ler, ‘süt için’ kampanyası yapansüt ambalajı firmalarının yaptığı sosyalsorumluluk projelerinin benzer birörneği Kocaeli’nde engelliler için haya-ta geçti.

Kocaeli Sanayi Odası, Türk AnnelerDerneği ve İstanbul Milletlerarası LionsKulübü tarafından geliştirilen AvrupaBirliği projesi engellilere istihdamyaratma sloganıyla yola çıkan ve engelliemeği sömürüsüne dönüşen bir ikiyüzlühayırseverlik projesi. Üç kurumtarafından AB projesi olarak planlananBizimköy Engelli Üretim MerkeziVakfı dört yıl önce kuruldu. Vakfınmütevelli heyetinde Kocaeli Valiliği,belediyesi ve üniversitesi bulunuyor.Projenin amacı ‘Engellilerin üretimsürecine katılmalarını sağlayarak kendiekonomik ihtiyaçlarını karşılar durumagelmeleri ve aynı zamanda ekonomiyede katkıda bulunmalarını sağlamak’olarak tanımlanıyordu.

AB’den 1 milyon 308 bin Euro kredialan vakıf, engellilere önce bir kurs açtı.Ardından kursa katılan engellileri sınavyoluyla eleyerek 100 kişiyi vakıftaçalıştırmaya başladı.

YARDIM DE⁄‹L SÖMÜRÜProjenin başında sanayi odası olunca

projede engellilerin sanayiciler içinçalışması da kaçınılmaz oldu. Bu tarih-ten itibaren işe alınan engelliler konfek-siyon, mantar, seracılık, tavşanyetiştirme, fason iş ve mozaik, açık arazimeyve ve sebze yetiştiriciliği, arıcılık vegıda işleme birimi olmak üzere yedi ayrıbirimde işe başladı.

Engelli işçilerin projeyle ilgilisıkıntıları da çalışma hayatıyla birikteortaya çıktı.

Sendika TV’yle yaptıkları söyleşidedört yıldır vakıfta asgari ücretleçalıştıklarını anlatan işçiler bu süreboyunca maaşlarına zam almadıklarını,her ayın 7’sinde almaları gereken ücret-lerini dört yıl boyunca sadece birkaç kezzamanında alabildiklerini onun dışındaancak vakıf yetkilileri ve yöneticilerdenistedikleri takdirde alabildiklerinianlattı.

PARA DE⁄‹L ONUR MESELES‹Farklı engel gruplarından 69 işçinin

çalıştığı Bizimköy’de emekçilerin teksorunu ücret değildi. Engelli işçilerinbirçoğu kötü muamele, yöneticilerinsözlü hakaret ve aşağılamalarına maruzkaldıkları için isyan etti. Yoğun emeksömürüsü gayri insani muamaleylebirleşince engelli işçiler iş bırakma eyle-mi yaparak haklarını aramak içinharekete geçti.

Haziran ayında yönetimin tavrı veücretlerinin verilmemesi üzerine iş

bırakma eylemi yapan engellilerinörgütlü mücadelesi karşısında ‘patron’bilindik tavrını gösterdi. Üretimmerkezinde çalışan 18’i engelli 20 kişiişten çıkarıldı.

İşten çıkartmalar üzerine engellilerilk eylemlerini 26 Haziran günü KocaeliSanayi Odası önünde yaptı. İşlerini geriisteyen engelli emekçiler KSO önünde-ki eylemlerini 10 Temmuz günü tekrar-ladı. Aynı gün İnsan Hakları Parkı’ndabir çadır açarak Kocaelilelerden destekiçin imza toplayan Bizimköy emekçileri

için www.halkevleri.org.tr adresinde debir imza kampanyası sürüyor. Ayrıcadirenişe destek verilmesi için iştenatılmaların sorumlusu olan AyhanZeytinoğlu’na ait Köylüm marka yemyumurta ve gübrenin boykot edilmesiçağr›s›yla 17 Temmuz günü İstanbulTaksim’de Tramvay durağında birdayanışma eylemi yapıldı.

YOL GÖSTER‹C‹ OLAB‹L‹RHayata geçtiği ilk günden itibaren

engelli yurttaşlara istihdam sağladığıiçin örnek gösterilen ve sık sık basındayer alan Bizimköy projesi emeksömürüsü ve sınıf çatışmasına da örnekteşkil eden bir vaka. Fason çalışma,düşük ücret, kriz döneminde ücretsizizin bu merkezin çalışma koşullarınınana niteliği. Üstellik çoğu engelli olanemekçiler bir de işverenin onur kırıcı veengellerini hedef alan gayri insanimuamelelerine maruz kaldı. Bununkarşısında örgütlenerek eyleme gidenengellilerin taleplerini ve direnişlerinionlara en başından beri destek verenHalkevleri Engelli HaklarıAtölyesi’nden Mahmut Keçeci ilekonuştuk. Keçeci direnişi “Engelliemekçilerin gerek çalışırken ortaya koy-dukları tavır gerekse bunun sonucukarşılaştıkları işten çıkarılmaya karşıdirençleri son dönem yaygınlaştırılmakistenen sadaka kültürüne karşı ciddi birkararlılık gösterisidir” sözleriyledeğerlendirdi. “Emek yönüyle, sınıfsalengellilik yönüyle toplumsal biralgılama gerektiren bu direniş, üretimsüreçlerinin dışında tutulmak istenenengellilerin emeklerinin savunusuanlamında Türkiye ölçeğinde tarihselbir ilktir” diyen Keçeci, direnişinengellilerin hak arama ve sorunlarınasahip çıkmada özgürleştirici bir etkiyaratabileceğini ifade etti.

ocaeli’nde engellelerin istihdamı için başlatılan BizimköyEngelli Üretim Merkezi projesi yoğun emek sömürüsü ve onurkırıcı muamele nedeniyle ilk engelli işçi direnişine sahne oluyor

Bizimköy’de işler karışıkP R O J E C ‹ H A Y I R S E V E R L ‹ ⁄ ‹ N Y A L D I Z I D Ö K Ü L D Ü

Mersin Akkuyu’da nük-leer santral kurulmasını

sağlayacak yasal düzen-lemelerin TBMM’de gün-deme geldiği 15 Temmuzgünü İstanbul Beşiktaş İskele-si’nde ilginç bir eylem gerçek-leşti. Nükleer Karşıtı Platformbasına faks çekerek 11.45’tekalkan Beşiktaş Kadıköyvapurunu kaçıracağını duyur-du. Bu istihbarat üzerinebelirtilen gün ve saattebölgede çok sayıda çevikkuvvet polisi karadan, denizpolisine ait 3 tekne de deniz-den önlem aldı. Çok sayıdabasın mensubunun da hazırbulunduğu kaçırma eyleminibekleyenler, ters köşeye yattı.Platform üyeleri içinde çoksayıda polisle birlikte iskele-den hareket eden 11.45 vapu-runun ardından koşarak

ortaya çıktı ve “vapurukaçırdık” diye bağırdı.

Platform üyesi Oya Kocakaçırma mizanseni metaforukullanarak basının ilgisini çek-mek istediklerini söyledi.Koca “Bu tür ufak tefekgüvenlik durumları çok cid-diye alınıyor. Gerçektengüvenliğimizi tehlikeye atacaknükleer yasa meclis günde-minde” diyerek yasanın dahabüyük bir tehlike olduğuna veadeta kaçırılırcasınameclis’ten geçirilmeyeçalışıldığına dikkat çekti.Koca’nın açıklamasınınardından nükleer karşıtlarınınespirili eylemi sona erdi.

Aynı gün meclis Akkuyu'danükleer güç santrali kurul-masına ilişkin Rusya ileişbirliği yapan anlaşmayıonayladı.

Hükümet nükleer enerji ısrarından vazgeçmedi. Akkuyu santrali ile ilgili yasanın meclisteonaylandığı gün Nükleer Karşıtı Platform İstanbul’da vapur kaçıracağını duyurdu

Çevreciler vapur kaçırdı‹stanbul’da Kas›m 2009’da

ulafl›m hizmetine yap›lan zamlarailiflkin yarg› süreci sona erdi.Mahkeme zamm›n iptaline kararverdi.

‹stanbul Büyükflehir BelediyeBaflkanl›¤› Ulaflt›rma KoordinasyonMerkezi'nin 3 Kas›m 2009 tari-hinde ulafl›m ücretlerine yapt›¤›zam, ‹stanbul 10. ‹dare Mahkemesitaraf›ndan iptal edildi. HalkevleriGenel Sekreteri Oya Ersoy'un açt›¤›davada daha önce zamlar içinyürütmeyi durdurma karar›al›nm›fl, ‹stanbul BüyükflehirBelediyesi zaml› tarifeyi uygulaya-mam›flt›. Mahkeme, karar›nda'belediye hizmetlerinin giderlerinin

tafl›madan sa¤lanan gelirle finanseedilemeyece¤i' vurgulan›yor. ‹BBBaflkan› Kadir Topbafl yapt›¤›konuflmalarda ulafl›m zamlar›n›ngerekçesi olarak belediye hizmet-lerinin giderlerini gerekçe göster-miflti. Mahkeme karar›nda ayr›ca"özellikle düflük ve orta gelirlivatandafllarca kullan›lan toplutafl›ma ücretlerine bir y›l içindetoplamda enflasyon oran›n› fahifloranda aflacak flekilde yap›lanzamm›n hukuka ve hakkaniyeteuygun olmad›¤› sonucunavar›lm›flt›r" ifadeleri yer al›yor.

Kararda toplu tafl›man›n önce-likli amac›n›n 'kamu yarar›'sa¤lamak oldu¤unu vurguluyor.

Ulaşım zammıkonusu kapandı

Lale, Yenidoğan, Küçükada… Bu isim-ler Gürçeşme Caddesi ve Yeşildere

Caddesi arasında bulunan mahalleler. Gelirdağılımının adaletsizliği ve CHP elitizmininmağdur ettiği yaklaşık 18 bin insan bumahallelerde yaşıyor. Geçtiğimiz hafta 14Temmuz Çarşamba günü iki otobüs dolusuinsan İBB önünde eylemdeydi. İstekleri isekullandıkları hemzemin geçidin tekrar kul-lanılabilir olması ve ulaşım hizmetlerindenyararlanmaktı.

B‹Z‹ AYIRAN TREN YOLUGürçeşme ve Yeşildere Caddesi

arasında kalan bu yer İzmir’in eskiyerleşimlerinden biri, Burada yaşayanlarkenara itilmiş, gözden çıkarılmış bir hissebürünmüşler ve soluğu İzmir BüyükşehirBelediyesi’nin kapısında almışlar.Yeşildere ve Gürçeşme caddelerindengörünen ve adım atılınca ulaşabileceğimizisandığımız bu yerleşime ulaşmak için epeybir yol yürümek zorunda kaldık.Yürüdüğümüz yolun kenarından akanMelez Çayı, İzmir’in kanalizasyonununaktığı bir dere olmasından pek hoş biryürüyüş yaşatmadı bize.

Küçükada Mahallesi’nde sokakta oturan

kadınlarla bir söyleşi yaptık. Zaten bölgehalkı dert anlatacak muhatapbulamadığından uzun yıllar biriktirdiklerinibir çırpıda anlatıyorlar. İşsizlikten, hiçbirimar görmemiş mahallelerinden, kentyaşamından nasiplenememiş olmalarından,rantçılardan, insan yerine konulmamaların-dan dem vurarak “Gerçek İzmir buralar”diyorlar. 65 yaşındaki Mesude Özdenyaklaşık 35 yıldır Küçükada Mahallesi’ndeyaşıyor. Deri imalathanesinden emekli olanMesude Teyze “Başımıza ne geldiyse fakir-likten” diyor ve ekliyor “Buradaki insan-ların hayatı tren yoluyla ikiye bölündü.”Bacaklarından rahatsız olan Mesude Teyzetren yolu kullanılamadığı için Buca’da otu-ran kızına yaklaşık 1 aydır gidemediğinisöylüyor ve ekliyor: “Düğün olacak yakınzamanda. Ben şimdiden telaşına düştüm.Otobüs yok, taksi yok. Nasıl gideceğimbilmiyorum.”

Yine Küçükada Mahallesi’nden AyşeAkbaba da aşçılıktan emekli olmuş. “İyi kizamanında çalışıp emekli olmuşum yoksane yapardık bilmiyorum” diyor. AyşeTeyze “Eşimin nefes darlığı var ve oksijentüpüyle yaşıyor aniden kriz geçirse ne ola-cak diye soruyor ve kendisi cevaplıyor;“Olduğu yerde ölecek.” Ayşe Teyze“Seçimlerde CHP’ye oy verdik ama gel gör

ki hiçbir hizmet görmedik. Bir dahakiseçimlerde nasıl olur göreceğiz” diyerekiçindeki öfkeyi sandıkta göstereceğinisöylüyor. Bir de ekliyor “Bütün belediyebaşkanları rant peşinde, aylar yıllar geçiyorbir şey yapacakları zaman. Tren yolukapatılalı yaklaşık bir ay oluyor. Bizimihtiyaçlarımızı gördüğümüz bütün yerlertren yolunun üstünde kaldı. Anasağlığı,okul, pazar hepsi yolun üstünde kaldıGazze duvarı gibi ikiye ayırdılar bizi” diyor.

‘TREN YOLU Ö⁄RETMEN‹ OLDUM’Daha sonra yanına gittiğimiz Küçükada

Mahalle Muhtarı Ünal Karakaya ise benitren yolu öğretmeni yaptılar diyerek ilgisiz-likten muhatapsızlıktan sitem ediyor.Karakaya 2004 yılında muhtarlığa başlamışve ilk günden itibaren tren yolununiyileştirilmesi için uğraşmış. “İBB önündekieylemede derdimizi anlatacak kimseyi bula-madık bu kadar da olmaz” diyor. Karakaya,“Karşıyaka’ya nasıl insanlar rahatçaulaşabiliyorlarsa Yeşildere’ye de ulaşmalı,burası İzmir’e bağlı değil mi” diye soruyor.“Uzun zamandır inşaatı süren ve geçtiğimizgünlerde meydana gelen patlamada 2işçinin öldüğü metro çalışmalarında har-canan paradan katbekat az bir meblağlaburaya istasyon ve hemzemin geçit

yapılabililir” diyor Karakaya. Muhtar biz-leri tren yolunun kullanılamaması duru-munda 10 dakika mesafedeki yerlerin dahada uzun sürede ulaşılacak hale geldiğinisöylüyor. Üstelik yol yaz sonuna kadaraçılmazsa okula giden yaklaşık 700 çocukokullarına ulaşamayacak. Muhtar Karakayaböyle bir durum olursa okulların açıldığı ilkgün tren yolunun önünde eylem yapmayıplanladıklarını anlatıyor ve ekliyor:“Buradaki insanlar iş bulamıyor, çalışanlar-da asgari ücretli olarak çalışıyorlar. ŞimdiAziz Kocaoğlu asgari ücretlinin sırtına 3vesait parası yüklüyor, Üçyol Üçkuyulararası 5 km belediye kilometre başına bireristasyon yapıyor bizim burası 4 km tek biristasyon yok, üstgeçit yok, akıl karı değilgerçekten.”

DAVUL GÖTÜRDÜK ROMAN OLDUKBiz muhtarla konuşurken yanımıza

gelen bir mahalleli kadın; “yaptığımızeyleme davul götürdük diye gazeteler biziRomanlar belediyeyi şenlendirdi diye haberyaptı. Biz hakkımızı almaya gittik yinegideriz. Bizi birbirimize düşürmeyeçalışıyorlar burada biz Zaza, Kürt, Türk,Çingene hep birlikte komşuluk dayanışmasıiçinde yaşıyoruz” diyor ve ekliyor: “Bizimbirbirimizden başka kimsemiz yok!”

Tren yolunun görünmez yaptığı mahalle

K

AYCAN TEK‹N

Söylefli yapt›¤›m›z mahallelilerden Ayfle Akbaba

Page 7: Halkın Sesi 111

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

723 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

KonukYazar

Sa¤l›kta dönüflümün özü: Paran kadar sa¤l›k

DR. MEHMET TOKKADIKÖY HALKEV‹ YÖNET‹C‹S‹

Başkandantapularınıistediler

Kentsel dönüşüm tehdi-di altındaki İstan-

bul’un Maltepe ilçesindebulunan Başıbüyük,Gülensu, ve Gülsuyu ma-halleleri, Belediye BaşkanıMustafa Zengin’den tapu-larını istedi. Yaklaşık 1.500kişi 13 Temmuz günü taputaleplerini içerendilekçeleri ile belediyeyeyürüdü. Belediye Başkanıile görüşmek istedi.Görüşme talepleri geriçevrilen barınma hakkımücadelesi verenler otur-ma eylemi yaptı daha sonraise Belediye BaşkanıZengin’in Türkan SaylanKültür Merkezi’ndeolduğunu haber alıpburaya gitti. KültürMerkezi önünde başkanınkorumaları tarafındanengellenen ve tartaklananmahalle halkı uğradıklarısaldırıyı 15 Temmuz günüyaptıkları bir eylemleprotesto etti.

Hastanekapattıranuygulama

Aile hekimliği gerekçegösterilerek Şişli

Devlet Hastanesi'ninkapatılması kararı İstanbulTabip Odası, Sağlık veSosyal Hizmet EmekçileriSendikası ve DevrimciSağlık İşçileri Sendikasıtarafından protesto edildi.16 Temmuz günü hastaneönünde bir araya gelenİstanbul Tabip Odası, SESve Dev Sağlık-İş İstanbulörgütleri bir basın açıkla-ması gerçekleştirdi. Açıkla-mada Şişli Devlet Hastane-si'nin SSK hastanesi olduğugünden bu yana bölgehalkına zorluk yaşatmadanhizmet sunduğuhatırlatılarak, “Aile He-kimliği yerleştirmelerininyapıldığı bugün, ailehekimliği gerekçe gösteril-erek kapatılan bir hasta-nenin önünde, getirilmeyeçalışılan piyasacı ailehekimliği uygulamasınıprotesto ediyoruz” denildi.

K ocaeli’nde valilikdepremzedelere bir buçukyıldır adeta kan kusturuyor.

Valilik, 17 Ağustos Depremi’ndeyakınlarını kaybedenlerin yerleştirildiğiIrak Arızlı Hibe Konutları’nabürokratları yerleştirmeye çalışıyor.Buna direnen depremzedeler bir yıldırpolis ablukasında yaşıyor, kendileriniziyarete gelen misafirleri dahi polisşiddetine maruz kalıyor. Polis terörün-den yılmayan depremzedeler icra veborçlandırma yöntemi ile konutlardanatılmaya çalışılıyor.

15 Temmuz günü evlerine kendi-lerinin çıkartılıp bürokratların yerleşti-rilmesine itiraz etmek için bir kez dahavalilik önüne giden depremzedeleryine polis copu ve hakaretle karşılandı.Halkın Sesi gazetesi, taleplerini ilet-mek ve sıkıntılarını görüşmek üzeregittikleri valilik önündenuzaklaştırılarak konuşturulmayandepremzedelerin sesine kulak verdi.

MADEM IRAK ARTIK YOK EVLERDEN ÇIKIN

Arızlı konutlarından Recep Or,Ülkü Karahan, Mürvet Açartop veMustafa Tağcı, Arızlı Irak HibeKonutları’nda yaşananları, eylemgününü ve taleplerini anlattı. 17Ağustos 1999 depreminde yakınlarınıkaybedenler Irak devletinin hibe ettiğibağışlarla konutların yapıldığını, döne-min Irak yönetiminin hibe para ileyapılacak konutlarda depremzedelerinikamet etmesi şartını koştuğunuaktardı. Irak savaşla birlikte yerle birolunca, bürokratlar da verdikleri sözütutacak bir merci ortada kalmadığı içinhibe konutlarda depremzedeler yerine

kendilerinin oturması gerektiğine kararverdi. Hibe konutlara yerleştirilendepremzedelerden Mürvet Açartopdokuz yıldır bu konutlarda yaşadığınısöylüyor. Recep Or ekliyor, “Evleretaşındığımızdan beri evlerimizdehakkımızca oturabilmek için mücadeleveriyoruz.” Ülkü Karahan evlerinetaşındıktan 1,5 yıl sonra kendilerine birsözleşme imzalatıldığını aktarıyor.Mürvet Açartop’un anlattıklarındankonutlarda kira uygulamasının busözleşmelerle başladığı anlaşılıyor.İmza atanların hepsi aynı şeyi söylüyor,“O zamanlar ne yaptığımızı bilmiyor-duk, psikolojimiz bozuktu. Çoğumuzprefabriklerden çıkıp buraya gelmişyerleşmiştik. Hepimiz depremdeyakınlarımızı yitirmiştik.” Yine MürvetAçartop’un aktardığına göre beş yılsonra yine bir sözleşme dahaimzalatılımış. Üstelik sözleşmelerdepremzedelere çevik kuvvet eşliğindeimzalatılmış. İkinci sözleşmeninkoşulları ilkinden daha da ağırmış.Açartop bu yeni sözleşmelerle iki aykira vermeyen bir konut sakinininevden çıkarılması hükmününgetirildiğini anlatıyor ve ekliyor, “Bumaddenin uygulanmaya başlanmasıyla80 kişi konutlardan çıkarıldı.”

TEPEDE DÖNEN AKBABALARKira ödeyemediği için evlerinden

çıkarılan depremzedelerin yerine kent-teki bürokratlar yerleştirilmeyebaşlanmış. Arızlı halkının isyanı da bunoktadan sonra başladı. Recep Ormücadelenin başlangıcını şu sözlerleanlatıyor: “Önce hukuki yollara başvurduk. Hibe davası açtık. Davayıkazanmamıza rağmen dava kararımız

kabul edilmedi. Son 1,5 yılda fiilimücadeleye başladık.” Arızlı sakiniÜlkü Karahan konutların bulunduğualana bir çadır kurduklarını aktarıyorve devam ediyor “İlk başlarda polismüdahale etmiyordu. Daha sonramüdahalelerle karşılaştık. Siteningirişinde çevik kuvvet duruyor evimizegelip gideni sorguluyorlar.” MustafaTağlı da site içindeki çadırın dört ayboyunca kurulu kaldığını söylüyor. Sitehalkı barınma hakkı mücadelesietrafında birleşince ve mücadelebüyüyünce valiliğin saldırılarabaşladığını belirtiyor. Arızlı halkı kirauygulamasını protesto için kiralarınıödememiş. Böyle olunca site sakinleri-ne icralar gelmeye başlamış. Karahanbunun üzerine çatıda oturma eylemi

yaptıklarını anlattı. Bu eylemin ertesigünü site içinde bir basın açıklamasıyapmak istemişler fakat basın vedesteğe gelen demokratik kitle örgüt-leri siteye alınmamış, çevik kuvet sitegirişine barikat kurmuş. Barikatı aşandepremzedeler eylemlerini poliserağmen yapmış. Konutlardançıkarılmaya çalışılmasına karşı eylem-lere başlayan Arızlılara dönüksaldırılar bu tarihten sonra hiç dinme-miş.

