Top Banner
faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi 1 Başak Ergüder Abstract Globalization and global public goods (GPGs) depend on themselves rigorously. GPGs are depicted by the degree of publicness and benefits distribution. GPGs have the principle of nonexceptable which causes rivalry and over-comsuption and that characteristic is known as publicness of benefits distribution’s principle. In accordance with neo-liberal policies, it is focused on constituting title that afford public goods with an affair, while promote economic development. The results which causes provision problems of public goods are disregarded. The proposals excepting collective ownership impede the process of technological development and also causes circumstances which weaken the principle of publicness of benefits in the production of GPG and the essentials of welfare state. In the process of globalization, there emerges social polarization process and the crisis of reproduction. The scarp between consumer integrating global markets and a growing number of poors is getting larger. Poverty is analyzed the social content of macro economics by IMF and World Bank. Therefore even the politics of struggle with poverty is undertake as a function and impact of economic development, it is claimed on that economic growth will reduce poverty. Key words: globalization, global public goods, publicness of benefits, income distribution. özet Küreselleşme ve küresel kamusal mallar (KKM) kavramları ayrılmaz bir biçimde birbirleriyle bağlıdır. KKM’ler kamusallık ve faydaların yayılma derecesine bağlı olarak tanımlanmaktadır. KKM’lar rekabet ve aşırı tüketime neden olan dışlanmazlık ilkesine sahip olmakta, bu özelliği son dönem literatürde faydanın dağılımında kamusallık ilkesi olarak bilinmektedir. Yeni ekonomi politikalarında, güçlü özel mülkiyet haklarının tesisinin ekonomik gelişmeyi sağlayarak kamusal malların tedariki konusunda bir teşvik sağlayacağına odaklanılmaktadır. Kamusal mallarda tedarik sorununa yol açacak sonuçlar göz ardı edilmektedir. Ortak mülkiyeti dışlayan çözüm önerileri, hem kamusal mallarda teknolojik gelişmeyi geriletir hem de KKM’in üretiminde faydanın kamusallığı ilkesini ve refah devleti ilkelerini zayıflatıcı durumlar da ortaya çıkarmaktadır. Küreselleşme sürecinde küresel toplumsal kutuplaşma süreci ve yeniden üretim krizi yaşanmaktadır. Küresel pazarlarla bütünleşen tüketiciler ve sayısı hızla artan yoksulların arasındaki uçurum ise genişlemektedir. IMF ve DB tarafından yoksulluk, makroekonomik politikanın sosyal içeriği olarak analiz edilmektedir. Bu yüzden, yoksullukla mücadele politikaları ekonomik büyümenin bir fonksiyonu ve etkisi olarak ele alındığı sürece büyümenin yoksulluğu azaltacağı iddiasına sahip çıkılmaktadır. Anahtar kelimeler: küreselleşme, küresel kamusal mallar, faydanın kamusallığı, gelir dağılımı. giriş Küresel kamusal mallar (KKM), küreselleşme ile birlikte kalkınma, büyüme ve refah ekonomisi içinde önemli bir tartışma başlığı olarak ele alınmaktadır. 2000’li yıllarda küresel ekonominin denetim ve yönetimi bir devletin hegemonyası altında değil, ulusötesi sermayenin içinde merkezileşmiştir (Robinson, Praksis, 2002: 141). Robinson’un (2002) belirttiği gibi küresel sistemde iktidar, devlet yöneticilerinin yanı sıra Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Ekonomik Forumu gibi ulus-ötesileşmiş gruplar ve tabakalarda yoğunlaşmıştır (Robinson, 2002:141). Öyle ki, küresel iktidar bloğunun merkezinde, ulus-ötesi şirketlerin 1 Makaleyi titiz biçimde okuyup, önerileri ile geliştiren arkadaşım Araş. Gör. Dr. Berna Uymaz’a çok teşekkür ederim. Dr. Ar.Gör., İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü.
10

faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

May 17, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma

göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi1

Başak Ergüder

Abstract

Globalization and global public goods (GPGs) depend on themselves rigorously. GPGs are depicted by the

degree of publicness and benefits distribution. GPGs have the principle of nonexceptable which causes rivalry

and over-comsuption and that characteristic is known as publicness of benefits distribution’s principle. In

accordance with neo-liberal policies, it is focused on constituting title that afford public goods with an affair,

while promote economic development. The results which causes provision problems of public goods are

disregarded. The proposals excepting collective ownership impede the process of technological development and

also causes circumstances which weaken the principle of publicness of benefits in the production of GPG and

the essentials of welfare state.

In the process of globalization, there emerges social polarization process and the crisis of reproduction. The

scarp between consumer integrating global markets and a growing number of poors is getting larger. Poverty is

analyzed the social content of macro economics by IMF and World Bank. Therefore even the politics of struggle

with poverty is undertake as a function and impact of economic development, it is claimed on that economic

growth will reduce poverty.

Key words: globalization, global public goods, publicness of benefits, income distribution.

özet

Küreselleşme ve küresel kamusal mallar (KKM) kavramları ayrılmaz bir biçimde birbirleriyle bağlıdır. KKM’ler

kamusallık ve faydaların yayılma derecesine bağlı olarak tanımlanmaktadır. KKM’lar rekabet ve aşırı tüketime

neden olan dışlanmazlık ilkesine sahip olmakta, bu özelliği son dönem literatürde faydanın dağılımında

kamusallık ilkesi olarak bilinmektedir. Yeni ekonomi politikalarında, güçlü özel mülkiyet haklarının tesisinin

ekonomik gelişmeyi sağlayarak kamusal malların tedariki konusunda bir teşvik sağlayacağına odaklanılmaktadır.

