'Etik' [denen sey] nceden benimsenmis, yasayan bir degerler
sistemi stnde ykselir
2
Etik, Estetik, Teknik*Hasan nal Nalbantolu
Defter, No. 45 (K 2002): 187-229.I
Gnmzde etik konusunun hemen her balamda dile ve yazya vurmas, i
dnyas, tp ve hukuk uralar gibi alanlar bata olmak zere hemen her tr
i ve meslekte ve bu arada yeni enformasyon teknolojileri alannda bu
konunun srekli gndeme gelii, ve hele etik komisyonlar kurulmas ve
kendileri de irketleen akademik ortamlarda iletme etiini retmek
zere uygulamal programlarn alyor olmas biraz dndrc. Uilkemiz de bu
trendin dnda deil kukusuz. niversite, A..de akademik etik denen
eyin bana bir eyler gelip gelmedii konusu baka bir yazda tartldndan
bu yaznn kapsam dnda kalyor. u etik konusuna dnersek, bu szckle
dilimizde ahlk, treler/gelenekler ve terbiye gibi szcklerin artk
yeterince karlayamad hangi boyutun kastedildii pek ak deil. Gerek u
ki, tartma nesnesine dntrlen etik zerine bu tr etkinliklerin ortak
yan, kiisel ve toplumsal dzeydeki pratiklerin nasl olmas gerektii
konusunda bir takm kurallarn, ablonlarn oluturulmasn hedefliyor
olmalar.
Evet ama ada olduu varsaylan bir toplumda oras iin genelgeer
ahlkl yaam gvence altna almak zere kl krk yararak hazrlanan hukuk
kurallar, yasalar, ynetmelikler, vb. yok muydu zaten? Hzla dnrken
yeni iktidar ilikilerine sahne olan, bylelikle kullanlagelmi
szcklerin altn yeni olgular, davran kalplar, ilerliklerle dolduran
bir toplumsal gereklikte, sorumluluklarn ve haklarn dengesini
kurmada hukuk eer aciz kalyorsa, etik adyla yeni bir formel
kurallar seti, yeni ablonlar gelitirilmeye allmasnn baar derecesi
ne kadar?
Bu da yetmiyormu gibi, yazda toplumsal yaamn bu kaygan ve bulank
cephesini bata sanat gibi oynak bir toplumsal pratikle, ardndan da
teknoloji dediimiz amorf gereklikle ilikilendirme, daha dorusu
nceden defalarca giriilmi byle bir abay yeniden deerlendirme gibi
boa krek saylabilecek bir giriim sz konusu.
Madem ki modern ada etik bu yazda odaklandmz sallantl konulardan
biri ve nerdeyse her modern meslek/urata bu konu gndemlerde,
yaknlarda km, mimarln etik ynyle ilgili bir kitabn nsznde u
yazlanlar rnek vererek ie giriebiliriz:
nc kez de bu kitap iin ayn bal seiyor olmam, ortaya koyduu
sorunun srekli olarak bir mesele olarak karma dikilmesiki burada
etik [ethical] denilince bu szcn, uluorta i etii ya da tp etiinden
dem vurduumuzda anladmz etikten ok Yunandaki ethosla ilgili olmas:
[dolaysyla] bu kitap mimari etik denilebilecek alanla hi de ilgili
deildir.
Dilerseniz, bazlar ithal bu tr szcklerin salt Trkede deil, kendi
dillerinin ztopraklarnda da toplumsal deiim ve dnmlerin etkisiyle
deiime uradklarn belirterek balayalm. rnein, Hegelin Moralitt dedii
ve baka dillere etik yaam [Sittlichkeit] olarak evirilen
tarihsel-toplumsal-trel gereklikten ayrd kii ahlk ve toplumsal
balamyla ilikisi zerine zamanmzda epey kalem oynatld. imdilerde
geerlilii tartlan bu ayrm dnlrken, biraz aada girieceimiz gibi, bir
de antik gemiteki balam unutmamak, byle bir ayrmn oras ve o
zamanlar iin de geerli olup olmadn, eer deilse iki olgu arasnda
nasl bir srekliliin bulunduunu dnmek gerekiyor.
Almancada anlamlar birbirine yakn olduu iin dilimize evirilerde
aralarndaki nansn yitebildii szck var: Die Moral, Die Ethik, ve Die
Sitte(n)/Die Sittlichkeit. Uzman olmadmzdan, bu szcklerin
etimolojileri, ortaya klarnda ve zamanla geirdikleri anlam
deiikliklerinde etkin toplumsal-tarihsel balamlar, sonunda da bugnn
lingua francas ngilizcenin basksyla ne gibi yeni anlamlarla
yklendikleri ya da neden dayanamayp dolamdan dtkleri konusunda uzun
uzadya tartma yrtmek bize dmez. Gene de, tartmann ynlenmesine
yardmc olacandan bu konuyu bir rnekle, Adornonun bu konudaki
deerlendirmeleri yoluyla amaya alalm. abamza ahlk felsefesi zerine
derslerinden birinde Adornonun u sylediiyle giriebiliriz: Etik
ahlkn vicdan azabdr. [Ethik ist das schlechte Gewissen, das
Gewissen ber sich selber.]
Bu toplumsal fenomeni vicdan azabna dren nedir ki, etik (die
Ethik) gibi zayf bir ikameye (der Ersatz) gereksinim duyulmu?
stelik madem yle, Adorno neden die Ethik (oulu yok) yerine Latince
moresten treyerek Franszcaya Les Moeurs (tekili yok), Almancaya da
die Moral (oulu yok) olarak geen bu sorunlu ahlk szcn hal kullanmay
yelemekte?
Tm teki toplumsal grng ve olgular gibi ahlk da kendi i
elikilerini tar. Tarihsel olarak belirlenmi bir toplumun kurallar
(norm) ve bu kurallarn duygusal arlk kazanarak deerlere dnmesi
toplumsal atmalarla iiedir. Tarihte bu atmalarn nitelikce dnerek
modern an eiinde geldii noktada, hem egemen olduklar toplumlardaki
elikili ahlk ileyiini zor denetleyebilen ontoteolojik yaplar hem de
eski ahlk felsefeleri Avrupa ktasnda artk ilerliklerini yitirmi
bulunuyorlard. Douda ve batda kyl ayaklanmalaryla iie onca
heterodoks inan hareketlerine bakldnda, bu egemen sylemlerin ve
kurumlarn eski dzeni salamada bile ne denli etkin iledikleri de
kuku gtrr zaten. Ama geriye dnlemeyen, tanrlarn terkettii, yani
kutsalln yitip gittii, artk meta dolamnn gri rengine bulanan yeni
ve cesur bir dnyada nceden miras ahlk dokularnn da delinmesi,
paralanp lime lime oluu dnceyi yepyeni sorunlarla yzlemek zorunda
brakt. Adornonun da hakkn verdii Nietzsche bu yeni durumun tmyle
farkndayd ve eski teolojik buyruldlarn artk ilemedii yeni, modern
dnyada, utangaca ne srlen ersatz etik tabaklar onun acl alaynn boy
hedefi olmutu. Hem Adornonun da hem de bizlerin iinde yaad
teknobilimsel u aamada ise gene ayn sorunla yz yzeyiz; zaten bu bir
sorun olarak karmzda duruyor olmasayd buradaki tartmaya da gerek
kalmazd.
Adornonun sz konusu derslerinde etike itibar etmeyii, bu vicdan
azabnn bir yanda kendinde kat ve gereksiz bir mantksal i tutarllk,
te yanda ise dndaki toplumsal gereklie fazlasyla dn vermeye hazr
bir uyumluluk sergiliyor olmasndan. Bu ii bo kat kuralcla yol aan
ise, vard u noktada ahlkn, deyim yerindeyse vicdan yapyor olmaktan
artk utanr hale gelmi, daha dorusu, sunaca her reetenin sonunda
ilemeyeceine aym olmasndan.
te yandan Adorno, burada yatan tm i elimelerin tmyle bilincinde,
gene de ahlkdan kalan dknt ve paralar bir araya getirmek ve bir
bakma, Kantn pratik felsefe (die praktischen Philosophie) dedii
teorik abay, yani ahlk felsefesini (die Moralphilosophie) ayakta
tutmak abasnda. Kiisel ahlk (Moralitt) ile toplumsal ahlktre
(Sittlichkeit) arasnda Hegelin getirdii ayrm yannda, gene ikisi
arasnda bulunduunu varsayd sreklilik ve iieliin pratikte
geersizletii gnmz koullarnda bile bylesi bir rasyonel abann esas
amac, hereyin dzlendii ve o denli skclat bir dnyada belirli bir
duyarl diri tutmak, kiinin kendini her an benzeten dndaki ak
karsnda hemen havlu atmasn, teslim olmasn olabildiince nlemeye
almak. Ama Adornonun arasnda gezindii ahlk ykntlarna yol aan ey de
bizzat eski trelerden (Sitten) kaynaklanan zor, iddet, dahas ktlk
deil miydi?
Gene de ahlktresinin (Sittlichkeit) ortalktaki iddet ykl
trelerin (Sitten) tesine geen gizli ve akn bir boyutunun bulunmas
Adornoyu, btn elikili doasna karn burada bir k aramaya itiyor. nk
btn aknl yannda ahlktresi, sonunda stne hi bir zaman parmamz
basamayacamz, gndelik yaamn btn elimelerine karn toplumsal varolua
izan telkin eden, o eyden (das Da, Aristotelesdeki to hti [t ti])
beslenmekte. rnein, yalnzca kendimizin deil, ortalkta zerinde
konuulmadan dolaan, az ya da ok, iyi ya da kt iimize sinmi baz
tarihsel-toplumsal kural ve deerlerin ihlliyle karlatmzda, kendimiz
bundan zarar grmemi bile olsak, ahlk ya da terbiye diye bir ey
vardr derken o gizli lye, boyuta, ksacas o eye gndermede
bulunuyoruz.
Hi kukusuz, o ey her zaman ikircikli. Adornonun da burada yaayan
elimelerden sz etmesi de bu nedenle. Bu da bizi tarihsel olarak
belirlenmi toplumsal deerler ve ahlkl davran llerini yakndan ve
somut rnekler zerinden irdeleme gereiyle kar karya brakyor. Yukarda
da deindiimiz gibi, bizi bu kaypak ve karmak alanda bilinli bir
duyarllkla donatmann tesinde, doru yaamn [das richtige Leben] nasl
olmas gerektiine karar vermek iin bir pratik felsefeye (Kant)
dayanmann pek de yarar yok. Zaten Kant da u satrlarda akca ayn
saptamay yapmaktayd:
te bylece, sradan insan aklnn ahlk bilgisinin ilkesine kadar
ulatk; geri bu ilkeyi o, byle genel bir biimde dier eylerden ayrlm
dnmez, ama her zaman gerekten gznnde bulundurur ve yarglamalarnn lt
olarak kullanr. Ona hi de yeni bir ey retmeden, yalnzca, SOKRATES
gibi, kendi ilkesine dikkat ekince, sradan insan aklnn, bu pusula
elinde, karlat btn durumlarda neyin iyi, neyin kt, deve uygun ya da
deve aykr olduunu nasl ayrmasn bildiini; dolaysyla drst ve iyi,
hatta bilge ve erdemli olmak iin hibir bilime ve felsefeye
gereksinim olmadn burada gstermek kolay olur. Her insann yapmak,
dolaysyla bilmekle ykml olduu eyin bilgisinin, her insann -en
sradan insann bile- ii olduu, pekl nceden kabul edilebilir. Burada,
sradan insan aklnda pratik yarglama gcnn teorik olana nasl stn, hem
de ok stn olduunu hayranlkla grebiliriz.
Dolaysyla, belirli bir duyarllk ve yaamdaki elimeleri daha
bilinli grmemize yardmc olmas tesinde, doru olann hangisi olduu
konusunda kendisi batan kuramsal olan pratik felsefenin soyut
maximlerinde salam bir rehber bulamayacamz ak. Kant ile
Aristotelesten de g alan Gadamerin doru edimi, yaplmas doru olan (t
don [t don]; das Tunliche; the right thing to do) yani herkesin
iyiliine olduundan herkesi balayc o doru yolu [gathn kai don [gaqn
ka don]; gut und bindend) yukarda deindiimiz toplumsal-tarihsel
varolua ikin o eyde (t hti [t ti]; das Da; this something) aramas
ok doal. Aristotelesin ahlk ve siyaset konusunda evrensel yasalar
aramak yerine, hayvanlar ve insan-hayvanlar alemi zerine ok geni
bir gzlem ve betimlemeler tayfna dayanarak, zellikle tarihsel o
koullar iin genelgeer baz sonulara ulamas da bu nedenle. Zaten
kendisi de Nikomakhosa Etikinde yle demekte: nk balama noktas ya da
ilk (temel) ilke bir eyin yle olduudur. Bu nedenle, onun gznde
diyelim ki iyi fikrini matematiksel bir armoni gibi alp da
pratikteki meselelere uygulamaya kalkmak baarszla davetiye karmaktr
-Platonun hatas da buydu-; dolaysyla, salkl olan, genel savlarn o
grnmez ilkenin gizlendii pratik yaam ve deneyim alanndan kmasdr.
leride tartrken akla kavuacan umduum bu saptamann, tek tek sanat
yaptlar yoluyla sanat alan iin de, hatta belki de ok daha geerli
olduunu sylemek mmkn. Burada da sanat yapt ve bu yolla sanatn, tpk
pratik yaamdaki doru olann kuramsal etik reetelere ihtiyac olmayna
benzer biimde, kendi i devinim ve elikileriyle oluurken kendi
doruluk ilkesini oluturmakta, stne parmak baslamayacak o eye iaret
etmekte, bunu yaparken de herhangi bir sanat biliminin
[Kunstwissenschaft] reete ve buyruldlarna ihtiya duymamaktadr. Hem
ahlk hem de kendine kaldramayaca lde ahlk misyonu yklenen modern a
sanat iin de szn ettiimiz o ey (t hti [t ti]; das Da; this
something) ya da benzeri geerli mi, bunu yantlamamz u anda zor.