Mustafa Tağlı “Valilik bize birbuçuk yıdır kan kusturuyor. Cop dayedik. Hakaret de işittik” diyor veekliyor “Biz sadece evlerimzi almakiçin mücadele ediyoruz. mücadelemizhaklı bir mücadeledir.”

Arızlılılar eylemlerini valilik önüne

taşımak isteyince bir kez daha polisengeliyle karşılaşmış. 15 Temmuz günüvalilik önüne giderek taleplerini duyur-mak isteyen depremzedelere polissaldırmış. Mürvet Açartop “Valiliğinönüne gittik. Çevik kuvvet orada dakarşımızdaydı. Oturma eylemi yap-mamıza izin vermedi. Bizi çember içinealarak Sabri Yalım Parkı’na sürükledi.Polisin orantısız gücüne, hakaretlerinemaruz kaldık” sözleriyle anlattı. Pekibu saldırı Arızlı halkını yıldırmış mı?Cevabı Recep Or veriyor: “Bizim iste-diğimiz sadece hakkımız olan evlerialmak. Mücadelemiz evlerimizi alanakadar sürecektir. Ne pahasına olursaolsun.”

Halkın Sesi Kocaeli’nin katkılarıylahazırlanmıştır.

Depremzedeler, 17 Ağustos depremindensonra Irak hükümetinin yaptırıp kendilerinehibe ettiği konutlarından sokağa atılıyor;yerlerine bürokatlar yerleştiriliyor

Depremzedeye hibe bürokrata çeyiz oldu

Dikmen Vadisi için hükümet devredeHalk›n örgütlü mücadelesi ve hukuki kararlarla

solu¤u kesilen kentsel dönüflüm projeleri için AKPhükümeti hayat öpücü¤ü veriyor.

Yarg›n›n, projeleri durdurma kararlar›n› bertarafetmek amac›yla haz›rlanan ve kentsel dönüflüm pro-jelerinin yap›lmas›nda büyük kolayl›klar sa¤layan5998 Say›l› “Belediye Kanununda De¤ifliklikYap›lmas›na ‹liflkin Kanun”la yetinmeyen hükümet,Ankara için do¤rudan devreye girdi. Ankara'daaralar›nda Dikmen Vadisi’nin de bulundu¤u 3 ilçede7 farkl› nokta ‘kentsel dönüflüm ve geliflim alan›’ ilanedildi.

Bakanlar Kurulu 7 Temmuz 2010 günü yapt›¤›toplant›da Çankaya ilçesinde bulunan YeniGüneypark, Y›ld›z, Çalda¤, Dikmen Vadisi;Yenimahalle ilçesinde bulunan Ball›kuyumcu, EskiAflot; Alt›nda¤ ilçesinde bulunan Solfasol bölgesini'kentsel dönüflüm' ve geliflim alan›’ kapsam›na ald›.Karar, 13 Temmuz 2010 tarihli Resmi Gazete’deyay›mlanarak yürürlü¤e girdi.

Dikmen Vadisi Bar›nma Hakk› Bürosu avukat›Ender Büyükçulha, Bakanlar Kurulu’nun karar›n›kentsel dönüflümde 2. raund olarak de¤erlendirmekgerekti¤ini belirtiyor.

GGÖÖKKÇÇEEKK YYAANNIINNAA HHÜÜKKÜÜMMEETT‹‹ DDEE AALLIIPP GGEELL‹‹YYOORRBüyükçulha, hükümetin Belediyeler Kanunu’nda

yapt›¤› de¤ifliklikle kentsel dönüflüm konusundamücadelenin ikinci aflamas›n›n bafllad›¤›n› DikmenVadisi’nin ise bu mücadelenin öncephesi oldu¤unubelirtiyor.

‹lk raunda halk›n Gökçek’i köflesine gönderdi¤inibelirten Büyükçulha, Gökçek’in Bakanlar Kurulu’nuarkas›na alarak bir hamle daha yapmayahaz›rland›¤›n› belirtti.

2005 y›l›nda gündeme gelen Dikmen VadisiKentsel Dönüflüm Projesi’nin yarg› kararlar›n›n,

ekonomik kriz ve halk›n örgütlü nücadelesi ile iptaledildi¤ini belirten Büyükçulha, hükümetin inflaatsektöründe krizin etkisinin azalmaya bafllamas›n›nard›ndan elini kolunu ba¤layan hukuki düzenlemeleride bu kararla etkisiz k›lmaya çal›flt›¤›n› ifade etti.Dikmen Vadisi halk›n›n önümüzdeki günlerdemücadele program›n› netlefltirece¤ini ifade edenBüyükçulha, ülke çap›nda yaflanacak kentseldönüflüm sald›r›s›n›n ilk cephesinin Dikmen Vadisiolaca¤›n› belirterek “Dikmen Vadisi halk› kazan›rsahepimiz kazan›r›z, Vadi kaybederse hepimiz kaybe-deriz” dedi.

Sağlıkta dönüşüm programının sonaşamalarına gelmiş bulunuyoruz. Yıllarboyu piyasa kurallarına uyumlaştırmakamacıyla parça parça piyasaya açılansağlık sisteminin kurumsal çerçevesitamamlanıyor.

Piyasa koşullarında birinci basamaksağlık hizmetini sunmakla görevli AileHekimleri Temmuz 2010’da Ankara’dagörevlerine başlarken İstanbul ekimayını bekliyor. İkinci ve üçüncübasamak sağlık hizmetlerinipiyasalaştırmayı hedefleyen “KamuHastane Birlikleri Yasa Tasarısı” dameclisten geçerse süreç tamamlanmışolacak.

Aile Hekimliği, yıllık sözleşmekarşılığı, coğrafi bölge, kişisel ve tıbbiözelikleri dikkate alınmaksızın yaklaşık3.500 kişiye birinci basamak sağlıkhizmetinin sunulacağı hizmet şeklidir.Aile Hekimliği’nde ücretler primüzerinden ödenecek, kullanılan mekan,veri giriş elemanı, hizmetli, araç ve hertürlü ihtiyaç hekim tarafındankarşılanacak. Aile hekimleri sadece birsağlık elemanıyla (ebe/hemşire/sağlıkmemuru) çalışacak.

PARANIZIN YETTİĞİ KADARYeni düzenlemede sağlık hizmeti

alınıp satılan bir mal. Doğaldır ki parasıolan kolayca ulaşacak. Yoksullarparasının yettiği kadar hizmet almakzorunda kalacak. Parası yetmeyenleryardım dilenmek, eş-dost, akrabadandestek istemek zorunda kalacak. Bir deyeşil kart benzeri uygulamalarla“kalite”sine göre sınıflandırılmış sağlıkkurumlarından en alt sınıftan hizmetalımı zaman zaman desteklenecek. Herdurumda katkı payı, fark ücreti gibiisimler altında cepten para har-canacak.

NE DEĞİŞTİ?Bu sorunun sermaye, halk ve sağlık

çalışanları açısından ayrı ayrı yanıtlan-ması doğru olacaktır.

Halk açısından kısa vadede pek dedeğişen bir şey olmayacak gibigörünüyor. Ülkemizde sağlık hizmetikamu sağlık kurumlarında da dönersermaye gibi uygulamalarla zaten alınıpsatılır bir mal değil miydi? Kaldı kiparası ya da sağlık karnesi olmayan birizaten kamu sağlık kurumlarından

parasız yararlanamıyordu. Ancak bukadarı boş bir iyimserlik olacaktır. Yenisisteme tamamen geçildiğinde, ekprim ödemeleri ve ödeme yapamayan-ların sistem dışına düşmesi, sınırlısağlık teminat paketleri, sağlıkhizmetinden eksik yararlanma, sağlıkbirimlerinin kendi içindesınıflandırılarak yoksul halka yönelikolarak alt sınıf hizmetin sunulması gibiuygulamalar sırasını bekliyor.Uygulamada pek bir şey değişmemişgibi görünmekle birlikte, bugüne kadarvatandaşın sağlık hizmetine ulaşmasısorumluluğu kamuya ya da devletekimi görevler yüklüyordu. Yeni kurum-sal çerçeve ile kamu bu sorumluluktantamamen kurtarılmaya çalışılıyor.

Bu değişimle birlikte sermaye birdençok kuş vurmuş olacak. Şaşırtıcı değil;çünkü sağlıkta dönüşüm programı,ulusal ve uluslararası sermaye örgüt-lerinin ortak programı. Sermayeaçısından devasa bir kâr alanı açılıyor.Güvencesiz çalıştırmanın kamuda dagenelleşmesiyle birlikte işçi sınıfınınpazarlık gücü azalmış olacak. Ekiphizmetinin yerini hiyerarşiye bırakma-

sıyla çalışanların kendi içlerindeparçalanması ve taşeronlaştırmanınyaygınlaşması gündemde. Sağlıkçalışanları açısından durum çok dahakökten biçimde değişiyor. Yıllardırolanaksızlıklarla başbaşa bırakılansağlık ocaklarında, düşük maaşlahizmet sunan sağlık çalışanlarındanhekimlere, yıllık sözleşmelerle 7 gün 24saat güvencesizlik dayatılıyor. Diğerçalışanlara bu olanak bile sunulmuyor.

GÖRÜNMEYEN TARAFTA NELER OLUYOR?Sağlık çalışanlarının hak ettikleri

ücrete kavuşmaları ve halkın, baştakoruyucu sağlık hizmetleri olmak üzerebirinci basamak sağlık hizmetlerineerişiminin kolaylaştırılmasının önkoşulu sağlığın kâr edilecek bir malhaline getirilmesi ve güvencesizçalıştırılma olmamalıdır. Rekabetedayalı, tüketimi kışkırtan hizmet sunmamodelinin sağlık hizmetinin doğasınaaykırı olduğunu, sağlıkçı hastailişkisinin sürekli kâr ve tüketime dayalıolarak sürdürülmesinin sağlıklıolmadığını hep birlikte göreceğiz.

Page 8: Halkın Sesi 111

EMEKHalk›n Sesi

823 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’ninTÜSİAD Başkanı ile Kürt sorunundan, ekono-

mi ve istihdam konularına kadar geniş bir yel-pazede ortak düşünceye sahip olduklarını açıkla-maları DİSK’in mücadele geleneği açısından neanlama geliyor? Gündelik basında “devrimci”sendikanın TÜSİAD’la yan yana durması değişikdeğerlendirmelere yol açtı.

DİSK, tüzüğünde ve kuruluş bildirgesinde yeraldığı gibi esas olarak reform yanlısı bir sendikalharekettir. Onu “devrimci” yapan “D” bildiğimizanlamda anti kapitalist bir devrimci hareketi ifadeetmez. Zaten web sitesine girdiğinizde göreceğinizgibi DİSK’in ingilizce karşılığında “D”, “revolution”(devrim) olarak değil “progressive” (ilerlemeci-reformcu) olarak çevrilmiştir ki, kurucularının esas

olarak ifade etmek istedikleribudur.

Bu anlamıyla reformcu birsendikanın başkanının ser-maye sınıfıyla bir şekilde ilişkiliolması ve hatta onunla benzerdüşüncelere sahip olması nor-mal karşılanabilir mi? BelkiAmerikan tipi sendikacılıktaveya sarı sendikal geleneğesahip bir konfederasyondanböyle bir yaklaşım beklenebilir.Ama bu değerlendirme DİSKve Türkiye’nin içinde bulun-duğu koşullardüşünüldüğünde mümkünolamaz.

Birkaç nedenden dolayı mümkün olamaz diy-oruz:

Birincisi DİSK her ne kadar kuruluş bildirgesindeve tüzüğünde ifade edildiği gibi reformcu biriçeriğe sahip olsa da kurulduğu andan itibarenbağımsız bir sınıf mücadelesini örgütlemeyi önünekoymuş ve bütün eksik ve hatalarına rağmen bunuyerine getirmiştir. Başından itibaren reel olarakdevrimci-sosyalist mücadelenin bir parçası ve onun-la karşılıklı etkileşim içerisinde olmuştur. 1980darbesine kadarki süreçte egemen sınıfların veemperyalist sistemin Türkiye’de milliyetçi-muhafazakar iktidarları tercih etmesi bu anlamıylaDİSK’in mücadelesinin toplumsal muhalefethareketiyle çok doğrudan ilişkilenmesini daha daimkanlı hale getirmiştir. Dolayısıyla DİSK’i DİSKyapan temel unsur, sermaye sınıfına karşı ödünsüzbir mücadele içerisinde olmasıdır.

İkincisi, vahşi kapitalist uygulamaların her geçengün biraz daha şiddetlendiği, sermaye sınıfının işçisınıfını köleleştirmek ve örgütsüzleştirmek için hertürlü tedbiri büyük bir sabır ve güçle uygulamayakoyduğu bir dönemde DİSK gibi bir işçi örgütününsermaye sınıfıyla Türkiye’nin temel meselelerikonusunda ortak düşünme ihtimali bulunmamak-tadır. Çünkü kuruluş bildirgesinde ifade edildiği gibiDİSK politik bir işçi örgütüdür ve mücadelesindenasıl bir Türkiye hayal ettiğini açıkça dile getirmek-tedir. Ekonomi, sağlık, eğitim, istihdam vb. konu-larda DİSK’in temel yaklaşımları mevcuttur ve bun-ların hiç biri TÜSİAD’ın fikirleriyle bağdaşmamak-tadır. Dün de bağdaşmıyordu bugün debağdaşmıyor.

Bu durumda eğer TÜSİAD’la “ortak düşünmehali”, TÜSİAD’ın temsil ettiği geleneksel sermayekesimlerinin AKP hükümetiyle olan sıkıntılarıkonusunda AKP karşıtlığı üzerinden kurulmayaçalışılıyorsa bu, DİSK’in temel ilkelerinin gündeliksiyasete kurban edilmesi anlamına gelir ki, bu çokdaha ağır bir eleştiriyi hak eder.

Sonuç olarak, DİSK, eğer kendisini DİSK yapandeğerleriyle ayakta kalmak istiyorsa, emek ve ser-maye sınıflarının temel çıkarlarının birbirleriyleuzlaşmazlık içerisinde olduğunu unutmamalıdır.Sermaye sınıfını işçi sınıfıyla benzer düşünmeye zor-layan tek şey, işçi sınıfının örgütlü gücü ve kapitalistdüzeni yıkabilecek politik potansiyelidir. Bugün heriki unsurdan da yoksun durumda olan işçi sınıfınınsermaye sınıfıyla ortak düşündüğünü “sanması”reel olarak sermaye sınıfının figüranı olmasındanöte bir anlam taşımaz. DİSK, ekonomik, sosyal veahlaki anlamda yıkım halindeki işçi sınıfını yenideninşa etmek için üzerini düşeni yapmaya ve bununiçin bağımsız bir işçi mücadelesini örgütlemeyeodaklanmalıdır. Bunun için ihtiyaç duyulan şey;DİSK’in “D”sinin program metinlerindeki karşılığıdeğil bizzat 1980 öncesi gerçek hayattakikarşılığıdır, yani “D”nin Türkçe hali..!

D‹SK’in ‘D’si

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flGenel Sekreteri

Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş)uzun süren örgütlenme çalışmalarının ardından

Diyarbakır şubesini açtı. 12 Temmuz’daki açılışa SES,Genel-İş, Eğitim-Sen ve İHD’nin de katıldı. DevSağlık-İş Genel Sekreteri Tufan Sertlek örgütlenmemücadelesinde her türlü baskıyla karşılaşan, iştenatılan ama yılmayan işçiler sayesinde oturmuş birörgütlenme sağladıklarını ifade etti. Diyarbakırlıilkokul öğrencilerinin folklor gösterisi ve müzik din-letisinden sonra açılış yapıldı. 2007’den beri sürenörgütlenme çalışmaları, hastane yönetimi ve taşeron-ların baskı ve tehditleriyle engellenmeye çalışılıyordu.

Emek politikaları konusunda AKP’yle uyumiçinde olan Memur-Sen’in üye sayısındaki

ve yetkili olduğu işkolu sayısındaki artış devamediyor. 2004 yılında 137 bin 937 üyesi bulunanMemur-Sen, Kamu-Sen ve KESK’in ardındanüçüncü sırada geliyordu. Bu dönemden sonraatağa kalkan Memur-Sen üye sayısını hergeçen yıl arttırdı. Geçen yıl açıklanan verileregöre üye sayısındaki birinciliği Kamu-Sen’dendevraldı.

GAZI ALDI, ENERJ‹Y‹ KAPTI2009’da açıklanan verilerde 376.355 üye

sayısına ulaşan Memur-Sen’in yükselişi 2010’dada sürdü. KESK ve Kamu-Sen’in üye kaybettiği2010 yılında Memur-Sen’in üye sayısı 15.816kişi arttı ve 392.171 oldu. İşkolu sayısını daarttıran Memur-Sen, Kamu-Sen Genel BaşkanıBircan Akyıldız’ın sendikası Türkiye Enerji-Sen’in de içinde bulunuduğu enerji iş kolundayetkiyi aldı.

AKP’nin maşalığını yapan konfederasyon,2004 yılında 11 iş kolundan sadece diyanet işkolunda yetki sahibiydi. Buna karşın Kamu-Sen7, KESK 3 işkolunda yetki sahibiydi. AKP’ninaçık desteğiyle büyüyen Memur-Sen öncebelediye iş kolundaki yetkiyi 60 oy farklaKESK’ten aldı. Bu dönemden sonra daMemur-Sen’in yükselişi tam gaz devam etti.Sağlık, tarım ve enerji işkolları da 6 yıl içindeMemur-Sen’e geçti.

2007’de konfederasyonların yetkili olduklarıiş kolları değişmedi. Bu dönemde KESK 2349üye kaybederken Memur-Sen üye sayısını45874 kişi arttırdı. Memur-Sen ikinci büyükkonfederasyon oldu. Memur-Sen’in üye sayısısürekli artarken sendikalı kamu emekçilerininoranında değişiklik olmadı. Öyle ki 2009yılında yüzde 57 olan üye sayısı oranı 2010’dayüzde 57.9 olarak gerçekleşti.

MEMUR-SEN AKP’N‹N TAfiERONUKESK Basın Yayın Sekreteri Hüseyin

Gölpunar Memur-Sen’in 6 yıllık “başarı”sınıHalkın Sesi’ne değerlendirdi. Memur-Sen’iniktidardan nemalanarak örgütlendiğini dilegetiren Gölpunar, AKP’nin kamudakadrolaşmasıyla birlikte Memur-Sen’in üyesayısının artışa geçtiğine işaret etti.

Gölpunar Memur-Sen’in AKP’nin iktidarolanaklarından yararlandırıldığının altını çize-rek “Memur-Sen promosyoncu sendikacılıkyapıyor” dedi. AKP’nin kamuya atadığı amir-lerin çalışanları Memur-Sen üyesi olmaya zor-ladığını dile getiren Gölpunar,”Memur-Sen’eüye olursan seni kadrolu yaparız, istediğin yeretayin ederiz, şef yaparız, uzman yaparız” deni-lerek üye toplandığını belirtti.

Üye olmaya yanaşmayan çalışanlara baskıyapıldığını ifade eden Gölpunar, çalışanlarınbizzat işveren baskısıyla sendikaya üyeolduğunu dile getirerek Memur-Sen’inAKP’nin kölesi olduğunun altını çizdi.

İ stanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB) ile yapılan toplu iş

sözleşmesi (TİS) görüşmelerinintıkanması üzerine “grev” kararıalan Belediye-İş üyesi işçiler, grevkararını İBB kapısına astı. 13Temmuz’da Edirnekapı’datoplanan binlerce işçi İBB önüneyürüdü ve yasal grev sürecibaşlamış oldu.

İşçiler temel taleplerini insancayaşanacak bir ücret, üniversitemezunlarının sendikalı olmasınınönündeki engellerin kaldırılması veişçi sağlığı ve güvenliği konusundaiyileştirmeler yapılması olaraksıralıyor. Yürüyüş boyunca attıklarısloganlarla da taleplerini dilegetiren işçiler greve çıkmaktanbaşka bir seçenekleri kalmadığınıifade ettiler.

Yürüyüş sonunda İBB önündetoplanan işçiler büyük birkararlılıkla “İş ekmek yoksa barışda yok” ve “Topbaş şaşırma,sabrımızı taşırma” sloganlarınıattılar. Belediye önüne direnişçadırı kurulmasının ardındanBelediye-İş Genel Başkanı NihatYurdakul bir konuşma yaptı.

GREVE MECBUR BIRAKTILARGrevden başka seçenekleri

kalmadığını vurgulayan Yurdakul,insanca yaşamaya yetecek bir ücretistediklerini ifade etti. Bu konudaasla geri adım atmayacaklarınısöyleyen Yurdakul, “İşçiler sadecealın terlerinin karşılığını istiyor.

Bizim derdimiz yoksulluk. Bunuaşmak için mücadele veriyoruz”dedi. Sadece son altı ayda 5belediye işçisinin güvencesizçalıştırma yüzünden hayatını kay-bettiğini hatırlatan Yurdakul,taşeronun çalışma hayatındançıkarılması gerektiğini ve üniversitemezunlarının sendikalaşmasınınengellenmesine son verilmesigerektiğini dile getirdi.Konuşmanın ardından grev ilanı

İBB kapısına asıldı.Yurdakul’un konuşması sık sık

işçiler tarafından “Hakkımızıalacağız”, “Çocuklarımızın hakkınıyedirtmeyiz” sözleri ve “Direnedirene kazanacağız”, “Genel grevgeliyor” sloganlarıyla kesildi.

‹BB DALGA GEÇ‹YORİşçiler ücretlerine yapılacak zam

oranlarının en az yüzde 20 olmasınıistiyorlar. Buna karşılık İBB

işçilere yüzde 6,8 zam önerdi. Budurumda direnişten aslavazgeçmeyeceklerini belirten işçilerhaklarını alana kadar sorumlularınyakasını bırakmayacaklarını ifadeettiler.

“Çocuklarımızın geleceği içindirenmek zorundayız” diyenbelediye işçileri toplu iş sözleşmesigörüşmelerinin üstünden 90 güngeçtikten sonra 18 Mayıs’ta eylemsürecini başlatma kararı aldı.

İşçiler eylem takviminin açıklandığıgün, arabulucu süreci sonuçlananakadar bir anlaşma sağlanamazsagreve gideceklerini duyurmuşlardı.

Grev kararının asıldığı günkonuştuğumuz bir işçi İBB’ninoyun oynadığını ve direndiklerisürece haklarını alacaklarını dilegetirdi. 2008 yılındaki TİSgörüşmelerinde de İBB’ninuzlaşmaz bir tavır takındığını ancakgreve bir gün kala TİS’i kabuletmek zorunda kaldığını ifade edenbelediye işçisi “Gerekirse Tekelişçileri gibi sokaklarda kalırız.Çocuklarımızın hakkına göz diken-lerin gözünü oyarız. Hakkımızıalana kadar Kadir Topbaş’a veAKP’ye rahat vermeyeceğiz” diy-erek kararlılıklarını dile getirdi.