Kamusal mallarda tedarik sorununa yol açacak sonuçlar göz ardı edilmektedir. Ortak mülkiyeti dışlayan çözüm

önerileri, hem kamusal mallarda teknolojik gelişmeyi geriletir hem de KKM’in üretiminde faydanın kamusallığı

ilkesini ve refah devleti ilkelerini zayıflatıcı durumlar da ortaya çıkarmaktadır.

Küreselleşme sürecinde küresel toplumsal kutuplaşma süreci ve yeniden üretim krizi yaşanmaktadır. Küresel

pazarlarla bütünleşen tüketiciler ve sayısı hızla artan yoksulların arasındaki uçurum ise genişlemektedir. IMF ve

DB tarafından yoksulluk, makroekonomik politikanın sosyal içeriği olarak analiz edilmektedir. Bu yüzden,

yoksullukla mücadele politikaları ekonomik büyümenin bir fonksiyonu ve etkisi olarak ele alındığı sürece

büyümenin yoksulluğu azaltacağı iddiasına sahip çıkılmaktadır.

Anahtar kelimeler: küreselleşme, küresel kamusal mallar, faydanın kamusallığı, gelir dağılımı.

giriş

Küresel kamusal mallar (KKM), küreselleşme ile birlikte kalkınma, büyüme ve refah

ekonomisi içinde önemli bir tartışma başlığı olarak ele alınmaktadır. 2000’li yıllarda küresel

ekonominin denetim ve yönetimi bir devletin hegemonyası altında değil, ulusötesi sermayenin

içinde merkezileşmiştir (Robinson, Praksis, 2002: 141). Robinson’un (2002) belirttiği gibi

küresel sistemde iktidar, devlet yöneticilerinin yanı sıra Dünya Bankası, Dünya Ticaret

Örgütü, Dünya Ekonomik Forumu gibi ulus-ötesileşmiş gruplar ve tabakalarda yoğunlaşmıştır

(Robinson, 2002:141). Öyle ki, küresel iktidar bloğunun merkezinde, ulus-ötesi şirketlerin

1 Makaleyi titiz biçimde okuyup, önerileri ile geliştiren arkadaşım Araş. Gör. Dr. Berna Uymaz’a çok teşekkür

ederim.

Dr. Ar.Gör., İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü.

Page 2: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

sahip ve yöneticilerinin yanı sıra, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün yönetici

ve bürokratları yer almaktadır (Robinson, 2002:160).

Çevre kirliliği, sağlık, bulaşıcı hastalıklarla mücadele, sürdürülebilir iklim, gıda, yoksulluk ve

gelir dağılımı gibi küresel konuları ele aldığımızda çoğu “temanın”, maliye disiplininin

aradığı kısıtlar içerisinde KKM kapsamına girdiğini, çoğunun ise küreselleşmiş kamusal

nitelikli mallar olduğunu görmekteyiz. Küreselleşme ve KKM kavramları ayrılmaz bir

biçimde birbirleriyle bağlıdır. Küreselleşme süreci muazzam bir özelleştirme olarak

algılanmaktadır lakin bununla birlikte sermayenin uluslararasılaşması ile birlikte maliye

politikalarının ulusallararasılaşması, şeffaflık ve uyum süreçlerini de beraberinde

getirmektedir (Kaul, Conceicao, 2005: 42).

KKM’ler kullanım alanları bakımından üç temel gruptan oluşmaktadır. İlk grupta ozon

tabakası, sürdürülebilir iklimin yer aldığı doğal küresel ortak mallar yer almaktadır. Bu

malların uygulama alanında bir politika önerisi olarak “sürdürülebilirlik” önem taşımakta, bu

malların kullanımında kolektif hareket mantığı, aşırı tüketime neden olmaktadır. İkinci grupta

yer alan KKM’ler, internet, kültürel miras, uluslararası altyapı sistemleri, bilimsel bilgi,

teknik bilgi, evrensel norm ve kurallardan oluşan insan yapımı ortak mallardır. Temel sorunu

eksik tüketim olan insan yapımı ortak malların, diğer KKM’lerden farkı stok mallar olmasıdır.

Örneğin bilgi, herkesin ulaşımının belli maliyetleri nedeniyle zor ve eşitsiz olduğu bir stok

maldır (Kaul, vd.,1999: 453). Üçüncü grupta yer alan KKM’ler küresel politika sonuçlarıdır.

Örneğin barış, sağlık ve finansal istikrar gibi politika hedefleri bu grupta yer almaktadır. Bu

mallarda karşılaşılan temel sorun ise, kolektif hareketin sunum yetersizliğinin olduğu

durumda yarattığı eksik tüketimdir. İnsan yapımı ortak mallar ile küresel politika

sonuçlarının ortak noktası ise her ikisinin de stok mallar olmasıdır (Kaul, vd.,1999: 456).

KKM’ler rekabet ve aşırı tüketime neden olan dışlanmazlık ilkesine sahip olmakta, bu

özelliğe literatürde son dönemlerde faydanın dağılımında kamusallık ilkesi de denilmektedir

(Gardiner ve Katell, 2002:5).1 1999 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından

yapılan Global Public Goods adlı çalışma ile kapsamlı bir şekilde gündeme gelen KKM’ler

kamusallık ve faydaların yayılma derecesine bağlı olarak tanımlanmaktadır. Kamusallığı,

KKM’lerin tüketiminde rekabet ve mahrum etmenin söz konusu olmamasından, ülkeler

arasında KKM söz konusu olduğunda rekabetin yaşanmaması ve bireylerin kullanımdan

dışlanamamasından kaynaklanır. Eğer kamu malı sadece bir coğrafi bölgede, diyelim ki

