Top Banner
56

Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

Mar 21, 2016

Download

Documents

Muhammet Emin

Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)
Page 2: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

2

Ġmtiyaz Sahibi

Safiye YAZICI

Editör

AyĢegül ÖRSELOĞLU

Muhammet Emin ÇEVĠK

Yayın Kurulu

Goncagül TANRIVERDĠ

Betül DÖNMEZ

Fatih ERTÜRK

Bilal SAKIK

Engin GÖRAL

E Dergi Sorumlusu

Muhammet Emin ÇEVĠK

Grafik Tasarım

Safiye YAZICI

Ġnternet Sitesi

http://turkdat.gazi.edu.tr/

ĠletiĢim

Gazi Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi

ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü

Page 3: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

3

SUNUŞ

Güzel Türkistan’ı ikinci sayısı ile sizlere sunmaktan TÜRKDAT olarak büyük mutluluk duyuyoruz.

Güzel Türkistan’ın bu sayısını baharın yavaş yavaş yaklaşması nedeniyle Nevruz özel sayısı yaptık. Türk

Dünyasının çeşitli bölgelerinde Nevruz kutlama geleneğini bütün yönleriyle sizlere sunmaya çalıştık. Kazak,

Kırgız, Özbek, Uygur, Başkurt, Azerbaycan ve Türkmen Türklerinde birbirinden küçük farklılıklarla

kutlanan coşkulu Nevruz Bayramı’nı, o bölgelere gidemeseniz de aynı heyecanla içinizde hissetmeniz

dileğiyle…

Bu vesile ile TÜRKDAT olarak hem topluluğumuza ayrılan internet sayfası ile hem de Güzel

Türkistan gibi elektronik bir dergi ile sesimizi duyurma imkânı sağlayan başta Sayın Rektörümüz Prof. Dr.

Süleyman BÜYÜKBERBER’e ve öğrenci topluluklarından sorumlu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Emin

KURU’ya teşekkürlerimizi sunarız.

Cemile KINACI

TÜRKDAT Danışmanı

Page 4: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

4

İÇİNDEKİLER

3 Arş. Gör. Cemile KINACI

Sunuş

Prof. Dr. Naciye YILDIZ

ANADOLUDA NEVRUZ

6

KAZAKLARDA NEVRUZ

7

KIRGIZLARDA NEVRUZ

11

Page 5: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

5

ÖZBEKLERDE NEVRUZ

18

UYGURLARDA NEVRUZ

25

AZERBAYCANDA NEVRUZ

33

TÜRKMENLERDE NEVRUZ

41

BAŞKURTLARDA NEVRUZ

46

Page 6: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

6

Anadoluda Nevruz

Prof. Dr. Naciye YILDIZ

Türk milleti, tarih boyunca yaĢadığı

değiĢik coğrafi mekanlarda değiĢik inançlara sahip

olmuĢ ve bu inançlardan etkilenmiĢtir. Bu

etkilenmeler, Türk milletine sahip olduğu kültürü

unutturmamıĢ, aksine meydana gelen

değiĢikliklerle kültürde bir zenginlik oluĢmuĢtur.

Yüzyıllar önce Türkistan topraklarından

ayrılıp Anadolu’ya yerleĢen Türkler, bu

topraklarda ata yurttan getirdikleri Nevruz

geleneğini asırlarca devam ettirmiĢlerdir.

Osmanlı Türklerinde Nevruz’un

kutlandığını tarihçiler, bilimsel çalıĢmalarıyla

ortaya koymaktadırlar. Divan edebiyatımızda

“Nevruziyye” denilen bu bayramı kutlamak üzere

Ģairlerce söylenen Ģiirler, Nevruz’un Anadolu’da

kutlanıĢındaki kültür zenginliğini gösteren bir

unsurdur. Söyledikleri Nevruz Ģiiri karĢılığında

sanatçılar padiĢahtan “atıyye” denilen bahĢiĢ

alırlardı. Bu sanatçılara sarayın

müneccimbaĢlarını da ilave edebiliriz. Osmanlı

Türklerinde yılbaĢı nevruzla baĢlamakta ve

müneccimbaĢı hazırladığı yeni yıl takvimini

padiĢaha nevruz sabahı sunmaktaydı. Bunun

karĢılığında müneccimbaĢına da sarayda hilat

giydirilirdi. Devlet adamlarının göndermiĢ olduğu

bir çok nevruz tebrik mektubu, bugün

arĢivlerimizde yer alan ve bu bayramın

kültürümüz içinde belgeleriyle de yer aldığını

gösteren vesikalardır. Nevruz’da Osmanlı

Türklerinde yerine getirilen bir baĢka adet de kırk

çeĢit baharatla hazırlanan ve bugün hâlâ

Manisa’da sürdürülmekte olan Ģifalı macun

dağıtma geleneğidir ki bunlar hem saray erkanı

için hazırlanmakta, hem de halka dağıtılarak yeni

yılın sağlıklı geçmesi mesajı verilmekteydi.

Halk arasında da “Mart dokuzu” olarak

bilinen tarih, Nevruz’a tekabül etmekte ve bu gün

evlerin temizlenip yemekler piĢirilmesi, ateĢ

üzerinden atlayarak kötülüklerden ve dertlerden

kurtulma dileğinin ifadesi gibi çeĢitli pratiklerle

kutlanmakta idi.

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü BaĢkanı

19.yy. baĢlarına kadar bilhassa sarayın

teĢviki ile kutlandığını bildiğimiz, halk arasında

da güneĢin koç burcuna girmesiyle tabiatın

canlanıĢı olarak kabul edilen bu gün, Türkiye

Cumhuriyeti’nde, Atatürk tarafından 1921-1926

yılları arasında bayram olarak kutlanması yönünde

teĢvik görülmüĢtür. Bu yıllarda gazeteler, halkın,

öğrencilerin ve devletin üst kademelerdeki

yöneticilerinin çayırlıklara, meydanlara

toplandıklarını yazmaktadır. 1922 yılında Atatürk,

nevruzun bir milli bayram olarak kutlanmasını

emreder ve diğer uygulamaların yanında görkemli

birde resmî geçit düzenlenir. Nevruz o dönemin

gazetelerinde Ergenekon’dan ilhamla “Türklerin

Halas” günü olarak ifade edilir. Sonraki yıllarda

bayramın kutlandığını ancak 1926 yılından sonra

resmi olarak kutlamalar düzenlenmediğini

bilmekteyiz. Köklü bir kültür unsuru birden bire

ortadan kalkamayacağına göre ne oldu

Anadolu’da nevruza? Halk arasında ufak tefek

farklılıklarla mahalli eğlenceler Ģeklinde devam

ederken nevruzun Hıdırellez ile de

özdeĢleĢtirildiğini görmekteyiz. Zaman içinde

nevruzda yerine getirilen pratikler bir bakıma

Hıdırellez’e aktarılmıĢ, birlik ve beraberliğin,

kaynaĢmanın ifadesiyle bir kültür çeĢitliliği olarak

yüzyıllardan beri sürdürdüğümüz bu gelenek

baĢka bir isimle kutlanmaya devam edilmiĢtir.

Demek ki biz bu bayramı yeni öğrenmedik:

1990’lı yıllardan itibaren bayramımızı Ģimdiye

kadar saklayıp getiren diğer Türk yurtlarındaki

kardeĢimizle buluĢmalarımız sonucu yeniden

hatırladık.

Demek ki bu bayram Anadolu’nun Ģu veya

bu köĢesine bağlı değil, bütün Türk dünyasına

aittir.

Demek ki bu bayram kavganın,

küskünlüğün, düĢmanlığın değil; sevincin,

kucaklaĢmanın, yeniden doğmanın sembolüdür.

Anadolu’da kendi ruhuna uygun olarak

yeniden doğan Nevruz, bunun en güzel ifadesidir.

Bütün Türk dünyasının Nevruz’u kutlu;

kucaklaĢmaya, huzura, bereket ve bolluğa vesile

olsun…

Page 7: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

7

KAZAKĠSTANDA NEVRUZ BAYRAMI

AyĢegül ÖRSELOĞLU

Farsça yeni manasına gelen “nev” ve gün

manasına gelen “ruz” kelimelerinden oluĢan

Nevruz, çeĢitli Türk lehçelerinde “ulusun ulu

günü”, “Ergenekon”, “Bozkurt”, “çağan”, “yeni

gün” gibi kelimeler ile adlandırılmaktadır.

M.Ö. asırlara ait Çin kaynakları, Hunların

21 Mart tarihinde kırlara çıkarak bahar Ģenlikleri

yaparak Nevruz’u kutladıklarını söylemektedir.

Bu tarihî bilgilere dayanarak Nevruz Türklerin

tarihte bilinen en eski cetlerinden olan Hunlar

devrinden beri kutlanmaktadır. M.Ö. II. asırda

yaĢamıĢ olan ünlü Çin tarihçisi Simaçen “Tarihi

Hatıralar” adlı eserinde, Hun liderlerinin

yılbaĢında, yani Nevruz’da kutlama yaptıklarını

anlatmaktadır.

Selçuklu hükümdarları Nevruz’a özel bir

ehemmiyet vermiĢlerdir. Sultan MelikĢah

döneminde yapılan yeni takvimde Nevruz yılbaĢı

olarak kabul edilmiĢtir. Bu devrin ünlü devlet

adamı Nizamülmülk “Siyasetname” adlı eserinde

beyan ettiğine göre, Selçuklu hükümdarları

Nevruz günü, sarayın kapılarını halka açarlardı ve

onların dilek ve Ģikayetlerini dinleyerek,

isteklerini yerine getirmeye çalıĢırlardı. Buna

benzer örnekleri Osmanlı devletinde de

görmekteyiz. Nevruz’da astronomi âlimleri yeni

yılın takvimini hazırlayarak padiĢaha takdim

ederlerdi. PadiĢah da bunun karĢılığında onlara

hediyeler verirdi. Osmanlı sarayının baĢ

hekimbaĢısı da, türlü Ģifalı ot ve bitkilerden

hazırladığı “Nevruz macunu” olarak

adlandırdıkları yiyeceği, yeni yılda sağlık ve

mutluluklar dileyerek, padiĢaha sunardı. Nevruz,

Cumhuriyet’in ilk yıllarında resmi bayram olarak

büyük törenlerle kutlanmıĢtır. 1925 senesinde

Ankara’da Nevruz münasebetiyle Mustafa Kemal

PaĢa’nın huzurunda yapılan resmi geçitte askeri

kıtalar sancaklarla yürümüĢtür. Ancak 1926

yılında miladi takvimin kabulüyle Nevruz yılbaĢı

olmaktan çıkmıĢtır.

Halihazırda kullandığımız miladi takvim

ile eski Türk takviminin yılbaĢıları arasında tabiat

olayları açısından önemli farklar vardır. Miladi

takvimde yılbaĢı kıĢın en Ģiddetli günlerinin

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi.

hüküm sürdüğü bir devreye gelmektedir. Bu

zaman diliminde tabiatta hiçbir değiĢim süreci

yaĢanmamaktadır. Halbuki eski Türk takviminde

yılbaĢı, tabiatın hususiyetlerine özellikle dikkat

edilerek belirlenmiĢtir. Mesela, yılbaĢı olarak

kabul edilen 21 Mart’ta gün ve gecenin süreleri

eĢitlenir. Soğuklar sona erip, havalar ısınmaya

baĢlar. Mevsim kıĢtan bahara geçer ve tabiatta bir

uyanıĢ baĢlar. Bu açıdan ele aldığımızda Türk

takvimi tabiatla özdeĢleĢmiĢti. Diğer bir ifadeyle

yeni yılın baĢlangıcı ile tabiatın canlanıĢı aynı

güne rastlamaktadır. Bu sebeple yeni yılı

karĢılama bayramı ile bahar bayramı aynı anlamı

taĢımıĢ olur. Nevruz’a bahar bayramı denmesi de

bu yüzdendir.

Nevruz inançlarına göre tarihte birçok

önemli ve kutlu hadise bu günde meydana

gelmiĢtir. Bunların içinde en önemli ve yaygın

rivayetlerden birisi Ergenekon hadisesidir. Buna

göre, Gök-Türk Hakanlığının kağanı Ġl Han

savaĢta yenilir ve düĢman onu çoluk-çocuğuyla

beraber öldürür. Hakanlık ailesinden sadece küçük

oğlu Kayan ile Kağan’ın yeğeni Tukuz sağ kalır.

Bunlar ailelerini yanlarına alarak, düĢmandan

saklanmak üzere dağlarla çevrili bir ovaya

yerleĢirler. Burayı Ergenekon diye isimlendirirler.

Zamanla burada iki ailenin nesilleri çoğalarak,

Ergenekon’a sığmazlar. Ancak Ergenekon’u

çevreleyen dağlardan dıĢarı çıkacak bir yol da

bulunamaz. Sonunda bir demirci ustasının

tavsiyesi üzerine, dağın demir madeninden oluĢan

bir kısmı yakılan büyük bir ateĢle eritilerek

dıĢarıya çıkılır. ĠĢte Türklerin yeniden diriliĢi

sayılabilecek hadise, Nevruz ile hatırlanarak yad

edilmiĢtir. Bugün Nevruz kutlamalarında devlet

adamlarımızın çekiç ile örs dövmesi bu hadisenin

anısınadır. Kazak Türklerinde Nevruz’a “ulusun

ulu günü” denilmesi de bu olay ile

iliĢkilendirilebilir.

Zaman içerisinde önemli dini olaylar da

Nevruz günü ile iliĢkilendirilmiĢtir. Mesela, Adem

Peygamber bu günde yaratılmıĢtır, Süleyman

Peygamber kaybettiği tılsımlı yüzüğünü bu günde

bulmuĢtur, Yunus Peygamber bu günde balığın

karnından dıĢarı çıkmıĢtır, yine bu günde Nuh’un

gemisi karaya oturmuĢ gibi bir dizi olayı saymak

mümkündür.

Ulus Kün, Ulıstın Ulı Küni, Navrız

adlarıyla anılan Nevruz, kendi adıyla anılan

Navrız ayının 22.gününde kutlanmaktadır. Gece

ile gündüzün eĢitlendiği, 22 Navrız (Mart

Page 8: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

8

)danitibaren günün uzadığı, köktem (bahar )

ayının baĢladığı; göçebe hayatı yaĢayan Kazak

halkının, bahar ayının gelmesi ile kıĢlaklardan

yaylaklara çıktıkları zamana tesadüf etmektedir.

(Ğabdulin 1996: 47-48 )

Ulıstın Ulı Küni, köktem baĢlangıcı,

gündüz ile gecenin eĢitlendiği gün olmanın

yanında toplumun birlikteliğinin sağlandığı,

ulusun barıĢtığı, kaynaĢtığı; ürünlerine bolluk

dilendiği gündür. Bu güne özgü bir yemek olan

Nevruz köje de bu birlikteliğin ifadesi olarak

yorumlanmaktadır. Bu günün anlamlarından biri,

ulu iĢin (büyük iĢin)gerçekleĢtiği gündür. Ġbrayev,

Nevruz törenlerinin eski inançlarla ilintili olduğu

kanaatindedir. Ona göre, Nevruz törenlerinde

tepelere çıkıp GüneĢ/Ay selamlamak ve kurban

kanının alınlarına sürülmesi, güneĢe tapınma ile;

Nevruz törenlerinde yapılan yarıĢmaların, kıĢ ile

yazın, aydınlık ile karanlığın, soğuk ile sıcağın

değiĢkenliğini anlatan eski kozmogonik

inançların; ateĢ yakılması ve ateĢ çevresindeki

pratiklerin de temizlenme ile ilgili olduğu ve

ZerdüĢtlik inancıyla bağlantılı olduğu

kanaatindedir (Ġbrayev 2000: 59-60 ). Ġbrayev,

Nevruz’un menĢeini Sak, Hun, Masagetler,

Üysünler ve Ortaçağa kadar Türk

medeniyetlerinde ( Kuzey Doğu Türk yurtları ve

Türkistan / Orta Asya merkezli olmalı ) dönemi

eski inançlara /GüneĢ ve ateĢe tapınma /

bağlayarak neolitik dönemlerde bu inancın

izlerine rastlandığını ifade ederek bununla ilgili

anlatılan mitik örnekleri de vermektedir. ĠnanıĢa

göre Tan ve Ġnir adlı iki tanrının varlığına inanan

ilkel düĢünce devrinde Ģüphesiz tanrılara karĢı

saygı göstermek kaçınılmazdır. Bu inanmadan

dolayı, güneĢ battığında Ġnir Tanrı’ya saygısızlık

yapmamak için yatılmazmıĢ. Bu inanma gece ile

gündüzün tanrı olarak algılanmasına yol açarken,

GüneĢ ve Ay ile ilgili birçok anlatma da

bulunmaktadır. Efsaneye göre, çok eski devirlerde

GüneĢ ve Ay adlı ikiz kız varmıĢ. Bunlar birbirini

kıskanırlar ve bir gün GüneĢ, Ay’ın yüzünü

tırmalar. Bundan sonra Ay ve GüneĢ birbirinden

uzak dururlar. Yine Kazak Türklerindeki inanca

göre güneĢ kadın, ay ise erkek olarak telakki

edilir. GüneĢ Ana yeryüzüne sıcaklığı ve iyiliği

getirip, derinliği simgeler. Bundan dolayı güneĢ

doğduğunda halk tazimde bulunur. Bir baĢka

rivayette ise; ”Yüce yaratıcı o ulu merhametiyle

ikisi arasında ( yer ile gök ) ikiz evladını

yaratmıĢtır. Bunlarda GüneĢ ve Ay olmuĢ.

Böylelikle dünya aydınlanarak tan ağarmıĢ, GüneĢ

ıĢıklarını yeryüzüne saçmıĢ. Ay da geceyi

aydınlatmıĢ (Mincanulı 1996: 24 ). Kazaklarda

Ay’a uzun bakarsan, “kötü olacak” derler.

Kazaklarda biri uykuda iken, ay ıĢığı yüzüne

değse, o adam hastalanacak, derler. Geceleyin

tırnak, saç kesmek, ağlamak olmaz.

Nevruz, 17. yüzyıla kadar hem Kazak

Türkleri hem de Kazak Türkleri ile birlikte

yaĢayan Slavlar tarafından mart ayında

kutlanılmaktadır. Nevruz, Rus hakimiyeti ile

birlikte 17. yüzyılın sonlarından itibaren yılbaĢı

miladî takvim esas alınarak 1 ocak tarihinde

kutlanmaya baĢlanmıĢtır. Resmi olarak 1 ocakta

kutlanan yıl dönümü törenleri, halk tarafından

yine mart ayında kutlanmaya diğer Türk

boylarında olduğu gibi Kazak Türkleri arasında da

devam etmiĢtir. Nevruz, 19. Yüzyılda bir hafta

süre ile kutlanırken, 1922 yılında yeniden

kutlamalara izin verilmiĢtir. 1926 yılından itibaren

eski dönem kalıntısı olduğu gerekçesiyle

yasaklanmıĢ, 1960’lı yıllardan itibaren “Ġlkbahar

Bayramı” veya “Emek Bayramı” olarak

kutlanmasına izin verilmiĢtir. Genellikle 4 gün

süren Nevruz kutlamalarında, her gün ayrı törenler

yapılmaktadır. Birinci gün, bayramın kutlanacağı

alanlar seçilir, çevre avulllardan gelen ahali

burada toplanmaya baĢlar. Ġkinci gün kurbanlar

kesilir ve konuklar için üyler/yurt kurulur, üçüncü

gün eğlenceler yapılır ve ziyafet verilir. Dördüncü

gün spor oyunları oynanır (Çay 1993: 73-74).

Kutlanması yasaklanmasına rağmen dinî bir

bayram olarak kabul gören Nevruz, halkın

Ģuurunda yaĢamıĢ ve altmıĢ yıl aradan sonra 1986

yılından itibaren yeniden kutlanmaya baĢlanmıĢtır.

Page 9: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

9

Nihayet Kazakistan’ın bağımsızlığını

kazanmasından sonra 1991 yılında 22 Navrız

(Mart ) günü resmî bayram ilan edilmiĢtir.

(KadaĢeva 2001: 101)

Kazak Türkleri arasında, Nevruz’un

amaçlarının Korkut Ata tarafından belirlendiği

ifade edilmektedir. “Korkut Babamızdın iliminen

alıngan maksat” Tepe-tendik (adalet eĢitlik),

iygilik ( hayır iĢleri ) ve janaru (yenilenme )dir.