EYLEMLER H‹Ç DURMAYACAKİşçiler grev kararı asıldıktan

sonra Gaziosmanpaşa,Zeytinburnu, Sultangazi ve Üskü-dar belediyeleri önünde oturmaeylemleri yapacaklarını duyurdular.Aynı zamanda İBB önüne “grevuyarı çadırı” açan işçiler KadirTopbaş ve sözleşme yapılacak olanbelediye başkanlarının etkinlikleri-ni takip ederek teşhir konuşmalarıyapacaklar. Toplu iş sözleşmesiimzalanana kadar fazla mesaiyekalmayacak olan işçiler, herçarşamba sabahı servislerdeninerek eylem yapacaklar.

Belediye-İş Genel Başkanı NihatYurdakul Türk-İş’teki Genel Eğitim

Sekreterliği görevinden istifa etti. İstifakararı Belediye-İş’in İstanbul BüyükşehirBelediyesi’ne grev kararını astığı 13Temmuz’da açıklandı. Yurdakul, Türk-İş’eyazdığı istifa mektubunda, Türk-İş’inyüzünü sınıfa değil, siyasi iktidara dönenbir örgüt olduğunu, bu yüzden görevindenistifa ettiğini ifade etti.

Mektupta Türk-İş içindeki Hava-İş, TekGıda-İş ve Belediye-İş gibi sendikalarüzerinde bizzat Türk-İş yönetimitarafından siyasal iktidarın istediği biçimdebaskı yaratıldığı da dile getirildi. Orman-İş’in Hak-İş’e bağlı Tarım Orman-İşsendikası tarafından “yok edilmesi”neTürk-İş yönetiminin seyirci kaldığındanbahsedilen mektupta, Belediye-İş üzerindede aynı oyunların oynanmaya çalışıldığıbelirtildi.

Bugüne kadar işçi sınıfı üzerinde siyasaliktidarlar lehine denetim rolü verilen Türk-

İş, güvencesiz işçilerin yarattığı direniş dal-gasıyla birlikte rolünü oynayamaz durumageldi. Tekel işçilerinin direnişi sırasındayaşanan süreçte de Türk-İş yönetimidirenişi söndürmeye çalıştı. İşçilerinKumlu’ya “size rağmen direniş” şeklindecevap vermesiyle de Türk-İş içerisindeçalkantılar yaşandı. Bu sürecin sonundaTek Gıda-İş Genel Başkanı MustafaTürkel Türk-İş Genel Sekreterliği’ndenistifa etti.

ALTERNAT‹F SARI SEND‹KAİşçilerin 1 Mayıs’ta Taksim’de Mustafa

Kumlu’yu konuşturmaması ve kürsüdenindirmesi de Türk-İş’in işçiler karşısındakiçaresizliğinin kanıtı oldu. Türk-İş’in çaresizkaldığı noktalarda bu kez Hak-İş devreyesokuluyor. Yurdakul’un istifa mektubundabahsettiği Orman-İş’in yok edilmesi olayı,sendika üyelerinin Hak-İş’e bağlı TarımOrman-İş’e geçirilmesiyle oldu. AKP’ninatadığı Orman Bakanlığı’na bağlı amirler

işçilere uzun süre Tarım Orman-İş’egeçmeleri için baskı yaptı. “Orman-İşbizim namusumuzdur” diyen Türk-İş’ebağlı sendika yöneticilerinin duruma sesçıkarmaması sonucunda da baskılar sonuçverdi ve işçiler Tarım Orman-İş’e geçti.

Aynı durum şu anda Belediye-İş üyesiişçiler için geçerli. AKP’li belediyelerdeişçiler ya tamamen sendikasız yapılmakisteniyor ya da Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş’egeçirilmek isteniyor. Sendika hakkınadokunulmasını istemeyen belediye işçileride greve gitmelerindeki temel nedenlerdenbiri olarak bu durumu gösteriyor.

Türk-İş’in kontrol etmekte güçlükçektiği diğer bir sendika olan Hava-İş’inörgütlü olduğu işkolu da metal işkolunageçirilip, üye işçiler yine Hak-İş’e bağlı olanÖz Çelik-İş’e geçirilmeye çalışılıyor. Hava-İş’in 2007’deki grev sürecinde de benzerbaskılar yaşanmış; ancak işçilerin kararlıduruşu sonrasında THY yönetimi geriadım atmak zorunı5da kalmıştı.

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

İşçilerin en az yüzde 20 zam isteğine yüzde 6.8’lik teklifle cevap veren İBB’ninkapısına grev kararı asıldı. Binlerce işçi ‘Genel grev geliyor’ diyerek İBB’ye yürüdü

Direniş dengeleri değiştirdi

Belediye’de grev süreci başladı

Temmuzda meydana gelen madenkazalarında 8 işçi hayatını kaybet-

ti. Çalışma Bakanlığı kazaların sorum-lusunun taşeron sistemi olduğunu iti-raf etti. Bakanlık, Zonguldak’taki 30madencinin hayatını kaybettiği kazadakusurun yüzde 30’unun devlette,yüzde 70’inin de taşeron şirketteolduğunu saptadı. Hiçbir işçi sağlığı vegüvenliği tedbiri almayan Yapı-tek fir-masına iş vermesi TTK’nın, asılişveren olarak iş cinayetlerine nedenolduğu öne çıkıyor.

7 Temmuz’da Edirne Keşan’da üçmadencinin göçük altında kalarakhayatını kaybettiği kazayı, 11Temmuz’da Zonguldak-Gelik’deBahadır Kardeşler Madencilik şirke-tine ait kömür madeninde bir işçininhayatını kaybetmesi izledi.Kütahya’da özel bir kömür ocağındakidinamit patlaması sonucunda bir işçihayatını kaybetti. Bir gün sonra yineZonguldak-Gelik’de kaçak bir madenocağında karbonmosoksit gazındanzehirlenen üç madenciden ikisiyaşamını yitirdi.

Türkiye’de iş kazalarının en çokyaşandığı sektörlerden biri olanmadencilikte 40 bin işçi, maliyetiarttırmamak için sosyal güvencedenve güvenli çalışma koşullarından yok-sun çalıştırılıyor. Bu işçilerin yüzde56’sı daha önce iş kazası geçirmiş.TTK’da çalışan işçiler 1200-1800 TLarası ücret alıyor. Özel ocaktaçalışanların yüzde 9’u 785-1500 TLalırken, yüzde 73’ü 550-750 TL veyüzde 18’i asgari ücret alıyor.

Türkiye’de sayısı 500’ü aşan kaçakocaklarda çalışanlar ise 550-750 TLarasında ücret alıyor.

MADENC‹L‹K SEKTÖRÜC‹NAYETLERLE BÜYÜDÜ

Haziran ayında Türkiye İstatistikKurumu’nun açıkladığı ekonomikbüyüme rakamlarına göre TürkiyeAvrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesioldu. Sektörlere göre açıklananrakamlara göre madencilik en çokbüyüyen sektörlerin başında yeralıyor. Öte yandan Türkiye, maden-lerde yaşanan iş cinayetlerinde deAvrupa’nın birincisi.

Maden Mühendisleri Odası’nınyaptığı araştırmaya göre, madenlerdeyaşanan kazalarda 2008’de 43,2009’da 92, 2010’un ilk 7 ayında ise 79madenci yaşamını yitirdi. Taşeronşirketler, daha fazla kâr için işçileridaha fazla, daha hızlı çalışmaya zor-luyor. Bunun için hayati önemi olanaraç ve yöntemleri ‘maliyeti arttırdığı’gerekçesiyle kullanmıyor. Bir bütünolarak işletilmesi gereken madenlerdecevherin çıkartılması, yıkanması, üre-timi, paketlenmesi ayrı ayrı taşeronşirketlere veriliyor. 4857 sayılı İşKanunu 81. Maddesi gereğince 50’denfazla işçi çalıştıran işyerlerinde, en azbir işyeri hekim bulundurma zorunlu-luğu var. Taşeron şirketler işçiçavuşlarını şahıs şirketi gibi gösteripher birinde 20-25 işçiyi çalışıyormuşgibi göstererek binden fazla işçininçalıştığı madenlerde ‘işyeri hekimizorunluluğunu’ ortadan kaldırıyor.

Madenler ölümlerle büyüdüAKP Memur-Sen’i uçurdu

Dev-Sağlık Diyarbakır’da

Page 9: Halkın Sesi 111

EMEKHalk›n Sesi

923 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

‹zmir’de D‹SK/Sosyal-‹fl üyesiÜN‹BEL iflçileri biliflim sektörünün ilkgrevini yapt›. 7 günlük grevle biliflimsektörünün ilk grevini yapmalar›ylatarihte yerini ald›lar. Grev kazan›mlasonuçland›.

‹zmir Büyükflehir Belediyesi’neba¤l› ÜN‹BEL Özel E¤itim ve BilgiTeknolojileri flirketinde biliflim iflkolun-da çal›flan 50 iflçiden 37’si sendikal›.Halk›n Sesi olarak grevin ilk günü olan9 Temmuz günü iflçilerin yan›ndayd›k.

Belediyenin di¤er flirketlerindeçal›flan biliflim iflçileriyle maafllar›konusunda eflit seviyede olmakisteyen iflçiler 7 gün boyunca ücret-lerinin art›r›lmas› taleplerini dilegetirdiler. 7. gün yap›lan anlaflmadayüzde 21’lik bir art›flla maafllara 150lira zam yap›lmas›na karar verildi ve15 Temmuz günü grev bitti.

Grevi de¤erlendiren iflçilere göre

ortaya ç›kan tablo çok olumluydu. Yaflortalamas›n›n düflük olmas›na ve 37iflçinin yar›s›ndan ço¤unun ilk grevdeneyimi olmas›na ra¤men grevinkazan›mla sonuçlanmas› gelecek içinumut vaadediyor. Bu umudu, iflçileringözlerinden okumak mümkün.

Grevin dikkat çeken yönlerindenbiri grev süresince iflçilerin hep birlikteüstlerinde önlükleriyle iflyerlerininönünden ayr›lmamalar› oldu. Grevboyunca destek ziyaretleri, halaylarhiç durmazken ÜN‹BEL iflçileri birliktehareket etme prati¤ini kazand›lar.

Grevi ve Sosyal ‹fl’i de¤erlendirenSosyal ‹fl Genel Yönetim Kurulu üyesiEngin Sezgin, grevin ilk olmas›n›n çokönemli oldu¤unu ve daha sonra bualanda yap›lacak eylemlere, grevlere›fl›k tuttu¤unu belirtti. Sezgin, Sosyal‹fl’in gelecek dönemin örgütlenmealanlar›n› doldurmaya aday oldu¤unu

söyledi. ‹stanbul ve Ankara’dan sonra

‹zmir’de de örgütlenme ata¤›na geçe-ceklerini söyleyen Sezgin, Eylül ay›ndadershane ö¤retmenlerininörgütlülü¤ünü sa¤lamak içinfaaliyetlerde bulunacaklar›n› anlatt›.

Grevdeki iflçilerden Hüseyin, Halk›nSesi’ne kazan›mlar›n› flu flekilde dilegetirdi: “Bu alan›n örgütsüzlü¤ünüeylem disiplini ile k›rd›k ve her birimiziçin haf›zam›za kazand› direne direnekazanaca¤›z slogan›.”

Et fiyatlarındaki artışı önlemekiçin gerçekleştirilen canlı hay-

van ithalatı, fiyatları ucuzlatmayayetmedi. İthal edilen etin ülkedekitalebi karşılamaya yetmediğini savu-nan Et ve Balık Kurumu özel şirketve kişilerin et ithal etmesine izinverdi.

16 Temmuz’da yayımlanankararın ardından Et ve BalıkKurumu’nun 50 bin tonluk et itha-latı için yaptığı ihale aynı gün sonuç-landı. İhaleyi 50 bin tonluk kasaplıksığır için, 200 milyon 297 bin 500dolarla en uygun fiyatı önerenÜrdünlü Khaled Hijazi firması aldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı mayıs

ayında etteki fiyat artışını önlemekiçin Et Balık Kurumu’na et ithalatıyetkisi vermiş ve 2 ay içinde et fiyat-larının ucuzlayacağını müjdelemişti.Açılan iki ihale sonrasında Hacılar-Et ve Hijazi firması ihaleyi almıştı.Haziran’da ithal sığırlar Türkiye’yegeldi fakat et fiyatları ucuzlamadı, 1-2 lira artış gösterdi.

Tarım ve Orman Bakanlığı yet-kilileri 2010 Ocak ayında başlayanve mayısa kadar süren et fiyatıartışının nedenini “spekülasyon”olarak açıkladı. Hemen ardındanbaşta Tarım ve Orman Bakanlığıolmak üzere TESK, Et BalıkKurumu gibi kurumlar medya

vasıtasıyla etin 2 aylık bir süre içindeucuzlayacağını duyurdu. Etfiyatlarının ucuzlayacağı söylentisisebebiyle küçük et üreticisi ve besi-ciler ellerindeki etleri sattı. İthal ettamamen büyük et üreticileritarafından alındı.

Et fiyatları inmezken ekmek fi-yatlarından da artış sinyalleri gel-meye başladı. Sene başında sıcak-ların etkisiyle 25 milyon ton buğdayüretimi beklenirken yağışlar hesabıbozdu. Yağmur, un üretimi içingerekli glüten maddesinin kalitesinidüşürdü ve bu durum ekmek üreti-mini azalttı. Böylece kilosu 45 ile 55kuruştan alınan kaliteli buğdayın

fiyatı 65 kuruşa, bir çuval kaliteli unfiyatı da 38-40 liradan 42 liraya çıktı.

Fırıncılar ve ekmek fabrikalarıaşırı yağışın, beklenen buğdayrekoltesinin altında bir miktarınelde edilmesine sebep olduğunusöylüyor. Ekmek Sanayii İşverenlerSendikası Başkanı Çetin Keçeci,buğdayın kalitesini yükseltmek için2-3 ton buğday ithalatı önerdi.İşverenler, ekmek fiyatlarınınRamazan’dan sonra artacağınakesin gözüyle bakıyor. Ancak ekmekfiyatları, 30 Temmuz’da ToprakMalzeme Ofisi ile Un SanayicileriFederasyonu arasında yapılacakgörüşmelerden sonra belirlenecek.

K uzey Irak, neoliberal poli-tikalar doğrultusunda yenidenyapılandırılıyor. Kürt burju-

vazisi yatırımları büyük fırsat olarakgörüyor, Türkiye sermayesi ise ABD’live İngiliz tekellerinin taşeronluğunuyapıyor. Türkiye egemenleri, KuzeyIrak yatırımlarıyla Kürtleri neoliberaldüzene eklemlemeye çalışıyor.

5 Haziran’da gerçekleştirilenTürkiye Sanayici ve İşadamlarıDerneği (TÜSİAD)-Barzanigörüşmesinin ardından TÜSİADBaşkanı Ümit Boyner, Kuzey Irak’aönemli yatırımlar yapma kararınıaçıkladı. Bunu Sanayi ve TicaretBakanı Zafer Çağlayan’ın 148işadamıyla yaptığı Kuzey Irak ziyaretiizledi. Çağlayan’ın 29 Haziran’dakiziyaretinin ardından Kuzey Irak’laTürkiye arasındaki ticaret hacminin 4yılda 20 milyar liraya çıkartılması he-deflendi. Aynı ziyarette sınırkapılarının çoğaltılması ve Türk HavaYolları’nın Erbil-İstanbul ve Erbil-Ankara uçuşlarının başlatması karar-ları alındı. Türk bankaları daÇağlayan’ın ziyaretinin ardından böl-geye şube açmak için adımlar attı. İşBankası ve Ziraat Bankası Bağdat’taşube açacaklarını duyururkenAlbarakatürk ise Erbil’de şubeaçacağını duyurdu.

Kuzey Irak, her açıdan sermaye içinçok büyük yatırım potansiyeli içeriyor.Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’unbulunduğu bölgede 4 milyon insanyaşıyor. Bölge, ABD’nin işgalisonrasında büyük bir pazar olarakyeniden yapılandırılıyor. Kuzey Irak’ınyeniden yapılanması inşaat, tekstil,gıda, perakende, mobilya alanındageniş yatırım imkanları sağlıyor. Bölgeçok zengin petrol ve doğalgaz kay-naklarını barındırıyor. Bölgede petroldışında üretim faaliyeti yok, dolayısıylatüketim ön plana çıkıyor ve Irakhükümeti de ithalatı teşvik ediyor.

Yabancı işadamıyla Iraklı işadamıaynı haklara sahip, yabancı yatırımcıyatırım yapması durumunda 10 yılvergiden muaf kalıyor. Yabancıyatırımcılara sağlanan kolaylıklar,Türkiye’nin Kuzey Irak’ı ihracattakiöncelikli tercihleri arasına almasına

neden oluyor.Türkiye’nin Kuzey Irak macerası

1981 yılında başladı; ancak en büyükgelişim ABD işgaliyle birlikte gerçek-leşti. 2003-2008 yılları arasında Türkiyeile Kuzey Irak arasında gerçekleştirilen4 milyar dolarlık ticaretin yarısı 2007 ve2008 yıllarında yapıldı. Irak ve Türkiyearasında 2010 yılı başında imzalanan48 protokolün ardından Türkiye-K.Irak ticaret hacmi de giderek arttı.Bugün, Türkiye ile Kuzey Irakarasındaki ticaret hacmi 6 milyar dolarıbuldu. Bu ticaretin 5,2 milyarınıTürkiye’nin ihracatı oluşturuyor.Türkiye’nin ihracatında tekstil veinşaat sektörü başı çekiyor.

Türkiye siyasetine damgasınıvurmuş birçok işadamı ve eskisiyasetçinin yatırımlarını Kuzey Irak’ta

görmek mümkün. Gün Sazak’ınkurduğu ve başında oğlu SüleymanServet Sazak’ın bulunduğu Yükselİnşaat, İhsan Doğramacı’nın kurduğuTepe İnşaat, AKP’ye yakınlığıyla bili-nen Çalık Holding, Cengiz Holding vedaha niceleri... Irak’ta faaliyet gösteren1.200 Türk şirketi var. Bölgedeki Türkşirketlerinin büyük kısmını tekstil sek-törü oluştururken, 150’si Erbil’de bulu-nan 200 inşaat şirketi var.

TAfiERON F‹YAKATürk şirketler genelde küçük pro-

jelere imza atıyor; ancak son ziyaret-lerin ardından hükümet yetkilileri veişadamları büyük projelere imzaatılacağını duyurdu. Şimdilik ErbilHavaalanı dışında büyük projesiolmayan Türk inşaat şirketleri Irak’ta

ulusal ölçekteki demiryolu, karayolu,altyapı projelerinde ABD ve İngilizşirketlerinin küçük ortağı ya dataşeronu konumunda. Buna rağmenTürk işadamları Irak’ı fethetmiş birtavırla asıl işverenlerinin yatırımlarınıkendi projeleriymiş gibi göstermektengeri durmuyor.

Bölgedeki yüzlerce petrol kuyusun-daki üretimin aslan payını ABD veİngiltere petrol şirketleri alıyor. Çalık,Petoil ve Genel Enerji gibi Türk şirket-leri orta büyüklükteki petrol şirket-leriyle ortak olarak ancak 12 kuyudapetrol çıkarıyor.

CEMAATTEN ‘IRAK’ T‹CARET OLMUYOR

2007’den bu yana Kuzey Irak,Türkiye’nin çeşitli illerinde ve

ilçelerinde faaliyet gösteren sanayiodası veya dernek temsilcileritarafından ziyaret ediliyor. Buziyaretlerde Fethullah Gülen cemaa-tinin şirketleri başı çekiyor. Gülencemaati uzun yıllar boyunca bölgedeeğitim yatırımları yapmıştı. Cemaatinbölgede 14 ilköğretim okulu ve bir deIşık Üniversitesi adında özel üniver-sitesi var. Gülen cemaati diğer Türkşirketlerine göre Irak’a erken kapakatmanın faydasını danışmanlık yaparakgörüyor. Ancak Türk işadamlarınınbölgedeki yatırımlarının önününaçılması sadece Gülen’in çabalarıylaolmadı.

2009 yılından sonra bölgedeTürkiyeli işadamlarına ilgininartmasının temel nedeni, Erbil’deaçılan Türkiye Konsolosluğu.Konsolosluk açılmadan önce BölgeselKürt Yönetimi, borcunu ödemeyenTürk işadamlarını hemen hapseatıyordu ve Türk yatırımcılar büyükzarar ediyordu. Şimdi sorunlar diplo-matik ve ticari yöntemlerle çözülüyor.

D‹YARBAKIR’DAN ERB‹L’E ‹fiÇ‹ ‘TRANSFER‹’

Türkiye’nin ihracatını artıranK.Irak, aynı şekilde kriz dönemindeyaşanan işsizlik sıkıntısını beklenilen-den hafif atlatmasını sağladı. Hergeçen gün yeni binaların yükseldiği,yolların yapıldığı Kuzey Irak, büyük birişgücünü de kendine çekiyor. BölgedeDiyarbakır Sanayi Odası’nın kayıtlarınagöre 50 bin Türkiyeli işçi var ve çoğuinşaatlarda çalışıyor.

İnşaat sektörünün yanı sıra pera-kende sektörü de işgücü bakımındanbüyük önem taşıyor. Perakende sek-töründeki Türk yatırımlarına dikkatçeken dünyaca ünlü gayrımenkul tekeliJones Lang LaSalle’ın Türkiye BaşkanıAvi Alkaş, 16 Temmuz günü Erbil’dekibir alışveriş merkezi açılışındayaratılmaya çalışılan ‘Kürt burju-vazisinin’ hangi temeller üzerinde yük-seleceğini şu sözlerle özetliyor: “Güngelecek buradaki mağazalarçalıştırmak için Diyarbakır'dan elemantransfer edecek. Demokratik açılımı'ekonomik açılım'la gerçekleştireceğiz.Taş atan çocuklar jean satacak.”

S›ca¤›n aln›nda‘Hep beraber!’ demek

‘Kipa’yasendikagirecek’

İzmir Tesco Kipa’daörgütlenen Tez Koop-İş

Sendikası, Balçova Kipaönünde 16 Temmuz'dayaptıkları eylemle sözleşmeiçin yeterli çoğunluğaerişen sendikalarına itirazeden işvereni protesto etti.Kipa çalışanlarının yoğunolarak katıldığı eylemde“Kipa’ya teslim olmaya-cağız”, “Kipa’ya sendikahalaylarla girecek” slogan-ları atıldı. Türk-İş de 600şubesiyle işçilerin yanındaolacaklarını duyurdu. TescoPLC şirketinin Avrupa’dakimarketlerinde sendikalaş-mak sorun olmuyor.

İşçinin azmi Azim’iyendi

Azim Kargo işçilerininişe geri dönmek için

başlattıkları direniş 251günün sonunda kazanımlasonuçlandı. 20 Ekim2009’da İstanbul Kartal'dakurulu Azim Kargo’daçalışan 4 işçi, TürkiyeMotorlu Taşıt İşçileriSendikası’na (TÜMTİS)üye oldukları için iştençıkarılınca işyeri önündedirenişe geçmişti. 15Temmuz günü işbaşı yapanişçiler ilerleyen günlerdesosyal haklarını veücretlerini garanti altınaalmak için işverenle birprotokol imzalayacak.

