Top Banner
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANA BİLİM DALI İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI OSMANLIDAN CUMHURĠYETE SÜMERBANK BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI Yüksek Lisans Tezi ONUR YERLİTAŞ İstanbul, 2013
127

FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

Apr 06, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANA BİLİM DALI

İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI

OSMANLIDAN CUMHURĠYETE

SÜMERBANK BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

Yüksek Lisans Tezi

ONUR YERLİTAŞ

İstanbul, 2013

Page 2: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANA BİLİM DALI

İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI

OSMANLIDAN CUMHURĠYETE

SÜMERBANK BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

Yüksek Lisans Tezi

ONUR YERLİTAŞ

Danışman: Doç. Dr. RAHMİ DENİZ ÖZBAY

İstanbul, 2013

Page 3: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

I

Page 4: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

II

GENEL BĠLGĠLER

Adı ve Soyadı : Onur YERLİTAŞ

Anabilim Dalı : İktisat

Programı : İktisat Tarihi

Tez Danışmanı : Doç. Dr. Rahmi Deniz Özbay

Tez Türü ve Tarihi : Yüksek Lisans – Aralık 2013

Anahtar Kelimeler : Deri, Kundura, Beykoz, Sümerbank, Sanayi, Fabrika,

Emek.

ÖZET

OSMANLIDAN CUMHURĠYETE

SÜMERBANK BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

Bu çalışmada derinin insanlık tarihi boyunca kullanımı ve derinin insanın

yaşamındaki yerinin önemi üzerinden Osmanlı Devleti‟ndeki geleneksel deri üretim

sanayinin Cumhuriyet‟e geçişi anlatılmaktadır. Osmanlı Devleti‟nde deri üretiminin

esnaf teşkilat yapısına etkileri ve İstanbul‟da deri üretim geleneğinin yerleştiği semtler;

ayrıca Avrupa‟daki üretim sürecinin Osmanlı Devleti‟nin geleneksel üretim yapısında

yol açtığı değişimler anlatılmaktadır. Sanayi Devrimi‟nin etkisiyle ortaya çıkan Beykoz

Deri Kundura Fabrikası‟nın Osmanlı Devleti‟nden Türkiye Cumhuriyeti‟ne geçişte

uğradığı değişimler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sümerbank Beykoz Deri ve

Kundura Fabrikası Türkiye‟deki ilk fabrikalardan birisi olması nedeniyle, üretim

geleneği açısından önemli bir örnektir. Beykoz ilçesi, barındırdığı fabrikalarla üretim

üzerine varlığını inşa etmiş ve işçilerin yaşamı üzerinden gelişen bir ilçe olmuştur.

Araştırmada Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟nda iki kuşak çalışmış ve Deri

İş Sendikası‟na Genel Başkanlık yapmış Yener Kaya ile yapılan görüşme ile sözlü tarih

çalışması gerçekleştirilmiş; ayrıca Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın Cumhuriyet

dönemindeki yapısı, üretim kalitesi, işçilerin çalışma koşulları, Beykoz ilçesine etkileri

ve deri sektörünün iktisadi açıdan Yeni Cumhuriyet için taşıdığı önem incelenmeye

çalışılmıştır.

Page 5: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

III

GENERAL KNOWLEDGE

Name and Surname : Onur YERLİTAŞ

Fields : Economics

Programme : Economic History

Supervisor : Assoc. Prof. Rahmi Deniz Özbay

Degree Awarded and Date : Master – December 2013

Keywords : Leather, Shoe, Beykoz, Sümerbank, İndustry, Factory,

Labour

ABSTRACT

FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC

SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

In this thesis is explained the transfer of traditional leather production of The

Ottoman Empire to The Republic of Turkey via history of leather usage and importance

of leather in the part of the human life. Effects of leather production in The Ottoman

Empire to the structure of artisan organization and the districts where production had

made in Istanbul, also changes that the production process in Europe had made on the

traditional leather production of The Ottoman Empire are explained. Changes that

Beykoz Leather Shoe Factory arisen by the effects of the Industrial Revolution had been

undergone during transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey has

been tried to be examined. Sümerbank Beykoz Leather and Shoe Factory is an

important example in regard of production tradition, because it is one of the first

factories in Turkey. Beykoz district with factories had built its presence on production,

and it had been a district thriving on the lives of workers.

In this research oral historical work is formed by having an interwiev with

Yener Kaya who had worked in the Beykoz Leather and Shoe Factory for two

generations and had been President of The Leather Employment Syndicate; also it is

tried to be explained the structure of Beykoz Leather and Shoe Factory in the republic

era, quality of production, working conditions of workers, effects of the factory to

Beykoz district, also the economical importance of the leather sector for the New

Republic.

Page 6: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

IV

ÖNSÖZ

Bu tez çalışmasında Osmanlı Devleti‟ndeki ilk fabrika örneklerinden biri olan

Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟nın, geleneksel sanayi kollarından biri

olan deri üretimini, modern teknoloji kullanılarak Cumhuriyet dönemine nasıl taşındığı

ve üretimiyle öncü bir fabrikaya dönüşmesi anlatılmaya çalışılmıştır.

Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟nın özelleştirilmesi sonrasında fabrikaya ait

kaynaklara ulaşmada yaşanan zorluklara rağmen, Deri İş Sendikası çalışanlarının

tavsiyeleri ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi araştırma görevlilerinin destekleriyle teze ait

ulaşılması mümkün olabilen arşiv kaynaklarına ulaşılmıştır.

Yüksek lisans yapmam için her zaman destek olan sevgili babam Kenan

Yerlitaş‟a, tezin yazım aşamasında yardımlarını esirgemeyen dostlarım; Özge Öniz‟e,

İlker Gezici‟ye, Mustafa Tekbaş‟a, İsmail Gürsoy Yavuz‟a, Beykoz Deri Kundura

Fabrikası‟na ait hatıralarını, bilgisini ve düşüncelerini paylaşan Deri İş Sendikası eski

Genel Başkanı Yener Kaya‟ya teşekkür ederim. Tez‟e dair yaptığım araştırmada,

görüşleri ile beni yönlendiren ve araştırmanın belli bir disiplin içinde ilerlemesinde

katkılarını esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Rahmi Deniz Özbay‟a teşekkür ederim.

İstanbul, 2013 Onur Yerlitaş

Page 7: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

V

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa No.

TEZ ONAY BELGESĠ…………………………………………............. I

ÖZET……………………………………………………………….......... II

ABSTRACT………………………………………………………........... III

ÖNSÖZ………………………………………………………………….... IV

TABLO LĠSTESĠ…………………………………………………........... VII

HARĠTALAR VE FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ………………............. VIII

KISALTMALAR…………………………………………………........... IX

1. GĠRĠġ………………………………………………………………….. 1

2. OSMANLI DEVLETĠ’NDE GELENEKSEL SANAYĠ

VE DEBBAĞHANELER

2.1 Geleneksel Sanayi ve Esnaf Teşkilatı……………………….... 9

2.2. Debbağhaneler……………………………………………….. 15

2.2.1. Kazlıçeşme Debbağhaneleri……………………….. 15

2.2.2 Yedikule Debbağhaneleri…………………………... 19

2.2.3 Kasımpaşa Debbağhaneleri……………………….... 20

2.2.4 Eyüp Debbağhaneleri……………………………….. 21

2.2.5 Üsküdar Debbağhaneleri……………………………. 22

2.2.6 Tophane Debbağhaneleri……………………........... 23

3. 19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETĠ’NDE SANAYĠLEġME

ÇABALARI VE BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

3.1 Sanayi Devrimi ve Osmanlı Devleti‟ne Etkisi………….......... 25

3.2 Osmanlı Devleti‟nde Geleneksel Sanayide Yaşanan

Değişimler……………………………………………………. 27

3.3 Osmanlı Döneminde Beykoz ve Çevresi……………….......... 35

3.4 Beykoz Debbağhane-i Amire…………………………………. 36

4. CUMHURĠYET DÖNEMĠNDE SANAYĠLEġME

ÇABALARI VE BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

4.1 Türkiye‟de Devletçilik……………………………………….. 58

4.1.1 İzmir İktisat Kongresi……………………………… 59

4.1.2 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ve

Türkiye‟ye Yansımaları…………………………… 60

4.2 Devletçilik ve Sanayileşme…………………………….......... 62

4.2.1 Sümerbank‟ın Kuruluşu…………………………... 64

Page 8: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

VI

4.3 Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası……………... 66

4.3.1 Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟na ait

Bölüm ve Cihazlar…………………..................... 71

4.3.2 Müdüriyet……………………………………........ 74

4.3.3 Beykoz Deri Fabrikası‟nda Üretilen

Malzemeler………………………………….......... 77

4.3.4 İşletme Yerleşim Planı………………………........ 78

4.3.5 Beykoz Deri Kundura İçindeki Fabrikalar…......... 78

4.3.6 Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın Beykoz

İlçesine Sosyal Etkisi……………………………… 79

5. SONUÇ………………………………………………………………... 81

EKLER…………………………………………………………………... 84

KAYNAKÇA………………………………………………………......... 110

Page 9: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

VII

TABLO LĠSTESĠ

Sayfa No.

Tablo 1: Osmanlı İmparatorluğu‟nda Yabancı Sermaye Yatırımları........ 31

Tablo 2: Türkiye‟deki İmalat Sanayiinde (Anonim Şirketler)

Yabancı Sermaye: 1924-1930………………………………… 62

Tablo 3: Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikasındaki

İşçi Verimliliği (1936 - 1940)………………………………….. 69

Page 10: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

VIII

HARĠTALAR VE FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ

Sayfa No.

Harita 1 : Beykoz, 1909…………………………………………………. 100

Harita 2 : Beykoz Paftası, 1945…………………………………………. 101

Harita 3 : Beykoz Paftası, 2006…………………………………………. 102

Harita 4 : Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 2003…………... 103

Fotoğraf.1 : Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1914……………………….. 104

Fotoğraf.2 : Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1914……………………….. 105

Fotoğraf.3 : Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1926……………………….. 106

Fotoğraf.4 : Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1926……………………….. 107

Fotoğraf.5 : Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1945-1946…………………. 108

Fotoğraf.6 : Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1955……………………….. 109

Page 11: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

IX

KISALTMALAR

A.MKT.MHM. : Sadaret Mektubi Kalemi

bkz. : Bakınız

böl. : Bölüm

bs. : Baskı, basım

BOA. : Başbakanlık Osmanlı Arşivi

BCA. : Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

C. : Cilt

C.AS. : Cevdet Tasnifi Askeriye

CB. : Cevdet Belediye

CĠ. : Cevdet İktisat

CM. : Cevdet Maliye

çev. : Çeviren

drl. : Derleyen

Ed. : Editör

FBE : Fen Bilimleri Enstitüsü

hzl. : Hazırlayan

ĠÜ. : İstanbul Üniversitesi

Ġ.DH : İradeler Dahiliye

Ġ.MVL : İrade Meclis-i Vala Riyaseti Belgeleri

mad. : Madde

MÜ : Marmara Üniversitesi

Nu. : Numara

s. : Sayfa

S. : Sayı

SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü

YTÜ : Yıldız Teknik Üniversitesi

yy. : Yüzyıl

Page 12: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

1. GĠRĠġ

Derinin tarihi; insanın doğadaki varlığından itibaren, doğa şartlarına karşı

koymak amacıyla, örtünme ve barınma ihtiyacının ortaya çıkmasının, bir sonucudur.

Derinin kullanımının gelişmesi, üretimde bir zanaat halini alması, geleneksel sanayiden

modern fabrikasyona geçiş ile birlikte yaşadığı değişim ve onun üretim yapısına olan

etkisi bu tez üzerinden ortaya konulmaya çalışılmıştır. Osmanlı Devleti gibi varlığı 600

yıllık bir sürece yayılmış güçlü bir devletin üretim geleneğinin en önemli parçalarından

biri deri üretimidir. Türkiye Cumhuriyeti‟ne devredilen Osmanlı Devleti‟nin ilk

fabrikalarından olan Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın üretim yapısına katkıları ve

fabrika üzerinden bir semtin sosyal dokusuna etkileri gösterilmeye çalışılmıştır.

Çalışma, Osmanlı öncesi üretim geleneğine referanslar ile başlar, ikinci bölüm

ise bu geleneğin Osmanlı Devleti‟ndeki geleneksel sanayiye nasıl dönüştüğünün,

loncaların yapısının ve ilk deri üretim merkezlerinin tarihlerini içerir. Üçüncü bölümde

Avrupa‟da yaşanan Sanayi Devrimi‟ne Osmanlı Devleti‟nin nasıl bir tepki verdiği;

sanayileşme yönünde ne tür çalışmalar yapıldığı ve bu çalışmaların emek tarihine ne

şekilde yansıdığı anlatılmaya çalışılmıştır. Osmanlı Devleti‟nin ilk fabrikalarından

Beykoz Debbağhane-i Amire‟nin kuruluşundan, üretim yapısına kadar Avrupa deri

üretimi ile rekabetinden bahsedilmiştir. Dördüncü bölümde ise fabrikanın Cumhuriyet

dönemi içinde yaşadığı değişim ve yeni kurulan bir ülkenin sanayileşme aktarılmıştır.

Fabrikanın devletçilik politikalarından nasıl etkilendiği, üretim politikası, kalifiye işçi

yetiştirilmesine etkileri, üretim bölümleri ve idari yapısı incelenmiştir. Ek kısmında ise

Fabrikada iki kuşak çalışmış ve sendikal olarak da üretim süreci içinde bulunmuş Yener

Kaya ile yapılan görüşme bulunmaktadır. Ayrıca yapılan görüşme üzerinden geleneksel

sanayinin, modern üretime geçiş çabaları ve devletçilik üzerinden üretim anlayışı,

Beykoz semtinin emeğin ilçesine nasıl dönüştüğü, çevresinde oluşan işçi mahallesi

kültürü, sözlü tarih çalışması aracılığıyla verilmek istenmiştir.

İlk insanlar avladıkları hayvanların derilerinden yararlanmak için ilkel deri

işleme yöntemleri keşfetmişlerdir. Bunun için de deriden faydalanarak soğuktan ve

vahşi hayvanların derileri ile kendilerini bulundukları çevrenin doğal koşulları

karşısında korumaya çalışmışlardır. Yüzebildikleri hayvanların derilerini, sularda

Page 13: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

2

yıkadıkları, ağaç dallarına ve kazıklar arasına gererek kuruttukları, yaktıkları ateş

dumanıyla tütsüledikleri, toprağı, tuzu, şapı da ilkel sepileme* yöntemleriyle

kullandıkları tahmin edilmektedir. Bu işlemlerinde dericiliğin dolayısıyla debagat tarihi

içindeki ilk örneklerini ortaya çıkarmıştır.

Derinin tarihi, insanlığın ihtiyaçlarının tarihidir. Doğanın karşısındaki insanın

yolculuğunda, dayanıklılığını artıran, yaşam alanının içinde kullanılarak hayatını

kolaylaştıran bir nesne olarak, insanın tarihsel sürecinde hep yanında olmuştur.

Geçmişten Günümüze Dericilik adlı eserde deriye ait tarihteki ilk kullanım

yerleri anlatılmıştır. İspanya‟da Altimara mağarasındaki M.Ö 2000 yılında bulunan

duvar resimlerinde bizonlar ve onları avlayan avcılar sırtlarında postları ile deri

kullanan ilk insanı göstermektedir. Çin, Orta Asya, Mezopotamya, Anadolu, Mısır ve

Avrupa, dericilik ve deri sanatı tarihinin en eski verilerini ve izlerini sunan kültür

bölgeleri olarak saptanmaktadır. Fransa‟da Chapelle-aux Saints kasabası civarında,

Paleolitik döneme ait mağara tabanındaki arkeolojik katmandan, ren geyiği, dağ keçisi,

mağara sırtlanı vb. gibi hayvanların kemikleriyle yontulmuş çakmak taşları, kazıyıcılar

ve muhtelif uçlar çıkması insanlığın o dönemlerde vahşi ya da evcilleştirdiği

hayvanların derilerini ihtiyaçları için kullandıklarını göstermektedir. Yine

Mezopotamya Fırat vadisindeki kazılarda ise M.Ö 4000 yıllarından kalma kırmızı

boyalı deri buluntuları bu bölgelerin önceliğini gösterirken, boyama teknikleri açısından

geliştiğini kanıtlamaktadır.1

Deri işlemeciliği ve işlenmiş derinin günlük yaşamın birçok alanında

kullanılması, göçebelikten yerleşim düzenine geçen insanların kendi eşyasını üretmek

amacıyla başlamıştır. İnsanoğlu buna bağlı olarak deriyi daha uzun bir süre faydalı

şekilde kullanabilme yöntemlerini aramış ve bu sayede ilk sepileme yöntemlerine

ulaşmıştır.

Bahaeddin Ögel, “İslamiyet Öncesi Türk Kültür Tarihi” adlı yapıtında

Altay‟da, Büyük Hun Devleti‟nin kültürünü temsil eden Pazırık Kurganı‟ndan, buzullar

*Sepileme: debagat, tabaklama. Derinin kullanılır ve temiz hale koyma işi 1 Melda Özdemir ve Nuran Kayabaşı, GeçmiĢten Günümüze Dericilik, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı

Yayınları, 2007, s. 23.

Page 14: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

3

arasında kalmış olmasından dolayı bozulmadan günümüze kadar gelen çizmeler ve

değneğin ucuna bir deri sırımın bağlanması ile yapılan bir Hun kırbacının çıktığından da

söz etmektedir. Aynı yapıtında Talas boylarındaki kurganlarda Hun kültürünü

aydınlatabilecek, çarıklar ve deri pantolon bulunulduğundan bahsedilmiştir. Türkler

göçebe yaşam tarzından ve coğrafyanın özelliklerine uyum sağlamış ve bundan dolayı

deriden en iyi şekilde faydalanmışlardır. Orta Asya‟da ilk çağlarda yaşamış Türk

topluluklarında at yetiştiriciliği ile uğraşıldığına, at eti yenildiğine, sütünden kımız

yapıldığına, derisinin giyimde kullanıldığına dair buluntular ortaya çıkartılmıştır.2

Göçebe yaşam kültürü içinde deri pantolonlar, uzun at yolculuklarına çıkacaklar için

mecburi ve vazgeçilmez bir giyim şeklidir. Orta Asya Türklerine ait kalıntılar içinde

bulunan bulgular, giyim açısından derinin kullanıldığını kanıtlamaktadır. Ayrıca

hayvanlardan sağdıkları sütleri koydukları kaplar da deriyle kaplanmıştır. Bunun

yanında, günlük kullandıkları diğer malzemelerin su mataraları, yemek tabaklarının

muhafazaları hep deridendi. Bunlar İslam öncesi Türk sanatında toplulukların yaşayış

gereksinimlerini karşılayan fonksiyonel ürünlerdir. Türklerin yaşam şekilleri ve

gereksinimleri sonucu deri hayatlarında önemli bir yer tutmuştur.

Anadolu‟da, Hititler deri ayakkabıları ile ünlüdürler. Hititler, MÖ üçüncü bin

yılda Anadolu‟da büyük bir imparatorluk kurmuşlardır. MÖ.2000-1200 yılları arasında

en parlak dönemini yaşayan Hititlerde, alüminyum ile tabaklama sanatının çok geliştiği

ve bu yöntemle üretilen ürünler ihraç malları arasında yer almıştır. Joseph Turney

Wood‟un, “Post ve Ham Derilerin Kireçlerinin Temizlenmesi ve Samalanması” adını

taşıyan eserinde, Dicle üzerindeki Diyarbakır havalisinde, Mardin‟de, Urfa‟da ve Fırat

üzerinde Birecik‟te ve nihayet Gaziantep‟e kadar olan bu geniş sahada kırmızı şahtiyan

derisinden yapılmış olan ayakkabılar giyildiğine dair buluntular bulunmuştur. Roma

İmparatorluğu‟nda da deriden yapılmış ayakkabılar içinde kırmızı boyalı olanların

zenginliğin işareti olduğu ve konumlarını gösterdiğine ait buluntular da ortaya

çıkartılmıştır.3

2 Lütfü Dağtaş, Anadolu’da Dericilik, İstanbul: İDESBAŞ Kültür Hizmetleri, Dönence Basım ve Yayın Hizmetleri,

2007, s. 7. 3 Dağtaş, s. 10

Page 15: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

4

İslam dininin Türkler tarafından kabulünden sonra Asya‟da oluşturdukları

kültürel birikimi Türkler, İslam kültürüyle sentezleyerek yaşamlarına eklemlemişlerdir.

Kültürel açıdan yaşanan değişim kullandıkları araçlardan, yaptıkları mimari eserlere

kadar yansımıştır. Esnaf teşkilatı içinde de deri, Selçuklu yaşam tarzındaki bu

değişimden etkilenmiştir. Bu dönemde debbağların, ayakkabıcıların, sayacıların*,

saraçların**, en kalabalık esnaf toplulukları olmalarının yanında, dayanışma ve

örgütlenme modellerinin farklılığından dolayı, en güçlü ve etkili yapıyı temsil etmiş

olmalarıdır. Anadolu Selçukluları ve Beylikler dönemindeki sanat anlayışı, malzeme ve

dekorasyonda özgünlük arayışı, devlet adamlarının ve halkın önde gelen kişileri

tarafından destek görmesiyle dericilik önem kazanmıştır.4 Anadolu ahiliğinin kurucusu

olarak bilinen Ahi Evren 1205‟te Kayseri‟ye yerleşerek burada debbağhane kurmuştur.

Bu açıdan da dericiliğin Anadolu esnaf yapısı açısından önem taşıdığı ve köklü bir

geleneğinin olduğu görülmektedir.5

13. yy‟ın başları Anadolu‟nun tarımda, sanayide, ticarette gelişmiş ve bolluk

içinde olduğu bir dönemdir. O yıllarda Anadolu‟yu dolaşmış Saint Quentinli Simon adlı

papaz, Anadolu tarımının yanı sıra, hayvancılığına ilişkin, yetiştirilen küçükbaş

hayvanları, bunlardan sağlanan yünün ve kılın değerlendirilmesini aktarır. Anadolu‟da

hayvancılığın bu kadar gelişmiş olması dericiliğinde gelişmesine etki etmiştir. Nitekim

o dönemlerde yaşamış İbni Batuta‟nın ve Kaşgarlı Mahmut‟un yapıtlarında bol

miktarda deriden yapılma eşyaların adlarına rastlıyor olunması bunun ayrı bir kanıtıdır.6

Selçuklu Devleti 1000-1200‟li yıllar arasında tarımda yakaladığı gelişmeyi

ticarette de sürdürmüş ve döneminin önemli devletlerinden biri haline gelmiştir.

Çin‟den Anadolu‟ya uzanan Selçuklu coğrafyası üzerinde İpek Yolu‟nun geçmesi ile

ülke içinde kervansaraylar, vakıf, misafirhaneler, hanlar, kapalı çarşılar inşa ederek,

kervan ticareti sistemini kurmuşlardır. Avrupa ticareti karadan Anadolu ve denizden

Akdeniz üzerinden sağlamaya çalışılmaktadır. Anadolu Selçuklu Devleti ise ticaret ve

*Ayakkabının modeline ve ölçüsüne göre özel yapılmış mukavva kalıpların yardımı ile kesilmiş deri parçalarını

modeline uygun dikerek kalıba çekilecek şekilde üretilmiş malzemeye saya, deri parçalarını saya dikiş makinesinde

dikerek bu duruma getiren kişiye de sayacı denir.

** Koşum ve eyer takımları yapan veya satan ya da deri, muşambadan bavul, çanta yapan kimseye saraç denir. 4 Özdemir ve Kayabaşı, s. 37. 5 Ahmet Tabakoğlu, Türk Ġktisat Tarihi, 5. baskı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2000, s. 109. 6 Dağtaş, s. 23.

Page 16: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

5

tarımdaki gelişmeyi tamamlayıcı yönde Ahi Evren‟in Anadolu‟nun kendi içinde

barındırdığı farklı devletlerin ticaret geleneklerini de içine kattığı esnaf teşkilatı olan ahi

teşkilatı ile ekonomisini güçlendirmiştir. Nüfus artışı ve şehirleşmeyle artan ihtiyacı

karşılayacak üretimi sağlamak için, meslek grupları oluşturup, sanayi/ticaret birlikleri

halinde örgütlenerek sanayi öncülüğünde, sanayi-tarım ve ticaret sektörlerinin üretim

ilişkilerinin yeniden organizasyonu sağlanılmaya çalışılmıştır.7 Dericilik ile yaşamlarını

sürdüren esnaflar da kendi içlerinde belirli kurallar bütünüyle ve kontrol yapısı ile

üretimlerini belli bir düzende sürdürmeye çalışmışlardır.

Ahmet Kala‟nın Debbağlıktan Dericiliğe adlı eserinde, Ahi Evren‟in ahi

teşkilat yapısının iktisadi açıdan düzeni hakkında şöyle demektedir;

“İnsanlar (çalışanlar) gruplaştığı zaman (mesleki birlikler

kurduklarında) bu durum gruplar arasında (meslek birlikleri

arasında/sektörler arasında) düşmanlık ve çatışmalara (yıkıcı rekabete)

sebep olur. Çünkü her bir grup kendi ihtiyacını talep eder. Birinin elinde

olan şeye bir başkasının ihtiyacı olabilir. Ve herkes kendi talebine göre,

elinde olan da, olan şeye karşılık ister. Bu talepler karşılanabilir. Bazen de

buna imkân olmaz. Bu yüzden İnsanlar arasında bir kanun olması gerekir ki

bu kanun insanların çatışmalarını önlesin. Bu kanun „Şeri‟ olmalıdır. Bu

olumsuzluklarla karşılaşmamaları için insanların bu kanuna uymaları

gerekir. Böylece çatışmalar gruplar arasında ortadan kalkar. Ta ki her biri

istediğini elde edebilsin. Aralarında bir çatışma çıktığı zaman bu kanuna

başvurulup çatışma ortadan kalksın.”8

Anadolu‟da Selçuklu Devleti vergi gelirlerinin düzenli bir şekilde alımını

sürdürmek için ticari hayatı kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Selçuklu ticaretine ait

oluşturulan kurallar, Osmanlı Devleti‟ne de taşınacak ve ticari hayat belirli bir düzen

içinde sürdürülmeye çalışılmıştır. Hedeflenen ekonomik istikrar olduğu gibi, toplumsal

düzeni sağlamak, yönetime karşı oluşabilecek tepkileri engellemektir. Avrupa‟da

yaşanan sınıfsal çelişkilere dayalı isyan hareketlerinin Selçuklu ve Osmanlı Devleti

içinde örnekleri ile karşılaşılmamasın da ticarete yönelik düzenlemeler etkilidir.

Debagat esnafı arasında ortaya çıkan çelişkiler de oluşturulan hukuki sistemle aşılmaya

çalışılmıştır. Farklı üretim kollarının kendi alanlarından başka alanlara yönelik üretim

7 Ahmet Kala, Debbağlıktan Dericiliğe, Ġstanbul Merkezli Deri Sektörünün DoğuĢu ve GeliĢimi, İstanbul:

Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, 2012, s. 16. 8 Kala, s. 33.

Page 17: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

6

yapmaları engellenerek çatışma ortamının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ayrıca hukuki

açıdan da bu güvence altına alınmıştır.

Debagat esnafı ahi teşkilatının bir parçası olarak bu teşkilat sistemi içinde

yerini almış ve üretimde deri işlemeciliğini bir üst aşamaya taşımaya çalışmışlardır.

Bugün çeşitli müzelerde sergilenmekte olan Selçuklu minyatür, çini, keramik, fresk, taş

kabartma ve maden eserleri incelendiğinde, o dönem giyim kuşamı içerisinde özellikle

ucu kıvrık kırmızı, beyaz renkli çizmelerin, kemerlerin, meslerin yaygın biçimde

kullanıldığı anlaşılır. Derinin bu denli yaygın kullanımı, deri esnafının teşkilat yapısının

üretime yansıdığının da kanıtıdır. Savaşçıların oklarını içine koydukları „tirkeş‟ adı

verilen ok torbaları da deriden üretilmektedir. Orta Asya göçebe yaşantısının bir sonucu

olan çizme üretimi Selçuklularda da devam etmiştir. En iyi çizmelik deri, hayvanın

sağrısından elde edilirdi. Bu deriden elde edilen çizmeler uzun konçlu ve yumuşak

olduğu için kullanışlıdır. Divan-ü Lügat-it Türk‟te deri çizme oguk (uguk) olarak geçer.

Oğuzca “büküm etük” kadın pabucu anlamındadır. En iyi çizme Türkmen keçisinden,

yani „oyma‟dan yapılırdı. Yine Selçuklular, burun kısmı sivri kesilen deriden yapılma,

topuk ve yan kısımlarına ip geçilerek ayağa göre biçimlendirilmiş çarık da

giymekteydiler. Deve derisi de çarık yapımı için önemli bir malzeme olarak

kullanılmıştır.9

Selçuklu dönemi dericiliğin bu kadar usta işi üretilmesinde, Ahi Evren‟in esnaf

teşkilatı üstünde oluşturduğu kurallar ve teşkilat yapısı etkilidir. Ahi Evren‟in ve

Fütüvvetin ileri gelenlerinin seceresini (soy veya üstat silsilesini) ve mesleklerin ustası

öğreticisi olan meslek pirlerini belirten ve Ahi-Fütüvvet kaidelerini anlatan Ahi

Fütüvvet şecerenamelerinde “Debbağların Piri Ahi Evran İbn Abbas” olarak

kaydedilmiştir. Yani debbağ mesleğini öğrenip, meslekte ilk kuşağı bağlanarak usta-pir

olan ve sonrakilere kuşak bağlayan kişi Ahi Evren‟dir.10

Esnaf yapısı içinde üretimde

titizlik ve kalite esas alınmıştır. Usta-çırak ilişkisine dayanarak üretim geleneği nesilden

nesile aktarılmıştır. Dericiliğin kullanımı İlk Çağ ve Orta Çağ boyunca artmış ve

kullanılan teknoloji de zamanın koşullarına göre gelişmiştir. Ticaret yollarında deri;

9 Dağtaş, s. 24. 10 Kala, s. 71.

Page 18: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

7

tahıl, kenevir, baharat önemli ticaret ürünleri arasında olmuştur.11

Haçlı Seferleri de

Orta Çağ‟da Anadolu içinde yıkımlara neden olsa da bir taraftan doğu-batı arasındaki

etkileşimi artırmış ve dericilik alanında üretilen ürünler de batı etkisinin görülmesine de

katkı sağlamıştır.

Deri işleme, deriyi terbiye etme sanatı olarak adlandırılmıştır. Yüzülen hayvan

derisi canlı organik bir yapıya sahiptir. Bu nedenle çabuk bozulur, kuruduğunda sertleşir

ve de biçim verilememektedir. Deri yüzüldükten sonra yapılan işlemler, derinin

kullanımını kolaylaştırmaya yöneliktir. Geyik, kaplan, koyun, tiftik keçisi vs. gibi tüylü,

terbiye edilmiş hayvan derilerine post denir. Deriler, tüyleri alınmadan giyim kuşam

işlerinde kullanılmışlarsa bunlara kürk denir. Sansar, tilki, tavşan, vizon, samur, kakum,

şinşilla, vaşak, kunduz, porsuk gibi küçük hayvanların derilerinin terbiye edilmesiyle

kürk yapılmış olur. Yüzeyindeki kılı alınmış deriler de ciltli olarak ayakkabılık, yüzlük-

astarlıktan saraciyeye, giysilikten döşemeciliğe değişik amaçlar için değerlendirilir.12

Deride aranan yumuşak ve dayanıklı olmasıdır. Boyamaya da uygun olması aranır.

Derinin işlenmesi en önemli aşamasıdır. Bu işlemle derinin kokmaması ve elastikiyet

gibi özellikler kazanması hedeflenir. Derinin işlenmesi kologen liflerin sepileyici

özellikteki maddeleri bünyesine alması sonucu gerçekleşir.13

Deri, insanlık tarihi içinde doğaya karşı verilen mücadele içerisinde kullanılan,

eski dönemlerinden bu yana var olmuş, işlenmiş, kullanılmış bir üründür. Dericilik en

eski mesleklerden biridir. Deri, hayvan gövdelerini kaplayan kalın, dayanıklı ve esnek

örtüdür. Kılı ve yünü giderilmiş ham hayvan derisi, teknik yöntemlerle uygun şekilde

işlendiği takdirde, birçok alanda kullanılmaya elverişli değerli madde niteliği

kazanmaktadır.

Büyükbaş hayvan derileri; manda, boğa, sığır, deve, öküz, dana, at vb. gibi

büyükbaş hayvanların derisinden elde edilen ürünlerin hammaddesini oluşturmaktadır.

Küçükbaş hayvan derileri; koyun, keçi, tiftik, ceylan, kuzu, oğlak, vb. gibi küçükbaş

hayvan derisinden elde edilen sahtiyan, meşin, astarlık, maroken, vidala, napa, güderi,

süet vb. gibi diğer değerli derilerin hammaddesini oluşturmaktadır. Kürklük hayvan

11 Tabakoğlu, s. 49. 12

Dağtaş, s. 11. 13 Özdemir ve Kayabaşı, s. 76.

Page 19: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

8

derileri; tilki, sansar, samur, tavşan, sincap, porsuk, karagül, mink, vizon, çinçila, vb.

Fakat bu sektörün en önemli kaynağını büyükbaş ve küçükbaş hayvan derileri

oluşturmaktadır.14

Derinin yüzülmesi ile elde edilmiş olan ürün, daha sonra etleme işlemiyle

yüzülmüş deriden geri kalan et parçalarının sıyırılması, tabaklama, boyama, gibi

işlemler izlemektedir. Böylelikle ara ürün niteliğinde bir malzeme elde edilmiş olur. Bu

ürün daha sonra ayakkabıdan giysiye, çantadan kemere, koşum takımına bir dizi ürüne

dönüşür ve kullanıcısıyla buluşur.15

Kireç deri üretiminin önemli malzemelerinden birisidir. Çünkü derinin

kireçlenmesi ile sıvı geçirmemesi ve tabaklama sonucunda maddelerin deriye iyice

nüfuz etmesi hedeflenmektedir. Bu şekilde daha dayanıklı bir ürün elde edilmiştir.

Güneşten derinin kurutulması için faydalanılmıştır. İnsanların yaşam deneyimleri

sonucunda deriyi kullanma yöntemlerini geliştirmişlerdir. Deri de boya kullanımı da

derinin görünüşünü değiştirmiştir. Bu dönemde daha çok mineral manganez oksit,

hematit, okr „aşı boyası‟ ve bitkisel boyalar ile hayvansal boyalar kullanılmıştır.

Madensel boyalar, bakır sülfat, melanteria, demir tuzudur. Bitkisel boyalar: Kök boya

ve kızılkök (kırmızı), akçaağaç veya kızılağaç (kırmızı), karahurma, mersin ağacı, meşe

palamudu, çivit otu (mavi), nar kabuğu (sarı ve siyah), sumak ağacı kökü (beyazlatıcı),

boyacı sumağı (sarı), nots-venüs tarağı, cehri (sarı-kahverengi), akasya, kadıntuzluğu

özü, gülhatmi (menekşe mavisi) sarmaşık, fındık, cevizdir. Hayvansal boyalar: Coccus

ilicus böceği, murex trunculus yumuşakçası, kermes biti (kırmız-pembe), koşnil

böceğidir (kırmızı-pembe).16

Derinin kullanıma hazır hale gelmesi için geçirdiği onca

aşama ve çaba insanların deri kullanımına verdikleri önemin de göstergesidir.

Anadolu‟da 9000 yıllık geçmişiyle varlığını mağara duvarlarına yapılan çizimlerden,

mezarlardan çıkan deri eşyalara ve eski yapılardan çıkan deri elbiselere kadar

kanıtlamaktadır.

14 Özdemir ve Kayabaşı, s. 70. 15 Dağtaş, s. 12. 16 Dağtaş, s. 14.

Page 20: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

9

2. OSMANLI DEVLETĠ’NDE GELENEKSEL SANAYĠ VE

DEBBAĞHANELER

2.1 Geleneksel Sanayi ve Esnaf TeĢkilatı

Osmanlı Devleti tarımsal üretime çok önem vermiş ve oluşturduğu vergileme

sistemi sayesinde ordusunun bir kısmının ihtiyaçlarını ve ödemeleri bu metotla

karşılamıştır. Tarıma dayalı ekonomi içinde en önemli iktisadi ve mali kurum hiç

şüphesiz tımardır. Tımar düzeni, para kullanımının sınırlı kaldığı bir ortamda, devlet

mülkiyeti altındaki topraklarda köylü üreticilerden toplanan vergi gelirlerinin sipahi

ağırlıklı bir orduya dönüştürülmesidir.17

Ticaret ise Gayrimüslim ve Müslüman

tüccarlar tarafından yönlendirilmiştir. Ayrıca ekonomide “fütuhatı” ve “ganimet

toplamayı” amaçlayan bir anlayış esasına göre kurulmuş bir gelir kalemi bulunmaktadır.

Devlet içinde oluşturulan ekonomik ve siyasi yapı sayesinde ülke gelişmiş ve

güçlenmiştir. Ekonomi de devletin harp kuvvetini artıran bir vasıta haline sokulmuştur.

Osmanlı Devleti kurduğu denetleme ağı ve üretimi teşvik eden yapısıyla varlığını uzun

bir süre sürdürebilmiştir. Güçlenen Osmanlı Devleti ekonomik açıdan da kurumsal

yapısını geliştirmeye çalışmıştır. Belirli bölgelerde belli ürünlerin üretilmesi

hedeflenmiştir. Sonuçta oluşturulan esnaf teşkilatı da sosyal refah düzeyinin artmasına

katkı sağlamıştır.

Osmanlı sanayi ve iç ticareti esnaf birlikleri halinde teşkilatlanmıştır. Bu

birlikler, İslam geleneğine dayanan devletlerin esnaf yapısına, Selçuklu geleneğinin

devamına dayanmış ve Bizans Devleti‟nin esnaf teşkilat yapısından da etkilenerek

gelişmiştir. Esnaf teşkilatı sayesinde esnaflar arasında rekabetin aşırılaşması ve çatışma

durumu engellenmiştir. Sistem yarı özerk yapısıyla devletin uyguladığı narh

politikasının en önemli yürütme ve denetim cihazını oluşturmuştur. Esnaf teşkilatları

kendi içinde ustalar, kalfalar ve çıraklardan oluşan bir yapıya dayanmaktadır. Esnaf

birliklerinin manevi merkezi de Kırşehir‟dir. Ahi Evren‟in oluşturduğu esnaf yapısı

gelişerek Osmanlı‟da daha ileri bir aşamaya geçmiştir. Kalite, fiyat ve ürün çeşitliliği

kontrol altında tutulmuştur. Esnaf teşkilatı içinde oluşturulan eğitim sistemiyle kalfa ve

17 Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları Seçme Eserleri, Gökhan Aksay (çev.), cilt 1, 2. Basım, ,

İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 4.

Page 21: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

10

usta gibi üretimde kalifiye işçi ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. Esnaf ustaları zaman

zaman bütün Osmanlı ülkelerini dolaşırlar hatta Bosna-Hersek ve Kırım gibi uzak

bölgelere gidip oralarda kalfalık, ustalık imtihanları yaparlar ve peştamal

kuşatmışlardır.18

Ahilerin Osmanlı kuruluşunda oynadığı etkinliği artıran önemli bir

unsur da Ahi Şeyh Edebali‟nin Osman Gazi‟nin kayınpederi olmasıdır. Şeyh Edebali,

Ahi Evren Vakfı‟nın Bilecik-Söğüt bölgesi halifesi/temsilcisi olarak yetkili kılınmıştır.

