Top Banner
Kıymetli okuyucularımız, Tebessüm Dergimizle Tekrar beraberiz ‘’Bir tebessümün de mi yok!’’ serlev- hası ile çıkmıştık yola. ‘’Tebessüm’’ yürüyüşümüz dergimi- zin ikinci sayısında devam ediyor. Gürpınar Kuran Kursumuzdan yayılan sevgi ve muhabbet haleleri hem ülke- mizde hem de yurtdışında hizmet eden kardeşlerimiz tarafından makes buldu. Olumlu intibalar aldık. Azerbaycandan Kazakistana, Gürcistandan Kırıma, Rusya- dan Afrikaya kadar sınırları olmayan bir dünyada bir küçük kıvılcım mesabesin- deki ‘’Tebessüm’’ ümüz yankı buldu. Biz tebessüm dedik. Tebessüm ede- lim dedik. Hizmetimizde herkese bir sadaka-i ca- riye olsun diye tebessüm edelim dedik. Güler yüzün, tatlı sözün halledemeye- ceği bir sorun yoktur düsturuna inandık. Gür Pınarımızdan gül devşirdik hiz- met yüklü heybemize. Ülkeler geçtik, ülkelerden gelen kardeş- lerimizi misafir ettik gönül köşkümüze. Biz. ‘‘Dert sahibi olunursa engeller aşılır’’, ‘‘Bir insana değer verir ve ona yatırım yaparsanız o insan sizindir.’’ düsturuna inandık. Bu sayımızda en temel değerimiz ve kursumuzun da var olmasının altında yatan yegane gaye ‘’Kuran Eğitimi’’ni kapak konusu yaptık. Tabii bu çerçeve- de Kuran ikliminde yaşamanın ve Kuran ile hayatımızı düzenlemenin önemine değindik. Yaz kursumuza iştirak eden öğ- rencilerimize ‘’nasıl daha çok verimli oluruz’’un derdinde olduk. Gençliğin derin bir ahlaki bunalıma düştüğü çağımızda bir genç kızımızın elinden tutmayı kendimize görev bildik. Ve yaz kursumuzda kısa ama muhtevası geniş programlarla eğitim verdik. Ayrıca, kursumuzda düzenlenen gı- da ve el işi kermesine büyük ilgi vardı. Dergimizin iç sayfalarında ayrıntılarını okuyacağınız bu geleneksel faaliyeti- miz güzel buluşmalara, kaynaşmalara ve tanışmalara vesile oldu. Hem öğren- cilerimiz hem de dışarıdan iştirak eden hanımların ortak buluşma noktası oldu Gür-Der’in tertib ettiği kermes. Birbirinden güzel yazılarla tekrar karşınıza çıkıyoruz. Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin ‘’Kuran Ehli olmak’’ yazısı gönüllerimizde kuran sev- dasının tekrar filizlenmesine vesile ola- cak. İnanıyoruz ki, ‘’Tebessüm’’ dergimiz her birimizin yüzünde sadaka mahiyetli tebessümlerimizin minhacı olacak. Her tebessüm edişimizde ‘’Tebessüm’’ der- gimiz aklımıza gelecek. Bir gönül kazanmak için, İnsana değer vermek için ve gönüller fethetmek için Her yüzde, her an tebessüm olsun istiyoruz. Tebessümünüz eksik olmasın. Tekrar yeni sayımızda buluşmak ümi- diyle... Şefika Kaya Meriç
32

Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Sep 07, 2019

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Kıymetli okuyucularımız,

Tebessüm Dergimizle Tekrar beraberiz

‘’Bir tebessümün de mi yok!’’ serlev-hası ile çıkmıştık yola.

‘’Tebessüm’’ yürüyüşümüz dergimi-zin ikinci sayısında devam ediyor.

Gürpınar Kuran Kursumuzdan yayılan sevgi ve muhabbet haleleri hem ülke-mizde hem de yurtdışında hizmet eden kardeşlerimiz tarafından makes buldu. Olumlu intibalar aldık. Azerbaycandan Kazakistana, Gürcistandan Kırıma, Rusya-dan Afrikaya kadar sınırları olmayan bir dünyada bir küçük kıvılcım mesabesin-deki ‘’Tebessüm’’ ümüz yankı buldu.

Biz tebessüm dedik. Tebessüm ede-lim dedik.

Hizmetimizde herkese bir sadaka-i ca-riye olsun diye tebessüm edelim dedik.

Güler yüzün, tatlı sözün halledemeye-ceği bir sorun yoktur düsturuna inandık.

Gür Pınarımızdan gül devşirdik hiz-met yüklü heybemize.

Ülkeler geçtik, ülkelerden gelen kardeş-lerimizi misafir ettik gönül köşkümüze.

Biz. ‘‘Dert sahibi olunursa engeller aşılır’’, ‘‘Bir insana değer verir ve ona yatırım yaparsanız o insan sizindir.’’ düsturuna inandık.

Bu sayımızda en temel değerimiz ve kursumuzun da var olmasının altında yatan yegane gaye ‘’Kuran Eğitimi’’ni kapak konusu yaptık. Tabii bu çerçeve-de Kuran ikliminde yaşamanın ve Kuran ile hayatımızı düzenlemenin önemine değindik.

Yaz kursumuza iştirak eden öğ-rencilerimize ‘’nasıl daha çok verimli oluruz’’un derdinde olduk.

Gençliğin derin bir ahlaki bunalıma düştüğü çağımızda bir genç kızımızın elinden tutmayı kendimize görev bildik. Ve yaz kursumuzda kısa ama muhtevası geniş programlarla eğitim verdik.

Ayrıca, kursumuzda düzenlenen gı-da ve el işi kermesine büyük ilgi vardı. Dergimizin iç sayfalarında ayrıntılarını okuyacağınız bu geleneksel faaliyeti-miz güzel buluşmalara, kaynaşmalara ve tanışmalara vesile oldu. Hem öğren-cilerimiz hem de dışarıdan iştirak eden hanımların ortak buluşma noktası oldu Gür-Der’in tertib ettiği kermes.

Birbirinden güzel yazılarla tekrar karşınıza çıkıyoruz. Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin ‘’Kuran Ehli olmak’’ yazısı gönüllerimizde kuran sev-dasının tekrar filizlenmesine vesile ola-cak. İnanıyoruz ki, ‘’Tebessüm’’ dergimiz her birimizin yüzünde sadaka mahiyetli tebessümlerimizin minhacı olacak. Her tebessüm edişimizde ‘’Tebessüm’’ der-gimiz aklımıza gelecek.

Bir gönül kazanmak için,İnsana değer vermek içinve gönüller fethetmek içinHer yüzde, her an tebessüm olsun

istiyoruz.Tebessümünüz eksik olmasın.Tekrar yeni sayımızda buluşmak ümi-

diyle...

Şefika Kaya Meriç

Page 2: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

SAHİBİ: GÜR-DER adına sahibi Adnan Saraçoğlu

Yazı İşleri Müdürü:Salih Zeki Meriç

YAYIN KURULU: Şefika Kaya Meriç, Hilal Küçük, Tuba Doğramacı, Rabia Yelimlibağ, Bilge Türkmen, Dilek Ekinci, Kübra Topal, Feyza Yazar

Grafik-Mizanpaj: Altınolukgrafik / Bilal İlkay Baskı, Cilt: Erkam Matbaası Tel:(0212) 671 07 00Organize Sanayi Bölgesi, Turgut Özal Caddesi No: 117/2-A-D İkitelli/İstanbulTel: (0212) 671 07 00 • Faks: (0212) 671 07 17 Posta Çeki: Altınoluk 1653101

İrtibat Adresimiz: Dereağzı Mah. Halaskargazi Cad. Gürpınar Kız Kur’an Kursu Gürpınar-Beylikdüzü/İSTANBUL Tel: 0 212 855 83 16

GŸrpınar Yaz Kur«an Kursu

4

Zeykep Nalbant

GŸrpınar Denilince

3

Ayşe Erbalcı

Hasbihal

8

GŸrpınarDenilince

6

Şefika Kaya Meriç

Kur«a-ı KerimiGŸzel Okuma Hassasiyeti

10

Ahmet Ziylan

Ršportaj

12

20Ayşe Pehlivan

Farklı A�ılardan Kur«an Kursları

22 Hilal Küçük

Kur«an-ı Tanımak

24Rabia Yelimlibağ

Sadrımın NuruEn Değerlim

26 Neslihan Nur Türk

Nasıl Yanılsın?

27Hatice Şahin

TebessŸm Niye Sadakadır?

28Semre EserFatma Zehra Esen

Kur«an-ı Kerim...

29 Fatma Akkoyun

114 Kutlu Mektup

30Dilek Derya Ekinci

Hayat Kuran«da Başlar

31 Sıdıka Eren

Bekle Beni Dost

32Fatma Zehra Esen Selçuk Esen

‚ağ A�an Sevda

Osman Nûri Topbaş

Kur«‰n Ehli Olmak

16

Page 3: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım�

Zeynep Nalbant

Gürpınar’danDamlalar ORUÇLU MUSUNUZ,

DEĞİL MİSİNİZ? Senusi Hazretleri, Allah korkusunun faz-

lalığı kendisinin devamlı Allah tarafından gö-zetilme şuuru ve tefekkür halinde olmak gibi sebeplerden dünyada sanki hapiste gibiydi. O günlerini bir gün oruçlu bir gün oruçsuz geçi-rirdi. Kendisini bir şey verilince yer, verilmezse talep etmezdi. Oruçlu olduğu bazı günlerde,

-Oruçlu musunuz yoksa değil misiniz? Di-ye sorulunca;

-Ne oruçluyum ne de değilim derdi. Oruca niyetli olduğu için “oruçlu. değilim”

diyemezdi. Ama kendini hakiki oruç tutan-lardan oruç ıbadetinin hakkını verenlerden saymadığı için “oruçluyum” da diyemezdi, soranlar böyle söylemesindeki inceliği anla-mayıp:

-Oruçlu olup olmadığınızı bilmiyor musu-nuz? diyenlere cevap vermez sadece tebes-süm ederdi.

SARAYA DAVETSultan Abdülmecid, adından hep övgüy-

le ve saygıyla söz edilen Mesnevihan Hüsam Efendi ile tanışmak ister; fakat Hüsam Efendi kabul etmez; bütün davetleri geri çevirir. Ara-dan zaman geçer, günün birinde Beşiktaş ta-raflarına yolu düşen Hüsam Efendi’yi padişahın bu iş için görevlendirdiği biri yol üzerinde dur-durur ve şu dörtlüğü okur: Efendimiz bizi gön-derdi, çok selam ediyor, “Görüşmek istiyorum, kendi istemez mi?” diyor. Uzun değil ki saray, işte dört adımlık yer; Hemen dönün gidelim, hiç düşünmeyin bu sefer! Hüsam Efendi, bu kâ-fiyeli davete yine aynı usul ile cevap verir: Ben ellibeş senedir teptiğim yegâne yolun, Henüz sonundan uzakken, tükendi gitti ömür; Tutup bir de geri döndüm mü, yandığım gündür!

NECİP FAZIL VE GEÇMİŞİBir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış... Çıkıp her zamanki gibi Allah ve din kavramı hakkında konuşmuş... Konuş-

ması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Profesör, Necip Fazıl’a ‘Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz... Yazdığınız şiirler hala ezberimdedir... bu ne demek oluyor? ‘ Necip Fazıl’ın cevabı meleklere parmak ısırtacak bir cevap olur ‘Benin geç-mişim bir çöplüktür ve çöplükleri sadece köpekler kurcalar.’

“Recep Allah’ın ayı, Şâban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır. Hadis-i Şerif

Abdullah bin Ömer -radıyallâhu an-humâ- pek mânidar bir şekilde der ki: “Na-

maz kılmaktan yay gibi olsanız, oruç tutmak-tan da çivi gibi kalsanız, haramları terk etmedikçe Allah ibadetlerinizi kabul etmez.”

İstediklerini söyleyenlerin, istemediklerini duymaya alışkın olmaları gerekir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan

İstediklerini söyleyenlerin, istemediklerini duymaya alışkın

olmaları gerekir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Page 4: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Bu ifadeler bir tatil yeri, bir yazlık ya da bir tatil kampanyası için değil elbette.

İstanbul’un stresinden uzak bir semt-te; Gürpınarda faaliyet gösteren Kız Ku-ran Kursumuz’da yaz kursuna katılan öğrencilerimize sağlanan tatil keyfinde bir kurs programından bahsediyoruz.

Bu yaz tecrübeli öğretmen kadro-muz ve rehber hocalarımız ile dolu do-lu bir program yaptık.

Kursumuza gelen öğrencilerimiz-le bu yaz tatili çok neşeli, eğlenceli ve faydalı geçti.

İki dönemden oluşturduk yaz prog-ramımızı. Beşer haftalık kısa, öz ama içeriği zengin prgramlarla dolu iki dö-nem.

Neler mi yaptık?Kısa ve sıkılmadan iştirak edebile-

cekleri dersler;Kuran-ı KerimİbadetSiyerİtikadAhlak Dersive Peygamberler Tarihi.Bu derslerimizin yanında öğrenci-

lerimizin kişisel becerilerinin gelişimi için birbirinden güzel programlar ha-zırladık.

Ahşap boyama / Kurdela işiMusiki / EdebiyatSahabe hayatları Karakalem çalışmaları ve Tiyatro. Ayrıca öğrencilerimizin sağıklı bir

yaşam sürdürebilmeleri için sportif ak-tiviteler, sosyal faaliyetler.

21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için ayrı ayrı ikiyüzü aşkın öğrencimiz iştirak etti.

Öğrencilerimizle, Öğretmenlerimiz-le, velilelirimle personelimizle ve idare-mizle bir gönül birlikteliği içerisinde ha-fızalarda hep iyi ve örnek davranışlarla hatırlanacak hoş bir sada bıraktığımıza inanıyoruz.

Umuyoruz ki, bu yaz kursuna iştirak eden her bir öğrencimiz sevgi heybesi-ne bir gül katarak ayrıldı buradan.

Gürpınar’ın serinliğini, savrulan gö-nüllere taşımak için.

Umutsuz bakışlara umut olmak için.

Gönül sermayesine bir demet mu-habbetle ayrıldı buradan.

Yeni yazlarda, yeni yüzlerle ve yep yeni yüreklerle buluşmak için gönül sermayelerine muhabbet damlaları katarak ayrıldılar buradan.

G†RPINAR KIZ KURAN KURSU YAZ KURSUMUZDA NELER YAPIYORUZ?‘’Çok güzel bir yaz tatiline ne dersiniz?Şehrin gürültüsünden uzak. Nezih bir ortamda.Güleryüzlü insanlarla. Ve unutulmaz dostluklar için...’’

Page 5: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Grafiklerle Gürpınar Kız Kur’an Kursu

Page 6: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım�

Gürpınar Denilince; Allah’a doğru giden bir köprü, beni

selamete ulaştıracak, Allah’a yaklaş-tıracak, Peygambere dost eyleyecek bir vesile geliyor aklıma. Gürpınar Kız Kur’an Kursuna geldim çünkü; Çok iyi bir okulda okuyabiliriz, diplomamız çok işe yarayabilir tamam ama benim ahiret diplomasına ihtiyacım var. Her zaman dünya için değil, ahiret için de çalışmaya geldim, ahirette meyvesini verecek ağa-cımın fidanını dikmeye geldim.

