Top Banner
68

Etkin saglik Dergisi

Mar 21, 2016

Download

Documents

 
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Etkin saglik Dergisi
Page 2: Etkin saglik Dergisi
Page 3: Etkin saglik Dergisi
Page 4: Etkin saglik Dergisi

2 - Aralık-Ocak 2014

Başlarken

Etkin Eczacılık Derneği olarak, yeni bir der-gi, ETKİN SAĞLIK ile karşınızdayız. Sizler-le eczanelerimizden olabilecek en iyi şekilde iletişim kurmaya çalışıyoruz ve kurduğumuz o sıcak ilişkinin olumlu sonuçlarını görüyo-ruz. Bundan böyle iki ayda bir yayımlamayı planladığımız dergimiz ETKİN SAĞLIK ile uzun soluklu bir aşk ilişkisine giriyoruz. Aşk ve uzunluk kavramları birbirine zıt görünebi-lir. Ancak, hepimiz biliyoruz ki, bir aşkı en çok birlikte üretim yapmak ölümsüz kılar.

Eğitimimiz hiç bitmiyorBiz eczacıların kimi, anne babasının hayali-ni gerçekleştirdi; kimi mahallenin eczacısı-na özendi; hatırı sayılır bir oran da kendi is-teğiyle seçti bu mesleği ve üniversiteye gitti. Beş yıl boyunca bitki, ilaç ve kimyası, hasta-

lık, farmakoloji, galenik, kozmetik, toksiko-loji ve daha birçok konuda yoğun bir eğitim aldık. Her şey değişir ancak tıp, teknoloji, bi-lim sürekli değişen ve gelişen alanların ba-şında gelir. Bu değişim ve gelişimin gerisinde kalmamak için sürekli eğitim programlarına katılmakla kalmıyor aynı zamanda düzenli-yoruz. Bu eğitimlerde aldığımız taze ve güzel bilgileri hiç vakit kaybetmeden sizlerle, hasta ve tüketicilerle, çok hızlı bir şekilde paylaşa-biliyor olmamız bizi mutlu ediyor.

Paylaşarak mutlu oluyoruzDergi çıkarmamızın en temel sebeplerinden biri de, ilgilendiğimiz bu konularda en son yenilikleri sizlerle paylaşmak ve bilgilerimi-zi tazelemektir. Daha sağlıklı olmanın yolla-rını aramaktır ki sağlık mutluluğun olmazsa olmazlarından biridir.

Kış mevsimine girmiş bulunuyoruz, kı-şın en büyük aktörü grip vizyona girmek üze-re. Grip aşısı üzerinde büyük tartışmalar ol-masına rağmen aşılanma oranında özellikle kronik hastalıklara sahip kişilerde büyük bir yükseliş gözlenmekte.

Bizleri ve çocuklarımızı gelecekte bekle-yen en büyük tehlike hiç kuşkusuz çevre kir-liliği. Peki bu kadar yaygın bir kurum olarak eczanelerimizde neler yapabiliriz? Sonraki sayılarımızda sizlerden gelecek örneklerle ve önerilerle zenginleştireceğimiz ‘karbon ayak izimi nasıl küçültebilirim’ konusu üzerinden çevre konusuna yer vereceğiz.

Bunun yanında, “Çocuklarımız olma-dan olmaz!” diyoruz. Çocuklarımız hayatla-rımızı adadığımız prensler ve prensesler; on-ları gelecek sayıdan itibaren “Etkin Çocuk” başlıklı sayfalarımızda buluşturmak için sa-bırsızlanıyoruz.

Birlikte yeni bir maceraya... Etkin Eczacılık Derneği

İktisadi İşletmesi adınaEcz. Z. Almıla Öztosun

Ecz. Nursel Gönenç[email protected]

Prof. Dr. Günay AydınProf. Dr. Selim BadurProf. Dr. Gül BaktırProf. Dr. Sönmez Uydeş DoğanProf. Dr. Serdar ErdineProf. Dr. Güven KülekçiProf. Dr. Ali Hikmet MeriçliProf. Dr. İlhan SatmanProf. Dr. Gülaçtı TopçuYard. Doç. İlkay AlpUzm. Dr. Gökhan OkanEcz. Şensu Bal Ecz. Hümeyra Cömerter Ecz. Asuman ÇakıroğluEcz. Aysun Karadeniz Ecz. Ayşegül Yıldız

Vildan Çı[email protected] Ozan Ezgi Berberoğ[email protected]

F. Candil Erdoğan [email protected]

Metin [email protected]

Reyhan [email protected]

Meltem Gü[email protected]

Etkin Eczacılık DerneğiNispetiye Cad. Belkıs Apt. No:7 D:4 Levent-Beşiktaş/İstanbul Tel: 0212 283 02 99Fax: 0212 283 02 [email protected]

İki ayda bir yayımlanır.

G.M. Matbaacılık ve Tic. A.Ş.100 Yıl Mah. MAS-SİT 1.Cad. No:88 Bağcılar/İstanbulTel: (0212) 629 00 24-25 Faks: (0212) 629 20 13Baskı tarihi: Aralık 2013

Dergimiz hakkındaki eleştiri ve önerilerinizi, [email protected] adresine iletebilirsiniz.

@

Etkin Sağlık dergisinin isim ve tüm yayım hakkı Etkin Eczacılık Derneği’ne aittir. Dergide yayımlanan tüm yazı ve fotoğraf ların hakkı Etkin Sağlık dergisine aittir. İzin alınmadan kullanılamaz. Yayımlanan ilanların/reklamların sorumluluğu ilan/reklam sahiplerine aittir.

“Yeni bir dergi çıkarırken yaşadığımız telaş, yeni bir aşka düşen kişinin telaşı gibidir.”

Bitkiler ve eczacıKışın soğuk gün ve akşamlarını hem keyifli hem faydalı sıcacık bit-ki çaylarıyla daha rahat geçirme-nin yollarını ve hangi bitkileri ter-cih etmeniz gerektiğini kronik hastalığınızı ve kullandığınız ilaç-ları söylemeyi unutmadan uzun yıllar bitki eğitimi alan eczacınıza danışabilirsiniz.

Cilt bakım okuluBedenimizin en büyük organı de-ridir. Onu ne kadar tanıyoruz? Bu sayıdan itibaren cilt bakım okulu yer alacak dergimizde, merak etti-ğiniz her şey sürprizleriyle birlikte bizimle olacak.

Ecz. Mavi Nursel Gönenç

twitter.com/mavinursel

Page 5: Etkin saglik Dergisi
Page 6: Etkin saglik Dergisi

222425

54

30

5859

26

56

32

60

28

57

36

6264

38

46

44

48

52

51

Aralık-Ocak 2014

610

12141620

Güncel

Eczacınız diyor ki

KAPAKVücudunuzu kışa hazırlayın, mevsimin tadına varın

Grip aşısı olmayı ihmal etmeyin!

Reçetesiz antibiyotik kullanımı sağlığı kötü etkiliyor

Bu havalar kimseyi mahvetmesin

Etkin eczacılık yaklaşımı ödüllerle destekleniyor

Kış hastalıklarında aromaterapi uygulamaları

İştahıma ne oldu?

Bıngıldakla ilgili bilinmesi gereken her şey

Efsaneden eczaneye sağlık

Eklemlerinizi rahatlatın, bir ömür ağrıdan uzaklaşın

Sağlıklı bir ömür için bünyenizi güçlendirin

Cilt bakım okulu

DOSYADiyabete karşı bilinçleniyoruz

Diyabet vücudun tümünü etkiler

Bitki çayı nereden alınır?

Bebeğinizin ilk kışı, ilk soğuk algınlığı

Notaların ardındaki yaşamlar

SÖYLEŞİ Dr. Ayşegül ÇoruhluVücudun yeni sağlık parolası: pH

Cilt lekeleri moralinizi bozmasın

Kış aylarında neler yiyeceğiz?

Sofralardaki en güzel çiçek: Karnabahar

Kan şekerini düşürmeden zayıflamanın kolay yolu

Hayatı onlarla paylaşmaya başlarken

Hayatın kırılma noktası: Üniversiteli olmak

Kent-Mekân

Bulmaca

İÇİNDEKİLER12

38

52

Page 7: Etkin saglik Dergisi

5Ekim-Kasım 2013 -

Page 8: Etkin saglik Dergisi

6 - Aralık-Ocak 2014

Güncel

Washington Üniversitesi’nde çalışan Türk bilim insanı Dr. Süleyman Gülsüner ve ekibi şizofreni hastalığının genetik kodlarının çözülmesine yönelik önemli bir araştırma yaptı. Dr. Gülsüner ve ekibinin üç yıl süren araştırması ile şizofreniye neden olan 54 yeni gen keşfedildi. Araştırma sırasında geliştirilen yöntemler otizm, zekâ geriliği gibi hastalıkları araştırmak amacıyla da kullanılmaya başladı.

Yapılan araştırmada bulunan gen mutasyonlarının ileri yaşlarda baba olan erkeklerin sperm hücrelerinde ortaya çıktığı tespit edildi. 105 şizofreni hastası, 84 sağlıklı kardeş ve anne-babaları olmak üzere toplam 399 kişinin tüm gen yapılarının incelendiği araştırmada anne ve babalarında olmamasına rağmen çocukta gelişen 54 yeni mutasyon bulundu. Araştırma dünyanın önde gelen akademik bilim dergilerinden Cell’de Ağustos ayında yayımlandı.Kaynak: Anadolu Ajansı

ABD’deki Northwestern Üniversitesi’nde yaşları 50 ile 70 arasında değişen 44 kişi üstünde yapılan bir araştırmanın sonucuna göre çocuk yaşta bir enstrüman çalmayı öğrenmek beynin daha uzun süre genç kalmasını sağlıyor. The Journal of Neuroscience adlı saygın akademik dergide yayımlanan makalede, gönüllüler üstünde yapılan çalışmada dört ile 14 yaşları arasında müzik dersleri alarak enstrüman çalmayı öğrenen bireylerin beyinlerinin elektriksel aktivitesinin diğerlerine nazaran daha hızlı olduğu belirtiliyor. Yaşam boyu beyinde yer eden bir beceri olan enstrüman çalma eyleminin gelecekteki öğrenme becerilerini de hızlandırdığı açıklanıyor.Kaynak: BBC News

Belçikalı iki diz cerrahisi uzmanı dizde bugüne kadar keşfedilmemiş yeni bir bölüm olduğunu buldu. Leuven Üniversitesi Hastanesi’nde görevli iki cerrah dizin ön bölümünde yer alan bu bağ dokunun özellikle sporcularda sık sık yaşanan yırtılmalarda etkin bir rolü olduğunu ifade ettiler. Anterolateral ligment adı verilen bu bağ dokuyu makroskopik inceleme ve gözlem yaparken bulan cerrahlar, literatür taraması yaptıklarında bölgeden yalnızca 1879’da yazılmış bir anatomi kitabında bahsedildiğini gördüler.Kaynak: CNN News

Page 9: Etkin saglik Dergisi

7Ekim-Kasım 2013 -

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve beş ayrı üniversitenin işbirliğiyle yapılan akademik bir çalışmanın sonuçlarına göre yeterince uyuyamayan çocuklarda obezite gelişme riskinin yüksek olduğu açıklandı. Yaşları 8 ile 11 arasında değişen rastgele seçilmiş 37 çocukla yapılan çalışmada çocuklar iki gruba ayrıldı. Her bir grup için aynı uyku düzeni

belirlendi ve bir hafta sonra ikinci grubun uyku süreleri kısaltıldı. Elektronik kayıtlarla uyku süreleri ölçülen çocukla arasında az uyuyanların gün içinde daha fazla yemek yedikleri belirlendi. Çocukların kan değerleri ölçümleri alındığında, az uyuyan ve daha çok yemek yiyen çocukların kolesterol oranlarının yükseldiği, kan şekeri değerlerinin riskli boyutlara ulaştığı ve hormonlarının değiştiği saptandı.

Yeme davranışlarının uyku düzeniyle yakından ilişkili olduğu, yapılan bu araştırmayla bir kez daha ortaya konmuş oldu. Özellikle çocuk yaşlarda geliştirilen uyku düzeninin ise ilerleyen yaşlarda obezite riskini etkilediği de gözler önüne kondu.Kaynak: Journal of the American Academy of Pediatrics

Page 10: Etkin saglik Dergisi

8 - Aralık-Ocak 2014

Güncel

UNICEF’in yaptığı açıklamayla Dünya Sağlık Örgütü ile işbirliği yaparak Suriye başta olmak üzere, Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak, Filistin ve Mısır’da 20

milyon çocuğa çocuk felcine karşı vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren koruyucu aşı uygulanacağı duyuruldu.

Açıklamada, Suriye’de 650 binden fazla çocuğa yapılan aşılama sırasında ülkenin kuzey doğu bölgesindeki 116 bin çocuğun aşılaması sırasında büyük itirazlar geldiği belirtildi. Suriye’deki kampanyada, 1.6

milyon çocuğun kızamık, kabakulak ve çocuk felcine karşı korunmasının hedeflendiği, Ürdün’de ise beş yaşın altındaki 18 bin 800 çocuğun aşılandığı ifade edilirken Mısır ve Türkiye’deki kampanyanın Kasım ayı ortasında gerçekleştirileceği kaydedildi.

Kaynak: UNICEF, www.unicef.org

Türkiye’de 15 yaş altında gerçekleşen doğum sayısı son 10 yılda yaklaşık yüzde 84 azaldı. Annenin yaş grubuna göre doğumlar incelendiğinde, Türkiye’de genç yaşta anne olma sayısında yıllar itibarıyla önemli oranlarda azalma yaşandığı görüldü. Buna göre 2003 yılına göre kıyaslandığı zaman 2012 yılında 15 yaş altında anne olanların sayısı yüzde 84, 15-17 yaş arasında anne olan kadınların sayısı yüzde 42, 18-19 yaş arasında anne olan kadınların sayısı yüzde 20, 20-24 yaş arasında anne olan kadınların sayısı da yüzde 16 azaldı.

Buna karşılık 25-29 yaş arasında doğum yapan kadınların sayısında yüzde 14, 30-34 yaş arasında

doğum yapan kadınların sayısında yüzde 48,5, 35-39 yaş arasında doğum yapan kadınların sayısında yüzde 34 artış oldu. 2003 yılında 2 bin 348 olan 15 yaş altı kadınlarda anne olma sayısı, 2004 yılında bin 940, 2005 yılında bin 715, 2006 yılında bin 635, 2007 yılında bin 415, 2008 yılında bin 188, 2009 yılında 822, 2010 yılında 533, 2011 yılında 385, 2012 yılında da 377 olarak tespit edildi.Kaynak: Anadolu Ajansı

Page 11: Etkin saglik Dergisi

9Ekim-Kasım 2013 -

Yaşam süresini 5-10 yıl kısalttığı bilinen diyabete ilişkin rakamlar ürkütürken, son yıllarda denekler üzerinde yapılan araştırmalarda, tamamen doğal olan “makrobiyotik (uzun yaşam) beslenme” şeklinin, Tip 2 diyabetin tedavisinde olumlu sonuçlar vermesi, bu hastalara umut ışığı oldu.

Ürettiği menenjit aşısıyla tanınan Havana’daki Finlay Enstitüsü ve Pianesi arasındaki bilimsel işbirliği ile bu ülkede 30 Tip 2 diyabet hastası üzerinde klinik araştırma yapıldı. Tip 2 diyabet teda-visinde makrobiyotik diyet araştırmalarına başkanlık eden Beslenme Uzmanı Dok-tor Carmen Porrata Murray’ın yöneti-minde üçer ve altışar aylık dönemlerde makrobiyotik diyet uygulayan hastaların iyileştikleri gözlendi. Hap kullanan ya da insüline bağlı yaşayan hastaların, bu tedavinin ardından bunları terkettiği, insülin rezervleri tükenme aşamasındaki hastaların rezervlerinin yeniden insülin üretebilecek düzeye geldiği gözlendi. Hastaların yüksek seyreden glikoz, glikozillenmiş hemoglobin, kolesterol, trigliserid, LDL kolesterol-HDL koles-terol oranlarında ciddi düşüşler görüldü. Hastaların vücut ağırlığı ve bel çevresi genişliğinde de önemli ölçüde azalma-lar kaydedilirken, hemoglobin, ürik asit, kreatin, kalp ritmi ve kan basıncı gibi değerlerin normale döndüğü belirlendi.Kaynak: Doğan Habar Ajansı

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Kasım ayı başında yaptığı bir açıklamayla kalp hastalıklarına neden olduğu gerekçesiyle işlenmiş gıdalarda trans yağ kullanılmasının yasaklanmasını önerdi. Katı yağların temel kaynağı olan hidrojenlenmiş yağların kötü kolesterolü yükselttiğinin ifade edildiği açıklamada trans yağ kullanımının azaltılması sayesinde kalp hastalıklarının azalabileceği belirtildi.Kaynak: Reuters

Page 12: Etkin saglik Dergisi

10 - Aralık-Ocak 2014

Eczacınız diyor ki

Çağımızın önemli bir sağlık sorunu olan diyabetin gelişmesi, tedavisi ve ta-kibinden en önemli unsurlardan biri de glikozillenmiş hemoglobin yani HbA1c düzeyinin ölçülmesidir. Düzenli ölçü-müyle kişinin kan şekeri değerlerinin değişimi konusunda hekime son dere-ce faydalı bir profil sunar. Bu profilin çıkarılması sayesinde kişide diyabet gelişme riski, derecesi ve tedavi şekli planlanabilir.

Diyabet hastalarında diyabete bağlı hastalıkların gelişmesi riskini takip et-mek açısından çok önemli veriler sunan HbA1c ölçümünün düzenli kontrolü sa-yesinde böbrek hastalıklarından diya-betik retinopatiye, kalp hastalıkların-dan damar sertliğine hatta felce kadar pek çok sorunun önüne geçmek müm-kün olabilir.

HbA1c

değerleri ne anlama gelir?Ortalama alyuvar ömrü yaklaşık dört ay-dır. HbA1c değerleri, tahlil için kan veril-mesinden bir ay önce başlayarak geriye

doğru iki-üç aylık dönemde kan şeke-ri değerlerinin nasıl seyrettiğine iliş-kin bilgi verir. Geleneksel laboratuvar yöntemleriyle kan analizi yoluyla ölçü-lebildiği gibi evde kullanılabilen birta-kım ürünlerle de HbA1c tahlili yapılabi-lir. HbA1c oranının yüzde 6,5’in altına düşmesi kişinin hipoglisemi yönünden, bu değerin üstünde olması ise diyabet yönünden araştırılmasını gerektirir.