Şeyh Edebali esnaf teşkilatının gücünü arkasına alarak bu yapının Osmanlı Devleti

içindeki gücünü de artırmış, mali açıdan Osmanlı ülkesine büyü katkı sağlamışlardır.

Osman Bey‟in babası Ertuğrul Gazi döneminden de önce Kırşehir‟den Bilecik‟e gelmiş,

burada vakfını ve tekkesini kurmuştur. Uzunçarşılı‟nın tespitine göre Osman Gazi, Şeyh

Edebali‟yi şeyh edinerek ve kızı Malhatun ile evlenerek Ahi teşkilatının nüfuzundan

yararlanmıştır.19

Esnaf teşkilatını 13.yüzyılın başlarından 16. yüzyıla kadar belli bir düzene

oturtabilmek ve üretimi düzenleyebilmek için Osmanlı Devleti yoğun bir çaba sarf

etmiştir. Osmanlı Devleti‟nin esnafla ilişkili düzenlemeleri de içeren genel

kanunnameler, Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) döneminden itibaren başlamaktadır.

Eldeki Fatih devrinden itibaren mevcut ihtisap kanunnameleri ve diğer esnafla ilgili

genel kanunnamelerin metinlerinden devletin esnafın teşkilatlanma sistemini de

şekillendirecek sosyal ve iktisadi maliyetleri olan şu iki hedefi gerçekleştirmek gayesi

içerisinde olduğu görülmektedir.20

- Üretimin halkın ihtiyacını karşılamasını, diğer bir ifadeyle talebi

karşılayacak kalitesi belirlenmiş üretimin gerçekleşmesini temin etmek. Talebi

karşılayacak miktarda ve kalitede üretimin her zaman için devamlılığını sağlamak,

- Üretilen her ürün ve hizmet kalitesine göre hem üretici hem de tüketici

açısından uygun bir fiyat koymak ve bu fiyatların uygulanmasını temin etmek.

Osmanlı Devleti‟nin ekonomik yapısı içerisinde fiyatlara müdahale edilmesi

gerektiği ilkesi önemli bir yere sahip olmuştur. Piyasaların yapısı fiyat tespiti (narh

koyma) uygulamasını zaruri kılmıştır. Osmanlı narh uygulamasında temel ölçü arz ve

18 Tabakoğlu, s. 285. 19 Kala, s. 93. 20 Kala, s. 200.

Page 22: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

11

talep şartları olup, tekelci eğilimlerin tesiri giderilmek istenmektedir. Bu şartlar

değiştikçe tespit edilen fiyatlar da değişmiştir. Talebin artışının çok fazla olduğu

Ramazan ayı öncesinde de fiyatlar yeniden tespit edilmektedir. Kuraklık, ulaşım

zorlukları, üretimin harp, abluka vs. sebeplerden dolayı azalması sonucu arzda bir

daralma olduğunda narh fiyatları yükseltilmiş, arzın genişlemesi halinde ise

düşürülmüştür.21

Merkezi devletin sosyal alana müdahale imkânının sınırlı olduğu tarihsel

koşullarda, aile ve kan bağı ilişkileri, mahalle, köy, cemaat dayanışmaları, lonca gibi

üretim temelli dayanışmalar, tarikat, zaviye gibi dini beşeri ilişki, bireyin ailevi, sosyal

ve doğal krizler karşısında korunmasını sağlayan bir refah sisteminin temellerini

oluşturmuştur. Ayrıca esnaf teşkilatı içinde oluşturulan usta-çırak-kalfa yapısı ile

mesleki eğitimler verilmiş ve birçok insanın iş imkânı elde etmesi sağlanmıştır. Bu gibi

esnaf dayanışma ilişkilerinin yanı sıra, özellikle siyasal erkin yoğunlaştığı kent

merkezlerinde, yönetici elitin çeşitli kaygılarla yoksullara yönelik kurumsal bir

koruyucu sistem oluşturma eğiliminde olunmuştur. Ayrıca bu tür kurum ve ilişkilerin

izlerinin tarihin derinliklerine kadar uzandığı bilinmektedir.22

Osmanlı esnaf sistemi de

sosyal dayanışması sayesinde ekonomik açıdan kriz dönemlerini oluşturdukları birlik

yapısı ile atlatmaya çalışmışlardır. Ayrıca 18. yy öncesinde esnafların kendi aralarında

rekabete dayalı yapının devlet tarafından engellenmesi de esnafların geçim şartlarını

belli bir seviyede tutmalarını sağlamıştır.

Esnaf teşkilatı içinde oluşturulan tekeller aracılığıyla esnaflar korunmaya

çalışılmış fakat erken 19. yüzyılda esnaf tekelleri oldukça kırılgandır. Tekellerin

kırılgan olmasında lonca içi ve arası müdahale ile rekabetten kaynaklanmaktadır. Lonca

üyeleri, genelde üye olmayanların müdahalelerini, nitelikli mal satmadıkları, dolayısı ile

“ibadullaha” yani halka zararları olduklarını söyleyerek bertaraf etmeye çalışmışlardır.

Bazen de piyasadaki alanlarını başka bir deyişle tekellerini, emr-i ali, ferman-ı ali, kadı

mahkemeleri vakıflar yoluyla tasdik ettirmişlerdir.23

Tekellerini örf ve adetlerinin bir

parçası haline getiren esnaf, şehir ekonomisi içindeki konumlarını kaybetmek

21 Tabakoğlu, s. 295. 22 Nadir Özbek, “Osmanlı‟dan Günümüze Türkiye‟de Sosyal Devlet”, Toplum ve Bilim, sayı 92, 2001, s. 10. 23 Nalan Turna, “İstanbul Ayakkabıcıları, 1806-1828”, Birinci Ġktisat Tarihi Kongresi Tebliğleri, cilt 2, İstanbul:

Ekonomik ve Sosyal Tarih Yayınları, 2010, s. 547.

Page 23: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

12

istemiyorlardı. Esnaf grupları arasındaki rekabet ortamı çelişkileri de beraberinde

getirmiştir. 1808 civarında haffaf esnafı* ile aynacı esnafı arasındaki çatışma böyle bir

durumu örnekler. Aynacı esnafı, tekelini İsmail adındaki bir haffafın kendi dükkânında

ayna yaparak kırma girişimine karşı mahkemeye başvurmuştur. Bu olayda, haffaflar

kethüdası Tuğcular Arastası Kethüdası, dikici başı ve bazı ustalar İsmail‟i desteklediler.

Aynacı esnafının oluşturduğu tekele karşı bir esnaf grubu tepkisini ortaya koymuştur.

Haffaf ve dikici esnafı ileri gelenleri kendilerini, müşterilerinin artan taleplerini bahane

göstererek savundular. Söylediklerine göre müşteriler, nişan takımı için gerekli olan

ayna, ayakkabı ve benzeri eşyaları aynı yerden almak istemişlerdir. Ayrıca, ayakkabı

fiyatlarının düştüğünü söyleyerek müdahalelerini meşrulaştırmışlardır. Mahkeme her iki

tarafın, birbirlerinin nizamlarına riayet edeceklerine dair söz vermeleri üzerine

sonlandırmıştır. Taraflar aynı zamanda haffaf esnafının sandık, ayna gibi eşyaları bir

arada satması konusunda uzlaştırır. Aynacı esnafının oluşturduğu tekel bu şekilde sona

ermiştir.24

Şehir ekonomisi içinde farklı üretim kolları arasında üretilen ürünlerin satışı

noktasında geçişler başlamıştır. Mahkemenin aldığı bu karar loncalar arasında rekabete

de imkân sağlamıştır.

Fiyat ve kalite denetiminde bizzat esnaf teşkilatının iç denetimi önemlidir.

Daha sonra muhtesip, kadı, sadrazam ve nihayet padişah denetimlerde bulunmaktadır.

Sistemi bozmak isteyenler kalebentlik ve cezirebendlik** gibi cezalara

çarptırılmışlardır.25

Görüldüğü gibi sistem içinde fiyat ve kalite istikrarının sağlanması

kanuni yollardan da garanti edilmek istenmiştir. Denetime ve fiyat kontrolüne dayalı

narh sistemi ile Osmanlı Devleti‟nde serbest piyasa ekonomisinin oluşması

engellenmiştir. Bu yüzden Tanzimat‟la birlikte esnaf sisteminin dayanışmaya dayalı

yapısı etkisizleştirilmiş ve narh sistemi kaldırılmıştır.

Fiyat Devrimi‟nin Osmanlı sanayii üzerindeki olumsuz sonuçlarına ilişkin

olarak Ömer Lütfi Barkan, Akdeniz‟in batısı ile doğusu arasında oluşan fiyat farkları

nedeniyle Osmanlı hammaddelerinin büyük bir bölümünün ihraç edilmeye başladığını,

bu eğilimin de loncalar için büyük sorunlar yarattığı vurgulanmıştır. Barkan‟a göre

24 Nalan Turna, s. 547.

*Ayakkabı, terlik vb. gibi şeyler yapan ve satan.

**Ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde oturtmak; zorunlu göç ettirmek anlamına gelir. 25 Tabakoğlu, s. 297.

Page 24: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

13

hammadde darlıkları Avrupa sanayisinin artan rekabet gücüyle birleşince, Osmanlı

sanayisi dönüşü olmayan bir gerileme süreci içine girmiştir. Böylece Barkan, loncalara

dayalı Osmanlı sanayisinin Avrupa‟nın rekabeti karşısında sektörel açıdan kısmi

çözülme yaşadığını ifade etmiştir. Çözülmenin 16. yüzyılda başladığı sonucuna

varmaktadır.26

Hammadde kaynağı olarak görülen Osmanlı ülkesi askeri

başarısızlıkların da artmasıyla Avrupa ülkelerine verdiği ticari imtiyazlar da bu çözülme

de etkili olmuştur.

Avrupa‟da Sanayi Devrimi sonrasında hızla gelişen fabrikasyon üretimi

karşısında Osmanlı esnaf teşkilatı manifaktür üretime dayalı yapısıyla rekabet açısından

Avrupa‟nın gerisinde kalmıştır. Osmanlı Devleti‟nde büyük ölçekli sanayi

işletmelerinin ilk dalgası, 1830‟lar ve 1840‟larda devlet tarafından ve esas olarak

ordunun ve devletin gereksinimlerini karşılamak üzere başlatılmış, fakat Avrupa

sanayisi ile rekabet edebilecek altyapısı ve bilgi birikimin olmaması nedeniyle esnaf

teşkilatı gelişme noktasında geride kalmıştır. Ayrıca esnaf teşkilatının geleneksel yapısı

da teknolojik açıdan gelişmeye karşı bir direnç göstermiştir.27

Avrupa‟daki teknik

gelişmeler Osmanlı Devleti tarafından takip edilmiştir. Fakat Osmanlı ekonomisinde,

Avrupalı devletler ile yapılan ticaret anlaşmaları nedeniyle yerli sanayi, ithal malların

rekabetinden korunamamıştır.28

Tanzimat‟tan itibaren ekonomik açıdan arayışlar yaşanmıştır. Bunun

sonucunda liberal eğilim ve korumacılık eğiliminin öne çıktığı ve 20.yüzyıl başında

bunların tam anlamıyla birer düşünce akımı halini aldığı söylenebilir. Birincisinin

yandaşlarına tarıma dayalı ekonomisi ile Osmanlı Devleti‟nin bunu sürdürmeye devam

etmesi gerektiği savunulmuştur. Tarım ürünlerini ihraç edebilmek için serbest dış

ticareti benimsemek ve Osmanlı İmparatorluğu‟nun sanayileşmesinin temelleri de bu

sayede geliştirilebilecektir. Korumacılık politikasını benimseyenlere göre ise öncelikler

tam tersi yönde olmalıdır. Sanayileşme yönünde atılacak adımlarla Avrupa‟nın

gelişmişlik düzeyi hedeflenmektedir. Fakat sanayileşme başlı başına yeterli değildir.

26 Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, s. 100. 27 Yaşar Bülbül ve Rahmi Deniz Özbay, “Osmanlı İmparatorluğu‟nda Teknolojiye Karşı Direncin İktisat Tarihi”, “ĠĢ,

Güç ”Endüstri ĠliĢkileri ve Ġnsan Kaynakları Dergisi, Cilt: 9, sayı: 4, (Eylül 2007), s. 34. 28 Şevket Pamuk, 100 Soruda Osmanlı-Türkiye Ġktisadi Tarihi (1500-1914), 5. baskı, İstanbul: Gerçek Yayınevi,

1999, s. 274.

Page 25: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

14

Dışa açık ekonomisi ile rekabet olanakları sınırlıdir. Bunun içinde dışa kapalı bir yapı

oluşturulmalı ve milli bir ekonomi yaratılarak, ülkenin kalkınması hedeflenmelidir.

İkinci aşama da, bir Müslüman Türk girişimci sınıfı geliştirilecek ve korunacak, böylece

devlet yapısı “milli” bir burjuvaziye dayandırılacaktır.29

Fakat serbest dış ticaret, esnaf

teşkilatı yapısına darbe vurmuş ve rekabet açısından Avrupa‟nın gerisinde kalmıştır.30

Ayrıca tarımsal açıdan Avrupa Devletlerinde olduğu gibi geniş arazilere sahip bir çiftçi

kesiminin Osmanlı Devleti içinde bulunmayışı ekonomik açıdan tarımda rekabete dayalı

bir üretici kesimin oluşmasını engellemiş ve tarım alanında Avrupa‟dan yapılan

teknoloji transferi de atıl kalmıştır. Esnaf teşkilatının üretim yapısının sanayiye

dönüştürülmesi hedefi üretimdeki kalite anlayışına rağmen yeterli öz sermayenin

eksikliği, yüksek borçlanma durumu nedeniyle istenildiği şekilde

gerçekleştirilememiştir.

Debbağhaneler ekonomi de yaşanan gerilemelerden etkilenmiş ve üretim

açısından sorunlarla karşılaşılmıştır. Olumsuz koşullara rağmen debbağhaneler,

Osmanlı Devleti‟nin askeri malzemelerin üretilmesinde önemli rol oynamışlardır.

Askeri malzemeler üretilmesi dışında günlük ihtiyaca yönelik de malzeme üretimi

gerçekleştirmişlerdir. Bu ürünlerin gerekli hammaddesi olan deri ve kösele ihtiyacı

Anadolu içinden temin edilmeye çalışılmıştır. 1268 (1852) yılına ait bir Osmanlı arşiv

belgesinde debbağhane için gerekli tabaklanmış deri ve kösele ihtiyacı için Amasya

mutasarrfına 40000 kuruş; Dördüncü Süvari Alayının I. Binbaşısına ve Filibe

Kaymakamlığına 40000 kuruş; Redif Binbaşısı Latif Ağa‟ya ve Denizli Kaymakamına

30000 kuruş; Mülazım Hüseyin Ağa‟ya Hamid Kaymakamına 30000 kuruş; Mülazım

Hüseyin Ağa‟ya Karahisar-ı Sahib Kaymakamlığına 30000 kuruş; Redif Binbaşısı

İsmail Ağa‟ya Karesi valisine 30000 kuruş; Redif Miralay Hacı Reşid Bey‟e İzmir

valisine 50000 kuruş ödendiğinden bahsedilmiştir.31

Türk dericilik geleneğinin köklü yapısı içinde Osmanlı Devleti de bu yapıyı

sürdürmüş ve hayvancılığa dayalı yapısıyla debbağhanelerin deri ihtiyacını

karşılamıştır. Başlangıçta atlı asker ve atlı göçebe olan bir ulusun en çok kullandığı

29 Francois Georgeon, Osmanlı-Türk ModernleĢmesi, Ali Berktay (çev.), İstanbul: YKY Yayınları, 2000, s. 141. 30 Oktay Yenal, Cumhuriyet’in Ġktisat Tarihi, İstanbul: Creative Yayıncılık, 2001, s. 40. 31 BOA, C.AS, nr: 5282.

Page 26: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

15

eşyalar, saraçlık eşyası ile deri su kapları olmuştur. Anadolu‟ya iskân eden göçebe

Türkmen kavimlerinin ise, geçmişin bir mirası olarak, bu mesleği bırakmayıp, fırsat

buldukça hayvancılığa devam ettiği görülmektedir.

Doğu Anadolu‟yla, bütün Anadolu‟yu çevreleyen dağların yüksek yaylalarında

yaşayan göçebe halk, hayvancılığın belli başlı kaynaklarındandır. Örneğin Bursa

civarında ve Uludağ bölgesindeki bir “Miri” hayvancılık işletmesinde, on binlerce

koyun beslendiğine dair belgeler vardır. Ordunun et ihtiyacı nedeniyle hayvancılıkla

uğraşan kesimin Osmanlı yönetimine teklifleri olmuştur. Bu kitle hayvancılık alanında

toptan ticaret yapan, devlete ihtiyaç duyuldukça geniş hayvan teslimatı yapan ve bundan

büyük kazançlar sağlayan „celep‟ sınıfıdır.32

Şehirlerde yaşayan birçok esnaf, celep

sınıfından mal alımı yapmaktaydı. Hayvancılığın ülkede yaygın bir şekilde yapılması

sonucunda dericiliğe yönelik hammadde sıkıntısı da yaşanmamıştır. Debbağhaneler de

deri ihtiyacını bu yolla karşılamıştır.

Osmanlı Devleti‟nin en önemli iktisadi merkezi olan İstanbul, deri sanayisinin

en büyük işletmelerinin yer aldığı bir şehirdi. İstanbul‟un et ihtiyacını karşılamak için

gönderilen hayvanların kesim işlemi salhanelerde yapıldıktan sonra derileri salhanelerin

yanındaki debbağhanelere gönderilirdi. Salhaneler gelen hayvanların kesim ve dağıtım

işleminin yapıldığı yerlerdir. Salhane ve debbağ esnafı arasındaki ilişkiler bu tür

işletmelerin aynı bölgelerde toplanmasına sebebiyet vermiştir.33

2.2. Debbağhaneler

2.2.1. KazlıçeĢme Debbağhaneleri

İstanbul‟un Kazlıçeşme bölgesi, aşağı yukarı 500 yıldan beri çalışan önemli bir

deri sanayii olarak kabul edilmektedir. Fatih Sultan Mehmet‟in İstanbul‟u aldıktan sonra

başlattığı onarma ve yenileştirme çalışmaları olmuştur. Kazlıçeşme deri esnafı da

İstanbul‟un gelişiminden olumlu yönde etkilenmiştir. Nitekim Yedikule‟den,

Kazlıçeşme‟ye kadar uzanan kıyıda 33 salhane, 360 tabakhane yaptırılarak, iş

32 Önder Küçükerman, Geleneksel Türk Dericilik Sanayii ve Beykoz Fabrikası Boğaziçi’nde BaĢlatılan Sanayi,

1.basım, İstanbul: Sümerbank, 1988, s. 19. 33 Nuri Büğüş, Beykoz Ayakkabı Fabrikası ve Deri İmalatı, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, İstanbul

Üniversitesi SBE, 2001), s. 5.

Page 27: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

16

sahiplerine kiralanmış ve bu tesislerin geliri Ayasofya Camiine vakfedilmiştir.34

Osmanlı Devleti‟nde vakıf sistemine bağlı ülkenin sosyal güvenlik, eğitim, sağlık

ihtiyaçları karşılanmıştır. Kazlıçeşme Debbağhaneleri vakıf sistemine kaynak sağlayan

önemli bir parçası olmuştur.* Evliya Çelebi‟nin anlatımlarından dönem içinde

tabakhane içinde çalışan kesim arasında oluşan dayanışma ile halk arasında sorun

yaratan işçilerin bile topluma kazandırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu durum

toplum arasında güvene dayalı bir yapının tesisine de imkân sağlamaktadır.

İstanbul debbağhanelerinin iş hacmi genişledikçe devletin aldığı kararla;

Anadolu, Rumeli, Eflak ve Boğdan‟da en iyi deri çıkaran veya deri sanayinde kullanılan

palamut, boya gibi yardımcı maddeleri istihsal eden şehir ve kasabaların bu mallarını

doğrudan doğruya İstanbul‟a göndermesi bir düzene bağlanmıştır. Bu bölgelerden her

hangi biri gönderdiği malı kesince, durum devlete bildirilmektedir. Divanı Hümayun da

düzenin korunması için sert kararlar almıştır.35

Üretim safhasında devlet bir kontrol

merci olarak denetlemelerde bulunur ve sistemi aksatacak unsurları engelleyerek,

üretimin devamlılığını sağlamaktadır.

Nüfus artışlarının yaşanması Osmanlı ülkesi içinde deri ihtiyacını artırmıştır.

Dericiliğin bir aile mesleği olan yapısı da kalitesiyle ön plana çıkmasını sağlamış ve

nüfus artışlarıyla birlikte üretim miktarını da etkilemiştir. Bu konuda hem iş hacmine,

hem de kaliteye ihtiyaç vardır. Gerek sivil halkın, gerekse ordunun en temel

malzemelerinden birisi deri ürünleridir. Türk evinde meşin sandıktan, telatin yemek ve

mum sofrasına kadar çeşitli deri eşya vardır. Ordu, askerin postal ve çizmesinden, yay

ve kirişine, davul ve kösten, belli başlı taşıt unsuru olan atın eğer ve koşumuna kadar

her türlü deri mamulü kullanılmıştır. Deri malzemelerin ordu içinde bu kadar yaygın

şekilde kullanılması, talep açısından deri esnafını satışları açısından olumlu etkilemiştir.

34 Küçükerman, s. 20.

* Önder Küçükerman, Geleneksel Türk Dericilik Sanayii ve Beykoz Fabrikası Boğaziçi’nde BaĢlatılan Sanayi, 1.

basım, İstanbul: Sümerbank, 1988, s. 21, Evliya Çelebi, Yedikule-Kazlıçeşme semtini ve dericileri şöyle anlatır: “Bir

camii, yedi mescidi, bir hanı, bir hamamı, yedi sebili, üç tekkesi vardır. Evlisi az olup, çoğu bekârdır. Dericiler savaş

zamanında orduya beş bin tüvana yiğit verirler. Ama bu kasabanın fena kokusuna alışamayanlar, bir an dursalar helak

olurlar. Fakat ahalisine bu koku, misk ve amber gibi gelirmiş. Dericiler pek eli açık adamlardır. Tanrı mallarına Halil

İbrahim bereketi vermiştir.” 35 Dağtaş, s. 32.

Page 28: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

17

17. yüzyılda İstanbul‟da kurulmuş bulunan 700 tabakhaneden 300‟ü

Kazlıçeşme‟de bulunmaktadır. Burada günde ortalama 3000 işçi çalışmıştır.36

Debbağhaneler bir istihdam kapısı olması yanı sıra üretiminde önemli bir ayağını

oluşturmaktaydı.

Debbağhanelerin yerleşim bölgelerine bakıldığında genelde dağılımlarında

benzerlik görülmüştür. Kazlıçeşme İstanbul‟un ilk sanayi bölgeleri arasında

gösterilebilir. Sanayi açısından Kazlıçeşme‟yi ön plana çıkaran su kaynaklarına sahip

olunmasıdır. Dericiler genelde akarsuların yanında, bir dere kenarında kurulmuştur.

Eski debbağlar: „Su derinin ve dericinin hayatıdır‟ demişlerdir. Bir kilo ham deriyi

işleyip, mamul hale getirmek için yüz kilo suya ihtiyaç vardır. Su bu kadar dericiler için

önemliyken, Kazlıçeşme‟de akarsu, dere olmadığı halde nasıl oluyor da beş yüz yıldan

beri dericilere mekân olabilmiştir? Tabakhanelerin beş yüz yıl gibi çok uzun bir zaman

fasılası içinde Kazlıçeşme‟de kalmaları bu bölgedeki bol ve tatlı sudan ileri

gelmektedir. Su ihtiyacını karşılayabilen Debbağlar Kazlıçeşme‟de üretimlerini

sürdürebilmişlerdir. Şehir içinde kurulan veya şehrin gelişmesiyle zamanla şehir içinde

kalan debbağhaneler de çevreyi kötü koku ile rahatsız etmiş olduğundan bu durumun

giderilmesi için de tedbirler alınmıştır.

İstanbul‟daki deri endüstrisi hakkında 1638 yılında deri mamulleri yapan ve

satan esnaftan bir kısmının dükkân ve işçi toplamına bakıldığında pabuççu esnafının

dükkân sayısının 3400 olduğu ve 8000 çalışanın olduğu görülmektedir. Saraçların ise

dükkân sayısının 1084 olduğu ve 5000 çalışanın olduğu görülmektedir.37

17.yüzyılda

deri sektöründe ciddi bir işçi sayısının olduğu bu verilerle ortaya konmaktadır. Dericiler

esnaf teşkilatı içinde önemli bir yer işgal etmişlerdir. 18. yüzyıldan itibaren ise batının

sanayileşme alanında gösterdiği devamlı gelişme ve doğudaki gerileme, bütün sanayi

şubelerinde olduğu gibi dericilikte de hızlı bir çöküntü yaratmış ve 19. yüzyılın

başlangıcında tabakhaneler birer birer kapılarını kapamaya başlamıştır. Tanzimat‟tan

sonra, ticaret ve sanayiyi korumak amacıyla yapılan çalışmalar arasında yer alan 1866

tarihli Sanayi Islah Komisyonunun raporunda “Eskiden pek mamur, servet ve iktidarı

36 Küçükerman, s. 20. 37 Küçükerman, s. 22.

Page 29: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

18

diğer esnafın fevkinde olan tabak esnafı, 30-40 senedir günden güne düşmüş,

tabakhaneler tamamen kapanma derecesine gelmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.38

18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere‟de başlayan Sanayi Devrimi, iktisatçı-

düşünür J. Schumpeter, gelişen sanayi kapitalizminin, yeni mallar ile hizmetleri, yeni

üretim ilişkileri ve yaşama biçimlerini ortaya çıkardığından bahsetmiştir.39

Dünyada

gerçekleştirebilmek için sömürgeci devletlerin güçsüz devletleri “nüfuz alanına

almasından ya da onları yıkıp sömürgeleştirmesinden faydalanılmıştır. Osmanlı Devleti

içinde yer alan debbağhaneler de bu süreçten olumsuz etkilenmiştir. Osmanlı

ekonomisinin esnaf teşkilatına dayalı geleneksel üretim modeli, yerel sanayinin

Avrupa‟da yaşanan Sanayi Devriminden etkilenerek üretim yapısını değiştirip

sanayileşmesinde yavaşlatıcı bir etkisi olmuştur. Osmanlı Devleti Avrupa‟da yaşanan

gelişmelere yabancı değildir. Fakat geleneksel üretim modeli, tarıma dayalı küçük

üretici, ulaşım ağlarının gelişmemiş olması ve kalifiye işçi sorunları Sanayi Devrimi

üretim modeline geçilmesini engelleyen nedenler arasında sayılabilir.

Karl Marx toplumların evrim aşamasını incelerken bugün “gelişmekte olan

ülkeler” denilen alanları da ele almış, o dönemde henüz kapitalizmi geliştirememiş

toplumları “Asya tipi üretim tarzı” diye ayrı bir sınıfa koymuştu. Gelişmekte olan

ülkelerin özelliği kendi içsel dinamikleriyle ileriye doğru evrim yaratma gücünden

yoksun olmalarıdır; bunlar ancak kapitalizmle temasa geçtiğinde eski yapılar yıkılarak

ya da dışsal etkenlerle bozularak, diğer bir üretim tarzına geçebilir. Osmanlı‟da kendi iç

dinamikleriyle daha ileri bir üretim ilişkileri aşamasına geçememiştir.40

Kendi iç

dinamikleri içinde geleneksel üretim modeli baskındır. Gelişmiş ülkeler ile girilen

münasebetler sonucu hem teknoloji transferi yapılmış hem de bu makinelerin

kullanılmasını öğretmek amacı ile teknik uzmanlar da Avrupa‟dan getirilmiştir.

Kazlıçeşme Debbağ esnafı da geleneksel sanayi modeli ile üretimini sürdürmeye

çalışmış fakat teknoloji açısında gelişmesini sağlayamadığından rekabet koşulları

açısından geride kalınmış ve sayıları günden güne azalmıştır. Bu nedenle Beykoz Deri

ve Kundura Fabrikasının faaliyete geçmesi sonrasında askeri malzeme ihtiyaçları bu

38 Dağtaş, s. 33. 39 Gülten Kazgan, Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, 4. basım, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi

Yayınları, 2009, s. 16. 40 Kazgan, s. 17.

Page 30: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

19

fabrikaya bağlı olarak temin edilmiş ikinci bir fabrikadan ihtiyaçların temini noktasında

noksanlık yaşanmıştır. Bu durumda fiyat açısından tek bir yere bağlılığı beraberinde

getirmiştir. Çünkü İstanbul‟daki geleneksel debbağ esnafı büyük çapta üretim yapma

noktasında yeterli teknolojiye sahip değildir. Bu yaşananlara rağmen Kazlıçeşme deri

üretim merkeziye ilgili;

“550 yıl burada, 25 kuşak Türk insanı, işçisi, ustası, sermaye sahibi

el ele vererek; ham deriden, büyük beceri ile nefis, dünyaca ünlü deriler

üretmiş, ülkenin iç tüketimin tamamını karşılamış, 3 kıtaya yayılan

imparatorluğu yaratan, yürüyen ve ata binen büyük bir ordunun bütün silah

ve teçhizatının deriye dayandığı düşünülürse, diğer sınai üretim dalları

arasında derinin en başta yer almasını sağlamışlardır. 16., 17., 18. yüzyılda

Türk derisi, tüm dünyada renkleri ve haslığı ile haklı bir ün kazanmıştır.41

2.2.2 Yedikule Debbağhaneleri

Yedikule debbağhaneleri, Osmanlı Devleti‟nin İstanbul‟u fethetmesi akabinde

kurulmuştur. Debbağları bir araya toplamak için, Ayasofya vakfına bağlı bu binalar

debbağlara kiraya verilmiştir. Bu debbağların sayılarının fetih devrinde 360 olduğu

bilinmektedir.42

İstanbul Osmanlı Devleti‟nin başkenti olmasından sonra bir ticaret ve

üretim merkezi haline getirilmiştir. Yedikule‟de bu üretim merkezlerinden birisidir.

Fetihten itibaren 18 yılda şehir genişletilerek yenilenmiş, yeni binalar, yerleşim yerleri,

sanayi siteleri ve çarşılar yapıldıktan sonra Anadolu ve Rumeli‟den nüfusun İstanbul‟a

gelmesi teşvik edilmiştir. Fatih döneminde özellikle zanaatkârların ve meslek

birliklerinin İstanbul‟a aileleriyle gelip yerleşmeleri teşvik edilerek, İstanbul‟un nüfusu

artırılarak, ekonomisi de güçlendirilmeye çalışılmıştır.

İstanbul‟un en eski debbağhanesi ve dayanışması, Yedikule Debbağ Birliği‟dir.

Daha sonra Galata, Kasımpaşa, Üsküdar ve Eyüp debbağhaneleri ve meslek birlikleri

kurulmuştur. Hayvan derileri toplanarak bu debbağhanelerde işlenir ve askerin ihtiyaç

duyduğu malzemeler karşılanmıştır.

Vakfiye şartnamesinde Yedikule debbağlarının, derileri alacakları semtler ve

şartlar nizamnamelerle belirlenmiştir. İstanbul içi ve dışındaki deniz kenarlarındaki

41 Dağtaş, s. 35. 42 Büğüş, s. 7.

Page 31: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

20

salhanelerde kesilen hayvanların derileri, Edirnekapı dışındaki salhanelerin derileri,

İstanbul içi, Eyüp‟te kesilen hayvan derileri, ayrıca Anadolu‟nun çeşitli bölgelerinden

gelen deriler Yedikule debbağhanelerinin hammadde ihtiyacını karşılamıştır.43

Yedikule

debbağ esnafı ile devlet arasında üretim arasında bir koşul vardır. Üretimde önce

devletin ihtiyacı karşılanmıştır. Bu aşamadan sonra kendi geçimlerini sağlayacak

satışlar için üretim yapılmıştır.

Vakıf sistemi sosyal güvenlikle alakalı olduğu kadar ülkedeki eğitim, sağlık ve

sosyal yardım, diyanet ve bayındırlık yatırımlarını yürüten kurum olarak mali sistemin

önemli bir alt öğesidir. Yedikule debbağı da Ayasofya Vakfının önemli bir mali

destekçisidir. 1912 yılına ait Zaviye-Tekke-Dergâh-Türbe istatistiklerinin yer aldığı

İstanbul İhsaiyat Mecmuası‟nda Yedikule‟de dört adet dergâh-tekke olduğu

görülmektedir. Bunlar; Hacı Evhadüddin Dergâhı, Kule Meydanı Dergâhı, Mirahür

Dergâhı, Peruşan Baba Dergâhıdır.44

Dergâhlar üzerinden Yedikule Debbağ Esnaf

Birliğinin arasında bir bağ söz konusudur. Esnaf derneklerinin devamında bu yapılar

etkili olmuştur. Deriye dayalı üretim yapan esnaflar, kendi aralarında ekonomik açıdan

bir ayrışmanın engellenmesi ve kendi aralarında dayanışmanın sağlanması açısından

dergâhlarda önemli bir rol üstlenmiştir.

Yedikule debbağhanelerinde çeşitli dönemlerde sayım yapılmış ve bu

işletmelerde çalışanların envanteri çıkarılmıştır. 1708 tarihinde Yedikule

debbağhanesinde 222 kişi, 1750 tarihinde ise 210 kişinin çalıştığı anlaşılmaktadır.45

2.2.3 KasımpaĢa Debbağhaneleri

Osmanlı Devleti içinde deri üretiminde özel sektör ve kamu sektörü aynı

bölgede faaliyette bulunmuştur. Kasımpaşa Debbağhanelerinde hem Kasımpaşa debbağ

meslek birliği, hem de Hassa/Miri (devlet) Debbağ esnaf birliği faaliyet göstermiştir.

Vakıflar debbağhanelerin inşa edilmesinde belirleyici olmuştur. Açılan debbağhaneler

de ilgili vâkıfın bir parçası olarak gelirleriyle destekleyicisi olmaktadır. Kasımpaşa

Debbağhanelerinin bir kısmı Kasımpaşa Vakfı tarafından inşa edilmiştir. Kasımpaşa

43 Büğüş, s.7. 44 Kala, s. 128. 45 Büğüş, s. 8.

Page 32: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

21

Vakfı tarafından inşa edilen debbağhaneler, Kasımpaşa Debbağ Esnaf Birliğine

kiralanmıştır.46

Bu uygulama ile vakıf kira geliri elde etmiştir.

16. yy başlarında Osmanlı ekonomisinde toprakların % 20‟si vakıf sistemi

içerisinde yer almıştır. Vakıf sistemi ile yerel yönetim açısından toplum arasında bağlar

kurulmuştur. Bu gelişme sosyal devlet yapısına dair bir örnek teşkil etmektedir. Devlet

halkın devlete bağlılığını, sosyal adaleti vakıf sistemi üzerinden desteklemiştir. Esnaf

yapısı içinde yer alan debbağhaneler de vakıfların mali kaynağını sağlamıştır. Bu

dönemde vakıfların toplam kamu gelirleri içindeki % 12‟lik payı sadece toprak

gelirlerinden elde edilmiş bir orandır.47

Kasımpaşa debbağhaneleri de Kasımpaşa

Vakfı‟na bağlı 24 adet ve Sinan Paşa Vakfı‟na bağlı 12 adet olmak üzere toplam 36

adettir. Büyüklük açısından İstanbul‟daki ikinci büyük debbağhane grubunu

oluşturmaktaydılar. Usta, çırak ve çalışanların toplamı 139 kişi olmuştur. Kasımpaşa

debbağhanelerinin hammadde aldıkları yerleri, Galata, Balatkapısı, Hasır İskelesi,

Samatya, Eskisaray, Ayakapısı salhaneleri olarak sayılabilir. Miri debbağlar Kasımpaşa

debbağları içinde debbağan-ı hassa olarak 11, saraç şakirdleri olarak da 13 kişi olarak

mevcuttu. 48

Deri esnafının derileri alacağı yerler belirlenmiş olup bunun dışına çıkılması

halinde haklarında kadı tarafından işlem yapılmaktaydı. Debbağhanelerin hayvan

derilerini alımına dair her türlü işlerin kontrol altında tutulup esnaf teşkilatlarının kendi

aralarında da bir denetleyici unsur olduğu görülmektedir.

2.2.4 Eyüp Debbağhaneleri

İstanbul fethi sonrasında şehrin canlandırılması için yoğun çaba sarf edilmiştir.

Ticaretin ve sosyal hayatın canlandırılması için farklı yerlerden İstanbul‟a nüfus

kaydırılmış ve esnaf yapısı güçlendirilmiştir. Debbağhane sayısı artırıldı. Deri

üretiminin yoğun emek istemesi de istihdam imkânı sağlamıştır.

Fatih‟in inşa ettiği ve inşası ilk tamamlanan debbağhaneler, Eyüp

debbağhaneleri olup, 10 dükkândan oluşmaktadır. İnşası 1457 tarihinde tamamlanmıştır.

46 Kala, s. 163. 47 Tabakoğlu, s. 211. 48 Büğüş, s. 8.

Page 33: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

22

Eyüp debbağhaneleri sur dışında olduğundan Yedikule Debbağ Meslek Birliğine

bağlıydılar. Eyüp Debbağ Meslek Birliği, Galata, Kasımpaşa ve Üsküdar Debbağ

Meslek Birlikleri kurulduktan sonra kurulmuş ve Yedikule Debbağ Meslek Birliğinden

ayrılmıştır.49

Eba Eyyüb El- Ensari Vakfı ve Hasköy‟de Piri Mehmed Paşa Vakfı‟na bağlı

olan Eyüp debbağhaneleri, büyüklük bakımından İstanbul‟daki debbağhaneler içinde

üçüncü sırada idiler. Sayılarının toplamı 39 kadardır. Eyüp debbağhanelerinin deri

ihtiyaçları Ayvansaray Kapısı, Yenikapı, Mevluthane, Eğrikapı, Eyüp, Defterdar,

salhanelerinden karşılanmıştır. Her bir debbağhanenin aylık 20 akçe kirası vardır.50

1764 tarihli arşiv belgesinde, Eyüp‟te debbağ ve mumcu esnafının deri ve iç

yağı tahsisi ile ilgili çaryekçi esnafının müdahalesinin önlenmesi yönünde hüküm

verilmesi, Osmanlı Devleti içinde esnaf teşkilatı içinde oluşabilecek anlaşmazlıkların

önlenmesi yönünde karar alındığına kanıt gösterilebilir.51

2.2.5 Üsküdar Debbağhaneleri

Üsküdar debbağhaneleri İstanbul‟daki debbağhaneler arasında dördüncü

büyüklükteki debagat işletmeleri olup, Safiye Sultan, Mihrimah Sultan ve Atik Valide

Sultanın yaptırdığı vakıf debbağhanelerinin toplamı 31 adettir. Üsküdar

debbağhanelerinin bir özelliği de Yahudi esnafının kestiği hayvan derilerini almalarıdır.