Tepe-tendik ve Nevruz münasebeti; Nevruz ve

Nevruz toyı tabiatı koruyan güçlerin, ilk olarak

tabiat-toplum, halk ile yurdun, toplumdaki sosyal

grupların eĢitlenmesive korunmasını talep eder,

biçiminde özetlenebilir. Ġygilik ( hayır iĢleri ) ise,

“Bulak körsen közini aĢ” (pınar görsen gözünü aç

) atasözü gereğince, pınarlar temizlenir, su

kaynaklarının bakımı yapılır. Yine “Atandan mal

kalkanĢa tal kalsın” (Atandan mal kalıncaya kadar

dal kalsın atasözünden de anlaĢılacağı gibi, fidan

dikilir, analar gün doğumunda, GüneĢ’e karĢı

durup; “Armısın, kayırımdı kün ana, kut darıt,

jarılka” (Hayırlı, Ģefkatli Gün Ana, saadet ver,

esirge ) dualarıyla pınarlara yağ döküp bitkilere ak

( süt, kımız, yoğurt, vb) saçarlar böylece tabiatın

canlanmasına, bereketlenmesine ortam hazırlarlar.

Janaru (yenilenme) da, Nevruz günü gök cisimleri

dönüĢlerinin baĢlangıç noktasına gelirler.

Hayvanlar ürer, toprak yeĢillenir, dünya yenilenir.

Ġnsanlar temizlenir, yeni giysiler giyilir.

Temizlenmek aynı zamanda yenilenmektir. Bunun

için yüksek tepelere çıkan ev reisleri “Malım-

janımnın sadağası, janım – arımnın sadağası”

(malım canımın sadakası, canım Ģerefimin

sadakası) olsun diyerek geçmiĢ yıl ile ilgili

vicdanî hesabını verirler. Dolaysıyla kendi vicdanî

temizliğini yaparlar (Älimkulov 1994: 79 )

Nevruz, Kazak Türkleri’nin kökü çok

eskilerde olan bir millî bayramıdır. Kazaklar, bir

yılı her birini otuzar gün eden on iki aya

bölmüĢler ve yıl sonundaki sayıma eklenmeyen 5-

6 güne “beĢ konuk” veya “ölü ara” adını

vermiĢler ve bu zaman diliminde iyilik ile

kötülüğün yaĢamak için mücadele ettiğine

inanmıĢlardır. Kazaklar bu ölü arada hiçbir önemli

iĢleri yapmamıĢlar, yolculuğa çıkmamıĢlar,

göçmemiĢler, tören yapmamıĢlar, hayvanlarını

satmamıĢlar ve misafir ağırlamamıĢlardır. Bu ölü

zaman dilimini geçirdikten sonra Mart’ın 21’ini

22’sine bağlayan gece iyiliğin kazandığı, kötülüğe

galip geldiği gün olarak kabul edilmiĢ ve halk

Nevruz geldi, ulusun ulu günü geldi diyerek, bu

günü coĢkuyla karĢılamıĢtır(Rustemov 1993: 3)

Nevruz (yeni gün, yeni yıl) gündüz ile

gecenin eĢit olduğu 22 Mart gününde kutlanır.

Kazaklar Mart ayına “Navrız”, 22 Mart’ta

kutlanan yılbaĢı bayramına da “ulustıñ ulı küni”

veya “navrız merekesi/meyramı” demektedirler.

SSCB döneminde bu bayramın kutlanması

yasaklanmıĢtır. Ancak 60 yıl sonra, 1986’da

Kazaklar Nevruz bayramıyla tekrar kavuĢtular. Bu

tarihten baĢlayarak Nevruzbayramı Kazakistan’da

devamlı kutlanmaktadır. Sovyet Kazakistan’ında

NevruzBayramı geri plana atılmıĢ olsa da 1991

yılından bu yana Kazak takviminde 22 Navrız (

Mart ), bayram ve resmî tatil günüdür.

Kazakistan sahasında Nevruz yaklaĢtığı

zaman, bayram hazırlıkları da baĢlar. Genel

temizlik yapılması ile Nevruz’aözel olan çevre

düzenlemeleri, Nevruz kutlamalarının

habercisidir. YerleĢim birimlerinde Nevruz

kutlamaları için ayrılan açık veya kapalı alan,

düzenlenip süslenmeye baĢlanır. Kutlamaların

yapılacağı merkeze kiyiz üyler ( keçe çadır )

kurulur ve her üyin sahibi, mensup olduğu avıl (

köy ) veya ailenin tamgasının ya da o yerleĢim

biriminin tanındığı unsurun iĢlendiği flamasını

kiyiz üyin önüne asar. Nevruz aĢında verilecek

yemeklerin yapılacağı ocaklar hazırlanır. YerleĢim

birimlerindeki yollar da dahil olmak üzere

bayraklar ve flamalarla süslenir. Flamalarda

kullanılan renkler tesadüfî değildir. Binlerce yıllık

tarihî bilgi ve tecrübe ile anlam kazanan renkler,

özellikle de birkaç temel renk bulunmaktadır.

Bunlar kırmızı, yeĢil, sarı, beyaz, mavi ve kara

renklerdir. Kara renk, derunîliğin ifadesi olup

Page 10: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

10

ortak bilinci ve toplumda temel yapı olan aileyi

ifade eder. Kara Ģanırak, ata-baba evi

anlamındadır ki bu büyük ailede ifadesini bulur.

YeĢil, YaratılıĢ Destanından Tanrı Ülgen’in yedi

hayır iyesinden YaĢıl koruyucu ruhundan itibaren

bereketin, gençliğin, zindeliğin, yeryüzünün

canlanmasının ifadesi olmuĢtur. Ak renk, saflığın,

temizliğin sembolüdür. Kırmızı renk, eski Türk

inançlarından günümüze gelen ve hakimiyetin,

canlanmanın ifadesidir. AteĢ kültüyle de yakından

ilgili olan kırmızı renk, kızıl elma, al ruhu gibi

kavramlarda saklanmıĢtır. Sarı renk de YaratılıĢ

Destanından kaynaklanan, dünyanın merkezi

olmanın sembolüdür. YaratılıĢ Destanında Tanrı

Ülgen doğuda, yeryüzünden bir mızrak boyu

yüksekte olan altın dağda, kapılar altın sarısı olan

bir sarayda ve altın tahtında oturmaktadır. Sarı da

ortak bilinçte yaĢayarak Kazak Türkleri arasında

kullanılan bir renk olarak günümüze kadar

gelmiĢtir. Mavi renk de eski inanç sisteminde,

yaratılıĢtan itibaren ilahî bir anlam kazanmıĢ,

üremenin, çoğalmanın ifadesi olmuĢtur. Gök

Tanrı, Gök Yeleli At, Gökböri, Gök Sakallı Ata

gibi semboller, eski Türk inanç sistemindeki

kozmik düĢüncenin ifadesi olarak görülmektedir. (

Genç 1996: 41-48; KadaĢeva 1986: 95-96 )

Navrız ( Mart ) ayının 21.gününü 22.güne

bağlayan gecede saat 03: 00’ten itibaren

Nevruz’un olduğu inancıyla, o geceye Kıdır Tünü

( Hızır Gecesi ) adı verilmektedir. “Jalnız Ģala

säyle bolmas” ( Yalnız çıra ıĢık vermez )

düĢüncesiyle evin baĢ köĢesinde çift kandil

yakılır. Ġnanca göre, yeni yıl temiz eve girerse o

yıl bereketli olur. Bu yüzden evlerin temiz

olmasına özen gösterilir ve Nevruz arefesinde

evler temizlenir. “Bereke basınan bastaladı”

(Bereket baĢtan baĢlar)düsturunca, iyi ve

güzellikler ile baĢlayan bu gün, yıl boyunca öyle

devam eder. Kıdır Tününde, yılın bereketli, ak (

süt ve süt ürünleri ), bal ve tahılın bol olması için

kaplar tahıl ve pınar suyu ile doldurulur. Zira bu

gece Kut iyesi Kıdır Ata evi ziyaret edecektir (

Älimkulov 1994: 84 ).

Kazak sahasında Kıdır ile ilgili pek çok

efsane ve inanma bulunmaktadır. Daima halk

arasında gezerek insanlara yardım eden,

destekleyen, çeĢitli dıĢ etkilerden koruyan kutsal

varlık Kut iyesi Kıdır’dır. Onun sevdiği insanlar

kutsallaĢır, talihi yaver gider, Ģansı artar.

Sevmediği insanlar ise yukarıdakilerin tersine

birçok olumsuzluklar ile karĢı karĢıya kalırlar.

Kazak Türklerinin alkıĢ ve kargıĢlarında rastlanan

“Tanrı koldasın, Kıdır ondasın” , “Huday

jarılkasın, Kıdır esirkesin”, “Kıdır darısın, bak

kalasın” gibi söyleyiĢler Kıdır’ın toplum zihninde

büyük ve önemli bir yeri olduğunu iĢaret

etmektedir. Efsanelerde Kıdır’ın sadece sevdiği ve

hoĢ bulduğu insanlara görüneceğine

inanılmaktadır. Kıdır’ın görünüĢü de farklı

farklıdır. Çoğunlukla beyaz sakallı, ĢeĢen (bilge,

hikemi söz söyleyen, ak sakal) tipinde görünür.

Anadolu’daki Hıdırellez bayramı ve Hızır

inancı, Kazaklarda Nevruz’la iç içe geçmiĢ

durumdadır. 22 Mart gecesi saat 3’te Kızır ( Kıdır

) Dede’nin geldiği ve bereketin arttığı söylenerek

bu geceye Kızır gecesi adı verilmiĢtir. “Bereket

baĢtan baĢlar, yılbaĢı iyi baĢlarsa sonu da iyi olur”

, inancıyla kızır gecesi yemek kaplarının hepsine

yıl yağıĢlı olsun diye ak olan yiyecekler süt,

ayran, kımız…vs, bereket dolu olsun diye taneli

yiyecekler buğday, arpa, darı, mısır…vs ve pınar

suyu doldurulur. Bu gece köyün genç kızları

soğımın* en sona kalan parçalarını piĢirirler.

Uyku açar (kaçırır) adını verdikleri yemeği, köyün

delikanlılarına ikram ederler, köyün delikanlıları

ise bu ikrama karĢılık kızlara ayna, tarak, esans

gibi hediyeler verirler ( A.g.e., s.4; S. Kaliyev,

M.Orazayev, M.Smayılaca, Kazak Halkının Örf

ve Âdetleri, Almata, 1994)

Nevruz için özel yemekler hazırlanır. Bunun

baĢta geleni Köpköje, yaygın adıyla Navrız

Köjedir. Nazvrızköje, “Jeti Jut (Yedi Yokluk:

Kuraklık, mal kırgınlığı, yangın, veba,savaĢ, sel

baskını, zelzele ); Jeti Jok (Yedi Yok:

Ölümsüzlük, göğün direği, taĢta demir,

Page 11: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

11

kaplumbağada dalak, kuğuda süt, atta öd, Tanrı’da

ciğer ); Jeti Jetim ( Yedi Yetim: Dinlenmeyen

söz, sahipsiz kalan bez, sahipsiz kalan yer, baĢsız

kalan el, kuğusuz kazsız göl, vatandan ayrılan il,

akransız insan ) Jeti Kat Kök ( Yedi Kat Gök:

Bunlar yedi yıldızdır. Ay, Merkür, ġolpan, GüneĢ,

Kızıl yıldız (Mars), MüĢteri (Jüpiter ), Satürn );

Jeti ġerip-Evliye ( Yedi Evliya; Mekke, Medine,

Buhara, ġam, Katım, Mısır, Kur’an ) örneklerinde

olduğu gibi eski inançlardan günümüze kadar

gelen yedi sayısının üzerine bina edilmiĢ bir

anlayıĢın yemek kültürüne yansımıĢ biçimidir.

Astrolojik ve mitik temelleri olan ve yedi çeĢit

yiyecek maddesinden yapılan Navrızköje, aynı

zamanda cömertliğin, konukseverliğin de ifadesi

olması bakımından önemli sayılmaktadır ( Köse

2001: 153 )

Yedi çeĢit, su ve tuzun ilave edilmesi ile

dokuz çeĢit yiyecekten oluĢan Navrızköje, et, süt,

kurut, buğday, darı, soğan ve havuçtan

oluĢmaktadır. Bol miktarda piĢirilen Navrızköje,

Nevruz sabahı konuklara ikram edilmek için

mutlaka hazırlanmaktadır. Navrızköjenin dıĢında

hazırlanan bir baĢka yiyecek türü ise genç kızların

hoĢlandıkları, delikanlılar için hazırladıkları soğım

etinin ( kıĢlık et ) kalanının ilk süt ( ağız sütü ) ile

piĢirilmesiyle yapılan ve uykıaĢar ( uyku açar ) adı

verilen yiyecektir. Nevruz günü kızların sevdikleri

erkeklere ikram ettikleri yiyeceğin karĢılığında

genç erkekler de armağanlar hazırlarlar. Ayna,

tarak, koku gibi nesnelerden meydana gelen bu

armağanlara, selt etkizer ( heyecanlandıran,

ürperten) veya dir etkizer ( titreten ) adı

verilmektedir ( Älimkulov 1994: 85 )

Nevruz bayramı baĢlamadan önce “navrız

ĢeĢek” ( Nevruz çiçeği, kardelen ) çiçeğini kendi

elleriyle yetiĢtirirler ve bayram sırasında birbirine

hediye ederler. Bayram günü, pencerelerdeki

perdeler çekilir, evin içine “üt kirsin” ( ġubat

girsin ) dileği dilenir. Kazaklar, bu bayram

gününde perdesi çekilmiĢ pencerelerden ve

kapıdan içeriye güneĢ ıĢığı düĢerse, “üt kirdi, üyge

kut kirdi” ( ġubat, bahar girdi, eve kut girdi )

diyerek eve üt’le birlikte kutun da girdiğine

inanırlar. Ayrıca bu bayram gününde sofraya

sütten yapılmıĢ yiyecek ve içecekler konur. “Ak”

(süt) bolluğun ve bereketin sembolüdür.

Üstümüzdeki yılın hayvanlar takvimine göre yılan

yılı olması sebebiyle, camdan yapılmıĢ bir kaba

dolduran “ak” ( süt ) konur. Bu davranıĢın

kaynağı, halk arasında yaygın olan bir inanıĢa

dayanır: Yılan “ak sütü” sever. Sofradaki “ak

süt”ün tadına bakan yılan insanlara dokunmaz;

onlara iyi dilekler diler.

Nevruz bayramı her ailede kutlanır.

Konuklar davet edilir. Sokak ve caddelerde “kiyiz

üyler” (otağ, keçe çadır) dikilir. “Altıbakan”

(salıncak) kurulup, genç kızlarla yiğitler

“altıbakan”da sallanır, eğlenirler. At yarıĢı ve ve

“kökpar” oyunuyla birlikte güreĢ ve atıĢmalar

düzenlenir. Jır (destan, manzume ) okunur, Ģarkı

söylenir ve küyler çalınır. Bu bayram gününde

doğmuĢ bebeklere “Navrızbay”, “NavĢa” ve

“”Navrızgül” isimleri verilir.

Nevruz kutlamaları, dinî bir bayram

niteliği de kazandığı için Kazak Türkleri

tarafından çok önemsenmektedir. Bundan dolayı,

herkes birbiriyle bayramlaĢır. BayramlaĢmalarda

karĢılıklı bata (dua ) verirler. Körisüv (görüĢme,

ziyaret, selamlaĢma) geleneği oldukça önemlidir.

Nevruz sabahı, yaĢça küçük olanlar büyüklerin

bayramını kutlamak için onların yanına giderler.

Göğüs göğüse kucaklaĢıp tokalaĢırlar. Ömir

tiregim-tösim, tirĢilik közim-eki kolım aman sav

bolsın (Ömrümün direği göğsüm ve hayat hayat

kaynağım iki elim sağ olsun) sözleriyle yapılan bu

selamlaĢmada, ziyarete giden kiĢi; Navrız kuttı

Page 12: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

12

bolsın,jasınız kuttı bolsın (Nevruz kutlu olsun,

yaĢınız kutlu olsun) bir jaska Ģıguvıñızben (Yeni

bir yaĢa basmanız kutlu olsun), ulıs ak bolsın

(Nevruz bolluk ve bereket getirsin) gibi bata

(dua)verilir. Zira, ulusun ulu gününde, ulıs küni

kazan tolsa, ak mol bolar; ulı kiĢiden bata alsa, jolı

(ak) bolar (ulus günü kazan dolsa bolluk olur, ulu

kiĢiden dua almanın yolu açık olur).

Nevruz batası:

Jasıñkuttı bolsın/YaĢın kutlu olsun

Ömir jasıñ uzak bolsın/Ömrün uzun olsun

Ulus baktı bolsın/Ulus bahtlı olsun

Tört tülik aktı bolsın/Dört çeĢit mal ( koyun, at,

sığır, deve )bol olsun

Ulıs bereke bersin/Nevruz bereket versin

Lele-jala çerge ensin/Lale, sümbül açsın

Ulıstıñ ulı küni kuttı bolsın/Ulusun ulu günü (

Nevruz ) kutlu olsun

Navrızıñız kuttı bolsın/Nevruzunuz kutlu olsun

Kızır koldasın/Hızır kollasın

Teñir jalğasın/Tanrı korusun!

Bu dualar karĢılıklı söylendiği gibi, yazılarak ev,

yol güzergahları ve kiyiz üylere de asılır.

Dastarhanın mol bolsın, obırayın zor bolsın!

(Sofran açık olsun. ġöhretin yayılsın), Ulıstın ulı

küni kuttı bolsın (Ulusun ulu günü kutlu olsun),

Navrız kuttı bolsın ( Nevruz kutlu olsun ), Tört

tülik mal aktı bolsın ( Dört çeĢit mal bol olsun ),

Kirsin devlet/ Ģıksın beynet gibi bata sözler (

dualar ) bunlardan bazılarıdır. Bunlardan baĢka,

Kazak Türklerinde hayata dair prensiplerini

belirleyen esaslardan bazıları da süslü yazılarla

kiyiz üylere asılmaktadır. Her kiyiz üyde mutlaka

zengin sofralar kurulmaktadır. Sofralar, bir

yandan Nevruz kutlamaları için hazırlanırken, bir

yandan da Nevruz’un dinî bir bayram olarak

algılanmasından dolayı okutulan mevlid (Çay

1993: 75 ) için kurulmaktadır. Dastarhan ( sofra )

kiyiz üyin ortasından gün boyu kalkmaz.

Dastarhana oturmanın kendine mahsus kuralları

bulunmaktadır. Herkesin oturacağı yer bellidir. En

baĢa (tör) tör ağa oturur ki, tör ağa, toplumun ileri

geleni, aksakalı veya kıymet verilen bir konuktur.

Sohbet anında sohbetin, yemek anında ise

yemeğin idaresi tör ağadadır. Yemekte, ilk ilkram

tör ağaya yapılır. Kesilen etlik/ kurbanlık

hayvanın baĢı ona ikram edilir. Ġlk önce kendisi

bir parça yiyen tör ağa, baĢın muhtelif yerlerinde

birer parça keserek sofradakilere ikram eder. BaĢ

etinden ekilen her bir parçanın özel anlamı

bulunmaktadır. Tör ağa, parçaları dağıtırken,

dilden bir parça verdiği kiĢiye, ulusun dili ol;

kulak verdiği kiĢiye, ulusun kulağı ol; göz verdiği

kiĢiye ulusun gözü ol gibi temenni sözleriyle, her

parçanın anlamını açıklar. Navrızköje içilip yemek

bittikten sonra sofra sahibine bata verilir;

Teñnir bahıttı as bersin/Tanrı bahtlı aĢ versin

Ulıstın ulı küninde,/Ulusun ulu günüde,

Ulın onğa konsun,/Oğlun sağda otursun

Kızın kırğa bolsın,/Kızın kırk olsun,

Kırvan malın öriske tolsın,/Malların çok olsun,

Page 13: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

13

Dävletindi asırsın,/Zenginliğin artıversin,

DüĢmanın basılsın,/DüĢmanın yol olsun,

Menin bergen bul batam,/Sana verdiğim bu dua,

Ulıs künge saktap jürgen bolsın./Ulus günü

hürmetine geçsin.

(Çınar 2000: 452 )

Nevruz kutlamalarının kaynağı ne olursa

olsun, amacı toplumda huzurun sağlanmasıdır.

