ÖZET Türkiye’de kadastro çal›şmalar›, 1950’li y›llardan sonra ç›kart›lan Tapulama Kanun- lar› gereğince k›rsal alanlara kayd›r›lm›şt›r. Bu uygulamalar 1987 y›l›nda yürürlüğe giren 3402 say›l› Kadastro Kanunu ile halen devam etmektedir. 1999 tarihi itibariyle şehir ka- dastrosunda %96, köy kadastrosunun ise %68 oran›nda tamamlanm›ş olduğu ifade edil- mektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi (Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon) illerinde yap›lan kadastro çal›şmalar›nda bu oran şehir merkezlerinde %87, k›r- sal alanlarda ise %41’dir. Görüldüğü gibi bu oran ülke genelinin oldukça alt›ndad›r. Bu- nun başl›ca sebebi, bölgede mevcut orman alanlar› ve bu alanlar›n köylerle ilişkileri so- nucu ortaya ç›kan mülkiyet sorunlar›d›r. Bu çal›şmada, bölge genelinde iller ve ilçeler öl- çeğinde kadastro çal›şmalar› incelenerek, hizmetlerin yavaş gitmesinin nedenleri ve al›n- mas› gereken önlemler incelenmiştir. 1- GİRİŞ Doğu Karadeniz Bölgesinde kadastro çal›şmalar› başlad›ğ›ndan beri fotogrametrik yöntemlerden yararlan›lamam›şt›r. Engebeli ve yoğun bitki örtüsüyle kapl› arazi şartlar›- n›n olumsuzluğu kadastro çal›şmalar›n› yersel yöntemlere mahkum etmiştir. Bu yöntem- lerin uygulanmas› da iklim, topoğrafya, bitki örtüsü ve parsel yap›lar›ndaki engelleyici ve yavaşlat›c› etkenler sebebiyle zorlaşm›ş ve birim zamanda üretim çok düşük olmuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, büyük zorluklarla devam eden çal›şmalar orman s›n›r- lar›na dayand›ğ›nda yeni bir engelle karş›laş›lm›şt›r ki, bu da orman - mülkiyet sorular›- d›r. Bölgede Orman Genel Müdürlüğü (OGM)’nün, 6831 say›l› “Orman Kanunu” ge- reğince yapt›ğ› “orman tahdit ve kadastrosu” çal›şmalar› çok azd›r (AYAZ / ACAR, 1999). Orman kadastrosunun mülkiyet kadastrosu standartlar›ndan farkl› ve oldukça ka- ba yöntemlerle yap›lmas›, mülkiyet kadastrosuyla uyuşmama sonucunu doğurmuştur. Ta- pu ve Kadastro ekiplerinin kadastrosuna başlad›ğ› orman içi veya orman bitişiği köyler- de ise gerek orman idaresinin gerekse parsel sahiplerinin çok say›da itirazlar› sebebiyle baz› çal›şma alanlar› (birlikler) ya kapat›lm›ş veya yar›m b›rak›lm›şt›r. Bu yüzden, or- manlar›n korunmas› ve geliştirilmesinin ön şart› olan kadastro bu bölgede istenmeyen hizmet konumuna düşmüştür. Ancak, kadastro yap›lmad›ğ› sürece, taş›nmazlar üzerinde sağl›kl› tasarruflar›n yap›lmas› beklenmediği için, bu hizmetin gerek parsel sahipleri, ge- rekse Devlet aç›s›ndan bir an önce tamamlanmas› da kaç›n›lmazd›r. 372 DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDE KADASTRO SORUNLARI ORMANLA İLİŞKİLİ KÖYLERİN YOĞUNLUĞU Mustafa ATASOY* Osman DEMİR** ________________________ *Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik - Mimarl›k Fakültesi, Araşt›rma Görevlisi, Trabzon. ** Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik - Mimarl›k Fakültesi, Dr. Araşt›rma Görevlisi, Trabzon.
59
Embed
DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDE KADASTRO ...Doğu Karadeniz Bölgesi (Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon) illerinde yap›lan kadastro çal›şmalar›nda bu
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
ÖZET
Türkiye’de kadastro çal›şmalar›, 1950’li y›llardan sonra ç›kart›lan Tapulama Kanun-
lar› gereğince k›rsal alanlara kayd›r›lm›şt›r. Bu uygulamalar 1987 y›l›nda yürürlüğe giren
3402 say›l› Kadastro Kanunu ile halen devam etmektedir. 1999 tarihi itibariyle şehir ka-
dastrosunda %96, köy kadastrosunun ise %68 oran›nda tamamlanm›ş olduğu ifade edil-
mektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi (Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize,
Trabzon) illerinde yap›lan kadastro çal›şmalar›nda bu oran şehir merkezlerinde %87, k›r-
sal alanlarda ise %41’dir. Görüldüğü gibi bu oran ülke genelinin oldukça alt›ndad›r. Bu-
nun başl›ca sebebi, bölgede mevcut orman alanlar› ve bu alanlar›n köylerle ilişkileri so-
nucu ortaya ç›kan mülkiyet sorunlar›d›r. Bu çal›şmada, bölge genelinde iller ve ilçeler öl-
çeğinde kadastro çal›şmalar› incelenerek, hizmetlerin yavaş gitmesinin nedenleri ve al›n-
mas› gereken önlemler incelenmiştir.
1- GİRİŞ
Doğu Karadeniz Bölgesinde kadastro çal›şmalar› başlad›ğ›ndan beri fotogrametrik
yöntemlerden yararlan›lamam›şt›r. Engebeli ve yoğun bitki örtüsüyle kapl› arazi şartlar›-
n›n olumsuzluğu kadastro çal›şmalar›n› yersel yöntemlere mahkum etmiştir. Bu yöntem-
lerin uygulanmas› da iklim, topoğrafya, bitki örtüsü ve parsel yap›lar›ndaki engelleyici ve
yavaşlat›c› etkenler sebebiyle zorlaşm›ş ve birim zamanda üretim çok düşük olmuştur.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, büyük zorluklarla devam eden çal›şmalar orman s›n›r-
lar›na dayand›ğ›nda yeni bir engelle karş›laş›lm›şt›r ki, bu da orman - mülkiyet sorular›-
d›r. Bölgede Orman Genel Müdürlüğü (OGM)’nün, 6831 say›l› “Orman Kanunu” ge-
reğince yapt›ğ› “orman tahdit ve kadastrosu” çal›şmalar› çok azd›r (AYAZ / ACAR,
1999). Orman kadastrosunun mülkiyet kadastrosu standartlar›ndan farkl› ve oldukça ka-
ba yöntemlerle yap›lmas›, mülkiyet kadastrosuyla uyuşmama sonucunu doğurmuştur. Ta-
pu ve Kadastro ekiplerinin kadastrosuna başlad›ğ› orman içi veya orman bitişiği köyler-
de ise gerek orman idaresinin gerekse parsel sahiplerinin çok say›da itirazlar› sebebiyle
baz› çal›şma alanlar› (birlikler) ya kapat›lm›ş veya yar›m b›rak›lm›şt›r. Bu yüzden, or-
manlar›n korunmas› ve geliştirilmesinin ön şart› olan kadastro bu bölgede istenmeyen
hizmet konumuna düşmüştür. Ancak, kadastro yap›lmad›ğ› sürece, taş›nmazlar üzerinde
sağl›kl› tasarruflar›n yap›lmas› beklenmediği için, bu hizmetin gerek parsel sahipleri, ge-
rekse Devlet aç›s›ndan bir an önce tamamlanmas› da kaç›n›lmazd›r.
372
DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDEKADASTRO SORUNLARI ORMANLA İLİŞKİLİ
KÖYLERİN YOĞUNLUĞU
Mustafa ATASOY*Osman DEMİR**
________________________
*Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik - Mimarl›k Fakültesi, Araşt›rma Görevlisi, Trabzon.
** Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik - Mimarl›k Fakültesi, Dr. Araşt›rma Görevlisi, Trabzon.
2- DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDE KADASTRONUN YAVAŞGİTMESİNİN BAŞLICA NEDENLERİ
Doğu Karadeniz Bölgesi (Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trab-
sup üst düzey yöneticilerine, askeri komutanlara veya Devlet taraf›ndan görevlendiril-
miş memurlara b›rak›lm›şt›.
Osmanl› toprak sisteminde taş›nmazlar›n tümü miri arazi değildi. Çünkü, Arazi Ka-nunnamesi’nde de belirtildiği gibi; miri arazi, mülk Arazi, vak›f arazi, metruk arazi,mevat (ölü) arazi olmak üzere beş çeşit arazi mevcuttu. Bunlardan miri arazilere dirlik
de denilmekte olup, dirlikler büyüklüklerine göre; has, zeamet ve t›mar olarak üç gru-
ba ayr›lmaktayd›lar. Y›ll›k geliri 100 bin akçeyi aşan dirlikler has ad› verilmekte olup,
bunlar›n yönetimleri daha çok üst düzey devlet büyüklerinin tasarrufuna b›rak›l›rd›. Ze-
amet’lerin y›ll›k gelirleri 20 – 100 bin akçe aras›ndayd›. T›marlar ise geliri 20 bin ak-
çeden az olan dirliklerdi. Kullan›ma elverişli arazilerden yap› cinsinden olanlar, etraf›n-
den sebze ve meyve ekili-dikil alanlar mülk arazi say›lmaktayd›. Diğerleri (geniş tar›m
arazileri, ormanlar, mera, yaylak ve k›şlaklar) ise miri arazilerden say›lmaktayd›. Os-
manl› toprak sistemine miri sistem denilmesi, kullan›lan arazilerin büyük çoğunluğunun
miri arazi (arazi-i emiriyye) olmas›ndan kaynaklanmaktayd›. Bu sisteme t›mar sistemi
de denilmiştir. Çünkü, t›marlar da has ve zeametlerle mukayese edilemeyecek kadar
çok say›dayd›.
Miri arazileri işleyen çiftçi ve köylüler, dirlik sahibinin yönetiminde üretim yapar-
lar; ürettiklerine karş›l›k aşar veya öşür ad› verilen ve genellikle ürünün 1/10’u oran›n-
da vergi verirlerdi. Bu vergileri toplayan t›mar sahibi, Devlete vermesi gereken miktar-
dan arta kalan›n› kendi geçim ve ihtiyaçlar›n› karş›lamada kullan›rd›. Has ve zeamet tü-
ründen dirlik sahipleri, gelirlerinin her 5 bin akçesi için; t›mar sahipleri ise her 3 bin ak-
çelik dilime karş›l›k, tam donat›lm›ş bir askerin bütün masraflar›n› karş›lamak veya bu-
nun karş›l›ğ› olan ürün ya da paray› Devlete vermekle yükümlü idiler. Dirlik sahipleri
arazilerin verimli işletilmesini sağlamak, yönetim alanlar›ndaki çiftçi ve köylülerin
Devletçe verilmesi gereken ihtiyaçlar›n› temin etmek, onlar›n nezdinde Devleti adalet-
le temsil etmekle mükellef idiler. Bu şartlar› yerine getirmeyen, araziyi boş b›rakt›rarak
verimin düşmesine sebebiyet veren dirlik sahipleri azledilerek yerlerine yeni bir dirlik
sahibi atan›rd›. K›saca, dirlik sahipleri toprağ›n sahibi olmay›p, bir nevi kirac› gibiydi-
ler. Dirlik sahibinin ölümü halinde toprağ›n yönetimi mirasç›lara intikal etmezdi, yeri-
ne yeni bir dirlik sahibi atan›rd›. Ancak, mirasç›lar› aras›nda toprağ› yönetebilecek s›fat
ve kabiliyeti olan birisi varsa, tercihen o dirlik onun tasarrufuna b›rak›labilirdi. Osman-
l› İmparatorluğunun son dönemlerinde dirlik sahipliği mirasç›lara intikal ettirilmeye
başlanm›şt›, fakat miri arazilerin kuru mülkiyeti (rakabe) yine Devletin olup, intikal
eden sadece tasarruf hakk›yd› (BERKİ, 1971, 30).