Emine Alanbay

Gürpınar Denilince; Aklıma Kur’an ve Edep geliyor.Gürpınar Kız Kur’an Kursuna gel-

dim çünkü; Kur’an’ı öğrenmeye gel-dim. Allah’a layık kul olmak için gel-dim. Allah razı olsun burada öğretiyor-lar. Aynur Kaya

Gürpınar Denilince; Her köşesinden sevgi, muhabbet

taşan ilahi bir yuva. Gürpınar Kız Kur’an Kursuna geldim çünkü; Alllah’ın kela-mını öğrenmek ve hayatıma yön vere-cek bilgiler elde etmek istiyorum.

Kübranur Yılmaz

Gürpınar Denilince; Bu mekan tavsiyelerin ötesinde gelip yaşanılması gereken özel bir yer.

Topluluktaki rahmete önem veriliyor. Mü’minlerin birbirine olan bağları böy-le topluluklarda gelişiyor.Gerçek hayata atılmadan önce burada hayat dersleri almak ayrı bir güzel..

Gürpınar Kız Kur’an Kursuna geldim çünkü; Gerçekten dini bir eği-time ihtiyacım vardı. Burada sadece ders yapılmıyor, öğretmenlerle olan diyalogumuz en önemlisi bizi anlamaları gerçekten buranın güzelliğini ortaya koyuyor. İyi ki gelmişim. Buraya tek geldim, bir dahaki gelişimde yanımda bir topluluk getireceğim ki benim buradan aldığım tadı tatsınlar.

Gürpınar Denilince

Page 7: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım�

Gürpınar Denilince; Aklıma Allah inancını ruhuyla benimsemiş, dini sorumlulukları kanına

işlemiş, insanlıkları ve sevgilerini her yönden belli eden güzel, nazik ve akıllı hocalarla dolu, sorumluluk sahibi öğrencilerin bulunduğu bir ev geliyor. Dayanışma geliyor. Yardımlaşma geliyor. En içten duygularımızı dualarla birleştirdiğimiz,Allah aşkını hissettiğimiz bir yer geliyor.

Gürpınar Kız Kur’an Kursuna geldim çünkü; Allah ve Peygamber aşkını yaşamak, kardeşlerimi yakından tanımak için canıma bir sevgi daha katmak için geliyorum. En başta Allah rızası için geliyorum.

Merve Hilal Akyürek

Gürpınar Denilince; Aklıma gelen ilk şey sıcacık bir

yuvada birbirini tanımayan bir çok insanın nasıl bir arada ve kenet-lenmiş bir şekilde yaşadığı. Müthiş bir şey bu.

Gürpınar Kız Kur’an Kursuna geldim çünkü; Kuzenlerim ge-çen sene buraya geldiler ve çok beğendiler. Ben de kendimi din adına geliştirmek için buraya gel-dim.

Merve Seğmen

Gürpınar Denilince; Aklıma sıcak bir ortam, her

yerde tebessümün olduğu bir yer geliyor. Başta istemeyerek geldim, Allah izin verirse lise bitince 1 yıl okumak için geleceğim inşallah. Gürpınar Kız Kur’an Kursuna gel-dim çünkü;babam istedi,onu kır-mamak için geldim.Fakat şimdi kendi isteğimle kalıyorum.

Ayşe Zeynep Kaplan

Gürpınar Denilince; Dostluk,paylaşma, sevgi ve mutlu

yorgunluklar geliyor aklıma.. İlahiler, hocaların, ablaların sevecen davra-nışları geliyor aklıma. Bize çok şefkat-le davranıyorlar. İlk geldiğimde şika-yet ediyordum birkaç şeyden, fakat düşününce şikayet edilecek bir şey olmadığını anladım.

Gürpınar Kız Kur’an Kursuna gel-dim çünkü; Gelmeden önce tereddüt ediyordum ama şimdi iyi ki gelmişim diyorum.Bilmediğim o kadar çok şey varmış ki,onları öğrenmek müthiş bir duygu...

Halime Ağaçlı

Gürpınar Denilince; İman yolu üzerinde kenetlenmiş

dostluklar geliyor aklıma. Her doğan güneşle kalplerimizde ışıldayan sıcak tebessümler, öğrenmeye aç talebe-lerin ışıltılı bakışları geliyor aklıma. Gürpınar Kız Kur’an Kursuna geldim çünkü; Allah’ın Rahmetine,dini bilgi-lere ihtiyacımız var. Henüz açmamış tomurcuk dallarımızı Gürpınar’ın su-larıyla büyütmeli, insanların insanlığı unuttuğu bu dünyada kulluğumuzu hatırlamalıyız. Allah’ın nuruyla nur-lanmak, Peygamberimizin şefaatine nail olabilmek için bu ilim pınarına geldik. Elif Geyik

Page 8: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım

Ayşe Erbalcı

İnsanoğlunun zamanda yolculuğu devam ediyor. Hem de dur durak bilmeden koşuyoruz. Yolculuk nereye? Ömür denen takvim yaprakları birer birer eksiliyor hayatımızdan. Çeşitli vesi-lelerle bir an ara verip geçmişe baktığımızda dostlarımızla bir hasbihal ettiğimizde, hayatın geçmişe ait izlerine murakabe etmek fırsatı do-ğuyor insana. İşte bu duygu ve düşüncelerle kaleme alıyorum bu yazıyı.

Hatıralar vardır acı tatlı. Hatırlanan dostlar vardır, güzellikler vardır. Bazen bir fotoğraf kare-si insanı farklı düşüncelere, duygulara götürür. İşte o anı yaşamak ve bir resimle tespit etmek kalıcı bir belge sunar insana. Yada bir yolculukta, gemide, uçakta aşina bir yüz ile karşılaşır, ‘’sizi bir yerden tanıyorum ama.. çıkaramadım…’’ diye başlarız söze. Bir yolculuk, tarih şeridi üze-rinde bir birliktelik. Bizim için olduğu kadar kar-şımızdakinin hayatında da önemli izler bırakan bir zaman dilimi. Demek ki boşa geçmemiş za-man. Hatırlanmak ve sevgi ile yad edilmek çok güzel. Yaşam sona erdiğinde rahmetle anılmak da güzel.

Gürpınar Kur’an kursundaki vazifemiz esna-sında pek çok öğrencimiz oldu. Çeşitli etkinlik-lerde onların anneleriyle, velileriyle de tanıştık. Bir lahza durup düşünürken pek çok hatıralar canlandı hafızamda. Kur’an-ı Kerim’i doğru oku-mak için başlayan eğitim sürecini hafız olarak tamamlayan öğrencilerimiz oldu. Hafızlık me-rasimleri tertip edildi onlar için. Taç giydirerek uğurladık. Kursa geldiği gün, belki ailesini ikna ederek geri kurstan alınırım düşüncesiyle, tüm günü ağlamakla geçiren, ama ayrılıp giderken kursu ve arkadaşlarının özlemi içerisinde da-ha fazla göz yaşı döken öğrencilerimiz oldu. Türkiye’mizin değişik illerinden gelenlerin yanı sıra, ailesi yurt dışında yaşayan, yada yabancı ülkeden gelen talebelerimiz vardı. Hep birlik-te kutladık Mevlit Kandilini, Miraç Kandilini,… Ellerimiz birlikte semaya yöneldi. Dualarımız , yüreğinin sesiyle masum çocuklarımızın duala-rıyla Rabbimize ulaştı. Bizimle birlikte onları bize emanet eden velilerinin de dualarını hep hisset-tik . Mezun olup giden öğrencilerimizin tekrar ziyaretlerinde kurumumuzda geçen günleri hep güzelliklerle yad ettiklerini öğrendik. Me-

Hasbihal

Page 9: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

zuniyetten sonra da gittikleri yerlerde eğitim gönüllüleri olarak aşkla, şevkle bilgilerini di-ğerleri ile paylaştıklarını duyduk, mutlu olduk. Kursumuzda pek çok toplantı. Seminer, pi-yes organize edildi. Mevlana, İbrahim Ethem, Ömer bin Abdülaziz, İmam-ı Azam, Rabia-tül Adeviye gibi (k.s.) büyüklerimizin hayatları ibretle temsil edildi. Gençlerimiz onların ör-nek şahsiyetlerinden ve maneviyatlarından istifade ettiler. Duyguları duygularımıza ka-rıştı. Öğrencilerimizin velileri de bu piyesleri izleme fırsatı buldu. Göz yaşları ve dualarımız birlikte çağladı. Doğruyu anlatmak kadar, doğru örnek olmak da önemliydi. Üsve-i Ha-sene, en güzel örnek Peygamber Efendimizin hayatını işledik derslerimizde. Sakal-ı Şerifi ile şereflendik mescidimizde. Dinimizin emir ve yasaklarını öğrendik fıkıh ve akaid derslerimiz-de. Kerim kitabımızın meal ve tefsiriyle anlam kazandı hayatımız. Vahyin ışığında bir hayat inşa edilmesi için gayret gösterdik. Olmazsa olmazları vurguladık; insan, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı. Farkı fark etmeli fark ettiğini de fark ettirmeli bazen düsturu ile ha-reket ettik Bunlar yaşanırken, öğrencilerimi-zin genç yaşta olmalarının ruh hali ile kurallara teslimiyette bazen gecikmelerine göz yumduk. Bu mekanda yaşamakla birlikte aile ortamından ayrı kalmanın özlemini duymak, uykuların en tatlı olduğu gençlik döneminde daha fazla uyuyabil-me talebiyle yakınmalarını, nöbetteki sorumluluk idraki içinde olmakla birlikte kaytarmalarını, hafta sonu kursa dönüşlerinde birkaç saat gecikmele-ri kazanç saymalarını, hafif bir rahatsızlığı bahane ederek derslere girmek istememelerini de yıllar son-ra hatırlandığında tebessüm ettirecek anılar zengin-liği olarak gördük.

Bireyi eğitim sürecine almak, gelişimlerini etkileye-cek programları hazırlamak, hazırlanan programları en verimli şekilde uygulamak, bir diğeri için iyi olanı istemek ve birlikte hareket edilen bir ortamda rol ve sorumlu-luk vermek, acaba daha fazla neler yapabilirim sorusunu kendimize sorarak, inşallah daha iyisi temennisiyle geçen zamanı değerlendirmek… hatırımda kalanlar dünden bu güne uzayan bir yolculugun benim dünyamdaki yansıma-larından bir bölüm tam bir hasbihal .

Varlığımız yerindeyken sıhhatimiz elimizden alınma-mışken koşturabiliyorken ve henüz zamanımız varken gayret etmeli dostlar Bir düşünür diyor ki: Ömür dediğin üç gündür. Dün geldi, geçti. Yarın meçhul. O halde ömür bir gündür.

Şu dünya adlı gül bahçesinden sana getirebileceğimiz kaç gülümüzün olduğunun hesabını yapanlardan eyle bizi. Ya Rab!

Eylül-Ekim-Kasım�

Hatıralar vardır acı tatlı. Hatırlanan dostlar vardır, güzellikler vardır. Bazen bir fotoğraf karesi insanı farklı düşüncelere, duygulara götürür. İşte o anı yaşamak ve bir resimle tespit etmek kalıcı bir belge sunar insana. Yada bir yolculukta, gemide, uçakta aşina bir yüz ile karşılaşır, ‘’sizi bir yerden tanıyorum ama.. çıkaramadım…’’ diye başlarız söze. Bir yolculuk, tarih şeridi üzerinde bir birliktelik. Bizim için olduğu kadar karşımızdakinin hayatında da önemli izler bırakan bir zaman dilimi. Demek ki boşa geçmemiş zaman. Hatırlanmak ve sevgi ile yad edilmek çok güzel. Yaşam sona erdiğinde rahmetle anılmak da güzel.

Page 10: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım

İnsan ruhu, güzel olandan, ahenkten, içinde derin-liği olan sesten ve musikiden lezzet alıyor. Kainatın yaratılışındaki ilahi tertip ve düzen de ona ve onu

yaratana hayran bırakıyor. Ruhun temiz kalması da ayrı bir çaba istiyor.

İslamın hayat düsturunu insanlığa en güzel şekil-de ifade eden Kuran-ı Kerim, muhtevası itibariyle in-sanlığa kurtuluş reçetesi sunmaktadır. Kuran-ı Kerim, Efendimizin yirmi üç yıllık nebevi hayatında ‘’İslam İnsanı’nın yetişmesi için ayet ayet, sure sure inerek eşi benzeri olmayan bir ‘’asr-ı saadet insan modeli’’ oluşturmuştur.

Kuranın ana hatlarıyla ve mana itibariyle anla-şılması ve hayata tatbik edilmesi İslamın bizlerden istediği en birinci husustur. Bunun için müslüman, Kuranı, onu izah eden diğer İslami İlimlerle anlama gayretinde olmalıdır.

Kuran okurken onun muhtevasına en büyük derin-liği katan şey, onu okuyanın niyeti ve ihlasıdır. Bu, ses güzelliğinin bütünüyle önemsiz ve nağmenin de ge-reksiz olduğu manasına gelmez. Güzel bir ses ve hoş bir nağme halis niyete daha bir derinlik katar, mana ve muhtevanın enginliğini ortaya koyar.

Muhtelif hadis kitaplarında, Peygamber Efendimi-zin (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: “Kur’an-ı Kerim’i sesinizle güzelleştirin.” ya da Sesinizi Kur’an okuyarak güzelleştirin.” şeklinde de ifade ediliyor. As-lında her iki ifade de olabilir. Çünkü, Kur’an’ın kendine göre bir güzelliği vardır ve güzel bir sesle, üslubuna uygun olarak okuma o güzelliği ortaya çıkarma adına bir vesiledir.

Kur’an okuma hususunda tahkik, tedvir ve hadr

olmak üzere üç usulden bahsedilir: Açık açık, tâne tâ-ne, harfleri ve kelimeleri birbirinden ayırarak, Arapça bilen birinin okunan kısmın ma’nasını zihninde takip edebileceği şekilde, aşr-ı şeriflerde olduğu gibi oku-mak; tahkik. Namazlar ve mukabelelerdeki gibi biraz daha hareketli ama orta süratte okumak; tedvir. Daha da hareketli ve çabuk okumak ise hadr’dır.

Bu usullerden hangisiyle olursa olsun, mevcut gü-zelliğini ortaya koyacak şekilde, kendi musikisiyle ve ölçülü olarak seslendirme, Kur’an’ı başkalarına sev-dirme, onların vicdanında Allah kelamına karşı saygı uyandırma açısından önemlidir. Bu manada Kur’an’ı sesle güzelleştirme aslında onun kendi güzelliğini ortaya koymak demektir.

Kuranın kendi güzelliği O’nun hem mana olarak hem de lafzi olarak mucize olmasından ileri gelmek-tedir. Kuranın lafzi olarak mucize olduğunu şu ayet-lerden anlamaktayız:

‘’De ki:’Andolsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansa-lar, yine onun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka olup yardım etseler de bunu yapamazlar.” (el-İsrâ, 17/88).

“Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Öyley-se siz de onun benzeri on uydurulmuş sure getirin; eğer doğru iseniz Allah’tan başka, çağırabildikle-rinizi de (yardıma) çağırın (da bunu yapın)!” (Hûd, l l/13)

“Yoksa ‘onu uydurdu’ mu diyorlar? Deki: “Eğer doğru iseniz haydi onun benzeri bir sure getirin ve Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın!” (Yûnus 10/38)

Güzel Okuma Hassasiyeti

Şefika Kaya Meriç[email protected]

Kur’an-ı Kerimi

10

Page 11: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım

Kuran’ın lafzi güzelliği ve O’nu okumanın estetik lüzumuna baktığımız zaman onun hakkını vererek okumanın en başta gelen vazifelerimizden birisi ol-duğunu görüyoruz.

