Top Banner
44

Fiyatý: 6 YTL - Somuncu Baba Dergisi... - [email protected] Daðýtým DPP Renk AAyrým - FFilm ÇÇýkýþ Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21 Baský && ÜÜretim Ajans Türk …

Feb 10, 2021

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
  • Mart / 2006 32 Somuncu BabaSomuncu Baba

    Ay l ý k - ÝÝ l im - KKü l t ü r vve EEde bi ya t DDe r g i s i

    Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý 'nýnYayýn Organýdýr.

    YYaayyggýýnn SSüürreellii

    IISSSSNN:: 13020803

    YYIILL:: 12 SSAAYYII:: 65

    MMaarrtt 22000066

    BBaassýýmm TTaarriihhii:: 01 Mart 2006

    EEss-SSeeyyyyiidd OOssmmaann HHuullûûssii EEffeennddii VVaakkffýý AAddýýnnaaÝÝmmttiiyyaazz SSaahhiibbiiA.Þemsettin ATEÞ

    GGeenneell YYaayyýýnn YYöönneettmmeenniiÝsmail PALAKOÐLU

    YYaazzýý ÝÝþþlleerrii SSoorruummlluussuuAhmet DEMÝR

    YYaayyýýnn KKoooorrddiinnaattöörrüüMusa TEKTAÞ

    TTaannýýttýýmm SSoorruummlluussuuMelek ATALAY

    AAbboonnee vvee RReekkllaamm SSoorruummlluussuu Adem ÖZYILMAZ

    HHaallkkllaa ÝÝlliiþþkkiilleerr

    Bekir SARIAli KARABACAKMuhammet Ali HALICI

    RReekkllaamm

    Þükrü ÞAHÝNKamil ÖZDEN

    KKaappaakk FFoottooððrraaff

    Türk Petrol Vakfý Arþivi

    KKaappaakk TTaassaarrýýmm

    Serkan ÖZTÜRK

    TTeekknniikk HHaazzýýrrllýýkk

    GGrraaffiikk // TTaassaarrýýmm:: Serkan ÖZTÜRK

    DDiizzggii:: Muharrem AKIN

    TTaasshhiihh:: Ýbrahim ÞAHÝN - Yusuf HALICI

    AArrþþiivv:: Sabit DEMÝR

    BBaassýýmm-YYaayyýýmm-DDaaððýýttýýmm-PPaazzaarrllaammaa

    VVÝÝSSAANN ÝÝkkttiissaaddii ÝÝþþlleettmmeessii

    Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

    44700 Darende / MALATYA

    Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79

    www.somuncubaba.net - [email protected]

    DDaaððýýttýýmm

    DPP

    RReennkk AAyyrrýýmm - FFiillmm ÇÇýýkkýýþþ Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21

    BBaasskkýý && ÜÜrreettiimmAjans Türk Basým ve Basým Sanayi A.ÞÝstanbul Yolu 7. Km. Necdet Evliyagil Cad.No: 24 Batýkent/ANKARATel: 0 (312) 278 08 24

    FFiiyyaattTek Sayý : 6 YTLKurum Abone : 100 YTL1 Yýllýk (12 Sayý) Abone : 60 YTLAvrupa 1 Yýllýk Abone : 60 EUROAvrupa Tek Sayý Fiyat : 5 EUROAvrupa Harici Yurtdýþý Abone : 90 USD

    Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür.Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

    Somuncu BabaADANA (322) 457 66 54 AMASYA (358) 218 20 28 ANKARA (312) 324 40 75 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 615 19 21 G.ANTEP (532) 424 62 98 GÖLCÜK (532) 579 74 03 GEREDE (533) 385 66 01ÝSTANBUL (216) 472 08 92 ÝZMÝR (535) 616 95 93 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 221 00 26

    K.MARAÞ (344) 221 98 99 ELBÝSTAN (532) 572 50 47 KARABÜK (542) 240 67 63 KONYA (535) 597 53 05 MALATYA (536) 437 58 50 MERSÝN (324) 320 06 11 OSMANÝYE (328) 812 78 21 SAKARYA (264) 274 34 38 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (346) 224 53 08 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 275 80 07

    Ýrtibat TTelefonlarý

    Somuncu BabaM a r t / 2 0 0 6

    65GülþeninSolmayanGülü

    Fiyatý: 6 YTL

    Ýç indeki ler

    8

    16

    34

    50

    54

    60

    Kur'ân'ýnHitaplarý

    Kiþiler ArasýÝletiþimdeNezâket

    Felsefe DindenÇýkarýr mý?

    ZorluklarlaBaþetmedeDuanýn Rölü

    Atasözlerimiz

    MuhammedGazali'nin Büyük SelçukluDevletiyleÝliþkisi

  • Mart / 2006 54 Somuncu Baba

    ÝçindekilerMektûbât'tan .......................................................6Kur'ân'ýn Hitaplarý Yüce Allah, Kullarýna Sesleniyor!Prof. Dr. Ali AKPINAR.........................................8Þefkatin Eseri TevâzuÝsmail PALAKOÐLU ............................................13Dilde YozlaþmaYavuz Bülent BÂKÝLER.........................................15Kiþiler Arasý Ýletiþimde NezâketProf. Dr. Ali Osman ÖZCAN..............................16Gönül Dostlarýna...Þükrü ÜNAL.......................................................19Muþtulu MektupAhmet Süreyya DURNA.....................................19Yâr Ýle Ünsiyyet KurmakProf. Dr. Mehmet AKKUÞ ...................................20Hakk'ý Temâþâ Geleneði: Fenâ ve BekâDoç. Dr. Kadir ÖZKÖSE ....................................22Babanýn DilindenMusa TEKTAÞ .....................................................26Ýletiþim Ortamlarýnýn Doðasýna DâirSadýk YALSIZUÇANLAR .....................................31Din Ýle Felsefenin Süt KardeþliðiDoç. Dr. Bayram Ali ÇETÝNKAYA .......................34Sevgine Bizi Lâyýk Kýl ve Bizi AffetYard. Doç. Dr. Ali ÇAVUÞOÐLU ........................39Nereden Geldik, Gidiþimiz Nereye?Vedat Ali TOK.....................................................40Âdâb-ý Muâþeret ve ÝnsanProf. Dr. Mustafa NUTKU...................................42Allah ile Kul Arasýnda Nasýl Bir Ýletiþim Vardýr?Mustafa KAYAPINAR ...........................................44'Bir Sabah Dökülecek Baharlarýn Baharý…'Özcan ÜNLÜ.....................................................47Zorluklarla Baþetmede Duânýn RölüYrd. Doç. Dr. Mustafa D. KARACOÞKUN ..........50Ay Yüzlü AdamAli Osman BAÞKURT..........................................52Ýslâm, Ýman, ÝhsanRukiye AYDOÐDU.............................................54AtasözlerimizBekir OÐUZBAÞARAN ......................................56Bir Dönemin Gerçek Aynasý: Edebî PortrelerMehmet Nuri YARDIM .......................................58Muhammed Gazali'nin Büyük Selçuklu Devletiyle Ýliþkisi ve Manevi EtkileriResul KESENCELÝ ...............................................60Ahlâki Davranýþlarýn Psikolojik YönüMustafa AKYOL...................................................63Abbas b. UbadeDoç. Dr. Bünyamin ERUL...................................64Meyhaneden Gönüllere: Biþr-i Hafi (k.s)Ýbrahim ÞAHÝN...................................................66Aile Ýletiþimi Deprem mi Geçiriyor?Aydýn TALAY.......................................................68Cemre ile BabaannesiRaziye SAÐLAM .................................................70Mutlu Bir Aile Olmanýn SýrlarýKevser BAKÝ........................................................73Oðlum'a ve Kýzým'a...Meryem Aybike SÝNAN ......................................76Çocuklar Ýçin.......................................................78Saðlýklý Gýda Tüketiminin Beþ AnahtarýAkýn DÝNDAR.....................................................82Gönülden ÝkramlarSýdýka & Mesude SARI .........................................83Haberler .............................................................84

    Gecemi Aydýnlatan NûrSevgili Okurlar

    BaþyazýYayýncýdan

    Ýnsan hayatý boyunca kazandýðý deneyimlerden yola çýkarak ruhîgeliþimini daha iyi deðerlendirir. Ýnsanlýðýn varoluþundan beri iletiþim sonderece önemli bir insanî davranýþtýr. Ýnsan iliþkileri her þeyin kalbi veözüdür. Ýnsan önce kendini sevmeli, saymalý, kendine güvenmelidir.Öðrendiði güzellikleri, yaþadýðý toplumun diðer fertleriyle paylaþmayýöðrenmeli ve davranýþlarýyla baþkalarýna öðretmelidir. Kendini sevmeyenbaþka birini kalpten sevemez. Kendini mutlu hissetmeyen kimse,baþkalarýný da mutlu edemez. Kendi hatalarýnýn farkýna varýp, düzeltmeyibir irfan olarak bilenler, karþýsýndakinin hatalarýna da daha hoþgörülübakabilir.

    Dergimizin bu sayýsýnda aðýrlýklý dosya olarak "Ýletiþim" konusunu elealmaya çalýþtýk. Gerçekten bir birinden deðerli yazarlarýmýzýn sizler içinhazýrladýðý yazýlar, araþtýrmalar fert ve toplum iletiþimi açýsýndan mühimhususlarý içeriyor. Bizlere önemli ipuçlarý veriyor. Hayatýmýzýyönlendirmemize yardýmcý oluyor…

    Prof. Dr. Ali Akpýnar, makalesinde Yüce Allah'ýn biz kullarýna sesleniþiniinceliyor…

    Kiþiler arasý iletiþim ve etkileþimde pek önemsenmeyen ahlâkî davranýþöðelerinden biri de "nezaket"tir. Prof. Dr. Ali Osman Özcan "Kiþiler ArasýÝletiþimde Nezâket" baþlýklý yazýsýnda þöyle diyor: "Kiþiler arasý iletiþimdenazik davranýþlar, iletiþimi olumlu yönde etkilediðinden, eðitim-öðretimyoluyla bu davranýþlarýn kazandýrýlmasýnda anne-baba, öðretmenlere vedin adamlarýna büyük görevler düþmektedir."

    Ýletiþimle ilgili baþka yazýlar da dikkat çekici nitelikte…

    Sadýk Yalsýzuçanlar'ýn Ahmet Turan Alkan ile yaptýðý röportaj okunmayadeðer bir sohbet…

    Bir Türkçe sevdalýsý olan, deðerli Ahmet Turan Alkan hocayla, 'dil'in,'iletiþim' ortamlarýnýn doðasýna, imkânlarýna ve sýnýrlarýna iliþkin birkonuþmayý bu sayýmýzda okuyacaksýnýz.

    Ahmet Turan Alkan, bir üslupçu yazar, bir bilim adamý ve ülkesinin,dünyanýn meselelerine iliþkin zihnî çabalarýný sürdüren bir aydýn.

    Yaygýn ve egemen 'iletiþim' ortamlarýnýn nasýl birer haberleþme ortamýolduðuna iliþkin düþüncelerini paylaþma inceliði gösterdiði için SayýnAlkan'a teþekkür ediyoruz.

    Prof. Dr. Mustafa Nutku, Doç. Dr. Kadir Özköse, Doç. Dr. Bayram AliÇetinkaya, Yavuz Bülent Bâkiler, Özcan Ünlü, Mehmet Nuri Yardým vedaha bir çok yazarýmýzýn çalýþmalarýna bu dergimizde yer verdik.

    Þükrü Ünal, Ali Osman Baþkurt ve A. Süreyya Durna'nýn þiirleri desayfalarýmýzý süslemekte.

    Yeni bir baþlangýcýn ve diriliþin habercisi olan bahar mevsimi,güneþ sýcaklýðýnda bizleri kucaklýyor. Ýçinizde bahar güneþleri açsýn,taze filizlenen, yaprak açan çiçekler gönlünüze baharferahlýðý saçsýn.

    Saygýlarýmla…

    Dünyanýn karanlýk kesret denizinde seyir içinde olan insanlýk, yol aradý,istikametini düzeltmek için ýþýk aradý her zaman. Ýlk Ýnsan ve ilk PeygamberHz. Âdem (a.s) aydýnlýklar saçtý âleme. Ondan sonra her kavme birpeygamber, bir uyarýcý geldi.

    Daha hiçbir þey yaratýlmadan nûru yaratýlan Âlemlerin Efendisi Hz.Muhammed (s.a.v) bütün ýþýklarýn özü ve kaynaðý oldu. Her parlayan yýldýzO'ndan aldý þulelerini. O'nun bütün kâinatý saran ziyasý, Ýslâm olarakselamete erdirdi ruhlarý. Karalýk çaðlardan, cehaletten kurtardý insanlýkâlemini.

    Onun nurlu yolunda yürüyenler, þefkati, merhameti ve hürriyeti ondanöðrendiler. Onun emrettiði ölçülere göre hayatýný þekillendirenleretraflarýna ýþýk saçtýlar yön verdiler. Sadakatle ve samimiyetle kendilerinegönül baðlayanlarý kesret denizinden kurtarýp vahdet iklimine ulaþtýrdýlar.

    Sûfiler bir þâirin dediði gibi þu hakikati dillendirdiler: "Benim gecemsenin yüzünün nûruyla aydýnlýktýr. Fakat gecenin karanlýðý halka sirayetetmiþ ve yayýlmýþ bir haldedir. Halk zifiri karanlýk içinde iken biz gündüzünaydýnlýðý içindeyiz."

    Karanlýkta seyir halinde olan gemiler yön bulmak için denizfenerlerinden istifade ederler. Cehlin ve nefsin karanlýðýnda boðulan ruhlarda ancak, insan-ý kâmilin feyzinden faydalanýrlar.

    Hayatýn zorluklarý, güncel meselelerin verdiði sýkýntýlar, ruhlarýn manevigýdalardan, zikirden, fikirden uzak kalmasý insanlarýmýzý buhranasürüklemektedir. Onun içindir ki, geçmiþ zamanda olduðu gibi bu gün deinsanlýk, bir kurtuluþ yolu gösterecek ýþýk kaynaðý aramaktadýr.

    Gizli hazineler insan gönlünde saklýdýr. Her insan önce kendiyle içbarýþýný, sonra etrafýndakilerle olan gönül birlikteliðini, iletiþimini saðlamtemellere oturtmalý ve gideceði istikamete yönelmelidir.

    Her sefer; bir yöneliþin baþlangýcýdýr. Onun için de öncelikle iþaretlerinhakikatli olduðuna inanmak ve varýlmak istenen yere doðru bir yolu takipetmek gereklidir. Yolculuklarýn baþlangýcý ilk önce nefisten ayrýlarak ruhunmanevi merkezine doðru yapýlanýdýr. Bu yönde bir adým atmak kiþi için herþeyden faydalýdýr. Tabiidir ki, hedefe ulaþabilmenin, maksuda vasýl olmanýngereði de iþaretlere göre hareket etmekten geçer.