Güney Amerika’da geçerli ise, bölgesel kamusal mal ya da faydadan dışlanılabildiği kulüp

malı olarak değerlendirilmektedir (Kaul, vd., 1999: 10). Faydanın kamusallığı ilkesi, faydanın

mekân ve zaman bakımından dağılımın eşit olmasına dayanmaktadır. KKM’lerden sağlanan

faydalar dünyadaki tüm ülkelere, toplumlara, bugünkü ve gelecekteki tüm nesillere

yayılmaktadır (Kirmanoğlu, vd., 2006: 26-27). Kamusal mallar küresel olduğu andan itibaren,

faydaları sadece ülkelerin sınırları boyunca yayılmaz, küresel nüfusa yayılır (Kaul, vd.,

1999:11). Nükleer enerji örneğinde olduğu gibi, şuan yaşayan nesiller için enerjinin

elverişliliği arttırılabilir fakat uzun vadede nükleer atık üretilmektedir. KKM’lerin ayırt edici

özelliklerinden biri bugünün nesillerinin ihtiyaçlarını karşılarken, gelecek nesilleri riske

(tehlikeye) atmamasıdır (Kaul, vd.,1999:11).

küresel malları kim yönetecek?

Üretiminde pek çok farklı aktörün yer aldığı KKM’lerde hangi aktörün, hangi düzeyde

üretimde yer alacağına ilişkin sorular son dönemde çoğalmaktadır. KKM’lerin pek çok

örneğinde beş farklı düzey ve aktör yönetimde yer alır: Hükümetlerarası kurumlar,

hükümetler, iş dünyası, küresel kamu-özel ortaklıkları, bireyler/hanehalkları ve kamuoyu

(Kaul ve Conceicao, 2003: 50). Küresel kamusal malların yönetimde, ülke halkları ve

Page 3: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

uluslararası devlet-dışı kurumlar, kâr amacı gütmeyen aktörler yer aldığı gibi aynı ölçüde

devletler de yer almaktadırlar.2

KKM’ler söz konusu olduğunda, hangi düzeyde piyasaların ya da devletler ve devletler üstü

örgütlerin üretimde ve sunumda yer alacağı üzerinden bir ayırım yapılabilir.

“Bazı kamusal mallar (kamusal iyiler veya kötüler) ya doğal olarak öylece

vardırlar (okyanuslar, atmosfer vs); veya teknolojik (çevre sorunları, bilimsel buluşlar),

sosyal (hastalıklar, terör olayları) veya iktisadi (mali istikrarsızlıklar) nedenlerle ortaya

çıkmışlardır. Bunlar bir kere ortaya çıktıktan sonra, bunlara ulaşma (kamusal iyilikler

için, örneğin internet) veya bunlardan kaçınma (kamusal zararlar için, örneğin salgın

hastalıklar) için gösterilen çabalar, kamusal alan içinde örgütlenebilir. Bazı yazarlar

küresel kamusal malların, atmosfer, ozon tabakası ve okyanuslar gibi doğal olarak

küresel olanları dışında, büyük bir kısmının iradi olarak küreselleştirilmiş olduklarını,

küreselleşme süreci içinde ülkeler benzer şekilde karar alma ve kural koyma yoluna

gittikleri için, bu malların küresel karakter kazandıklarını yani küreselleştirildiklerini

ifade ederler (Kirmanoğlu vd., 2006: 28).”

KKM’lerin üretiminde devletin ve piyasanın rolüne ilişkin farklı görüşler KKM’lerin küresel

düzeyde tedarik edilmesine karşın rekabetçi olmayan yapısının yarattığı tezattan

kaynaklanmaktadır. Bazı yazarlar, kamusal malların devlet tarafından üretilmesine gerek

olmadığını ve KKM’nin hükümetlerarası kolektif eylemin yani üretimin sonucu olması

gerektiğini düşünürler (Kaul,vd.,1999: 459). Sen (1999), kadın hakları, insan hakları gibi

küresel adalet amacına yönelik olarak üretilen, kimliklere, insanların ilişkilerine, yakınlıklar

ve bağlarına dayalı olarak oluşan KKM’ler söz konusu olduğunda ulusal sınırların ve baskının

anlamsız olduğunu iddia etmektedir (Kaul,vd.,1999: 460). Birdsall ve Lawrence (1999) ise iş

dünyası örneğinde benzer bir argümanı öne sürerek, siyasal uyum talebinde ticari aktörler

olarak iş dünyasının önemini vurgulamaktadırlar. Bu bakımdan, küresel kamusal malların salt

devlet tarafından üretilemeyeceği, çok-aktörlü ürünler olduğu pek çok örnek üzerinden dile

getirilmektedir. Bu görüşe göre KKM’lerin üretiminde piyasa mekanizması işlemeli ve eğer

kamusal mal iyiyse daha çok, kötüyse daha az üretilmelidir (Kaul,vd.,1999: 461). Bu

konudaki diğer görüş ise KKM’lerin üretimi ve tedariğinde devletlerin aktif rol oynaması

gerektiği yönündedir. Bu görüşü destekleyenlerin temel argümanı KKM’lerin kamusallığıdır.

KKM’ler hem özelden hem de ulusal mallardan daha kamusaldır, çünkü “üretim kısmına

baktığımızda, küresel kamusal mallar küreselleşmiş ulusal kamusal mallar yada ulusal kamusal

mallar artı uluslararası işbirliğinin toplamı olarak görülebilir (Kaul vd.,2002:12).”

KKM’leri sunumu ve denetimi açısından incelediğimizde 3 temel kriter rol oynamaktadır.

