Cezayir’de bulunan Keçava Camisi’nin restorasyonu hakkında bazı gözlemler. AMERIKAYI HARACA BAĞLAYAN CEZAYIRLI HASAN PAŞA’NIN CAMİ’SİNİN BAŞINA GELENLER Dr. Mehmet Tütüncü
Cezayir’de bulunan Keçava Camisi’nin restorasyonu
hakkında bazı gözlemler.
AMERIKAYI HARACA BAĞLAYAN CEZAYIRLI HASAN PAŞA’NIN CAMİ’SİNİN
BAŞINA GELENLER
Dr. Mehmet Tütüncü
1.GİRİŞ
Cezayir şehrinde bulunan Keçava Camisi şehrin en işlek ve en kalabalık merkezi bir
yerinde liman ile Kasbah arasında bir geçit yerinde bulunmaktadır. Şehrin bu sembolik
camisi 1830 yılında Cezayir’i ele geçiren Fransız sömürgeciler tarafından hızlı bir
şekilde ele alınmış ve işgalden hemen sonar sonra kilise olarak kullanılmaya başlanmış
ve 1840 yılında Cami yıkılarak yerine katedral yapılmıştır. 120 yıl kilise olarak
kullanılan cami 1962 yılında Cezayir bağımsız olur olmaz tekrar Katedral’den camiye
çevrilmiştir. Uzun yıllar cami olarak kullanılan cami 2013 yılında Türkiye
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şahsi girişimleri neticesinde Tika tarafında
tamirata ve restorasyona alınmıştır. Geçtiğimiz günlerde Tika Cezayir tarafından
caminin son hali ile ilgili bazı fotoğraflar sosyal medyada yayınlandı, bu fotoğraflar
üzerinde yapılan çalışmaların kapsamı ve mahiyeti hakkında bilgi edinmek mümkün
olmuştur.
Caminin tarihçesi
Başkent Cezayir’de bulunan Keçava Camisi Osmanlıları Cezayir’deki son döneminde
1794 yılında yaptırılmıştır. Cezayir Dayısı Hasan Paşa tarafından yaptırılan Cami
Osmanlı döneminin son mimari eseri olması bakımından sembolik bir anlamda
taşımaktadır. Camiyi yaptıran Hasan Paşa Dağıstanlı olup 1791–1798 yıllarında
Cezayir dayısı olarak görev yapmıştır. 1509’da İspanyollar tarafından işgal edilen
Vahran kalesini almak ona nasip olmuştur. Onun 1795 yılında Amerika’yı haraca
bağlayan Osmanlı Paşası olduğunuda burada kaydedelim.
Amerika'yı yılda 12.000 altın haraca bağlayan Cezayir Dayısı Hasan Paşa’nın 1794
yılında Cezayir’de Yaptırdığı Cami olan Keçava Camisi Osmanlı döneminin son
mimari eseri olması bakımından sembolik bir anlamda taşımaktadır. Fransız işgalinden
sonra Cezayir’in bu merkezî camii 1840’de kiliseye (St. Philippe Katedrali adıyla)
çevrilmiş ve içindeki İslami eserler kaldırılıp mimari formu da bozularak katedral
yapılmıştır. Bu esnada burada bulunan ve Hasan paşanın adını taşıyan kitabelerin hepsi
kaldırılarak yok edilmiş, geriye kalan iki kitabe ise müzeye getirilmiştir. Keçava
Camii’nin kapısı da yine aynı şekilde müzeye kaldırılmıştır.
Keçava Cami’si başına gelenler gerçekten sömürge idaresinin ibret verici
icraatlarındandır. 1962 yılında Cezayir bağımsız olduktan hemen sonra Katedral tekrar
eski halin döndürülmüş ve cami olarak kullanılmaya başlanılmıştır.
Tika tarafından 2014 yılından bu yana restore edilen caminin sosyal medyada resimleri
dolaşmaktadır. Bu resimlerden görebildiğimiz kadarıyla maalesef tamiratı yapan
Hasan Paşa’nın Türkiye’deki torunları onun camisine ait eski halini andıran herhangi
bir iz veya işaret kullanmamışlardır. Konuya hakim olmayan bilinçsiz danışmanlar,
Camide Hasan paşanın mimari yapısını ve adını Fransızlar gibi yok farz etmişler ve
kafalarına göre camide bir restorasyona girişmişlerdir. Fransızların yine bir kimlik
verdikleri katedrali kimliksizleştirmişler ve tarihten ve çevresinden soyutlamışlardır.