Dirlik sistemi Osmanl›lara, Orta Asya Türk Devletlerinden Büyük Selçuklu İmpa-ratorluğu, Anadolu Selçuklular› arac›l›ğ›yla nakledilmiştir. Selçuklularda ikta’ diye
adland›r›lan ve "ülke topraklar›n›n bir bölümünü kesip ay›rarak bir komutan ya da Dev-let adam›n›n tasarrufuna b›rakma" anlam›na gelen toprak sistemi, Osmanl›larda dirlik
sistemi ad›n› alm›şt›r. Esas›, Orta Asya Türk devletlerinin İslami esaslarla bütünleştiril-
385
miş toprak yönetim biçimi olup, Selçuklu veziri Nizam-ül Mülk taraf›ndan bilimsel
esaslara dayand›r›lm›şt›r (BERKİ, 1971, 27).
Dirlik sisteminin en büyük düşman›, Devlete ve halk›na karş› sorumluluklar›n› yeri-
ne getirmeyerek kendi baş›na buyruk olan ve derebeyi diye adland›r›lan kötü yönetici-
lerdir. Bunlar›n uygulamalar›, Orta Çağ Avrupa’s›nda hüküm süren feodal senyör’lere
benzer. Ancak, senyörlük feodal Avrupa’n›n hukuki nizam›, derebeylik ise hukuk tan›-
yük Selçuklu devletinin y›k›lmas›na sebebiyet veren büyük ikta’ sahiplerinin tutum ve
davran›şlar› olduğu düşüncesiyle, Anadolu Selçuklular› daha küçük ikta’lar oluştur-
muşlard›. Ancak derebeyilik ortaya ç›kt›ğ›nda büyük-küçük tan›mad›ğ›ndan, Anadolu
Selçuklular›n›n, hatta Osmanl› Devletinin y›k›lmas›nda toprak sistemindeki bozulmala-
r›n büyük rolü olmuştur (DOĞAN, 1977,119).
Osmanl› döneminde, Arazi Kanunnamesi yürürlüğe girdiği 1858 tarihine kadar ara-
ziler Kuyud-u Kadime ad› verilen defterlere kaydedilirdi. Arazi Kanunnamesi’nden ön-
ce, 1847 tarihli "Tapu Hakk›nda İcra Olunacak Nizamat" adl› tüzükle, 1848’den iti-
baren "yoklama" ad› verilen arazi yaz›mlar›na başland›ğ› bilinmektedir. Böylece, kaza
ve sancaklarda yaz›lan sicil kay›tlar›n›n bir örneği ile tutanaklar, İstanbul’da bulunan ve
o zamanki Tapu İdaresi olan "Defterhane" ye gönderilerek, parsel maliklerine, tuğ-
ral› matbu tapular verilmeye başland›. Bu şekilde verilen tapulara "arazi-i atik", "çiçekusulu kay›tlar" veya "künye usulü kay›tlar" ad› verilmiştir. Bu dönemlerde özel mülki-
yet olarak kayd› yap›lanlar, hususi taş›nmazlar veya padişah ferman› ile yahut tapu ida-
relerince verilen mülk arazilerdi. Miri arazilerden olan mera, yaylak, k›şlak, otlak, bal-tal›k, dalyan, voli gibi adlarla an›lan yerlerin sadece kullan›m hakk› özel ve tüzel kişi-
lere tahsis edilmiştir. Bu yüzden, kadastro yap›lmadan önce, yoklama defterleri’ne kay-
d› yap›lan araziler, malikleri ad›na tapulu yer olarak tespit edilir. Diğer belgeler ise tes-
pit s›ras›nda zilyetliği ispatlayan belgeler olarak değer taş›maktad›r.
Osmanl› döneminde ölçme ve hesaplamaya dayal› çizgisel kadastro’ya da başlan-
m›şt›r. 1900’lü y›llarda başlanan bu çal›şmalar savaş y›llar›na rastlad›ğ› için fazla bir
ilerleme kaydedilememiştir. Sadece bireysel ölçüde, İstanbul’da bir k›s›m kent arazile-
rinde ve Konya – Çumra - Kark›n köyünde arazi kadastrosu yap›labilmiştir.
2. MÜLKİYET HAKKININ DEVLET GÜVENCESİ ALTINA ALINMASI ÇALIŞMALARI
Medeni Kanun’un getirdiği en önemli yeniliklerden birisi, taş›nmaz mal mülkiye-
tinin Devletçe korunma alt›na al›nmas›n› sağlam›ş olmas›d›r. Ancak, bunun yapabilme-
si için taş›nmaz mallar›n ve sahiplerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu da ancak kadast-
ro ile mümkündür. Medeni Kanun’un bu hükmünü yerine getirmek üzere, mevcut im-
kanlar›n elverdiği ölçüde tapu yaz›mlar› ve kadastro çal›şmalar› yap›lm›şt›r. Bu uğurda
386
günümüze kadar yap›lan faaliyetleri aşağ›daki şekilde grupland›rmak mümkündür:
1- Yaz›yla İfade Edilen Kadastro Çal›şmalar›
2- Çizime Dayal› Kadastro Çal›şmalar›
3- Say›sal Kadastro Çal›şmalar›.
2.1- Yaz›yla İfade Edilen Kadastro Çal›şmalar›
Osmanl› döneminde "yoklama" ad›yla başlanan arazi yaz›m› çal›şmalar›na Cumhu-
riyet döneminde de devam edilmiştir. Cumhuriyetten önce; arazi-i atik, arazi-i cedit,emlak-› daimi, icmal defterleri olarak adland›r›lan defterlere yaz›lan araziler, çoğunluk-
la özel mülkiyete tabi arazilerden oluşmaktayd› (BIYIK / YOMRALIOĞLU, 1994).
Miri arazilerin hukuki sahibi Devlet olduğu için bunlardan mülk araziye dönüştürülen
araziler d›ş›nda özel kişiler ad›na kay›tlar yap›lmam›şt›r. Ancak, baz› miri araziler, da-
ha çok köy tüzel kişileri ad›na, tahsis yoluyla b›rak›lm›şt›r. Bu dönemde, tamam› eskiyaz› olarak nitelendirilen Osmanl› Alfabesi ile matbu defterlere (Tahrir Defterleri) el
yaz›s›yla yaz›lan bu araziler tapulu arazi olarak kabul edilmişlerdir.
Yaz›yla ifade edilen bu kadastro çal›şmalar›na Cumhuriyetin ilk zamanlar›nda da
devam edilmiştir. Osmanl› döneminde ç›kart›lan İntikal Kanunu ile tasarruf hakk›n›n
miras yoluyla intikal ettirildiği miri arazilerin Medeni Kanun’un kabulüyle mirilik vas-
f› da hukuken kalkm›ş oluyordu. Bu arazilerin mutasarr›flar›, zilyetlik şartlar›n› sağla-
d›klar› için "Tapu Tahriri" çal›şmalar› daha çok bu türden arazilere yönelmiştir. Zira
bu uygulama, onlar›n fiili hakimiyetlerinin hukuken de tamamlanmas› anlam›na gel-
mekteydi. Çoğu geniş tar›m alanlar› olan bu arazilerin tahrir katipleri taraf›ndan yaz›l-
mas› s›ras›nda, miri araziden olan baz› orman alanlar› da tapuya kaydedilmiş ancak, or-
manlar›n devletleştirildiği 1945 y›l›nda bu alanlar tekrar hazineye kazand›r›lm›şt›r.
1930’lu y›llara kadar eski yaz› ile, sonra da yeni harflerle devam eden arazi yaz›m-
lecekti. Bu uygulamadan en çok mağdur olan vatandaşlar orman içi ve orman bitişiği
köylerde yaşayanlard›r ve zaten ana yerleşim merkezlerine uzak olan bu köylerde tapu
kay›tlar› çok az tutulabilmiştir. Bu yüzden, bu bölgelerde kadastro yap›l›rken, zilyetliği
belge ile ispat edilebilen ve tapu tahriri uygulamalar›n›n terk edildiği tarihten öncesine
dayanan taş›nmaz mallar›n tespitinde hak sahiplerinin bu mağduriyetlerinin giderilme-
si hususu yeniden gözden geçirilmelidir. Öte yandan, Türkiye’nin çizime dayal› ilk ka-
dastrosunun, bilhassa ormanl›k alanlarda gecikmiş olmas› hem ormanlar›n, hem de
mülk sahiplerinin aleyhine sonuçlar doğurmaktad›r. Çünkü orman alanlar›n›n hazine
ad›na tescili uğruna, hiç hoş olmayan ağaç k›y›mlar›na sebebiyet verilmektedir.
3402 say›l› Kadastro Kanunu ile tapusuz arazilerin tespitinde sulu arazide 40, kuru
arazide 100 dönüm s›n›rlamas› da getirilmiştir. Oysa tapulu yerler için bir s›n›r yoktur.
Bu farkl› uygulamalar mülk sahiplerinin kusurundan değil, Devletin zaman›nda yaz›l›
kadastroyu tamamlamadan çizime dayal› kadastroya geçmesi s›ras›nda yapm›ş olduğu
yasal düzenlemelerden kaynaklanmaktad›r. İkinci Kadastro olarak gündeme gelmesi
beklenen çok amaçl› kadastro uygulamalar›nda, yukar›daki hususlar›n gözden geçiril-
mesiyle hem ormanlar›n korunmas› ve geliştirilmesi, hem de maliklerin mağdur edilme-
mesi için gerekli düzenlemeler yap›lmal›d›r.
2.2- Çizime Dayal› Kadastro Çal›şmalar›
Ölçme ve çizim sonucu üretilen haritalara dayal› kadastro çal›şmalar› 1900’lü y›llar-
da başlat›lm›şt›r. Ancak, Birinci Dünya Savaş›, ard›ndan da İstiklal Savaş› y›llar›nda
yeterli çal›şmalar yap›lamam›şt›r. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda da münferit baz› uygula-
malarla yetinilmiştir. Gerçek anlamda kadastro, yasal olarak 2613 say›l› kanunla başla-
t›lm›şt›r. Çizime dayal› kadastro çal›şmalar›n› aşağ›daki şekilde grupland›rmak müm-
kündür:
a) Şehir Kadastrosu Çal›şmalar›,
b) Arazi Kadastrosu (Tapulama) Çal›şmalar›,
c) Orman Kadastrosu Çal›şmalar›,
d) Topoğrafik Nitelikli Kadastro Çal›şmalar›,
e) Kadastro Paftalar›n›n Yenilenmesi Çal›şmalar›,
f) Arsa ve Arazi Düzenlemesi Çal›şmalar›.
a) Şehir Kadastrosu Çal›şmalar›
Hizmet önceliği ve kolay ulaş›lma gibi nitelikler göz önüne al›narak kadastro kent
arazilerinden başlat›lm›şt›r. 5602 say›l› Tapulama Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1950
y›l›ndan sonra 2613 say›l› kanun sadece belediye s›n›rlar› içlerinde uygulanmaya devam
etmiştir. Uygulamada genel olarak ortogonal yöntem’in tercih edildiği bu çal›şmalar,
çoğunlukla 1/500 ölçeğinde tersim edilmiştir. Kadastro haritalar›n›n çiziminde, uzun
zaman ada sistemi uygulanm›ş, konum başlang›c› memleket koordinat sistemine bağ-
land›ktan sonra dolu pafta sistemi’ne geçilmiştir.
