Top Banner
KALEM Ecza M. DERMAN <<Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir * Ki kalemle· O'dur,» (Süre 96 * Ayet: 3-4) Peygamberine gelen ilk tabda yeri olan «Kalem»in, bu din nezdinde ve hürmet namütenahidir. Yine, <<Kalem» ismiyle 68. sü- renin ilk ayetinde de, Hak, bir kavle göre ''Mürekkeb demek olan «Nun»a, «Kalem>>e ve onun üzerine kasem etmek- dedir: «Nun, Kalem ve için ... » Her iki ayetdeki «Kalem»in, -yani takarrür eden «Kader» i- yazan Kalem Sembolü» olarak tefsiri de Nitekim, «Ailah önce kalemi ve kendisine «Yaz» dedi. Kalem «Ne Yarabbi?» deyince, «Kader'i yaz>> dedi. Kalem de, o anda, ve kadar mealindeki hadis-i de bunu teyid etmekdedir. Osman Efendi'nin: gayb, olur gayb kafi, Ne gam, olsa nazardan, mahfuz'a, kalem nahô.d. beytinde gibi, «Kader» sonra, «Kalem» yok olsa da, mahfüz»a göre ne gam! Allah indinde hangi manada olursa olsun, «Kalem» üzerine yemin edilmeye N ki, bir et sayesinde, söyleyebiliyoruz; o narin kalemin hareketleri de, elimizin lisana gelme- sini dilimizle anlatabildiklerimizi, uzak- dakilere, hatta ötesindekilere kalemle ifade ederiz (1). yüzler- ce, binlerce öncesinden kalan eserler, kalemin marifeti mi? «Cahillere devat ü kalemden ne faide? Dilsizlere zeban ile femden ne faide?» (Cahillere hokka ve kalemden, dilsizlere dil ve fayda gelir mi?) ( 1) Bu geçen göre oldu. Zira, telefon ve ses alma ci- bu devirde da, uzaklara ve gelecek ··zamana götürmekde ve götürecek.
16

Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

Sep 01, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

KALEM

Ecza cı

M. Uğur DERMAN

<<Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir * Ki kalemle· yazmayı öğreten O'dur,» (Süre 96 * Ayet: 3-4)

İslam Peygamberine gelen -yukarıda zikrettiğimiz- ilk İlahi hı­tabda yeri olan «Kalem»in, bu din mensubları nezdinde kazandığı şeref ve gördüğü hürmet namütenahidir. Yine, <<Kalem» ismiyle anılan 68. sü­renin ilk ayetinde de, Cenab-ı Hak, bir kavle göre ''Mürekkeb Hokkası» demek olan «Nun»a, «Kalem>>e ve onun yazdıkları üzerine kasem etmek­dedir: «Nun, Kalem ve yazdıkları satırlar hakkı için ... »

Her iki ayetdeki «Kalem»in, bildiğimiz manasından başka, «Levh-ı

Mahffız,u -yani kainatın yaradılışında takarrür eden «Kader» i- yazan <<İlahi Kalem Sembolü» olarak tefsiri de vardır. Nitekim, «Ailah önce kalemi yarattı ve kendisine «Yaz» dedi. Kalem «Ne yazayını Yarabbi?» deyince, «Kader'i yaz>> dedi. Kalem de, o anda, olanı ve kıyamete kadar olacakları yazdı,» mealindeki hadis-i şerif de bunu teyid etmekdedir.

Mutasavvıf şair Osman Şems Efendi'nin:

Lisan-ı gayb, olur esrar-ı gayb iş'arma kafi, Ne gam, olsa nazardan, levh-ı mahfuz'a, kalem nahô.d.

beytinde söylediği gibi, «Kader» yazıldıkdan sonra, «Kalem» yok olsa da, «Levh-ı mahfüz»a göre ne gam!

Kısacası, Allah indinde hangi manada olursa olsun, «Kalem» üzerine yemin edilmeye değer.

N asıl ki, ağzımızda kımıldayan bir et parçası sayesinde, meramımızı söyleyebiliyoruz; o narin kalemin hareketleri de, elimizin lisana gelme­sini sağlamakdadır. Karşımızdakilere, dilimizle anlatabildiklerimizi, uzak­dakilere, hatta asırlar ötesindekilere kalemle ifade ederiz (1). İşte yüzler­ce, binlerce yıl öncesinden kalan yazılı eserler, kalemin marifeti değil mi?

«Cahillere devat ü kalemden ne faide? Dilsizlere zeban ile femden ne faide?»

(Cahillere hokka ve kalemden, dilsizlere dil ve ağızdan fayda gelir mi?)

( 1) Bu düşünüş tarzı geçen asırlara göre oldu. Zira, telefon ve ses alma ci­hazları, bu devirde artık konuşulanları da, uzaklara ve gelecek ··zamana götürmekde ve götürecek.

Page 2: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

16'2 KALEM

LİSANIMIZDA <<KALEM»

Kalem'in ehemmiyetini belirtmeye çalışırken, onunla ilgili olan Türk­çe'ye girmiş kelime ve ta'birlerden bulabildiklerimizi, manalarıyle birlik­de sıralayalım :

Kalem: (Cem'i = Çoğul şekli: Aklam) Yazmak için kullanılan her çeşit alet. Eskiden, bu kelime ile hatıra, evvela, <<kamışın yazı yazmak üzere yontulmuşu» gelirdi.