Bundan dolayı Nevruz Bayramında birbirleriyle

kavgalı olan kiĢiler mutlaka barıĢmalıdırlar.

Nevruzda barıĢık olanlar, o yılı barıĢık geçirirler.

Ulusun ulu gününde, varlıklı olanlar yoksullara

yardım ederler. Yardımların yapılıĢının çeĢitli,

yolları bulunmaktadır. Kimileri nakit para yardımı

yaparken, kimileri giyecek-yiyecek yardımı;

kimileri bir kiĢiyi veya bir aileyi himayesine alır.

Özellikle bayramın kutlandığı anda kesilen

kurbanlıkların deri ve iç organları, kurban sahibi

tarafından yoksullara dağıtılır ve onlar daha sonra

bayram kutlamalarına katılarak konuklar için

hazırlanan ikramlardan da paylarını alırlar.

Nevruz kutlamalarının yapıldığı meydanda

kurulan kiyiz üylerde ( keçe çadır ) kopuz,

dombra, Ģan kopuz gibi geleneksel çalgılar

bulunmaktadır. Hemen hemen her çadırın önünde,

ellerinde tuz ve ekmek bulunan genç erkek ve

kızlar, dombıraları ve geleneksel kıyafetlerle

konuklarını karĢılarlar. Kız ve erkek akınlar, baĢta

Nevruz olmak üzere çeĢitli konularda ölenler

(Ģarkı/türkü) söylerler.

Günümüzde bağımsız Kazakistan’da Nevruz

Bayramı, her yıl millî ruhla, çok özel bir

heyecanla ve geniĢ bir çerçevede kutlanmaktadır.

Yıldan yıla bu bayram yeni anlamlar, yeni

değerler kazanarak zenginleĢmekte ve

geliĢmektedir. Nevruz bayramında bütün

Ģehirlerde törenler, Ģölenler ve baĢka kutlama

faaliyetleri de gerçekleĢtirilmektedir. Konser

salonlarında veya açık havada kurulmuĢ

sahnelerde konserler veriliyor ve atıĢmalar

düzenleniyor. Bunlarla birlikte çeĢitli spor

faaliyetlerine de yer verilmektedir.

Nevruz kutlamalarında, akınlar karĢılıklı

ölenler söylerken, aytısger akınlar yaz ile kıĢı, ölü

ile diriyi, soğuk ile sıcağı, iyi ile kötüyü sembolize

eden; ölü-diri aytısı, soğuk-sıcak aytısı, kıĢ-yaz

aytısı adlarıyla dombralarının eĢliğinde zıtlıkların

yarıĢtığı Ģiirler söylerler. KarĢılıklı ölenlerin

söylendiği eğlencelere, katılım oldukça fazla olur.

Özellikle geleneğin yaĢatılması bakımından bu tür

faaliyetler, halk nezdinde de kabul görmektedir.

HanĢa:/Han kızı:

Ulı toyda, ädemi ädemi/Ulu toyda güzel güzel,

Ännen ĢaĢu, Ģakayık,/ġarkıdan saçı saçalım.

Al, balalar kadeli/Haydi çocuklar geleneğimiz,

Navrız jırğa basayık !/Nevruz Ģarkısını söyleyelim

!

BirinĢi Bala:/Birinci çocuk :

Hanğırıp bar tirĢilik,/Yenilenip bütün tabiat,

Türlendi de dala, kır,/Renklendi bozkır, kır,

Dünyeni jırĢı ğıp,/Dünyayı Ģarkıcı, türkücü yapıp,

Keldi ölkeme jana jıl !/Geldi ülkeme yeni yıl !

ĠkinĢi Bala :/Ġkinci çocuk :

Ekey bolıp bir malı,/Ġki olup bir malı,

Adamdar jur mäz bolıp,/Ġnsanlar dolaĢıyor

sevinçli,

Küyge toldı kır mañı,/Ezgiyle doldu tepenin

çevresi

Özen-kölge käz konıp !/Dereye göle kaz konup !

ÜĢinĢi Bala :/Üçüncü çocuk:

Asır salıp Ģuvakta/Zıplayıp güneĢ ıĢığı altında,

Kozı-laktar oynaydı,/Kuzular oğlaklar oynar,

Sıldır kağıp bulak ta/ġırıl Ģırıl akıp pınar da,

Navrız toyın toylaydı !/Nevruz toyunu kutlar !

TörtinĢi Bala :/Dördüncü çocuk :

Atam sözin mendi etip,/Dedem sözünü anlamlı

kılıp,

Tuyip oyın payımdı,/Sonuçlandırıp düĢüncesini

derin anlamlı,

Ükiletip, sändetip/Nazarlık takıp, süsleyip,

Erttetip jur tayımdı./Eyerletiyor tayımı.

BesinĢi Bala :/beĢinci çocuk :

SüyinĢiler Ģabayın,/ Müjde isteyip koĢayım,

Kanat kaksın bala jır,/Kanat çırpsın çocuk

Ģarkıları,

Kuttı bolsın agayın,/ Kutlu olsun kardeĢler,

Ulıs küni jaña jıl!/Ulus günü, yeni yıl !

( Estenov 1998: 27-28 )

Page 14: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

14

Nevruzda Söylenen ġiir:

Qıs ötip, qar ketip,/KıĢ geçip, kar gidip,

ġıraylı jaz jetip,/Aydınlık yaz gelip,

ġaruanı kenelgen/Ġçin rahatlayıp,

Meyramı ejelden/Bayram olan ezelden,

Quttı bolsın, bul Navrız!/Kutlu olsun bu Nevruz!

( Devlet Naskalı : 1999: 49 )

Oyun tekerlemesi :

Tındañızdar, tındañızdar!/Dinleyiniz dinleyiniz

Toy dabılın kağıp turğan,/ Toy davulunu çalıp

duran,

Mina biz ben,/ Buradayız iĢte biz,

Estimegen, estinder,/ Dinlemeyenler dinlesin!

Navrız toyı bastaladı,/Nevruz toyu baĢladı,

Bul orında turmanlar./Buralarda durmayınız .

( Çınar 2000: 452 )

Kıdır Ata ile ilgili ölen:

Samalık samalık/Samalık samalık,

Kök kus közin astı ma?/Gök kuĢ gözünü açtı mı ?

Ayağın jerge bastı ma?/Ayağını yere bastı mı ?

Samalık samalık/Samalık samalık

Kap tavının kök kusu/Kaf Dağı’nın gök kuĢu

Çigirdi me, kördin be?/Uçtu mu acep, gördün mü

?

Samalık samalık/Samalık samalık

Jana jıl jarılka,/Yeni yıl ortaya çık

Eski jıl esirke./Eski yıl gidiver

( Çınar 2000: 451 )

KAYNAKÇA

A.g.e., s.4; S.Kaliyev, M.Orazayev, M.Smayılaca,

Kazak Halklarının Örf ve Adetleri, Almaata,1994

Álimkulov, B- Abdirahmanov, E., Küvey Keltır,

Kız Uzat Toyındı Kıl, Almatı 1994

Çay, Abdulhalûk, Türk Ergenekon bayramı

Nevruz, TKAE Yay., Ankara 1993

Çetin, Ġsmet, Çetin, AyĢe Yücel, Türk Dünyasında

Nevruz Ansiklopedisi, Kazakistan’da Nevruz,

Ankara, 2004

Çınar, Ali Abbas, “ Kazak Türklerinde Nevruz” ,

Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası

Bilgi ġöleni, AKM Yay., Ankara 2000, s.447-455

Estenov, Arasanbay, Navrız Toyı, Almatı 1998

Genç, ReĢat, “ Türk DüĢüncesi, DavranıĢı ve

Hayatında Renkler ve Sarı, Kırmızı, YeĢil” , Türk

Dünyasında Nevruz Ġkinci Bilgi ġöleni, AKM

Yay., Ankara 1996, s.41-48

Ğabdulın, Melik, Kazak Halkının Avız Ádebiyeti,

Almatı 1996

Ġbrayev, ġakir, “ Kazak Folklorunda Nevruz” ,

Türk Dünyasında Nevruz Ġkinci Bilgi ġöleni,

AKM Yay., Ankara 1996, s.189-198

Ġbrayev, ġakir, “Nevruz Bayramının Kazak

Türklerinde Kutlanması Ve Onun Eski Türk

Felsefesiyle Bağlantısı” , Tür Dünyasında Nevruz

Uluslar Arası Sempozyumu Bildirileri, AKM

Yay., Ankara 2000

Ġbrayev, ġakir, Nevruz ve Renkler, Kazak

Folklorunda Nevruz, Ankara, 1996

KadaĢeva, karlıgaĢ “ Kazakistan’da Nevruz

Bayramı” , Türk Dünyasında Nevruz Dördüncü

Uluslar Arası Bilgi ġöleni, AKM Yay., Ankara

2001, s.101-105

KadaĢeva, KarlıgaĢ, “ Kazak Medeniyetinde

Semboller” , Türk Dünyasında Nevruz Ġkinci Bilgi

ġöleni AKM Yay., Ankara 1996, s. 95-97

KadaĢeva, KarlıgaĢ, Türk Dünyasında Nevruz

Dördüncü Uluslarası Bilgi ġöleni, Kazakistan’da

Nevruz Bayramı, Sivas, 2001

Köse, Nerin, Kazaklar’ın Gelenek-Görenekleri ile

Ġnanç ve Pratikleri, Ankara 2001

Mincanulı, Nığmet, Kazaktıñ Miftik Añızdarı,

Urumçi 1996

Rustemov, Muhammedcan, Gelenegi Koruyabil,

Çimkent 1993.

Turan, Ahsen, Türkili Nevruz Özel Sayısı,

Kazakların Millî Bayramı Nevruz

Türk Dünyası Nevruz ġiirleri Antolojisi, 2004

Page 15: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

15

KIRGIZLARDA NEVRUZ

Muhammet Emin ÇEVĠK

Milletleri meydana getiren temel

unsurlardan biri kültürdür. Kültür bir toplumun

maddi ve manevi değerlerinin bütünüdür. Dil,

inanç sistemi, örf ve âdetler, edebiyat ve sanat

kültür unsurları olarak kabul edilir. Bu kültür

unsurları bölge bölge az da olsa farklılık gösterir.

Bu farklılıklar kültürlerde zenginliği ortaya

çıkarmaktadır. Nevruz (Ergenekon) Bayramında

bu zenginliği çok rahat bir Ģekilde görebiliriz.

Doğu Türkistan’dan Sibirya’ya, Sibirya’dan

Türkistan’a, Türkistan’dan Kafkaslar’a,

Kafkaslar’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan

Balkanlar’a kadar kısacası Türk milletinin

yaĢadığı bütün coğrafyalarda kutlanmasına

rağmen hepsinde ufak tefek değiĢiklikler göze

çarpmaktadır. Bu da bize Türk kültürünün

zenginliğini göstermektedir.

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi.

Kırgızlarda beĢ tane millî bayram

bulunmaktadır. Bu bayramlar Türkiye Türklerinde

olduğu gibi dinî, mahallî ve millî olarak

ayrılmamaktadır. Hepsine birden millî bayram

denmektedir. Bu bayramlar; Nooruz”Nevruz”

Çeçkor“Güz Bayramı” ÜlüĢ“Yayla Bayramı”

Orozo Ayt“Ramazan Bayramı” ve Kurman

Ayt“Kurban Bayramı”dır. Ġlk üç bayram Kırgızlar

arasında Müslüman olmadan önceki devirlerde de

kutlanılmıĢtır. Fakat bu bayramlar arasında en

coĢkulu, bütün halkın ve devlet erkânının katıldığı

bir bayram vardır ki bu da Nevruzdur. Nevruz’un

ortaya çıkıĢı ile ilgili Kırgız Türkleri arasında

rivayetler vardır. Bu rivayetlerden birisi Ģu

Ģekildedir: “Ġshak babamızın oğlu Türk babamız

büyüdüğünde Calalayın isimli birisinin Nevruz

adındaki kızıyla evlenmiĢ. Bu ikisinin düğünü Çıñ

Kuran ayında, yer yeĢillenmeye baĢladığı zaman

olmuĢtur. Bu gün 24 Mart’a denk gelmektedir.

Bundan dolayı kutsal gün, Türk babamızla Nevruz

annemizin miras bıraktığı bu toy, doğudaki

Müslüman halkın da büyük bayramı olarak

kutlanmaktadır. Bu bayram, annemiz

Nurnevruz’un adına, hatırasına Nevruz olarak

adlandırılmaktadır”(Karatayev 1995:230-231).

Nevruz, bütün doğu toplumlarında, baharın

baĢlangıcı, yeni bir hayata baĢlama olarak görülse

de aynı zamanda Kırgızlar için Nevruz, hayat

bulan bir baharın, emeğin, iyi dileklerin, birlik ve

Page 16: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

16

beraberliğin, hayırseverliğin, cömertliğin, bol ve

bereketli bir sofranın sembolüdür.

Nevruz, diğer boylarda olduğu gibi Kırgız

kültüründe de yeni yılın baĢlangıcı olarak kabul

edilir. Yüzlerce yıldır var olan bu inanç ve

kutlamanın ne zamandan beri var olduğuna dair

elimizde bir belge olmamasına rağmen Çin’deki

Tan Ġmparatorluğu zamanında yazılmıĢ bir kitapta

yer alan “Kırgızdardın cıl esebinde cıl bası

Nooruz (Kırgızların yıl hesabında yılbaĢı

Nevruz)” ifadesinden bu geleneğin 581-618

yıllarında Çin kaynaklarında geçtiğini ve

Nevruzun bu dönemden itibaren kutlanıldığını

biliyoruz. Bir kültürün sahiplenilmesi için millet

tarafından en az bir asır boyunca coĢkulu bir

Ģekilde kutlanılması ve belli bir ritüellerinin

ortaya çıkması gerekmektedir. Bundan dolayı biz

bu tarihi bir veya iki asır daha geri çekebiliriz.

Kırgız Türkleri Nevruz kutlamalarına en az

bir hafta önceden ön hazırlık ile baĢlarlar. Genci

yaĢlısı bu bayrama oldukça önem verir. Yeni

kıyafetler alınır, boz üyler tamir edilir, kötü

görünen ağaçlar budanarak daha estetik bir hale

getirilir ve en güzel yemekler bu güne saklanır.

Tabi bunlar yapılırken halk ozanları da Nevruz’a

özel Ģiirler söylerler.

Nevruz için Kırgızlarda çok önemli iki

yemek vardır. Bu yemekler “sümölök” ve

“köcö”dür. Bunların yanında beĢ tane daha yemek

yapılır fakat en çok önem verileni bu iki yemektir.

Sümölöğün ne Ģekilde ortaya çıktığıyla ilgili

Kırgız Türkleri arasında bir rivayet vardır. Bu

rivayette Ģunlar anlatılmaktadır: Çok eskiden halk,

yazın birinci Çıñ Kuran“Mart” ayında büyük bir

açlıkla karĢı karĢıya kalır. Birçok insan ölür,

hayvan sürüleri de telef olur. Herkes elinde kalan

son yiyecek kırıntılarını bir araya getirip bir

yemek yapmaya karar verirler. Kimi bir tutam un,

kimi birkaç tane buğday, kimi bir kaĢık yağ,

kimisi de birkaç erik kurusu vb. getirip büyük bir

kazana malzemeleri doldururlar. Malzemelerin

üstüne bolca su konup, ateĢ yakılır. Bu sırada

kazanın baĢına dokuz çocuğu ile dul bir kadın

gelir. Ağlamaklı bir Ģekilde, kendisinin kazana

koyacak bir yiyeceğinin olmadığını söyler ve

dokuz yuvarlak taĢı iyice temizleyip kazana atar.

Page 17: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

17

Çocuklarını bu Ģekilde avutmak istediğini söyler.

Ardından da “Bismillahirrahmanirrahim, bizleri

yaratan Allah, halkıma tokluk ve refah getir”

diyerek yakarıĢ yaparlar. Kazanın kaynamaya

baĢladığı sırada açlıktan ve ağlamaktan yorulan

çocuklar uykuya dalmıĢlardır. Bir müddet sonra

kazandaki güzel yemeklerin kokusu etrafa yayılır

ve halk bu duruma oldukça fazla sevinir. Kazanda

tatlı ve doyurucu bir yemek ortaya çıkar. Yemek

soğuyup dinlendikten sonra dul kadın iĢaret

parmağı ile yemeği on ikiye böler. Halkı açlıktan

kırılmaktan kurtaran, içindeki taĢların mucizevî

Ģekilde yemeğe dönüĢen bu yemeğe “el sümölök”

adı verilir. Yemeğin ilk yapıldığı yaz büyük bir

bolluk ve bereket meydana gelir. Kırgız Türkleri,

bu günü ve bu yemeği mübarek bilip, açlık

afetinden kurtulmak için her yıl sümölök yapmaya

baĢlamıĢlardır. Böylece sümölök, yeni yılın kutsal

yemeği haline gelmiĢtir.

Bu efsane dilden dile kuĢaktan kuĢağa

aktarılarak, asırları aĢarak günümüze kadar

gelmiĢtir. Günümüzde Kırgız Türkleri sümölöğü

Ģu aĢamadan geçirirler. Sümölök yemeği için

günümüzde hazırlıklar on ile on beĢ gün önceden

baĢlar. En baĢta 250 veya 350 gr. buğday iyice

temizlenir, yıkanır ve bir kabın içine konur. Bu

kaba su koyarak buğdayın bir gün suda beklemesi

sağlanır. Ertesi gün buğday tekrar temizlenir.

Temizlendikten sonra sofra bezinin üstüne

buğdaylar iyice yayılır ve üstüne de bir örtü atılır.

Kurumaması için arada sırada üzerine su serpilir

ve oda sıcaklığında muhafaza edilir. Buğday

filizleri üç-dört santim büyüklüğe ulaĢınca havana

alınır ve un yapılır. Hazırlanan un bir kaba

alındıktan sonra üstüne su eklenir. Nevruz’un ilk

gecesi, etrafta itibar gören büyükleri sümölök

yapılan eve davet edilir. Onlarda ellerinde bulunan

malzemeleri erik, kuru üzüm vb. alıp gelirler.

Getirilen yiyeceklerde önemli bir ritüel havasında

dikkatli bir Ģekilde havanda dövülür ve sıra ateĢin

yakılmasına gelir. Nevruz’un ilk sabahında

yakılan ateĢ ertesi günü yakıldığı saate kadar

harlanır ve sönmesine izin verilmez. Kazana yağ

ve tokoç“mayalı hamurdan yapılır aynı zamanda

kazanda piĢirilen kalın ekmek türü” konur. Bu

iĢlemler yapılırken aksakallı büyükler Kuran

okumaya baĢlarlar. Kazana dul kadının koyduğu

gibi yuvarlak taĢlar iyice temizlendikten sonra

ilave edilir. Sümölök iyice koyulaĢıncaya kadar

piĢirilir. Kazanın kapağı açılmadan önce bölgenin

önemli dedeleri ve nineleri Allah’a Ģükretmek için

Page 18: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

18

ve milletin iyiliği için yakarıĢ ederler ve kazanın

kapağını yakarıĢın ardından dikkatlice açılır.

Yemek tabaklara veya kaplara bölünür azıcık

soğumasını bekledikten sonra ise misafirlere

sunulur. Yemek yendikten sonra oyunlar ve

türkülere genci yaĢlısı katılım gösterir. Bu

ziyafetten sonra ise hep birlikte Ģu sözler dökülür

ağızlardan:

Sümölök bugün kaynatıp/ Bugün sümölök

kaynatarak

BeĢene terim sürtömün/ Alın terimi siliyorum

Iymanı bugün kütömün/ Ġmanımız bugün artıyor

Baktıbız bugün açılsın/ Bahtımız bugün açılsın

Irızkı-keĢik çaçılsın/ Rızkımız talihimiz saçılsın.

Kırgızların Nevruz gününe özel yaptıkları bir

diğer yemek ise Köcö veya Çon Köcö diye

adlandırılır. Bu yemek de yine buğdaydan yapılır.

Diğer bir özelliği ise yedi ailenin birleĢmesiyle

yapılmakta ve bu yedi ailenin kıĢtan arta kalan

yiyecekleri de köcö’nün yapımında kullanmasıdır.

Kırgız Türklerinde Nevruz ile ilgili

yemekten baĢka ritüellere bakmak gerekirse

tütsüleme olayı oldukça önemli ve yaygındır.