Peki Kuran okurken hakkını vermek nasıl olur?Bu sorunun cevabına Peygamber efendimizin ha-

yatından bazı örnekler vermeye çalışalım: Hz. Peygamber (s.a) bir gece Âişe validemizi bek-

liyordu. Fakat Hz. Âişe geç geldiler. Rasûlullah Hz. Âişe’ye ‘Seni geciktiren nedir?’ diye sorunca, Hz. Âişe ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Ben bir kişinin okuyuşunu dinli-yordum ki, ondan daha güzelini işitmedim’. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) kalktı, gidip o kişiyi uzun uzun dinledi ve sonra dönüp gelerek şöyle dedi:

‘’Bu okuyan kişi Ebû Huzeyfe’nin âzâdlısı Sâlim’dir. Ümmetimden Sâlim gibilerini çıkaran Allah’a ham-dederim.’’ buyurdu. ( İmam Ahmed, Nesâî, Tirmizî, İbn Mâce)

Yine Hz. Peygamber (s.a.v.), bir gece beraberin-de Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer olduğu halde Abdul-lah b. Mes’ud’u dinledi. Abdullah b. Mes’ud’u dinlerken uzun uzun durup beklediler. Sonra Rasûlullah (s.a) şöy-le buyurdu:

Kim Kur’an’ı indiği gibi taze bir şekilde okumak istiyorsa İbn Ümmi Abd’in kıraatiyle okusun. (Müslim ve Buharî)

Hz. Peygamber (s.a) bir defasında İbn Mes’ud’a şöyle demiştir

-Bana Kur’ân oku.-Ey Allah’ın Rasûlü! Ben mi sana

Kur’ân okuyacağım? Halbuki Kur’ân sana inmiştir?

-Ben, Kur’an’ı başkasından din-lemeyi severim. Bunun üzerine İbn Mes’ud Kur’ân okudu, Rasûlullah’m gözlerinden yaşlar akmaya başladı. (Müslim ve Buharî)

Hz. Peygamber (s.a) bir ara Ebû Musa el- Eş’arî’yi din-ledikten sonra şöyle buyurmuştur: ‘Sana Âl-i Davud’un mizmarlarından verilmiş...’ (Nesâî,) Rasûlullah’ın bu sita-yişini işiten Ebû Musa dedi ki: ‘Ey Allah’ın Rasülü! Eğer senin dinlediğini bilseydim daha güzel okurdum’.

Hz. Ömer, Ebû Musa el-Eş’arî’ye ‘Rabbimizi bize hatırlat’ der, bunun üzerine Ebû Musa, Hz. Ömer’in nezdinde Kur’ân okur. O kadar uzun okur ki, nerede ise, namazın vakti geçer. Bunun üzerine ashâbdan birisi ‘Ey emîrel mü’minîn! Namaz, namaz’ diye hatır-latır. Hz. Ömer’de ‘Acaba biz namazda değil miyiz?’ diye karşılık vererek Allah Teâlâ’nın şu ayetine işâret eder: Muhakkak ki, Allah’ı zikretmek daha büyüktür. (Ankebût/45)

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:Allah Kitabı’ndan tek bir ayeti cân-ü gönülden

dinleyen kimse için, o ayet kıyâmet gününde bir nur oluverir.

Günümüzde özellikle camiilerde, mescitlerde ve insanların toplu olarak iştirak ettiği organizasyonlar-da Kuran okuyan insanların, hocaların okuyuşlarına ayrıca önem göstermesi gerekiyor. Kuran’ın Allah ke-lamı olmasına yaraşır bir şekilde okunması dinleyiciler üzerinde farklı bir tesir oluşturacaktır.

Ülkemizde binlerce camii ve bu camiilerde görev yapan imamlar ve müezzinler var. Bir Peygamber ma-kamı olan imamlık makamı ve bir o kadar da önem arzden müezzinlik makamı Kuranı Kerim Tilavetini en güzel şekilde ifa edilen bir makam olmalıdır. Ku-ran-ı Kerimin en güzel bir şekilde tilavet edilmesi bu işi vazife olarak yapan insanların dikkat etmesi gere-ken bir husustur. Diğer taraftan sesini Kuranla, Ezanla güzelleştiren ve Kuran hadimi olmayı hayatına gaye edinen hafızlara, hocalara da ayrı bir iltifat içinde ol-mak gerekiyor.

Güzel ses, Allahın insana verdiği bir nimettir. Bu istidat insana doğuştan verilir ve di-ğer insanlardan bu yönü ile ayırır. Gü-zel ses nimetinin farkında olup onu Kuran ile işleyerek asli fonksiyonuna kavuşturmak ise Allahın verdiği bu kabiliyeti doğru yönde kullanmaktır.

Nitekim Kuran’ın batıni güzelli-ğine ulaşmak için onu takdim etme durumunda olanlar zahiri olarak en mükemmel şekilde takdim etme du-rumundadırlar.

Bu manada Hazreti peygamber (s.a) efendimizin hayatında da çok defa kuranın güzel okunması ile ilgili hassasiyetini ortaya koyan hadiseler yaşanmıştır.

Güzel olanı da çirkin olanı da ya-ratan Allahtır. Ancak bir işin hakkını vererek yapmak veya yapmamak o işi yapan insanın hassasiyeti ile ala-kalıdır. Kuran-ı Kerimin en mükemmel şekilde tilavet edilmesi Kuran’ın ilahi bir kelam olması münasebetiyle bir bakıma zorunluluktur. Bunun örneklerini Efendi-mizin Ashabındandan güzel Kuran okuyanlara Kuran okutmasından anlamaktayız.

Gönüllerimize sürur veren ilahi bir sestir o. Eğer tadına varılacak kıvama gelirse insan, hiç bir şeyden alamayacağı hazzı alır. Güzel bir Kuran okuyuş, insanın iç alemine tesir eder. Kendine çeker ve kendisinde fe-na kılar. Kuran’ın varlığı bir mucizedir ve Kuran’ın âciz bırakan bir güzelliği vardır. Bu güzellik hem muhteva olarak hem de zahiri olarak aciz bırakan bir güzelliktir. Onun hakkını vererek okumak, okuyan insana güzel-lik kazandırır. Kuran-ı kerimin Efendimizin en büyük mucizesi olması, ona ait ne varsa her şeyin apayrı bir güzelliği olması demektir.

11

Hz. Peygamber (s.a) şöyle

buyurmuştur:Allah Kitabı’ndan

tek bir ayeti cân-ü gönülden dinleyen kimse

için, o ayet kıyâmet gününde bir nur oluverir.

Page 12: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Ahmet Ziylan

Türkiye’nin önde gelen sanayici ve iş adamlarından. Ayakkabı ve deri sektöründe yurtiçi ve yurtdışında faaliyet göstermektedir.Bir çok hayır faaliyetine öncülük eden Ahmet Ziylan Gürpınar Kur’an Kursu’nun ve bir çok hayır kurumunun yapımında öncülük etmiştir.

Eylül-Ekim-Kasım12

Tebessüm: Efendim sizi kısaca tanıyabilir miyiz?Ahmet Ziylan: Evet. Teşekkür ederim, öncelikle bana

bu fırsatı verdiğiniz için. 1935 yılında Gaziantep’de, Mah-mut Ziylan’ın oğlu olarak dünyaya geldim. Okul çağından sonra muhtelif işlerde çıraklık yaptım. 1955 senesinden bu yana da ayakkabı üzerine, çeşitli sanayi dallarında, iş veren olarak çalışıyorum. Bu arada hamdolsun işlerimiz büyüdü, gelişti. Yanımızda iki-üç bin çalışanımız oldu. 1971 yılında İstanbul’a geldik. Gaziantep’te de yaptığımız işlerden hep, herkesin memnuniyetini kazandık. İşimizin iyi olduğu za-manlar oldu; olmadığı zamanlar oldu. Hep bunlar hava’nın durumu (iklimi) gibi. Güneşli, güzel bahar günleri oldu, kış günleri gibi çetin geçen durumlar da oldu. Çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalarak buraya kadar geldik. Şimdi 5 seneden beri kendi işlerimden de ayrıldım. Hayır işleriyle meşgul oluyorum. İşte böyle hayatımızı devam ettiriyoruz.

Tebessüm: Evet. Ahmet Amca, insanın hayatta başarılı olması için birinci derece nasıl bir yol izlemesi lazım?

Ahmet Ziylan: Hayatta başarılı olmayı birkaç kelime ile özetleyecek olursak; Birincisi dürüstlük, ikincisi ise müte-şebbis olmak yani girişimcilik diyebiliriz. Niçin dürüstlük? Çünkü Efendimiz (s.a.v.)’in ilk ismi, ilk özelliği ‘‘Emin’’di. ‘’Muhammed’ül Emin’’ dediler (O)’nun ismine. Emin, kendisi-ne güvenilir, Emin; O ne söylüyorsa inanılır demektir. Müslü-manlarda memnun olmadığımız bir şey var; Tembellik. Emin insan olacaksın, ama eğer tembelsen, çalışmıyorsan hiçbir işe yaramaz. Çalışkan ve fedakar olmak gerek. Bunların yanı sıra adaletli olmak gerek. Tatlı sözlü, güler yüzlü,

İlgi, Bilgi, Sevgi...’’

Sayın Ahmet Ziylan BeyleRöportaj

‘’Her işte başarılı olmanın yolu:

Page 13: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım13

cömert olmak gerek. Paylaşmayı bilmek gerek. Eğer yaptığın işi, ne iş yapıyorsan yap, düşünerek, en iyi şekilde yapmak için yaparsan, ‘‘nasıl daha iyi yapa-rım? nasıl daha faydalı olurum?, nasıl herkesi daha memnun ederim?’’ düşüncesiyle yaparsan, kendili-ğinden başarı gelir. Aslında işin Allah (C.C.)’ın rızası gözetilerek yapılması lazım. Yoksa maddi başarının da bir kıymeti yoktur.

Tebessüm: Efendim sorumuzun devamı olarak şunu sormak istiyoruz: Meslek hayatınızdaki başarı-nın püf noktalarından bahseder misiniz?

Ahmet Ziylan: Elbette. Meslek hayatımda eğer bir başarı elde etmişsek, bunu püf noktaları kısaca şunlar. Benim kanaatimce, başta dürüst olmalı. Bir de beraber çalıştığınız insanları iyi seçmeniz gere-kiyor. Çünkü siz başarılı bir insan olabilirsiniz. Ancak sizin ekibiniz veya ortağınız tembel bir insan ise o zaman başarı elde etmek zorlaşıyor. Çalışma ilgi’yi, ilgi bilgiyi getiriyor. Hele hele bilinçli çalışma olursa daha iyi. Bir diğer husus ise; çalışırken başkalarını düşünmek gerekiyor. İnsan kazandığını kendi nefsi için, kendi istekleri için değil, çevresine, vatanına, milletine faydalı olmak için kazanması lazım. Bencil bir düşünce ile kazanılan malın bereketi de olmuyor. Bir işi yaparken bilinçli olmak çok önemli. Neyi nasıl yapacağınızı iyi hesap etmeniz lazım. Gözü kapalı bir işe girmek demek, iş adamı için intihardır. Ölçe-ceksin, biçeceksin hesabını kitabını iyi yapacaksın. Tecrübeli kişilerle istişare edeceksin. İstişareli işlerde Allah da yardımcı olur.

Bir örnek verecek olursak; Silivri’de bir gün bir ara-ziye bakıyorduk, satın alacaktık. Karpuz tarlasıydı. Karpuzlar küçük bir top kadar olmuş, büyümemiş. Adam diyor ki:

- Eğer yağmur yağsaydı buradan ben 5 milyon liralık karpuz satardım, yağmur yağmadı, karpuzlar büyümedi.

Ben dedim ki:- Pekala kardeşim, hiç verimli sene olmadı mı? - Oldu.- Peki, paran bol olduğu sene buraya bir kuyu

kazdırmak aklına gelmedi mi?- Geldi ama işte yine yağış olur dedik, yapmadık.- Eğer sen buraya kuyu kazdırsaydın kaça kaz-

dırırdın?- O zamanın parasıyla söylüyorum, 15-20 sene

evvelki bir hikaye bu, belki de 500 liraya kazdırırdın. Kuyuya bir su motoru alırdın, motorun yoksa bile, bir günlüğüne kiralar, yağmur yağmış gibi sulardın. Niye öyle yapmadın? Şansım böyle, yağmur yağmadı diye şimdi dertleniyorsun. Yani işinde tedbir şart. Nasıl yaparsam güzel olur?

Aynı gün, 200 metre ötede başka bir tarla gör-

dük. Tarladaki adam aynen bizim ifade ettiğimiz gibi yapmıştı. Bir kuyu açtırmış, tarlayı sulamış, karpuzları iri ve hayatından da şikayet etmiyordu.

İş hayatımızda hep böyle. Birincisi, nasıl daha iyi ürün elde edebilirim? İkincisi, başkasına nasıl faydalı olurum? düşüncesi ile hareket etmek gerek. Biz ge-nelde ayakkabıcı olduğumuz için, ayakkabıcılıkta da nasıl yaparsa yapsın, ne olursa olsun düşüncesine gi-dersen, hiçbir zaman hayatta muvaffak olamazsın.

Bir terzi düşünün. Ismarlama elbise dikiyor, prova yapıyor. Sen aynanın önündesin.

Sana soruyor: - Nasıl olmuş? Güzel, ütülü bir elbise. Sende fazla bir şey anla-

mıyorsun.- Çok güzel olmuş, eline sağlık… diyorsun. Ama terzi hatayı görüyor. Yapan o olduğu için,

yakanın birisi çekiyor veya kolun bir tarafında hata var. Sökülüp takılması bir gün sürer, tekrar yapması yarım gününü alacak. Nasıl olsa teşekkür ediyor. İş-ten de anlamıyor. Böyle düşündüğü anda, bana hiç dokunmasın, alsın gitsin dediği anda kaybetti. Terzi o hatasını düzeltmedi ve adam da elbiseyi aldı gitti. Ne oldu? 15- 20 gün sonra onun ütüsü gitti, çeken ta-rafı, hatalı tarafı ortaya çıktı. Anlayan biri de gördü.

- Ya senin bu elbiseyi kim dikti? Bak burasında hata var.

Allah Allah! Aynada şurasına, burasına bakarken hatayı gördü. Gördüğü gibi de teşekkür ettiği terzi-ye, bundan sonra ne kendi gider, ne de bir başkası. O zaman terzi işini kaybeder. O gider, bu gider, on-dan sonra da, benim şansım yok, bana müşteri gel-miyor diye başlar ağlamaya. İş hayatın da böyledir. Muvaffakiyetin başı, önce yaptığın işi kendin için yapacaksın, kendin beğeneceksin. Sonra müşteri memnuniyeti ön planda olacak. Müşteri memnun olursa devamlı gelir.

