Top Banner
FELSEFE DÜNYASI SAYI: 11 Sahibi: Türk Felsefe Prof. Dr. Necati ÖNER Sorumlu Müdürü: Prof. Dr. Ahmet Kurulu Prof. Dr. Necati ÖNER Prof. Dr. Ahmet Gör.· Dr. Recep KILIÇ Hüseyin Erdal CENGiZ Hasan ASLAN Hakan POYRAZ KDV dahil 50.000.- Abone: 120.000.- Abone_ olmak iÇin ücretin 20073 11 No'lu hesaba yeterlidir. Dizgi: Se-Ba Tel: 342 17 13 Ekonomik Rehber Tel: 342 29 30-342 29 31 ANKARA Adresi: P.K. 21 - ANKARA ÜÇ AYDA ÇlKAR MART 1994 Ahmet Felsefi Boyutlan .................................. 3 Murtaza Göre Din-Felsefe .................... 11 Ömer SOYKAN Emst Mach'da Bilginin Biyolojik-Antropolojik Temeli ................... :.............................................. 21 Münir 19. idealist Felsefe ve Weberd .................................................................. 31 Ali Osman GÜNDOG-AN Aksiyon ·Felsefesi ................................................ 36 Mustafa YllDIRIM Plotinus ve Farabi'de Suclur ................................ 43 Hasan ASLAN Toplumbilimsel Bilim: Sorunu ................................................................ 52 Tarihteki Yeri ve Etkileri57 George SARTON· Bilim Tarihi·: ..................... .-................. : .. .-: ............. 69
11

FELSEFE DÜNYASI

May 05, 2023

Download

Documents

Khang Minh
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: FELSEFE DÜNYASI

FELSEFE DÜNYASI SAYI: 11

Sahibi: Türk Felsefe Derneği

Adına Başkan Prof. Dr. Necati ÖNER

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Prof. Dr. Ahmet İNAM

Yazı Kurulu Prof. Dr. Necati ÖNER Prof. Dr. Ahmet İNAM

Arş. Gör.· Dr. Recep KILIÇ

Hüseyin TOPDEMİR Erdal CENGiZ Hasan ASLAN

Hakan POYRAZ

KDV dahil Fiyatı: 50.000.­

Yıllık Abone: 120.000.-

Abone_ olmak iÇin ücretin Vakıflar Bankası Kızılay

Şubesi'ndeki 20073 11 No'lu hesaba yatınlması

yeterlidir.

Dizgi: Se-Ba Dizgi/Basım

Tel: 342 17 13

Baskı:

Ekonomik Rehber Gazeıedlik-Maıbaaolık-Yayuıolık

Tel: 342 29 30-342 29 31 ANKARA

Mektuplaşma Adresi: P.K. 21 - Yenişehir

ANKARA

ÜÇ AYDA BİR ÇlKAR MART 1994

İÇİNDEKİLER

Ahmet İNAM

inanmanın Felsefi Boyutlan .................................. 3

Murtaza KORLAELÇİ

İbd Rüşde Göre Din-Felsefe İlişkisi .................... 11

Ömer NACİ SOYKAN

Emst Mach'da Bilginin Biyolojik-Antropolojik

Temeli ................... : .............................................. 21

Münir KOŞTAŞ

19. Yüzyıl idealist Felsefe Akımı ve Weberd

Görüş .................................................................. 31

Ali Osman GÜNDOG-AN

Aksiyon ·Felsefesi ................................................ 36

Mustafa YllDIRIM

Plotinus ve Farabi'de Suclur ................................ 43

Hasan ASLAN

Toplumbilimsel Açıdan Bilim: İçsellik-Dışsallık

Sorunu ................................................................ 52

İsmet BİRKAN

İbn Rüşd Düşüncesinin Tarihteki Yeri ve Etkileri57

George SARTON·

Bilim Tarihi·: ..................... .-................. : .. .-: ............. 69

Page 2: FELSEFE DÜNYASI

İ~~ ,RÜŞD':E, GqiD,~>DtN-FELS;Ef.E İLİŞJ5İSİ ... . . .

.~;: ~' :. ·. ·.,. Murla?:.1 Ki?RlA ELÇi~

İbn Rüşd (Kurtuba, 1126-:Ma.rrakeş, 1198)'ün' felsefe ile iİgili birçok tc~lif ve' tercüme eserleri v;:ırs:u:;la:, asıl felsefi: fikirleri Şu dörteserindeyer;ılm:ıktac_lır. Bunlar: Tehafütu 't-Tehafüt; Fas /(i 1-Mak§J,, Kitabü '!-K.eşf ve el-İttisal'du1:. · .. ' .. ·

Bunlardan ilk üÇü gunüriıüz:Türkçesiıie! Çevrilmiş bulunmaktadır. Filoznfumtıi, Diri-Felsefe ilişkisini dah.i 'ziyade Fasiü'l-Makal ve Kitabü'l-Keşf isimli eseri nd(~ in-· celemektedir.'-- ,; .. , · '•' . · ·· · ,.·

' ·İbn Riişd,İ-ıalik1b'ı:ı Yairub Yus~ffurafınd.ari;Aristoteles'in eserkrini Şcrlıstrrid(~. le görevlendiriliı-2. Oysaki filozof Latince' v~ya Grekçe bilmiyord~ı. Bu Şcrhl~fi, kendinderi ön.ce ·hi eri üçündi asırda; H urteyri bin İshak,- İshak hi n TT une~;ri, Ya h ya bin Adiy, Ebu Bişr Matta> gibi ediblerle; Pariibi ve İbn Sinai:arafından·yapılmış olan· Arapça tercümelerden yararlanarak yazrriiştir3. ·