Kırgız Türkleri arasında ayin esnasında yapılan

ardıç ağacı ile alastoo“alazlamaları, tütsülemeleri”

yapılır. Belli ağaçların koruyucu ve arındırıcı

niteliğine inanılır. Bu inanç bize ağaç kültünden

mirastır. Alazlama esnasında ağaç kültü ile ateĢ

kültü bir arada görülür. Tütsüleme sırasında:

Alas, alas/ Halas halas

Ar baleeden kalas/ Her beladan uzak

Eski cıl ketti/ Eski yıl gitti

Cañı cıl keldi/ Yeni yıl geldi

Alas alas/ Halas halas

Aydan aman/ Aylardan sağlıklı

Cıldan esen/ Yıllardan esen

CakĢılıktı Teñir berer/ Ġyiliği Tanrı verir

Carık kündü kenen berer/ Aydınlık günü bolca

verir

Oroobuz dañga tolsun/ Anbarımız buğday dolsun

Oozubuz nanga tolsun/ Ağzımız ekmekle dolsun

Alas alas/ Halas halas

bu sözler hep bir ağızdan coĢkulu bir Ģekilde

söylenir. Bu ritüele alastoo adı verilir. Kırgızlarda

günümüzde de ardıç ağacı kutsal ağaç olarak

yerini korumakta ve Kırgızların yeni eve

taĢınmadan önce ve salgın hastalıklar sırasında

ardıçla tütsü yapmaları, özellikle onu yeni doğmuĢ

bebeğin beĢiği için malzeme olarak seçmeleri de

Page 19: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

19

ardıç ağacının kutsal

niteliğindenkaynaklanmaktadır. Ayrıca tek bitmiĢ

ardıçağacına mazar“kutsal yer”denilir ve özel

amaçlı

ziyaretler gerçekleĢtirilir. Bez parçaları bağlanır

ve dilek tutulur. Ağaçlara bez parçası bağlayarak

dilek tutma geleneği bizim ilk inancımız olan Gök

Tanrı inancından kalan bir mirastır. Ağaçlara bez

parçaları bağlayarak dilek tutmaları ve çocuğu

olmayan kadınların tek biten ardıç ağacının

altından geçmeleri Kırgız Türklerinde olduğu gibi

Anadolu Türklerinde de oldukça yaygındır.

Nevruz’un yenilenme, arınma özelliği

kendini ateĢle ifade etmesine sebep olmuĢtur. Bu

da bize ateĢ kültünü iĢaret etmektedir. AteĢ kültü

Nevruz kutlamalarında karĢımıza Ģu Ģekilde

çıkmaktadır. Büyük meydanlarda ulu ateĢler

yakılır ve küçük-büyük, kadın-erkek demeden

ateĢten atlanılır. Kırgız Türklerinin ateĢten

atlarken söylenen:

Senin kızıl nurun bana gelsin

Benim kötü hastalığım sana geçsin

yakarıĢları, insanların ateĢin yok edici gücüne de

inandıklarını gösterir. Dünyanın yenilendiği ve

yeni yılın bu ilk gününde, kendilerini fiziki ve ruhi

yönden arındırmak için ateĢe baĢvururlar. Aynı

zamanda yeni yıla canda ve gönülde arınmıĢ

olarak girme isteklerini yerine getirmiĢ

olduklarına inanırlar.

Kırgız Türkleri Nevruz gününde, Balban

KüröĢ, Er OodarıĢ, Köz Tanmay, Tokuz Korgool,

Arkan TartıĢmay, Cöö CabıĢ ve Corgo adlı

oyunları oynar. BaĢka oyunlar da vardır fakat bu

yedi oyun en çok sevilen ve ilgi gören oyunlardır.

Balban KüröĢ“Pehlivan GüreĢleri”, belden

üst kısmı çıplak olarak, bele bağlanan kemerden

tutmak suretiyle ve gruplar halinde yapılan güreĢe

denir.

Er OodarıĢ“At Üstünde Yapılan GüreĢ”,

Kazak ve Kırgız Türkleri arasında yaygın bir

Page 20: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

20

Ģekilde oynanır. Belden üstü çıplak olan gençler,

güreĢin baĢlamasıyla birlikte birbirlerinin attan

düĢürmeye çalıĢırlar. Oyun 10- 15 dakika sürer.

Bu süre zarfı içerisinde kazanan olmaz ise

güreĢenlerin yerine yenileri geçer. Birinin attan

düĢmesiyle oyun son bulur ve atta kalabilen vaat

edilen ödülü almaya hak kazanır.

Köz Tanmay “Kör Ebe”, Türk dünyasının

hemen hemen her yerinde oynanan bir oyundur.

Önce sayıĢma yapılır ve ebe belirlenir. Seçilen

kiĢinin gözleri bağlanır ve diğer kiĢileri

yakalaması esasına dayanan bir oyundur.

Tokuz Korgool, satranç, dama ve dokuz

taĢ vb. gibi oynanan bir tür oyun çeĢididir.

Arkan TartıĢmay“Ġp Çekmece” oynayan

kiĢilerin kollarının güçlü olması gereken bir

oyundur. Oyuncular iki grubu ayrılır ve ellerine ip

verilir. Ġp çekilerek rakibin çizgiyi geçmesini

amaç edinen bir oyundur. Çizgiyi geçen takım

yenilmiĢ kabul edilir.

Cöö CabıĢ“Yaya SavaĢ”, bir çeĢit savaĢ

oyunudur. Yaya ve mızrakla oynanır. Oyunda

büyük çaplı yaralanma olmaz.

Corgo“At YarıĢı”, Köz Tanmay da olduğu

gibi bu oyun da hemen hemen bütün Türk

dünyasında karĢımıza baĢka isimlerle çıkar.

Kunan olarak adlandırılan üç yaĢını geçmemiĢ

tayların yürüyüĢ yarıĢmasıdır.

Oyunlara, yemeklere ve günlük hayatın

bazı bölümlerine etki eden Nevruz’un edebiyatı

etkilememesi düĢünülemez. Buna bir örnek olarak

Kırgız edebiyatında, Nevruz ile ilgili:

Keldi Nooruz-cañı cıl/ Geldi Nevruz- Yeni Yıl

Keremetin taanı, bil,/ Kerametini tanı, bil,

Babalardın cañı bul/ Ecdadın canı bu

Bardık körkü, Ģanı bul/ Varlığın güzelliği, Ģanı bu.

Kün men tün teñ bügün/ Gündüz ile gece denk

bugün

Külkü kütöt el bügün/ Güler, eğlenir halk bugün

Tamırınan kan dürgüp/ Damarından kan yürüyüp

Tamılcıyt ay, cer bügün./ Renklenir ay, yer bugün.

Kıdır Ata bata ber/ Hızır Baba dua et

Kırman tolup aĢa ber/ Harmanlar dolusu ver

Page 21: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

21

Umay-ene bata ber/ Umay-Ana dua et

Uuç uzarıp aĢa ber/ Avuç dolusu ver

Kadır tündü süröp öt,/ Kadir gecesini sürüp geç,

Kabagıñdan kün öböt/ Gözkapağından güneĢ öper

Attap barsak aylına/ Gitsek köyüne

Suna körgön sümölök./ Sunar sümölök.

Alas, alas, alas/ Halas, halas, halas

Ar baleeden kalas/ Her beladan uzak

Can bütgöndün baardıgı/ YaratılmıĢ canların hepsi

CakĢılıkka canaĢ./ Ġyilikle yanaĢ.

(Nadirova 2002:117)

Ģiirler bulunmaktadır.

Kırgız Türkleri Sovyet rejimine girene

kadar Nevruz’u ellerinden geldiğince iyi bir

Ģekilde kutlamıĢlar ve heyecanı canlı tutmuĢlardır.

Sovyet rejimi idaresine girildikten sonra ise bu

bayram kısa bir süre sonra kutlanması

yasaklanmıĢtır. Rejimin bu bayramı

kaldırmasındaki sebep ise toplumdaki birlik ve

beraberliği pekiĢtirmesidir. Bu tip beraberlikler

Kırgız Türklerinin gelenek ve görenekleri

yaĢatmasına sebep olmaktadır. Fakat Nevruz

yasaklansa bile Kırgız Türklerine aĢırı bir etki

etmemiĢtir. Çünkü günümüz Kırgız topraklarının

büyük bir çoğunluğu dağlık bölgedir. Dağlık

bölge olduğundan dolayı ĢehirleĢme çok fazla

yaygınlaĢamamıĢtır. ġehirleĢmenin yaygın

olmayıĢı ise rejimin her yere istediği gibi anında

müdahale etmesini kısıtlamıĢtır. Bu açıklıktan

yararlanan Kırgız Türkleri Nevruz’u özgürce

kutlayamasalar da dağlarda küçük gruplar halinde

bu geleneği yaĢatmıĢlardır. Sovyet rejiminden

Kırgızistan Cumhuriyetine kadar olan sürede

Nevruz yasaklansa da devletlerini eline alan

Kırgız Türklerinin neredeyse ilk iĢi Nevruz’u

resmi tatil ve millî bayram olarak kabul etmeleri

olmuĢtur. 1 ġubat 1991 yılından itibaren yılın 21

Mart’a rastlayan günde Nevruz

canlandırılmaktadır.

Nooruz kuttu bolsun!

KAYNAKÇA

Karatayev, Olcabay, Kırgız Tarihi ve Nevruz,

Türk Kültüründe Nevruz Uluslar Arası Bilgi

ġöleni Bildirileri,(20-22 Mart 1995, Ankara),

Ankara 1995.Nadirova, Anarhan, Nevruz

Mayramında Aytılgan Tilekter, Türk Kültüründe

V. Uluslar Arası Bilgi ġöleni Bildirileri, (15-16

Mart 2002, Diyarbakır), Ankara 2002.

Oğuz, Öcal, Kırgızların Kutladığı Bayramlar ve

Nevruz Pratikleri, Nevruz ve Renkler, Ankara

1996

Çay, Abdulhaluk, Ergenekon Destanı ve Nevruz

Bayramı 4.Baskı, Ankara 1991.

Türk Dünyası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara

2004

Arslan, Ensar, Nevruz Geleneği

Kutlu, Sönmez, Kırgız Türklerinde Nevruz

Kutlamaları

Kaya, Doğan, Nevruz Geleneği ve Kırgızlarda

Nevruz

Çetin, Emrah, Türk Dünyasında Ortak Kültür

Mirası: Nevruz

Page 22: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

22

ÖZBEKĠSTAN'DA NEVRUZ BAYRAMI

Fatih ERTÜRK

Nevruz Bayramı, Türk milletinin yüzyılları

aĢmıĢ en eski bayramlarından biridir. Nevruz,

kelime anlamı olarak “Yeni gün” anlamına gelir

ve milli, dinî duyguların, inançların, örf ve

âdetlerin uygulandığı, sergilendiği, bir toplumda

millet olma Ģuurunun Ģekillendiği, kuvvetlendiği

günlerdir. Nevruz Bayramı, Türk milli kültüründe

baharın habercisi olarak kabul edilir ve Türk

milleti için mukaddes bir hususiyet arz eder.

Türkler baharın geliĢini, tabiatın canlanıĢını

anonim ve yazılı dönemlerde destanlarda,

masallarda, türkülerde baharın yemyeĢil örtüsünü

coĢkunlukla dile getirmiĢlerdir. Ulu âlim KaĢgârlı

Mahmud“bayram” kelimesini Türk kültürü

açısından mühim bilgiler ihtiva eden Divânu

Lügati't-Türk’te “bedhrem” halk arasında gülme

ve sevinme, bir yerin ıĢıklarla çiçeklerle

bezenmesi ve orada sevinç içinde eğlenilmesi

olarak tanımlar. Diğer bir âlim Yusuf Has Hacip

ise Kutadgu Bilig adlı eserinde oldukça canlı

tabiat tasvirleri yaparak baharın geliĢine, ağaçların

yeĢillenmesine, tabiatın çeĢitli renklerle

süslenmesine yer vermiĢtir.

Nevruzun oluĢumunda Ergenekon

Destanı’nın büyük bir payı vardır. Destanda

düĢmanlar Türkleri hile ile yener ve Türklerin

çoğu ya öldürülür ya da tutsak edilir. Kurtulanlar

kimsenin bilmediği, adını duymadığı dağlık,

verimli topraklara sahip olan Ergenekon’a gelirler.

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi.

Türkler bu bölgede güçlerini toplar, kuvvetli hale

gelip nüfuslarını arttırırlar. Buradan çıkmak

istediklerinde etrafın demir dağlarla çevrili

olduğunu görürler, bunun için büyük ateĢler yakıp

dağları eritirler ve tekrar eski yurtlarına dönerler.

ĠĢte Türk kültürüne göre nevruz, takvim baĢlangıcı

olan Ergenekon’dan çıkıĢ günüdür.

ÇıkıĢ gününden beri yeni yılın baĢladığı

gece Köktürkler için bayram sayılır. Bir parça

demiri ateĢe salıp kızdırırlar. Önce kağan bunu

kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver ondan

sonra beyler de öyle yaparlar ve bunu mukaddes

bilirler, böylece Tanrıya ĢükretmiĢ olurlar. Eski

Türk boylarında da nevruz; eğlenceler, piĢirilen

özel yemekler, oynanan oyunlar, güreĢ

müsabakaları, musiki makamları ile karĢılanır.

Türklerin sanat, edebiyat, spor ve musiki

dallarının hepsinin baharın geliĢi ile sergilendiği

bir bayramdır. Bayramda sarı, kırmızı ve yeĢil

renklerinin özel anlamları vardır. ĠnanıĢ ve varlık

dünyasını yorumlayıĢ sonucunda yeĢil; dirilik,

tazelik ve gençlik, sarı; hükümranlık, kırmızı;

Tanrı, koruyucu ruh, hürriyet ve bağımsızlığı

temsil eder. Bu renklerin birleĢmesi ise tabiatın

diriliĢini, yeni yılın geliĢini temsil eder.

Page 23: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

23

Özbekistan’da da Nevruz çok eskiden beri

kutlanmaktadır. Bir zamanlar Türkistan’da hüküm

süren Makedonyalılar, Araplar, Moğollar sonra ise

Ruslar nevruzu tüm baskı ve yasaklamalara

rağmen engelleyememiĢlerdir. Sovyet Sosyalist

Cumhuriyetler Birliğinin yetmiĢ yıllık hâkimiyeti

döneminde nevruz, köylü ve zanaatçılar tarafından

dar bir çevrede aile bayramı olarak

kutlanabilmiĢtir. Asırlardır Özbek milletinin

ruhuna yerleĢmiĢ olan örf-âdetler, gelenek-

göreneklerden biri olan Nevruz Bayramı da sıkı

takiple yasaklanmıĢtır. Umumi basın

vasıtalarında, kitaplarda nevruz kelimesini

kullanmak yasak olarak kabul edilmiĢ, içinde

nevruz kelimesi bulunan kitaplar tüm

kitapçılardan, okul ve kütüphanelerden toplanmak

suretiyle nevruz kutlamaları yok edilmiĢ ve halka

unutturulmaya çalıĢılmıĢtır, ancak bu çabalar halk

tarafından kabul görmemiĢtir.

Nevruz, Özbek Türkçesinde “navroz” diye

söylenir. Hem milli hem de dinî bir bayramdır ve

diğer bayramlara göre daha gösteriĢli geçer. Sarı,

kırmızı, yeĢil bayraklarla caddeler renk renk

donatılır. Gök renginde mavi bayraklar

özgürlüğün sembolü ve ak bayraklar da

doğruluğun sembolü olarak asılır. Ak sakallı

babaların ve ak yazmalı anaların huzuruna çıkılır

ve hürmet edilir.

Özbekler geleneksel merasimlere büyük

önem verirler. BeĢik toyu, sünnet toyu, tokız toyu

(niĢan), üy kurma toyu (evlenme), toğulgen kün

(doğum günü) ve kutama yemekleri “avkatlar” ile

merasim adabını en iyi Ģekilde yaĢatırlar. Ayrıca

“Ayaller Küni” (Kadınlar Günü), Anneler Günü,

Babalar Günü, Öğretmenler Günü, Müstakilliyet

Bayramı (Bağımsızlık Bayramı), Ğalebe Küni de

resmî olarak kutlanır.

Nevruza günler öncesinden hazırlanan

Özbekler arife günü sümelek (bulamaç)

kazanlarını kurarlar. Gençler, uyumadan sabaha

kadar ateĢin etrafında eğlenirler koĢmalar, türküler

söylerler. Her Özbek en az on kadar Ģiir “yâddan”

yani ezberden okumasını bilmelidir. Merasimlerde

“tok ekesi” kime söz verirse, o kiĢinin Ģiir

okuması gelenekseldir.

Page 24: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

24

Nevruz Duası

Eski yıl getti

Yeni yıl geldi.

DaĢkazanlar dizilsin

Sumalaklar süzilsin

Buğdaylar piĢib çok ölsun

Emeğimiz as ölsun

Ana yurdumuz bağ ölsun

Puzki ruzimiz dağ ölsun.

Özbekistan 1 Eylül 1991 yılından itibaren

bağımsız olduktan sonra Nevruz Bayramı milli

bayram olarak kabul edilerek o gün resmî tatil

olarak ilan edilmiĢtir. Günümüzde ise

Özbekistan’da Nevruz Bayramı bütün canlılığıyla

yaĢamakta ve yaĢatılmaktadır.

Özbekistan’da Nevruz

Nevruz oyunları, Nevruz yemekleri,

Nevruz türkü ve Ģarkıları, Nevruz dansları,

Nevruz giyimleri her biri kendi kelime anlamlarını

aĢacak kadar sayısız gelenekle çevrelenmiĢtir.

Nevruz günü insanlar birbirlerine Ģeker,

bal ve tatlı hediye ederler. Bu yeni yıl boyunca

hayatınız Ģeker kadar tatlı olsun, bal gibi tatlı

olsun anlamındadır. Nevruz günü insanlar ayrıca

birbirlerine çiçekler hediye ederler, “güzel olun”,

“çiçek gibi olun” demektir. Nevruz günü insanlar

birbirlerine su serperler. Bu; “Yıl boyunca su çok

olsun, problem olmasın.” demektir. Yine tatlılar

yemek, birbirlerine tatlı hediye etmek eski

âdetlerdendir. Nevruz günü birbirlerini

kucaklama, kutlamadan ve konuĢmaya

baĢlamadan önce üç kaĢık bal yalamak, yeni

tanesi alınmıĢ taze zeytinyağını sürmek en eski ve

güzel âdetlerdendir. Hastaları görmek ve hediyeler

vermek, yaĢlı kiĢileri ziyaret etmek, tabiata,

güneĢe, çiçeklere, ağaçlara, dağlara, sulara, göğe,

mal (koyun), ata selam vermek, onlar hakkında

Ģarkılar söylemek bir gelenektir.

Ali ġir Nevâî nevruz için Ģu mısraları

iĢlemiĢtir:

“Her dünün kadr ölübon,/Her günün nevruz

olsun.”

Nevruz türküleri, koĢukları, destanları,

atasözleri, oyunları, müzik, dans, kukla, bahĢiler,

atıĢuvları (Tartisuv; atıĢma) manalı ve eskidir.

Çolpan’ın Andican’da yazdığı Ģiiri

“Bayçiçek”

Bayçiçekning balası, / Bayçiçeğin yavrusu,

Açdı yüzini,/ Açtı yüzünü,

Suvga çıkkan hâlesi/Suya düĢen halesi

Kördi kızını!/Gördü kızını!

Bayçiçekning balası/Bayçiçeğin yavrusu

Yetimça bir kız./Yetim bir kızcağız. Uning ügay

anası,/Onun üvey anası,

Page 25: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

25

Cüda yaman tez!/Çok fazla aceleci!

Bayçiçekning balası,/ Bayçiçeğin yavrusu,

Yulib alındı./ Koparılıp alındı.

Yurtning kozı âlasi,/ Yurdun ala kuzusu,

Cüda sevindi!/ Çok sevindi!

Bayçiçekning balası,/ Bayçiçeğin yavrusu,

Her üyda küldi./Her evde güldü.

Gödaklarning haltası,/ Bebeklerin çantası,

Nan bilan toldı./ Ekmekle doldu.

Ev sahibi çocukları karĢılamaya çıkarken:

Otırıp çıkıng,/ Oturup çıkın,

Otırıp çıkıng,/Oturup çıkın,

Yağaç tavakni toldırıb çıkıng./Tahta leğeni

doldurup çıkın.