İş hayatında kesinlikle ne olursa olsun yalan söylemeyeceksin. Bu gün, yarın demeyeceksin. Söz verdiğin zamanda işini bitireceksin. Kusura bakma uğraşamadım da filan. Ne oldu? Sözünde durmadın. Yalan söylediğin için ne oldu? İslamiyet’in tamamen reddettiği hatayı yaptın. Yani İslamiyet’in istediği ile senin işin aynı değil. Yalan söylemeni istemiyor İsla-miyet. Sözünde durmanı istiyor. İşi düzgün yapmanı istiyor ama hiyanet etmeni istemiyor. İşte başarı da budur.

Tebessüm: Başarının sırrı daha çok İslami değer-lere verdiğiniz hassasiyetle herhalde yakalanabili-yor. Peki bu hassasiyeti gösterdiği halde -az önce-de- cümlenizin arasında geçmişti; başarısız olan bir kimseye ne tavsiye edebilirsiniz? Yani gayret ediyor, çalışıyor ama buna rağmen iş hayatında bir başarı elde edemiyor.

Page 14: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Biz iş hayatında bir sıralama yaparız. İşte başarılı olman için reçete; ‘‘İlgi, Bilgi, Sevgi’’. Bunlar

olunca, ondan sonra da ‘‘Sabır, Sebat’’. En son da ‘‘Kanaat’’ deriz.

Ahmet Ziylan: Biz iş hayatında bir sıralama yapa-rız. İşte başarılı olman için reçete; ‘‘İlgi, Bilgi, Sevgi’’. Bunlar olunca, ondan sonra da ‘‘Sabır, Sebat’’. En son da ‘‘Kanaat’’ deriz. İşte başarısız olduğunu düşünen insan, kanaat kelimesini unutmamaması lazım. De-mek ki benim rızkım bu kadarmış diyerek kanaat etmesi lazım. Bütün tedbirleri alacaksın, gereken her şeyi yapacaksın, sonra da neticeye kanaat edecek-sin. Sıhhatim yerinde, yediklerimi hazmediyorum, konuşuyorum, yürüyorum, gidiyorum, geliyorum, tüm ihtiyaçlarımı görüyorum,… en büyük zenginlik bu değil mi?

Bizim Gaziantep’te küçük bir ayakkabı dükka-nımız (mağaza) vardı. Ortağım orayı çalıştırıyordu. Ben de günde bir-iki defa ziyaret ederdim. Benim çalıştığım yere yakındı ve ben de ayrı bir iş yerinde imalat yapıyordum. Bir gün geldim ki, adam bir sinir içerisinde.

-Ne o ortak, öyle sinirli bir halin var’’ dedim. -Sus ortağım. dedi. Bugün müşterilerde bir terslik

var, saat 3 oldu daha siftah edemedik. Nasıl sinirlen-meyeyim.’’

Anladım ki bizim ortak duruma kanaat etmiyor. Acayip sinirlenmiş. Ben otururken yeni bir müşteri geldi. Müşteri, şu öyle mi? bu böyle mi? dedi. Zaten önyargılı, bugün tüm işler ters gidiyor, yani kendine bütün müşteriler ters gibi geliyor. Kendisi de müş-teriye ters konuşmalar yaptı, ters hareketler yaptı. Müşteri de yine çıkıp gitti.

-Gördün mü? dedi bana. Kendindeki hatayı gör-müyor, bu güncel olayda kendine kızmak yerine, şükredip serinlik olsa, ancak farkında değil. Oysa ki kendi kaçırdı müşteriyi.

Oturttum kendini. Dedim: -Hele birer çay getir, içelim. Biraz nasihat ettikten sonra, ona önceden başımızdan geçen bir olayı hatırlattım. ‘’Ortak, sen bir işyerinde çalışıyordun. Kalfalık yapıyordun. Ben de filanca (başka bir) yerde çalışıyordum. Evimiz aynı semtte olduğundan hep beraber gidip geliyorduk. Bir gün eve giderken sen bana:

-Ya Ahmet usta, cebim-de hiç para yok, hanım

da ‘akşam eve gelirken ekmek al , evde hiç ek-

mek yok’ dedi. Sende bana dedin ki ‘ kendi ustamdan 5 lira istedim. ‘Vallahi oğlum kuruş para yok yanımda’ dedi veremedi. Bende bunun için ‘üzülme usta. bende 5 lira var, al 2.5 lirasını sana borç vereyim ekmek al, bende kalanı ile idare ederim. nasıl olsa benim bir sı-kıntım yok’ dediğimde sanki hazine bulmuş gibi sevin-miştin. O gün evde ekmek yoktu. Bugün evinde ekmek var. Bütün erzaklar var. Bugün alış-veriş yapmasan da olur. Cebinde paran var. Müşterinin tersi gelmiş diye sinirleniyorsun. Niye şükretmiyorsun? Şöyle bir dü-şündü – hakikaten doğru dedi. O günleri düşündüm de Allah o günleri tekrar bizlere göstermesin. Ne çileli günlerdi. O gün çalışmasak evde açız, ama bugün 3 ayda çalışmasak yiyeceğimiz, ekmeğimiz, her şeyimiz var. Müşteri bugün gelmedi diye sıkıntı ediyoruz diye hemen teselli oldu. Derken yeni bir müşteri geldi. Müşteriye tatlı dil, güler yüzle hürmet edince, bu sefer müşteriye ayakkabıyı sattı. Şeytanın ayağını kırdı. Eğer şükretmesini bilmeyip kanaat etmezsen bütün stres sendedir. Hem sıhhatini bozarsın, hem işini bozarsın. Kanaat başarının ilk basamağıdır.

Tebessüm: Bugün siz ülkemizin önde gelen iş adamlarındansınız. Bir iş adamı olarak çocuklarımızın eğitimi konusunda ne gibi düşünceleriniz var?

Ahmet Ziylan: Eğitim deyince eğitimi ikiye ayırıyorum ben; Biri ahiret için, biri de dünyalık için eğitim. Herkes dünyalık için eğitime daha çok önem veriyor. Mesela bir Kuran Kursu yapıyoruz. Talebeden aylık belki 200-300 lira ücret alınıyor. Bu da hafta sonları hariç, ayda 20 gün, günde 3 öğün yemek çıkarılıyor, bunun için 10 TL yeterli ise 200 TL ediyor. Bir de elektrik, doğalgaz, su vs gibi ihtiyaçlar var. Tüm hizmetler bu paralarla karşılanıyor. Ancak bu miktarı bile, bazı insanlar vermekten kaçınıyor. Ama bakıyorum aynı kişi, diğer bir okulda ayda 1-2 milyon vererek çocuğunu okutuyor. Bir İngilizce kursu için dünyanın parasını veriyor. Bir diğeri, üni-versiteyi kazansın diye kursa dünyanın parasını ve-riyor. Buraya gelince 300 lira için ben vermezsem olmaz mı diyor. Çocuklarımıza iyi bir gelecek için, dünyasını kurtarmak için, iyi bir eğitim verilmesine asla karşı değilim. Yalnız ahıretini kurtaracak ve her iki dünyada saadete eriştirecek manevi eğitime de

Page 15: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eğer şükretmesini bilmeyip kanaat etmezsen bütün stres sendedir. Hem sıhhatini bozarsın, hem işini bozarsın. Kanaat başarının ilk basamağıdır.

Eylül-Ekim-Kasım15

yatırım yapılması gerektiğini vurgulamak istiyorum. İnsan çocuğunun eğitimini düşünürken dengeyi koruması lazım. Çocuğun dünyalığını kazanacağım diye ahiretini mahvetmemesi lazım. Durumu müsait olmayanlar için ‘Bir talebe de sen okut’ kampanyası ile gönüllü, hayırsever insanların bağışları ile burslar temin edilmektedir. Dernek ve Vakfımız bu konuda destek vermektedir. Bu vesile ile katkıda bulunan, burslarıyla, zekatlarıyla bize güç veren bay-bayan herkese teşekkür ederim.

Tebessüm: Çok aile çocuklarını gelişen dünyada İslama yakınlaştırmak noktasında zorluklar çekiyor.. Bunda ne gibi sebepler etkin oluyor sizce?

Ahmet Ziylan: Bana göre bunu arka planında insanın doymayan nefsi arzuları var. Nefsi tahrik edici şeyler var. Anne ve babaların, çocuklarını olumsuz ortamlardan, bazı basın, televizyon ve internetin zehirlerinden, kötü arkadaş çevresi edinmelerinden koruması lazım. Hiç emniyet yok. Siz çocuğunuzu ev-den dışarı çıkardığınız zaman, bin bir türlü tehlikeler onu bekliyor. Bir de çocuğun gençlik, taşkınlık çağla-rı eklenince, o yavruyu tutmak zor oluyor. Çocukları-mıza dinimizi öğretmeliyiz. Yüce Allah’ı, Resullullah’ı öğretmeliyiz. Dünya saadeti ve mutluluğunun da buradan geçtiğini bilmeliyiz. Eğitim çok önemli. Çocuklarımızı ve gençlerimizi rahatlıkla göndere bileceğimiz, onların tüm ihtiyaçlarına cevap verecek modern eğitim yuvalarına ihtiyaç var. İşte Kur’an kursumuz bu mesuliyet duygusu ile hareket ediyor. Hoca hanımlar ve eğitmenler ellerinden geldiği ka-dar, bir abla şefkatiyle onlara sahip çıkıyorlar. Burada herkese görev düşüyor. Öğretmenine, müdürüne, anneye, babaya... herkese.

Tebessüm: Son olarak Kuran Kursundaki öğren-cilerimize, kız talebelerimize, Allah yolunda ilim alan talebelerimize tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

Ahmet Ziylan: Kuran Kursundaki talebelerimiz... Cenabı Allah onları seviyor ki Kuran Kursuna gelme-lerini nasip etmiş. Çünkü Kuran Kursuna gelmeleri ve gitmeleri arasında çocuklar, sağ olsun hoca hanım-lardan, önce muhabbeti öğreniyorlar, merhameti öğ-reniyorlar, temizliği öğreniyorlar, edebi öğreniyorlar.

Şimdi toplum diyoruz ya, televizyondan kopup hiç görmedikleri şeyleri arkadaşlarıyla bir arada, her biri birbirinden kültür elde ediyor elhamdülillah. Belki iki-üç aylık bir dönemde Kur’an-ı Kerim’i, İslam’ı tam manasıyla öğrenemezler ama, mayasını alıyorlar. Onun için bu kızlarımızın, gençlerimizin çok hamd etmelerini istiyorum. Neden? Cenab-ı Allah böy-le bir yere gelmelerini nasip ettiği için. Belki şimdi farkında olamayacaklar. Belki bu sıcakta zulüm gibi gelecek onlara. Artık ilerde bunun öyle faydalarını görecekler ki…. Burada faydasını gördükleri gibi gelecekte de hayatlarına yansıyacak. Bu faydaları ahrette de bulacaklar.

Çünkü, bildiğim kadarıyla, hoca hanımlar her şeyi öğretiyorlar. Sadece Kur’an-ı Kerim’i yüzünden oku-mayı değil, yatmayı kalkmayı, dua etmeyi, ibadetini, günlük hayatta nasıl iyi bir Müslüman olunur? her şeyi öğretiyorlar. Yani bir annede ne vasıflar olma-sı lazımsa bunun temeli atılıyor. Bu talebeler bura-dan gittikten sonra hocasını unutmasın, kursunu unutmasın, sevgisini unutmasın, buradan giderken ağlayarak gitsin. Ben buradan böyle bir yerden ayrı-lıyorum diye. Oh!! Kurtuldum diye gitmesin. Kalbine işlesin. Ondan sonra, o nasıl olsa sevgi ve muhabbet-le devam eder. İşte bu mayayı çalmak. Hocalarımıza bunları tavsiye ediyoruz. Kızlarımızda böyle bir kursa geldikleri için mutlu olsunlar, şükretsinler.

Tebessüm: Allah razı olsun Ahmet Amca. Kıymet-li zamanınızı bize ayırdığınız için…

Ahmet Ziylan: Faydalı olabildiysek ne mutlu. Tarih olarak haziranın son günlerindeyiz.

Gaziantep’te de bir kız kur’an kursumuz var. 200 kızımız eğitime başladılar. Kursları yaptırmak güzel bir şey, fakat eğitim verecek hocalarımız olmazsa hiçbir şey olmaz. Tesis de lazım, yöneticiler de. Hoca-larımızın ilk önce iyi eğitimli ve inançlı olması lazım. Eğer bunu bir para kazanma (aylık ) için yapıyorlarsa çok yazık olur. Evet aylık alacak, belki içinden bir çor-ba içecek, bu düşünce için yapıyorsa iyi, Allah rızası için yapmıyorsa çok yazık olur. Herkes ne yapıyorsa Allah rızasını gözetecek.

Tebessüm: Zamanınızı bize ayırdığınızı için Teşek-kür ederiz. Bunları okuyucularımızla da paylaşacağız.

Page 16: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım1�

Kur’ân âyetleri, 23 senelik nebevî hayatı ilmek ilmek dokuyan ilâhî mesajlar sûretinde peyderpey nâzil olmuştur. Her nâzil olduğunda da Allah Rasûlü r Efendimiz’i ve O’nun can yoldaşları olan ashâb-ı güzîni, bâzen târifsiz bir sürûra, bâzen dehşete ve her hâlükârda takvâya sevk etmiştir. Allah Teâlâ’dan gelen bu mesajlarla, mü’minlerin mâneviyatları tak-viye olmuş, azimleri artmış, gönüllerindeki îman muhabbeti ve heyecanı zirveleşmiştir.

Sahâbe efendilerimiz için vahyin nüzûlü, gök-ten inen ve tadına doyum olmayan, ilâhî bir ziyâfet sofrasıydı. Ne zaman bir âyet nâzil olduğunu duy-salar, hemen o ilâhî ziyâfete iştiyakla koşar, büyük bir heyecan içinde; “Acaba Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı nerededir?” suâlinin cevabını, yeni gelen tâlimat-lardan öğrenmeye çalışırlardı.

Abdullah ibn-i Mes’ûd t anlatıyor:“Bir sahâbî, (akşam) evine geldiğinde hanımı

ona ilk önce şu iki suâli sorardı:«–Bugün Kur’an’dan kaç âyet nâzil oldu?»

«–Allah Rasûlü r Efendimiz’in hadislerinden ne kadar ezberledin?..»” (Abdülhamîd Keşk, Fî Rihâbi’t-Tefsîr, I, 26)

Vahyin SevdâlılarıSahâbe-i kirâm, vahy-i ilâhî ile o kadar hemhâl

idiler ki, Efendimiz’in ebediyete irtihâlinden sonraki en büyük kederlerinden biri de, vahyin kesilmesi olmuştu. Şu hâdise, bunun çok mânidar bir misâ-lidir:

Ümmü Eymen t, Peygamber Efendimiz’in da-dısıydı. Efendimiz r yüksek vefâ duygusu sebebiy-le onu ziyâret eder, hâl-hatırını sorar ve ona değer verirdi. Efendimiz’in vefâtından sonra Hazret-i Ebû

Bekir, Hazret-i Ömer’e:“–Kalk, Allah Rasûlü’nün yakını olan Ümmü

Eymen’e gidelim, Rasûlullâh’ın yaptığı gibi, biz de onu ziyâret edelim.” dedi.

Yanına vardıklarında Ümmü Eymen -radıyallâhu anhâ- ağlamaya başladı. Onlar, bu ziyaretleriyle Al-lah Rasûlü’nü hatırlatarak acısını tazelediklerini ve bu sebeple Ümmü Eymen’in ağladığını düşündüler. Ardından:

“–Niçin ağlıyorsun? Allah katındaki nîmetlerin Efendimiz için çok daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun?” dediler. Ümmü Eymen:

“–Ben onun için ağlamıyorum. Allah katındaki nîmetlerin, Nebiyy-i Ekrem r Efendimiz için daha hayırlı olduğunu elbette biliyorum. Ben asıl, vahyin kesilmiş olmasından dolayı ağlıyorum.” dedi.