Üsküdar debbağhanelerinin deri aldıkları yerler, Üsküdar Büyük İskele, Zincirlikuyu,

Atpazarı, Eminönü‟nden Ayasofya‟ya kadar ki koyun kesen esnaf, Galatasaray,

Beşiktaş, Yahudiler mahallesi, Balat Kapısı gibi yerlerden deri almaktaydılar.52

Mihrimah Sultan vakfının 8 debbağhanesi vardır. Kalan 23 debbağhane Atik

Valide Sultan ve Safiye Sultan vakfına aittir. Üsküdar, İstanbul‟un fethinden yaklaşık

yüz yıl önce fethedilmiştir (1352). Üsküdar‟ın fetih öncesi alınması Osmanlı kültürünün

yerleşmesini ve esnaf yapısını da etkilemiştir. Ancak bu debbağhaneler vakıflar

49 Kala, s. 129. 50 Büğüş, s. 9 51 Ahmet Kala (hzl.), Ġstanbul Ahkâm Defterleri- Ġstanbul Esnaf Tarihi 2 ( 1764-1793), İstanbul: İstanbul

Araştırmaları Merkezi Yayınları, 1988, s. 202. 52 Büğüş, s. 10.

Page 34: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

23

tarafından inşa edilmemiştir. Üsküdar esnafı vakıflara bağlı olmadan varlıklarını

İstanbul‟un Osmanlı Devleti tarafından fetih edildiği tarihe kadar sürdürmüştür.

Fetihten sonra Üsküdar‟daki debbağhanelerin ve debbağ esnafının Fatih Sultan

Mehmet tarafından Ayasofya Vakfına bağlı inşa edilen Yedikule debbağhanelerine

nakledildiği anlaşılmaktadır. Ancak bir kısım debbağ esnafının Üsküdar‟da kalarak

debbağlığa devam ettikleri de anlaşılmaktadır. Zira bunlar Üsküdar‟da kesilen hayvan

derilerinin kendilerine tahsis edildiğini belirtmişler, ihtilaf Fatih‟e intikal ettirilmiş,

Fatih, derilerin Yedikule debbağhanelerine verilmesini, bu konuda Ayasofya

Vakfiyesiyle amel edilmesini ferman etmiştir. Böylece Üsküdar‟da debbağlığa devam

ettikleri anlaşılmaktadır.53

2.2.6. Tophane Debbağhaneleri

Tophane semtinde kurulan Kılıç Ali Paşa Vakfı ve Ayasofya-i Kebir Vakfı‟na

bağlı olan bu debbağhaneler, büyüklük olarak İstanbul debbağhaneleri içinde son sırada

yer alır. Deri ihtiyaçları Galata, Sarayönü, Beşiktaş, Sarıyer‟deki salhanelerden

karşılanmıştır. Kanun gereği Galata sur dâhilinde ve haricinde vaki ve Tophane,

Azapkapısı ve Sarayönü ve Beşiktaş‟tan Sarıyer‟e kadar kasap ve dükkânlarda kesilen,

koyun, keçi ve sığır derilerini Tophane debbağları alabilecektir.54

Semtlerin deri

ihtiyacını karşılamalarında sorun yaşanmaması için bu tarzda önlemler alındığı

söylenebilir.

Debbağlar işledikleri derilerin önemli bir kısmını kasaplardan karşılamaktaydılar.

Ticaretin her aşaması kanunlarla belirlenmiştir. Kasapların hangi debbağlara ve kaç

paradan derileri vereceği belirlenmiştir. Mahkemeler yaşanabilecek sorunlarda, kadılar

üzerinden sorunları çözmeye çalışacak. Eyüp kazasında kesilen hayvanlar Eyüp,

Kasımpaşa‟da kesilen hayvan derileri Kasımpaşa ve Tophane, Üsküdar‟da kesilenler

Üsküdar debbağlarına verilmiştir. Hammaddeye ulaşma açısından hukuki sorunların

Osmanlı Devleti‟nde yaşandığını ve bunun müdahale yoluyla çözümlendiği

görülmektedir.

53 Kala, s. 174. 54 Büğüş s. 10

Page 35: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

24

Debbağ meslek birlikleri arasında derilerin alınacağı kasap ve semtler ayrıntılı

belirlenmiş olup bunların dışına çıkan esnaf teşkilatları uyarılmakta ve düzen

korunmaya çalışılmaktadır. Debbağ esnafı için üretiminde önemli bir yer tutan

palamutta da, Palamutçu esnafından debbağlar öncelikli satın alma tekeline sahiptir.

Uygulanan tekel uygulaması sayesinde debbağ esnafı alış fiyatını düşürmek için bir

müddet satın almayarak, palamut esnafını fiyat düşürmeye zorlamaya çalışmıştır.

Palamutçu esnafı da palamudu debbağ esnafı dışında başkasına satamadığı için ucuz

fiyata satmak zorunda kalmıştır. Bu uygulama debbağ esnafına verilen alım imtiyazının,

fiyatlar açısından debbağların zarara uğramasını engellediği söylenebilir.55

55 Ahmet Kala, “ Osmanlı Esnaf Sisteminin Oluşması ve Yeniden Yapılanması Açısından İstanbul Esnaf Birlikleri” ,

Ġstanbul Ġmparatorluk BaĢkentinden Megakente, Yavuz Köse ( Ed.), İstanbul: Kitap Yayınevi, 2011, s. 253.

Page 36: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

25

3. 19. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETĠ’NDE SANAYĠLEġME

ÇABALARI VE BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

3.1. Sanayi Devrimi ve Osmanlı Devleti’ne Etkisi

Sanayi, hammaddeden mamul madde meydana getirmek için yapılan faaliyetler

ve kullanılan araçlar olarak tanımlanabilir. Mal ve hizmet üretiminin kar sağlayıcı her

türü sanayinin kapsamı içindedir. Batı toplumu makineleşme ile seri üretime geçerek

ticaret hacmini ve dolayısıyla da sermaye birikimini arttırmıştır. Refah seviyesinin artışı

sosyal, kültürel ve eğitim alanlarına yansımıştır. Batı toplumu sanayi devrine girerken

ve girdikten sonra yaşadığı ekonomik, toplumsal değişimlerle düşünce yapısını

geliştirmiştir. Bu yayılmacı bir pazar ekonomisini de geliştirmiş ve yeni ideolojilerin de

ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır.56

Sanayileşmenin merkezi İngiltere‟dir ve sanayi de

yaşanan teknolojik ilerleme şehirlerin gelişmesine, nüfus hareketlerine ve beraberinde

nüfus açısından şehirlerde artışlara neden olmuştur. Fabrikalarda makineleşmeye bağlı

seri üretimle birlikte ihtiyaç fazlası oluşmuştur. Bu ürün fazlası pazar arayışını

beraberinde getirmiştir. Özellikle her geçen gün biraz daha gelişen ülkeler arası ticaret,

geleneksel üretim modellerini sürdüren devletleri de el emeğinin yerine makine

kullanmak noktasında bir ihtiyaç doğurmuştur.

Sanayi Devrimi, önce İngiltere, sonra da Batı Avrupa ekonomilerini, mamul

malları için pazarlar bulmaya, diğer yandan da bol ve ucuz gıda ve hammadde

kaynakları sağlamaya yönlendirmiştir. Yüzyılın daha sonraki dönemlerinde deniz

ulaştırma sektöründe gerçekleşen teknolojik devrim, ticaretteki bu eğilimlerin daha da

hızlanmasına yol açmıştır. Ulaşımda yaşanan gelişmeler uluslararası ticareti ve

toplumlar arası etkileşimi artırmıştır. 18. yy‟da, Büyük Britanya‟da görülen olağanüstü

teknolojik gelişmeler özellikle dokumacılık alanında odaklanmıştır. Watt‟ın ilk patentini

aldığı 1769‟dan sonra ise, teknolojik ilerleme fabrikaların yeni dokuma makinelerini

çalıştırabilecek güçte buhar makinelerinin geliştirilmesi alanında toplanmıştır.

Teknolojik alanda yaşanan bu hızlı değişim yeni ürünleri de pazara girmesine yol

açmıştır. Pratik buluşlar, 1870‟li yıllara kadar, sistemli araştırmalardan ve kuramsal

56 Şerif Mardin, Ġdeoloji, 6. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2000, s. 122.

Page 37: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

26

bilimlerden çok, sağduyuya ve geleneksel becerilere dayanan yetenekli teknisyenlerin

ve işlerine sıkı sarılan girişimcilerin yapıtı olmuştur.57

Bu dönem, demiryolunun kara

ulaşımına yeni bir hız ve etkinlik kazandırdığı, okyanus gemiciliğindeki gelişmelerle,

çelik teknelerin ve buhar gücüyle çalıştırılan pervanelerin tahta teknelerin ve yelkenlerin

yerini almasına yol açtığı kömür ve buhar çağı olmuştur. Bu aynı zamanda teknolojinin

ve sanayinin her alanında İngilizlerin herkesçe kabul edilen önderliklerini sürdürdükleri

bir çağdır. Ticaret ve sanayi alanındaki gelişmelerin paralelinde pazar arayışı artmış ve

sömürgeciliğe dayalı bir yapı yaygınlaşmıştır.

Osmanlılardaki sınıfsal yapı, toplumsal ve ekonomik ölçütlere göre değil, siyasal

ölçütlere göre belirlenen bir niteliğe sahiptir. Bir başka deyişle, Osmanlıların sınıfsal

nitelikleri ekonomik yapının bir sonucu değil, siyasal yapının bir ürünüdür. Osmanlı

Devleti‟nde ekonomik ölçütlere göre oluşmayan sınıfsal yapı da sanayinin gelişimine

yabancı kalmış ve öncü bir rol üstlenmesi yolundaki engellerden biri olduğu

söylenebilir. Kapitalist ekonomi için de Osmanlı İmparatorluğu‟nun bir üretim merkezi

olarak kendini geliştirmesini de yavaşlatmıştır. Buna rağmen el sanayinin hâkim olduğu

üretim modeli içinde askeri imalat tesisleri olan tophane, tersane, güherçile fabrikaları,

çelikhane, madenler, darphane üzerinden Batı teknolojileri ülke sanayisine nüfuz

etmiştir.58

Sanayiye yönelik ürün üreten esnaf birlikleri, İstanbul, Bursa, Edirne, Selanik,

İzmir, Ankara, Halep gibi bölgelerde toplanmışlardır. Hatta bu ortak ürün-hammadde

yün, pamuk, ipek, deri gibi sanayi kapitalizmi aşamasına adım atan ülkelerin de şiddetle

talep ettiği ürünlerdir. Yeni dönem, hammaddeye ulaşma mücadelesini doğurmuştur.

Sömürgeleştirme çabaları da bunun bir sonucudur. Gerçekten bu mücadele öylesine

şiddetli ve 18.yüzyılın sonlarından itibaren çoğunlukla hammaddeyi en yüksek fiyatla

satın alıp ülke dışına çıkarmayı amaçlayan yerli ve yabancı tüccar lehine

sonuçlandığından merkezi otorite bu duruma sık sık müdahale edip aldığı önlemleri

uygulamaya koymuştur.

57 William H. McNeill, Dünya Tarihi, Alâeddin Şenel (çev.), 11. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2006, s. 569. 58 Halil İnalcık, “ Kültür Etkileşimi, Küreselleşme” Doğu Batı, No: 18, (Şubat-Mart-Nisan 2002), s. 75.

Page 38: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

27

3.2. Osmanlı Devleti’nde Geleneksel Sanayide YaĢanan DeğiĢimler

Osmanlı Devleti‟nde Sultan III. Mustafa (1757-74) ve Sultan Abdülhamid

(1774-89) tarafından gerçekleştirilen askeri reformlar gerçekte mütevazı bir gayeye

hizmet etmiştir. İleri teknoloji, giderek daha fazla endüstriye dayalı ekonomik sistem,

yeni yönetim teknikleri ve askeri gücü odak noktası olarak alma eğilimi Batı‟ya karşı

askeri açıdan yaşanan yenilgilere karşı orduyu güçlendirmek için yapılan reformlardır.

Bu da dolaylı olarak sanayi açısından Avrupa‟dan uzmanların ve gelişmiş üretim

araçlarının ülkeye girişini sağlamıştır. Sonuçta teknik açıdan yaşanan değişim toplumu

geliştirmiştir. Ülke teknolojik ve ekonomik etkilere bir ölçüde cevap veren yeni

düşünceler ve taleplerle farklılaşmış, hükümetin işlevlerinin de buna paralel olarak

değişmesi beklenmiştir. Geleneksel yönetim anlayışı içinde kendini devlete karşılık

gören bürokrasi yaşanan değişimi algılamaktan uzak kalmıştır. Yine de bürokrasi

yoğun, fakat yapay temaslarda bulunduğu Batı‟daki modernleşmeye öykünerek

hükümetin işlevleriyle ilgili eksikler konusunda kendisini eğitmeye ve toplumu kendi

anladığı şekilde modernleştirmeye çalışmıştır.59

Devletin içinde bulunduğu ekonomik yaşama dair sıkıntılara rağmen, hükümet

esnaf ve tüccar üzerinde kontrolünü sürdürmeye çalışmıştır. Sanayileşmeden kastedilen

elbette ki modern anlamda sanayi ya da fabrikasyon değildir. O tarihte var olan iş

bölümüne göre bir kısım insanlar, gerek kendi bölgelerindeki gerekse diğer bölgelerdeki

insanların ihtiyaç duyduğu çeşitli malları yoğun el emeğine dayanarak imal etmekte,

üretilen ürünler ticaretin konusu olmaktadır. Sıkı denetleme yapısı sürdürülmeye

çalışılmaktadır. Sanayileşme girişimlerini başlatan devlet, mümkün olduğu ölçüde var

olan sosyal zümrelerin içinden sadece bireysel menfaatleri uğruna faaliyet gösterecek

bir burjuva sınıfının değil, aynı zamanda, modern anlamda emeğinden başka satacak bir

şeyi olmayan ve emeğine yabancılaşmış bir işçi sınıfının da doğmasını istememiştir.

Devlet bunun için girişimciliği kendisi üstlenmiş, işçilik konusunda ise sosyal

zümrelerin pek çoğunun mülksüzleşmeden işçilik yapması için önlem almıştır.60

Devletin üretim açısından üstendiği bu rol Avrupa‟daki gibi gelişmiş bir burjuva

59 Kemal H. Karpat, Osmanlı’da DeğiĢim ModernleĢme ve UluslaĢma, Dilek Özdemir (çev.) Ankara: İmge

Yayınları, 2006, s. 11. 60 Rahmi Deniz Özbay, 19. Yüzyılda Osmanlı‟da Devletin Emek İstihdamı, (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi,

Marmara Üniversitesi SBE, 2003), s. 13.

Page 39: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

28

sınıfının oluşmasında ve sanayileşmenin de gelişimini yavaşlatan bir sonucun ortaya

çıkmasına neden olmuştur.

Üretimdeki devlet geleneği kontrol açısından bu yüzyılda varlığını korumuştur.

Dünya ekonomisi içinde hammadde ihracatçısı, sınaî ürün ithalatçısı olan bir ekonomik

yapı söz konusudur. Uluslararası ihtisaslaşmanın bu klasik biçimi 19. yüzyılın ilk on

yılından başlayarak süregelen dönüşümler sonunda yerleşmiş ve Avrupa kökenli sınaî

ürünler iç piyasaya büyük ölçüde egemen olmuştur. Sanayi devriminin sürükleyici

sektörünü oluşturan tekstil ürünleri bakımından Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyıl

başlarında kendi kendine yeterli iken yüzyıl sonra iç tüketimin % 80 - % 90‟ı ithal malı

iplik ve kumaşlardan sağlamıştır.61

Yeni bir dönemin kapıları sanayileşmenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Askeri güce dayalı sömürgeleştirme ile kapitalizm toplumları kuşatmıştır. Adam

Smith‟in yazdığı gibi, Antikçağda varlıklı ve uygar uluslar kendilerini, yoksul ve barbar

uluslara karşı yeterince savunamamıştır. Modern çağda ise yoksullar ve barbarlar,

varlıklı ve uygarlar karşısında kendilerini savunamamıştır. Böylelikle Avrupalı varlıklı

uluslar doğuyu hammadde kaynağı olarak görmüşler, insanlarını ise kendisine hizmet

edecek köle olarak algılamışlardır. Paradoksal bir biçimde, Marx‟ın da savunduğu gibi

Batı‟ya karşı mücadele etmek için, Batılı düşünme ve üretme biçimlerini

benimsemeliydiler.62

Bunların sonucunda Avrupa kökenli mallar Osmanlı iç pazarını

kontrol etmiş ve yapılan ticaret anlaşmaları da bu durumun ortaya çıkışında etkili

olmuştur. 1838-1839 Ticaret Antlaşması sonucunda İngiltere ve Fransa Osmanlı‟yı açık

Pazar olarak uluslararası ticaret ağına sokarken, 1839 Tanzimat Fermanıyla uygulamaya

konulan düzenlemeler Avrupa devletlerinin Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkisini daha

fazla artırmasına neden olmuştur.

19. yy ‟da Osmanlı ekonomisinin dünya ekonomisine açılışını diğer gelişen

ülkelerden ayıran güçlü bir merkezi yapının devletin yönetim geleneğinde varlığını

sürdürmesidir. II. Mahmut döneminden itibaren Avrupa‟nın artan askeri ve iktisadi

gücü karşısında ve yerelde artan ayan baskısına karşı askeriyeye yönelik bir teknoloji

61 Korkut Boratav, Türkiye Ġktisat Tarihi, 11. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2007, s. 20. 62 Oya Köymen, Sermaye Birikirken Osmanlı Türkiye Dünya, 2. Baskı, İstanbul: Yordam Kitap, 2007, s. 87.

Page 40: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

29

transferi ile merkezi otorite artırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca telgrafın yayılışı,

demiryollarının yapımı da devletin taşradaki ağırlığını artırmıştır. Fakat ticaret alanında

serbestlik merkezi bürokrasi karşısında bir sınıfın oluşabileceği kaygısıyla

engellenmeye çalışılmıştır.63

1838-1841‟den, 1852-1854‟e kadar olan dönemde dış ticaret hacminin yıllık

artış hızı yüzde 1.5 ‟tan yüzde 5‟in üstüne çıkmış, ihracat yüzde 5.3, ithalat ise yüzde

5.5 oranında artmıştır.64

Osmanlı‟nın borç batağına çekilmesi de Kırım Savaşı sırasında

aldığı dış borçla başlar. Bu bile dönemin savaş koşullarının Osmanlı Devleti

ekonomisini olumsuz yönde nasıl etkilemiş olduğunun kanıtı olarak gösterilebilir.

Osmanlı dış borçları artıkça geri ödemelerde yaşanan sorunlar hammadde

kaynağının borçlarına karşılık kullanılmasını doğurmuş; alınan borçlar yeniden

üretimde kullanılamamıştır. Daha çok hükümetin cari giderlerinde kullanılan dış

borçlar, bir yandan birikimli olarak artmış, diğer yandan da kamu gelirlerinin önemli bir

kısmına yabancıların doğrudan el koymasına yol açmıştır. Osmanlı‟nın ödeme olanağı

kalmadığını bildirmesi üzerine 1881‟de Muharrem Kararnamesiyle kurulan, yabancı ve

Osmanlı temsilcilerinden oluşan Duyun-u Umumiye İdaresi dış borç anapara ve

faizlerini karşılamak üzere vergi gelirlerine el koymuştur.65

15.yüzyılın ikinci yarısından Birinci Dünya Savaşı‟na kadar, fiyatlar yaklaşık

300 kat artmıştır. Bu toplam artış, yılda ortalama yüzde 1,3 enflasyon hızı anlamına

geliyor. Enflasyon alım gücünü olumsuz etkilemiştir. Bu dönem genellikle Fiyat

Devrimi ile ilişkilendirilir. Ancak 18.yy sonundan 19. yy ortasına kadar, fiyatların 12-15

kat artığı daha güçlü bir enflasyon dalgasının yaşandığı söylenebilir. Bu dalgayı da

1780‟lerde başlayıp II. Mahmud döneminde paraya yönelik yapılan tağşişlerle

ilişkilendirilebilir.66

Tağşişlerden lonca üyeleri, esnaf, dükkân sahipleri ve küçük

tüccarlar etkilenmiş ve rekabet imkânlarına zarar vermiştir.

63 Şevket Pamuk, “Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi”, Doğu Batı, No: 17, (Kasım,

Aralık, Ocak 2001-2002), s. 36. 64 Kazgan, s. 21. 65 Yakup Kepenek ve Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, 21. Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2008, s. 11. 66 Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları, s. 119.

Page 41: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

30

Ülkenin 20. yy‟a kadar yaşadığı ekonomik sıkıntılar sonucunda sanayi

açısından yeterli çıkışı sağlayamamıştır. Sanayi belirli yerlerde toplanmış ve ülke

geneline dağılamamıştır. 1913 ve 1915 yıllarında yapılan sanayi sayımları, bugünkü

Türkiye sınırları içinde kalan Batı Anadolu ve Marmara Bölgelerinde, 1908‟den önce

kurulmuş sınaî tesisleri; 20 un değirmeni, 2 makarna, 6 konserve, 1 bira fabrikası, 2

tütün mağazası, 1 buz, 3 tuğla, 3 kireç, 7 kutu, 2 yağ, 2 sabun, 2 porselen imalathanesi,

11 tabakhane, 7 marangoz ve doğrama atölyesi, 7 yün, 2 pamuklu iplik ve dokuma, 36

ham ipek, 1 ipekli dokuma ve 5 “sair” dokuma fabrikası, 35 matbaa, 8 sigara kâğıdı, 5

madeni eşya ve 1 kimyasal ürün fabrikasından ibaret olduğunu ortaya koymaktadır.67

Ülkenin Avrupa sanayindeki gelişmelere paralel ve elinde bulunan üretim

merkezlerinin sayısından gelişmiş bir sanayisinin olmadığını çıkartılabilir. Osmanlı

nüfusunun büyük bir kısmının kırsal alanda yerleşik olması da sanayiden ziyade tarımın

ön planda olduğunu kanıtlamaktadır. İstanbul gibi şehir merkezlerinde sanayileşmeye

yönelik çabalarda da, tarımsal anlamda geniş arazileri işlemeyen, küçük arazilerde

üretim yapan tarım işçisini sanayi için yönlendirmemiştir. Fakat Avrupa‟da yasaların

geniş toprak mülklerinin varlıklarını sürdürmelerine olanak verdikleri yerlerde küçük

toprak mülklerinin elde edilmesi ile mülksüz ve işsiz kalan işçiler şehirlere yani

sanayiye itilmiştir. Bunlarda ucuz iş gücü olarak kullanılmıştır.68

Osmanlı Devleti‟nde

işçilerin sanayiye yönelmesi Avrupa‟daki gelişmelerin dışında bir seyir izlemiş ve

tarıma dayalı küçük arazilerin ekilmesine bağlı tarımsal üretim gerçekleştirilmiştir.

Yabancı sermaye açısından da yatırımların Osmanlı Devleti‟ndeki sektörel

dağılımı Osmanlı ekonomisi hakkında bilgi vermektedir. Getiri oranı bankacılık ve

sigortacılıkta yüzde 10‟dan fazladır ve bunu yüzde 8,7 ile devlet borçları izlemektedir.

Kısaca Osmanlı Devleti‟ne borç verme yabancılar için en karlı yatırım alanlarından

biridir. Yabancı sermayenin yıllık getirisi, ülke dışına kaynak aktarılmasına yol

açmıştır.69

Yabancı sermaye yatırımları ve devlet borçları karşılığı olarak ödenen miktar

yılda 16 milyon Osmanlı lirasından fazladır. Buna 8 milyon lira dolayındaki dış ticaret

açığının eklenmesiyle 24-25 milyon Osmanlı lirasına ulaşılır. Aynı yıllarda toplam

67 Boratav, s. 20-21. 68 Karl Marx, 1844 El Yazmaları, Kenan Somer (çev.) , Ankara: Sol Yayınları, 1993, s. 115. 69 Kepenek ve Yentürk, s. 12.

Page 42: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

31

yurtiçi ulusal gelirinin 203,69 milyon Osmanlı lirası olduğu düşünülürse, bunun % 12‟si

gibi bir bölümünün yurtdışına aktarıldığı sonucuna varılabilir.

Tablo 1

Osmanlı İmparatorluğu‟nda Yabancı Sermaye yatırımları

(Bin Osmanlı Lirası Olarak)

Yatırımlar Tutarı(1) Yıllık Net Getirisi

(2)

Getiri Oranı

(2/1).100

Demiryolları 53 310 1 040 1,95

Elektrik, Tramvay, Su 5 700 170 2,98

Liman ve Rıhtım 4 710 160 3,40

Sanayi (Reji dâhil) 6 500 560 8,61

Ticaret 2 660 -- --

Madenler 3 580 230 6,42

Banka ve Sigorta 8 200 890 10,85

Devletin ödediği demiryolu

km güvencesi

-- 420 --

Toplam 84 660 3 370 3,98

Devlet Borçları (Dış) 149 480 13 000 8,70

Genel Toplam 234 140 16 370 6,99

Kaynak: Yakup Kepenek ve Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, 21. Basım, İstanbul: Remzi

Kitabevi, 2008, s. 12.

Sanayi alanında 1827‟de kurulmaya başlanan yeni fabrikalar 1855‟ten sonra

çoğu ithal rekabetine dayanamadığı için kapanmıştır. Geleneksel esnaf sektörü de aynı

rekabet karşısında 1840‟lı yıllarda hızla daralmaya maruz kalarak yardım talebiyle

devlete başvurduğu zaman, devlet provizyonist mantıkla hareket ettiği için kendi

kurduğu ve kurulmasını teşvik ettiği fabrikalar gibi, onlara da gümrük himayesi

Page 43: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

32

sağlamayı hiçbir şekilde düşünmemiştir.70

Esnaf ve üreticiye yönelik devletin yeterli

birikime sahip olmaması ve tam tersine tüketicilere yönelik refahın gözetilmesi,

geleneksel üretim modelinin sürdürülmesi sonucunda ülkede kalkınma seviyesi istenilen

düzeye ulaştırılamamıştır.

6 Ekim 1875‟de Osmanlı hükümeti 5 milyon Osmanlı lirası tutarındaki bütçe

açığını göz önüne alarak, borç faizi tutarının sadece yarısını para alarak, geri kalan

borcu, yeni basılıp, dağıtılacak yüzde 5‟lik hisse senetleriyle ödemeye karar verdiğini

açıklamıştır. Mart 1876‟da hükümet neredeyse bütün nakit ödemelerini durdurmuştur.

Bu sırada, ödenmemiş dış borçlar 200 milyon sterlin, bunun yıllık ödemesi de 12.5

milyon sterlindir. 1874‟te hükümetin gelirleri 22 milyon sterlin, ihracatı da 19 milyon

sterlindir. Başka bir deyişle, borç-ihracat oranı yüzde 10.5‟e, borçların faizleriyle

birlikte ödenmesinin getirdiği yük, ihracatın yüzde 66‟sına, hükümetin gelirinin de

yüzde 57‟sine tırmanmıştır.71

Osmanlı Devleti II. Abdülhamit döneminde gelişmişliğini ve kültürünü

Avrupa‟dan üstün görürken ekonomik açıdan ise borçların geri ödemesinde zorluklar

yaşayan bir ülkedir. Avrupalı bankerlere borçlanmış ve ödeme açısından sıkıntılar

içinde kalmıştır. Tamamıyla Avrupalılara bırakılmış olan ekonomik gelişmenin,

dışarıda ve içeride etkileri olacaktır. Özellikle, demiryolu yapımının gelişmesiyle,

Osmanlı İmparatorluğu ülkelerinin demiryolları üzerindeki bölgeleri Alman, İngiliz ve

Fransız ticaret nüfuz alanları olarak ayrılmaya başladı. Demiryolu ağının Osmanlı

coğrafyası için bu kadar önem taşımasında Avrupalıların sömürgeleri üzerindeki yolları

kontrol altına alma gayesi de yatar. Alınan imtiyazlarla 1888, 1892, 1894, 1897 ve

1903‟te hatlar içinde bitirilenler olmuştur. 12 Ağustos 1888‟de Paris- Viyana-İstanbul

Semplon Ekspresi Sirkeci İstasyonuna törenle girmiştir. Öteki demiryolu hatları

Selanik, İzmir, İstanbul, Mersin, Şam gibi önemli şehir merkezlerinin hinterlantlarına

kadar girmektedir.72

70 Mehmet Genç, “Reform Sürecinde Devlet ve Ekonomi: Osmanlı İktisadi Dünya Görüşünde Değişmeler,

Osmanlının GeçmiĢi ve Bugünün Türkiye’si, 2. Baskı, Kemal H.Karpat (drl.), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi

Yayınları, 2005, s.302. 71 Emine Kıray, Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve DıĢ Borçlar, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993, s. 145. 72 Niyazi Berkes, Türkiye’de ÇağdaĢlaĢma, 10. Baskı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006, s. 365.

Page 44: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

33

Avrupa Devletleriyle ilişkilerin artması ve haberleşmenin de hızlanması ile

birlikte padişaha yönelik muhalefet girişimleri de sıklaşmıştır. Bu etkilerin niteliği,

genişliği, derinliği, yöreden yöreye değiştiği gibi, toplum sınıflarına ve tabakalarına

göre de değişiktir. İç Anadolu‟da yüzyıllardır reaya olarak yaşayan köylü bile bu

etkilerin dışında kalamamıştır. Şehirlere akan nüfus, bu merkezlerde yeni sanayi

uygarlığının işçi sınıfını meydana getirmekten ziyade, ayak satıcısı, bekçi, hamal,

hizmetçi ve dilenci yığınlarını oluşturmuştur. Avrupa‟da oluşan sınıflar Osmanlı

İmparatorluğunda tam karşılığını bulamamış ve bu durum sanayii yapısına da

yansımıştır. Sanayileşmesini tam anlamıyla gerçekleştiremediği için Osmanlı

İmparatorluğu‟nun ekonomik açıdan gelişimini de olumsuz etkilemiştir. Kendi içinde

deri üretim merkezleri de bu durumdan etkilenmiştir. Teknolojik açıdan Avrupa

üreticileri ile rekabet edecek düzeyde olmamaları satışlarını etkilemiştir. Ayrıca gümrük

imtiyazı ile Avrupa‟dan gelen ucuz ürünlerle de rekabet edememişlerdir. Deri

sektörünün el emeği ağırlıklı üretim yapısı teknik alt yapıyla desteklenmediği için

rekabet açısından geri de kalmıştır..

1915‟te yapılan ve imalat sanayisinin yer aldığı tüm illeri kapsayan Osmanlı

Sanayi Sayımı, bugünkü Türkiye‟nin sınırları içinde sanayi sektörünün güçlü bir yapıya

sahip olmadığını ortaya koymaktadır. Zanaat özelliği taşımayan 182 sanayi kuruluşunda

14060 işçi çalıştırılmaktadır. Bu işgücünün %70‟i yün, pamuklu dokumacılık, giysi ve

ham ipek imalatı, un değirmenleri, sigara imalathanesinde çalışmaktadır. Bu faaliyetler

sanayi üretiminin % 78‟ini oluşturmaktadır.73

Hobsbawn küresel ekonomiyi şu şekilde ifade etmektedir:

“Sanayi Devrimi‟nden beri dünya ekonomisinin tarihi hızlanan

teknolojik ilerlemenin, sürekli ama eşitsiz ekonomik büyümenin ve giderek

artan „küreselleşme‟nin tarihi olmuştur. Bu da dünya çapında iş bölümünün

giderek genişlemesi ve karmaşıklaşması; dünya ekonomisinin her parçasını

küresel sisteme bağlayan giderek yoğunlaşan bir akışım ve alışveriş şebekesi

demektir. Teknik ilerleme, dünya savaşları çağını hem dönüştürerek hem de

73 Korkut Boratav, Emperyalizm, Sosyalizm ve Türkiye, İstanbul: Yordam Kitap, 2010, s. 353.

Page 45: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

34

onun tarafından dönüştürülerek Felaket Çağı‟nda bile devam etmiş, hatta

hızlanmıştır.”74

Teknik ilerlemeyi yakalayabilmek gelişmenin de öncülü olmuştur. Osmanlı

Devleti son yüzyılında teknolojik açıdan yenilenme isteği olmasına rağmen ekonomik

koşulları buna elverişli değildir.

L.von Mises, Sanayi Devrimi sürecini ve bunun dünyaya ekonomik

yansımalarını şu şekilde açıklamıştır:

“Yüzlerce yıllık yasaların, alışkanlık ve önyargıların teknolojik

yeniliklerin karşısına diktiği engelleri ortadan kaldıran; o zamana dek

loncaların gücünün, yönetim hamiliğinin ve her türden toplumsal baskının

deli gömleği içinde kapalı duran reformcuların ve yenilikçilerin dehasını

serbest bırakan, klasik iktisatçıların fikirleri olmuştur. Fatihlerin ve

soyguncuların prestijini azaltan ve özel iktisadı faaliyetin toplumsal yararını

kanıtlayan bu fikirlerdir. Kapitalizm öncesi çağın zihniyeti iktisatçılar

tarafından bütünüyle parçalanmasaydı, büyük modern yeniliklerin hiçbiri

uygulanamazdı. Yaygın olarak „Sanayi Devrimi‟ olarak adlandırılan şey,

iktisatçıların doktrinlerinin gerçekleştirdiği ideolojik devrimin evladıydı.”75

Belirli kalıpların dışına çıkamayan ve kendi içine kapanmış ilkel üretim

koşullarını sürdüren yapılar, değişimin önünde ya sömürge oldular ya da yıkılıp yeni

ülkelere yerlerini bıraktılar. Osmanlı Devleti de değişimin önünde son yüzyılını

varlığını sürdürme çabasıyla geçirmiştir.

Bu noktada, kapitalist yayılmanın temel çelişkisini görebiliriz: Bir yanda

sermayenin, artık değeri gerçekleştirme ihtiyacını karşılamak için, kendi dışına,

kapitalist-olmayan çevreye muhtaç oluşu, öte yanda ise gerçekleşmiş artık-değeri

kapitalize etme ihtiyacını karşılayan, kapitalist olmayan çevrenin içselleştirilmesi.

Üretime dâhil olamayan alım gücü düşük çevreler potansiyel olarak savunulmasa da

hedeflenen bu yapıya karşı olmadan tüketici yapıya dâhil etmektir. Bu durum ülkeler

içinde aynı şekilde düşünülmüştür. Kapitalizmin dışında yer alan ve buna yabancı olan

ülkelere önce pazar olarak girilir ve daha sonra kendi içyapısına dâhil edilir. Ne var ki,

önemli nokta şudur: Bir kere çevrenin bir parçası “uygarlaştırılır” uygarlaştırılmaz,

74 Eric Hobsbawn, Kısa 20.yüzyıl (1914-1991) AĢırılıklar Çağı, Yavuz Alogan (çev.), İstanbul: Sarmal Yayıncılık,

2002, s. 114. 75 Pierre Dardot, Christian Laval, Dünyanın Yeni Aklı-Neoliberal Toplum Üzerine Deneme, Işık Ergüden (çev.),

İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012, s. 212.

Page 46: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

35

organik olarak burjuvazinin yeni yeni genişlettiği kapitalist üretim alanının sınırları

içine alınır alınmaz, artık sermayenin artık-değerini gerçekleştirmesi için zorunlu olan

dışarısı olamaz. Bu anlamda, kapitalistleşme gerçekleşme önüne bir engel diker, tersi de

doğrudur; daha doğrusu, içselleştirme dışarıya bağlılıkla çelişir. Sermayenin susuzluğu

giderilmek; sermaye sürekli yeni sınırlar aramak zorundadır.76

Az gelişmişlik düzeyinde

olan birçok ülke kapitalizmi içselleştirmiş Avrupa devletlerinin arka bahçesi olarak

hammadde kaynağı olarak görülmüşlerdir. Osmanlı Devleti için de arada kalmış bir

ülke olarak son dönemini pazar arayışındaki devletlerin rekabetinden faydalanarak

ömrünü uzatma çabası olarak görebiliriz.

3.3. Osmanlı Döneminde Beykoz ve Çevresi

Beykoz, Boğazın yanı başında, Boğaziçi‟nde az rastlanan genişlikte düzlüklere

sahip ormanlarla çevrili doğal özellikleriyle dikkat çeken bir ilçedir. İstanbul‟un

tarihinde Beykoz M.Ö.700‟lere kadar uzanan bir tarihe sahiptir. Traklar Beykoz‟da

yerleştiği bilinen ilk topluluklardır. Traklardan sonra bölgede sırasıyla Bitinyalılar,

Roma İmparatorluğu, Pontus Krallığı, Bizans Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu

egemenlik sürdürmüşlerdir. Beykoz‟da Rumlar tarafından Ameae diye adlandırılan

köyün adı Bithinya Kralı Amykos‟tan gelir.77

Beykoz İstanbul‟un fethinden çok önce

1402 yıllarında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına

katılmıştır. Bundan sonra Amikos olan adı Beykoz‟a olarak değiştirilmiştir. Kocaeli

Beylerinin ikametgâhına ayrılan Beykoz; “bey” hecesini bu yöneticilerden, “koz”

hecesini de Farsça‟da köy anlamına gelen “Koz” kelimesinden almıştır. Beylerin köyü,

Beykoz, zengin ormanlık alanları ile o dönemde padişahlar tarafından av sahası olarak

kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet avlanırken Beykoz‟da Tokat Kalesi‟nin fethi

müjdesini aldığı söylenir. Bu müjdeyi aldığı yerde bu zaferin anısına Tokat Kalesi‟ne

benzer bir av köşkü yapılır ve buraya Tokat bahçesi adını verir. Günümüzde bu köşkün

bulunduğu yer Tokatköy Mahallesi olarak adlandırılmaktadır.

Beykoz‟un Yalıköy kısmı büyük bir mesire alanıdır. Ayrıca sahilinde Beykoz

Kasrı ve Hünkâr İskelesi bulunmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında birçok su

76 M. Hardt-A. Negri, Ġmparatorluk, Abdullah Yılmaz (çev.), İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2001, s. 241. 77 İrfan Dağdelen (hzl.), Beykoz Nüfus Defterleri, İstanbul: Beykoz Belediyesi Yayınları, 2012, s. 13.

Page 47: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

36

değirmenine sahiptir. Deri üretimi açısından da uygun koşullara sahiptir. Osmanlı

Devleti‟nde II. Beyazıt‟tan itibaren bütün padişahların rağbet ettiği bir mevki olarak da

önem taşımaktadır.78

1673 yılında yazılmış bir günlükte Beykoz ve çevresi şöyle anlatılmaktadır:

“Galata ve Beyoğlu‟nda başlayan hastalık sahasından uzaklaşmak

üzere Büyükelçi, Fransa sarayını terk ederek Karadeniz Boğazı‟nda

oturmaya gitti. Büyükelçi akşama doğru Asya cihetinde İncirliköy denen bir

yerde seyranda bulundu. Burada, banisi İmparator Süleyman‟ın hayli garip

kaprisi neticesi, arada boşluklar olmak üzere üçer üçer üst üste konmuş

sütunlar üzerinde olarak denizin içinde kurulmuş güzel bir köşk vardır.” 79

Beykoz birçok devlet adamının Osmanlı döneminde ağırlandığı ve doğasından

etkilendiği bir mesire alanıdır. 18.yüzyılda Beykoz; sahil boyunca, Türklerin ve

Ermenilerin yaşadığı bir yerdir. Beykoz‟da sahile yakın bir yerde, I. Sultan Mahmut‟un

1746‟da Gümrükçü İshak Ağa‟ya yaptırdığı suyu bol kargir ve dört köşe çeşme

etrafında yaz mevsimlerinde insanlar bir araya gelmiştir.