KaĢgarlı Mahmud' tan bir dörtlük:

KıĢ yay bile tokuĢtı,/ KıĢ yazla vuruĢtu,

Kınğır közün bakıĢtı,/ Kızgın gözle bakıĢtı,

TutuĢkalı yakıĢtı,/ TutuĢmak için yaklaĢtı,

Utgalımat ograĢur./Birbirini utmağa uğraĢır.

Nevruz, Özbekistan’da “kazan doldu”,

“sofra açıldı” âdetleri ile baĢlar ve “nevruz geldi”,

“çarçilar cakiruvi” ile devam eder.

“Kazan doldu” Özbeklerin en eski

âdetlerindendir. Bu âdette büyük bir kazan kurulur

ve sofra (Nevruz sofrası) hazırlanır. Bu âdet 21

Mart-22 Mart gecesi yapılır.

Büyük bir kazanda yapılan pilav ve gök aĢı

komĢulara, mahalle sakinlerine dağıtılır. Sofra için

her kim ne bulursa büyük kazana atar veya Nevruz

sofrasına koyar, “Kazan toldı” (Sofra doldu)

tamamlanınca “Kazan dönderildi” (Sofra bitti)

merasimi baĢlatılır.

Adetlere göre her evde yemekler piĢirilir

ve bu bayramın meĢhur tatlısı sümelek (sumalak)

hazırlanır. Sümelek sadece nevruza özgü bir

yemektir. Özel olarak filizlendirilmiĢ buğday,

arpa, darı gibi hububatlardan yapılan karıĢıma altı

çeĢit malzeme daha eklenerek büyük kazanlarda

yapılan sümelek, törene katılanlara dağıtılır.

Kadın-erkek, zengin-fakir, yaĢlı-genç demeden

herkes aynı kazandan sümelek yer. Aynı ateĢten

atlarlar. Dargınlar barıĢır. EĢitlik, dostluk,

paylaĢma Nevruz Bayramı’nın temelini oluĢturur.

Nevruzda ölmüĢ yakınların ruhu için

Kur’an okunur. Kabirlerin üstü ve çevresi

temizlenir. Evler onarılır ve temizlenir. Mahalle

komiteleri kültürel faaliyetler, oyun ve eğlenceler

düzenlerler. ġairler, Ģiir Ģölenleri düzenler, yaĢlılar

sohbetler yaparlar. Halk, bu nevruz eğlencelerine

"Seyil Eğlenceleri" adını verir ve Seyil Yerleri;

dönme dolaplar, çalgıcılar, beççeler, seyyar

Page 26: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

26

satıcılarla dolar. Nevruzun birinci günü, halk çadır

çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar.

Özbekistan’daki nevruz sofrası çok

zengindir. Âdetlere göre nevruz günü sofraya 7

parça ağaç koyulur. Bunlar;

1- Mecnun dalı parçası

2- Zeytin dalı parçası

3- Behi (Ayva) dalı parçası

4- Yanğak (Ceviz) dalı parçası

5- Badumu darehti dalı parçası

6- Dısta dalı parçası

7- Anar (Nari) dalı parçası

Nevroz-i Alam Sufra Alkiş Duası

“Amanlik hey amanlik

Etdik Nevröza

Unutilsin yamanlik

Kut ver, rizk rüza

Yurta tinçlik söraymen

Cahana ciray

Su ayamni kutlay deb

Undirdim buğday”

“Bay çeçeğim asaldır

Bahar gözal fesildir

Gelva göğlam

Nevruzu Sumalaklar asaldir.”

Nevruz günü ervahların ruhunu Ģad etmek

için mumlar yakılır. Bayram sofrasına büyük bir

bardak su konulup içine ''Kök berg'' yani yeĢillik

konulur. Özbeklerde nevruz sofrasına “s” harfi ile

baĢlayan yedi tür yemek koyma geleneği vardır.

Bunlar; samsa, sebzi, seb, sümelek, sedana,

sevyağ, süttür. Yine bu sofraya “s” harfi ile

baĢlayan yedi tür baharat koymak Ģarttır. Bunlar;

sebzi, sepand (taĢbagatal), sib (elma), sir

(sarımsak, piyaz), sirke, seter (taĢçöp), sumah

(tatum) tohumlarından çıkan baharattır.

Bazı köylerde sib-alma, sabsis, sarımsak,

sirke, satar - daĢgul, siyahdan evrik, sancid gibi

değiĢik kombinasyonlar vardır. Yemekler

erkekler, kadınlar, yaĢlılar, gençler bir sosyal

dayanıĢma içerisinde hazırlanır.

Yemekler issik (sıcak) ve kuyuk (soğuk)

gibi gruplara ayrılır.

Ġssik (Sıcak)Yemekler: ġurba (çorba), gök

aĢ, lağman, atala, suyuk aĢ, mastava, ugra aĢ,

tabuk Ģurba, kıymali mastaba, mashörda, sut aĢ,

sümalak, halim gibi yemeklere denmektedir.

Page 27: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

27

Kuyuk Yemekler: Pelav, maĢkiçira,

Ģirgurıxnç, kaburma, acabsanda, kazı, iç karta,

narın, sevla gibi yemeklere denmektedir.

Özbek mutfağının olmazsa olmazı aynı

zamanda dünyaca ünlü bir tat Özbek pilavı da

Nevruz Bayramı’nda yemek kategorisinde önemli

bir yer iĢgal eder. Bu eĢsiz tat: Tuz, türüp (Turp),

küyruk, sarımsak, ziravar, kiĢmiĢ, domates, yağ,

su, ceviz, biber, soğan, et, nohut, pirinçten yapılır.

Nevruzda Özbek nevruz pilavını evde kadınlar,

çayhane ve bozkır gibi yerlerde erkekler yapar.

Özbek pilavı gibi büyük kazanlarda yapılan

sümalak da önemli bir tatdır.

Nevruzda geleneksel giyim tarzının

belirgin özellikleri kadınların “atlas” denilen

kıyafetleridir. Renkli ince uzun çizgiler gök

kuĢağını yansıtır, bazı kıyafetlerdeki çiçek motifi

nevruz çiçeğidir. Atlaslarda sarı, kırmızı, yeĢil

renkleri hâkimdir. Kadınların saçları uzun ve

örülüdür. Erkekler ise “Ģirhon” denilen kınına

sokulmuĢ, kabzası süslü hançerlerini takınırlar.

Nevruz oyunlarında genellikle güreĢçi gençler

güreĢ tutar, spor oyunları yapılır, kadim ata

oyunları; küpkari- ulak; genellikle kıĢın oynanan

bir oyun olsa da müsabakalar nevruz bayramında

da yapılır. Köz tanmay; “Kör Ebe”, Türk

dünyasının hemen hemen her yerinde oynanan bir

oyundur. Önce sayıĢma yapılır ve ebe belirlenir.

Seçilen kiĢinin gözleri bağlanır ve diğer kiĢileri

yakalaması esasına dayanan bir oyundur.

Tokuz Korgool, satranç, dama ve dokuz

taĢ vb. gibi oynanan bir tür oyun çeĢididir.koç

savaĢtırma, horoz savaĢtırma, bıldırcın savaĢtırma,

Ak terakmi, kök terak; bir grup halinde el ele

tutuĢup oynanan bu oyun eski zamanlardan

kalmadır ilk olarak büyükler oynasa da zamanla

çocuklarda bu oyunu oynamıĢlardır. Altin qabuq;

halat çekme, pehlivan güreĢleri ve aĢık oyunu da

oynanmaktadır. Kızlar ise talpopuk oyunu, toptaĢ,

gelin-gelin, misafir etmek, yar-yar, ev-ev

oyunları,yöresel danslar oynarlar.

Nevruz, Türkler için önemli bir ata

bayramıdır. Bütün Türkistan’da yeni yılın Ģerefine

mutluluk, sevinç hissini ifade eden çeĢitli Ģiirler,

Ģarkılar hazırlanır. Nevruz giyimleri, sofraları,

çiçekleri, Ģerbetleri, yemekleri; ekmekler, oyunlar,

âdetleri, ananeleri ile bir bayram neĢesi içinde

kutlanır.

Özbek Türkleri için bu bayram eskiden

olduğu gibi Ģimdi de güzelliktir, sevinçtir,

Page 28: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

28

emektir, gençliktir, saygıdır, sevgidir, barıĢtır,

umuttur, berekettir, ziyarettir, ziyafettir,

mutluluktur. Ne siyasi bir kutlama ne de basit bir

kutlamadır nevruz Özbekler için. Ulu bir geçmiĢ

kültürün içinde sakladığı büyük bir törendir.

Özbekistan Cumhuriyeti bu bayramı hem Ġslam

Kerimov gibi devlet büyüklerinin katılımıyla hem

de milletçe kutlamaktadır. Nevruz: Türk’ün tabiat

ile barıĢıdır.

Türkistan âleminin Nevruz Bayramı kutlu

olsun.

KAYNAKÇA

AHMEDOV, Allahverdi (2002), “Nevruz

Bayramı’nın Türk Kültüründeki Yeri ve Önemi”

ARSLAN, Ensar, Nevruz Geleneği

ÇAY, Abdulhaluk (1991), Ergenekon Destanı ve

Nevruz Bayramı 4.Baskı, Ankara

ERCĠLASUN, Ahmet Bican (2012), Türk

Lehçeleri Grameri, Akçağ Yay., Ankara

Nevruz Bayramı’nın Türk Kültüründeki Yeri ve

Önemi Konulu Makaleler, 1-4.

Türk Dünyası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara

2004

TEZCAN, Mahmut (1997), “Türk CoĢkusunun

Simgesi Nevruz”, Türk Dünyası, Ankara.

http://www.jasstudies.com/Makaleler/1722073136

_4Emrah%20%C3%87etin_59-67.pdf

(10.02.2014)

http://www.millifolklor.com/tr/sayfalar/24/24.pdf

#page=10 (07.12.2013)

http://turkoloji.cu.edu.tr/makale_sistem/tum_list.p

hp?t=tum&psearch=%D6zbek (06.12.2013)

http://www.turkishstudies.net/dergi/cilt1/sayi3/te

mizkan.pdf (10.02.1014)

Page 29: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

29

UYGURLARDA NEVRUZ

SafiyeYAZICI

Nevruz kelimesi birçok insanın aklına ilk olarak

baharı getirir. KıĢ boyunca uyuyan toprağın

nevruzla beraber hareketlenmesi, canlanması

düĢünülür. Aynı zamanda her nevruz, yeni bir

diriliĢtir. Türk milletini birbirine kenetleyen,

Ergenekon’da demir dağların eritilmesiyle ortaya

çıkan atalar ruhunun dirilmesiyle oluĢan ortak bir

kültür ateĢidir. Türk kültüründen kaynaklanan

Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve

görenekleriyle zenginleĢmiĢ ananevi ve temeli

beĢ bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir

bayramdır. Bu kültürün izlerini Osmanlı’da da

görmek mümkündür. Osmanlı devlet geleneğinde

Nevruz’un daima önemli ve devamlı bir yeri

olmuĢtur. Bir bayram olarak kutlanan Nevruz,

edebiyat ve musiki baĢta olmak üzere diğer

alanlara da tür oluĢturmuĢtur. Edebiyatta

nevruziye; musikide nevruz makamı; halk

hekimliğinde nevruz macunu; saray âdetlerinde

nevruziye piĢkeĢi (astın bağlı bulunduğu kiĢiye

saygı ve bağlılık iĢareti olarak sunduğu hediye)

yer bulmuĢtur.

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi.

Uygur Türklerinde Nevruz “noruz” ya da “ne

bahar” Ģeklinde adlandırılır. Nevruz ile ilgili ilk

bilgilere miladî IX. ve X. yüzyıllardan kalan

Budist ve Mani metinlerinde rastlanmaktadır.

Ġslamiyetin kabulünden sonra Nevruz

Bayramından ilk bahseden kaynak da 11. yüzyılda

KaĢgarlı Mahmut tarafından yazılan Divân-ı

Lügâti’t Türk’tür. Baharın geliĢi KaĢgarlı

Mahmut’un eserinde Ģöyle vurgulanmıĢtır:

Türlüg çeçek yarıldı

Barçın yadhım kerildi

Uçmak yeri körüldi

Tumlug yana kelgüsüz

(Baharda türlü çiçek açıldı, sanki ipek kumaştan

döşek serildi, cennetin yeri görüldü, soğuk hiç

gelmeyecek.)

Nevruzu eserine konu eden bir diğer isim de

Yusuf Has Hacip’tir. Kutadgu Bilig adlı eserinde;

Kurımış yıgaçlar tonandı yaşıl

Bezendi yipün al sarıg kök kızıl

Page 30: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

30

(Kurumuş ağaçlar yeşiller giyindi; tabiat sarı,

gök kırmızı renklerle süslendi.)Ģeklinde baharın

geliĢini tasvir etmiĢtir.

Uygur Türklerinde Nevruzla ilgili bulunan bazı

rivayetler vardır. Bu rivayetler, KaĢgarlı

Mahmut’un hayatı etrafında ĢekillenmiĢtir. Bu

rivayetlerden ilki KuĢ Yolu rivayetidir.

KuĢ Yolu Rivayeti

Karahanlıların son devirlerinde Ģehir halkı

arasındaki hukukî konularda çıkan ihtilâfların

boyutları artmıĢ, sonunda Ģiddet ve katliama

dönüĢerek pek çok Ġnsan ölmüĢtü. KaĢgarlı

Mahmut’un babası da bu kargaĢalıklar sırasında

hayatını kaybeder. Talihin yardımıyla sağ kalan

büyük bilgin Mahmut artık orada duramayacağını

ve hayatının tehlikede olduğunu anlayarak annesi

Bubi Rabia’nın da tavsiyesiyle Pamir’deki KuĢ

Kalesi Ģehri üzerinden Bağdat’a gider. Bu yol,

Ġnsanların üzerinde yürüyemediği, ancak kuĢların

öterek geçebildiği tehlikeli bir güzergâh

olduğundan adına da “ kuĢ yolu” denmiĢtir. Bu

yüzden söz konusu yoldan geçen kiĢileri, halk

adeta destan kahramanı gibi görerek menzile

ulaĢan her kiĢiyi bir kuĢun adıyla anmakta ve

falan kuĢ filân kuĢ Ģeklinde unvanlarla onlara

hitap etmektedir. Mahmut, bu yoldan geçtikten

sonra yolun adı Hazret-i KuĢ Yolu diye anılmaya

baĢlanmıĢtır. Mahmut’un gidiĢinden sonra annesi

geçit vermeyen bu tehlikeli yolun baĢına kadar

gelir ve oğlunu beklemeye baĢlar. Ancak

kavuĢamadan onun hasretiyle ölür. Cenazesi

KöprübaĢı denilen yere defnedilir. Uygurlar onun

makamını, evliya mezarı olarak kabul edip,

asırlardan beri saygıyla ziyaret etmektedirler.

Nevruz Pınar Rivayeti

KaĢgarlı Mahmut, KuĢ Yolu üzerinden Bağdat’a

geçip burada uzun yıllar ilim tahsil eder ve

ömrünün sonlarına doğru doğum yeri olan Opal’a

gelir. Azik’te sekiz yıl müderrislik yapar. Pek çok

öğrenci yetiĢtirir. Her yıl Nevruz ayında

öğrencilerini yanına alıp köyün yanındaki pınara

gelir. Hep birlikte Nevruz’la ilgili gazel ve

beyitler söyleyip gezintiye çıkarlar. ġiir okuma

müsabakası düzenlenir. Ayrıca bu pınarın baĢında

okula baĢlama ve bitirme merasimleri de yapılır.

Bu pınarın özelliği dilden dile yayılmıĢ ve uzak

yerlerden gelen mollalar “Ġlim Pınarı” veya “Ġlim

Sahibi Pirler Pınarı” Ģeklinde saygıyla andıkları

Nevruz Pınarı’nı ziyaret ederlermiĢ. Daha sonraki

âlimler de bu geleneği sürdürerek öğrencilerin

mezuniyet törenini söz konusu Nevruz Pınarı’nda,

düzenlemeye devam etmiĢler. O günden sonra

KaĢgarlı Mahmut’un makamını ziyaret ederek izin

almak da gelenek haline gelmiĢ.

Bu rivayetler neticesinde Uygur Türkleri Nevruz

bayramı ve okulların açılıĢ-kapanıĢ günlerinde

pınarı ziyaret ettikleri ve bu alanın yapılan

eğlencelere sahne olduğu bilinmektedir.

Uygur Türkleri, tarım ve çiftçiliğe geçmiĢ olsalar

da mevsimlerle ilgili çeĢitli tören ve bayramlar

yapmaya devam etmiĢlerdir. Ġlkbaharda doğanın

uyanmasıyla ilgili kutlanan bayramlardan biri

Page 31: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

31

Nevruz bayramıdır. Bu bayram Uygur Türklerinin

en eski ve görkemle kutladıkları bayramlarıdır.

Miladi takvime göre her yıl 21 Mart günü kutlanır.

Uygur Nevruz koĢaklarının ve beyitlerinin

geçmiĢi 2000 yıl öncesine dayanmaktadır. M.Ö II.

Yüzyılda yaĢayan ünlü Çin tarihçisi Simaçen

“Tarihi Hatıralar-Hunlar Tezkiresi” adlı eserinde

“Her yılbaşı günü (nevruz günü) Hun liderleri

Tanrı-Kurt Sarayı‟nda yeni yılı kutlarlar ve

nezirçirak verirler.” diye yazmaktadır. 626 yılı

ünlü tarihçisi TarımĢah “Her yeni yılın ilk yedi

günü Kuçar‟da boğa, aygır ve buğra güreşleri

yapılır ve on binlerce kişi bunu seyreder” diye

kaydeder. Çinli müzik tarihçisi Huylin, Tan

sülalesi devrindeki (M.S 9. yüzyıl) Müzik Tefsiri

adlı eserinde Nevruz Bayramını anlatmaktadır. O,

Nevruz bayramının çok eski çağlara dayandığını,

argımak oyunu, salma taĢlaĢ oyunu, su buz oyunu

gibi maskeli oyunlar oynandığını kaydetmiĢtir.

ġair Lütfi “Gül ve Nevruz Destanı” ile bir diğer

Uygur Türk Ģairi ġatur Binni Akhun

“Nevruznâme” adlı divanı yazmıĢtır. Bunların

dıĢında Uygur Türkleri Nevruzu konu alan Ģiirler

de icra etmiĢlerdir.

KELDİ NORUZ KÜLDİ GUNÇE (Uygur

Türkçesi)

Pelek çerhi buraldi, gül-çimenge bakti,

Kelip noruz cut çillinin zencinin çakti

Kakçirigan can tomurda yeni kan akti.

Visal eylep noruz mehri gunçige yakti

Keldi noruz küldi gunçe könül yayridi.

Gül işkida hendan urup bulbul sayridi.

Dedi gunçe : Nev baharim-dil humarimsen

Şu âlemde men yaratkan eziz yarimsen

Dedi noruz: boynimdiki til tumarimsen.

Canim pida erkin üçün, çünki arimsen.

Keldi noruz, küldi gunçe, könül yayridi.

GELDİ NEVRUZ GÜLDÜ GONCA

(Türkiye Türkçesi)

Felek çarkı döndü, güllere, çimenlere

baktı.

Çelip nevruz, soğuk kırağının zincirini

kırdı.

Özlemle yanan can damarında taze kan

aktı.

Kavuşunca, Nevruz'un şefkati goncaya

hoş geldi

Geldi nevruz, güldü gonca, gönüller açıldı

Gülün aşkıyla bülbül neşeyle öttü.

Dedi gonca: İlkbaharım, sen gönülden

sevdiğimsin.

Bu âlemde yarattığım aziz sevgilimsin

Dedi Nevruz: Boynumdaki muskamsın

Canım fedadır hürlüğün için, çünkü

namusumsun.

Geldi nevruz, güldü gonca, gönüller açıldı.

Gülün aşkıyla bülbül neşeyle öttü.

KaĢgar Opal’da bulunan KaĢgarlı

Mahmut’un türbesi civarındaki Nevruz Bulak’ta

yapılan Ģiir ve nazım festivalleri de günümüzde

devam etmektedir. Doğu Türkistan’da bütün idari,

mülki organlar, fabrikalar, iĢletmeler ile her

seviyedeki eğitim ve öğretim kurumlarında

coĢkulu bir Ģekilde Nevruz kutlanmaktadır.