Yakında cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılması beklenen cami bu
şekliyle açılırsa Hasan Paşa'ya büyük bir saygısızlık yapılacağı gibi ruhu da büyük bir
izdırap duyacaktır.
Bu cami ile ilgili olarak Sayin Tika Başkanı Serdar Çam benden dokumentasyon
istemişler ve benden yardim beklediklerini 22 ekim günü yaptığımız bir görüşmede
dile getirmişti. Caminin tarihi ve çizimleri ile ilgili benden bilgi istemiştir. Ben 24
Ekim 2013 günü bende bulunan 23 sayfa Caminin tarihi geçmişi, katedarale çevrilişi
ve tarihi resimlerini barındıran bir dosyayı Serdar Çam’a iletmiştim. Daha sonra
Türkiyeden Yıldız Ünivrsitesinden Nuran Kara Pilehvarian ve Can Binan zannedersem
Sayın Serdar çam’ın istekleri doğrultusunda cami hakkında telefonda bilgi istemişler
ve yapılması gerekenleri ifade etmiştim. 2014-17 Yıllarında Caminin restorsyonu
yapılırken benimle hiç bir iletişim kurulmamış bir kaç defa dile getiridğim görüşme
istekleri ise cevapsız bırakılmıştır.
Fakat Türkiyeden bazı heyetler gitmiş ve camide incelemeler yapmışlardı. Bu konuda
Tika Sayfasında bazı haberlerde cıkmıştır. mesela ekteki linke bakılabilir... Keçiova
Cami Restorasyonu'nda Tezyinat Çalışmaları Başladı -
TİKAhttp://www.tika.gov.tr/tr/haber/kec...
Bu habere göre Söz konusu heyette; İstanbul Üniversitesi Türk ve İslam Sanatı
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Baha Tanman, Marmara Üniversitesi Sanat
Tarihi Bölümünden Prof. Dr. Selçuk Mülayim, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Can Şakir Binan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Geleneksel Türk Sanatları Bölümünden Hattat Sacit Açıkgözoğlu ve Nakkaş Recep
Cengiz yer aldı.
Sayın İlber Ortaylı’da Camiyi 2017 yılının Şubat ayında ziyaret etmiş ve izlenimlerini
aşağıdaki şekilde kaleme almıştır.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar...
TİKA’nın Nuran Kara Pilehvarian hocaya restore ettirdiği Keçova (Keçiova) Camii’nin
etrafında çarşıyı dolaşmak ve oradan Kasbah’ı tırmanmak, tadına doyum olmaz bir gezi.
Keçova Camii Fransız devrinde katedrale çevrilmişti. Böyle bir eseri tarihi zedelemeden,
her unsuruyla restore etmek ne kadar zahmetli ve sağlam sinir gerektiren ustaca bir iş.
Bütün Kuzey Afrika’nın Tunus’taki Zeytinuye Külliyesi ile birlikte en tipik, en güzel ortamı
burasıdır.
Sayın İlber Ortaylı’nın öve öve bitiremediği bu restorasyonu yerinde görmek ve
camiyi ziyaret etmek için bu sene içinde bir ziyaret gerçekleştirdik. Bu ziyarette
caminin tamiratdan sonraki durumunu yakından inceleme fırsatı buldum ve
görebildiğim kadarıyla caminin şu andaki durumuna bakılırsa verdiğimiz bu dosyanın
Caminin restorasyonu sırasında hiç dikkate alınmadığı görülmektedir. Cami tamemen
tarihi kimliğinden soyutlanmış sıradan bir cami olarak tamir edilmiştir. Bu durumda
artık bende vicdani bir sorumluluk gereği bidldiklerimi kamuoyu ile paylaşmak gereği
duydum. Serdar Öama 24 Ekim tarihinde şu epostayı göndermiştim.
From: "TUTUNCU" <[email protected]>
Date: 24.Eki.2013 13:28:43
Subject: Fwd: document
To: [email protected]ın Serdar Çam Bey, Salı günü görüştüğümüz üzere Cezayir'deki Keçava
Camiisinin resim ve planları hakkında bir araştırma yaptırdım, Cezayir'den gelen dosyayı aynı şekliyle size
gönderiyorum. İnceledikten sonra tekrar müzakere edelim. Saygılarımla. Mehmet Mehmet Tutuncu
• Not TİKA Başkanı Serdar Çam beyefendiye gönderdiğim caminin tarihçesi ve
çizimlerini ihtiva eden dosyayı yaında paylaşacağım.