Gnmzn byk lde rgtlenmi yaam biimlerini, zellikle de i ve meslek
yaamn etikle donatmak iin deiik ikollarnda oluturulan gndem
maddelerinin, giderek etii zel bir uzmanlk konusuna dntrme abalarnn
ilerlii karsnda kukularmz belirttikten sonra, imdi de szcn
kaynakland ethos szcn tartmakta yarar var. Toplumsal-tarihsel varl
kendi dilinde yuvalanan ve tam da orada barnmaya abalayan bir
kavmin, bir topluluun bu abaya kout olumu karakterini niteleyen
ortak payda, o kavmin toplu yaay ve davrann gden alkanlklar, treler
ve gelenekler karmaas, yani kavmin ethosudur. Bu gnmzde bile dnyann
bir ok yresinde byle. Bu szcn amlanmasna birazdan gelinecek; ama
ilk elde bunu Gadamerin kiisel bir gzlemi ve bu deneyiminden yola
karak felsefe-politika ban irdeleyiiyle balatalm. Baka bir yazm da
balatan Gadamerden u alnt zerinde durduumuz noktay aamamza yardmc
olacak:
[Buradaki] atma insann iinde, sorgulaylarnda,
esinlenilerindedir; yoksa uzmanla zg ihtisaslam bilgi ile bu
bilginin pratik yaamn toplumsal gerekleri iin ne anlama geldii
arasnda deil. nsanlar olarak eylerin kendi doal dzeninden o denli
uzaklatk ki, artk doal bir ethosu da izlemez olduk. Yunancada ethos
szcyle doann hem insanlara hem de hayvanlara bahettii yaam tarz
anlatlr. Alkanlk ve igdsel ynelimler hayvanlar arasnda o denli gldr
ki, onlarn tm davranlarn belirler.
Buna bir keresinde kendim de tank oldum. Kt gemi bir yazd. Bir
sere ifti balkonumuza yuva yapmlard. kinci yavrularnn yumurtadan
kmas epey gecikti. Bu durumda zamannda g istei yavrular besleme
igdsne baskn kt; ana ve baba sere zavall kk yavrular alktan lmeye
terkettiler. Sonradan kklerin kemiklerini yuvada bulduk. Doa
dzeninin dier yaratklarn davranna hkmettiini [yeniden] hatrlatan
bir rnek.
nsan olarak, bizleri ynlendirecek bylesine ak seik igdlere sahip
deiliz. [Ama] seme zgrl adn verdiimiz bir eye sahibiz, ya da en
azndan kendi gzmzde yle. Yunanllar ayn ey iin proaresis szcn
kullanyorlard. Kendi setiimiz ynde davranmann nkoulu, soru sorma ve
gerekletirilemese bile olaslklar grme yeteneidir. Elbette olaslklar
grmek iin gereken dgcnden yoksun olanlar kolayca hataya dmezler. Bu
nedenle diyebilirim ki, yalnzca Heidegger ve kendilerine filozof
denilenler deil, genelde insanlarn hepsi hataya derler ve esas
nemlisi, mutluluk ve parlak baar peindeki gizli dlerinin kurban
olurlar. Bu da kiinin kendi koullarn ve dier insanlarla ilikilerini
nasl deerlendirdiine baldr. Her birimiz kendimizi yanl tartmak ve
yanlsamalara [illusion] yapmak tehlikesiyle yzyzeyiz.
kar ve iktidar atmalarnn yce deerler ardna gizlenerek at
koturduu Realpolitik alannda felsefenin ne denli yetersiz kaldn
tartan yazsnda ethos ve kiisel ahlk (=karakter) sorularna geldiinde
ite byle demekte Gadamer. rnek ok anlaml ve biz modernlerin oktan
unuttuu ama Aristoteles bata, o zamanlar yaam ou dnrn tartmasz
kabul ettii bir gerei bizlere hatrlatyor. Bu gerek insan tr dndaki
baka canllarn da [Lebewesen] kendi ethosuna sahip olduu ama
onlardaki ethosun, dilde kurduu dnyalarla kendini sarmalayan
trmzden ok daha fazla, doal gler ve evrimlerce (mevsimler, vb)
belirleniyor olmas. Ku yuvasndaki rnekten de anlalabilecei gibi,
dilde barnan canl (zion lgon chon [zon lgon con]) olan trmze zg
igdler [Trieb] yerine, insanda da olaand, ok ar durumlarda ortaya
kveren itepiye [Instinkt] dayansa bile, gelimi bir zaman hissinin
[Sinn fr Zeit] teki canllarda da bulunduu, dolaysyla zaman hissinin
insan trnn tekelinde olmad gerei. Baz hayvanlarn ktan nce yiyecek
depoladklarn dndmzde, onlardaki lllk ve saduyunun (phronsis
[fronsij]) zaman sezgisiyle (Sinn fr Zeit) balantl olduuna ksa
srede ayarz. Nitekim, Gadamer de bu zaman sezgisinin ne denli nemli
olduunun altn izmek iin sz geen canllarda bile bunun salt bir bilgi
ve tahmin gc olmakla kalmadna, gerekte farkl bir dzleme gei
ierdiine iaret ediyor; o da -nceden de deindiimiz gibi- udur: uzun
erimde sabitlenmi bir ama iin o andaki tatminden vazgeme
yetisi.
Buradan karak, salt insan deil dier canllarn nemli bir ksmnn da
zellikle yavrularna dnk bir derdini anlama/korumaya alma ve
lllk/temkinlilik (Aristotelesin ahlk zerine temel yaptlarndaki
anahtar szcklerle: snesis [snesij] ve phronsis [fronsij]) gibi
hasletlere sahip olduunu sylememiz mmkn. Zaten Aristoteles o keskin
gzlem gcyle insan denen canl trn teki hayvanlarla karlatrdnda,
arlar ve karncalar gibi toplu yaayan baz trlerin yaama biimlerini
anlatrken, ilk ve yzeysel bir okumayla salt insanlara zg
sanlabilecek phronsis [fronsij] szcn kullanmaktan hi kanmaz. Gene
de, alntdaki rnekten anlalabilecei gibi, zaman hissinin
bulanklaabilecei ve allagelmi (ethos) periyodik davran kalplarnn,
rnein kularn yavrularna dnk snesisin arada bir bozularak, yaamda
kalma ncelii tayan hayvansal itepilerin ne kabilecei
unutulmamal.
te tam da bu noktada zellikle o zamanlarda iie u szckten ne
anlald zerinde durmamz gerekli: srasyla, temkinlilik ve lllk (bir
lde saduyu) saylan phronsis [fronsij]; istenli seim ya da seme zgrl
saylan proaresis [proaresij]; ve de zellikle toplumdaki genel ve
geerake doru karar vermek iin gereken zihin akl, akl bandalk,
saduyu olarak niteleyebileceimiz sophrosun [sofrosun].
nsann doal evresine uyum gstermede belki de en zayf ve bu yzden
teknoloji gelitirmek zorunda kalm tek canl olarak seim zgrlyle
(proaresis [proaresij]) yzyze kalmas ise -aada aacamz gibi- trmze
ilikin en nemli saptama. nk, dier hayvanlarn tersine, doaya uyumda
dorudan bedenlerimizin ileyiiyle deil, evremizden setiimiz ya da
daha ileri bir aamada yapay olarak rettiimiz bedenimizin uzantlarn,
alet ve avadanlklar kullanmaktan baka aremiz yok. Seiin nemi de
burada; nk szgelimi avda kullanlacak ve amaca en uygun tan seimi
yalnz anlamlar zerine uylalan seslerle en yaln iletiimi, giderek de
dillerin oluumunu zorlamakla kalmyor. Verili snrl koullar iinde yer
alan seme zgrl yani proaresis deerlendirme yoluyla da hem yapmak
(burada ama dmzda) hem de davranmak/eylemek (burada ama iimizde)
eklinde iki ynde iliyor. Bu nedenledir ki birincisinin yani dn
(nosis [nhsij]) ykl yapma/retme (poesis [pohsij]) faaliyetinin
tkhne [tcnh] stnden bilgi birikimine, sonunda da gnmzn
teknobilimine ulaan uzun yolu atn, ikincisinin yani etmek/eylemek
(praxs [praxj]) fiilinin ise birlikte yaamayla gelen gelenek ve
alkanlklarn (ethos [qoj]), dolaysyla kii karakterinde (thos [qoj])
iselleen deerlerin ve sorumluluklarn, sonunda da siyasetin kanlmaz
bir bir parasn oluturduunu syleyebiliriz.
Bizim bu yazdaki derdimiz de esas bu ikinci, girift ve sancl
sorunlarla bezenmi ileyi ve bu arada sz konusu toplumsal-tarihsel
ileyiteki deerler ve ahlk ve sonunda kanlmaz gelen siyaset
boyutunun gnmzde sanat alanyla ilgisi. Bu nedenle, sanrm farkl bir
yerde grlmesi gereken alkanlklar, treler vb. anlamnda Antik
Hellasda kullanlan ethos [qoj] ile tek harf deiikliiyle ayn szckten
treyerek kii karakteri anlamna gelen thos [qoj] szc arasndaki ba da
burada ksaca ele almakta yarar var. lk elde de, zellikle bu konuda
Gadamerin bavurmaktan vazgeemedii Aristotelesin --onu birazck okumu
hangimiz iin tersi doru ki?-- kulland, bazlar yukarda verilen
anahtar szckleri yeniden dnmek zorundayz. Bu noktay biraz daha amak
gerekiyor; yle ki:
En eski dnemlerden beri insan topluluklarnn yaamn dzenleyen
geerli kurallar ille de yasalar olmayp, insanlarn uylat ve
kullanmda olan dzenlilikler niteliindeydiler. Antik Hellasda nmosun
[nmoj] da byle bir uylamsal (kat sunthken [kat sunqkhn]) cephesi
vardr. Btn bu dzenliliklerin iletiim yoluyla paylalmasna, dolaysyla
varlna evsahiplii eden dil iin ayn ey daha batan geerli.
Bu nedenle Gadamer Aristotelesin salam tehisine dayanarak,
toplumsal yaamn mutlak anlamda yasalar olmas gerekmeyen bu trden
kullanmdaki dzenliliklerin hkm altnda srdrldnn altn iziyor. Bu
dzenliliklerin ahlkla iieliine gelince:
Aristoteles bu dzenlilikleri betimlemek iin sonradan etik szcnn
treyecei bir szck buldu: ethos. Ethos insann ikinci doas haline
gelmi olan bir alkanlktan te bir ey deildi balarda. Hayvanlarn da
alkanlkla srdrdkleri yaamlarndan sz ederiz. Ama ne zaman ethos ve
etiin olaslndan dem vursak, demek istediimiz salt yerlemi
alkanlklardan tede, daha fazla bir eydir. Anlatmak istediimiz,
kiinin kendini nasl tad, nasl aklad, nasl kendi adna konutuudur. te
insann seim yapyor, hele -deyim yerindeyse- tm yaamnn sorumluluunu
stleniyor olmas onun iin hem en byk onurdur hem de en byk ykm.
Yunanllarn bu stlenmeyi anlatmak iin kullandklar szck proaresis
idi.
Bu aklama gznnde tutulduunda, Aristotelesin gznde temkinlilik ve
llln (phronsis) insanlarda dilin iine gml pratik bir usyrt,
Gadamerin szckleriyle, ustortusu olduunu ne srebiliriz. Dilin iine
doduundan, dnya [Welt] kurma ykn tamak zorunda olan, stelik bu
yetenee sahip bulunan tek canl olan insan-hayvan, nne dikilen ya da
koyduu zgl erekler dorultusunda salt kurnaz ya da ussal yollar ve
aralar bulmakla, yalnzca pratik zmler retmekle yetinmez. Dolaysyla,
phronsisin iinde erek ynnde atlan admlarn sorumluluunu kiinin tamas
gibi bir boyut da vardr. Byle olunca da, pratik temkinlilik, lllk
ya da saduyu denilen ey, basit bir akgzllk, kurnazlk olmann tesine
gemekte, doru bulunduunda toplumun genel lsne (sophrosun
[sofrosun]) uymak, haksz bulunduunda da karsnda direnme cesareti
gstermek gibi deerler ykl bir baka nitelik kazanr. Bu nedenledir
ki, der Gadamer, Aristoteles phronsis [fronsij] denen hasleti
deintes [deinthj] yani korkulur, kt anlamn da artran o karanlk,
tekinsiz elabukluu-marifetliliin, o anki kiisel yarar iin her
duruma uymak ynnde ileyen ilkesizliin karsna dikmekle kalmam, stne
de yerletirmitir.
Gene de bu konuda ar iyimser olmamak, antik ada phronsis denen
kiisel hasletin, sophrosun gibi bir ortak ve yzer lnn, hatta
felsefe metinleri etkisinde erdem diyegeldiimiz sopha [sofa] szcnn
bile sihrine pek fazla kaplmamak zorundayz. Bu ve benzeri szcklerin
kadim zaman iinde ustalk vb. farkl anlamlarda kullanlmak yannda
(rnein, lyada, 15, 410 415; Herodot Tarihi, yaklak 15 yerde),
bunlar altnda kolayca baka emellerin, hesaplarn gizlenebilecei,
dolaysyla o akgzl ve rkn deintes durumunun ortaya kabilecei
konusunda uyank olmak zorundayz. Bu tr bir dikkat yannda, phronsis
ile deintes arasnda seimin bir yerde kii istencine brakldn da gene
u proaresis szcnden karmamz ve, Gadamerin belirttii gibi, her seiin
de bir ykmllk, sorumluluk getirdiini anlamak iin fazla dnmemiz
gerekmez. Yaamn bir hesap ve tart ii olduu btn metinlerinden belli
olan antik ada, btn oynaklna karn szcklere olumlu bir ykleme
yaplmasnn nedeni, kent-devletlerinin her daim kaos, kargaa iine
yuvarlanma tehlikesiyle yzyze bulunmasyd. Hep arzu edilen dzen
(ksmos [ksmoj])un ok krlgan olduu, en azndan Atinada Solon
yasalarna duyulan gereksinmenin de gsterdii gibi, yasalarn korumas
altnda her zgr kiinin kentinin siyasetine katlabilmesi (sonoma
[sonoma]) ve adalet (dke [dkh]) yoluyla yerletirilmeye allan dzen,
bar ve huzurun herkeste ortaya kabilecek o korkulur deintes
nedeniyle yklabilecei zor yoldan renilmi bulunuyordu. Atinada ksa
mrl trajedi genrenn (M.. V. yy.sonu), ardndan da onun yerini alan
felsefenin ortaya kmasna yol aan balamlar dnldnde, bunlarn sz
konusu tehlike karsnda kentlerin toplumsal-siyasi yaamna mdahaleler
olduu grlr. Aksi takdirde deintes salt kiiler dzeyinde deil,
kolaylkla kentde yaayan insan ve gruplar ya da kentler arasnda arlk
ve taknla (hbris [brij]) yol aabiliyor; bu lszlk de hemen ardndan
tepki olarak gzkara, lgn iddeti (te [th]) dourarak ykm getiriyordu.