Kalem-i A'Ia: Akl-ı evvel, nefs-i kül, levh-ı mahfUz. Kalem: Müfredat defterine aynı sıra veya numara ile yazılan bir kı­

sım eşya.

Kalem: Maden, tahta veya taş üzerine hakketrnek (oyma) için kul­lanılan keskin uçlu çelik alet.

Kalem: Dokuma üzerine boya ile nakış yapmaya mahsus tüy veya tahta alet.

Kalem: Aşı maksadıyle, yabani ağaca konulan ehli ağaç parçası. (Ka..: lem aşısı, aşı kalemi)

Kalem: Çiçek aşısında kullanılan alet. (Aşı kalemi) Kalem: Eskiden resmi dairelerdeki yazı işleri kısmı (Muhasebe ka­

lemi, mektubi kalemi, nişan kalemi gibi) Kaleme gelmernek : Ehemnüyeti olmamak. (Bu son ikita'birin kullanıldığı cinaslı bir mısra': <<Kendi bazen gelir

amma, sözü gelmez kaleme!») Şeş kalem (= Aklam-ı sitte): Altı kalem. Yazı san'atında Hattat Ya­

kut ül Musta'sami'nin (XIII. asır) koyduğu kaidelerle ortaya çıkan altı

cins yazı: Sülüs * Nesih * Muhakkak * Reyhani * Tevki' * Rıkaa'. Kıl kalem: İran'da bir cins yaban kedisi tüyünden yapılan müzehhib

fırçası.

Kaleme dönmüş: Zayıflayıp kalem gibi incelmiş. Kalemzen: Yazan, katib. Kalemkeş: Kalem çeken, katib. Kalemzede: Not tutulmuş, yazılmış. Kalemdan: Kalemlik, kalem kutusu. Kalemtraş * Kalemtraşcı: Kalem açmaya mahsus alet ve yapıp satan

kimse. Taklim: Çok eser te'lif etmek. Maklum: Kesilip yontulmuş. Ehl-i kalem * Sahib kalem * Erbab-ı kalem: Yazdığım bilme, bildi­

ğini yazma meziyyetini haiz kimseler.

«Erbab-ı kalem terbiyetamuz-ı ümemdir. Adab-ı ümem, malıasal-i feyz-i kalemdir.»

Yenişehirli A vni Bey

Page 3: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

M. Uğur DERMAN 163

(Milletleri terbiye edenler, kalem erbabıdır. Milletierin ilm ü edebi, ka­lemin feyziyledir.)

Erbab-ı seyf ü kalem: Askerliği meslek edinenierin edib olanı. Kalemrev: Bir hükümdar veya devletin emrine tabi' olan yerler. Kalemgir: Üzerinde kalemin zahmetsizce yürüdüğü kağıd. Kalemkar: Herhangi bir zemine kalemle nakış işleyen. Kalemkarl * Kalem işi: Kalemle işlenmiş nakış. Kalemiyye: Yazı ücreti. Kalem açmak * Kalem yontmak: Kalemi yazacak hale getirmek üze-

re kalemtraşla açmak. Kalem ucu: Kalemin yazan kısmı. Kara kalem: Sadece siyah kalemle resim yapma tarzı. Kalemi kırık: Kitabeti (yazış tarzı) zayıf olan. Kaleme almak: Bir mevzuu işleyerek yazmak (Kompozisyon). Eli kalem tutmak * Kalemi kuvvetli: Y azış tarzı yerinde olmak. Kaleminden kan damlamak: Kaleminin ifadesi fevkalade olmak. Fasih ül kalem: (Yazı san'atında) Elinden fena harf çıkmayan, daima

iyi yazan hattat. Kalemi lisanından fasih: Fazla konuşmadan yazıyla meşgul olan hattat. Bir kalemde: Bir tek def'ada. Kalem böreği: İnce uzun börek. Kalem parmaklı: Uzun ve düzgün parmaklı olan kimse. Kalemen: Yazı ile, tahriren. Ceff el kalem: Düşünmeden hüküm vermek.

<<Bir takallüb görür isen bende, Etme ceff el kalem, beni ta'yib. Bu takallüb umuma şamildir, İnkılab, etti herkesi taklib.»

Müderris Ferid Bey

(Bende bir değişiklik görürsen, düşünmeden ayıblama. Zira, bu değişik­lik umunıldir. İnkılab herkesi değiştirdi.)

Kalem böyle çalınmış: Kader böyle yazılmış. Kalem tartmak: Yazı yazmak. Kalem öğretmek: Yazı öğretmek. Kalem çekmek * Kalem silmek: Çizmek, silmek.

<<Çok emek, zahmet çekip gördüm elem, Şimdi hoş, «Temmet>> deyip sildim kalem.>>

(Çok emek ve zahmet çekip elem gördüm. Şimdi artık <<Tamam oldu» deyip hepsini sildim.)