HbA1c

ne zaman ve ne sıklıkla ölçülmelidir?Yapılan son araştırmalar doğrultusun-da tüm dünyada kabul gören tavsiye ve konsensus metinleri yayınlayan Ame-rikan Diyabet Birliği,

ilk doktor ziyaretinde,-

gelendikten sonra,

HbA1c seviyesinin ölçülmesini tavsi-ye etmektedir. Birlik, kan şekeri profi-

Tüm dünyada yaygın bir sağlık sorunu olan diyabetin kontrolünde etkin en önemli unsurlar arasında kan şekeri düzeyi ve HbA

1c değeri yer alıyor.

HbA1c

değerinin takibi, diyabete eşlik eden pek çok hastalığın önlenmesinde etkin rol oynuyor.

Hemoglobin A1c

değerinizi biliyor musunuz?

Derleyen: Ecz. Ayşegül Yıldız Ecz. Almlıla Öztosun

Page 13: Etkin saglik Dergisi

11Aralık-Ocak 2014 -

Diyabetli bir hastada HbA

1c değeri ve anlamı

HbA1c

değerine bağlı olarak saptanan ortalama kan şekeri düzeyleri

linin tedavi hedef lerine getirilmesinde zor-luk çekilen olgularda HbA1c seviyesinin üç ayda bir ölçülmesini önermektedir.

Bilinç düzeyi nedir?Etkin Eczacılık Derneği üyesi eczacılar ola-rak toplumumuzda da ciddi bir sağlık soru-nu olan diyabet konusundaki bilinci araş-tırmak ve HbA1c hakkındaki bilgi seviyesini anlamak amacıyla reçetesinde diyabet ilaç-ları olan hastalara HbA1c ölçümlerini bilip bilmediklerini sorduk. Aldığımız cevapla-rın yarıdan fazlası, “Hiç duymadım, bilmiyo-rum” oldu. Altı ile yedi yıldır diyabet hasta-sı olan danışanlar arasında HbA1c hakkında bilgi sahibi olanlardan bir kısmı bu değer-lerinin yüksek olduğunu bildiklerini an-cak değeri düşürmeye yönelik bir planları olmadığını söyledi. Diğer bir kısmı ise nor-mal değerin yüzde 6 civarında olması ge-rektiğini ve değer yükseldiği yahut düştü-ğü zaman beslenmelerine daha fazla özen gösterip düzenli spor yapmayı ihmal etme-diklerini dile getirdi.

Etkin Eczacılık Derneği olarak diyabet ve diyabete bağlı hastalıkların önlenmesi-ne büyük önem veriyoruz. Toplumda önem-li birer sağlık danışmanı olan tüm eczacıla-rımızı, bireyleri bu konuda bilinçlendirerek diyabet farkındalığının artırılmasında öncü rol almaya davet ediyoruz.

HbA1c değeri (%)

6-7

7-8

8-9

9 ve üzeri

Anlamı

Hasta diyabetini çok iyi kontrol ediyor.

Hasta diyabetini orta düzeyde kontrol ediyor.

Diyabet kontrolü kötü. Diyabete bağlı hastalık gelişme riski yüksek.

Diyabet kontrolü sağlanmamış. Diyabete bağlı hastalık gelişmiş yahut gelişmekte olabilir.

Kaynak: American Diabetes Association, www.diabetes.org

HbA1c değeri (%)

5

5.5

6

6.5

7

7.5

8

8.5

9

9.5

10

10.5

11

11.5

12

Ortalama kan şekeri (mg/dl)

97

111

126

140

154

169

183

197

212

226

240

255

269

283

298

Page 14: Etkin saglik Dergisi

12 - Aralık-Ocak 2014

Kapak

mevsimin

Vücudunuzu kışa hazırlayın,

Page 15: Etkin saglik Dergisi

13

Küresel ısınma her ne kadar mevsim normallerini de-

ğiştirmiş de olsa ülke-mizin bulunduğu iklim kuşağında halen kış mevsimi soğuk geçiyor. Buna bağlı olarak da mevsime özgü nezle grip, fa-renjit, larenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit, zatürree, enfeksiyon hastalıkla-rı başta olmak üzere çeşitli hastalıkların görülme oranı artıyor.

Vücut daha çok enerji harcıyorİster sıcak ister soğuk olsun mevsim şart-larına uyum sağlamaya çalışırken vücut belirli bir enerji harcıyor. Kış mevsiminde yaşanan soğuklara uyum sağlamak içinse biraz daha fazla enerji harcamak zorunda kalıyor. Bu enerji ihtiyacı karşılanmadı-ğında ise bağışıklık sistemi desteklenme-diği için vücut direnci zayıf lıyor ve hasta-lıklara yakalanma riski artıyor. Herkesin tahmin edebileceği gibi kış aylarında ön-celikle grip ardından da solunum yolla-rı hastalıkları ciddi oranda tetikleniyor. Bu arada diyabet, astım, kalp hastalıkla-rı gibi kronik sorunları olanlar kış mev-simini diğer insanlara oranla biraz daha zor geçiriyor. Vücudun özellikle güçlen-dirilmesinin ve bağışıklık sisteminin des-teklenmesinin gerektiği kış mevsiminde temel bitkisel kaynaklardan ve doğal be-sinlerden faydalanılabileceği gibi sağlık profesyonellerinin reçete ettiği ilaçlar-dan da yararlanılabiliyor. Özellikle be-bek, hamile, çocuk ve yaşlılar açısından çok daha önemli olan grip aşısı pek çok kişiyi gripten koruduğu gibi, hekim tav-siyesiyle yaptırılan zatürree aşısı da cid-di bir korunma sağlıyor.

Hasta eden soğuk değilUzmanların açıklamalarına göre kış mevsiminde bu kadar sık hastalanıl-masının nedeni aslında soğuk hava değil, insanların toplu halde kapalı ortamlar-da bulunmaya başlamaları. Dolayısıyla hasta olanlar, hastalık taşıyanlar ve sağ-lıklı bireyler yaz aylarına oranla daha yakın temas içinde bulunuyorlar. Ba-ğışıklık sistemi zayıf olanlar ve vücudu hazırlıksız yakalananlar da hızla hasta-lık kapabiliyorlar.

Antibiyotik tedavisi ciddiye alınmalıYapılan araştırmalar dünya genelinde in-sanların genellikle sonbahar ve kış ayla-rında daha fazla antibiyotik ilaç kullan-dığını ortaya koyuyor. Bunun bir kısmı reçete üzerine uygulanan tedavilerken büyük bir kısmı bilinçsiz kullanım ola-rak rapor ediliyor. İşte toplumların en büyük sorunu da aslında bu bilinçsiz an-tibiyotik kullanımı oranı çünkü aslın-da tedavinin içinde yer almadığı halde bile rastgele antibiyotik kullanarak vü-cudun antibiyotik direnci yükseltiliyor ve ileride, gerekli durumlarda, antibiyo-tik tedavisinin yanıt vermemesine ne-den olunuyor.

Okuyacağınız sayfalarda grip aşısı-nın önemine değinildiği gibi antibiyo-tik kullanımının doğruları ve yanlış-ları da kapsamlı şekilde anlatılıyor. Bu sayfalardaki bilgilerle bağışıklık siste-minizi nasıl güçlendireceğinizi ve kış aylarını sağlıklı geçirmenin ipuçlarını öğreneceksiniz. Evet, evinizi, mutfağı-nızı ve giysilerinizi kışa hazırladınız. Şimdi sıra vücudunuzda…

Eviniz, gardırobunuz hatta mutfağınız kışa hazır. Pekiyi ya vücudunuz ve sağlığınız? Kış hastalıklarından korunmanın yollarını öğrenip bağışıklık sisteminizi güçlendirirseniz geriye sadece mevsimin tadını çıkarmak kalıyor.

Page 16: Etkin saglik Dergisi

14 - Aralık-Ocak 2014144 - Araalık-OcaOcaOcacacaacacacaak 2k 2k 22k 01401141414144440 44401444

Kapak

Kış mevsiminde en sık rastlanan sağlık sorunlarından biri de grip. Gripten korunmanın yolu ise aşı olmaktan geçiyor.

Grip aşısı

Grip aşıları Dünya Sağlık Örgütünün her yıl açıkladığı bilgiler ışığında ve bu doğrultuda hazırlanıyorlar. Bu nedenle her yıl farklı içeriğe sahip ve her geçen yıl daha da güçlendirilmiş grip aşıları üretiliyor. Sağlık profesyonelleri bebek-lerin, hamilelerin, yeni doğum yapmış kadınların, yaşlıların ve kronik hasta-lıkları olanların grip aşısını ihmal etmemelerini öneriyor. Grip aşısı hakkında yapılan pek çok bilimsel araştırma ve yayınlanan akademik makalelere rağmen halen aklında soru işareti olanlar varsa tavsiyemiz sağlık profesyonellerinden başka hiç kimseye itibar etmemeleri olacaktır. Neticede bu işin uzmanları an-cak ve sadece sağlık profesyonelleridir.

Prof. Dr. Servet ArıoğulHacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi

İç Hastalıkları AD Geriatri Ünitesi

65 ve üstü yaş grubu grip için hassas kişilerden oluşuyor. Devlet bu kişilerin, bakımevleri ve huzur evlerinde kalanların aşılanmalarının bedelini karşılıyor. Kronik hastalığı olanların da belgeleyebildikleri sürece aşıları ödeme kapsamında yer alıyor.

Prof. Dr. Günay Aydınİstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp FakültesiGöğüs Hastalıkları AD

Göğüs hastalıkları açısından baktığımızda grip hastalığı, KOAH ve astım ataklarını, hastanın hastaneye yatış sayısını ve ölüm vakalarını artırıyor. Bu hastaların hekimleri tarafından aşılanma konusunda bilgilendirilmeleri ve aşılanma oranlarının artırılması gerekiyor.

Grip önlenebilir bir hastalıktır ve elimizde güçlü bir silah olarak grip aşısı vardır. Ülkemizde kullanılan grip aşıları inaktif aşılardır ve canlı virüs içermediklerinden hastalığa yol açmaları mümkün değildir. Aşılanma zamanının ülkemizde ekim ayında başlaması uygundur ancak grip aktivitesi nisan sonuna kadar devam ettiği için mart ayına kadar aşılama yapılması söz konusudur.

Derleyen: Ecz. Asuman Çakıroğlu

Prof. Dr. Selim Badurİstanbul Üniversitesi İstanbul

Tıp Fakültesi Mikrobiyolji ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Page 17: Etkin saglik Dergisi

olmayı

Prof. Dr. Dilek GüldalDokuz Eylül Üniversitesi Tıp FakültesiDahili Tıp Bilimleri Bölümü Aile Hekimliği AD

Dünyanın her yerinde aile hekimleri grip aşısının yapılmasında ve grip hastalığının önlenmesinde önemli rol oynarlar. Öncelikli olarak risk gruplarının aşılanması gerekir. Aile hekimleri kendileri de rol model olmalıdırlar. Bu konuda Grip Platformu tarafından “Kendini koru, hastanı koru” sloganı altında bir proje gerçekleştirilmektedir.

Prof. Dr. İlhan Satman İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesiİç Hastalıkları AD Endokrinoloji ve Metabolizma BD

Diyabetli hastalarımıza aşı öneriyoruz. Ancak aşı olup olmadıklarını takip edemiyoruz. Diyabetli hastaların ve uzmanların aşılanma oranları çok düşük; bu nedenle bir proje yaptık ve aşıyı anlattık. Proje sonucunda aşılanma oranlarının iki veya üç misli arttığını gördük. Riskli gruplarda aşılanma oranlarının yüzde 70’ler civarında olması gerektiği uluslararası otoriteler tarafından açıklanıyor. Bizde bu aşılama düzeylerine gelmek için eğitimin öneminin farkındayız ve projelerimizi eğitim üzerine yürütmeye karar verdik.

Doç. Dr. Meral Akçayİstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp FakültesiMikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD

Grip Platformu olarak pandemilere (çok yaygın grip salgınlarına) hazırlıklı olmaya çalışıyoruz ve aşılama konusunda ilgili çevrelere bilgi vererek devletin ekonomik yükünü azaltmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda sağlık çalışanlarının aşılanmasını önemsiyoruz.

İnfluenza (grip) çocuklarda ve erişkinlerde (okul ve iş günü kaybı, ayaktan doktora başvurularda artış olmak üzere) önemli bir hastalık yükü oluşturur. Çocuklar hastalığın yayılmasında önemli bir etkendir, büyüklere hastalık daha çok çocuklardan yayılır. İnfluenza aşısı diğer çocukluk aşılarıyla eş zamanlı uygulanabilir. Aşı sunumu yetersiz olduğu durumlarda aşı uygulamalarında öncelik risk gruplarına verilmelidir. Bunlardan bazıları yüksek riskli çocuk ve ergenler, influenza mevsiminde gebe olan ve olması planlanan kadınlar, riskli çocuklara bakan kişiler ve evde yüksek riskli bireyi olan çocuklar sayılabilir.

ihmal etmeyin !

Prof. Dr. Mustafa HacımustafaoğluUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları BD

15Aralık-Ocak 2014 -

Page 18: Etkin saglik Dergisi

16 - Aralık-Ocak 2014

Kapak

Antibiyotik yani“yaşam karşıtı” ola-rak adı verilen bu ilaçlar, gerçekte de yarım yüzyılı aşkın bir süredir mik-roorganizmaların hayatta kalmala-rını önleyerek milyonlarca canlının yaşamını kurtardı. Bazı mikroorga-nizmaların mikobakterilere karşı an-timikrobiyal etkilerinin bulunduğu yani “mikroorganizmalarla savaşan mikroorganizmalar” 1900’lü yılla-rın başından beri bilinmektedir. Bu “dost mikroorganizmalar”la ilgili buluş, antibiyotiklerin geliştirilme-si ve enfeksiyon hastalıklarına karşı savaşta devrim oluşturdu. Başta pe-nisilinler olmak, üzere hızla yeni an-tibiyotikler geliştirildi ve birçok en-feksiyon hastalığı tedavi edilebildi.

Antibiyotik direnci artıyorBugün bilinen yaklaşık 5000 anti-biyotikten 100 kadarı aktif olarak klinik kullanıma girmiştir. Ancak antibiyotiklere karşı hızla direnç gelişmiş ve enfeksiyon hastalıkla-rı dünyanın büyük sorunu olmayı sürdürmüştür. Özellikle çoğul ilaç direnci gelişen mikroorganizmalar, antibiyotik tedavi başarısını engel-leyen çok önemli bir faktördür. Ör-neğin en sık pnömoni etkeni olan pnömokokların hem penisilinlere hem de makrolidlere karşı direnç kazanmış olması tedavi başarısız-lığına neden olur. S. pneumoniae suşlardında penisilin direnci gide-rek yaygınlaşmaktadır. Yurtiçinde yapılan değişik çalışmalarda yüzde 9.7 ile yüzde 43 arasında penisilin direnci saptanmıştır.

Alt solunum yolu enfeksiyonla-rında sıklıkla izole edilen Moraxel-la suşlarında beta-laktamaz yapımı-na bağlı beta-laktam antibiyotiklere karşı hızla artan direnç oluşmakta-dır, yüzde 52-99 beta laktamaz ya-pımı bildirilmektedir. Bu nedenle ampirik tedavide penisilin, ampisi-lin gibi ilaçlar önerilmez. Ülkemiz-deki bir çalışmada ampisilin direnci yüzde 58, trimetoprim-sülfametok-sazole karşı yüzde 87.5 oranında di-renç bulunmuştur.

Yetersiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı direnç oluşumuna katkıda bulunuyor. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinde reçetesiz antibiyotik satışına izin verilmiyor.

Reçetesiz antibiyotik kullanımı sağlığı kötü etkiliyor

Prof. Dr. Günay Aydınİstanbul Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak. Göğüs Hastalıkları AD

Page 19: Etkin saglik Dergisi
Page 20: Etkin saglik Dergisi

18 - Aralık-Ocak 2014

Kapak

solunum yolu enfeksiyonları ve akut bronşitlerin büyük kısmından virüsler so-

rumludur.

mutlaka bildirilmelidir. Antibiyotikler genellikle karaciğer ya da böbrekler yo-

luyla atılırlar. Bu organların fonksiyon bozukluklarında antibiyotikler vücuttan

atılamaz ve kanda birikerek toksik düzeylere ulaşabilir, istenmeyen yan etki-

ler artar. Duruma uygun antibiyotik seçimi ve doz ayarlaması yapılmalıdır.

-

lirli bir düzeye ulaşması ve bu düzeyi sürdürmesi gerekir. Sık aralıklarla alın-

masında antibiyotik düzeyini yükselterek toksisiteye yol açtığı gibi, düşük

seviyeler ise tedavi başarısızlığına sebep olur. Bu nedenlerden dolayı antibi-

yotiklerin doktorun önerisine uygun aralıklar ile kullanılması çok önemlidir.

-

yotiğin etkinliğinde artma veya azalmaya sebep olabileceği gibi, diğer ilacı da

olumsuz yönde etkileyebilir.

-

me (laktasyon) döneminde süt ve

plesanta yolu ile bebeğe geçebi-

lir. Ciddi sağlık problemleri oluş-

turabilir. Antibiyotik kullanılma-

sı gereken hallerde hekimin onayı

mutlaka alınmalıdır.

Niçin gereksiz antibiyotik kullanılmamalı? Antibiyotikler genellikle

karaciğer ya da böbrekler yoluyla

atılırlar. Bu organlarda fonksiyon bozukluğu olursa

antibiyotikler vücuttanatılamaz.

Page 21: Etkin saglik Dergisi

Gereksiz antibiyotik kullanımı zarar veriyorUygunsuz veya gereksiz antibiyotik kullanımı yüzde 30-70 gibi yüksek bir orandadır. Oysa yüz-de 80-90’ında virüslerin etken olduğu, üst solu-num yolu ya da akut bronşit gibi viral enfeksi-yonların tedavisinde antibiyotikler yararsızdır.

Soğuk algınlığının özgün bir tedavisi yoktur. Neredeyse her zaman viral etkenlerce oluştuğun-dan hastalara antibiyotik vermeye gerek yoktur. Hemen antibiyotik başlamak ikincil bakteriyel enfeksiyonları önlemediği gibi bu bölgede di-rençli bakterilerin yerleşmesine de neden olur.

Gelişigüzel antibiyotik kullanımı ve dünya-nın hızla küreselleşmesine bağlı olarak, antibi-yotiklere karşı hızlı bakteriyel direnç gelişmek-te ve uzun araştırmalar sonucunda keşfedilen ilaçlar daha birkaç yıl geçmeden kullanılamaz hale gelmektedir.

Özellikle yetersiz ve gereksiz antibiyotik kullanımı direnç oluşumuna katkıda bulunu-yor. Bu nedenle birçok Avrupa ülkesinde reçe-tesiz antibiyotik satışı yapılmıyor.