Bu istenmeyen durum karsnda ii bo etik reetelerin deil, doru
edimin, yaplmas doru olann (t don [t don]), zamannn
toplumsal-tarihsel varoluuna ikin o eyin (t hti [t ti]) klavuz
alndn grmek zor deil. Aristotelesin de ll ve akl banda birinden
(phrnimos [frnimoj]) yalnzca doru aralar bulmay bilmesini deil,
doru amalara da tutunmasn beklemesi bundan tr. Gadamerden alntdaki
trmze zg seme zgrlnn de imdilerde anlald gibi salt znenin iyi ya da
kt niyetine indirgenerek deil, bu ereve gznnde tutularak anlalmas
gerek, sanrm. Bunun yalnzca tarihteki her tr insan retim/yapmnda
(poesis [pohsij]) deil, toplumda kii edim/eylemleri (praxs [praxj])
iin de geerli olduunu sylemek zorundayz. ster dmzda bir eyi
hedefleyip tasarlayarak retelim, ister hedefimiz varolan kiisel
karakterimiz ve ahlkmzla kendimizi ilgilendirsin, son nokta, hedef,
yani erek (tlos [tloj]) her dou, reyi, gerekleimin balangcnda yer
alr. Bu da toplumsal-tarihsel balamn yaam kurallar, normlar ve ada
sosyal psikologlarn ifadesiyle bu normlarn duygusal arlk
kazanmasyla oluan deer llerinden bamsz dnlemez. Ama bunu da iki
cephesiyle birlikte dnmek gerekiyor. nk bir yanda toplumun, kltrn
vb. ahlk, tresi derken bugnk bildik anlamyla deerlere gndermede
bulunuyoruz; te yandan, yukarda Lukcsdan alntland gibi, kayna ve
genesisi dnldnde pratikte en ie yarar tan maara adamnca seilmesi
bile bir bilgiye yol amak yannda, bir deer oluumuna iaret etmekte.
nk, bu apl dnr dar grl disipliner yaklamlar ve kabak tad veren
epistemolojler yoluyla deil de, varlk zerinden gitmeyi, dolaysyla
ontolojiyi savunurken, bilimin en bata bir eree, amaca en uygun tan
seilmesiyle balad, giderek de bamsz ve dolayml bir toplumsal aygta
dntnn altn izmekteydi. Bu ontolojik ele aln temelinde de en geni
anlamyla insan toplumunun kurucu atomu sayd alma (emek) yatmaktadr.
Tartmamz sanat almasna dndnde de ayn ele al ardalanda iliyor
olacak; ama imdilik denilebilir ki, her tr almada yaln ya da karmak
nedenler zincirinin harekete gemesi iin nce ereksel tasarmlarda
bulunulmas gerekiyorsa, u basit seilen ta rneinde bile amaca uygun,
ie yarar ta tekiler arasndan semek o taa bir deer bimektir.
norganik doa (varlk) dzeyi iin sz konusu bile olamayacak bu yeni
durum toplumun ortak svas saylabilecek kurallar ve deerleri de
beraberinde getirdiine gre, toplumsal varln tarih serveninde
karmakl giderek artan yepyeni bir soru gndemde demektir.
Burada Aristotelesin de kanlmaz olarak gelip dayand, tarihsel
bir toplumdaki ahlk dokusu ve ahlk ilgilendiren deerler,
sorumluluklar ile siyasetin iielii, bir sorun olarak bizim de
karmzda. yleyse, Gadamerin de deinmeden edemedii Max Weberin
inan/iman etii [die Gesinnungsethik] karsnda nemini vurgulad
sorumluluk etii [die Beantwortungsethik] hakknda geerken bir iki sz
etmek gerekir. Kanmca iyi niyet denilen ve abuk siliniveren eyden
ok yaamann hesap-kitabyla ilgili anlalmas gereken sorumluluk
etiinin gnmzde tmyle silindiini savunacak deiliz. Gadamerin doru
bir saptamasyla, bylesi bir sorumluluun zaten ethos olarak bilinen
bilisel/normatif toplumsal dokunun hamurunda bulunduunu yukarda
grdk. Eer biri kendi hak ve karlarn srekli gzetiyor ve hep
bakalarnnkinin nne koyup duruyorsa, en bata rnein ailesi ve yakn
akrabalar erge ona sorumluluklarn bir biimde hatrlatrlar. Ama
gnmzde esas sorun u: eskinin cemaat yaplarndan koparak modern ve
zellikle kentli dnyann anonim balamlar iine savrulmu bulunan
bireyin unuttuu ya da bilerek grmezden geldii ve hele olaanst koul
ve dnmlere sahne durumlarda yle bir bireye sorumluluklarn kim ya da
hangi kurum hatrlatacak? Gadamer de yukarda verilen alntnn kayna
yazda, I. Dnya Savann getirdii ykmla Almanyann iine dt genel
toplumsal-siyasal-ahlk bunalmn altn zellikle izmekte, bunu da
Weberin sorumluluk etii ve asl bu etiin yitimiyle ilikilendirmekte.
Heidegger gibi apl dnrlerin bile bu konuda yazdklarn imdinin kltr
pazarnda cilal sermayeye dntren, szde ironik, gerekte ise
alabildiine hiliki abalarn kurnazca yzlemekten kand eye, yani tam
da dnyada ve salam admlarla bizde de yaanan ethos dokusundaki
paralanmann zne Gadamerin iaret ediyor oluu, bu alandaki bellek
yitimimizin de bir gstergesi saylmal.
Bazlarnn gznde bu nokta gereksiz belki de. Giderek, Jean
Beaufretnin II. Dnya Sava ertesinde Heideggere ynelttii, dncesinde
etiin nerede durduu sorusuna dnrn yant olarak kaleme ald o uzun
Hmanizma zerine Mektuptan koparlm fragmanlarla bu kaytsz konumu
desteklemeye kalkanlar bile kabilir. Ama bylesi iin kolayna kamak
olmaz myd?
Hi kukusuz, Heidegger etik sorusunun felsefe asndan zmsz olduunu
Beaufretye yazd mektupda aka belirtmektedir. Ama bunu yaparken de,
bizlerin arabuk ada znellie hapsettiimiz ahlk ve karakter konusunda
Herakleitosdan dolanarak, onun nl deyiini (Frag. 119; Diels-Kranz
tasnifi) bizlerin nasl modernceye evirdiimize, deyiin o alarda hi
de byle anlalmadna getirir sz. Kii karakteri (thos, qoj) aslnda
kiinin akta barnd yer, onun snandan bakas deildir. Dnrn baka yazlar
anmsanrsa, bu Da-seinn iine sald, iinde karanlktan klmaya, dnyalar
kurulmaya allan dilin pek de huzur vaadetmeyen alanndan baka bir ey
olamaz..
Dolaysyla, uylamsal olduunu Childea dayanarak yeniden hatrladmz
dilin evinde dnyalar kurmaya ynelen insann, yapma, sz gelimi her
trden ina (iir, yap) eyleminde, varlacak erein (tlos [tloj]) aslnda
srecin banda durduunu ve tm sreci ynlendirdiini sylemekle konu
kapanm olmuyor. Bunun da herhangi bir alma ya da eylemden tmyle
keyf ve geliigzel gereklemeyeceini, bir ekilde o toplumsal-tarihsel
varln ethosuyla, onu oluturan egemen ya da ona direnen kart
alkanlklar, treler, kurallar ve deerler karmaasyla yakndan ilgili
olduunu da bilmekte yarar var.
Ksacas, sonunda karmzda grmek istediimiz eyin kendimize ve
bakalarna nasl grnmesi gerektii konusunda nceden kafamzda bir
fikir, bir ekilleni, bir kaba tasarm varsa ve eer bilinli bir sei
ise burada sz konusu olan, ortaya kacak her ne ise tarafmzca bir
biimde daha batan ve en azndan ruhun gzne sunulmaktadr
(vor-gestellt). Lukcsn rnek getirdii Termopylaide lenler iin de
byle bilinli bir sei sz konusu muydu, bilmek zor. Ama cesaretlerine
her zaman sayg gstermekle birlikte Atinallarn ve bu arada
Aristotelesin Spartann koyun srs ruhuna pek itibar etmemeleri, hele
stadn gznde erkiinin ne olursa olsun diye deil, ama paras olduu
polis ya da doru bulduu bir dava uruna (rn. Sokrates) gereinde
bilinli lme zgrlne tekiler stnde deer veriyor olmas ok nemli. Bu da
gnmzde tam da bu anlamdaki medeni cesaret (civic courage) szcyle
karlanmaktadr. Aristoteles tm Atinallar gerekte byle olduu (Sein)
iin mi -ki sanmyorum- yoksa olmas gerekeni (Sollen) dnce ve gnl
ufkuna yerletirdiinden mi bu ynde yazyor, tartmaya ak.
almann kol gezdii ve btn emek rnlerinin bereketli topra saylan
gndelik yaam ve dilde (Lukcs) kii amacyla ilgili sklkla kullanlan
deer ykl deyileri, sorgulaylar bile burada anmsayabiliriz. Bu
durumun yalnzca bir tasarmn ve tasarlanan eyin ortaya k srecinde
(poesis) deil, i ilikileri dahil tm insan ilikilerinde de (praxs)
geerli olduunu grmekte gecikmeyiz. Buna yaptklarmz ve
ettiklerimizin bize kazandrd grnm de dahildir. Yalnz, burada
unutulmamas gereken u ki, gnmzn bol yaldzl celebrity dnyasndan ok
farkl olarak, szgelimi gemite rnek alnan kahramanlar iin bu grnmler
an, eref ve utku gibi hasletlerle belirleniyordu.
te tam da burada Almanca die Erscheinung (beliri; grnrlk; edos
[edoj]) ile der Schein (grnte; grnrde; gsterite) szckleri arasndaki
ince ayrm dilimizde grnr klmak zorundayz. Gznnde tutulmas gereken
salt Heideggerin de tartt, ve ilkinin yerine geerek yanlsamalar
reten der Schein szcnn ince anlam nanslar deil; bunun yannda, yksek
sanat hami ve izleyicilerince hor grlerek, taklit ve sahte olarak
nitelenmesine karn, bu ikincinin tad gerekliin neden gnmzde sanat
ve dier alanlarda egemenlik kurduunu ve bunun faturasn da dnmek
gerekiyor. Dolaysyla, saptamamz gnmzde edos (edoj)=die Erscheinung
(grnm, beliri) yerine ska geen der Scheinn (yanlsama, illzyon)
sorumlusu Ver-gestellenla kartrmamak nemli. Ama yanltc grnler
gnmzde hem rnler (poesis) hem de edimlerde (praxs) ar basarak
ounluu yanlsama iine itiyorlarsa, bunu da bir biimde aklamak ve
hele sanat sz konusu olduunda iyice irdelemek gerekiyor. Kolaylkla
tahmin edilebilir ki, grnm, yani edos (edoj) -gene hatrlamakta
yarar var; bu szck Yunanca Idea szcyle akrabadr- ortaya karlan eyin
[szgelimi bir mimari yap] tek bana rkhsi (rc) olamaz; daha dorusu,
seimler barndran, adna tkhne denilen zanaatdir ortaya kan eyin
rkhsi. Byle olunca da imdinin grnmleri (die Erscheinung) ve alt bo
d grnleri (der Schein) gerisinde, bunlar imal eden, besleyen
ileyilere de kuramsal olduu denli zmleyici de bir gzle bakmak
gerekiyor. Bunu yapmak tez elden nller geidine katlmak isteyen
hemen herkesin sanat sfatn kendine yaktrd ve buna inanacak kadar
safdillerin de bulunduu yerde sanatn gerekte ne olduu sorusuna yant
ararken zellikle nemli.
II
u ana dek iaret ettiimiz, gnmzde estetik deneyim denilen dar bir
alana skm sanat almas ve genelde sanat konusuna ve sanatn yukarda
amaya altmz ahlkla ilikisine gelmi bulunuyoruz artk. Buraya dek
yararlandmz almalarla olan diyalou bu kez de sanata ilikin
srdreceim. Burada da nyargsz olunduu izlenimi verilmeksizin, tpk
Gadamerin vurgulad gibi, eer zerinde durduumuz konu gerekten de
dncemizin derdi, meselesi [das Sache] ise bu nyarglar teki dnyalara
(rn. sanat) almzn bata vazgeilemez yanllklar olarak kabul etmek
gerekiyor. Zaten nyarglarmz yok sayarsak hakiki bir iletiimin kapsn
batan kapatm oluruz.
Bu n belirlemenin ardndan, modern sanatn yazgs zerine bildik bir
rnekle tartmay srdrelim. Marcel Duchampn bu yazgy gzler nne sermek
amacyla yapt mdahale yalnzca sanat alannda deil, amzn hakikatini de
sergileyen bir factum brutum olarak hl belleklerde. Adornonun
yerinde deyiiyle, tekelci kapitalizmin gri dnyasnda tketilen eyin
aslnda mallarn kullanm-deeri deil, deiim-deeri olduu gerei sanat
pazar iin de geerli. stelik, en azndan Horkheimer ve Adornonun
karamsar (Habermas) bayapt Aydnlanmann Diyalektii ile Adornonun
bitmemi Estetik Teorisi bugn teori alanndaki pozitivizm ile siyasi
iktidar ve kltr endstrisi arasnda herkesin az ok sezdii gizli ba
bilincin tartma dzeyine tadlar. Adornonun Kant etkisinde estetik
bilince gereinden fazla prim veriini eletirmesine ramen, Gadamer de
bizde artk ksaca medya denen ve kitleler adna (!) kamu alann istila
ederek modern ynetimlerle uyum iinde ileyen gnmzn kitle iletiim
aralarnn sanat alanlar zerindeki olumsuz etkisi zerine benzer bir
eletiri getirmekte.
Bu engele ramen deindiimiz dnrlerin de srekli zerinde durduu bir
gerek var: o da gerekten emek rn olan sanat almalarnn kendi nesnel
varolularnn ilkesini tek tek kendi bnyelerinde barndryor olular,
almaya ikin yasann [immanente Gesetz des Gebildes] doru lyle (yani
ne fazla, ne eksik) ortaya konulmu yaptn bizzat kendisinin ierdii
hakikatte aranmas gerei. Bunun anlam da, tpk daha nce ahlk ls
konusunda ileri srdmze benzer biimde, sanat yaptlarnn darda hi bir
soyut sanat teorisine ya da bilimine (Kunstwissenschaft) bavurmak
gerei olmakszn, eyler olarak kendi doruluk llerini (index veri et
falsii) kendi varlklarna ikin tayor olmalar.
Buna karn, sanat almasnn hi bir sanat teorisine gerek duymadan
kendi ilkesini yaratyor olmas, onun hemen dorudan alglanaca,
izleyenin deneyim alan iine derhal ekilecei anlamna gelmiyor.