Düşünürüinüzüh, AtistÖtels;iri·(-384:-322) eserlerine üç türlü şerh yazdığı bilin­mektedir. "Büyük, orta ve küçük: Bü}rük şerh ler, Kur'an tefsiri mOdd alınara k, fesfir · olarak isiffi1eridirilfriiŞtir. ( ... )KüÇük şerhler ise telhis adını taşir. (.;:) .\ristnteks'e ait olan bu eseriere yazdığı şerhlerden: hareketle, İbn Rüşd'ün kendi felsefesini' ortaya: koymanın ı:nümkün qlduğq söylenebilir4." .•

Dominique Sourdel'in ifadesi ile "Avrupa'da Aristoteles'in "yonımcusu" olarak bilinen İhn Rüşd; Aii.Stoteles'in gerçek. doktrinini yeniden kurmaya çalıştı 5 . yaptıgı şerhlerle Aristoteles'e karşı hayranlığı · gitgide artan düşünür, Tahiiyyat (fizik) kitabına yazdığı önsözde Aristoteles'in; maritığıri da, fiziği n de; metafiziği-n de· h cin· kurı:.ıcusı:i, hem de taıiıambyıcısi oldugunu belirttikten sonra şöyki söylüyor: n;:.' KürucusÜ dedim; çünkü ondan e\"'d; bu ilimiere dair ortaya komılan kitapların hepsi onun eseritlinyiınında aninaya·hiJe değemez. Tamamlayirisı'dcdim; çünkü· onelan sorira yaşayan feylosoOarın dimlesl o zamandan hügüne kadar, yani • binbe~z'yılda:ri beri on tın· meydana koyduklarına bir şey' eklt~~iemedikleri gibi onda yanlişlık da btılama'mışlardıt. Bir- insanda'bu kadar ılinin topl:ı'nn1ası ~nphcsiz hayret verecek birhaldir: On:i'beşerdeğil; il~hlhir melek dcnilseyeridir. İ~te hüiıun için eskilerbnü, ilah!Aristoteles diye·anarlardı6." . · '·: ,,,_; .··

Etienne Gilson (1884-1978)'a göre Aristote)es'e karşı bu şekildeki hir ha~rranlık;· h ir bakıma Aristotele;' uş;klığıdır: ·Bu şekildeki bir uşak! ık, İ-Tak ·din • iiıanti 'ile engellenehilir. Alberd·ıe: Grand: (1'193-1280) ile· s.· Thomas d'Aquin {122R-T274)1i · Hıristiyan,;.iriahci; kelime kelimeAristÖteles uşaklığından kurtarmıŞiır7 : ·Gilson görii~

.. Erciyes Üniversit.esi'nde Felsefe Profesörü . · ..•. '

______ :...__ ______ FELSEFE DÜNYASI,. SAYT: ll, MART 1994:

Page 3: FELSEFE DÜNYASI

12----------------------------------------~~~·H~J~RT~,~\7.~.A~K~O~R~lJ~\E~:l~~~

şünü şöyle devam ettiriyor: "İbn Rüşd şöyle düşünüyor ve diyor ki saf ve t:ıhit hakikat, felsefe ve aklın ulaştığı hakikattır. Şüphesizvahyedilmiş dinde de hakikatın dereceleri vardır; fakat bu açık olarak aşağı ve bağımlıdır. Felsefe ile Valıyin metni· arasında bir çatışma olduğu her defasında, yorumlanması gereken vahyin metnidir \'e yalnızca tabii akılla ·gerçek anlamı çıkarmak uygun düşefl."

Orta çağ felsefesinde, en kuvvetli İbn Rüşd'cü olarak bilinen Brahanl'lı Siger (l235?-1281-84)'nin bile böyle bir hataya düşmediğini belirten di.işünür şıı ifadeleri kullanıyor: "Brabant'lı Siger, açık ola~k bize böyle bir şey takdim etmiyor. O bize,

:felsefenin neticelerini (conclusions) belirtmek ve özellikle vahyedilmiş haki~:ıtın · üstünlüğünü doğrulamakla yetiniyor. Eğer v;ıhiy ile akıl arasında bir çatışma olursa, burada söz sahibi akıl değil vahiydir. ( ... ) Eğer Ortaçağda çift hakikat li hir doktrin varsa bu da ona ait değil sadece İbn Rüşd'e aittir9."

İbn Rüşd'i.in, felsefi açıdan bağnazlığa v;ıran Aristoteles hayranlığı, dCışiinürü­müz ve benzeri İslam Filozoflarının içine düşmüş gibi günlükleri bunalımların başlıca sebebierinden birisini teşkil ediyor kanısındayız.

Bugün bir kısım yanılgılar ihtiva ettiği açık olarak bilinen Aristotclcs'in fizik ve mctafiziği, İbn Ri.işd zamanında bu kadar net bilinmese de Aristoteks'in, insanlık tarihi içinde bir başlangıç değil, binlerce yüzyılın birikiminin bir sonucu nkluğu10 en azından İbn Rüşd tarafından da vurgulanmalıydı.

Kur'an ile sünnetin felsefe ve il me temas eden hükümleri ni, Aristotcks rasyona­lizmini esas alarak açıaklamaya çalışmak, Muhammed İkhal (1873-1938)'<.\ haklı olarak şunları söylctiyor: "Grek'felsefesi r..mslüman düşünürlerin görüş açıl:ırını bir hayli genişletmesine rağmen genellikle onların Kur'an ile ilgili görüşlerini k:ırartmış­tır11 .~' İkb:ıl'e göre Gazali (1 058-llll)'nin muhalifi İbn Rüşd Aristotelcs'in "faal aklın ölümsüzlüğü doktrini" olarak bilinen esasa bağlanmıştır. İkbal hu husustaki görü­şünüşöyle dile getiriyor: "Kanımcı bu doktrin Kur'an'ın, insan henliğinin değeri ve kaderine dair anlayışının tam bir inkarıdır. Netice itibarieyle İhn Rüşcl, İslam'ın çok büyük ve yararlı bir düşüncesinden habersiz kaldı. O, insanın bizzat kC'ndisine, yaratanma ve dünyasına bakışını karartan temeli zayıf bir dünya giiıi'ışünün

gelişmesine, farkına varmadan sebeb oldu. Daha yapıcı tutum içinde olan Eş'ari düşünürlçr ise kuşkusuz doğru yolda idiler ve idealizmin daha modem şekillerini sezebildilcr12

• ( ... ) Gazali'nin başardığı iş, tıpkı 18. yüzyıl Almanyası'nda Kant'ınki gibi fevkalade idi13."