Gereksiz antibiyotik

tüketimiititt

Bakterilerin antibiyotiklere

direnç geliştirmesi

Artık antibiyotik bakterileri

öldürmüyor

Page 22: Etkin saglik Dergisi

20 - Aralık-Ocak 2014

Kapak

Mevsim geçişlerinde hemen herkes üstün-de bir kırıklık, halsizlik, isteksizlik, burun akıntısı ve baş ağrısı hisseder. Bu, vücudun kendisini hava şartlarına, iklime ve ortama uydurmaya çalıştığının göstergesidir. Bu dönemlerde vücudun bağışıklık sistemi mücadele halindedir ve doğal yöntemler-le desteklemek hayli faydalı olur. Özellikle sonbahar ve kış geçişlerinde havanın soğu-ması, hava kirliliğinin artması gibi faktörler-le vücut dengesi biraz daha sarsılır; dengeyi kurmanın ve korumanın en önemli basa-maklarından biri de sağlıklı beslenmedir.

Bağışıklık sistemine destek olunProbiyotiklerin bağışıklık sistemini güç-lendiren en büyük kaynak olduğu bilimsel verilerle kanıtlanıyor. Bu yüzden aslında her zaman ancak özellikle mevsim geçiş-lerinde probiyotiklerce zengin besinlerin

Sağlıklı ve dengeli beslenerek, vücudu kışa hazırlayarak “Beni bu havalar mahvetti” demekten kurtulabilirsiniz.

Bu havalar kimseyi mahvetmesin

tüketilmesi kış aylarında bünyenizin daha kuvvetli olmasını sağlayacaktır. Ayrıca ba-ğırsak hareketlerini de düzenleyerek karşı-laşılabilecek kabızlık sorununu da ortadan kaldırabilecektir. Probiyotikler vücuttaki yararlı bakterileri artırarak hastalık yapan mikroorganizmaların üremesini de önleye-ceklerdir. Buna ek olarak hekim kontrolün-de olmak kaydıyla ekinezya ve beta glukan içerikli ürünler de kullanılabilir. Bağışık-lık sistemini güçlendiren bu iki kaynak, bir yandan koruyucu özellikleri bir yandan da tedavi edici yapılarıyla vücudun savunma silahlarını işler kılar.

Vitamin ve mineral desteğiA, C, E vitaminleri, beta karoten, selenyum, çinko, omega 3 gibi vitamin, mineral ve yağ asitleri insan vücudunun dengesini koruyan olmazsa olmazlardır. Bütün olarak bakıldı-ğında son derece mükemmel bir sistem olan vücutta bütün bu ve burada adı sayılmayan maddeler orantılı şekilde bir arada çalışır. Birinin eksikliği domino taşı etkisi uyandı-rarak tüm sistemin işleyişinde aksaklık or-taya çıkarır. Bütün bu maddeleri ise besle-nerek vücudumuza alırız. Dolayısıyla sağlık profesyonelleri “sağlıklı, dengeli beslenin” derken aslında yediklerimize karışmak ve bize kendimizi kötü hissettirmek için de-ğil, vücudun kendisinde var olan dengeyi korumak amacını güderler. Doğrusu, doğa da vücudun dengesine uygun çalışır. Dört bir yanında türlü türlü sebze ve meyvelerin yetiştiği şanslı bir coğrafyada yaşayan bizler bunu en yakından tecrübe eden milletlerden biriyiz aslında. İşte sırf bu yüzden bile mev-sime bağlı olarak vücudun ihtiyaç duyduğu maddeleri içeren sebzeleri, meyveleri ürete-bildiğimiz topraklarımızı korumamız, çift-çiliğe daha da özen göstermemiz ve destek-lememiz çok önemli.

Page 23: Etkin saglik Dergisi
Page 24: Etkin saglik Dergisi

22 - Aralık-Ocak 2014

Ödül

Eczacı Dergisi’nin dört yıldır dü-zenlediği Altın Havan Ödülleri 8 Kasım günü İstanbul’daki Shera-ton Otel Maslak’ta yapılan tören-le sahiplerini verildi. Jüri başkan-lığını İstanbul milletvekili Ecz. Mehmet Domaç’ın yaptığı yarış-mada ilaç ve eczacılık sektöründe toplum yararına en nitelikli çalış-maları yapanlar ödüllendirildi. Üç ana kategoride düzenlenen yarış-mada 15 şahıs ve kurum ödüle la-yık görülürken derneğimizin üye-si olan iki eczacı da etkin eczacılık yaklaşımları doğrultusunda üret-tikleri projelerde farklı iki katego-ride ödül aldılar.

Yılın Klinik Eczacısı Şensu BalAltın Havan Ödülleri Bireysel Ödüller ana kategorisinde yer alan Yılın Klinik Eczacısı katego-risinin birincisi derneğimiz üyesi klinik eczacı Şensu Bal oldu. Ödü-lünü Doç. Dr. Mesut Sancar’dan alan Ecz. Bal, eczacılık fakültesin-den mezun olduktan sonra klinik eczacılık uzmanlığı yaptı. Sam-sun’daki eczanesinde sürekli da-nışmanlık ve bakım hizmeti veren Ecz. Bal, astım, KOAH, diyabet, hipertansiyon gibi kronik hasta-lıklar konusunda yaptığı çalışma-larıyla dikkat çekiyor. Ecz. Bal son iki yıldır Farmasötik Bakım

2013 yılında dördüncüsü düzenlenen İlaç ve Eczacılık Sektörü Altın Havan Başarı Ödülleri’nde Etkin Eczacılık Derneği üyesi iki eczacı ödüle layık görüldü.

Etkin eczacılık yaklaşımı ödüllerle destekleniyor

Ecz. Şensu Bal Doç. Dr. Mesut Sancar

Page 25: Etkin saglik Dergisi

ve Farmakopterapi ile Sigarayı Bı-raktırma adlı bir program yürütüyor. Özellikle bizim gibi toplumlarda ec-zanelerin sağlık alanında önemli bi-rer danışma ve bilgilenme basamağı olduğunu vurgulayan Ecz. Bal, klinik eczacılığın ne kadar değerli olduğu-nun da altını çiziyor. Faaliyetleriy-le eczacılık ve klinik konusunda da halkı bilinçlendirerek yeni nesillere örnek olan Ecz. Bal, eczanelerde ya-pılan sürdürülebilirliği yüksek çalış-malarla mesleğin saygınlığının vur-gulanacağını ifade ediyor.

Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi: Engelsiz İlaçİzmir ve Ege Bölgesi’ne 270 gönül-lü eczacıyla bugüne kadar 100 ton atık ilaç toplayıp imha ettiren çev-reci eczacılar, görme engellilere yar-dımcı olacak Engelsiz İlaç projesi-

ni hayata geçirdi. Başkanlığını Ecz. Şule İlkkurşunlu’nun yaptığı Çev-reci Eczacılar Kooperatifi’nin (ÇE-KOOP) girişimiyle başlayan projede Avrupa’dan getirilen brail alfabesi etiket basma makineleriyle ilaçların üstüne kullanım bilgileri basıldı. Ka-bartma harf leri okuyan görme engel-liler ilacın kullanım şekline ilişkiler bilgilere ulaşma fırsatı buldu. Proje kapsamında ayrıca eczanelere konu-şan kutular dağıtıldı. Eczacılar ilaç-ların kullanımı, hangi ilaçlarla yahut bitkilerle anılabilecekleri hakkında bilgileri bu kutulara kaydetti. Gör-me engelliler kutunun düğmesine basarak bu bilgileri dinleyerek öğ-renme imkânı yakaladı.

2013 yılı Altın Havan Ödülleri’nde Kurumsal Ödüller ana kategorisinde yer alan Sosyal Sorumluluk alanında işte bu “Engelsiz İlaç” projesi ile ÇE-

KOOP ödülün sahibi oldu. ÇEKOOP Yönetim Kurulu Başkanı ve derne-ğimiz üyesi Ecz. Şule İlkkurşunlu’ya ödülünü Tüm Eczacı Kooperatif le-ri Birliği (TEKB) Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Abdullah Özyiğit verdi.

Etkin eczacılık, sürdürülebilir sağlıkHer yıl özel projeleri hayata geçiren Etkin Eczacılık Derneği olarak biz-ler, ülkemizde sağlık alanındaki en önemli danışmanlardan biri olan ec-zacıların üreterek güçlendiğini vur-guluyoruz. Üyelerimizin eczanele-rinde, semtlerinde ve bölgelerinde uyguladıkları projeler ve yaptıkları çalışmalar da bunun göstergesi. Der-nek olarak Ecz. Şensu Bal ve Ecz. Şule İlkkurşunlu’yu tebrik ediyor, başa-rılarını sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyoruz.

Page 26: Etkin saglik Dergisi

24 - Aralık-Ocak 2014

Aromaterapi

aromaterapi uygulamalarıAntibakteriyel ve antiviral etkisi çok yüksek çay ağacı (Tea tree-Melaleuca Alternifolia), biberiye (Rosmarinus officinalis) ve kekik (Thymus vulgaris) esansiyel yağları ile nefes açıcı ve analjezik etkileri olan okaliptus (Glo-bulus Eucalyptus) ve nane (Mentha piperita) esansiyel yağları sayesinde, kış hastalıklarına karşı koruma sağlanabiliyor. Bu konuda fay-dalanılabilecek önerileri paylaşıyoruz.

Kış hastalıklarında

Kışın daha çok görülen boğaz enfeksiyonu, grip, nezle, soğuk algınlığı, öksürük gibi rahatsızlıkların giderilmesinde aromaterapi çok etkili oluyor.

Florame Organik Çay Ağacı Esansiyel Yağı (Melaleuca alternifolia)Bir çay bardağı içine konan 2-3 damla Tea tree (Melaleuca alternifolia) ile hazırlanan karışım ile gargara yapılır. 3-4 saat aralık-larla günde 3-4 kez uygulanır. Bilgi için ec-zacınıza danışın!

Florame Organik Okaliptus Esansiyel Yağı (Globulus Eucalyptus)Yarım litre kaynamış su içine konan 3-4 damla Okaliptus Yağı ile inhalasyon yapı-lır. 3-4 saat aralıklarla günde 3-4 kez uygu-lanır. Bilgi için eczacınıza danışın!

Florame Organik Biberiye Esansiyel Yağı (Rosmarinus officinalis)25ml Tatlı Badem Yağı içerisine konan, 1ml Biberiye Yağı ile hazırlanan karışım ile gö-ğüs bölgesine masaj yapılır. Masaj sonra-sı, ılık pamuklu bir havlu ya da bezin göğüs bölgesine konulması önerilir. Bilgi için ec-zacınıza danışın!

Florame Organik Limon Esansiyel Yağı (Citrus limon)Organik Sertifikalı Florame Limon Kabu-ğu Esansiyel Yağı, havadaki bakterileri te-mizleyici özelliğe sahiptir. Hava yayıcısın-da naneyle birlikte kullanıldığı zaman hoş bir koku yayarak havayı tazeler ve işyeriniz-de ya da evinizde bir ferahlık ve temizlik havası estirir. Bilgi için eczacınıza danışın!

GÜVENİLİRLİK ÖNEMLİ

Page 27: Etkin saglik Dergisi

Yeme bozuklukları ergen bireylerde ayrı bir öneme sahip. Ergenlik dönemi yeme bozuk-luklarından daha çok genç kadınlar etkileni-yor. Yeme bozukluğunun temelinde yatan ne-den tam olarak anlaşılmadan kesin tedavisi de mümkün olamıyor. Tedavi edilemeyen yeme bozukluğu bir kısırdöngü içerisinde büyü-dükçe büyüyor ve ergen bireyin sağlığını teh-dit eden önemli sonuçlar doğurabiliyor.

Erken tanı önemliBirçok sağlık probleminde olduğu gibi ergen-lik dönemi yeme bozukluklarında da erken tanı önemli bir yere sahip. Problemi yaşayan gençler bir sorunları olduğunun farkına çok geç varabiliyorlar. Bu nedenle ebeveynlere önemli görev düşüyor. Çocuklarının beslen-me düzeninde değişiklik olduğunu sezen ebe-veynlerin sıkı bir takibe başlaması ve yeme bozukluklarının erken bulguları yönünden çocuklarını gözlemlemeleri gerekiyor.

Sebebi saptamak zor olabiliyorErgenler neden yeme bozukluklarıyla kar-şı karşıya geliyor? Bu sorunun cevabı biraz tartışmalı. Anoreksia nervosa ya da buli-mia gibi ciddi yeme bozukluklarının ke-sin nedeni halen tam olarak bilinmiyor. An-cak çevresel faktörlerin bu tip problemlerde büyük rolü olduğu biliniyor. Özellikle has-sas yaş dönemindeki ergen bireyler toplum-sal inanış ve yargılardan kolayca etkilene-biliyor. Bu durum bedensel barışıklıklarını kaybetmeleri ve anormal yeme davranış-ları geliştirmelerine kapı açabiliyor. Mü-kemmeliyetçiliğin baskın olduğu ergen bi-reylerde anksiyete (huzursuzluk) ve yeme bozukluklarının daha fazla görüldüğü bi-liniyor. Profesyonel yönlendirmeden uzak kalan gençler kendi kararlarını alırken ba-zen hatalar yapabiliyor. Bu hatalar ise yer-leşik sağlık problemlerini beraberinde geti-rebiliyor.

Yeme bozuklukları ergenlik çağının önemli problemlerinden. Bu sorunun önüne geçmek konusunda ebeveynlere büyük rol düşüyor.

İşta

hım

a n

e o

ldu

?Ergenlerde gözülen yeme bozukluklarının erken bulguları şöyle sıralanabilir:

düzensizlikleri

Ebeveynler dikkat!

Ergen Sağlığı

25Aralık-Ocak 2014 -

Page 28: Etkin saglik Dergisi

26 - Aralık-Ocak 2014

Bebeklere özel

Anne karnında ve doğumda be-beklerin kafasındaki kemikler çok yumuşaktır ve sekiz parça-dan ibarettir. Bu parçalar saye-sinde bebeklerin kafası çok elas-tiki ve yumuşaktır. Bebekler anne karnında ortalama 40 haf-ta geçirirler. Doğumun olacağı gün bebek genellikle baş gelişi ile annenin doğum kanalına gi-rer ve dünyaya gelmek üzere ilk yolculuğuna başlar. Bu yolculuk sırasında dar olan doğum kana-lından geçebilmek için başın çok elastiki ve yumuşak olma-sı gerekir. Bu da ancak kafa ke-miklerinin parçalı ve yumuşak olması sayesinde gerçekleşir. Dar doğum kanalından geçer-ken kafa kemikleri birbiri üstü-ne biner ve küçülür. Bu durum olmasa kafanın kanaldan geç-mesi ve dolayısı ile doğum ola-yı gerçekleşemezdi. Sekiz parça kemik arasında boşluklar var-dır. Bu boşluklar bebeğin kafa-sı üzerinde elimizi dolaştırdığı-mızda elimize yumuşaklık gibi gelir. Latincesi fontanel olan bu boşluklara biz bıngıldak deriz.

Beyin gelişimi ve büyümesi bıngıldak sayesinde olur. Bın-gıldak çok erken kapanırsa be-beğin beyni sıkışır, büyüyemez. Bu da zekâ geriliğinden kus-maya, başağrısına, huzursuz-luğa kadar birçok soruna yol açar. Erken kapanmanın zara-rını önlemek için bazı durum-larda beyin ameliyatı bile gere-kebilir. Bu nedenle bebek ilk bir yıl her ay kontrol edilir, bıngıl-dağa bakılır ve baş çevresi öl-çülür. Menenjit (beyin zarı il-tihabı), beyin sıvısının arttığı durumlar veya beyin tümörle-ri gibi durumlarda kafa içinde basınç artar; bıngıldak çok ka-barır ve bebeğe çok acil müda-hale gerekir.

Bıngıldağın 18. aydan sonra ha-len belirgin şekilde açık kalması incelenmesi gereken bir sorun-dur. Tiroit bezinin az çalıştığı veya hiç çalışmadığı durumlar-da, vitamin ve mineral eksik-liklerinde, nadir görülen bazı doğuştan hastalıklarda, beyin sıvısının çok arttığı durumlar-da bıngıldak geç kapanır.

Bebeklerin başında bulunan yumuşak kısım pek çok kişi için büyük bir gizem.

Bebeğin beyin ve kafatası gelişiminde ciddi rolü olan “gizemli” bıngıldakla

ilgili bilinmesi gereken her şeyi uzmanından öğrenelim.

Bıngıldakla ilgili bilinmesi gereken her şey

Nedir?

Özellikleri nelerdir?

Geç kapanması ne demektir?

Neden önemlidir?

Bıngıldak bebekler için çok önemlidir. Aylık izlenmesi gerekir. Anne ve babaların her muayenede doktora bıngıldağın durumunu sorması yararlıdır.

Bıngıldak yaşamsal bir önem taşır. Bebeklerin kafasında birden fazla bıngıldak bulu-nur fakat iki tanesi önemlidir. Birincisi ve en önemlisi “ön bıngıldak”tır ki bu hepimizin bildiği, alnın hemen arkasın-dadır. Baklava dilimi şeklinde-dir, iki-dört santimetre çapın-dadır, ele yumuşak bir biçimde gelir, dokununca kalp atışı gibi hafifçe inip kalkan özelliktedir. Dokunmak zarar vermez, be-bek dokunmakla rahatsız ol-maz. Üzeri üç tabakalı beyin zarı, saçlı deri ve saçla korunur. Dokununca nabız gibi atma-sı beyin sıvısının dolaştığını gösterir. Ufak çarpma ve trav-malardan etkilenmez. Ön bın-gıldak 12-18 ay içinde kapanır. Bebeklerde kafatasının arka-sında üçgen şeklinde ikinci bir bıngıldak daha vardır. Buna da “arka bıngıldak” denir. İki veya üç ay içinde kapanan bu bıngıl-dak da diğeri gibi beynin büyü-mesini ve doğumun kolay ol-masını sağlar.

Prof. Dr. Sırrı BektaşÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Page 29: Etkin saglik Dergisi
Page 30: Etkin saglik Dergisi

28 - Aralık-Ocak 2014

Doğanın Dili

Lokman Hekim’den günümüze uzanan tıp bilimi bitkilerin gücünden faydalanmaya devam ediyor.

Efsaneden eczaneye sağlık

Efsaneye göre Lokman Hekim dünyayı dolaşır, otları ve çiçekleri inceler, onlar da dile gelerek, Lokman’a hangi hastalığı iyi edeceklerini söylermiş. Lokman

Hekim bu bitkilerin anlattıklarını dinler, onların an-lattıklarını esas alarak türlü ilaçlar yaparmış.