Gnmzde bunun gerekleebilmesi iin izleyenin yeterince farkllam ve
ayrdedici bir znellie kavumu olmas gerekiyor. Bu yzden, Gadamer de
Adorno da genelde sermaye, zelde de kltr endstrisi olarak, bilinen
sermaye sistemine zg ideolojik ileyiin inanlmaz dzlemecilii altnda
tek bana sanat almasnn insan zgrletirici gcn fazla abartmyorlar. nk
bugn kentsoyluya hitap eden ii boalm sanat dini [brgerliche
Kunstreligion] karsnda bir paradoks olarak sanatn barndan km olan
ve gn getikce gcn artran Kitsch var-Adornonun da dikkatleri ektii
gibi, szcn Almancaya zg olup rnein Franszcada bulunmamas ayrca
ilgin bir saptama. Gnmz kltr artk mallarn [seine Sparten] her
toplum kesimine hitap edecek ekilde imal etmektedir. Gnmz sanat ise
kendinden doan ve tam anlamyla, aslnda varolmayan duygularn
simlasyonu olarak nitelendirdii Kitsch karsnda havlu atm gibi
grnyor. Adornonun gznde bu gzlem sonucunda denilebilir ki, bir
zamanlar sanat olan ey sonradan Kitsch olabilir [Was Kunst war,
kann Kitsch werden.].
Bunlar dnldnde, hem sanatsndan hem de izleyenden bamsz, karda
duran bir sanat almasnn birden onu izleyenleri arparak, onlar
bildik, her gnk tm ynleriyle insanlk hali [der Ganze Mensch] dna
savurmas, ksa bir an iin bile olsa onlar insanln tmyle [Menschen
ganz] bir klacak ynde zerlerinde dntrc bir etki yapmas beklenemez.
Bilindii gibi, en bata Gadamer ve Lukcs olmak zere bir ok dnr
sanatn dntrc ahlki gcne Rilkenin o gl ey-iirlerinden [Dinggedichte]
birindeki son dizeleri rnek olarak getirmilerdi. Yakn zamanlarn
postmodern akntsnda gndeme gelen ve abucak canhra bir sanat/dn
pazarnn metasna dntrlen Gzel [das Schne] ve Yce [das Erhabene]
kavramlarna burada snacak deiliz. Yalnzca rnek diye bazlarnn doru
bir gzlemiyle, ykselen kentsoylu benliine indeksli kurnaz bir
mistisism gibi ileyen Yce kavram zerinde yle bir durursak, onun
yeni dnyann boluunda hep Gzel kovalarken arya kamaya meyilli ve
mlkiyette snrtanmaz, hoyrat kentsoylu benliini [ego; Ich]
dizginleyen bir etken olarak ilediini grmekte gecikmeyiz. Adorno da
kltr dini [Kulturreligion] tarafndan bo lf sermayesine dntrlerek
glnleen [lcherlich] Yce [das Erhabene] kavramn artk kullanmaktan
vazgemenin daha hayrl olaca fikrinde. Zaten kiide bir tr altyap
oluturmak iin gerekli yetimilik/kltrleni [Bildung] olmakszn grnlere
dayal gnmz dnyasnda hi bir eyin bize dorudan hitap edemeyeceini
eklemeyi de unutmuyor.
Yce zerine u ksa tartmadan da anlalabilecei gibi, eldeki kavram
iftinin ikinci aya olan Gzel ve Gzellik [das Schne, die Schnheit]
araynn bir srek avna dnmemesi nemli. Bu nedenle, rnein Adornonun
bildik Gzellik aralar ve amalarn hkm srd alanda kendini
nesnelletiren eyin o alan dna getmesidir zdeyiini de ok abartmamak
gerekiyor. Gerekte Adornonun kendisi de bu deyiin maruz kalabilecei
olas yanl yorumlar dnerek baz nemli dzeltmelerde bulunmutu. Bir
kere, hi bir ey salt gzel ya da salt irkin olmad gibi, bir eyin
alkanlkla hemen [die Unmittelbarkeit] gzel ya da irkin diye
niteleyerek ne mutlaklatrmann ne de greli klmann bir anlam var.
Dahas, sanat srf gzellikle zde klmak fazla basit bir
indirgemecilik. Oysa, modern estetik alanndaki yavansylemlerde ok
sk gzden karlan bir gerek var ki, o da gzelin kendi kart olan
irkini [die Hlichkeit] kendi bnyesinde tamasnn aslnda onun gcn
artryor olmas.
Batya has olduu sylenen gzellik kavramnn eletirisine iyi bir
rnek Adornonun mzikte tonalite zerine tartmasndan getirilebilir. Bu
tartmann en belirgin noktalarndan biri onun u savnda: Tonalitenin
doal olduu kans yanlsamadan baka bir ey deildir. Tonalite ta batan
beri varolmad Tarihsel ilikileri gizlemeye hizmet eden bu grnteki
doallk, usdln hep kol gezdii bir dnya tarafndan kuatlmken hl usun
egemenliinin sapasalam ayakta durduuna inanan kafa yapsna kanlmaz
olarak gider yapr. Oysa belki de ait olduu gerekliin dzeni gibi
tonalitenin kendisi de geicidir.
Ama bir de iinde yaadmz uygarlk/barbarlk ikilisinin elimeli
koullar altnda bile sanat almalar var. Lukcsn hocas Max Weberin
Kant sorusuna ynelttii retorik Nasl olabiliyor da sanat yaptlar
var? sorusunu ya da Rilkenin eyiirlerinde [Dinggedichte] okunan
mesaj bu gereklie ynlendirirsek ne diyebiliriz?
Btn bunlar dnldnde, eer hl gerek (hakiki) bir sanat almasnn
buyruu [Diktat] altnda bu buyruk ister hemen arpsn ister yava yava
bizi aydrsn, farketmez- zgrlemenin ls kitlelerin ilergereklikteki
bildik ihtiyalar olamaz; nk bu ihtiyalar teki endstriler yannda
kltr endstrisince de kitlelerde hem yaratlmakta, hem de bu yapay
ihtiyalar karlamak iin gereken mallar tketmeleri iin kitlelerin nne
srlmektedir. Sanat almas yoluyla ya da deil, kurtulu iin her zaman
gereken ey btncl bir toplum teorisinin [eine Theorie der
Gesamtgesellschaft] aracldr.
III
Sonunda gene geldik dayandk dar anlamda adna zanaat/sanat tkhne
[tcnh] denen ve uzak gemiin dnyasnda zellikle tarm-d faaliyetleri
nitelemek iin kullanlan, Heideggerin ise btn dn retimleri iin bir
emsiye kavram olarak kullanmay tercih ettii insan urana. Trmze zg
bir faaliyet olduu kadim ada bile bilinen tkhnenin bnyesinde,
iinden doduu phsise [fsij] uyum gstermek yerine, ondan uzaklaarak
meydan okuyan insan yapnts bir yann erkenden ortaya km bulunduunu
baka yazlarmzda vurgulayarak dier ynleriyle birlikte ele almtk.
Zanaat (tkhne) herkesin bildii en dar anlamyla maddi ara-gere, vb.
retmek olarak anlasak da, Heidegger gibi aralar-amalar dnyasna yakn
ya da uzak bir katksz bilgi sreci olarak [varolanlarn karsnda ve
onlarla karlama iinde, ksacas phsis karsnda oluan srelerdeki
bilgi-beceri] dnsek de, gnmz teknolojisini niteleyen yapay erevenin
bir tekinsiz yan bulunduu ve bunun kklerini uzak gemite, tkhnede
aranmas gerektii bir lde akla kavuturulmaya allmt. Bu yana dikkat
edildiinde, yukarda zerinde durduumuz deintes [deinthj] yani korkun
ve kt olann da amalar-aralarn egemen olduu lmller dnyasna zg bir
tkhneyi gden insan amalarnda (tlos) belli belirsiz
yuvalanabileceini, dahas bizzat tkhnenin iledii alma srecinin
nceden yordanamayan bir sonucu olarak da ortaya kabilecei gereini
gz ard edemeyiz. Bu da, ister pratik amal bir etkinlik, ister
amalar-aralar dnyasn arkada brakmaya ynelik bir sanat olarak
ilesin, tkhnenin de kendi iinde elikili olduunun, dndaki
tarihsel-toplumsal varla egemen eilimlerin onun greli zerk ileyi
alann istila etmese bile zerinde en azndan srekli bask koyduunun ak
bir gstergesi. Anmsanacak olursa, Lukcs her tr insan emeinin -buna
i ya da alma da diyebiliriz- vazgeilmez iki oluturucu gesi
bulunduunu yazmt. Bu ilkelerden birincisi, kendi deyiiyle, ereksel
konumlandrma (ya da, tasarmlamalar)dr (teleologische Setzungen).
srecinin daha banda bir eyleri yapmak, ortaya karmak iin gereken
her tr tasarm ve konulandrma, ak ya da bulank ama mutlaka bir erek
(tlos) ve o erein bilerek ya da bilinsiz ierdii tarihsel-toplumsal
deerler tarafndan ynlendirilir. Konumlay ve tasarmn sre iinde
gereklemesi ise, ikinci bir genin, yani doal ve tarihsel olarak
belirli bir toplumsal varoluun o srada barndrd ve de deer bitii
-ilkel insann uygun ta semesi rneini anmsarsak- snrl nedensel
zincirlerin (Kausalitt) devindirilerek erek ynnde ie koulmasna
baldr. Ama unutulmamas gereken, nedensellik zincirleri kendi i
karmaklklar ve baka bilinemezlikler nedeniyle yapma/retme (poisis
[pohsij]) srecinde bataki erek ynnden sapan, hatta eree ulalmasn
engelleyici ynde ileyebilirler. ster bata saptanan erekler iinde
bilinli ya da bilin d yuvalanm ister srecin iinde beklenmedik bir
biimde ortaya km olsun, bu bilinemezlik faktr esasnda trmzn
dil/dnyasnda (Welt) gizlenen deintesin ykc rolne de iaret ediyor.
Bu durumda da deiik yaam alanlarnda eitli etkinliklerde bulunurken,
balarda Gadamer yoluyla tarttmz proaresis [proaresij] denilen seme
zgrlnn ahlki sonular konusunda olabildiince bilinli ve bu zgrl yanl
kullanmann olas bedellerine daha ayk olmamz gerekiyor.
Aktr ki, ne Heidegger ne de Gadamerin u rktc deintesin bugn gibi
gemite de yaratt ykc etkiyi hafife aldklar sylenemez. stelik,
Heidegger deintesin hem gnmz sanat (moderne Kunst) hem de artk ok
yaygn, amorf bir gereklik olarak yaammz boyunduruuna alan
teknolojinin (die Technik) uzak gemiteki kayna tkhnede aranmas
gerektii ynnde derin kukulara sahip grnyor. Yaznn ilk ksmnda
Gadamerin deintes zerine grlerine yeterince yer verdiimizden,
burada Heideggerinkini biraz amakla yetineceiz. Tkhnenin barndan
karak yayld ima edilen bu tehlike Heideggerin 1937/38 K Yarylndaki
bir seminerinde yle dile getirilir:
Tkhne (Tcnh) var-olanlarn mekanik bir biimde dzenlenmesi
[maschinenhaften Einrichtung des Seienden] anlamnda teknoloji
[Technik] demek olmad gibi, salt beceri ve elyatknl [bloe
Fertigkeit und Geschicklichkeit] anlamnda sanat da [Kunst (!!)]
deildir. Tkhne bir tr bilmedir [ein Erkennen (bili)]: var-olanlar
karsnda [das Sichauskennen im Vorgehen] (ve onlarla karlama iinde
[Begegnung mit dem Seienden]), yani phsis karsndaki srelerdeki
bilgidir.
lgintir, Heideggerin tkhneyi srad anlamda alrken, teki
metinlerinden biraz farkl olarak bu ders metninde bilgi (Wissen)
szc yerine bilmek (Erkennen) szcn kullandna tank oluyoruz. Daha
nemlisi, kendisi biraz sonra okuru tkhnenin doasyla ilgili ok ciddi
bir uyaryla kar karya brakarak, tkhnenin bakalarnn dnd gibi salt
phsisin kendi ifresini zme yoluyla kendini sunduu, gene kendisinin
art-rn olmakla kalmayp, tesinde bir gce de sahip olabilecei
kukusunu artryor.
Ayn derste bu tehlikeye dikkat ekilirken, tkhne iinde doduu
phsise dnk bir temeltutum [Grundhaltung] ve bir temeluyarlk hali
[Grundstimmung] olarak ele alnm. Bu niteliiyle vazgeilemez hayranlk
gereksinimini yerine getirmek [Vollzug der Notwendgkeit der Not des
Er-staunens] zere ileyen tkhne bununla snrl kalmyor. nk bu srete
aslnda phsise zg hakikatin, daha doru bir deyile, kapalln bir
hakikat olarak al, yani Heideggerin zgn anlamna sadk kalarak hep
tercih ettii -ltheiann da [-lqeia] bir baka eye dntne tank
oluyoruz. -ltheia kendisiyle karlamay anlatan dilin evrilerek
edindii nerme-mantk temelli gramerin boyunduruu altnda, bir kesin
doruluk, bu budur, baka bir ey deil anlamnda, ama gerekte olmayan
ikenceci bir Hakikate dnveriyor. Byle bir dnm Heideggerin setii
szckle hmoosisdir [mowsij]; burada phsise zg hakikat bir gizem
olmaktan kmakta ve bata bu hakikati szcklerle tayacakm umudu veren
mantk ve lmeye dayal bir dilin nerme cmleleri bizzat hakikatin
yerine gemektedirler. te tkhne iindeki umulmam bu gerekleme, onu
phsis ile merak, hayret ve sayg dolu bir karlama olmaktan kartr ve
uzun erimde gnmz Technikini niteleyecek bir kartla, ereveye [das
Ge-stell] oturtularak bir resme dntrlen doa [natura] zerinde
egemenlik kurma ve de ou kez ykc bir boyun edirme mcadelesine
dntrr. Tm bu srecin ta batan beri insann insan stnde egemenlik ve
smr dzeni kurmasyla i ie gelitiini de geerken biz sylemi olalm.
Dolaysyla, kartlamaya dnen tkhne yollu bu karlama phsisin bozulma
ve yklma tehlikesini de [die Gefahr ihrer Verstrung und Zerstrung]
beraberinde getirmektedir. Bu demektir ki, phsisin dourduu tkhnenin
znde daha batan [anfnglich] gcn kendinden alan [Eigenmchtigen],
yapay mdahaleye yatkn ve ilk merak gereksinimi dna karak, bana
buyruk koyduu erekleri [losgebundenen Zwecksetzung] kovalamak gibi
tehlikeli bir eilim bulunmaktadr.