Dershanede düşükücretle öğretmenlik

yapan Elif İşler, girdiğiKPSS’de başarısız olacağınıdüşünerek 12 Temmuzgünü intihar etti.

Elif İşler mezun olduk-tan sonra 5 sene boyuncaKPSS’ye girmiş ancakbaşarılı olamamıştı.

Gazi Üniversitesi’ndenmezun olduktan sonra ata-ması yapılmayan İşler,Adana’da özel bir dersha-nede karın tokluğunaçalışıyordu.

İşler’in intiharıyla KPSSyüzünden intihar edenöğretmen sayısı 16’yı buldu.

KPSS’yeon altıncıkurban

Taş atan çocuğa kot sattırmak

Spekülasyonun hasını devlet yaptı

Kad›köyBelediyesi’ndegrev bafllad›

Kad›köy Belediyesi’nde çal›flan D‹SK, Genel-‹fl üyesi 470 iflçi 19 Temmuz günü greve ç›kt›.D‹SK Genel-‹fl ‹stanbul Anadolu Yakas› 1 No’lufiube ile Kad›köy Belediyesi aras›nda 470 iflçiyikapsayan toplu ifl sözleflmesi süreci t›kanm›flve iflçiler belediyeye grev karar› asm›flt›. 60günlük yasal süre içinde Kad›köyBelediyesi’nden olumlu bir ad›m gelmedi.‹flçiler bu kez düzenledikleri bir yürüyüflle grevpankart›n› belediyeye ast›. Eyleme Tüm-Bel-Sen ve HSGGP bileflenleri destek verdi.Kad›köy Belediyesi ile ücretleri kapsayan 4madde üzerinde anlaflma sa¤lanamam›flt›.Konuflmalar›n ard›ndan grev gözcüleri nöbetyerlerine da¤›ld› ve grev bafllad›. Grevkarar›n›n as›lmas›ndan bir gün sonra Genel-‹flüyeleri Kad›köy gazetesinde iflçilerin maafllar›hakk›nda yanl›fl bilgi verilmesi üzerine biryürüyüfl yapt› ve maafl bordrolar›n› halkada¤›tt›.

Türkiye sermayesi, Kürtleri neoliberal düzene eklem-lemek için yeniden yapılandırılan Kuzey Irak’ta ABDve İngiltere tekellerinin taşeronluğunu yapıyor

Page 10: Halkın Sesi 111

10Halk›n Sesi 23 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

KİBELE

B aşbakan Recep TayyipErdoğan, kendi ifadesiyleMilli Birlik ve Kardeşlik

Projesi kapsamında muhatapalması gerekenleri yok saymaktaısrar ediyor. Erdoğan, Kürt soru-nunun çözümü için sivil toplumkuruluşları ve sermaye örgütlerininkadın temsilcilerini davet ederekbir toplantı gerçekleştirdi.Konunun asıl muhataplarındanCumartesi Anneleri, Erdoğan için“tüzel kişiliği olmayan ve birileritarafından kullanılan kadınlar”olmaları bakımından görüşülmeyedeğer görülmedi. Kürt sorunununbarışçıl yollarla çözülmesi içinmücadele veren Barış İçin KadınGirişimi’nin ise toplantınınyapıldığı Dolmabahçe BaşbakanlıkOfisi önüne yürümesine izin veril-medi.

18 Temmuz’da DolmabahçeBaşbakanlık Ofisi’nde yapılangörüşmeye, KADER, UçanSüpürge Derneği, Anayasa KadınPlatformu, sendikaların kadın tem-silcileri, üniversitelerin KadınSorununu Araştırma Merkezleri vebelediye temsilcileri katıldı. Öteyandan, toplantıda, davetli bulu-nan TÜSİAD, MÜSİAD, SabancıVakfı gibi sermaye örgütleri tem-silcilerine konuşma önceliği verildi.

Toplantıda açılım konusundaeksiklerin giderilmesi için bir önerigelmediğinden yakınan Erdoğan,gelen önerileri reddetti.

SI⁄INMAEV‹ M‹,O NASIL KEL‹ME?

Kadın örgütlerinin sığınmaevitalepleriyle ilgili görüşme istekleri-ne olumsuz yanıt veren DevletBakanı Aliye Kavaf toplantıdahazır bulunurken, Erdoğan birkadının sığınmaevi talebini dilegetirmesi üzerine bu kelimeninkendisine pek hoş gelmediğinisöyledi ve devam etti: “Bizimkadınımız sığınamaz.”

Toplantıdaki bir diğer isim, her

fırsatta Türkiye’nin eğitim dilininTürkçe olduğunu söyleyen veanadilde eğitimi reddeden MilliEğitim Bakanı Nimet Çubukçuoldu. Toplantıya anadilde eğitimtalebini taşıyanlar da Erdoğan’danolumsuz yanıt aldı. Kürtlerinyaşadığı bölgelerde üniversitelerinpsikoloji ve tıp bölümleri ile kamuyönetiminde Kürtçe bilen uzman-ların olması gerektiği önerisi üzeri-ne de Başbakan’dan “Nerdenbulacağız o kadar Kürtçe bilendoktoru, ayrıca doktorlar bölgeyegitmek istemiyor” cevabı geldi.Hükümetin başörtülü kadınlar

konusunda gösterdiği duyarlılığıKürtçe konuşanlar için göstermesigerektiği eleştirisi üzerine dekamuda Kürtçe konuşanlar içintercümanlar olduğu yalanı söylen-di.

AKP kanadında, kadınlarınerkeklerle rakip olamayacağınıdüşünen AKP Kadın KollarıBaşkanı Fatma Şahin de bulunu-yordu. Erdoğan, temsilcilerin birsorusu üzerine “Ben kadın-erkekeşitliğine inanmıyorum. Onun içinfırsat eşitliği demeyi tercih ediyo-rum. Kadınlar ve erkekler birbir-lerinin mütememmidir” diye

karşılık verdi. Ayrıca, eşit temsiliçin gerekli kota konusunda kararmekanizmalarında kadınlarınkatılımının yeterli düzeydeolduğunu vurgulayarak kota uygu-lamasının kadınları aşağılayan birsistem olduğunu söyledi.

BAZI ANNELER VE D‹⁄ERLER‹Başbakan konuşmalarını

kadınların mutlaka birer anneoldukları sanrısıyla sürdürdü.“Anneliğin siyaseti, idelojisi,sağcılığı, solculuğu yoktur. Bizerkekler empati kurmakta güçlükçekebiliriz ama ülkemin

kadınlarının yüreklerindeki sızıyı,kalplerindeki acıyı en sıcak şekildehissettiğini biliyorum" şeklindekonuşan ve Arjantin’deki MayısAnneleri’nden bahsedenErdoğan’a Cumartesi Anneleri ilegörüşmesi gerektiği dile getirilince“Onlar kim? Ne yapıyorlar?Sadece oturuyorlar. Tüzel kişilik-leri yok. Birileri tarafındankullanılıyorlar” cevabı alındı.

Erdoğan’ın toplantıda örnekgösterdiği Sakine Arat kirli savaştakaybettiği üç oğlunu terörist olaraktanımlayan Erdoğan’a toplantıdan2 gün sonra cevap verdi."Oğullarım terörist değil. Başba-kan operasyonları geri çeksin.Gerilla ölmesin, asker ölmesin,anaların yüreği yanmasın. BarışPartisi barış istiyor, onları dikkatealmıyorsan ben ne yapayım. Barışolacaksa elimizden geleni yaparız"

MUHATAP SOKAKTA,BARIfi ISRARINDA

Görüşmeler sırasında Barış İçinKadın Girişimi Dolmabahçe’de biraraya gelerek, “Barış için ısrarediyoruz” yazılı bir pankartla barışnoktası oluşturdu ve bir açıklamayaptı.

"Savaş çığırtkanlarının, savaştanrant sağlayanların tam aksine,bugün bu barış noktasında, sözünbittiği değil başladığı yerdeyiz”diyen kadınlar, operasyonlarındurdurulması ve silahların susmasıisteklerini haykırdı.

Barış için ön koşulundemokratik bir anayasa vedemokratik temsili mümkünkılacak bir seçim barajı olduğunusöyleyen kadınlar, savaşın kadınlariçin daha çok erkek şiddeti ve dahaçok yoksulluk anlamına geldiğini;savaşın tecavüzleri artırıpmeşrulaştırdığını anlatmak içinmücadele verdiklerini belirtti.“Barış için kadınlar” kaynaklarınölüme değil yaşama hasredildiğibir ülke isteklerini tekrarladı.

aşbakan annelere ‘ses yükseltin’ dedi. Cumartesi Anneleri’ni say-madı, Barış Anneleri anılmadı, öneriler reddedildi, barış kadınları-nın yürüyüşü engellendi. Öyleyse ses yükseltecek analar kimler?

Polis-erkek şiddeti ilişkisini kurmak hiç bu denli kolay olmamış-tı. Polis, evdeki, sokaktaki kadını ayırmadan şiddet uyguluyor.

Emniyette bir kadın

Ö¤renci Kolektifi’nden Kad›nlar, Bornova Metro-Kampus aras›nda sefer yapan 525 nolu otobüsünparal› hale getirilmesi nedeniyle, geç saatlerdeyurda yürümek zorunda kald›klar› için tacizinartt›¤›n› ifade etmek üzere ‹BB önüne gitti. ‹BB

Baflkan› Aziz Kocao¤lu’nu kap›da yakalayan ö¤ren-ciler, Kocao¤lu’dan uygulaman›n kald›r›labilece¤isözünü ald›. Konunun takipçisi olacaklar›n› ifadeeden kad›nlar, tacizlerin sorumlusunun ‹BBolaca¤›n› vurgulad›.

BKürt sorununa nihayet bir çözüm bulundu. Rize

Belediye Başkanı Halil Bakırcı hazretleri üstünzekasıyla dünyanın en güzel çözümünü buldu.Bakırcı Türk erkeklerine Kürt kadınları kuma alarakbarışı sağlayacak. Böylece ülkemizde kardeşlikhakim olacak. Kirli savaş son bulacak, Türk ve Kürtçocuklarımız ölmeyecek, tüm sorunlar bitecek...

Bakırcı’nın bu çıkışı üzerine AKP hükümeti Kürtsorunu konusunda sarsılan imajını toplamak içinhızla ‘demokratik açılım’ süreci toplantılarındanbirisini daha yapmaya karar verdi. Üstelik

toplantının davetlileriBakırcı’nın öfkelendirdiğikadınlardı. Farklı kadın örgüt-lerinden kadınlar başbakanınKürt sorununa ilişikin hamasetve analarımız ağlamasın ede-biyatından öteye gitmeyenkonuşmasını dinledi.

Beni ne Bakırcı’nın açıkla-ması ne de başbakanınkadınlarla yaptığı toplantıdakikonuşmaları şaşırttı. Erkek ege-men siyaset anlayışını neo-muhafazakarlıkla harmanlayan,kadının erkekle eşit olmadığıfikrini bizzat Genel BaşkanıRecep Tayyip Erdoğan’ın dile

getidiği AKP’nin kadın sorununda da bilindikİslamcı maço ideolojiyi yeniden ürettiği sır değil. Buayrımcı çizgi Kürt sorununda da en gelenekseldevlet refleksleriyle birleşip bir de milliyetçilik veşovenizmden yüz bulmak isteyince silahların sus-madığı yeni bir savaş ortamı kaçınılmaz oluyor.

Kadına karşı ayrımcı, Kürt halkına karşı ceberutbir partiden ne çözüm beklenebilir bilmiyorum.Üstelik ülkede kadınların içinde bulunduğu durumabakıp AKP’lilere sormak gerekiyor ‘demokratikaçılım’ sürecini konuşmak için çağırdığınız kadınörgütleri anayasa taleplerini iletmek için sizinlegörüşmeye çalıştığında neredeydiniz? Her gün üçkadınının erkek cinayetine kurban gittiği bir ülkedekadın örgütleri hükümetten kadına yönelik şiddetiengellemesi için çözüm istediğinde neredeydiniz?Kadın örgütlerinin sesini o zaman neden duymaz-dan geldiniz? Taleplerini ve taleplerinden ötevarlıklarını yok saydınız.

Açılım toplantısına çağırılan Anayasa KadınPlatformu sözcüsü Hülya Gülbahar’ı 2007 yılında birTBMM resepsiyonunda siyasette kadın kotası isteyip“Ruanda’da bile var” dediği için azarlayıp "SenRuanda mı olmak istiyorsun, buyur Ruanda ol"diyen Başbakan değil miydi? Gülbahar’ın kadınlarakota ve temsilde eşitlik sağlanması talebini hemenoracıkta ağzına tıkıveren, kendi maçoizmini cansiparane bir biçimde savunan ezen cins olduğuhalde ezilen cinse, eşitlik nasıl elde edilir nutuklarıçeken Bizzat Tayyip Erdoğan’ın kendisiydi. Şimdikadınları toplantıya davet edip fikirlerini dinlemekistemesi bile inandırıcı değil.

Kadına sorunu konusunda adım atmayanbaşbakan, kadını koyduğu yer malum değilmiş gibikadınları toplayıp boy gösterisi yapıyor. Halbuki bizonun isyan eden vatandaşına “ananı da al git”dediğini unutmadık. Biz onun “3 çocuk doğurun”diyerek kadını eve mahkum eden, köle edenanlayışının, kadınlar çalışmasın diye kreşleri birerbirer kapadığının farkındayız. Biz onun annenin süthakkını elinden almak için yeni yasa değişikliğigirişimini biliyoruz. Biz onun hükümetinin kadınıtecavüzcüsüyle evlendirmekle tecavüzü meşru kılankanunlar yapmak istediğini de biliyoruz.

Başbakansa, hala kadın örgütü temsilcilerinitoplayarak kıvırabileceğini zannediyor ama yanılıyor.Biz kadınlar, bu oyunların hiçbirine kanmıyoruz.Bize reva görülenlere karşı mücadele ediyoruz. Kankusup kızılcık şerbeti içtik demiyoruz. Sorunlarımızınaile içinde değil toplumsal bir sorun olduğununfarkına varıp birlikte çözüm arıyoruz ve bulduğumuzçözümler doğrultusunda kuracağımız yeni dünyadüzeninin taşlarını birlikte örüyoruz. Artık üzgünolmayı değil öfkeli olmayı yeğliyoruz...

Kad›na bak›fltayeni birfley yok

FilizAktafl

filizaktas@gmail,com

İyisin, hoşsun, kralsın kaymakamımKaymakam,‘Harikasınız

kaymakamım.Kendimi ailemi

ülkemi en çok dasizi çok seviyorum.Sayenizde karnımız

doydu” diyecekmemur arıyor

‹syankâr olmamak, inançl› olmak, millikonularda duyarl› olmak, laf getiripgötürmemek, tok ve aç›n halinden anla-mak…

Narl›dere Sosyal Yard›mlaflma veDayan›flma Vakf›’na al›nacak kad›n personeldearanan kriterlerden baz›lar›n› okudunuz.

Narl›dere Kaymakam› Hasan Gürsoy’un 1Nisan’da onaylay›p imzalad›¤› 125 say›l›Kaymakaml›k yaz›s›na göre; Narl›dere SosyalYard›mlaflma ve Dayan›flma Vakf›’na kad›npersonel al›m› için 51 özellik aran›yor.

TTEERRCC‹‹HHEENN BBAAfifiKKAALLDDIIRRMMAAYYAANN MMEEMMUURRKaymakaml›¤›n arad›¤› k›staslara göre

al›nacak kad›n memur; isyankâr olmamal›,sorun üretmemeli, sorun çözmeli, uyumlu

olmal›, nankör olmamal›, sadakat duygusunasahip olmal›, tok ve aç›n halinden anlamal›.Al›nacak memurda, güzel ahlakl› olmak, çokgüzel el yaz›s› yazmak, kendisini ve ailesisevmek gibi göreceli özellikler de aran›yor.

51 madde içerisinde say›lan di¤er özellik-lerden baz›lar› ise flöyle; ülkesini sevmek,Atatürk’ü sevmek, kendisini ve ailesini sevmek,siyasal sistemleri analiz etmek, dedikodu yap-mamak, yalan söylememek, ketum olmak,flüpheci olmak, milli tarih bilmek, klasikleriokumufl olmak, afl›r› tüketim al›flkanl›¤›nasahip olmamak. ‹yi derece ‹ngilizce konuflmak,yazmak, bilgisayar kullanabilme, Türkçe’yi,rakamlar› iyi kullanabilme özelliklerini de ayn›aranan kriterler listesinde yer al›yor. Özelliklerkurayla adaylara sorulacak.

Dinle bizi Azizbakiyemiz yetersiz

Adana Emniyet Müdürü Mehmet SalihKesmez’in evde eşine şiddet uyguladığı

ortaya çıktı. Kesmez’in şiddete maruz kalaneşi kadın kurumlarına başvurarak yardımtalebinde bulundu.

Yapılan başvurunun ardından olayı ört-bas etmek için Kesmez ve polis memurları,kadın kurumlarına giderek başvurunun red-dedilmesini istedi. Güvenlik görevlilerinin,kentte kadın kurumlarına uyguladığı baskısonucu Kesmez’in eşinin hangi kurumabaşvurduğu belirlenemedi.

DEVLET‹N fi‹DDETi ERKEK fi‹DDET‹Kesmez, daha önce Van’da Emniyet

Müdürlüğü görevi yaptığı yıllarda uygu-ladığı şiddetle gündeme gelmiş 2008’deVan’daki Newroz kutlamalarında halkınüzerine ateş edilmesi için emir vermişti.Polislerin rastgele ateş emrini uygulamasıyla35 yaşındaki ayakkabı tamircisi Zeki Erinçve Ramazan Dal aldığı kurşunlardan dolayıhayatını kaybetmiş, onlarca kişi deyaralanmıştı.

Polisin başta kadınlar olmak üzere halkauyguladığı şiddet, sert tepkilere nedenolurken, sebep olanlar hakkında hiçbir cezaiişlem yapılmamış aksine dönemin valisiÖzdemir Çakacak, Kesmez’e “TerörleMücadelede” gösterdiği başarıdan dolayı

taktirname vermişti.Kesmez, ayrıca Adana Emniyet

Müdürlüğü görevine geldiği 2009 yılındanbu yana polise taş attıkları iddiasıyla kentteyüzlerce çocuğun gözaltına alınmasından dasorumlu.

Kesmez’in karısına dönük şiddeti erkekşiddeti ve devlet şiddetinin iç içe geçtiği birvakaa olarak nitelenebilir. Aile içi şiddetkadar devlet şiddeti de kadına yönelikşiddet biçimlerinden biri olaraktanımlanıyor.

POL‹S‹N TAVRI NE YEN‹ NE SONTürkiye’de resmi verilere göre evli

kadınların %39’u eşinden şiddet görüyor veher yıl iki bine yakın kadın ve çocuksığınmaevlerine başvuruyor.

Aile içi şiddetten kaçan kadınların polisebaşvurdukları zaman karşılaştıklarıduyarsızlık önemli sorunlardan biri. Öyle kibu sorunu çözmek için 2009 yılında aile içişiddete maruz kalanların başvurularındapolisi duyarlı ve sorumlu kılmak üzereİçişleri Bakanlığı ve Kadın ve AiledenSorumlu Devlet Bakanlığı arasında protokolimzalanmıştı.

Protokol, polise başvuran kadınların geriyollanmasını zorlaştırıcı önlemlerin alınmasıamacını taşıyordu.

Muhatabı uzaklarda arama

Page 11: Halkın Sesi 111

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1123 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

Türkiye’de resmi verilere göre 2300 hidroelektriksantrali projesi var. HES’lere karşı sularını, topraklarını veormanlarını koruyanlara göre bu rakam gelecek proje-lerle beraber 5000’i bulacak.

Şu ana dek 700 HES projesinin başlatıldığı Karadeniz’debu sayı Doğu Karadeniz Küçük HES Kalkınma Projesiyüzünden 2000’i aşacak. Hükümet HES’lerin yapımını

kolaylaştırmak için çoktan kolları sıvadı. FakatKaradenizliler de boş durmadı. HES’lere karşı mücade-lenin başarılı kalelerinden Rize Fındıklı’da, FındıklıDereleri Koruma Platformu sözcüsü Avni Ertaş’la köylüdirenişlerini, direnişin özgünlüklerini ve sınırlılıklarınıkonuştuk. Derelerin Kardeşliği Platformu’nun sürdürdüğüortak mücadeleyi öğrendik.

Mücadeledederelerin

kardeşliği

B ugün Türkiye’nin dörtyanında HES projeleri hayatageçirilmeye çalışılırken hem

en büyük payın Doğu Karadeniz’deolması hem de buradaki mücadeleninetkinliği nedeniyle konuyla ilgilitoplumsal hareketlilikte Karadeniz önplanda. HES’lere karşı mücadeleKaradeniz bölgesinde nasıl başladı veyayılmayı nasıl başardı?

HES’lerle ilgili böyle biryönelişin Karadeniz’de olması gayetnormal. Çünkü kaynağındaniçilebilir su olan dereler, ırmaklarve bütün kaliteli su DoğuKaradeniz’de bulunuyor.Dolayısıyla petrolden sonradünyanın önümüzdeki dönemlerdeen değerli kaynağı olan suya, suyunelde edilebilmesinin bir aracı olanHES’ler bahanesiyle saldırılmasıyönelimi başladı. Bu böyle oluncayine doğal olarak bu bölgedegeçmişten beri yerel ve genel sorun-lara karşı duyarlı olan insanlarsuyun, derelerin ellerinden alınıpbir mal gibi başkalarına satılabilirolmasına karşı çıktılar ve birhareket gelişti.

KARADEN‹Z’‹N ÖZÜ SUDURKaradeniz’de böyle bir mücade-

lenin başlaması doğal çünküKaradeniz insanı suyla özdeştir.Karadenizin doğası, doğal hayatıbütün ekosistemle beraber insanlarsuyla birlikte yaşar. Burada vadileregittiğiniz zaman insanlar gününbüyük bir kısmını derenin içindegeçirmektedir. Bahçeler sulanıyortarım yapılıyor. Geçmiş dönemdeyaylada hayvancılık yapılırdı buhayvanlar gittikleri yayla boylarındabu suları içerek yol alır. Kırmızıalabalık bu sularda olur. Bu suyunkıymeti değeri hiçbir şeyle ölçüle-mez.

Doğu Karadeniz bir yanıyladeniz diğer yanı dereler vadiler veKaçkar Dağları’yla enderyaşanabilir bölgelerden. Bu özellik-le gelecek yıllar açısından böyle.Bunu bilen uluslararası sermaye veonların taşeronları olan yerli ser-maye bu bölgeyi birçok yönüyle elegeçirmeye çalışıyor.

Sahil yolu, bölgede alel acelebitirilen kadastro çalışmaları(babadan atadan kalan araziler buyolla hazine arazisi haline getirildi)bu sürecin parçası. bunlar kimepeşkeş çekilecek göreceğiz.