    Hakk'ýn feyzi ve imdadý insan-ý kâmil vasýtasýyla âleme daðýlýr. O temizbir sayfa ve nurlu bir fenerdir. Yüceliði ve etrafýna olan faidesiyle þerefi yücebir deðer, asliyetiyle saf bir gevherdir.

    Ýnsan olmak, karanlýktan aydýnlýða çýkmanýn yollarýný aramaktýr. Ýnsanolmak, irfan ile dolmaktýr. Ýnsan olmak, ýþýk ýþýk yanmaktýr. Ýnsan olmak, nûrgibi parlayan aydýnlýk saçan deniz fenerlerini fark etmek, onlardan huzmehuzme þuleler almaktýr…

    A. Þemsettin ATEÞ

    [email protected]

  • Mart / 2006 76 Somuncu Baba

    Aziz Câným Kardeþim

    Arada ayrýlýðýn kýymetli olduðu günler arttýkça,

    günden güne hasretle karýþýk muhabbet ve samimiy-

    yet duygularý da çoðalmaktadýr. Her zaman dilimizle

    seni anýyoruz ve kalbimizde de muhabbetiniz par-

    lak bir ayna gibidir. Hayâliniz gözümüzde canlanarak

    kavuþma ümidi ile hayranlýk yüz gösterir. Sizinle bir-

    likte olduðumuz anlarýn hatýralarý canlanýr. Böylece

    aynen sizinle kavuþmuþ ve aradan ayrýlýðý atmýþ bir

    halde bulunurum.

    Kim bilir vefasýz dünyadan bir daha görünürde

    olan( zâhiri ) bir münasebetle böyle kavuþma-görüþ-

    me nasip olmayabilir. Lâkin mânevî bir baðlýlýkla bir

    baþkasýna baðlanan gönüller için ebedi bir ayrýlýk

    yoktur.

    Karþýlýksýz, Allah rýzasý için olan muhabbetiniz, iyi

    niyetle bir hizmet meyvesi meydana getirerek bizi

    nimetlendirmiþti. Bu(nun), bu yaptýðýnýn karþýlýðý

    cennet bile olsa azdýr. Kul Mevlâsý -yarataný- için se-

    vilir. Arada bir sebep (aramak) fazlalýktýr hatta abes-

    dir. Yaratandan dolayýdýr yaratýlaný sevmek. Bunun

    ötesindeki gerekçeler gereksizdir.

    Bunu bilip hiçbir sebep olmadan sevilenler, dün-

    ya ve âhiret sa'âdetine ereceklerdir. Görünüþte siz-

    lerden ayrýlýk bir þey deðildir. Rûhumuz pervane gi-

    bi muhabbetinizin nuru ile yanmaktadýr. Vesselam.

    Mektûbat-ý Hulûsî-i Dârendevî -15.Mektup Es -Seyy id Osman Hulûs i Efend i (k .s )

    Bir kelce baþý kýrca sakal ile oturmuþKarþýmýza durmuþ

    Bir Yûsuf-ý zîbâya gönül baðlamýþ ammâCân daðlamýþ ammâ

    Endîþesi yârin leb-i gül-fâmýný emmekRuhsarýný öpmek

    Kalksam da elimle kulaðýn bursam otursamKarþýsýna dursam

    Dîbâce-i hüsnünde safâ özge vefâ varBin nâz u edâ var

    Söylendi söz îcâbý sana hoþca latîfeDil-pâk u zarîfe

    Üftâdeliðin gördü Hulûsî gama erdiBir hoþ deme erdi

    Bilmemki kemâl ehli mi kâmil mi kemâliAnlanmadý hâli

    Lutfuyla müyesser ola mý ana visâliYâ hicr u melâli

    Nerden aramýþ bulmuþ o bu hoþca hayâliGül ruhlarý âli

    Sabr ile bakar mý bana eyler mi fiâliDerler ki vefâlý

    Ger âþýk olup anlar isen iþ bu meâliHep kenc-i leâli

    Hoþ eyle kabûl zannýmýzý sanmaya hâlîBu zann-ý hayâli

    Yâdýnda durur dâim anýn hüsn-i hýsâliNur kýrca sakalý

    * Günümüz Türkçesiyle Sadeleþtirme, Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSEREN tarafýndan yapýlmýþtýr.

  • Mart / 2006 9

    sonra ise her coðrafya, her zaman veher inançtaki tüm insanlýða, hatta insve cin topluluðuna hitap eder. Amaonun inananlara hitabý bir baþkadýr. Ýþ-te Kur’ân’ýn ibret ve hikmet dolu hi-taplarý:

    Ey Ýnsanlar!Ey Âdemoðullarý!Ey Nuh’un çocuklarý!Ey Cin ve insan topluluðu!Ey Ýsrailoðullarý!Ey Kitap Ehli!Ey Kâfirler!Ey Cahiller!Ey sapkýnlar!Ey Mücrimler!Ey Peygamber!Ey Ýman edenler!Ey Benim kullarým!Ey huzura ermiþ nefis!

    Þimdi hitap çeþitlerini kýsa kýsaaçýklayalým:

    Ey ÝÝnsanlar!

    Yirmi biri çoðul, ikisi tekil olmaküzere yirmi üç kere yer alan bu ifade,insana insan olduðunu hatýrlatan veonu insanlýðýnýn gereðini yapmayayönlendiren anlamlý bir çaðrýdýr. Bu,ayný zamanda Kur’ân’ýn tüm insanlýðagelmiþ evrensel bir ilahî mesaj oldu-ðunu da gösterir. Kur’ân’ýn muhatap-larý olanlar, onun çaðrýsýný tüm insanlý-

    ða ulaþtýrmakla görevli olduðunun bi-linci içerisinde olmalýdýrlar. ÝþteKur’ân’ýn tüm insanlýða çaðrýlarýndanbir kaçý:

    “Ey insanlar, sizi ve sizden önceki-leri yaratan Rabbinize kulluk edin ki,azaptan korunasýnýz.”2

    “Ey insanlar, size Rabbinizden de-lil geldi ve size apaçýk bir nur indirdik.Allah’a inanýp O’na yapýþanlarý O,kendinden bir rahmetin ve lutfun içi-ne katacak ve onlarý kendisine varandoðru bir yola iletecektir.”3

    “Ey insanlar, biz sizi bir erkek vebir kadýndan yarattýk ve birbirinizi taný-manýz için sizi milletlere ve kabilelereayýrdýk. Allah yanýnda en üstün olaný-nýz, günahlardan en çok korunanýnýz-

    dýr. Allah bilendir, haber alandýr.”4

    Þu iki ayette ise ‘ey insan’ ifadesiyer alýr:

    “Ey insan, seni engin kerem sahibiRabbine karþý ne aldatýp isyana sürük-ledi?”5

    “Ey insan, sen, Rabbine varan yol-da çabalayýp durmaktasýn, nihayetO’na varacaksýn.”6

    Ey ÂÂdemoðullarý!

    Kur’ân, beþ ayetinde7 tüm insanlý-ða Hz. Âdem’in çocuklarý olduðunuhatýrlatýr. Hz. Âdem, Allah tarafýndanseçilmiþ, eðitilmiþ, bilgi ile donatýlmýþ,meleklerden üstün kýlýnmýþ halife ola-rak yeryüzüne gönderilmiþ bir kiþidir.O, cennetteki hayatýnda cennet kültü-

    8 Somuncu Baba

    Yüce Yaratýcý, insaný yarattýktansonra onu baþýboþ býrakmamýþtýr.Doðruyu yanlýþý ayýrt edebilecek akýlgibi bir büyük nimet verdikten sonra,tek baþýna aklýn yeterli olmayacaðý veonun da yanlýþ yapabileceðini bildiðin-den insana vahyetmiþ ve onunla ileti-þim kurmuþtur. Bu yüzden ilk insanHz. Adem, ayný zamanda ilk peygam-berdir ve Yüce Allah, ona ilk kitabýnýsayfalar þeklinde göndererek onunlailetiþimini gerçekleþtirmiþtir.

    Allah ile insanýn iletiþimi kesintisizdevam etmiþ, bu iletiþimde bir zayýfla-ma söz konusu olduðunda, insan Ya-ratýcýsý ile iletiþime kayýtsýz kaldýðýnda,yeni peygamberler ve yeni kitaplarlailetiþim yenilenmiþ ve saðlamlaþtýrýl-mýþtýr. Bu noktada insana düþen, Rab-bi ile iletiþimi saðlýklý bir zeminde de-vam ettirmektir. Zira kul ile Rabbi ara-

    sýndaki iletiþim devam ettikçe, insanhuzurlu ve mutlu olacak, hem budünya hem de öteki dünya saadetiniyaþayacaktýr. Zira insan, Rabbinemuhtaçtýr, O’nun nimetlerine muh-taçtýr, O’nunla iletiþim kurmaya damuhtaçtýr.

    “Ey insanlar, siz hepiniz Allah’amuhtaçsýnýz. Allah ise, hiçbir þeye ihti-yacý olmayan ve övülmeye layýk olan-dýr.”1

    Rab ile insan arasýndaki bu iletiþim,son olarak Hz. Muhammed (SAV) veona indirilen Kur’ân-ý Kerim ile yeni-lenmiþ ve bu kýyamete kadar da de-vam edecektir. Kur’ân’ýn çaðrýsýný du-yan ve ona uyan insanlar iki dünyamutluluðunu hak edecekler; onu he-saba katmayan, onun çaðrýsýný duyupona uymayan insanlar ise her iki dün-

    yalarýný da berbat edeceklerdir. Builahî yasa, tarihî tecrübelerle yaþan-mýþtýr.

    Yüce Allah’ýn, insaný ihmal etme-yip ona seslenmesi, onu muhatap al-masý ne büyük saadettir. Eriþilmez güçve kudretin sahibi olan Yüce Mevlâ,kendi yarattýðý aciz kuluna sesleniyor,onunla konuþuyor, ondan onun yara-rýna olan þeyleri istiyor, kendisine za-rar verecek þeylerden onu sakýndýrý-yor.

    Bu giriþten sonra Yüce Rabbimi-zin, Kur’ân’daki biz insanlara sesleniþkalýplarýndaki incelikleri anlamaya çalý-þalým: Aslýnda Kur’an, insan içindir veöncelikle insana hitap ederek gelmiþ-tir. Onun ayetleri, baþta Peygamberi-mize hitap eder, sonra o dönemdeyaþayan muhataplara seslenir, daha

    Kur'ân'ýn HitaplarýYüce Allah, Kullarýna Sesleniyor!

    Prof. Dr. Ali AKPINAR*Ýlim ve Hayat

    “Yüce Allah’ýn, insanýihmal etmeyip ona

    seslenmesi, onu muhatapalmasý ne büyük saadettir.Eriþilmez güç ve kudretin

    sahibi olan Yüce Mevlâ,kendi yarattýðý aciz kuluna

    sesleniyor, onunlakonuþuyor, ondan onun

    yararýna olan þeyleriistiyor, kendisine zararverecek þeylerden onu

    sakýndýrýyor.”

    “Ey insanlar, siz hepiniz Allah’a muhtaçsýnýz. Allah ise, hiçbir þeyeihtiyacý olmayan ve övülmeye layýk olandýr.”

  • Mart / 2006 1110 Somuncu Baba

    rü ile donatýlmýþ ve yaþadýðý cennethayatýný yeryüzünde kurmak için gö-revlendirilmiþtir. Yine o, yanlýþ yaptý-ðýnda hatada ýsrar etmeyip tevbe et-meyi erdem kabul etmiþ bir seçkindir.Kur’ân’ýn “Ey Ademoðullarý” çaðrýsýnýduyan insanlara düþen, atalarý Ademgibi, seçkin ve temiz olmak, Yüce Al-lah’ýn rýzasýný kazanma yarýþý içerisindeyer almaktýr. Ayný zamanda bu ifade,tüm insanlýðýn kardeþ olduðunu da ilaneden bir çaðrýdýr. Nitekim Veda Hut-besinde Peygamberimiz þöyle buyu-rarak etnik ayrým ve üstünlüðünÝslâm’da olmadýðýný ilan etmiþtir: “Ýn-sanlar, hepiniz Âdem’densizin. Âdemise topraktandýr. Arab’ýn Arab olmaya-na, Arab olmayanýn da Arab’a her-hangi bir üstünlüðü yoktur. Üstünlükancak takvada/Allah’a karþý sorumlulu-ðunu yerine getirmededir.”

    Kur’ân’da ‘Ey Âdemoðullarý’ diyebaþlayan ayetlerin ikisi þöyledir: “EyÂdemoðullarý, þeytân, ana babanýzý,çirkin yerlerini onlara göstermek içinelbiselerini soyarak cennetten çýkardý-ðý gibi, sizi de þaþýrtýp bir belâya düþür-

    mesin!”8

    “Ey Âdemoðullarý, ben sizden,Þeytâna tapmayýn, o sizin apaçýk düþ-manýnýzdýr, diye söz almadým mý?”9

    Ey NNuh’un ççocuklarý!

    Nuh peygamber, tufandan sonrayeryüzünde insan neslini devam ettir-diði için insanlýðýn ikinci atasý kabul edil-miþ büyük peygamberlerden biridir.Bir ayette Yüce Allah, Ey Nuh ile be-raber gemide taþýdýklarýmýzýn zürriye-ti,10 diye seslenir. Ýnsanýn, Nuh pey-gamberin zürriyeti olduðunu bilmesi,ona yaraþýr bir evlat olmayý gerektirenbir bilinçtir. Nuh’un zürriyeti olmak,atamýz Nuh gibi seçkinlerden olmak,azimli ve kararlý olmak, tavizsiz olmaktevhid mücadelesinde asla yýlgýnlýkgöstermemek gibi bir çok erdeminadamý olmaktýr.

    Ey CCin vve iinsan ttopluluðu!

    Kur’ân, insanlarla birlikte cinlerinde sorumluluk sahibi varlýklar olduðu-nu hatýrlatýr. Cin suresinde, bir grup

    cinin Peygamberimizin okuduðuKur’ân’ý dinleyip ona iman ettiklerin-den bahsedilir. Rahman suresinde ise,otuz bir kere “Ey insan ve cin toplu-luklarý! Þimdi Rabbinizin hangi nimeti-ne yalan dersiniz!?” diyerek onlarý ni-meti ve nimet sahibini tanýmaya, ni-mete þükretmeye çaðýrýr.

    Ey KKitap EEhli!