Bunlardan ilki uluslararası ticaret, işbölümü ve sağlık örneğinde olduğu gibi üretimin “açık”

olmasını sağlamak için, vergilendirme ve işçi haklarının ulusal değil, uluslararası düzeyde

belirlenmesi zorunluluğudur (Kaul, vd., 1999: 462). KKM’lerin en ayırt edici özelliklerinden

biri genellikle stok dışsallıkları olmalarıdır. Örneğin, kirliliğin yoğunlaşması, bilginin

paylaşılması örneklerinde görüldüğü üzere ilk örnekte emisyonların akışı, diğerinde öğrenme

tıpkı sermaye gibi bir stoka dayanmakta ve birikmektedir. Bu nedenle tüm stok mallarda

olduğu gibi bu KKM’lerde de kullanılmaz hale gelme ya da çökme gibi bazı gelişmeler

yaşanmaktadır (Nordhaus, 2005: 4).Stok dışsallıkları olmaları KKM’lere özel nitelikler

kazandırır. Doğaları gereği, stoklar birikir, çoğu zaman yavaş birikir. Stoklar yavaş biriktiği

için bazıları değerini yitirebilir, stok dışsallıkları çoğu zaman uzun ömürlü sonuçlara sahiptir

ve genellikle değiştirilemez. Örneğin, canlı türleri bir kez kaybolmaya başladığında, sonsuza

kadar kaybolmuş ve tükenmiştir. KKM’ler üretimi uluslararasılaşmış mallardır ve

uluslararasılaşan sermaye birikiminin artı-değere el koyan yapısına karşın KKM’lerin

Page 4: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

kamusal olması ile artı-değerin bölüşülmesi ve sürdürülmesi noktasında üretimi ve tedariği

kimin yapacağı sorunu açığa çıkmaktadır.

KKM’lerin sunumunda ve denetiminde ikinci kriter açıklık ilkesi ile bağlantılı olan sistem

riskidir. Uluslararası kamusal malların önemli bir kısmı küresel kamusal zararlar şeklindedir

ve bu durum, aslında, negatif dışsallıkların sınırlar ötesine yayılmasından kaynaklanır.

“...salgın hastalıklar, asit yağmurları, küresel ısınma, ülkelerarası terörizm,

çölleşme, mali istikrarsızlıklar, kötüleşen işgücü standartları gibi durumlar son

yıllarda sınırötesi yayılmaları arttıran örnekler olmuştur( Kirmanoğlu,vd., 2006:

27)”.

Uluslararası eşitsizlik, finansal piyasaların krizi, yeni hastalıkların yaygınlaşması, uyuşturucu

kullanımının artması ve biyoçeşitliliğin azalması aynı zamanda açıklığın yarattığı sistem

risklerinin sonuçlarıdır (Kaul,vd.,1999: 463). Son kriter küresel kapitalizmin yeni aktörleri

olan IMF, DB, DTÖ gibi kurumların, piyasa kuralları öngörülerinin ve kredi değerlendirme

kuruluşları ile STK denetiminin artması ile paralel yaşanan uluslararasılaşmanın kamusal

malları küreselleştirmesi eğilimidir (Kaul, vd.,1999: 463).

Bu süreçte küreselleşen mallar arasında yeni liberal politikalar ve bu politikaların araçları da

yer almaktadır. ODA (Official Devolpment Assistance)’nın tasnifinde KKM’ler iki gruba

ayrılır: KMK1 grubu, doğal KKM’lerden oluşmakta iken, KKM2 grubu borçlanma aktiviteleri,

acil yardımlar ve yapısal uyum programlarını kapsar. Uruguay Round’unda başlayan yapısal

uyum programları ile gelişmekte olan- geç kapitalistleşmiş- ülkelere yönelik olarak finansal

ve ticari yardım programlarını kapsayan bir süreç yaşanmaya başlanmıştır ve sürecin

aktörleri yapısal uyum programlarını (510)3 KKM olarak kabul etmektedirler ( Raffer,1999:

11).

küresel kamusal malların finansmanı

Küresel kamusal mallar söz konusu olduğunda, kârların yükseltilmesi hedefi gibi özel

çıkarların ve mülkiyetin sağlayacağı faydalara öncelik sağlamak, özellikle bilimsel

araştırmaları eğitim, sağlık, biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği ve çevrenin korunması gibi

konularda ulusal ve küresel düzeyde tedariki engelleyici sonuçlar doğurmaktadır. Yeni

ekonomi politikalarda, güçlü özel mülkiyet haklarının tesisinin ekonomik gelişmeyi

sağlayarak kamusal malların tedariki konusunda bir teşvik sağlayacağına odaklanılmaktadır.

Kamusal mallarda tedarik sorununa yol açacak sonuçlar göz ardı edilmekte, ortak mülkiyet

karşıtı bu tutumun hem kamusal mallarda teknolojik gelişmeyi gerilettiği hem de KKM’nin

üretiminde faydanın kamusallığı ilkesini ve refah devleti ilkelerini zayıflatıcı durumlar ortaya

çıkmaktadır ( Maskus ve Reichman: 2004, 283).

KKM’de marjinal sosyal fayda, marjinal sosyal maliyet eşitliğindeki etkin hasıla büyüklüğüne

ulaşmak ulusal kamusal mallardakinden daha güçtür. Arz kararında yer alan ulusların sayısı

fazla oldukça, üretim miktarına, faydanın dağılımına, maliyetlerin karşılanmasına ve yaratılan

dışsallıklara ilişkin süreçler çok daha da karmaşık bir biçimde yaşanacaktır (Arsan, 1969:

405). Bu durumda KKM tedariğinde farklı yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden biri

olan Zayıf Halka Teknoloji’sinde, etkin üretimin sağlanması için her grubun/iştirakçinin eşit

olarak katkıda bulunması sağlanır. Eğer öldürücü bulaşıcı hastalıklar yayılmaya başlarsa,

kamusal sağlık protokolleri ile tüm dünya bu hastalıklara karşı takipte ve değerlendirme

noktasında dikkatli olmak durumundadır. Benzer biçimde, nükleere karşın etkin korumada

tüm ülkelerde mevcut teknolojilere ilişkin standartlar getirilmesi gerekir.