Bir gece Lokman bir çınarın altında uyurken bir ses “Lokman, ben ölümün ilacıyım. Benden hazır-

lanan iksiri içenlere bundan böyle ölüm yok” de-miş. Kendisine seslenen bitkinin yanına koşan Lokman Hekim, çiçeğin söylediklerini not etmiş.

Lokman ölümsüzlük iksirinin notları da bu-lunan defteri ile bir nehrin üzerindeki köprüden

geçerken güçlü bir rüzgar defteri ırmağa savurmuş. Lokman defterini çok aramışsa da sadece bir yaprağı dışında bir şey bulamamış. Bugünkü tıp biliminin, ge-riye kalan tek yapraktan geliştiğine inanılır.

Bugünkü bitki bilimi ve farmakognozi Lokman Hekim’in notlarından yüzde kaçını yeniden yazdı

bilinmez. Ancak günümüzde kullanılan ilaçların yaklaşık yüzde 25’i bitkisel kökenlidir. Almanya,

Fransa, İsviçre gibi birçok ülkede bitkisel ilaç-ları modern tıpla birleştirmek yönünde güçlü bir

eğilim vardır. Hekimlerin yaklaşık yüzde 80’i bitki-sel ilaçları düzenli olarak reçetelerine yazmaktadırlar. Almanya’da bitkisel ilaçların yüzde 80’i eczaneler ta-rafından hazırlanmakta ve yüzde 42’si reçeteli ilaçlar sınıfına girmektedir.

Günümüzde özellikle alternatif tıp alanına yöne-lişin bir sonucu olarak, tıbbi bitkilerle tedaviye hızla ar-

tan bir ilgi başlamıştır. Bitkisel kökenli ilaç etkin mad-delerinin kullanımının artması, doğal ilaç kaynaklarının

yetiştirilmesini de gerektiren bir faaliyet alanı yaratmakta-dır. Ancak bu, bitkisel kaynaklı maddelerin gelişi güzel ya-pılmış incelemelere, duygusal değerlendirmelere ve o madde hakkındaki öykülere dayanılarak tıbbi kullanışa sunulması demek değildir.

Unutulmamalıdır ki, doğal olan her za-man güvenli demek değildir. Belirli amaç-lar için kullanılan bitkilerin botanik açıdan tayini yapılmış, mikrobiyolo-jik ve kimyasal kontrolü gerçekleş-tirilmiş, etken madde miktarı bel-li, standardize edilmiş ve hijyenik şartlarda ambalajlanmış olarak su-nulması gerekmektedir. Bu görev kuşkusuz eczanelerindir.

Bununla birlikte, geleneksel bit-kisel ilaçların üretiminin ve ilaç en-

düstrisinde bitkisel kökenli doğal kimyasalların kullanımının yaygın-laşmasının daha çok zaman alacağı anlaşılı-yor. Ancak efsanenin de bilimin de ortaya koyduğu gerçek, endemik bitkilerden ve fonksiyonel meyve-lerin çekirdeklerinden elde edilen yağ ve özütlerin hem insanın gelişiminde, hem de vücut direnci-

nin artırılmasında, dolayısıyla hastalıklara kar-şı korunmada çok önemli işlevler gördüğüdür.

Unutmayın,doğal olan her zaman güvenli demek değildir!

Zekeriya Temizel

Page 31: Etkin saglik Dergisi
Page 32: Etkin saglik Dergisi

30 - Aralık-Ocak 2014

Sağlıklı egzersiz

1. Yüzüstü yatarken bir bacağınızı dizinizden olabildiğince kıvırın.2. Sonra tekrar yatar pozisyona dönün.3. Aynı hareketi diğer bacağınız ile tekrarlayın.(Dizinizin acımaması için dizin yukarı kısmını küçük bir havlu ile destekleyin.)

1. Sandalyeye oturun.2. Ayak bileklerinizin arasına bir yastık yerleştirin ve sabitleyin.3. Yastığı düşürmeden her iki bacağınızı kaldırıp, beş saniye kadar havada yere paralel olarak tutun ve tekrar eski haline getirin.Öneri: Ağrı uyandırmadan hareketleri günde üç kere üçer defa yapmaya başlayarak, doktorunuzun önerileriyle artırabilirsiniz.

1. Sandalyeye oturun.2. Bir bacağınızı ileriye doğru uzatın, beşe kadar sayarak havada tutun ve tekrar eski haline getirin.3. Aynı hareketi diğer bacağınız için tekrarlayın.Öneri: Ağrı uyandırmadan hareketleri günde üç kere üçer defa yapmaya başlayarak, doktorunuzun önerileriyle artırabilirsiniz.

1. Düz zemin üzerinde bacaklar uzatılmış otururken dizinizin altına bir yastık yerleştirin.2. Tek bacağınızı beş saniye kadar kaldırın ve tekrar eski haline geri getirin. Hareketin devamında yastığı ezecek şekilde bastırın ve bacağınızı gevşetin.3. Aynı hareketi diğer bacağınızla tekrarlayın.Öneri: Ağrı uyandırmadan hareketleri günde üç kere üçer defa yapmaya başlayarak, doktorunuzun önerileriyle artırabilirsiniz.

Eklemlerinizi rahatlatın, bir ömür ağrıdan uzaklaşınGün boyu masa başında çalışanlar, fazla hareket etme fırsatı bulamayanlar, eklem ağrılarından sıkılanlar… Çok basit birkaç egzersizi düzenli uygulayarak hem moral toplayabilir hem de ağrılardan kurtulabilirsiniz.

Page 33: Etkin saglik Dergisi
Page 34: Etkin saglik Dergisi

32 - Aralık-Ocak 2014

Bitkisel takviyeler

Hastalıklardan korunmak ve yaşam

kalitesini yükseltmek için bağışıklık sistemini

korumak gerekir. Bunun için özellikle soğuğa karşı direnç artırılmalı. Bitkisel

takviyeler bu konuda hayli yardımcı olabilir.

Sağlıklı yaşamın vazgeçilmez öğelerin-den biri doğal ve bilinçli bir beslenme olmasına rağmen pek çoğumuz doğal besin özlerini alamıyoruz. Bu yüzden vücudun ihtiyaç duyduğu fakat bes-lenme yoluyla alınması mümkün ol-mayan yağ asitlerini içeren doğal besin destekleri giderek daha çok kişi tarafın-dan tercih ediliyor. Uzmanlar sağlıklı yaşayarak genç kalmanın sırrının bit-ki ve tohumlarda gizli olduğunu söy-lüyor. Soğuk pres yöntemiyle bitki ve tohumlardan elde edilen yağlar, yapı-larındaki tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri sayesinde bedenimizin günlük enerji ihtiyacını en ideal şekilde karşı-lıyor, yorgunluk ve halsizliğe karşı des-tek oluyor. Ege Üniversitesi İlaç Geliş-tirme ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi ARGEFAR Yöne-tim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ulvi Zey-

bek; soğuk pres yönetimiyle bazı tıbbi bitki tohumlarından elde edilen yağla-

rın insan sağlığına pek çok açıdan olum-lu etkilerinin olduğunu açıklıyor. Prof. Dr. Zeybek; aralarında aspir, ceviz, çö-rek otu, kabak çekirdeği, keten tohumu, nar çekirdeği, ruşeym, üzüm çekirdeği, ısırgan tohumu, susam, hindistan cevizi gibi değerli tohum yağlarının hastalık-ları önlemeye destek olduğunu ve kalp sağlığı, cilt sağlığı ve saç sağlığına yö-nelik kanıta dayalı olumlu etkilerinin olduğunu belirtiyor.

Modern yaşamda kilo kontrolünün en pratik yolu nedir?Günümüzde pek çok insan kapalı or-tamlarda çalışıyor ve yürümekten ka-çınıyor. Oysa insan vücudu hareket etmek zorundadır. Sağlıklı yaşamın en önemli ögelerinden biri düzenli egzersiz yapmaktır. Haftada en az üç kez 45-50 dakika egzersiz yapmaya, en azından yüksek tempoyla yürü-meye çalışımalı.

bünyenizi güçlendirin

Sağlıklı bir ömür için

Prof. Dr. Ulvi ZeybekEge Üniv. Eczacılık Fakültesi Dekanı

Page 35: Etkin saglik Dergisi

33Aralık-Ocak 2014 -

Bitkisel takviyelerin kilo kontrolüne faydası nedir?Bir hayli faydası var. Örneğin esansiyel doymamış yağ asitlerini yüksek miktar-da içeren aspir yağının; hipolipidemik yani yağ seviyesini azaltıcı etkisi olduğu bilimsel çalışmalarla gösterildi. İçeriğin-deki CLA (Konjuge Linoleik Asit) ile vü-cuttaki yağ oranını azaltmaya yardımcı olduğu için günümüzde diyet ve egzer-siz programlarına aspir yağı eklenebili-yor. Aspir yağı; metabolizmayı hızlandı-rarak, yağ kas dengesini düzenlemeye ve kilo vermeye yardımcı olabiliyor.

Daha sağlıklı olmak için yalnızca kilo kontrolü yetmez. Sağlıklı bir zihne de sahip olmak gerekir. Gün içerisinde kısa pratik zihinsel alıştırmalar hafızanızı güçlendirecektir. Boş vakitlerinizde eli-nize alacağınız gazete, dergi, bulmacalar bile size fayda sağlayacaktır. Ceviz yağı, Omega 3 içeriği sayesinde beyin sağlığına

destek olur. Çocuklarda ve yetişkinlerde zihinsel sağlığın ve bilişsel fonksiyonla-rın gelişmesine yardımcı olan en önemli besin kaynaklarından birisi ceviz yağıdır.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek de önemli, öyle değil mi?Elbette. Hastalıklardan korunmak ve ya-şam kalitenizi yükseltmek için bağışık-lık sisteminizi korumanız gerekir. Bunun için özellikle soğuğa karşı direnç artırıl-malı. Günlük öğünlerde tükettiğimiz sağ-lıklı bitkisel yağlar gibi organik bileşik-ler bize yardımcı olacaktır. Bunun için de dengeli ve düzenli bir beslenme şart. Çörek otu tohumları tarihte en çok kul-lanılan ve değer verilen tohumlardan bi-ridir. Eski Mısırlılardan Antik Yunan uy-garlığına kadar pek çok kültürde çörek otu tohumunun sağlık için kullanımın-dan bahsedilmiştir. Çörek otu yağı; so-ğuk pres yöntemiyle elde edilen sabit bir yağdır. Bağışıklık sistemini destekleyici

etkisi nedeniyle özellikle mevsim geçişle-rinde vücut direncini artırmaya yardımcı olur. Geleneksel olarak emziren anneler-de de süt salgısını artırmaya yardımcı ola-rak kullanılabilir. Egzama gibi cilt hasta-lıklarının tedavisinde haricen ve dahilen destek amaçlı kullanılabilir.

İlerleyen yaşlarda ne tür takviyelerden faydalanılabilir?Sebze ve meyveler vitamin, mineral depo-sudur. Günde üç veya dört porsiyon sebze, meyve tüketmeye özen gösterin. Bunun ya-nında, özellikle nar çekirdeği yağı, antia-ging (yaşlanma etkilerini geciktirici) ve antiinflamatuar (yangı azaltıcı) özellikle-ri ile cilt sağlığına destek olur. Nar çekirde-ğinde, punisik asit (Omega 5) bulunmak-tadır. Güçlü antioksidan özelliklere sahip olan punisik asit, son yıllarda en çok ilgi-yi çeken ve üzerinde çalışmaların yapıl-dığı bitkisel maddelerdendir. Güçlü an-tioksidan etkiye sahip nar çekirdeği yağı, kalp sağlığını korumaya yardımcı olur-ken, haricen emiliminin hızlı olması ne-deniyle özellikle kadınlar tarafından cil-di yenileme ve canlandırma amacıyla da tercih edilmektedir.

Erkeklerin ise prostat sağlığını koru-mak için şimdiden önleminizi almaları ge-rekebilir. Prostat sağlığını destekleyen fi-tosteroller, çinko gibi mineraller ve likopen gibi antioksidanları içeren besinleri tanı-yıp öğünlerinizde bulunmasını sağlayın. Kabak çekirdeği yağının iyi huylu prostat büyümesinin (BPH) tedavisinde yardımcı olduğu birçok araştırma ile kanıtlanmıştır. Ayrıca uzun süreli kullanımda iyi koleste-rol olarak bilinen HDL’yi de yükseltmeye yardımcıdır. Belli bir yaştan sonra yıllık check-up’lar yaptırarak kalp sağlığınıza

Çocuklarda ve yetişkinlerde zihinsel sağlığın ve bilişsel fonksiyonların gelişmesine yardımcı olan en önemli besin kaynaklarından birisi ceviz yağıdır.

Page 36: Etkin saglik Dergisi

34 - Aralık-Ocak 2014

Bitkisel takviyeler

dikkat etmelisiniz, gerekli önlemleri almalısınız. Üzüm çekirdeği yağı, kalp ve damar sağlığının ko-runmasına yardımcı olmaktadır ve yaşlanma etki-lerini geciktirmesiyle dikkat çekmektedir. Trans yağ asitlerini içeren hazır ve hayvansal gıdalardan, stres, alkol ve sigara gibi olumsuz faktörlerden uzak durun. Keten tohumu yağı, Omega 3 yağ asitine bağlı olarak kalp sağlığını korumaya yardımcı, do-laşımı destekleyici özellikleri vardır. İnflamasyo-nu (yangıyı) gidermeye yardımcı olan keten to-humu yağı, ayrıca kalsiyum emilimini artırarak, kemik sağlığını korumaya da destek olur. Ayrıca balık yağı tüketemeyen çocuklar için keten tohu-mu yağı, iyi bir bitkisel Omega 3 desteği sağlar ve zihinsel gelişimi destekler.

Günümüzün yoğun yaşam koşullarına uyum sağlamaya çalışan vücudunuza siz de katkıda bu-lunun. Enerjinizi yükseltin ve günlük koşuştur-malara yenik düşmemek için besin değeri yüksek doğal gıdalar tüketin. Ruşeym yağı, doğal besin kaynağıdır ve cildinizi canlandırıcı özelliğe sa-hiptir. Ruşeym, buğday tanesinin embriyo kısmı olup, filizlenme için gerekli tüm elzem maddele-ri yapısında barındırır. Ruşeym yağı çok zor elde edilen çok değerli bir yağdır. Doğal antioksidan ve enerji kaynağı olarak adlandırılan ruşeym yağı, ya-pısında A ve D vitaminlerini doğal olarak bulun-durmasının yanı sıra, E vitamini oranı da oldukça yüksektir. Bu sayede yaşlanma etkilerini geciktir-meye ve bağışıklık sistemini desteklemeye yardım-cı olur. Yorgunluk giderici olarak da kullanılabil-diği için, yüksek enerji gereksinimi olan kişilerin fiziksel performansını artırmaya destek olur; spor-cuların, sınava hazırlanan gençlerin ya da yoğun tempoda çalışanların, mevsim geçişlerinde genel yorgunluk problemi olan kişilerin günlük destek programlarına dahil edilebilir.

Üzüm çekirdeği yağı, damar iç çeperini koru-yarak dolaşım sisteminin sağlıklı işlemesine yar-dımcı olan değerli bir yağdır. Yapısında doğal ola-rak bulunan E vitamininin ve yağa geçen fenolik bileşiklerin güçlü antioksidan etkileri sayesinde kötü kolesterol olarak bilinen LDL’yi azaltırken, iyi kolesterol olarak bilinen HDL’yi artırmaya, kalp ve damar sağlığının korunmasına yardımcı olur. Ayrıca, vücut direncini artırmaya destek olan üzüm çekirdeği yağı, güçlü antioksidan etkisi ve emiliminin hızlı olması nedeniyle aromaterapide de kullanılan temel yağlardan biridir.

Bitkisel takviyeler cilt sağlığına da destek oluyor mu? Özellikle yaz mevsiminde güneşin zararlı ışınla-rına karşı korunmak gerek. Susam yağı yaz ayla-rında harici kullanımı ile güneşin zararlı ışınları-na karşı korunmaya yardımcıdır. Susam yağında

E vitamini, sesamol ve sesamolin adı verilen anti-oksidan bileşikler bulunmaktadır. Bunlar da ba-ğışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Susam yağı iyi bir aromaterapi yağı olarak da kul-lanılmaktadır.

Çevresel ve besinsel faktörlerden dolayı bir za-man sonra saç diplerinde oluşan kuruluğu gider-mek için vücudunuzu besleyecek olan doymamış yağ asitleri ve vitaminlerden yararlanın. Böylece saç hücreleriniz yenilenecek ve daha canlı olacak-tır. Isırgan tohumu yağı Avrupa’da “gençlik yağı” olarak da bilinir. Hücreleri rejenere eder ve bağ do-kusunu güçlendirir. İlkbahar ve sonbaharda im-mün sistemi güçlendirici etkisi nedeni ile de da-hili kullanımı önerilir.

Sağlıklı saçlar için soğuk pres hindistan cevi-zi yağıyla saç diplerine masaj yapın. 30-60 dakika bekledikten sonra baz şampuan kullanarak saçla-rınızı güzelce yıkayın ve sonrasında iyice durula-yın. Araştırmalar, hindistan cevizi yağının kafa de-risinin nem dengesini korumaya destek olduğunu göstermektedir. Yıpranmış saç uçlarına bakım ya-parak yumuşak ve parlak bir görünüm kazanılma-sına yardımcı olur. Bu özelliklerinden dolayı saç-larda koruyucu amaçlı kullanılabilir. Ayrıca hoş bir kokuya sahip olduğu için doğal bir kozmetik ürün olarak da tercih edilebilir.

nedir?

So

ğu

k p

res

nte

mi

Page 37: Etkin saglik Dergisi

35Ekim-Kasım 2013 -

Page 38: Etkin saglik Dergisi

Cilt bakım okulu

Cilt neden önemli bir organdır?Bizimle beraber yaşayan, solunum yapan, beslenen, büyüyen ve yaşlanan bir organ olan cildimiz dış dünya ile temas halindedir ve vücudu dış etkilere karşı korur.

Cilt, insan vücudunun en büyük orga-nıdır. Dış dünya ile temas halinde bu-lunduğundan ve vücudu dış etkilere karşı koruyan ilk organ olduğundan bizim için çok önemlidir. Cilt her böl-gede farklı hassasiyet ve özellikler gös-termektedir. Ense ve ayak tabanında daha kalın ve sert iken, yüz bölgesinde çok daha ince, göz çevresinde çok daha hassastır. Bu nedenlerle cilt için cildin yapısına, ihtiyaçlarına ve tipine uygun bakımlar uygulanmalı, değişen koşul-lara vereceği tepkiler göz önünde bu-lundurulmalıdır.