    Kur’ân, Hz. Musa ve Hz. Ýsa pey-gamberin yolundan gittiklerini söyle-yen Yahudi ve Hýristiyanlara seslenir-ken de onlarý rencide edici kullaným-lardan sakýnmýþtýr. Genellikle onlara“Ey kitap ehli” diye seslenerek onlarýKitap ehline yaraþýr insanlar olmayateþvik etmiþtir. Zira Kitap ehli olmak,cehaletten uzak olmak, bilgi donaný-mýna sahip olmak, o doðru ve makulþeyleri benimseyip güzel þeyler yap-maktýr. Yine Kur’ân bu ayetlerindeonlarý son peygamber ve son kitabainanmaya çaðýrmýþtýr. On üç ayetteKitap ehline çaðrýda bulunulurken, ye-di ayette doðrudan, altý ayette ise ‘deki’ ifadesi ile dolaylý olarak onlara ses-

    lenilmektedir. Ýþte bu çaðrýlardan birkaçý:

    “De ki: ‘Ey Kitap ehli, bizim ve si-zin aranýzda eþit olan bir kelimeye ge-lin: Yalnýz Allah’a tapalým. O’na hiçbirþeyi ortak koþmayalým; birbirimizi Al-lah’tan baþka tanrýlar edinmeyelim.’Eðer yüz çevirirlerse; ‘Þâhit olun, bizmüslümanlarýz!’ deyin.”11

    “Ey Kitap ehli, gerçeði gördüðü-nüz halde, niçin Allâh’ýn âyetleriniinkâr ediyorsunuz?”

    “Ey Kitap ehli, niçin hakký bâtýla ka-rýþtýrýyor ve bile bile gerçeði gizliyorsu-nuz?”12

    Ey ÝÝsrailoðullarý!

    Ýsraîl, Hz. Yakub’un adýdýr ve ‘Al-lah’ýn kulu’ anlamýna gelmektedir. EyÝsrailoðullarý ifadesiyle Kur’ân, altý aye-tinde Yahudilere seslenmekte ve eyAllah’ýn kulu olan Yakup peygamberinçocuklarý, siz peygamber çocuklarýsý-nýz ve size atanýz Yakub gibi, yalnýzcaAllah’a kulluk yapmak düþer, mesajýverilmek istenmiþtir. Söz konusu ayet-lerden biri þöyledir: “Ey Ýsrâiloðullarý,size verdiðim ni’metleri hatýrlayýn, ba-na verdiðiniz sözü tutun ki, ben de si-ze verdiðim sözü tutayým ve sadecebenden korkun!”13

    Þu bir ayette de ‘de ki’ ifadesiyledolaylý olarak Yahudilere seslenilerekonlara meydan okunuyor: “De ki: “Eyyahûdi olanlar/hidayette olduðunu id-dia edenler! Eðer insanlar arasýndayalnýz sizin, Allah’ýn dostlarý olduðunu-zu sanýyorsanýz, bu inancýnýzda sami-mi iseniz ölümü temenni edin.”14

    Ey KKâfirler!

    Kur’ân, çok fazla kâfirlere doðru-dan hitap etmez. Zira Kur’ân, kiþilerleuðraþmaz, icraatlarla ilgilenir. Onuniçin önemli olan geçici özellikler deðil,kalýcý özelliklerdir. Ýþte bu yüzdenKur’ân, inkara þartlananlara, hakikatiörtüp küfre saplananlara bir yerdedoðrudan seslenir ki bu kýyamet gü-

    nündeki sesleniþtir. “Ey nankörlükeden kâfirler! Bugün özür dilemeyin.Çünkü siz, ancak yaptýðýnýz þeylerlecezâlandýrýlýyorsunuz.!”15 Kur’ân birayette de ‘de ki’ ifadesiyle dolay-lý olarak inkarcýlara seslenir. Çünküonlar, doðrudan Yüce Rabbin hitabýnamazhar olmaya deðer kimseler deðil-dirler. “De ki: Ey kâfirler! Ben, tap-mam sizin taptýklarýnýza!”16 Ey kâfirlerifadesi, bir kötüleme (zem) ifadesiolup insanlarý küfür ve inkardan sakýn-dýrmayý içerir. Þayet Kur’ân, doðrudanEy kâfirler ifadesiyle inkarcýlara seslen-miþ olsaydý, bu onlarý iyice kýzdýracakve Kur’ân’a tavýr almalarýný tahrik ede-cekti. Oysa Kur’ân, onlarýn küfür veinkârdan kurtulmalarýný istemektedir.Nitekim inkarcý bir kiþi, imana ermek-le, Kur’ân’ýn övdüðü ve sahiplendiðiiman edenler grubuna katýlýþ olur.

    Ey CCahiller!

    Þu bir ayette de ‘de ki’ emriyledolaylý olarak câhillere seslenilmiþtir:“De ki: Allah’tan baþkasýna kulluk et-memi mi bana emrediyorsunuz eycâhiller?”17

    Ey MMücrimler!

    Þu bir ayette de kýyamet günü gü-nahkâr mücrimlere þöyle seslenile-cektir: “Ey suçlular, bugün þöyle ayrý-lýn!”18

    Ey ssapkýnlar!

    Yine ‘de ki’ ifadesiyle dolaylý olaraksapkýnlara þöyle seslenilmektedir:“Sonra siz de, ey sapýk yalanlayýcýlar (ozaman toplanacaksýnýz).”19

    Ey PPeygamber!

    Kur’ân’da peygamberlere “EyÂdem, Ey Nuh, Ey Ýbrahim, Ey Mu-sa” gibi onlarýn isimleriyle hitaplar yeralmýþtýr. Ancak son peygambere doð-rudan ismiyle hitap edilmemiþtir.Çünkü Kur’ân bütün ayetleriyle sonpeygambere hitaben gelmiþtir. Pey-gamberimize seslenirken on beþayette “Ey Rasül20, Ey Nebi”21, ““Ey ör-

    tünüp bürünen!”22 ifadeleri kullanýl-mýþtýr. Ona has olan bu kullaným,onun þan ve þerefini yüceltmek için-dir.23 Bunlardan ey Rasül, diye baþla-yan iki ayette inkârda koþturanlarýnkendisini mahzun etmemesi ve tebliðgörevini layýkýyla yerine getirmesi is-tenmiþtir. Ey nebi, diye baþlayan ayet-lerde ise, müminleri savaþa teþvik et-mesi, Yüce Allah’ýn kendisine yetece-ði, yalnýzca Allah’tan sakýnmasý,inkârcýlara asla boyun eðmemesi ge-rektiði belirtilerek, onun þahsý ve alesiile ilgili bir kýsým hükümler bildirilmiþtir.

    Ey ÝÝman eedenler!

    Kur’an’da, seksen sekiz yerde “Eyiman edenler!” (Ya Eyyühellezineâmenû) ifadesi yer alýyor. Bu, bir me-dih/övgü hitabýdýr. Rivayet edildiðinegöre inananlara Tevrat’ta “Ey miskin-ler!” þeklinde geliyordu hitap. Kur’ân’agönül verenler ise, ey iman edenlerhitabýyla, þereflendi ve bu ifadeyleimanda sabit ve daim olmaya, imanýngereklerini yapmaya tahrik ve teþvikedildiler.24 Bu ifadeyle baþlayan ayetlermü’minlere çok önemli hükümleribildiriyor. Onlarýn iman sahipleri oldu-ðuna dikkat çekerek, imanýn gereðiniyerine getirmeye ve imaný korumayaçaðýrýyor. Bu ifadeyle Yüce Allah, ina-nan kullarýný doðrudan muhatap alýyorve onlarýn imanlarýný harekete geçiri-yor. Ýbn Mesûd, bu ifade ile ilgi-li olarak þunlarý söyler: “Yüce Allah’ýn‘Ey iman edenler’ çaðrýsýný duyduðunzaman kulaklarýný aç ve can kulaðýylaonu dinle. Çünkü bu çaðrýdan sonraO, ya hayýrlý bir iþi sana emrediyordur,ya da seni kötü bir þeyden sakýndýrý-yordur. “25

    Ey Ýman edenler! Ey inanan, bað-lanan, güvende olan ve güven veren-ler! Bize kim olduðumuzu ve cemaatolduðumuzu hatýrlatan bir çaðrýdýr bulatýf ifade. Mümin, Allah’a inanan, O’nabaðlanan, O’na güvenen, O’nunla gü-vene eren ve etrafýna güven verenkimsedir. Ama mümin olmak, sadece‘inandým’ demekle olmaz, onun bir

  • 12 Somuncu Baba Mart / 2006 13

    takým gerekleri vardýr. Ey iman eden-ler diye baþlayan ayetler bu gerekleriaçýklýyor. Ýþte onlardan bir kaçý:

    “Ey inananlar, hepiniz birlikte top-yekün Ýslâm’a/barýþa girin, þeytânýnadýmlarýný izlemeyin, çünkü o sizeapaçýk düþmandýr.”26

    “Ey inananlar, Allah’tan, O’na ya-raþýr biçimde korkun ve ancak müslü-manlar olarak can verin.”27

    “Ey inananlar, Allah’a itaat edin, El-çiye ve sizden olan buyruk sâhibineitaat edin.”28

    “Ey inananlar, Allah’tan korkun vedoðrularla beraber olun.“29

    “Ey inananlar, rükû’ edin, secdeedin, Rabbinize ibâdet edin, hayýr iþ-leyin ki umduðunuza eresiniz.”30

    “Ey inananlar, Allah’ýn ve Elçisininönüne geçmeyin. Allah’tan korkun.Þüphesiz Allah, iþitendir, bilendir.”31

    Þu bir ayette de ‘Ya eyyühel mü-minûn’ ifadesi yer almýþtýr: “Ey mü-minler, topluca Allah’a tevbe edin kifelâha eresiniz.”32

    Ey BBenim kkullarým!

    Allah’a kulluk, Allah’tan geldiðininve O’nun olduðunun bilincinde ol-mak demektir ve kulluk insan için ger-çek özgürlük olup en büyük rütbeler-den biridir. Peygamberimizin büyükmucizesi Ýsra olayý anlatýlýrken ondan‘kul’ diye bahsedilmiþ, þehadet sözün-de de onun kul olduðu peygamberolduðundan önce söylenerek kullukrütbesinin yüceliðine dikkat çekilmiþtir.Kur’ân’da Yüce Allah, Ey Benim kulla-rým buyurarak, kendine yaraþýr kullarý-na sahip çýkmýþ ve onlarý sahiplenerekonlara büyük bir paye vermiþtir. Al-lah’ýn ey benim kulum ifadesini duyaninsan, O’na layýk olabilmek için, herþeyiyle O’nun olabilmek için gayretegelir ve harekete geçer. Yüce Allah,bu ifadeyle bir ayetinde doðrudan, birayetinde ise ‘de ki’ ifadesiyle dolay-lý olarak kullarýna seslenir. Bu iki ayetþöyledir: “Ey inanan kullarým, benimarzým geniþtir, bana kulluk edin.”33

    “De ki: Ey nefislerine karþý aþýrý gi-den kullarým, Allâh’ýn rahmetindenumut kesmeyin. Allâh bütün günâhla-rý baðýþlar. Çünkü O, çok baðýþlayan,

    çok esirgeyendir.”34

    Ey hhuzura eermiþ nnefis!

    Bütün bu ilahî çaðrýlar karþýsýnda,kula düþen olumlu insanlarýn safýndayer almak, Allah’tan kullara vahiy venimet, kullardan Allah’a dua ve ibadetdiyerek O’na ve O’nun çaðrýsýna layýkolabilmektir. Ýþte o zaman Yüce Al-lah’ýn þu çaðrýsýnýn gerçek muhataplarýolarak insan, O’na dönecek, O’nunolacak ve O’nun cennetinde huzuraerecektir:

    “Ey huzûra eren nefis!

    Râzý edici ve râzý edilmiþ olarakRabbine dön!

    Benim gözde kullarýmýn arasýnakatýl!

    Ve buyur gir Cennetime!”35

    Öyleyse gelin her birimiz bir Mu-sa olup “Rabbim, doðrusu bana indi-receðin her hayra muhtacým.”36 diye-lim ve Rabbimizin kelamýna kulak ve-relim, hiçbir zaman O’nsuz olamaya-caðýmýzýn bilinci içerisinde O’nunla ile-tiþimimizi kesmeyelim.

    Dipnotlar:

    1- 35 Fatýr 15.2- 2 Bakara 21.3- 4 Nisa 174-175.4- 49 Hucurat 13.5- 82 Ýnfitar 6.6- 84 Ýnþikak 6.7- 7/26, 27, 31, 35,36/60.8- 7 Araf 27.9- 36 Yasin 6010- 17 Ýsra 3.11- 3 Alu Imran 64.12- 3 Alu Imran 70-71.13- 2 Bakara 40, 47,122.14- 62 Cuma 6.15- 66 Tahrim 7.16- 109 Kafirûn 1-2.17- 39 Zümer 64.18- 36 Yasin 59.19- 56 Vakýa 51.20- 5/41, 67

    21- 8/64, 65, 70,9/73, 33/1, 28,45,50,59, 60/12, 66/9.22- 73/1, 74/1.23- Zerkeþî, el-Bur-han, II, 228.24- Bkz. Suyutî, el-Ýtkân, II, 43.25-Suyutû, el-Ýtkân, II,43; Ýbn Kesîr, Tefsîr, I,148.26- 2 Bakara 208.27- 3 Alu Imran 102.28- 4 Nisa 59.29- 9 Tevbe 119.30- 22 Hac 77.31- 49 Hucurat 1.32- 24 Nur 31.33- 29 Ankebut 56.34- 39 Zümer 53.35- 89 Fecr 27-30.36- 28 Kasas 24.

    Ýsmail PALAKOÐLUHatýralarýn Gölgesinde

    Þefkatin Eseri TevâzuTevâzu, Arapça’da alçak gönüllü-

    lüðü ifade eder. Azlýkla övünmek, al-çak gönüllülüðe yönelmek, herkesinaðýrlýðýný yüklenmek þeklinde tarifleride, dikkat çeker.1 Þüphesiz ki güzelahlâkýn baþýnda tevâzu gelir. Bir kim-sede tevâzulu olmazsa, diðer güzelhuylarýn tamamýný toplamýþ olsa dahi,o kimse kemâl sahibi ve faziletli ola-maz. Zira tevâzunun zýddý olan kibir,enaniyet ve varlýk, kulun kulluðu ile as-la baðdaþmayan, Allah Teala’nýn hiçsevmediði ve affetmediði, þeytanî, çir-kin bir þeydir.