Friedrich Albert I.ange (182~1975)'da İbn Rüşd hakkında şöyle bir dcğf'rlendir­mede bulunuyor: "Batılı ların, adını çoğunlukla hemen Aristotelcs'in adının arkası­ndan andıkiarı İbn Rüşd, hiç bir zaman İslam felsefesinin göklerinde birinci dereceden parlak bir yıldız olmamışiır. Onun bütün değeri son bü~;ük temsilcisi olduğu Arap Aristoteles'ci felsefesinin sonuçlarını özetlernesi ve hu sonuçları Aristoteles üzerine olan yorumları ile birlikte batı dünyasına geçirmesidir14."

.,.

FEI.SEFE DÜNYASI, SAYI: 11, MART 1994 ------...,..~------

Page 4: FELSEFE DÜNYASI

uiB~NwR~Ü~S~D~'E~G~Ö~R~E~D~İN~-~F~~~E~FE~İL~IS~K~'iS~I----------------~-----------13

Aı:istoteles'in Tanrılaştırdığı İbn Rüşd'ün de son derece önem Ycrdi.~i akıl konusunda Ayesbeyoğlu şu ifadeleri kullanıyor: "Kur'an'da akıl kökünden gelen birçok sigalar, hitaplar vardır. Bazı hadislerde de akıl çok değerlendirilmiştir. Fakat Kur'_~ri'da da, hadiste de akıl sarih bir tarifebağlanmış değildir. Kur'an'da akıklan ne kascleo~dildiğini yine Kur'an'ın bütünli.iğü içindeki "taakkul ve tefekkOr :-;istemin­den" çıkarmak bu sistemle "vahy" hadisesi arasındaki münasebeti de yine Kur'an'da araştırır ortaya koymak lazımdır.

Kur'an'da aklın yanıbaşında bir de "gaybe iman" cehpesi vardır ki yine Kur'an'­daki akıl mefhumuyla bu gaybe imanı da karşılaştırıp aralanndaki mi'ınaseheti bulmak gerekir15 ."Bu durum İslam dünyasında ilkin Gazali tarafından detaylı olarak incelenmiş16; yüzyıllarca sonra Kant tarafından son derece sistemli hir şekilde yeniden ortaya konmuştur.

İnsan denen varlık söz konusu olduğu zaman bu varlığın bir bütün h:;linde düşünülmesi en gerçekçi yaklaşım olur. "Bilim, din ve felsefe, üç farklı alanı tcşkil eder. İnsan, içinde yaşadığı toplumla birlikte var olan bu farklı yönleri bir biriyle uyumlu hale getirmenin bir yolunu bulmak zorundadır; Aksi taktirdt! kişiliği

parçalanacaktır. Bilim medeni birtoplumda yaşayan herkesin refahı iç-in 7.nnınltıclur. Bu, insanların maddi var oluşu, ilmi bilgisinin seviyesi ile ilgili, ona bağlıdır. Din ise insan toplumlan için çok daha temelli bir müessesedir. Rergson\ın d~!diği gihi, "geçmişte ve bugün, hilimsiz, sanatsız veya felsefesiz insan toplumlan lıulahiliriz, fakat asla dinsiz bir topluma rastlayamayız." F~lsefe, hakikatın araştırılmasıdır. İnsanın metafizik bir canlı olduğu doğnıdur. Enatun, Ari:>totelcs, h-ın Sina, C.:ızali, ihn Rüşd, Descartes, Ka nt vs. gibi ünlü filownarın büyüklüğü bu üç di:-;iplinclcn her birini, hem bilgi hem eylem alanında ait olduğu sınırlara yetiştirmelerinde y:ıt:ır. ( ... )

Hakikata ulaşmayı amaçlayan bir filozof olarak sahip olduğu kapasite i~·indc.! fhn Rüşd, bu görünürde birbirinden farklı üç alanı· birleştirdi. Kur'an-ı Kerirn'i ak li bir yoruma tabi tutarak din ile felsefe arasında uyumu tesis etmeye giden gcrçc.·k yolu Kur'an'da belirtildiği şekliyle dine açmaya çalıştı 17 ."

Fakat Satırdel'in dediği gibi, İbn Rüşd, anlaşmazlık konusu olan bazı meseldcrele vahye bağlandığını açıklamasına rağmen, sisteminin mantığı, akla aşkın sırların varlığını hiçte kabul etmezgibi görünüyor. Dinsizliklesuçlanıpeserlerinin yakılması da bundan dolayidır18 •

Bu aÇıklamalardan sonra İbn Rüşd'ün, orjinal olduğu oranda çok önemli olan, din-felsefe ilişkisi hakkındaki görüşlerini belirtmenin yararlı olacağı inancıridayız. h-ın Rüşd din-felsefe ilişkisini niçin ele aldığını şöyle ifade ediyor: "Doğrusu, bu sözden maksadımız şeri bakış açısı ile felsefeye ve mantık ilimlerine bakmanın şeriata göre mübah mı, yoksa yasaklanmış mı, yoksa emredilmiş. mi olduğunu araştırmaktır. Emredilmiş ise mendub olarak mı, yoksa vacib olarak mı cmrcdilmiş­tir?"19

---------------FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 11, MART 1994

Page 5: FELSEFE DÜNYASI

Problemi bu şekilde ortaya koyan tilözofumuz, çözütlıünü gayet tutarlı'bir şekilde açıkhyor. Eğer felsefenin görevi var olartlarn bakmaktan ve varlikla·nn Sani'i( delaleti bakımıddan; onlan değerlendirİnekten Öte bir şey değilse; şeriat da; Sarii'in' sanatınin ne kadar mükerrimel'ölduğı..inuanhımakiçin; varolanlan değerlendirme~· yi mendi.Jb sayipbu hi.Jsüsta teşvik etmişse,l)ek tabii olarak felsefe terimi'nin delaJer ettiği konunun bilinmesi şeriat açısından ya vadptir veya inendupıUı-2°; . • . ; : .