Beykoz, Boğaziçi‟nde güzellikleriyle dikkat çeken yeşiliyle İstanbul‟un oksijen

kaynağı yerlerinden biridir. Tarihte mesire yeri olarak kullanılmasının dışında bir üretim

merkezi olarak da kendisini göstermektedir. III. Selim zamanında kurulan Kâğıt

Fabrikası ve Cam Fabrikası Beykoz‟un Osmanlı İmparatorluğu açısından üretim

merkezlerinden birisi olduğunu ve Sanayi Devrimi‟nin yaşandığı Avrupa‟nın karşısında

üretime dayalı yapının geliştiği ilçelerden birisidir. Hakkında belgelere dayalı bilgi

sahibi olunan ilk şişe-cam fabrikası da İncirköy‟de kurulan „Billur Fabrika-i

Humayunu‟dur. Hüdavendigar Müşiri Mustafa Nuri Paşa tarafından kurulduğu bilinen

fabrika 1846‟da padişah tarafından satın alınarak Saray mülküne dâhil edilir.80

3.4. Beykoz Debbağhane-i Amire

Fabrika, modernleşme projesinin en temel araçlarından biridir. Kapitalizm,

endüstrileşme ve bilimsel rasyonalite ürünü olarak ortaya çıkan fabrika, moderniteyi

78 İrfan Dağdelen (hzl.), s. 13. 79 Küçükerman, s. 82. 80 M. Hakan Koçak, “Paşabahçe Semtinde İşçi Sınıfının Oluşumu Cam İşçi Hareketinin Gelişimi ve Yönelimleri”

(YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2009), s. 55.

Page 48: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

37

oluşturan en temel özelliklerden biridir. Hiç şüphesiz, fabrika sadece içerisinde üretim

yapılan bir bina ya da binalar topluluğu değildir. Fabrika, üretim için işçileri bir araya

getiren, kültürler arası kaynaşmayı sağlayan, şehirleşme ve nüfus artışının kaynağıdır.

17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkan büyük değişim ve yapısal dönüşümlerin yapı

taşlarından biri olarak, fabrika aynı zamanda yeni bir yaşam biçiminin oluştuğu bir

mekânı temsil eder. İş bölümü, sınıf ilişkileri ve yeni teknolojilerin kullanımı gibi yeni

olgular ve sosyal ilişkiler toplumda ilk kez kendini fabrika yaşamıyla göstermeye

başlamıştır. Bu bağlamda, fabrika ekonomik alanın dönüşmesinde olduğu kadar

toplumda sosyal düzenleme ve reformların gerçekleşmesinde de çok önemli bir rol

oynar. Kökleri Tanzimat‟a kadar uzanan Türkiye modernleşmesinin de bel kemiğini

fabrikalar oluşturur. 81

Geleneksel sanayinin dönüşümünde Avrupa etkisi belirleyicidir. Üretimde yeni

tekniklerin kullanımı ve ticaretin rekabete dayalı yapısı ile Osmanlı ülkesini de

etkilemiştir. 19.yy‟ın başlarından itibaren, Türkiye‟de modernleşme genel olarak

endüstrileşmeyle ilişkilendirilir. Debbağhaneler de Osmanlı‟nın köklü fabrikalarından

Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın temelini oluşturmuş ve modernleşme açısından da

Osmanlı Devleti için öncü olmuştur. Beykoz semtinin çevresinde yerleşimin artması,

kentleşmenin hızlanması ve farklı illerden insanların bir arada yaşayarak dayanışma

kültürünün oluşmasında fabrikanın rolü belirleyicidir. Ayrıca debbağhane çevresine

katkıları olduğu gibi yerel halkla sorunların da nedeni olmuştur. 1328 (1910) yılına ait

bir arşiv belgesinde debbağhanenin ihtiyacı olan suyun kullanıldığı dere ile ilgili bahçe

sahipleri ile sorun yaşandığından bahsedilmiştir. Dereden gelen suyun belirlenen gün ve

saatler dışında bahçe sahipleri tarafından su harkının bozularak suyu bahçelerine

yönlendirdikleri tespiti üzerine, durumun engellenmesi için Beykoz Kaymakamlığına

bildirimde bulunulduğundan da bahsedilmiştir.82

Köylüler su azlığından dolayı bunu

yaptıklarını ve suyun kullanımında kendi haklarının olduğunu iddia etmişlerdir. Fakat

bu konuda debbağhane üretiminin aksamasına neden olduğundan buna izin

verilmemiştir. Su, debbağhaneler için en önemli üretim aracıdır.

81 Selda Tuncer, “Kentteki Fabrika, Fabrikadaki Kent: Antalya Dokuma Fabrikası İşçilerinin Yaşam Deneyimleri”,

Birinci Ġktisat Tarihi Kongresi Tebliğleri, Cilt: 2, İstanbul: Ekonomik ve Sosyal Tarih Yayınları, 2010, s. 511 82 BOA, DH. MMİ, Nu: 124/58.

Page 49: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

38

1800‟lerin başında debbağ esnafından Hamza Efendi, Beykoz deresinin

Boğaz‟a karıştığı noktadaki su değirmeninin çarklarından yararlanarak bir debbağhane

kurar.* Zamanına göre epey ileri sayılan imalathane 1810‟da devlete intikal eder ve

Debbağhane-i Amire adını alır.83

Hamza Efendi de işletmenin yöneticisi olarak atanır.

Debbağhane-i Amire dışında “Tabakhane-i Klevehane-i Amire” sonraki ismiyle

“Beykoz Teçhizat-ı Askeriye Fabrikası ve en son ismiyle “Sümerbank Deri ve Kundura

Sanayii Müessesi” adlarıyla varlık sürdürmüştür.84

1812 yılında Sultan II. Mahmut bir nedenle Selviburnu'ndan geçerken, bugün

debbağhane olan yerde Hamza Efendi‟nin dört beş kişiyle çalıştığını görüyor. "Bu

ihtiyar ne yapar burada" diye soruyor, "bu ihtiyar dericidir, deri yapar burada derileri

İstanbul piyasasına sevk eder" diyorlar. Sultan Mahmut "bizim ordunun çarık ihtiyacı

var, ihtiyara yardım edin, büyütsün teşkilatını, hemen bu yakınlarda bir çarık

dikimhanesi kurulsun, orduyu hümayunun çarığı buradan yapılsın" diyor. Bunun

üzerine Hamza ustaya yardım yapılıyor. Büyük bir deri fabrikası kuruluyor. Çayırda

bulunan Beykoz kışlaları da çarık dikimhanesi olarak çalışıyor. Tabakhanede deriler

yapılıyor, kışlada da deriler dikiliyor. 1816‟da, Beykoz Teçhizat-ı Askeriye adını alan

fabrikada 1826‟da keçi derisinden el üretimi askeri kundura yapılıyor. Beykoz

Fabrikası‟nda ilk buhar makineleri 1827‟de çalıştırılıyor. Bu değişimle hedeflenen

üretimde modernleşme ve fabrikasyona geçebilmektir. Ayrıca 1257 ( 12 Temmuz 1841)

tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde Beykoz debbağhanesinde mevcut kuyuların dışında

kuyular kazılması ve on beygir gücünde bir vapurun taşıma işlerinde kullanılmak üzere

debbağhanenin hizmetine verildiğinden ve bir yıl içinde imal edilmesi istenen mal

pusulasında askeriyenin ihtiyacı olan 300.000 adet çiftlemelik Beykoz Kavselesi,

10.000 adet eğerlik bağlı Beykoz Kavselesi, 5000 adet kayışlık güderi kebir tahta sipariş

edildiğinden bahsedilmektedir.85

Debbağhane ağırlık olarak askeriyenin ihtiyaçlarını

karşılamakta ve ordu için önem taşıyan bir üretim yeri olma özelliği taşımaktadır.

* Beykoz Debbağhane-i Amire‟nin kuruluş nizamnamesini bulmak için, Başbakanlık Osmanlı Arşivi‟nde arşiv

görevlilerinin yardımlarına rağmen, arşivin analitik tasnif yapılmış fonları içerisinde nizamnameye ulaşılamamış,

esnaf defterleri incelenmiş, ayrıca 1816 sonrası ileri bir tarihte yayınlanma ihtimaline karşın Düstur ‟da araştırılmış,

fakat fabrikaya ait kuruluş nizamnamesine ulaşılamamıştır. 83 Sina Akşin, Osmanlı Devleti 1600-1908, Türkiye Tarihi, Cilt: 3, İstanbul: Cem Yayınevi, 2002, s. 240. 84 Küçükerman, s. 14. 85 BOA, C.AS, Nu: 3069.

Page 50: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

39

1269 (1853) yılına ait bir Osmanlı belgesinde fabrika için gerekli 350.000

kuruşun Hüdevandigar, Kütahya, Biga, Edirne, Filibe, Varna, Saruhan, Karesi, Gelibolu

sancaklarından ve Midilli adasından karşılanacağından bahsedilmektedir.86

Yine 1269

(1853) tarihli bir arşiv belgesinde Beykoz Debbağhane-i Amiresi için gerekli deri alımı

için Aydın Kaymakamına 80000 guruş, Saruhan Kaymakamına 50000 guruş, Kayseri

Kaymakamına 50000 guruş, Amasya mutasarrıfına 90000 guruş, Hüdavendigar valisine

40000 guruş, Karahisar-ı Sahib Kaymakamına 20000 guruş, Canik Mutasarrıfına 20000

guruş verildiğinden bahsedilmektedir.87

Beykoz Deri Fabrikası üretim miktarlarını

artırabilmek için ihtiyaç duyduğu malzemelerin maddi kaynağını sancaklardan

karşılamaya çalışmıştır.

Üretilen askeri kundura, çizme, koşum takımları 1856 yılında Uluslararası

Paris Fuarı‟nda sergilenmiştir. Böylelikle fabrikanın ürettiği ürünün kalitesine

güvenildiğinin göstergesidir. 1870‟te fabrikada günde 300 çift kundura üretiliyordu.

Uluslararası Viyana Fuarı‟nda Beykoz ürünü kunduralar altın madalya kazanmıştır.88

Kalite açısından Avrupa standartlarına ulaşılmış ve Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası

öncü bir fabrika olduğunu kanıtlamıştır.

Beykoz‟da 1810 tarihinden önce de deri üretimi yapılmakta idi. Beykoz

kazasında deri üretiminin yapıldığına dair Osmanlı arşivinde belgeler bulunmaktadır.

Beykoz kazasına tabi Kavak‟ta Şeyh Yahya Vakfı‟na ait debbağhanenin deri alım

nizamına ve bu nizama Üsküdar debbağ taifesinden bazı şahıslar tarafından yapılan

müdahalenin önlenmesine dair Beykoz kadısına şikâyetlerde bulunulmuştur. Yapılan

şikâyetler aynı meslek grubuna bağlı esnaf teşkilatı arasında üretim açısından rekabetin

engellenmek istendiğinin kanıtı olarak görülebilir.

Osmanlı Devleti içinde bir fabrikanın buhar makinelerini kullanarak üretimini

geliştirmesi ve ilerleyen zaman içinde modern çağın gereksinimlerine ayak uydurmaya

çalışması Osmanlı aydınları arasından da destek görmüştür. Bunlardan biri de Ahmed

Mithat‟tır. Osmanlı İmparatorluğu‟nun gerilemesini siyasi rejimden kaynaklı görmekten

86 BOA, CM, Nu: 20472. 87 BOA, C.AS, Nu: 54022. 88 Aslı Kayabal, “Sanayi Tarihinin Önemli Durağı Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikası” SKYLIFE, Kasım

1999 sayısı, http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/'Beykoz.html, (21.04.2013), s. 59

Page 51: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

40

çok Avrupa‟nın karşısında teknolojik açıdan gerilemesinde bulur ve bunu modern

teknolojilerin kullanılması yönünde tavrıyla gösterir. Makineleşmenin ülke içinde

yaygınlaşmasının ilerlemenin önemli bir ayağı olduğu savunulmuştur. Bu şekilde liberal

ekonomistlerin izinden gidilerek, makineleşme eşittir işsizlik denklemi çürütülmeye

çalışılır. Bu konuda, Brouckere‟in verdiği makineleşmeyle maliyetleri düştükçe

tüketimi artan çorap örneği ve makineleşme konusundaki kötümser kehanetleri

yalanlayan İngiltere‟deki işçi sayısının artışıyla ilgili istatistiklerle bu süreci

savunmuştur.89

Beykoz Fabrikası modernleşen bir yapıyla varlığını güçlendirmeye

çalışmıştır. Fakat hammadde de teknoloji kadar üretim açısından önemlidir.

Hammaddenin dışarı kaçmadan öncelikle İstanbul esnaf birlikleri sonra da diğer

bölgelerdeki Osmanlı esnaf birliklerince temin edilmesi için devletin uyguladığı çeşitli

çözüm yolları vardır. Bunların başında geleni hammadde üretilen bölgelere fermanlar

yollayarak ürettikleri ürünün tamamını tüccar eliyle belirli bölgelere (bölge tekellerine)

gönderilmesini temin etmektir. Tüm ürünler bölge tekellerine gönderileceğinden

üreticinin elinde mal stoklamasını ve gizlice yabancı tüccara satmasını imkânsız

kılmaktır.

Debbağhane-i Amire‟de kunduracılık üzerine yapılan üretimlerde geleneksel

sanayinin kaliteye verdiği önem Avrupa‟daki değerini artırmıştır. Avrupa‟da gösteriş ve

şıklık unsuru olan kundura ayağın deforme olmasına neden olmakta iken Türklerde

sağlık ön planda tutulmuştur. Avrupa‟da ayakkabı bir tuvalet eşyasıdır; buna karşılık

Türkler için bir yürüme vasıtasıdır. Türklerin ürettiği ayakkabılarda da kusurlar

çıkmıştır. Bu kusur da ayakkabının ucunun aşırı uzun olmasıdır.90

1260 (1844) yılına ait bir Osmanlı arşiv belgesinde kasap esnafının

salhanelerde kestikleri hayvanların kaliteli derilerini Beykoz Debbağhanesine vermesi

nedeniyle Yedikule Debbağları tarafından şikâyet konusu olmuştur.91

Üretimde kaliteyi

artırmaya çalışan Beykoz Debbağhanesi nitelikli deriyi ülke içindeki kasaplardan

sağlamaya çalışmıştır. Üretim açısından debbağhaneler arasında kaliteli derinin temini

noktasında sıkıntılar yaşanmıştır.

89 Georgeon, s. 149. 90 Küçükerman, s. 129. 91 BOA, CB, Nu: 349.

Page 52: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

41

Hammaddenin kalitesi üretimin daha nitelikli olmasını ve dayanıklılığını

belirlemektedir. Üretimde kullanılan malzemelerin debbağhaneye zamanında teslim

edilmemesi de üretimde aksamalara yol açtığından, oluşan zararı satıcıya yüklenerek bu

durumun tekrar yaşanması engellenmeye çalışılmıştır. Midilli Adasından

debbağhanenin ihtiyacı olan palamut alımına yönelik bazı zamanlarda buna benzer

sorunlar yaşanmıştır. 1279 (1863) yılına ait bir arşiv belgesinde Osmanlı Devleti‟nin

zarar ve ziyanı karşılamak için mal alımını gerçekleştiren aracı tüccara yöneldiğinden

bahsedilmiştir.92

Beykoz Debbağhanesi üretim dışında İstanbul dışında bulunan debbağların

eğitiminde bir okul görevi de görmüştür. 1284 (1868) yılına ait bir arşiv belgesinde

Tırnova ve Şümnu‟da mevcut olan debbağların boyanmış derileri ve köseleleri

terbiyesini yapamadıklarından eğitim için Beykoz Debbağhanesine gönderildiklerinden

bahsedilmektedir.93

Debbağhane-i Amire‟de Harbiye Nezareti bünyesinde yer alan işletme 1842‟de

makinelerle donatılır. Palamut ve çam kabuğu öğütmeye mahsus değirmenler konur ve

60 beygir gücünde bir buhar makinesinden güç elde edilir. 70 deri kuyusu ve iki taş

değirmeniyle takviye edilir. 1884‟te deri fabrikasının yanına günde 260-300 çift arası

kundura üretecek bir tesis eklenir.94

Askeri teşkilatın ihtiyaçlarının giderilmesi hususu fabrikanın esasını teşkil

eder. Bu durum bir yandan da geleneksel Osmanlı üretim yapısına da uygundur

İhtiyaçların karşılanmasında kundura açısından askeriyeye ikinci bir üretim merkezi

tayin edilmez. Bu da ekonomik olarak rekabet kültürünün önünde bir engel teşkil

etmiştir. Geleneksel deri sanayi, ustaların kontrolü altındaki küçük atölyelerdeki üretimi

işçi sayısının artırıldığı, kalifiye elemanların yetiştirildiği ve toprağa dayalı üretim

yerine seri üretimin ve teknolojinin kullanıldığı bir yapıya dönüştürülmüştür.

Askeriyenin ihtiyaçlarının karşılanması için kurulan Beykoz Debbağhanesi II.

Mahmud döneminde baş gösteren ordunun yenileşmesi, zorlayıcı bir sorunun

92 BOA, A. MKT. MHM, Nu: 260/20. 93 BOA, A. MKT. MHM, Nu: 431/13. 94 Sina Akşin, s. 240.

Page 53: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

42

devamında ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu‟nun duraksamasının iki önemli

sonucu olmuştur. Gerileme öncelikle gazanın yeterli bir hazine desteği sağlamasını

engellemiştir. Ayrıca Batı, bu defa örnek alınacak bir askeri merkezdir. Bu, Osmanlı

toplumunda başlı başına bir değişimin de işaretidir. Bu değişim kaynağı askeri temelli

bir teknoloji transferine dayanmaktadır.95

Osmanlı Devleti‟nin teknoloji transferini

yoğun yaşadığı iki dönem vardır. 1790-1804 arasında seri şekilde fabrikalar inşa ettiği

dönem birinci dönemdir. 1826-1830 arasında ise ikinci bir fabrika kurma dalgası

gerçekleşmiştir. Bu dönemde Avrupa‟dan yoğun şekilde teknoloji transferi

gerçekleşmiştir. Batı‟dan alet, makine ve teknisyen transferleriyle üretim ülke içinde

gerçekleştirilerek, paranın yurt dışına çıkışı engellenmeye çalışılmıştır.96

Beykoz

Fabrikası bu sürecin bir halkası olarak askerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla

kurulmuştur. Modernleşme askeriyenin ihtiyaçlarının bir karşılığı olarak Beykoz

Fabrikasında kendisini göstermiştir. Sanayi Devrimi sürecinde Avrupa‟nın gerisinde

kalan Osmanlı Devleti askeri teknolojiyi ön planda tutmuştur. Hedeflenen gerilemenin

durdurularak askeri başarıları tekrar sağlayabilmektir. Fakat modernleşme sürecinde

Osmanlı Devleti sanayide kapitülasyonlar nedeniyle gelişimini tam olarak

sağlayamamış ve sanayide gerçekleşen ilerleme sınırlı kalmıştır. 1800‟ler ile birlikte

başlayan sanayileşme hareketleri çerçevesinde açılan fabrikalar için özellikle yerli

tebaadan işçi temin etmek oldukça güç olmuştur.

İngiltere ve Fransa‟da iki veya üç kuşak önce yaşayanlarda olduğu gibi

Osmanlı‟da el emeğiyle iş yapan zanaatkârlar fabrika hayatının bireysel üretimi kabul

etmeyen ve yüksek iş bölümüne dayanan yapısına yabancıdır. Osmanlı Devleti esnaf

teşkilatı yapısı içinde usta-kalfa-çırak arasında rızaya dayalı bir çalışma kültürü

bulunmaktadır. 1869‟da İngiliz Viskonsülü Maling, Bursa‟daki zanaatkâr ve diğer

çalışanların durumuna da değindiği raporunda, teknik eğitim ve yetenek gerektiren

sanayi dallarında çalışan işçilerin birçoğunun kalifiye olmayan, düz işçiler olduğunu

ileri sürmüştür. Maling‟in bu yorumu, ilgili dönemde Bursa‟da açılan ipek

fabrikalarının kalifiye işgücü eksikliğinden yakınması ve çözüm olarak dışardan vasıflı

95 Hasan Bülent Kahraman, Türk Siyasetinin Yapısal Analizi 1-Kavramlar, Kuramlar, Kurumlar, 1.Basım,

İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008, s. 57. 96 Yaşar Bülbül ve Rahmi Deniz Özbay, “Osmanlı Devleti‟nde Bir Teknoloji Transferi Yöntemi Olarak Yabancı

İşgücü İstihdamı”, Tülin Aren Armağanı, Yayına Hazırlayan: İshak Keskin, M. Hanefi Kutluoğlu, Sevil Pamuk

İstanbul: Pamuk Yayıncılık, 2009, s. 196.

Page 54: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

43

işçi getirme yöntemine başvurmalarının nedenini de açıklamaktadır.97

E.P. Thompson‟a

göre, “fabrika işçileri sanayi devriminin ilk çocukları olmadıkları gibi, ortaya iyice geç

çıkmış bir gruptular. Sanayi Devrimi‟ni izleyen süreç boyunca, çalışan kesim içinde

sayısal olarak en önemli grup tarım işçileridir.”98

Osmanlı İmparatorluğu‟nda çalışan

kesimin ağırlığı tarımda geçimlik üretimini sağlayan üreticilere dayanmaktadır.

Geleneksel sanayinin gelişmesi ve teknik açıdan ilerlemeye rağmen, yaşanan kalifiye iş

gücü sorunu etkisini Cumhuriyet döneminde de sürdürmüştür. Bu sorunun aşılması

yönünde önlemler alınmaya çalışılmıştır.

Osmanlı Devleti‟nde mesleki eğitimler esnaflar arasında usta-çırak ilişkisi

içinde yürütülmüştür. Esnaf teşkilatı içinde meslek öğrenme çıraklık döneminin

sonunda gerçekleşmiştir. Ancak kalfalık döneminde işe girmiş sayılmaktaydılar. 12-15

yaş arasında çıraklık yaşında mesleği öğrenmek üzere ustanın yanına çırak girilerek,

meslek öğrenimi başlamaktadır. İşçi statüsünün karşılığı kalfa olmaktır. Kalfalık 15-16

yaşında başlıyor ve mesleğine göre ustalığa yükselme süresi değişmektedir. Debbağlık

mesleğinde, kalfalıktan ustalığa yükselme süresi ortalama on yıldır. Kalfa, usta olduktan

sonra ayrılıp kendi dükkânını açma hakkı kazanabilmiştir.99

Sanayi Devrimi‟nin anlamı fabrika işçiliği koşullarında arandığında, işçi sınıfı

bilincinin bu koşullar tarafından biçimlendirildiği düşünülebilir. Göçlerle birlikte oluşan

işçi mahalleleri, işçi sınıfı cemaatlerinin oluşumunda etkili olmuştur. Akrabalık ve

arkadaşlık ilişkileri üzerinden kendi aralarında oluşturdukları dayanışma ile şehirlere

göç ve fabrika çevresinde hayata tutunma çabası cemaatlerin oluşmasında belirleyici

olmuştur. Bunun dışında köyden gelenlerin bir parça toprak sahibi olma özlemi,

zanaatkârların kendi işlerine sahip olma özlemi, el tezgâhında dokumacılık yapmış

olanların işin ritmini kendileri kontrol ederek aileleriyle birlikte çalıştıkları ve

kendilerini geçindirebildikleri bir üretim düzenine duydukları özlem, bu bilincin

ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Dini inançlar, geleneksel aile ilişkileri, kapitalizmin

97 Kadir Yıldırım, “Osmanlı Çalışma Hayatında İşçi Örgütlenmesi ve İşçi Hareketlerinin Gelişimi (1870-1922)”

(YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2011), s.18. 98 E.P. Thompson, Ġngiliz ĠĢçi Sınıfının OluĢumu, Uygur Kocabaşoğlu (çev.), İstanbul: Birikim Yayınları, 2004, s.

21. 99 Kala, s.254.

Page 55: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

44

“özgürleştirici” etkilerine karşı geleneksel toplumun koruyucu hatırası da öyle.100

Osmanlı Devleti içinde fabrika tarzı seri üretime yönelik geleneksel toplumsal yapı işçi

sınıfı bilincinin oluşmasında da gecikmelere ve kalifiye eleman sıkıntısına yol açmıştır.

Büyük sanayi kuruluşları bile o dönem için “küçük üretici” gibidir. Üreticiler

kendi küçük tezgâhlarında, kendileri üretim yapmaktadır. Bu küçük üreticilerin arasında

yer yer ortaya çıkmaya başlayan ve daha büyük sermaye ve daha gelişmiş üretim

araçlarının kullanıldığı sistemlerle karşılaşılmaya başlanmaktadır. Uygulamaya göre, bu

sistemde tüccar müteahhide ham maddeleri ve parça başına hesaplanan imalat ücretini

verir; müteahhit de genellikle evlerinde çalışan işçilere bu malzemeyi dağıtır ve imalatı

gerçekleştirdikten sonra mamul eşyayı toplayarak tüccara teslim etmektedir. Özellikle

büyük şehirlerde, halıcılık, kunduracılık, elbise, kravat, gömlek, şapka ve şemsiye

imalatı gibi alanlarda parça başına iş gördürme sistemi oldukça yaygındır. 3000 kadar

kunduracı bulunmaktadır.101

Batı tarzı fabrikasyona dayalı üretim sistemi Osmanlı

Devleti‟nin üretim yapısına eklemlenmesi uzun bir zaman alır. Buna neden olarak

ustalık-çıraklık ilişkilerinin ve hiyerarşisinin egemen olduğu, istihdamı, üretimi, işçilik

ücretlerini ve satış fiyatlarını denetim altında tutan bir kurum olan lonca sisteminin

kapitalist üretim metotlarına ters bir mantıkla çalışıyor olmasıdır.102

Esnaf birliklerinin hammadde teminini kolaylaştırmak amacıyla devletin

ticarete dolaylı müdahalelerde bulunarak çözüm arayışları ve uygulamaları, ortaya yeni

problemler çıkarmıştır. Serbest ticarete devletin müdahalesi yolunu açmıştır. II.

Mahmud devrinde (1808-1839) devletin bu müdahaleleri had safhaya çıkmış ve „ruhsat

tezkiresi sistemi‟ ve „yed-i vahid‟ sistemi denilen ticaret sistemleri doğmuştur. Devletin

ticarete yönelik müdahale yapısı kontrole dayalı geleneğinin bir devamıdır.

Ruhsat tezkiresi sisteminde ilk adım, İstanbul debbağ esnafının hammaddesi

olan palamut ürününün temininde 1242/1826 yılında başlanarak atıldı. Memurların

ürünlerin üretildiği yerlerde görev yapacak ve hammadde ihtiyacı doğrultusunda ihtiyaç

yerlerine İstanbul öncelikli olarak gönderecektir. İstanbul‟daki esnafın ihtiyacının

100 Thompson, s. 22-23. 101 Küçükerman, s. 140. 102 Aykut Kansu, “Türkiye‟de Korporatist Düşünce ve Korporatizm Uygulamaları”, Modern Türkiye’de Siyasi DüĢünce-

Kemalizm, Murat Belge (Editör), cilt: 2, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2011, s. 254.

Page 56: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

45

karşılandıktan sonra diğer bölgelerin ihtiyacı karşılanacaktır. Görevli olan tüccarın

vereceği tezkire ile alımlar yapılabilmiştir. Tezkiresi olmayan tüccar ürünü sevk

edemeyecektir. “Yed-i vahid” usulünde ise devlet, ticari geliri yüksek bazı

hammaddelerin tek alıcısı ve satıcısının kendisi olduğunu ilan etmiştir.103

Devletin

üretimde ihtiyaç duyduğu hammaddeler için gümrük imtiyazında bile bulunmuştur.

1277 (1860) yılına ait bir arşiv belgesinde Mısır‟a Beykoz Debbağhanesince

gönderilmiş ürünlerden gümrük alınmaması için başvuruda bulunulmasından

bahsedilmiştir.104

Gümrük imtiyazı isteği debbağhanenin askeriyeye yolladığı

ürünlerden giderleri azaltma çabasıdır. Devlet ihtiyaç duyduğunda kendi lehinde

kararlar almıştır.

Beykoz Debbağhanesinin ihtiyaç duyduğu Palamut için Biga Sancağı ve

Midilli adasından alımlar yapılmıştır. Osmanlı arşivinde bulunan 1259 (1843) senesine

ait bir belgede palamut alımı için Midilli adasının Molova kazasının göndermesi

gerektiği beş bin kantar palamudun her bir kantarı için verilen 32 kuruşun üreticiler

tarafından az bulunduğu ve buna itiraz ettikleri görülmektedir. Fakat cevaben

gönderilen yazıda Biga sancağından karşılanan palamut için her bir kantara 30 kuruş

fiyat biçildiği bu nedenle isteğin kabul edilmediği görülmüştür.105

Devlet tarafından

hammadde alımlarında fiyat karşılaştırması yapılıp devletin zarara uğratılması

engellenmeye çalışılmıştır. Ayrıca 1265 (1849) tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde

Beykoz Debbağhanesi için tabaklanmış deri alımı için Kalas ve İbrail havalisinden alım

yapıldığı; bedelinin de Silistre ve Rusçuk‟dan karşılanacağından bahsedilmektedir.106

Osmanlı arşivindeki 1261 (1845) tarihli bir belgede kösele ihtiyacının karşılanmasında

alım yapılan yerlerden birisinin de Safranbolu olduğu ve buradan on bin adet kösele

alımı yapıldığından bahsedilmektedir.107

Kaliteli kösele üretiminde kalifiye işçilerin payı büyüktür. Osmanlı‟da işçi

kesiminin bilinçlenip, kendisini yetiştirmesi uzun zaman almıştır. Bu durumun ortaya

çıkışında da kapitalist sistemle birlikte ortaya çıkan bireyselleşme olgusu yüzünden

103 Kala, s. 242. 104 BOA, A. MKT. DV, Nu: 173/92. 105 BOA, Cİ, Nu: 2233. 106 BOA, Cİ, Nu: 683 107 BOA, Cİ, Nu: 886.

Page 57: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

46

artık hiç kimse başkasına karşı sorumlu olmadığından herkes kendi çıkarını ön planda

tutmaktadır. Kendi çıkarı doğrultusunda eskiden olmadığı kadar hareketli bir yaşantıya

sahip olmaktadır. Reaya mantığı zamanla yerini bireye bırakmıştır Haklarını arayan,

tepkisini ortaya koyabilen işçiler varlığını göstermektedir. Geleneksel yükümlülüklerin

gevşemesiyle kırsal ekonomide geçimlerini sağlayamayanlar bu hayatı terk ederek

fabrikaların bulunduğu yerlere göç etmişlerdir. Yaşanan göç hareketleri nüfus açısından

kalifiye iş gücüne yönelik bir göç hareketi olmamasına rağmen, işçiler arasında birlikte

hak arama kültürünün oluşmaya başladığı görülür.

Göç hareketleri şehirlere yönelişi artırıp, hayatını daimi ettirmeye çalışan

kesimi işçi olarak çalışmaya yönlendirmiştir. Fakat Osmanlı Devleti içinde işçi sınıfı

bilincinin oluştuğunu söyleyemeyiz. Buna rağmen çalışan kesimin hakları noktasında

birlikte hareket edebildikleri ve grevler düzenledikleri de bir gerçektir. İşçi kesiminin

kitlesel hareketlere başlamasında zamanla geçici işçilikten daimi işçiliğe geçmeleri

etkili olmuştur. 19. yy boyunca toplumsal sorun olarak nitelenecek olan, bu kitlesel işçi

sınıfının doğuşu, geleneksel idari anlayışı devam ettirmek isteyen bürokrasi için de

önemli bir tedirginlik kaynağıydı. Tedirginliğin kaynağında ağır çalışma koşullarına

karşı haklarını aramaları ve ekonomik açıdan geçimlerini sağlama isteklerinin etkisi

vardır.108

Kazlıçeşme‟de bulunan Yunanlı Nikolaidi isimli işverene ait bir debbağhanede

çalışan işçiler 2 Eylül 1908‟de ücretlerinin artırılması için grev başlatmıştı. Gönüllü ve

gönülsüz greve katılan işçi sayısı 600‟den fazladır. Grevi sonlandırmak için Beykoz

Debbağhanesinden bilirkişilerin gelmesine rağmen grev sonlanmamıştır.109

Deri işçileri

Meşrutiyet sonrası hakları noktasında daha fazla bilinçlenmiş ve oluşturdukları sendika

öncülüğünde hak arayışlarını sürdürmüşlerdir. Kapitalist yapının getirdiği değişimi ve

Osmanlı Devleti‟ndeki kul anlayışından ziyade hak arayışlarının daha fazla olduğu bir

dönem yaşanmıştır. Grevlerle işverenler karşısında daha güçlü bir işçi kesimi

bulunmaktaydı. Deri işçileri grev dönemlerinde kendi yerine işçi alımlarını engelleyip,

işverenlerin baskısını da kırabilmekteydiler. Dönemin politik yapısındaki değişmeler

işçi hakları konusunda da gelişmelere yol açmıştır. Osmanlı Devleti‟nde işçi haklarına

108 Kansu, s. 255. 109 Yıldırım, s. 382.

Page 58: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

47

dair hak arayışları kalifiye işçiler içinde özellikle yetişmiş işgücü sayısının daha fazla

olduğu gayrimüslim vatandaşlar arasında gelişmiş olduğu söylenebilir. Zamanla halk

arasında işçi hakları noktasında bilinçlenme yaşanmış fakat devletin aldığı önlemlerle

grevlere yönelik yasaklamalar getirilmiştir.

İşçilerin hakları noktasındaki direnişleri çalışma şartlarının zorluklarından da

kaynaklanmaktadır. Bu duruma yönelik 1262 (1846) yılına ait arşiv belgesinde inek,

öküz, ganem ve keçi derilerinin salhanelerde tuzlanarak fabrikaya teslimi noktasında

askeriyenin tepkisi nedeniyle emir çıkartıldığından söz edilmektedir.110

Deri üretimi

zorlu aşamaların sonucudur. Üretimde işçilerin çalışma koşullarının zorluğu tuzlama ile

azaltılmaya çalışılmıştır.

Beykoz Debbağhanesinin ihtiyacı olan hammadde kaynaklarının alımında

görevli memurların da kontrol edilmeye çalışıldığı 1265 (1849) senesine ait arşiv

belgesinde ortaya konmaktadır. Belgede memurların zimmetine akçe geçirmemeleri

noktasında Biga meclisince denetleme yapılması istenmektedir. Devlete bağlı bir

kuruluşun içindeki bürokrasinin üretimi ileriye taşımadan ziyade kendi çıkarlarına

yönelik çalışan personellerinin de olduğu açıktır.111

Sanayi istatistiklerinde yer alan “Debagat” bölümünde çalışan işçi sayıları

açısından en az 10 işçi çalıştıran 13 debagat müessesesi şunlardır: 112

1. Altın Yapağı Osmanlı Anonim Şirketi

2. Altınparmak ve Kalaroni, İstanbul, Yedikule.

3. Beykoz Askeri Debbağ Fabrikaları, İstanbul, Beykoz.

4. Pince Biraderler, İstanbul, Yedikule.

5. Teripo Kostantin N. Ve Mahdumları, İstanbul Yedikule.

6. Canbezdi Biraderler, İstanbul, Yedikule.

110BOA. MKT, Nu: 47/10. 111 BOA, A. MKT, Nu: 208/84-1. 112 Küçükerman, s. 141.

Page 59: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

48

7. Denizlili Hacı Hasan ve İsmail Hakkı, İstanbul, Yedikule.

8. Skanavi Andon, İstanbul, Yedikule.

9. Şişman Ahmet, İstanbul, Yedikule.

10. Kalosdiyan Piravadal ve Darbhaneliyan, İstanbul, Yedikule.

11. Kalınoğlu Ananyas, İstanbul, Beykoz.

12. Liçe Ropolo Biraderler, İzmir, Darağaç.

13. Valcı K. Ve Mahdumları, İzmir, Darağaç.

Görüldüğü üzere, derilik zanaatının merkezi İstanbul‟dur. Beykoz Askeri

Debbağhanesi dikkate alındığında diğer üretim yerlerinin 11‟i (% 84.6) İstanbul‟da,

ancak 2‟si (%15.4) İzmir‟de bulunmaktadır. Marmara Bölgesi Osmanlı Devleti‟nin

ticaret ve üretiminin de merkezidir. Yurtdışına mal satışı ve alımlarının rahatlıkla

yapılabildiği yer olan İstanbul, merkezdir. 20. yüzyıl başlarında ulaşım ağının çok

yaygınlaşmamış olması da İstanbul karşısında rekabet edecek kent sayısının fazla

olmasını engellememiştir. 113

Beykoz Debbağhanesi dışındaki diğer deri fabrikaları özel kişilere aittir.

Yedikule fabrikalarının arazi, bina ve hatta bazılarının araç ve gereçleri başkalarına

aittir ve bu fabrikaları başkaları tarafından kira ile işletilmektedir. 3‟ü bu şekilde araç

gereçleri ile 3‟ü yalnız binaları ile kiraya verilmiştir. Yalnız 3‟ü fabrika sahipleri

tarafından işletilmektedir. Mevcut devlet fabrikasının da Üsküdar‟a ya da Florya‟ya

taşınması noktasında 1264 (1848) senesine ait bir arşiv belgesinde Beykoz‟a

debbağhanenin yerine sahilhane yapılması için çalışmalar yürütülmüş fakat dericilikte

suya dayalı üretimi nedeniyle Üsküdar ve Florya‟da sıkıntı yaşanmış hatta kuyu

açtırılması yönünde talimatlar verilmiştir. 114

Beykoz Debbağhanesinin idaresinin Devlet-i Aliyye‟den, Şirket-i Mahsusaya

ihalesi için 1265 (1848) senesine ait bir arşiv belgesinde mukayeseler yapılmıştır. Buna

113

Küçükerman, s.141. 114 BOA, İ. MTZ, Nu: 103851- 12/358-5.

Page 60: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

49

göre yapılacak devir sonucunda hazine üzerindeki yükün azaltılacağı, fabrikada çalışan

memurlara verilen maaş yükünün ortadan kaldırılacağı, fabrika için verilen peşin

akçenin hazinede kalacağı ifade edilerek özelleştirilmesi savunulmuştur.115

Osmanlı

Devleti‟nin içinde bulunduğu ekonomik koşullar bu değerlendirmelerin yapılmasına

neden olmuştur. Bu mukayeselere rağmen fabrika devletin idaresinde kalmış ve 1279

(1863) senesine ait bir arşiv belgesinde de Boyahane yapıldığı ve bunun Beykoz

Debbağhanesi ile birleştirilmesine ayrıca fabrika için çalışan amele kesimine de

fabrikaya yakın bir yerde kalabilecekleri bir yer yapılmasından bahsedilmiştir.116

Fabrikanın teknik açıdan geliştirildiği ayrıca işçilerinin sürekliliğinin sağlanması için

barınma ihtiyaçlarının giderilmeye çalışıldığı görülmektedir.

Beykoz Fabrikası 19.yy‟ın ikinci yarısında teknik açıdan geliştirilmeye

çalışılmıştır. 1291 (1874) senesine ait bir arşiv belgesinde Sanayi Devrimi‟nin merkezi

olan İngiltere‟den 1980 adet İngiliz lirasıyla çifte septevili makine ile iki kıta kazan

alınmasından bahsedilmiştir. Fabrikada üretimin daha modern şekilde sürdürülmesi için

fabrika teknik açıdan geliştirilmeye çalışılmıştır.117

Ayrıca fabrikada Yunan devleti

tebaasından sanatı debbağ olan Dimitri Bora adlı bir ustabaşı çalıştırılması ve ondan

Marsilya derisi ve kundurası gibi ürünler talep edildiği Osmanlı arşiv belgesinde

görülmüştür.118

Beykoz Debbağhanesinde üretimin kalitesi artırılıp Avrupa ile rekabet

edebilecek bir üretim hedefinin gözetildiği arşiv belgelerinden çıkartılabilmektedir.