Resim2 Caminin kesiti A. Ravoisie, Exploration scientifique de l’Algerie Pendant les annees 1840-1842
(1846) s. 69
Cami nasıldı
Daha önce yazdığımız gibi Hasan Paşa’nın camisi 1840 yılında kiliseye (St. Philippe
Katedrali adıyla) çevrilmiş ve içindeki İslami eserler kaldırılıp mimari formu da
bozularak katedral yapılmıştır. Fakat Fransızların çok iyi belgeşenedirme huylşarı Bu
anıtın cami olarak kullanıldığı yıllara ait elimizde bolca Fransız ilim adamları
tarafından yapılan malzeme ve yayın bulunmakatdır. Ekte caminin orijinal haline ait
bazı resim ve gravürler gözükmektedir.
Resim 1 caminin 1835 yılında içerisinin ve kubbesinin görüntüsü.
E. Lessore ve W. Wyld Voyage pittoresque dans la regence d’alger Paris 1335, s. 4
Cami hakkında fikir veren bu resimler bize bir restorasyon içine girilerken Katedrale
ait görüntülerin kaldırılarak tekrar eski Cami haline getirilmesi beklentisini
oluşturmaktadır. Fakat yapılan çalışmaların sadece temizleme ve iç tezyinatla ilgili
olduğunu tespit ettik. Yani katedral olduğu gibi bırakılmış sadece makyaj yapılmıştır.
Katedral aynı olduğu gibi muhafaza edilmiş sadece taşlar ve kırık dökük bazı duvarlar
elden geçirilmiş binanın dışında ve içinde bazı kuvvetlendirme ve desteklemeler hariç
mimari hiçbir müdahalede bulunulmamıştır. Bu kadar devasa bir katedral için belki en
ucuz ve en iyi çözümdür. Yani bir şekilde anlayışla karşılanabilir, Fakat anlayışla
karğılanmayacak bir durum vardırki o da caminin iç tenzyinatında camide bulunan ve
belgelenen eski yazı ve süslemelerden hareket 4dılmesi ve bunların yerine konması ve
tezyinatta Hasan Paşa’ya ve tarihi çerçeveye vurgu beklenir ki gördüğümüz buda
yapılmamıştır. İşte bu bizi Amerikayı dize getiren Hasan Paşa’ya karşı yapılan bir
saygısızlığın ötesinde bir ihanet olarak değerlendirmeye itmiştir.
Meramımızı analtma için bir kaö örnek vereceğim.
Kitabeler
Camide yapılan en önemli yenilik ise içerde yazılan kitabelerden oluşmuştur. Hüseyin
Kutlu tarafından yazılan kitabelerde Kuşaklar halinde Esmaül Hüsna ve Kuranı
Kerim’den bazı ayetler celi sülüs hat ile yazılmıştır..
Yeni yazılan kitabelerden Esmaül Hüsna
Kadınlar mahfilinde (eski kilisenin apsisinde) ise Hazreti Muhammed’in eşleri ve
kızlarının isimleri tabular halinde yazılarak yerleştirilmiştir.
Yeni yapılan hazreti Muhammed’in eşleri ve sahabe kadınların isimleri
Camideki yazılar usta bir hattat tarafından yazılmış Osmanlı Celi sülüs yazısının
örneklerinden oluşmaktadır. Hüseyin Kutlu’nun sanatkârlığına bizim bir sözümüz
olamaz. O Celi sülüs sanatın en güzel örneklerini camiye yansıtmıştır.
Fakat bu yazılar ve Camiyle ilgili bir gerçeği ortaya koymamız gerekmektedir.
Yazılar caminin hüviyetine bir müdahale sayılmalıdır. Bu kitabe kuşağı camiyi
yapanların amaçlarına hilaf olmuştur. Camiyi eski hüviyetinden soyutlayarak ve tarihi
çevre ile bağlarını kopartmaya hizmet etmektedir. Bu yazılar modern yepyeni bir
caminin ortaya çıkmasına hizmet etmiştir. Nasıl ki Fransızlar Camiyi katedral yaparak
eski kitabelerin söküp yeni bir hüviyet kazandırdılarsa bu yapılan yeni yazılarda
caminin tarihi hüviyetini silip yok etmeye yaramaktadır.