Fındıklı da ki hes projeleri neydibilgi verebilir misiniz?

Fındılı da 2 vadi var bu vadilerdeakan 2 dere var. Çağlayan Deresive Arılı Deresi üzerinde bugüntoplam 23 HES projesi söz konusu.23 tane HES projesiyle birlikteayrıca 2 tane vadiden başkavadilere suyun tünelle aktarılmasısöz konusu. Bundan 1 yıl önce 16-17 projeden bahsediyorduk. Hızlaartıyor.

KÖYLÜYLE B‹L‹M‹NSANLARIARASINDA KÖPRÜ OLDUK

Fındıklı gibi yerel halkın toplucabir arada durduğu ve HES’ci şirket-leri vadilerine bile sokmadıklarıdeneyimlerin başarısının arkasındasizce nasıl bir mücadele tarzı yatıyor?Bizlere Fındıklı Dereleri KorumaPlatformu deneyiminden bahsedermisiniz?

Bundan 3 yıl kadar önce bizeduyum olarak geldi. ÖncelikleFındıklı’da Arılı Deresi’ninNorveçliler’e satıldığına dair bir bil-giyi Devlet Su İşleri görevlilerindenduyduk. Bu meselenin üzerine git-tikçe çok enterasan gelişmeler oldu.

Suların uluslararası sermayeyepazarlanıyor olması büyük bir tep-kiye neden oldu. Bütün siyasi par-tiler, demokratik kitle örgütlerininbir arada bulunduğu geniş çaplı birtoplantı yapıldı. Toplantıdakatılımcılar kendilerini FındıklıDerlelerini Koruma Platformuolarak adlandırdılar. 5 kişilik biryürütme kurulu belirlendi.Platformun bu mücadeleyi nasılyürüteceğine dair çalışma programıoluşturuldu. HES’lerin yapılacağıÇağlayan ve Arılı Vadisi iki anaçalışma bölgesi oldu. Bu vadilerdede ‘hedef köy’ diye belirlenen yaniüzerinde HES projesi yapılmasıtartışılan 6 tane köy vardı. BunlarÇağlayan, Aslandere, Beydere,Arılı, Gürsuyu, Yaylacılar köyleriy-di. Bu köylerde halkı bilgilendirmetoplantılarını yapmaya başladıkuzun bir süre boyunca. Kimi zamancamilerden anons ettirdik butoplantıları. Bu çalışmalar içindedoğal olarak bazı insanlar mücadeleiçinde köylerde öne çıktılar.Duyarlılığı yüksek olan insanlar oköylerin temsilcileri durumunageldiler. Bu çalışma programınabağlı olarak köylerde bugüne kadartoplam 36 kez halkı bilgilendirmetoplantısı yapıldı.

Bunların dışında Fındıklı’dabilim insanlarının geldiği panelleryapıldı. Bu panellerde önceliklemücadeleyi yürütenler ve halk bil-gilendirildi. Aslında butoplantılarda öncelikle bizler bil-gilendik. Biz bilim insanlarından

aldığımız bilgileri köylere yaydık.Biz köprü olduk bilim insanlarıylahalkın arasında. Onlar bizi, bizköylerdeki duyarlı insanları, onla datüm köylüleri aydınlattı. Bu bir dal-gaydı. Bir bilinçlenme süreciyaşandı. Bugün artık tüm köylerdeher köylü HES’ler ve suyun satışıile ilgili her türlü bilgiyi verecekduruma geldi.

HES süreçlerinde muhtarlarıişbirlikçileştirmek şirketlerin yaygınbiçimde uygulamaya geçirdiği birsüreç Fındıklı’da muhtarların bumücadelede rolleri ne oldu?

Fındıklı’da bütün muhtarlarıiçinde barındıran MuhtarlarDerneği var. Bu dernek her zamanyanımızda oldu. HES’lere karşımücadele için yapılan ilk toplantıya

katılan muhtarlar da vardı. Tümmuhtarlar bizimle birlikte hareketettiler. Kimi zaman mücadelenin enönüne geçtiler. Halkı bil-gilendirmede ve halkın mücadeleyekatılmasında etkili oldular. Bizimmuhtarları da satın almaya yönelikteklifler yapıldı, üzerlerine gidildi,baskı yapıldı ancak tüm bunlararağmen muhtarlarımızın yeri halkınyanı oldu.

Fındıklı’da santral yapılması sözkonusu olan köylerde yurttaşlardakikenetlenme öyle büyük bir boyut-taydı ki köylerde değil muhtar,HES’e evet diye düşünen kişileraçıktan bunu dile getiremez halegeldi. Çünkü bunu dile getirdik-lerinde köylü tarafından çok büyükbir tepkiyle karşılaştılar.

SUYU BAfiTAN KEST‹KMücadele sürecinde neler yaşandı?Fındıklı halkı bir yandan

HES’lere karşı örgütlenir ve fiili birmücadeleyi sürdürürken diğer yan-dan Arılı ve Çağlayan vadilerini 1.derece doğal sit alanı ilan ettirdi.Şirketler sit alanı kararlarının iptaliiçin davalar açtılar. Biz bu davalarıkazandık. Çağlayan’da PaşalarHES’le ilgili ÇED’in (Çevresel EtkiDeğerlendirmesi) iptali için davaaçıldı ve kazanıldı. Fındıklı halkısuyu baştan kesti yani şirketlerekazma vurdurmadı.

Biz mahkemeyi mahkeme salon-larında kurmadık; vadilerimizdehalkımızla birlikte kurduk ve çıkankararı da Türkiye’nin 4 bir yanında

duyurduk. Bu karar “Fındıklı’dasatılık su yoktur ve HES’lere geçityoktur”. Bizde mahkeme kararınıhakim vermedi halk verdi.

HES’lere karşı su hakkı mücade-lesinde hukuk alanında elde edilenkazanımlar mücadelelerin başarısıaçısından sizce yeterli mi?

Hukuk da açılan davalarkazanılsa da kaybedilse de asılmücadele gerçek mücadele alanıolan vadilerimizde kazanılacak vemücadelenin gerçek sahibi vadil-erde köylerde yaşayan HaticeTeyzeler, Ayşe Ablalar, HasanAmcalar mücadelenin gerçek sahibiolduğunda başarıya ulaşacaktır.

AYRIfiMA KAÇINILMAZ MI?Bu mücadele alanında Derelerin

Kardeşliği Platformu dışında farklımeclis, platform örgütlenmeleriniolduğunu da görüyoruz. Bu ayrıörgütlenmenin arkasındaki temelnedenler nelerdir?

2 yılı aşkın bir süreden beribölgede mücadele yürütenDerelerin Kardeşliği Platformuyapılanması varken bunun dışındabaşka bir örgütlenmeye ihtiyaçduyulduysa bunun üzerinde durul-ması gerekiyor. Neden-sonuçilişkilerini iyi gözlemlemek gereki-yor. Bu bölgede DerelerinKardeşliği’nin yürüttüğü mücadeleaksak gidiyorsa, gerçek mecrasındayürümüyorsa elbette ki birilerininsöyleyecek sözü olabilir. Yapılanlar-la yapılmaya çalışılanlarla ilgilifarklı düşünceler olabilir. Ancakasla ve asla bu bölgede iyi niyetle veyerel halk inisiyatifleriyle birlikteyürütülen bu mücadeleyi törpüleye-cek, sekteye uğratacak, kafakarışıklıklarına yol açacak biçimdeve aslında ayrı bir yapılanmaoluşturma gerekçeleri ortaya konu-lamazken neden bu türdengirişimlerin ortaya çıktığı üzerineherkesin düşünmesi gerektiğineinanıyoruz.

Eklemek istedikleriniz?Bazı bölgelerde HES’lerle ilgili

mücadelede geç kalmış görünsekde daha önce bu konuda sesiniduyuran bölgelerle deneyimleripaylaşarak mücadele örnekleriniçoğaltarak geç kalmış olmanınboşluğunu telafi edebiliriz. Çokhızlı bir şekilde genel anlamdaortak bir söylem ve ortak birdavranışı oluşturmamız gerekiyor.Bunun oluşması için derelerinkardeşliği gibi ortak ve üst yapılan-malar doğrudur. Yeni mücadeleninbaşladığı yerlere doğru mesajlargöndermeliyiz ki oradakimücadelelerde direne direnekazanılabileceğine dair bir anlayışgelişsin.

Öyle bir saldırı karşısındayız ki, karşısındahiçbir dere, vadi tek başına duramaz.Dünyaya aynı pencereden bakan insan-ların omuz omuza vermesi gerekiyor

iz mahkemeyi mahkeme salonlarındakurmadık; vadilerimizde halkımızla bir-likte kurduk ve çıkan kararı daTürkiye’nin dört bir yanında duyurduk B

Mücadeleyisekteye uğrata-

cak kafakarışıklıklarına yolaçacak biçimde

ayrı bir yapılanmanın nedenleri

üzerine herkesdüşünmeli

Bu mücadele sırasında olanlara birkaçörnek verelim. Yaklaşık 2 yıl kadar ÇatakYaylası’nda (Arılı Vadisinin en ucu 2500 m)ekiplerin çalıştığını duyduk. Biz de ArılıVadisi’ndeki insanlar ve platform temsilcileri13 saat yol yürüyerek ekiplerin çalıştığı yeregittik ve o ekibi oradan indirdik.

Bundan 2-3 ay önce gece saat 11’deYaylacılar Köyü’nde 7-8 kişilik HES çalışanıgrubu köylüler yakaladı ve grup jandarmayateslim edildi.

Geçtiğimiz yıl Çağlayan Vadisi’nde sitalanının kaldırılmasıyla ilgili davada bilirkişimahkeme heyeti ve şirket temsilcileriÇağlayan’a geldiler Aslandere’de köy halkışirket sahibinin arabasını tespit ederek

yumurta yağmuruna tuttu. Bugün tepkiler öyle boyutta ki köylere

yabancı plakalı araçlar ya da resmi görevligeldiğinde köylüler HES’çi zannederekmüdahale ediyorlar.

Örneğin DSİ’den aldığımız bilgiye göre2009 yılında Arılı Köyü’ndeki DSİ’ye ait debiölçme merkezi 1 yıllığına 61 milyara ihaleyeveriliyor. Bu şirketten debi ölçmeye gelenşirket elemanlarına halk yoğun tepki gösterdive şirket 2010 yılında sözleşmeyi yenilemedi.2010 yılında DSİ artık kendi elemanlarınıgönderiyor. Ve DSİ elemanlarına bile halköyle tepki gösteriyor ki DSİ elemanları jan-darma eşliğinde ölçüm yapmak zorundakalıyor.

‘HES’çileri kovmak için on üç saat yürüdük’

B ‹ R C O ⁄ R A F Y A T O P Y E K Ü N H E S ’ L E R E D ‹ R E N ‹ Y O R

Karadenizli suyu baştan kesti

‘Gücümüzhalktır’

Derelerin Kardeşliği Platformu sadeceKaradeniz’deki platformlardan oluşan

bir yapı değil. Gönlü su için mücadele edenler-den yana. Mesele şu; öyle bir saldırınınkarşısındayız ki bu saldırının karşısında hiçbirdere, vadi tek başına duramaz. Mutlakageleceğe dünyaya aynı pencereden bakaninsanların omuz omuza vermesi gerekiyor.Mutlaka yan yana durması gerekiyor. erelerinKardeşliği Platformu HES’lere bir bütünolarak karşı çıkıştır. Derelerin Kardeşliği, yerelhalk hareketlerinden ortaya çıkan doğalörgütlenmedir. Derelerin Kardeşliği, sularınüzerinde HES sayısını veya yapımı planlananHES’lerde vadilere bırakılan cansuyunun biçi-mini ve miktarını asla tartışma konusu yapma-maktadır. Biz haklarımızın uluslararası bir-takım fonlarla desteklenerek veya bir takımpazarlıklar sonucu elde edileceğineinanmıyoruz. Biz yaşama hakkımızın, suhakkımızın, yerel halk inisiyatifleriyle birliktedirene direne kazanılacağına inanıyoruz.

Fayda umanyanılır

HES’lere kimi bölgelerde yerel halktarafından sahiplenilmesini nasıl

değerlendiriyorsunuz?HES yapıcılarında entrika bitmiyor. HES

yapmak istedikleri bölgelerde insanlarıkandırmak için ortaya koydukları yöntemler,söyledikleri yalanlar, halka vaat ettikleri çokçeşitli biçimler var. HES’ler genellikle köylükyerde yapılıyor. Köylü toplum içinde en çokyoksullaşan, en çok dibe vuran kesim. HESyapıcılarda sermaye birikimi çok fazla. Bunlariş ve hizmet vaatleriyle özellikle yoksulköylülüğü kandırma noktasında ilk zamanlar-da çok yol aldılar. Bu durumda “Fındıklı’dayoksul köylü yok mu, neden burada olmadı?”diyebilirsiniz.

Bizim farkımız daha HES’ler söylentihalindeyken harekete geçmemizdir. Oysabirçok yerde HES projeleri yaşama geçmeyebaşladıktan sonra halk kendilerine vaatedilenlerin gerçekleşmediğini ve HES’lerinyarattığı yıkımı gördükten sonra tepkioluşmaya başladı. Kendilerinin dışındaki böl-gelerde tepki açığa çıkmaya başlayıncaHES’lere karşı çıkılabileceğini gördüler.

Avni Ertafl

Page 12: Halkın Sesi 111

DOSYAHalk›n Sesi

1223 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

AKP’nin referanduma sunduğu Anayasa DeğişiklikPaketi, halk yararına değişiklikler içermiyor. Paket,AKP’nin iktidarını güçlendirirken sermayesınıflarının çıkarlarının önünü açıyor

Değişiklik paketi neoliberal dönüşümün anayasayaverdiği görevleri yerine getiriyor. Böylece, halka veemeğe yönelen neoliberal saldırıların anayasayadayandırılarak önü açılmış oluyor

“12 Eylül Anayasası” ya da“AKP’nin Anayasası” arasında bir ter-cih tartışması yapmıyoruz. Çünkügerçekte önümüzde iki seçenek yok.AKP’nin anayasa değişiklik paketi, 12Eylül Anayasası’nın devamı ve gözdengeçirilmiş halidir. AKP iktidarı ve ser-maye sınıflarının ihtiyaçları doğrul-tusunda 1982 Anayasası gözden geçiri-lip neoliberal ilkelerce güçlendiriliyor.Neoliberal dönüşümün zorunlu birparçası olan anayasa değişimi, sancılıve uzun bir süreçte gerçekleşiyor.Eskiden askeri darbelerle-zorlagerçekleştirilen değişiklik, şimdisiyasal, sınıfsal çatışmalara bağlı olarakve değişik baskı biçimleri geliştirilerekuzun bir zamana yayılıyor. Noliberalİslamcı rejimin sermaye birikimgereksinimine ve siyasal iktidargereksinimine bağlı olarak anayasa dayeni bir biçim alıyor.

İktidara gelmeden önce YÖK’ekarşı çıkan AKP, bugün hazırladıklarıtasarıda Anayasa Mahkemesi’ne YÖKtarafından da üye önerilmesini veönerilen üyeler arasından cumhur-başkanı tarafından atama yapılmasınıgetiriyor. Cumhur-başkanının yetkileriçok fazla diye eleştirilirken tasarıdacumhur-başkanının yetkileri 12 Eylülanayasasının bile vermediği kadargenişletiliyor.

Yine AKP’nin değişiklik paketinde,“Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu’nda (HSYK) adalet bakanınınbaşkanlığı ve müsteşarın üyeliği”korunduğu gibi, kurulda adaletbakanının yetkileri genişletiliyor.“HSYK’nın yönetimi ve temsili AdaletBakanına bağlıdır” hükmü ekleniyor.Yargıç ve savcıların soruşturulmasıadalet bakanının onayına bağlanıyor.Adalet bakanına vekalet edecekbaşkan vekili ‘82 Anayasası’nda HSYKtarafından seçilirken, AKP’nin

değişiklik paketine göre adalet bakanıtarafından belirleniyor.

Senelerdir hukuk ve insan haklarıörgütlerinin “yargı bağımsızlığı”nınönünde engel olduğunu söyleyerek 12Eylül Anayasası’na getirdikleri eleştiri-lerin maddi temeli, böylece AKPanayasası tarafından sürdürülmüşoluyor. Bu örnekler bile AKP’nin 12Eylül kurumlarına karşı olmadığınıgösteriyor. Zira AKP bu kurumları elegeçirdikten sonra, kendi iktidarınıgüçlendirecek şekilde yenidenyapılandırıyor.

Böylesi bir çabayı “12 Eylül ilehesaplaşma” olarak değerlendirmek,tarihsel bir utanç olur. 12 Eylül’deişkencelerden geçen, idam sehpalarınabaşı dik bir biçimde çıkan binlercedevrimci, ilerici insanımıza, yıllarcaYÖK’e karşı mücadele eden üniver-sitelilere, yasakları delerek haklarınıkullanmaya çalışan işçilere, kamuçalışanlarına -en hafif tabiriyle- büyükbir saygısızlık olur. Yine ülkenin enönemli sorunu “Kürt sorunudur”denilirken, değişiklikte Kürt soru-nunun çözümüne dair tek bir düzenle-menin dahi bulunmaması, AKP’ninikiyüzlü, işbitirici tavrını ele vermekte-dir.

12 Eylül anayasası, hak ve özgür-lükleri istisna, baskı ve kısıtlamalarıkural haline getirdiğinden ilericihukukçular ve insan hakları savunucu-ları tarafından çok eleştirildi. Ayrıca,“hukuk devletinin” bir gereği olan“kuvvetler ayrılığı” ilkesinin yürütmelehine bozulduğu, yani yasama-yürütme-yargı arasındaki ilişkideyürütmenin güçlendirdiğinden eleştiri-lerin hedefi oldu.

AKP nin “daha çok özgürlük, dahaçok demokrasi, daha çok hukuk” diyeyutturmaya çalıştığı değişiklikpaketinde ise, aslında, 12 Eylülanayasasına ruhunu veren bu iki yöne-limin halen devam etmekte olduğugörülüyor. 12 Eylül anayasasının, ser-maye lehine yaptığı büyük birdönüşümü, daha kolay hayatageçirmeyi hedefliyor. Bunun için,yasama ve yargı karşısında yürütmeyidaha güçlendiren değişiklikler gün-deme getiriliyor.

Hak ve özgürlükler makyajı yapılanmaddelerdeki makyaj kaldırıldığındaise yine baskı ve kısıtlamalar görülü-yor. Üstelik bunlar birer istisna değil,sistemli kurallar bütünlüğü oluşturuy-or. Örneğin pakette; “Siyasî amaçlıgrev ve lokavt, dayanışma grev velokavtı, genel grev ve lokavt, işyeriişgali, işi yavaşlatma, verim düşürmeve diğer direnişler yapılamaz” mad-desinin yürürlükten kaldırılması ‘82Anayasası’ndaki grev yasaklarıkalkıyor şeklinde propaganda ediliyor.Peki gerçekten artık işçilerin siyasiamaçlı grev, genel grev vs. yapmasıanayasal hak olarak mı tanımlanıyor?Tabi ki hayır! Çünkü aynı maddenin1. fıkrasına göre; işçiler sadece “topluiş sözleşmesinin yapılması sırasındauyuşmazlık çıkması halinde” grevhakkına sahip. Yani makyaj temizlen-diğinde yasak halen devam ediyor.

Kürt halkının demokratik-kültürel-siyasal haklarının tanınmasına gelince,“yetmez ama evet”çilerin “yetmez”torbasına koyabilecekleri tek bir cüm-leye dahi anayasada yer vermiyorlar.Ülkenin en önemli sorunu “Kürtsorunudur” denilirken, değişiklikteKürt sorununa dair tek bir düzenlemebulunmuyor.

Anayasa referandumunun yöntemi,anayasayı değiştirme yöntemi,Anayasa Değişiklik Paketinin anti-demokratik özüyle uyumludur. “12Eylülcülerin yargılanmasına hayır mıdiyeceksiniz!” şeklindeki suçlamayla,AKP’nin değişikliklerine “hayır” diyenherkesi “darbeci” olarak yaftalamayaçalışanlar, referandumun “pakethalinde oylanması” hilesine sessizkalıyor, bunu teferruat olarak göster-meye çalışıyor. 12 Eylülcülerinyargılanması gerekçesiyle bir diziemek ve halk düşmanı dönüşüme yolverilmek isteniyor. Bu nedenle,değişiklikleri paket halinde oylatmak,bir teferruat değil, halkın söz ve kararhakkının iradi olarak gasp edilmesidir.

Bilindiği gibi darbeciler de“demokrasiye geçiş” için 12 Eylülanayasasının kabulünü şartkoşmuşlarıdı. 12 Eylül’de “darbeanayasası”na “evet” verenlerin birçoğudaha sonraları bunu “demokrasiye

geçiş” adına yaptıklarını söylemişlerdi.Bugün de darbecilerin bu tuzağının birbenzeri, onların mirasını hakkıylasürdüren AKP iktidarı tarafındankuruluyor. Bu kez de oltada yine“demokrasiye geçiş” yalanı bulunuyor.Bunun simgesi olarak da “12Eylülcülerin yargılanmasının önününaçılması” gösteriliyor.

12 Eylül ile hesaplaşmak adına,askeri darbenin kurumlarını, ruhunuve yöntemlerini bünyesinde barındıranbu anayasa paketine gönül rahatlığıyla“hayır” denmeli…

12 Eylül darbesi ve sonrasındakionlarca anayasal düzenlemeyle kendi-ni sağlamlaştıran sermaye düzeniniısrarla reddetmeye devam etmeli. 12Eylül 2010’da “hayır” demek, 30 yılsonra güçlü bir şekilde 12 Eylül darbe-sine hayır demektir.

Anayasa değişiklik paketinde,AKP’nin ve sermaye sınıflarınınihtiyaçlarını karşılayacak önlemler yeralıyor. Bu nedenle “AKP’ninanayasası”nda başta eğitim, sağlık,barınma, enerji, su, gıda, temiz birçevrede yaşama olmak üzere halkın entemel yaşamsal hakları yer almıyor.Emekçilerin, güvencesizleştirmeye vetaşeronlaştırmaya karşı iş güvencesi,toplu sözleşme, grev ve sendika hak-ları güvence altına alınmıyor. Bunedenle Kürtlerin demokratik, siyasal,kültürel haklarına “AKP’nin anayasapaketi”nde rastlanmıyor; seçim barajıkaldırılmıyor. Tüm bu nedenlerle“halkın hakları”na sahip çıkanlar,“güvenceli iş”, “insanca yaşam”mücadelesi verenler, Kürt halkının eşityurttaşlık hakkını savunanlar,“kardeşliğin ülkesi” için mücadeleedenler referandumda “HAYIR”demeli. Referandumda “Hayır”;çünkü bugün ‘82 Anayasası’nın tümkurumlarıyla birlikte tarihin çöplüğünegönderildiği, halkın, emekçilerin,Kürtlerin haklarının güvence altınaalındığı yeni bir anayasaya ihtiyaç var.Ve böyle bir anayasa ancak emekçihalkın mücadelesi sonucundahazırlanabilir. Bu nedenle sadecereferandumda “hayır” demekle kalma-malı. “Halkın anayasa maddeleri”ningeniş kitlelerin gündemine getirildiğigüçlü bir süreç örgütlenmeli.