Page 32: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

32

Kırsal kesimlerde son 60 yıldan beri devamlı

olarak kutlanmakta olan Nevruz etkinlikleri ve

faaliyetleri Ģu Ģekilde sıralanmaktadır:

Yeni Gün Hazırlığı: Köy, kasaba ve mahallelerde

genel temizlik yapılır. Evler yeniden boyanarak

keçe kilim ve halılar silinir. KiĢiler yeni ve temiz

elbiselerini hazırlarlar. Sokaklar ve yollar

temizlenir, eksik ve bozuk kısımlar yeniden tamir

edilir. Köprüler tamir edilerek çeĢitli süs

malzemeleriyle süslenir. Nevruz etkinliklerinin

yapılacağı alanlar seçilip belirlenir. Herkes, Ģenlik

için imkanları dahilinde un, yağ, Ģeker, kuru

yemiĢ, ekmek ve değiĢik yiyecekler getirir. Her

mahallenin merkezinde kazanlarla bu getirilen

malzemelerle yemek piĢirilir. Nevruz aĢı için

buğday, mısır, arpa, mercimek, pirinç ve nohuttan

ibaret yedi türlü gıda ve iğde karıĢtırılmıĢ köce

hazırlanır. Köceden ne kadar çok insan yerse o

kadar sevap ve bereket olacağına inanılır. Ünnap,

iğde, Ģeftali kurusu, et, koyun kafası, sarımsak ve

sirkeden oluĢan yedi türlü yemiĢ ıslatılarak

karıĢımdan nevruz suyu yapılır.

Uygur Türklerinin Nevruz sofrasında “s” harfi ile

baĢlayan yedi tür yemek koyma geleneği vardır.

Bu bayram yemekleri; samsa, sebzi, seb, sümelek,

sedana, sevyağ ve sütten oluĢur. Yine bu sofraya

“s” harfiyle baĢlayan yedi tür baharat koymak

Ģarttır. Bunlar; sebzi, sepand (taĢbagatal), sib

(elma), sir (sarımsak, piyaz), sirke, seter (taĢ çöp),

sumah (tatum) tohumlarından çıkan baharatlardır.

Nevruz bayramı kutlamalarında, Uygur

Türklerinde en çok ilgi çeken Nevruz sofrasının

zenginliği, çeĢitli yemeklerin ve tatlıların hazır

bulunmasıdır. Bu da erken yerleĢik Türk

kültürünün bir belirtisidir.

Yeni Günü Kutlama: Nevruz günü sabahtan

itibaren bütün mahalle, köy, kasaba ve Ģehirlerde

karĢılıklı Nevruz kutlanır. Birbirlerine hediyeler

verip ikramda bulunurlar.

Yeni Gün Seferi: Bölgede yaĢayanlar çeĢitli

araba, fayton, at, deve, öküz ve eĢeklerle yola

dökülürler. Kilim, halı ve mutfak malzemelerini

yanlarına alarak sanki göç ediyorlarmıĢ gibi yola

çıkarlar. Yol boyunca Ģarkılar ve türküler

söylerler. Birbirleriyle yarıĢırcasına kutlamaların

yapılacağı meydana doğru sel gibi akarlar.

Meydana toplanan binlerce kiĢi çadır, sayeban,

kepe ve satmalar kurarlar. Dükkânlar kurulur.

Nevruz kutlamaları için meydana toplanan halk,

daire Ģeklinde dizilir ve eğlence yerini düzenlerler.

Yeni Gün Törenleri: Nevruz bayramının

baĢladığı ilan edilir ve Nevruz aĢı dağıtılır.

Nevruz koĢakları söylenir. Büyük küçük, erkek

kadın topluca oynarlar. Destanlar söylenir.

Meddahlar kıssalar anlatırlar. Pehlivanlar güreĢ

Page 33: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

33

tutup kendilerini denerler. Dansçılar dans ederler.

Sihirbazlık, horoz ve koç dövüĢleri yaptırılır.

Avcılar ava çıkar. Birkaç gün süren bu Ģölen, at

beygisi (at yarıĢı), oğlak tartıĢ (oğlak çekiĢmece),

çarkıfelek oyunları, uçurtma yarıĢları, kaçkaç top,

tepküç, dokuz katar ve satranç gibi oyunlar

oynanır. Büyükler karĢılıklı ticaret anlaĢmaları

yaparlar. Nevruz bayramı devamında 1 hafta

içinde mahalledeki yaĢıtlar arasında meĢrep oyunu

oynanır. Nevruz bayramından sonra ekim

faaliyetlerine baĢlanır.

Bu yapılan Nevruz etkinlikleri herkese açıktır.

Hatta Nevruz kutlamalarına okul çocukları da

toplu halde katılırlar. Düzenli sıralar oluĢturup

çiçeklerle bezenmiĢ tahtalara yazılmıĢ

nevruznâmelerini hep birlikte okurlar.

Nevruz Oyunları

1) GüreĢ: GeçmiĢi çok eskiye dayanan geleneksel

oyunlardan biridir. Bayram, düğün, piknik gibi

yerlerde akrabalar ve kabileler arasında güreĢ

müsabakası yapılır, pehlivanların kuvvetleri

denenip cesurlukları ölçülür. Orta Asya’daki Türk

boylarının en eski oyunları arasında ismi

geçmektedir.

2) Dönme Salıncak: Uygur Türklerinin en

sevdiği geleneksel oyunlardan biridir. Bu oyun

yıllardır çiftçilik takvimine göre yeni yılı

kutlamak için düzenlenen Nevruz bayramında

oynanmaktadır. YaklaĢık 15-20 metre

yüksekliğindeki bir tahta direğe bir tekerlek

takılır ve tekerleğin üzerine iki tahta çaprazlama

bağlanır. Bu bağlantı ağaç tekerleğin sağlam

durmasına yardım eder. Oyuncuların üzerinde

durdukları salıncağın ipleri bu tekerleğin üzerinde

çapraz bağlanan tahtalara sıkıca tutturulur. Yatay

tahta çubuğun iki tarafına dörder kiĢiden sekiz kiĢi

geçer, tahta çubuk itilir, tekerlek döner. Tekerleğe

bağlanan salıncaktaki iki pilot göğe doğru

yükselir. Tekerlek ne kadar hızlı dönerse iki kiĢi

de hızlıca yükselir. Bu oyunun kendine has

kuralları vardır.

3) Koyla Oyunu: Kaç kaç top Ģeklinde

isimlendirilir. Uygur Türklerinin hareketli,

çabukluk isteyen ve beceri gerektiren geleneksel

oyunlarından biridir. Ġki takım halinde oynanır.

GeniĢ ve düzlük bir alan tercih edilir. Top ve sopa

ile oynanır. Bu sopanın uzunluğu 90 santimetredir

ve topa vurulan kısmı yassıdır. Topa ıskalamadan

karĢılık veren takım oyunun galibi olur.

4) Tepküç Oyunu: Uygur Türkleri arasında

yaygın bir oyundur. Kızlar tarafından top veya

benzer nesnenin ayakla saydırılmasıyla

oynanmaktadır.

5) Tuhum SokuĢturma (Yumurta ÇakıĢtırma)

Page 34: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

34

Oyunu: Oyuna katılacak kiĢilerin en dayanıklı

yumurtayı seçmeleriyle oyun baĢlar. Bu seçim

yapan kiĢinin iyi seçip yapıp yapamadığının ve

Ģansının da göstergesidir. Oyun sonunda en

dayanıklı yumurtaya sahip olan kiĢi ödüllendirilir

ve o kiĢinin oyuna katıldığı yumurta bir sonraki

Nevruz’a saklanır.

6) Oğlak TartiĢiĢ (Oğlak ÇekiĢmece) Oyunu:

Bu oyun bazı Türk topluluklarında kökböre

(bozkurt) olarak da adlandırılır. Oyun

baĢlamadan önce seçilen bir oğlağın baĢı kesilip

iç organları çıkarıldıktan sonra oğlak tulum

Ģeklinde hazırlanır. KarĢılaĢma Ģeklinde olan

oyun, oğlağın alana atılmasıyla baĢlar. Hızlı ata

sahip olan oyuncular oğlağı herkesten önce

kapmaya çalıĢırlar. Oğlağı kapan oyuncu, onu

üzengisinin altına, takımlarının arasına sıkıĢtırıp

kaçar. Diğer oyuncular, oğlağı yakalayan

oyuncuyu yakalayıp oğlağı çekiĢtirmeye

baĢlarlar. Mücadele oldukça heyecanlıdır. Eğer

oğlağı yakalamıĢ olan oyuncu, kendini

kovalayan oyunculardan kurtulabilirse o oyunun

galibi olur ve bozkurt ya da baĢbuğ serdarı namına

sahip olur.

7) ġir (Aslan) Oyunu: Bu oyun iki kiĢinin aslanı

andıran deriden veya kumaĢtan yapılan bir

kıyafete bürünerek baĢlarına da aslan Ģeklinde bir

maske takarak oynadıkları bilinir. Üçüncü kiĢi bir

avcıdır. Avcı eline aldığı kılıç, mızrak veya baĢka

bir nesneyle aslanları avlamaya çalıĢır. Oyuncular

bu oyunu müzik eĢliğinde oynarlar. Doğu

Türkistan’ın Hoten ve KaĢgar bölgelerinde

oynanır.

8) Kaplan Oyunu: Aslan oyununa benzemekle

beraber çalgı aletleri daha basittir. Kazan, kepçe

vb. aletlerin birbirine burulmasıyla ortaya çıkan

ritimle oynanır.

Bu oyunlar dıĢında Nevruz, düzenlenen gezilerle

devam eder. Nevruz için toplanan insanlar, kabir

ziyaretleri yaparlar. Bu ziyaretlerde sadece kendi

akrabalarının ya da yakınlarının değil devlet ve

din büyüklerinin kabirlerini de ziyaret ederler.

Yapılan kabir ziyaretleri nevruz duası olarak

adlandırılır. Bunun dıĢında bağ gezileri, çarĢı

gezileri ve yurt gezileri de yapılır. ÇarĢı gezisinde

amaç, alıĢveriĢ yapmaktır. Bağ gezisinde baharın

geliĢiyle canlanan doğa, açan çiçekler

seyredilirken; yurt gezisinde de kendi tarla ve

topraklarını gezmek esastır.

Nevruz, geçmiĢten günümüze kadar Türk

toplulukları için önemli bir yere sahip olmuĢtur.

Çok eski dönemlerden beri Nevruz’un kutlandığı

çeĢitli kaynaklarda ve kayıtlarda mevcuttur. Çin

kaynaklarında bulunan Ģu kayıtlar dikkat

çekicidir. Teo Man Han (Tümen Han. Çince’de

Tiao ManWang ) M.Ö.230. yılı yapılan bütün

kavimleri toplanan Türk Kurultayında

böyleçağırılarda bulunmuĢ: “Ong (sağ) yönümde

kutsal Tanrı Dağ, Boğda Gölü, sol yönümde

kutsal Noyan Dağı. Halkım ortaya toplandı.

Coştular, coşuyorlar. Ordum çok yorgun idi, çok

savaştılar. Bugün Yengi Kün (yeni gün, nev

bahar), eğlensin bari.”1Yine Çin kaynaklarında

Türk Tanrı-kutu Oğuz Han ile ilgili ulaĢılan

1 ZĠYAĠ (ALĠMU MAĠMAĠTĠ) DR. ALĠMCAN, Eski Türk

(Hun) Ġnançlarına Göre

YılbaĢı Kutlamaları, KardeĢ Kalemler(3. Sayı), Mart 2007.

Page 35: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

35

metinlerde Oğuz Han Çin elçisini kabul ettiği

sırada Ģunları söylemiĢ: “ Nihayet Yengi Kün

geldi. İlim gül bağ oldu. Sen yarın yaylaya gel,

gör ki her yer yeşil don giyiyor. Bugün yılbaşı,

nev bahar günüdür bize.”2

Nevruz’un bilinip kutlandığı geniĢ coğrafyada

simgesel ögeleriyle kavramak, zaman ve mekân

içinde toplumların ve kültürlerin ona

yükledikleri farklı anlamları kavramayı da

kolaylaĢtıracaktır. Çünkü Nevruz’un

temellendirildiği kaynaklar, her toplulukta

farklılık göstermektedir. Uygur Türklerinde

Nevruz’un Ģekillenmesinde dini inançlar da

etkili olmuĢtur. Bunun ifadesi için Ahmet

Ziyaî’nin sözleri önemlidir: Urumçi‟deki Kızıl

Dağda, Kızıl Tapınak (Kızıl Buda Tapınağı)

tepesi var idi. Kızıl Dağ şehir merkezinde,

Eskiçağ Uygur Türklerinin Budizm

medeniyetinin örneklerinden biri olan Kızıl

Tapınak şehir duvarının batı tarafında yer

alıyordu. Doğu Türkistan‟ın orta bölgesindeki

bu şehrin çevresinde yani doğu, kuzey, güney

ve batısındaki çok sayıda Budist tapınaklarını,

ateş meydanlarını bulmak mümkündü.

Urumçi ve onun yakın bölgesinde yaşayan

Uygur Türklerinin Müslümanlaşma tarihi çok

uzak değildi. En fazla 130- 150 senelik bir tarihi

vardı. Ben bu halkı Türk boylarının en son

Müslüman olanı diye bilirim. Urumçi etrafında

yaşayan Uygur Türklerinin buradaki tarihi

2 ZĠYAĠ (ALĠMU MAĠMAĠTĠ) DR. ALĠMCAN, Eski Türk

(Hun) Ġnançlarına Göre

YılbaĢı Kutlamaları, KardeĢ Kalemler(3. Sayı), Mart 2007.

araştırılırken, onların atalarının mezarlarında

çok az sayıda İslâma ve Budizme, çok sayıda

Şamanizme ait izler bulundu. Burada

bulunanlar arasında Kızıl Dağın en yüksek

yerinde kocaman bir bozkurt heykeli varmış.

Ancak maalesef günümüze gelmeden bozkurt

heykeli yerinden kaldırılmış, yerine Çin

mimarîsinin özelliklerini taşıyan “Tapınak

Minare” yerleştirilmiştir. Bu heykel

kaldırılmadan önce martın yirmi, yirmi bir ve

yirmi ikinci akşamlarında bozkurt heykeli

önünde ateşler yakılıyormuş. Millet birkaç

kilometre uzaklıktaki Kızıl Tapınakta sol elinde

mum yakıp sağ eliyle Kızıl Dağdaki bozkurta

benzer şekilde işaretler yaparak itikadını ifade

ediyormuş. Bu bölgede mart ayının üçüncü

haftasında dünyaya gelen erkek çocukların

hepsine Noruz adını koyarlarmış. Böylece millet,

Noruz ismindeki birinin doğum yerini, doğum

gününü kolayca anlıyormuş. Noruz ismindeki

kişiler, kendilerini „Adım Noruz, eski

Urumçiliyim.‟ diye tanıtırmış.”3

Uygur Türklerinde Nevruz ile ilgili söylenmiĢ ve

günümüzde de kullanılmaya devam eden bazı

atasözleri Ģöyledir:

Nevruz geldi mi kış gelmez

Mizandan (sonbahardan) sonra yaz gelmez.

3GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 2 (2005)

183-199

Page 36: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

36

Tanrı Dağıda kar buzu

Nevruzda da gürürsen gibi.

Nevruzu görmüş gibi

Tenleri yumuşamış.

Nevruz, bağımsızlıklarını kazanan Türk

Cumhuriyetleri baĢta olmak üzere Türk

Dünyasında coĢkuyla ve büyük bir özenle

kutlanmaktadır. Kırgızistan, Kazakistan,

Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile

Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan

21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı'nı "Milli

Bayram" olarak ilan etmiĢlerdir. Yıllardır

sönmeden yanan Nevruz ateĢi, gelecekte de

kıvılcımlarıyla tutuĢturduğu binlerce kalbi ve

ruhu ısıtmaya devam edecektir.

Page 37: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

37

AZERBAYCANDA NEVRUZ

Müzəffər ABASOV

Ulu ecdadlarımız ilkin-ibtidai çağlarda

gündüzle gecenin eĢitlenmesini,gök gurlamasını,

yıldırımın çakmasını,yağmurun, karın yağmasını,

birden-bire her yanın dumana bürünmesini,

havaların gah isti, gah soyuk, dondurma

derecesinin olmasını vs. doğadakı bu tür

değiĢmələri, baĢ vermeleri mucize hesap etmiĢler.

Onlar doğada baĢ veren olayları öz isteklerine

uygunlaĢtırmak, hatta itaat ettirmek namine

çeĢitli önlemlere el atmıĢlar. Bu önlemler zamanı

görülen iĢler ve bu iĢlerin ahengine, ritmine uygun

olarak avazlanan sesler – nağmeler vahdetde git-

gide stabilleĢmeye, bütün halda ayine, mesarime,

nihayet, bayrama dönüĢmeye baĢlayır.

Azerbaycan Özel Üniversitesi Ġktisat ve Ġdarecilik Bölümü

3. Sınıf Öğrencisi.

Doğrudan baharın, yazın, bununla hem de

yeni çiftlik yılının baĢlanması Ģerefine büyük

kutlama ile her yıl kutlanan Nevruz bayramı,

sözsüz ki, birden-bire baĢlanmır. ġöyle ki, ulu

ecdadımız çevresindeki diğer olay ve prosesler

gibi yılın mevsim, ay, günlerinin mezmunundaki

mahiyyeti ayrıcadeyerlendirmiĢ, elametlerine, arz

etdikleri özelliklere göre onlara adlar da

verilmiĢdir. Örneğin, Ģubatın son ve martın ilk iki

ongünlüğü Boz ay, Aprel(nisan) – leysan, May –

ağlar-gülər, Ġyun(haziran) – vaynənə,

Ġyul(temmuz) – qorabiĢirən, Avqust(ağustos) –

quyruqdoğan, elqovan, Sentyabr(eylül) – solyan,

Oktyabr(ekim) – elköçdü, Noyabr (kasım) –

qırovdüĢən vs. adlanır. Yahut ne için

avqust(ağustos) ayına hem quyruqdonan, hem de

quyruqdoğan ay deyilir. Danılmaz hakikatdır ki,

yalnızca eskilerde değil, Ģimdi de Azerbaycan

köylüsünün çiftlik hayatında ekinçilikle,

hayvandarlıkla yanaĢı, koyunçuluk da önemli yer

tutur. Koyunçunun öz koyun çiftliğini kıĢda

aranda(ovada), yayda yaylada tutması da makul

Page 38: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

38

sayılan haldır. Amma bu da var ki, ağustos ayının

beĢi ilə onu arasında yayla çimenine gözle

görünmeyecek derecede nem, çiy deyir. Bu çimeni

otlayan kuzuların dudakları aynı nemden, çiyden

yara dökür. Sözsüz ki, eski koyunçunun

yetkisinde Ģimdi ki takvim yokdu ve o, deyilen

zamanı bilmesi için zaman-zaman sınavlardan

geçirdiyi tecrübesine arkalanırdı. O, kesilmiĢ

koyunun kuyruğundan bir parça alıp sininin içinde

akĢamdan ayaza koyur. Sabah kalkıp bakır. Eğer

sinideki kuyrukda donma elameti varsa, demek ki,

yere kuzuların ağzına yara sala bilecek çiy gelmiĢ.

Kuzuları yayladan arana(ovaya) indirmek

zamanıdır. Bu nedenden de ağustosa

“quyruqdonan ay” deyilir. Ayın quyruqdoğan

adlanması ise yıldızlarla bağlıdır. ġöyle ki,

ağustos ayında gök, sema geceler çok aydın, açık

olduğundan kuyruklu yıldızlar da görünür. Bu

nedenle ağustos ayı hem de “quyruqdoğan ay”

adlanır.

Yılın mevsimlerine de ilgi böyledir. Bu

ilgi öz eksini bir el söylenmesinde de korumuĢtur:

Üçü bizə yağıdı(düşman),

Üçü cənnət bağıdı,

Üçü yığıb gətiri,

Üçü vurub dağıdı.

Yılın dört mevsimini seciyyelendiren bu

örnekde, göründüyütek, yay bolluk, firavanlık,

var-devlet yığıp getiren mevsim, yaz “cennet

bağı”, payız olan-olmazı soldurupsoluĢduran,

dağıdan, kıĢ ise “yağı”, yeni düĢman adlandırılır

ve hem de aminist tasavvurla bağlı olarak canlı

sayılırlar.