388
b) Arazi Kadastrosu (Tapulama) Çal›şmalar›
1950 y›l›nda 5602, 1964 y›l›nda 509 ve 1966 y›l›nda 766 say›l› Tapulama Kanun-lar›’na göre, belediye s›n›rlar› d›ş›ndaki k›rsal arazilerde sürdürülen kadastro çal›şma-
lar›na "arazi kadastrosu", köy kadastrosu" (tapulama) gibi adlar verilmiştir. Kadastro
haritalar›n›n yap›m›nda, yöntem olarak çoğunlukla fotogrametrik yöntem, ölçek olarak
da 1/5000 ölçeği uygulanm›şt›r. Fotogrametrinin uygulanmas›na elverişli olmayan yer-
lerde ise, günün şartlar›na göre yersel yöntemlerden uygun olan› tercih edilerek uygu-
lanm›şt›r. Genel ad›yla klasik yöntemler olarak adland›r›lan bu yöntemlerin başl›calar›;
bağlama yöntemi, takeometrik yöntem ve elektronik takeometri yöntemleridir. Klasik
kadastro yöntemlerinde kullan›lan başl›ca ölçekler de 1/1000, 1/2000 ve 1/2500 ölçek-
leridir.
c) Orman Kadastrosu Çal›şmalar›
1937 y›l›nda yürürlüğe giren 3116 say›l› Orman Kanunu ile, orman alanlar›n›n tes-
piti ve koruma alt›na al›nmas› için, Orman Genel Müdürlüğü taraf›ndan "orman tah-
didi" çal›şmalar› başlat›ld›. Daha sonra "orman kadastrosu" olarak adland›r›lan bu uy-
gulamalar, teknik standartlar› bak›m›ndan kadastro çal›şmalar›na göre kaba olmas› se-
bebiyle kadastro çal›şmalar›yla uyuşamad›ğ› için çok eleştirilmiştir. Başlang›çta Tapu
ve Kadastro teşkilat›n›n yetersizliği sebep gösterilerek ayr› bir teşkilat taraf›ndan yap›l-
mas›na karar verilen bu uygulamalar halen devam etmektedir. Ancak, teknik nitelik so-
runlar› çözümlenmiş değildir. Bu haritalar›n ölçekleri genellikle 1/10 000 olarak seçil-
miştir.
d) Topoğrafik Nitelikli Kadastro Çal›şmalar›
2613 ve 766 say›l› kanunlar› yürürlükten kald›rarak iki farkl› uygulamay› birleştiren
3402 say›l› Kadastro Kanunu, topoğrafik nitelikleri de içeren kadastro haritalar›n›n
üretimini öngörmüştür. Ancak, bu uygulama kadastro haritalar›n›n kullan›m amaçlar›n›
genişletmesine karş›l›k getirdiği külfet sebebiyle, kanunun yürürlüğe girdiği günden bu
yana yap›lm›ş olan bütün çal›şmalara tam olarak yans›t›lamam›şt›r.
e) Kadastro Paftalar›n›n Yenilenmesi Çal›şmalar›
2859 say›l› Tapulama ve Kadastro Paftalar›n›n Yenilenmesi Hakk›nda Kanunve ilgili Yönetmelik gereği, ad›ndan da anlaş›ld›ğ› üzere, eskimiş, kullan›m› güçleşmiş
paftalar›n zemin ve harita uyuşumunu sağlamak amac›yla yap›lan bir nevi güncelleştir-
me uygulamas› olan bu çal›şmalar ikinci kadastro anlam›nda değildir. Çünkü, bu uygu-
lamalar sonunda, yap›lan ilk kadastro s›ras›nda belirlenen haklarda herhangi bir deği-
şiklik söz konusu olamamaktad›r.
f) Arsa ve Arazi Düzenlemesi Çal›şmalar›
İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyar›nca kentsel alanlarda yap›lan arsa düzenle-
389
meleri ile 10/c maddesine göre yap›lan ›slah imar plan› uygulamalar› ve 3083 say›l›
Sulama Alanlar›nda Arazi Düzenlemesine Dair Tar›m Reformu Kanunu ile Top-raksu teşkilat› taraf›ndan tar›m arazilerinde yürütülen sulama ve arazi toplulaşt›rmas›
çal›şmalar› bu grupta değerlendirilen kadastro çal›şmalar›d›r. Bu çal›şmalar s›ras›nda,
parsel yap›lar› belirli bir plana göre yeniden düzenlenirken, ilk kadastrodan doğabilecek
küçük hatalar biriktirilmeden, düzenleme ortakl›k pay› oran› (DOPO) ad›yla kamuya
ayr›lan alanlar veya ortak kullan›lan alanlar için kesilen paylar içerisinde elimine edile-
bilmektedir. Düzenlemeler sonunda tescil edilen yeni parseller olduğu için, bu uygula-
malar en anlaml› kadastro olarak değerlendirilebilir. İlk kadastro s›ras›nda, s›n›r düzelt-mesi ve özel anlaşmalara dayal› bölüşme (r›zai taksim) veya özel parselasyon’lar›n ya-
p›lmas› (TÜDEŞ /BIYIK, 1994, 346), kadastronun içeriğini bir ölçüde zenginleştirdiği
düşünülürse, arsa ve arazi düzenlemesi uygulamalar›n›n önemi daha iyi anlaş›lacakt›r.
2.3- Say›sal Kadastro Uygulamalar›
Kadastroyu oluşturan konuma dayal› ve konuma dayal› olmayan bilgilerin say›larla
ifadesinin mümkün olduğu bilgisayar destekli uygulamalar›n başlat›lmas›yla çizgiler
ikinci plana itilmiştir. Çünkü, çizgiler say›lardan, say›lar da ölçülerden üretilmektedir.
Hatas›z hesap yap›labildiği taktirde –ki bugünkü hesaplama araçlar›yla bu mümkündür-
arazi ölçülerinden parsel büyüklükleri ve gerektiğinde aplikasyon değerleri elde edile-
bilmektedir. Parsellerin görsel olarak ifadesi söz konusu olduğu zaman da, rahatl›kla çi-
zim yap›labilmektedir. Böylece, kadastro bilgi sistemlerine geçilerek, çağ›m›z›n en
önemli uygulamas› olan coğrafi bilgi sistemlerinin de esas çat›s› kurulabilmektedir.
Ülkemizde say›sal kadastroya geçiş, orijinal ölçülerden hesaplama, paftalardan sa-
y›sallaşt›rma veya araziden yeniden yap›lan ölçme değerlerinden oluşturma ile sağlan-
maya çal›ş›lmaktad›r. İlk yap›lan uygulama, Söke kadastrosunun paftalardan say›sal de-
ğerlerin hesaplanmas›yla pilot olarak başlat›lm›şt›r (ÖZEN, 1980). Günümüzde,
TKGM münferit uygulamalarla say›sal kadastro bilgileri üretmekte olup, bütünüyle
böyle bir uygulamaya geçme ihtiyac› henüz tam olarak doğmad›ğ› için, mevcut uygula-
malara da devam edilmektedir.
3. KADASTRODAN BEKLENEN NİTELİKLER
Günümüzün gerektirdiği ihtiyaçlar, taş›nmaz mal mülkiyetinin önemini tar›msal
üretim alanlar› için bir ölçüde azaltm›ş gibi görülmektedir. Bu yüzden, k›rsal kesimde-
ki nüfusun tamam›n› orada tutmak ve geçimlerini tar›mdan sağlamak mümkün görül-
memektedir. Art›k, k›rsal nüfusun geçim problemlerine tek çözüm olarak toprak refor-mu uygulamas› görülmemektedir. K›rsal kesimde yaşayanlar da okumak, yeni meslek-
lerde çal›şmak istemektedirler. Yüksek tahsil yapmay› her Türk genci istemekte, bunun
için birbirleriyle yar›ş yapmaktad›rlar. Fakat bu yar›ş›n sonunda hiç birisi tarlas›nda ça-
lik bir kadastro parselinin maliyet karş›laşt›rmas› grafiği.
399
1. K adastro görm eyen
2. 1998 sonu itibariyle kadastro tam am lanm ›fl.
3. 1999 y›l›nda kadastrosu tam am lanan
4. 2000 y›l› itibariyle kadastrosu devam eden
%76
%17
% 4
% 3
*MilyarTL.
*MilyarTL.
1. KadastroMüdürlü¤üMaliyeti
2. ‹llerBankas›Tarifesi
3. H.K.M.O.Tarifesi
ÖZET:
Baz› araşt›rmalara göre, bir CBS için veri toplaman›n toplam maliyete oran› %60-
80 düzeyindedir. Bu yüzden bir CBS’nin ihtiyac› olan veriyi ilk elden toplamak yerine,
mevcut verilerden yararlanmak daha ak›lc› bir yöntemdir. Bunun yolu ise, dönüştürme
işlemlerini otomatik olarak yapacak veri çevirici yaz›l›mlar geliştirmektir.
Bu bildiride, bir CBS’nin en önemli ayağ› olan veri kavram› üzerinde durularak, ve-
ri dönüştürmeye yönelik gerçekleştirilen uygulama ve sonuçlar› hakk›nda bilgi veril-
mektedir. Geliştirilen yorumlay›c› programlar sayesinde farkl› formatlardaki sözel ve-
riler dönüştürülmüş ve belirlenen standartta bir araya getirilmiştir. Söz konusu format-
lar; matbu halde, kağ›t üzerinde bulunan sözel veriler, ülkemizde yayg›n olarak kulla-
n›lan uygulama programlar›na ait veri dosyalar› ve Excel ve Access format›ndaki ör-
nek kay›tlard›r. Matbu verilerin say›sallaşt›r›lmas›nda "Optik Karakter Tan›ma Sistem-
leri" kullan›lm›şt›r. Uygulama programlar›na ait dosyalar, söz konusu yaz›l›mlar kulla-
n›larak gerçekleştirilen imar uygulamalar›n›n sonucunda üretilen sözel verilerdir.
1. GİRİŞ
Mekana dayal› verilerin yönetim ve organizasyonu "Coğrafi Bilgi Sistemleri"nin ko-
nusunu oluşturmaktad›r. Bir CBS kurulumunda en çok zaman alan ve külfetli aşama ise
verilerin toplanmas›d›r. Verinin ilk elden toplanmas› pahal› bir yoldur. Bu yüzden her-
hangi bir kuruluş için, ihtiyaç duyduğu veriyi ilk elden, en baştan toplamak yerine,
mümkün olduğunca, halihaz›rdaki verilerinden ve o veriye sahip olan başka kaynaklar-
dan elde etmek ve bunlar›, belirlenen standartlara dönüştürmek çok daha ekonomik,
h›zl› ve verimli bir yöntemdir. Bunun için, dönüştürme işlemlerini h›zl› ve otomatik ola-
rak yapacak veri çevirici yaz›l›mlar›n üretilmesi, geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu bildiride, bir CBS’nin en önemli ayağ› olan veri kavram› üzerinde durularak, ve-
ri dönüştürmeye yönelik gerçekleştirilen uygulama ve sonuçlar› hakk›nda bilgi veril-
mektedir.
400
CBS’NE KAYNAK OLMAK ÜZERE GRAFİK OLMAYANVERİLERİN STANDARTLAŞTIRILMASI
Prof. Dr. İbrahim BAZ*Arş. Gör. İsmail Rak›p KARAŞ*
________________________
*Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Müh. Fak.
2. VERİ SAKLAMA VE İŞLETİM YÖNTEMLERİ
Verilerin bilgisayar ortam›nda saklanmas›nda kullan›lmakta olan yöntemlerden birive en eskiye dayanan› dosyalama yöntemidir. Günümüzde ise çok daha üstün şartlardabu işlemi yerine getiren "veri taban›" ad› verilen sistemler geliştirilmiş olmas›na rağ-men, basit yap›s› ve doğrudan ulaş›lmas› gibi sebepler yüzünden, baz› uygulamalardadosyalama yöntemi hala tercih edilebilmektedir.