Cildimiz pek çok faktörden etkile-nen, bizimle beraber yaşayan, solunum yapan, beslenen, büyüyen ve yaşlanan bir organdır. Hayatın çeşitli dönemlerin-de ihtiyaçları değişim gösterebilir. De-ğişen yaşam koşullarında cildimizin de değişim göstereceğini unutmamalıyız.

Bu önemli organ sağlığını ve güzel-liğini devam ettirmek için özel bir bakı-ma ihtiyaç duyar. Cilt bakımını üç adım-da özetlememiz mümkün.

Temizleme: Sürekli kullandığımız ve dış ortam ile temasta bulunan elle-rimizi nasıl her fırsatta yıkıyorsak cil-dimizin de bakımı için ilk adım temiz-

liktir. Sabah akşam cilt tipine uygun bir temizleyici ile cildi temizlemek, gün boyu maruz kaldığı toz ve kirden cildi arındıracak, cilt bakımının diğer adım-ları için uygun bir zemin hazırlayacak-tır. Unutmayın, cildimizin nefes alabil-mesi için gözeneklerinin temizlenmeye ihtiyacı vardır!

Nemlendirme: Cilt tipi ne olursa ol-sun tüm ciltlerin nem takviyesine ih-tiyacı vardır. Hava koşulları, klimalı ortamlar, çevresel faktörler ve maruz kaldığımız serbest radikaller cildimi-zin nem kaybetmesine neden olmakta-dır. Cilt tipine uygun bir nemlendirici ile bakımınızı devam ettirmek, nem-sizlik çizgilerini yok edecek, daha sağ-lıklı ve canlı bir görünüm elde etmeni-ze yardımcı olur.

Ek bakımlar: Bu iki temel bakım adımından sonra kişiye özel ek bakım-lar devreye girmektedir.

Cilt tipinin belirlenmesine yönelik tavsiyelerCilt sağlığını korumanın ilk adımı onu iyi tanımaktır. Bu nedenle kişinin cilt tipini belirlemesi ve cildi ile uyumlu ürünler kullanması büyük önem ta-şır. Genel olarak cildin hayatın çeşit-li dönemlerinde gösterdiği bazı eği-limleri vardır.

Bebeklik dönemlerinde çok hassas olması, ergenlikte yağlı ve akne eğilim-li olması, 35 yaş sonrası kuruluğa yönel-mesi gibi. Bu genel eğilimlerin yanı sıra her insanın cilt tipi farklıdır ve farklı ih-tiyaçları vardır.

Cilt tipi bir ömür boyu aynı kalma-yabilir. Çeşitli iç ve dış faktörler cildin yapısının değişmesine, farklı ihtiyaçla-rının ortaya çıkmasına neden olabilir. Cilt tipini etkileyecek iç ve dış faktör-leri şu şekilde özetleyebiliriz:

-ğişimler

-sim değişimleri, kullanılan suyun fark-lılaşması, şehir ya da ülke değişimi do-layısı ile iklimsel değişimler vb.

-ler- uykusuzluk, alkol ve sigara tüketi-mi, tüketilen yiyeceklerin değiştirilmesi

Bahsedilen bu faktörlerin ortaya çıktığı durumlarda kişinin cilt tipi fark-lılaşabilmekte, halihazırda kullanılan bakım ürünleri cildin ihtiyaçlarını kar-şılamakta yetersiz kalabilmektedir. Bu durumlarda, dermatologunuza ya da eczacınıza danışarak cilt bakım prog-ramınızı yeniden gözden geçirmenizi tavsiye ederiz.

Page 39: Etkin saglik Dergisi

37Ekim-Kasım 2013 -

Page 40: Etkin saglik Dergisi

38 - Aralık-Ocak 2014

Dosya

Diyabete karşı

iyabet halen dünyada en sık rastlanan hastalıklar arasında yer alıyor. Ülkemizde

yaklaşık 5 milyon kişi diyabet hastası ve yine 1.5 milyon kişinin hastalığının farkında olmadığı tahmin ediliyor. Diyabet hastalığının oluşmasında gerek yaşam koşulları ve beslenme gerekse genetik birçok faktör rol oy-nuyor. Hastalığın tanısında bireyin kendi sağlık durumu-nu takip etmesi önem arz ediyor. Pek çok hastalıkta olduğu gibi düzenli takip ve erken teşhis, diyabetin ilerleyişi ve te-davisi üzerinde oldukça önemli.

İnsülin ve şeker ilişkisiDiyabet, tanım olarak insülin hormonunun yokluğu veya yetersiz olması durumunda kan şekerinin hücre dışında ve kanda yükselmesi ile ortaya çıkan bir hastalık. Günlük ya-şamda gerekli aktiviteleri sürdürebilmek için, glukoza ihti-yaç duyuyoruz. Glukoz genel ifadeyle kandaki bir tür şeker. İnsülin ise pankereasımınızın salgıladığı ve kan şekerimizin kullanılması için gerekli bir hormon. Kandaki şekeri hücre-lerimize alabilmemiz ve enerji olarak kullanabilmemiz için insülin hormonuna ihtiyaç duyuyoruz.

D

Page 41: Etkin saglik Dergisi

39Aralık-Ocak 2014 -

Diyabetten korunmanın temel yöntemlerinden biri

kilo kontrolü. Diyabette ideal kilonun muhafazası en önemli

hedefi oluşturuyor.

bili

nçleniyoruz

Page 42: Etkin saglik Dergisi

40 - Aralık-Ocak 2014

Dosya

İnsülin hormonunun azlığı ya da ye-tersizliği durumunda şeker metabo-lizmamız bozuluyor ve diyabet has-talığının ortaya çıkışı kaçınılmaz hale geliyor.

Diyabet hangi sorunları getiriyor?Diyabet hastalığı bireyin yaşı ve ge-nel sağlık durumuna bağlı olarak bir-çok problemi beraberinde getiriyor. Bunların arasında böbrek sorunları,

Sağlıklı beslenmenin hem obeziteden korunmakta hem de diyabeti önlemekteki rolü

biliniyor. Sağlıklı beslenmek için üç ana öğün, üç ara öğün tüketmek gerekiyor. Mümkünse her

öğünde sebze ve salataya yer verilmesi sağlık uzmanları tarafından öneriliyor. Yağ ve tuzun

gereksinimlerin üzerinde tüketilmesi ise kesinlikle tavsiye edilmiyor. Tüm bunların

yanında diyabetli kişilerin beslenme düzenlerini diyetisyen desteği

ile oluşturulması da önem taşıyor.

Nasıl beslenmek gerekiyor?

kalp-damar sistemi rahatsızlıkları ve beyin damarlarında hasara ka-dar varan hayati sağlık problemleri bulunuyor. Yine yaygın olarak bil-diğimiz diyabet ilişkili sorunların başında göz bozuklukları, kemik ka-yıpları, cinsel sorunlar, sinir hasarı ve diyabetik ayak problemi geliyor.

Risk faktörleri biliniyorDiyabet gerek kadın gerekse erkek-lerde her yaşta görülebiliyor. Bu-nun yanında bazı faktörlerin diya-bet hastalığı için risk oluşturduğu biliniyor. Yakın aile bireylerinde diyabet öyküsü olanlar bu prob-lemle karşılaşmaya daha yatkın. Kalp-damar rahatsızlığı bulunan-lar, obezite problemi olanlar, hi-pertansiyon hastaları ve kan yağları yüksek düzeylerde seyreden birey-ler de riskli gurubun içinde bulu-nuyor. Gebelik döneminde diyabet geçiren kadınlar, düşük ve ölü do-ğum yapanlar ile iri bebek doğuran kadınların diyabet açısından risk taşıdığı belirtiliyor. Genel olarak bilinen 45 yaş sınırı da kesin olma-makla birlikte diyabetin ortaya çı-kışında anlamını koruyor.

Kilo kontrolü önemliDiyabetten korunmanın temel yön-temlerinden biri kilo kontrolü. Di-yabette ideal kilonun muhafaza-sı en önemli hedefi oluşturuyor. Düzenli yapılan kilo kontrolü ve önceki kilo sürekli karşılaştırarak beslenme düzeninin planlanması ideal aralıkta kalmayı kolaylaştı-rıyor. Obezitenin, insülin direnci ve tip 2 diyabet başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorunu için risk faktörü olduğu biliniyor.

Sağlık için hareket edinBeden ve ruh sağlığının korunma-sında egzersizin önemi büyük. Diya-betten korunmada da düzenli yapı-lan egzersizin önemi vurgulanıyor. Düşük fiziksel aktivite gösteren bi-

DİKKAT!Çocuklar ve gençlerde de diyabet

görülebiliyor. Bu nedenle her yaşta diyabete karşı uyanık olmak gerekiyor.

Page 43: Etkin saglik Dergisi

reylerin diyabet de dahil olmak üzere birçok sağlık sorununa daha yatkın olduğunun unutulmaması gerekiyor. Egzersiz ihtiyacının belli bir stan-dardın içine sokmak çok doğru de-ğil. Fiziksel aktivite ihtiyacı kişinin yaşı, cinsiyeti ve genel sağlık duru-muna bağlı olarak değişebiliyor. Bu nedenle, egzersizin kişiye özgü ol-

ması önemli. Doğru egzersizde göz önünde bulundurulması gereken di-ğer gereklilikler ise aktivitenin aynı tempoda sürdürülmesi,, uygun hava şartlarında yapılması, yemekten bir ile üç saat sonra uygulanması gibi de-taylar. Özellikle akşam yemeğini ta-kiben egzersiz yapılması uzmanlar-ca tavsiye ediliyor.

Bu belirtiler diyabetin habercisi

Çok su içme

enfeksiyonuKilo

�idrara

Çok yeme

Tekrarlayan enfeksiyon

Bilinen en eski hastalıklar

arasında

Page 44: Etkin saglik Dergisi

42 - Aralık-Ocak 2014

Dosya

Dünya Diyabet Günü14 Kasım tarihi tüm dünyada Diyabet Günü olarak biliniyor. Bu günde sağ-lık profesyonelleri ve diyabet hastala-rı bir araya geliyor, toplumun diyabet konusunda bilinçlenmesini sağlamaya yönelik birçok aktivite gerçekleştiri-liyor. Dünya Diyabet Günü ilk olarak 1991’de Uluslararası Diyabet Federas-yonu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ka-rarıyla oluşturuldu. 2009-2013 yılla-rında Dünya Diyabet Günü’nün teması Diyabet Eğitimi ve Korunma olarak belirlendi. Bu kapsam dahilinde dün-yada ve Türkiye’de toplumsal farkın-dalığın oluşturulmasına yönelik pek çok etkinlik düzenleniyor.

Diyabet Günü Etkinliği hedef kitlesiEtkin Eczacılık Derneği’nin yürüttü-ğü etkinlikte hedef kitleyi 40 yaş üzeri, birinci derece yakınında diyabet olan kişiler, bel çevresi 88 cm kadınlar ile 102 cm ve üzeri erkekler, kalp-damar hastalığı ve hipertansiyonu olanlar, HDL-kolesterol düzeyi 35mg/dl ve al-tında, trigliserid düzeyi ise 250 mg/dl ve üzerinde olan bireyler bulunuyor. Yine polikistik over sendromu olan kadınlar, gebelik diyabeti tanısı al-mış veya iri bebek doğurmuş anneler, düşük doğum tartılı doğan kişiler, fi-ziksel aktivitesi düşük, doymuş yağ-lardan zengin ve posa miktarı düşük besinler tüketenler ile bazı antipsiko-tik ilaçları kullanan hastalar Diyabet Etkinliği’nin hedef kitlesi arasında.

Diyabet gününde gerek toplumsal bilinçlenmenin oluş-ması gerekse sağlık çalışanlarının diyabet hastalığı-na karşı daha hazır olmasını sağlamak amacıyla birçok ulusal etkinlik yürütülüyor. Projelerinde diyabete ayrı bir önem veren Etkin Eczacılık Derneği de 14 Kasım’da başlattığı diyabet projesini genişleterek diyabette ec-zacının rolünü pekiştiriyor. Tüm kronik hastalıklarda ol-duğu gibi diyabette de hastalığın önlenmesi ve yöne-tilmesi sürecinde eczacıların önemli rolü bulunuyor. “Diyabet riskinizin farkında mısı-nız?” adıyla 14 Kasım 2012’de baş-latılan kampanya, bireylerin di-yabet risklerini ölçerek uzman yardımı ihtiyaçlarının ortaya çıka-rılmasını hedefliyor. Bu yıl da 11-16 Kasım tarihleri arasında gerçek-leştirilecek Etkin Eczacılık Derne-ği kampanyasında diyabetin risk faktörlerini azaltmaya,, hastalık-ta erken teşhisin sağlanmasına ve diyabet komplikasyonlarının önlenmesi ve geciktirilmesi-ne yönelik farkındalık yaratmak amaçlanıyor.

ETKİN ECZACILAR

İŞBAŞINDA!

Page 45: Etkin saglik Dergisi
Page 46: Etkin saglik Dergisi

44 - Aralık-Ocak 2014

Dosya

Diyabet kontrolü kan şekerini normal sınırda tutmakla başlar.

Diyabet vücutta birçok sorunu beraberinde getirebilir. Hastalığın neden olduğu ek problemler farklı sistemleri kapsayabilir. Bunların arasında saç dökülmesi de bulunur. Saç dökülmesi, teşhis edilmiş di-yabeti bulunan kişilerde gözlenebildiği gibi, gizli diyabet dönemin-de de başlayabilir. İnsanlar, normal koşullar altında belli bir miktara kadar saç kaybı yaşayabilirler. Ancak bu küçük miktarlarda kaldığı sürece normaldir. Hormonal dengesizlik gibi problemler ise günlük saç kaybı miktarında ciddi artışlara neden olabilir.

Diyabette saç dökülmesiSaç dökülmesi ile diyabet arasında nasıl bir bağlantı bulunduğunu açıklamak gerekirse, diyabetin öncelikle hormonal bir hastalık ol-duğunu hatırlamak gerekir. Diyabet hastalığı, tüm vücudumuzdaki hormonları ve hormonal sisteme destek olan bir çok mineral ve fak-törün dengelerini bozar. Saçın sağlıklı gelişmesi , uzaması ve uzun ömürlü olabilmesi için iyi bir kan dolaşımına ihtiyaç vardır. Diyabe-tin her iki türünde de (Tip I ve Tip II) ilerleyen dönemlerde kılcal damar hasarları ve buna bağlı sistemik sorunlar gelişir. Birçok diya-

Uz. Dr. Yaser Süleymanoğluİç Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı

Diyabet vücudun tümünü etkiler

Page 47: Etkin saglik Dergisi

betik insanda nöropati (sinir hücresi hasarı) ve mikroanjiopati (kılcal dolaşım hasarı) so-runları bulunmaktadır. Bu ilk etapta saç ka-litesi doğrudan etkileyerek saçın canlılığını yitirmesine, uzamanın aksamasına ve dökül-melere neden olabilir.

Diyabet kontrolü kan şekerini normal sınırda tutmakla başlar. Diyabet hastalı-ğından korunmak için sağlıklı beslenme, egzersiz ve doğru ilaç kullanımı önem-lidir. Kan şekeri düzeyini günlük olarak izlemek, diyabetin nasıl seyrettiğini an-lamayı mümkün kılar. Diyabet hastalığı-nın iyi biçimde kontrol altına alınamadığı durumlarda birçok problemin ilerleyişine şahit olunacaktır. Bunların arasında ciddi saç kayıpları da gelir. Özellikle vücutta kan şekerinin birikmesi (hiperglisemi) ve kan şekerinin dönemsel olarak düşmesi (hi-poglisemi) gibi sorunlar, dolaşım dengesi bozarak gerek glikoz gerekse oksijenin saç köklerine ulaşmasına engel olur. Zaman-la foliküller yıpranır ve saçlar dökülmeye başlar. Diyabet hastalığının tedavisi stres yaratıcı bir süreçtir. Zamanla gelişen, has-

talıktan bıkma duygusu bir çok psikolojik sorunları beraberinde getirebilir. Stres al-tındaki diyabetliler önemli hormon den-gesizlikleri yaşayabilirler ki bu da saç kay-bı için neden teşkil edecektir.

Vitamin ve mineral eksikliklerine dikkatDiyabet tedavisinde sağlıklı diyet programı-nın uygulanması çok önemlidir. Her ne ka-dar doğru beslenme programına özen göste-rilse de bireyde mineral, vitamin ve protein eksiklikleri görülebilir. Bunlara B12, folik asit, biotin (vitamin H veya vitamin B7), vi-tamin D ve vitamin E örnek verilebilir. Yine demir, çinko, magnezyum ve kalsiyum haya-tın temel taşlarıdır. Zaman içerisinde azalan bu maddeler vücudumuzun yaşlanmasına ne-den olur. Unutmamak gerekir ki bu eksikler ilk etapta basit görülen deri kuruluğu ve saç dökülmesi gibi problemlere sebebiyet verir-ken, uzun dönemde bu maddelerin eksiklik-leri daha ciddi sorunlara yol açabilir. Bu ne-denle mineral ve vitamin düzeylerinin sürekli kontrol edilmesi ve gerekli desteğin sağlan-ması hayat kurtarıcıdır.

Çok susuz ve kuru bir ağızYorgunlukSık idrara çıkmaTip 1 diyabet ve kilo kaybıGiderek artan görme problemleri

Son dönemde saç dökülmesi sorunu yaşıyorsanız ve şu sorunlardan birine sahipseniz, en kısa sürede hekime danışmanız ve kan şekeri ölçümü yaptırmanız gerekir.

g pEğer hekiminiz, yaptığı tetkikler

sonucunda diyabet teşhisinde

bulunursa, bunu tedavi ve size özel

hazırlanmış doğru bir bakım programı

izleyecektir.

Page 48: Etkin saglik Dergisi

46 - Aralık-Ocak 2014

Bitkisel çaylar

Almanya Saarbrücken’de üniversitede çalıştığı-mız günlerde akademisyenler için yapılmış ko-nukevinde kalıyorduk. Bir akşamüzeri eve doğ-ru yürürken alt kattaki komşumuzun koşar adım evden çıktığını gördük. Niye telaşlı olduğunu sorduk. “Eczaneye gideceğim, kapanmadan ye-tişmeliyim,” deyince herhalde kızına ciddi bir şey oldu diye endişelenip yardım edebileceği-miz bir şey olup olmadığını sorduğumuzda al-dığımız cevabı hiç unutmuyorum: “Eczaneden ıhlamur ile papatya alacağım, kızım biraz üşüt-müş.” Evet, yanlış okumadınız! Eczaneden ıh-lamur ve papatya almaya gidiyordu. Çünkü kızı için en iyisinin, en sağlıklı papatyanın eczanede

olduğunu biliyordu. Eczane kalitesinde sağlık-lı, sertifikalı ıhlamur, papatya alacaktı kızına. O dönemlerde bizim ülkemizdeki eczaneler-de tıbbi çay hazırlanmaz, ıhlamur, papatya ve benzeri kurutulmuş tıbbi bitkiler pek bulun-mazdı. Artık bizler de soğuk algınlığı için ec-zacının hazırlayacağı karışımları, ağız-boğaz yaraları için sağlıklı ve doğru papatyayı ecza-neden alabiliyoruz.