Heidegger, daha nceki bir 1935 Yaz dnemi dersinin sonradan
yeniden dzenledii ve Metafizie Giri [Einfhrung in die Metaphysik]
balkl metninde, tkhnenin de tesinde, deintesle ilgili buzkestiren
baz aklamalarda bulunmu, buna da Sophoklesin Antigone tragedyasnda
koronun sylediklerini (332-75. dizeler) rnek getirmiti. nk orada
koro korkun/rkn(t deinn [t deinn]; Unheimlich) olana uyarmakla
kalmyor; sanki bir baka dille, bunun esas kayna ve toprann insann
dil iindeki salmlnda, Heideggerin favori szcyle Daseinnda aranmas
gerektiini de vurguluyordu. Yzyllar boyunca ac deneyimlerin
kazandrd bu ynde bir sezi gc ve inan olmasa, onca korkun ve rkn ey
bulunduunu syledikten sonra hemen ekleyip, baa gelen onca korkunluk
ve tekinsizlik ortasnda asl insan en hoyrat, korkun ve iddet ykl (t
deintaton [t deintaton]; Unheimlichste) olduunu, esas ondan
korkulmas gerektiini koronun haykrmasna ne gerek var ki?
Burada tkhnenin insandan bamsz bir ileyi olmayp tersine, insann
phsis karsnda duyduu cokulu merakn tatmini yannda, ak ya da sakl
baka igd ve emellerinin gereklemesine de olanak tanyan bir etkinlik
alan oluturduunu grmek sanrm zor deil. Heidegger u saptamay da
yapyor:
iddet ykl olann iinde eyledii gcn, gl olmann alan onun uhdesine
verilmi tm ievirme (t machanen [t maanen]; ) alandr da. eviricilik
szcn olumsuz anlamda kullanyor deiliz. Tam da Yunancadaki tkhne
szcnn bize at temel bir eyden sz ediyoruz burada. Modern anlamyla
teknikden [die Technik] hi sz etmesek bile, tkhne ne modern
anlamyla sanat [die Kunst] ne de becerikliliktir [die Fertigkeit].
Tkhne szcn bilgi olarak veriyoruz. [Wir bersetzen tkhne [tcnh]
durch Wissen.] Ama bunu aklamak gerekli. Bilgi [das Wissen] burada
nceden bilinmeyen verilerin [ber das vordem unbekannte Vorhandene]
sadece gzlemlenmesinden kan sonu anlamna gelmemektedir. Bilgi iin
[fr das Wissen] ne denli vazgeilemez de olsalar, byle bilinenler
[solche Kenntnisse] srecin bir paras olmaktan, bir yan rn
oluturmaktan [das Beiwerk] fazla bir ey oluturmazlar Dikkat
edilirse nceki geni tkhne betimlemesi burada da kendini belli
ediyor. Heidegger alntda das Wissen (bilgi) ile die Kenntnis
(enformasyon) arasnda bir ayrm gzetirken, tkhneyi de hemencecik
Sanat [die Kunst] mertebesine ykseltiverme arzumuzu gemliyor.
Nitekim, bu nokta ksaca yle akla kavuturuluyor:
Bilgi var-olan belirli bir eyin [Seiende] varln ie koma
yetisidir. Yunanllar sanat [die Kunst] ve sanat almasna [das
Kunstwerk] gerek anlamyla tkhne demekteydiler. nk varln orada
belirip bamszca dikiliini, ite burda ortaya km bir eyde (almada)
yerlemesini en dolaysz salayan ey sanatt. [weil die Kunst das Sein,
d. h. das in sich dastehende Erscheinen, am unmittelbarsten in
einem Anwesenden (im Werk) zum stehen bringt]. Sanat almas [Das
Werk der Kunst] zellikle ilenip yorulduu [], yapld [gemacht ist]
iin deil, var-olann varln [das Sein in einem Seienden] ortaya kard
[] iin almayd. [nk] doan gcn yani phsisin yoluyla avklanaca grngnn
ortaya kmasn salyordu.[Er-wirken hei hier ins Werk bringen, worin
als dem Erscheinenden das waltende Aufgehen, die phsis [fsij], zum
Scheinen kommt].
Ama canalc bu gzleme konu olayn geirdii uzun tarihsel
(geschichtlich) srete urad dnmler sonunda ulat kritik bir nokta
var. Varoluumuzla dorudan ilgili bu nokta Heideggerin bir baka
dersinde (1939) yle dile getiriliyor:
modern metafizik, rnein Kantn arpc ifadesiyle, Doay bir Teknik
olarak kavramlatrr; bylelikle doann zn oluturduu dnlen bu Teknik
dpedz makine teknolojisi yoluyla doaya boyun edirmenin, onun
zerinde egemenlik kurmann olaslk tesinde bir zorunluluk olduuna
cevaz vermenin de metafizik temelini salamaktadr.
Heideggerin de yineledii gibi, Aristotelesin gznde phsisin z
morph [morf], yani bir eylere nihai d grnn biimini kazandrmakt (die
Gestellung in das Aussehen). Ama doa neylerse iyi eyler desek bile,
bu betimlemeyi imdinin kafa yapsyla aceleci okuyarak yanl
yorumlamak tehlikesi hemen yanbamzda; o da u: phsisi kendini hep
yeniden yapan bir artifakt (sich selbst machenden Gemchte),
nerdeyse bir makine gibi grme durumu. amz koullarna egemen
teknobilimsel kafa yaps burada bir bir yanl anlama grmez. Tam
tersine, bu phsisin tek doru anlalmas olarak kabul edilir, yani
artk phsisi bir tr tkhne (phsis [fsij] als einer Art von tkhne
[tcnh]) olarak dnmemiz beklenmektedir bizlerden.
Bylece, gnmz sanat almas ve olas ahlki buyruunu yakndan
ilgilendiren bu ksa irdeleyite, geici bir tarihsel metafizik
kategorisi olduu halde hakikatin tek ls gibi alnp kanksanan u tekil
zne konusuna ister istemez gelmi olduk. Oysa, rnein Aristoteleste
etkin neden (causa efficiens) olarak nitelenen bu ge bir iin ortaya
kmasndan sorumlu dier nedenin nne konulup da tek nemli neden
konumuna ykseltilmemiti. Ayn ey btn Orta a ve bu arada slm
felsefesi iin de geerliydi. Sonradan zneye dnecek olan causa
efficiensin ayrcalkl konuma ykselmesi ve bununla gelen yaratc deh
gibi teki sorunlu kavramlar baka yerlerde tartldndan burada yeniden
ele almayacam. Deh ya da yaratclk gibi alt bo ada efsaneleri bir
yana iterken, sanat almasnn alma (Werk/Gebilde) niteliiyle hem
sanatsndan hem de izleyenlerin beeni sultasndan bamsz, zgrce
burdalaarak ve arsn yzmze yapmasna olanak tanm bulunduk. Gadamerin
u yazdklar tam da bunu zetliyor:
alma [Werk] Yunanca ergon szcnden farkl bir anlama gelmez. Tpk
ergon gibi almay da niteleyen ey, onun reticisinden ve retim
faaliyetinden [sonunda] kopacak olmasdr. Bu da antik dnemin
Platoncu bir sorununa iaret etmektedir: Bir eyin tasarm onu kimin
yaptna deil, kimin kullanacana baldr. Bu her tr alma iin geerli;
zellikle de sanat almalar sz konusu olduunda. Kukusuz bir sanat
almas, zanaatn ortaya koyduu bir nesneden farkl olarak, belirlenmi
bir kullanm iin yaplmamtr ve bylelikle hem kullanma gelmez hem de
ayn nedenle ktye kullanlamaz. Deyi yerindeyse, kendi iin ve kendine
yeter ayakta dikilir. te, yazarn niyetinin ne olduu sorusuyla
urarken bu gerek kesin belirleyicidir. Sanat almas sz konusu
olduunda sylenebilecek ey, yazarn niyetinin alma iinde eridii, ne
almann n ve ncesinde ne de arkasnda aranmasnn artk mmkn olmaddr. Bu
durumda bir sanat almasna ilikin tm biyografik grler yannda almann
kkenlerinin tarihiyle ilgili tehisler gerekte tadklar deerle
snrlanrlar. Sanat almalar kkenlerinden ayr bir yerdedirler artk; ve
tam da bu nedenle konumaya balar, hatta yaratclarn bile aknla
uratrlar.
te yandan, deindiimiz tr ada yanlsamalar hem kartezyen
parterrelerde yar at olmann nerdeyse kanksand hem de zgrce almak
bir yana, alma zgrl bile srekli tehdid altnda olan kitle/sr
bireyinin (Nietzsche) tkanp kald tekdze zel yaam alannda dipsiz
temelsiz bir psikolojikleme basks altnda paralanp ynszletii gnmzde
aresizlikle tutunulan tek dal sanki. Burada en nemli sorunumuz,
gerek tarihsellii (geschichtlich) iinde belirlenen modern
pratiklere zg i srelerini ve rnleri saran bunaltc, skc sis
perdesini, gnmzde btn ura ve meslekleri sarmalayan modern
mitolojilerin gerekte neyin stn rttn sorgulamaktan korkmamz,
kamamzda yatyor gibi. Gnmzn paralanm ethosunda birbiriyle elien ve
atmaya giren deerlerin ana takl kalm olmamzn bu kataki payn
azmsayamayz.Hem teknoloji hem de ada sanatn uzak gemiteki kkenleri
zerine nceki tartmamz, gnmzdeki u rktc, tekinsiz ve badndrc
teknolojik ilerlemenin sanata tannm, ayrcalkl olduu denli iktidarsz
konumu bile tehdid eden ileyiiyle balarsak ne diyebiliriz?
Heideggeri de sonradan gnmz sanatnn yazgs konusunda derin kukulara
iten bu konunun, sanat yaptnn bizi aralar-amalar alanndan
kurtaracak ahlki bir ars artk kalm m sorusuna yol aacan kolaylkla
yordayabiliriz. Gnmz sanat bu ar ve buyruu yayamayacak lde gten
dmse eer, o zaman modern teknik/teknolojinin [Technik] ta batan
beri yer at, o korkulas t deinn [t deinn], deintes [deinthj]
karsnda tek zgrlk alan saylan sanatn da koruyucu kalkan kalmam
demektir. Daha da rahatsz edici olan, modern nyarglarmz ve biraz da
ie geldii iin inanlan modern efsanelerin telkinleri tersine, ya bu
gerek yalnzca imdinin Kulturindustriesi koullaryla snrl kalmayp,
insanlk tarihinin hakl haksz sanat olarak nitelenen tm etkinlikleri
iin de geerliyse? Eer durum byleyse, o zaman gnmzn ii bo etik
reetelerinden kaarken, sanatdan medet umup ondan bize ahlk klavuzu
olmasn istemek bo bir aba deil mi? Bunu imdilik bir soru olarak
konulandrm olalm.
Bu noktada modern teknolojinin hi de teknolojik bir ey olmadn
Heideggerin kerelerce belirttii zn, kaynan nitelemek iin kulland
ereveleme [Ge-stell] szc zerinde zellikle durmak gerekiyor. nsan
amalar uruna eyler erevelenip hazrda bekletilir, bu ereve iinde
devindirilirken aslnda eylerin kendi doalarna zg olaslklarn zgrce
ortaya kmalarna izin verilmiyor. Phsisin karsnda yer almak olarak
daha nce de tarttmz bu sreci belirleyen ise, hesap-kitap bir dnce;
yani eylerin doasnn snrlandrlarak, nceden konulandrlm olmalar. Her
tr teknik dncenin ve hele modern teknolojinin hi de teknolojik
olmayan z ite esas burada.
Bu saptama, modern sanatn da ayn ereveleyi iinde olup olmad,
dolaysyla zgrletirici gcnn bulunup bulunmad sorusunu da kanlmaz
olarak beraberinde getirmekte. Oysa, sanatn kendi zerk alannda,
kendi lleriyle kendi nesnel gerekliini yarattn, bunlar
gerekletirirken de rnein, hi bir sanat bilimini [Kunstwissenschaft]
umursamadn dnr gibi deil miydik? Soru atallat bu noktada. Byk sanat
Hegelin at yakt gibi artk gemite mi kald, yoksa hi byle bir ey
yoktu, ama insanlk kapanmakta olan bir tarih dneminin belki zorunlu
baz yanlsamalarna yapageldi de bunlar m artk geride kalyor? Yoksa
tm btn bunlara karn, eyler ister sanat erevelemeye urasn onlar
ister teknoloji, hl nesnelemeye direniyor, boyun emiyorlar m? Eer
bu doruysa, Ge-stellin kapsayamad eylerin doasnda birbiriyle de
elien trl olaslklarn bamszca burdalaabilme ans verilebilecek bir
zgnolaydan [das Ereignis], zerk bir ma noktasndan, bir ak blgeden
[das Offene] sz edilebilir. Eer yaratclarnn ve izleyenlerin
istencinden bamszlklarn ilan ederek orada [Da] dikilen, ele gelmez,
ie koulamaz almalar yoluyla bu zgnolayn gereklemesi olasl henz
ortadan kalkmamsa, dolayl ve sessiz buyruklarla yaylan ahlki bir
ardan sz etmeyi srdrebiliriz.
Kukusuz, bu olasln gereklemesi nnde g ama alamaz deil bir sr
engel var: szgelimi, zihin ve gnllere yerlemi eski efsanelerin yeni
grnler altnda yinelenii; bata deindiimiz etik konulu
yavansylemlerin [das Gerede] inatla tekrarlan, vb;hepsinden de te,
ortaan Arap-Yahudi-Hristiyan anlayndan [mittelalterlich,
arabisch-jdisch-christlich verstanden]
kklenenHristiyan-ahlkc-psikolojik bir boyunei dndan alternatif bir
ethosun yerlemesine kolay izin vermeyen imdiki koullar.
Bu sorulara hazr cevaplar beklemek kampanyaya girmi ama bayiye
henz gelmemi seri mamulleri, ou kez de seri sonu mallar beklemeye
benzer. amz saran ar sis perdesi iinde sklmayla coagelme, esrime
[intoxication] kutuplar arasnda gidip gelen kentsoylu trevi yaamn
da ciddi sorup, sabrla dnmeye pek zaman varm gibi grnmyor
imdilik.
stne stlk bir de, hem meslek hem baka yaam alanlarn saran tm
efsane ve ideolojilere ramen, gnmzde teknolojik insan yapntlarnn
artk bildik doann yerine gemeye balayan yeni bir phsis oluturduu
gibi yaban bir sav ne srersek ne olacak? Tartmaya ak bir sav bu
elbette. nsanln damtlm deneyimlerinden kan deerler ve onlarn hukuki
ifadeleri (rnein, i ahlkn salt iyi niyete brakmayan i szlemesi
trnden balayclklar) srp giderken, aslnda ura ve meslek
pratiklerinin bir tr znesiz iliyor oluu, bu yeni yapay doann bir
paras olarak irdelenmek durumunda. Bu da kanlmaz olarak, eskinin
pazar ve kr mantna dayanan, kr ve ykc i rgtlenmelerini yeniden ve
kkten sorgulamay getirir. Nitekim, gnmzn i rgtlenmesi ve irket
yaplan zerine ksr modeller, eski ynetim mantn sorgulamadklar iin
tkanp kalan tartmalar bile bu sreteki sancnn bir biimde dar vuruu.