Dosyalama işleminde veriler bir yada birden fazla dosyalar halinde, direk olarak ka-y›t ortam›nda saklanmakta, uygulama programlar› vas›tas› ile üzerlerinde işlem (kay›t,sorgu, düzeltme, silme) yap›lmaktad›r. Verilerin dosyalama yöntemi ile organizasyo-nunda her bir uygulama program› veri dosyalar›na doğrudan erişmektedir. Uygulamaprogramlar› haz›rlan›rken, verinin kay›t şeklinden, yerine kadar kay›t ortam›ndaki hertürlü işlemin düşünülmesi, kontrol alt›nda tutulmas› ve saklama işleminin ona göre ta-sarlanmas› gerekmektedir. Başka bir deyişle, söz konusu programlar tasarlan›rken ve-rilerin dosyalara nas›l depolanacağ›n›n bilinmesi zorunlu olup program içinde veri dos-yas›na erişim için gerekli tüm komutlar yer almal›d›r. Bu durum çok say›da tekrara se-bep olmaktad›r. Veri dosyalar›nda herhangi bir değişiklik yap›ld›ğ›nda, erişimi sağla-yan komutlar da, her bir uygulama program›nda ayr› ayr› düzeltilmelidir [2]. Diğer ta-raftan veri dosyalar›n›n, bir ağ ortam›nda, farkl› kullan›c›lar taraf›ndan, farkl› uygulamaprogramlar›nca paylaş›lmas› halinde güvenlik aç›s›ndan problemler ortaya ç›kmaktad›r.Bu durumda verilerin denetimi ve emniyeti ya tam olarak sağlanamamakta yada çok uğ-raşmay› gerektirmektedir. Hangi kullan›c›n›n veriye erişimi mümkün, hangisi veriyi de-ğiştirmeye yetkili vb. hususlar›n çok iyi düşünülüp planlanmas› ve uygulama program-lar›nda tek tek belirtilmesi gerekmektedir.
Veri taban›; birbirinden bağ›ms›z bir çok uygulamada ortaklaşa kullan›lmak amac›y-la verilerin, gereksiz yinelemelerden ar›nm›ş, doğruluğu, tutarl›l›ğ›, gizliliği ve güven-liği sağlanm›ş olarak özel tekniklerle depolanmas›n›, güncellenmesini ve erişilmesini,genellikle kullan›c›n›n kolayca öğrenebileceği özel diller arac›l›ğ›yla sağlayan bir yaz›-l›m sistemidir [5].
Veri taban› kavram›, bilgi işlem dünyas›nda uzun tecrübe ve aşamalardan sonra ula-ş›lm›ş bir kavramd›r ve klasik dosya yönetimine bir alternatif olarak, geniş kapasiteli,h›zl›, büyük veri y›ğ›nlar›n› taş›y›p saklayabilen donan›mlar ile bunlara uygun, kap-saml›, ağ ortam›n›n isteklerine cevap veren, yaz›l›mlar›n geliştirilmesinin sonucu orta-ya ç›km›şt›r. Veri taban› yönetiminde prensip olarak veri-uygulama bağ›ms›zl›ğ› vard›r;yani bir kez oluşturulmuş verilere teorik olarak her tür programlama dili yada uygula-ma program› ile erişme imkan› vard›r [8].
Veri taban› sistemi, veri taban› ve bunu yöneten özel bir yaz›l›mdan oluşur. Bu özelyaz›l›m veri taban› yönetim yaz›l›m›/sistemi (VTYS) ad›n› al›r. Access, Dbase, Oracle,Paradox gibi yaz›l›mlar bu tür yaz›l›mlard›r. Veri taban› birbiri ile ilişkili veriler toplu-luğudur ve sadece verileri değil, onlar aras›ndaki ilişkileri de saklar. Günümüzde kulla-n›lan ilişkisel modele dayal› modern veri tabanlar›n›n yap›lar› birbirlerine benzerler [8].Veriler sat›r (kay›t) ve sütunlardan (alan) oluşan tablolara kaydedilmekte ve ortak yada
401
birbiri ile ilgili verileri içeren farkl› tablolar ilişkilendirilebilmektedir. VTYS, kay›t, sil-me, düzeltme, sorgulama, indeksleme, çok kullan›c›l› okuma, güncelleştirme, paylaşmavb. gibi işlemleri gerçekleştirir, organize eder ve veri erişim yollar›n›, yetkileri ve veribütünlüğünü denetler. Bunlar›n d›ş›nda kullan›c› arayüzleri, formlar, menüler, raporlar,sorgular, makrolar vb. veri taban› yönetim yaz›l›m›n›n sağlad›ğ› hizmetlerdendir. Sağ-lad›klar› bu hizmetlerle beraber günümüzün veri taban› yönetim yaz›l›mlar› bir çok aç›-dan uygulama programlar›n›n görevlerini yerine getirebilmekte, makro programlamadilleri sayesinde özel amaçl› yaz›l›mlar ilave edilebilmektedir [5].
VTYS’lerinin önemli faydalar›ndan biri de veri bağ›ms›zl›ğ› sağlamas›d›r. Bu sis-temler kullan›ld›ğ›nda, uygulama programlar›nda verilerin nereye, nas›l kaydedileceğigibi bir endişeye yer bulunmamakta, bu tür işlemler sadece VTYS’lerine iletilmekte veişlem arka planda, dosyalama işlemlerindeki işlem h›z›na oranla kat kat h›zl› bir şekil-de gerçekleştirmektedir. VTYS, verilerle uygulama programlar› aras›nda hem vas›ta,hem de denetleyici görevini üstlenmektedir. Veri taban›nda yada uygulama programla-r›nda meydana gelen herhangi bir değişiklik bir diğerini etkilememekte, bununla birlik-te, veri taban› yönetim yaz›l›m› verilerin doğru olarak sağlanacağ›n› garanti etmektedir.Böylece, uygulama programlar› ve veri taban›n› korumak için ayr› bir emeğe gerek kal-mamaktad›r. Veri taban› sistemi taraf›ndan sağlanan hizmetler, ayn› zamanda yeni uy-gulama programlar›n›n gelişimini de kolaylaşt›rm›şlard›r [2].
3. COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ ÜLKEMİZDEKİUYGULAMALARI VE SORUNLAR
Bilgi sistemleri, organizasyonlar›n yönetimsel fonksiyonlar›n› desteklemek amac›ile bilgi toplayan, depolayan üreten ve dağ›tan bir mekanizma olarak tan›mlan›r [10].İşletme bilgi sistemleri, yönetim bilgi sistemleri, banka bilgi sistemleri, uçuş bilgi sis-temleri, kütüphanecilik bilgi sistemleri, coğrafi bilgi sistemleri vb. gibi birçok bilgi sis-temi farkl› amaçlara yönelik olarak haz›rlanabilir [1]. Bunlar›n her biri; amac›na uygunolarak, kurulduklar› ortam› verimli ve kazançl› bir şekilde yönetmek amac› ile oluştu-rulan sistemlerdir. CBS, grafik ve grafik olmayan verilerin ilişkilendirilip bütünleştiri-lerek organize edilmesi, işlenmesi ve yönetilmesidir. Bu özelliğinden dolay› CBS diğerbilgi sistemlerinden tamamen farkl› bir yap›dad›r. Diğer bilgi sistemleri günümüzün ge-lişmiş veri taban› yönetim yaz›l›mlar› sayesinde, belki ilave uygulamalara dahi ihtiyaçduymadan organize edilebilmekte ve pratikte kullan›labilmektedir. Oysa CBS’lerdekonumsal verilerin olmas› ve bu verilerin bilgisayar ortam›nda işlenmesi ve sözel veri-lerle ilişkilendirilmesi gerekliliği CBS kurulumlar›nda kullan›lmak üzere tasarlanan alt-yap› programlar›n›n ortaya ç›kmas›na sebep olmuştur. Arcview, Arcinfo, Mapinfo, Ge-omedia, Span, Smallworld, Netinfo gibi yaz›l›mlar bu türden programlar olup mekan-sal verilerin organizasyonu ile bunlar›n sözel verilerle ilişkilendirilmesi gibi işlemlerigerçekleştirmektedir. Bu noktadan hareketle bu programlar birer "Coğrafi veri taban›yönetim yaz›l›m›" (CVTYS) olarak düşünülebilir. Ayn› düşünce ile bu sistemler [10] ta-raf›ndan birer Konumsal Veri İşleme Sistemi (KVİS) olarak adland›r›lmaktad›r.
CBS uygulamalar›n›n geçmişi 60’l› y›llara kadar uzanmakta ve bu gün gelişmiş birçok ülke, kurduklar› ulusal ölçekteki sistemleri uzun y›llard›r kullanmaktad›r. Ülkemiz
402
ise CBS’ne geçiş sürecinde henüz oldukça yenidir [4]. Ne yaz›k ki ülkemizde CBS kav-ram› da tam olarak anlaş›lamam›ş görünmektedir. Şu ana kadar gerçekleştirilen uygula-malarda yap›lan iş, CBS kurulacak ortama ait verilerin ilk baştan yeniden elde edilereksöz konusu altyap› programlar› üzerine entegrasyonu ve bunun CBS olarak sunulmas›-d›r. Belli bir uzmanl›k ve yabanc› dil bilgisi gerektiren ve kişiye bağ›ml› olan bu prog-ramlar›n kullan›m ve işletilmesinde sorunlarla karş›laş›ld›ğ› bilinen bir gerçektir. Kabuledilebilir bir CBS’nde verilerin h›zl› ve ekonomik bir şekilde elde edilmesi, veri payla-ş›m, güncelleştirme ve güvenlik sistemlerinin kurulmas›, ard›ndan bu verilerin yukar›-da bahsettiğimiz, bir nevi "Coğrafi VTYS" olan altyap› programlar› ile entegre edilme-si, sonras›nda ise bu yap›n›n üstünde, sistemin kurulduğu ortamdaki prosedürlere uy-gun, uygulama programlar› ve Türkçe arayüzler geliştirilmesi gerekmektedir. Bu yaz›-l›m ve arayüzler, son kullan›c›lar›n vas›fs›z kişiler olabileceği göz önüne al›narak, ola-bildiğince sade ve anlaş›l›r olarak haz›rlanmal›d›r. Ülkemizdeki uygulamalarda maale-sef, yukar›da belirtilen hususlar›n ya eksik veya hiç gerçekleştirilemediği gözlenmekte-dir. Yaşanan tecrübeler, CBS kurmaya niyetli kuruluşlara, bu sistemlerin kurulmas›n›nçok zor olduğu ve istenen verimin elde edilemeyeceği intiba›n› vermektedir. Bu neden-le kurumlar, kesin başar›n›n taahhüt edilemediği, finansal boyutlar› büyük yat›r›mlar al-t›na girmekten çekinmektedirler.