    Ebu Said ve Ebu Hureyre radýyal-lahu anhümâ anlatýyorlar: “Resülullahaleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

    “Allah Teâla hazretleri þöyle dedi:“Büyüklük ridâmdýr, izzet de izarýmdýr.Kim bu iki þeyde benimle niza ederseona azab veririm.”2 Cenab-ý Hakk;

    sadece kendine mahsus olan kibriyave azamet sýfatlarýna sahip çýkmayakalkýþan Ýblis (þeytan aleyhil’lane)’i buyüzden Rahmet-i Rahman’dan ebe-diyyen kovmuþtur.

    Kibirlenmek mahlûkat için en kö-tü bir cehâlet ve ahlâksýzlýktýr. Kibirdenkurtulamamýþ olan hiçbir ilim sahibi il-minden hayýr göremez; yine kibirdenkurtulamamýþ olan hiçbir sufi, zühdün,takvanýn gerçeðine eremez ve buþeytanî kuruntudan kendini kurtara-mamýþ olan hiçbir Müslüman, mü-min-i kâmil olamaz.

    Kibri, gururu (enaniyeti) yýkama-mýþ, yok edememiþ olan Müslümanfertlerin cemiyetlerinde Allah veResûlü’nün istedikleri birlik ve kardeþ-lik meydana gelemez.

    Buna göre her Müslüman ferdin,seyr-i sülûk görerek, mücahede ede-

    rek nefsini bu kötü sýfattan kurtarmakmecburiyetinde olduðu þüphe götür-meyen bir gerçektir.

    Bunun içindir ki; ehl-i Hak yaniseyr-i sülûk görerek kulluðun sýrrýnaermek isteyenler nefislerinin enaniy-yet ve varlýðýndan kurtulmak için ken-dilerine çilehaneler yapmýþlar; müca-hede ve riyazatýn her türlü zorluklarý-na katlanmýþlardýr.

    Bunlarý hem kendileri yapmýþlar;hem de yol gösterdikleri, irþad ettikle-ri kimselere tavsiye etmiþlerdir. Zirabu kulluðun en büyük zaruretidir.

    Üftade Hazretleri (k.s)’ne, zama-nýn kadýsý (hakimi) olan Aziz MahmudHüdaî Hazretleri (k.s) intisab etmekiçin müracaat ettiði zaman, Üftade,Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri(k.s)’ne, ilk iþ olarak (bir sýrýðýn iki ucu-na asmak suretiyle) sokak sokak, çar-

    *Cumhuriyet Ü. Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi

  • Mart / 2006 1514 Somuncu Baba

    þý, pazar ciðer sattýrdýðý ve ondan son-ra onu terbiyesine kabul etmiþ olduðuherkesce bilinmektedir.

    Buharî’nin Edeb’de, Ýbn-i Ma-ce’nin Enes (r.a)’den rivayet ettikleriHadis-i Þerifde ise þöyle buyrulmuþ-tur:

    “Allah Teala bana (mütevazý olun,bazýnýz bazýnýza zulmetmesin) diyevahyeyledi.” 3

    Resûlullah (s.a.s)’ýn tevâzuu ilealâkalý olarak, Kadý Ýyaz (r.a) þöyle de-miþtir: “Resûlullah (s.a.s) yüce mansýbýve yüksek rütbesi ile beraber insanla-rýn en mütevazýsý idi. Bunun böyle ol-duðuna þu delil kâfidir. ResûlullahEfendimiz (s.a.s) melik Peygamberveya kul Peygamber, olmak arasýndamuhayyer býrakýldý da O, kul peygam-ber olmayý tercih etti.”

    Resûlullah, miskinleri ziyaret eder,fakirlerle beraber otururdu. Kölelerindavetine icabet eder, bir mecliste as-hab-ý kiramýnýn içinde boþ bulunanyere otururdu.

    Ebu Mes’ud radýyallahu anh anla-týyor: “(Bir gün) Resülullah aleyhis-salâtu vesselâm’a bir adam gelmiþti.(Bir müddet) Efendimizle konuþtu. Busýrada adamcaðýzýn (duyduðu korku-dan) omuzlarý titremeye baþladý. Bu-

    nun üzerine Aleyhissalâtu vesselamadama: “Sakin ol! Ben bir kral deðilim,ben kadîd (güneþte kurutulmuþ et) yi-yen bir kadýnýn oðluyum” buyurdu-lar.”4

    Bir köle, bir cariye görülecek bir iþiiçin Resûlullah (s.a.s)’ý alýr, istediði yeregötürürdü.

    Tevâzu ile alâkalý Fudayl bin Ýyaz(k.s), “Nefsinin deðeri bulunduðu gö-rüþünde olanýn tevâzudan nasibi ol-maz.” demiþtir.

    Fudayl (k.s)’e “Tevâzu nedir?” diyesorulmuþ. O da “ Hakk’a itaat etmek,O’na boyun eðmek, kim söylersesöylesin Hakk’ý kabul etmektir.” diyecevap vermiþtir.

    Cüneyd (k.s)’e “Tevâzu nedir?” di-ye sorulunca da; “Þefkat kanatlarýný(ana kuþun yavrularý üzerine gerdiðigibi) halk üzerine germek ve onlarakarþý yumuþak davranmaktýr.” demiþ-tir. Yahya b. Muaz (k.s) “Kimde bulu-nursa bulunsun, tevâzu güzeldir amazenginlerdeki tevâzu çok daha güzel-dir. Kimde bulunursa bulunsun, kibirçirkindir ama fakirlerdeki kibir çok da-ha çirkindir.” demiþtir.

    Ýþte bu denli önemli olan bu has-let Osman Hulûsi Efendi’nin oluþundave fýtratýnda mevcuttur. Hiçbir zaman

    kibirlenmemiþ, büyüklenmemiþ herzaman tevâzusunu korumuþtur. Hiç-bir zaman ben þuyum dememiþ, herzaman insanlarýn elindekinden ümidi-ni kesmiþ ve hiç kimseye de boyuneðmemiþtir. Ýþte bu da onu dimdikayakta olabildiðince büyütmüþ, seven-lerinin ve tüm insanlarýn gönlündetaht kurmasýna vesile olmuþtur.

    Tevâzuya oldukça önem verenOsman Hulûsi Efendi, her iþini kendi-si yapmýþ ve insanlara bizzat kendisiyeri gelmiþ çalýþarak, alýnteri dökerekyardýmcý olmuþtur. Tevâzu ile alâka-lý öðüdü, nasihat olarak nitelendirilenþiirinin þu beytinde iþlenmiþtir:

    Güneþ gibi þefkatli

    yer gibi tevâzu’lu

    Su gibi sehâvetli

    merhametle dolu ol5

    Güneþ gibi, toprak gibi, su gibi hiç-bir insaný ve mahlukatý ayýrmaksýzýnherkesi eþit þekilde imkanlarýndan fay-dalandýran, ne yapýlýrsa, ne denilirsedenilsin üzerlerine düþen vazifeyi yük-sünmeden, sýzlanmadan yaptýklarýný,þefkatin tevâzunun ve merhametintimsali olduklarýný ifade ediyor.Tevâzunun timsali olan topraðýn üze-rine insanlar basýyor, her türlü pislikle-rini gömüyorlar, ama toprak hepsinikabul ediyor, içine almamazlýk yapmý-yor. Onun içindir ki tevâzu; topraktanyaratýlan insanoðluna yakýþan bir zinet-tir.

    Size kaç defa dert yandýðýmý ha-

    týrlamýyorum. Bâzý dükkânlarýmýzýn,

    iþ merkezlerimizin, eðlence yerleri-

    mizin isimleri, yabancý kelimelerle

    yüklü. O levhalara þaþýrarak bakýyo-

    rum. Bâzan da öfkelenerek, tiksi-

    nerek geçip gidiyorum. Sanýyorum

    ki öylesi dükkânlarýn, iþ yerlerinin

    alýnlarýna, vitrin camlarýna kocaman

    hamam böcekleri veya laðým fare-

    leri yapýþýp kalmýþlardýr. Türkiye'de,

    bâzý iþ adamlarýmýzýn açtýklarý iþ yer-

    lerinin isimleri niçin Türkçe deðil de

    yabancý kelimelerle yaralý? Bunun

    galiba iki sebebi olmalý:

    Birinci sebep: Bâzý iþ adamlarý-

    mýzýn, Batý karþýsýnda kapýldýklarý

    aþaðýlýk duygusudur.

    Ýkinci sebep ise: Hinoðlu hinlik-

    tir, basit bir kurnazlýktýr. Yâni müþ-

    terinin sâfiyetinden, bilgisizliðinden

    faydalanarak cebindeki parayý ki-

    barca çekip alma hesaplarýdýr.

    Burada bir hakký teslim etmeklâzým: Sosyalist Doðu Berlin bölge-sindeki dükkânlar, maðazalar hariç,bütün Avrupa þehirlerindeki iþ yer-leri tertemizdir, pýrýl pýrýldýr, zengin-dir. Adeta bir renk þelâlesi altýnda-dýr. Doðu Berlin'in de o eski, ohantal, o basit o basmakalýp devletmaðazalarý süratle deðiþmektedir.

    Ýyi ama, bizim de en geliþmiþAvrupa þehirlerindeki o maðazalar-dan iþyerlerinden kýl kadar geri ol-mayan alýþ-veriþ merkezlerimiz var.Hâl böyle iken, neden bu eziklik?Neden bu küçüklük duygusu? BizBatý seviyesindeki dükkânlarýmýza,maðazalarýmýza, otellerimize, lo-kantalarýmýza neden yabancý isim-ler bulaþtýrýyoruz?

    Geçenlerde bir araþtýrma yapýl-dý. Görüldü ki, 530 otelimizdensâdece otuzunun adý Türkçe'dir.500 otelimize yabancý isimler ko-nulmuþtur. Türkiye'de yayýnlanan

    100 dergiden 70'inin adý Ýngilizce,Fransýzca, Yunanca, þunca-bunca.Biz, bir sömürge milleti miyiz? Bubüyük ayýbýmýzý silmek için bize kaçSakarya suyu lâzým?

    Bâzý kimseler, maðazalarýna ve-ya kendi yerli mallarýna, yabancýisimler, etiketler koyarak saf müþte-rileri avlamak yoluna gidiyorlar. Ba-tý'nýn en lüks maðazalarýnda iseTürk kumaþlarý, Türk çamaþýrlarý,Türk sanayi mamulleri de müþteriçekiyor. Türkiye, Dünya'nýn 135ülkesine mal satan bir ülke. Bu mal-larýn satýlmasýndan, her yýl milyar-larca dolar kazanýyoruz. Ýçerde vedýþarýda çok para kazandýðýmýzdoðru. Ama Türkçe konusundabüyük kayýplarýmýzýn olduðu dadoðru. Unutmamalýyýz ki; dilin bo-zulmasýndan, budanmasýndan, ya-vanlaþmasýndan meydana gelenbuhraný, kazandýðýmýz o milyar do-larlarla gideremeyiz.

    1- Cebecioðlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri veDeyimleri Sözlüðü, Rehber Yay, Ankara, 1997,s. 716.2- Müslim, Birr 136; Ebu Dâvud, Libas 29.3- Ýnce, Ahmed, Tasavvufun Hakikatleri, Bursa,1984, ss.122-123.4- Kütüb-i Sitte Muhtasarý, c. 17, s. 419.5- Ateþ, es-Seyyid Osman Hulûsi, Dîvân-ýHulûsî-i Dârendevî, 2. Baský, Ankara, 1997, c.I.,s. 194.

    Dipnotlar:

    Dilde Yozlaþma

    Yavuz Bülent BÂKÝLEREdebiyat

  • Mart / 2006 171716 Somuncu BabaSomuncu Baba

    Kiþiler arasý iletiþim ve etkileþim-

    de pek önemsenmeyen ahlâki dav-

    ranýþ ögelerinden biri de “neza-

    ket”tir. Baþkalarýna karþý saygýlý, nazik,kibar ve ince davranma sözcükleriy-

    le ifade edilen davranýþ ögelerininiçeriðine gönderme yapan bir söz-

    cüktür “nezaket”…. Kaba davranýþ-

    larla, çýtkýrýldým davranýþlar arasýndayer alan davranýþ unsurlarýnýn toplamgöstergesidir. Kiþiler arasý iliþkilerdekiiletiþimin baþarýlý, olumlu, verimli,mutlu ve benzeri oluþunda önemlibir iþleve sahiptir. Ýletiþim, yaþantýnýnniteliklerinin temelinde yer alýr. Budavranýþ niteliði günümüz toplumun-

    da “doðal davranma” adýna sanki ile-

    tiþim alanýndan dýþlanmýþtýr.

    Nezaket, baþkalarýnýn duygularý-na duyarlý olmayý ve duygudaþlýðý daiçerir ki, bu davranýþ nitelikleri iletiþimiçin elzemdir.

    Kiþiler arasý iletiþimde toplumsaldavranýþ teknikleri ve becerileriönemli rol oynar. Gerek sözlü, gereksözsüz iletiþimde nezaket davranýþýhemen anlaþýlýr. Nazik insan, aciz birinsan deðildir. Baþkalarýna olan saygý-sýndan dolayý nazik davranan biridir.Saygýda hem sevgi, hem hayranlýk,hem de yüceltme duygularý iþe karýþýr.Nazik insan, baþkalarýný sevdiði kadar,onlara hayranlýk duyar ve onlarý ken-dinden üstün görür, takdir eder. Öz-gür iradesini özgürce kullanabildiðininbilincindedir. Naziklik, alýnganlýk ifade

    eden çýtkýrýldýmlýk deðil, kendi dýþýnda-ki her insana saygý duymak demektir.Ýletiþim alanýyla ilgili davranýþlarýn hep-sinde ahlâki davranýþ niteliklerinin bu-lunduðunu yaþantýsýyla somutlaþtýranbiridir nazik insan.

    Toplumsal iliþkilerde davranýþlarýyer, zaman, nitelik ve nicelik yönleribakýmýndan düzenleyip ayarlayabil-mek önemlidir. Toplumsal ortamlardaahlâkî davranýþ niteliklerini dikkate al-mamak kiþiler arasý iletiþimde hayal ký-rýklýðýna uðramayý göze almaktýr. Ýleti-þim iklimini Sibirya soðuklarýna çevir-mektir. Çünkü evrende nezaket çev-resinde davranabilen tek can-lý insanoðludur. Nezaketsizlik, karþýsýn-dakine saygý göstermemek, onu aþaðý-

    Kiþiler ArasýÝletiþimde Nezâket

    Prof. Dr. Ali Osman ÖZCAN*Ýnsan ve Hayatlamak ve alay etmektir. Nezaketsizler,insanca davranýþtan habersiz olanlar-dýr.