Bu husustaki görüŞlerini ayetlere dayandıran İbn RüŞd'ün; ü7.erihde düşüridüg'ü ayetlerden bazılan şunlardır: Yüce Allah: Ey basiret sahiph:!ri!. İyice düşünüp

>·değerlendirin."·. (Haşr -3) ~uyurmaktadır. Bu· ayetteki "d İ'tibar~'. terimi, ·sadece, _spekülasyon veya teemmülden:daha öte bir anlam taşıyanKur'an terimiclir.Kur'an-. ı· Kerim'in. "İ'tibar". şeklinde belirttiği düşünce biçimi, mantıki i fadelerlc · hdirtilirse istidlal denilen akıl yürütmenin en mükemmel biçimi olan "burhan"a ulaşır; · ..

, D.iğer biı:,ayet-i Kerime'de, "göklqrin ye yerin mele.k:utun:ı ve A]):ıh'ın yarattığı Şf!Y,le~e b;ıkmazlar mı?" (A'raf, 184) quyı.ıru,lm;ık;tadır. G9rQldl}ğü gibi. bu ayet, bijtü~, varolanlara i b ret nazanyla, .bakıp. ~e.ğerle~ciirmc;yi teşvik.Ç!tınektedir. . · · . Başka bir Ayet-i Kerirne'de, ";Bakrr:ıazl;ır mı çleveye ~~~ıl:y~ratı]m!ştır?. Gök ı;ıa~~L

yükseltilmiştir?n (G;ışiye, 17) buyunıh,ırken,. öl;lür,Ayet~i ~crime'de. ele, .. ": ()_nl.ar. göklerin ve yerin yaratılışını, düşünürler" .CA17iİmran 191) denilrı:ıektediı:. . . . : i . :

.. Düşünürüınüze göre Allah,•yukarida: geçen ayetler gibi birçok ayet lerde,' varo-: lanları akıl ile değedendirmeyi, onlara akılvasıtasıyla bakmayı zorunlu kılmaktadır: Şenatın zorunlu kıldıği bu degerlendirmenin: de, bilinenden bilinmeyeni çıkarmak..: tan öte birşey olmadığı kesindir. Bu metod ise kıyas ile gerçekleşir. ()yle ise biz insanl:ırın \rarolanlara akllkıyas ile bakmamız vacihtir1

..

o nalele şeriata irüi.~ip, oıii.JnVarblaiıi~I1 dGşüimie .Konusundaki etn·rine ü~·a:ri b.i'r' kimsenin;-varolanları düŞünmeden önce; düşünmek için :..bir iş yapmakta kd Ila n ılan aletler gibi- alet olan şeyleri bilmesi vacibtir; Nasıl bir fıkıhcı-hükümleri dcrin'ligine: anlamak (tefekkuh} emrinden, çeşitli türleriyle fıkhl kıyasla n (K n terk~ ri) ve bunlar­dan k.ıyasi olanlarla, kıyasl olmayanlan ·bilip ayırdetmesi gerektiği hükmüıiü: çıkanyprsa; ayn!. şekilde arif kişinin de varola,nlan düşün m~ em.rinçien; ald.! kn•as ve k;ıyatjın türl("!rini l:Jilmek gerek@i hükmünü çıkarm;ısı icab eder., , . . i

·.İbn Rüşd?e 'gÖre "hiçbir kimse akli kıyas türüyle ·düşünmenin, asr-1: sa'adette bulunmadığı için bidat olduğunu söyleyemez. Objektif olarakdüşünüldüğü zam'an fıkhi kıyas Ve;! çeşitl!'!ri ü~erif).deki ;dü_şünme .~rzı: <4. asr~ı sa;ıcietteı:ı, !?Onra ()rt<ı.Ya çık:aı:tılmış olduğu h;ılde b,içlat olarak göru,lmem(:!ktedir.. Aklj. Juy;ı.~ı düşünmeyi çie aynı ş~kilde.kabuletf!1emi~,gereki~,2 .".·: ·:,. ·

. Şeriat aÇısından fikhf kıyaslar üzerinde düŞünmek gerekli olduğu gibi; akli kıyas·· türleri üzerinde düŞünmek de gereklidir. Köni.Jnun mükemmel olarak biliı:ımesi için önceki nesillerin bu hususta yaptığı çalışmalann incelenmesi gerekir; Zita hcrha·ngi bir kimsenin bu konuda kendiliğinden, muhtaç olduğu her şeyi üstlenmesi zot ve

.,.

fELSEfE DÜNYASI, SAYI: 11; MAR'r-1994·--~---------~-----........... --

Page 6: FELSEFE DÜNYASI

imkansızdır: Bu· bakımdan bizden önce gelen;· bu konuda ilmi olan; ki tn olursa olsun onun ilmindenfaydalaiırtıamızın üzerimizevadp'olduğu apaçıktır. nu sahada otorite 'olanlann bizim diridaşirtıız olup olmaması biranlam taşima7i. Zira kurban kesmeye elverişli biralet bulunursa, bununla kurban kesı::nenin sahih olmasıiçin, bu aletin bizimle aym dine :mensup bir kimse tarafından };apılmış olmasına önem verilmez. Yeter ki bu· aletle kesrnek için gerekli şartlar bulunsun.