Page 4: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

164 KALEM

Kalem efendisi: Resmi bir dairenin kaleminde vazifeli katib. Kaleme çırağ olmak: Resmi bir dairenin kaleminde yeni vazife almak. Kaleme gitmek * Kaleme müdavim: Daire kaleminde vazifeli. Hokka kalem * Kalem hokka: Basit yazı takımı. Kalem kulaklı: Dik ve düzgün kulaklı at. Me'hazlarımızdan tesbit edebildiklerimiz bu kadar ... Görüldüğü vec­

hile, mektebimizden mutbağımıza kadar giren bir yığın mana zenginliği ... Dilimizin, şimdiki gibi kuşa çevrUmediği eski devirlerde, bu mefhumları bilip söyleyenler elbette çokdu. Lakin, artık:

••Zamane dilsizi oldu elimdeki hame, Bugünkü Türkçe için, ben de terceman ararım!>>

Evet, ••Hame»nin de <<Kalem>> demek olduğunu, bize, Tahir ül Mev­levi'nin (1876-1949) bu haklı beyiti hatırlattı. Merhum, sağ kalıp, bir de, günümüzün Türkçe'sini görmeliydi. ..

••Kİlk>> kelimesi de ••Kalem>> manasma gelir. Meşhur Hattat Yesari­zade Mustafa İzzet Efendi (vefatı: 1849), Mevlevi dergahlarına yazdığı şaheser lerine bazen şu manzum imza yı koyar :

••Feyz alır dergelı-i Mevlana'de, Eser-i kilk-i Yesarizade.>>

(Yesarizade'nin kaleminin eseri, Mevlana'nın dergahında ma'nevi saadet bulur.)

Bu umumi girişden sonra, şimdi de, ecdadımızm, geçmiş asırlardaki «Kalem Medeniyyetİ>>nden bahsedeceğiz. Kurşun, sabit, boyalı, demir, mürekkebli (d olma), keçe ve tükenmez kalemleri e madeni uçlar (2) ge­çen ve bu asırlarm teknik gayretiyle ortaya çıkmışlardır. Kaz kanadın­dan yapılan tüy kalem ise, eskiden, Garbde kullanılan bir yazı aletiydi. İşte bu sayılanlar, kültür tarihimizi alakadar etmedikleri için mevzuumuz haricinde kalıyorlar.

KAMlŞ KALEM

Kalem olarak, kamışdan ne zamandan beri istifade edildiği katiyyet­le belli değilse de, en az on asırlık bir geçmişi vardır ve bizde dolma ve kurşun kalemlerin yfiyılışına kadar, okur yazar zümrenin hayatında dai­ma baş köşeyi işgal etmişdir. Nihayet, yeni harflerin kabulüyle hemen tamamen ortadan kalkan kamış kalem, şimdi memleketimizde, ancak, yazı san'atınm son hadimieri tarafından aranıp kullanılıyor. Bazen, Sahhaflar Çarşısı'na gelen eski kitaplar arasından da, bir kaçı boynunu bükmüş ola­rak çıkar. Artık, lüzumu kalmadığı için, yetiştiği yerlerden getirtilme­mektedir.

(2) Madeni uçlar, 1839 dan sonra, Avrupa'da pahalı olan tüy kalemin yerini almış, mekteblerimizde Fransızca öğretimine başlandıkdan sonra bize de girmişdir.

-~

Page 5: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

M. Uğur DERMAN 165

Yazıda kullanılan kamış, İran sahillerinde (bilhassa Hazer Gölü ta­rafında) ve Irak'da (3) yetişir. Hindistan ve daha sıcak yerlerde bulu­nanlar çok sert olurlar.

Çocukluk oyunlarından hiç birimize yabancı gelmeyen kamışın bizde yetişenleri ( 4) yumuşaklığı sebebiyle yazıya elverişli değildir. Zira, ka­lem olarak kullanılacaklar için bir hayli şart aranır: Çok sert veya çok yumuşak, çok kalın yahut çok ince, yassı, eğri ve dalgalı olmamalıdır. Tabii bir sertlikde, dış görünüşü ile ince uzun ve düzgün bir silindir bi­çiminde, boğum araları en az bir karış boyunda ise makbul sayılır. (Re-sim: 1-A) ·

Kamışın içinde mevcut olan boydan boya boşluk <<Nal» denilen iplik gibi ince nebati liflerle doludur. (Resim: 1-B) Kalemin ilk açılışında, bun­lar ucundan tutulup çıkartılır. Her hadiseyi şuh bir zaviyeden gören şair Nedim, <<Nal»e şu manayı yakıştırıyor:

<<Sihr ü efsun ile dolmuşdur derunun, ey kalem! Zülfü Harut'un, demek mümkün ki, nal olmuş sana.>>

(Ey kalem, için sanki sihir ve büyü ile dolmuşdur. Boşluğunda bulunan «nah belki de sihir öğreten Harut'un saç telleridir.)

Kamış, koparıldığı haliyle, kalem vasıflarından uzaktır. Uzvi sıcak­

lığı daima muhafaza eden ve ibtidai bir etüv mahiyetinde kullanılan güb­re'ye konur. Tabii rengi sarımsı beyaz olan ham kamışlar, burada ağır ağır kurur. Cinsine göre kırmızımsı, yahud açık veya koyu kahve rengine hatta siyaha döner. Bazı tarikat erbabının ma'nen kemaJe ermek maksa­dıyle süfliyyetde çile çıkarması gibi, kalem de, ulvi eserler vermek, te­kamüle ermek için, gübrede pişip çilesini ikmal eder, süfliyyetden geçip hamlıkdan kurtulur. Nihayet üstü parlatılır, cilalı gibi olur.

Bazen, güneş karşısında da yapılan bu ıslah ameliyyesinin, umumi­yetle, kamışların yetiştiği memleketlerde icra edildiğini sanıyoruz. Zira, bütün araştırmalanınıza rağmen, böyle bir kalem ıslahhanesinin İstan­bul'da bulunduğuna dair, ma'lumata rastgelmedik.