    Evde, okulda, sokakta, iþ yerin-de, yolda, daðda bayýrda velhasýl heryerde diðer insanlarla iliþkilerde ne-zaket göz ardý edilemeyecek ahlâkidavranýþ niteliklerinden biridir. Kabave görgüsüz insanlarla iletiþim ve et-kileþimde bulunmaktan mutluluk du-yulabilir mi? Sözleri ve davranýþlarýn-da yumuþaklýk, incelik, zariflik bulun-mayan kiþilerle uzun süreli iletiþimkurmayý kim ister? Onlar iletiþim ku-raný piþman etmezler mi? “Lütfen!”sözcüðünü hiç kullanmadan yaþa-yanlarýn kibirlerine kim tahammüledebilir.

    Kaba, görgüsüz, saygýsýz, terbiye-siz ve benzeri davranýþ nitelikleriyleiletiþimi kurmak isteyenlerin piþman-lýk ve mahzunluklarýnýn sorumlusuyine kendileridir. Nankörlük ve ne-zaketsizlik bir araya gelince, vefa vesadakat denilen davranýþ niteliklerininferyadý ayyuka çýkar. Ancak, geleceðedamga vurabilecek insanlarýn tümühangi dalda meslek sahibi olursa ol-sun nezaket kurallarý içinde davra-nanlar olacaktýr.

    “Kiþiler arasýiletiþimde toplumsal

    davranýþ teknikleri vebecerileri önemli roloynar. Gerek sözlü,

    gerek sözsüziletiþimde nezaket

    davranýþý hemenanlaþýlýr. Nazik insan,

    aciz bir insandeðildir.”

    “Toplumsal iliþkilerde davranýþlarý yer, zaman, nitelik ve nicelik yönleribakýmýndan düzenleyip ayarlayabilmek önemlidir. Toplumsal ortamlardaahlâkî davranýþ niteliklerini dikkate almamak kiþiler arasý iletiþimde hayal

    kýrýklýðýna uðramayý göze almaktýr.”

    “Nezaket, baþkalarýnýn duygularýnaduyarlý olmayý ve duygudaþlýðý da

    içerir ki, bu davranýþ nitelikleri ileti-þim için elzemdir.”

  • Mart / 2006 1918 Somuncu Baba

    Utanmadan þan, þeref ve haysiye-ti aþaðýlayan birinde ahlâkî davranýþ ni-teliði var mýdýr? Utanýnca insanýn yüzükýzarýr. Evrende yüzü kýzaran tek can-lý da insandýr. Yüzü kýzarmayandan na-zik davranýþ beklenmez ki. Kaba kiþi,baþkalarýyla alay da eder. Oysa alaycý-lýk, kin ve neþe duygularýnýn karýþýmýolan bir davranýþ niteliðidir. Baþkalarýn-dan öç almaktan sevinç duyan birin-den yumuþak ve kibarca davranmasýnýbeklemek akýllýca bir davranýþ deðildir.Kendinden büyük, saygý deðer olanla-rý küstahça hor görmek, nezaket ku-rallarýný hiçe saymaktýr.

    Kendinden küçüklere zulmet-mek sevgi denen duygudan yoksunolmaktýr. Özgürlüðünü kullanabilmebilincinden sevgi ve saygý sözcükleri-ni çýkaranlara ancak acýnabilir. Düðünevinde aðlamaya kalkan, ölü evindeþarký, türkü söylemeye çalýþanlarýnnezaket sözcüðünü duyup bilmedik-leri de kesindir. Kýskançlýk, haset, kin,korku ve öfkelerine hakim olama-

    yanlarýn nazik, ince ve zarif davranýþniteliklerinden nasipleri de azdýr.Kendini beðenmiþ, baþkalarýný çekti-rip duran, kinleriyle nefretlerini bir-leþtirenler baþkalarýný yüceltmeye,takdir etmeye, hayran olmaya, saygýgöstermeye asla yeltenmezler. Ýste-seler bile nazik davranamazlar. Dille-ri baþka söyler, davranýþlarý baþka.

    Kiþiler arasý iletiþimde nazik dav-ranýþlar, iletiþimi olumlu yönde etkile-diðinden, eðitim-öðretim yoluyla budavranýþlarýn kazandýrýlmasýnda an-ne-baba, öðretmenlere ve dinadamlarýna büyük görevler düþmek-tedir. Oturmasýný, kalkmasýný ve ko-nuþmasýný bilmeyen, kaba insanlarýnbilgi sahibi olmalarý ne iþe yarar? Ne-zaketsiz olanlarýn baþkalarýnýn canlarý-ný sýktýklarýný herkes söylese de, ken-disine bakmak aklýna gelmez.

    Önem vermemiz ve genç kuþak-lara kazandýrmamýz gereken ahlâkîdavranýþ niteliklerinden biri de neza-ket olmalýdýr.

    Aile içi iletiþimde bile eþlerin bir-birlerine karþý kaba davranýþlarýolumsuz bir etki yapmaktadýr. Hertürlü iletiþim olgusunda nazik ve ki-bar davranýþlarýn olumlu etkileri ol-duðunu bilerek iletiþime katýlmakolumlu sonuçlara yol açar ve katýlan-larý mutlu eder. Nezaketin, davraný-þýn kalitesini yükseltici etkisi ve yücel-tici yönlendirme olacaðýný bilerek ço-cuklara küçük yaþtan itibaren baþka-larýna nazik davranmayý öðreten an-ne-baba, öðretmen ve yetiþkinler,emeklerinin karþýlýðýný mutlaka alýrlar.Nazik davranýþý öðretme iþinin denazik bir konu olduðu unutulmama-lýdýr. Nezaketin karþýlýklý olarak ortayaçýktýðýnda bir anlamý olacaðý açýk ger-çektir. Yoksa nazik bir insan, kaba bi-risi tarafýndan aþaðýlanabilir. Kaba biri-nin zarif davranýþtan haberi yokturki… Kaba davranýþlarý görmezdengelen bir eðitim-öðretim sistemi de,kendi temellerini dinamitlemiþ olur.

    *Emekli Öðretim Üyesi

    Gönül Dostlarýna....

    Sýra daðlar dizilse “muhabbet” aþar giderNehirde baraj yapsan üstünden aþar gider“Gönül dostu” olanlar þu yalancý dünyada

    Kalp kýrmaz, gönül yýkmaz; sevgiyle yaþar gider

    TBMM, 14.06.2005Þükrü ÜNAL

    Muþtulu MetupSevgilinin mektubu teselli oldu bana,Gerçeðin ýþýðýnda çok þeyler müjdeliyor.Müteaddit defalar okudum kana kana,Gönlümüz müþterektir "bunu unutma!"diyor.

    Alýnca bu haberi özümden duygulandým,Dostum sýkça dokuyor, incecikten eliyor.Demek þimdiye kadar boþuna kaygýlandým,Ýçimdeki vesvese birer birer ölüyor.

    Periþan ahvâlime acýmýþ olacak ki,O, müþfik elleriyle gözyaþýmý siliyor.Umulmadýk bir anda kapýmý çalacak ki,Hafiften îma yollu tatlý tatlý gülüyor.

    Baþkasýnýn olamaz ancak, onun bu kelâm,Bellidir gümbür gümbür ötelerden geliyor.Kâðýdýn arasýnda billurlaþmýþ bir selâm,"Aþk" denen burgu ile yüreðimi deliyor.

    Ben ona çok uzaðým, O bana daha yakýn,Hâlet-i ruhiye mi çok çok iyi biliyor.Elbet bir gün gelecek þol Hakîm-i Mutlak'ýn,"Adalet"i diyerek; sabýr, zafer diliyor.

    Ahmet Süreyya DURNA

  • Mart / 2006 2120 Somuncu Baba

    4. Sen mâh-ý münevversin Hurþîd ile hem-sersin Yâr ile berâbersin Kurtulsan o gurbetten

    5. Bak gör ki cihân-ârâ Emrinde kamû eþyâ Bilmezsin özün hayfâ Hâlin n'ola vahþetten

    6. Sen zâtýný bilmezsin Ýrfân ile dolmazsýn Bunda aný bulmazsýn Hâsýl ne o vuslattan

    7. Hulûsî koyup varýn Terk eyleyüben ârýn Yârin ile pâzârýn Kur kurtul o kesrettet

    Gazelin AAçýklamasý

    1. Eðer sâhibi olduðun, kölesibulunduðun bu benlikten sýyrýlacakolursan, âlemdeki görebildiðin herþeyde, o yegâne sevgilinin yani Al-lah Teâlâ’nýn tecellîsinin olduðunu

    görürsün. Buna senin aslýn bile de-lil olarak yeter.

    2. Sen kendine göre bir þeyeniyetlenmiþsin. Benlik de seni bað-lamýþ durumda. Sen en iyisi gön-lünde beslediðin muhabbetleri kesat da hakîkî sevgiliyle ünsiyet kur-maya bak.

    3. Ýnsan bir takým sýrlara ve nur-lara sahip olduðu gibi bir takýmmaddî unsurlara, baðlara da sahip-tir. Özellikle dünya ve içindekiimkânlara baðlýlýðý daha da çoktur.Eðer insan benlikten kurtulamazsa,papazlarýn belindeki kuþak gibi olandünya baðýný koparmazsa kâmil in-san olamaz.

    4. Sen, dolunay gibi ýþýk saçanbir kiþi, hattâ güneþle beraber olur-sun. Baþýn göklere ulaþýr, yücelirsin.Böylece Yüce Allah'ýn sevgisinemazhar da olursun. Ancak bu mer-tebelere ulaþmak, seni Allah'tan ay-rý düþüren þeylerden uzaklaþmana,

    gurbetten kurtulmana baðlýdýr.

    5. Dünyaya zînet veren bütün

    bu eþyalara bakacak olursan, hepsi-

    nin Allah'ýn emrinde olduðunu an-

    larsýn. Buna raðmen ne yazýk ki,

    bütün mahlûkattaki hikmeti anlaya-

    rak kendi özüne dönüp, vahþîlikten

    kurtulmuyorsun.

    6. Eðer bütün bunlara raðmen

    kendini bilip irfân ile içini doldura-

    mazsan ve bu dünyada Allah'a yö-

    nelemezsen, kýyâmetteki vuslattan

    ne elde edersin.

    7. Ey Hulûsî! Bu varlýðý da bu

    çekingenliði de býrakarak hakîki

    dost olan Allah Teâlâ ile iyi bir pazar

    kur da bu kesret sýkýntýsýndan kur-

    tul.

    Somuncu Baba

    Üns, kelime olarak alýþkanlýk,yakýnlýk kurmak anlamlarýna gelir.Biraz daha geniþ anlamýyla birisineyakýn olmak, birisinin arkadaþlýk vedostluðunu kazanmak demektir.Tasavvufî anlamý ise, insanýn kalbiniAllah'ýn sevgisiyle doldurmasý, heran ve mekânda O'nun varlýðýný his-setmesidir. Çünkü O, yâr-ý hakîkî,gerçek dosttur.

    Ýnsan en çok kimi severse onunistekleri doðrultusunda hareketeder. Hatta günlük hayatta yeme-sinde, içmesinde, kýlýk-kýyâfetlerin-de, davranýþlarýnda hep onun tesiriolur. Onun gibi olabilmek, onundaha çok sevgisini kazanmak, onumemnun edebilmek için, tercihle-rini yaparken sevdiðinin arzu ve is-teklerini göz ardý edemez. Ýþteböyle davranmaya ünsiyet kurmadiyoruz.

    Müslüman neyle ve kiminle ün-siyet kurmalýdýr? Mü'minûn Sûresi,115. âyette: "Sizi sadece boþ yere

    yarattýðýmýzý ve sizin hakikaten hu-zurumuza geri getirilmeyeceðinizimi sandýnýz?" buyrulmaktadýr. Diðerbir ayette de, "Andolsun, insaný bizyarattýk ve nefsinin kendisine fýsýl-dadýklarýný biliriz. Biz ona þah da-marýndan daha yakýnýz." (Kâf Sûre-si, 16) denilmektedir. Rabbimiz bi-ze þah damarýmýzdan daha yakýnve bir gün huzuruna çýkýp hesapvereceðimize göre esas ünsiyet ku-rulmasý gereken, kendisine yakýnolunmasý gereken, istek ve emirle-rine uyulmasý gereken AllahTeâlâ’dýr. O halde dünyadan vedünya varlýklarýna olan aþýrý muhab-betten sakýnýp, Allah'la âþinâ olmalý,Onun hakikî dostlarýyla beraber ol-malýdýr. Çünkü ünsiyet kurbiyyetgetirir. Aksi takdirde insan gurbettekalýr. Bundan dolayý insan, kendisiniAllah'tan ve O’nun yolundan alýko-yan ve de O’nun hoþlanmadýðýþeylerden uzak durmalýdýr.

    Hulûsî Efendi bu manzûmesin-

    de, Cenâb-ý Hakk'la ünsiyet kur-mak, bunun için benlikten kurtu-lup, gönlü bazý kötü düþünceler-den arýndýrmak gerektiðine iþaretetmektedir. Böyle yaparsa insanýn,benlikten, bencillikten, kötü niyet-lerden, gurbetten, vahþilikten kur-tulup Allah'la ünsiyet kurabileceðin-den söz etmektedir.

    1. Görsen görünen her yan Cânân yüzüdür ey cân Aslýn sanadýr burhân Geçsen bu hüviyetten

    2. Tutmuþ yolunu niyyet Hem kayd-ý enâniyyet Tut yâr ile ünsiyyet Geç gayr ile niyetten

    3. Envâr denilen sensin Esrâr denilen sensin Zünnâr denilen sensin Geçmezsen eniyyetten

    Prof. Dr. Mehmet AKKUÞ*Hulûsi Kalb’den

    Yâr Ýle Ünsiyyet Kurmak

    *Ankara Ü. Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi

  • Hakk'ý Temâþâ Geleneði: Fenâ ve Bekâ

    Doç. Dr. Kadir ÖZKÖSE*Sûfi Perspektif

    Mart / 2006 2322 Somuncu Baba

    Fenânýn MMertebeleri

    1. FFenâ ffi’þ-þþeyh: Müridin kendihuylarýný yok edip pîrinin huylarýnabezenmesi demektir. Günbegün, es-ki alýþkanlýklarýný kendi irade ve deðer-lerinin kabuðunu kýrýp atmasýdýr. Sahipolduðu psikolojik ve fizyolojik erdem-lerle mürþidinin, dönüþüm için birmotor vazifesi gördüðünü bilmesidir.Müridin ahlâkî olgunluða kavuþmasýn-da, teslimiyeti, ihlasý, aþký ve þevki di-namik ve müteharrik bir güçtür. Mür-þid ise hakikat ve insaniyetin ideal ka-rakterlerini temsil eden önemli birunsurdur. Kâmil bir mürþide bendeolan mürid, ona benzemek suretiylebirçok muzýr davranýþ ve huyunu terkeder. Gurur, kibir, hýrs, hiddet ve ken-dini beðenme hastalýklarýndan kurtu-lur. Müridin mürþidinde fenâ bulmasý,kiþilik ve karakter dokusunun ortadankalkmasý ile deðil aþk ve irade yolu ile-dir. Mürit ile mürþidi arasýndaki irtibatgenellikle sakin ve sözsüzdür. Bu irti-bat boyunca, tedrici bir münasebet,bir bütünlük oluþur. Bu ise hem der-viþin hem de pîrin þefkat ve manevi-yatýný artýrýr.

    Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî(ö.672/1273), Mesnevî’nin beþincicildinde, sevgilisine karþý göstermiþ ol-duðu fedakarlýkla övünen bir aþýðý an-latýr: Aþýk sevgilisine yapabileceði baþ-

    ka bir þeyin olup olmadýðýný sorar.Sevgilisi, çok önemli bir þey dýþýndaher þeyi yaptýðýný söyler:

    Çok önem-li olan nedir? diye sorar aþýk.

    “Ölmek (fani olmak) ve yokluk” di-

    ye karþýlýk verir sevgili. Ve devam eder:

    Bütün yaptýklarýn senin yokluðun-dan ziyade varlýðýnýn birer göstergesi-dir. Öl, eðer hayatýný feda etmek isti-yorsan. Öl ki, mutlak varlýðý bulasýn,Þanýn ebediyen bâkî kalsýn.4

    Somuncu Baba

    Tasavvufî anlamda tevhid, sûfîninAllah’ý birlemesi ya da kendi beþerî sý-fatlarýndan sýyrýlarak ilahî sýfatlarla do-natýlmasýdýr. Bu çerçevede karþýmýza,sûfîlerin baþtan beri kullandýklarý iki te-mel kavram çýkmaktadýr: Fenâ veBekâ. Fenâ ve bekâ konusu, tasavvufilminin en hassas konularýndan biridir.Fenâ ve bekânýn bir hâl mi yoksa birmakam mý olduðu hususu, sûfîler ara-sýnda sürekli tartýþýlmýþtýr. Tasavvufî ha-yata giren mürit, bir mürþidin gözetimve denetimi altýnda, kabiliyetine göredeðiþen bir süre içinde çeþitli riyâzetve mücahedelerle nefsini terbiyeeder. Bu terbiye ve tezkiye sonucun-da ulaþýlan noktaya “fenâ-bekâ” adýverilir. Bu terimleri “sekr-sahv”, “cem-tefrika” ve “gaybet-huzur” terimleriy-le ayný anlamda kullanan sûfîler devardýr.1 Tasavvuf düþüncesinde tev-hidle baþlayan anlayýþ, fenâ nazariyesiile geliþmekte ve “Ene’l-Hak” noktasý-na ulaþmaktadýr. Bir baþka deyiþle,tevhid, fenâ ve vahdet-i þuhudla geli-þen bu his ve sezgi, vahdet-i vücuda

    kadar uzanmaktadýr.2

    Ýlk dönem sûfîleri daha çok ahlâkîve psikolojik fenâ olgusu üzerindedurmuþlardýr. Bu anlayýþa göre,

    Ýlmin ortaya çýkmasý bekâ, cehâle-tin yok olmasý fenâ;

    Taâtýn ortaya çýkmasý bekâ, ma’sý-yetin yok olmasý fenâ;

    Zikrin ortaya çýkmasý bekâ, gafle-tin ortadan kalkmasý fenâ,

    Kulun öðrendiði ilim ve ma’rifetsayesinde inâyet-i ilâhiyyeyi görmeduygusunun ortaya çýkmasý bekâ,kendi hareketlerini görmekten fânî ol-masý fenâ demektir.3

    Biz bu makalemizde fenânýn mer-tebelerini ele alacaðýz. Bir sonraki yazý-mýzda ise fenânýn belirtilerini, fenâ hâli-nin sürekli olup olmadýðýný, fenâ hâlininkesbî mi, yoksa vehbî mi olduðunu,fenâ hâlindeki bir þeyhin irþada mezunolup olmadýðýný, sûfîlerin tarihî süreçiçerisinde benimsediði fenâ ve kuram-larý ile fenâ imgelerini ele alacaðýz.

    * Cumhuriyet Üniversitesi Ýlahiyat FakültesiTasavvuf Anabilim Dalý Öðretim Üyesi

    “Müridin ahlâkî ol-

    gunluða kavuþma-

    sýnda, teslimiyeti,

    ihlasý, aþký ve þevki

    dinamik ve müte-

    harrik bir güçtür.

    Mürþid ise hakikat

    ve insaniyetin ideal

    karakterlerini temsil

    eden önemli bir un-

    surdur.”

    “Kulun öðrendiði ilim ve ma’rifet sayesindeinâyet-i ilâhiyyeyi görme duygusunun

    ortaya çýkmasý bekâ, kendi hareketlerinigörmekten fânî olmasý fenâ demektir.3”

  • Bu ölüm fizikî ölümden ziyademecâzî bir ölümdür. Ölmeden önceölme sürecini gerçekleþtirmektir. Kö-tü huylarýn yok olmasýný saðlamaktýr.Þehevî, nefsanî ve hayvanî duygularýnbastýrýlmasýdýr. Mürþidde fânî olmak,parça parça bir benlikten kurtuluppîrin kâmil ve vuslata ermiþ varlýðý ilebütünleþmektir.

    Müridin mürþidinden istifadesi,teslimiyeti oranýndadýr. Teslimiyet þu-urunu Þiblî (ö.334/945) þöyle beyanediyor:

    “Nuri’yi görmeye gittim. Rabýta-daydý. Öyle hareketsizdi ki, saçý bilekýmýldamýyordu. Sordum:

    - Böyle derin bir rabýtayý kimdenöðrendin?

    - ‘Fare deliðini bekleyen bir kedi-den. Kedi benden daha hareketsizdi.’dedi.” 5

    Bayezid’in baþýndan geçen þu olayda tasavvufi eðitimde iradeye râm ol-

    manýn, kayýtlardan kurtulmanýn, he-defe sýmsýký sarýlmanýn ve kiþinin þey-hinde gark oluþunun bir göstergesidir:“Bayezid þeyhinin huzurunda bulu-nurken, þeyhi birden:

    - Bayezid penceredeki kitabý banagetir? der.

    - Pencere mi? Hangi pencere? di-ye sorar Bayezid.

    - Neden? der þeyhi “Bu kadar za-mandýr buraya geliyorsun da pence-reyi görmedin mi?”

    Hayýr dedi Bayezid. “Pencere ilene iþim olur ki? Önümde iken, gözümsizden baþkasýný görmez. Buraya etra-fý seyretmek için gelmiyorum.”

    Artýk der hocasý. “Bistam’a geridön. Vazifen tamamdýr.”6

    2. FFenâ ffi’r-rresul: Resulde fani ol-mak demektir. Resul kelimesi, Allah’ýnbütün peygamberlerini, velilerini vegeçmiþ büyük mürþidlerini simgeler.

    Ayrýca Hz. Muhammed(sav)’in ev-rensel karakteristiðine de iþaret eder.Ýnsanî sýfatlarýn peygamberin sýfatlarýn-da yok olmasý demektir. Fenâ fi’r-resûl, fenâ fi’llah makamýnýn eþiðidir.Çünkü Hz. Peygamberi sevmek Al-lah’ý sevmenin ön þartýdýr.7

    Teslimiyet, kabiliyet ve manevî ih-sana baðlý olarak, öyle bir an gelir ki,sûfî artýk þeyhinin karakteristiðindençýkmaya hazýrdýr. Þeyh, derviþin ileribir vuslat için hazýr olduðunun ve ken-disinin yetersizliðinin farkýna varýr. Pîr,hiç tereddütsüz müridi, seyr u sülu-kunda tek baþýna gitmeye teþvik eder.Sûfî bazý korku ve sýkýntýlarla yolunadevam eder. Pîrine duyduðu gereksi-nim gittikçe azalýr. Zamanla, geçmiþte-ki ve bugünkü bütün kamil insanlarda,özellikle Peygamber Efendimizde faniolur ve onlarýn karakterlerini alýr.8

    3. FFenâ FFi’llah - FFenâu’l-FFenâ: Be-þerî sýfatlarýn Hakk’ýn sýfatýnda kaybol-masý demektir. Kulun beþerî vasýflar-dan ve aþaðý arzulardan sýyrýlýp ilâhî va-

    sýflarla donanmasýdýr. Allah’a koþup sý-ðýnmasýdýr. “O hâlde Allah’a koþun.Çünkü ben, size O’nun katýndan (gel-miþ) açýk bir uyarýcýyým.”9 Kulun fâili-yet þuurunu kaybetmesi, “abd”ýn ye-rine fâil olarak Allah’ýn geçmesidir. Ku-lun fiili görmemesidir. Bu hâlde kulunyerine Allah kâim olur; Allah görür,Allah duyar ve Allah tutar. Kul, Allah ileo kadar meþgul olur ki nihayet “ben-lik” bilincini kaybeder. Fenâ hâlindekikul, bazý beþerî sýfatlarýndan kurtulursada beþeriyet sýfatýndan tamamen çýk-maz.10

    Allah Teâlâ buyurmuþtur: “Yeryü-zünde bulunan her canlý yok ola-cak.”11 Fânî olmanýn ilk alâmeti, Al-lah’ýn zikrinin gelmesiyle dünya veâhiret hazzýnýn gitmesidir. Kendisininzikr-i ilâhî’ye olan yöneliþi sýrasýnda zi-kir hazzýnýn da gitmesi ve zikr-i ilâhî’yigörmez olup Allah hazzý ile kalmasý(bekâ), sonra burada kendine âit birpay görüp Allah’tan gelen nasibin degitmesi ve nihayet kendine ait bir gör-me duygusuyla kendine ait varlýk iddi-asýnýn da yok olmasýyla fenâ ender-fenâ ve bekâ ender-bekâ hâli üzerekalmasýdýr.12

    Bu özelliklerinden dolayý “Fenâ fi’l-lah”, fenânýn en yüksek mertebesidir.Fenâya erme þuurunun kaybolmasýy-la ulaþýlýr. Bu halde sâlik, Hakk’ýn tecel-lilerini müþahedenin cezbesi içindedir.Bu safhada sûfî bütün vasýflarýný terkeder ve Hakk ile bir bütün olur. Buhâl, Fenâ fi’l-Fenâ olarak bilinir. Sûfî,fenânýn farkýnda olmaz ve onunla ilgi-lenmez; Fenâdan da fani olur. Fanivarlýðý, Hakk’ýn varlýðý içinde kaybolur.Fenâ fi’l-fenâ inkarýn inkarýdýr. Varlýkyokluk, ben sen ikilemi ortadan kalkar.Nur her tarafý kaplar.

    Mantýku’t-tayr isimli eserinde At-tar þunlarý yazar:

    Var oluþ ya da yok oluþ ile ilgilendiði-niz sürece

    Bu yolda bir adým ileri gidebilir misi-niz?

    Yok olun, varlýðýnýzý Hakk’tan alanadek.

    Nefsinizle uðraþtýðýnýz sürece

    Vücud-u Mutlak size nasýl ulaþsýn

    Tevazu ve yokluk içinde erimedikçe

    Vucud-u Azim’den hakikat nasýlalýnsýn?13

    Fenâ fi’llah kiþide sevinç ve mutlu-lukla birlikte güven duygusu meydanagetirir; mürid bu hâlin manevi sarhoþ-luðuyla huzura kavuþur. Zira, Ýbrahimb. Þeyban Kýrmisini (ö.?) bu gerçeðiþu þekilde ifade eder: “Fenâ ve bekâilminin medarý, vahdâniyetin hâlis,ubûdiyetin ise sýhhatli olmasýdýr. Böy-le olmayan fenâ ve bekâ safsatadýr,zýndýklýktýr.”14

    4. BBekâ Bi’llâh: Fenânýn son safha-sýdýr. Devamlýlýk, hayatîlik ve ebedîlikanlamýna gelir. Bütün mahlukatla veHakk ile bir bütün olmak demektir.Kulda kötü huylarýn yerini iyilerinin al-masý, kendi sýfatlarýnýn yerine ilâhî sý-fatlarýn geçmesidir. Nefsinden fânîolan, Hakk ile bâkî olur. Bekâda fenâhâline göre bir bilinç hâli vardýr.15 Var-lýða yokluk ile ulaþmaktýr. Sûfî bu ma-kamda varlýðýn en üst mertebesineulaþýr. Bu safhada, sûfî, nefsinden, ikilikçýkaran bütün huylarýndan kurtulur veMutlakiyete ulaþýr. Kendisiyle, diðer

    mahlukatla ve Hakk ile tam bir âhenkiçindedir. Câmî þöyle der:

    “…ve nefsi ve Maþuk’u birbirininaynasýnda gör.

    Maþuk’un aynasýnda, sûfî, nefsinigörür.

    Nefsinin aynasýnda ise Maþuk’unsýfat ve þuunatýný…”16

    Tasavvuf þiirinde ayna, ruhun arýn-masýnýn ve nefsin öldürülmesinin birsimgesidir. Gülþen-i Râz isimli eserin-de 13. yüzyýl sûfîlerinden Þebusterîbu mecaziliði þöyle betimlemektedir:

    Yokluk Mutlak Varlýðýn ayinesidir.