Page 5: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

En İyi Vuruş Teknolojisi ise Zayıf Halka Teknolojisi’nin tam aksi yönde bir mantığa

oturtulmaktadır. Bu yöntemle, üretim en düşük maliyetle en etkin üretim yapan üretici

tarafından üstlenilmektedir. Buna göre üretim en düşük maliyetli üreticinin özel marjinal

maliyetinin sosyal maliyete eşit olması ve diğer bütün yüksek maliyetli üretici ülkelerin özel

marjinal maliyetinin ise sıfır olması kuralına dayanır. İklim değişikliği politikasında bu kural

kesinlikle emisyonun azaltılması için kullanılamaz. Öyle ki, küresel ısınmanın önlenmesinde

uzmanlaşma uygun olabilir. Örneğin, düşük-karbonlu yakıtlar için araştırma ve geliştirmelerin

uzman araştırma çevrelerinde yoğunlaşmasını bekleyebiliriz. Benzer biçimde, eğer jeoloji

mühendisliğinin iklim değişikliğini sağlayacağını düşünseydik, yüksek teknolojiye sahip olan

ülkelerin bu riski alabileceğini düşünmemiz çok doğal olacaktı (Nordhaus, 2005: 10-11). Bu

ilkeye göre örneğin yeni bir teknoloji, sadece ilk kez ortaya çıkan bir teknik buluşun

sonucunda oluşur. Bu durum, en iyi olanın arz edilmesidir. Potansiyel mucit bu işi, kaynaklar

elverdiğince ve araştırma/geliştirme maliyetleri beklentilere uygun olduğu müddetçe finanse

eder. Yapılan deneylerden sağlanan veriler varsayılan maliyetleri karşılamadığında ise başka

aktörlerle maliyetin paylaşılması zorunludur. KKM’lerin maliyetlerinin paylaşımında

işbölümü her zaman üretim sürecinde kullanılan teknoloji ne olursa olsun bir toplamaya, yani

maliyetlerin tüm ülkeler tarafından paylaşılmasına dayanmaktadır. Özellikle, paranın basitçe

yatırıldığı maliyet paylaşımlı düzenlemeler için bu durum geçerlidir, aksi halde kamusal

hizmetin tazminat ya da teşvik olarak sağlandığı düzenlemelerde bu durum söz konusu

değildir (Kaul ve Conceicao, 2005:15).

KKM’lerde tedarike ilişkin bir diğer önemli unsur, tüketim ve üretim yapan tarafların eksik

kullanım (underuse) ve eksik tedarik (underprovided) sorunlarının aşılmasıdır. Eksik kullanım

(underuse) durumda, KKM yeterince tüketilmemektedir. Burada iki durum söz konusudur; ya

mala erişim kaynak eksikliği nedeniyle olmamaktadır; ya da erişimi engelleyen

yasal/kurumsal sınırlar vardır (Kaul ve Conceıçâo,2003:154). Üretim tarafında ise, tedarikin

yetersiz olması söz konusudur: Arz problemi, eşitsiz dış ticarette geç kapitalistleşmiş ülkelerin

daha fazla kâr elde etmesi örneğinde olduğu gibi, KKM’nin tam eşit biçimde tedarik

edilmiyor olmasından kaynaklanabilir. Arz yetersizliği söz konusu olduğunda, ya tedarikin

eşitsiz olarak dağılımı (malprovision) ya da özellikle doğal küresel mallarda meydana gelen

aşırı kullanım söz konusudur. Hem üretim hem tüketim tarafında temel sorun, tedarikin

seyrek (dağınık) olmasıdır (Kaul ve Conceıçâo, 2003:156).

Tablo 1: KKM Ve Ana Tedarik Sorunları

Önleyici düzenlemelerin maliyetleri, sürdürülebilir iklim örneğinde karbondioksit

emisyonunu azaltmayı başarmanın maliyetleri, hedefe ulaşılmasından, yani uygun

teknolojinin bulunmasından sonra aniden düşer. Salgın hastalıkların yayılmasının önlenmesi

örneğinde ise, uygun buluşlar ve tedavi yöntemlerinin bulunmasından sonra önleyici

düzenleme maliyetleri düşmektedir (Kaul ve Conceıçâo, 2003:159). KKM’lerin nitelik

kazanması ve daha iyi uzmanlar tarafından tedarik edilmesi ile tedarik sorununun çözümünde

çoğu zaman kullanılan fayda-maliyet analizleri yararlı olmayacaktır. Bu yöntemle uzun süreli

faydalar sağlamak mümkün olmayıp, sürdürülebilir kalkınmaya aykırı sonuçlarının alınması

muhtemeldir (Kaul ve Conceıçâo, 2003:160).

KKM’nin finansmanı açısından 2 ilke önem taşınmaktadır:

Page 6: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

1- Yerindelik ilkesi: KKM açısından etkin sunum birimini belirleyen faydanın yayıldığı

alandır. Örneğin, faydası Afrika kıtasına veya onun bir alt bölgesine yayılan bir hizmeti,

Dünya Bankası’nın değil Afrika Kalkınma Bankası’nın sunması daha uygun olur. Burada

geçerli olan Yerindelik İlkesi’dir ve bu ilkenin uygulanabilmesi için, faydanın yayıldığı alan

ile karar alıcıların yetki alanının aynı olması gerekir. Eğer, fayda alanı yetki alanını aşıyorsa,

eksik sunum ortaya çıkacaktır; aksi durumda ise, yani faydalar, yetki alanından küçükse,

örneğin bazı ülkeler fayda elde etmediği halde vergi ödüyorsa, ortaya çıkan hizmet miktarı

elde edilmesi gerekli olan düzeyin üzerinde olacaktır ( Kirmanoğlu, vd., 2006: 31).