Kalemleri süslemek maksadıyla, daha gübreye yatırmadari evvel, arzu edilirse, üzerlerine helezoni olarak iplik sarılır, oradan alındıkdan sonra, iplikler de çıkarılınca, sarılmış yerler akçıl kalır ve bu, kaleme güzel bir görünüş verir.

(3) On sene kadar evvel, Bağdad Güzel San'atlar mektebine hüsnühat mual­Iimi olarak davet edilen Hattat Macid Ayral merhum (1890-1961) orada talebesine yazı meşketmek için iyi cins kamış kalem bulamadığım ve ağzı enli madeni uçları kullandığım yana yakıla bize anlatmış, buradan kamış kalem teminine çalışmışdı. Anlaşılan, oraların feyzi bizimkinden evvel kesilmiş ...

(4) İstanbul'un Kalamış semtinin de Rumca «Kalamos• dan muharref olarak isimlendirildiği söylenir. Eskiden orası da kamışlık imiş.

Page 6: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

166 KALEM

Resim: 1) Muhtelif kalemler (Cesametleri hakkında fikir verebilmek için yanlarına cedvel konmuşdur.)

A) Açılmamış bir boğumlu kalem B) Kalemin içindeki •Nal> C) Kullanılmaya hazır Cava kalemi D) Açılmamış Cava kalemi E) Yeni açılan bir kamış kalemin içden görünüşü F) Ağzındaki sırçalı kısım giderilmiş kamış kalem G) Çizgi halinde yazan celi kalemi H) Menevişii kalem İ- J- K) Muhtelif celi kalemleri (tahtadan) L) Kamış kaleme tesbit edilmiş iki taraflı celi kalemi.

(M. Uğur Derman Kolleksiyonundan)

Sertliği dolayısiyle, yukarıda zikredilen ıslah şekline tabi' tutulma­yan, üzeri kendiliğinden kaplan postu gibi lekeli, sarımtrak kahverengi bir cins kamış vardır ki ••Menevişli kalem>> bundan olur. (Resim: 1-H ve 2-A, B)

Mühim şahıslar (Padişah gibi) tarafından kullanılacak kalemlerin sap tarafına altın veya gümüşle tezyinat yapıldığı da vakidir. (Resim: 2-C, D)

Açılmamış kalemler, tek (Resim: 1-A) veya çift boğumlu olarak sa­tılır. (Bu asrın başlarındaki kalem fiatları: Adisi beş para, iyisi on para veya kalem açma dahil yirmi para, menevişlisi otuz para idi.) Çatlak ise, almamaya bilhassa dikkat edilir, çünkü açılırken bu çatlak büyür ve kalem kırılır. Sağlamlık tecrübesi: Kalem birkaç santim yükseklikden sert bir

Page 7: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

Resim: 2)

M. Uğur DERMAN

A - B) Menevişii kalem C- D) Sap tarafından süslü kalem E - N) İnce ve kalın Bambu kalemi F- M) Açılmış kamış kalemler G - J -K) Açılmış muhtelif Cava kalemleri H - İ - L) Açılmamış Cava kalemleri

167

(Bütün bu kalemler Sultan Abdülaziz'e aiddir.) O) Hattat Sami Efendi'nin Üsküdar Özbekler Dergahı Şeyhi Hezarfen

Edhem Efendi tarafından yapılan «Celi» kalemi. Görüldüğü gibi, mürekkep akıntısını sağlamak için, kalemin ağzı dokuz yerinden şakkedilmişdir.

(Türk İslam Eserleri Müzesinden)

yere bırakılır. Çatlak ve zayıf olanı, kötü bir sesle zırıldayarak düşdüğü yerde kalır, sıçramaz. Halbuki, sağlam ve iyi cins kamış ise, aynı tec­rübe ile, hem dolgun ve tannan bir ses verir, hem de sıçrar .

• CAVA KALEMİ

Daha sonra temas edeceğimiz vechile, kalem açılıp da kullanılmaya başlandıkdan sonra, kağıdla teması olan ağız kısmı zamanla bozulursa, yeniden açılır. Ancak, yazılması uzun süren eserlerde (bilhassa Kur'an-ı Kerimler) bunun mahzuru vardır: Kalem yeniden açılırken, ağzının ge­nişliği, milimetrenin onda biri kadar farklı olsa, bu, hele nesih gibi ince yazılarda büyük bir bedii kusur teşkil eder. Harfinden noktasına ve ha-

Page 8: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

168 KALEM

rekesine kadar, estetiğin hakim olduğu eski harflerimizin, böyle uzun me­tinlere tatbikatında, ağzı kolay aşınmayan bir kaleme ihtiyac hasıl olmuş­dur. İstanbul'dan Hac maksadıyle gidenler, Hicaz'da, Cava'dan (ki Endo­nezya adalarindadır) gelen kalemleri görüp benimsemişlerdir. Bunlar, ora­da yetişen bir cins kamışın orta boşluğundan ••nal» yerine çıkan, abanoz gibi sert, içi dolu, ince bir kamış özüdür. (Resim: 1-D, 2-H, İ, L) inceliği dolayısiyle yazarken tutmak zor olur, bu sebeble, açıldıktan sonra (Re­sim: 2G, J, K), başka bir kamış kalemin içindeki boşluğa yerleştirilip

kalınlaştırılır, elde durması sağlanır. (Resim: 1-C) Sertliği yüzünden, kullanılması da, açması da (5) güç olan Cava ka­

lemini, bizde ilk def'a Hattat Çömezzade Mustafa Vasıf (vefatı 1852) ve talebesi Kadıasker Mustafa İzzet (1801-1876) Efendiler, nesih hattıyla yazdıkları Kur'an-ı Kerim ve diğer bazı eserlerde deneyip beğenmişler­dir. Sonradan, diğer hattatlarca da, benimsenmişdir.