Demokrasinamevcut

“Demokratik açılım” iddialarının ter-sine, 1982 Anayasası

demokratikleşmiyor. 12 Eylülfaşizminin dayattığı “darbe

anayasası”nın mantığı, ilke vekurumları, “AKP’nin değişiklik

paketinde de yer alıyor. Temelkamusal haklar ortadan kaldırılırken;halkın örgütlü, siyasal varlığı daha dakısıtlanıyor; söz ve karar hakkı bir kez

daha gasp ediliyor

Anayasa’da özellikleemek alanında

yapılan düzenlemeler,emeği güvencesiz-leştirirken, emek örgütleri-ni kadükleştiriyor veyandaş sendikalarıgüçlendiriyor.

Emekçilerden “evet”oyu istenen maddelergerçekte ne getiriyor?

� AKP’nin anayasasıgrev yasaklarınıkaldırmıyor. ‘82Anayasası’nın “Siyasîamaçlı grev ve lokavt,dayanışma grev ve lokavtı,genel grev ve lokavt, işyeriişgali, işi yavaşlatma, verimdüşürme ve diğerdirenişler yapılamaz” hük-münün yürürlüktenkaldırılması tamamen birmakyajdan ibaret. Çünkümaddenin aynen korunankısmına göre işçiler sadece“toplu iş sözleşmesininyapılması sırasındauyuşmazlık çıkmasıhalinde” grev hakkınasahip.

� Anayasada “aynızamanda ve aynı işkolundabirden fazla sendikaya üyeolunamaz” hükmününkaldırılması, herkesesendika kurma ve istediğisendikaya üye olma

hakkının tanındığıanlamına gelmiyor.Emekliler, çiftçiler,işsizler, ev işçileri, yinesendikasız bırakılıyor.

� Aynı zamanda veaynı iş kolunda birdenfazla sendikaya üye oluna-bilmesini ve birden fazlatoplu sözleşmeyapılabilmesini sağlayandüzenlemeler birliktedüşünüldüğünde yapılandeğişikliğin, iktidarın ipiyleörgütlenmeye alışıksahte/yandaş sendikalarınörgütlenmesi ve misyon-

larını yerine getirmesi içinkolaylaştırıcı bir rol oynay-acağı görülüyor.

� Şimdi ‘82Anayasası’nın kurumlarınabir yenisi daha ekleniyor.İşçi sınıfına yönelik neoli-beral saldırının bir aracıolan “Ekonomik SosyalKonsey” anayasal kurumhaline getiriliyor.

� “Grev yasaklarıkaldırılıyor” propagandasıyapılırken, aslında tam ter-sine, kamu çalışanlarınagrev yasağı getiriliyor.

� Kamu çalışanlarının

örgütlenme haklarınailişkin düzenlemelerdeyapılanlar ise; “toplugörüşme” adının “toplusözleşme” olarak değişti-rilmesi, uyuşmazlıkhalinde “Kamu GörevlileriHakem Kurulu”na “toplusözleşme yapmayetkisi”nin verilmesidir.Üstelik hakem heyetininyaptığı “toplu sözleşme”hükümleri kesindi. Ayrıcayasaya, hukuka aykırı olsadahi hiçbir şekilde itirazmümkün değil. AKP’nindüzenlemesiyle, kimlerdenoluşacağı iktidartarafından belirlenecek“Hakem Kurulu” kamuemekçileri için hangi özlükhaklarını, hangi ücretiuygun görüyorsa kamuemekçilerinin de bunaboyun eğmesi hedefleni-yor.

� Bu alanda yapılandeğişikliklerdeki tek olum-lu düzenleme ‘82Anayasası’ndaki "Grevesnasında greve katılanişçilerin ve sendikanınkasıtlı veya kusurluhareketleri sonucu, grevuygulanan işyerinde sebepoldukları maddî zarardansendika sorumludur" mad-desinin kaldırılması.

Sendikal özgürlük bir masal

AKP’nin anayasası, 12 Eylülanayasasının devamı

1. AKP ‹KT‹DARI, 12 EYLÜLDARBEC‹LER‹N‹N H‹ÇB‹RKURUMUNU ORTADANKALDIRMIYOR

2. AKP, DARBEN‹N SADECEKURUMLARINI DE⁄‹L,RUHUNU DA KORUYOR,GÜÇLEND‹R‹YOR

3. DE⁄‹fi‹KL‹KLER PAKETHAL‹NDE REFERANDUMASUNULARAK, HALKIN SÖZ VEKARAR HAKKI GASP ED‹L‹YOR

HALKEVLER‹ HUKUK DA‹RES‹

Anayasa de¤iflikliklerindeAKP’nin özgürlük dedi¤i, ser-mayenin sömürü özgürlü¤ü.Sermaye için tan›mlanan giriflimözgürlü¤ünün bizimhayat›m›zdaki yans›malar› aç›k:‹flçiyi özgürce sömürme, emekgücünden faydaland›ktan sonraözgürce iflten atma, ormanlar›özgürce katletme, dereleriözgürce kurutma, evlerimiziözgürce gasp etme…

AKP iktidar›n›n anayasadüzenlemeleri, halk› sermayeyetutsak eden bu özgürlüklerigüvence alt›na al›yor.Anayasa’n›n 125. maddesindeyap›lan de¤ifliklikle bu niyetaç›kça ifade ediliyor. Hükümetinicraatlar›na dair yarg›n›n “kamuyarar›”n› gözeterek vermifloldu¤u “yürütmeyi durdurma veiptal kararlar›”n› engellemekamac›yla yarg›ya “yerindelikdenetimi yapma yasa¤›” getirili-yor. Y›llard›r yürütülenmücadeleler sonucunda, “çevredavalar›”nda “yurttafl” olman›ndava açma ehliyeti için yeterlioldu¤u kabul ettirildi. Alt›n

madenleri, ulafl›m zamlar›,derelerin sermaye taraf›ndangasp edilmesi, güvencesizçal›flt›rmaya dair birçok düzen-leme ve özellefltirmeler, halk›nmücadelesinin sonucunda,yarg›n›n bu uygulamalar› “kamuyarar›na ayk›r›” bularak vermifloldu¤u kararlarla durduruldu.fiimdi AKP iktidar›, kamu yarar›gerekçesiyle yap›lan denetimleriyasaklayarak halk›n güvenceli ifl,insanca yaflam ve yaflanabilir birçevre taleplerine sald›r›yor.

Bu saptamay› abart›l› birtespit olarak görenler, HüseyinÇelik’in sözlerini hat›rlamal›.Hüseyin Çelik Anayasa’n›n 125.maddesindeki de¤ifliklikleri flusözlerle savunuyor. “Yarg›,bugüne kadar maalesef yerinde-lik denetimi yaparak idareninelini kolunu ba¤layan,ekonomiye büyük zararlar verenkararlara imza atm›flt›r. Kamuyarar› gibi subjektif bir kavramlabirçok özellefltirme karar› iptaledilmifl, küresel sermayeninTürkiye'de yat›r›m yapmas› ileilgili birçok zorluk ç›kar›lm›flt›r”.

Kamu yararı rafa kalkıyor

Page 13: Halkın Sesi 111

TARİHHalk›n Sesi

1323 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

T A R ‹ H ‹ D E ⁄ ‹ fi T ‹ R E N B E L G E L E R

M agna Carta, yani BüyükÖzgürlük Belgesi(Fermanı), anayasal bel-

gelerin tarihsel aslı, parlamenterrejimlerin habercisi, burjuvademokrasilerinin öncü belgesi olarakbilinir.

K‹ME N‹YET K‹ME KISMETBüyük Özgürlük Belgesi,

Fransızlar ve Normanlarla girişilensavaşların devrimci iç savaşlaradönüştüğü tarihsel eşikte isyanla vekanla imzalanır. O yıllardaİngiltere’de sınıf savaşımları keskin-leşmiş, saflar netleşmişti. Bir taraftatanrının yeryüzündeki temsilcisi mut-lak otorite Kral “Yurtsuz John”,karşı taraftaysa her geçen günmerkezi iktidardan daha fazla payisteyen feodal beyler (baronlar)vardı. Kiliseyi ve Hıristiyanlığı tem-silen Papa III. Innocent her ikitarafa da eşit mesafede ama herzaman mutlak kazananın yanında yeralıyordu. Tarih 15 Haziran 1215.Krallarla feodal beyler arasındaki150 yıl süren çekişme, Manga CartaLibertatum'un imzalanmasıyla yenibir düzleme taşındı.

Fermanın 12’nci maddesine göre,kral, Magnum Concilium’un rızasıolmaksızın vergi ve yardım toplaya-mayacaktı. Magnum Concilium danedir derseniz, “parlamento” nunatası olarak tarih sahnesine çıktı.Magna Carta’da 63 madde bulunur.En ünlüleri şunlardır: 1. Hiçbir özgürinsan, kanunsuz olarak tutuklana-maz, hapsedilemez, mülkü elindenalınamaz, sürülemez ya da herhangibir şekilde yok edilemez. Buradasözü edilen özgür insanlar elbettesadece senyörler, kilise adamları gibitoplumun ileri gelenleriydi. Serfgrubundan emekçi sınıflar “adam”yerine konmazdı. Halk yine serfolarak kalır, derebeylerinin topraklabirlikte alıp sattığı köle durumundankurtulamazdı; 2. Adalet satılamaz,geciktirilemez, hiçbir özgür yurttaşondan yoksun bırakılamaz; 3.

Kanunlar dışında hiçbir vergi, yüksekrütbeli kilise adamları ile baronlar-dan meydana gelen bir kuruladanışılmadan, haciz yoluyla ya da zorkullanılarak toplanılamaz

Böylece kralın egemenliğini büyüktoprak sahipleri lehine kısıtlayanMagna Carta, vergilere soyluları vebüyük din adamlarını ortak eder. Nevar ki Magna Carta, hukuk devletinihedefleyen bir anayasacılık hareketiolarak, gerçek devrimci öznesineyüzlerce yıl süren savaşımların sonu-cunda burjuva devrimlerindekavuşur. Feodal beylerin yarım kalandevrimci atılımını burjuvazi sonunakadar götürür.

OSMANLI’NIN MAGNA CAR-TA’SI: SENED-‹ ‹TT‹FAK

Osmanlı’ya “hürriyet” 600 yıllık

bir gecikmeyle zar zor gelebilmişti.18.Yüzyılın başları Saray’da iktadarçatışmalarının şiddetlendiği yıllardır.III.Selim Kabakçı Mustafa isyanıylatahttan indirilir ve yerine amcaoğluIV. Mustafa geçirilir. O sıralarRusçuk âyanı olan Alemdar MustafaPaşa 15 bin kişilik orduyla İstanbul’agelerek isyanları bastırır ve ŞehzadeMahmut’u (II. Mahmut) tahtaçıkarır. Bilanço ağırdır: III. Selim,IV. Mustafa, Kabakçı Mustafa,Alemdar Mustafa sırasıyla öldürülür.İki padişah, bir sadrazam, bir isyanönderinin ölüm haberi kayıtlara gi-rerken, halkın ölüleri istatistikleregirmez.

29 Eylül 1808’de imzalananSened-i İttifak, Osmanlı’da moderndevletin oluşum sürecinde bir köşetaşı kabul edilir. Devletin otoritesini

yeniden kurmak amacıyla imzalanananlaşma, bütün 19. yüzyıla yayılanisyanlar (özellikle Kürt isyanları)sonucunda elde edilen “zaferlerle”modern merkezi kapitalist devletingelişiminin önünü açacaktı.

II. Mahmut’u tahta geçirenAlemdar Mustafa Paşa ilk iş olarakRumeli ve Anadolu'daki âyanı İstan-bul'da toplayarak onlarla Sened-iİttifak adında bir anlaşmaya vardı.Alemdar Mustafa Paşa, devletinotoritesini İstanbul’da tekrar kurdu.Ancak bu devirde, merkezî otoritetaşrada tamamıyla etkisizdi. Rumelive Anadolu’da âyanlar âdetabağımsız idareler kurmuşlardı.Anlaşma, bir tarafta âyanlar, diğertarafta devletin ileri gelenleriarasında 29 Eylül 1808’deKağıthane’de “meşveret-i amme”

denilen büyük bir toplantıdasağlandı. Devletin merkezi otoritesisağlanmakla birlikte, vergiler ve ikti-dara hanedanlarla (ayanlar) ortakoldu. 7. maddeye göre; vergi miktar-ları ayan ve hükümetin görüşmelerisonunda belirlenecekti. 5. maddeyegöre; ayanlar, kendi eyaletlerindeâdil bir idare kuracaklardı.Birbirlerinin topraklarına vehaklarına taarruz etmeyecekler, bir-birlerine kefil olacaklardı.

GÜLHANE’DEDEMOKRAT‹KLEfiME, KULEL‹’DE‹fiKENCE

Sened-i İttifak’la sultanın egemen-liği ayanlarca kısıtlanırken, 31 yılsonraa iktidara yeni bir ortakçıkacaktır. 3 Kasım 1839’da ilanedilen Tanzimat Fermanı’yla, büyüksömürgeci Avrupa devlerinin ikti-dara ortak olmasının yolu açılır.Tanzimat Fermanı’nın Türkanayasacılık hareketleri içinde önem-li bir adım olduğu söylenir. GülhaneParkı'nda okunması nedeniyle fer-mana Gülhane Hatt-ı Hümayunuveya Tanzimat-ı Hayriye de denir.

1839 yılında II. Mahmut’unölümünün ardından yerineAbdülmecit geçmiştir. Abdülmecit,başta İngiltere olmak üzere sömürge-ci devletlerin, yabancı sermayenin veağırlıkla gayrimüslimlerden oluşanticaret burjuvazisinin baskısıyladevletin yapısında reforma gitmekzorunda kalır.

Davutoğlu kadar olmasa dahareketli diplomasi atraksiyonlarıylaün yapan Dışişleri Bakanı MustafaReşit Paşa’dan bu süreci düzenleyenbir “yol haritası” hazırlamasını ister.Bu ferman 3 Kasım 1839’da,Gülhane’de, padişahın, yabancı elçi-lerin ve halkın huzurunda fermanıyazan Reşit Paşa tarafından okunur.

Fermana göre, padişahların yetki-leri meclislere ya da kişileredevredilir. Tahmin edileceği üzerebu kişilerin arasında emekçiler vehalk bulunmaz. Amaç, iktidarı saray-

dan alıp bürokrasiye vermek vedevlet yönetiminde merkezîleşmeyisağlamaktı.

Fermanda verilen bütün sözlerintamamen yerine getirilememesinerağmen bu çabalar, cumhuriyetkavramının oluşumuna önayakolmuştur. Fermanda tümvatandaşların can, mal ve namusgüvenliğinin sağlanması; yargılamadaaçıklık, vergide adalet, erkekleredört yıl mecburi askerlik; herkesinmal ve mülküne sahip olması, bunumiras olarak bırakabilmesi gibi özelmülkiyeti güvence altına alan madde-ler yer alır.

Elbet bu iş salt padişahın yücegönlüne ve cömertliğine bırakılmaz.Aslında bir haklar bildirgesi” olanTanzimat Fermanı’nı hayatageçirmek için gizli dernekler kurulur.Üyeleri yakalandığında işkencelisorgulardan geçirilir ve ağır hapiscezalarına çarptırılır.

“Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor— Komünizm hayaleti. Eski

Avrupa'nın bütün güçleri bu hayaletidefetmek üzere kutsal bir ittifak içinegirdiler: Papa ile çar, Metternich ileGuizot, Fransız radikalleri ile Almanpolis ajanları…” unutulmaz tümcelerlebaşlar ve spottaki tümcelerle sona erer.

Komünist Manifesto, ilk olarak, 21Şubat 1848 tarihinde Londra`daBishopsgate mahallesinde gösterişsizbir basımevinde küçük bir buroşürolarak basıldı: “Manifest derKommunistischen Partei.” Almancayazılan buroşürün koyu yeşil bir rengivardı. Kısa zamanda onbinlerce basılankitap, milyonları harekete geçirmegücüyle tarihin en etkileyici siyasalmetinleri arasında yer aldı. Avrupa’nın,Kuzey ve Güney Amerika’nın bütündillerine çevrildi.

TÜRK‹YE’DE PEMBE K‹TAPManifesto, Türiye’de ancak 75 yıl

sonra yayımlanabildi. Pembe kapaklıolan baskısından dolayı, Türkiye'de"komünist" sözcüğünün kullanımınınsakıncalı sayıldığı dönemde pembekitap olarak anıldı. 1887’de İstanbul’daErmenice çevirinin yayımlanmasındanvazgeçildi.1919-1920’de TKP’nin kuru-cusu Mustafa Suphi’nin çeviri girişimiöldürülmesi üzerine yarım kaldı. TKPGenel Sekreteri Dr. Şefik HüsnüDeymer tarafından 1923’te ilk kezyayımlandı.

Komünist Manifesto Karl Marx veFriedrich Engels’in birlikte yazdıkları vesosyalizmin temel ilkelerini ortaya koy-dukları ilk sistemli yapıt özelliğinesahiptir. Uluslararası işçi örgütü gizliKomunistler Birliği, Kasım 1847’de deLondra’da toplanan ikinci kongresindeyol gösterici bir program hazırlamasını

istediğinde Marx 29, Engels 27yaşındaydı.

"ESER‹M SÜKUT SU‹KASTINA U⁄RADI"

Karl Marx, Marksizmin başyapıtıolan Kapital'i yayımladığında, büyük birhayal kırıklığına uğramıştı. Geniş yankıuyandırmasını beklediği kitap sadece

1000 adet basılmıştı. Hiç bir yayınKapital'e yer vermez, adeta yok sayılır.Marx, arkadaşı Friedrich Engels'eyazdığı mektupta yaşadığı hayalkırıklığını tek cümleyle özetler: "Eserimsükut suikastına uğradı." Yaşarkentanık olmadı; ama ölümünden sonraKapital, İncil'den sonra en fazla satankitaplar arasına girdi. Ama manifesto

“sükut süikastına” uğramadı. TarihAvrupa’da devrimci ayaklanmalaratanıklık etmektedir. Manifesto ayaklan-manın olduğu bütün ülke ve kentlerehızla ulaştırılır. Gittiği her yerdedevrimci proletaryayı, burjuva kapitalistdüzeni devrimle ortadan kaldırılmayave sınıfsız özgür toplumu kurmayaçağırır.

Bütün ülkelerin işçileri birleşin

Friedrich Engels ve Karl Marks“Komünistler, kendi görüfllerini veamaçlar›n› gizlemeye tenezzül etmez-ler. Hedeflerine ancak tüm mevcuttoplumsal koflullar›n zorla y›k›lmas›ylaulafl›labilece¤ini aç›kça ilân ediyorlar.Vars›n egemen s›n›flar bir komünistdevrim korkusuyla titresinler.Proleterlerin zincirlerinden baflkakaybedecek bir fleyleri yok.Kazanacaklar› bir dünya var” söz-leriyle biten Komünist Manifesto’yuyazarken.

Resimdeki, arflivlerce saklanm›flolan, 1225 y›l›nda kral III. Henrytaraf›ndan yapt›r›lm›fl bir MagnaCarta nüshas›d›r.

H›ristiyanl›¤›n kutsal kitab› ‹ncildünyada en çok bas›lan kitaplararas›nda yer al›r. ‹ncil yazarlar›n›nad›yla an›l›r. ‹ncillerin ‹sa'n›nhayat›n› ve ö¤retilerini anlatt›¤›nainan›l›r. H›ristiyanlar, çok say›da‹ncil aras›ndan sadece dörttanesinin ilahi vahiy sonucuyaz›ld›¤›na inan›r ve Yeni Ahit'inbir parças› olarak kabul eder.Bunlar Matta, Markos, Luka veYuhanna'd›r. Bunlara Kanonik‹nciller de denir. YunancaEvangelion sözcü¤ünden gelen‹ncil, “'iyi haber, müjde” anlam›nagelir.

DÖRT K‹TAP DE⁄‹L,DÖRT ‹NC‹L

H›ristiyan kaynaklar›na göre,‹sa'n›n çarm›hta öldü¤ü ve üç günsonra dirildi¤i inanc› havarileri vedi¤er ö¤rencileri aras›nda büyüketki yaratt›. Havariler ‹sa'n›nölümünden sonra bir süreFilistin'de kald›lar. Ancak YahudiRomal›lar'dan gördükleri bask›larnedeniyle dünyan›n de¤iflik yerleri-ne göç etmek zorunda kald›lar.Bunun sonuçlar›ndan biri de H›ris-tiyanl›¤›n yay›lmas› oldu.Havarilerden Petrus Roma'da,Bartalmay Yehuda ve YurtseverSimun Pers topraklar›ndaöldürülmüfllerdir.

H›ristiyan kaynaklar›na göre,‹sa'n›n havarileri ve onlar›n yak›nçevresinde yer alan kifliler ‹sa'n›nö¤retilerini anlatmay› sürdürdüler.Ö¤rencilerin önderi konumundakiPetrus, Roma'da yaflamaktayd›.Onun yak›n çal›flma arkadafl›Markos büyük olas›l›kla Petrus'unanlatt›klar›n› bir araya getirerek‹sa'n›n yaflam›n› anlatan en eski‹ncil kitap盤›n› yazm›flt›r (M.S. 50-60). Di¤er ‹ncil yazarlar› ‹sa'n›nö¤rencisi Matta Levi ve Pavlus'unyak›n çal›flma arkadafl› DoktorLuka, Markos'un yazd›¤› metnigelifltirerek de¤iflik al›c›lara gön-dermek üzere ‹sa'n›n yaflamöyküsünden kesitleri yazm›fllard›r.Her iki kitap盤›n da 70 y›llar›dolay›nda yaz›ld›¤› düflünülmekte-dir. Yine ‹sa'n›n ö¤rencisi olanYuhanna ise ‹ncil'ini 85 y›l›ndansonra kaleme alm›flt›r. ‹ncil'lerinyaz›m tarihleri ile hangi dildeyaz›ld›¤›na dair güvenilir bir bilgiyoktur. Yeni Ahit 27 kitapç›ktanoluflmaktad›r. ‹sa'n›n yaflam›n›anlatan ilk dört kitap盤a ‹ncildenilmektedir. Sonraki kitapç›klar›nbüyük bir bölümü ise ‹sa'n›nö¤rencilerinin (elçilerinin) kiliselereyazd›¤› mektuplar› içerir.

Dünyada yaklafl›k 2 milyar H›ris-tiyan var. ABD’de y›lda yaklafl›k 20milyon ‹ncil sat›l›yor.