Konuyu biraz açarak ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım.
Elimizde orijinal camiye kitabelerin metinleri bazı parçalar ve Fransızlar tarafından
çizilmiş bazı resimler mevcuttur. Şimdi önce Keçava camisinin kitabelerini izleyelim.
Keçava Camii kitabeler bakımından oldukça zengindir. Bu kitabeler daha cami
katedrale çevrilmeden 1840 yılında Abbe Barges tarafından yayınlanmıştır. (Journal
Asiatique Paris 1841 s. 181-188) M. l’Abbe Barges Notice sur le Catedral d’Alger).
Daha sonra 1901 yılında Gabriel Colin Corpus des Inscriptions Arabes et Turques de
L’algerie, Paris 1901 s. 160-169) yıllarında yayınlanmış. En son olarak da Türkçe
olarak Mehmet Tütüncü tarafından Cezayir’de Osmanlı İzleri kitabında, İstanbul 2013
s. 295-297 ve 304-305 kitabeler resimleriyle birlikte yayınlanmıştır. Yani orijinal
kitabeler bakımından oldukça zengin bir kaynakçamız vardır.
Colin caminin içinde burada tespit ettiği on kitabeyi yayınlamıştır.
Keçava Camii’ndeki bu 10 kitabeden sadece 2 tanesi bugün müzede bulunmaktadır.
Kaybolan kitabeler ise Fransızlar tarafından resimleri çizilerek 1840-1842 yıllarında
yayınlanmıştır. Kitabelerde Camiyi yapan Hasan Paşa ve caminin ustaları çok zengin
bir üslup kullanmışlardır.
Bunlardan bir kaç örnek vermek gerekirse
Mihraptaki ayet
Mesela Orijinal Mihrap’ta Mihrap ayeti denilen Ali İmran suresi 32 ayeti
kullanılmıştır.
Zekeriya Meryem'in bulunduğu mihrâba her girdiğinde onun yanında yiyecek,
rızık buldu. 'Bu, sana nereden geldi ey Meryem?' dedi. Meryem; 'O, Allah
tarafındandır. Şüphesiz Allah, dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır.' " (Âl-i
İmrân, 3/37)
Bu ayet Osmanlı devrinde gayet yaygın bir ayettir.
Şimdi yeni tamiratta ise bu ayet kullanılmamıştır. Yerine mihrapta ve mihrabın üst
tarafına kelime-i tevhit yazılmıştır. Mihraba ise Bakara, 2/149, 150) âyeti yazılmıştır
د الحرام و فول وجهك شطر المسج
"Ey Muhammed! Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir" anlamındaki, "Fevelli
vecheke şatral-Mescidi'l-Haram" (bk. Bakara, 2/149, 150)
Eshabi Kehf’e ne oldu?
Orijinal Cami’de mihrabın sağ ve sol tarafında Eshabı kehf'in isimleri kartuş içinde
yazılmıştır.
Şimdi ise mihrabın sol tarafına Kuranı Kerim’in Nasır suresi (110. Sure) ve sağ tarafa
ise asır suresi (103. Sure) yerleştirilmiştir. Ashabi Kehfin isimleri özellikle Cezayirde
Denizcileri nazardan korumak için yazılmaktadır. Bu gelenekte takip edilmemiştir.
Keçava camiisnde l Cami’de mihrabın sağ ve sol tarafında Eshabı kehf'in isimleri kartuş içinde yazılmıştır. Şimdi ise mihrabın sol tarafına Kuranı Kerim’in Nasır suresi (110. Sure) ve sağ tarafa ise asır suresi (103. Sure) yerleştirilmiştir. Ashabi Kehfin isimleri özellikle Cezayirde Denizcileri nazardan korumak için yazılmaktadır. Bu gelenekte takip edilmemiştir. Eshabı Kehf Kuran 18:9 (Mağara Halkı)
Traditional names of “the people of the cave—ahl/aṣḥāb al-kahf ” (Q, 18:9).
Eshabı kehf isimleri 7 adettir. Ayrıca köpekleri Kırmir’le 8 isim yazılacaktır. Nitekim Hasan
Paşa’nın camisinin yanıdnaki sarayında bu isimler hala mevcuttur.