CELİ KALEMi Yazının kalınlığı arttıkça, kalemin ağzını da ona göre açmak maksa­

dıyla, bu kalınlığa uygun kamışlardan, bilhassa sert «Bambu» kamışların­dan (Resim: 2-N) istifade olur. Ancak, daha iri yazıları -ki buna hat san' atında ••Celi» denir- yazmak için «Bambu>> da kifayet etmez. O za­man, tahtadan, istenilen büyüklükde yapılan celi kalemi kullanılır. «Ağaç kalem = Tahta kalem>>. (Resim: 1-İ, J, K, L) Bunun ağzının ortası oyu­lup, iki kenar ucu bırakılarak, celi yazıyı çizgi halinde yazan şekli de ya­pılmışdır. (Resim: 1-G)

Çok iri eelileri yazabilecek kalemi, insan eli, nisbeti dairesinde, kul­lanmakdan acizdir; bu halde mürekkebin akıntısını sağlamak da zordur. Yeri gelmişken, mübalağacılığı ile meşhur, hattat Yesarizade'nin şu fık­rasından bahsetmeliyiz: Bir ahbabı, eskiden Ayasofya camiinde, şimdi

İslam Eserleri Müzesinde asılı duran celi ta'lik ( ~.ııt: ... -i_,... ) levhasını görüp kendisine, bu kadar kalın yazıyı nasıl yazdığım sorunca Y esariza­de: «Cami'e gitmişdim, Kayyum efendi gelip bir yazı istedi. Ben de bir kova mürekkeb istedim. Orada duran meydan süpürgesini aldım, gözü­me, namaza gelmiş bir oduncunun baltası ilişti. Süpürgeye bir nacak çal­dım, kovaya batırdım, batırdım yazdım!» demiş. Bu izah tarzına, muhak-kak ki, karşılıklı gülmüşlerdir. ~

Kalemle yazılamıyacak kadar kalın yazılar, evvela normal eb'adda yazılıp küçük karelere ayrılır. Başka bir kağıda, kaç misli büyütülmek isteniyorsa o cesametde çizilen karelerde, küçük karenin mukabili bulu-

(5) Cava kalemi hakkında ma'lumat veren Hattat Hasan Rıza Efendi zade Süreyya Saltuk, geçen asrın hünerli kalemtraşcılarından Meyil Usta'nın, Cava ka­lemi açmak için hususi bir çakı hazırladığını, ilk yaptığını da Kadıasker Mustafa İzzet Efendi'ye hediye ettiğini bildiriyor.

Page 9: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

M. Uğur DERMAN 169

narak, yazı resmedilrnek suretiyle hazırlanır. Hepimizin mekteb hayatın­dan bildiğimiz bu büyütme şekline ••Santraş» veya ••Murabba',, usulü de­nir. Mesela, İstanbul Üniversitesi kapısı üzerindeki Şefik Bey'in <<Daire-i Umur-ı Askeriyye»si ve yanındaki <<Fetih» ayetleri böyle tertib edilmiş­dir. Yine, 55 cm. kalınlıkla, dünyanın en iri eelileri olan, Kadıasker Mus­tafa İzzet Efendi'nin Ayasofya Camiindeki dairevi levhaları, talebesinden Şefik Bey ve Ali Efendinin yardımlarıyla, ma'bedin kayyumhanesinde bu şekilde hazırlanmışdır.

KALEM AÇlLMASI

Kalemin nasıl açıldığını anlatabilmek için, önce kalemtraşdan bahset­meliyiz:

KALEMTRAŞ

Yeni neslin kurşun kalem açmakdan tanıdığı kalemtraşlar ile,. bizim bahsetmek istediklerimizin gerek şekil, gerekse kullanış tarzı itibariyle münasebeti yokdur. Eski kalemtraşlar, münhasıran kamış kalemi yontup açmak için kullanılır. (Resim: 3) de görülenler bunların en san'atkarane örneklerindendir. Vaktiyle pek revaçda olup da ancak Avrupa çakıları­nın yayılmasıyle zeval bulan, ecdadımıza has bir ••Kalemtraşçılık>> mes­leği ve bununla maişetini temin eden bir san'atkar zümresi mevcud idi.

Kalemtraş üç kısımdan mürekkebdir: (Resim: 3) A - Su verilmiş çelikden ma'mul kesici kısım. (Tig) B - Kemik, fildişi, abanoz, mercan, pelesertk, ünnab, öd ağacı, ye­

şim, bağa, boynuz, som, şirmai, demirhindi, Hacı Maksud taşı, çelik veya altın işlemeli çelikden yapılan ••Sap» kısmı. Kalemtraşın en çok san'at gösterilen ve maddi değerine tesir eden yeri burasıdır.

C - Bu iki kısmın birbirine sağlarnca kenetlenmesini sağlayan «Pa­razvana>> ki, umumiyetle çelikden, nadiren altın ve gümüşden olur.