4. OPTİK KARAKTER TANIMA SİSTEMLERİ (Optical Character Recognition – OCR)
Bir taray›c› vas›tas›yla taranarak raster görüntüsü elde edilen metinlerin, yorumlay›-c› programlar sayesinde ayr›şt›r›l›p tan›narak say›sallaşt›r›lmas› ve sonuçta text halinedönüştürülmesi işlemlerini yerine getiren sistemlere Optik Karakter Tan›ma (OKT) sis-temleri denilmektedir. Karakter tan›ma problemi örüntü tan›ma literatüründe üzerindeçokça çal›şma yap›lm›ş bir alan olarak göze çarpmakla birlikte bu alanla ilgili problem-lerin çözümünde halen tam bir çözüme ulaş›ld›ğ› söylenemez. Üzerinde işlem yap›lacakverilerin çok ve kolay elde edilir olmas›, bu alanda çal›şma yapacak araşt›rmac›lar› teş-vik eden faktörlerden biri olmuştur. OKT işleminde, matbaa harfli yada el yaz›s› metin-ler taray›c›dan bit eşlem görüntü olarak sisteme verilir. Sistem bu veri üzerinde önişle-me ve segmentasyon (ayr›şt›rma, bölümleme) yapar. El yaz›s›n› tan›ma probleminde ilkolarak ele al›nmas› gereken, harflerin ve kelimelerin nas›l segmente edileceğidir. Han-gi nokta kümelerinin kelime, hangilerinin harfi belirlediğinin bulunmas› oldukça zor birişlemdir. El yaz›s› metinler üç değişik şekilde elde edilebilir. Kutulama; harfler önce-den kağ›t üzerine çizilmiş kutucuklar›n içine yaz›l›r. Sat›rlama; kelimeler ve bunlar›oluşturan harfler düzgün hayali bir hat üzerine yaz›l›r. Kurals›z yazma; harfler bir yü-zey üzerine değişik konumlara, hatta değişik yönelmelerle yaz›l›r. Kutulama işlemindesegmentasyon yok denecek kadar azd›r. Sat›rlama ve özellikle kurals›z yazma yöntem-lerinde ise segmentasyon oldukça zorlaşmaktad›r. Hatta tan›ma işleminin en önemli ke-simini oluşturmaktad›r. Hatal› segmentasyon tüm tam›ma işleminin yanl›ş çal›şmas›nasebep olabilir. Bu yüzden el yaz›s› tan›ma işlemi farkl› fontlardaki matbaa harflerini ta-n›ma işleminden bile daha zordur. Matbaa harfleri ile yaz›lm›ş bir metin el yaz›s›ndandaha düzenli olsa da matbaa harflerini dahi tam doğrulukta tan›yan sistemler halen araş-
403
t›rma konusudur. Literatürde yapay sinir ağlar›na dayal› tan›y›c› sistemler için pek çoksonuca rastlamak mümkündür. Çok değişik boyutta eğitme seti say›s› ve test verisi sa-y›s› üzerinde, hepsi de değişik amaçlar için çal›şmalar yap›lm›şt›r. Bu yüzden genel birdoğru s›n›fland›rma oran› tespit etmek zordur. Fakat %80-90 aras›nda başar› oranlar›söz konusudur [7].
5. CBS’NE KAYNAK OLMAK ÜZERE GRAFİK OLMAYAN VERİLERİN STANDARTLAŞTIRILMASI
Bir CBS kurulumunda en çok zaman alan, külfetli ve pahal› aşama verilerin toplan-mas›d›r. Baz› araşt›rmalara göre, bir CBS için veri toplaman›n toplam maliyete oran›%60-80 düzeyindedir. Bunun da ötesinde etkin bir CBS yaşam› boyunca sürekli gün-cellenmeye ve yenilenmeye ihtiyaç duyar. Literatürde belirtildiğine göre bir CBS’ninyaşam süreci içerisinde donan›m, yaz›l›m ve veri maliyetleri oran› s›ras›yla 1:10:100şeklinde olmaktad›r [4]. Bu nedenle, herhangi bir kuruluş için, ihtiyaç duyduğu veriyiilk elden, en baştan toplamak yerine, mümkün olduğunca, halihaz›rdaki verilerinden veo veriye sahip olan başka kaynaklardan elde etmek ve bunlar›, belirli standartlaradönüştürmek çok daha ekonomik, h›zl› ve verimli bir yöntemdir. Söz konusu verilerdenazami şekilde faydalanman›n yolu, dönüştürme işlemlerini h›zl› ve otomatik olarakgerçekleştirebilecek yaz›l›mlar üretmektir.
Bir başka deyişle, kağ›t üzerinde bas›l› yada bilgisayar ortam›nda kay›tl› bulunanfarkl› formattaki mekansal bilgilere ait öznitelik bilgilerinin veri taban›na aktar›lmas›y-la ilgili veri dönüşümlerini mümkün k›labilecek yaz›l›mlar›n geliştirilmesi gerekmekte-dir. Bu çal›şma yukar›da sözü edilen problemlerden en önemlilerinden birisi olan veri-lerin h›zl› ve ekonomik elde edilebilmesini mümkün k›lmaya yönelik bir katk› sağlamaküzere Visual Basic dilinde geliştirilen bir yaz›l›m›n uygulanmas›na dair örnekler sunul-maktad›r.
Gerçekleştirilen uygulamalarda, farkl› veri yap›lar›nda kay›tl› bulunan örnek mülki-yet bilgileri (tescil cetvelleri), CBS’ne kaynak olmak üzere bir VTYS’de bir araya ge-tirilmiştir. Matbu halde bulunan dokümanlar, dosyalama yöntemi ile oluşturulmuş (text)farkl› uygulama programlar›na ait veriler, Word, Excel gibi yaz›l›mlar›n belgeleri veAccess’te kay›tl› fakat veri yap›s› farkl› olan, değişik formattaki bilgiler Access verita-ban› format›nda, oluşturulan belirli bir standarda dönüştürülmüştür (Şekil 1). Diğer ta-raftan matbu halde bulunan bas›l› verilerin say›sal olarak elde edilmesinde Optik Ka-rakter Tan›ma (OKT) yaz›l›mlar› kullan›lm›ş ve test edilmiştir.
1. Yaz›l› (say›sal olmayan) dokümanlar›n işlenebilir text dosyas›na dönüştürülmesi:Bununla ilgili gerçekleştirilen uygulamada, imar uygulamalar›nda düzenlenen, matbu
404
halde bulunan dağ›t›m cetvellerinin OKT yöntemi ile işlenebilir metin haline dönüştü-rülmesi amaçlanm›şt›r. Bunun için;
• Üzerinde çal›ş›lan örnek şuyuuland›rma cetveli, taray›c›da (scanner) uygun çözü-nürlükte taranarak raster (resim) görüntüsü elde edilmekte (Şekil 2),
• "Recognita Plus" isimli optik karakter tan›ma (OKT) yaz›l›m› yard›m›yla, rastergörüntü metin (text) haline çevrilmekte ve
• Elde edilen ham metin üzerinde düzeltmeler yap›larak, işlenebilir durumdaki textdosyas› oluşturulmaktad›r. (Şekil 3)
2. Netcad, Eghas gibi farkl› uygulama programlar› taraf›ndan oluşturulmuş olandağ›t›m cetvellerine ait örnek dosyalar›n, bilgisayar kay›t ortam›ndaki arşiv bilgilerin-den temin edilmesi.
3. Word, Excel belgelerinini Access tablolar›na dönüştürülmesi: Tescil cetvellerininyaz›l› ç›kt›lar›n› almak üzere haz›rlanm›ş olan Word, Excel vb. belgelerinden başka, sa-y›sal olarak kayd› olmayan veriler, veri yap›lar› ve görünür tasar›mlar›nda birtak›m de-ğişiklikler yap›larak, Access’e uygun tablolar haline getirildikten sonra "export" edile-rek Access tablosu haline çevrilmektedir.
4. Halihaz›rda Access’te kay›tl› bulunan verilerin elde edilmesi.
5. 1 ve 2 nolu işlem ad›mlar›nda elde edilen text dosyalar›ndaki verilerin, Visual Ba-sic dilinde yaz›lan dönüşüm programlar› sayesinde otomatik olarak Access veri taba-n›na aktar›lmas›:
• Şekil 4’de, 2 nolu ad›mda sözü edilen Eghas yaz›l›m›na ait örnek bir şuyuuland›r-ma cetveli ç›kt›s› görülmektedir. Bu dosya text halindedir ve görüldüğü gibi Windowsortam›na geldiğinde yaz› karakterlerinde bozulmalar meydana gelmiştir. Geliştirilen"Eghas şuyuuland›rma dosyalar›n› veritaban›na aktaran program" sayesinde bozulankarakterler otomatik olarak düzeltilmekte, text içindeki fazlal›k çizgi, yaz› ve başl›klaray›klanmakta, bir sonraki işlem ad›m›nda aç›klanan format değişiklikleri yap›larak, ve-riler otomatik bir şekilde Access veritaban›na aktar›lmaktad›r
• Ayn› şekilde 1 nolu işlem ad›m›nda sözü geçen, oluşturulmuş text dosyalar›, geliş-tirilen yaz›l›mlar vas›tas›yla okunup, yorumlanarak içerdiği veriler Access veritaban›naaktar›lmaktad›r.
6. 3, 4, ve 5. nolu işlem ad›mlar›nda oluşturulan Access veri taban›ndaki farkl› ya-p›lardaki tablolar›n düzenlenmesi: Burada, Vbasic dilinde geliştirilen programlar kulla-n›larak bu tablolar, belirlenen standart bir yap›ya dönüştürülmüştür (Şekil 5). Söz konu-su dönüştürme işlemlerinden baz›lar› şunlard›r;
• Belirli bir sütundaki bilgiler değişik şartlarla birbirinden ayr›larak farkl› iki verialan› haline getirilmekte yada tersine, iki farkl› veri alan› tek sütunda birleştirilmekte-dir. Örneğin, bir tabloda "ADI SOYADI" format›nda tek kay›t alan›(sütun)nda sakl›
405
olan veriler, diğer tablodaki "Ad›" ve "Soyad›" format›nda, (baş harfleri büyük diğerle-
ri küçük olacak şekilde) iki farkl› kay›t alan›na aktar›lmaktad›r. Bu işlem esnas›nda
"Ad›" veri alan›n›n birden fazla kelimeden oluşabileceği göz önüne al›nm›şt›r. Bir baş-
ka örnek vermek gerekirse; "Pay/Payda" format›nda tek kay›t alan›ndaki bilgiler, ayr›-
larak "Pay" ve "Payda" şeklinde iki sütun haline getirilmektedir.
• Kay›tlar üzerinde, program taraf›ndan gerçekleştirilen belirli sorgulamalardan son-
ra, elde edilen sonuca göre, ilgili sütunlara (ada ve parsel numaralar›na göre "Mahalle"
veri alan›n›n doldurulmas› gibi) gerekli bilgiler aktar›lmaktad›r.
7. SONUÇ VE ÖNERİLER
Günlük hayat›n parças› olan bir çok işlem yaz›l›m ve donan›m dünyas›ndaki geliş-
meler neticesinde kolaylaşm›ş, bir çok alanda otomasyona geçilmeye başlanm›şt›r. Ban-
kamatikler, ak›ll› ulaş›m sistemleri, gelişmiş iletişim teknolojileri, sanal ortamdaki ak-
tiviteler, bilgi sistemleri... bunlara birer örnektir. Günümüz bilgi çağ›d›r ve art›k her tür-
lü bilgi tuşlar›n alt›ndad›r. Söz konusu faaliyetler yoğun veri organizasyonlar›n› ve yö-
netimlerini gerektirmektedir. Bu da, h›zl› ve verimli bir şekilde veri üretimi ile müm-
kün olabilmektedir. Fakat ülkemizde bu yöndeki olumsuzluklar sürmektedir. Kurumla-
r›m›z›n veriyi paylaşmak yada dönüştürmek yerine ilk elden toplama yoluna gitmeleri
geleneksel bir al›şkanl›k ve yanl›şl›kt›r.