Tıbbi bitkiler, bitki çayları eczaneden alınırEczanedeki bitkiler, iyi tarım uygulamaları ile hatta pek çoğu organik tarım ile yetiştirilmiş, doğru zamanda hasat edilmiş, doğru şekilde

Bitki çayınereden

alınır?

Prof. Dr. Filiz MeriçliYeni Yüzyıl Üniv. Ecz. Fak.

Page 49: Etkin saglik Dergisi

47Aralık-Ocak 2014 - 4747474747474747474747474747474774747477777747474747474474747477747447474774777777774747474777747444744477777447474744447474747777444747474747744474747744474474777444474444447774444774447744444444447444444477744474774474774774444777774444477777747777777777777774777774477747777744474777474777774477744444474477744444447444444747Ararararaaaaaaararaaaaraaaaraaraarararararaaaraaaaaaaaaaaaaaaaaaaalıklıkıkklıkklıklıklıkllııklllıılıkklıllılll -OOOOOOOOOOOOcOcOcOcOccOOOOOOOOOOOOOcOOOOOOO-O-OOOOOO-OOOOOOOO-OOOc-OOOOOOOO-OOOOOOOOOOOOOOOOOOOcOOOOOOOOOcOOOOOOOOO akak akak kakakaaaaa 201201120122202 4 -4 -444

kurutulmuşlardır. Her bitki kendi hayatını sürdürmek için farklı kimyasal yapıda bileşik-ler üretir. Bitkiler kendi hayatlarını sürdürmek için ürettikleri bu maddeler onların özellikle-rini ve etkilerini oluşturur. Domateste liko-pen, nanede mentol, kekikte timol, karvakrol, karanfil tomurcuğunda öjenol, üzüm çekirde-ğinde proantosiyanlar, yaban mersininde anto-siyanlar vardır. Bitkide bu maddelerin miktarı, sabah, öğle ve akşam saatlerinde bile farklıdır. Eczane kalitesinde bitkiler, etkili maddelerin en fazla olduğu dönemde hasat edilir. Bu etki-li maddeler kaybolmayacak şekilde kurutulur. Özel şekilde kullanılacak kısımları ayıklanır;

nanenin yaprakları, alıcın çiçekleri, kuşburnu meyvesi saplarından ayıklanır. Etken maddele-ri kontrol edilir. Küf lenmemesi için nem oranı, sağlık için zararlı ağır metal, tarım ilacı kalın-tısı taşıyıp taşımadığı kontrol edilir. Böceklen-memesi için biyosterilize edilir. Tüm bu işlem-lerden geçen papatya, nane, ıhlamur, adaçayı, limon otu ve diğerleri sertifikalandırılarak pa-ketlenir. Sağlığınız için sağlıklı biçimde paket-lenmiş olarak eczanedeki yerini alır.

Ne kadar temiz olabilir?Cadde kenarındaki dükkânın önüne konan se-petlere/çuvallara yerleştirilmiş, gelen geçen ara-baların kaldırdığı tozlarla kirlenen, gelen geçen insanların üstüne öksürdüğü ya da eline alıp ka-litesini kontrol etmek için parmakları arasında ezerek koklamak için burnuna götürdüğü sıra-da sepete/çuvala parçaları düşen ıhlamurları, adaçaylarını düşününüz. Hangi mevsimde top-landığı, etkili bileşik taşıyıp taşımadığı, toplan-ma ve saklanma koşulları bilinmeyen, kontrol edilmemiş ürünler sağlığınız için yararlı değil zararlı olabilir.

Size özel sağlıklı karışımlarKendiniz ve sevdiklerinizin sağlığı için sertifi-kalı ıhlamur, adaçayı, papatya, kuşburnu veya limon otunu eczaneden alırken, eczacınız size özel tıbbi çay karışımları hazırlayabilir. Ergen-liğe yeni giren kızınızı, okula giden çocuğunu-zun gerginliğini giderecek ya da ailece kış ge-celeri içebileceğiniz özel tıbbi çay karışımları hazırlar eczacınız. Zira eczacılar ve hekimler için yazılmış tıbbi çay reçeteleri vardır. Ecza-nede tıbbi çay çalıştaylarına katılan eczacınız, ilaç ve sağlık danışmanınız olarak bitki çayla-rı (tıbbi çaylar) konusunda da size en doğru ve en uygun çözümleri sunacaktır.

Hangi mevsimde toplandığı, etkili bileşik taşıyıp taşımadığı, toplanma ve saklanma koşulları bilinmeyen, kontrol edilmemiş ürünler sağlığınız için yararlı değil zararlı olabilir.

Page 50: Etkin saglik Dergisi

48 - Aralık-Ocak 2014

Bebeğim ve ben

Soğuk kış aylarında bebeğiniz huzur-suzlanmaya, burnunu çekmeye ve güç-lükle beslenmeye mi başladı? Çok cid-di bir hastalığı olabileceğini düşünüp endişeleniyor musunuz? Hemen etra-fınızdaki “tecrübeli” anneleri arayabi-

lir yahut çocuk doktorundan rande-vu alabilirsiniz. Ama gelin önce

içinizi rahatlatacak bazı öneri-lerimize kulak verin.

Bitmek bilmeyen geceler ve soğuk algınlığıBebeğiniz henüz ilk kışını

yaşıyor. Bağışıklık sistemi gelişme ve kuvvetlenme aşa-masında olduğu için soğuk

algınlığı geçirmeye çok yatkın. Anne sütü-

nü ihmal etme-menin önemi

de işte bu noktada bir kez daha ken-dini ortaya koyuyor. Sevimliliğiyle kendine herkesi hayran bırakan be-beğinizi görmek isteyenlerse tahmi-ninizden daha fazla… Ne onları ne de bebeğinizi bu sevgi dolu ortamdan el-bette mahrum etmeyeceksiniz ancak mevsim geçişlerinde ziyaretçileri uyar-mak da gerekiyor. Özellikle soğuk al-gınlığı yahut grip geçiren misafirleri-nizle bebeğiniz arasında biraz mesafe olması ilerleyen günlerde bitmek bil-meyen geceler yaşamanızı ve endişey-le sabahlamanızı önleyecek basit bir tedbir sayılabilir.

Pratik önerilerBurun tıkanıklığı, gözlerde kızarıklık, huzursuzluk, iştahta azalma, aksırık… Bunlar, bebeğinizin minik bedeninde görmeye dayanamadığınız soğuk al-

Bebeklerin ilk soğuk algınlıkları ebeveynleri telaşlandırır. Ancak Etkin Sağlık’ın önerilerine kulak verirseniz, bebeğinizle birlikte bu sorunu da aşabilirsiniz.

Bebeğinizin ilk kışı,ilk soğuk algınlığı

Page 51: Etkin saglik Dergisi

49Ekim-Kasım 2013 -

Page 52: Etkin saglik Dergisi

50 - Aralık-Ocak 2014

Bebeğim ve ben

Bebeğiniz ağlarken kulaklarını çekiştiriyorsa;

Bebeğiniz ağlarken ayaklarını sürekli karnına doğru çekiyorsa;

Bebeğinizin burun akıntısı yeşil, sarı veya kahverengi ise;

kulaklarında bir sıkıntı hissettiğini anlatmaya çalışıyor olabilir.

size gaz sorunu olduğunu anlatmaya çalışıyor olabilir.

bu enfeksiyon belirtisi olabilir.

Gözlemleyin

gınlığı belirtilerinden bir kaçı sade-ce ve inanın, paniğe kapılmaya gerek yok. Öncelikle bebeğinizin yeterin-ce dinlendiğinden emin olmaya çalı-şın. Mümkün mertebe anne sütünden uzaklaşmayın çünkü anne sütü, bebe-ğin vücut ve zihin gelişimi açısından en güçlü desteği verecek besindir. Eğer sütünüzün gelmesinde sorun varsa ve destekleyici mamalar kullanıyorsanız kendinizi kötü yahut yetersiz hisset-menize de gerek yok. Bu süreçte biraz içme suyu desteğinde bulunmanız be-beğiniz için faydalı olacaktır. Zira te-miz içme suyu, tıpkı yetişkinlerde ol-duğu gibi bebeklerde de su dengesini sağlayan önemli bir faktördür.

Aksıran bebeğinizin burnunu sil-mesini bekleyemezsiniz. O yüzden bebeğinizin burun akıntısını sık sık temizleyin. Abartıp burnunu tahriş etmenize gerek yok. Uykusunun bö-lünmemesini, rahatlıkla nefes alabil-mesini sağlayacak şekilde temizleme-niz yeterli. Size bu konuda yardımcı olacak, bebekler için özel hazırlanmış ürünlerle ilgili eczacınıza danışmanız içinizi rahatlatacaktır.

Bebeğinizin odasındaki nem ora-nını düzenlemeniz de size yardımcı olacaktır. Bebeğinizi çok soğuk ve çok sıcak suyla yıkamamanız da gerekiyor. Aşırı buharlı bir banyonun ardından ortamdaki nem oranına hızla uyum sağlaması kolay olmayacaktır. Ayrıca onu fazla giydirmemeniz de vücut ısı-sını koruması açısından çok önemli. Elbette çocuğunuzun doktoruyla ile-tişiminizi sürdürmeniz çok önem-li. Bu, hem sizin içinizi rahatlatacak hem de bebeğinizin sürekli kontrol altında olmasını sağlayacaktır. Dok-torunuz önerdiği müddetçe bebeklere özel ilaçları kullanabilirsiniz. Bu ilaç-ların nasıl kullanacağı konusunda sağ-

lık profesyonellerinin sözün-den dışarı çıkmamanızsa çok önemli; siz siz olun, ne kadar bebek bakımında “tecrübe-li” de olsalar, sağlık profes-yonelleri dışında kimsenin ilaç öne-rilerini dikkate almayın.

Kaynak: NHS. 2012. Breastfeeding. NHS Choices, He-alth A-Z. www.nhs.ukNHS. 2011. Common cold. NHS Choices, He-alth A-Z, www.nhs.uk

Doktora ne zaman gitmem gerekir?

Bebeğinizin şikâyetleri bir türlü geçmiyorsa,

ateşi 38 dereceden fazlaysa, nefes almakta ciddi sıkıntı

yaşıyorsa, öksürüğü varsa doktorunuza gitmeyi

ihmal etmeyin.

Siz siz olun, bebek bakımında sağlık profesyonelleri dışında kimsenin ilaç önerilerini dikkate almayın.

Page 53: Etkin saglik Dergisi

51Aralık-Ocak-2014

Havanda dövülenler

Ney ile nefs-i müdafaa

Bin yıllık Türk musikisi tarihinde ne hikâyeler var bilseniz! Paylaşmak iste-diğim bir tanesi ise dokunaklı bir gönül ilişkisiyle ilgili: Padişah III. Selim zama-nında yaşamış bir bestekâr ve Enderun hocası Hacı Sadullah Ağa (1730-1801) ile padişahın cariyelerinden Mihriban’ın filmlere konu olan hikâyesi…

Beyaz perdeye yansıyan aşkSenaryosunu usta edebiyatçı, şair Na-zım Hikmet’in yazdığı, başrollerini Türk musikisinin büyük üstadı Münir Nurettin Selçuk ile adı saygıyla anılan ünlü ses sanatçısı Perihan Altındağ’ın oynadığı “Üçüncü Selim’in Gözdesi” adlı filmi henüz altı veya yedi yaşların-da izlediğim hatırlıyorum. Beni derin-den etkileyen bu siyah beyaz filmde, Topkapı Sarayı’nın dördüncü avlusun-da yer alan Bağdat köşkündeki buluş-ma sahnesi ve o anda fonda çalan şar-kı halen aklımda… Türk musikisine ve Perihan Altındağ’a sevgimin o gün filizlendiğini, bu filmin, Eczacı Odası Türk Müziği Topluluğu’nu kurmama ve 20 yıldır sürdürmeme sebep oldu-ğunu düşünüyorum.

Sanatı takdir etmekDönemin en iyi bestekârlarından Hacı Sadullah Ağa III. Selim’in

III. Selim devrinin ünlü bestekârı Hacı Sadullah Ağa’nın notaların arasına

sakladığı dönem ruhu bugün de ilham vermeye devam ediyor.

Notaların ardındaki yaşamlar

Harem-i Hümayununda bulunan cariyelere musiki dersleri vermeye başlar. Bu arada cariyelerden Mih-riban ile bestekâr arasında bir gönül ilişkisi kurulur. Haber padişahın ku-lağına gider ve III. Selim, bestekârın idam edilmesini buyurur ancak her-kes padişahın bestekârın sanatını tak-dir ettiğinin de farkındadır. Hiddeti yatışınca kararından vazgeçeceğini düşünerek hızla ve öf ke ile verilmiş bu fermanı uygulamak için acele et-mezler. Sadullah Ağa hapiste tutul-duğu süre boyunca bayati araban makamında bir fasıl yazar, tale-belerine çalıştırır. Bir şenlik ak-şamı padişahın huzurunda bu fasıl okunur. Renkli makamı, zarif nağmeleri, bestesindeki ince üslubuyla fasıl sanatsever ve duygusal bir insan olan III.

Selim’in ruhuna dokunur. “Bu eserin bestekârı kimdir?” diye sorar. Hacı Sadullah Ağa yanıtını alınca öf ke-si iyiden iyiye yatışır. Fırsattan isti-fade ederek idam fermanının henüz yerine getirilmediği, bestekârın ha-len hayatta olduğu söylenir kendisine. III. Selim, durumdan gayet memnun şekilde bestekârın tahliye edilmesi-ni ve cariyesi Mihriban ile evlendiril-mesini buyurur. İdam fermanını ge-ciktirenleri de ödüllendirir.

Kalbe işleyen bestelerMatbaa gibi notanın da topraklarımı-za geç gelmesi yüzünden pek çok ese-

rin günümüze ulaşması mümkün olmamıştır. Neyse ki usul vurarak ve ezbere alınarak çalışılan eser-

lerin çok büyük bir kısmı notaya alınmış ve arşivlenmiştir. Ölüm tarihi bilinmeyen bestekâr Sadul-

lah Ağa’nın eserlerinden 27 tanesi notaya alınmış ve bugüne ulaşmış-

tır. Bunlardan güftesi Enverî’ye ait hicaz makamındaki,

Türk musikisi dinleyicilerinin keyif-le eşlik ettiği, en bilinen eserleridir.

h

Bir yanımda salınan serv-i hıramanım yok ile güftesi Enderunî’ye ait tahir buselik makamındaki,

O gül endam bir al şale bürünsün yürüsünUcu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün

Ecz. Gülnihal Yuvacan

Page 54: Etkin saglik Dergisi

52 - Aralık-Ocak 2014

Söyleşi

“İyi nefes almak, temiz hava, iyi uyku, hafif egzersiz gibi pek çok davranış biçimi alkali olmak için gereklidir. Sağlık bir bütündür.”

Vücudun yeni sağlık parolası: pH

Hayatımıza yepyeni bir kavram girdi: Al-kali yaşam. Gerek beslenme biçiminde gerekse günlük alışkanlıklarımızda ya-pacağımız basit değişiklikler ile sağlıklı yaşamın kapılarını aralamamız mümkün. Alkali diyet ve alkali yaşam biçimi üzeri-ne araştırmalarını yeni kitabında toplatan Dr. Ayşegül Çoruhlu ile nasıl daha sağlık-lı yaşayabileceğimizi konuştuk.

Alkali ifadesi ne anlama geliyor? Alkali ifadesi vücut hücrelerimizin ideal olarak çalıştığı ortamı anlatan bir terim-dir. Alkalinin karşı ifadesi ise asittir. Vü-cudun asitlenmesi birçok hastalığın altın-da yatan nedenleri oluşturabilmektedir.

Bedenimizin asitlenmesi durumu yanlış beslenme seçimlerinden olabileceği gibi, yanlış yaşam şekille-ri de bu soruna kapı açabi-lir. Örneğin sigara içiyor ol-manın hücre düzeyindeki zararı hücrelerin ideal alka-li ortamını bozması ve vü-cudu asitlendirmesidir. Aynı şekilde sağlıksız dediğimiz yiyecekler de vücudu hücre düzeyinden başlayarak asit-lendirir. Demek ki sadece ye-mek şekli değil, yaşam biçi-mi de alkali olmalıdır.

Alkali diyet mi yoksa yaşam biçimi mi?Alkali diyet tek başına yeterli değildir. Çünkü vücut sağlığı için sadece doğru alkali yiye-cekleri seçmek yetmez. Örne-ğin stresin sebep olduğunu duy-duğumuz pek çok hastalık vardır.

Strese sebep olacak düşünce biçimleri, öfke, kızgınlık, negatif düşünceler ve ben-zeri durumlar beyinde kimyasal reaksi-yonlara sebep olup stres hormonu kortizol üretir. O halde stresli yaşam biçiminden uzak kalmanın, kötü düşüncelere kapıl-mamanın da alkali olmak açısından öne-mi anlaşılır. İyi nefes almak, temiz hava, iyi uyku, hafif egzersiz gibi pek çok dav-ranış biçimi alkali olmak için gereklidir. Sağlık bir bütündür.

Alkali diyet sürekli uygulanabilir mi?Bir beslenme biçimini ideal yapan sür-dürülebilir olmasıdır. Her sezon yeni bir model diyete başlamak hatalıdır. Beslen-mede ilk amaç asla kilo vermek olmama-lıdır. Kısa süreli kilo vermek amaçlı di-yetler zaten sürdürülebilir değildir. Amaç sağlık için ve özellikle hücresel sağlık için doğru besinleri tüketmek olmalıdır. Bes-lenme artık hücresel seviyede ele alınma-lı ve yaşam boyu beslenme modeli buna göre seçilmelidir.

Alkali diyetin zamanı var mı?Yetişkin ve çocuk herkesin beslenme se-çimlerini alkali olmayı hedefleyerek ye-niden düzenlemesini öneriyorum. Alka-li olma çabası gösterilmediğinde yanlış gıdaların sebep olduğu ve yıllarca artan asitlenme hastalıklara davetiye çıkaracak veya mevcut hastalığın şiddetini artıracak-tır. Bundan kaçış yoktur. Asıl beslememiz gereken hücrelerimiz olduğu halde sade-ce midemizi doyurursak olacak budur.