İbn Rüşd'e göre akli kıyaslar konusundadüŞünmek için gereke~ her şe~;i, İ.sl:ün milletinden · önc:e gelenler "en mükemmel. şekilde araştırmış bulunduklarında n, bizim elimizi aniann kitaplanna.uzatıp bli.konuda söylediklerine bakmamız.ieab etmektedir. Şayet:· aniann söylediklerinde doğru. olmayan şeyler varsa,<hunl::ıra dikkatleri çekmemiz:' 23 gerekir . . ·, Fil0zofumu~ gör~ bir kişi tek baŞ;na birsanatı o.ıÜya k~yaTflaZ. Dtı~;ml)Çiy,le olunca sanatl~r sanatı ol~ı;ı felsefe chikm~t) için nasıl olur? Şeriatın kcnclisiı;ıe' teşvik ettiği, maksat 've amacı' taşıyan kitaplan 'inceleyip değerlendi!Tn~k bizim için zorunludur. Kim, bu kitaplan in~eleyip · değerlencli;meye yetkili 'olan kimse)ri, bundan alıkoyarsa; "şeriatın halkı Allah'ı bilrrieye çağirdiğı kapıdan insinbri·geri çevi~miş ol~r. Bu kapı AlEıh'ı ·hakkıyla bilmeye' götüren düŞünDie (na7.ar) k::ıpısıdır. Onu yasaklayan davranış ise bilgisizliğin ZirVesi ve' Allah'tan u7.aklaşrn:inın son haddidir. ( .. .)Şaşkın'bir kişi felsi:{eye'bakip·değerlendirdlği için şaşmışsa, ~'a da bir dü:şküri aynı sebeple düŞmüşse~ bu, oria bakıp, ·değerlendirmeye e iili 'olanları bundan engellernemizi gerektirmez. · ·

· Hatta biz deriz ki: Halkın aşağılık takımından bir kısmının fclsefeye hakması nedeniyle sapıttıklarının zannedilmesinclen dolayı, bazı kimselerin hikmet kitapları-· na bakmayı yasaklamaları; bir topluluğun, (su içerken) suyun boğazında kalıp ölmesi nedeniyle susamış kimseyi tatlı ve soğuksuyu içmekten alıkoyun kimsenin (tutumu) gibidir24."

İbn Rüşd· görüşünü, • Peygamberimizin bütün· insanlık için gönderilmesiyle de kuvvetlendiriyör. Mademki bütün insanlar için gönderilmiştir; öyle ise onun Şeriatı, Allah'a davet yollannın tümünü içine alır demektir. Çünkü Yüce Allah !?ôyle buyurmaktad.ır: "fuıbbı'nın yoluna, h ik me~, ve güz.ı:!l öğütle .davet et ve ,onlarla en gÜzel yollada t<i.rtıŞiı (Nahl, 125) bı,ıyu;maktadır. · · · · · . · · :

. . : ·' . .. . ,., - . '. .' . Madeqı. .ki bu şeriat haktır; ve hakkı bilmeye sevked~ry_d{işynçeye değcrlend.ir-

meye davet etmek;tedir. ()yle .ise biz müsiQ.manlar biliriz!k;i J::>urhanidüşünce.,bizi' şeriatın getirrniş.olduğuna ay kın neticelere. götürmez. Çünkti ryakikat hakikate.ters ciüşmez2~. . , .

·· : Filozofumuz din ile felsefenin birbirine ters düşmediğini ifade eden görüşlerini şöyle ·devam ettiriyor: "Madem ·ki şeriatın maksadı, gerçek bilgiyi ve. gerçek arneli öğretmek tir. Öğretrriek de (. .. ) tasavuur :ve tasdikten ibarettir. Ve mademki şeriatın. biricik maksadıda herkese öğretmektir; öyle ise·şeriatın,tasdikyöntemleriniri bütün yönlerinhçermesi gerekiı-26 ."

--------------FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 11, MART 1994

Page 7: FELSEFE DÜNYASI

16----------------------------------------~N~!U~R~T~A~Z~.A~K~O~R~TJ~\E~:T~.Cl

Din ile felsefe arasındaki zıtlığın ortaya çıkmasını te'vile bağlayan İhn Rüşd şeriate göre insanları üç sınıfta topluyor. Birinci Sınıf: Büyük çoğunluğu teşkil eden bu sınıf, asla te'vil ehli olmayıp, hitahete dayalı delil ehli olanlardır., İkinci hir sınıf ise ecdele (diyalektiğe) dayalı te'vil chli olanlardır. Bunlar ya sadece tabiatl:m veya hem tabiatları hem adetleri itibariyle ecdelci olanlardır. Diğer üçüncü bir sınıf ise kesin (yakıni) te'vil ehli olanlardır. Bunlar hem tabiatları itibariyle, hem de hikmet sanatı bakımından burhan ehli olanlardır.

Bu te'villerden herhangi birisi, özellikle burhani te'viller, ehli olm:ıyanlara ~-.açıklanacak olursa -onlar ortak bilgelerden yoksun bulund tıkları için- bu açıklama

hem açıklayanları, hem de kendilerine açıklananları küfre göti.irih.z7•

Kendiliğinden zahir olduğu herkes için müşkil olan, ve te'vilini herkesin h ilmesi mümkün olmayan, zahir konusunda denilriıelidir ki: Bu müteşahihtir ve Allah'tan başka kimse onu bilemez. Yüce Alalh'ın "onun te'vilini Albh't:in başka kimse bilmez," ayetinde durup, manayı kesrnek gerekir. · ·

"Bu tür te'vilin cumhura açıklanmaması, icab eder. Bu te'villeri elıli olmayanla­ra açıklayanlar, halkı küfre davet eden durumunda bulundukları için k:ıfirdirler8 • kendiliğinden zahir olmayan biçimde Kur'an'ı te'vil yoluna giderek tahrif eden veya onda mevcut olmayan bu te'vili halk kitlelerine açıklayan kimse, onun hikmetini yoketmiş olur. Dolayısıyla Kur'an'ın insan mutluluğunu sağlamak üzere_planlanmış olan fonksiyonunu da ibtal etmiş olur"29• . ·

İbn Rüşd'e göre uygun olan şey şudur: "Şeriatın zahiri üzerine kabul edilmesi, cumhura şeriatic hikmetin (felsefenin) birleştirilmesi nokta-i nazannd:ın açıklama­larda bulunulmasıdır. Zira bu açıklama; lıikınctin neticelerini lk~ 1 ı u hususta bir burhana sahip olmadıkları halde kendilerine açıkca bildirmek demek olur ki, bu yani hikmetin (felsefenin) neticeleri hakkında bürhana malik olmaya nlara o neticeyi açıklamak, ne helal ne de caizdir. Çünkü bu vaziyete giren kimse ne şer ile aklı cem ve telif eden alimler zümresinden olabilir, ne de şer'in zahiri ne tabi olan cumhurcia n, (. .. )Her iki takımdan ayrılmış olur3°."