Belge var, insanı ipe götürür, ipten alır. Belge var, çağ açar, çağ kapatır. Belge var, milyonları harekete geçirir; uğruna çokbedeller ödenir. Belge var, “kâğıt parçası”dır; efsane komutanları madara eder Belge var, vezir eder; belge var rezil eder. Belgevar, anayasal metindir; savaşlarla, isyanlarla, darbelerle değiştirilir. Belge var, devrimleri, karşıdevrimleri mühürler

‘Kağıt parçası’ deyip geçme

“Zenginin cennete girmesi,devenin iğne deliğinden

geçmesinden zor” (Hz İsa)

Page 14: Halkın Sesi 111

BİLİM-SPORHalk›n Sesi

1423 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

‹talyan as›ll›olan Da Vinci,1452-1519 y›llar›aras›ndayaflam›flt›r.Çocuklu¤undanberi resim çizmeyeolan merak› veyetene¤inikeflfedenVerrocchio onuç›rak olarak yan›naald›. Verrocchio,ö¤rencilerine anatominin önemini anlat›yor veiyi bir ressam veya heykelt›rafl›n vücut çizgileri-ni iyi bilmesi gerekti¤ini dikte ediyordu.

Leonardo k›sa sürede çal›flmalar›n› resim veheykelin d›fl›na tafl›rarak bina, köprü vb.tasar›mlar yaparak mimariye, silah vb. makinetasar›mlar›yla yeni bulufllar yaparak geniflletti.Papa’n›n kadavra üzerinde çal›flma yapmas›n›yasaklamas›na ra¤men anatomi üzerineçal›flmalar›n› b›rakmad› ve büyük bir heyecanlainsan vücudunu keflfetmeye çal›flt›. ‹nsankadavras› yerine hayvan kadavras› üzerindeçal›flmalar yaparak ayr›nt›l› anatomik çizimleryapm›flt›r. Özellikle iskelet ve kas sistemininçal›flmas›n› gösteren gerçe¤e çok yak›n çizimlerivard›r.

Mühendislik zekas›n› askeri alanda kullan-may› seviyordu. ‹cat etti¤i çok say›daki silah vedestek enstrümanla kendi döneminin yönetici-lerine savafl dan›flmanl›¤› yapt›. Çok namlulusilahlar, patlay›c›lar ve f›rlatma mekanizmalar›onun eseridir.

Leonardo’nun en önemli özelli¤i kendindenönceki bilim adamlar› gibi birden fazla konuyailgi göstermesiydi. F›rsat buldu¤unda co¤rafyaile ilgilenmeye bafllad› ve bir süre sonra bugünhala korunan mükemmel haritalar ç›kard›.Botanik ve fizyoloji üzerine incelemeleri bualandaki ilk bilimsel çal›flmalar olarak kabuledilir. Hidrolik üzerine çal›flmalar›yla bu alan›nbilimsel kurucusu olmufltur. Leonardo çok yön-lülü¤ü ve keskin zekas›yla bütün zamanlar›n enbüyük dehas› olarak bilinmektedir.

Avrupa’n›n ortaça¤ karanl›¤›ndan ç›k›fl›n›nsembol isimlerinden biri olan Leonardo gerekresim ve heykel alan›ndaki çizimleriyle gereksede yapt›¤› bilimsel çal›flmalar›yla “ayd›nlanmaça¤›”n›n mimarlar›ndan olmufltur. ÖzellikleMona Lisa ve Son Akflam Yeme¤i isimli eserleriyeni bir dönemin bafllad›¤›n›n iflaretleri olarakkabul edilir.

Bilimsel düflüncenindo¤uflu -12: Leonardo Da Vinci

D ünyanın en prestijli tenis turnu-vası olan Wimbledon TenisTurnuvası 4 Temmuz’da sona

erdi. Tek erkeklerde İspanyol raketRafael Nadal, tek kadınlarda ABD’liSerena Williams kupanın ve 1 milyonsterlinlik ödüllerin sahipleri oldular.Nadal finalde Çek tenisçi TomasBerdych’i 3:0 yenerek ikinci defaWimbledon’u kazandı. Berdych, çeyrekfinalde son şampiyon İsviçreli RogerFederer’i, yarı finalde de Sırp NovakDjokoviç’i eleyerek finale gelmişti.ABD’li Serena Williams, Rus raketVera Zvonareva’yı 2-0 yendi ve 4. kezWimbledon’u kazandı. Serena Williamsgeçen seneki turnuvada da ablası VenusWilliams’ı yenerek kupayı almıştı. Çifterkeklerde Alman JurgenMelzer–Avusturyalı Philipp Petzschnerçifti kupayı kazanırken çift kadınlardada ABD’li Vania King – KazakistanlıYaroslava Shvedova çifti zafere ulaştı.Karışık çiftlerde kupayı HindistanlıLeander Paes ve Zimbabveli Cara Blackkazandı. Wimbledon’da tekerlekli san-dalyeliler de ayrı kategorilerdemücadele ediyor. Bu yıl tekerlekli san-dalyeli çift erkeklerde Hollandalı RobinAmmerlaan-İsveçli Stefan Olsson çiftibirinci olurken tekerlekli sandalyeli çiftkadınlarda da Hollandalı Esther Vereer-Sharon Walraven çifti birinci oldu.

EN UZUN TEN‹S MAÇIWimbledon bu sene dünyanın en

uzun tenis maçına da sahne oldu. Tekerkekler kategorisinin birinci turundakarşı karşıya gelen ABD’li John Isner ve

Fransız Nicolas Mahut arasındakikarşılaşma en uzun tenis karşılaşmasıolarak tarihe geçti. Toplam 11 saat 5dakika süren maç, 3 günde tamamlandı.Havanın kararması sebebiyle 2 kereertelenen maça ertesi gün devam edildi.Maçı ABD’li Isnar 6:4, 3:6, 7:6, 6:7 ve70:68’lik setlerle 3-2 kazandı. İki tenisçide en uzun maç olması nedeniyle kristalküreyle ödülledirildi. Tek erkeklerde 3seti alan maçı kazanıyor. Setlerdeberaberlik durumunda taybrek setiyapılıyor. Taybrekte 2 fark yapan tenisçimaçı kazanıyor.

W‹MBLEDON’UN TAR‹H‹Bir yıl boyunca 4 tane büyük tenis

turnuvası düzenleniyor. Avustralya Açık,Fransa Açık, Wimbledon ve ABD AçıkTenis turnuvaları Grand Slam olarakadlandırılıyor. Grand Slamlara katılmakiçin tenisçiler ön eleme turlarını geçmekzorundalar. Daha önceki turnuvalardabaşarılı olan tenisçiler ise ön eleme turuoynamadan turnuvalara katılıyorlar.

Tenisteki en büyük turnuva olanWimbeldon tenis turnuvası ilk kez 1868yılında tek erkekler kategorisindedüzenlendi. 1884’te tek kadınlar ve çift

erkekler kategorileri turnuvayaeklenirken çift kadınlar ile çift karışıkkategorileri 1913 yılında başladı.Wimbledon ilk dönemlerinde düellomantığına dayanıyordu. 1922’ye kadarson karşılaşma meydan okumakarşılaşması olarak biliniyordu veşampiyon bir sonraki turnuvada sadecefinal maçı oynuyordu.

HAVA BOZUNCA HALK GÜNÜYAPILIYOR

Çim kortta oynanan tek grand slamturnuvası olan Wimbledon, geneldeservis-vole oyununu etkili uygulayantenisçilerin başarılı olduğu bir turnu-vadır.

Her yıl 20 ile 26 Haziran arasına rast-layan pazartesi günü başlar ve 2 haftasürer. Geleneksel olarak Middle Sunday(Ortadaki Pazar günü) karşılaşmayapılmaz ve dinlenmeye ayrılır. Yağmurnedeniyle turnuva tarihinde üç kere(1991, 1997, 2004) Middle Sunday günükarşılaşma yapıldı ve üçünde deWimbledon'da numarasız ve ucuz bilet-lerin satıldığı “Halk Günü” düzenlendi.

TÜRK‹YEL‹ TEN‹SÇ‹LER 2. TURUGEÇEMED‹

Mansel İlhan Wimbledon’da tekerkekler kategorisinde ana tabloya kalanilk Türk tenisçi oldu. İlhan 2. Turdaelenirken İpek Şenoğlu çift kadınlar kat-egorisinde ikinci turda İspanyol eşiylebirlikte turnuvaya veda etti. Şenoğlugeçen sene ilk kez katıldığı Wimbel-don’da çift kadınlar kategorisinde 3. turakadar yükselmişti.

BİLİM

Tenisteki en büyük turnuva sona erdi. Wimbledon’da dünya birinciliğini devralan RafaelNadal ve Serena Williams büyük ödülleri alırken turnuva, en uzun maça sahne oldu

1 9. Yüzyıl, türlerin kökeninedeğil, daha çok toplumsaldüzenlerin kökenlerine odak-

lanan bir yüzyıldı. Hal böyle olun-ca evrimci düşünceler toplumsaldüzen ve milliyetçiliktartışmalarının gölgesinde kaldı vehatta kötü bir şekilde butartışmalar için seferber edildi.Özellikle insanlar ve toplumlararasındaki hiyerarşinin doğasınıngenetik olduğunu iddia edensosyal Darwinist teoriler haklıolarak evrim teorisine yönelikderin bir kuşkuyu besledi. Öjeni(Eugenics), soykırım, etnik temiz-lik ve Adolf Hitler yüzünden evrimteorisi seküler ve sol aydınlarınyoğun antipatisini kazandı. Ayrıcaçağ, sömürgecilik ve milliyetçilikçağı olunca evrim teorisi deayrımcı, ırkçı, dışlayıcı amaçlar içinfazlasıyla suistimal edildi. Ne varki 20. yüzyılda DNA’nın keşfiyletürlerin ve insanlarınpaylaştıklarının farklılıklarındançok daha fazla olduğu gerçeği pekdikkate alınmadı, hatta bugün dahialınmıyor. Oysa evrim teorisisadece insanlar arasında değil, tür-ler arasında da kardeşlik olduğunuaslında en radikal biçimdegösteren bir teori bugün. Evrimbilimi bir zamanlar ırkçılık içinseferber edilmişken, bugün tamtersi bir konumlanış söz konusu.

Biyolojik determinizm, insan-ların davranışının bireylerin sahip

oldukları genler tarafından belir-lendiğini iddia eder ve böylecetüm insan toplumunun, o toplum-daki tüm bireylerin davranışlarınıntoplamının egemenliği altındaolduğu sonucuna varır. Bu genetikkontrol, “insan doğası” terimiyledile getirilen eski fikirlere denkdüşer. Bilimciler kastettikleri şeyinbu olmadığını iddia edebilirler,fakat kullandıkları ifadeler deter-minizme ve “değiştirilemez sabitvarlıklar” olarak genlere aitdüşüncelerle dolup taşar ve budüşünceler sağcı politikacılartarafından sevinçle oraya burayaçekiştirilir. Onlara göre toplumsaleşitsizlikler birer talihsizliktir, amabunlar kalıtsaldır ve değiştirile-mezler; bu nedenle de toplumsalaraçlarla bunların çaresini bulmakimkânsızdır. Çünkü böyle davran-mak “doğaya karşı çıkmak” olur.Bu düşüncenin yanlışlığı, ABDüniversitelerinde ders kitabı olarakokutulan Bencil Gen adlıkitabında Richard Dawkinstarafından da saptanmıştır.

Önde gelen ilk genetikçilerdenFrancis Galton, dehanın kalıtsalolduğunu kanıtlamaya çalışmış veentelektüel birikimi muhafazaedecek bir seçmeli üreme poli-tikasından yana olmuştu. Orta veüst sınıflara ait beyazların, diğerırklardan ve sınıflardan olan insan-lar karşısında genetik olarak üstünoldukları düşüncesi Viktorya

toplumunun içine işlemişti. Budüşünce, biyolojik uygunsuzluk-ların yayılmasını önlemek içinzorla kısırlaştırma taraftarı olanbir öjenik hareketin ideolojisihaline geldi. IQ (intelligencequota) testi kullanılarak eldeedilen çürük bilimsel veriler, biy-olojik determinizmi ve doğuştangelen aşağı genleri yansıttıkları içindeğiştirilmesi mümkün olmayanırk, cinsiyet ya da sınıfa dayalıtoplumsal eşitsizlikleri destekle-mek için kullanılmıştı.

Her şeyi toplumsal koşullardantüreyen toplumsal sorunlar olarakkavramaktan ziyade genetik ya dabiyolojik bozukluklara atfetmek,bazı çevrelerde gittikçe modahaline geldi. Genetik determinizmekolü, her toplumsal sorunugenetik düzeyine indirgeyerek hertürlü gerici sonucu türetti.Araştırmaların birçok şiddetsuçlusunun fazladan bir Y kromo-zomuna sahip olduğunu sözümonaaçığa çıkartmasının üzerindenfazla zaman geçmedi, ama sonaraştırmalar böyle bir bağın yersizolduğunu gösteriyor. Katillerinbeyinlerinin ön korteksindeki dahadüşük bir etkinliğin kanıtlarıbugün dikkatleri biyoloji ile suçarasındaki ilişkiye çekiyor. FederalŞiddet İnisiyatifi, “biyokimyasal vegenetik kusurlarının gelecektekiyaşamlarında şiddete eğilimlikılacağı” en azından 100.000 kentli

çocuğu saptama önerisinde bulun-muştur.

Evrim mekanizması genler ileçevre arasındaki diyalektikkarşılıklı ilişki tarafındankoşullandırılır. İnsan evrimi hembir “doğaya” hem de bir “tarihe”sahiptir. Genetik hammadde,

toplumsal, ekonomik ve kültürelçevreyle dinamik bir ilişki içinegirer. Biyolojik ve “kültürel”öğeler arasında sürekli bir ilişkiolduğundan, bu iki şeyden herhan-gi birisini yalıtık bir şekilde elealarak evrim sürecini anlamakimkânsızdır.

Kaynaklar: Alan Woods ve Ted Grant, Akl›n ‹syan›: Marksist Felsefe ve Modern Bilim BBC belgeseli, What Darwin didn’t know?As›m Karaömerlio¤lu, Darwin ve Sosyal Bilimler

‹ ngiltere'de TottenhamHotspur, maç günleri

stad›nda vuvuzela çal›nmas›n›yasaklayan ilk Premier Ligkulübü oldu. TottenhamHotsbur yetkilileri, vuvuze-lalar›n çal›nmas›n›n, seyirci-lerin acil durumlarda yap›lananonslar› duymalar›n› önleye-bilece¤ine dair kayg›lar üzeri-ne bu yönde bir kararald›klar›n› söyledi. Premier Ligyetkilileri, lig çap›nda biryasa¤›n söz konusu olmad›¤›n›bu konuda kararlar›n kulüpdüzeyinde al›nmas› gerekti¤inibildirmiflti. ‹ngiltere’de dahaalt liglerde mücadele edenbaz› klüpler vuvuzela çal›nma-mas› kararlar› alm›flt›.

Güney Afrika’da düzenle-nen Dünya Kupas›’nda sem-bolleflen vuvuzelaya yönelikyasaklar bafllad›. GüneyAfrikal›lar, gelenekselçalg›lar›n› ulusal anlamda ses-lerini duyurma arac› olarakkullanm›fl ve vuvuzela ›rkç› ta-hammülsüzlükleri ortayaç›karm›flt›. Kupa süresincesadece Avrupal› tak›mlarvuvuzeladan rahats›z olduk-lar›n› dile getirmiflti.Vuvuzelaya karfl› en büyükrahats›zl›k bir zamanlar GüneyAfrika’y› sömürgesi halinegetiren ‹ngiltere’den gelmiflti.BBC televizyonu, kupa boyun-ca yay›nlad›¤› maçlardavuvuzela sesini kald›rm›flt›.

Wimbledon sona erdi

İngiltere’ninvuvuzela rahatsızlığıdavam ediyor

Sosyal Darwincilik

DDEENNEEMMEE -- YYAANNIILLMMAA -- ÖÖĞĞRREENNMMEE

Bu sayımızda balondan uza-ktan kumanda yapmaya

çalışacağız. Olmaz mı dersiniz?Deneyimiz gerçekten basit.

Malzemelerini de kolaylıklabulabilirsiniz. Deneyi yap-madan önce içindeki gazozuiçmek de başka bir eğlence.Gazoz kutusu, bizimtekerleğimiz olacak. Tekerleğiyuvarlayacak uzaktan kuman-dayı elde etmek için, ilk olarakbalonu şişirmelisiniz. Balonunnasıl uzaktan kumandaolacağını anlamadıysanız, acele

etmeyin. Balonu, hemenkutuya tutup hareket etmesinide beklemeyin. Çünkü, uzak-tan kumandayla daha işimizbitmedi. Balonu saçınıza sürt-melisiniz, Saçınız temizsedeney daha iyi sonuç verir. Birküçük ipucu daha! Balonu hepaynı yöne sürtün. Şimdi uzak-tan kumandanız hazır.Tekerleğin önünde balonututun bakalım, tekerlek yuvar-lanarak balonu izliyor mu?

Tekerleği çeken gizli kuvvet,durgun elektrikten başka bir

şey değil. Balonu saçınızasürterek elektronla yüklüyor-sunuz. Elektronlar, atomlarıneksi yüklü parçacıkları. Bir deartı yüklü parçacıkları, proton-lar var. Protonları şimdilikunutun. Elektronla yüklenmişbalona geri dönelim. Balonuyükleyerek, elektrostatikkuvvet oluşturduk.Elektrostatik kuvveti, manyetikkuvvete benzetebiliriz.Mıknatısların zıt kutuplarınıdüşünün. İki mıknatısın zıtkutuplarını yaklaştırdığınızda

birbirini çektiğinigörmüşsünüzdür. İşte yüklen-miş balonun eksi yükleri dealüminyum kutunun artı yük-lerini aynı şekilde çeker. Artıyükler protonlardı, değil mi?

Atomlar, elekton ve protonsayıları eşitken dengedeolurlar. Böyle düşünecek olur-sak, durgun elektriği, elektronakışıyla dengesi bozulan atom-ların kuvvet gösterisi olarakdüşünebiliriz. Siz de farklıdeneylerle bu gösteriyi tekrar-lamaya çalışın.

Balonla boş gazoz kutusunu, kutuya değmeden hareket ettirmek

MMAALLZZEEMMEELLEERR:: 1 adet balon, 1 adet kutu gazoz

Page 15: Halkın Sesi 111

İ nternetin gelişmesi ve yayılmasıyla birlikteçocuklar, gençler toprakta “çivi atmaca”gibi oyunlar yerine Farmville’de toprağa

değmeden çiftçilik yapmayı yeğliyorlar. Öyle kimeydanlarda atılan sloganları çiftliklerineyazacak kadar da isyankarlar. Aslında bilgisa-yara isyan ediyor, makineyle konuşuyor,makineye bakıyorlar. Gençler kendini bilgisa-yardaki bir karakterde var ederek onu yön-lediriyor, onunla yarışıyor, onu yaşıyorlar.Sokakta futbol maçı yaparken çıkan arbedeninyerini, “klavye kavgaları”, akşam sokak başımuhabbetlerini ise “Facebook” duvarlarıalıyor. Annelerin “ezan okundu hala sokaklar-dasın” cümlesini hiç duymamış, mahalle kav-gasında şortu yırtılmamış, futbol oynarkenayakkabısı yırtıldığı için babasından azarişitmemiş, top vermeyen hocaya inat gazozkapağıyla top oynamayan çocuklar, kurallarıbilgisayarın koyduğu oyunlarla kendilerini avu-tuyor. Birkaç örnekle hem çocuklara hem degençlere neleri kaçırdıklarını, ev sahiplerine veüst komşulara da neleri unuttuklarını hatırlat-mak zor olmasa gerek. Kuralları koymanınözgürlüğü, mahalleyi temsil etmenin sorumlu-luğu, oynayamamanın kırgınlığı, türlü türlüoyunların yorgunluğu, tüm bunların üzerineçekilen uyku...

HAFIZALARI TAZELEYEL‹MHafıza testine “kaflik” kelimesiyle başlamak

en uygunudur herhalde. Sokak oyunlarında ençok kullanılan ve kilit nokta olarak bilinen

şeydir. Babanın çocukluğunda kavanozdabiriktirdiği misketlerden üçer-beşer aşırmaylabaşlar cilli oyunları. Eldeki kaflikle daire için-deki misketleri dışarı çıkartarak ya da içeridetutarak oynanan bir oyundur. Oyunlarda kul-lanılan terimlerin bölgelere göre değişmesiçocukların karşılaştığı en büyüksorunlardandır. Mahallesinde “kaflik”dediğine taşındıkları yerde “dobi, cicoz, eneke,meşe” dendiğini öğrenmesi hayal kırıklığıyaratabilir.

Çocukken futbol da başka türlü oynanır.Normal maçlarda görmeye alışık olmadığımız‘kaleci oyuncu’ kavramı mahallelerde, sokakaralarında yaşatılır. ‘3 korner bir penaltı, topuüç kere sektirdim 3 adım açıl’ gibi kurallarınyanı sıra 11 ayaklık ya da 6 adımlık kale boyut-ları sokak futbolunun olmazsa olmazları.

Dokuz aylık, balık, Alman kale, minyatür kalegibi futbolun değişik türleri de var.

B‹LEMEYEN KÖREBEAltın günü çocuklarının oyunlarındandır

körebe. 7’den 70’e kadın erkek herkesiyerinden kaldıran bu oyun, ebenin gözleribağlanarak oynanır. Gözleri bağlanan ebeninetrafından dönerek, ona dokunarak ve yönünüşaşırtarak kaçılır. Ebe, birini yakalarsa yüzünedokunarak kim olduğu tahmin etmek zorun-dadır. Eğer bilemez ise yeniden gözleribağlanır ve ebe olmaya devam eder.

BEYZBOL DE⁄‹L “ÇEL‹K ÇOMAK”Amerikan rüyası beyzboldan yıllar önce

Anadolu’da oynanan çelik-çomak çocuklaradaire sevgisi aşılayan oyunlardan biridir. Sokakoyunlarından birbirinden habersiz, farklı yöre-lerde ve bölgelerde varoluşunun örnek-lerindendir. Biri kısa biri uzun iki sopaylaoynanan oyunda, dairenin içindeki ebe uzunsopayla kısa sopayı havaya kaldırarak karşıyadoğru fırlatır, karşı takımın oyuncuları sopayıhavada yakalamaya çalışırlar.

Takım ruhunun en önemli zenginlik olduğuoyunlardan olan çelik-çomak için artık uygunortamlar bulunmuyor. Binalarla çevrili darsokaklarda oyun oynamak zorunda kalançocuklar, “camcıyı zengin edeceksiniz” lafınıçok duyuyorlar. Bilgisayarın eve girmesi, oyun-ları 2 kişilik hale getiriyor. Böylece toplu haldeoynanabilen oyunlar unutulmaya yüz tutuyor.

U fuk Çoban, Halkevleritarafından yapımı üstlenilen

‘Arsız Ağacı’ adlı albümünü H.S’yeanlattı. 6 parçadan oluşan albüm2010 Mayıs’ında çıkı. Hiçbir spon-soru ya da maddi desteği olmadançıkan albüme birçok sanatçı dabestelerini gönüllü olarak verdi.Albümün oluşum sürecinisorduğumuz Çoban, “Kafada saçkalmadı” diyerek zorlukları özetliyoraslında.