Bu nedenledir ki, hem toplumsal yaamn baka alanlarn hem de alma
yaamn svayan, birbiriyle elimesi kanlmaz eski, yeni deer/ahlk lleri
de kanlmaz olarak gndeme geliyorlar. Ypranm olduu denli umarsz bir
kentsoylu-birey mlkiyet anlayna yaparak srdrlen esnek modeller
kendi temellerini sorgulamaktan katklar iin, uyum gstermeye
abaladklar yeni ve yapay bir doa akyla gelen brutal gerekler
karsnda tkezliyorlar. Etik, rgtsel, vb. uval dolusu onca lftan
sonra, dnce yolumuz hl yaratc sonsuz bir ak sergileyen gerekliin
duvarna srekli arpp dnen hazrcevap, ablon meslek etiklerine sndnda
ne kadar yol alnr, bakarz.
te yandan diyebiliriz ki, gnmz karikatr endstrisinin asal
malzemelerinden ilk insan Hong da zeksnn evrimiyle kout tm t
deintaton [t deintaton]luuyla, ortak avn tmne konma planlar yapp
arkadann kafasna indirecei en uygun ve de gzel ta seerken, kukusuz
bir gn mirass olduumuz tekniin de, deerlerin de, gzellik anlaynn da
atas saylacan asla dnemezdi. nsanln de kalka epey bir yoldan sonra
geldii gnmzde byle bir zgrln bedelini bize arasra hatrlatanlarn dn
evrenimiz iinde bulunmas iyi. Bu deneme de bir tr o seslere kulak
kabartma abasyd. Sanat, bilim ya da bir baka etkinlik alannda i
karr ve kendimize daha ne kadar zgrlk alan brakldn dnrken acaba
aadaki ses dinlemeye hazr olana bir ey sylyor olabilir mi?
Kim olduumuzu henz bilmediimizi bilirsek ancak, tarihselliiyle
insana zg o basit Daseinn geleceini zgrletireceimiz varolan tek
temeli oturtmu oluruz.
Bu temel[lendirme] hakikatin de kaynadr. Yeni ve baka bir
balangca gei iin bu kaynan dncede hazrlanmas gerek. Gelecekte
hakikati temellendirecek gler, yani iir (sonuta da sanat) ve dnce
ilk balangta [yani Yunanda] olduundan ok farkl olacak. Burada ncl
iir [ve de sanat] yapmayacak, ama bu geite dncenin nclk etmesi
zorunlu. Gene de sanat gelecekte hakikati ie komak durumunda (yoksa
sanat hi bir ey olamaz); bu demektir ki sanat, hakikatin zn
kaynanda temellendirmenin bir [tr] olacaktr. Bu yksekteki lye gre,
kendini sanat olarak sunan her eyi hakikatin var-olanlarda
varolmasna izin vermenin bir yolu olarak deerlendirmek gerekiyor.
Bu da almalar olarak onlarn cokuyla insan Varln [Seyn] barna
srmesi, bunu yaparken de gizini aann n zerine drp onu Varln
hakikatinin [Wahrheit des Seyns] bekisi olarak dikip belirlemesi
demektir.
te uzak ve olas bir gelecek iin ak bilet kesmeyen, alacakaranlk
iinden gelen bir iaret var sadece elimizde. ada bir kehanet mi? Hi
sanmam. Gene de, Herakleitosdan bir fragman hatrlatmyor deil. nsan
dnmeden edemez ne de olsa.
* 29 Aralk 1999da Mimarlar Derneinde [Binay yapan Kim (mi
dediniz?) balkl] ve 24 ubat 2000de Gazi Mimarlkta yaplan iki
konumayla balayp, 14-15 Haziran 2001de Retrospective: Aesthetics
and Art in the 20th Century konulu SANART sempozyumunun yayn iin
hazrlanan Aesthetics and Ethics: a tenuous relation revisited balkl
metnin yeniden gzden geirilmi ve geniletilmi biimi.
Karsten Harries, The Ethical Function of Architecture
(Cambridge, Mass.: The MIT Press, 1997): xii. Uzak gemite ethos
konusunu irdelerken, bina yapmn ok sk rnek gsteren Aristoteles gibi
birinden dolanmak da bu balamda aydnlatc olacaktr.
Szcklerin yerlerinde durmadklarn ve eitli nedenlerle zaman iinde
dntklerini rneklersek, Hegel zerine son zamanlarda kan en yetkin
almalardan birinde Moralitt (kii ahlk) ile Sittlichkeit (ahlki-trel
toplum gereklii) arasndaki klasik ayrma ne olduunun u zetlenii
uyarc olabilir: ngilizceye evirisi morality ve ethical life olarak
yerleen Almanca Moralitt ve Sittlichkeit szcklerinin tad farkl
dzeydeki nem imdilerde lenguistik bilinten byk lde silindi. lki
znelliin kendini belirlemesinin ahlki boyutuna iaret ederken,
ikincisi usun etik boyutunu yasalar ve trelerde kodlanan toplum
yaam olarak gstermekteydi. Horst Althaus, Hegel: An Intellectual
Biography, tr. by Michael Tarsh (Cambridge: Polity Press, 2000):
170.
Theodor W. Adorno, Theodor W. Adorno, Probleme der
Moralphilosophie (1963) [Nachgelassene Schriften, Abteilung IV:
Vorlesungen, Band 10], Herausgegeben von Thomas Schrder (Frankfurt
am Main: Suhrkamp Verlag, 1996): 21-22; 269-70, Anmerkung des
Herausgeber 19. / Problems of Moral Philosophy, ed. by Thomas
Schrder; tr. by Rodney Livingstone (Cambridge: Polity Press, 2000):
Lecture 1 (7 May 1963), s. 9-10 ve 185, not 20, 21. Adorno daha nce
ayn konuda verdii derslerinin sekizincisinde (8 Kasm 1956) bu
tehisini ilk kez yle dile getirmi: Etik kavram ahlk felsefesinden
ok daha popler. [nk br gibi] kat gelmiyor, insani gndermeleri
arlkta gibi; insan eylemlerini raslantya terketmiyerek, insan
davrannn deerlendirilebilecei zel bir evrensel dzey vaadediyor
sanki. Etik vicdan azab, yani kendiyle ilgili vicdan. Kendi ierdii
zorlaycl armakszn vicdan hakknda konuma abas (s. 185-86 not 21)
Bu bakmdan, zellikle gnmz Trkiyesinde geni toplum kesimlerinde
dillere pek bir dolanm olan u her iine gelmeyen davran erefsiz
olarak niteleme ya da yklmayp ayakta kaldn haykrarak ilan etme ve
bylelikle delikanlln kitabn yeniden yazma abalarn i elimeleriyle
ele almak; deyim yerindeyse, semptomatik okumayla bu gibi kalplarn
neyi sylediinden ok syleyenlerde bu faade gerisinde hangi toplumsal
yitimleri gizlediini irdelemek gerekiyor. Belki de bu salt gnmze zg
bir yitim deil, tarihin hi bir dneminde varolmam bir ahlk efsanesi.
Bu nedenledir ki, Aristoteles, kaypaklndan tr kiisel eref, tuttuunu
koparma, dncesiz kabadaylk ve cesaret ieren aret trne deil, dnme ve
tartmaya dayal ve medeni cesaret dediimiz haslete byk nem
atfetmektedir.
So sind wir denn in der moralischen Erkenntnis der gemeinen
Menschenvernunft bis zu ihrem Prinzip gelangt, welches sie sich
zwar freilich nicht so in einer allgemeinen Form abgesondert demkt,
aber doch jedezeit wirklich vor Augen hat und zum Richtmae ihrer
Beurteilung braucht. Es ware hier leicht zu zeigen, wie sie, mit
diesem Kompasse in der Hand, in allen vorkommenden Fllen sehr gut
Bescheid wisse, zu unterscheiden, was gut, was bse; pflichtmig oder
pflichtwidrig sei, wenn man, ohne sie im mindesten etwas Neues zu
lehren, sie nur, wie SOKRATES tat, auf ihr eigenes Prinzip
aufmerksam macht, und da es also keener Wissenschaft und
Philosophie bedrfe, um zu wissen, was man zu tun habe, um ehrlich
und gut, ja sogar, um weise und tugendhaft zu sein. Das liee sich
auch wohl schon zum voraus vermuten, da die Kenntnis dessen, was zu
tun, mithin auch zu wissen jedem Menschen obliegt, auch jades,
selbst des gemeinsten Menschen Sache sein werde. Hier kann man es
doch nicht ohne Bewunderung ansehen, wie das praktische
Beurteilungsvermgen vor dem theoretischen im gemeinen
Menschenverstande so gar viel voraus habe. Grundlegung zur
Metaphysik der Sitten, Immanuel Kants Werke, Band IV, herausgegeben
von Arthur Buchenau und Ernst Cassirer, Berlin 1922, facsimile ve
Trke ev. Ioanna Kuuradi (Ankara: Hacettepe Universitesi Yay. B 24,
1982): 19. Adornoda daha once deindiimiz 1963 derslerinin banda
ahlk konusuna giri yaparken aklnda olan bu pasajdr: bkz. Theodor W.
Adorno, Probleme der Moralphilosophie (1963): 9-10; 266, Anmerkung
des Herausgeber 5. / Problems of Moral Philosophy: 1-2; Not 5,
82.
Etik boyuta ilikin tartmamn ardalannda Hans-Georg Gadamerin u
almalarndan da yararlandm hemen belirteyim: Das Ontologische
Problem des Wertes [1971], Kleine Schriften, IV: Variationen
(Tbingen: J. C. B. Mohr, 1977): 205-217; Probleme der praktischen
Vernunft [1980], Gesammelte Werke, Band 2: [Hermeneutik II]
(Tbingen: J. C. B. Mohr, 1993): 319-329; Die Idee der praktischen
Philosophie [1983], Gesammelte Werke, Band 10: [Hermeneutik im
Rckblick] (Tbingen: J. C. B. Mohr, 1995): 238-246; Ethos und Ethik
(MacIntyre u.a.) [1985], Gesammelte Werke, Band 3: [Neuere
Philosophie I] (Tbingen: J. C. B. Mohr, 1987): 350-374; ve
zellikle, Aristoteles und die imperativische Ethik [1989],
Gesammelte Werke, Band 7: [Griechische Philosophie III] (Tbingen:
J. C. B. Mohr, 1991): 381-395 [ng: Aristotle and the Ethic of
Imperatives, Action and Contemplation: Studies in the Moral and
Political Thought of Aristotle, ed. by Robert C. Bartlett and Susan
D. Collins (Albany: SUNY Press, 1999): 53-67.] ve Zum Problem der
Intelligenz, ber die Verborgenheit der Gesundheit (Frankfurt am
Main: Suhrkamp Verlag, 1993): 65-83. [ng.: The Problem of
Intelligence, The Enigma of Health: The Art of Healing in a
Scientific Age, tr. by Jason Geiger ve Nicholas Walker (London:
Polity Press, 1996): 45-60].
rkh gr t hti [rc gr t ti:]. Bir baka yerde de Aristoteles benzer
biimde yle der: ; ve olgudur esas ey-odur temel (ilk) ilke. (t dhti
prton kai rkh. [t dti prtov kai rc]). EN 1095b6, 1098b2; kr.
Nikomakhosa Etik, ev. Saffet Babr (Ankara: Ayra Yay., 1997): 4,
12.
Paralipomena, Theodor W. Adorno, sthetische Theorie (Frankfurt
am Main: Suhrkamp Verlag, 1973): 393-94. / Aesthetic Theory, tr. by
Robert Hullot-Kantor (London: The Athlone Press 1997): 263-64.
Nitekim, Paul Klee gibi ada sanatlar da tek bana teorinin [Theorie
an sich] sanat zerine kelmlarna itibar etmeyerek, onun yerine doru
olan sanat almasnn bizzat kendinde aramay tercih etmilerdir. Bkz.
Hans-Georg Gadamer, Vom Verstummen des Bildes, Kleine Schriften II:
Interpretationen (Tbingen: J. C. B. Mohr, 1967): 234. / The
Speechless Image, The Relevance of the Beautiful and Other Essays,
tr. by Nicholas Walker, ed. and intro. by Robert Bernasconi
(Cambridge: Cambridge University Press, 1986): 91.
Hasan nal Nalbantolu, Patikalar ve Otoyollar, Patikalar: Martin
Heidegger ve Modern a, (Ankara: mge Yay., 1997): 173-74. [eviri
biraz deitirilmitir]
Hans-Georg Gadamer, The Political Incompetence of Philosophy,
The Heidegger Case: On Philosophy and Politics, der. Tom Rockmore
ve Joseph Margolis (Philadelphia: Temple University Press, 1992):
366-67.
A.g.y.: 366.
Es bedeutet nicht blo eine Erkenntnissteigerung, Vorausschau,
sondern einen grundstzlich anderen Status: Anhalten im Verfolgen
des allernchsten Zwecks zugunsten eines auf lngere Sicht
angestrebten, festgehaltenen Zieles., Hans-Georg Gadamer, Zum
Problem der Intelligenz, ber die Verborgenheit der Gesundheit: 68.
/ The Problem of Intelligence, The Enigma of Health: 47.
te bu nedenle, rnein Aristoteles baz hayvanlarn da ak seik
phronsis sahibi olduunu ne srmt. En bata da arlar ve karncalar, k
iin yiyecek depolayan ve insann gzyle bakldnda zamann farknda olmay
da ieren kestirim yeteneine sahip hayvanlar dnmekteydi. Zaman
hissibu mthi bir ey. nk bu hissin olmas yalnzca bilgide, beklenti
gcnde bir artn varolduuna iaret etmekle kalmyor, [hayvanlar iin]
tmden farkl bir yeni durumu da ieriyor. Bunun anlam ise, uzun
erimde sabitlenmi bir ama iin hemen o anki bir amacn gereklemesinin
getirecei doyumdan vazgemek demek. [So sagt z. B. Aristoteles,
gewisse Tiere htten offenkundig auch >phronesis< - er denkt
vor allem an die Bienen, an die Ameisen, an die Tiere, die fr den
Winter sammeln und auf diese Weise, menschlich gesehen, Voraussicht
uns das schliet ein: Sinn fr Zeit - das ist etwas Ungeheures. Es
bedeutet nicht blo eine Erkenntnissteigerung, Vorausschau, sondern
einen grundstzlich anderen Status: Anhalten im Verfolgen des
allernchsten Zwecks zugunsten eines auf lngere Sicht angestrebten,
festgehaltenen Zieles.], Hans-Georg Gadamer, A.g.y.: 67-68. /
47.