Vahy-i ilâhî hasretiyle dolu bu sözleriyle, Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer’i de duygulandırdı. Onlar da Ümmü Eymen’le birlikte ağladılar. (Müslim,

Fedâilü’s-Sahâbe, 103)

Sahâbe-i kirâmın Kur’ân-ı Kerîm’e duydukları muhabbet, böylesine müstesnâ idi. Onlar, Kur’ân’ın kıymetini, nasıl okunması gerektiğini ve nasıl hür-met edileceğini bizzat Efendimiz’den görerek öğ-renmişlerdi. Bu sebeple de Kur’ân’dan apayrı bir istifâde hâlindeydiler. Kur’ân-ı Kerîm’i çokça okur; onu okumadıkları ve sayfalarına bakmadıkları bir günün geçmesini istemezlerdi. Günlerine Kur’ân ile başlar, göz rahatsızlığı olanlara da Mushaf-ı Şerîf’e bakmayı tavsiye ederlerdi.1

Hazret-i Ömer d bir gece Kur’ân-ı Kerîm okuya-mamıştı. Ertesi gün Allah Rasûlü r ona:

“–Ey Hattâb oğlu, Allah Teâlâ senin hakkında bir âyet indirdi.” buyurdu ve:

Kur’ân Ehli Olmak

Page 17: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım1�

«(Tefekkür ederek) ibret almak veya şükret-mek isteyenler için gece ile gündüzü peş peşe getiren O’dur.» (el-Furkân, 62) âyet-i kerimesini tilâvet eyledi. Sonra da şöyle buyurdu:

“–Geceleyin kaçırdığın nâfile ibadetleri gündüz; gündüz kaçırdıklarını da geceleyin yerine getir.” (Râzî,

XXIV, 93, el-Furkân, 62 tefsirinde)

AlLÂH’IN YAKINLARI: EHL-İ KUR’ÂNRasûlullah r :“–Şüphesiz insanlardan Allâh’a yakın olanlar var-

dır!” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Onlar kimlerdir?” diye so-

runca Efendimiz r :“–Onlar Kur’ân ehli, Allah ehli ve Allâh’ın has kulla-

rıdır!” cevabını verdi. (İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)

Hiç şüphesiz ki Kâinâtın Hâlıkı Allah Teâlâ’ya ya-kınlıktan daha büyük bir şeref ve bahtiyarlık yoktur. Bu bahtiyarlı-ğa lâyık olabilmek, Kur’ân’a ehil olmaya bağlıdır. Yani Kur’ân’ı doğru okumayı bil-mek, onun mânâ iklî-mine girmek, tefekkür ve tahassüs derinliği içinde gereken ibret-leri alarak onun gös-terdiği istikâmette yürümekle mümkün-dür. Böyle bir kemâlât ile Kur’ân ehli olabilen mü’minlere, Cenâb-ı Hakk’ın müstesnâ lutuf ve ihsanları vardır.

Nitekim Hak dostu Mahmud Sâmi Ramazanoğlu -ks-, Adana’da bu vasıfta vefât etmiş bir hâfızın, 30 sene sonra yol geçme zarûreti sebebiyle nakil için kabrinin açıldığını, ancak o kimsenin cesedinin hiç bozulmamış olduğunu, üstelik kefeninin dahî pırıl pırıl durduğunu, bizzat müşâhede ettiklerini nak-letmişlerdir.

Nitekim hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere Cenâb-ı Hak, gerçek Kur’ân ehlinin cesedini ye-

memesini yeryüzüne vahyetmiştir.3

İşte Kur’ân-ı Kerîm, ilâhî tâlimatlarına göre ya-şayanların dilinde ve gönlünde bambaşka letâfet, zarâfet, incelik, güzellik ve feyizler tecellî ettirdiği

gibi, kabirde, mahşerde ve mîzanda da huzur ve saâdet bahşeder.

Muhyiddîn-i Arabî -t- şöyle nasihat eder:“Kur’ân’ı çok okumalı ve mânâsını düşünmelisin.

Okurken Allâh’ın sevdiği kullarını vasıflandırdığı güzel sıfatlara dikkat et ve onlarla vasıflan! Kur’ân’da zemmet-tiği, Allâh’ın gazabına uğrayanların vasıflandığı o mez-mum sıfat ve huyları da gör ve onlardan kaçın! Çünkü Allah, kitabında bunları ancak amel etmen ve gereğini yapman için, indirip zikretmiştir. Onun için Kur’ân okun-duğunda, muhtevâsını iyi anlaman için, Kur’ân’la ol!”

Yani Kur’ân’dan gereken feyz ve rûhâniyeti tahsil için, onu okurken kalbin gâfil olmaması gerekir. Kur’ân, asıl kalple okunur. Gözün vazifesi, kalbe bir nevî gözlük olabilmektir. Avâm-havâs bütün mü’minler aynı rahle önünde diz çöküp Kur’ân okurlar, fakat herkes kendi kalbî durumuna göre ondan bir nasîb alır.

Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm husûsunda gaflete düşenlerle, onun feyzinden güzelce istifâde eden-leri şöyle beyan buyurur:

“Sonra Kitâb’ı, kullarımız arasından seçtiğimiz kimselere verdik. İnsanlardan kimi kendisine zul-meder, kimi ortada-dır, kimi de Allâh’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için ya-rışır. İşte büyük fazî-let budur.” (Fâtır, 32)

Yani insanların ki-misi Kur’ân okuduğu hâlde, okuduğu bo-

ğazından aşağı inmez, kalbinde akis bulmaz ve amellerine yansımaz. Böylece nefsine zulmeder, en büyük nîmeti ziyân eder. Kimisi orta yoldadır, kâh amel eder, kâh ihmâl eder. Kimisi de Kur’ân’ın feyz ve rûhâniyetiyle hayırlarda mesafe kat eder.

Kur’ân’dan lâyıkıyla feyiz-yâb olabilmek için, be-denî temizlik kadar kalbî temizliğe de riâyet edilme-lidir. Aksi hâlde kalbî hastalıklar, insanın Kur’ân’la doğru bir şekilde buluşmasına mânî olur. Bu sebep-ledir ki Hazret-i Osman t:

“Eğer gönüller mânevî kirlerden (nefsânî musîbet-lerden ve kalbî marazlardan) temiz olsaydı, Kur’ân’ın zevkine aslâ doyamazdı.” buyurmuştur.

Hak dostu Mevlânâ Hazretleri de şöyle der:

“Kur’ân’ın mânâsını, ancak hevâ ve hevesini ateşe

“Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla. Yaratan Rabbi’nin adıyla oku!..” (el-Alak,1)

Page 18: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım1�

verip kül etmiş, böylece Kur’ân’ın önünde eriyip kur-ban olmuş ve rûhu Kur’ân kesilmiş kimseler anlar.”

Yani Kur’ân-ı Kerîm, kesâfetten arınmış ve nûrâ-niyete bürünmüş bir gönle sırlarını beyan eder. Bu yüzden, takvâ ölçüleriyle kalbi zarifleştirip Kur’ân’a o hissiyatla yönelmelidir. Zira Cenâb-ı Hak:

“…Allah’tan korkun (takvâ üzere olun!) Allah (size bilmediğinizi) öğretir!..” (el-Bakara, 282) buyur-muştur.

Unutmamak gerekir ki, Kur’ân-ı Kerîm, bir fânî-nin eseri değil, Kâinâtın Halıkı’nın kullarını dünyâ ve âhiret saâdetine erdirmek için lutfettiği hidâyet rehberidir. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den lâyıkıyla istifâde için Mushaf-ı Şerîf’in kapağı, hürmet, tâ-zim ve edep duygularıyla açılmalı, onu insanlara Rahmân olan Cenâb-ı Hakk’ın öğrettiği şuuruyla ve yeni nâzil oluyormuşçasına bir şevk ve iştiyakla okunmalıdır.

KUR’ÂN’A KARŞI MES’ÛLİYETİMİZKur’ân-ı Kerîm, kaynağı Cenâb-ı Hak olan dört

semâvî kitabın sonuncusudur. Rüşdünü ikmâl et-miş insanlığa Rabb’imizin son çağrısı ve son mesaj-larıdır. Hak Teâlâ, gönderdiği kitaplardan yalnızca Kur’ân-ı Kerîm’i kıyâmete kadar koruyacağını taah-hüd etmiştir. Bu sebeple bir harfi bile değişmeden aslını koruyan tek ilâhî kitap, Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu noktada bizim asıl meselemiz, Cenâb-ı Hakk’ın bu taahhüdüne ne kadar vesîle olabildiğimizdir. Hâli-mizi bir gözden geçirmeliyiz:

Kur’ân-ı Kerîm ile ne kadar ünsiyetimiz var? Onu ne kadar duygu derinliği içinde okuyabiliyoruz? Peygamber Efendimiz’in ve ashâbın Kur’ân-ı Kerîm karşısında duyduğu heyecanı ne kadar duyabili-yoruz?

Kur’ân-ı Kerîm’i hayatımızın her safhasına intikal ettirebiliyor muyuz? Âile hayatında, komşuluk ve kul haklarında, ticârî hayatta, onu ne kadar kendi-mize kıstas alıyoruz? Kendimizi zamanın ve toplu-mun akışından ne kadar mes’ûl görüyoruz?

Yavrularımıza esas tahsil olan Cenâb-ı Hakk’ı ta-nıma tahsilini verebiliyor muyuz? Kur’ân’ı gönüllere taşıma, onunla istikâmetleri düzeltme husûsunda ne kadar gayret içindeyiz?

Unutmayalım ki iki cihan saâdeti, ilâhî bir emâ-net olan evlâtlarımızı Kur’ân kültüründen nasiplen-dirmekle mümkündür. En merhametli anne-baba, evlâdını Kur’ân terbiyesiyle asıl istikbal olan âhirete hazırlayan anne-babadır. İnsanın, evlâdına verebi-leceği en büyük hediye, güzel bir terbiyedir.

Kur’ân’ın engin mânâ kevserinden kendisi tat-madığı için evlâdına da tattıramayan anne-baba-lar büyük bir vebal altındadırlar. Zira mânevî tah-sil husûsunda câhil bırakılan, Kur’ân ve Sünnet’in rûhâniyetiyle terbiye edilmeyen evlâtlar, kıyâmet günü anne-babalarından dâvâcı olacaklardır. İbn-i Ömer t der ki:

“Evlâdını iyi terbiye et. Zira bundan mes’ulsün. «Terbiyesiyle ilgili olarak ne yaptın, neler öğrettin?» diye hesaba çekileceksin.”

Ashâb-ı kirâm, ne zaman bir âyet nâzil olduğunu

duysalar, hemen o ilâhî ziyâfete iştiyakla koşar,

büyük bir heyecan içinde; “Acaba Cenâb-ı Hakk’ın

rızâsı nerededir?” suâlinin cevabını, yeni gelen

tâlimatlardan öğrenmeye çalışırlardı.

Page 19: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım1�

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:“Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber

sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi ve Kur’ân kıraati... Çünkü ha-mele-i Kur’ân (Kur’ân’ı öğrenen, öğreten ve bu yolda hizmet edenler), hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, peygamberler ve Hak dostları ile birlikte Arş’ın gölgesindedirler.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, I, 226)

Dolayısıyla evlâtlarına Kur’ân rûhâniyetiyle güzel bir terbiye verebilmek, sâlih mü’minlerin en mühim meselelerinden biridir. Nitekim devrin siyâsî çalkantıları içerisinde zindana düşmüş olan Emevî-lere, 2. Abbâsî halîfesi Ebû Câfer Mansur:

“–Zindanda size en zor gelen şey nedir?” diye sordurur. Onlar da:

“–Çocuklarımızın terbiyesinden mahrum kaldık.” cevâbını verirler.4

Dolayısıyla fırsat elden gitmeden evlâtlarımızı Kur’ân’ın feyz ve rûhâniyetiyle yetiştiremezsek, ya-rın kabrimizde ağır bir nedâmetle baş başa kalaca-ğımızı unutmamalıyız. Bunun için de evlâtlarımızla vaktinde güzelce alâkadar olmalı, onların tertemiz yüreklerine Allah ve Peygamber sevgisini, Kur’ân ve Sünnet kültürünü aşılamalıyız. Mârifetin iltifâta tâbî olduğu gerçeğinden hareketle, yavrularımızda mâ-nevî güzelliklerin neşv ü nemâ bulması için onları hediye ve iltifatlarla teşvik etmeliyiz.

İmam Mâlik Hazretleri der ki:“Ben her hadis ezberlediğimde, babam bir hediye

verirdi. Öyle bir zaman geldi ki, babam hediye ver-mese bile hadis ezberlemek bende bir lezzet hâline geldi.”

İmam Ebû Hanîfe de, oğlu Hammâd Fâtiha Sûresi’ni öğrendiğinde, hocasına beş yüz dirhem vermişti. O zaman bir koç, bir dirheme satın alını-yordu. Hocası bu cömertliği fazla buldu. Çünkü çocuk yalnızca Fâtiha Sûresi’ni öğrenmişti. Bunun üzerine Ebû Hanîfe Hazretleri şöyle dedi:

“–Yavruma öğrettiğin sûreyi küçük görme! Eğer yanımda bundan daha fazlası olsaydı, Kur’ân’a hakkıyla hürmet edebilmek için onu sana hediye ederdim.”5

Selahaddîn-i Eyyûbî de, kışlada dolaşırken baba-sının önünde Kur’ân okuyan bir çocuğa rastlamıştı. Çocuğun okuyuşunu beğendi ve ona yaklaşarak kendi yiyeceğinden bir parça verdi. Ayrıca kendi-sine âit olan tarlanın bir kısmını o çocuk ve babası için vakfetti.6

Bütün bunlar, anne-babalar için evlât terbiyesin-de örnek alınması gereken güzel numûnelerdir.

Kur’ân eğitimi için bilhassa yaz tatilleri de iyi de-

ğerlendirilmelidir. Evlâtlarımızı Kur’ân kurslarına veya camilere göndermekle yetinmemeli, anne-babalar olarak onların durumunu dikkatle takip etmeliyiz. Kur’ân kültürünün ne seviyede, îtikad ve fıkıh bilgisinin ne durumda olduğunu sık sık kontrol etmeli, gösterdiğimiz alâka ile onları dâimâ teşvik etmeliyiz.

Ne mutlu evlâtlarını Kur’ân’ın feyz ve rûhâni-yeti içinde yetiştirerek Kur’ân’ın ve Rasûlullah r Efendimiz’in şefâatine nâil olan anne-babalara!..

Rabbimiz, Kur’ân’dan nasipsizlik sebebiyle harâbelere dönen kasvetli kalplerin ağır yü-künü taşımaktan bizleri muhafaza buyursun. Cümlemizi, Kur’ân’ın şifâ, hidâyet ve rahmetiyle buluşup huzur içinde vuslat-ı ilâhîye koşan bah-tiyar kullarından eylesin…

Âmîn!Dipnotlar: 1) Bkz. Heysemî, VII, 165. 2) Vâkıdî, Meğâzî, Bey-

rut 1989, III, 1003. 3) Bkz. Deylemî, I, 284/1112; Ali el-Müttakî, I, 555/2488. 4) İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, I, 381. 5) Ebû Gudde, Fethu Bâbi’l-İnâye, s. 19; Muhammed Nûr Süveyd, Peygamberimizin Sünnetinde Çocuk Eğitimi, s. 119-120. 6) Bundârî, Ebû’l-Feth Ali, en-Nevâdiru’s-Sultâniye (Sîretü Salâhuddîn), s. 9; Muhammed Nûr Süveyd, a.g.e, s. 120.