2- İşbirliği: KKM açısından önemli bir finansman ilkesi ise işbirliği olgusudur. Kaynağı

içeriye doğru ve kaynağı dışarıya doğru olmak üzere iki türe sahip olan işbirliği ilkesine

özellikle sağlık hizmetlerinde salgın hastalıkların yayılmasının engellenmesinde

başvurulmaktadır. Bu örnekte başvurulan ülkeler arası işbirliği kaynağı dışarıya doğru

işbirliğidir. Kaynağı dışarıya doğru işbirliğinde bazı ülkelere, diğer ülkeler tarafından ulusal

politikanın değişimi talebi gelebilir ve bu durum içeriye doğru işbirliğine ve belki de

yukardan aşağıya küreselleşmenin yaşanmasına neden olabilmektedir. Uluslararası finansal

kodlar ve standartlar bu duruma bir örnek teşkil eder. Sınırlı bir grup ülke tarafından formüle

edilmiş olsalar da, kendilerini bu sürecin parçası olarak görmeyen ülkelerde tatbik edilmekte

ve küreselleşmenin etkilerinin yayılmasına katkıda bulunmaktadır (Kaul vd., 2002: 12).

KKM’nin üretilmesinde işbirliği içinde davranmak her zaman bütün tarafların yararınadır

varsayımı ortak malların trajedisine dayanmaktadır. Mahpushane ikileminden kaçınmanın

yolu, ülkelerden bir ya da birkaçının faydasının ortalamadan çok fazla olması ve kamu malını

sunmaları, ya da uluslararası bir örgütün kamu malı sunumunu organize etmesidir

(Kirmanoğlu,vd., 2006: 31).

Tablo 2: Ulusal Düzeyden Görülen Uluslararası İşbirliği Formları

Tablo 2’de görülen herbir işbirliği stratejisi, birbiriyle sarmal bir ilişki içindedir: Öyle ki,

finansal istikrarı sağlamak için diğer ülkelerden tedarik sağlayan bir ülke, uluslararası ticaret

rejiminde ağ işbirlikleri içinde yer alabilmektedir (Baknz., Tablo2).

Günümüzde, artan küreselleşme sürecine rağmen, KKM’yi tedarik eden ulus devletlerdir.

Kaul ve Le Goulvin’in (2003) tahminlerine göre, bu konuda tam ve kesin veri elde etmek çok

zor olsa da, dünyada toplam olarak ülke içinde üretilen kamu mallarına harcanan tutar 6

trilyon dolar civarındadır. Bunun 5 trilyon doları erken kapitalistleşmiş ülkeler, 1 trilyon

doları ise geç kapitalistleşmiş ülkeler tarafından harcanmaktadır. Buna karşılık KKM

niteliğinde olan harcamaların ulusal kamusal mal harcamalarına oranı 2000 yılında 1:200 ile

1:400 arasında gerçekleşmiştir (Kaul ve le Goulvin, 2003: 340).

Üstelik KKM’nin değerlendirilmesinde çoğu zaman nesnel kriterler oluşturulmamakta, bunun

sonucunda ise her ülke veya ekonomik birliklerin kendi talepleri doğrultusunda gündem

oluşturma çabası özellikle yoksul kesimlerin, küresel boyutta yaratılan faydalardan adil bir

şekilde yararlanmasını güçleştirmektedir (Kirmanoğlu, vd., 2006:32). Refah ekonomilerinin

idealize edilen dünyasında politika kararlarında etkisiz olan kesimlere yardım aktarımları

yeterince ulaşmamaktadır. Gerçek hayatta, vergiler ve transferler içsel olarak reel politikaya

indirgenir. Buna ilaveten aşırı bencilliğin etkisi, yatay ve dikey adaletin pratikte paylaşılan

Page 7: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

maliyetlerin standartlarına endekslenmesi ve ödeyebilme gücüne indirgenmesidir. Bu

bakımdan küresel ile ulusal arasında herhangi bir asimetri meydana gelmez (Kaul, vd.,

2002:79). Bu noktada sosyal gruplar arası çatışmalar önemli bir rol oynamaktadır. Sosyal

gruplar gelir ve zenginliklerini artırmak için ne kadar örgütlenirlerse bireysel ya da kolektif

etkilerini, kamusal malların tedariği de dâhil olmak üzere artırabilirler. Böylece, diğer

grupların faydalarını azaltmış olabilirler. Doğal olarak, bu gruplar arasında bazı eşitsizlikler

vardır ve bu da toplumsal çatışmanın potansiyelini yaratır. Bundan ötürü, eşitsizlik doğrudan

çatışma ile ilgili maliyetler ve açmazların maliyetlerini ya da optimal olmayan çözümleri

zorlayabilir. Kısacası, tartın (pastanın) büyüklüğü, pastanın kesilme biçiminden bağımsız

değildir. Eşitliğin normları, çatışmanın maliyetlerinin sınırlanmasına, dolayısıyla çatışma

maliyetlerinin sınırlarına bağlı olarak gelişir (Kaul, vd.,2002: 80).

2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının değerlendirilmesi

Küreselleşme sürecinde küresel toplumsal kutuplaşma süreci ve yeniden üretim krizi

yaşanmaktadır. Küresel pazarlarla bütünleşen tüketiciler ve sayısı hızla artan yoksulların

arasındaki uçurum ise genişlemektedir ( Robinson, 2002:163).

Tablo 3: Dünya Gelir Payları 1965-1990

1980 sonrasında en zengin yüzde 20’deki artış, tüm gelir gruplarındaki genişleme ve

daralmanın üzerindedir (Baknz, Tablo 3). Bu ise gelir dağılımındaki bozulmayı

göstermektedir. geç kapitalistleşmiş ülkelerde üretici etkinliklerden dışlanmış ve refah

devletinin ortadan kalkması ile tamamen korunmasız bırakılmış yoksullar, nüfusun yaklaşık

yüzde 50 veya daha fazlasını oluşturmakta ve sayıca artmaktadır (Robinson, 2002:163).