Hikmetten ctimhura açık bir şekilde bahsedilmemesi gerektiğini ısrada belirten filozofumuz, mademki bu açıklama hir kez yapılmış dedikten sonra şu izahlarda bulunuyor: "cumhurdan şeriatı felsefcye muhalif gören gurubu n bu iki şey arasında muhalefet bulunmadığınıbilmesi uygun olur. Aynı şekilde felscfcye hağlananl:ırın da, ikisi arasında ihtilaf olmadığım bilmeleri keyfiyete uygun düşer. Ru da o iki guruptan her birinin, hem şeriatın hem de felsefenin gerçekte künhiine vakıf bulunmadığını şeriatta bulunup da felsefeye muhalif olduğuna inandığı bir fikrin, şeriatın aslında mevcut olmayıp sonradan ihdas edilmiş veyahut fcl.sefcnin yanlış anlaşılmış yani -cüziyete ilmin taalluku ile diğer bazı meselelerele olduğu gibi yanlış birte'vile uğramış olduğunu bilmesiyle olur.(. .. ) Şeriatın esasları teemmül nlumınca anlaşılır ki o, te'vile uğratılmış şeklinden daha ziyade felsefeye mutahıktır. Felsefe-

FELSEFE DÜNYASI, SAYI: ll, MART 1994 -------------

Page 8: FELSEFE DÜNYASI

llW~NuR~U~·ş~D~'E~:G~ .• o~··~RE~:~D~İN~-~F85~~EF~E~iL~İS~K~İS~İ----------------------------17

nin Şeri'ata muhalif o)dı.iğu yolunda bir zanna düşülmesine schi..~lı de -dikkat olununca görülür ki- felsefenin de ilrrien kavranmamış olmasıdır31 ."

İbn Rlişd, din-felsefe ilişkisi hakkındaki son tamamlayıcı görüşlerini de şiiyle dile getiriyor: ~'Nefsimiz bu şeriatın bozuk heveslerle; uydurm~ inançlada yaratılmış olmasından dolayı son derece üzüntü ·duymakta ve kederlenmektedir. Rilhassa kendini lükmete (felsefeye) nisbet eden kimselerden dolayı üzülmektedir. Çünkü dosttan gelen eziyet, düşmandan gelen eziyetten daha ağırdır.

Demek istiyorum ki: Hikmet Cfeİ~efe) şeriatı ri arkadaşı \re. sllt karck~şidlr. Ona mensuh olanl;irdari ·g~len eziyet ise eziyetleri n en şiddetlisidir. Ayrıca ikisi t;~biatlan itibariyle kardeş, ceYherle~i ve özleri itihariyl'a da iki dost oldlıklan ha Icle; ar:ıl;ırında düşmanlık, boğuşma ve nefret bulunması da bizi fazlasıyla üzmcktedir. Kcndik·fini ani nisbet eden cahil dostların bir çoğundan da eziyet gelmiştir. nunlar orada mevcut olan fırkalardır.

Allah; hepsini düzeltsin, hepsinisevgisinde ~uvaffak kılsın; kalbierini takvası ile derlesin. I.uifu ve i-ahrrieti ile aralanndaKi kin ve nefreti kaldırsın32 ."

. Önceelen Gazalltarafından ortaya konar.ı, daha sonrayukarıda gördliği'ımüz gibi İbn Rüşd tarafından birazdah~ geniş plarak ele alınanın bu din-felsefe ikilisi ortaçağ Avnıpasında "çift hakikat" .doktrininin dağınasına sebeb olmuştur33:,.

İslam dünyasındaki bu gibi görüşlerelen etkilenen Aquirü:ı Thomas (122'1-1274) elinin doğrulan ile aklın doğnılarinı a~·rı ayrı iki bilgi ka~'nağı kabul etmiştir. Ona göre bu iki kaynak birbiriyle büsbütün örtüşmeyip, birbirleriini kısmen k:ır~ılarlar. "Thomas'ın hir benzetmesiyle söylersek: Bilim, inanç Tapınağının giriş lınll'ıdür. Ancak bu girişi aydınlat~bilir· felsefe ile bilim. Tapınağın asır'i~·ini :ıydınl:it:ın da, vahyi'iı doğrı:ılariclırH.n

.· Skolastiğin son döne~inde, akıidantüreyen fe.l~efe .doğ~ üstü kayrıaktangelcn inanç tamamen birbirinden_ ayrılmıştır. Ockham'le William (1000-1?ı49)' da bilgi inançtan bağımsız olmaya, kendi dünyasını bulmaya başlamİştır. Bu "çift hakikat" teorisi, birçok düşünürlerceve Renaissance'in belirtisi plarak da kahul edilırıiştir35 .