Azər Bayramı – Kövsəc Bayramı

Çok eski çağların ürünü olan hayır-Ģer

(dualist) dünyagörüĢ adamlarda kıĢa Ģer,

demonoloji güçlerin emeli gibivbakmak hissleri

aĢılayıpmıĢ. Odur ki, bu “yağı”nı – kıĢı

saymamak, ona karĢı mücadele etmek giriĢimi

hele kıĢ mevsiminin baĢlanmasına bir ay kalmıĢ

icra olunan hususi bir merasimde de açık-aydın

görünmektedir. “Kövsəc” adı ile tanınan bu

merasim çok-çok eskilerde “Azər” adlanan

Page 39: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

39

bayramın merasimlerinden biridir. ġimdi “Azər”

bayramı ve onun diğer merasimleri, ayinleri

unutulsa da “Kövsəc” kaynaklarda koruna-koruna

yaĢamıĢtır.

“Kövsəc” merasimi, adeten, kasımda –

qırovdüĢən ayda icra edilermiĢ. Merasime

katılanlar, esasen, vücuda sıcaklık veren yemekler,

örnek, yağlı et, biber katılmıĢ çorbalar

yeyermiĢler. Özünü gülünç duruma salmıĢ,

paltarının cın-cındırı dökülen bir kiĢi katıra binip

meydana çıkar ve elinde de tüyü dökülmüĢ karga

korkuluğu tutarmıĢ. Yan-yöredekilerin onun

üstüne soğuk su tökmelerine rağmen, o , çok

saymazyana “Sıcaktır! Sıcaktır!” – deye

bağırarmıĢ (Y.V.Çemenzeminli)

Bu merasim doğrudan kıĢ mevsimi ile

bağlı olması ayinde kullanılan araçlardan da belli

olur. Burada üst-baĢı cın-cındırlı kimse boĢ yere

elinde tüyü dökülmüĢ karga korkuluğu tutmur.

Bilindiğitek el arsında karganın “garr-garr”

ötmesi onun karı – kıĢı çağırması gibi yozulur.

Bundan savayı, kıĢ yılın barsız-behersiz mevsimi

sayıldığı için doğup-töretmeyen, nesil artırmayan

katırın onun sembol olarak alınması, nihayet,

nohtalanıb binilmesi de doğal etki bağıĢlayır.

Ele çok eski zamanlarda geçirilmiĢ

“Səddə” bayramı da insanların kıĢa karĢı

yanaĢmalarını, kıĢdan korkmadıklarını sergileyen

bir bayramdır. Nevruza ne az, ne çok, düz elli gün

kaldığını bildirmek için icra olunan “Səddə”

bayramında insanlar akın-akın gelip karar verilmiĢ

meydana toplaĢır. Meydanda büyük bir

tongal(ateĢ) yandırılır. ToplaĢanlar el-ele tutub

tonqalın çevresinde dolanır, Ģenlik geçirir, dans

edip eylenceli tamaĢalar gösterirler. Dahi

Azerbaycan Ģairi Nizami Gencevi “Ġskəndərmanə”

poemasında Nevruzla eĢit olarak “Səddə”

bayramını da böyle tarif etmiĢdir:

Novruz ilə Səddə bayramlarında

Ayinlər yenidən olurdu bərpa,

Ər üzü görmemiş növrəstə qızlar

Evindən sevinclə dışarı çıxar.

Əllər al xınalı, üzlər bəzəkli,

Hər yandan gəlirdi coşqun ürəkli.

...Hər bir qıvrım saçlı, gəlişi gözəl

Ayaq yerə döyər, şappıldadar əl.

Hərə bir sərv idi, əldə güldəstə,

Sərv əndamlı bənzər çiçəkpərəstə.

Page 40: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

40

Hər il qızlar bu gün axır hər yandan,

Ürək arzusuna açılır meydan.

Yılın “yağı” mevsimi sayılan kıĢ mevsimi

ibtidai tasvir ve etikatlardan baĢlangıç götürmekle

Ģimdinin özünde de üç hususi çilləyə bölünür.

Birinci çillə kıĢın baĢlangıç gününden, yani aralık

ayının iyirmi ikisinden Ģubatın evvelinedek olan

kırk günlük zamandır. Büyük çillənin yarısı kadar

– iyirmi gün olan el arasında “kıĢın oğlan çağı” da

adlanan Kiçik çillənin ömrü Ģubatın iyirmi ikisine

kadardır. ġubatın iyirmi ikisindən, yılın uzun-

qısalığından asılı olarak, martın iyirmi, iyirmi bir,

iyirmi ikisine kadar olan ve “Boz ay” adı ile

tanınan zaman ise her biri yeddi günden ibaret

dört balaca çilləyə, baĢka sözle, “çilləbeçəyə”

bölünür.

Evvela bunu söyleyek ki, mevsimin bu tür

bölgüsü ve onların “çillə” adlandırılması yine eski

tasavvurlarla bağlıdır. “Çillə” aslında “çehl”

söznden olup kırk sayını bildirir ve el arsında

çokluk, ağırlık, çetinlik anlamında anlaĢılır.

Səməni Bayramı

Büyük çillənin en meĢhur ayini, sössüz ki,

“səməni” göyertmek(ekip, büyütmek) ve ondan

helva piĢirmektir. Ve bilmeliyiz ki, bu, bir zaman

doğrudan-doğruya “Səməni bayramı” adlanan

bayramın çoksaylı merasim ayinlerinden biridir.

Baharı çağırmak, bununla da doğanı yeĢil görmek,

öz ektiği tahılın göyermesi arzusunun süni

sembolunnu yaratmak teĢebbüsünden ileri gelen

semeni göyertmenin tarihi ecdadlarımızın ilkin

emek, çiftlik hayatı ile bağlıdır. YaĢayıĢını,

dolanacağını çiftlik yılının – baharın, yazın

baĢlanmasında gören ulu ecdadımız tahılı süni

Ģekilde, yani, ev muhitinde göyertmekle yazın tez

gelmesini, bununla toprağın uyanmasını, ürünün

çimlenip büyümesi arzusunu ifade etmiĢler.

Sözsüz ki, burada taklidi sihir aktı aparıcıdır. Bu

taklidi sihrin baĢa düĢülen anlamı böyledir:

Ürünüm, seni evde göyertdiyim gibi, ekin

alanımda, toprağımda da böylece göyer, büyü.

Semeni helvası piĢirmek için Büyük çillənin

evvellerinden baĢlayarak yaklaĢık bir santimetr

hündürlüyünde göyerdilmiĢ semeni tahta çanak,

yahud tahta tabakda taĢla ezir, döyüp suyunu

sıkırlar. Bu suda yeddi evden alınmıĢ buğda

unundan sıyıq(lapa) hamur yoğrulur.

Helva piĢtikden sonra daha çok vücuda

sıcaklık getiren, bununla da kıĢtan, soğuktan

korkmamak tasavvuru yaradan, esasen, bu

dövüĢmüĢ edvaları elekten geçirip ona katırlar:

kara istiot(biber), darçın, “mixək”, “razyana”,

ceviz, “quluncan”, badyan, “qulsakəmər”,

“zəncəfil”, hil. Bundan sonra helvanı doĢapla

Page 41: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

41

karıĢtırır ve qoğal(poğaça), yahut, künde

formasında yumrulayıp evlere paylayırlar.

Xıdır Nəbi

ġubat ayının evvelinden baĢlayarak iyirmi

gün davam eden Kiçik çillə kıĢın oğlan çağı

sayılır. Kiçik çillə soğukluğu, boran-tufanı, saxta

sazağı ile özünden evvelki çilləlerden seçeilir.

Kiçik çillənin “Xıdır Nəbi” adlanan birinci

ongünlüğü ise, genellikle kıĢ mevsiminin en sert,

çovğunlu, dondurucu zamanı sayılır ve buna hatta

bu hususiyyetine göre “yalquzaq zmanı” da

deyilir. El arasında kıĢ mevsimi bu “Xıdır Nəbi”

ile seciyelenir. BoĢ yere değil ki, bir Azərbaycan

ata sözünde de “Xıdır girdi, qıĢ girdi, Xıdır çıxdı,

qıĢ çıxdı” deyilir. Bu zamanın “Xıdır Nəbi”(Nəbi

peygamber) adlanması ve bu Ģerefe icra olunan

ayinler Xıdırın yaĢıllıq, bahar velinimeti de

sayılan Xızırla ve çoğu halklarda olduğu gibi su,

yağıĢ, çay, deniz velinimeti bilinen Ġlyasla da

alakasından haber verir. Bunu “Dəryada nə iĢim

var ki, Xırı Ġlyası da köməyə çağırım” yaxud

Xıdır Xıdır deyərlər,

Xıdıra çıraq qoyarlar –

örneğinin bazen

Xıdıra Xıdır deyərlər,

Yoluna çıraq qoyarlar.

Xıdırı saymayanın

Gözlərini oyarlar –

ġeklinde deyilmesi ve yahud:

Xıdır Nəbi, Xıdır İlyas,

Bitdi çiçək, oldu yaz –

gibi örnekler de kanıt ola bilir.

Kiçik çillənin kurtatdığı zamandan yazın

ilk gününe, yani Nevruz bayramına kadar olan çağ

“Alaçalpo”, “Ağlar-gülər”, “Boz ay” adlanır. Ayın

böyle adlanması onun bulutlu, yağmurlu, rüzgarlı,

sıcak, soğuk – bir sözle, değiĢken olması ile

bağlıdır. BoĢ yere değil ki, halk bu adlardan “Boz

aya” “Boz ay bozara-bozara keçər” de

deyirmiĢler. Buradakı “bozara-bozara”nın hem net

hem de mecazi anlamı vardır. Belli olduğu üzre,

“boz” dilimizde bir sıra anlamlarla yanaĢı, ayrıca

hem rengi(boz paltar, korkutan, tahud soğuktan

insan yüzünün boz renk alması), hem de huyu,

sertliği, kabalığı(boz adam, yüzə bozarmak)

bildirir. “Boz ay bozara-bozara keçər” dediğinde

de daha çok onun sertliği kastedilir. Bunu örnek

olarak getirdiğimiz aĢağıdaki el söylemesinden de

görmek mümkündür.

Martda mərək(mereka, anbar)

Yarı gərək.

Martda havalar soğuk, karlı-donlu ola bilir. Odur

ki, “Xızır Nəbi” için değildiği gibi bu ay için de:

Mart girdi, qış girdi,

Mart çıxdı, qış çıxdı –

deyilir. Bu nedenle de çiftlikçi sığırları-koyunları

için tedarik etdiği ot-elefin(saman) belim-samanın

Page 42: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

42

belli hissesini bu ay için merekde(samanlık) yedek

saklamalıdır.

Ġlaxır(yılsonu) çərĢənbələr

Yel(rüzgar) çərĢənbəsi. Sössüz ki, Nevruzöncesi

kutlanan dört ilaxır(yılsonu) çərĢənbə

merasimlerinin, ayinlerinin zenginliği ile daha

meĢhurdur. Elde-obada, köyde-kesekde hamının,

her evin tentene ile kutladığı bu çərĢənbələrin her

birinin ayrı-ayrılıkta farklı adları da vardır. Örnek,

dört ilsonu çərĢənbənin birincisi farklı bölgelerde

farklı adlarla tanınır: “Əzəl çərĢənbə”, “Müjdəçi

çərĢənbə”, “MuĢtuluqçu çərĢənbə”, “Toz

çərĢənbə”, “Yel çərĢənbə” vs.ÇərĢənbəyə böyle

adların verilmesi onun mezmunu ile bağlıdır. Bu

ilk çərĢənbədir. Yazın yakınlaĢmasını haber verir.

Bu çərĢənbədə ev-eĢik his-tozdan temizlenir. Pal-

paltarın, xalça-palazın(halı) tozu dökülür. Bu

yüzden de bu çərĢənbə “Toz çərĢənbə” de adlanır.

Sözü geden çərĢənbənin “Yel çərĢənbə” adlanması

da sebepsiz değil. Çünkü yılsonu çərĢənbənin

birincisi doğrudan kainatın astronomik durumu,

doğabilimi ve fizik kanunlarına uygun bir olaydır.

Bu deyilenlere esasen sıcaklık ilk olarak havaya

gelir. Sözsüz ki, eğer hava(yel) sıcak değilse, o

zaman sualrın donu açılmaz. Havaya sıcak

gelmelidir ki, toprağın canındaki su donu erisin,

toprak yumĢalsın ve çiftlikçi – ekinçi bu toprağı

Ģumlaya(yeri kazmak) bilsin, bağban(bahçıvan)

bağdakı ağaçların dibini belleyip yumĢalda bilsin.

Su çərĢənbəsi. Nevruz bayramının yılsonu

çərĢənbəsinin ikincisi de ayrı-ayrı bölgelerde

çeĢitli adlarla çağrılır: “Kül çərĢənbə”, Külə

çərĢənbə”, “Su çərĢənbəsi”, “Sular Novruzu” ve s.

ÇərĢənbənin bu adlarla tanınması, sözsüz ki,

sebepsiz değil. Ġlk çərĢənbədə havaya buğun,

sıcaklığın geldiğini bilen çiftlikçini Ģimdi daha

çok bağ-bostanı, ekin-biçini düĢündürür. Bunların

da kıĢ uykusundan ayılmasını, uyanmasını isteyir.

Bunun için o, akĢam yandırılmıĢ çərĢənbə

tonqalının külünü sıcak-sıcak bağ-bostana,

ekilecek alana sepir. Sıcaklığın süni sembolunu

yaratmakla üzerlerine kül septiklerinin de tezlikle

oyanması, canlanması isteyini ifade edir.

Yer(toprak) çərĢənbəsi. Nevruz çərĢənbələrinin

üçüncüsünün “Gül çərĢənbə”, “Torpaq çərĢənbə”,

“Yer çərĢənbə”, “Ölü çərĢənbəsi”, “Ata-baba günü

Page 43: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

43

çərĢənbəsi” adları vardır. Bu çərĢənbədə toprağın,

yerin canına sıcaklık gelir. MeĢelerde(orman)

novruzgülü(kardelen) baĢ kaldırır. Bu

yakınlıklarda yaĢayanlar, husisen oğlan, kız

çoçukları, gençler gedip bu novruzgüllerinden

toplayıp çərĢənbə honçasına koyurlar. Bu

çərĢənbə haftasının PerĢembe, Cuma günlerinde

insanlar ölmüĢ akrabalarının kabirlerini ziyaret

ederler.

Bu zaman insanlar evlerinde Ģekerlemeler

piĢirirler. Mesala, “qoğal, Ģəkərbura, paxlava,

badambura” ve s. bu Ģekerlemelerden ölülerinin

da kabirlerine aparırlar.

Od çərĢənbəsi. Nihayet, yılın sonuncu çərĢənbəsi

Azerbaycanın her yerinde hiç bir diğer adla değil,

yalnız “Ġlaxır(yılsonu) çərĢənbə” adı ile de deyilir,

kutlanır. Bu çərĢənbədə doğada ve toplumda ne

varsa, hepsinin canında uyanma, dirilme,

canlanma prosesi baĢa çatır. Yılsonu çərĢənbə

ihtiĢamı ile özünden evvelki çərĢənbə’lerden

dördünde de tonqal qalanır(ateĢ yakılır).

Novruz falları

Açar(anahtar) falı – önceden tutulmuĢ niyyetin

haberverme ayini. Yılsonu çərĢənbə akĢamı

yüreğinde niyyet tutan kes özü ile açar götürüp

evlerinin yakınlığından geçen yola çıkır. Yolayrıcı

olan yerde açarı sağ ayağının altına koyup

bekleyir. Yoldan ötenlerin konuĢuklarından

duyduğu ilk sözü aklında tutup açarı da götürerek

geri dönür. Duyduğu bu sözü yüreğinde tutduğu

niyyetle tutuĢdurar. Uygunluk olduğu halda,

isteyine kavuĢavağına inanır. Açar niyyətin

açacısı demektir.

Alma(elma) falı – önceden tutulmuĢ niyyetin

Page 44: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

44

belli elamete esaslanan haberverme ayini. Bu

maksatla Yılsonu çərĢənbədə iki almadan birine

niĢan koyulur. Sonra niyyet tutup evdekilerden

kimdense bu almalardan birini götürmesi istenilir.

Eğer niĢanlanmıĢ alma götürülerse, niyet sahibi

niyyetinin gerçekleĢeceğine inanır. Ayinde

kullanılan alma mifoloji dünyagöüĢde mutluluk,

uğur, yeni hayat bahĢeden sembolu motivin

daĢıyıcısıdır.

Ayna falı – Yılsonu çərĢənbədə icra olunan fal.

Yılsonu çərĢənbə akĢamında, adeten, subay kızlar

bir eve toplaĢırlar. Bir sıra diğer ayinlerle eĢit

olarak, ayna falı da icra edirler. Ayinin kuralı

böyledir: bir kurgu kurulur ve Ģam(mum)

yandırılır. Evdeki diğer iĢıklar söndürülür. Aynaya

yalnız Ģamın iĢığı düĢür. Niyyet tutan kız aynanın

karĢısında oturur. Ġnama göre kız aynaya bir hayli

baktıkda orada oğlan eksi görünür. Kız eksi

görünen bu oğlana niĢanlı olacağına inanır.

Cıdır(atların yarıĢ yeri) falı – Yılsonu çərĢənbə

ve Nevruz bayramı günlerinin fallarından biri. Bu

maksatla gençler cıdıra çıkır, at yarıĢı keççirirler.

Bir kimse cıdırdakı atlardan birini gözaltı edip

yüreğinde niyyet tutar. YarıĢda bu at zafer

kazanırsa, yüreğinde niyyet tutan daisteğine

çatacağına inanır.

Ġynə falı – Nevruz bayramının yılsonu

çərĢənbəsində su ile dolu kasaya(kase) uçlarına

pamuk sarınmıĢ iki iyne salırlar. Eğer suda yüzen

iyneler yıldız tarafdan bir-birine yakınlaĢsa,

yüreğinde niyyet tutan isteğine çatacağıan inanır.

KAYNAKÇA

~Bəhlul Abdulla, Tofiq Babayev, Məhərrəm

Qasımlı – Novruz Bayramı

Ensiklopediyası XALQ

BAYRAMI.2008

~Bələdçilər Ədalət Vəliyev, Vaqif Bəhrəmli –

Azərbaycan Xalq Bayramları-Novruz.2011

~Azad Nəbiyev – Novruz.1989

Page 45: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

45

TÜRKMENĠSTANDA NEVRUZ

Betül DÖNMEZ

Her milletin geçmiĢte ortaya çıkıp

günümüze kadar gelen âdetleri, bayramları

vardır. ġüphesiz yeryüzünde yaĢam sürdüren

milletlerden en eski ve en köklü olanlarından biri

Türklerdir. Türkler, yeryüzünün her bir

köĢesinde yaĢamıĢ piĢip olgunlaĢmıĢtır. Coğrafi

olarak bazı kesimler birbirinden uzak olsa da

geçmiĢten itibaren yaĢattığı bayramları vardır. Bu

bayramlardan en meĢhur olanı hepimizin bildiği

Nevruz'dur. Nevruz, halkın en samimi duygularını

dıĢa yansıttığı, toprak ananın tekrar filizlenip

bezendiği bir bayramdır. Tarihin gelgitleri

içerisinde kaybolmama, unutulmama savaĢı

vererek bir kahraman edasıyla günümüze

ulaĢmıĢtır. Nevruz, Türklerde yılbaĢıdır ve Türk

topluluklarında çeĢitli adlar almıĢtır. ( Nevruz,

Noruz, Navrız, Ergenekon, Bozkurt, Çağan,

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi.

Yenigün...) Nevruz bayramı, Hızır Nebi vb. gibi

bayram ve törenlerde en karakteristik unsurlar

eski Türk inanç sisteminin atalar kültü, yer-su

kültü, ateĢ kültü ile ilgili âdetler olup bütün Türk

topluluklarında ortaktır.

Türklerde Nevruzla ilgili çeĢitli rivayetler

vardır. En önemli rivayet ise bugünün Ergenekon

günü oluĢudur. Ergenekon Destanı'nı Ebulgazi

Bahadır Han Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir:

" Türk illerinde Köktürk oku ötmeyen,

Köktürk oku ulaşmayan yer yoktu. Bütün kavimler

birleşerek, Köktürkler'den öç almak için

yürüdüler. Türkler çadırlarını, sürülerini bir

yerde topladılar; çevresinde hendek kazdılar,

beklediler. Düşman geldi. on gün vuruştular.