Altınoluk Dergisi,2009 - Haziran, Sayı: 280, Sayfa: 032

Kur’ân âyetleri; tarihî karanlıklara ışık tutan, çözülmez muammâları açan, dünya ve âhiret hayatının huzur ve saâdet baharını yaşatan mûcizeler ülkesidir.

Page 20: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

KurslarıKur’an

Ayşe Pehlivan

Başlamak her zaman yeni bir ümit, yeni bir ener-jidir. Ben de bu yazı vesilesiyle okuyuculara merha-ba diyorum. Yazıyor olmayı büyük bir fırsat, okuyor olmayı büyük bir zenginlik olarak görüyorum. Zira Allah ‘’oku’’ diye emir vermiş ve yazıya yemin et-miştir.

Yazmak; bir yanıyla tarihe belge kazandırmak, bir yanıyla tecrübelerin paylaşımına zemin hazır-lamak, bir yanıyla da ‘’zamana vurmadan silgiyi, yazıyla zaptedin bilgiyi’’ ifadesinin gereğini yap-maktır.

Okumaya başladığımızda büyümeye başlamışız demektir. Büyümeye başlamak, daha çok insana daha çok noktada faydalı olmak demektir.

Hayatımız boyunca hep tercihlerimiz olacak. Eli-mizdeki imkanları ya hayırdan yana kullanır, ya da ziyan ederiz. Bilgimizi ya paylaşır daha çok insanın faydalanmasına imkân sağlar ya da kendimizde sak-lar, israf olmasına zemin hazırlarız. Tecrübelerimizi ya diğerlerine anlatır, onların acı çekmelerine engel olur, ya da düşe kalka kendilerinin öğrenmelerini izleriz.

Gürpınar Kur’an Kursu kurucularının, destekçile-rinin, idaresinin ve öğretmenlerinin ilmin önemine inanarak harekete geçtiklerini biliyorum. ‘’Bilmeli insanlar’’ diye çıktıkları yolculukta, bu güne gelin-di. İçinde bir sürü güzellik saklı olan, birçok insanın değişimine zemin hazırlayan eğitim müessesi ha-yata geçirildi.

FARKLIAÇILARDAN

20 Eylül-Ekim-Kasım

Page 21: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım21

Kur’an kursumuz bir kış eğitim dönemi bir de yaz eğitim dönemi olmak üzere iki dönemde eği-tim vermektedir. Özellikle yaz dönemleri Kur’an kurslarının ayrı bir önemi ortaya çıktı. Artık genç-lerimiz dini bilgilerini öğrenmek için yaz kurslarına devam ediyor, yazın edindiği bilgiyi derinleştirmek için gayret gösteriyorlar. Bu, öğrenci açısından takdire şayan bir durumdur. Genel algıda önem-li bir yere sahip olan tatile gitme, kışın getirdiği yorgunlukları atma planlarının ötesine geçiyor-lar. Bunun için özellikle yaz dönemi yatılı olarak Kuran eğitimi alan öğrencileri tebrik ediyorum. Ancak iş Kuran Kursuna gelmekle bitmiyor, yeni başlıyor. Yaz dönemi veya kış dönemi bir öğrenci kursa geldiğinde, kursun gereklerini yerine getir-melidir. Öğrenci olmak hayatımızın en güzel, en kıymetli dönemlerindendir. Sadece öğrenmek için vakit harcayan insanların her dakika geliştiklerini düşünmek bile büyük bir huzur veriyor.

Öğrenci öğrenmek için gayret göstermeli, ona söylenenleri anlamaya çalışmalıdır. Eğitim süre-cinin sonucunda beklenen düzeye ulaşılmaması halinde genel yaklaşım, kurumu veya eğitimciyi suçlamak, onun eksikliklerini ifade etmek şeklin-de oluyor. Oysa ki öğretmenler ancak öğrenme yöntemlerini gösterebilir. Öğrenmeye çalışan ki-şi kendi dikkat, gayret ve tekrarıyla öğrenebilir. Hayatta birçok noktada olduğu gibi, zaman za-man midemizi, beynimizi doyurmak için kurulan sofralar vardır. Doyanlar bu sofralara el uzatarak yemeği yiyenlerdir.

Öğrenciler Kuran Kursuna gelmeyi bir fedakârlık olarak değil, asli görevlerinden biri olarak görmelidir. Tercih etme yetisine sahip olanların tercihleri doğrul-tusunda hareket etme imkanları vardır. Kuran Kursu olarak nitelediğim yer dini bilgilere ulaştığı yerdir. İnsan buna karar verirken çok düşünebilir ancak ka-rarını verip kursa geldikten sonra düşünülecek en temel şey, daha çok nasıl faydalanabilirim, daha çok nasıl öğrenebilirim, görevlerimi algılamak ve öğren-mek için nasıl hareket edebilirim diye düşünmek en temel nokta olmalıdır.

Özgür olmakla kuralsız olmak aynı anlama gel-mez. Kural, var edilen her şey için geçerlidir. Kuşun yaşama kurallarındandır uçması, biz onu büyük bir özgürlük sayarız oysaki kuş da uçmaya mah-kûmdur. Yılanın sürünmesi yaradılışı gereğidir, o sürünmeye mahkûmdur. Süründüğü müddet-çe görevini yapıyor demektir. Elma ağacı meyve vermeye, inek süt vermeye, tavuk yumurtlamaya mahkûmdur. Başka tercihleri yoktur. Doğal kanun-lar böyle belirlenmiştir. İşte buradan bakıldığında,

öğrenci de öğrenmeye programlamalı kendisini. Daha çok, daha doğru, daha hızlı öğrenme, kesin-likle öğrendiklerini hayata geçirme…

Fark ortaya koyanlar, kendi sorununu çözüp diğerinin sorununa çözüm arayanlar, farkında olanlardır. Farkında olduktan sonra isteseniz de duramazsınız zaten.

Eğitim sürecinin daha doğru işlemesi için bir-kaç noktayı da dile getirmek istiyorum.

Öğrenci ona farz olan ilimleri öğrenmek için geldiği kurumda, yapması gerekenleri yaparak işe başlamalı. İyi bir öğrenci nasıl olur, neler yapması gerekir diye hesap etmelidir. Ben hayatım boyun-ca, insanlar öğrenebiliyorsa ben de öğrenebilirim, eğer öğrenemiyorsam bir şeyleri eksik yapıyorum demektir, onları tamamlamalıyım prensibiyle ha-reket ettim. Öğrenmek iki temel unsuru içerir, dik-katli dinlemek, öğrendiklerini hiç haberi olmayan birine anlatıyormuş gibi beynimize iyi yerleştir-mek. Bir öğrenci öğrendiklerini küçük bir çocuğa anlatıyormuş gibi kendisine anlatmaya çalışırsa işte orada öğrenme gerçekleşir.

Allah, bizi yaratan ve hayat reçetemizi Kur’an-ı Kerim olarak bize sunandır. O her şeyi en iyi bilen-dir. Dolayısıyla bizi Kur’an-ı Kerim’i anlayacak şekil-de yaratmış, Kur’an-ı Kerim’i bizim anlayacağımız şekilde göndermiştir. Bütün mesele yol haritasını doğru anlamak, ilme teslim olmaktır.

Veliler de öğrencilere doğru davranmalı, yaşa-nanın büyük bir fedakarlıkmış gibi algılanmasını engellemelidirler. Eğer çocuğumuzun öğrenmek gibi bir görevi varsa -ki var- görevini doğru bir şe-kilde yerine getirdiği için ödüllendirilebiliriz ama bir Kur’an kursunda kaldı diye ödüllendirmek veya ödül için Kur’an Kursuna göndermek öğrencinin psikolojini yorar. O zaman sabretmesi gereken bir yer, geçirmesi gereken günler haline gelir süreç.

Yine velilerin, öğrencinin mutlu olması mer-kezli bir ortam aramaktan öte, doğruyu öğren-mesi gereken bir ortam aramaları gerekir. Zira mutlulukla huzur ayrı şeylerdir. Birey doğruyu öğ-renip yapmaya devam ettiği müddetçe huzurlu-dur. Mutluluksa genel kabulde, istediğini yapmak olarak tanımlanır. İnsanoğlu, doğru şeyi istemeyi öğreninceye kadar istediği her şeyi yapmaktan zarar görebilir.

Sonuç olarak, öğrenmek için elde ettiğimiz fırsatlardan sorulacağız. Denetlenmekten kork-mayanlar işlerini güzel yapanlardır, adaletten korkmayanlar hakka riayet edenlerdir, sınavdan korkmayanlar derslerine çalışanlardır.

Page 22: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım22

İlahi vahiy zincirinin son halkası olan Kuran-ı Kerim’in ilk muhatabı olan peygamberimize indi-rilişinin üzerinden 1400 yıl geçti. Rabbimizin ilahi

buyruğu, peygamberimizin emaneti yüce kitabımızı tanımamız için bizzat Kuran’ın kendisine müracaat et-memiz takip edilecek en sağlıklı ve en iyi yol olacaktır. Zira Kuran gönderiliş gayesini ve kendisini anlatan pek çok ayete sahiptir. Rabbimiz, Yunus suresi 57. ayette “Ey! İnsanlar! Muhakkak ki size Rabbinizden bir nasihat, gönüllerde olana bir şifa ve mü’minler için bir hidayet ve bir rahmet(olan Ku’an) gelmiş-tir.” buyurarak Kur’an’ın gayesini özetlemiştir.

Kelime olarak okumak, okunan şey anlamına ge-len Kur’an usul kitaplarında şu şekilde tarif edilir: Hz. Muhammed’e indirilen, mushaflarda yazılı, tevatür (her asırda, yalan üzere birleşmeleri ihtimal dışı olan bir top-luluk tarafından yapılan rivayet) yoluyla nakledilmiş ve okunuşuyla ibadet edilen mu’ciz bir kelamdır.

Kur’an’ın Vahyedilişi610 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde ilk vahye

muhatap olan Hz. Peygamber’i nasıl bir heyecan, en-dişe ve ürpertinin kapladığını yine onun anlatımın-dan anlıyoruz. Peygamberimiz ilk vahiy tecrübesini şöyle anlatır:”Hiç tanımadığım bir varlık gelip bana oku dedi.-Ben okuma bilmem- dedim. İkinci defa tutup gü-cüm tükeninceye kadar sıktı. Bırakıp tekrar -oku- dedi. Ben okuma bilmem diye cevap verdim. Üçüncü defa tutup gücüm tükeninceye kadar sıktı ve bırakıp şunları söyledi: Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir alak-tan yarattı. Oku! Son derece cömert ve lütufkar olan

Rabbin kalemle (yazmayı)öğreten, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak,1-5; Buhari,Bed’ül vahy, 1)

Oku sözcükleriyle başlayan ilahi vahiy, pey-gamberimizin vefatına çok yakın bir zamana kadar devam etmiş, Kuran bazen ayet ayet, bazen sure olarak tedrici bir şekilde ortalama 23 senede ta-mamlanmıştır. Kuran 23 sene gibi uzun bir zaman diliminde çözüm bekleyen bir mesele, sorulan bir soru, ortaya atılmış yanlış bir iddianın düzeltilmesi ya da Rabbimizin bildirmek istediklerini bildirmesi gibi farklı sebeplerle nazil olmuştur. Farklı zaman dilimlerinde, farklı mekanlarda ayetler inmesine rağmen genel ahengi ve manayı bozucu, birbiriyle çelişen hiçbir şeye Kuranda rastlayamayız. 80 ayrı defada inmesine rağmen ayetler arasındaki sıkı münasebetine bakarak tek defada indiğini zanne-deceğimiz Bakara suresi buna en güzel örnektir. Bu durum aynı zamanda onun mucize olduğunu kanıtlayan da bir özelliğidir.

Kur’an mucizesiBu konuda Peygamberimiz şöyle buyurur: “Her

peygambere mutlaka (vuku bulduğunda) iman edilen mucizeler verilmiştir. Bana verilen (mucize) ise Allah’ın bana vahyettiği(Kur’an)dir. Kıyamet gününde bağlıları en fazla olanın ben olacağımı umuyorum.”

Kuran, indiği dönemden bugüne kadar akıl sa-hibi her insana uygun hitabıyla,23 yıl gibi uzun bir zamanda inmiş olmasına rağmen, bir bütün ola-rak inmiş izlenimi veren genel uyumuyla, eskilerin “hüsnü’l-İka” dedikleri, duyulduğunda anlamındaki derinlik ve yenilikle insan şuurunu çarpan derin te-

Hilal Küçük

Page 23: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım2�

sirli etkisiyle, bozulmadan 1400 asır ötesinden gelen tek kitap olmasıyla ve eşsiz üslubuyla her an canlılığı-nı koruyan manevi- akli bir mucizedir. Hissi mucizeler, sadece peygamberlerin ilk muhataplarında derin etkiler sağlarken peygamberimizin manevi-akli mu-cizesi olan Kur’an her çağda mucize olma özelliğini devam ettirmektedir.

Kur’an’ın üslup özellikleriKuranın gönüllere hoş gelen üslubu İslam düş-

manlarını bile derinden etkilemiş, onu dinlemek-ten kendilerini alamamışlardır. Velid b.Muğire gibi küfür üzere olan biri “Allah’a yemin olsun ki, Muhammed’den demin bir kelam dinledim, insan sözü desem değil, cin sözü desem değil! Öyle bir tatlılığı, öyle bir güzelliği var ki sormayın! Öyle bir kelam ki üstü meyveli, altı verimli, bereketli! O mu-hakkak üste çıkar, üstüne çıkılmaz.”demekten kendini alamamıştır. Muallaka şairlerinden Lebid’e “Bakara ve Ali İmran surelerinin inmesinden sonra bana şiir yazmak düşmez.” dedirten de yine Kuranın mucizevi üslubudur. Yüce Allah peygamberlerine mucizeler verirken zamanın en meşhuru ne ise ona göre muci-zeler vermiştir. İşte Kuran’ın üslubu, Arap Edebiyatı-nın zirve olduğu toplumda insanları, en güçlü şairleri derinden etkileyip şaşırtmış, harfleriyle, kelime ve cümleleriyle dil melodisi oluşturan bir üslubun ancak Allah’a ait olabileceğini düşünmeye itmiştir. Onun üslubu alışılagelmişin dışında kendine özgü bir üs-luptur. Muhatabı derinden etkileyen, zaman zaman dehşete düşüren, verdiği örneklerle gözler önüne bir resim çizdiren ve yaratıcının azametini hissettiren bir üslup.