Ülkemizde bir çok alanda CBS oluşturulmas›nda ihtiyaç duyulan harita bilgileri ço-
ğu kez say›sal ortamda olmasa da, mevcuttur. Bu bilgiler çeşitli kurumlar›n halihaz›r
harita ve kadastral harita üretimleri neticesinde elde edilmekte ve klasik arşivleme yön-
temleri uyar›nca sakl› tutulmaktad›r. CBS için ihtiyaç duyulan bilgilerin el yordam› ile
veri taban› sistemlerine aktar›lma önerisi, büyük hatalar oluşturacağ› düşüncesiyle ka-
bul görmemekte, bunun yerine verilerin sil baştan say›sal olarak elde edilmesi kolay çö-
züm yolu olarak önerilmektedir. Bu husus, CBS’nin kuruluş maliyetini defalarca artt›r-
mas› nedeniyle, niyet ve girişimlerin bir sonraki yat›r›m dönemine ertelenmesine neden
olmakta ve sistemin hayata geçirilmesinde en büyük engeli teşkil etmektedir.
CBS uygulamalar›na kaynak teşkil eden verilerin bir VTYS ile organize edilmesi,
işlenmesi ve saklanmas› çok büyük bir avantaj olmas›na rağmen, ülkemizde yayg›n ola-
rak kullan›lmakta olan baz› yaz›l›mlar, veri saklama yöntemi olarak, halen dosyalama-
y› kullanmakta ve her biri farkl› formatta saklamaktad›r. Bunun sonucunda programlar
aras› dönüşüm problemleri s›kça yaşanmakta ve ayn› problem CBS kurulmas› aşama-
s›nda, bu verilerden faydalanmak gerektiği zaman da ortaya ç›kmaktad›r. Bu yüzden ge-
nel kabul görmüş bir VTYS standard›nda veri üretilmesi, bir gerekliliktir.
Bu çal›şma ile mevcut bilgilerin veri taban› sistemlerinde belirli bir standartta elde
edilebilecekleri gösterilmektedir.Bir bilgi sisteminin en önemli ve en külfetli ayağ› olan
veri toplama ve sisteme entegrasyonu konusunda yap›lan bu türden çal›şmalar ülkemiz-
deki CBS uygulamalar›n›n geleceğini olumlu yönde etkileyecek ve yayg›nlaşmas›nda
önemli rol oynayacakt›r.
406
CBS’lerinin en temel verilerinden olan tapu kay›tlar›n›n, büyük bir k›sm› hala yaz›-l› halde tapu kütüklerinde saklanmaktad›r. Ayr›ca Osmanl› döneminden kalma tapu ka-y›tlar› da çözülmeyi beklemektedir. OCR yolu ile, yaz›l› haldeki verilerin say›sallaşt›-r›lmas› ve veri olarak kullan›lmas› başl› baş›na bir araşt›rma konusudur. Bu çal›şma ilebu yönde yap›lacak araşt›rmalara ›ş›k tutulmaktad›r.
KAYNAKLAR
1. Alk›ş, Z.,Yerel Yönetimler İşin Kent Bilgi Sistemi Tasar›m› ve Uygulamas›, Dok-tora Tezi, İTÜ, İstanbul, 1994
3. Banger, G., Bilgisayar Programlaman›n Temel Bilgileri, Trabzon, 1995
4. Cömert, Ç., Ulusal Konumsal Veri Altyap›s› İçin Veri Değişim Standart›n›n Be-lirlenmesi, Doktora Tezi, KTÜ, Trabzon, 1996
5. Gümüşay, M. Ü., Arazi Bilgi Sistemi Ders Notlar›, İstanbul
6. Karagülle, İ.,Pala,Z., Visual Basic 6.0 Pro, İstanbul, 1999
7. Öztürk, A., Osmanl›ca Karakterlerin Bilgisayar Destekli Tan›nmas›, Y.lisans tezi,GYTE, Gebze, 1998
8. Uysal, M., MS Visual Basic ile yaz›l›m Geliştirme, Beta yay›nevi, İstanbul, 1997
9. Yan›k, M., Visual Basic 5.0, İstanbul, 1997
10. Yomral›oğlu, T. ve Çelik, K., GIS? , 21. Ulusal CBS sempozyumu, bildirileri,KTÜ, Trabzon, 1994
407
Şekil 5. Uygulama format›
408
409
Şeki
l 2:
Şuyuula
nd›r
ma
cetv
elin
in t
aran
mas
›yla
eld
e ed
ilen
ras
ter
görü
ntü
410
3635
41 A
rsa
18c1
c39
081
314
TA
M31
4.00
0.00
314.
00 A
hmet
Nas
Ari
f oğ
luG
2281
8c1c
103
153
76.0
031
4 5
376
3635
42 A
rsa
18c1
c39
082
241
TA
M24
1.00
0.00
241.
00 O
sman
Ayy
›ld›
zA
hmet
oğl
uG
22B
18c1
c10
31
5376
.00
241
537
6
3635
43 A
rsa
18c1
c39
083
239
TA
M23
9.00
0.00
239.
00 O
sman
Ayy
›ld›
zA
hmet
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
239
537
6
3635
44 A
rsa
18c1
c39
084
239
TA
M23
9.00
0.00
239.
00 O
sman
Ayy
›ld›
zA
hmet
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
239
537
6
3635
45 A
rsa
18c1
c39
085
278
TA
M27
8.00
0.00
278.
00 K
emal
Erd
oğan
Meh
met
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
278
537
6
3635
46 A
rsa
18c1
c39
086
259
118
259
118.
000.
0011
8.00
Ali
Hay
dar
Diy
aroğ
luH
üsey
in o
ğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
118
537
6
3635
46 A
rsa
18c1
c39
086
259
118
259
118.
000.
0011
8.00
Kem
alE
rdoğ
anM
ehm
et o
ğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
118
537
6
3635
46 A
rsa
18c1
c39
086
259
23 2
5923
.00
0.00
23.0
0
Geb
ze B
eled
iyes
iG
2281
8c1c
103
153
76.0
023
5376
3635
47 A
rsa
18c1
c39
057
262
TA
M26
2.00
0.00
262.
00 H
an›m
Ust
aM
usta
fa k
›z›
G22
818c
1c10
31
5376
.00
262
537
6
3635
48 A
rsa
18c1
c39
088
264
TA
M26
4.00
0.00
264.
00 M
ehm
etU
sta
Mus
tafa
oğl
uG
2281
8c1c
102
217
1.00
TA
M
3635
48 A
rsa
18c1
c39
088
264
TA
M26
4.00
0.00
264.
00 M
ehm
etU
sta
Mus
tafa
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
93
53
76
3635
49 A
rsa
18c1
c39
089
267
157
267
157.
000.
0015
7.00
Abd
urra
hman
Gün
düz
G22
818c
1c10
21
168.
0015
7 1
68
3635
49 A
rsa
18c1
c39
089
267
110
267
110.
000.
0011
0.00
Geb
ze B
eled
iyes
iG
2281
8c1c
102
116
8.00
11
168
3635
49 A
rsa
18c1
c39
089
267
110
267
110.
000.
0011
0.00
Geb
ze B
eled
iyes
iG
2281
8c1c
101
225
2.00
12
252
3635
49 A
rsa
18c1
c39
089
267
110
267
110.
000.
0010
.00
G
ebze
Bel
ediy
esi
G22
818c
1c10
31
5376
.00
87
537
6
3635
50 A
rsa
18c1
c39
0810
269
TA
M26
9.00
0.00
269.
00 K
emal
Erd
oğan
Meh
met
oğl
uG
2281
8c1c
102
326
9.00
TA
M
3635
51 A
rsa
18c1
c39
0811
339
TA
M33
9.00
0.00
339.
00 K
emal
E
rdoğ
anM
ehm
etoğ
luG
2281
8c1c
102
433
9.00
TA
M
3635
52 A
rsa
18c1
c39
091
346
TA
M34
6.00
0.00
346.
00 K
emal
Erd
oğan
Meh
met
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
346
537
6
3635
53 A
rsa
18c1
c39
092
365
TA
M36
5.00
0.00
365.
00 K
emal
Erd
oğan
Meh
met
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
365
537
6
3635
54 A
rsa
18c1
c39
093
313
243
313
243.
000.
0024
3.00
Rec
epT
ürkü
G22
818c
1c10
31
5376
.00
243
537
6
3635
54 A
rsa
18c1
c39
093
313
70 3
1370
.00
0.00
70.0
0
Sam
iY
›lm
azS
abri
oğl
uG
2281
8c1c
103
153
76.0
070
5376
3635
55 A
rsa
18c1
c39
094
272
TA
M27
2.00
0.00
272.
00 N
uran
Cöm
ert
G22
818c
1c10
31
5376
.00
272
537
6
3635
56 A
rsa
18c1
c39
095
259
TA
M25
9.00
0.00
259.
00 K
emal
Erd
oğan
Meh
met
oğlu
G22
818c
1c10
31
5376
.00
259
537
6
3635
57 A
rsa
18c1
c39
096
253
TA
M25
3.00
0.00
253.
00 K
emal
Erd
oğan
Meh
met
oğl
uG
2281
8c1c
103
153
76.0
025
3 5
376
3635
58 A
rsa
18c1
c39
097
246
2
2 24
622
.00
0.00
22.0
0
Sam
iY
›lm
azS
abri
oğl
uG
2281
8c1c
103
153
76.0
022
5376
Şek
il 4
.3
OC
R s
onuc
u el
de e
dile
n dü
zelt
ilm
iş m
etin
dos
yas›
411
Şeki
l 2:
Şuyuula
nd›r
ma
cetv
elin
in t
aran
mas
›yla
eld
e ed
ilen
ras
ter
görü
ntü
ÖZET:
Ülkemizin üç taraf› denizlerle çevrili olup, doğal ve yapay su yap› ve kaynaklar›n›nsay›s› da oldukça fazlad›r. Denizlerin, k›y› şeridinin, su yap› ve kaynaklar›n›n topoğra-fik yap›s›n› belirlemek amac›yla baz› kuruluşlar taraf›ndan hidrografik haritalar üretil-mektedir. Bu haritalar›n yap›m standartlar›, hassasiyetleri ve verimlilikleriyle ilgili ya-p›lm›ş araşt›rma çal›şmalar›na rastlan›lmamaktad›r.
Bu yay›nda, hidrografik haritalar ve bunlar› üreten kuruluş çal›şmalar›yla ilgili ge-nel bir değerlendirme yap›lmaktad›r.
GİRİŞ
Yer yüzeyinin sularla kapl› bölgelerinin topoğrafik yap›s›n› belirlemek amac›yla ya-p›lan ölçmelere "Hidrografik Ölçmeler" ve elde edilen haritalara da "Su Alt› Haritala-r›" denilmektedir. Bu tür ölçmelerde kullan›lacak donan›mlar, araç-gereçler jeodezikölçme aletlerinde olduğu gibi sadece deniz, göl ve akarsu gibi su yap›lar›n›n derinlikle-rinin belirlenmesi ile ilgili olmay›p, ayn› zamanda jeolojik, jeofiziksel ve zemin topog-rafyas›na ait verilerin belirlenmesine yönelik özellikler içermelidir (Doğan, Alper,1994).
Su alt› haritalar›n› su ortam›n›n türüne ve yap›l›ş amac› ve içerdikleri bilgilere göreiki grupta s›n›fland›rmak mümkündür. Buna göre; 1. gruptaki haritalar› deniz-göl-akar-su haritalar›, 2. gruptaki haritalar› ise hidrografik-oşinografik-tematik-özel haritalar ol-mak üzere alt gruplara ay›rmak mümkündür (Özgen, Algül, 1997).
Deniz-göl-akarsu haritalar›n›n yap›m›na yönelik su alt› ölçme ve değerlendirmeyöntemleri al›ş›la gelmiş topoğrafik ölçme yöntemlerine göre baz› benzerlikler göster-mekle birlikte, çal›şma ortam›n›n sularla kapl› olmas› ve çal›şmalardan neler amaçlan-d›ğ› hususlar› nedeniyle önemli farkl›l›klar arz etmektedir.