Alkali yaşama nasıl başlayabiliriz?Alkali olmaya su içmekle başlayabiliriz. O kadar yazılır çizilir yine de kimse yete-

rlmzlicuşeyiydülenmemi d

AlkyaşAlkadeğiliçin sceklerğin strduğum

Page 55: Etkin saglik Dergisi

53Aralık-Ocak 2014 -

İşte size evde kendi alkali suyunuzu yapmak için basit bir tarif: Bir litre içme

suyuna eczaneden aldığınız

karbonattan çay kaşığının

yarısı kadar ilave ederseniz o

su artık daha alkali olur. Yine

eczaneden temin edebileceğiniz

alkali damlalar da suyun pH’ını

artırır. Böylece az su içen birisi

olsanız bile alkali su içerek

bu kötü huyunuzun olumsuz

etkilerini azaltabilirsiniz.

Yenmemesi gerekenleri zaten biliyoruz. Tüm kızarmış gıdalar, fast food gıdalar, şekerli, kolalı içecekler, şekerlemeler, pasta, kek, kurabiye, tüm unlular, margarinler, işlenmiş etler ve benzeri bu listeyi herkesin bildiğine eminim. Eksik olan bunların zararının ne olduğu idi. Öğrendik ki bu besinler vücudu asitlendiriyor.

rince su içmez. Oysa her gün idrara çıkar ve vücudun istemediği asitleri dışarı atarız. Aslında atmaya çalışı-rız demek daha doğrudur Çünkü her zaman yeterince asidi dışarı atmak mümkün olamaz. Az su içildiğinde idrar renginin koyu ve kokulu olma-sının sebebi budur. O halde asit atılı-mını artırmak için daha çok su içerek alkali olmalıyız. Ve suyu da alkali su olarak içersek daha çok temizlik sağ-larız. Suyu alkali yapmak için içine eczanelerde satılan alkali damlalar-dan koymak iyi bir tercihtir. Su alır-ken pH değerinin yedinin üzerinde olmasını tercih etmeliyiz.

İkinci önemli husus sebze ağır-lıklı beslenmeye yönelmektir. Zaten her hekim sebze, meyve, baharat, ku-ruyemiş gibi temeli bitkiler olan bes-lenme öğelerini bol bol tüketmeyi önerir. Bu yeni bir bilgi değildir. Yeni olan benim eklediğim şu bilgidir: Bu besinlerin sağlığa yaralı olmalarının altındaki temel sebep, bunların vü-cudun istediği alkali ortamı sağla-malarıdır. Sebze ağırlıklı beslenmek vücudu alkali yapar. İşte bu yüzden sağlıklıdırlar.

Diğer önemli nokta doğru oksi-jen ve iyi nefes almaktır. Doğru ne-fes de bizi alkali yapar. Yoga, pilates, yürüyüş gibi rahat ve derin nefes alı-nan egzersizler alkali olmayı sağlar. Gece saat 11 gibi uyumak, geç saatte yatmamak gerekir. Akşam yemeğini çok erken ve çok az yemek alkali ol-mak işin şarttır. Yanlış akşam yeme-ği vücudu çok asitlendirir. Elbette stresten uzak kalmak gerekir. Çıplak ayakla toprağa basmaktan, kızılötesi saunalara kadar pek çok alkali olma yöntemi vardır. Alkali olmak bir ya-şam biçimi olmalıdır.

Alkali yaşam herkese uygun mu?Alkali yaşam için yaptığım öneriler herkes için sağlıklı önerilerdir. Alkali diyette kısıtlanan besinler zaten sağ-lık için matah olmadığını bildiğimiz, hazır gıdalar, alkol, şekerli içecekler, kızartmalar, işlenmiş ürünler, ağır hayvansal gıdalar, şekerlemeler, ba-sit unlular gibi kimseye bir faydası olmayan besinlerdir. Bu tür besinle-

ri azaltıp alkali yapan besinlere ağır-lık vermek dünya üstündeki herkes için sağlıklıdır.

Bizi ne gibi faydalar bekliyor?Alkali diyette ilk kazanım hücresel sağlık. Biz trilyonlarca hücreden olu-şan çok karmaşık yapılı organizma-larız. Tüm bu sistemin iyi çalışması için iyi enerji kaynakları kullanmak gerekir. Yakıt doğru değilse motor da iyi çalışmaz. O halde alkali beslene-rek hücrelere en iyi yakıtı verdiysek o hücrelerin de sağlıklı kalmasını ve iş-lerini doğru yapmasını sağlamış olu-ruz. Damarlardaki hücreler sağlamsa, damarlar sağlam, beyindeki hücreler sağlamsa beyin sağlam, ciltteki hücre-ler sağlamsa cilt iyi demektir. Bu lis-te her organ için uzatılabilir. Alkali beslenmede ilk fark edilen bağırsak sağlığının düzelmesi, hazımsızlık gaz şikâyetlerinin azalmasıdır. Kabızlık geçer. Reflü azalır. Bel bölgesi ince-lir. Cilt parlar. Sırt ağrıları geçer. Dinç uyanılır. Bu liste çok uzundur inanın.

Alkali suyunuzu kendiniz yapın!

Bunlard

an

kaçın

ın!

Dr. Ayşegül Çoruhlu

Page 56: Etkin saglik Dergisi

54 - Aralık-Ocak 2014

Sağlıklı cilt

Cildinizde gelişen lekelerin tek suçlusu güneş değil. Düzenli

kullandığınız bazı ilaçlar veya kozmetik

tercihleriniz de buna yol açabilir. Hatta cildiniz sizi

hastalıklar konusunda uyarıyor olabilir.

Cilt lekeleri cilde renk veren melanin maddesinin melanosit hücreleri ta-rafından fazla salgılanmasından kay-naklanır. Güneş ışınları, yaşlılık, kul-lanılan ilaçlar, sistemik hastalıklar, gebelik, yanlış kozmetik ürün seçi-mi, genetik etkiler, dermatolojik has-talıklar lekeye neden olabilecek önem-li sebeplerdir.

Güneş lekeleri yoğun güneş ışın-larına maruz kalınması sonrasında gelişir, yaşa bağlı olarak sayıları artar, daha çok gövdede görülür. Yaşa bağ-lı olarak gelişen ve karaciğer lekeleri olarak da adlandırılan lekeler ellerde ve yüzde en sık görülür. Orta yaşlar-da belirmeye başlarlar, yaş ilerledik-çe sayıları artar.

İlaçların cilde etkisiPsikiyatrik ilaçlar, antibiyotikler, tan-siyon düşürücüler, ağır metal içerenler ve onkolojik ilaçlar ciltte leke oluşma-sı riski taşırlar. Romatolojik hastalık-lar, böbrek üstü bezi hastalıkları, tiroit hastalıkları ve bazı bağırsak hastalık-ları da cilt lekesine neden olabilecek sistemik hastalıklardır.

Ten rengi koyu olan kişilerde bazı dermatolojik hastalıklar leke ile iyile-şebilmektedir. Egzama, liken hastalı-ğı, lupus ve akne leke ile iyileşebilen dermatolojik hastalıklardır. Lekeye yatkın kişilerde öncelikli dermatolo-jik hastalıkların tedavi edilmesi leke oluşması riskini azaltır.

moralinizi bozmasın

Cilt lekeleri Dr. Gökhan OkanCilt Hastalıkları Uzmanı

Page 57: Etkin saglik Dergisi

55Ekim-Kasım 2013 -

Leke tedavisinde güneşin olumsuz etkilerinden

koruyucu krem ve solüsyonlar önemli bir

basamaktır.

Cilt lekesi tedavi edilebilirLeke tedavisinde öncelikli husus lekeye ne-den olan sebebin tespit edilmesidir. Leke ilaçtan kaynaklanıyorsa ilacın değiştiril-mesi, sistemik bir hastalık lekeye neden olu-yorsa onun tedavi edilmesi gerekir. Kozme-tik ürün kullanımına yaz aylarında dikkat edilmeli, içeriğinde güneş koruyucu bulu-nan kozmetik ürünler tercih edilmelidir.

Leke tedavisinde güneşin olumsuz et-kilerinden koruyucu krem ve solüsyon-lar önemli bir basamaktır. Koruyucular kişinin cilt yapısına uygun olmalı, hem UVA hem de UVB’den korumalıdır. Dı-şarı çıkmadan 20 dakika önce sürülme-li, dört saatte bir tekrarlanmalıdır. Kuru ciltli kişilerde krem, yağlı ciltli kişilerde ise losyon şeklindeki koruyucular ter-cih edilmelidir.

Harici tedavi seçenekleriLekeler harici ilaçlar, peeling ya da lazer ile tedavi edilir. Leke açma özelliği olan ilaçların içeriklerinde genellikle hidroki-non, kojik asit, retinoik asit, glikolik asit, azelaik asit, arbutin yer alır. Bunlardan birini yahut birkaçını içeren ürünlerin etkileri en erken beş hafta sonra görül-meye başlar ve ortalama 8-12 hafta kul-lanılmaları gerekir.

Peeling, lazer ve ötesiPeeling lekelerin açılmasına yardımcı olur. Leke tedavisinde genellikle mey-ve asitleriyle yapılan peeling ya da TCA peeling işlemi tercih edilir. Meyve asitli peeling, diğer ismiyle AHA peeling, 21 gün arayla uygulanan dört-altı seanslık bir işlemdir. Peeling işlemi harici krem-lerle bir arada uygulanabilir. İşlem son-rası ciltte kızarıklık, soyulma, kepek-lenme gibi bulgular görülebilir. Peeling işleminden sonra güneş ışığından korun-mak çok önemlidir.

Lazer tedavisi genelde diğer tedavi-lerle yanıt alınamayan hastalarda tercih edilir. Cilt lekeleri söz konusu olduğun-da tek bir lazerden çok kombine lazer te-davisi tercih edilir.

Tekrarlama olasılığı söz konusuLekelerde kullanılan tedavi yöntemleri etkili olmasına rağmen ne yazık ki lekele-rin tekrarlama riski vardır. Bu durum ki-şinin cilt yapısıyla ve lekenin derinliğiyle ilişkilidir. Güneş ışığının olumsuz etkile-rinden koruyan ürün kullanımının yaşa-mın bir parçası haline getirilmesi, derma-tolog gözetiminde bulunulması, düzenli takiplerin yapılması lekelerin tekrarlama sıklığını belirgin derecede azaltacaktır.

Gebelik lekesi nedir?

Page 58: Etkin saglik Dergisi

Doğal beslenme

56 - Aralık-Ocak 2014

Kış aylarının kapıya dayandığı şu gün-lerde kış sebze ve meyvelerine evleri-mizde bolca yer ayırmalıyız. Mevsi-minde yenen sebze ve meyveler bizi en güzel şekilde kışa hazırlayacak. İşte alışveriş sepetinizden eksik etmeme-niz gereken kış renkleri:

Vitamin ve mineral deposu: PırasaC vitamini, magnezyum, mangan ve lif açısından çok zengindir. Soğan ve sarımsak ile aynı aileden olduğu içi-nen az onlar kadar yararlıdır.

Sebzelerden bir kaç şekilde yarar-lanırız. Örneğin pırasayı pişirmeden yediğimizde aldığımız enzimlerle pi-şirdikten sonra değişen enzimler fark-lıdır. Sebzeleri çiğ olarak tüketmek ve taze sebze suyunu posasıyla bera-ber çıkarıp içmek önemlidir. Çok ko-lay bir şey önerdiğimizin farkındayız. Yine de bazı denemeler yapmanızı is-tiyoruz. Örneğin bir çok tanıdığımız kişi pırasayı yıkayıp ısırarak yiyor ve lezzetini de beğeniyor. Buradan anlı-yoruz ki, damak alışkanlıkları farklı-laşabiliyor. Bizlere ise sağlıklı olanı denemek ve alışmak kalıyor.

Pırasa yemeklerinde unutulmaması gereken bir püf noktası var. O da pırasa-yı çokça pişirmemek. Besin öğelerinden yeterince faydalanabilmek ve yediğiniz-den maksimum yarar elde etmek istiyor-sanız pırasa yemeği yaparken sebzeyi az ısıtmaya dikkat etmelisiniz.

Sağlığınızı korumaya yardımcıKış mevsiminin bu önemli sebzesini sık tüketerek kolesterol, kan şekeri dü-zeylerini olumlu yönde etkileyebilir-siniz. Çünkü pırasanın bol lif içeriği barsaklarınınızın iyi çalışmasını sağ-larken emilimi düzenleyerek sindirim fonksiyonlarınızın daha iyi olmasını sağlayacaktır. Bunun yanında pırasa bağışıklık sisteminizi de destekleyi-ci içeriğe sahiptir. Yine pırasayı özel-likle kış günlerinde sık tüketerek, kalp damar sistemine destek verebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, pırasanızı satın alırken çiftçinizin güvenilir olması da ayrı bir önem arz etmektedir

Kışın gözdesi pancarTıpkı pırasa gibi pancar da kış ayların-da soframızdan eksik etmememiz ge-

reken gıdaların başında geliyor. Panca-ra kış günlerinin enerji kaynağı demek yanlış olmaz. Pancarın posası içinde olacak şekilde şeker oranı elmanınki gibidir. Bunun yanında pancarın, için-deki kırmızı renk veren antosiyanidin-ler sayesinde, damar sistemine oldukça büyük yararları olduğu bilinmektedir.

Kış mevsimini sağlık dolu geçirmenin en güzel yolu mevsiminde yenecek taze gıdalar tüketmektir.

Kış aylarında neler yiyeceğiz?

roka

limonportakal

mandalinagreyfurt

pancar

mantar

turp havuç

kereviz

ıspanak

maydanoz

brokoli

pırasanarmuz

avokado

ayva

ısırgan

karnabahar

lahana

marul

kıvırcık ebegümeci

pazı

kestane

kiviyer elması

armut

Page 59: Etkin saglik Dergisi

57

Tarif

Kış aylarının vazgeçilmez sebzesi karnabahar aynı zamanda sofraların en güzel çiçeği. İşte size karnabahar sevmeyenlerin bile gönlünü fethedecek sağlıklı bir tarif önerisi. Şimdiden afiyet olsun.

Yaprakları da son derece sağlıklı

olan bu sebze zengin bir E vitamini

deposudur. Çok sayıda antioksidan

madde içeren karnabahar aynı

zamanda güçlü bir antibakteriyel,

antikanserojen, antialerjik ve

antiviraldir.

Sağlık kaynağı

olan karnabaharın

sevilmemesinin

nedenlerinden biri de

haşlanırken yaydığı

kokudur. Oysa bu

kokunun kaynağı

içeriğindeki kükürtlü

bileşiklerdir. Bu

bileşikler saç, tırnak ve

cilt sağlığını korumanın

yanında karaciğerin

de düzenli çalışmasını

sağlar. Bakterileri

öldürücü etkisiyle

birlikte yaşlanmayı

geciktirici özellikleriyle

de öne çıkar.

Özellikle çiğ tüketildiğinde maydanoz

bağırsak tembelliğini gidermek

konusunda etkin bir yardımcıdır. Kanı

temizler, idrar söktürücüdür, böbrek

taşının gelişmesine karşı koruyucudur.

Ayrıca cilt sağlığına ve diş etlerinin

korunmasına önemli katkılar sağlar.

Sofralardaki en güzel çiçek:

KarnabaharMalzemeler:

kaşar peyniriYıkadığınız çiçeklerine ayırıp çok yumuşamadan Daha sonra suyunu süzüp tuz ve karabiberle harmanlayarak önceden yağladığınız fırın tepsisine aktarın.

ları güzelce yıkayıp ince ince kıyın ve fırın tepsisindeki malzemeyle karıştırın. Ayrı bir kapta yumurtaları, unu, ve

çırpın. Hazırladığınız sosu fırın tepsisindeki malzemenin üstüne yayarak dökün. Rendelediğiniz kaşar peynirini ekleyin. Önceden ısıttığınız fırını 180-200 dereceye ayarlayın ve yemeğinizi üstü kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun.

Besin değeri en

yüksek gıdalardan

biri olan yoğurdun

faydalarını herkes

bilir. En kaliteli

ve sağlıklı yoğurt

kaynağını bildiğiniz

ve katkı maddesi

içermeyen

gerçek sütle evde

mayaladığınız

yoğurttur. Sağlığa katkısı saymakla

bitmeyen zeytinyağı Akdeniz

mutfağının vazgeçilmez “iksiri”dir.

Önemli bir koruyucu olan oleik

asit içeriğiyle vücut dengesini

sağlayan zeytinyağı seçiminde

asitlik derecesine çok dikkat

etmek gerekir. İyi ve kaliteli bir

zeytinyağının asitlik derecesi

en çok yüzde 1 düzeyindedir,

kokusu ve tadı adeta içilebilecek

derecede kusursuzdur.

Aralık-Ocak 2014 -

Page 60: Etkin saglik Dergisi

58 - Aralık-Ocak 2014

Kitap

58 - Aralık-Ocak 2014

Son yıllarda hemen her gün duymaya başladığımız glisemik indeks ve kan şekeri ile ilgili bütün bilgiler Prof. Dr. Metin Özata’nın yazdığı Glisemik İndeks Diyeti adlı kitapta… Okuyun, siz de sağlıklı kilo kontrolü sağlayın.

Kan şekerini düşürmeden

zayıflamanın kolay yolu Gün geçmiyor ki yeni bir diyet reçe-

tesiyle karşılaşmayalım. Doğal olarak başta hanımlar olmak üzere kilosunu

kontrol etmek isteyen, sağlıklı kilo vermeyi hedef le-yenlerin kafası karışıyor. Çeşitli beslenme önerileri-nin ve diyet programlarının adeta havada uçuştuğu günümüzde ise sağlık profesyonelleri hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyorlar: Önemli olan kan şekeri düzeyi-ni korumak ve gelişebilecek organ hasarlarını önleye-rek diyet yapmak. Kandaki şeker düzeyini korumanın en iyi yolunu ise glisemik indeksi düşük besinlere yö-nelmek olarak açıklıyorlar.

Kan şekeri ve glisemik indeksKanadalı bilim insanı Prof. Dr. David Jenkins’in 1980’lerde gündeme getirdiği glisemik indeks kavra-mı, pankreasın salgıladığı insulin hormonu ve kandaki şeker düzeyi arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyordu. Edinilen bilgilerin ardından besinlerin ve besinlerde-ki karbonhidratın kan şekerini nasıl etkilediği, bunun vücut ağırlığını nasıl etkilediği konusunda araştırma-

lar yapılmaya başladı. Artık, glisemik indeksi dü-şük gıdalarla beslenince insülin hormonunda azal-

ma ve enerji artması oluştuğu biliniyor. Dolayısıyla yağ depolanması azalıyor, mevcut yağlar yakılma-

ya başlıyor ve kilo kaybı sağlanıyor.