Kuran ayetlerinin sayısıKur’an-ı Kerim’in ayetlerinin sayısının 6200 kü-

sur olduğunda alimler arasında ittifak vardır. An-cak küsurun kaç olduğunda farklı görüşler mev-cuttur. Kufe’lilerin kıraatına göre 6236 ayet vardır. Medine’lilere göre 6210,Mekkelilere göre 6220, Şam’lılara göre 6216, Basra’lılara göre 6204’tür.Ayet sayısında görülen farklılığın sebeplerinin başın-da besmelenin, huruf-u mukattaların müstakil bir ayet kabul edilip- edilmemesi vardır. Bazı kıraatler bu kısımları ayet olarak saymışlar, bazı kıraatler say-

mamışlar böylece ortaya farklı rakamlar çıkmıştır. Peygamberimiz Kuran ayetleri ilk geldiğinde başlan-gıç ve bitiş yerlerini belli etmek için ayet sonlarında durmuştur. Ancak ayetler öğrenildikten sonra yaptığı okumalarında bazen anlam bütünlüğünü devam ettirmek için ayet sonunda durmadan diğer ayete geçmiştir. Bu ayetleri ilk defa dinleyenler okunan bö-lümün hepsini aynı ayet zannetmişlerdir. İşte bu gibi durumlar rivayet farklılıklarından dolayı rakamların farklı olmasına sebebiyet vermiştir. Böyle bir ihtilaf Kuranın muhtevasına fazlalık ya da eksiklik meydana getirmez sadece rakamsal farklılık oluşturur.

Kur’an’ın birleştirilmesi, çoğaltılması ve harekelenmesi

610 yılında Hira mağarasında başlayan kutlu yol-culuk sona erdiğinde Kuran bir cilt içine alınıp, kitap haline gelmiş değildi. Peygamberimiz son ayetten kısa bir süre sonra vefat ettiği ve Kuran tedrici bir şekilde geldiği için, peygamberimiz tarafından vahiy katiplerine yazdırılan Kuran sahifelerini kitap haline getirme işlemini Hz. Ebubekir vahiy katibi Zeyd b. Sabit başkanlığındaki komisyona yaptırmıştır. Komis-yon bu işlemi yaparken son derece hassas davranmış ezberden ayet almayarak, ayetlerin peygamberimiz tarafından yazdırıldığına dair iki şahit getirilmesi şar-tını koşmuştur. Sahifelerin birleştirilmesi ile oluşan bu mushaf daha sonra Hz. Osman tarafından çoğal-tılarak islam merkezlerine gönderilmiştir.

Kuran-ı Kerim, yanlış okumaları önlemek ve oku-mayı kolaylaştırmak için Ebu’l Esed ed-Düeli tarafın-dan harekelenmiş ve Emeviler döneminde Nasr b. Asım tarafından noktalanmıştır. Hareke ve noktala-maya bugünkü şeklini veren ise Halil b.Ahmet’tir.

Yüce Rabbimiz Lokman suresinde “Eğer yeryü-zündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri yazmakla tükenmez.” buyurmaktadır. Kuranı ne kadar anlatmaya çalışırsak çalışalım, onu anlat-mak için sayfaları dolduralım yine eksik bir şeyler kalacaktır. Kuranın 1400. yılı bizler için onu layıkınca anlama ve yaşama yılı olsun inşallah.

Kaynaklar: -Çetin Abdurrahman, Kuran Okuma Esasları -Diya-net aylık dergi, 232 Nisan sayısı

Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına,Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin Ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için

M. Akif Ersoy

Page 24: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Rabia Yelimlibağ[email protected]

Sadrımın Nuru

“…Rabbim, kullarından herhangi birine öğrettiğin, kitabında indir-diğin, yada bilgisini katında gizlediğin her bir güzel ismin hürmetine Senden niyazım şudur ki: Kur’an-ı gönlümün baharı, sadrımın nuru, hüzün ve kederimin çaresi eyle!”1

Bir terlik tıkırtısıydı hatırladığım, küçük ayaklarım ardı sıra gelen. Gü-neş ışığını yeni yeni salarken tatil gününe ve henüz uyanmamışken tatil gününün insanları, kese kâğıdına sıkıştırılmış şekerlerim ellerimde.

Annem kokan yazmanın altındaydı o en değerlim! Göğsüme sı-kıca bastırdığımda O nu daha ilk günden anlatıyordu bana nerede olacağını; sadrımın üstünde, sadrımın nuru, en değerlim! Tertemiz kokusunu içime çektiğim caminin duvarları aydınlatıyordu yüzümü içeri girdiğimde. Elif-ba cüzünün son sayfalarına tekrar çalışırken he-yecanıma engel olamayıp, bir daha bakıyordum şekerlerime, sonrada

En Değerlim

Eylül-Ekim-Kasım24

Page 25: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım25

imrenerek o küçük ağızlardaki Kur’an sesleri-ne. Dinleyenler bilir elbet o ulvi mırıldanma-yı. Sanki cennetteyiz de melekleri dinliyoruz. Ya da, ya da sı yok ki, anlatamaz başka hiçbir örnek o seslerin güzelliğini. İşte diyordum, bi-razdan bende kanatlanıp uçacağım. Benimde sesim basitlikten çıkıp değerli olacak ve yan-kılanacak âlemde. Bende bu sesin ahengine katılacağım! Hocamın karşısında titreyen yü-reğimdi dersimi verirken. Ve şekerler, tebrik-ler, dualar o andan son hatırda kalanlar…

Hamdini yeterince yerine getiremediğim bu tatlı başlangıcın aslında, hayatın başlangıcı olduğunu fark ediyorum şimdi. Sanki tutmuş elimden en değerlim benim, gezdiriyor hayat sahnelerini, kendi sayfalarında.

Kalbimi açıyorum O’na, O bana Fatiha sure-sini. Keskin bir inançla sarılıyorum ideallerime, bileniyorum hayata; O sıkıca dayıyor omzuma Ali-İmran suresini.2 Başarılarım gözümü bulan-dırıyor aldanıyorum nefsime; O sarsıyor Enfal suresiyle beni.3 Gözyaşlarım çaresiz ve muh-taçlığımı anlatırken; O hep anlatıyor Bakara su-resini4 ve her satırında, her zerremizin sahibini, Rabbimizi!

Sayfalar akıyor, anlarımdan, aylarımdan, yıllarımdan.Sayfalar duruyor anlarımda,aylarımda, yıllarımda.Sayfalar çözüyor anlarımı, aylarımı, yıllarımı.Alemler küçülüyor sayfalarda, büyütüyor

sayfalar, insanlığımı alemler içinde. Dirilt bü-tün anlarımızı sayfalarınla Ey Mushaf’ın Sahibi! Alemler sığıyor satırlarına en değerlim ve alem-ler sığıyor sadrıma.

Bir hiçliktir aslında anlatılan. Alem bildirir hiçliği, Kur’an bildirir hiçliği ve insan bilirse hiçliğini anlamıştır tek gerçek olan ‘Bir’i. Ve bir

hiçliktir yaşanılan aslında. Bütün alemler yaşar hiçliğini ve Mushaf anlatır bunu sayfalarında; bir tek insan geç kalır o her anında anlatılanı anlamaya.

“Rablerinden korkanların bu kitabın tesi-rinden dolayı, tüyleri ürperir, derken hem be-denleri, hem de gönülleri, Allah’ın zikrine ısınır yumuşar.” 5

Nice zamanlar geçti üzerinden O’nu oku-duğumuz, dinlediğimiz, anlamaya çalıştığımız. Okumak alışkanlık değil, aşkla bağlıyız O’na. Dinlemek hep artırıyor sevgimizi. Ama dil ile dirilmeyen bir şey var içimizde, saklıyoruz ken-dimizdten. Her okudukça bu ayeti, öne eğiliyor başlarımız; sessizce soruyoruz belki kendimize: Niye ürpermiyor kalbimiz, ısınmıyor Allah’ın zik-rine O’nun sayfalarında.

Ürperiyorsa bir kalp sayfalarında Senin, bili-rim ki hiçlik sarsmıştır onu. Ve kaskatı duruyor-sa bir kalp sayfalarını dolaşırken Senin, kimse bilemez hangi meşguliyetler sarmıştır onu. O ilahi ses hangi dile değse muteberdir artık. Fark etmişse dil, ihtişamının sebebini, gönle akan feyiz çöktürür sahibini diz üstü yere.

Kimi gönül, hayat bulur yeniden o ulvi sesle. Kimisi dinler ama anlamaz, çözemez gönlün-deki kilitleri. Kimisi öfkelenir, öfkesiyle anlatır acizliğini.

“(Kur’an okunduğu zaman) ağlayarak yüzüs-tü secdeye kapanırlar. Kur’an onların saygısını artırır.”6

Nasıl sarstıysa Sevgiliyi (S.A.V.) Alak suresi, nasıl kaldırdıysa ayağa Müddesir suresi; kaldır kaskatı kalplerimizi ayetlerinle, ey Güzeller Gü-zeli. Ve yeşert sadrımızı sözlerinle! Gönlümü-zün baharı eyle Furkan’ı ve sadrımızın nuru eyle Kur’an’ı…

Dipnotlar: 1) Ahmed bin Hanbel, Müsned 1. 391. 2) Ali-İm-ran suresi 104. 3) Enfal suresi 17. 4) Bakara suresi 45. 5) Zümer suresi 23. 6) İsra suresi 109

Page 26: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım2�

Diyorlar ki:

Modelini Rasûlullah Efendimiz’den yana seçenler, niçin asla yanılmazlar?

Demeli ki: Çünkü O, yanılmaktan münezzeh olan Allah’ın ‘’Habi-

bi’’ dir.. Mâşuku Hakk olan nasıl yanılsın?! Hem Peygamber (s.a.v.), hevâsından yol tutmadı ki. Yüce Rabb’e tâbî olan nasıl yanılsın?

O Güzeller güzeli, nefsinden söz söylemedi bir defa… Kendisine soru sorulduğunda bir müddet bekler, vahiy gelirse cevaplardı. Eğer vahiy gelmezse, cevabı aylarca tehir ederdi. ‘’Sorulan, sorandan daha fazlasını bilmiyor’’ diyebilecek erdeme sâhip olan ve haberini ancak ve ancak Rahmân’dan alan o ‘’emîn’’, nasıl yanılsın?

Hazreti Aişe’ye iftira atıldığı vakitte bile, ayetle sabit bir bilgiye sahip olmadığı için sessiz kalmış, vahiy gelene dek susmayı yeğlemişti. O en sıkıntılı anlarda, en sevdik-leri hakkında olmadık sözler edilirken ve sevenleri pek mahzun olmuşken, teselli için dahi ağzını açmayıp, sabırla Rabbinin cevabını bekleyen bir Nebî, nasıl yanılsın? ‘’Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti’’1 buyuran bir Rasûl, nasıl?

Allah celle, ‘’Sen olmasaydın, Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım’’2 hitabıyla seslenmiş ve ‘’Habibim’’ diyerek methetmişken; hakkında ‘’şüphesiz ki Sen, en yüce ah-lak üzeresin’’3 ayeti inmiş; ‘’Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler’’4 buyrulmuşken, o ‘’Nûr’’, O ‘’Üsve-i Hasene” nasıl yanılsın?

Hem, ‘’Rasul size ne verdiyse onu alın, size neyi ya-sakladıysa ondan da kaçının ve Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azâbı şiddetlidir’’5 (5) ayeti, bizi O’nu model al-maya çağırmakta değil midir? Madem ki durum böyle-dir, O’na aşkla ve şevkle tâbi olan kimse de yanılmaktan beridir. Sevgilisini seveni hiç yanıltır mı ki Allah! Bizlere de O’nu sevmeyi; sünnetine tâbî, varisine hâmî olmayı nasip eyler inşaallah……..! Amin.

1- Hadis-I şerif 2- Hadis-i kutsî 3- Kalem sûresi 4. âyet 4- Ahzâb sûresi 56. âyet 5- Haşr sûresi 7. âyet

Elbet doğruya açtır, gezinir hep şu diller. Hakkı bulanlar taçtır, süslenir nasipliler.

NASIL YANILSIN?Neslihan Nur Türk

Page 27: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım2�

Peygamber Efendimiz “tebessüm sadakadır”, bu-yurmuştur. Başlıktaki soruyu bir daha kendimize so-ralım tebessüm neden sadakadır?

İslam dini ferdi değil sosyal yaşanan bir dindir. Bir müslüman karşısındakine huzur veren kimsedir. Huzurun ilk belirtisi yüzde oluşan küçük bir tebes-sümdür. Ayrıca tebessüm iç dünyamızın güzellikle-rinin dışa yansımasıdır. Böylece bir müslüman hiç tanımadığı kimseye dahi tebessümle “benden kork-ma, benim elimden dilimden sana bir zarar gelmez, emin olabilirsin” mesajını verir. İlk anda gösterdiğimiz tebessümle Peygamber Efendimizin 1400 küsur yıl önce Ensar ve Muhacir arasında inşa ettiği kardeşlik müessesesini kuvvetlendirmiş oluruz.

Tebessüm öyle büyük bir nimettir ki bu nimet ne parayla ne de pulla satın alınabilir. Gözünde dünya menfaatleri silinmiş olan arif kullar bu değerli ha-zineye kavuşmuşlardır ve yüzlerinden Peygamber sünneti olan tebessüm hiçbir zaman eksik olmaz. Muînüddîn-i Çeştî hazretleri de bütün hak dostları gibi mütebessim idi ve ariflerin özelliklerini sıralarken şöyle buyurmuştur:

“Ârifin bir özelliği de, insanlara karşı devamlı güler yüzlü olmasıdır.”

Öyle insanlar vardır ki tebessümü unutmuşlardır. Peygamber Efendimiz böyle insanlara verebileceği-miz en büyük sadakanın tebessüm olduğunu hatırlat-mış ve bir nevi tebessüm ederek tebessümü unutmuş insanlara sen hatırlat tavsiyesinde bulunmuştur.

Davranış uzmanlarına göre tanışma anında 90 sa-niye içinde karşısındaki tanıştığı insanın üzerinde ya-pacağı etkinin yüzde 90’ı gerçekleşmiş olur. Mekke’den Medine’ye hicret eden Peygamber Efendimizi merak edip gelen yahudi alimi Abdullah bin Selam ilk görüşte bu etkinin altında kalmış ve “bu yüz asla yalan söylemez “ diyerek iman şerefine erişmiştir.

Ayrıca surat asmak, öfkelenmek için 103 kasa, gülümsemek için ise sadece 12 kasa ihtiyacımızın

olduğunu biliyor muydunuz? Tebessüm insan olarak karşımızdakine verebileceğimiz, sermayesi sıfır olan, karşımızdakine güzel bir etki oluşturabilecek sihirli bir ilaçtır.

Peygamber Efendimiz(sav) gülümsemenin sadaka olduğunu bildirmiştir, yoksa kendini kaybedercesine kahkahanın sadaka sevabı olmayıp, kalbi öldürmek gibi zararını arif kullar bize bildirmiştir.

Mevlana hazretleri davranışların insanın karakte-rini bildirdiğini şu sözleriyle ifade etmiştir: “İnsanın nasıl güldüğünden edebini, neye güldüğünden aklını anlarım.”

Geçici dünya metalarına değer vererek sahte te-bessümlere aldanan insanlara son nefesteki tebes-sümün değerini Üstad Necip Fazıl şu beyitle hatır-latmıştır:

Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm;Gözümde son marifet, Azrâil’e tebessüm... Bu beyitleri Hazreti Mevlana şu sözleriyle tamam-

lamaktadır: “Akıllılar önceden ağlar; sonunda tebessümlere

gark olurlar. Ahmaklarsa, önceden kahkahalara boğu-lur, sonra da başlarını taşlara vurarak ağlarlar.”