Kalemtraşın ustası her kim ise, (Resim: 3-D) de görülen oyuk yere, pirinç, gümüş, nadiren altın minik bir parça koyar, üzerine ismi ters hakkediimiş olan oyuk cesametindeki dişi mührünü sıcak olarak basar, böylece kalemtraşı yapan şahsın ismi bu damgada kabartma olarak kalır, zamanla düştüğü de vaki'dir. Kalemtraşçıya, peştemal kuşanırken -yani diplama alırken- ya mezun oldukları üstad veya mesleğin en yaşlısı

tarafından bir mahlas verilir ki, ekseriya (i-ı) sadasıyle biter ve o esnada başka bir meslekdaşı tarafından kullanılamaz: Fenni, Muhyi, Recai, Rıf­kı, Meyli, Medhi, Hakkı. .. gibi. Tabii, bu kaidenin istisnaları da çıkmış­dır. Bazı san'atkarlar, isim koymayıp hususi bir işaret kullanırlar. Ken­dilerinden kalemtraş satın almak isteyip de, makta' kullanmadan kalem açmaya kalkanlara, «Size göre kalemtraşım yok Efendim>> diyebilecek kadar san'atmı her şeyin üstünde tutanları da vardır.

Page 10: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

170 KALEM

Resim: 3) Kıymetli kalemtraşlar (Topkapı Sarayı Müzesinden)

A) B) C) D)

Kalemtraşın kesici Kalemtraşın sapı

Parazvana Kalemtraşı yapanın

kısmı (Tig) E) F) G)

damgası

Kesici kısmın sırtı Kesici kısmın ağzı Kesici kısmı muhafaza eden kılıf.

Kesici kısmın şekline göre, <chattatl, katibi, söğüt yaprağı, cam kırığı» gibi isimler alan kalemtraşdan daha fazla bahsetmeye yerimiz müsaid değildir (6).

Yeni açılacak kalemin, önce boğum yeri bir parmak aşağısından ka­lemtraşla giderilir, böyle yapılmazsa ileride anlatılacak olan <<kalem şakkı»

(6) Dr. Süheyl Ünver Hocamız, 45 yıldır gördüğü kalemtraşlardaki imzaları ve yapanların terceme-i hallerini imkfın nisbetinde toplamışdır. Şimdilik 106 isim ihtiva eden bu gayrimatbu' eserin basılması temennimizdir.

Page 11: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

düz olmaz, eğri gide­bilir. Sonra, kalem sol elin içine yatırı­

lır ve ucu baş parma­ğın ayasına dayanır,

yukarıdan aşağıya

meyilli olarak kesi­lir. Ta ki kalemin or­ta boşluğu ve cidarı

badem biçiminde gö­rünsün (Resim: 4). Bu kısım, sert kalem­de eğri kesilir, yani uzun bir badem şek­lindedir (Resim: 5-A). Yumuşak kalemde ise, dikçe kesilir, tombul bir badem

M. Uğur DERMAN

(Resim: 5-B) halin- Resim: 4) Kamış kalemin açılması

dedir. Alttaki sivri- A) Kalem yongası (Bürade-i kalem).

lik traş edilip incel-

171

tilir, dil gibi uzayan bu yassı kısmın iki kenan, kalem ağzı ne büyüklük­de isteniyorsa ona göre alınır. Bu alınış, iki tarafdan aynı mikdarcia ol­mazsa kalemin biçimsiz bir görünüşü olur (Resim: 5-C). Kalemin dışın­daki, <<sırça» denilen, renkli ve parlak kısım mürekkeb tutmayacağı için

~~ ~

~ı ,IJI,.

n

1/'.

1 '

Resim: 5) Kalem ağızlarının muhtelif görünüşü:

A) Sert kalemin açılışındaki uzun badem biçimi.

H

B) Yumuşak kalemin açılışındaki yuvarlak badem biçimi C) İki kenarı aynı mikdarda alınmamış kalemin eğri görünüşü D) Kalemin dışındaki sırçanın, ağız kısmında giderilmiş şekli

E) Açılışı itibariyle düz kalem F) Açılışı itibariyle çakşırlı kalem G) Uzun dilli kalem H) Kısa dilli kalem İ) Ta'lik kalemini İranlıların açış şekli J) Kalem ağzının eğriliği (çizgi ile gösterilmişdir).

Page 12: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

172 KALEM

sadece kalem ağzından bir parçası, yine kalemtraş yardımıyle giderilir (Resim: 1-F, 5-D)

Dil ve ağız kısımları aynı genişlikde olabildiği gibi, (Resim: 5-E) ağız kısmı daha genişce bırakılır. Böylesine <<Çakşırlı Kalem•• denir (Resim: 5-F). Kalemin başı ve diğer ismi ile dili çok uzun bırakılırsa (Resim: 5-G) süratli yazabilen bir ele yardımcı olur, kısa bırakılırsa (Resim: 5-H) ağır yazılır. Meşhur Hattat Hafız Osman Efendi'nin (1642-1698) evvelce uzun dilli kalemle yazarken, geçirdiği felçden sonra yarı yarıya kısaltılmışını kullandığım, her iki şekildeki kalemini de gören «Tuhfe-i Hattatin» mü­ellifi M üstakimzade kaydediyor (Sahife: 608). Bu halinde, Hafız Osman Efendi'nin kalemlerini, tenbihi üzere talebesinden Çinicizade Abdurrah­man Efendi kısa olarak açarmış.