Son 30 yılda dünyanın en fakir yüzde 20’lik kesiminin küresel gelirden aldığı pay yüzde

2.3’den yüzde 1.4’e düştü. Bu arada, en zenginlerin payı yüzde 70’den yüzde 83.4’e yükseldi.

En zenginlerin en fakirlere oranının 30:1’den 65:1’e çıktığını görmekteyiz. Dünya

Bankası’nın günlük 1.25 dolar kazanç olarak güncellediği yoksulluk sınırının altında yaşayan

insan sayısı, 1990’da sadece yüzde 43.5 iken, ancak bu oran 2008’de yüzde 22.4’e düştü.

Milenyum Kalkınma Hedefleriyle 2000’li yılların ilk on yılını karşılaştıran 2012 Dünya

Bankası Kalkınma Göstergeleri Raporu, küresel yoksulluğu azaltma hedefinin kısmen

gerçekleştiğini ifade etmektedir. KKM olarak ele alınan yoksulluğun dünyadaki gelişimi

incelendiğinde uluslararası yoksulluk sınırında yoksulluk oranları karşılaştırılmaktadır. Bu

verilere göre günlük 1.25 doların altında geçim sağlayanlar 2008 yılında 1.289 milyon kişidir

ve dünya nüfusunun yüzde 22.4’ünü oluşturur. Bu oran 1980’li yıllar itibariyle toplam yüzde

30’luk bir düşüş göstermekte (1981’de yüzde 52.2) yalnız yoksulluğun dağılımında önemli bir

değişiklik yaşanmamaktadır (WB, 2012: 67). Günlük 1.25 dolar ve günlük 2 doların altında

bir kazançla geçinmek durumunda olan insanlar; Güney Asya, Hindistan ve Sahra Altı Afrika

bölgelerinde yoğunlaşmaktadırlar. 2005 yılı verilerine göre günde 1.25 doların altında kazanç

elde eden insanların yüzde 47.5’i Sahra Altı Afrika ülkelerinde, yüzde 37’si Hindistan’da,

yüzde 36’sı Güney Asya’da; 2 doların altında günlük geçim sağlayanların yüzde 70.9’u

Güney Asya’da, yüzde 69.2’si Sahra Altı Afrika’da, yüzde 72.4’ü Hindistan’da yaşamaktadır

(WB,2012: 72).

Page 8: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

Türkiye açısından DB Kalkınma Göstergeleri incelendiğinde, 2009 yılında yoksulluk sınırının

altında yaşayanların nüfusa oranı kentsel nüfus içinde yüzde 8.9 iken, kırsal kesimde yüzde

38.7, ülke genelinde ise yüzde 18.1’dir (WB, 2012:67). Türkiye’de 2008 yılında kırsal

kesimde yaşayan hane halklarının yüzde 34’ü, ulusal yoksulluk sınırının altında gelire

sahipken, 2009’da bu sayı yüzde 38.7’ye çıkmıştır. Yoksulluk sınırının altında gelire sahip

olan kentsel nüfusun, toplam kentsel nüfus içindeki payı ise 2008’de yüzde 9.4 iken, 2009’da

bu oran yüzde 8.9’a düşmüştür. Dünya Bankası gelir dağılımı istatistiklerine göre 2007

yılında Türkiye’de nüfusun yüzde 4.5’ine karşılık gelen yaklaşık 3 milyon 150 bin kişi günde

2 doların altında gelirle geçimini sağlamaktaydı. 2008 yılında ise bu rakam nüfusun yüzde

4.2’sine karşılık gelen yaklaşık 2 milyon 500 bin kişiye düştü. 2007 ve 2008 yıllarında günde

1.25 doların altında gelirle yaşayan kişi sayısı ise 1 milyon 400 bindir ve nüfusun yüzde 2’sini

oluşturur. DB’nin 2006 yılındaki verilerine göre, Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesimin

toplam gelirden aldığı pay yüzde 29.4, en yoksul yüzde 10’luk kesimin payı ise yüzde 2.1

düzeyindedir (WB, 2012:76). 2008 itibariyle Türkiye’de kişi başına milli gelir itibarıyla en üst

konumda bulunan yüzde 10’luk bölümü, ülkedeki toplam gelirin yüzde 29.4’ünü, gelir

skalasının en altındaki yoksul yüzde 10’luk kesim ise tüm gelirin yüzde 2.1’ini elde etti (WB,

2012: 76).

Gelir dağılımı hesaplanmasında kullanılan önemli katsayılardan birisi olan ve sıfır ile bir

arasında gelir dağılımındaki adaletsizliğin arttığını gösteren gini katsayısı bakımından

Türkiye’de yoksulluk incelendiğinde 2000 yılında gini katsayısı 0.43 iken, bu oran 2008

yılında 0.39 olarak hesaplandı.

sonuç

Sermayenin uluslararasılaşması ve kamusal alanın özelleşmesi ile birlikte etkisini arttıran

küreselleşme sürecinde pek çok küresel konu KKM’ler olarak ele alınmakta, çoğu stok mal

olan küresel politika sonuçlarında eksik tüketim sorunu açığa çıkmaktadır. DB’nin yapısal

uyum politikalarının finansal istikrar, ekonomik kalkınma, yoksullukla mücadele gibi

hedeflerinin pek çoğu; KKM olarak ele alınmaktadır.

IMF ve DB yoksulluğu, makroekonomik politikanın sosyal içeriği yerine, bu politikaların

sosyal etkisi olarak ele aldığı sürece, programlarında yer alan yoksulluk verileri politika

seçimini toplumsal güçler dengesine göre değil, ekonomik büyümenin bir fonksiyonu ve

etkisi olarak ele aldığı ölçüde, büyümenin yoksulluğu azaltacağı iddiasına daha çok sahip

çıkılmaktadır. Ekonomik büyümenin gerçekleşmesi ile zenginleşen kesimlerden yoksullara

doğru bir gelir aktarımı gerçekleşememekte, ayrıca sosyal adalette büyümeyle sağlanan bir

gelişme sözkonusu olmamaktadır (Fine ve Hailu, 2003: 78).Yoksul kesimlerin ekonomik

büyümeden yararlanamama nedenlerinden biri, küresel karar süreçlerinin hala daha ulus-

devlet düzeyinde olması ve finansmanda erken kapitalistleşmiş ülkelerin payının artmasıdır.