Dinimiz ikrama büyük önem vermiştir. Fakir kimse bile bu evrensel dinde mahrum kalmaz. İmkanı yoksa tebessüm ile ikramda bulunur ve sadaka sevabı alır.

Yakınlarına güzellikler sunarak tebessüm ettiren-ler bazen bu tebessümü binlerce kilometre ötede yaşayan kardeşlerini hatırlayarak gönüllerde bu güzel duyguyu yaşatırlar. Yeni yayın hayatına başlayan Te-bessüm dergisi de” orada bir kurs var uzakta, gitme-sekte gelmesekte o kurs bizim kursumuzdur” diyerek Çimkent Kız Kuran Kursunu hatırlamış ve ilk dergisini bize posta yolu ile ulaştırmış, Tebessüm ile gönlü-müzü tebessüme gark etmiştir. Kursumuz Tebessüm dergisine yeni yayın hayatında muvaffakiyetler diler. Sahte gülücüklerin etrafı sardığı bu zamanda asıl te-bessümü gönüllerde yeşertmeniz duası ile…

Hatice Şahin

Page 28: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım2�

Semra Eser Fatma Zehra Esen

Tecvid, her bir harfin hakkını vererek telaffuz etmek anlamını taşır. Kuran-ı Kerim’in ve duaların tec-vidli okunması en güzelidir. Ancak Tecvid bilmeyen bir kişinin Kuran-ı Kerim’i ve namaz dualarını tecvitli okumaması namazı bozmaz.

Tecvdin gayesi, Yüce Allah’ın “Kur’an’ı açık açık, tane tane oku” buyruğunu gerçekleştirmektir. Buna göre Kur’an-ı Kerim, ağır ağır, harflerini belli ede ede, öyle ki, dinleyenlerin adeta harfleri sayabileceği şe-kilde okunmalıdır. Bu ayette Kur’an’ın güzel, ahenkli ve tane tane okunması, telaffuzu ve harflerin çıkış yerlerine uygun bir şekilde tilavet edilmesine dikkat çekilmektedir.

Kur’an-ı Kerim Allah katından lafız ve manasıyla birlikte inmiş olduğu için, Kur’an bütünlüğünü oluş-turan lafız ve mana örgüsüne önem vermek gerek-mektedir. Kur’an-ı Kerim’in arapça olması onun bu dilin özelliklerine göre okunmasını da gerekli kılmak-tadır. Kur’an’ın belirli kurallara göre okunması ge-rektiğine göre, bu kuralların bir çeşit toplamı demek olan tecvîd de, Kur’an tilâvetinin ayrılmaz parçası durumundadır.

Hz. Peygamber, Kur’an’ın tecvîdle okunmasına büyük önem vermiş ve böyle okuyanları da takdir-le karşılayarak bu kimselere iltifatta bulunmuştur. Meselâ, Kur’an’ı güzel okuma konusunda ün yapmış bir sahabe olan İbn Mes’ud için; “Kim Kur’an’ı ilk indi-ği şekilde okumayı severse, İbn Mes’ud’un kıraatini okusun” buyurmuşlardır.

İbn Mes’ud’un “Kur’an’ı tecvîd ile okuyun, gü-zel seslerle onu süsleyin ve Arapça kurallara uygun olarak okuyun” şeklindeki sözleri de tecvîde uyma konusunda sahabenin titizliğini göstermesi açısın-dan önemlidir. Tecvîdin konusu, Kur’an kelimelerini oluşturan harfler; gayesi de, Kur’an-ı Kerîm’i hatasız

ve güzel bir şekilde okumaktır. Maalesef günümüz-de teganni (Makam,nağme) ile okumak öncelikli sa-yıldığı için, doğru okumak ikinci plana bırakılmıştır.Halbuki Kuran okuyuşunda aslolan önce doğruluk sonra sedadır. Rahmet ve bereket ayı olan Ramazan-ı şerifte sünneti ihya etmek, hem de Kur’an-ı Kerîm’in feyzinden nasiplenmek amacıyla okunan mukabele-lerde, lafzın doğru telaffuzu kaybolmuş,nağmeden ibaret,med ölçülerinin ihlal edildiği,okunan ayetin anlaşılamaz hale geldiği gözlemlenmektedir. Bu vahim durum Kur’an-ı Kerîm’i düzgün okumayı ve okutmayı önemseyenlerin say ü gayretleriyle inşal-lah bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bu konudaki duyarlı yaklaşımı sayesinde Kur’an- Kerim’i öğrenmek ve öğretmek kaliteli bir kıvama gelmektedir.

Kur’an-ı Kerim’i hatasız okumak derken kastedi-len yalnızca hareke ve harf hatası yapmadan oku-mak değil,İbnü’l Cezeri’nin Risalesinde de geçtiği üzere, ‘ harflerin mahreç ve sıfatlarının da hakkını vermek’, vakfetmeyi ve vasletmeyi doğru yapmaktır. Kur’an-ı Kerim okurken sesi süslemek ve güzelleş-tirmek, kelamın manasını ruha duyurmak açısından önemlidir,ancak bu tertile riayet ederek ve lafızların tecvidini ihlal etmeden yapılmalıdır.

Her müslümanın kıratını lahn-ı celiden kurtaracak kadar tecvide riayet etmesi farz-ı ayn,lahn-ı hafiden kurtaracak kadar riayet etmesi farz-ı kifayedir.Her-kes ömür boyu Kur’an talebesidir, yaşadığı kadar da Kur’an hocasıdır.

Rabbimiz; Kelamını ruhlara inşirah verecek leta-fette telaffuz etmeyi, doğru tilavetle rızanı kazanmayı nasip et!

(Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. İsmail Karaçam, Kur’an-ı Kerim ‘in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, 173-185).

Kur’an-ı Kerim İndiği Gibi Okunmalıdır

Page 29: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım2�

Fatma Akkoyun

Hz. İbrahim’den Tozlu 114 kutlu mektup var eli-mizde, Asırlar öncesinden yüreklerle taşınmış bir mektup Hanif dini ile uzanmış parmak uçlarımı-za…

Bahadır gibi tertemiz bekleyip levh-i mahfuz-da İnmiş İbrahim soyundan en temiz olan insana “Senin nurun hep secde edenlerden dolaşıp sana intikal etmiştir”. 1 Diyen mektupta Rasulun temiz soyunu ispatlamanın yanında kendisinin nur çerağı kadar parlak ve ışık olduğunu ispatlamıştır aslın-da.

Biliyordu İbrahim üç bin senelik uzun süreden sonra gelecek bir Furkan ve duyuracak dünyaya ; “Dini yalnızca Allah’a halis kılın” 2 “Şeytanın adımları-nı izlemeyin” 3 “Şüphe edenlerden olmayın diye…

Ey kutlu mektup bilmem ki ; bizde seni ehli necatın beklediği gibi kalbimize tekrar inmeni mi bekliyoruz. İbrahim’den sonra bekleşen insanlar gibi…

Hz. İsa müjdeli bir mektup var elimizde “Hani benden sonra Faraklit gelecek” diye müjdelediği insanlara… Altı yüz yıl boyunca beklenen kutlu kelâm…

Sözlerinle yüreğimizi olgunlaştıran Nazif mek-tup… Enfal 2. ayeti4 duydu da kulaklarımız, kalbi-miz ürpermedi fakat titretti içimizi…

Seni tatbik etmeyişimiz acıttı yüreğimizi “sıkı sa-rılın” 5 dedin, biz ise başka kitaplara sarıldık doyurur bizi diyerek…

“Allah’ın boyasıyla boyanın”6 dedin, biz ise dün-ya boyasını tercih ettik çoğu zaman…

“Allah’ın sınırlarını koruyun” dedin, sınırları aş-mak daha kolay geldi korumaktan…7

Fakat sana dokunmak, harflerini ağzımızda tut-mak bile coşturdu yüreğimizi

Sana bakınca gözlerimizin kederi silindi, nurlan-dı yüzümüz…

Okudukça açtın kendini bize… Kutlu kelâm nasıl diyeyim bilmem ki Sen dilimize bal çaldın tattıktan sonra bırakamadık, hep seninle dolmak hep seninle olmak istedik…

Yaradanımızla konuştuk Senin oluşunla… Bu-luştuk Rabbimizin kelamıyla…

114 kutlu mektup var daha okunması gereken… Gökten Cebrail kanadıyla indirilen…

Şânı yüce; âlişan! Buluşma zamanı seninle şim-di…

Hz. İbrahim tozlu 114 kutlu mektupSeni anlamam için aç bana kendini…

1. Şuara 219. ayet 2. Araf 29. ayet 3. Bakara 168. ayet 4. Mü’minler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. 5. Al-i

114kutlu mektup

Page 30: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Kuranın sadasında bir asılı yıldızsın,Cihanın yüreğinde yananbir ışıksınİyiler varlığından her daim hoşnutturSeninle olmak bana bilsen ne hoştur

Okunur yüreğinde Allah’ın kelamıKavuşur benliğimde Rasulullah’ın miracıYüreğim cuşa gelir o güzel mekanındaKalbim daim rakikleşir o kutlu mekanında

Baktın mı nazenin, pek hoşca bakarsınGüldün mü, özüme taze güller takarsınSerersin gönlüme o beyaz gelinliğiniÇekersin kendine o zarif yüreğimi

Sıratta yardımcım mizanda ağırlığımsınÇehren hep gülsün, varlığımda hazırsınAmellerim seninle taçlanır,hazine-i CennetteYüzüm Hakk’a kavuşur Firdevs-i nimette

Müjdecidir terennümün o kutlu sesindeHazırdır aşiyanın kalbimin köşesindeGörünmez varlığın sanılır bir renksinSen ötelerden gelen çok sesli bir renksin

Çağlar, sesinde sesini bulmak isterSeninle olmamak bin pişmanlık isterSen varlığın özündeki bir gülsünSende vucüd bulmayanlar hallerine üzülsün

Adın yankılanır semada, ruhunu melekler okşarVarlığından iyiler ne hoş şekilde bahs ederBahtın açık, gönlün açık,dilin pür nur olsunSenden söz edenler cennette sürur bulsun

Seninle bakarız semada yıldızlaraSeninle çağlarız o mesut yarınlaraSeninle coşar gönlümüz hür ve samimaneSeninle taşar ruhumuz sevgin pek şahane

Seninle olur çehremiz pür nurSeninle olur gönlümüz hep sürurGürpınar akan bir ırmaksın ötelereMüjdecidir suların o parlak zaferlere

Gebesin gencecik temiz yüreklereKutlu olsun hizmetin dergah-ı İzzet’deRuhun zaferler yazdırsın Muhammed-i Ümmete

Dilek Derya Ekinci

HayatKuran’daBaşlar

�0

Page 31: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım�1

Sana kocaman bir dünya yazmak isterdim. İçi kitap dolu, içinde Ege olan. Geceleri zeytin işçileri-nin gece eğlenceleri yaptığı, zeytin toplamalarına rağmen zeytin yağının eksik olmadığı masaları…

Sana geceleri yazmak isterdim. Elbiseleri beyaz olan, çarşafları deniz kokan. Sana diyorum beni yaz-mak isterdim. Kalbimde kocaman ışık kümesi olan bahçeyi anlatmak isterdim. Buldum dost, buldum sevmeden bulunmuyormuş Yaradan, anladım dost, anladım aşktan geçiyormuş Yâr’e giden yol…

Senden, benden bahsetmek isterdim. En son okuduğum kitapta ki içimdeki ikizime giden yolları, okuyupta hatırlamadığım kahramanları. Ve oku-makta olduğum Defter-i Kebiri. Sana hep içimde-ki semazenleri anlatmak isterdim. Dönüp duran pervaneyi… kimine göre Aşk’a giden yol, döne döneymiş.

Sana şimdi dünyayı anlatacağım. İçimdeki de-nizi, semazenlerin gönlünü Yâr’e nasıl kaptırdığı dünyayı. Postacısı ağaç yaprakları, öyle böyle bir

dünya değil, alem. Kimse demedi mi Yâr’e giden mektupları ağaç yaprakları taşır.

O dünya ki kağıtları toprakta olmuş, yazılmış. Olmuş olmuşta denizleri tuzla-rını unutup tatlı olmuş, balıklarda böyle-likle yürümeyi öğrenmiş. Ne bakıyorsun, masal mı sanıyorsun? Dua avuca dökülüp yürürken Yâr’e, balıklar mı yürüyemeye-cek? Hayır, hayır bu gerçekmiş, farkında olmadan benim dünyammış.

Sana bir dünya anlatacağım şimdi. Taa Filistin’den girip, Rusya’dan dolaşıp, Azerbaycan’dan çıktığım. İstanbul’da aşık olup Mardin’de kaybettiğim. Kaybedilir mi aşk deme! Gaflet geldi mi kapıya unu-turmuş…

Bir dünya işte. Benim dünyam.Çantama sığmaz. Bir yanda sokak ço-

cukları, bir yanda deniz kaplumbağala-rı. Kuşlarda ekmek kırıntısı bulduğu bir çanta.

Dost… şimdi kuşlar çantamda do-yarken, ben mi Yâr’in sofrasında doy-mayacağım.

Bekle beni dost, daha çok şey var, Yâr diyarından anlatacağım.

Sıdıka Eren

Beni DostBekle

Page 32: Şefika Kaya Meriç - gurpinarkkk.com · tiviteler, sosyal faaliyetler. 21 Haziran-23 Temmuz ve 26 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasın-da yaz kurslarımıza. Her iki dönem için

Eylül-Ekim-Kasım�2

Tarih meftundur senin, toprağına, şanınaFetih ruhu yansımış, yaprağına, dalına

Cihan Peygamberinden gelmiş sevdan müselsel,Mahzun Ayasofya’nın gamı didemizde sel.

Medâr-ı iftihârın Fatih Sultan Mehmet Han,Asırlardır mihmanın, Haliç’te Eyüp Sultan.

Vakarlı Süleymaniye, şanlı Sultanahmet Müjde-i Resul olmak, her şehre olmaz kısmet

Dersaadet firakta, Şah-ı Rusûl’e hasret Her gönülde muhabbet, her hücrede saadet

Boğaziçi huzurdur, Üsküdar’da ney sesi Dervişlere nâmedir, Hüdâyi’nin güftesi

İlhamı Esrar Dede, üfler dostu Galip’e Galip’e giriftârmış, vefakâr Esrar Dede.

Topkapı tarihe tanık, tazime timsaldir,Gülhane geda güle, gıdasıysa gevherdir.

Olur, Yeni Mecidiye Ortaköy’e onur Yahya Efendidir veren, Beşiktaş’a huzur

Hicran ve vuslata şahit, kadim Haydarpaşa,Abdülhamit’ten mirastır, aziz İstanbul’a.

Boğazda yapayalnız Kız Kulesi matemli,Ufka dalıp giden gözleri, daima elemli.

Devridir Bahar lalenin, sarar Emirgan’ı, Tevhittir hakikati, vuslattır serencâmı.

Boğaziçi, Kanlıca, Fatih, Eyüp, Adalar Her karış toprağın, buram buram tarih kokar

Kıtaları dolaştım, gâh o diyar, bu diyar, Gönüllerde çağ açan, pâyidâr bir sevdan var.

Çağ Açan SevdaFatma Zehra Selçuk Esen [email protected]

Eylül-Ekim-Kasım�2

Yalnız Dünyada değil, gönüllerde de çağ açan İSTANBUL’A adanmıştır.