Eskiden, kamış kalemin yazandan tarafa ucu da, mutlaka sivriitHerek bırakılırdı. Guya, düz olursa, şeytan oturup güzel yazılmasına imkan vermezmiş! Bu sivrilik, şayed yazanın bir yerine batarsa, o zaman, şer sahibi şeytanın, düzden çok sivri uçlarda oturduğuna inanmak lazım ge­lecek!

Kalemin Şakkı: Ağız kısmı, kalemtraş yardımı ile dikine olarak, mak­ta' üzerinde birkaç cm. kadar çatıatılan kalemin ağzı iki yakaya ayrılır .

. Boyuna muvazi çatlatılması, eğri olmaması şartdır. Buna <<Kalemi şakket­mek» (= Dikine kesmek) denir. Arada hasıl olan bu çatıağa mürekkeb dolar ve yazarken devamlı olarak aşağıya doğru akar, yani alaminüt bir depo vazifesi görür. Şair Sabit, kalemin şakkı hakkında şu latifeyı yaz­mış:

<<Bir yere gelmez iki yakası, ehl-i rakamın, Sebeb-i çak-i giribanı bu olmuş kalemin.>>

(Yazı ile uğraşanların iki yakası bir araya gelmez, fakr ü zaruretden kur­tulamazlar. Kalem ağzının da iki yakaya ayrılması bu sebebdendir.)

Şair Şeyh Mehmed Vahyi de, betahsis yazı tabirleriyle -ki bunlar ayrı harfle diziimişdir- örülmüş şu kıt' asında diyor ki :

••Bir kalem kaşlı, mürekkeb saçlı katib dilberi, Halkı Mecnun ideyazdı salın-ı Kağıdhane'de. Nakş-ı vash, hakk olunmaz safha-i endişeden, Açsa bin şakk, gezlek-i hicran dil-i divanede.»

(Kalem gibi ince uzun kaşlı ve mürekkeb gibi siyah saçlı bir katib dil­beri, Kağıdhane meydanında halkı neredeyse Mecnun'a çevirdi. Ayrılık kalemtraşı şu deli gönlü bin def'a da yarsa, vuslatı, yazıldığı keder sahi-· f€sinden kazınmaz.)

Page 13: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

M. Uğur DERMAN 173

Şakkedilmekle ikiye ayrılan

kalem ağzının her iki yakasına da birer isim verilmişdir. Kullanırken yazandan yana olan tarafına ••Üns>> (= Yakın), aksi istikametde olan yakaya da «Vahş» (= Uzak) deni­lir (Resim: 6). Kalem şakkedilir­ken vahşi taraf daha geniş bırakı­lır.

Harflerinin şekli icabı, kalem ağzı bazen, kağıda yarı yarıya te­mas ettirilerek yazılan ta'lik hat­tında, mürekkebin cereyanını sağ­lamak için, İran'da, vahşi yaka tekrar kısa olarak şakkedilir. (Re­sim: 5-İ) Bu usul bizde cari değil­se de akla uygun gelmekdedir.

MAKTA'

Resim: 6) Yazarken kalemin tutuluş tarzı ve ağzının iki yakası: Vahşi-Ünsi.

Biraz da, kalemin gerek şakkının, gerekse aşağıda anlatacağımız kat­tının üzerinde yapıldığı aletden bahsetmek icab ediyor: Kelime aslında

« ~ı..aA = Mıkatta» ise de, eskiden, galat olarak " c_hı.. = Mıkta',, şek­line girmiş. Lisanımızda " c_ki = Kat'ııı muhtelif şekilde kesrnek ma­

nasınadır. Halbuki, " .k~ Kattıı münhasıran «Kalem kesmekıı de­

mekdir. <<Mıkatta,, da, üzerinde kalem kesilen aletdir. Yanlış olarak giren «Mıkta'» zamanla ••Makta',, olmuş, aslı ile alakası kalmadan Türkçeleş­miş, denilse yeridir.

Makta' 2-3 cm. eni, 10-20 cm. boyu olan, 2-3 mm. kalınlığında kemik veya fildişi bfr plakadır. Bağa ve sedefden yapılanı da görülmüşdür. Buna neden lüzum vardır? Kalemin şakk ve katt ameliyyesi, eğer sert satıhlı bir yerde yapılırsa, (mesela cam, mermer) kalemtraşın kesen ağzı zede­lenir ve zamanla kullanılmaz hale gelir. Yukanda zikredilen, nisbeten yumuşak satıhlı maddeler, kalemtraşın keskinliğine zarar vermedikleri gibi, kendileri de fazla müteessir olmazlar.

Makta' üzerinde, kamış kalemin kutru kadar içine yiv açılmış küçük bir çıkıntı mevcuddur. (Resim: 7) Bu basit aleti, bilhassa Mevlevi zevkı ince bir san'at haline getirmişdir. Aynı resimde görüleceği vechile, çakı, mil ve kıl testere ile çalışarak hazırlanan makta'ın üzerine gayet ince iş­ledikleri Mevlevi sikkesi, nakış, çiçek ve yazı gibi tezyini unsurlar, onla­rın derviş meşreblilikleri yanı sıra, kabına sığarnıyan san'atkar ruhlarının

Page 14: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

174 KALEM

Resim: 7) Çok kıymetli makta'lardan 6 numune (Topkapı S.M.) (Harfle işaretli kısımlar, kalem sapının tesbit edildiği yerlerdir, (X) işaretli düz­lükde kalemin şakkı ve kat'ı yapılır).