Köktürkler üstün geldi...

Köktürk hanı İl-han'ın oğlu çoktu. Savaşta

hepsi öldü. " "Kıyan/Kayan" adlı küçük bir oğlu

vardı. O yıl evlendirmişti. İl-han'ın "Negüş/Tukuz"

adlı bir de yeğeni vardı. Bu ikisi bir yerdeki

kişilerin eline düşmüşlerdi. On gün olduktan

Page 46: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

46

sonra bir gece ikisi kadınlarıyla birlikte atlanıp

kaçtılar. Yurda geldiler. Düşmandan kaçıp

gelen dört maldan ( deve, at, öküz, koyun) çok

buldular.

Eğer İl'e varalım desek; dört taraftaki

illerin hepsi bize düşman. İyisi odur ki dağların

içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip

oturalım deyip dağa doğru sürülerini sürüp

gittiler.

Geldikleri yoldan başka yolu olmayan

bir yere vardılar. O da öyle bir yoldu ki bir deve,

bir at bin güçlükle yürürdü. Eğer ayağını yanlış

bassa parça parça olurdu.

Vardıkları yerde akar sular, çeşmeler,

türlü otlar, meyveli ağaçlar, Türlü türlü avlar

vardı. O yeri görünce Tanrı'ya şükür kıldılar.

Hayvanlarının, kışın etini yediler, yazın sütünü

içtiler, derisini giydiler.

O yere Ergenekon adını koydular.

Burada bu ikisinin çocukları çoğaldı.

Kıyan'ın evladı çok oldu. Nöğüş/Tukuz'un ki

ondan daha az oldu. Kıyan'ın çocuklarına

Kayat/kıyat deiler. Tukuz çocuklarına iki ad

koydular. Bir niçesine Tukuzlar deiler. Bir

niçesine Türülken dediler. Çok yıllar bu iki kişinin

çocukları Ergenekon'da kaldılar. Enine

boyunauzayıp yayıldılar.

Dört yüzyıl sonra Ergenekon'da kendileri

ve sürüleri o kadar çoğaldı ki sığmadılar. Bu

sebepten bir yere toplanıp oturup konuştular.

Dediler ki, atalarımızdan işittik Ergenekon'un

dışında geniş yerler, güzel yurtlar olurmuş. Bizim

yurdumuz eskiden o yerlerde imiş... Dağların

arasında yol izleyip bulalım. Göçüp çıkalım. Her

kim bize dostum derse onunla görüşelim.

Düşmanlarla güreşelim dediler.

Hepsi bu sözü beğenip çıkmaya yol

izlediler, bulamadılar.

O zaman bir demirci dedi ki: Burada bir

demir madeni var. Yalın kata benziyor. Şunun

demirini eritsek bir yol olurdu. Varıp o yeri

Page 47: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

47

gördüler. Bu sözü de beğendiler. Dağın geniş

yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın

üstünü, arka yanını, beri yanını böylece

doldurduktan sonra yetmiş deriden körük yapıp

yetmiş yerde kurdular. Ateşleyip körüklediler.

Tanrı'nın gücü ile ateş kızdıktan sonra

demir dağ eriyip akıverdi. Yüklü deve çıkacak

kadar yol oldu. O günü, o ayı, o saati belleyip

dışarı çıktılar.

O günden beri yeni yılın başladığı gece

Köktürkler'de adettir. O günü bayram sayarlar".

Türkler bu güne çok sevindiler. Yenigün

diye çıkıĢlarını bayram ilan ettiler. Bundan sonra

artık her yıl Yenigün diye demir ayini yapmayı

âdet haline getirdiler.

Nevruzu kutlayan Türk topluluklarından

biri hiç Ģüphesiz Türkmenistan’da yaĢayan

Türkmenlerdir. Türkmenler Nevruzun kutlandığı

ilkbahara çok önemli anlamlar yüklemiĢlerdir.

Gelinler için ilkbaharın Ģahaneliğini, yaĢlılar için

geçmiĢ günlerin yadedildiğini, gençler için uçsuz

bucaksız günleri ifade eder. Çocuklar ise

ilkbaharın tatlı yağmurları altında oynamakta ve

atalarından miras kalan türküleri söylemektedirler.

Nevruzu meĢhur Türkmen Ģairi

Mahtumkulu eserlerinde konu etmiĢtir.

Mahtumkulu nevruzu içtenlikle anlatmıĢtır.

Nevruzname geleneğinin Türkmenlerde de

görüldüğü Mahtumkulu Firaki'nin eserlerinden

anlaĢılmaktadır. Mahtumkulu bir

nevruznamesinde Nevruzu Ģöyle tasvir

etmiĢtir:

"Gelse novruz aleme, reng kılar cahan

peyda,

Ebrler avaz urup, dağ kılar duman peyda,

Bicanlar cana gelip, açarlar zıban peyda,

Göğermedik gayalar, göğerib zovan peyda..."

Türkmenistan'da nevruz hazırlıkları bir

hafta önceden baĢlamaktadır. Evler

temizlenmekte, yeni elbiseler alınmaktadır. Özel

olarak çokça yiyecekler hazırlanır. Bunlar

arasında; Türkmen çöreği, külçe, yağlı piĢme,

bovursak, koko, çovdur pidesi, noybalı eriĢte,

bulamaĢ, Türkmen palovu sayılabilir.

Türkmenlere göre nevruz ne kadar çok yiyecekle

karĢılanırsa, o denli iyi geçeceğine inanılır.

Bayram boyunca bu yiyecekler aile fertleri

tarafından tüketilir ve misafirlere ikram

edilir.Ayrıca Nevruz özel yemeğine "yedi taham"

Page 48: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

48

adı verilmektedir. Türkmenistan'da "Semeni" (

Sümelek, Semelek) Nevruzun simgesi haline

gelmiĢtir. Semeni hazırlığı binlerce yıl öncesine

dayanır. Semeni hazırlamanın bir baĢka özelliği de

buğday tanesinin yedi günde yetiĢtirilip, beĢ

santim uzunluğuna gelmesini sağlamaktır..

Buğdayın yetiĢen kısmı yedi kere yıkanır,

sokuda(tahıl dövmeye yarayan tas dibek, çukur

taĢ) ezilerek yedi gün boyunca beklemeye

bırakılır. Semeni piĢiren ev halkı yetiĢtirilen

buğdayın üç dört tanesini bir iple bağlayıp Nevruz

günü yakalarına takarlar. Cam kapta yetiĢtirilen

buğday, sofranın ortasına dileklerin kabul

edilmesi amacıyla konur.

Semeni her aile tarafından piĢirilmez.

Birkaç ev birleĢip, ortaklaĢa büyük bir kazanda

buğday özüne un, Ģeker ve su ekleyerek hazırlar.

Halkın eski inancına göre kaynatılmıĢ semeninin

üzerinde AyĢe Fatma'nın ( Hz. Muhammedin kızı)

beĢ parmağının izinin görülmesi beklenir. Eğer bu

iz görülüyor ise semeninin helal ve kapağını açan

kiĢinin çalıĢkan ve dürüst olduğu anlaĢılır. Semeni

ile ilgili oluĢturulan bilmeceler de bu yemeğe

verilen önemin fazla olduğunu gösterir. En

meĢhur bilmece Ģöyledir:

"Ekiminizi yaş gördüm, Tuzsuz pişmiş aş

gördüm".

Nevruz öncesi son gün Türkmenistan'da

ateĢler yakılmaktadır ve üzerinden atlanmaktadır.

Türkmenler yakılan bu ateĢe " ġaman-od" adını

verirler. AteĢ üzerinden atlarken yaĢlılar, genç

kızlar, delikanlılar tekerleme söylerler.

(Günahımızı dökmek için şaman od üzerinden

atlayalım)

Nevruz'un kutlandığı yerde Türkmen çadırı

kurulur (ak-öy). Türkmen kadınları dutar-gicek

eĢliğinde türküler söyler. Bunun yanı sıra

geleneksel danslarını yaparlar. At yarıĢları, horoz

dövüĢleri yapılır. Bunlar Nevruz etkinliklerinin

baĢlıcalarıdır. Türkmenistan'da ayrıca diğer Türk

topluluklarında görülen salıncağa binip sallanma

geleneği yaygındır. Salıncakta sallandıkça

günahların döküldüğüne inanılır.

Kız toplantıları da Nevruz etkinliklerinin

en önemlilerinden biridir. Genç kızlar bir araya

gelip eğlenirler, karĢılıklı bilmeceler sorup,

türküler söylerler. Bu tür toplantı ve oyunlara

"Moncukattı" adı verilmektedir. Fal amaçlıdır. Bir

Page 49: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

49

tür "kader kilidinin açılması" oyunları

sergilenmektedir. Gençler buluĢmalarında

söyleyemedikleri kalpten gelen istek ve arzularını

Moncukattı oyununda söylerler. Söylerken

oldukça içtenlerdir. Sanki söylediklerini o kız

veya oğlan duyacak gibi Ģefkatli dile getirirler.

Türkmenistan'ın bazı bölgelerinde "sövziman

salmak" olarak da adlandırılmaktadır. Söylenen

maniler Türklerin özelliğini sergilemekte ve Türk

kültür bütünlüğünün Ģahane örneklerindendir:

"Başladı kız başladı,

Suya boncuk taşladı,

Şiirin yanlış okuyup,

Maral yaşlı haşladı,

Çıkar cennet can boncuğu".

Ġnsanları bu kadar sevindiren,

heyecanlandıran bir gün; Nevruz. Onun

geliĢindeki sır nedir? Onun bu mükemmelliği

neden? Kısaca söylemek gerekirse; yepyeni

umutlar, taze bir gün, yeni baĢlangıçlar, gelen

bahar mevsimi ile kıĢ mevsiminde uyuyan tabiatın

yeniden uyanması...

KAYNAKÇA

Abdulhaluk M. ÇAY, " Nevruz Türk Ergenekon

Bayramı Kökeni-Tarihi Gelenekleri, İleri

Yayınları, Mart 2012

Sadık TURAL, Elmas KILIÇ, "Nevruz ve

Renkler", Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 19-21

Mart 1996, ANKARA

Gurbandurdı GELDİYEV," Sözkonusu

Edebiyat", Kaynak Yayınları, Mayıs 2003,

İSTANBUL

Abdulhaluk Çay, " Türk Ergenekon Bayramı

Nevruz", Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü

Yayınları, 1993, ANKARA

"Altın Asıra Girerken Türkmenistan", Şubat

2000.

Page 50: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

50

BAġKURT TÜRKLERĠNDE

NEVRUZ

Engin GÖRAL

Nevruz Bayramı BaĢkurtlarda çok

önemli bir yer tutar. BaĢkurtların geçim

kaynakları tarım ve hayvancılık olduğu için

tabiat olayları onların hayatlarında önemli

olan unsurlardandır. BaĢkurtlarda tabiatla

yaĢam o kadar iç içe bir Ģekilde gitmektedir ki

tabiattaki her olay onlar için bayram olarak

kutlanır. BaĢkurtların bu tabiat olaylarıyla

bağlantılı olan çok sayıda bayramı ve kutlaması

vardır.

Bu bayramlardan bazıları “ Kisi Yil

Bayramı’’, “Ulu Yıl Bayramı’’, “Nardugan

Bayramı’’, “ Sümbüle Bayramı’’, “Kekük Seyi’’,

“May Seyi’’, “Karga Butkahı’’, “Kuzğalak

Bayramı’’, ”Ayıw Tuyı’’, “Ayıw Biyiwi’’,

“Ebiyzer Sıvağı’’, “Habantuy’’, “Yıyın’’ vb. daha

birçok bayram. Bu yazıda ise BaĢkurtlar’ın

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ÇağdaĢ Türk

Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü 2. Sınıf Öğrencisi.

Nevruz Bayramı’nda neler yaptıkları ele

alınacaktır.

Nevruz bayramı BaĢkurtlar’da “Yanı yıl

bayramı’’, “yanı yıl baĢı’’ diye adlarla

anılmaktadır.Nevruz bir birlik ve beraberlik

sembolüdür.Nevruzda oynanacak oyunlar,

düzenlenecek eğlenceler hep birlikte karar verilen

etkinliklerdir.

Nevruzda her evde bir ziyafet verilir. Bu

ziyafetlerde en önemli olan yemek ise tabağa

doğranan piĢmiĢ etin üzerine, havanda dövülmüĢ

haĢlanmıĢ buğday konularak yapılan yemektir. Bu

yemek yapılırken aynı zamanda Ģiir de okunur:

Nevruz yılın baĢıdır

Buğday yemeğin baĢıdır

Buğday olgunlaĢınca aĢ olur

OlgunlaĢmazsa 1taĢ aĢ olur

Yılın baĢı iyi olsun

Rızıkları helal olsun

Ekinler iyice olgunlaĢsın!

Kazanları taĢsın!

Page 51: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

51

Günlere huzur versin

Ġller emin olsun

Nevruz sabahında bütün çocuklar ve

gençlererkenden köydeki yaĢlıları gezer.Bu

Ģekilde her eve uğrarlar ve uğradıklarında ev

ahalisi ile selamlaĢıp büyüklerin hayır dualarını

alırlar. Uzaktaki akrabalarda unutulmaz, onlar da

ziyaret edilir. Onlarında hayır duaları alınır. Bu bir

ritüel olarak bağlılıkla yapılır. Yapılmaması

durumunda hiçbir zaman mutluluğun

bulunamayacağına dair Nevruz’da okunan bir Ģiir

de vardır:

Kim nevruzda ihtiyarları

Ziyaret etmez

O kiĢinin kapısından

Mutluluk girmez

Nevruzda unutan

Büyükleri

ĠĢe yaramadan sağa sola

Savrulur.

Bunun yanı sıra büyüklerinziyaret edip

hayır dualarının alındığındaysa onları güzelliğin

ve mutluluğun beklediği öğütlenir.

Nevruz geldi, büyüklerine

Gir, görüp çık!

Her birini kutlaya kutlaya!

GörüĢüp çık

Her birine hediye ver

Ver sadaka

Cennet olur geleceğin

Hey, inĢallah!

Nevruz’da büyüklere saygıyla ilgili

baĢka Ģiirlerde okunur:

Büyüklerden al fatiha

Al teĢekkür

Kaygı görmeden yaĢarsın

Hep rahat

Ana-baba duası

Canını paklar

Aile duası

Canını saklar

Page 52: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

52

Nevruz dileğinde bulunup ev ev gezenler

evlerden yemek yapmak için evlerden tereyağı ve

para isterler. Buna da “Nevruz hakkı’’ adını

verirler. Bunu toplarken ise mani okurlar:

Agıdil boyu hep ağaç

Yaprakları çok seyrek

Yemeğe katacak yağ gerek

Nevruz mübareği var

Nevruz hakkı bir altın

Etrafına bakınma

Bakarsan, ver iki altın

Nevruz mübareği var

Verilen bu “Nevruz hakkı” yetersiz

görünür ve toplayan gençleri tatmin etmezse yine

bir mani ile bu durum dile getirilir:

Ey Zeynulla, Zeynulla

Tereyağı yiyor molla

Getiriniz ne varsa

Nevruz mübareği var

Nevruz bayramında bu gelenekler dıĢında

düzenlenen baĢka eğlenceler de vardır. Bunlar

arasında at yarıĢı, güreĢ, kız kovalama gibi

muhtelif yarıĢlar ve oyunlar yer alır. Bunların yanı

sıra nikâh törenleri de Nevruz’a denk getirilmeye

çalıĢılır. Nevruz’da kız isteme ile ilgili Ģiir

örneklerinden biri Ģöyledir:

Rica sözüm var size

Kızını ver sen bize

Sevap olur o size

Nevruz olsun mübarek

Güzel boyun uzayınca

Babam verdi cahile

Cahil yiğit sayılır

ġeytandan daha yamandır

Âlimler gibi

Benzer kızıl elmaya

Âlim yatsa uykuya

Page 53: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

53

Zikreder Allah’a

Nevruz zamanı geldiğinde yörenin en

güzel ve akıllı kızlarından biri seçilir ve bu kıza

“Nevruzbike’’ denir. Bu kıza yeni yılda yazın

nasıl geçeceği ile ilgili sorular sorulur.

Nevruzbike bu sorularla ilgili yorumlar yapar. Bu

yorumlarda yazın iyi geçeceği ile ilgili yorumlar

olur. Bu yorumlar ile yaĢlıların gönüllerini hoĢ

eder ve onlarda kıza “Yorumların gerçekleĢsin,

Nevruzbike’’ diyerek hayır duada bulunurlar.

Türk Dünyasının genelinde görülen ateĢ

yakma kültü BaĢkurt Nevruz gelenekleri arasında

da yer alır. BaĢkurtlarda insanlar milli kıyafetleri

giyer ve sokaklara çıkarlar. Nevruz için

samandan büyük bir kukla yapılır. Gövdesi çeĢitli

püsküllerle süslenir. Ve en son olay olarak

dilekler dilenir ondan sonra bu kukla yayılır.AteĢ

yakma kültünü bu Ģekilde devam ettirirler.

BaĢkurtlarda bulunan Nevruz Ģiirleri

arasında diğer Türk boylarında da var olan

“Nevruz Beyti’’vardır. Bunların ortak noktaları

ise bitiĢlerinin ortak olmasıdır.Bu ortak cümleler

ise “Nevruz mübareği var’’, “Nevruz olsun

mübarek’’ olmasıdır. Bu örnekler Ģunlardır:

Havadan uçar bin kaz

Bininin baĢı bir kaz

Açılır muharrem yaz

Nevruz mübareği var

Nevruz diyor, biz geldik

Kutlu cemalini gördük

Aziz dualar kıldık

Nevruz mübareği var…

Page 54: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

54

Akidil boyu hep ağaç

Yaprakları çok seyrek

Yemeğe katmaya yağ gerek

Nevruz mübareği var…

Nevruz hakkı bir altın

Etrafına bakınma

Bakarsan, ver iki altın

Nevruz mübareği var…

Ġn bacım, in bacım

Ġnip ayakkabı giy, bacım

Nevruz hakkı ver, bacım

Nevruz mübareği var…

Havada sinek uçar

Bu evde çoktur kızlar

Onları görünce, içim sızlar

Nevruz mübareği var...

Bülbül öter

Tuti kuĢu Ģeker çiğner

Guguk, karga izi kaynar

Nevruz mübareği var

Ey Zeynulla, Zeynulla

Tereyeğı yiyor molla

Getiriniz ne varsa

Nevruz mübareği var..

Güzel olsun çocuğunuz

Ona iyi bakın

Yaman gözden sakınınız

Nevruz olsun mübarek…

Güzel kızın suçu yok

ġakirtlerin azığı ok

Bir öpenin suçu yok

Nevruz olsun mübarek…

Ah-var, çok güzel kızlar

Görsen, yüreğin sızlar

Beyit söylüyoruz biz

Nevruz olsun mübarek…

Ġnanmayan kızlara

Sözde usta olurlar

Hile gibi gelir size

Nevruz olsun mübarek

Kızma sen bizlere

Biz söylüyoruz sizlere

Biz geldik kız gözlemeye

Nevruz olsun mübarek…

Güzel imiĢ anası

Nasıl acaba çucuğu

Varıp görüp bakası

Nevruz olsun mübarek…

Yürümez idim, mal olsa

Daha güzel yar olsa

Çalar idim, yay olsa

Nevruz olsun mübarek…

Page 55: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)

55

Çalardım, el olsa

Kaçardım, yol olsa

Kızı güzel olsa

Nevruz olsun mübarek…

Güzel imiĢ çocuğu

Ne yapıp almalı

Gelse bize faydalıydı

Nevruz olsun mübarek…

Rica sözüm Ģu size

Kızını ver sen bize

Sevap olur o size

Nevruz olsun mübarek…

Ağam, iĢin baĢarılı olsun

Malın mülkün bol olsun

Bizim söylediğimizi gör

Nevruz olsun mübarek…

KAYNAKÇA

Kolektif, Türk Dünyası Nevruz

Ansiklopedisi (Habibe YAZICI ERSOY,

Başkurtlarda Nevruz 259-268.syf.), Ankara, 2004.

Page 56: Güzel Türkistan Sayı 2 (Nevruz Özel Sayısı)