Tok tutan besinlerProf. Dr. Metin Özata’nın yazdığı Hayy Kitap tara-

fından basılan Glisemik İndeks Diyeti adlı kitapta da vurgulandığı gibi glisemik indeks diyetinin faydalı olmasının nedeni, insülin direncini kırması. Bilhassa kadınların hormonal değişimlere bağlı olarak gelişen tatlı gıdalar tüketme ihtiyacının da önüne kolaylıkla geçilebiliyor. Prof. Dr. Özata, bu kitapta aşırı iştahın ve kilo almanın en önemli sebebi olan insülin diren-cini ve beslenmede yapılacak küçük değişikliklerle bu direnci nasıl çözebileceğimizi anlatıyor. Alternatif di-yet mönüleri ile her kilodan herkese zayıf lamanın for-mülünü veriyor.

Siz de fazla kilolu olmanızın nedenini, ne kadar kilo vermeniz gerektiğini, yaşam tarzı değişikliğini nasıl yapacağınızı, metabolizmanızı hızlandırma yol-larını, atıştırmalıklardan nasıl uzak durabileceğinizi ve bazı insanların neden zayıf layamadığını merak edi-yorsanız bu kitap tam size göre. Bizden söylemesi…

Page 61: Etkin saglik Dergisi

59Aralık-Ocak 2014 -

Can dostum

Evimize yeni bir dost gireceği zaman endişeler de beraberinde gelir. Özel-likle ilk defa hayvan bakacaksak ve evde çocuk da varsa, “Bize ve çocu-ğumuza hastalık bulaşır mı? Aşıları yaptırmamız gerekiyor mu? Tüyleri bize zarar verir mi?” gibi sorular akıl-ları kurcalayabilir.

Kıllar bize zarar verir mi?Kedi ve köpek kılları bizlere zarar ver-mez ya da akciğerimize yapışıp bizi öl-dürmez. İnsan sağlığına zararlı olan evcil dostlarımızın dışkılarıyla attığı parazit yumurtalarıdır. Dışkıyla atılan yumurtaların tüylere bulaşması ve bizim tarafımızdan alınması hi-datik kist dediğimiz riski doğu-rabilir. Düzenli parazit tedavi-si gören hayvandan bu hastalığın geçme ihtimali yoktur.

Aşı takvimine uyulmalıEvimize gelen dostumuzu mutlaka bir veteriner he-kime götürmemiz ve he-kimin belirleyeceği bir aşı programına başlat-mamız gerekmekte-dir. Yavrunun eve geldiği ilk hafta karantina süresi olarak belirle-

nir ve aşılar başlatılmaz ancak bu sü-rede parazit tedavisine ve gerekiyorsa bağışıklık güçlendirici uygulamalara başlanmalıdır. Doktorun belirleyeceği aşı takvimine uymak önemlidir. Eğer dostunuzu aşılatmazsanız, bir hasta-lığa yakalandığında size hem mad-di hem de manevi olarak daha büyük bir yük bineceğini, hatta onu kaybet-me riskinizin doğabileceğini unut-mamalısınız.

Yaşam tarzınıza uygun köpek Eve bir kopek alırken, her köpeğin ır-

kına göre farklı bir karak-teri olduğunu unutma-mak gerekir. Aktif bir yaşamınızın olup ol-

maması, evde çocuk bulunması, köpeğinize evde mi yoksa bahçede mi bakacak olmanız gibi birçok etmeni köpeği-nizi seçerken göz önün-de bulundurmalısınız. Barınaklarda her ırk-tan köpekler bulunmak-

ta ve kendilerine sıcak bir yuva aramaktadırlar. Barınaklardan sahiple-nilen köpekler, zorlu ya-sam şartlarını gördükle-rinden, sahiplerine çok

daha bağlı ve minnettar olurlar. Sağ-lık acısından ise en dayanıklı ırklar “sokak köpeği” dediğimiz kırma kö-peklerdir. Eğer daha az sağlık sorunu yaşamak isterseniz, kırma bir ırk sa-hiplenmek en akıllıca olandır.

Kediler özgür bireylerdirEve bir kedi alırken, onların özgür ruhlu olduklarını bilmekte fayda var-dır. Kedi evi sahiplenir ve sizin onun yanında yaşadığınızı varsayar. Tüm koltuklar, yataklar, odalar onundur, siz ise onun misafiri. Bunda hiçbir sakın-ca yoktur ama eğer isterseniz kedinizi eğitebilirsiniz. Köpek kadar kolay ol-masa da yapmasını istemediğiniz şey-leri ona öğretmeniz, girmesini tercih etmediğiniz odalardan uzak durması-nı sağlamanız mümkündür.

Evcil bir hayvanla yaşamak edinebileceğiniz en güzel deneyimdir. Tüm birlikteliklerde olduğu gibi bu dostluğun da kendine has detayları vardır.

Hayatı onlarla paylaşmaya başlarken

Vet. Dr. Sengül Özaydın

Page 62: Etkin saglik Dergisi

60 - Aralık-Ocak 2014

Kişisel gelişim

Uzun süren çaba ve sabrın başarı ile sonuçlanmasının ardından ailesinden ayrılıp yeni ve daha öncekine benze-meyen bir yaşama adım atan ergeni pek çok farklı psikolojik süreç bekle-yecektir. Bu süreçler gencin kişilik ya-pısı, deneyimleri, yetiştirilme biçimi gibi değişik faktörlerden etkilenmek-te ve gencin uyum süreci bu halkalar etrafında şekillenmektedir.

Özgürlüğe ilk adım Üniversite ortamı çoğu öğrenci için öz-gürlüklerin başladığı yer; tüm hayatı-nı ailesinin kanatları altında yaşamış bir genç için elbette kendi sorumlulu-

ğunu alıyor olmak, ne giyeceğinden ne yiyeceğine kadar her konuda kendi ka-rarlarını verebiliyor olmak çok cezbe-dici görünür. Ergenlik döneminde de en hakim duygulardan birinin bağım-sızlık olduğu düşünüldüğünde bu du-rum fazlasıyla olağan. Ancak tüm cazi-besine rağmen yeni insanlar, yeni bir ortam, farklı bir eğitim ve sınav siste-mi gençlerin bir süre karmaşık duy-gular yaşamasına neden olabilir. Öte yandan genel olarak önemli bir deği-şikliğin arifesinde olan gencin merak, endişe, korku, heyecan gibi duygular arasında gidip gelmesi normal kabul edilmektedir.

Aileden ayrılmak zorlu bir süreç Uyum sürecinde üniversiteli genci bekleyen ilk zorluk aileden ayrılma aşamasıdır. Ailesinden ilk defa ayrı-lanlar için daha zorlayıcı olabilen bu süreçte artık pek çok işi onun yerine yapan, zor kararları onun adına alan, devamlı üzerine titreyen ebeveynle-rin olmayışı, bireyde kaygıya sebep olabilmektedir. Gençleri bekleyen diğer zorluklar ise üniversiteye iliş-kin beklentilerle ilgilidir. Üniversi-teye yeni gelen gençler bazen dersle-rin zor olmayacağı, derslere devamlı katılımın gerekmeyeceği, sürekli de-ğişik partilerin ve eğlencelerin olaca-

Üniversite eğitimi sıkı bir tempo ve güçlü bir zaman yönetimi gerektirir. Bunu fark edip uyum sağlayamayan öğrenciler akademik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler.

Üniversiteli olmak

Psikolog Melis Demircioğlu

Page 63: Etkin saglik Dergisi

61Aralık-Ocak 2014

ğı gibi bir beklentiye sahip olabilir-ler. Oysa üniversite sıkı bir tempo ve güçlü bir zaman yönetimi gerektirir ve bunu fark edip uyum sağlayama-yan öğrenciler akademik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler.

Uyum sürecinde özgüven problemiGençleri bekleyen bir diğer sorun özgüven problemleridir. O güne ka-dar ailesinin gözbebeği olmuş, ba-şarıları takdir edilen, belli bir kala-balık içinde kendini gösterebilen ve tanıdık çevre içinde sosyalleşmekte sorun yaşamayan genç, üniversite-ye geldiğinde kendini yeni insanla-ra kabul ettirme, sevdirme ihtiyacı içinde bulmakta, bu da kimi zaman güvensiz ve değersiz hissetmelerine yol açabilmektedir. Bir diğer zorluk o güne dek kendi sosyokültürel dü-zeyinden insanlarla aynı ortamları paylaşmış olan gencin bu kez farklı kültür, değer ve alışkanlıklardan ge-len insanlarla bir arada ve uyum içe-risinde yaşaması gerekliliğidir. Ay-rıca arkadaş edinme ile ilgili de bazı güçlükler bulunmakta olup öğren-ciler kimi zaman sırf yalnız kalma-mak ya da dışlanmamak için kendile-rini ait olmadıkları grupların içinde bulabilmekte veya hoşlanmadıkları davranış ve alışkanlıkları edinebil-mektedirler.

Psikolojik problemlere dikkatUyum problemleri gençlerin psikolo-jik yapıları, geçmiş deneyimleri, ebe-veynleri ile olan ilişkisi, değişimlere ayak uydurma kapasiteleri, beklenti-leri ve benzeri gibi pek çok farklı di-namiğe bağlı olarak farklı duygusal, bedensel ve psikolojik sorunlara yol açabilir. Duygusal olarak mutsuzluk, öfke, kaygı, korku; bedensel olarak, iştahsızlık, uyku bozukluğu, baş dön-mesi, mide bulantısı, hazımsızlık, tu-valet alışkanlıklarında değişiklikler, baş ağrısı ve konsantrasyon bozuk-luğu; psikolojik olarak, hiçbir şeyden hoşlanmama, isteksizlik, içe kapan-ma, başkalarının yanında huzursuz-luk ve sıkılganlık, kolay sinirlenme gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Tüm bu sorunlar akademik başarıya olumsuz olarak etki etmekte ve var olan sorun-lara bir yenisini daha eklemektedir.

Ortak yaşam önemli bir deneyimFarklı kültürel geçmişe sahip bireylerle ortak bir paydada buluşmaya çalışmak önemli bir deneyimdir ve şüphesiz ki-şisel gelişime katkısı büyüktür. Gen-cin olgunlaşma sürecine büyük katkı sağlayan bu yeni paylaşım aynı zaman-

da empati ve hoşgörü gibi becerilerin geliştirilmesi açısından da gereklidir. Ortak bütçe oluşturmak, finansal kay-nakları doğru şekilde kullanmak, or-tak bir planlama ile hareket etmek, ev içinde ve dışındaki işlerde görev dağılı-mı yapmak ve uygulayabilmek gibi ko-nuların gencin benlik saygısı, özgüve-ni ve elbette gelecek yaşantısına ve pek çok olumlu katkısı olacaktır.

Zorluklar önemli tecrübelerdirBaşka şehirde okumak genci yetişkin bir birey olma yolunda hayata hazırla-yan çok önemli bir fırsattır. Bu süreçte pek çok zorlukla karşılaşılabileceğini kabul etmelerini ve bu zorluklara, ge-lecek hayatında ona ışık tutacak tec-rübeler olarak bakmalarını öneririm. Hayatlarıyla ilgili çok önemli bir deği-şimin içinde oldukları bu süreçte pek çok karmaşık duygu yaşamaları nor-mal, bu konuda yalnız olmadıklarını ve üniversiteyi kazanan pek çok öğ-rencinin başlangıçta benzer sorunları yaşadığını unutmamalılar. Yaşadıkları sorunlarla ilgili duygularını ve düşün-celerini arkadaşlarıyla paylaşabilir, bir-birlerine destek olabilirler. Bunun ge-çici bir süreç olduğunu kabul ederek karşılaştıkları zorluklarla baş etmek için neler yapabileceklerini değerlen-direbilirler. Pek çok kişiyle hızlı şekilde arkadaşlık kurmaktansa etraf larındaki insanları tanımak için kendilerine za-man verip; uyum sağlayabileceklerine inandıkları insanlarla arkadaşlık kur-maları daha sağlıklı olacaktır. Üniver-sitenin sosyal faaliyetlerini ve öğrenci kulüplerini araştırabilir, üniversite içe-risindeki bu tarz etkinlikler ile uyum süreçlerini kolaylaştırabilirler. Eğer uyum sorunlarının normalden uzun süredir devam ettiğini ve bununla tek başlarına başa çıkmakta zorlandıkla-rını düşünüyorlarsa okuldaki psikolo-jik destek birimine başvurmakta çe-kinmemelidirler.

Farklı kültürel geçmişe sahip bireylerle ortak bir paydada buluşmaya çalışmak önemli bir deneyimdir ve şüphesiz kişisel gelişime katkısı büyüktür.

Page 64: Etkin saglik Dergisi

62 - Aralık-Ocak 2014

Kent

-Mek

ânOda orkestrasından senfoni orkestrasına kadar çeşitlenebilen yapısıyla dünyanın en ünlü oda orkestralarından Academy of St Martin in the Fields Sir Neville Marinner’den sonra müzik direktörlüğüne gelen ilk kişi olan Joshua Bell yönetiminde bir kez daha İş Sanat’a konuk oluyor. Nefes kesen virtüözitesi, enfes güzellikteki tonu ve karizmatik sahnesiyle “kemanın şairi” ve “klasik müziğin süper starı”

unvanlarına layık görülen Bell, topluluğu hem yönetecek hem de konserin

solistliğini üstelenecek. Olağanüstü bir oda topluluğunu dünyanın en

önemli solistlerinden biriyle buluşturan gece İş Sanat’ın unutulmayacakları

arasında yer alacak. 08 Ocak 2014 / İş Sanat

İstanbul Modern, dünyanın farklı yerlerinden güncel video, kısa film ve hareketli

görüntüleri bir araya getiren Artists’ Film International / Uluslararası Sanatçı

Filmleri programını ağırlıyor. Kısa süreli sergiler salonunda yer alan sergide, Bengü

Karaduman’ın Hepimiz Aynı Gemideyiz adlı video enstalasyonunun yanı sıra

15 ülkeden 18 farklı video çalışmasını ekran ve bilgisayarlardan izlemek mümkün.

Sergi, İstanbul Modern bünyesindeki kısa süreli sergiler alanında 23 Şubat’a dek

ziyaret edilebilir. 21 Kasım 2013 - 23 Şubat 2014 / İstanbul Modern

Page 65: Etkin saglik Dergisi

63Aralık-Ocak 2014 -

İstanbul, uluslararası sanatçı Anish Kapoor’un Türkiye’deki

ilk kapsamlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sir Norman

Rosenthal’in küratörlüğünü yaptığı sergi, sanatçının

mermer, kaymaktaşı gibi malzemelerle yapılan, çoğu daha

önce sergilenmemiş taş eserlerine odaklanan ilk sergi

olma özelliğini taşıyor. Gök Ayna ve Sarı gibi heykel,

mimari, mühendislik ve teknolojiyi bir araya getiren ikonik

eserleri içeren sergi, Sakıp Sabancı Müzesi’nin galerileri ve

bahçesinde görülebiliyor.

10 Eylül 2013 – 5 Ocak 2014 S.Ü. / Sakıp Sabancı Müzesi

İstanbul Resitalleri’nin yedinci sezonu, uluslararası virtüözlerin dünya

takvimlerine yine “İstanbul” adını yazdırıyor. Yedinci sezonda, uluslararası

klasik müzik arenasının bol ödüllü virtüözleri, dünya salonlarının 2013-2014

programlarında yer alan muhteşem piyanistler ve plak şirketlerinin gözde

sanatçıları, büyüleyici performansları ile Sakıp Sabancı Müzesi’nde İstanbul

Resitalleri için sahneye

çıkıyor. Yeni sezon, yine

bundan önceki sezonlarda

olduğu gibi Ekim’den

Haziran’a dokuz ay

boyunca her ay bir piyano

dehasını, İstanbul izleyicisi

ile buluşturuyor.

12 Aralık 2013 - 05 Haziran 2014

/ Sakıp Sabancı Müzesi

Page 66: Etkin saglik Dergisi

64 - Aralık-Ocak 2014

BULMACA

Mısır’dagüneş tanrısı

Ağacın kolu

Yazman kadın Azotun

simgesiEski dilde

ayak

Bir güvercin

türü

Rusça “evet”

Zevce

Kesin, mutlak

Bir bağlaç

Zayıf, yaşlı

hayvan

Ucu çengel gibi olan

şiş

Çavuşkuşu, hüthüt

Asker yürüyüşü

Bir emir sözü

Seyir-ciye dönük konuşma

Analitik düzlemde

düşey eksen

Derman-sızlık,

güçsüzlük

Çiçek düzenleme

sanatı

Üçüncü tekil şahıs

İri yapılı, gürbüz

Kafiye

Hayır anlamında

ünlemPotasyumun

simgesi

Ekli, bağlı

Büyük pamuk çuvalı

Ayrıntı, detay

Parlak kumaş

Döşeme gereci olarak

kullanılan plastik

Bir tek söz veya kelime

Bir zeytin türü

Söz, lakırdı

Tesilli marka

Alçalma, düşkünlük

Kuzey turnası, iftana

Çin Halk Cumhuri-yeti’nin plakası

İridyumun simgesi

Bir Şaman tanrısı

Uzun boyunlu

otçul hayvan

At sırtında oturmaya yarayan nesne

Askerler, erler

Fotoğraftaki kök bitki

Eski dilde arkadaş

Sonsuz olma hali

Yayla çalınan uzun

saplı sazBir besin maddesi

Alfabenin ilk harfi

Pay, hisse

Yok etme, giderme

Çocuk yuvası,

anaokulu

Utanma duygusu

Bir nota Garip, tuhaf

Alfabenin 12. harfi Mekanizma

Beyaz

Dört yanı denizle

çevrili kara

Sayısal ses bandı

Ara, uzaklık

Anlatım, deyiş

Gerilim yokluğu

Yükselme, yücelme

Oksijenin simgesi

Halk dilinde köpek

Uzaklık belirten

söz

Bir kilonun

yüzde biri

Demirin simgesi

Sert kuzey rüzgârı

Kısaca kilogram

John Lennon’ın eşi Yoko

(…)

Körelme

Kas kasılmasıÜflemeli

çalgı orkestrası

Yaylı Özbek çalgısı

Gümüşün simgesi

Hatıra

Tavlada üç sayısı

Eziyet, zulüm

Savunma, koruma

Radyumun simgesi

Akıcı, sıvı

Kısaca Tübitak Marmara Araştırma Merkezi Kamer

1

1 3 52 4 6 7

2

4

56

3

7

Page 67: Etkin saglik Dergisi
Page 68: Etkin saglik Dergisi