İmzalar: A-B-F) Fikri, C-D-E) Resmi.

tercemanı olmuş ve bir kemik parçasında adeta Mevlevi inceliği temes­sül eylemişdir. Yani, üzerinde kalem kesrneğe insan kıyamaz. Umumiyet­le bu şaheseriere imza da koymuşlardır. Tabii her makta'a böyle özenil­miş değildir, Mevleviler haricinde yapanlar da çıkmışdır. En ucuzu, c düz kemikden sade olarak hazırlanan şeklidir.

<<O hüsnühattıyla, yakut leblerindir, eden Kalemtraş-ı gama, üstühamını makta'>>

Ka mi

(O yakut rengi dudaklarının güzel çizgileri, benim kemiklerimi, gam ka­lemtraşı için makta' haline getirdi.)

İşte bu makta'ın yivine, kalemin sap tarafı, sağa sola kaçmaması için tesbit edilir; kalemtraşın keskin ağzı, kalemin boyuna muvazi (paralel)

Page 15: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

M. Uğur DERMAN 175

olarak tutulur ve arzu edildiği şekilde kalemin iç veya dış tarafından

«şakk-ı kalem>> yapılır. Bu, elde de olabilir.

<<Katt-ı kalem» veya <<Kat'-ı kalem» (= Kalemin ağzının kesilip dü­zeltilmesi.): Kalem, aynı şekilde makta' üzerine tesbit olunup, evvelce şakkedilmiş ağzının vahşi tarafı uzun, ünsi tarafı kısa bırakılmak şartıyla meyilli olarak kesilirken «Çıh diye bir ses çıkar. (Resim: 8) de görülen

Resim: 8) Kalem ağzının kat'edilmesi

A) Kalem yongaları (kırıntıları)

B) Makta' C) Kalemtraşın basılış şekli.

bu ameliyyeye hattatlar arasında <<Makta'a vurulmak» da denir. Henüz makta'a vurulmuş bir kalemle çok keskin yazı yazılır, kullanıldıkça ağzı bozulacağı için artık harfler pürüzlü olarak çıkmaya başlar.

Gerek şakk-ı kalem, gerekse katt-ı kalemde, kalemtraşın kesici kıs­mının sırt tarafına (Resim: 8-C) de görüldüğü şekilde şehadet parmağı ile basılmazsa kalemtraşın sapı bu tazyike tahammül edemez, çatlayabilir.

Düz makta'a vurulmuş kalemle yazılan yazılar elden metanetli çıkar,

Page 16: Ecza cı M. DERMANisamveri.org/pdfdrg/D00053/1967_I_3/1967_3_DERMANMU.pdf · 2015. 9. 8. · KALEM Ecza cı M. Uğur DERMAN

176 KALEM

çok eğri makta'a vurulmuş kalemin yazıları zayıf, fakat halavetli olur. İkisinin ortası hepsinden iyisidir. İlk def'a eğri kattedilmiş kalemle yazan Hattat Yakut ül Musta'sami'dir. (XIII. asır) Eğri makta' ile, kalemin elde tabii duruş şekli olan, yazandan tarafa yatık vaziyeti de sağlanmış olur. (Resim: 5-J) de kalem ağzının meyli, çizgi ile gösterilmişdir.

Resim: 9) Sülüs kaleminin ağzının meyli.

Hattat Hasan Rıza Efen­di'nin (1849-1920) talebesi merhum Halim Özyazıcı'ya (1898-1964) nakline göre, sü­lüs hattı için kalemin ağzı

(Resim: 9) da görülen esasa göre tesbit edilir. Yani her­kesin parmak teşekkülatına

göre bu eğrilik değişebiliyor.

Yine Hasan Rıza Efendi'­nin, N ecmeddin O ky ay hoca­mıza anlattığına göre, taklid edilmek istenen bir yazı, ka­lemin kattı bilinmedikçe la­yıkıy le a s lı n a benzetile­m ez (7).

Yazı nev'ine göre kalem ağzının meyli ve genişliği:

Ta'lik kalemi sülüse nazaran daha düz ağızlıdır. Nesih kalemi ondan da az, hele rık'a düze yakın meyilli olur. Sülüs yazının, dolayısiyle ka­leminin ağız genişliği 2,5 mm.'yi geçmez. N esih için bu had, 1 mm. ka­dardır. Daha fazlasında yazı irileşmeye, yanf celi olmaya başlar.

Ta'lik kaleminin ağız genişliği de sülüs kadardır. Mezkur hattın menşei olan İran'da bu cesamet <<Çardank>> (= dört kalem ölçüsü) olarak isim­lendiriliyor. <<Yekdank» (= bir ölçü) ve <<Düdank» (= iki ölçü) kalemler, daha küçük (hurde) ta'lik için kullanılır. Münhasıran «Ta'lik celisi»ne eskiden «Kamış kalem» dendiği vakidir.

(Devamı gelecek sayıda)

(7) Yazı taklidi mevzuu da, ayrıca işlenecek kadar genişdir. Ancak, kısaca

arzedelim: Bir hattatın başka bir meslekdaşının yazısına bakarak, fotoğrafla alın­

ınışeasma onun aynını elinden çıkarmasına «Yazı taklid etmek» denir ki, bu, diğer san'at dallarında rağbet görmezse de, hüsnühatda makbul ve güç bir tarzdır.