Neden Arsız Ağacı?Albümdeki diğer parçalar sevgi-

den aşktan söz ediyor; ancak ArsızAğacı politik kimliğiyle birazsıyrılıyor. Burada müzik piyasasınınyarattığı kültürün dışında dahafarklı bir kültürden bahsediyor.Aşk, sevda türküleri ağıtlar olmalıama sanatçı biraz da farklılığınıbelli etmeli, bu yüzden Arsız Ağacıalbümün adı. Arsız Ağacı, içinegirmek istemediğimiz sistemin adı.Şarkının sözlerine bakmak gereki-yor. Düştüm arsızağacına/Gönülsüzünkucağına/Dünya size kalırsanma/Bu adaklar sizden çoktur.Gönülsüzün Kucağı’ndan kasıt şu,sistem içindeki televizyonlargönülsüzde olsa belli isimleriekranlarına taşımak zorundakalıyor. Örneğin Grup Yorum.Büyük bir başarısı var ve televizyongönülsüz de olsa göstermek zorun-da kalıyor.

Albümü, gönüllü olarak sanabeste verenlere ulaştırdın mı, nedediler albüm için?

Ulaştırdım hepsine. Hepsi eser-lerinin daha modern bir tondanokunduğunu söyledi. Onun dışındabaşka dinleyicilerden olumlugörüşler aldım. Halkevi’nin bir

etkinliğinde seyircilerden biri,“Efulim’i söyler misin?” dedi. Benşaşırdım. Etkinlikten sonra sordum,nereden duyduğunu. AlbümüSefaköy Halkevi’ne bırakmıştım.Oradan almış dinlemiş. Arabadasürekli dinliyormuş. Ayrıcawww.ufukcoban.com diye bir inter-net sitesi açtım. Oraya gelen e-postalar var ve olumlu hepsi.

Yeni albüm ne zaman?Önümüzdeki 3 ay içinde yeni bir

albümün çalışmalarına başlaya-cağım. Bu albümde kendi bestele-rim de olacak. Arsız Ağacı benimiçin öğrenme süreci oldu. Albümüntüm aşamalarında bulundum.Aranje aşamasında BarışKurudere’yle birlikte sabahladık.Müzik yönetmenliğini beraberyaptık. Basım aşaması dahil hep işin

başında durdum; hatta albüm fab-rikadan çıktı kutularını ben taşıdım.

Halkevleriyle tanışıklığın nereden?1998’de Sefaköy Halkevi’nde ti-

yatroya gitmeye başladım. Dahasonra Sefaköy Halkevi’nde gitarkursu vermeye başladım. Gönüllüolarak veriyorum kursları. Neöğrendiysem bunu devrimcilerdenöğrendim. Bana kimse parayla gitardersi vermedi. Ben de bunu birborç olarak görüyorum ve öğrenci-lerime de bunu anlatıyorum. Pahalıbir kursa gidip kaliteli bir eğitimalırsın ama ben farklı bir kültürüvermeye çalışıyorum. Okulda,yaptıkları çalışmanın karşılığı notolurken Halkevi’nde öğrencilerçalışmalarının ürünlerini görüyor.Etkinliklere çıkıyor. Gerçektenmüzikle sanatla uğraşmak isteyenler

Halkevleri’ne gitsinler. Buralardaparasız kurslar, gönüllü eğitmenlervar. Çok şey katıyor. Sermayeolmadan, alternatif sanat yapılabil-diğini gösteriyor.

Aileniz müzikle uğraşmanıza nasılbakıyor?

Babam müzisyen olmamı isteme-di ilk başta. Muhasebe bitirmemiistiyordu. Ailem ‘Derslerini yapama müzikle uğraşmak istiyorsanhobi olarak uğraş’ diyordu. Benprofesyonel anlamda müzikleuğraşmaya başlayınca en büyükdesteği de ailemden gördüm.

Müzik eğitiminiz nedir?Ben güzel sanatlar bölümü

bitirmedim. Kendim öğrenmek iste-diğim şeylere yöneldim.Eksikliklerimi kurslara giderektamamlamaya çalıştım.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1523 Temmuz 2010 /5 A¤ustos 2010

Gönülsüzün kucağına düşmeden…

Grup Munzur’a hapisTunceli Hozat’taki bir konserde şarkı söyleyen GrupMunzur üyelerine Kürtçe söyledikleri bir şarkıda ‘örgütpropagandası’ yaptıkları gerekçesiyle 10’ar ay hapis cezasıverildi. "Lexin Gerilla" isimli şarkıyı seslendirmeden önceyapılan konuşma da karara gerekçe olarak gösterildi.

58 yıllık söz yazarı ve besteci Selmi Andak, 89 yaşındaaramızdan ayrıldı. TGC üyesi, Basın Şeref Kartı ve 2000Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibi olan, 70. sanatyılını yeni bestelerle kutlamaya hazırlanan Andak, klasikve popüler müzik alanlarında duayen kabul ediliyordu.

Yaşar Kemal'inkendi geçmişindenyola çıkarak kalemealdığı Kimseciküçlemesinin ilk kitabı‘Yağmurcuk Kuşu’,‘Tîtirwask’ ismiyleKürtçeyekazandırıldı. BrahimRonîzer çevirisiyleyayınlanan kitap, LîsYayınevi’nin “DünyaEdebiyatı Serisi”içerisinde yer alıyor.

Yaşamının 17 yılınıcezaevlerinde geçirenİsmail Beşikçi, yenibir davayla karşıkarşıya. İstanbulCumhuriyetBaşsavcılığı, Beşikçihakkında 'ÇağımızdaHukuk ve Toplum'dergisinde yer alanyazısı nedeniyle "PKKörgütü propagandasıyapmak"suçlamasıyla davaaçtı.

TitirwaskKürtçe’de

Andak’› kaybettik

Beflikçi’yedava

Yazın gelişiyle sokaklar çocukları çağırırken, unutulmaya yüz tutmuşsokak oyunlarına dair hafızaları tazelemenin tam zamanı. Kaflik,Alman kale, çelik çomak, körebe ve oyunların üzerine çekilen uyku...

Yaz dediğin çocuk oyunu

İstanbulluları parasızyaz etkinlikleri bekliyorİ stanbul’un iki noktasında

halkın katılabileceği, parasızetkinlikler gerçekleşecek.Bunlardan biri Kadıköy ÖzgürlükParkı’nda gerçekleşecek olan 8.Kadıköy Tiyatro Festivali diğeriise Beşiktaş Park Buluşmaları.

8. Kadıköy Tiyatro Festivali,27 Temmuz’da başlıyor. Bu yıl“Renkli dünyalar keşfedin!” slo-ganıyla gerçekleştirilen festivalde10 Ağustos tarihine kadar herakşam saat 21’de farklı bir ti-yatro grubu ve oyun sahne ala-cak.

Festival kapsamında herakşam sırasıyla; Tuncay ÖzinelTiyatrosu’nun “Sil Baştan”,Seden Kızıltunç Tiyatrosu’nun“Kayıp Koca”, Tiyatrokare’nin“Çelik Manolyalar”, EnisFosforoğlu Tiyatrosu’nun “AyyarHamza 2010”, NâzımOyuncuları’nın “Yaşamak GüzelŞey Be Kardeşim”, AliPoyrazoğlu Tiyatrosu’nun “İyiGünde Kötü Günde”, İstanbulYeni Sahne’nin “Uçurtmanın

Kuyruğu”, Tiyatro Dialog’un“Evliliğe Gelinceee!”, KartalSanat Tiyatrosu’nun “Sınır”,Tiyatro Kedi’nin “Bir Yaz GecesiRüyası”, Asuman DabakTiyatrosu’ nun “Harika DoğumGünü”, Tiyatro İstanbul’un “AltıHaftada Altı Dans Dersi”,Dostlar Tiyatrosu’nun “Marks’ınDönüşü”, İstanbul HalkTiyatrosu’nun “Alevli Günler” veSadri Alışık Tiyatrosu’nun “72.Koğuş” oyunları tiyatro severlerlebuluşacak. Tüm oyunlar Selami-çeşme Özgürlük Parkı`nda,parasız sahnelenecek.

Beşiktaş parklarında 15Temmuz’da başlayan ParkBuluşmaları hergün 21:00'dagerçekleştiriliyor. Buluşmalarsüresince film gösterimlerindenkonserlere, tek kişilik gösteriler-den söyleşilere kadar çok sayıdaetkinlik parasız izlenebilecek. 30Eylül’de sona erecek etkinliklerleilgili ayrıntılı bilgiye kultur-sanat.besiktas.bel.tr adresindenulaşılabilir.

Page 16: Halkın Sesi 111

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi23 Temmuz 2010 / 5 A¤ustos 2010

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Su HakkıForumu’nadoğru

Do¤u Karadeniz Halkevleri7-8 A¤ustos tarihlerindeArtvin’in Hopa ilçesine ba¤l›Kemalpafla Beldesi’nde ‘Do¤uKaradeniz Su Hakk› Forumu’düzenleyecek. Forum’da “Suyaflamd›r, sat›lamaz” diyerekülkenin farkl› bölgelerindederelerini, vadilerini savunan-larla suyun ticarilefltirilmesinekarfl› mücadelenin bir parças›olan bilim insanlar› buluflacak.

‹ki gün sürecek olan “Do¤uKaradeniz Su Hakk› Forumu”boyunca, hidroelektrik santral-lerine karfl› vadilerde suyu veyaflam› savunan yerel halk ilebilim insanlar› hep birlikte suve enerji politikalar›n›,hidroelektrik santrallerininkurulma amaçlar›n› veyaratt›klar› sonuçlar›tart›flacak.

Forumda, su hakk›mücadelelerini sürdürenlerdeneyimlerini paylaflacak.“Do¤u Karadeniz Su Hakk›Forumu”nda önümüzdekidönem HES'lere karfl›mücadele ve su hakk›n›savunurken ortak birmücadele çizgisini olufltur-man›n yollar›, yöntemleritart›fl›lacak.

Düzenlenecek forumla ilgiliDo¤u Karadeniz Halkevleritaraf›ndan bir aç›klamayap›ld›. Aç›klamada, “Do¤uKaradeniz'de, suya ve yaflamasahip ç›kmak üzere ele eletutuflmufl vadilerde direniflsesleri yank›lan›yor. Budirenifle ses vermek ya datan›kl›k etmek isteyen herkesi7-8 A¤ustos 2010 tarihlerinde‘Do¤u Karadeniz Su Hakk›Forumu’na; Kemalpafla'ya bek-liyoruz” denildi.

D oğu KaradenizBölgesi’nde yapılmasıplanlanan 700

hidroelektrik santrali (HES)projesine karşı halkın tepkisigünden güne büyüyor.

Doğu Karadeniz’in hemenher vadisinde HES’lere karşıdireniş sürüyor. Suyu. doğayı veyaşamı savunanlar, bir çokvadide derelerinin başındanöbette. Fiili ve hukukimücadeleyi bir arada yürütenhalk, neoliberal supolitikalarına karşı her geçengün yeni direniş biçimleriyaratıyor. AKP hükümetimahkeme kararlarına rağmenşirketlerin inşaatlarısürdürmelerine sessiz kalıyor.Hatta yasalar çıkararakHES’çilerin önünü açıyor.

BORÇKA ARALIK’TAHUKUKSUZLUK D‹Z BOYU

Artvin'in Borçka ilçesinebağlı Aralık Köyü'ndekiTaşköprü Deresi üzerinde

yapımı planlanan HES için 12Temmuz’da ‘Çevresel etkideğerlendirme (ÇED) süre-ci’nin gereği olan bilgilendirmetoplantısı yapılmak istendi.Firma yetkilileri ile İl Çevre veOrman Müdürlüğü, Devlet Suİşleri (DSİ) ve Maden TetkikArama (MTA) kurumununtemsilcilerinin de katıldığıtoplantıya köyden hiç kimsekatılmadı.

Aralık’ta, daha önce BorçkaHalkevi tarafından ‘Su Hakkıve HES BilgilendirmeToplantısı’ düzenlenmiş, halkaHES’lerle ilgili tüm gerçekleranlatılmıştı. Aralık köyündeyapılması planlanan Aralık-Taşköprü Regülatörü’nünyapımını üstlenen Türkerlerİnşaat yetkilileri ise köymuhtarına çeşitli vaatlerdebulunarak toplantıya halkınkatılımını sağlamaya çalıştı.

Köylüler, toplantınınyapılacağı salonun önündeşirket yetkililerini üzerlerine

giydikleri ‘HES’lere hayır’ yazılıtişörtleriyle karşıladılar.Köylerinden hiç kimsenintoplantıya katılmayacağını ilaneden köylüler, toplantınınhukuk dışı olduğunu belirttiler.Daha önce HES yapımına karşıaçılan davada yürütmeyi dur-durma kararı çıkmış, bilirkişiheyeti 8 Temmuz’da köye gelip,inceleme yapmıştı.

fiAVfiAT VEL‹KÖY’DEHES’Ç‹LER KOVULDU

Artvin'in Şavşat ilçesine bağlıVeliköy'de yapılmak istenen‘HES Bilgilendirme Toplantısı’çevre halkı ile çevrecilerinyoğun tepkisi karşısındayapılamadı. Köylüler, köy-lerinde Arda Elektrik üretimfirması tarafından Veliköy(Mirya) Deresi üzerinde yapımıplanlanan Didem Regülatörüve HES projesini istemedikleri-ni, söz konusu firmanın bir anönce bölgeyi terk etmesi gerek-tiğini belirttiler. Köylülerin

‘HES’çi şirket Şavşat’ı terket’sloganları karşısında şaşkınlığauğrayan şirket yetkilileri köyüterk etti.

KARDEfiL‹⁄‹N fiAVfiATBULUfiMASI

Derelerin KardeşliğiPlatformu tarafından Artvin’inŞavşat ilçesi’nde bir mitingdüzenlendi. Miting için 15Temmuz tarihi seçilmişti. Butarih Tigrat deresi üzerindeDSİ tarafından yaptırılan bent-lerinin yıkılması sonucu selsularına kapılan 5 kişininhayatını kaybetmesinin 1'inciyıldönümüydü.

HES’lere karşı mücadeleyürüten halk Şavşat’taki mitingekatıldı. Belediye Düğün Salonuönünde yapılan mitingde,Şavşatlılar alana sığmadı.Şavşat'ın köylerinden katılımınyoğun olduğu mitingde,kadınlar çoğunluktaydı.Şavşatlılar mitingde, "Su temelhaktır, satılamaz" yazılı dev

pankart açtı. Miting alanındatepkisini dile getiren 60yaşındaki Sacide Koşar“Burada yaşama hakkımızısavunmaya geldik” diyerekkonuşmasına başladı. Koşar,‘Suyumuzu satarken kimdenizin aldınız? Hadi diyelim biziciddiye almıyorsunuz, ya ovadilerde yaşayan kuşları,böcekleri ve bitkileri de mi cid-diye almıyorsunuz” dedi vehalkın, suların satılmasına“evet” diyen muhtarlardanhesap soracağını söyledi.Miting, yapılan konuşmalar vemüzik dinletisiyle son buldu.

ARDANUÇ’TA K‹TLESELM‹T‹NG

20 Temmuz’da ise HESkarşıtlarının buluşma adresiArdanuç’tu. Ardanuç DerelerinKardeşliği Platformu tarafındandüzenlenen miting öncesindeUğur Mumcu Caddesi'ndebuluşulup, sloganlarla SahilCaddesi'ne yüründü. Sıcağa

rağmen Ardanuçlular mitingeyoğun katılım gösterdi.Mitingde Ardanuç DereleriPlatformu adına konuşanElyese Uygun, dereleri kimseyevermeyeceklerini söyledi.

HES KARfiITLARINA S‹LAH ÇEK‹LD‹

Ardanuç’taki mitingdenvadilerine dönen DerelerinKardeşliği Platformu üyeleriHopa Artvin Yolu üzerindekiDüzköy’de yapımı devam edenHES inşaatına uğradılar. HESkarşıtlarını karşısında görenDüzköy Muhtarı ve aynızamanda inşaatı yapan şirketinsahibi, hemen silahına sarılarakplatform üyelerine tehditlersavurdu.

Platform üyeleriyle şirketyetkilileri arasında ufak çaplıarbedeler yaşandı. Silahlıkişinin uzaklaştırılmasınınardından platform üyeleri birsüre bekledikten sonra yollarınadevam etti.

Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen 400üniversite ve lise öğrencisin katıldığı Kolektif

Yaz Kampı’nın bu yıl beşincisi gerçekleşti. 14-20Temmuz arasında Balıkesir Zeytinli’de yapılankamp, lise ve üniversite öğrencilerinin katılımı ilegerçekleşti. “ Kardeşliğin ülkesini kuracağız” slo-ganıyla gerçekleşen kampta öğrenciler; bir haftaboyunca alternatif bir yaşam örneğini yarattılar.

Kampın ilk gününde yapılan açılış konseri veeğlence gece yarısına kadar sürdü.

Kampın ikinci ve üçüncü günlerinde atölyeçalışmaları yapıldı. Atölye çalışmalarındaZeytinli’de düzenlen gezilerde fotograf, kısa filmçekimleri yapıldı. İkinci gün öğle yemeğininardından “Öğrenci Kolektifleri ve öğrencihareketinin yeni dönem ihtiyaçları” başlıklı birtartışma gerçekleştirildi. Akşam yemeğininardından ise voleybol, satranç ve tavla turnuvaları

başladı. Gecenin ilerleyen saatlerinde açık hava-da “Sır Çocukları” isimli film gösterildi. Üçüncügün ise denize gidildi ve ardından çok çekişmeligeçen voleybol maçlarına devam edildi. Akşam,kadın öğrenciler tarafından “Üniversiteli kadınhareketinin kurucu adımları” başlıklı bir konu ilegelecek dönem kadın hareketine dair tartışmalaryapıldı. Tartışmadan sonra “North Country”isimli kadın sorununu işleyen film gösterimiyapıldı.

GENÇL‹KTEN BARIfiA KÖPRÜ OLMA SÖZÜKahvaltı ve atölye çalışmalarının ardından

dördüncü gün ODTÜ’den bir akademisyeninkatılımı ile Evrim ve Bilim Felsefesi konulu birtartışma gerçekleştirildi. Aynı gün akşam iseCezmi Ersöz ile “ Barışa Köprü ol” kampanyasıhakkında bir söyleşi gerçekleştirildi. Hakkari Zap

Suyu üzerine eylülde yapılması planlananDevrimci Gençlik Köprüsü hakkında gerçekleşensöyleşide Cezmi Ersöz; yüzlerce üniversite ve liseöğrencisi ile bu projeyi gerçekleştirmenin mutlu-luğu ve heyecanı içerisinde olduğunu söyledi.Öğrenciler “Bu proje içinde bulunduğumuz savaşortamında Doğu’daki kardeşlerimize uzanan birbarış elidir” dedi.

Beşinci günde öğrenciler Kaz Dağlarına gezidüzenlendi. Doğa ile iç içe geçen gezininardından gün içinde turnuvalara devam edildi.Ve akşam da tüm öğrencilerin katılımıyla “Türkiye siyasetine ışık tutuyoruz” başlıklıtartışmalar yapıldı.

Altıncı gün, öğleden sonra Evrim Atölyesitartışmaları devam etti. Ayrıca Tarkan Tanır’labirlikte “Endüstriyel futbol konulu” bir başkasöyleşi yapıldı.. Kampın son gecesinde çeşitlietkinlikler ve atölye sunumları yapıldı. Kapanışetkinliği sinema atölyesinin çektiği kısa film gös-terimi ile başladı. Daha sonra fotograf atölyesikamp alanı ve kasabanın çeşitli yerlerinde yapılançekimlerin sunumunu yaptı. KTÜ ÖğrenciKolektifleri hazırladıkları “HES” konulu tiyatrogösterisini sergiledi. Tiyatro atölyesi ise İstanbu-limpro Grubu’ndan gelen eğitmenlerle birliktedoğaçlama tiyatro gösterimlerini sundu. Müzikgruplarının kampta yaşanan ilginç olaylarla ilgiliyazdığı yaratıcı şarkılar gecenin neşe kaynağıoldu. Bunların yanı sıra heykel atölyesi bir haftaboyunca yaptıkları üretimleri sergiledi. Resimatölyesi, kamp alanındaki duvarlara yaptıklarıresimlerle kalıcı izler bıraktı. Son gece hepber-aber oynanan oyunlar, halaylar, çiftetelliler ilebitti. Son gün öğleden önce Karadenizden gelenöğrenciler Hidroelektrik Santralleri ile ilgilisunum yaptı. Evrim atölyesinin gerçekteştirdiğison sunumla birlikte 5. Kolektif Yaz Kampı sonaerdi.

Yaz aylar›ndaüniversite veliseliler dostlu¤un,paylafl›m›n, birliktee¤lenerek üretim-lerin gerçekleflti¤i;bar›fl vekardeflli¤in ülkesi-ni kurmak için yüz-lerini günefledöndüler.

Doğu Karadeniz’de halk, su kaynaklarına el koymaya çalışan, doğayı katleden HES’çilere geçitvermiyor. Halk, vadilerde derelerinin başında nöbet tutuyor, ‘derelerimizi sattırmayacağız’ diyor

İnsanların sömürülmediği, birlikte öğrenme ve paylaşımetkin kılarak ko-lektif bir yaşam örneği sunan Kolektif Yaz Kampı’nın beşincisi gerçekleşti

Kampta birçok ayd›n, sanatç›, yönet-men, akademisyen ve e¤itimcininkat›l›m›yla tart›flmalar, söylefliler,atölye çal›flmalar› yap›ld›.Profesyonel e¤itimcilerin kat›l›m›ylaresim, müzik, sinema, heykel,halkoyunlar›, foto¤raf ve tiyatro atöl-yeleri gerçekleflti. Sinema atölyesi Yönetmen Ayd›nSayman ve Kameraman ErolAr›kman; tiyatro atölyesi ‹stanbu-limpro grubu; Foto¤raf atölyesi TolgaSubafl›; resim atölyesi Y›ld›z Teknik

Üniversitesi Ö¤retim Görevlisi EmrahGünay’›n kat›l›m› ile gerçekleflti.Yap›lan tüm bu çal›flmalar gençlerinyetenek ve ilgileri dahilinde kendileri-ni gelifltirerek üretebilmelerinisa¤lad›. Kamp›n son gününde atölyeler, kampboyunca yapt›klar› çal›flmalar›, üre-timlerini, kamptakilerle paylaflt›.Karadeniz’den gelen gençlerinoynad›¤› HES tiyatrosu ve müzik gru-plar›n›n besteledi¤i parçalar büyükbe¤eni toplad›.

D O ⁄ U K A R A D E N ‹ Z ’ D E M ‹ T ‹ N G L E R D E N Y Ü K S E L E N S E S

Dereler özgürlüğe akacak

Kardeşliğin kampı sona erdi