Ülkemizin üç taraf› denizlerle çevrili olmas› yan›nda, ülkemiz topraklar› üzerindeki
412
SU ALTI HARİTALARININ YAPIMI ÜZERİNEGENEL BİR DEĞERLENDİRME
Prof. Dr.İbrahim BAZ(1)
Hrt.Yük.Müh. Alparslan BOSTANCI(2)
________________________
(1) Prof. Dr. İbrahim BAZ, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Müh. Fak.
(2) Hrt. Yük. Müh. Alparslan BOSTANCI, Sivas Kadastro Müd.
doğal ve yapay su kaynaklar›n›n say›s› da oldukça fazlad›r. Bunun gereği olarak hidrog-rafik haritalara duyulan gereksinimlerde gün geçtikçe artmaktad›r. Ülkemizdeki baz›kuruluşlar görevleri gereği veya ihtiyaç duyulan hallerde hidrografik harita üretimi ko-nusunda çal›şmalarda bulunmaktad›rlar. Bu güne kadar deniz, göl, göletlerle ilgili pekçok hidrografik harita üretilmiş olmas›na rağmen bunlar›n yap›m standartlar›, hassasi-yetleri ve verimlilikleri ile ilgili yap›lm›ş herhangi bir çal›şmaya rastlamak mümkündeğildir.
Bu yay›nda, ülkemizde hidrografik harita yap›m›, k›y› şeritlerinin ve derinliklerininölçümü ile ilgili çal›şmalar yapan kuruluşlar ve bunlar›n ürettikleri haritalarla ilgili ge-nel bir değerlendirme yap›lmaktad›r.
KIYI ŞERİDİ VE DERİNLİKLERİNİN ÖLÇÜLMESİ
Topoğrafik haritalarda olduğu gibi, hidrografik haritalarda da su alt› ölçmelerinin te-mel dayanağ›n› karada k›y› şeridinden başlayarak su yap›lar›n›n içine doğru uzanan birağ teşkil etmektedir. Bu ağ›n su üzerinde yer alan noktalar için konum sabitliği düzen-li olarak sağlanamad›ğ›ndan bunlar›n homojen bir yap›s› bulunmamaktad›r. Bu neden-le, topoğrafik ölçmelerde olduğu gibi su üzerindeki ağ noktalar› için kal›c› tesis yap›m›şart› aranmamaktad›r.
Su yap›lar›n›n üzerindeki detay ölçme noktalar›nda yap›lacak jeodezik ölçmelerinnivo yüzeyine indirgenerek değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için, bölgesel hid-rografik ölçmelerin yap›lmas›n›n gerektiği hallerde basit mareograflarla su seviyesininortalama yüksekliğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Su taban›n›n topoğrafik durumunu belirlemek amac›yla su üzerindeki detay nokta-lar›nda su yüzeyine dik doğrultuda derinlik ölçmeleri yap›lmal›d›r. Hidrografik ölçme-lerde bu işleme iskandil ölçmeleri, elde edilen derinliklere ise iskandil derinlikleri ve sualt›ndaki yüksekliği belirlenen noktaya da iskandil noktas› denilmektedir. Yap›lan işlemtopoğrafik harita yap›m›ndaki nivelman işlemi ile eşanlaml› olmakla beraber, uygula-nan ölçme yöntemi ve ölçme cihazlar› tamamen farkl›d›r. Topoğrafik ölçmelerdeki ni-velman işleminde, topoğrafik yap› dikkate al›narak nivelman ölçü güzergah› belirlenir-ken, hidroğrafik ölçmelerde su taban›n›n görülmesi mümkün olmad›ğ›ndan, tüm iskan-dil ölçmeleri konumlar› önceden planlanan doğrultular üzerinde belirli aral›klarla yap›-larak gerçekleştirilmektedir.
İskandil ölçmelerinde elde edilen derinlik değerleri ölçme an›ndaki su seviyesi ilealakal›d›r. Bunun için; ölçüm değerlerine kullan›lan ölçme yöntemi, ölçme cihaz› ve suortam›n›n yap›s› dikkate al›narak düzeltme getirilmesi ve düzeltilmiş değerlerin nivoyüzeyine indirgenmesi gerekmektedir.
Bilindiği gibi, hidroğrafik ölçmelerde lata iskandili, ip iskandili, tel iskandili, hidro-sitatik iskandil, termometrik iskandil, uzaktan alg›lama, fotogrametrik, elektro-optik veakustik iskandil yöntemleri çal›şma şartlar›na göre uygulanabilen derinlik ölçme yön-
413
temlerini oluşturmaktad›r. Bunlardan akustik iskandil yöntemi, ses dalgalar›n›n su için-
de yay›lmas› ve yans›ma özelliğinden yararlan›larak su alt›ndaki derinliklerin ölçülme-
sini mümkün k›labilmektedir. Gerek h›z, gerek doğruluk ve gerekse maliyet yönünden
diğer yöntemlere göre daha avantajl› olmas› nedeniyle bu yöntemin diğerlerine oranla
uygulamalarda kullan›lmalar›na daha s›k rastlan›lmaktad›r. Günümüzde hidrografik
ölçmelerde kullan›labilecek "echo-sounder" olarakda bilinen pek çok akustik iskandil
cihaz› bulunmaktad›r (Doğan, 1994).
SU ALTI HARİTALARI YAPAN / YAPTIRAN KURULUŞLAR
Ülkemizde hidrografik harita yapan veya yapt›ran başl›ca iki kuruluş bulunmakta-
d›r. Bunlar askeri bir kurum olan Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanl›ğ›
(SHODB) ile Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğüdür. Bunlardan ilki özellikle de-
nizlerde, ikincisi doğal ve yapay göllerde hidrografik harita yap›m› ile uğraş› vermek-
tedirler.
Bu kuruluşlar›n d›ş›nda DLH ve İller Bankas› Genel Müdürlüğünce de hidrografik
haritalar yap›lmakta veya yapt›r›lmaktad›r. Bunlardan DLH; yap›lacak yat›r›mlara alt-
l›k teşkil etmesi aç›s›ndan 1/5.000 veya daha büyük ölçekli hidrografik haritalar yapt›r-
maktad›r. Bu kuruluşlardan SHOD ile DSİ bünyesinde hidrografik haritalar›n yap›m› ile
ilgili olarak teknik ekipman mevcut olup, DLH'n›n bünyesinde ise bulunmamaktad›r.
DLH yat›r›m projelerinde ön görülen hidrografik haritalar özel sektör kuruluşlar›na
yapt›r›lmaktad›r. İller Bankas› ise, deniz kenar›nda bulunan yerleşim yerleri için yap›-
lacak olan at›ksu ve kanalizasyon işlerinde deniz içlerine 300 m aç›kta ç›kart›lacak olan
Ülkemizde ilgili kurumlarca yap›lan ve yapt›r›lan hidrografik haritalarla ilgili geneltespitler aşağ›da s›ralanmaktad›r.
a) Askeri bir kuruluş olan SHOD taraf›ndan üretilen hidrografik haritalar›n yap›m›y-la ilgili olarak herhangi bir bilgiye ulaş›lamamaktad›r.
b) Ülkemizde üretilen hidrografik haritalar›n doğruluğu, verimi, maliyeti, vb. konu-larda bu güne kadar yeterli araşt›rma yap›lmam›şt›r.
c) Hidrografik ölçmeler konusuna lisans düzeyindeki eğitim – öğretimde yeterinceyer verilmemektedir.
d) Derinlik ölçmeleri genellikle akuistik yöntemle yap›lmaktad›r. Elde edilen iskan-dil ölçmelerine herhangi bir düzeltme getirilmeden ham ölçüler hesaplamalarda kulla-n›lmaktad›r.
e) DSİ arşivlerinden yararlan›larak yap›lan incelemelerde, DSİ’de yap›lan hidrog-rafik haritalardaki iskandil noktalar›n›n plan konumlar› iki noktadan önden kestirmeyöntemiyle belirlenmektedir. Bu durum konum belirlenmesine ilişkin hassasiyet değer-lerini düşürmektedir. DSİ’de plan konumu belirlemeye yönelik kullan›lan bir diğer yön-temde GPS ölçü yöntemidir. Yap›lan incelemelerde az say›da tek frekansl› GPS aletle-riyle gözlem yap›larak konum belirlendiği de görülmektedir.
f) DSİ’de yap›lan hidrografik haritalar›n çoğu kez al›ş›lagelmiş iskandil yöntemiyleyap›lan ölçmeler neticesinde gerçekleştirildikleri görülmektedir. Akuistik yöntemlerleyap›lan ölçmelere dayal› gerçekleştirilen haritalara da rastlamak mümkündür. DSİ’debu amaçla kullan›lmak üzere Fruno ve Laz 4400 marka echo-sounderler bulunmaktad›r.Bu cihazlar›n teknik özellikleri incelendiğinde, bunlar›n mühendislik amaçl› ölçmeleriçin uygun olmad›klar› görülür.
g) DLH‘ca yapt›r›lan hidrografik haritalar›n konumlar› kutupsal al›m yöntemiyleelektronik total station aletleriyle yap›lmaktad›r. Burada; alet su yatağ›na hakim birnoktada kurularak, su yüzeyi üzerinde hareket halindeki bot üzerinde bulundurulan ref-lektöre tatbik edilmek suretiyle al›m yap›lmaktad›r. Su yüzeyinin dalgal› olmas› halin-de, konum belirlemede kaba hatalarla karş›laş›labilmektedir.
h) K›y›dan uzaklaşt›kça derinliğin artarak devam edeceği göz önünde bulundurula-rak su içerisinde yap›lan ölçmeler k›y›ya paralel doğrultular halinde gerçekleştirilmek-tedir. Bununla su yatağ› dibinin matematiksel modelinin en az say›da nokta ile belirlen-mesi amaçlanmaktad›r.
i) Hidrografik harita yap›m›nda ölçmeler baraj göllerinde dolu savak kotuna, göller-de en yüksek işletme kotuna, denizlerde ise s›f›r kotuna kadar yap›lmaktad›r.
j) Hidrografik harita yap›m›nda pafta aç›lmas›nda BÖHY kurallar›na uyulmamakta-d›r.
k) DSİ taraf›ndan üretilen hidrografik haritalar 01. 08. 1992 tarihli " Harita Yap›m
415
ve Aplikasyon İşleri" isimli genelgedeki 5. Bölümde yer alan "Göl ve Baraj Rezervu-
alar› Harita Yap›m›" ile ilgili maddeler esas al›narak yap›lmaktad›r.
l) İller Bankas›nca üretilen su ve kanalizasyon at›klar›n›n tahliyesini projelendir-
mek amac›yla üretilmesi amaçlanan haritalarda DLH’ da olduğu gibi özel sektör kuru-
luşlar›na yapt›r›lmaktad›r. Özel sektörce kullan›lmakta olan ölçme cihazlar› ve değer-
lendirme yöntemleriyle, deniz dibi topoğrafyas›n›n mühendislik projeleri aplikasyonla-
r› için yeterince doğrulukta belirlenebileceği mümkün görülmemektedir.
m) BÖHYY’ de hidrografik ölçmeler ve harita yap›m›yla ilgili herhangi bir ayr›nt›
yer almamaktad›r.