    Allah nurunun aksi yoklukta görünür..Yokluk ayinedir, alem o ayinedeki akis;Ýnsan da o aksin gözü gibidir.Ayinenin karþýsýndaki ise o gözün için-de gizlenmiþtir.Sen ayinedeki aksin gözüsün, Allah ogözün nuru,GözbebeðiAllah bu gözle o gözbebeði olan nuru,Bu gözle kendi kendisini görür.Âlem insan olmuþtur, insan da âlemBundan daha temiz daha güzel bir an-layýþ da olamaz.Bu iþin aslýna iyice bakarsan anlarsýn ki,Gören de O’dur, göz de O, görünende O.17

    Mart / 2006 2524 Somuncu BabaSomuncu Baba

    Dipnotlar:

    1- Ebû Bekir Muhammed el-Kelâbâzî, et-Taarrufli-mezhebi ehli’t-tasavvuf, tah. Mahmud Eminen-Nevevî, el-Mektebetu’l-Ezheriyyetu li’t-Turâs,Kahire 1992, 149.2- Mustafa Kara, Derviþin Hayatý, Sûfînin KelâmýHal Tercümeleri-Tarikatlar-Istýlahlar, Dergâh Ya-yýnlarý, Ýstanbul 2005, 87.3- Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî, el-Luma’, tah. Ab-dulhâlim Mahmud-Abdulbaki Sürur, Dâru’l-Kutu-bi’l-Hadise, Kahire 1960, 284; Ali b. OsmanHucvirî, Keþfu’l-Mahcûb, arb.ter. Mahmud Ah-med Mâdî Ebu’l-Azâim, thk.Ýbrahim Dessûkî Da-ru’t-Turâsi’l-Arabi, Kahire 1974, 291.4- Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî, çev.Vele-de Ýzbudak, haz.Abdülbaki Gölpýnarlý, MEB Ya-yýnlarý, Ankara 1998, V/103-104.5- Muhammed Ecmel, “Sûfî Ruh Bilimi”, Sûfî Psi-kolojisi Bednliðin Ruhu, Ruhun Bilgeliði, yay.haz.Kemal Sayar, Ýnsan Yayýnlarý, Ýstanbul 2000, 102-103.6- Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya, ter.Süley-man Uludað, Erdem yay., Ýstanbul 1991, 195.7- Âl-i Ýmran, 3/31.

    8- Ecmel, “Sûfî Ruh Bilimi”, Sûfî Psikolojisi, 97.9- Zâriyât 51/50.10- H.Kâmil Yýlmaz, “Tasavvufla Ýlgili Soru ve Ce-vaplar”, el-Lüma’, Ýstanbul 1996, 524.11- Rahman 55/26.12- es-Serrâc, el-Luma’, 285.13- Feridüdin Attâr, Mantýku’t-Tayr –Kuþdili-,ter.Yaþar Keçeci, Kýrkambar Yayýnlarý, Ýstanbul1998, 368.14- Ebu’l-Kasým Abdülkerim el-Kuþeyri, er-Risâletu’l-Kuþeyriyye fi Ýlmi’t-Tasavvuf, Haz.Ma’rufZerrik, Ali Abdulhamid Baltacý, Daru’l-Hayr, Bey-rut 1993, 425; el-Hucvirî, Keþfu’l-Mahcûb, 294;Ebû Hafs Þihâbuddîn es-Sühreverdî, Avârifu’l-maârif-Tasavvufun Esaslarý, ter. H.Kâmil Yýlmaz-Ýrfan Gündüz, Ýstanbul 1990, 647. 15- Yýlmaz, “Tasavvufla Ýlgili Soru ve Cevaplar”,el-Lüma’, 524.16- Ecmel, “Sûfî Ruh Bilimi”, Sûfî Psikolojisi, 98.17- Þebüsteri, Gülþen-i Râz, Sadýk Yalsýzuçanlar,Timaþ Yayýnlarý, Ýstanbul 1999, 50-51.

    *Cumhuriyet Ü. Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi

  • Mart / 2006 2726 Somuncu BabaSomuncu Baba

    Çocuklarýn, cemiyete faydalý veyahut zararlý bir uzuvolarak yetiþmelerinde baþlýca âmil ana ile babadýr. Çünküçocuk, içtimai, sýhhi, ahlâkî bir çok hastalýklarý ana ile baba-dan miras alýr.

    Bir çocuðun ailesine, ulusuna hayýrlý veya hayýrsýz bireleman olmasý her þeyden evvel aldýðý terbiyeye baðlýdýr.Bunun içindir ki, Peygamberimiz Efendimiz: "Çocuklarýný-za ikram ediniz, iyi bakýnýz, terbiyelerine çok dikkat ediniz,onlarý güzel terbiye ediniz, onlara muhtaç olduklarý þeyle-ri öðretiniz; yüzücülük, atýcýlýk gibi hayati idmanlarý belleti-niz, onlarý helâl rýzk ile besleyiniz." buyurmuþtur. Tahsil ve terbiyesine dikkat ve ihtimam olunan bir ev-

    lat hem ailesinin þerefini yükseltir, hem de ulusunun kuv-vetini artýrýr. Terbiyesi noksan olan bir evlat hem kendi na-mýný kirletir, hem ailesinin yüzünü karartýr, hem de beþeri-yetin baþýna bir bela kesilir."

    Sözü tam buraya gelmiþti ki, hanýmý Hacý Naciye Ha-ným;

    -Efendi, çocuklarla güzel sohbet ediyorsun. Yavrularýnsýkýntýlarýný daha çok çeken annelerdir. Siz evde bulunma-dýðýnýz zaman çocuklara babalarýnýn yokluðunu aratmaya-cak derecede ilgileniyorum. Peki anneler için müjdeleryok mudur?

    Hulûsi Efendi tebessüm etti, Naciye hanýmýn sorusunucevapladý, onun da gönlüne huzur gülleri serpti.

    "Çocuklarýmýza güzel bir Ýslâm terbiyesi vermekle sa-dece onlarýn istikbalini, istikbaldeki saadetlerini hazýrlamýþve milletimizin kuvvetine yardým etmiþ olmakla beraber,ahiretimiz için de büyük bir hazýrlýk yapýyoruz demektir.

    Yaþadýðý topluma faydalý hizmetlerde bulunan HulûsiEfendi (k.s) ayný zamanda iyi bir aile reisi örnek bir baba idi.Zamanýnýn büyük bir bölümünü hayýr hizmetlerine ayýrdý-ðý için bazý zaman þehir dýþýna seyahatlere çýkýyordu. Ev-de bulunduðu zamanlarda akþamlarý sýk sýk çocuklarýný et-rafýna topluyor, onlarla ilgileniyor, sorularýný cevaplýyor,derslerine yardýmcý oluyordu.

    Küçük kýzý Aiþe Haným ilkokul 5. sýnýfa gidiyordu. O günöðretmen herkes babasýnýn mesleðiyle alâkalý bilgileri öð-renerek gelmesini istemiþti. Aiþe Haným, babasý HulûsiEfendiye;

    -Babacýðým siz imamlýk yapýyorsunuz. Ýmamýn vazifele-ri nelerdir?Siz söyleyin ben yazayým dedi. O da cevapladý,yaz kýzým dedi.

    Ýmamýn Vazifeleri:

    1- Beþ vakit namazý vaktinde kýldýrmak, camiyi açýpkapatmak.

    2- Cuma ve bayram namazlarýný kýldýrmak, hutbe-yi okumak.

    3- Hazýrlanan cenaze namazýný kýldýrmak.

    4- Ýsteyene Kur'an kursu özel talimatýna göre iste-yenlere Kur'an öðretmek.

    5- Ramazan ve mübarek günlerde cemaate Kur'anokuyup, gereken bilgiyi vermektir.

    Aiþe haným çok memnun olmdu, babasýnýn söyledikle-rini defterine yazdý. Bu defa lise 1. sýnýfa giden oðlu Ahmet

    Þemsettin Efendi, ertesi günkü sýnav için ders çalýþýyordu.Din dersinde anlatýlan aile mefhumunu bir de babasýnýn di-linden dinlemek istedi. Biraz utangaç bir tavýrla;

    -Efendi baba, aile terbiyesinin önemini siz bizzat yaþa-yarak bize öðretiyorsunuz zaten. Yarýnki sözlü sýnavda ko-laylýk saðlamasý açýsýndan anlatýrsanýz çok faydasý olur de-di. Hulusi Efendi bir baba þefkatiyle anlatmaya baþladý:

    Aile MMilletin TTemelidir

    Milletlerin temeli ailelere dayanmaktadýr.

    Aile: Anne, baba, çocuk, büyükanne ve büyükbaba-dan teþkil olan en küçük insan topluluðudur. Milletlerin te-meli aileye dayanmaktadýr.

    Bu ailelerin bir araya gelmesinden köyler, nahiyeler ka-sabalar ve þehirler meydana gelir.

    Müslümanlýk nazarýnda çocuklar dünyanýn en güzel, enhayýrlý varlýðýdýr. Evin bereketidir. Cennet kokularýndan birkoku ve Allah'ýn bir hediyesidir. Allah'ýn ihsan eylediði buhediyeye karþý þükretmek ana ile babaya düþen bir vazife-dir, bir borçtur.

    Her baba ve ana bundan mes'uldür. Bu mes'uliyettenkurtulabilmek için, Allah'ýn ihsan eylediði bu hediyeyi terte-miz muhafaza etmek, arýzasýz büyütmek, bunlara dinini,dünyasýný öðretmek, Allah'ýný, kitabýný belletmek, dünya veahirette mes'ül olacak bir þekilde hazýrlamak lazýmdýr. Ço-cuklarýn terbiyesini ihmal eden onlara bakmayan babalarve analar hem Allah yanýnda hem cemiyet nazarýnda suç-ludur.

    Babanýn Dilinden

    Musa TEKTAÞEdebiyat

    “Müslümanlýk nazarýndaçocuklar dünyanýn engüzel, en hayýrlý varlýðýdýr.Evin bereketidir. Cennetkokularýndan bir koku veAllah'ýn bir hediyesidir.Allah'ýn ihsan eylediði buhediyeye karþý þükretmekana ile babaya düþen birvazifedir, bir borçtur.”

  • Mart / 2006 2928 Somuncu BabaSomuncu Baba

    Dünyada iken çocuklarýmýzý güzel birþekilde terbiye etmek, onlara müslü-manlýðýný belletmek, dünyasý için la-zým olanlarý öðretmek, kendi ahireti-mizi mamur etmek demektir. Pey-gamberimiz (s.a.v) ne buyuruyor:"Hangi bir ana evinde oturur ve ço-cuklarýnýn terbiyesi ile uðraþýrsa o anacennette benimle beraberdir." Nemutlu böyle analara! Ne mutlu sana."

    Oðlu, Hamidettin Efendi orta 3.sýnýfa gidiyordu, onun da bazý dersnotlarýna ve bilgilere ihtiyacý vardý. Busorularýn cevabýný en iyi babasý verir-di. Hamidettin Efendi ders kitabýnda-ki çalýþma sorularýný sordukça cevap-larýný birer birer almaya baþlamýþtý.

    Efendim, "Devletlerin idare þekli"nasýldýr diye bir soru vardýr. Bunu na-

    sýl cevaplamak gerekir:

    Bayrak SSevgisi

    Hazret önce devletin önemineiþaret ederek, Ýhramýcazâde pir efen-dimiz, bir sohbetlerinde; "Benimbayraðým gibi bayrak, benim devle-tim gibi devlet yoktur." buyurmuþlar-dýr, dedi. Sonra soruyu izah etti:

    Dünya üzerindeki devletlerde üççeþit idare þekli vardýr.

    1- Mutlakiyet,

    2- Meþrutiyet,

    3- Cumhuriyet; bunun isminedemokrasi de denir.

    1- Mutlakiyet: Bu idare þekli mut-lak bir idaredir, yani bir kral yalnýz ba-þýna memleketi idare eder.

    2- Meþrutiyet: Bu idare þekli isekralýn yanýnda milletin seçtiði meclisbulunur. Ýran'da Ýngiltere'de olduðugibi.

    3- Cumhuriyet: Milletin seçtiðimebuslar devleti idare eder. Bunamilletin kendi kendini idaresi denir.Yurdumuz cumhuriyetle idare edilir.

    Hamidettin Efendi bir yandandefterine bu anlatýlanlarý yazarken,Hulusi Efendi'de kendi el yazýsýylaOsmanlýca olarak kendi not defterinebu satýrlarý kaydediyordu.

    Gözünün nûru oðlu, ikinci bir so-ru daha sordu.

    “Yurdumuzun Ýdari Taksimatý na-sýldýr?”

    Hulusi Efendi þöyle cevapladý:Yurdumuzda kýrk binden fazla köyvardýr. Köyleri muhtar idare eder. Ýki-bine yakýn nahiye merkezleri vardýr.Nahiyelerin en büyük idari amiri Na-hiye Müdürü'dür. 475 tane kaza var-dýr. Kazalarý da kaymakam idare eder.Kazalar vilayetlere baðlýdýr. Vilayetinen büyük âmiri validir. Yurdumuzda67 tane vilayet vardýr. Bu vilayetlerbaþþehrimiz Ankara'ya baðlýdýr.

    Ders kitabýndaki sorular ayný za-manda yaþanýlan devrin durumunusatýrlara kaydedilmesini saðlýyordu.Hamidettin Efendi üçüncü soruyu dasordu;

    "Efendim, Türkiye Büyük MilletMeclisi ne gibi görevler yapar?"

    Bir baba olarak, þefkat ve merha-metle yavrularýnýn merakýný gideri-yordu:

    "Yurdumuzda dört yýlda bir ser-best seçim yapýlarak milleti temsiledecek milletvekilleri seçilir. BunlarAnkara'da Büyük Millet Meclisi bina-sýnda toplanýrlar.

    Bu meclis iki gruptan ibarettir. Se-nator ve Milletvekili. Toplam; 175 se-nator 450 tane milletvekili vardýr. Bü-yük Millet Meclisi aralarýndan bir Re-is-i Cumhur seçer. Bu seçim 7 sene-de bir yapýlýr. Seçilen Reis-i Cumhurmilletvekilleri arasýdan bir Baþbakanseçer. Baþbakan kendisi ile çalýþacakbakanlarý seçer. Çalýþma programýnýhazýrlar, meclise sunar. Meclis bunukabul ederse hükümet kurulmuþolur.

    Hükümetimiz bir Baþbakan ve 23tane bakandan meydana gelir. Diya-net Ýþleri Baþkanlýðý Devlet Bakanlýðý-na baðlýdýr.

    Kanun yapma yetkisi, Türkiye Bü-yük Millet Meclisinindir. Burdan çýkar-týlan kanunlar Anayasaya aykýrý ola-maz. Aksi takdirde Anayasa mahke-

    mesi bu kanunlarý iptal eder."

    O akþam evlatlarýnýn derslerineyardýmcý olan Hulûsi Efendi, onlarlaçok güzel saatler geçirmiþti. Örnekbir baba olarak hem derslerine yar-dýmcý olmuþ, hem de aile birliði içeri-sinde evlatlarýnýn yetiþmesi için çabagöstermiþti.