Fabrikalar 1915‟te askeri ihtiyaçları ve piyasanın talep ettiği deri ihtiyaçlarını

karşılamaya çalışmışlardır. 1. Dünya Savaşı‟nın yaşandığı dönemde ağır ve kaliteli deri

kıtlığı yaşanmış ülkeler arasındaki rekabetin de artması deriye yönelik üretimi olumsuz

etkilemiştir. Osmanlı Devleti‟nin hammadde açısından yaşadığı sıkıntı, deri sektöründe

yaşanan dışa bağlılık durumunu ortaya koymaktadır. Bu koşullar altında dahi Osmanlı

Devleti‟nde tarımda ve sanayide büyüme gerçekleşmiştir. 1889/1890 = 100 kabul

edilirse, 1914/1915‟te milli gelir endeks sayısı “hacim” itibariyle 156‟ya çıkarak yılda

115 BOA, HR. MKT, Nu: 28/23. 116 BOA, İ. DH, Nu: 513/34913-1. 117 BOA, İ. DH, Nu: 00691-048298-002-001. 118 BOA, İ. MVL, Nu: 275/10686-1.

Page 61: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

50

ortalama yüzde 2 oranında büyümüştü; nüfus yılda yüzde 1 oranında arttığına göre, kişi

başına gelir artışı yılda yüzde 1 oranında gerçekleşmiştir.119

Deri fabrikalarının Osmanlı Devleti‟ndeki tesisat yapısına bakıldığında,

muharrik güç sayısı toplam olarak 961 beygir gücündedir. Her birine 35.5 beygir gücü

düşmektedir. Beykoz fabrikası güç açısından % 59.3‟üne tasarruf etmektedir. Muharrik

gücün 612 beygir gücünde (%63.6), 19‟u (%70.3) buhar makinesi, 345 beygir gücünde

(%35.9) 7‟ si (25.9) petrol, 4 beygir gücünde (%0.4) 1‟i (%3.7) gaz motorudur.120

Beykoz deri fabrikası üretimde kullandığı makinelerin gücü ile dönemin gelişmiş deri

fabrikaları arasında olduğu söylenebilir.

Beykoz Debbağhanesi ilk kurulduğu dönemden itibaren gelişen ve üretimde

kalitesiyle fuarlara katılabilen bir yapıya sahipti. Bu kaliteyi sürdürülebilir kılabilmek

adına kalifiye eleman yetiştirilmeye çalışılmıştır. Çalışanlar açısından 1915‟te işler

durumda olan 12 fabrikada 47 memur, 17 ustabaşı ve 1.206 işçi olmak üzere, toplam

olarak, 1.270 ve 1913 yılında 11 fabrikada 44 memur, 15 ustabaşı, 871 işçiden, toplam

olarak, 930 kişi çalışmıştır. Buna göre, 1915‟te ortalama olarak her fabrikada 106 ve

1913‟de 85 kişi çalışmış olduğundan, % 20 bir artış görülmüştür.121

19. Yüzyılın ortalarından Birinci Dünya Savaşı‟na kadar olan dönemde şehirli

emek kıtlığının, şehirli reel ücretlerini arttırdığı da görülmektedir. Bunun nedenlerine

bakıldığında, kırsal kesimde arazinin bol olmasına karşılık emeğin ve sermayenin kıt

olması, kentsel kesime yönelik göçleri yavaşlatmıştır. Osmanlı Devleti‟nde tarıma

dayalı yapı ile kentlerdeki fabrikalar için kalifiye ve sürekli çalışan işçi bulmak zordu.

Zamanla kentlerdeki fabrikalarda ücrete dayalı gelir artışı, Beykoz çevresine göçleri

artırmıştır.

Öte yandan 19. yüzyıldaki kır ve kent arasındaki ücret farklılıkları yanında

Osmanlı ülkesinin kendi içindeki bölgeler arasında da bir farklılaşmadan bahsetmek

mümkündür. Çukurova bölgesindeki işçi ücretlerinin batıya göre daha düşük olduğu

görülmektedir. Bu ücret farklılıkları batıya yönelik bir göç hareketi yaratacağı şeklinde

119 Kazgan, s.30. 120 Küçükerman, s.142. 121 Küçükerman, s.142.

Page 62: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

51

düşünülse de bu istenilen düzeyde gerçekleşmemiştir. Osmanlı Devleti‟nin kullandığı

“amele” ifadesi tercih edilirse, 1894-1895 genel sayımına göre ameleler, istihdamın

ancak % 1.24‟ünü oluşturmaktaydılar.122

19. yüzyılda ücret karşılığı çalışma oranlarının

çok düşük olduğunu göstermekte ve Beykoz Deri Fabrikasını da etkileyen bir durum

olmuştur.

Osmanlı Devleti‟nde büyük ölçekli ticari tarım işletmeleri bulunmamaktadır.

Latin Amerika tarzında bir toprak oligarşisi gelişmemiştir. Osmanlının kuruluşundan

itibaren mülkiyet esaslı yaklaşımdan ziyade kullanıma dayalı yaklaşımı da büyük

ölçekli tarım işletmeleri kurulmasını engellemiştir. Ticarete yönelik bir toprak sahibi

sınıfın yokluğunun beraberinde getirdiği daha da önemli bir sonuç vardır. Küçük toprak

arazilerine sahip kesim halk arasında milli hareketin gücünü de oluşturacaktır. Halk

arasında gelir uçurumunun olmaması da, birlikte hareket eden ve ulus olma yolunda

birlikteliği sağlayan unsurlardandır.

Artık ürünü ve bunun mübadele araçlarını ellerinde toplayan az sayıda ve

ticarete yönelik toprak sahibinin olduğu bir durumun tersine, Osmanlı Devleti‟nde

pazarlanan artık ürünün küçük üreticiler arasında yayılmış olması, ticari faaliyetin de

paralel olarak yaygınlaşmasını zorunlu kılmıştır.123

Büyük toprak sahiplerinin olmayışı

aileler arasında dağılmış tarım arazileri ve kendi aralarında küçük üretici dayanışması

büyük şehirlerdeki fabrikalarda çalışmak için şehirlere göçün yeterli seviyede olmasını

engellemiştir. Bu koşullar altında deri fabrikasında çalışan işçilerin ücretleri hakkında

300 gün hesabıyla, bir debbağ işçisinin gündeliği 1915‟te 13,9 ve 1913‟de 13,6 kuruş

bulunmaktadır. 1915 yılında yapılan sanayi sayımlarına göre; deri sektöründe 13

müessese, 1270 çalışan tarafından, 31.983,117 kuruşluk üretim ve imalat

gerçekleştirilmiştir.124

Kösele imalatı İstanbul ve İzmir ithalatına göre tüketimimizin ancak %37.2‟

sidir. Marmara Bölgesi deri üretiminin merkezidir. Anadolu ise büyük çapta deri

imalatından ziyade küçük ölçekli ihtiyaca yönelik çalışan debbağlar mevcuttur. İthalatın

% 38.6 ‟sı Fransa‟dan gelmektedir ve değeri 19.6 milyon kuruştur. Belçika‟dan 8.8,

122 Özbay, s. 117. 123 Çağlar Keyder, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, 13. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2008, s. 30. 124 Özsoğuk, s. 35.

Page 63: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

52

Mısır‟dan 5.8, Hindistan‟dan 2.4, Avusturya-Macaristan‟dan 2.2 milyon kuruşluk ithalat

olmuştur. İhracat ise % 90 oranında İstanbul‟dan Bulgaristan ve Yunanistan‟a

yapılmıştır.

Marmara Bölgesi bir Avrupa ülkesi düzeyinde kentleşmişken öteki bölgeler

kentsellik oranı bakımından oldukça geri kalmıştır. Kentleşme yönünden görülen

dengesiz dağılım sanayileşmenin belli bölgelerde yoğunlaşmasının ve ulaşım ağının

gelişmemiş olmasının nedeni olarak da değerlendirilebilir.

Kuruluş tarihleri belli olan ve 1915 sayımınca kapsanan sınai işletmelerin

sayısı 255‟ti ve bunların 72‟si, yani % 28‟i 1908 sonrasında kurulmuştur. Sınai açıdan

gelişmiş gözükse de eldeki mevcut üretim koşulları gelişmiş değildir. Toplam üretim

değerinin 1913‟te % 83,5‟i, 1915‟te ise % 82.3‟ü gıda ve dokuma sanayinden

kaynaklanırken; bu iki endüstri aynı yıllarda toplam işçi sayısının % 71 ve % 75.8‟ini

çalıştırmıştır. Değirmencilik, tütün işletme, debagat, yünlü dokuma ve iplik ve ham ipek

üretimi toplam sınai üretim değerinin 1913‟te % 80.3 ve 1915‟te % 83.1‟ini

oluşturmuştur.125

Osmanlı ekonomisi buğday öğütmek, tütün ve deri işlemekten ve

geleneksel ipekçilikten oluşan üretim faaliyetlerinin bugünkü anlamda bir sanayi

olmadığı, Osmanlı ekonomisine ait bu verilere dayanarak söylenebilir.

Osmanlı sanayisinin en eski ve aynı zamanda en yaygın üretim alanı

dericiliktir. Bir zamanlar yalnız tüketimi karşılamakla kalmayıp, ihracatta da ön planda

bir ürünken 1.Dünya Savaşı koşullarında üretim miktarlarında azalma ve kendi iç

tüketimini de karşılamada yetersiz kalmıştır. Bu durumun ortaya çıkışında çağdaş

bilimin gelişmesinden tam olarak yararlanılamaması ve geleneksel üretim anlayışı ile

çalışılması; öte yandan, ülke içinde ağır derilerin kıtlığı etkili olmuştur. Ülkemizin en

ağır derileri kuru olarak 10-12 kg‟dır. Oysa Romanya, Güney Amerika ve

Hindistan‟dan 20-25 kg kadar ağır deriler gelmektedir. Bundan başka, derilerin

salhanelerde yüzülürken dikkatsizlik sonucu olarak yapılan bıçak yaraları (spira),

125 Boratav, s. 33.

Page 64: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

53

hayvanların bakımsızlığı yüzünden doğan ve nokra denilen delikler, övendire yaraları

derinin değerini kaybetmesine yol açmaktadır.126

Osmanlı Devleti ekonomik fazlanın bölüşümüne önem veren ama bunun ortaya

çıkış sürecine karışmayan bir devlettir. Üretimi köylüler ve zanaatkârlar tarafından

uygun gördükleri biçimde gerçekleştirilecek, esnaflar da devletin yakın gözetimi altında

mal akışını sağlayacak, yani yönetici sınıf da bir kısmını merkezi düzenleyici olan

devlete aktarmak kaydıyla ekonomik fazlaya el koyma hakkını elde edecektir.

Sosyoekonomik düzende esnaf geleneksel üretim modelleriyle devlete bağlı rekabette

müdahaleci bir yapıyla karşı karşıya kalmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu‟nda, 19. yy‟ ın ikinci yarısından itibaren kapitalist

ekonomilerdeki teknolojiye dayalı seri üretimin gerisinde kalınması ve gelirlerin

azalması devleti üretim sürecinde dönüşüme zorlamıştır. Bu durum, Batı‟daki

gelişmelerden farklı olarak, modern işçiliğin devletin bir ürünü olmasına yol açmıştır.

Bu ise, sonraki yıllarda da izleri görülecek olan bir „devlet baba‟ olgusunun oluşumuna

neden olarak, işçi sınıfının bilinç düzeyinde önemli yanılsamalara neden olmuştur. 127

Deri imalat sanayiinde 19. yy‟ ın son çeyreğine kadar krom bileşiklerinin

debagatta kullanılmaya başlanması ile büyük bir devrim yaşanmıştır. Üretimde artış

sağlanmıştır. Beykoz Deri Kundura, deri teknolojisindeki bu değişikliklere süratle ayak

uydurmuştur. 1826 yılında ufak çaplı askeri kunduralar üretilirken 1870 yılında günlük

kapasite 300 çifte, 1912‟de 1000 çift, 1916‟da 2000 çifte çıkmıştır. Osmanlı Devleti‟nin

son döneminde kösele ve saraçlık malları ithalatı büyük miktardadır. İşlenmiş her nevi

deri 565.390 kg. ithalatımız, 631.956 kg. ihracatımız bulunmaktadır. İhracatın büyük

kısmı yarı mamul koyun ve keçi derileridir.128

1913 ve 1915 yıllarında Beykoz Deri Kundura Fabrikası haricinde kundura

fabrikası bulunmamaktadır. Kunduracılık, ev sanayii şeklinde bulunmaktadır. El emeği

ile üretilen kunduralar mağazalarda satışa sunulmaktadır. Evlerinde üretim yapan

126 Küçükerman, s. 144. 127 Yüksel Akkaya, “Düzen ve Kalkınma Kıskacında İşçi Sınıfı ve Sendikacılık”, Neoliberalizmin Tahribatı:

Türkiye’de Ekonomi, Toplum ve Cinsiyet, haz. Neşecan Balkan-Sungur Savran, İstanbul: Metis Yayınları, 2004, s.

139. 128 Küçükerman, s. 145.

Page 65: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

54

işçilere mağazalar bağlantı kurmayıp bunu müteahhitler aracılığıyla sağlamışlardır.

İlgililerin tahminine göre İstanbul‟da büyük mağazalar hesabına 3.000 kadar kunduracı

çalışmıştır. Günde 12-14 saat çalışan bu işçilerin 1913‟te kazancı 12-16 kuruş ve

1915‟de 15-20 kuruştur. Artı değeri oluşturan ve işçiler üzerinden haklarını yok sayan

bir dönemde sosyal adalet açısından devletin güçlü olmadığı zayıfladığı bir dönemi

işaret etmektedir.

Esnek üretimle ilgili Osmanlı Devleti‟nde görülen ev sanayisi için

E.P.Thompson, fabrika üretimi merkezli açıklamaları çürütmektedir. Sanayi Devrimi‟ni

izleyen dönemde küçük atölyelerin, taşeron işçiliğin ve evde çalışmanın önemi

vurgulamıştır. Buna bağlı olarak, ekonominin işleyişinde sadece anonim nitelikli

değişim ilişkilerinin değil, sanayi öncesi toplum değerlerini yansıtan geleneksel bağların

da çok önemli rol oynadığını ifade etmektedir.129

Osmanlı deri sanayi de geleneksel

üretim koşullarını sürdüren küçük işletmeler ağırlıklıdır. Beykoz fabrikası ise modern

deri üretimine geçişe en yakın fabrikadır.

Nikitin manüfaktür üretim için şunları söylemiştir:

“Manüfaktür üretim, büyük sanayiine geçiş için gerekli koşulları

hazırladı: 1- İşlemlerin basitleştirilmesi, işçinin kolları yerine makinenin

geçmesini sağladı; 2- Farklı işlemlerin yapımı, iş bölümü, makineli üretime

girmek için gerekli teknik koşulları yaratan da bu oldu; 3- Manüfaktür,

makine sanayii için becerikli işçi kadroları hazırladı. 130

Manüfaktür, fabrikaya doğru bir geçişi gösterir. İlkin, eskiden işçinin yaptığı

aynı işleri yapan, el tezgâhı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, işçi, makineyi harekete

geçirecek yetenekte değildir. Birçok el tezgâhını harekete geçirecek olan buharlı makine

icat edilmiştir. Bunun sonucunda da seri üretime dayalı fabrikalar ortaya çıkmıştır.

Emeğin ve makinenin birleşimi sonucunda üretim artmıştır. Metalar ucuzlamıştır. Ama

aynı zamanda, küçük üreticiler bir yıkımla karşı karşıya kaldılar. Kapitalist fabrika,

emeğin, sermaye tarafından kontrolünü ve bundan sağladığı artı değer üzerinden

zenginliğini sağlamıştır. Osmanlı Devleti‟nde fabrikalaşma açısından zayıf bir yapı

129 Thompson, s.24. 130 P. Nikitin, Ekonomi Politik, Hamdi Konur (çev.), Ankara: Sol Yayınları, 1995, s. 90-91.

Page 66: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

55

vardır. Devletin karşısında zengin bir burjuva sınıfının da olmaması ülkenin ekonomik

gelişimini de olumsuz şekilde etkilemiştir.

Osmanlı Devleti‟nin son zamanlarında 50 işçiyi bir arada çalıştıran atölyeler

ortaya çıkmaya başlamıştır. Toplumsal sınıfların kristalize olmaya başladığı, işçi

sınıfının embriyonik olarak ortaya çıktığı bu dönemin işçi kitlesinin önemli

özelliklerinden biri de işçilerin çok farklı uluslardan gelen bir yapıya sahip olmasıdır.

Bu nedenle de işçiler arasında sınıfsal bütünlük sağlanamamış, milliyetler arası farklılık

iş bulmada, edinilen işi koruma da ve sendikal örgütlenmede de sürmüştür.131

Osmanlı Devleti‟nin 1913‟de ayakkabı ithalatı 14.903.060 kuruştur. Bunun %

48.4‟ü İngiltere‟den, % 18.5‟i Avusturya ve Macaristan‟dan % 10.1‟i Amerika‟dan ve

%9.1‟i Almanya‟dandır. Tabi sözü edilen ithalatın büyük bir kısmını, % 67.7‟sini,

İstanbul tüketmektedir. % 10.7‟si İzmir‟e; % 10‟u Beyrut‟a aittir. İthalat ortalama

değeri kg. 43 kuruş, ihracatınki ise 28 kuruştur. Çalışanların sayısı 930‟dan 1.270‟e

çıkmıştır. İşçi sayısında % 36.5 artış yaşanmıştır. Bu artış Beykoz Deri Fabrikası‟ndan

ileri gelmektedir.132

Talat Paşa‟nın 1917‟de kurduğu hükümetin program taslağında:

“Devletin bekasını teessüsünden beri te‟min eden ve Müslümanlığı

müstakil bir devlet halinde muhafaza eyleyen Türk unsuru, bu vazife-i

mukaddeseyi güçlükle ifa edebilecek derecede ezilmiştir. Bu unsurların

inkırazı memleket-i Osmaniye‟yi Müslümanlığı ve hilafeti tehlikeye

düşürebilir. İşte bu nokta-i nazardan, kabine Türk unsurunun kabiliyeti

derecesinde iktisaden ve ictimaen kuvvetlenmesini kendisine esas ittihaz

edecek ve bu derecelerin tanziminde bu ciheti nazar-ı dikkate alacaktır.” 133

Türkiye‟nin yakın tarihinde ekonomide Türkleştirme girişimleri olmuştur. Her

ekonomide yabancı denetimi arttıkça tepkiler de artmıştır. Sanayi alanında Avrupa‟nın

gerisinde kalan bir teknoloji ve ticarette güçlü bir sermayeye sahip gayrimüslimlerin

ülkede bir tehlike olarak algılanması ekonominin gelişmesini olumsuz etkilemiştir.

Bununla birlikte, devlet Alman hükümetinden, 12-18 yaşları arasında 10.000 kadar Türk

gencinin mesleki ve teknik öğrenim görmek üzere Alman fabrikalarına kabul edilmesini

131 Akkaya, s. 139. 132 Küçükerman, s. 146. 133 Murat Koraltürk, Ekonomi’nin TürkleĢtirilmesi, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2011, s. 95.

Page 67: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

56

talep etmiştir. Alman sanayi odalarının bu öneriyi benimsemesi üzerine iki hükümet

arasında bir protokol imzalanmıştır.134

Kalifiye eleman yetiştirilmesi ve bu işçilerin

Almanya gibi teknolojik açıdan gelişmiş bir ülkenin teknoloji transferi ile birlikte ülke

sanayisine katkı sunması amaçlanmıştır.

Avrupa‟da yetiştirilen bu işçilerin Osmanlı sanayine katkıları olmasına rağmen

Avrupa‟da karşılığını bulan sendikal haklardan mahrum kalmışlardır. İşçi hareketleri

açısından bakıldığında, tespit edilen ilk grev 1863 yılında Zonguldak‟ta kömür madeni

işçileri tarafından gerçekleştirilmiş, 1908 yazına kadar gerçekleşen grev sayısı ancak 57

olmuştur. 135

Teknolojinin gelişmesi ve Dünya‟da gelişmiş sanayiye sahip ülkelerin

ekonomik açıdan öncülüğü almasıyla işçi kesimine olan ihtiyaç artmıştır. Şehirlerde işçi

sayılarının artması, ağır çalışma koşulları hak arama noktasında işçileri bir araya

getirmiştir. Bunların sonucunda yaşanan grevler ekonomik krizin derinleşmesiyle doğru

orantılı olarak artmış, siyasal baskı artıkça azalmıştır. 1909 yılında grevleri ve

örgütlenmeyi düzenleyen Tatil-i Eşgal Kanunu‟nu (Grev Kanunu) çıkartması ile işçi

dayanışmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bu yasa ile sendikal örgütlenme yabancı

sermayenin ve kamunun faaliyette bulunduğu alanlar ve kurumlarda yasaklanmıştır.

Greve ise ancak bir uzlaşma sürecinden geçtikten sonra başvurulabilecektir. Böylece

sermaye birikiminin önündeki önemli bir engel ortadan kaldırılmıştır. Bu

düzenlemelerden sonra işçi hareketleri tekrar sönmeye başlamış, 1909-13 döneminde 40

grev gerçekleşebilmiştir. 1872-1922 dönemini kapsayan yarım yüzyıllık dönemde

Osmanlı İmparatorluğu döneminde grevler hiçbir zaman Batı‟da olduğu gibi bir isyana

dönüşmemiş, çalışma hayatı ile ilgili tepkiler olarak kalmıştır. Sanayileşme yoluyla

kaybettiği askeri gücü kazanma isteğinde olan bir imparatorluğun sanayi ayakları olan

teknoloji ve işçi kesimi açısından gelişimini ağır bir şekilde gerçekleştirdiği

söylenebilir.

1911-1922 arasındaki 11 yıl, Trablusgarp Savaşı (1911-1912), I. ve II. Balkan

Savaşları (1912-1913), I. Dünya Savaşı (1914-1918) ve Kurtuluş Savaşı (1919-1922)

134 Küçükerman, s. 148. 135 Akkaya, s. 140.

Page 68: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

57

olmak üzere sürekli savaşla geçmiştir. Bu savaşlarda büyük toprak parçaları

kaybedilirken, milyonlarca insan ölmüş, sakatlanmış ya da bir yerden bir yere göç etme

zorunda kalmıştı.136

Osmanlı Devleti‟nden devir alınan ekonomik yapı ve ona bağlı

sanayisi yaşanan savaşların sonucunda darbe almış olsa da buna Yeni Cumhuriyete

varlığını sürdürebilmiş fabrikalar devredebilmiştir.137

Sanayisinin yeniden kurulmasının gerektiği bir dönemde Beykoz Deri ve

Kundura Fabrikası deri ürünleriyle Osmanlı sanayinin öne çıkan fabrikasıdır. 1877

senesinde Viyana Uluslararası Fuarı‟nda altın madalya kazanması Beykoz Deri ve

Kundura Fabrikası‟nın üretimdeki kalitesini kanıtlayan bir başarı olarak gösterilebilir.138

136 Kazgan, s. 43. 137 Fikret Başkaya, Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına Türkiye Ekonomisinde Ġki Bunalım Dönemi, 2. Baskı,

Ankara: Özgür Üniversite Yayınları, 2004, s. 29. 138 Küçükerman, s. 152.

Page 69: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

58

4. CUMHURĠYET DÖNEMĠNDE SANAYĠLEġME ÇABALARI

VE BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI

4.1. Türkiye’de Devletçilik

Yeni Cumhuriyet ekonomik açıdan da kalkınma stratejisini Avrupa

modernleşmesini örnek alarak hareket etmiştir. Ayrıca gelişmiş sanayi örnekleri

üzerinden kendine yeterli üretimi sağlayacak özgüveni oluşturmaya da çalışılmıştır.139

Ülkenin ekonomik açıdan kalkınması için köylülüğün ve tarım toplumunun çözülmesi,

şehirleşme oranının artışı, altyapının geliştirilmesi ve modern üretim yapısının

yerleşmesi hedeflenmektedir.140

Yeterli bir sanayi mirası üzerine kurulmayan ve 19. yüzyılın başından beri

sorulan “imparatorluk nasıl kurtulur” sorusu Cumhuriyet‟e kalan ekonomik mirasın da

durumunu göstermektedir. Osmanlı Devleti‟nin askeri başarısızlıklara çözüm arayışı

nedeniyle kurduğu fabrikalar bizatihi devletin endüstrileşmedeki varlığının paradoksal

olarak bu süreci geciktirdiğini göstermektedir.141

Sanayideki bu gelenek üretim

sürecinde kontrollü bir üretim anlayışı ile sınırlı gelişme gösteren bir sanayinin

kanıtıdır.

Kurtuluş Savaşı sonrasında Anadolu, emek gücünün büyük kısmını

kaybetmiştir. Fakat geçimlik üretim yapan köylülerin sayısındaki azalmanın tüccar

sınıfı açısından önemli sonuçlar doğurmadığı öne sürülebilir. Pazara yönelik tarımsal

fazla aksamadan sürmüştü.142

1923-1929 yılları arası, Anadolu toprakları üzerinde yeni bir devletin

kuruluşunu ve Osmanlı İmparatorluğu‟nun tarihe karışmasını simgeleyen bir dönemdir.

Bu nedenle geçmişle kesin bir kopmayı ve bu anlamda bir siyasi devrimi temsil eder.

Ancak, bürokratik aristokrasinin iktidardan kesinlikle uzaklaşmasını sağlamamakla

birlikte, 1923 yılı iktisadi bakımdan geçmişle benzer bir kopukluk getirmemiştir.

139 Ayşe Kadıoğlu, Cumhuriyet Ġradesi ve Demokrasi Muhakemesi, İstanbul: Metis Yayınları, 1999, s. 11. 140 Kahraman, s. 179. 141 Metin Özuğurlu, ”Osmanlı İmparatorluğu‟ndan Cumhuriyet‟e Örgütlü İşçi Hareketi ve Demokratikleşme Süreci”,

Türkiye’de Sendikacılık Hareketleri Ġçinde Demokrasi Kavramının GeliĢimi, Haz. Alpaslan Işıklı, Ankara: T.C

Kültür Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 52. 142 Keyder, s. 17-118.

Page 70: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

59

Sanayisi, üretim araçları, tarıma dayalı yapısı Yeni Cumhuriyet‟e miras kalmış ve bu

miras üzerinden ekonomi açısından varlığını geliştirme çabası içine girdiği tespiti

yapılabilmektedir.

1920‟li yıllarda bir merkez bankası henüz bulunmadığı için, ekonominin

büyümesine koşut emisyonu dahi genişletememiştir. Dolayısıyla, yerleşik yabancı

bankalara bağımlı durumdadır. Devlet para basma olanağından da yoksundur.143

Dış

borçların ödenmesi de ekonominin gelişmesine karşıt bir baskı unsurudur. Ülkenin

savaş sonrası yaşadığı yıkım çıkışa geçme noktasında ülkenin beklentilerini azaltan bir

durumu ortaya koymuştur. Dünya ekonomisinden yansıyan olumsuz etkiler, işte, bu

yerel olumsuzluklara eklenmiştir. Dünyadan yayılan bunalıma karşı yeniden yapılanma

girişimleri, Osmanlı ekonomi politikası mirasının tasfiyesiyle örtüşmüş; fakat aynı

zamanda, dışarıdaki bunalım bu mirasın dağıtılmasına neden olmuştur. Bu nedenle

Cumhuriyet yönetimi ülkenin içinde bulunduğu iktisadi durumdan çıkabilmek için

çözüm arayışları içine girmiştir.

4.1.1. Ġzmir Ġktisat Kongresi

İzmir‟de 1000‟den fazla delegenin katılımıyla toplanan kongre ülke

ekonomisinin yol haritasının çıkarılmasında belirleyici olmuştur. Dışa bağımlılığa son

verecek, yerli üreticiyi güçlendirecek uygulamalar için ülkenin içinde bulunduğu

koşulları ve burjuvaziyi güçlendirmeye yönelik çalışmalar bu kongrede belirlenmiştir.144

Savaşın yıkımını yaşamış ve Osmanlı Devleti‟nden yüklü bir borç almış Yeni

Cumhuriyet İzmir İktisat Kongresi‟nde çıkış yolları aramıştır. Osmanlı bürokrasi içinde

Avrupa ile yapılan ticari anlaşmalara yönelik eleştiriler olmasına rağmen mevcut

durumdan çıkış yolları içinde Osmanlı Devleti bürokrasisinden faydalanılmıştır. 145

Kongre çalışmaları, esas olarak çiftçi, ticaret, sanayi ve amele gruplarının

kendi görüşlerini, iktisadi öneriler biçiminde formüle etmeleri ve her gruba ait

önerilerin bütün gruplarca madde madde oylanması biçiminde oldu. Kongrenin kabul

143 Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

2005, s. 45. 144 Yenal, s. 62. 145 Rıfat Erdinç Bağdadi, I. İzmir İktisat Kongresi ekonomik Felsefenin Türk Ekonomisine Yansımalarının Analizi,

(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, 2010), s. 16.

Page 71: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

60

ettiği en genel nitelikli metin Misak-ı İktisadi‟dir. Milli bir ekonominin kurulması

mevcut sanayicilerin güçlendirilmesi ve liberal bir ekonominin oluşturulması

hedeflenmektedir.146

Kongrede yabancı üreticilerle rekabet koşulları da değerlendirilmiştir. Bu

nedenle ithal mallarına ağır vergiler konulması, buna karşılık yerli sanayinin ihtiyacı

olan makine ve ham maddelerin ihracatındaki gümrük vergilerinin kaldırılması, Türk

ekonomisi için olumlu öneriler arasındadır. İzmir İktisat Kongresinde en az sayıda teklif

sanayi grubunca verilmiştir ki bu bile ülkedeki sanayinin pek güçlü olmadığını

göstermektedir. Ancak yabancılara ait sanayi kuruluşları devletçe satın alınarak

millileştirildikten sonra ülke yararına bir sektör haline getirilmişlerdir.147

Özel teşebbüsü güçlendirmek amacıyla 1924‟te İş Bankasının kurulması,

Ziraat Bankası‟nın devlet bankası olmaktan çıkarılıp anonim şirkete dönüştürülmesi, bu

dönemdedir. 1925‟te Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur. Amaçlanan Türk sanayici

ve madencilerine kredi açmak, Osmanlı‟dan devralınan devlet teşebbüslerini anonim

şirket haline dönüştürüp, yüzde 51‟ini bankanın ve Türklerin elinde tutmaya

çalışmaktır. 1927 yılında Teşviki Sanayi Kanunu çıkarıldı ve girişimcilere geniş

teşvikler ve yararlar sağlanmıştır.

4.1.2. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ve Türkiye’ye Yansımaları

Osmanlı borçları 6 Ağustos 1924‟te 129.384.910 altın lira olarak saptanmıştır.

Türkiye tarafından üstlenilen miktar 84.597.495 altın lira‟dır. Yıllık taksitleri 5.809.312

lira olan bu borcun Türkiye‟nin bütçesine yüklediği yük, kamu yatırımlarının sınırlı

olmasına yol açmıştır. Özellikle Osmanlı borçları bütçenin içinde önemli bir kısmı

oluşturmaktaydı.148

Yeni Cumhuriyet‟in ekonomik açıdan içinde bulunduğu zor durumun dışında

1929-1932 yılları arasında Amerika merkezli ekonomik krizde ülkeyi ekonomik açıdan

olumsuz etkilemiştir. Kriz sonucunda Amerika Birleşik Devletleri‟nde 85 bini aşkın

işletme çökmüş; 5 binden fazla banka faaliyetini askıya almış; New York Borsası‟ndaki

146 Korkut Boratav, Türkiye’de Devletçilik, 2. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2006, s. 41-42. 147 Bağdadi, s. 40. 148 Başkaya, s. 62.

Page 72: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

61

hisse senetlerinin değeri 87 milyar dolardan 19 milyar dolara düşmüştür. İşsizlik

rakamının 12 milyona çıkmasıyla nüfusun yaklaşık dörtte birinin kendisini geçindirme

aracı kalmamıştır.149

Keynes ekonomik bunalım dönemlerinde “laisser faire” yani kontrolsüz bir

piyasa modeline karşı “Ulusların Kendine Yeterlilik” başlıklı makalesi ile devletçi

yaklaşımların bu krizden çıkış yolu olduğu tezini ileri sürmüştür.150

Bunun dışındaki

çözüm yollarından biri de dönemin Batılı devletlerinin liderlerinin çoğu uluslararası

ticareti sınırlama yoluyla ülkelerini dar boğazdan kurtarmak için umutsuz bir şekilde

çaba göstermeleridir.151

Osmanlı borçlarının ödenmesi, Merkez Bankası‟nın kurulması, yabancıların

elinde bulunan bir kısım altyapı tesislerinin millileştirilmesi, ekonominin olanaklarına

göre pahalıya mal olan demiryolu yapımı, Ankara kentinin yapımı ve diğer bayındırlık

yatırımları, bu bağlamda öncelikle belirtilmelidir.152

Milli bir sermaye hedefi Türkiye

Cumhuriyeti vatandaşı olan Gayri Müslim unsurlarında ülke dışına çıkartılarak bir

açıdan Osmanlı ticaret mirasını ve bağlantılarını sağlayan tüccar bir sınıfında ülke

dışına çıkması demektir. Türkiye‟nin içinde bulunduğu mali kriz ekonomisini liberal bir

yapıdan devletçi bir yapıya dönüşümü zorunlu kılmıştır. Aşağıdaki tabloda görüleceği

gibi 1924-1930 yılları arasında var olan sanayi içinde yabancı sermayenin ağırlığı

bulunmaktadır. Sanayinin güçlendirilmesi ve üretim açısından kendi kendine yeten bir

ekonominin oluşturulabilmesi için yabancı sermayedarların elinde bulunan bir kısım alt

yapı tesisleri millileştirilmiştir. Yeni Cumhuriyet‟in ilk on yılında mali kriz ortamından,

ekonomide liberal bir yapıdan devletçi politikalar uygulayarak çıkmaya zorunlu

kalmıştır.

149 E. K. Hunt, Ġktisadi DüĢünce Tarihi, Müfit Günay (çev), Ankara: Dost Yayınevi, 2005, s. 498-499. 150 Samuel Bowles, Herbert Gintis, Demokrasi ve Kapitalizm, Osman Akınhay (Çev:), İstanbul: Ayrıntı Yayınları,

1996, s. 152. 151 William J. Barber, Ġktisadi DüĢünce Tarihi, İhsan Durdu (çev.), İstanbul: Metropol Yayınları, 2007, s. 265. 152 Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001), s. 66.

Page 73: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

62

Tablo-2

Türkiye‟deki İmalat Sanayinde (Anonim Şirketler) Yabancı Sermaye: 1924-1930

Yabancı Toplam Yerli Toplam Yabancı Genel

Toplamdaki %‟ si

Dokuma Sanayi

Firma Sayısı 3 6 % 25.00

Nominal Sermaye 3.666.400 2.810.000 % 56.61

Ödenmiş Sermaye 3.366.400 1.421.198 % 70.32

Gıda Sanayi

Firma Sayısı 3 11 % 21.43

Nominal Sermaye 3.650.000 2.678.000 % 57.68

Ödenmiş Sermaye 3.425.000 1.731.548 % 66.42

Çimento Sanayi

Firma Sayısı 3 1 % 75.00

Nominal Sermaye 4.100.000 120.000 % 97.15

Ödenmiş Sermaye 3.850.000 60.000 % 98.46

Kimya Sanayi

Firma Sayısı 2 2 % 50.00

Nominal Sermaye 144.000 185.000 % 43.77

Ödenmiş Sermaye 69.000 141.250 % 32.82

Kaynak: Fikret Başkaya, Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına Türkiye Ekonomisinde Ġki

Bunalım Dönemi, 2. Baskı, Ankara: Özgür Üniversite Yayınları, 2004, s. 68.

4.2. Devletçilik ve SanayileĢme

Türkiye‟de Devletçilik politikası birçok yönüyle uygulanmaya başlandığı

dönemde siyasetçiler, ekonomistler, düşünürler tarafından tartışmalar yapılmıştır.

Korumacılığa dayalı içe kapalı bir ekonomik model geliştirilmiştir. Bu modelde

sanayileşme için çaba sarf edilerek ve ülke kendi kaynaklarıyla kendine yeten bir

ekonomik yapıya dönüştürülmesi planlanmaktadır.153

Devletçilik sadece üretime

yönelik bir hedef olmaktan ziyade ülke içindeki üretimi sağlayan işçileri dahi kontrol

altına alınmaya çalışılan bir kesime karşılık gelmektedir. Bu çabalar oluşabilecek

153 İlhan Tekeli- Selim İlkin, Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin OluĢumu, Ankara: ODTÜ İdari

Bilimler Fakültesi Yayını, 1992, s. 83-84.

Page 74: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

63

muhalif hareketleri minimize etmeye yöneliktir. Bu durumu Hasan Bülent Kahraman

şöyle izah etmektedir: “Toplumsal sınıf farkları Kemalist devlette bütünüyle

reddedilmiştir. Toplum birbirine muhtaç farklı meslek gruplarından oluşan solidarist

(dayanışmacı) bir anlayışla tanımlanmıştır.154

1930‟larda yeniden tanımlanan devlet,

1908 sonrası modernleşmeyi yukardan aşağıya doğru bir hareket olarak gören

yaklaşımın devamıdır.

Devletçilik oldukça farklı algılanabilen bir politikadır. Bazılarına göre

sosyalizme giden bir yol, bazılarına göre kapitalizm ve sosyalizm arasında üçüncü bir

yol, bazıları için planlama hareketi, bazıları için bir ideoloji ya da devlet sosyalizmi,

bazılarına göre de batı karşıtı hislerin canlanışı ya da az gelişmiş ülke kalkınması için

zorunluluktur.155

Resmi istatistiklere göre, 1938 yılında imalat sanayi, madencilik ve

enerji alanında toplam olarak 600 bin kişi ya da ülke işgücünün % 10‟u istihdam

edilmektedir. Devlet kuruluşları bu istihdamın %10‟unu, ya da ülkedeki toplam

istihdam miktarının yaklaşık % 1‟ini sağlıyorlardı. Aynı tarihte imalat sanayindeki

toplam istihdamın % 75‟i küçük ölçekli özel kuruluşlar tarafından sağlanmaktadır. 156

Bu durumda, ekonominin güçlü sayılabilecek büyüme performansını sanayi

sektöründeki devlet kuruluşlarının kendi başlarına yarattıklarını savunmak kolay

değildir.