Böylece bazı düşünceleriyle Renais.<:>ance~a sebeb olduğu '.ileri siirtilen İbn Rüşd:ün bazı ifadeleri de çeşiLli menfi yorumlara neden olmuş gibi görü.nüyoc Onun şu ifadeleri bu durumun bir misalidir: "İşte bunun içindir·ki, HakTeala alemi bir zaman zarfından ve onu bir "şey"den ha lkeylediğini haber,veı:mektedir. Zira "şah id" de hiçbir "mükevven" yoktur ki keyfiyyet-i tekevvi.inü bu sureLle bilinmiş olınasın36 • C..:) Şu halde, "huclus" veya "k;d~hi"~ Jafızlarının istimali; şeri~tte bir bidattır. Ve cumhurun bilhassa ''cedeli" olanlary :akicllerlni l?~7.acak hi.iyi.iİ~ h ir şiiphcniri lı:ıisi-dir37.". . . . . . . .

İbn Rüşd'ün bu ve benzeri düşüncesinderi hareketle Gilson şöyle diyor: '!Arap

----------------------FELSEFE, DÜNYASI, SAYı: 11, ii.IART 199/ı ·

Page 9: FELSEFE DÜNYASI

18 ______________________________________ ~M~l~JR~T~ı\Z~A~K~O~R~I~~\8~--~Çt.

filozoflar, özellikle İbn Rüşd, dünyanın ezeli ve ebedi olduğunu öğreterek Aristo-: teles'in gerçek düşüncesini yorumlamayıiddia ediyordu38."

F.A .. l.ange ise batı dünyası iÇin şu görüşleri sergiliyor: "Bundan ötürü İbn Riişd'cülük, Hıristiyan kilisesi tarafından en tehlikeli sapkın inançlann kaynağı olarak görülmüştür. Burada özellikle üç noktayı belirtmeliyiz: Bunlardan biıindsi Hıristiyanlığın yaratina anlayışına karşı olarak evren ve maddenin ezelliliği görüşü­dür. İkincisi Tann ile evren arasındaki ilişkiler görüşüdür. (. .. ) Tann ile evren, panteistlerin ileri sürdükleri gibi birbiri ile kaynaşmaktadır. Son ve üçüncii görGş de bütün insaniann tek bir akla sahip olduklan görüşüdür. Bu görüş, insanda ölümsüz olan yanın sadece akıl olduğunu söylemekte ve bireysel ölümsüzlüğü reddetmdc­tedir39.•i

İbn Rüşd bazı görüşleri ile aşın bir tekfiretmek işine girişiyor. Eş'arilerlc Gazali'ye saldınlarcia bulunuyor. Düşünürümüze göre "şeriat ilkelerinde (hata) va ki olursa bu, küfürdür. ilke olmayan hususlarda (hata) vaki olursa bu bidattıı-4°.

( ... )Ortada şeriatın bazı zahiri hükümleri var ki bunlann te'vili caiz değildir. Eğer bunlar (dini) ilkelerden ise te'vili küfürdür. ( ... ) Aynca ortada bir (tür) zahir de vardır ki; burhan ehlinin onu.te'vil etmesi, gerekir. Bunlann da zahirine hamledilmeleri küfürdüı-"1 • (. •• ) ilim ehli olmayanlara gelince; onun bu (nassı) zahirine hamletme- · si vacibdir. Onun için bu konunun te'vili küfürdür, çünkü (hu te'vil) onu küfre götürüı-42• (. •• )Bunun için bizim kanaatimize göre; zahire iman etmesi kendisine farz olan halktan birinin, te'vil (e yeltenmesi) onun bakımından küfürdür. Çi.inki.i küfre vesile olur. Te'vil ehli biri de onu (te'vili) buna açıklayacak olursa, onu kiifrc davet etmiş olur ki, küfredavet eden de kafirdir. Bunun için, te'vilk~rin yalnızca Inırhan kitaplannda kaydedilmesi (yer alması) gerekir43

• (. •• ) Te'villeri (halk yığınlanna) ve şeriat bakımından ona ehil olmayanlara açıklayan kimsenin durumu işte böyledir. Bu sebeble o kişi, şeriatı bozmakta ve ondan alıkoymaktadır. Şeriattan alıkoyan kimse ise kafirdiı-44 • (. •• ) Eş'arilerden bir fırka; Allah Teala'nın varoluşunun bilme konusunda kendi kitaplannda vaz'ettikleri prensipiere göre Allah'ın varlığını bilme­yenleri kafır saymışlardır. Halbuki gerçek kafirolanlar ve sapıtanlar onlardır45.ıı

İbn Rüşd, Eş'arileri suçlamakta o kadar ileri gidiyor ki, nerede ise onlan Haricilerle, Mutezililerle eşit görüyor. Bu hususta şöyle diyor: "Şeriatın (deva-i azamını) ilk tağyir eden (Havariç) taifesi, sonra, (Mutezile) fırkasıdır. Bunlardan· sonra da sırasıyla (Eş'ariyye) ve (Sofiyye) gelir; Nihayet (Ebu Hamid) de çıkarak bu · yolda pek ~ok ileri gitmiştir46."

Gazali ve Eş'ariler hakkındaki suçlamalannı gen~lde, kendi düşüncesine göre, yersiz te'villerde bulunduklan için onlara yöneiten Ibn Rüşd Te'vilin gerekliliğini yukanda da zilerettiğimiz gibi şöyle belirtiyor: "BiZ kesinlikle biliyoruz ki: Rurhanın gösterip de şeriatın zahirinin (ona) aykın düştüğü her sonutça te'vil kurallan uyannca şeriatın zahiri te'vil kabul eder47

."

FELSEFE DÜNYASI, SAYI: 11, MART 1994 --------------

Page 10: FELSEFE DÜNYASI

Böylece nassa karşı aklı tercih eden İbn Rüşd te'vilcileri, yersiz te'villerde bulunduklan için şiddetle tekfır·ediyorken kendisi de, sık sık te'villere gidiyor ve bir yerde de şöyle diyor: "Allah Kur'an-ı Kerim'de, birden fazla ayetlerde kendisinin ( dalalet ve hidayet verdiğini) bildiriyor: "Allah dilediğini dalalette bırakır, dilediğini de hi dayete erdiriı-48." "Biz dileseydik her nefse kendisine mahsus hidayet ve·rirdik." 49. Bu ayetlerin zahirierine hamli mümkün değildir. Çünkü Zahirierine göre bunlara muanz olan daha birçok ayetler vardır50 • ·

· Böylece kendinin te'vile gidişini meşru görüp, Eş' arileri e· GaZali'nin te'\rillerini gayri meşru gören İbn Rüşd'deki Gazali ve Eş'ari fobisini ortaya ç;karma~, ayn bir çalışmaya konu olabilir inanandayız.. . · ·

:: . ;,' . , ..