    Babanýn DDilinden ÖÖðütler

    Sohbetini þu þekilde devam ettir-di. Sevgili Peygamberimiz: "Hiçbir ba-ba çocuðuna güzel terbiyeden dahadeðerli bir miras býrakamaz" buyur-maktadýr. Babanýn evladýna nasihatýçok mühimdir. Dinimizin emri olanbu güzellik edebiyatýmýzda da çok yeralmýþtýr. Eserlerini severek okuduðumUrfalý þair Nabi, Hayriye adlý öðüt ki-tabýnýn yazýlýþ sebebini açýklarken ev-ladýna da hususi þu tembihlerde bu-lunmuþtur:

    "Ey isteklerimin sevinç artýran çe-raðý! Ey Aziz ve Celil olan Allah'ýn ba-ðýþý oðul! Çok þükür soyun yücedirve baban ile atalarýn da ilim ile yüksel-miþlerdir. Ey Allah'ýn yarattýðý! Soy iti-bariyle soylusun. Soylu kiþiler de el-bette hata etmezler. Bendeki özellik-lerin ve þahsî erdemlerin hepsi sendeaynýyla mevcud. Sende methedile-cek ahlâk çoktur ve çok þükür ben deo bakýmdan zararda deðilim. Bunlar-dan biri güzel yaratýlýþýnýn korkusudur.Edebe dair alâmetler ise sende yara-týlýþtan mevcut... Baþýn bunaldýðý za-man imdada çaðýrsan Allah'ýn bir fey-zi olarak o sana eriþir. Sendeki kabili-yet özel çalýþmaya gerek býrakmaz.Allah seni daima mesut etsin ve tabiîbir hayat üzerinde ömrünü sürdür-sün. Lâkin babanýn bu söyledikleri deevlâdýna fazladan bir tesirde bulun-sun. Kulaklarýna bir küpe olsun diyeve sana akýllýca bir sermaye olmasýiçin...

    Bir nasihat manzumesi yazdým kigönül gözümü sevdirsin. Kaleme na-

    zým elbisesini giydirince adýný daHayrî-Nâme koydum. Bunlar saye-sinde yücelik eliyle canýný koruyasýnve gönle raðbet ederek kaba kuvvetibaðlayasýn!

    Ey babasýnýn caný! Ýstediðim, bun-larýn her zaman kulaðýnda küpe ol-masýdýr. Dilerim ki bunu, canýndanda nazik tutasýn ve bir an bile aklýndançýkarmayasýn! Bunun feyzi mahþergününe dek yürürlükte olsun ve hemseni hem de baþkalarýný kuþatsýn. Ta kibu manevî gýda sofrasý açýlsýn. Bu ni-metten sen de yiyip istifade edesin ve"Babamýn yadigârýdýr" diye anasýn.Böylece ben ölünce lûtfunla ruhumuþad edesin ve bir dua ile beni daimahatýrlayasýn."

    Þeyh Sâdî'de Gülistan adlý eserin-de çocuklarýna þöyle seslenir:

    "Caným Çocuklarým! Hüner öð-reniniz çünkü dünyaya güven olmazve mevki þehrin kapýsýndan dýþarý çýk-maz. Para pul ise, saldýrýya uðrar, yahýrsýz götürür yahut sahibi azar azaryeri bitirir. Ama hüner akan çeþme gi-bidir, yaþayan bir devlettir. Hüner sa-hibi nereye gitse itibar görür, baþ tacýedilir. Hünersiz kiþi gittiði her yerdedilenmeye mecbur olur, sýkýntý çe-ker."

    O gün Perþembe akþamýydý. Cu-ma gününün hutbesini hazýrlayanhazret, konunun bütünlüðüyle müte-nasip olarak, çocuklarýna þöyle bu-yurdu:

    Cenab-ý Allah bir kudsi hadisindeHazreti Musa Aleyhisselam'a hitapedip buyurmuþlar ki:

    "Ey Peygamberim! Evvel nefsinetatbik et. Nefsin onu kabul ederse onasihati halka da bildir. Yoksa kendiniþlemediðin bir þeyle halka öðüt verir-ken benden utan."

    Hz. AAli’den HHz. HHasan’aHa BBana HHa SSana

  • Mart / 2006 3130 Somuncu Baba

    Yarýn Cuma hutbesinde okumaküzere, Hz. Ali Efendimizin Hz. Ha-san (r.a) Efendimize öðütlerini hazýrla-mýþtým. Þimdi ben kendi evlatlarýma,sizlere bunu bir okuyayým da yarýncemaatin huzuruna öyle çýkayým.

    Sonra hutbeyi okudu:

    Hazreti Ali keremallahu vechehazretlerinin mahdumu mükerrem-leri Ýmam Hasan (r.a) hazretlerinenasihati þöyledir:

    "Oðlum !

    Senin baþka kimseler hakkýndayapacaðýn muamelelerde ölçün ken-din olsun, kendine yapýlmasýný iste-mediðin muameleyi baþkalarýna yap-ma. Sana zulüm edilmesini istemedi-ðin gibi sen de kimseye zulüm etme,

    sen kendine iyilik edilmesini istediðingibi sen de baþkalarýna iyilik et. Her-þeyi, daima kendine kýyas eyle; kendihakkýnda söylenmesini istemediðinsözleri, baþkalarý hakkýnda da söyle-me. Ve sen baþkalarýna nasýl muame-le ediyorsan baþkalarý da sana öylemuamele ettikleri vakit, evvela razýol; ondan fazlasýna ve ondan baþkala-rýný isteme.

    Bildiðin az da olsa bilmediðini söy-leyerek sözünü uzatmaktan çekin. Bilki önünde uzun bir yol vardýr. Yol azý-ðý gerek ise de sýrtýna lüzumundanfazlasýný yüklenme. Bu yolda sýrt hafifgerek:

    Eðer bir yoksul senin bu azýðýný lü-zumunda sana vermek için taþýmak

    isterse bunu fýrsat bil. Senin sýkýntývaktinde, sana ödenmek için zenginbulunduðun zaman senden borç is-tenilmesini ganimet say. Bil ki göklerinve yerin hazineleri elinde bulunan zatkendisine dua etmek için sana izinvermiþ ve duayý kabul buyuracaðýnýva'd eylemiþ ve seninle kendi arasýnabir perdedar koymamýþtýr.

    Bu zat günah iþlediði vakit tevbekapýlarýný açmýþ ve sana rahmet yað-murlarýný saçmýþtýr. Günahtan arýn-mayý bir sevap kýlmýþ olduðu gibi birgünaha bir ceza yazmýþ ve bir sevapkarþýlýðýnda on mükafat ihsan buyur-muþtur. Bil ki gece ve gündüz gibi yolalan bir bineðe binmiþ olanlarýn ken-dileri dursalar da yolculuklarý durmaz.Bunlar otursalar da yol almaktan gerikalmazlar, bu binek onlarý götürürdurur.

    Seni, Allah hür yaratmýþken, sakýnkula kul olma, âdi yollar ve vasýtalarlaelde edilen hayýrda hayýr yoktur.

    Kendini âdilikten uzak tut, bunlar-la elde edeceðin hiçbir menfaat yok-tur ki; o senin kendini küçültmenemukabil olsun, kendini tamaha kaptýr-ma Allah ile senin arana baþka bir ni-met sahibi sokmamak, elinden gelir-se sokma.

    Susmakla kaçýrmýþ olduðun her-hangi bir fýrsatý telafi etmek, çok söy-lemekle uðradýðýn cezayý üzerindenatmaktan kolaydýr. Hayýr ehli olanlar-la düþüp kalkarsan, onlardan olmaktagecikmezsin. Amellere yaslanmaktanhazer et. Amel, tembellerin serma-yesidir. Bütün iþlerinde Allah'tan yar-dým iste, ondan baþka yardýmcý yok-tur. Senin din ve dünyaný Allah'a ýs-marladým."

    Babanýn dilinden evlatlara nasihat,zamanýmýzda en çok özlenen haslet,güzel bir biçimde anlatýldý…

    Bir 'iletiþim ortamý' olarak dildenbaþlamak istiyorum, çoðumuzunsandýðý gibi, biz mi dilin efendisiyizyoksa, Heidegger'in dediði gibi, dilmi bizi çaðýrýr?

    Ýslâm mitolojisinde her mesle-ðin bir "pir"i olduðu yolunda birinanç vardýr ve bu inanç, bize tabiigelen mesleklerin, alýþkanlýklarýn,kurumlarýn "öðretildiðini" imâ eder.Benim için lisan da öyledir. Ýnsanla-rýn "aga-gugu" gibi manasýz laflarýneticede sihirli bir yapýya dönüþtü-rerek bir dil inþa ettiði fikrini makulbulmam; en azýndan benim için dilmucizevi bir þeydir.

    Sizin dilimizin kapýsýný yeni çalanveya pencereden bacadan girmekonusunda cüretkâr kelimelere,kavramlara karþý duyarlý olduðunu-zu biliyoruz. Bu hassasiyetinizin ne-denlerini bizimle paylaþmak istermisiniz? Bu meyanda, bizim 'dildearýlaþma/sadeleþme' maceramýzýn

    zihniyetimizde ne türden sonuçlarhasýl ettiðini anlatýr mýsýnýz?

    Her lisan zamanla deðiþir ve budeðiþimi somurtarak karþýlamak sýh-hat alameti deðildir. Türkçe'nin ba-þýna gelenler tabii deðiþimden fark-lý. Türkçe, en zarif seslere, en sadekelimelere ve en munis cümle ka-lýplarýna terfi etmiþken inkýlap sad-mesine maruz kaldý. Önemle be-lirtmek lazýmdýr ki bu bir "millileþtir-me" operasyonu deðildi çünküTürkçe -mesela 1920'li yýllardakihaliyle- zaten milli idi; bu bir sekü-leþleþtirme, dili lâdini þekle ve muh-tevaya sokma ameliyesi idi; kýsmen,hatta büyük nisbette muvaffak daolmuþtur ve muvaafak olduðu nis-bette tahribat yapmýþtýr. Türkçe'ninnasýl lâdini bir dil haline getirildiði bi-liniyor ama niçin'i pek bilinmez.Türkçe, Kur'an kavramýný havi vehâmil bir dil idi ama Arapça deðildi.Bugün yaþayan Türkçe'de bile yüz-

    Konuþan: Sadýk YALSIZUÇANLARRöportaj

    Ýletiþim OrtamlarýnýnDoðasýna Dâir

    Bir Türkçe sevdalýsýyla, deðerli Ah-

    met Turan Alkan hocayla, 'dil'in, 'ileti-

    þim' ortamlarýnýn doðasýna, imkânlarý-

    na ve sýnýrlarýna iliþkin bir konuþma

    okuyacaksýnýz.

    Ahmet Turan Alkan, bir üslupçu ya-

    zar, bir bilim adamý ve ülkesinin, dün-

    yanýn meselelerine iliþkin zihnî çaba-

    larýný sürdüren bir aydýn.

    Yaygýn ve egemen 'iletiþim'

    ortamlarýnýn nasýl birer haberleþme

    ortamý olduðuna iliþkin düþüncelerini

    bizimle paylaþma inceliði gösterdiði

    için Hoca'ya teþekkür ederim.

    Umarým, Sivas'ta ikamet etmesine

    raðmen, Hölderlin'in dediði gibi, 'yer-

    yüzünde þâirane mukim olan' Al-

    kan'ýn yorumlarý, sizin de dünyanýza

    ýþýklar düþürür.

  • Mart / 2006 3332 Somuncu Baba

    lerce Kur'an kavramý mevcuttur;rastgele bir sayfasýný açýp bakýnýz,en az on ila yirmi arasýnda Türkçe-leþmiþ kavramla karþýlaþýrsýnýz. Bumüthiþ bir zenginliktir ve bu mana-da Kur'an-ý Kerim, Türkçe'nin enmükemmel lugati yerine geçer. Dildevrimi bu lugati Türkçe'nin bün-yesinden kazýma ameliyesi idi. Nevar ki dili lâdini hale getirelim der-ken zaafa uðrattýlar. Ýngilizce'nin bu-gün Türklerin konuþtuðu Türkçe'yebu derece kolay nüfuz etmesindebu hadisenin dahli büyüktür.

    'Ýletiþim' kelimesinden ne anla-mak lazým? Dil, nasýl/nice bir ileti-

    þim ortamýdýr?

    Ýletiþim güzel kelime; olabildiðikadar güzel ama "haberleþme"nintadý yok onda. Haberdar olmanýntedaileri yok. Gramer yapýsý itiba-riyle iletiþim haberleþmekten dahaaz bir þeydir. "Þu kalemi filancayailet" dersiniz, muhatabýnýz da iletirve iletiþim eylemiþ olursunuz. Aynýkelimeyi daha geniþ manada kullan-mak bir nevi fukaralýk. Halbuki be-nim için dil bir haberleþme vasatý-dýr.

    'Evvel yoð idi iþbu adet yeni çýk-tý' diyen þairin hayretiyle sormak is-

    terim, bilhassa 'gazete'yle birlikte,bizim zihniyet coðrafyamýzda nasýlbir deðiþiklik gerçekleþmiþtir? Ga-zete bizde hangi ihtiyaç ve saikledoðmuþ, nasýl bir netice hasýl et-miþtir?

    Bu suali devr-i Tanzimatta sor-mak daha heyecan verici cevaplaramedâr olurdu ama suali soðutma-yalým; Meseleye efkâr-ý umumikavramýndan girmek daha doðruolur veya S. Mill'in ifadesiyle, "Mu-kaddes suyun bir baþtan bütün baþ-lara daðýtýlmasý" ile baþlamak gere-kir. Kamuoyunun bir parçasý oldu-ðunuzu, en azýndan bir ferd-i vahi-di olduðunuzu bilmek sizde tat-minkâr bir his uyandýrýr. Fikrinizinkýymet-i harbiye taþýdýðý kanaatinevarýr, öneminizi takdir edersiniz.Demokrasilerde ise sizin reyiniz,neredeyse mübarek kabul edilmiþ-tir. Gazete, iþbu kutsallýk merciineyevmi su taþýyan bir sakaya benzi-yor. Teoride gazetelerin okuyucuyabir hizmet servis ettiði varsayýmýsöz konusudur, lakin pratikte kiminkime hizmet ettiði, kimin kimi inþaettiði pek berraktýr.

    Bugün geldiði/savrulduðu nok-

    talara bakýlacak olursa, matbuat'dil'imizin sýhhati (sahihliði) konu-sunda neler söylersiniz?

    Matbuatýmýzýn dili var mý; batýlýmuadillerinin dilini yarým-yamalaktercüme etmekten baþka? Sahihlikhakikate nisbet çerçevesinde mâni-dar bir kavramdýr. Hakikat, matbu-atýmýzda kimin umurunda bugün?Merkezi medya diye adlandýrdýðý-mýz topluluk, yüz seneyi aþkýn za-mandan beri bir dil oluþturdu el-bette ama bu dil ile nihayet moder-niteyi, onun alâmetlerini ve lâzýme-lerini telaffuz edersiniz; daha fazla-sýný deðil. Çünkü bu dil soyuttan ka-çýnýr, somutu da deforme eder.

    'Gazete yazarý' kimdir?

    Çok câlib-i dikkat bir insan cins