1923-29 yıllarında, her yıl açık veren dış ticaret bilançosu, devletçi dönemde

her yıl fazla vermiş ve yıllık ortalamalar olarak önceki dönemi aşmıştır. Ortalama yıllık

ithalat değeri, 1923-29 döneminde 215 milyon lira iken, 1930-2 döneminde 120

milyona, 1933-39 döneminde ise 100 milyon liranın biraz üstünde gerilemiştir. Böylece,

kapitalist dünya ekonomisi, tarihinin en ciddi krizini yaşamaktayken Türkiye

ekonomisi, önemli oranda dış dünyaya kapanarak ve kendi ayakları üstünde durmaya

gayret ederek önemli birikim ve büyüme oranlarına ulaşabilmiştir.157

154 Kahraman, s. 192. 155 Aslı Yılmaz, “Tasfiye Edilen Devletçilik ve Örgütlenme: Piyasacı Devletçilikten Piyasaya”, Memleket-Siyaset

Yönetim, C. 3, S. 8 (Ağustos 2008), s. 112-113. 156 Şevket Pamuk, Osmanlıdan Cumhuriyete KüreselleĢme, Ġktisat Politikaları ve Büyüme Seçme Eserleri II, 1.

Baskı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 175. 157 Boratav, Emperyalizm,Sosyalizm ve Türkiye, s. 367-368.

Page 75: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

64

4.2.1. Sümerbank’ın KuruluĢu

Dünya ekonomik buhranının ülkeyi ekonomik açıdan yıpratması ve sanayi

burjuvazisinin yeterli güçte olmayışı nedeniyle devlet tarafından ekonomik önlemler

alınmıştır. 19 Nisan 1926 tarih ve 633 sayılı kanun ile Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankası kurulmuştur. Bu banka 6 sene sonra lağvedilmiş ve yerine, aynı vazifeleri

görmek üzere; 3 Temmuz 1932 tarih ve 2058 sayılı kanun ile Devlet Sanayi Ofisi ve 7

Temmuz 1932 tarih ve 2064 sayılı kanun ile de Türkiye Sanayi Kredi Bankası tesis

olunmuştur.158

Sanayinin dönüştüren yanı Türkiye için bir hedeftir.

3 Haziran 1933‟te 2262 sayılı Sümerbank Kanunu‟nda, merkezi Ankara‟da

olmak üzere „Sümerbank‟ kurulmuştur. Bu banka Devlet Sanayi Ofisinden devralacağı

fabrikaları işletmek, devlet sermayesiyle kurulacak bütün sanayi kuruluşlarının etüt ve

projelerini hazırlayıp, idaresini sağlamakla görevli olmuştur.159

Türkiye, Sovyetler Birliği‟nden sonra, dünyada ilk planlama denemesinde

bulunan ülkeler arasındadır. Türk planlama çalışmaları 1932 Ağustos‟unda Türkiye‟ye

bir Sovyet heyetinin gelmesi ile başlamaktadır. Bu heyet, Rusya‟da beş senelik sanayi

programında çalışan uzmanlardan oluşarak ve Türkiye‟nin sanayileştirilmesi için tanzim

edilecek olan programda çalışmak üzere davet edilmişlerdir. Türkiye‟de kurulması

gerekli sanayi tesisleri ile ilgili bir rapor hazırlayıp aynı yıl içerisinde İktisat Vekâletine

verilir. Bakanlar Kurulu, raporları 16 Aralık 1933‟te görüşmeye başlar. İktisat

Vekâletinin sunduğu “Sınai Tesisat ve İşletme Raporu”, 17 Nisan 1934‟te Birinci Beş

Yıllık Sanayi Planı adı altında kabul edilerek, planı uygulayacak olan Sümerbank‟a

tebliğ edilir. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, on beş üretim kolunun, 1932 yılına kadar

gelen bir geçmiş tahlilinive sorunlarını, 1938 yılına kadar kurulması öngörülen

işletmelerin yatırım tahminleri ile kuruluş yerlerini içermektedir.160

Yatırım ve finansman kuruluşları olarak faaliyete geçen iktisadi Devlet

Teşekkülleri, zamanla genişlemişler, kamu iktisadi kuruluşlarını ve nihayet kamu

158 Ekrem Özelmas, Devletçilik ve Türkiye’deki Tatbikatından Sümerbank, İstanbul: Sümerbank Yayınları, 1963,

s. 84. 159 Osman S. Erolat (Ed.), Türkiye Ekonomisinde Bir Öncü: Sümerbank, İstanbul: Sümerbank Yayınları, 1997, s.

216. 160 Boratav, Türkiye‟de Devletçilik, s. 158-159

Page 76: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

65

ekonomik kesimini oluşturmuşlardır. Kamu İktisadi Kuruluşları belirli bir süre sonra

elden çıkarılarak tasfiye edilmesi ve böylece sağlanacak parasal olanaklarla özel

teşebbüsün henüz giremediği alanlara yatırımlar yapılması düşüncesi 1933 tarihli

Sümerbank Kanunu‟nda görülmektedir.161

Bankaya kuruluş kanununda belirtilen 20

milyon TL‟lik itibari sermayesinin, ancak 10.7 milyon TL‟si ödenebilmiş ve bu kıt

kaynaklarla büyük görevlerin üstesinden gelme mücadelesine girişilmiştir. Sümerbank

kuruluşunda sadece 4 fabrikaya sahiptir. Bunlar;

- Hereke İpekli ve Yünlü Dokuma Fabrikaları

- Feshane Yünlü Dokuma Fabrikası

- Bakırköy Yünlü Dokuma Fabrikası

-Beykoz Deri ve Kundura Fabrikaları‟dır.162

1920‟li yıllardan itibaren dile getirilen hammaddeye dayalı sanayileşme

konusu, Sümerbank metnine yerleştirilerek resmi bir niteliğe büründürülmektedir.

Böylece, devlet işletmeciliği öncelikle tarıma dayalı sanayilerde yoğunlaşacak, daha

sonra da ihracata dayalı sanayiler geliştirilecektir.163

1930‟lu yıllarda devletçilik bayrağı

altında yapılan devlet eliyle ve yönetiminde sanayileşme girişimi, sonradan çok eleştiri

konusu olmuştur. Fabrikaların üretecekleri mal cinsi, yeri ve teknoloji seçimlerindeki

isabet derecesini eleştirenler olduğu gibi, sanayi kesimine tarımdan fazla öncelik

verilmesini, devletin doğrudan sanayi yatırımcılığına ve işletmeciliğine girmesini doğru

bulmayanlar da olmuştur.

Ahmet İnsel devlet işletmeleriyle ilgili tespitinde;

Batı toplumlarında temsili demokrasi, devlet işletmesiyle

“demokrasinin işletmeye doğru genişlemesi” arasında bir eş değerlik

tasarımı kurulmasını sağlar ve toplumsal hareketin geçmişteki isteklerinin

izlerini taşır; buna karşılık, Batı dışında kalan toplumlarda temsili

demokrasi, kendini göstermek ve yeniden türetmek için aynı tarihsel boyutları

161 Yüksel Ülken, Atatürk ve Ġktisat- Ġktisadi Kalkınmada Etkinlik Sorunu ve Eklektik Model, Ankara: Türkiye

İş Bankası Kültür Yayınları, 1984, s. 236. 162 Küçükerman, s. 155. 163 Serkan Tuna, Türkiye‟de Devlet İşletmeleri (1930-1940), (YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi

Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2002), s. 37-38.

Page 77: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

66

bulamaz; bu yüzden de devlet işletmesi, toplumla işletme arasındaki

karşıtlığın aşıldığı bir ortam olarak görülmez. Karşılaştırma sisteminde

böylesi bir demokrasi olmadığı için toplumun işletmeye doğru genişlemeyi

düşünmesi olanaksızdır.164

Türkiye‟de devletçilik halkın üretimin içinde aktif olarak bulunmasından

ziyade dönemin koşullarının bir zorlaması olarak ortaya çıkan bir ekonomi modeli

olduğu savunulabilir. 1934 yılı içinde sanayi programında yer alan Sümerbank

tüketiciye erişme hedefi sonucunda ülke çapında mağazalar açmıştır. Bu girişim, iç

pazardaki rantların daralacağını gören özel ticaret kesimince “Devlet tüccar olmaz”

tepkisiyle karşılaşacaktır.165

Devletçiliğe yönelik eleştiriler üretimin ham kaynağına

yönelik yapılmıştır. Akılcı üretim modelleri ile sanayinin ülke imkânlarına göre

düşünülmesi istenmiştir. Bu modelde Sümerbank da üretim alanında Türkiye‟nin

sanayisinin destekçisi ve yönlendirilmesinde belirleyici olmuştur.

4.3. Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası

Cumhuriyet‟in ilanı sonrasında Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası üretimine

devam etmiştir. Bununla ilgili 1924 senesine ait Cumhuriyet arşivinde 5.000 adet kuzu

ve sığır derisinin ordunun ihtiyacı olan kunduranın yapılması için gümrük vergisinden

muaf edilmesinden bahsedilmiştir.166

Belgeye göre fabrika üretimini sürdürmekte ve

Cumhuriyet dönemi Türkiye‟sinde orduya yönelik üretimi devam ettirmektedir.

Fabrikanın teknik açıdan geliştirilmesi içinde 1924 senesine bir arşiv belgesinde

Almanya‟nın Frankfurt şehrindeki Menus adlı bir fabrikadan makine alınacağından

bahsedilmiştir.167

1928 senesine ait bir arşiv belgesinde ordunun ihtiyacı olan 250.000

çift kundura, 20000 çift çizmenin başka bir kundura fabrikası olmadığı için Beykoz

fabrikasında üretileceğinden bahsedilmiştir.168

Beykoz Deri Kundura Fabrikası Kurtuluş Savaşı sonrası yıkıma uğramış bir

ülkenin ayakta kalmış az sayıdaki üretim yerlerinden biridir. Beykoz Fabrikası‟nın çok

uzun ve zorluklarla geçen üretim süreci, 1925 yılında kurulmuş olan “Sanayii ve

164 Ahmet İnsel, Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1996, s. 226. 165 Bilsay Kuruç, Belgelerle Türkiye Ġktisat Politikası 2.cilt,(1933-1935), Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal

Bilgiler Fakültesi yayınları, 1993, s. 262. 166 BCA, Başvekalet Kalemi Mahsusa Müdüriyeti, Nu: 030-10-206-409-6. 167 BCA, Başvekalet Kalemi Mahsusa Müdüriyeti, Nu: 30-18-01-01-12-58-19-001. 168 BCA, Başvekâlet Kalemi Mahsusa Müdüriyeti, Nu: 030-018-01-01-027-85-006.

Page 78: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

67

Maadin Bankası”na devredilmesiyle yeni bir döneme başlamıştır. Ancak, 1933 yılında,

3460 sayılı kanunla “Sümerbank Deri ve Kundura Sanayii Müessesi” adını alır. Böylece

yeni bir dönem başlamaktadır. Sümerbank o günlerin genç bir kuruluşudur. 169

Sümerbank‟a bağlanan Beykoz Deri Fabrikası köklü bir deri üretim

geleneğinin Cumhuriyet dönemine taşınan fabrikasıdır. Askeri ihtiyaçların karşılanması

amacıyla Osmanlı Devleti‟nin kurduğu Beykoz Deri Kudura Fabrikası, varlığını

koruyarak ve üretim kalitesini ve sayısını artırarak Türkiye Devleti‟nin önde gelen

fabrikalarından birisi olmuştur. Bulunduğu ilçeyi de beraberinde geliştirmiş ve nüfus

açısından da artırmıştır.

1929 yılında yaşanan Dünya Ekonomik Buhranı Hükümetin yerli üretime

ağırlık vermesine yol açmış ve Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟na da üretim açısından

önem verilmiştir. Yerli malına yönelik destek çalışmaları ile Hükümet dışa bağımlılığı

azaltmaya çalışmış ve deri ürünleri konusunda da Beykoz Deri Kundura Fabrikası

öncülüğü üstlenmiştir. Beykoz fabrikasının satışları, 1932 senesine kıyasen 1933‟de

yüzde 2 artmışken, 1934‟de 1933 senesine nazaran yüzde 81 artış yaşanmıştır.170

Sümerbank‟a devri sonrasında yaşanan bu artış Devletçilik uygulamasının Beykoz Deri

Kundura Fabrikasına yönelik olumlu etkileri olduğunun göstergesi sayılabilir.

1930 senesine ait bir arşiv belgesinde fabrikanın ihtiyaçlarına yönelik

yurtdışından mal alımı için istekte bulunulmuşdur. Fabrikanın üretimi için gerekli

malzemelerin ve aletlerin ülke içinden tamamen karşılanmadığını gösteren bir taleptir.

Savaş sonrası yeniden ayağa kalkmaya çalışan bir cumhuriyet içinde tüm ihtiyaçlar ülke

içinde karşılanamamaktadır.

Fabrikanın 1930 senesi içinde ihtiyaç duyduğu ve

yurtdışından ithalat yoluyla karşılayacağı mallar arasında öncelikle ham deri

bulunmaktadır. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası tarafından 77.500 adet ham deri

karşılığında 820.000 Türk Lirası ödenecektir. Ham derilerin ağır köselelik, saraciyelik,

vidalalıka göre Türkiye‟de bulunmaması nedeniyle ithalat isteğinde bulunulmuştur.

Ayrıca Kibriti Sodyum, Sud Kostik, Mimoza, Kabrako, kestane, meşe, somak

hülasaları, mimoza kabuğu gibi ürünlerin fabrikanın ihtiyaçları arasında yer almaktadır.

169 Küçükerman, s. 154. 170 Kuruç, s. 263.

Page 79: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

68

Bu ürünlerin bir kısmının ülke içinde bulunmasına rağmen yeterince karşılanamaması

nedeniyle ithalat yoluna gidilmiştir. Deri sektöründe ham maddenin ihtiyacı karşılama

da yetersiz kaldığına kanıt gösterilebilir. Ham madde ihtiyacı dışında deri üretiminde

gerekli olan makineler içinde fabrika talepte bulunmuştur. Bunlar arasında model

zımpara makinesi, saya çement yapıştırma makinesi, tırtıl makinesi, dikiş yatırma

makinesi, kıvırma makinesi, saya ıstampa makinesi, ideal ıstampa makinesi, somit

kösele yarma makinesi, apeks kamara tıraş makinesi, fırça makinesi bulunmaktadır.171

Üretimde artışı hedefleyen Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın teknik anlamda

geliştirilerek, üretimi artırılmaya çalışmıştır.

Osmanlı Devleti‟nde ordunun ihtiyaçlarını karşılayan Beykoz Deri ve Kundura

Fabrikası Cumhuriyet döneminde de bu üretim anlayışını sürdürmüş ve ordunun çizme,

kundura ihtiyacını karşılamıştır. Bu durumla ilgili 1932 senesine ait bir arşiv

belgesinde; M. M. Vekâletinden yazılan 31.03.932 tarih ve 899 numaralı tezkerede;

ordunun 932 senesi ihtiyacı olarak alınacak 350.000 çift kundura, 20.000 çift çizme ve

22.000 çift yemeninin müteferrik ellere yaptırılmasındaki mahzurlara binaen pazarlıkla

Beykoz Kundura Fabrikasından alınması için bir karar ittihazı teklif edilmiş ve Maliye

Vekâletinden yazılan 25.04.1932 tarihli mutaleanamede; bahsi geçen kunduraların

mezkûr fabrikaya pazarlıkla yaptırılması muvafık ise de bunların teayyün eden fiyatları

geçen sene Umum Jandarma Kumandanlığınca yapılan ihalede mümasili maddeler için

teayyün etmiş olan fiyata nazaran beher çifte 70-80 kuruşluk bir fazlalık göstermekte

olduğu cihetle bu kunduraların geçen seneki resmi bir ihalenin verdiği fiat ile mezkûr

fabrikaya yaptırılmasının temini lazım geleceği bildirilmiştir. 172

1934 senesine ait bir arşiv belgesinde ordu tipinde yeknesak ve acele kundura

ve çizme imal edecek başka müessese mevcut olmaması hasebile, 1934 mali yılı içinde

alınacak 250.000 çift kundura, 15.000 çift çizme ve 15.000 çift yemeninin, müzayede,

münakasa ve ithalat kanununun 18. Maddesin “Z” fıkrasına göre pazarlıkla Beykoz

Kundura Fabrikası‟ndan satın alınması; Milli Müdafa Vekilliğinin 7.5.934 tarih ve 1602

sayılı tezkeresi ve Maliye Vekilliğinin 23.05.934 tarih ve 12035 sayılı mütaleanamesi

üzerine İcra Vekilleri Heyetince 23.05.1934 te kabul olunmuştur.” ordunun

171 BCA, M.V. , Nu: 030.10.00.00.212.441.2.1. 172 BCA, Başvekalet Muamelat Müdürlüğü, Nu : 030.0.18.01.02.28.32.008.

Page 80: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

69

ihtiyaçlarının Beykoz Deri Fabrikasından karşılanacağı ifade edilmiş fakat deri

üretiminde tek olduğu da dile getirilmiştir.173

Bu yazı Hükümetin ileriki dönemlerde

yeni kurulacak fabrikalarla üretimde rekabeti de artırmak istediğinin göstergesidir.

Beykoz Deri Kundura Fabrikası ihtiyaç duyduğu kaliteli derilerin bir kısmını

Arjantin, Brezilya, Kap ve Yeni Zelanda gibi ülkelerden 1930‟lı yıllarda karşılama

yoluna gitmiştir. 23.12.1934 tarihli Kararname‟de;174

“Sümerbank Beykoz Fabrikası için Arjantin, Brezilya, Kap ve Yeni

Zelanda‟ya sipariş edilerek gümrüklere gelmiş olan kırk bin İngiliz liralık

derilerden(10600) sterlinlik kısmının Hollandalı tüccarlar tarafından ithal

edilmiş mal karşılığı olduğu ve bunun kliringe geçirilmek üzere Türk parası

ile ödeneceği anlaşıldığından geri kalan (29.400) Sternlik kısmı için, bir

defaya mahsus olmak kaydı ile döviz izni verilmesi; İktisat Vekilliğinin

11.11.934,9.12.934 tarih ve 3/389, 7689 sayılı tezkereleri ve Maliye

Vekilliğinin 15.11.934, 17.12.934 tarih ve 4204, 4593 sayılı mutaleanameleri

üzerine İcra Vekilleri Heyetince 23.12.934‟te onaylanmıştır.”

1936 ve 1940 yılları arasında Beykoz Deri Kundura Fabrikasında çalışan

işçilerin verimlilik tablosunda üretim artışı daha net gözlenmektedir.

Tablo 3

Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikasındaki İşçi Verimliliği (1936-1940)

A B C E

Yıllar Deri Üretimi

Top. (Kilo)

Ayakkabı

Üretimi

Top. (Çift)

İşçi Toplamı İşçi Başına

Üretim(A/C)

İşçi Başına

Üretim

(B/C)

1936 990.000 330.000 750 1.320 440

1937 1.238.000 490.000 849 1.458,18 577,15

1938 1.471.000 581.000 1.16 1.264,83 499,57

1939 1.827.000 629.000 1.232 1.482,95 510,55

1940 2.135.000 902.000 1.330 1.605,26 678,20

Ortalama 1.532.200 586.400 1.064,8 1.438,96 550,71

Kaynak: Serkan Tuna, Türkiye‟de Devlet İşletmeleri (1930-1940), (YayınlanmamıĢ Doktora

Tezi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2002), s.254.

173 BCA, Başvekalet Kararlar Müdürlüğü, Nu:030.0.18.01.02.45.35.006. 174 BCA, Başvekalet Muamelat Müdürlüğü Yazısı, Nu:030.0.18.01.02.50.87.005.

Page 81: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

70

Beykoz fabrikasının işçi sayısında % 77‟lik bir çoğalma görülmesine karşılık,

deri üretiminde % 115, ayakkabı üretiminde de % 173 civarında bir üretim artışı

yaşanmıştır.175

1936 yılından 1940 yılına kadar ki süre içinde fabrikada çalışan işçi

sayısında hemen hemen ikiye katlanmıştır. Üretime tam olarak yansımamasında kalifiye

ve düzenli işçi eksikliği neden olmuştur. İşçilerin aileleri ile birlikte Beykoz‟a

yerleşmeleri ile birlikte kalifiye işçi sorunu zamanla aşılmıştır. Böylelikle Beykoz Deri

Kundura Fabrikası Beykoz ilçesi için önemli bir oranda istihdam yaratmıştır.

Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası için üretiminin büyük bir kısmı askeriye

yönelik olarak yapılmaktaydı. 1939 yılına ait bir arşiv belgesinde orduya verilecek

150.000 çift kunduranın teslim süresinin 20 gün ileriye atılması yönünde istekte

bulunulmasından bahsedilmiştir.176

Askeriye fabrikadan gelen malların kalitesini

kontrol etmekte, gerekli koşulları sağlayamayan kunduraların tekrardan düzeltilmesi

için teslim süresini uzatabilmekteydi. Bu da fabrika yönetiminin üretim kalitesi

açısından daha dikkatli davranmasını sağlamıştır.

Başvekâlet Umumi Murakabe Heyeti‟nin 1940 yılı raporuna göre, fabrikanın

3.500.000 TL ödenmiş sermayesi, 391.885.09 TL‟ da kârı olmuştur.177

Yine fabrikanın

üretim miktarlarına dair 1940 senesine ait bir arşiv belgesinde, 1941 senesine ait üretim

miktarı tahmininde 500.000 çift kunduradan bahsedilmektedir. Bunların fiyatlarını da

700-750 kuruş arasında olacağından söz edilmiştir. Ayrıca Sarı Sabunlu kösele için de

Hindistan‟dan getirilen deriler ve yerli derilerden üretileceği belirtilmiştir. Bu derilerin

de kilosunun 400 kuruş olacağı üzerine tahmininde bulunulmuştur.178

Kaliteli deri

açısından ülke imkânlarının hammadde ihtiyacını karşılamadığı noktada ithalat yoluyla

bu eksiklik giderilmeye çalışılmıştır.

Beykoz Deri Kundura Fabrikası için gerekli malzemelerden birisi de Keten

İpliğidir. Buna dair 1942 senesine ait bir arşiv belgesinde 3000 Kg muhtelif keten

ipliğinin İsviçre‟den karşılanacağından bahsedilmektedir.179

Devletçi politikaların bir

ürünü olan Beykoz Deri Kundura Fabrikası Sümerbank‟ın yönlendirmesinde

175 Tuna, s. 254. 176 BCA, Başvekâlet Yazı İşleri Dairesi, Nu: 030.10.00.00.50.322.2.1. 177

Büğüş, s. 51. 178 BCA, Levazım İşleri Dairesi, Nu: 030.10.00.00.50.322.5.2. 179 BCA, Maliye Vekâleti Nakit İşleri Dairesi, Nu: 030.10.00.00.171.189.2.2.

Page 82: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

71

Cumhuriyet döneminde üretimde kullandığı kaliteli hammaddesi ile üretim açısından

döneminin öncüsü olmuştur. Fabrika için ürettiği ürünlerin kalitesi ve dayanıklılığı

önemliydi. Bunun için de kullanılan hammaddeye ve üretim koşullarına dikkat

edilmekteydi.

4.3.1. Beykoz Deri Kundura Fabrikası’na ait Bölüm ve Cihazlar

19. yy‟ da kurulmuş olan Beykoz Deri Kundura Fabrikası zamanla büyümüş,

üretimini artırmış ve cumhuriyet döneminden itibaren yeni kısımlar eklenerek modern

bir fabrikaya dönüşmüştür. Devletçilik politikası da fabrikaya yönelik çalışmaların

artmasında etkili olmuştur. Kamu kuruluşları kundura ihtiyaçlarını Beykoz Deri ve

Kundura Fabrikasından karşılamaktaydı. Özellikle Askeriye ve Devlet Demiryolları‟na

ayakkabı alımları Beykoz Deri Fabrikası‟ndan yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde

halka yönelik üretim de başlanmıştır. Ucuz ve kaliteli üretim halkla buluşturulmuştur.

Fabrika içerisine yapılan ek binalar organize ve planlanmış bir çalışmadan

ziyade günün koşulları içinde ihtiyaçlara göre yaptırılmıştır. 1842 yılında fabrikaya 40

beygirlik bir buhar makinesinin, iki buhar kazanının alınması, iki taş değirmeni

yaptırılması ve 70 su kuyusu ilavesi ile fabrikanın tarihinde üretime yönelik ilk hamlesi

gerçekleştirilmiş ve üretim tarihine bir ivme kazandırılmıştır.180

Sadrazam Mahmut

Şevket Paşa‟nın girişimiyle 1912‟de fabrikaya 90 beygir gücünde 2 dizel motor ve bir

buhar kazanı getirilmiştir. Böylece teknoloji transferi yoluyla fabrikanın üretimi

büyüyor ve günlük kundura üretimi 1000 çifte çıkmıştır.181

Fabrika Cumhuriyet‟in ilk

yıllarından itibaren teknik açıdan geliştirilmeye çalışılmış, Sümerbank‟ın kontrolüne

geçtikten sonra Almanya‟dan da ihtiyaç duyulan makineler alınmıştır. Teknolojik

açıdan desteklenen fabrika zamanla üretimini daha da geliştirip modern kazanlara sahip

olmuştur. Hartman sistemi 8 adet kazan kullanılırken, beheri 135 metrekare şeklinde ve

toplam 540 metrekare şeklinde olup, 13 buhar tazyikine sahiptirler. Turbo alternatörler;

7500/1500 devirli ve açık çalıştıklarında 625 kilovat olup, toplam 1000/1250 kilovattır.

Hulasa cihazı; kösele ve vekatenin pişirilmesinde kullanılan tanen şerbetlerini

180 Hikmet Burak Tolga, “Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekâna Etkileri: Beykoz Kundura ve Deri

Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu” (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi FBE,

2006), s. 82. 181 Hürriyet, “180 Yıllık Gelenek”, 16.11.1999.

Page 83: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

72

düzenleyen bir cihazdır. Şerbetin yoğunluğu 4-6 bome derecesinden ihtiyaca göre 20-30

bomeye çıkarıldıktan sonra dolaplara konulmaktadır. Günlük üretimde 2 ton

yapılabilmektedir.182

Kurutma cihazları; kösele kurutma dairesinde köselelik deriler asılarak

vantilasyon ve teshin ile kurutulmaktadır. Kurutma işlemi titizlik gerektiren imalat

olduğundan, kalifiye ustalık ve dikkatli çalışma gerektirmektedir. İşlemin hassas oluşu,

makinelerin düzenli bakımını gerektirmektedir.183

Perdahthaneler; köselelik deri işlerinin yapılmasına ayrılmış daire olup, deriler

açık düzeltilerek, düzgün ve kısmen pürüzsüz hale getirilir. Deriler açılıp, taşlanarak

düzeltilme işlemi yapılır. Vidala ve glaselik derilerin perdaht işlerinin yapılmasına

yönelik daire de ise, cilalamak, açmak, düzeltmek işleri yapılmaktadır.184

Debağat dairesinde deriler krom ve şap gibi madeni tuzlar içerisinde miğferi

etrafında dönen dolaplarda çevrilerek pişirilirler. Düzgün ve temiz halde istiflenirler.

Deriler, açılıp taşlanarak düzeltilme işlemi yapılır. Vidala ve Glase Kurutma Dairesine

gelen deriler buhar makinesi ve vantilasyon ile kurutularak düzgün hale getirilir.

Vekata debağat dairesi; vekatalık derilerin ikinci iş safhası olan debbağlama

işlerinin yapıldığı dairedir. Palamut çam kabuğu veya buna benzer taneli üründen

çıkarılan tanen hülasaları içinde pişme ameliyesi tam oluncaya kadar devam eder.

Kireçlik Dairesi; Kösele ve vekata, vidala ve glaselik derilerin birinci iş safhası

olan debağata hazır hale getirme işlerinin yapıldığı daire olup, deriler pisliklerden

yıkanır, yumuşatılır ve kılları alınmak üzere kireç banyolarına konur. Burada 24 saatten

bir haftaya kadar kalır. Akabinde çıkarılarak kılları alınır, elde veya makinede etleri

kazınır, akarsu dolaplarında kireçleri çıkarılır. Böylelikle debagata hazır hale

getirilmektedir.

1936 senesine ait bir arşiv belgesinde tebrid cihazı montajında kullanılmak

üzere yurtdışından 370 Mark kıymetinde ve gayrisaf 97 Kg ağırlığındaki montaj

182 Büğüş, s. 43. 183 Büğüş, s. 43. 184 Büğüş, s. 43.

Page 84: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

73

aletlerinin gümrük vergisinden muaf tutularak yurda girişine izin verildiğinden

bahsedilmektedir.185

Fabrikanın teknik açıdan desteklendiğinin ve sanayileşme yönünde

çaba sarf edildiğinin de kanıtıdır. Gümrük muafiyetleri ile ülke içinden temin

edilemeyen hammaddeler ve teknik cihazlar Sümerbank Beykoz Deri Kundura

Fabrikası için temin edilerek deri üretiminde artış sağlanmıştır.

Vekata Kuyuları; Kireçlik dairesinden gelen vekatalık derilerin debagat

safhasında birinci kısmın yapıldığı dairelerdir. Deriler, palamut, çam kabuğu ve buna

benzer taneli ürünler içinde bir aydan üç aya kadar bırakılır, hazır hale gelince pişme

işlemi tamamlanmış olur.

Kösele Kuyuları; derinin dayanıklılığını artırmak için deri üretiminin önemli

kısımlarından biridir. Vekatalık deriler için yapılan işlem bu dairede kösele için

uygulanır. Fakat farklı olarak biraz daha işlem uzun sürer. Köselenin sert malzeme

oluşundan dolayı kuyularda uzun süre beklemesi gerekmektedir.

Tanen İstihsal Kuyuları; debbağlayıcı maddelerin içinde bulunan tanenin su ve

buhar vasıtasıyla elden geçirildiği daire olup, tanen şerbetin yapılması kabukların

içindeki tanen suda eritilmektedir.

Kösele dolapları; kuyularda ilk debağatleri yapılan köselelik derilerin debağat

işinin ikinci kısmının yapıldığı dairedir. Köselenin içindeki yabancı maddeler

ayıklanana kadar dolaplarda işlem devam eder, yapılan işlem biraz daha fazladır ve

daha uzun sürebilmektedir.186

Tamirhane; fabrikadaki makinelerin tamiratlarının yapıldığı dairedir.

Makineler çok yoğun çalıştıkları için arızalanmaları fazla olduğundan dolayı

tamirhanenin modernizasyonu gereği raporlarla devamlı belirtilmesine rağmen, uzun

yıllar gereken ilgi gösterilmemiştir.

Laboratuvar; fabrikanın fenni kontrolünün yapıldığı dairedir. Kimyasal

maddeler deri imalatında yoğun olarak kullanıldığından, laboratuvarın genişletilerek

185 BCA, Başvekâlet Kararlar Müdürlüğü, Nu: 030.0.18.01.02.63.28.010. 186 Büğüş, s. 45.

Page 85: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

74

modernize edilmesi düşünülmüş ve 1942 yılından sonra istenilen hedefe ulaşılmıştır.

Ürünlerdeki kalite kontrolü açıdan önemli bir kısım olan laboratuvar ile aşınma,

dayanıklılık, kopma gibi yapısal sağlamlık kontrol edilmiştir.187

Silindir dairesi; köselelik deriler kurutulduktan sonra burada tazyik ve elyafı

sıkıştırılır ve derilere düzgünlük verilir. Bu makineler ile kösele üzerine 30 ton tazyik

yapılır. Yapılmış kundura ambarı; üretilen kunduraların istiflendiği yerdir. Ambarın

temiz ve düzenli olmasına azami gayret edilir, rutubet almamasına dikkat edilen

kısımdır.

Sümerbank Beykoz Deri Fabrikası‟nda ham deri piyasadan alınarak, vidala

süet, yarma, nubuk, vaket vs. şeklince sayalık, elbiselik, astarlık, eldivenlik gibi mamul

deri haline getirilir; ya da köselelik, saraciyelik mamul deri haline getirilirdi. Deri

ürünlerinin çoğunun üretimleri bir veya birkaç mamulü üretmek üzere planlanıp,

yapılmaktaydı. Üretimler birkaç cinsten fazla olmamaktadır.188

Ayakkabı fabrikası ise mamul deriyi piyasadan alıp, deriyi işleyerek, ayakkabı

haline dönüştürmekteydi. Piyasadan yalnızca deri alınmaz, kalıbı, astarlık derisi,

köselesi, taban astarları, lastik taban ve ökçeleri, yapıştırıcıları da alınmaktadır. Beykoz

Deri ve Kundura Fabrikası ürettiği mamuller ve kendi ihtiyacını karşılamak açısından

entegre bir tesistir.189

4.3.2. Müdüriyet

İdare yazıhanelerini ihtiva eder. Çalışanlara ait bilgilerin bulunduğu, üretimin

kontrol edildiği ve yaşanan sorunları çözmekle sorumlu olan kısımdır. Beykoz Deri

Kundura Fabrikası Osmanlı döneminde askeriye bağlı bir şekilde idare edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde üretimini yine askeriyeye dayandırmasına rağmen idari

anlayışında değişikliğe giderek atama yoluyla görevlendirilen bir idari zümre

187 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 188 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 189 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013.

Page 86: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

75

oluşturulmuştur. Atananlar fabrika içinde görevli memurlar olduğu gibi fabrika dışından

da atamalar yapılmaktadır.

İdari açıdan müdüriyetin en başında müessese müdürü bulunmaktadır. Müdüre

bağlı üç birim bulunmaktadır. Bunlar teknik, idari ve planlama kısmıdır. Teknik kısmın

başında müdür yardımcısı bulunurdu ve doğrudan bu birime bağlı olarak deri fabrikası,

suni deri fabrikası, lastik ve solüsyon fabrikası, kundura fabrikası, laboratuvar

bulunmaktadır. Fabrikaya ait makine ve enerji ihtiyacından teknik kısım sorumludur.

İdari kısmı ise personel alımı, çıkarılması, emeklilik işlemlerinin ve maaşların

yapılması gibi işlerden sorumludur. 1940 senesine ait bir arşiv belgesinde Beykoz Deri

Kundura Fabrikasında 6 ay süre ile çalıştırılmasına izin verilen Bernhard

Konhnstein‟den bahsedilmektedir.190

Personel alımında sadece yurtiçinden değil ayrıca

yurtdışından uzman kişilerde geçici süre ile fabrikada çalıştırılmıştır. Teknoloji transferi

dışında işçi transferleri de yapılmıştı. Kalifiye işçi açığını bu yöntemlerle fabrika

yönetimi aşmaya çalışmıştır. Ayrıca Beykoz‟da İlkokulu bitirenlerden her sene çıraklık

okuluna işçi alımı yapılmıştır. 1 sene kurs görülür ve ondan sonra işe başlamışlardır. Bir

diğer işe alım yöntemi de 3 ay süreyle deneme amaçlı işçi alınır. Üç ay süreden sonra

çalışmasından memnun kalınırsa işe devam etmekte ve kadroya geçirilmektedir.191

Fabrikada çalışan işçilerin bir kısmı geçici işçi konumunda olmuştur. Bu işçiler

fabrikada daimi işçilerin akrabası ya da tanıdığıdır. Bunun etkisiyle Anadolu‟nun farklı

illerinden gelen işçiler koğuşlarda kalmışlardır. Yazın kendi memleketlerine

dönmektedirler. Fakat bu geçici işçilik durumu zamanla değişmiş, işçiler fabrika

çevresinde gecekondular yaparak yerleşmeye başlamıştır.. Ekonomik açıdan durumu iyi

olmayan işçiler arasında dayanışmaya dayanarak kurulan Yardım Sandığı ile işçilerin

fabrika çevresinde ev yapmalarına imkân sağlanmaktadır. Zamanla Fabrikada çalışan

işçilerin yaptığı evler Fabrikanın çevresini doldurmaya başladılar. Beykoz işçi ilçesi

190 BCA, Başvekâlet Kararlar Müdürlüğü, Nu: 030.18.01.02.89.127.18. 191 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013.

Page 87: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

76

haline gelirken, gecekonduların hâkim olduğu çarpık bir yapılaşmanın oluşmasına da

neden olmuştur.192

Sosyal hizmetlerde yine bu kısma bağlı olarak görev yapmaktaydı. Ayrıca

1935 senesine ait bir arşiv belgesinde fabrikada çalışanlara yönelik yardım işlerinin

yapılabilmesi için 500 Lira sermaye ile Beykoz Deri Kundura Fabrikası İstihlak

Kooperatifi kurulmuştur.193

Bu kooperatifle çalışanların ihtiyaçları giderilmeye

çalışılmış ve onlara destek verilmek istenmiştir. Bu şekilde çalışanlar arasında

dayanışma sağlanmış ve kalifiye işçilerin fabrikaya bağlılıkları artırılmıştır. Ayrıca

1950 senesine ait bir arşiv belgesinde ortaklarına ev ve iş yeri yaptırmak için 30 yıl süre

ve en az 3500 Türk Lirası sermaye ile kurulmasına izin verilen Hudutlu Sorumlu

Beykoz Deri Kundura Fabrikası İçişleri Yapı Kooperatifinden bahsedilmektedir.194

İşçilerin ev ihtiyaçları da bu kooperatif tarafından karşılanmaya çalışılacak ve zamanla

fabrika çevresinde gecekondu tipi evler çoğalacaktır. Hedeflenen işçilerin barınma

sorunlarını gidererek işçilerin geçici olarak çalışmalarını engellemeye çalışmaktır. Fakat

zamanla Beykoz‟da artan işçi nüfusu İstanbul için gecekondu tarzı yapılaşma sorununa

da etkisi olmuştur.

Planlama kısmında o yıl içinde ne kadar üretim yapılacağı, fabrikanın hangi

malzeme ve aletlere ihtiyaç duyduğunu tespit ederdi. İşçilerin yaptıkları fazla mesailere

ait saatlik ücret planlaması da bu kısmın görevleri arasındadır. Planlama kısmı ile

gereksiz ve zarara yönelik üretim engellenerek ihtiyaç doğrultusunda akılcı planlamalar

yapılmaya çalışmıştır. İdari düzeyde fabrika yönetimi planlama kısmının öncülüğünde

lastik ayakkabıya karşı deri ayakkabının daha sağlıklı olduğu ve piyasaya lastik

ayakkabı girişinin engellenmesi için 1934 senesinde Türk Ayakkabı ve Deri

Sanayicileri Kongresinde mevzuat çalışmaları yapılması için uğraşmışlardır.

Fabrikanın en parlak dönemlerinde idare kısmında 130 memur hizmet

vermiştir. Bunlar doğrudan Sümerbank Genel Müdürlüğü tarafından ataması yapılan

personellerdir. Memurlar kadrolu personellerdi ve her yıl hükümetin belirlediği zam

192 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 193 BCA, Başvekâlet Kararlar Müdürlüğü Nu: 030.0.18.01.02.60.91.011. 194 BCA, Muamelat Umum Müdürlüğü, Nu: 030.18.01.02.124.82.9.

Page 88: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

77

oranları ile maaşlarını almışlardır. İşçiler gibi toplu sözleşme hakkına sahip

olamamışlardır. Maaş açısından da işçilerden daha az almışlardır. Fabrikanın üretimden,

personeline, kâr-zarar durumlarına, teknik ihtiyaçlarına kadar belirleyici olan müdüriyet

kısmıdır.

4.3.3. Beykoz Deri Fabrikasında Üretilen Malzemeler

Beykoz Deri Kundura Fabrikası Türkiye‟deki ayakkabı ve deri fabrikalarından

çok farklıdır. Ürettiği mamuller ve kendi ihtiyacını karşılama açısından döneminde

Türkiye‟nin tek entegre tesisi olmuştur. Bir çift ayakkabının yapımında ihtiyaç duyulan

hammaddeleri ve malzemeleri kendi bünyesinde üreten başka bir fabrika Türkiye‟de

halen mevcut değildir. Beykoz Deri Kundura‟da bir çift ayakkabının üretiminde ihtiyaç

duyulan ve üretilen hammadde ve malzemeleri şöyle sıralanabilir:

Her çeşit sayalık deri; Vidala, su geçirmez, yarma, nubuk, glase, botluk vidala,

rugan, vaketa ve diğerleri. Her çeşit deriden mamul saya astarı; meşin, yarma, mostra.