ÜiPNOTI.AR:

ı- Mlıhamlned İ.\ıtfi, Tarih-i Felasifeti'l-islam fi'İ-Meşrik ve'l Mağrib; Kahire, 1335. s. 147, 149; NevzadAyasbeyoğlu, İbn Rüşd'ün Felsefesi, Ankara, 1955, s: IX; Aimed Fmid, el­Envani, İbn Rüşd, Çev.· İlhan Kutluer1 İslam Düşiliıcesi Tarihi, Cilt 2, İstanhut 1990, s. 166.

2- Bertrand RUssell, Histoire de la Philosophie Occidental, taraduit, Gallimard; Paris, 1953, s. 438.

3- MUhammed Lutfi, a.g.e., s .. 151; ·Hilmi. Ziya Ülken, İ~lam Anııiklopedisi, fbn . Rü.~d Maddesi, cilt 5/II, İst. 1977, s. 786, sütun 1.

4- Almed Fuad, a.g.e:, s. 165, 166; Muhammed Lutfi, a.g.e. s. 148. 5- Dominique Sourdel, L'islam, Paris 1972, s. 9:4. 6- Nev7.ad Ayasbeyoğlu, İbn Rüşd'ün Felsefesi, Ankara, 195S, s. xıx. 7-:- Etienne Gilson, La Philosophie au Moyen a, Paris, 1930, s. 194. S- . A.g.e., ~.196. 9- A.g.e., s. 197. 10- Henry Dumery, Phenomenologie et Religion, Paris, 1962, S; 87. ll- Muhammed lkbal, İslam'da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, çev. Dr. N. Ahmet Asrar,

İstanbul, 1984, s. 19. 12- A.g.e:, s. 20 .. 13- A.g.e., s. 21. 14- Friedrich Alblert Lange, Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi, çev.

Dç. Dr. Ahmet Arslan, cilt: ll, İzmir 1982, s. 108-109. · 15- Nevzad Ayasbeyoğlu, a.g.e., s. xıx. · 16- Doç. Dr. Murtaza Korlaelçi, Gazali'ye Göre Felsefe ve Bilgi Na7.ariyesi, (EI-Gazali,

Kayseri 1990), s. 143-159. 17- Almed Fuad, El-Ehvani, İbn Rüşd, Çevr. 1Ihan Kutluer, İslam Düşüncesi Tarihi, dlt 2,

İstanbul, 1990, s. 178. 18- Dominique Sourdel, a.g.e., s. 94. 19- İbn Rüşd, FaslÜ'l-Makal, çevr. Doç. Dr. Bekir Karlığa, İstanbul 1992, s. 63.

--.;.;.;....;;....;...;;....;...;.;......;...;;..;;....;.;.;....;......;;....;...;..;;.;...;;;;;;...;..;....;FELSEFE DÜNYASI, SAYT! 11, MART 1994

Page 11: FELSEFE DÜNYASI

·"

20 __ ~----~~----------------~----~----~N~!U~RT~A?.~~~K~O~R~L~\E~:I~.Çi

20-21-22-23-24-25-2<S-: 27-28-29~

30-

31-32-33-34-

35 38-39-40-41-42-43-41-45-46-

47-48-49-50-

. A.g.e., s. 64. A.g.e,, s, 65. A.g,e., s. 67. lbnRüşd, a.g.e., s.69. İbn Rüşd, a.g.e., s. 72-73 .. İbn Rüşd, a.g.e., s. 75. İbn Rüşd, a.g.e., s. 101. İbn Rüşd, a.g.e., s. 104.,-105. İbn Rüşd, a.g.e., s. 106.' İbn Rüşd, a.g.e., s. 114. İbn Rüşd, Kitabu'I-KeşP an-Menehici'I-Edille fi kavadri-Mille, çev. Nevzad .\y:ısheyoğ­lu, (İbn Rüşd'ün Felsefesi 1955, içinde) s. 86. İbn Rüşd, a.g.e., s. 87. İbn Rüşd, Faslü'I-Makal, çev. Doç. Dr. Bekir Karlığa, Istanbul, 1992, s. 11-1~ 116.

· Dominique Sourdel,.a.g.e., s. 94, Prof. Macid Gpkberk, Felsefe Tarihi, Anrkara, 1974, s. 178. A.g.e., s. 107. Etienne Gilson, a.g.e., s. 184. Friedrich Albert Lange, a.g.e., s. 109. İbn Rüşd, Faslii'I-Makal, çev. Doç. Dr. Bekir Karlığa, İst.,ş 1992, s. 91. A.g.e., s. 93. A.g.e., s. 96. A.g.e., s. 97. A.g.e., s. 108. A.g.e., s. lll. Abn Rüşd, Kitab'I-Keşf, çevr. Nevzad Ayasbeyoğlu, (İbn Riişd'iin Felsefesi, Ank.- 1955, · içinde) s. 85. İbn Rüşd, Faslu'I-Makal, çevr. Doç. Dr. Bekir Karlığa; İstanhııl, 1992, s. 76-77: Kur'an, 74/Müddesir, 3L · Kur'an, 32/Secde, 13. İbn Rüşd, Kitabu'I-Keşf, çev. Nevzad Ayasbeyoğlu, (İbn Rüşd'iin F<.'ls<.>f<.'si, Ank:ıra, 1955, içinde) s. 134.

FELSEFE DÜNYASI, SAYI: ll, MART 1994--------,.---.,----.--.,....,...,