Yoksulluğun; hem nesiller hem de coğrafi sınırlar boyunca tamamen ortadan kaldırılması

noktasında kurulan işbirlikleri, yoksullukla mücadeleyi bir KKM ve hedef olarak ele

almadığı, ekonomik gelişmenin bir fonksiyonu olarak gördüğü sürece, hedefe ulaşılması

mümkün olmayacaktır.

kaynakça

Arsan, H. (1969) “Kamu Maliyesi Konusunda Yeni Bir İnceleme Alanı: Uluslararası kamusal

Mallar”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 47(1),403-426.

Page 9: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

Birdsall, N. , Robert, Z. Lawrence (1999), Inge Kaul, Isabella Grunberg, Marc A. Stein(der),

Global Publıc Goods: Internatıonal Cooperatıon in The 21st Century içinde Newyork: Oxford

University Press, “Deep Integratıon And Trade Agreements: Good For Developing

Countries?”, 128-152.

Fine,B.; Degol Hailu (2003), “Birleşme ve Konsensus:İstikrar, Yoksulluk ve Büyümenin

Politik Ekonomisi”, çev.Erdemir Fidan, A.H. Köse, F. Şenses, vd. (der), İktisadi Kalkınma,

Kriz ve İstikrar:Oktar Türel’e Armağan içinde İstanbul: İletişim Yayınları,s.69-125.

Gardiner, R.and Katell Le Goulven (2002), “Sustaining Our Global Public Goods”,

Johanesburg: World Summit 2002.

Kaul, Inge; Isabella Grunberg and Marc A. Stein (1999), Inge Kaul, Isabella Grunberg, Marc

A. Stein (der), Global Publıc Goods: International Cooperation in The 21st Century içinde

Newyork: Oxford University Press, “Concepts, Policies and Strategies”,450-509.

Kaul, Inge; vd. (2002) “ Why Do Global Public Goods Matter Today?”,

http://web.undp.org/globalpublicgoods/globalization/pdfs/Overviews.pdf, indirilme tarihi

tarihi: 10. Kasım.2012.

Kaul, I., Conceicao, P., le Goulven, K. and Mendoza, R.U. (2003); “How to the Provision of

Global Public Goods Matter Today”, içinde ed. by. Kaul, I., Conceicao, P., le Goulven, K.

and Mendoza, R.U.; Providing Global Public Goods, New York :Oxford University Press. s.

21-58.

Kirmanoğlu, H., Elif B. Yılmaz, Nazan Susam (2006) “Maliye Teorisi’nin Çıkmazı: Küresel

Kamusal Mallar(Kalkınma Yardımları İçinde Küresel Kamusal Malların Finansmanı)”,

Maliye Dergisi, 150 (1), 25-52.

Korzeniewicz, R. P. ve Moran, T. P. (1997) "World Economic Trends in The Distribution of

Income, 1965-1992," American Journal of Sociology, 102 (4).

Maskus, Reichman (2004) “The Privatization of Private Knowledge Goods and The

Privatization of Global Public Goods”, Journal of International Economic Law, 7 (2), 279-

320.

Nordhaus, William D. (2005) “Paul Samuelson and Global Public Goods: A commemorative

essay for Paul Samuelson”, http://nordhaus.econ.yale.edu/PASandGPG.pdf, indirilme tarihi:

1.Kasım 2012.

Raffer, Kunibert (1999) Oda And Global Publıc Goods: A Trend Analysis of Past and Present

Spending Patterns, Newyork: Office of Development Studies.

Rao, Mohan J. (1999) “Equity in a Global Public Goods Framework” Inge Kaul, Isabella

Grunberg, Marc A. Stein (der), Global Publıc Goods: Internatıonal Cooperatıon in The 21st

Century içinde Newyork: Oxford University Press, 68-88.

Robinson, William I. (2002), “Küresel Kapitalizm ve Ulusötesi Kapitalist Hegemonya:

Kuramsal Notlar ve Görgül Deliller”, Çev. Erdem Türközü, Praksis Dergisi,8(4) , 125-168.

Page 10: faydanın kamusallığı ve küresel kamusal mallar: 2012 dünya bankası kalkınma göstergelerinde gelir dağılımının incelenmesi

Sen, Amartya (1999), Inge Kaul, Isabella Grunberg, Marc A. Stein (der), Global Public

Goods: International Cooperation in The 21st Century içinde Newyork: Oxford University

Press, “Global Justice: Beyond Internatıonal Equity”,116-126.

WB (2012) World Development Indicators, Washington: World Bank.

dipnotlar

1 KKM’lerin temel ilkelerinden diğerleri ise, eskiden dışlanmazlık ilkesi olarak geçen kapsayıcılık

(inclusiveness) diğer adıyla tüketimin kamusallığı (publicness of consumption) ilkesi ve karar vericilerin

kamusallığı ilkesidir (Gardiner ve Katell, 2002:5). 2 Devletlerin uluslararası düzeyde bir araya gelmelerinde; piyasaları, sivil toplumu ya da bir diğer devleti

etkilemek, baskı altına almak ya da devlet-dışı aktörler tarafından bilgilendirme ihtiyacı başat rol oynamaktadır

(Kaul vd., 2002:11).

3 Yapısal uyum programları, OECD’nin Kredi Raporlama Sisteminde(CRS Kodları) Tedarik Edilen KKM’lar

arasında 510 kodu ile değerlendirilmektedir.