Her çeşit ökçe; kösele ökçe, lastik ökçe, suni kösele ökçe, tahta ökçe, lastik ökçe kapağı.

Her çeşit taban astarı; kösele taban astarı, lastik taban astarı, suni kösele taban astarı.195

1930 senesine ait bir arşiv belgesinde verilen çizelgede ham derilerin ağır köselelik,

saraciyelik, vidalalık ülkemizde hiç bulunmadığından ayrıca taban astarı ve hafif kösele

üretimi için gerekli derinin ülke içinden yeterince karşılanamaması nedeniyle,

yurtdışından 77.500 adet derinin 820.000 Türk Lirası karşılığından ithal edilmesi

gerektiğinden bahsedilmiştir.196

Bu belge ülke içinde kaliteli deri üretimi açısından

sıkıntı yaşandığını kanıtlamaktadır. Dışa bağlı bir deri sektörünün kanıtıdır. Hatta 1952

tarihli Milliyet gazetesinde çıkan bir haberde de Beykoz Deri Kundura Fabrikasının

Bölge Ticaret Müdürlüğüne müracaat ederek Avrupa‟da üretilen vidala ve benzeri deri

ürün ithalinin durdurulması istenmiştir. Fakat bu istek 1,5 milyar liranın harice çıkması

nedeniyle kabul edilmemiştir.197

1930 senesine ait bir arşiv belgesinde fabrika da her çeşit yapıştırıcı; normal

solüsyon, neoprenli solüsyon, desmacollu yapıştırıcı, termo yapıştırıcı ve diğerleri; her

195 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 196 BCA, İktisat Vekâleti Nu: 030.10.00.00.212.441.2.2. 197 Milliyet, “Temaslarını Bitiren Dericiler Ankara‟dan Döndüler” 28.06.1952.

Page 89: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

78

çeşit boya ve dolgu malzemeleri; deri imalatında kullanılan boyalar, deri imalatında

kullanılan parlatıcılar, ayakkabı boyaları, ayakkabı cilaları, parlatma suları, dolgu

maddeleri, ve diğerleri; her çeşit kalıp; normal kalıp (tahta veya plastik), kırma kalıp

(tahta veya plastik); her çeşit kesim bıçağı: Kösele kesimi için ıspanta bıçağı, saya

kesimi için ıspanta bıçağı; saraciye Mamulleri: erkek ve bayan kemerleri, muhtelif

cüzdanlar, muhtelif kimlikler, muhtelif anahtarlıklar, portföyler, el çantaları, bont tipi

çantalar, tabanca kılıfları, polis copları ve kayışları, teknik kayışlar kullanıldığından

bahsedilmektedir.198

4.3.4. ĠĢletme YerleĢim Planı

Boğazın Anadolu yakasında Beykoz ilçesinin Çayır Mevkii, Servi Burnunda,

Beykoz Deresinin hemen yanında 66/67 pafta, 441 ada, 2 parsel üzerinde kurulu olan

işletme toplam 182.250 m2‟ lik bir arsa yüzölçümüne sahiptir. Bu yüzölçümünün;

25224 m2‟ si fabrika binası ve imalata tahsis edilen binalara, 5171 m2‟ si sosyal

binalara ve bu alanda deniz manzaralı dört bloktan 32 apartman dairesi bulunmaktadır.

Ayrıca orman alanlarını da kapsamaktadır ve 13671 m2‟si ambarlar ve bürolara

ayrılmıştır.199

4.3.5 Beykoz Deri ve Kundura Ġçindeki Fabrikalar

Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, Balkanların en büyük

fabrikalarından biridir. Fabrikaya ham deri girer ve ayakkabı olarak üretimi

gerçekleştirilmekteydi. Askeriye için de ayakkabı yapardı. Ayakkabının üretiminde titiz

bir çalışma yapılmaktaydı. Okul gibi bünyesinde çalışan işçiyi eğitir ve yetiştirirdi.

Kalite standardına çok önem verilirdi. Deri Fabrikasında ayakkabılar asıl deriden

üretilmekteydi. Deri ham olarak girer deri ve kösele haline getirilirdi. İlk kısım

kireçliktir. Bu kısımda kuyular bulunmakta ve ham derinin temizlenmesi

sağlanmaktaydı. En sağlam köseleler Beykoz köselesiydi. Çünkü deri bir yâda iki sene

kuyularda bekletiliyordu. Beykoz kundurasının reklamında martı sembolünün

198 BCA, İktisat Vekâleti Nu: 030.10.00.00.212.441.2.4. 199 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013.

Page 90: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

79

kullanılması da dayanıklılığındandır. Çünkü su geçirmezdir. Solüsyon imalathanesi, son

teknolojik aletlerle kurulu laboratuvarı, suni deri imalathanesi vardır.200

Beykoz Deri Kundura çatısı altında dört ana fabrika ve bunlara bağlı üniteler

mevcuttur. Deri fabrikası yıllık kapasitesi 100.000.000.- dm2‟ ydı. Kg‟ lı deride ise

yıllık kapasitesi 1.000.000 kg civarında olmuştur. Kundura fabrikası; İki vardiya

şeklinde çalıştırıldığında yıllık kapasitesi 3.900.000 çifte ulaşabilmiştir.

Lastik Fabrikası; Lastik taban, lastik taban astarı, lastik fiyapalar, japon kösele,

transparan, lastik ökçe ve ökçe kapakları üretmektedir. Yıllık kapasitesi 1.500.000 kg

civarındadır. Suni kösele fabrikası; yıllık kapasitesi 800.000 kg olarak tespit edilmiştir.

Solüsyon Ünitesi; Yıllık kapasitesi 540.000 kg civarında tespit edilmiştir.201

4.3.6 Beykoz Deri Kundura Fabrikası’nın Beykoz Ġlçesine Sosyal Etkisi

Beykoz ilçesinde 1810 tarihinde kurulmuş olan Beykoz Deri Kundura

Fabrikası ekonomik ve teknik açıdan geliştikçe fabrikada çalışan işçi sayısında da yıllar

için de bir artışa yol açmıştır. Beykoz ilçesi içinde Osmanlı Devleti‟nin son

zamanlarında göç almaya da başlamıştır. Fakat geniş olmayan arazilere sahip tarımsal

üretime dayalı ekonominin baskın olması nedeniyle geçici olarak fabrikada çalışan

işçilerin nüfus artışına neden olduğuna ulaşılmamıştır. Fakat Yeni Cumhuriyet

döneminde fabrikada çalışan işçiler arasındaki dayanışma, akrabalık bağlarının da

etkisiyle fabrika çevresinde yerleşimi artırmıştır. Devletçilik politikalarının etkili olduğu

yıllarda Sümerbank‟ın kontrolünde üretimde teknik gelişme yakalanmış ve planlı

ekonominin de etkisiyle Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikası kârlılık oranını

yükseltmiştir. 202

Fabrikada çalışan işçiler arasında akrabalık ve hemşerilik bağları olduğu

söylenebilir. Cumhuriyet yıllarında fabrikaya işçi alımları yapıldığında çalışanlara haber

verilmektedir. Bunun sonucunda çalışan işçilerin akrabaları ya da memleketlisi öncelikli

200 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 201 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 202 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013.

Page 91: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

80

olarak işe alınması sağlanmaktadır. Ayrıca ölen işçilerin çocukları varsa işe alımlarda

öncelik işçi çocuklarına verilmektedir. Beykoz ilçesi 1935 yılında 28.000 olan nüfusu

1940‟ta 41.000‟e, 1955 senesinde ise 48.000‟e ulaşmıştır. İşçi göçleri ile birlikte oluşan

konut ihtiyacı, fabrika içinde oluşturulan Yardım Sandığı ile işçi maaşlarından yapılan

kesintiler sonucu yapılan gecekondu tarzı evlerle giderilmiştir. Fabrika çevresinde

Sümerbank‟a ait arazilerin bir kısmının konut ihtiyacını karşılaması için işçilere

verilmesi ile birlikte Beykoz İlçesi göç alan bir ilçe konumuna gelmiştir.203

Sümerbank Beykoz Deri Kundura fabrikası işçiler için çalışma alanı dışında

işçi yetiştirilen bir okul, ayrıca sosyal, sportif kültürel ihtiyaçların da karşılandığı bir yer

olma özelliğini de barındırmaktaydı. Fabrika içinde sinema salonu ayrıca sosyal ve

sportif faaliyet alanlarına da sahipti. Sağlık açısından da yaşanacak sorunlarda

çalışanların sağlık sorunlarıyla ilgilenilebilecek bir revir de bulunmaktadır. Ulaşım

açısından 1950‟lere kadar kara ulaşımı çok gelişmemiştir. Deniz ulaşımında

Eminönü‟ne giden vapurlarla ulaşım sağlanmaya çalışılmaktadır. Beykoz Deri Kundura

Fabrikası ve ilçedeki diğer fabrikalar ekonomik açıdan gelişmiş ve bu Beykoz İlçesinin

de büyümesine ve nüfus olarak da artmasına imkân sağlamıştır.204

203 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013. 204 Yener Kaya, Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı, “Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikası” konulu

görüşme, İstanbul: 11.06.2013.

Page 92: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

81

5. SONUÇ

1812 yılında kurulup 2004 yılına kadar varlığını sürdürmüş olan Beykoz Deri

Kundura Fabrikası ülkenin son dönem tarihiyle paralel bir varlık göstermiştir. Osmanlı

Devleti‟nin son yüzyılında kurulmuş olsa da sanayileşme öncesi devrin en önemli

üretim geleneklerinden biri olan debbağlık kültürünü bir adım öteye taşımıştır.

Türklerde üretim geleneğinin ve yaşam tarzının bir sonucu olan dericilik Orta Asya

bozkırlarından taşınarak Osmanlı Devleti içinde dayanışmanın ve üretiminde bir

sembolü olmuştur.

Sert hava koşullarından korunmaya çalışan insanın hayvanların derilerini

kullanmayı öğrenmesinden günümüze ulaşan dericilik geleneği, bir devletin üretim

geleneğinde önemli bir yer tutmuştur. Esnaf üretim geleneği içinde İslam kültürünün

etkisini de içine katarak varlığını sürdürmüştür. Farklı üretim kolları arasında

birbirlerinin satışlarına müdahale etmeden, kaliteden de ödün vermeden tüketiciler de

gözetilerek sektörün güçlü bir ekonomik yapıya ulaşmasına katkı sağlamışlardır.

Debbağ geleneği ahilik teşkilatının devamı olan lonca yapısı içinde varlığını Osmanlı

Devleti‟nde de sürdürmüştür. Geleneksel deri üretim sanayi Osmanlı Devleti içinde

zamanla gelişerek Kazlıçeşme deri üretim bölgesinde 3000‟e yakın kişinin çalıştığı bir

yapıyı ortaya çıkarmıştır. Beykoz Deri Kundura Fabrikası ise Osmanlı Devleti içinde

sanayileşmede makine ile geleneksel üretimin birleştirilerek Avrupa pazarında yer

bulabilmiş bir üretim merkezidir.

Avrupa‟nın Sanayi Devrimi‟ni yaşadığı bir çağda esnaf teşkilatının üretim

geleneğini Beykoz Deri Kundura Fabrikasına taşıyan dericiler, Beykoz semtinin

gelişmesine de ve yeni fabrikaların açılmasına da öncülük etmişlerdir. Avrupa‟nın

sanayide ve üretimde yakaladığı yukarı doğru ivme Osmanlı‟da tam karşılığını

bulamamıştır. Osmanlı bürokrasi çevresi ve geleneksel yapıya tutunma çabası, Osmanlı

sanayinin önünde birer engel olarak durmuştur. Fakat Cumhuriyet döneminde tüm

zorluklara rağmen sanayileşme yönünde ilerleme sağlanmıştır. Dış borçlar ve girişilen

savaşlardan yıkımlarla çıkılması böyle bir geleneğin gelişmesi önündeki engellerden

birkaçıdır. Yeni Cumhuriyet döneminde devletin ekonomik açıdan içinde bulunulan

olumsuz koşullar karşısında sorumluluk almasına yol açmış, Beykoz Deri Kundura

Page 93: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

82

Fabrikası Sümerbank‟a devredilerek yeni bir dönemin kapısı aralanmıştır. Teknolojik

açıdan modern ve yetişmiş işçi gücüyle hareket eden Beykoz Deri Kundura Fabrikası,

Balkanların en önemli fabrikası haline gelmiştir. Askeri ihtiyaçların karşılanması

dışında halkın alım gücüne uygun kaliteli kunduraların üretimi sağlanarak, devletçilik

kavramının karşılığı olmuştur. İşçilerin üretimine göre maaş aldıkları, sosyal açıdan

aktif, çevresinde bir işçi mahallesi kültürü yaratmış ender fabrikalardan birisidir.

Beykoz Deri Kundura Fabrikası Sümerbank içinde en fazla kâr eden fabrika

olmasıyla da döneminin en önemli kurumu olmuştur. İşçilerin refah seviyesinin yüksek

olması Beykoz ilçesinin göç almasını da sağlamıştır. Demokrat Partinin iktidarda

olduğu yıllarda işçilere yönelik hakların artırılması işçilerin iktidara yakın olmasına yol

açmış ve fabrikada çalışan işçilerin 27 Mayıs sürecinden de etkilenmesine neden

olmuştur.

1960‟larla birlikte getirilen toplu sözleşme ve grev haklarıyla fabrikada çalışan

işçi kesimin hakları artmıştır. Üretim noktasında yeni teknolojiyle birlikte gittikçe

gelirini artıran Beykoz Deri Kundura Fabrikası yeni fabrikaların açılmasını sağlayacak

kâr oranlarına da ulaşmıştır.

1986 yılına kadar zarar etmeyen Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikası

aynı zamanda İstanbul‟daki en yüksek vergi ödeyen kurumlar arasında da ilk sıraları

alabilmiş, hatta 1970 ve 1980‟li yıllarda fabrika kârıyla 7 fabrika kurulması planlanmış

bunlardan üçü faaliyete geçirilmiştir. Van, Tercan, Sarıkamış Deri Kundura Sanayi

işletmeleri bu kar sonucunda kurulmuştur. Ayrıca bir okul gibi içinde çalıştırdığı işçileri

yetiştiren ve sayısız teknik elemanı piyasaya kazandırmış bir fabrikadır.

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, emeği üretimin dışında tutmadan işçileri de

üretimin baş aktörü olarak kabul eden, onları üretimlerine yabancılaştırmayan bir

fabrikaydı. Sümerbank içinde kendi sağlık kuruluşu olan, oluşturdukları yardım

sandıkları ile işçiler arasında dayanışma duygusunu artıran, kooperatiflerle işçileri ev

sahibi yapan bir fabrikadır. Baskıcı bir idari anlayışla yönetilmeden işçiler ve çalışanlar

arasında dayanışmaya dayalı bir kültürle devlete bağlı bir üretim merkezi olan Beykoz

Deri Kundura Fabrikası, özel sektör karşısında 2005 yılına kadar varlığını

Page 94: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

83

sürdürebilmiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası dünyanın ekonomik açıdan

yaşadığı liberal değişimin etkisiyle Türkiye‟de de devlete bağlı fabrikalar gözden

düşmüştür. Özelleştirme furyasının dışında kalamamış ve işçi alımlarına 1986 yılı

sonrasında son vererek günden güne işçi sayısını azaltmıştır.

1987 yılında Bakanlar Kurulunun 30.10.1987 tarih ve 87/12184 sayılı kararı ile

işletme, özelleştirme kapsamına alınarak Başbakanlık Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı

İdaresi Başkanlığına devredilmiştir. 1990‟ların başından itibaren özelleştirmeye yönelik

çabalar daha da artmış ve işçi sayısı ise her geçen yıl daha da azalmıştır.

Bir semte kültür katan kundura fabrikası dünyada yaşanan serbest piyasa

ekonomisinin etkileri dışında kalamamış, dışa açılma ve ihale kanunlarıyla birlikte

gözden düşmüştür. İşçilerin ve ailelerinin tüm mücadelesine rağmen 2500-3000 kişinin

ve onlarla birlikte bir semtin yaşamını idame ettirmesini sağlayan, fabrika düdüğüyle bir

şehre hayat katan Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın kapanması, üretime dayalı bir

kültürün de tarih sahnesinden çekilmesine yol açmıştır. Kapanma sürecinde Fabrika

arazisinin İstanbul Teknik Üniversitesi‟ne verilmesi yönünde de çalışmalar olmuş fakat

bu gerçekleşmemiştir.

Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟nın özelleştirme süreci 2003

yılında 29.7 milyon dolara satılarak tamamlanmıştır. Günümüzde fabrika düdüğünün

sesinin duyulmadığı, işçilerin hep birlikte semtin içinden geçmediği bir film platosu

olarak kullanılmaktadır. Üretim bir ülkenin dışa bağımlılığını azaltan en önemli

unsurlarından biridir. Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟nın özelleştirmesi ile var olan

bir fabrikanın geliştirilip, üretimde dünya ile rekabet etmesi yerine, devlete ait bir

fabrikanın satılarak, arazilerinin kullanıldığı bir yer olarak üretim geleneğini

kaybetmiştir. İki kuşak Beykoz‟da çalışmış ve fabrikanın son 40 yılına tanıklık etmiş

olan Yener Kaya‟nın deyimiyle “Beykoz Deri Kundura Fabrikası halkın fabrikasıydı ve

fabrika Beykoz demekti.” Geleneksel sanayiden, modern sanayine geçişin önemli bir

örneği olan Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası dericilik zanaatının zirve

noktası olarak, tarihi ile ve kurulduğu ilçeye katkıları ile her zaman hatırlanacaktır.

Page 95: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

84

EKLER:

1- SÜMERBANK BEYKOZ DERĠ KUNDURA FABRĠKASI ĠÇĠN YENER

KAYA ĠLE 11.06.2013 TARĠHĠNDE YAPILAN GÖRÜġME

(Yener Kaya ile sözlü tarih çalışması yapılmasında, babası Satılmış Kaya‟nın

1930‟larda fabrikada çalışmış olması ve kendisinin de 1961 yılında Sümerbank Beykoz

Deri ve Kundura Fabrikası‟nda işe başlayıp, fabrikanın özelleştirildiği tarihe kadar

çalışması etkili olmuştur. İki kuşak fabrikanın Cumhuriyet yıllarına tanıklık etmiştir.

Deri İş Sendikası‟na 28 yıl Genel Başkanlık yapmış olması, fabrikanın hem üretim

şartlarını hem de işçilerin çalışma koşullarıyla, kültür ve sosyal hayatlarına tanıklık

etmesi nedeniyle Yener Kaya ile Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası‟nın

geçmişine yönelik sözlü tarih çalışması yapılmıştır.)

Soru : Kendinizi tanıtır mısınız?

Yener Kaya : 1 Nisan 1942 de Beykoz‟da doğdum. İlkokulu ve ortaokulu

Beykoz‟da okudum. Liseyi İstanbul Zincirlikuyu Yapı Sanat Enstitüsünde okudum.

Enstitüyü bitirdikten sonra 1961 yılında Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikasında

işe başladım. Fabrikada Puantör olarak çalışmaktaydım.

Soru : Sizin Puantör olarak fabrikadaki göreviniz nelerdir?

Yener Kaya : Fabrikada çalışan işçilerin giriş ve çıkış saatlerini kontrol

ederdim. Her bir işçinin bir kartı olurdu. Sabah girişlerinden sonra gelmeyenlerin kimler

olduğu belli olurdu. Ayrıca tahakkuk işlerine de bakardım.

Soru : Sendikaya ilk ne zaman ve nasıl girdiniz?

Yener Kaya : 1971‟te Deri İş Sendikasına delege olarak girdim. Sendikacılık

yaşamım bu dönemden itibaren başlamıştır. 1975‟te Sendikanın teşkilatlanma

sekreterliği görevine getirildim. 1977‟de de sendikanın yönetim kuruluna getirildim.

Page 96: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

85

Soru : Sendika Genel Başkanlığına nasıl getirildiniz?

Yener Kaya : 1970‟lerde Sendika olarak Türkiye Deri Mamulleri Sanayi

İşçileri Sendikası vardı. Bağımsız bir sendikaydı. Bir de Türk İş‟e bağlı Deri İş

Sendikası vardı. Deri İş Sendikası 1947‟de kurulmuştu. Milli bir sendikaydı. Deri İş

Sendikası‟na büyük bir oyla seçildim. Seçilmem de geçici birçok işçinin kadroya

geçmelerinde yardımcı olmam etkili oldu. İşçilerin hakları noktasında yaptığım

çalışmalar beni Sendikada ön plana çıkardı. Deri İş Sendikasının Yönetim Kurulu

Teşkilatlanma Sekreterliği görevini bir süre sürdürdüm. 1978 yılında ise Sendika‟nın

Genel Başkanlığına getirildim. 2007 yılına kadar Deri İş Sendikasının Genel Başkanlığı

görevini sürdürdüm.

Soru : Sümerbank Beykoz Deri Fabrikasında ilk işe girişiniz nasıl

oldu?

Yener Kaya : Beykoz‟da hemen hemen her evden bir kişi Deri Kundura

Fabrikası‟nda çalışmıştır. Babamda Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nda çalışmaktaydı.

Puantör alımını duyunca fabrikaya başvuru da bulundum. Başvurum kabul edildi ve

1961 yılında çalışmaya başladım.

Soru : Fabrikada Yapı Sanat Enstitüsünde aldığınız eğitimin katkısı

oldu mu?

Yener Kaya : Aldığım eğitimin bir katkısı oldu. Fabrika içinde bir

ambar yapılmaktaydı. O kısma teknik bir eleman lazımdı. Altı ay kadar Ambarın

yapımında çalıştım. Orda çalışırken Fabrikada puantörlük için işçi alınacağını öğrenerek

işe başvurmuştum. O şekilde Fabrikada kadrolu olarak çalışmaya başladım 1964 yılında

da askere gittim. 1967 yılında askerden geldim. 1971 yılından itibaren de sendika hayatı

ve mücadelesi başladı.

Soru : Fabrikada işçi alımları nasıl yapılırdı?

Yener Kaya : Beykoz‟da ilkokulu bitirenlerden her sene çıraklık

okuluna işçi alınır. 1 sene kurs görür ve ondan sonra işe başlanırdı. Bir diğer işe alım

yöntemi de 3 ay süreyle deneme amaçlı işçi alınır. Üç ay süreden sonra çalışmasından

Page 97: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

86

memnun kalınırsa işe devam eder ve kadrolu olurdu. Fabrikada geçmişte çalışıp vefat

etmiş işçilerin ailelerinden de işçi alınırdı. Beykoz Deri Fabrikası Beykoz halkının

fabrikasıydı.

Soru : İlçe dışından işçi alımı olur muydu?

Yener Kaya : Beykoz ilçesi fabrikaların bulunduğu bir yer olması nedeniyle

göç alırdı. Fabrikaya işçi alınacağı zaman ekseriyetle fabrikadaki işçilerin

memleketinden akrabaları, tanıdıkları gelirdi. Taşıma işçileri bulunmaktaydı. Bunlar 5-6

ay çalıştıktan sonra kadro açılırsa daimi işçi olurlardı. Ham deriler 1960‟larda gemilerle

gelirdi ve bu taşıma işçiler tarafından taşınırdı.

Soru : Fabrikada çalışan işçiler arasında ağırlıklı belli iller bulunmakta

mıydı?

Yener Kaya : İşçiler arasında birçok ilden gelenler vardı. Fakat ağırlıklı il

olarak Sinop, genel anlamda Karadeniz bölgesinden gelen işçiler bulunmaktaydı.

Anadolu‟dan çalışmak için gelen işçiler Beykoz semtinin kültürüne uyum sağlar ve

yerel kültürün üstünde bir dayatma da bulunmazdı. Giyim kuşam açısından insanlar

arasında pek bir farklılık olmazdı. Anadolu‟dan gelirdi işçiler ve tertemiz insanlardı.

Çalışanlar arasında hemşericilik olmazdı.

Soru : Beykoz fabrikası işçi bulmakta ve istihdam açısından zorluk

yaşar mıydı?

Yener Kaya : 1940‟larda Beykoz çayırında 500-600 kişilik barınma

ihtiyaçlarının karşılanacağı bir yer mevcuttu. Memleketlerinde tarımla uğraşan insanlar

geçici olarak çalışmak için gelirdi. Çiftçilikle geçimini sağlayan insanlar için fabrika

cazip değildi. 1960 öncesi Fabrikalar işçi bulmakta zorlanmışlardır. Barınma

imkânlarının kısıtlı olması da bunda bir etkendir.

Soru : 1960‟larda Fabrikanın, Beykoz‟a yerleşim anlamında bir etkisi

oldu mu? Nüfusta bir artışa neden olmuş mudur?

Page 98: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

87

Yener Kaya : Fabrikada çalışan işçilerin bir kısmı geçici işçiydi. Bu işçiler

fabrikada daimi işçilerin akrabası ya da tanıdığıydı. Bunun etkisiyle Anadolu‟nun farklı

illerinden gelen işçiler koğuşlarda kalırdı. Yazın kendi memleketlerine giderdi. Fakat bu

geçici işçilik durumu zamanla değişmiş işçiler fabrika çevresinde gecekondular yaparak

yerleşmeye başladı. Ekonomik açıdan durumu iyi olmayan işçiler arasında dayanışmaya

dayanarak kurulan Yardım Sandığı ile işçilerin evlerini yapmasına yardımcı olurlardı.

Zamanla Fabrikada çalışan işçilerin yaptığı evler Fabrikanın çevresini doldurmaya

başladı. Beykoz bu nedenle İşçi semtidir. İşsizliğin en az olduğu yer Beykoz‟du.

Beykoz‟a göç gelmesi için 1960‟larda gemilerde eşya taşımanın ücretsiz olduğu

duyurulurdu. Nüfusun artması ve işçi ihtiyacının karşılanması için bu tarzda önlemler

alınıyordu. Durumu iyi olmayan işçi ailelerin okumayan çocukları çıraklık okuluna

gönderilir ve işçi kesimine dâhil olurdu.

Soru : Beykoz‟da 1960‟larda ulaşım nasıl gerçekleşiyordu? Fabrikada

çalışan işçiler ulaşımlarını nasıl sağlıyordu?

Yener Kaya : Ulaşım Şehir vapurlarıyla sağlanıyordu. Beykoz‟da ulaşım

yetersizdi. Okula gittiğim dönemde 5.30 vapuruna binerdim. Eminönü‟ne geçerdim.

Eminönü‟nden Tünele binerdim. Oradan Şişhane‟ye çıkardım. Şişhane‟den Levent‟e

giderdim. Ben ikinci sınıftayken 1959‟da Ayazağa yolu başladı. Marshall yardımlarıyla

yollar yapılıyordu. Üsküdar-Beykoz arasında ilk otobüs geldiği zaman bütün millet

Beykoz‟a inmişti. Otobüs Üsküdar‟a gideceği zaman yolda kalırdı. Yollar çok dar ve iyi

olmadığı için otobüs muavini otobüsten inerek şoföre seslenerek yola girmesini

sağlardı. Boğaz vapuru Eminönü‟nden Beykoz‟a 2.30 saatte gelirdi. Genelde işçiler

fabrika çevresinde yaşadığı için çoğunluğu yürüyerek işe gelirdi. Fabrikaya ilk servis

1979 yılında başladı. Ondan önce sadece Akbaba köyüne kamyonlarla işçiler iş çıkışı

götürülürdü.

Soru : Fabrikada iş kaçta başlardı? Çalışma saatleri konusunda fabrika

yönetiminin yaklaşımı nasıldı?

Yener Kaya : Fabrikanın yüksek ses çıkaran bir düdüğü vardı. Sabah 06:30‟da

ilk düdük sesiyle işçilere herkes hazırlansın diye çağrı da bulunulurdu. 06:50‟de İkinci

Page 99: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

88

düdük sesiyle tekrar uyarı verilirdi. 07:05 geçe son düdük sesiyle son uyarı verilirdi.

7:15‟te ise iş başı yapılır, geç kalanlar dışarıda kalırdı. 40-50 kişi dışarıda kalırdı.

Sözleşmede ayda üç kere hak tanınmıştı. Geç kalanlar öğleden sonra iş başı yaparlardı.

Fabrika yönetiminin getirdiği bir uygulamaydı. Düdüğün yüksek sesi nedeniyle Tarabya

otelinde kalanlar şikâyetçi olmuşlardı. Düdüğün sesinin ne kadar yüksek olduğunu bu

durum kanıtlamıştı. Bu nedenle fabrika düdüğünün sesi kıstırılmıştı. İşe gelen işçi saat

kartlarını basar iş başı kısmına koyardı. Gelmeyenleri bu şekilde tespit ederdik. Akşam

05:00‟te de paydos edilirdi. İşler yetişmediği zaman üç saat mesai yapılır ve akşam

08:00‟de paydos edilirdi.

Soru : Beykoz‟da fabrika üzerinden sosyal ve kültürel hayat hakkında

bilgi verir misiniz?

Yener Kaya : Beykoz ne kadar ilçe olsa da 1960‟larda bir kasaba gibiydi.

Herkes birbirini tanırdı. Beykoz meydanına birisi geldiği zaman yabancı bir insan

hemen tanınırdı. İşsizlik sorunu olmayan bir ilçeydi. Giyim tarzı birbirine benzerdi.

Beykoz Fabrikası çalışanlarının çocukları için sünnet düğünlerini organize ederdi.

Dönemin önemli sanatçıları sünnet düğünü için gelirdi ve Beykoz halkı sünnet

düğünlerinin ne zaman yapılacağını takip ederlerdi.

Fabrika içinde tiyatrosu, sineması olurdu. Bunun dışında Yuşa Tepesi

meşhurdu. İnsanlar cumartesinden gelip akşam tepeye çıkarlardı. Akbaba deresi denen

yerde meşhurdu. Beykoz sayfiye yeridir.

Fabrika ayrıca sosyal sorumluluk açısından Beykoz‟daki okulların ihtiyaçlarını

da karşılarlardı. Okulların boya ihtiyacını karşılarlardı.

Soru : Beykoz ve Deri Fabrikasının sportif faaliyetleri olur muydu?

Spor kulüplerinin Fabrika ile bir bağı var mıydı?

Yener Kaya : Beykoz spor kulübünün futbolcuları Beykoz Deri Kundura

Fabrikasından maaşlarını almaktaydı. Ayrıca soyunma odaları fabrika içinde

bulunmaktaydı. Beykoz 50‟lili yıllarda Fenerbahçe, Galatasaray maçlarını ilk dörde

girdikten sonra Mithat Paşa stadında oynardı. Her sene ilk dörde girenler arasında

Page 100: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

89

İstanbulspor, diğer sene Beykoz, bir sene de Vefa Spor olurdu. Fenerbahçe, Beşiktaş‟ta

oynayamayan futbolcular Beykoz futbol takımında oynardı. Beykoz kulübünün

ekonomik durumu da çok iyiydi Beykoz futbol takımının maçları oldu mu Beykoz halkı

da maçı izlemeye giderdi. Beykoz halkı ve fabrika çalışanları Dolmabahçe‟de maçları

izlemek için özel motorlarla maça giderlerdi. Fabrika müdürü kulübünde başkanlığını

yapardı. Fabrikada çalışan işçilerin hemen hemen yarısı kulübe üyedir. Üyelik aidatı

işçilerin bordrolarından kesilirdi. Maçlar oldu mu mesai saatinin bitiminde 2500 işçi

stada giderdi. Fabrikanın önünde de seyyar satıcılar mal satabilmek için hazır işçileri

beklerlerdi.

Soru : Fabrikadaki Yardım Sandığından bahsedebilir misiniz?

Yener Kaya : Yardım Sandığı‟na üye olan işçilerin aldığı maaşın % 3‟ü

kesilirdi. İsteğe bağlı bir uygulamaydı. Fakat işçilerin % 80‟i de üye olurdu. Yardım

sandığı ile 60‟lı yıllarda kooperatif kurardı. Ve oradan insanlar gıdalarını, kömür ve

odunlarını Yardım Sandığından alırlardı. Yardım Sandığı bir mağaza ile anlaşır ve

giyim ihtiyaçları karşılanırdı. Bu sandık sayesinde ihtiyaç duyanların ihtiyaçları

karşılanırdı. Bunun ödemesi de taksitli şekilde maaşından kesilirdi. İşçilerin

çocuklarından evleneceklerin düğün masrafları da Yardım Sandığı‟ndan

karşılanabiliyordu. Sosyal açıdan işçinin ekonomik sıkıntı içinde kalması engellenirdi.

Dayanışmanın güçlü bir şekilde olması sağlanırdı. Ayrıca yardım sandığı dışında

öğrencilere Sümerbank tarafından da burslar verilmekteydi. Bunu Genel Müdürlük

vermekteydi Üniversitede okuyan bu çocuklardan eğitimlerini bitirenlerden mühendis

ve kimyacı olanlardan Fabrikada işe girerlerdi.

Soru : Fabrika kaç kısımdan oluşuyordu ve üretim kısımları hakkında

bilgi verebilir misiniz?

Yener Kaya : Beykoz Deri Kundura Fabrikası Balkanların en büyük fabrikası

idi. Emsali bir ya da ikidir. Fabrikaya ham deri girer ve ayakkabı olarak da çıkardı.

Askeriye de ayakkabı yapardı. Sümerbank ayakkabısını üretimin olduğu dönemlerde

giymeyen insan pek nadirdir. Beykoz Deri Kundura Fabrikası dışından üretim yapan

çok nadir yerler vardı. Ayakkabının üretiminde titiz bir çalışma yapılırdı. Okul gibi

Page 101: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

90

bünyesinde çalışan işçiyi eğitir ve yetiştirirdi. Kalite standardına çok önem verilirdi.

Deri Fabrikasında ayakkabılar asıl deriden yapılırdı. Deri ham olarak girer deri ve

kösele haline getirilir. İlk kısım kireçliktir. Bu kısımda ham derinin temizlenmesini

sağlardı. Kuyular bulunmaktaydı. En sağlam köseleler Beykoz köselesiydi. Çünkü deri

bir yâda iki sene kuyularda bekletiliyordu. Beykoz kundurasının reklamında martı

kullanılırdı. Çünkü su geçirmezdi. Şimdi on beş günde kösele yapılmakta. O dönemde

uzun bir süreçten sonra sağlanmıştı. Solüsyon imalathanesi, son teknolojik aletlerle

kurulu laboratuvarı, suni deri imalathanesi vardır. İşe yeni giren işçilerin ayrı bir eğitim

alanı vardır. Beykoz Fabrikasında çalışmak bir ayrıcalıktı. 1986 yılına kadar 2000-2500

arası işçi çalışmıştır. 1986 yılından sonra özelleştirme ile birlikte işçi sayısı azalmıştır.

Ayakkabıda Türkiye‟de bir marka durumu yoktur. Ayakkabı da marka denince

İtalyanların adı gelir. Sümerbank ayakkabıları ise Türkiye‟de bir markadır. Sanayi de

Sümerbank Devlet olarak anılır ve güven duyulurdu.

Soru : Beykoz Deri Kundura Fabrikasında çalışmış işçilerin maaşları

hakkında yıllara göre baktığınızda alım güçleriyle de karşılaştırdığınızda neler

söyleyebilirsiniz?

Yener Kaya : 1961 senesinde işe girdiğim dönemde işçilerin toplu sözleşme

hakkı yoktu. İlk toplu sözleşme 1964 yılında yapıldı. Fabrikalar arasında da ilk

sendikalı olan Beykoz Deri Kundura Fabrikasıdır. 1947 yılında Deri İş Sendikası

kurulmuştu. Tahkim usulü bulunmaktaydı. Bakanlığa her sene maaş artışı için

başvurulur ve senelik olarak maaş artışı olur. 1964 yılında toplu sözleşme hakkı

verilince Fabrika bir çekim merkezi oldu. Maaş artışları nedeniyle iş başvuruları

artmıştı.

Soru : Sizden önce sizin dışınızda ailenizde fabrikada çalışanlar oldu

mu? Çalıştıysa çalıştığı dönemki çalışma koşullarından ve maaş durumundan memnun

muydu?

Yener Kaya : Benden önce babam ve amcamda fabrikada işçi olarak çalıştı.

Fabrika öncesinde Kazlıçeşme‟ de dericilikte çalışmışlar ve sonradan Beykoz

Fabrikasına girmiştir. 1939‟ da babam Satılmış Kaya fabrikada işe başlamışlar. Babam

Page 102: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

91

kireçlik denen yerde çalışmaktaydı. Çalışma koşulları ağırdı. Suyun içinde kalırlardı ve

Kireçlik kısmında çalışanları sağlık açısından bu zorlardı. Ayrıca 1969‟da emeklilik

yaşı olarak 55 yaş belirlenmişti. Babamda bu uygulamadan faydalanarak 1970‟te emekli

oldu. Amcamda elli sene deri işinde çalışmıştı. Onlar dışında Amcamın çocukları ayrıca

halamın çocukları da Fabrikada çalışmıştır. Babamla 1970 yılına kadar birlikte çalıştık.

Fabrika Beykoz‟a aitti. Çalışanların çoğu akrabaydı.

Soru : Babanız Satılmış Kaya ve sizin çalıştığınız dönemki çalışma

koşullarından, maaş durumu ve çalışma memnuniyeti hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Yener Kaya : Devlet Fabrikaları ile ilgili şöyle bir düşünce vardır. İşe giren

işçi nasılsa maaşını alır, durumu iyidir ve kendisini çok yormaz. Fakat tam tersine

Beykoz Deri Kundura Fabrikasında üretime bağlı maaş söz konusuydu. Örnek olarak

bir ayda 300 ton deri yapılacaksa bunun karşılığı belliydi. 350 ton deri yapılırsa 50 ton

için ayrı bir fiyat verilirdi. “akord” adı verilen parça başına göre üretim tarzı

uygulanmaktaydı. Üretim miktarı belirleyiciydi. Ayrıca prim sistemi bulunmaktaydı.

Üretim yerinde çalışan işçiler için % 25 prim verilmekteydi. Üretim yeri dışında

çalışanlar için ise % 15 prim uygulanmaktaydı. Saya kısmında ise ferdi akord

uygulanmaktaydı. Saya ayakkabının yumuşak olan üst kısmıdır. Ayakkabı üretiminde

bant kullanılmaktaydı. Bu kısımda dikim yapan işçi örnek olarak sekiz yüz çift

üreteceği yerde 900 çift üretirse 100 çift saya dikiminin karşılığını ayrıca alırdı. Üretime

göre ücret sistemi uygulanırdı. Beykoz Deri Kundura Fabrikası birçok devlet

fabrikasından daha iyi maaş koşullarına sahipti. Maaş konusunda işçilerin durumu 12

Eylül darbesine kadar çok iyiydi. Fakat bu durum fabrikada çalışan işçilerin ve kar eden

bir fabrikanın sonucudur.

Soru : Fabrikanın çalışanlarına yönelik sağlık imkânları var mıydı?

Yener Kaya : Sümerbank‟ın Bakırköy‟de kendi hastanesi vardı. İşçiler bu

hastaneden yararlanırdı. Ayrıca fabrika içinde revirleri vardı. Doktorlar işçi sağlığı ile

ilgilenirdi. Tam anlamıyla devlet fabrikasıydı. Her türlü imkânlarımız olurdu. İşçi

sağlığı önemsenirdi.