Bu konuda Georg Lukcsn yapt ontolojik belirleme byk nem tayor:
Burada gene ok basit bir gerekle kar karya olduumuza inanyorum.
Daha nce de deindiim ilkel insan diyelim ki bir tr ta seti. Bir ta
aa daln kesmeye uygun da teki ta deil; ite bu uygun ya da
uygun-deil olgusu, organik doada raslanmayan tmyle yeni bir soruyu
karsna dikiyor insannnorganik doa asndan hi bir anlam yoktur bunun;
oysa almann en basit biiminde bile yararl ya da yararsz, [amaca]
uygun ya da uygun deil sorunu daha batan bir deer kavram
iermektedirKanmca buradadr deer dediimiz eyin ontolojik kkeni ve
ite bu deerli ya da deersiz kartlndan tmden yeni bir kategori
ortaya kmaktadr; bu da znde toplumsal yaamda neyin anlaml neyin
anlamsz olduudur. Tam da burada koskoca bir tarihsel srele yz
yzesinizdir. Anlaml yaam topluma uymayla ayn eydi iin banda; uzun
sure de byle kald. rnein Termopylaide len Spartallar iin dikilen
yazt dnn: onlar iin anlaml yaam kendi yasalarna boyun emek ve
Sparta uruna lmekti. Daha antik kltrde belirli elimeler vard.
Toplumsal yaamn en heterojen karmaalarnda bile insan birleik bir
biimde eylemde bulunmak zorundadr; nk kendi yaamn da retmesi
gerekmektedir. [Ich meine, es geht wiederum um etwas sehr
Einfaches. Der Urmensch, von dem ich frher ausgegangen bin, las
irgendwo Steine auf. Der eine Stein ist geeignet, einen Ast zu
schneiden, der andere nicht, und diese Tatsache, -geeignet oder
nicht geeignet- ist eine vollkommen neue FragestellungDas ist vom
Standpunkt der anorganischen Natur her vollstndig gleichgltig,
whrend in der Setzung der allereinfachsten Arbeit aus dem Problem
von Ntzlich und Nicht-Ntzlich, von Geeignet und Nicht-Geeignet ein
Wertbegriff entstehtHier ist meiner Ansicht nach die ontologische
Quelle dessen, was wir Wert nennen, und aus diesem Gegensatz des
Wertvollen und Nicht-Wertvollen etsteht nun eine vollkommen neue
Kategorie, die sich darauf bezieht, was im gesellschaftlichen Leben
ein sinnvolles oder ein sinnloses Leben gewesen ist. Hier haben Sie
einen groen historischen Proze vor sich, in dem das sinnvolle Leben
ursprnglich und noch lange einfach mit dem gesellschaftlich
konformen Leben identisch war. Nehmen Sie etwa die berhmte
Grabschrift der Spartaner, die bei Thermopylae gefallen sind:
sinnvolles Leben war fr sie, fr Sparta fallen, fertig. In der
antiken Kultur entstehen schon bestimmte Gegenstze. Der Mensch mu
in den verschiedenartigsten Komplexen des gesellschaftlichen Lebens
einheitlich handeln, denn er mu doch sein eigenes Leben
reproduziert.] Gesprche mit Georg Lukcs, Herausgegeben von Theo
Pinkus [Wolfgang Abendroth, H. Heinz Holz, Leo Kofler] (Reinbek bei
Hamburg: Rowohlt Verlag, 1967): Erstes Gesprch mit Hans Heinz Holz:
Sein und Bewusstsein, 22-23. / Conversations with Lukcs, ed. by
Theo Pinkus [with Wolfgang Abendroth, H. Heinz Holz, Leo Kofler]
(Cambridge, Mass.: The MIT Press, 1974 [1967]): Conversation with
Hans Heinz Holz: Being and Consciousness, 30. [Bu konumann Afar
Timuin tarafndan yaplm nceki bir evirisi iin bkz. Felsefe Dergisi,
No.3 (Nisan-Haziran 1978): zellikle ss. 53-4.] Sz konusu yaztn
savata den Spartallara ayrlan ksmnda u szlere yer verildiini
Herodot nakletmektedir: Ey yabanci, git de syle Lakedaimonlulara /
Onlarin buyruklarini yerine getirdigimizden yatyoruz burada. [
xein', ngllein Lakedaimonois hti tide kemetha tos keinn rhmasi
peithmenoi. [W xen', ggllein Lakedaimonoij ti tde kemeqa, toj kenwn
masi peiqmenoi.] Burada bilgisine dantm Tansu Akn nerisiyle,
yazttaki bu iki dizenin Homeros'un altl biriminden treme olan
elegeia tartsna (bir alt, bir de kabaca be birimli tart) daha uygun
bir evirisini kullandm. [Bir baka evirisi iin bkz. Herodot Tarihi,
ev. Mntekim kmen, Yunancasyla kr. ve sunan, Azra Erhat (stanbul:
Remzi Kitabevi, 1973),Yedinci Kitap (Polymnia), 228.2: 457].
Aristoteles Nikomakhosa Etikinde (Kitap II ba, 1103a14 vd.)
kiide tamyetkinlii (mkemmeliyet; ret [ret]) ikiye ayrrken, iki szck
arasndaki akrabala da deinir. Ona gre, yoksulluk vb. nedenlerle
eski Yunanda plis yasalarna (nmos [nmoj]) ballk yannda ok byk nem
verilen bu haslet (bkz. srgndeki Sparta kral Demaratosun Pers
hkmdar Kserksese Hellasda ret ve salam yasalarn hkmne [nmos
ischuros; despots nmos] ballk zerine syledikleri, Herodot Tarihi,
7. Kitap [Polymnia], 102, 104.) yani ret iki tr olabilir:
Birincisi, zamanla eitim ve deneyimle gelierek dnce alkanl kazanan
karaktere (dianoetik [dianohtk]) zg ret; ikincisi ise kavmin
sregelen treleri iine domu olmakla gelen ve kiinin henz eitim ve
deneyimle yontulmam karakter dokusu ve ahlkna (tik [tk]) dayanan
retdir. Gemite gcne gvenerek giriilen kr atlganln
kent-devletlerinde ne sonular verdiini iyi bilen Aristoteles,
dnmeksizin, kr cesaretle hemen tuttuunu koparmaya, kaba gce
sapabilen bu ikinci tr retye itibar etmez; arada da iki akraba szck
hakknda bizi yle bilgilendirir: oysa karakter yetkinlii (tik [tk])
trelerin,alkanlklarn (ethos [qoj]) rn olup, gerekte de adn ufak bir
biim deiikliiyle bu szckten almtr. Kr. Nikomakhosa Etik: 23.
Her zaman dikkate alnmayan bu yaln gerei Gordon Childe,
klasiklemi Tarihte Neler Oldu [1942,1954] balkl yaptnda yle dile
getirmekteydi: nsan toplumlarnda retim rnek yoluyla olduu kadar
reetelerle de yrrAnlama yoluyla sesler szcklere, grubun teki
yelerince de bilinen eylem iaretleri ve nesnelerle olaylarn
simgelerine dnrler (Bu arada hatrlayalm ki, daha zor da olsa
jestlere de ayn yolla anlamlar yklenir.)En ilkel vahilerde bile
kullanlan ou szck ile szcn belirttii ey arasnda grnrde bir
benzerlik yoktur. Szckler tmyle uylamsaldrlar; yani onlar kullanan
toplum yeleri arasnda bir tr rtk anlamayla tmyle yapay olarak
kendilerine yklenen anlamlar tarlar. Bugn kimyaclar bir konferansta
yeni bir elementin adnda anlatklarnda ayn sreci apak grrz. V.
Gordon Childe, What Happened in History (Harmondsworth, Middlesex:
Penguin Books, 1964): 16-17 [yer yer atlamalar olan bir baka
eviriden de yararlandm; bkz. Tarihte Neler Oldu, ev. M. Tunay ve A.
enel (Ankara: Odak Yay., 1974): 22-23]. Dilin bu uylamsal yan
Aristotelesce de nceden yle dile getirilmitir: uylamsal olarak
dedik (t d kat sunthken [t d kat sunqkhn]), nk adlarn (noma [noma])
hibiri doal deil, ad olular simge olmakladr. Aristoteles, Yorum
zerine [Peri Hermeneias; De Interpretatione], ev. Saffet Babr
(Ankara: mge Kitabevi Yay., 1996): 2.
Hans-Georg Gadamer, Kultur und Wort [1980], Lob der Theorie:
Reden und Aufstze (Frankfurt am Main, Suhrkamp, 1983): . / Culture
and Word, Praise of Theory: Speeches and Essays, tr. by Chris
Dawson (New Haven: Yale Univ. Press, 1998): 7-8.
(in der Politik der gesinnungslose Opportunist, im
Wirtschaftsleben der Konjunkturritter, dem nicht zu trauen ist, im
gesellschaftlichen Bereich der Hochstapler usw.), a.g.e.: Alm., s.
69/ng., s. 48. Akas, Gadamer gnmz de dnerek, siyasi, iktisadi,
toplumsal alanlardan hepimizin bildii ve bazlarmzn oynad deintes
durumuna rnekler getirmektedir: an kurtaran (dn dndr, bugn de bugn)
ilkesiz siyaset adam, milletin parasyla cebini dolduran, gvenilmez
kii ve kurulular, kendilerine duyulan gveni ktye kullanan katlar
gibi.
Bu konuda iki rnek inceleme iin bkz. Peter Green, War and
Morality in Fifth-Century Athens: The Case of Euripides Trojan
Women The Ancient History Bulletin, XIII/33 (1999): 97-110 ve John
R. Wilson, Sophrosyne in Thucydides The Ancient History Bulletin,
IV/3 (1990): 51-57. Ek olarak bkz. A. W. H. Adkins, Moral Values
and Political Behaviour in Ancient Greece: From Homer to the End of
the Fifth Century (New York: W. W. Norton & Co., Inc, 1972);
zellikle deintes zerine bkz. s. 101.
Gnmzde ahlk zerine kentsoylu hmanist kelmlarnn stnde fazla dnmek
istemedii bu gerekle antropolog ve sosyologlar bir ok alan almasnda
yzyze kalmlar, hatta literatre geen baz kavramlar icad etmilerdir.
Buna bir rnek olarak Edward C. Banfieldin talyann gneyindeki ok
yoksul ve kendi hanesinin o anki maddi kar tesinde ortak yarara hi
kimsenin dnk olmad bir kyde (sahte adyla, Montegrano) 1954-55de
yapt alan almas sonucu sosyal bilimlere kazandrd amoral familism
kavramn verebiliriz. Ahlk-d ailecilik demenin ieriini tam
veremeyecei bu szckle ne demek istediini Banfield yle anlatr: Bu
yetersizlik amoral familism denen bir ethosdan domaktadr. Onu
douran ise u eyin bir arada ileyiidir: yksek lm oran, toprak
kullanmn belirleyen koullar ve de geni aile kurumunun yokluu. The
Moral Basis of a Backward Society (Glencoe, Illinois: The Free
Press, 1958): 10. Banfield bu arada ethos kavramn William Graham
Sumnern bilinen kitab Folkwaysde verdii tanma uygun anladn da
belirtir; o da yle: bir grubu teki gruplardan ayrdeden ve kendi
klan kullanmlar, fikirler, standard ve kodlarn toplam. Giderek
denilebilir ki, mutlak deil greli anlalmas gereken amoral familism
salt sz konusu zlen kydeki ekirdek aileler iin deil, zor koullarda
ayakta kalmaya alan tarihteki tm insan birim ve topluluklar iin de
geerlidir. zellikle modern ada zlme srecine giren toplumlar
niteleyen bu gibi ahlk-d grlebilecek davranlara verilebilecek en
scak rnek, baz yabanc TV muhabirlerinin de hayretle farkettikleri
gibi, uzun sredir sava yaayan Afganistanda kyllerin ve kentlilerin
zaten krlganlam yaamlarn daha az zararla srdrebilmek iin hzla gten
den bir yandan glenen teki yana geiyor olmalar.
Jean-Pierre Vernant & Pierre Vidal-Naquet,, Myth and Tragedy
in Ancient Greece, (New York: Zone Books, 1990): zellikle 7-11.
Aristoteles bata gelmek zere, can, ruh (psuch [Yuc]) zerine onca
ey yazlm olan eski Hellasda bu gibi szcklerin gnmzdeki gibi
psikolojik anlamda anlalmadn, tersine fizyolojik diyebileceimiz,
bedene (sma [sma]) zg nitelikleri anlattn unutmamak gerekiyor. Trke
kan beynine sramak ifadesinde de beden-ruh ayrm ncesine zg benzer
bir anlatm grebiliriz. Bu konuda salam bir tartma iin bkz. Azra
Erhat, te nsan/Ecce Homo (stanbul: Remzi Kitapevi, 1969): 13-50; E.
R. Dodds, The Greeks and the Irrational (Berkeley and Los Angeles:
Univ. of California Press, 1951): 1-22; Alasdair MacIntyre, Whose
Justice? Which Rationality? (Notre Dame, Indiana: Univ. of Notre
Dame Press, 1987): zellikle 15-21. Can demeyi setiim psuchnin dilde
ortada dolap, eylere can veren bir yaam soluu olmaktan karak insan
smasna hapsolmas, Hellasdaki kent-devletlerinde toplumsal
mcadeleler sonucu siyaset alannn belirmesiyle ok yakndan
ilikilidir. Bu konuda bkz. Jean-Pierre Vernant, Psuch: Simulacrum
of the Body or Image of the Divine ve Individual within the
City-State, Mortals and Immortals, ed. by Froma I. Zeitlin
(Princeton, N.J.: Princeton Univ. Press, 1991): 186-192; 329; kr.
Bruno Snell, The Discovery of the Mind: The Greek Origins of
European Thought, Eng. tr. by T. G. Rosenmeyer (New York: Harper
Torchbooks, 1960 [Alm. 1948]): zellikle 1-70; 153-190. Ayrca, Jrgen
Gebhardt, The Origins of Politics in Ancient Hellas: Old
Interpretations and New Perspectives, Sophia and Praxis: The
Boundaries of Politics, ed. by J. M. Porter (Chatham, N. J.:
Chatham House Publishers, Inc., 1984): 1-34, zellikle 19-21.