Yemliha, Meslina, Mekselina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş, Kıtmir
Kuranı kerimde Eshabı Kehf hikayesi Kehf suresinin 9-26 ayetleri arasında anlatılır. 22 ayetde
onların sayıları 3,5 veya 7 kişi artı köpekelri Kıtmir olarak insanların konuştukları fakat Sadece
Allah’ın gerçek rakamları bildiği yazılıdır. Onalrın hakkıdna hiç bir tartışmaya girişme ve onalr
hakkında kimselerden hiç bir malumat isteme denilmektedir.
Kuranda anlatılan kıssa Roma imaparatoru Dakyanus zamanında yiğitlerin sadece tek Tanrıya
inandıkları ve putperestliği reddettikleri için zulümden korkaraka bir mağaraya sığındıkları ve Allah
tarafından esrarengiz uzun bir zaman uyutuldukları (11ç ayet bunun üzerine biz o mağarada onalrın
kulakalrına nice yıllar perde koyduk)
Ve onlar bu mağarada 300 yıl ve artı 9 yıl yani 309 yıl kalmışlarıdr. (Ayet 25) fakat onlar sadece )Ayet
19) 1 gün ya da günün bir parçası olarak kaldıkalrını zannetmeketdirler.
Beyzavi’nin naklettiğine göre bu şekilde uyanan gençlerden birri elindeki uyudukalrı zaman Roma
imparataoru Dakyanus’un resmi olan bir gümüş para ile ekmek almak için şehre girer, şehir halkı
Dakaynus’un resmini görür ve devrin hüküğmdarına götürürler. Artık o hükümdar hristiyan olmuştur.
Genç adam başlarından geçeni anlatır.Hep birlikte mağaraya giderler anlattıkalrının doğruluğunu
ahyretler içinde müşahade ederler. Kuranı kerim Kıssasında vurgulanan Tek tanrılı dine olan güven
Allah’I bu dini kourdupuna dair bir ayettir.
Bu Kurabı kerim’deki kıssanın aynısı hristiyanlık dininde olduğu ve yedi uyurlar Efesin y7 ururları
olarak bilinmekte Hristiyan litratürde isimleri Achillides, Diomedes,Diogenes, Probatus, Stephanus,
Sambatius, ve Kuiriacus; olarak geçmeketedir. Hristiyan olduktan sonar ise isimleri aximianus,
Malchus, Martinianus, Constantinus, Dionysius, Johannes and Serapion olarak geçmeketedir.
Eshabı kehfin isimleri İslam düntyasında kötüğlüğkten korunmak içim muska, tılsım, kitabe lere
yazılmakatadır. Bunu yanında taşıyan insan veyaz yyazıalan binanaın yangından korunacağı ve
denzideki denizcilerin ise sğa salim yerlerina varacakalrına inanılır.
Hasan Paşa Camisinde mihrabda 7 uyurların isimlerini yazarak bu köklü gelenek ve inanışı yaşatmak
istemiştir. Onun bu isteğinin cami tamir edilrken görmezden gelinmesi anlaılır bir davranış değildir.
Mihrabın yeni hali
Sayın Hüseyin Kutlu yazdığı hat sanatının zirvesi olan bu kitabelerden dolayı
kutlamak gerekir ama bu kitabeler aynı zamanda caminin tarihi gerçekleri ile
uyuşmamaktadır. Caminin tamiratında ona eski hüviyetini kazandırmak veya iade
etmek için çaba sarf edilmeliydi.
Oysa mihrap ayeti Hazreti İsa’nın annesi olan Hazreti Meryem'den bahsetmekte bu
şekilde Hristiyanlarla Müslümanlar arasında belirli bir yakınlığına işaret etmektedir.
Bu ayet yerinde kullanılarak caminin hem ilk devrine hem de katedral zamanına bir
atıf yapılabilirdi. Maalesef bunun yerine Bakara suresindeki mescidi haram ifadesi
kullanılarak eski cami kitabelerinden faydalanılmamıştır.
Gelelim başka yapım kitabelerine
Caminin 2 kitabesi kurtarılarak müzeye konmuştur. Çok güzel bir sülüs hat ile yazılan
kitabeler 4 beyitlik bir şiir camiyi yapan Hasan paşanın ismini ve son satırda da yapım
tarihini ebced harfleriyle vermektedir. Caminin kuruluş belgesi olan bu kitabelerin
kopyeleri yapılarak caminin giriş kapısına veya uygun bir yerine tekrara konması
caminin eski hüviyetini tekrar tasdik edilmesi ve camiyi yaptıran Hasan Paşa’ya
şükran bakımından önemlidir. Maalesef bu yolda tercih edilmemiştir. Hasan paşa
isminin anılmasından yoksun kalmıştır. ve elimizde bulunan bu yapım kitabeleri
örnekleri yine müzede kalmaya mahkûm edilmiştir.