Page 103: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

92

Soru : İşçiler maaşlarını nasıl değerlendiriyordu? Kıdem

tazminatlarınızı yeterli buluyor muydunuz?

Yener Kaya : Beykoz Deri Kundura Fabrikasında çalışanların % 90‟ının evi

vardır. İşçilerin geliri yüksekti. Emekli olan işçiler ikinci ev olarak Üsküdar tarafından

kıdem tazminatıyla rahatlıkla ev alabiliyorlardı. Fakat 12 Eylül darbesiyle işçi hakları

elinden alındı ve bu durum sona erdi. Kıdem tazminatlarında tavan söz konusu değildi.

Şu an en yüksek memur maaşı kıdem tazminatı tavanı 3100‟dür. Beykoz Deri işçileri de

en yüksek memur maaşına yakın haklara sahipti. Sosyal Sigortalar Kurumunda Türk İş‟i

temsilen yönetim kurulu üyeliği yaptığımdan dolayı Beykoz‟da çalışan deri işçilerinin

kıdem tazminatı durumu yakından takip edebiliyordum. İşveren ayrıca iş olmadığı

dönemlerde de işçilere verdiği maaşın üç aylık ortalamasını alarak maaşını verirdi.

Maaşları düşmezdi. Fakat bunlar 12 Eylül‟den sonra kaldırıldı. 1965- 1980 yılları

arasında çalışan işçilerin durumu çok iyiydi.

Soru : 1980‟e kadar Devletin Beykoz Deri Kundura Fabrikası‟nın

üretiminden memnun olduğunu söyleyebilir miyiz?

Yener Kaya : Beykoz Deri Kundura Fabrikası 1986 yılına kadar vergi

mükellefi olarak ilk dörde beşe girerdi. Vergi alanındaki başarı üretime dönük bir

çalışmanın sonucuydu. 1970-1980‟li yıllar arasında vergi mükellefi açısından ilk

dördün hep içinde olmuştur. Üretime dönük bir çalışmanın sonucuydu.

Soru : Fabrika, ürettiğiniz kunduralardan çalışanlarına ücretsiz bir

şekilde vermekte miydi?

Yener Kaya : 1955‟te Taksim‟den bir heyet, sendikaya bağlı Başbakan‟dan

ayakkabı talebinde bulunmuşlardı. Bu kabul görmüş ve uygulamışlardı. 27 Mayıs

darbesiyle ayakkabı hakkı kaldırıldı. Toplu sözleşme hakkı getirildikten sonra işçilere

tekrar iki çift ayakkabı verilmeye tekrar başlandı. Bir yazlık bir kışlık ayakkabı

verilmekteydi.

Soru : Fabrikada çalışanlara yemek verilmekte miydi? Yoksa yemek

ihtiyaçlarını çalışanlar kendi imkânlarıyla mı karşılamaktaydı?

Page 104: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

93

Yener Kaya : Sümerbank koruyucu bir anlayışla vatandaşına hizmet amacıyla

kurulmuştur. Bununla ilgili çalışanlarına yönelikte koruma söz konusuydu. Bununla

ilgili bir örnek anlatayım. İsmet İnönü 1948 yılında Malatya Sümerbank Fabrikasına

ziyarette bulunmuş. Fabrikada işçilerin yanlarında getirdiği patatesi soyup yediğini

gördüğü için çalışanlara öğle yemeği çıkartılmasını istemiştir. Bu şekilde işçilere yemek

verilmesi bu şekilde başlamış ve tüm fabrikalarda uygulanmıştır. Çünkü bir fabrikadaki

uygulama Sümerbank‟ın diğer fabrikalarında da uygulanırdı. Ramazan oldu mu

fabrikada çalışan işçiler sabah sefer tasıyla fabrikaya gider öğlen saatinde fabrikanın

dışında birçok işçi çocuğu toplanır ve babaları yemekhaneden aldığı yemekleri

ailelerine gönderirdi. Evleri uzak değildi. Fabrikanın çevresinde işçi evleri

bunmaktaydı.

Soru : Fabrikanın çevresinde 1960‟larda ne tür yerleşimler vardır?

İşçiler arasında ev konusunda dayanışma var mıydı?

Yener Kaya : Sümerbank, önce fabrika çalışanlarından oluşan Kooperatifler

kurdurup bunlar aracılığıyla fabrika çevresinde evler yaptırıyordu. Sümerbank‟ın

fabrikasının bulunduğu arazi 182 dönüm iken çevresinde 500-600 dönüm daha arazisi

vardı. Bu arazileri de işçilere sembolik fiyattan çok uygun fiyatlarla arsalar verildi.

İkinci Dünya Harbinde askeri kışla Beykoz‟a gelir. Kışlaya arazinin bir kısmı verilmişti.

Daha sonra 1952 yılında ve 1964 yıllarında Sümerbank fabrika çevresindeki arsalarını

işçilere verdiler. 1962 yılında Sümerbank‟tan talep edilerek Beykoz çayırında arsalar

alındı. Alınan bu arsalara 200-300 kadar ev yapıldı. Sosyal Sigortalar Kurumundan

işçiler kooperatif aracılığıyla kredi alarak evlerini yaptılar. Kredi almak açında Sosyal

Sigortalar Kurumu kolaylık sağlıyordu. Beykoz‟un bugünkü görümünü sağlamasında

Beykoz Deri Kundura Fabrikasının çalışanları etkilidir. Bu uygulama sayesinde birçok

işçi ev sahibi oldu.

Soru : Sizin çalıştığınız dönemde Fabrikada üretim açısından bir

değişim yaşandı mı? Yaşandıysa bu değişimin ne gibi etkileri oldu fabrikaya?

Yener Kaya : 1962 yılında üretim açısından Almanya‟dan getirilen makineler

sayesinde el arabaları yerine bant usulü getirilmiştir. Bu değişim sayesinde üretim de

Page 105: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

94

artışı sağlanmıştır. Beykoz Deri Fabrikasında bir çift ayakkabının teki sermayeydi.

Diğeri kardır. Bu açıdan dönemin üretim açısından kar oranı en yüksek fabrikasıydı.

Kalite açısından ödün verilmezdi. Halkın fabrikasıydı. Fabrikamız sadece deri ve

kundura yapmaktaydı. Bunlar dışında saraciye kısmında sadece bulunsun diye yapılırdı.

Soru : Hangi kurumlar kundura ihtiyacını Beykoz Deri Kundura

Fabrikasından karşılarlardı?

Yener Kaya : Serbest piyasa ekonomisine bağlı gelen İhale kanunun

1980‟lerde yürürlüğe girmeden önce Kamu kuruluşları kundura ihtiyaçlarını bizden

karşılarlardı. Askeriye ve Devlet Demiryolları alımlarını Beykoz fabrikasından

karşılıyordu. Fakat ihale kanunuyla birlikte askeriye alımlarını ihale ile almaya başladı.

Sendika olarak bu duruma tepki gösterdik. Devlet Demiryolları kundura ihtiyaçlarını

Karaköy‟de bir yerden karşılandığını öğrendik. Fakat bu tepkimizde Beykoz‟da üretilen

ürünlerin kopya edilmesinden kaynaklanmaktadır. Karaköy‟deki bu üretim yerini

araştırdık. Bu yerde çalışanların bir kısmının sigortasız çalıştırıldığını öğrendik. Sendika

aracılığıyla Devlet Demiryolları ile görüştük. Sonraki süreçte bu ihale kayıplarına karşı

işçiler ve sendika olarak tepki gösterdik. Bunun üzerine Jandarmanın kundura ihtiyacını

Sümerbank‟tan alacağına dair söz aldık.

Soru : Beykoz Deri Kundura Fabrikasını 1980‟e kadar elde ettiği gelir

açısından neler söyleyebilirsiniz? Kar eden bir kurum olduğunu söyleyebilir misiniz?

Yener Kaya : 1978-1979 yıllarında Beykoz Deri Kundura Fabrikasının

elde ettiği karla Türkiye‟de sekiz tane fabrika kurulacaktı. Fakat ihtilal olunca bu

projeler durdu. Hatta Van, Tercan, Sarıkamış Fabrikalarının makineleri o dönemde bize

teslim edildi. Bu makineleri faaliyete soktuk ayrıca yeni kurulacak fabrikaların yetişmiş

işçi gücünün eğitimini Beykoz Deri Kundura Fabrikası sağladı. Fabrika bu açıdan ciddi

anlamda kar elde eden bir kurumdu. Ayrıca kundura yoğun istihdam sağlayan bir

sektördür. Buda bir çok insana geçim imkânı sağladı.

Soru : Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikasını siz içinde çalışmış

bir işçi olarak kuruluşunu ve ülkeye katkısı açısından nasıl değerlendirirsiniz?

Page 106: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

95

Yener Kaya : Osmanlı‟dan Cumhuriyet‟e güçlü bir sanayi kalmadığı için bu

işi devlet üstlenmiştir. Sanayi hamlesini üstlenmiştir. Giyim açısından da insanlar sorun

yaşamıştı. Kumaşlar İngiltere‟den geliyordu. Çoğu insan bu kumaşlara ulaşamıyorlardı.

1940‟lı yıllarda birisi evleneceği zaman damatlıkları başkasının kullandığı damatlığı

kullanırlardı. Devlet vatandaşını maddi imkânsızlıklar nedeniyle de uygun fiyatla

giydirmek istiyordu. Bu durum Sümerbank‟ın kuruluşunda da etkilidir. Sümerbank

aracılığıyla kurulan mağazalarda sadece giysiler değil ihtiyaç duyulan tüm malzemeler

satılırdı. 1940‟lı yıllarda çocuk parası yardımı başlamıştı. Süt yardımı olarak söylenirdi.

1950‟de ilkokula giderken nüfus 17 milyon olmuştu. Çocuk yardımı ile hedeflenen

nüfus artışını sağlamaktı. 1970‟lere kadar nüfus politikası izlenmiş ve fabrika olarak

bizlerde bundan etkilendik. Sümerbank Türkiye‟nin vatandaşlarına özellikle ekonomik

gelir olarak orta ve alt gelir seviyesinde olan insanlara destek vermiştir. Ülkeye büyük

katkı sağlamıştır.

Soru : Beykoz Deri Kundura Fabrikası Devlete ait bir fabrika olması

açısından hükümet değişikliklerinde işçiler bu durumdan etkilenir miydi?

Yener Kaya : 27 Mayıs sürecinde Fabrikada çalışan Hilmi Usta, fabrikada

çalışan işçilere bir çağrıda bulundu. Babamları İsmet İnönü‟nün mitingini protesto

etmek için vapurla götürüyor. Bu protesto nedeniyle 40-50 işçi fabrikadan çıkartılıp

başka yerlere sürülüyor. Bu olaydan şuraya geleceğim. Demokrat Partiye karşı işçiler

arasında bir sempati vardı. Çünkü Demokrat Parti iktidara geldiğinde kamu da çalışan

işçilere % 135 zam yapılıyor. İnsanların ekonomik durumu düzeliyor. Hilmi Ustanın

asker tarafından sorgulamasında da Protestoya katılan işçileri bu şekilde

savunmutur.1950-55‟lerden sonra işçilerin refah düzeyi artmış ve bu da Demokrat

Partiye yönelik bir eğilim yaratmıştır. İşçi alımlarında bile Demokrat Parti ilçe

başkanının ağırlığı olurdu. 1960‟lardan sonra toplu sözleşme hakkının getirilmesi ve

sendikal hakların geliştirilmesi İktidara destek yaklaşımından hak arama kültürünü ve

işçi dayanışmasını artırmıştır. 12 Eylül darbesine kadar çalışanlar milli gelirden % 30

pay almaktaydılar. Bu da toplu sözleşme ve sendikal yapının güçlenmesinden

kaynaklanır.

Page 107: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

96

Soru : Sendikanın Fabrikanın içindeki gücü nasıldı? İşçilerin sendikaya

üyelik oranı yüksek miydi? Hak arama noktasında Sendikanın gerçekleştirdiği büyük

bir grev oldu mu?

Yener Kaya : Deri İş sendikası fabrika içinde 1960‟lardan sonra gittikçe

güçlendi. Sendika iktidarla bağlantısı kesinlikle olurdu. Sonuçta Devlet işverendi.

Ürettiğimizin karşılığını almak adına Sendika aracılığıyla haklarımızı arıyorduk.

Fabrikanın grevler açısından tarihinde Osmanlı döneminde 1812‟de greve çıkmışlardı.

O grevden sonra 1975‟teki grevi de bizler gerçekleştirdik. Fabrika kar etmeye

başlamıştı. Bu bürokrasi tarafından kabul edilmedi. Sümerbank‟ın 35000 işçisi vardı.

Memurlarla birlikte 42000 buluyordu çalışan sayısı. İşçilere yönelik maaş artışlarında

tüm Sümerbank çalışanlarına aynı şekilde artış yapılmaktaydı. Biz de bu uygulamaya

karşı geldik. Çünkü üretim miktarına ve kara göre bize artış yapılmasını istedik. Bu

bürokrasi tarafından kabul edilmedi. Grev kararı alındıktan sonra bir yıllık bir

hakkımız vardı. Günümüzdeki gibi 60 gün zorunluluğu yoktu. Bu hakta 12 Eylül

yasalarıyla elimizden alındı. Greve çıktıktan sonra 59 gün sürmüştü grevimiz.

Yürüyüşlerimiz oldu. Şişli‟de grevimizle ilgili bildiriler dağıtıyorduk Koalisyon

hükümeti dönemine denk gelen bir grevdi. Beykoz tarihinde ikinci kez böyle bir grev

görmüştü. 2000 kişiyle greve çıkmıştık. Beykoz halkı bize destek veriyordu. İşçi

semtiydi sonuçta. Aileler de fabrikanın önündeydi. Grevde öncelikle üretimde

kısıtlamaya gittik. Amacımız maaş durumlarının düzeltilmesiydi. Hükümet grevimizi

dikkate aldı fakat tam olarak istediğimizi kabul etmediler. Fakat sözleşme ile fabrika

karından pay vermeye başladı. Ayrıca ikramiyeler maaşımızın iki buçuk katına

çıkarıldı. Sümerbank içinde bu hakkı almamız fabrikanın Sümerbank içinde en fazla kar

eden fabrika olmasından kaynaklanır. Bu grevden sonra 1989‟larda Bahar Eylemlerimiz

oldu. 1991 yılında da bir grevimiz oldu.

Soru : Türk İş‟e bağlı Deri İş Sendikası dışında farklı bir sendika

fabrikada etkili olamadı mı?

Yener Kaya : Deri İş Sendikası dışında farklı bir sendika etkili olamadı.

Ayrıca sendikal demokrasi açısından da farklı bir sendika fabrikaya giremiyordu. Deri

İş Sendikası Türk İş‟e bağlı sağ bir sendika olmasına rağmen çalışanlar arasında kim

Page 108: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

97

etkili ise o kişiden faydalanırdı. Düşünceleri nedeniyle kişileri ayırmazlardı. Hak arama

belirleyiciydi. Fabrikada bir tabanı vardı. İletişimi güçlüydü. Fabrikanın da üretimin

güçlü olması, işçilerin refahının yüksek olması çok fazla grev olmamasını açıklar.

Soru : Deri İş Sendikası ile 1977 1 Mayıs‟ta Taksim‟de bulunmuş

muydunuz?

Yener Kaya : Deri İş Sendikası 1977 tarihindeki 1 Mayıs gösterilerine

katılmama kararı almıştı. Fakat ben katılmıştım. Deri İş bu açıdan farklılıklara açık bir

yapıydı. 1 Mayıs‟a katılmamla ilgili bir sorun yaşamamıştım.

Soru : 1986 yılından itibaren serbest piyasa ekonomisine geçişle

birlikte Fabrikada ne tür değişimler yaşandı?

Yener Kaya : Özelleştirme ile birlikte ilk olarak çimento fabrikaları

özelleştirildi. Sümerbank da holding oldu. İlk özelleştirme hareketi ile birlikte Beykoz

deri kundura fabrikasını da etkileyeceğini hissettik. 1990‟ların başından itibaren

Sümerbank‟a bağlı fabrikaların özelleştirileceği konuşuluyordu. Beykoz Deri

Fabrikası‟nın da ön cephesi 603 m deniz kenarıdır. 182 dönümdür. Kuzey rüzgârlarını

arkasına alan bir konum olması açısından özelleştirme sürecinde ilgi çekiyordu.

Özelleştirmeye karşı fabrikada protestolar yaptık. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı

Nurettin Sözen özelleştirme sürecine karşı bize destek oldu. 5 Nisan kararları alındığı

zaman 30 otobüsle Ankara‟ya işçilerle gittik. Tandoğan meydanında protestolar

düzenledik. 1995‟te işçileri bilinçlendirme çalışmaları yaptık. İşçi sayısı 1200‟e kadar

düşmüştü. IMF‟ye dahi özelleştirme noktasında söz verilmiş bir fabrikaydı. Hedeflenen

fabrikanın arazisinde imar izni verilerek gökdelen yapılmasıydı. Fabrikanın

özeleştirilmesine karşı 1998 yılında Bayram Meral‟le birlikte Başbakanla görüştük.

Kapatılmayacağına dair söz aldık. Paneller yaptık. Bir ara fabrikanın İstanbul Teknik

Üniversitesine verileceği söylendi. İşçi sayısı da beş yüze kadar düşmüştü. Biz de

Üniversiteyle görüşüp fabrikanın yarısının üretime devam etmesi diğer yarısının

üniversite olması için mücadele ettik. Fakat bunun da devamı gelmedi.

Page 109: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

98

Soru : Özelleştirmeye karşı Beykoz Deri Fabrikasının varlığını

sürdürmesi için İşçilerin ve sendikanın ellerinden gelen tüm direnişi sergilediğini

düşünüyor musunuz?

Yener Kaya : Özelleştirmeye karşı Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi

vakfını kurduk. Başında da Mümtaz Soysal bulunuyordu. Mümtaz Soysal bana bir

konuşmamızda “ verdiğimiz mücadele sayesinde Beykoz Deri Kundura Fabrikasının

kapanmasını 10 yıl geciktirdik” demişti. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi

bize çok destek verdi. Fabrika içindeki bütün ağaçları kayıt altına aldırdık. Anıtlar

Kurumuna müracaat ettik. 76 adet tarihi binadan 35 adet binayı Yüksek Anıtlar

Kurumuna kaydettirdik. Deniz Kuvvetlerinin Fabrikanın yanında arazisi olduğu için

özelleştirme için askeriyeden izin alması gerekiyordu. Bir yılda o sayede kazandık.

Fabrikanın satışı oldu ama tapunun alınmasını geciktirmek için işçiler olarak çok

mücadele ettik. Paşabahçe, Tekel işçileri de özelleştirme sürecinde bizi desteklediler.

Fabrikanın kapanmaması için insanların işlerini kaybetmemesi için yapılması gereken

ne varsa yaptık. Devlete ait üretim yapan fabrikalar değerinin çok altında elden

çıkartılmıştır. Üreten çevresine katkı sağlayan fabrikalar satılarak, ülkenin üretici yapısı

gerilemiştir. İşsizliğin artmasına neden olmuştur. Tüketime dayalı bir yapı ülkede hâkim

olmuştur.

Soru : Beykoz Deri Kundura Fabrikası varlığını sürdürseydi, işçi

çıkarılmaları yaşanmasaydı, sizce karlı bir kurum olarak varlığını sürdürme imkânı

bulabilir ve rekabet edebilir miydi?

Yener Kaya : Rekabet edebilirdi. Çünkü 1984‟te Başbakan Turgut Özal kamu

fabrikalarının teknolojisini modernleştirerek ihracata ağırlık vermeyi düşünüyordu. Bu

gerçekleştirilebilseydi, ihracatta ön plana çıkabilirdi. Alman işverenlerle yaptığımız bir

görüşmede bir ayakkabının Almanya‟da 30 dolara mal olduğunu Çin‟de 15 dolara mal

edildiğini söylemişlerdi. Bu da Almanların üretimini Çin‟e yönlendirmesine neden

olmuştu. Fabrikalar bu şekilde taşınmıştır. Bu üretim modeli Türkiye‟de de

gerçekleştirilebilirdi. Beykoz, Deri Kundura Fabrikası ile gelişti. İşçi semti olmasıyla

bir kültür yarattı. İşçilerle, aileleriyle bir ilçeye can verdi. Sosyal, kültürel, politik

açıdan canlılık getirdi. Bir okuldu. Ayakkabı üretiminde bir öncüydü.

Page 110: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

99

Özelleştirilmesiyle bir tarih yok oldu. Değerine paha biçilmeyecek bir arazi 2004

yılında bedelinin çok altında belki de içindeki lojmanlarının bedeline özelleştirilmiştir.

Page 111: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

100

2- HARĠTALAR:

Harita 1

Beykoz, 1909

Kaynak: Önder Küçükerman, Geleneksel Türk Dericilik Sanayii ve Beykoz Fabrikası

Boğaziçi’nde BaĢlatılan Sanayi, 1.basım, İstanbul: Sümerbank, 1988, s.116-117.

1. Hünkar İskelesi; 2. Debbağhane; 3. Kağıt Fabrikası; 4. Hünkar İskelesi; 5. Tehaffuzhane;

6.Dikimhane 7.Gazino 8. Havuz; 9. Beykoz Kasrı; 10. Beykoz Çayırı; 11. Yalıköy; 12. Beykoz

Vapur İkelesi; 13.Hürriyet Bahçesi; 14. Beykoz; 15. Şahinkaya Sırtları; 16. Hacı Ali Bey

Çiftliği; 17. Karadağ Mahallesi; 18. Çayır Caddesi.

Page 112: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

101

Harita 2

Beykoz Paftası, 1945

Kaynak: Mimar Hikmet Burak Tolga, Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekâna

Etkileri: Beykoz Kundura ve Deri Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu, (YayınlanmamıĢ

Doktora Tezi, YTÜ FBE, 2003), s.70

Page 113: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

102

Harita 3

Beykoz Paftası, 2006

Kaynak: Mimar Hikmet Burak Tolga, Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekâna

Etkileri: Beykoz Kundura ve Deri Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu, (YayınlanmamıĢ

Doktora Tezi, YTÜ FBE, 2003), s.7.

Page 114: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

103

Harita 4

Sümerbank Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 2003

Kaynak: Mimar Hikmet Burak Tolga, Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekâna

Etkileri: Beykoz Kundura ve Deri Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu, (YayınlanmamıĢ

Doktora Tezi, YTÜ FBE, 2003), s.94.

Page 115: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

104

3- FOTOĞRAFLAR:

Fotoğraf.1

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1914

Kaynak:http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/Beykoz_Fabrikalar/Resimler/Buyuk/Beyko

z%201914-2.jpg

Page 116: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

105

Fotoğraf.2

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1914

Kaynak:http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/Beykoz_Fabrikalar/Resimler/Buyuk/Beyko

z%201914-1.jpg

Page 117: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

106

Fotoğraf.3

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1926

Kaynak:http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/Beykoz_Fabrikalar/Resimler/Buyuk/Beykoz%

201926.jpg

Page 118: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

107

Fotoğraf.4

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1926

Kaynak:http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/Beykoz_Fabrikalar/Resimler/Buyuk/Beyko

z%20kosele%20kesim%20makinasi.jpg

Page 119: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

108

Fotoğraf.5

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1945-1946

Kaynak:http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/Beykoz_Fabrikalar/Resimler/Buyuk/Beyko

z%201945.jpg

Page 120: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

109

Fotoğraf.6

Beykoz Deri Kundura Fabrikası, 1955

Kaynak:http://www.osmanakbasak.com/Beykoz/Beykoz_Fabrikalar/Resimler/Buyuk/Beyko

z%201955.jpg

Page 121: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

110

KAYNAKÇA

ArĢiv Belgeleri

1. BaĢbakanlık Osmanlı ArĢiv Belgeleri

BOA, A.MKT.DV, Nu: 173/92.

BOA, A.MKT.MHM, Nu: 260/20

BOA, A.MKT.MHM, Nu: 431/13

BOA, A.MKT, Nu: 208/84-1.

BOA, C.AS, Nu: 3069.

BOA, C.AS, Nu: 54022.

BOA, CM, Nu: 20472.

BOA, CB,Nu: 349.

BOA, Cİ, Nu: 2233.

BOA, Cİ, Nu: 683.

BOA, Cİ, Nu: 886.

BOA, DH.MMİ, Nu: 124/58.

BOA, İ.MTZ, Nu: 103851- 12/358-5.

BOA, İ.DH, Nu: 513/34913-1.

BOA, İ.DH, Nu: 00691-048298-002-001.

BOA, İ.MVL, Nu: 275/10686-1.

BOA, HR.MKT, Nu: 28/23.

BOA. MKT, Nu: 47/10.

Page 122: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

111

2. BaĢbakanlık Cumhuriyet ArĢiv Belgeleri

BCA, Başvekalet Kalemi Mahsusa Müdüriyeti, Nu: 030-10-206-409-6.

BCA, Başvekalet Kalemi Mahsusa Müdüriyeti, Nu: 30-18-01-01-12-58-19-001.

BCA, Başvekalet Kalemi Mahsusa Müdüriyeti, Nu: 030-018-01-01-027-85-006.

BCA, Başvekalet Muamelat Müdürlüğü, Nu :030.0.18.01.02.28.32.008.

BCA, Başvekalet Kararlar Müdürlüğü, Nu:030.0.18.01.02.45.35.006.

BCA, Başvekalet Kararlar Müdürlüğü, Nu: 030.0.18.01.02.63.28.010.

BCA, Başvekalet Kararlar Müdürlüğü, Nu: 030.0.18.01.02.60.91.011.

BCA, Başvekalet Kararlar Müdürlüğü, Nu: 030.18.01.02.89.127.18.

BCA, Başvekalet Muamelat Müdürlüğü Yazısı, Nu:030.0.18.01.02.50.87.005.

BCA, Başvekalet Yazı İşleri Dairesi, Nu: 030.10.00.00.50.322.2.1.

BCA, Levazım İşleri Dairesi, Nu: 030.10.00.00.50.322.5.2.

BCA, İktisat Vekaleti Nu:030.10.00.00.212.441.2.1.

BCA, İktisat Vekaleti Nu:030.10.00.00.212.441.2.2.

BCA, İktisat Vekaleti Nu:030.10.00.00.212.441.2.4.

BCA, M.V. Nakit İşleri Dairesi, Nu: 030.10.00.00.171.189.2.2.

BCA, Muamelat Umum Müdürlüğü, Nu: 030.18.01.02.124.82.9.

Page 123: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

112

3. Kitaplar

Akşin, Sina. Osmanlı Devleti 1600-1908. Türkiye Tarihi. 3. cilt. İstanbul: Cem

Yayınevi, 2002.

Barber, William J. Ġktisadi DüĢünce Tarihi. İhsan Durdu (Çev.). İstanbul: Metropol

Yayınları, 2007.

Başkaya, Fikret. Devletçilikten 24 Ocak Kararlarına Türkiye Ekonomisinde Ġki

Bunalım Dönemi. 2. Baskı. Ankara: Özgür Üniversite Yayınları, 2004.

Berkes, Niyazi. Türkiye’de ÇağdaĢlaĢma. 10. Baskı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,

2006.

Boratav, Korkut. Türkiye Ġktisat Tarihi. 11. Baskı. Ankara: İmge Kitabevi, 2007.

Boratav, Korkut. Emperyalizm, Sosyalizm ve Türkiye. İstanbul: Yordam Kitap,2010.

Boratav, Korkut. Türkiye’de Devletçilik. 2. Baskı. Ankara: İmge Kitabevi, 2006.

Bowles, Samuel. Gintis, Herbert. Demokrasi ve Kapitalizm. Osman Akınhay (çev.).

İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1996.

Dardot, Pierre ve Laval, Christian. Dünyanın Yeni Aklı-Neoliberal Toplum Üzerine

Deneme. Işık Ergüden (çev.). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

2012.

Dağdelen, İrfan (hzl.). Beykoz Nüfus Defterleri. İstanbul: Beykoz Belediyesi

Yayınları, 2012.

Dağtaş, Lütfü. Anadolu’da Dericilik. İstanbul: İDESBAŞ Kültür Hizmetleri, Dönence

Basım ve Yayın Hizmetleri, 2007.

Erolat, Osman S. (Ed.). Türkiye Ekonomisinde Bir Öncü: Sümerbank. İstanbul:

Sümerbank Yayınları, 1997.

Georgeon, Francois. Osmanlı-Türk ModernleĢmesi. Ali Berktay (çev.). İstanbul:

YKY Yayınları, 2000.

Hardt M. ve Negri, A. Ġmparatorluk. Abdullah Yılmaz (çev.). İstanbul: Ayrıntı

Yayınları, 2001.

Hobsbawn, Eric. Kısa 20. yüzyıl (1914-1991) AĢırılıklar Çağı. Yavuz Alogan (çev.).

İstanbul: Sarmal Yayıncılık, 2002.

Hunt, E.K. Ġktisadi DüĢünce Tarihi. Müfit Günay (çev.). Ankara: Dost Yayınevi,

2005.

Page 124: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

113

İnsel, Ahmet. Düzen ve Kalkınma Kıskacında Türkiye. İstanbul: Ayrıntı Yayınları,

1996.

Kala, Ahmet. Debbağlıktan Dericiliğe, Ġstanbul Merkezli Deri Sektörünün DoğuĢu

ve GeliĢimi. İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, 2012.

Kala, Ahmet (hzl.). Ġstanbul Ahkâm Defterleri- Ġstanbul Esnaf Tarihi 2 ( 1764-

1793). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Merkezi Yayınları, 1988.

Kala, Ahmet. “Osmanlı Esnaf Sisteminin Oluşması ve Yeniden Yapılanması Açısından

İstanbul Esnaf Birlikleri”. Yavuz Köse ( Ed.). Ġstanbul Ġmparatorluk

BaĢkentinden Megakente. Ayşe Dağlı (çev.). İstanbul: Kitap Yayınevi, 2011.

Kadıoğlu, Ayşe. Cumhuriyet Ġradesi ve Demokrasi Muhakemesi. İstanbul: Metis

Yayınları, 1999.

Kahraman, Hasan Bülent. Türk Siyasetinin Yapısal Analizi 1-Kavramlar,

Kuramlar, Kurumlar. 1.Baskı. İstanbul: Agora Kitaplığı, 2008.

Kansu, Aykut. “Türkiye‟de Korporatist Düşünce ve Korporatizm Uygulamaları”.

Modern Türkiye’de Siyasi DüĢünce-Kemalizm, Murat Belge (Ed.). cilt 2.

İstanbul: İletişim Yayınevi, 2011.

Karpat, Kemal H. Osmanlı’da DeğiĢim ModernleĢme ve UluslaĢma. Dilek Özdemir

(çev.). Ankara: İmge Yayınları, 2006.

Kazgan, Gülten. Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001). İstanbul: İstanbul Bilgi

Üniversitesi Yayınları, 2005.

Kazgan, Gülten. Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, 4. Baskı. İstanbul:

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2009.

Kepenek, Yakup ve Yentürk, Nurhan. Türkiye Ekonomisi. 21. Baskı. İstanbul: Remzi

Kitabevi, 2008.

Keyder, Çağlar. Türkiye’de Devlet ve Sınıflar. 13. Baskı. İstanbul: İletişim Yayınları,

2008.

Koraltürk, Murat. Ekonomi’nin TürkleĢtirilmesi. İstanbul: İletişim Yayınevi, 2011.

Köymen, Oya. Sermaye Birikirken Osmanlı Türkiye Dünya. 2. Baskı. İstanbul:

Yordam Kitap, 2007.

Kıray, Emine. Osmanlı’da Ekonomik Yapı ve DıĢ Borçlar. İstanbul: İletişim

Yayınları, 1993.

Küçükerman, Önder. Geleneksel Türk Dericilik Sanayii ve Beykoz Fabrikası

Boğaziçi’nde BaĢlatılan Sanayi. 1. Baskı. İstanbul: Sümerbank, 1988.

Page 125: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

114

Kuruç, Bilsay. Belgelerle Türkiye Ġktisat Politikası 2. cilt, (1933-1935). Ankara:

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınları, 1993.

Mardin, Şerif. Ġdeoloji. 6. Baskı. İstanbul: İletişim Yayınevi, 2000.

Marx, Karl. 1844 El Yazmaları, Kenan Somer (çev.), Ankara: Sol Yayınları, 1993.

Marx, Karl. Kapital 3. Cilt. Alaattin Bilgi (çev.). Ankara: Sol Yayınları, 1997.

McNeill, William H. Dünya Tarihi. Alâeddin Şenel (çev.). 11. Baskı. Ankara: İmge

Kitabevi, 2006.

Nikitin, P. Ekonomi Politik. Hamdi Konur (çev.). Ankara: Sol Yayınları, 1995.

Özdemir, Melda ve Kayabaşı Nuran. GeçmiĢten Günümüze Dericilik. Ankara: Kültür

ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2007.

Özelmas, Ekrem. Devletçilik ve Türkiye’deki Tatbikatından Sümerbank. İstanbul:

Sümerbank Yayınları, 1963.

Pamuk, Şevket. Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları Seçme Eserleri 1. 2. Baskı.

Gökhan Aksay (çev.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008.

Pamuk, Şevket. 100 Soruda Osmanlı-Türkiye Ġktisadi Tarihi (1500-1914). 5. Baskı.

İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1999.

Pamuk, Şevket. Osmanlıdan Cumhuriyete KüreselleĢme, Ġktisat Politikaları ve

Büyüme Seçme Eserleri II. 1. Baskı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür

Yayınları, 2008.

Ülken, Yüksel. Atatürk ve Ġktisat-Ġktisadi Kalkınmada Etkinlik Sorunu ve Eklektik

Model. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1984.

Tabakoğlu, Ahmet. Türk Ġktisat Tarihi. 5. Baskı. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2000.

Tekeli, İlhan ve İlkin, Selim. Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin

OluĢumu, Ankara: ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi Yayını, 1992.

Toprak, Zafer. Milli Ġktisat-Milli Burjuvazi. İstanbul:Tarih Vakfı Yurt Yayınları,

1995.

Thompson, E.P. Ġngiliz ĠĢçi Sınıfının OluĢumu. Uygur Kocabaşoğlu (çev.). İstanbul:

Birikim Yayınları, 2004.

Yenal, Oktay. Cumhuriyet’in Ġktisat Tarihi. İstanbul: Creative Yayıncılık, 2001.

Page 126: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

115

4. Makaleler

Akkaya, Yüksel. “Düzen ve Kalkınma Kıskacında İşçi Sınıfı ve Sendikacılık”,

Neoliberalizmin Tahribatı: Türkiye’de Ekonomi, Toplum ve Cinsiyet. Neşecan Balkan-Sungur Savran (hzl.). İstanbul: Metis Yayınları, 2004.

Bülbül, Yaşar ve Özbay, Rahmi Deniz. “Osmanlı İmparatorluğu‟nda Teknolojiye Karşı

Direncin İktisat Tarihi”, “ĠĢ, Güç” Endüstri ĠliĢkileri ve Ġnsan Kaynakları

Dergisi. Cilt: 9, sayı: 4, (Eylül 2007).

Genç, Mehmet. “Reform Sürecinde Devlet ve Ekonomi: Osmanlı İktisadi Dünya

Görüşünde Değişmeler, Osmanlının GeçmiĢi ve Bugünün Türkiye’si.

2.Baskı. Kemal H.Karpat (drl.). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,

2005.

İnalcık, Halil. “ Kültür Etkileşimi, Küreselleşme”, Doğu Batı DüĢünce Dergisi. No:18,

(Şubat-Mart-Nisan 2002).

Özbek, Nadir. “Osmanlı‟dan Günümüze Türkiye‟de Sosyal Devlet”, Toplum ve Bilim.

sayı 92, 2001.

Özbay, Rahmi Deniz ve Bülbül, Yaşar. “Osmanlı Devleti‟nde Bir Teknoloji Transferi

Yöntemi Olarak Yabancı İşgücü İstihdamı”, Tülin Aren Armağanı. İshak

Keskin, M. Hanefi Kutluoğlu, Sevil Pamuk (hzl.) İstanbul: Pamuk Yayıncılık,

2009.

Özuğurlu, Metin. ”Osmanlı İmparatorluğu‟ndan Cumhuriyet‟e Örgütlü İşçi Hareketi ve

Demokratikleşme Süreci”, Türkiye’de Sendikacılık Hareketleri Ġçinde

Demokrasi Kavramının GeliĢimi. Alpaslan Işıklı (hzl.). Ankara: T.C Kültür

Bakanlığı Yayınları, 2002.

Pamuk, Şevket. “Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi”,

Doğu Batı DüĢünce Dergisi. No:17, (Kasım-Aralık-Ocak 2001-2002).

Tuncer, Selda. “Kentteki Fabrika, Fabrikadaki Kent: Antalya Dokuma Fabrikası

İşçilerinin Yaşam Deneyimleri”, Birinci Ġktisat Tarihi Kongresi Tebliğleri-2.

İstanbul: Ekonomik ve Sosyal Tarih Yayınları, 2010.

Turna, Nalân. “İstanbul Ayakkabıcıları,1806-1828”, Birinci Ġktisat Tarihi Kongresi

Tebliğleri-2. İstanbul: Ekonomik ve Sosyal Tarih Yayınları, 2010.

Yılmaz, Aslı. “Tasfiye Edilen Devletçilik ve Örgütlenme: Piyasacı Devletçilikten

Piyasaya”, Memleket-Siyaset Yönetim. C.3, S.8 (Ağustos 2008).

Page 127: FROM THE OTTOMAN TO THE REPUBLIC SÜMERBANK BEYKOZ LEATHER AND SHOE FACTORY

116

5. YayınlanmamıĢ Tezler

Büğüş, Nuri. “Beykoz Ayakkabı Fabrikası ve Deri İmalatı”, YayınlanmamıĢ Yüksek

Lisans Tezi. İstanbul Üniversitesi SBE, 2001.

Erdinç Bağdadi, Rıfat. “I. İzmir İktisat Kongresi Ekonomik Felsefenin Türk

Ekonomisine Yansımalarının Analizi”, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi.

Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, 2010.

Özbay, Rahmi Deniz. “19.Yüzyılda Osmanlı‟da Devletin Emek İstihdamı”,

YayınlanmamıĢ Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi SBE, 2003.

Koçak, M. Hakan. “Paşabahçe Semtinde İşçi Sınıfının Oluşumu Cam İşçi Hareketinin

Gelişimi ve Yönelimleri”, YayınlanmamıĢ Doktora Tezi. Marmara

Üniversitesi SBE, 2009.

Tuna, Serkan. “Türkiye‟de Devlet İşletmeleri (1930-1940)”, YayınlanmamıĢ Doktora

Tezi. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, 2002.

Yıldırım, Kadir. “Osmanlı Çalışma Hayatında İşçi Örgütlenmesi ve İşçi Hareketlerinin

Gelişimi (1870-1922)” YayınlanmamıĢ Doktora Tezi. İstanbul Üniversitesi

SBE, 2011.

Tolga, Hikmet Burak. “Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekâna Etkileri:

Beykoz Kundura ve Deri Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu”

YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi. Yıldız Teknik Üniversitesi FBE, 2006.

6. Mülakat

Yener Kaya. Deri İş Sendikası Eski Genel Başkanı. “Sümerbank Beykoz Deri Kundura

Fabrikası” konulu görüşme. İstanbul: 11.06.2013.

7. Gazeteler

Milliyet. “Temaslarını Bitiren Dericiler Ankara‟dan Döndüler”, 28.06.1952

Hürriyet. “180 Yıllık Gelenek”, 16.11.1999.