EN 1145a1-5; kr. Nikomakhosa Etik: 129.
Almanyann bu dnemde insan artacak lde siyasallktan arndrl Max
Weberin sorumluluk ahlk diye bir ifadeyi ne srmesine yol at. Sanki
her tr etiin znde sorumluluk yatmyormu gibi! Her ne ise, etik salt
tutuma ilikin bir soru deildir; o ayn zamanda doru davran ve bu
nedenle kiinin yaptklarnn ve atladklarnn dourduu sonularn
sorumluluunu kabul etmesi anlamna gelir. nsanlarn Kantda (bu arada
yanl bir biimde) bulduklar ilke etii gerekte Almanyadaki siyasi
zayflk ve dayanma yokluunun ifadesinden baka bir ey deildi. Bu
zayflk ondokuzuncu yzyln yetkecilie yatkn Alman burjuva toplumunun
hastal haline dnt. Grnd kadaryla bu ayn zamanda laiklemesi
inanlarnn daha iddetli savunulmas ve sonunda ilke ve vicdan
konularnda katlamasyla beslenen Protestan dininin zayflamasyd da.
Sonuta esas olarak diyebilirim ki, her birimiz tamamz gereken
sorumluluu nnde sonunda kendimizde buluruz. A.g.y.: s. 369.
M. Heidegger, Brief ber den >Humanismus< , Wegmarken,
(Frankfurt am Main: Vittorio Klostermann, 1996): 313-364. / Letter
on Humanism, Basic Writings, expanded ed. by D. Farrell Krell (New
York: HarperCollins, Pubs., 1993): 217-265. rnein u ifade: Deerler
karsnda konuuyoruz diye insanlar insanln en yce niteliklerini
bylesine aalama creti gsteren bir felsefeden [eine Philosophie]
dehete kaplyorlar. Onlarn gznde deerleri yadsyan byle bir dncenin
[ein Denken] bir adm tede hereyin deersiz olduunu ilan etmesinden
daha mantkl bir ey olabilir mi? (346/249)...Insanlar her yerde
hmanizma, mantk, dnya, Tanrdan szedildiini duyarken bunlara bir
kartlktan [Gegensatz] szedildiini de duyarlar. Bu szcklerle
tanktrlar ve olumlayarak benimsemilerdir. Ama sylentiler
[Hrensagen] nedeniyle pek de kast olmakszn hemencecik sanarlar ki,
bir eyin karsnda konuulan ey otomatikman ilkinin olumsuzlamasdr ve
bu olumsuzlama ykclk anlam tar [im Sinne des Destruktiven].
(347/249-250) ... Deerlere kar dnmek [Das Denken gegen die Werte],
deer olarak anlalan hereyin --rnein, kltr, sanat, bilim, insan
onuru, dnya, Tanr gibi-- deersiz olduunu dnmek deildir. Burada
nemli olan, bir eyi bir deer olarak nitelendirmenin tam da o eyin
gerek deerini ortadan kaldrdna aymaktr...Bu nedenle deerlere kar
dnmek varlklarn deersiz ve bo eyler olduunu dnyaya ilan etmek demek
deildir. (349/251). Bireysel ve toplumsal ahlkla hi kafasn yormad
abucak ne srlen Heideggerin, tam tersine, tm opusunda etik
sorunlarla ilgilendiini Fred Dallmayr da yaknlarda kan bir almasnda
vurgulamad m? [bkz. The Other Heidegger (Ithaca: Cornell Univ.
Press,1993) Chap. 4: Heidegger on Ethics and Justice: 106-131,
zellikle 109, 130.] Dnrn Bat metafiziiyle zde tuttuu felsefe yannda
Bat-d dnce tarzlar da dnldnde bu tehis doru olmakla birlikte, ben
Heideggerin Varln --ki bu ne Tanr ne de kozmik bir plandr-- sessiz
arsn dinleyebilecei umuduyla dalp iinden pek de kamad dnce
patikalarna girildiinde, stlp sofraya srlen eski etik tabaklardan
kkten ayrlan yepyeni ve ablonsuz bir ethos zerine dnmenin olas
hatta belki de zorunlu olacan sanyorum. Pratie tandnda (rnein
bizzat Heideggerin kendinde) sapknlama eilimi sergilese de Zaten
yazgs yersiz-yurtsuzluk olan beerin srekli at u yeryznde imdiye dek
iman etii ykl sert bir eylem planna dnm hangi etik gsterilebilir
ki, sapknlama eilimi sergilememi olsun.
thos [geici] durdurak, barnlan yer demektir. Bu szck insann
iinde barnd ak blgenin addr. / thos [qoj] bedeutet Aufenthalt, Ort
des Wohnens. Das Wort nennt den offenen Bezirk, worin der Mensch
wohnt., Brief ber den >Humanismus< , Wegmarken: 354. / Letter
on Humanism, Basic Writings: 256. lgili Herakleitos Fragman
(Diels-Kranz tasnifinde No. 114): yledir: thos nthrpoi damon [qoj
nqrpwi damwn]. Hlderlin gibi ozanlarn yeryzndeki u kararsz,
[duraksar, geici] ikmetimiz [Brot und Weinn ikinci dizesi: in der
zaudernder Weile einiges Haltbare sei] derken kastettikleri de byle
bir ey olsa gerek. Gadamerin hakl deyiiyle, hakiki sanat yaptnn
nemi de, geici ikmetimiz srasndaki uup gider deneyimimizi bamsz ve
btncl bir alma/yaratnn [das Gebilde] kalc biimine dntryor
olmasndan. [bkz. Die Aktualitt des Schnen. Kunst als Spiel, Symbol
und Fest [1974], Gesammellte Werke, Band 8 [sthetik und Poetik, I:
Kunst als Aussage] (Tbingen J. C. B. Mohr, 1993): 142. / The
Relevance of the Beautiful, The Relevance of the Beautiful and
Other Essays: 53.].
lgintir, antik dnemleri idealize ettii dnlse bile, Heideggerin
en tartmal derslerinden birinde (1935 Yaz yaryl), Varlk ve Grn
(Sein und Schein) baln tayan ksmda yapt u saptama gnmzn ahlk/etik
sylemleriyle gemiin teki dnyalarna zg anlay ve sylemler arasndaki
nitel fark hakknda ok ey sylyor: Kadim Yunanllarn gznde hret
birinin edinip edinemeyecei bir ekleme deil, varln en yksek noktas
idi. Gnmzde ise hret oktandr nller geidi olmann stne kamadndan
olduka kuku gtrr bir mesele, gazete ve radyolarca tezghlanp uluorta
salan bir edinimdirbu da nerdeyse varln tam kart bir durum. [Ruhm
ist fr die Griechen nichts, was einer dazu bekommt oder nicht; er
ist die Weise des hchsten Seins. Fr die Heutigen ist Ruhm lngst nur
noch Berhmtheit und als solche eine hchst zweifelhafte Sache, ein
durch die Zeitung und den Rundfunk hin und her geworfener und
verteilter Erwerb, -- fast das Gegenteil von Sein], Einfhrung in
die Metaphysik (Tbingen: Max Niemeyer, 1953): 78, ayrca 100-101. /
An Introduction to Metaphysics, tr. Ralph Manheim (Garden City,
N.Y.: Anchor Books, 1961): 87, ayrca 111. Bu saptamay Marcel
Proustun u yazdklaryla da destekleyebiliriz: Bir araya gelip de
konuabilseydik eer, inanyorum ki teorilerimiz arasnda o kadar da
byk fark bulunmadn grrdk. Sen bir sanat almasnn yazarn yansttn
sylyorsun ve bu tamamiyle doru. Ama yazarn kendisi adalarna
sergilenen adamn tpks deil ki. (Rosny Ainye mektup, 14 Haziran,
1921, Correspondance de Marcel Proust, Tome XX (1921)den alnt, The
Times Literary Supplement, No. 4731 (Dec. 3, 1993): 4.)
Der Schein Heideggerin Einfhrung in die Metaphysikinde ana
anlamyla tartlmtr. Heidegger bu eserinde u ikircikli Schein szcnn
1. ma (als Glanz und Leuchten), 2. aydnla kma/grnrleme (als
Erscheinen) ve 3. [yanltc] grn (als bloen Schein) olmak zere,
kipine yer yer rneklerle dikkat ekerken, bo ve aldatc olmayan
Scheinn Varlkla, burdalaanla (Sein, Anwesende) ayn ey olduunu da
belirtiyor (Einfhrung in die Metaphysik: 76. / An Introduction to
Metaphysics: 84-5). Ayrca bkz.. T. W. Adorno, Critical Models:
Interventions and Catchwords, eviren Henry W. Pickfordun kitaptaki
On Subject and Object [Almanca zgn yaz iin bkz. Zu Subjekt und
Objekt, Stichworte: Kritische Modelle 2 (Frankfurt am Main:
Suhrkamp Verlag, 1969): 151-168)] yazsna ekledii notlar: 6, 12, 14
(ngilizceye eviride ss. 376-7). Kanta gre, eer dardaki bir nesneden
etkileniyorsak bunun temsil yetimiz zerindeki etkisi duyulanmdr
[die Empfindung]. Kritik der reinen Vernunft, A 20. Bu arada amzn
byk arkeolog ve prehistoryaclarndan V. Gordon Childen ok az bilinen
son kitabnda bu noktay ok yakndan ilgilendiren baz deerlendirmelere
de burada yer vermek gerek. Bir kere, Childe alg hatalarnn hem
yanlsamalar [illusions] hem de sanrlar [delusions] barndrdn, d
dnyann zihinde aslna uygun ve doru yeniden-retimi iin gereken duyu
verileri ve mesajlarn olumsuz etkilediini yazmaktadr. Bu arada,
yanlsamalar btn toplum yelerine ortak ve dolaysyla ortada, kamusal
iken, sanrlar gnmzde artan yoksunlama tehdidi altndaki kiisel alana
zgdrler. Gene de btn bu yanlsamalara vb. ramen, d dnya zihinde bir
lde de olsa doru yeniden-retiliyor ve temsil ediliyor olmasayd gemi
ya da ada hi bir toplum ayakta kalamazd. Bkz. Society and Knowledge
(London: George Allen & Unwin Ltd., 1956): 114, 108-9Gene
Adornoya sz verirsek, Kitsch denen olgunun (Adornonun da dikkat
ektii gibi, szcn rnein Franszca yerine Almancada bulunmas da ayrca
ilgintir) tohumlar imdilerde onu hor gren ve Adornonun kentsoylu
sanat dini [brgerlichen Kunstreligion] ciddi sanatn [serisen Kunst]
iinde oktan serpiliydi. Ciddi sanata zg sanatseverlik ise bu kez de
Gadamerin deyiiyle, ge kentsoylu kltr dininin [sptbrgerliche
Bildungsreligion] yalnzca bir cephesi. Kitsche kar bu tutum ise
aslnda belki de bir yenilginin hazmedilemeyii, bir aresizlik
gstergesi. Adorno Der Scheinn amzda bu denli yaygn ve geerake
oluunu temelde Tinin (der Geist) kltre (die Kultur) dnerek gcn
yitiriiyle ilikilendirmektedir. Etvlenmi kltr artk her kesim iin
mal retmektedir. (sthetische Theorie: 466-67. / Aesthetic Theory:
314-15.)
Gerekte de, illzyon tasn ya da tamasn bir ok toplumsal davran ve
edim bireyin iinde yaad toplumun basks altnda alkanlk olmu
(habitual) davranlara, eylemlere dnrler ve karlnda gelecek vg ve
yergiye kr, kendiliinden ve bilinsiz refleksler olarak ilerler. te
alkanlk haline gelmi bu trden tepkilerdir ki, kiinin toplumun
ethosunca belirlenen karakterini, dolaysyla ahlkn gsterirler. Bkz.
yukarda Spartallar hakknda Lukcsn deerlendirmesi ve kr. Childe,
Society and Knowledge: 98.
Yorumsamac gelenein ke talarndan biri olan bu saptama Gadamer
tarafndan yle konulur: Varlmz oluturan ey yarglarmz deil, esas
nyarglarmzdr. Biliyorum, bu kkrtc bir ifade; nk Fransz ve ngiliz
Aydnlanmasnca dilimizden srlm bulunan nyarglarn olumlu da
olabilecei fikrini hakk olan yerine geri koymak niyetim. nyarg
kavramnn balarda gnmzde ona verdiimiz anlam tamad gsterilebilir.
nyarglar ille de hakikati arptmaya dnk, haksz ya da yanl
deillerdirOnlar dnyaya aklmzn yanllklardr; nyarglar onlar yoluyla
bir eyleri yaadmz, karlatmz eylerin de bize bir eyler sylemesinin
koullardrlar yalnzca. [da nicht so sehr unsere Urteile als unsere
Vorurteile unser Sein ausmachen. Das ist eine provokatorische
Formulierung, sofern ich damit einen Begriff des Vorurteils, der
durch die franzsische und englische Aufklrung aus dem
Sprachgebrauch verdrngt worden ist, wieder in sein Recht einsetze.
Es lt sich nmlich zeigen, da der Begriff des Vorurteils ursprnglich
durchaus nicht den Sinn allein hat, den wir damit verbinden.
Vorurteile sind nicht notwendig unberechtigt und irrig, so da sie
die Wahrheit verstellen. In Wharheit liegt es in der
geschichtlichkeit unseres Existenz, da die Vorurteile im wrtlichen
Sinne des Wortes die vorgngige Gerichtetheit all unseres
Erfahren-Knnens ausmachen. Sie sind voreingenommenheiten unserer
Weltoffentheit, die gerade zu Bedingungen dafr sind, da wir etwas
erfahren, da uns das, was uns begegnet, etwas sagt.]. Die
Universalitt des hermeneutischen Problems [1966], Kleine Schriften,
I: Philosophie, Hermeneutik (Tbingen: J. C. B. Mohr, 1967): 106. /
The Universality of the Hermeneutical Problem, Philosophical
Hermeneutics, tr. by David E. Linge (Berkeley: Univ. of California
Press, 1977): 9.
sthetische Theorie: 39-40. / Aesthetic Theory: 21.
Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno, Dialektik der Aufklrung:
Philosophische Fragmente (Frankfurt am Main: Fischer Taschenbuch
Verlag, 1971 [1944]): Kulturindustrie. Aufklrung als Massenbetrug,
108-150. / Dialectic of Enlightenment, tr. by John Cumming (New
York: The Seabury Press, 1972): zellikle The Culture Industry:
Enlighte