Kecava camisinin müzede bulunan kitabelerinden örnekler
Ayrıca camide bazı ayeti kerimelerin Fransızlar tarafından çizimleri yapılmıştır. Bu
ayeti kerimelerde yine Hüseyin Kutlu beyefendinin kullandığı sülüs hatla yazılmıştır.
Camide bu hatların tekrara yazılarak yerine konması caminin eski kimliği bakımından
yine önem arz etmektedir.
Bir kaç örnek Kubbe yazılarından.
Kubbede yazılacak ayetler özenle seçilmiştir.
Ve Kuranı Kerim’in 4 ayrı suresinden 4 ayrı ayet seçilmiştir. Bunlar şunlardır.
1. Kubbede ise Kuranı Kerimden Tevbe suresi ( 9 sure 108 ayet) س على التقوى لا لمسجد اس
ل يوم من او
İlk günden takva üzerine kurulan mescid
2. Cin suresi 18 ayet فل احداا ﴿وان المساجد لله ﴾١٨ تدعوا مع للاه
Mescidler süphesizAllah’ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın. Bunun
çizimi ise şöyledir.
nisa suresi ayet 103 ﴿ ا ا موقوتا لوة كانت على المؤمنين كتابا ﴾١٠٣ان الص
Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.
Bunun çizimide elimizde bulunmaktadır.
Son olarakda Nisa suresi 238 ayet yazılmıştır.
قانتين ﴿ لوة الوسطى وقوموا لله لوات والص ﴾ ٢٣٨حافظوا على الص
Namazlara ve orta namaza devam edin Allah’a saygı ve bağlılık içinde namaz kılının
Camiyi yaptıran Hasan Paşa ve hattat İbrahim çakeri tarafından özenle seçilmiş
ayetlerden hiç birisi yeni yapılan restorasyonda kubbede yazılmamıştır.Bunun yerine
ise kubbede Ayetetelkürsü Bakara süresi 255 ve 256 ayet yazılmıştır.
Şimdi bu kadar özenle seçilen ayetleri sayın Kutlu bilseydi orijinaline yakın bir şekilde
aynısını yazmazmıydı?. Eminim yazardı. Ama maalesef ona bu görevi verenler
bilgilendirmemişler ya da bilmiyorlar. Bilmemek ayıp değil ama sormamak ayıptır.
SONUÇ
Maalesef caminin yapıma karara veren Tika ve danışmanları ve Cezayir’i hayatlarında
görmemiş ilim adamları ve taşeron firmalar, Cezayir eski eserleri koruma kurumu ile
işbirliği halinde caminin eski kimliğine saygı göstermeden sadece temizlik yapmakla
yetinmişler ve caminin tarihten gelen kimliği ve hikâyesi ile hiç bir şekilde
ilgilenmemişler ve anlaşılan benim 24 ekim 2013 tarihinde gönderdiğim dosyayı
ulaşabilecekleri yayınları görmeden ve en camide zamanında bulunan orijinal yazılan
kitabelerin ve çizimlerin hiçbirini görmemişler ve camiyi soyut bir şekilde kafalarına
göre tezyin etmeyi tercih etmişler.
Restorasyonun amacı bu olabilirmi?. Hele tarihi ile Cezayir’le bütünleşmiş Camiye
hoyratça bu yapılırmı? Maalesef yapılmıştır/ Cami bu şekliyle eski kimliğinde
soyutlanmış ve restorasyon yoluyla aynı Fransızların yaptığı gibi katedral kimliğinin
devamına hizmet etmesede eski Keçava camisinin kimliğinde hiç bir iz
barındırmayarak yeni bir cami ortaya çıkmıştır. Bu haliyle yapılan yenileme amacına
hizmet etmekten uzak kalmıştır. Acilen hataların düzeltilerek bu yazıların kaldırılarak
eski ve tarihi yazıların tekrar yazılarak camiye konulması tarihe olan bir sorumluluk
gereğidir.
4 Aralik 2017 2017
drs. Mehmet Tütüncü