SONUÇ:
Ülkemizdeki hidrografik haritalar çeşitli kuruluşlar taraf›ndan ulusal veya uluslara-
ras› boyutlardaki standartlara bağl› olmaks›z›n üretilmektedir. Bu kuruluşlardan Seyir
Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanl›ğ›nca üretilen haritalarla ilgili herhangi bir
kaynak bilgiye rastlanmaz iken, sadece DSİ taraf›ndan üretilen hidrografik haritalar›n
"Harita Yap›m ve Aplikasyon İşler" isimli genelge kapsam›ndaki hükümlere göre üre-
tildikleri anlaş›lmaktad›r. Söz konusu genelge maddeleri, hükümleri, teknik ve teknolo-
jik gelişmelerin doruğa ulaşt›ğ› günümüzde son derece yetersiz ve etkisiz kalmaktad›r.
Tescile konu haritalar›n üretimini düzenleyen BÖHYY baz› uygulamalarda olduğu
gibi, hidrografik harita üretimiyle ilgili maddelere veya hükümlere rastlan›lmamaktad›r.
Ülke genelinde harita üretimi birliğinin sağlanabilmesi aç›s›ndan, yönetmelik üzerinde
gerçekleştirilecek olan değişiklik çal›şmalar›nda bu hususunda dikkate al›narak gerekli
ilavelerin yap›lmas› gerekmektedir.
Diğer taraftan SHODB taraf›ndan üretilen aç›k deniz ve k›y› şeridine ait hidrografik
haritalar›n ve bunlar›n dayanağ› olan hidrografik ölçme bilgilerinin sivil araşt›rmac›la-
r›n kullan›m›na aç›lmas› sağlanmal›d›r.
KAYNAKLAR1. 3402 Say›l› Kadastro Kanunu.
2. Büyük Ölçekli Harita Yap›m Yönetmeliği
3. Kadastro Bilgisi - Prof. Dr. T. TÜDEŞ Yrd. Doç.Dr. C. BIYIK
4. İller Bankas› Gn.Md. 1999 1.Y.Y›l 1. Dönem Halihaz›r Harita Al›m› Hektar
Birim Fiyatlar› Kataloğu.
5. Harita Kadastro Mühendisleri Odas› Mühendislik Hizmetleri 1999 Y›l› 1.
Dönem En Az Ücret Tarifesi.
6. Y›ld›zeli Kadastro Müdürlüğü Arşivi.
416
ÖZET
Uygulamada "2/B-alanlar›" olarak nitelenen alanlar; 6831 say›l› Orman Kanunu-nun 2.maddesinin (B) f›kras›na göre, orman kadastro komisyonlar› taraf›ndan, Hazinead›na tescil edilmek üzere orman d›ş›na ç›kart›lan alanlard›r.
Ç›kart›lan bu alanlar 2924 say›l›"Orman Köylülerinin Kalk›nmalar›n›n Desteklen-mesi Hakk›nda Kanun" çerçevesinde değerlendirilirler.
Günümüze kadar yap›lan çal›şmalar sonucu belirlenen 320 000 hektarl›k 2/B ala-n›n›n 43 700 hektar›nda kadastro yoluyla ifraz haritalar› yap›lm›ş olup, kalan k›s›m-larda da fiili kullan›m durumuna göre ifraz haritalar›n›n süratle tamamlanmas›nda;hem mevcut durumun tespiti, hem de yap›lacak planlama ve projelendirmelere altl›koluşturmas› bak›m›ndan çok büyük yararlar bulunmaktad›r. 2/B alanlar› ile ilgili pekçok sorun çözüm beklediğinden konu günceldir. Yap›lacak bu çal›şmalar; ilgili makam-lar›n isabetli karar almalar›na da yard›mc› olacak , ayn› zamanda da kamu maliyesi-ne gelir sağlayacakt›r.
İfraz haritalar›n› k›sa sürede yapabilmenin yolu ise, özel sektörden hizmet sat›n al-mak ve onun imkanlar›ndan yararlanmakt›r. Ülkemizde bunu yapacak özel sektör po-tansiyelinin mevcut olduğu ve yasal mevzuat›m›zda bunu yapmaya engel hususlar›n bu-lunmad›ğ› düşünülmektedir.
2/B ALANLARI
Ormanlar; 6831 say›l› Orman Kanununun 1. maddesinde " Doğal olarak yetişen
veya emek ve masraf yap›larak yetiştirilen ağaç ve ağaçç›k topluluklar› yerle-
riyle birlikte orman say›l›r" şeklinde tan›mlanm›ş olup, 2. maddesinin (A) ve (B) f›k-
ralar›na göre orman say›lan bu yerlerden;
A) Orman içindeki köyler halk›n›n k›smen veya tamamen yerleştirilmesi amac›y-
la;
• Orman olarak korunmas›nda bilim ve fen bak›m›ndan hiçbir yarar görülmeyen, ak-
417
2/B ALANLARININ İFRAZ (FİİLİ KULLANIM)HARİTALARININ ÖZEL SEKTÖRE YAPTIRILMASI
Y.Müh. Yunus AKAY*
________________________
*TKGM - Emekli Kadastro Dairesi Başkan›
sine tar›m alan›na dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler,
• Halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü alanlardan tar›m ara-
zisine dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler,
B) 31 Aral›k 1981 tarihinden önce bilim ve fen bak›m›ndan orman niteliğini tam ola-
rak kaybetmiş;
• Tarla,bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, f›nd›kl›k ve f›st›kl›k (antepf›st›ğ›, çam f›st›-
ğ›) gibi tar›m arazileri,
• Hayvanc›l›kta kullan›lmas›nda yarar görülen otlak, yaylak ve k›şlak yerleri,
• Şehir, kasaba ve köy yap›lar›n›n toplu olarak bulunduğu yerleşim yerleri,
Orman Genel Müdürlüğüne bağl› orman kadastro komisyonlar› taraf›ndan belirli
esaslar dahilinde;
• Devlete ait ise Hazine ad›na,
• Hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise iş bu müesseseler adlar›na,
• Hususi orman ise sahipleri adlar›na,
Orman d›ş›na ç›kart›lmaktad›r.
Orman d›ş›na ç›kart›lma işlemi kesinleşen bu alanlarda orman niteliği kaybolmakta-
d›r.
Şu andaki mevcut verilere göre, 6831 Say›l› Orman Kanununun 2/B maddesine gö-
re Hazine ad›na ç›kart›lan alanlarla ilgili olarak;
• Toplam 3740 birimde (mahalle ve köy) 320.000 hektar› aşk›n alan›n orman d›ş›-
na ç›kart›ld›ğ›,
• 2/B alanlar›n›n önemli bir k›sm›n›n İstanbul ilinde ( 136 birimde, toplam 7355 hek-
tar) olduğu,
• Türkiye genelinde, Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğünün (OR-KÖY) ta-
lebi üzerine toplam 463 birimde 43 700 hektar alan›n 2/B kadastrosunun (kullan›m ka-
dastrosu) yap›ld›ğ›,
• Başka bir istatistiki bilgiye göre de; bu alanlarla ilgili yaklaş›k 86.000 dosyan›n
mevcut olduğu ve bu dosyalar›n, fiili kullan›m durumuna göre haritalar›n›n yap›lmas›
ve hak sahiplerinin tespit ve sat›ş suretiyle tasfiye edilmeyi beklediği,
Bilgileri mevcut bulunmaktad›r.
418
MEVCUT UYGULAMA
OR-KÖY’ce yap›lacak değerlendirme çal›şmalar›na altl›k olmak üzere; Tapu Ka-
dastro Genel Müdürlüğünce (TKGM), OR-KÖY’ün talebi üzerine 2924 say›l› kanunun
11, 12 ve 14.maddeleri gereğince, 2/B alanlar›n›n; mera, yaylak ve k›şlak olma durum-
lar› da dikkate al›narak fiili kullan›m (tasarruf) durumunu gösteren kullan›m ka-dastrosu yap›lmaktad›r.
Kullan›m kadastrosunda, fiili kullan›m s›n›rlar› ile üzerindeki yap› ve tesisler ölçül-
mekte fiilen kullananlar ile yap› ve tesislerin sahipleri kadastro tutanağ›n›n beyanlar ha-
nesinde belirtilmektedir. Bu çerçevede yap›lm›ş kadastro tespitleri 3402 say›l› Kadast-
ro Kanununun 11.maddesine göre 30 günlük ask› ilan›na al›nmakta itiraz edilmeyenler
kesinleştirilerek tapu kütüğüne hazine ad›na tescil edilmektedir. Tescilden sonra kul-
lananlar›n listeleri ve haritalar› OR-KÖY’e gönderilmektedir.
Kullan›m kadastrosu ile ilgili çal›şmalar, genel kadastroya tabi tutulmam›ş yer-lerde (kadastro ve tapulama tutanağ› düzenlenmemiş yerler) yap›l›r. Evvelce kadastro-
ya tabi tutulmuş ise o yerin kullan›m kadastrosu (2924 say›l› Kanuna göre) yap›lmaz,
• Tescil listeleri ve kadastro haritalar› hak sahiplerinin tespiti çal›şmalar›nda altl›k
olarak kullan›lmak üzere OR-KÖY’e gönderilir.
• Bu listelerde belirtilen kullan›c›lar (Tasarruf edenler) hiçbir zaman kesin hak sa-hibi değildir. Ancak, Orman Köylülerinin Kalk›nmalar›n›n Desteklenmesi Hakk›nda
Yönetmelik (OKKDHY) uyar›nca oluşturulan "Hak Sahipliği Tespit Komisyonu"nca
4127 say›l› Kanun ve OKKDHY‘ne göre gerçek hak sahiplerinin tespitinde yararlan›-
l›r.
419
Görüldüğü üzere;
a) Kadastro gören yerlerde ifraz işlemleri,
b) Kadastro görmeyen yerlerde ise kullan›m kadastrosunun yap›lmas› söz konusu-
dur.
Kullan›m kadastrosu s›ras›nda yap›lan çal›şmalara bak›ld›ğ›nda bu çal›şmalar, özü
itibariyle bir kadastro çal›şmas› olmay›p, fiili kullan›ma göre bir ifraz işlemidir. Yani fi-
ili kullan›m s›n›rlar› esas al›narak s›n›rland›rma haritas› yap›lmas›ndan ibaret bir çal›ş-
deniyle, mülkiyet tespiti yap›lmad›ğ›na ve özellikle bu parsellerin gerçek hak sahip-leri de, OR-KÖY’e bağl› "Hak Sahibi Tespit Komisyonu"nca belirlendiğine göre, ya-
p›lan bu çal›şmalar hiçbir zaman anlad›ğ›m›z manada kadastro çal›şmas› değildir. Ni-
tekim kullan›m kadastrosu yap›lmayan yerlerde, yani talebe bağl› işlemler kapsam›nda
ifraz işlemi yap›lan yerlerde, ortada kadastroca tespit edilmiş kullan›c› isimleri vs olma-
d›ğ›ndan gerçek hak sahipleri, ad› geçen Komisyonca 4127 say›l› Kanun ve
OKKDHY ‘ne göre tespit ve ilan edilmektedir.
Kadastro yap›lmas›ndaki as›l amaç büyük ihtimalle şudur:
Baz› orman haritalar›n›n ve kadastro haritalar›n›n yap›m›nda üretim tekniklerinden
kaynaklanan s›n›rland›rma,ölçü ve çizimden kaynaklanan teknik hatalar mevcuttur. Bu
hatalar nedeniyle fiili kullan›m durumuna uygun ifraz haritalar›n›n yap›lmas›nda zaman
zaman s›k›nt› ve güçlükler yaşanmaktad›r. Bunlar›n düzeltilmeleri de (3402/41, Yenile-
me gibi) uzunca zaman ald›ğ›ndan, hem kadastro ve orman haritalar›ndaki hatalar›n›
düzeltmek, hem de fiili kullan›ma uygun s›n›rland›rma haritalar› yapmak için kadastro
yap›m›n›n tercih edildiği düşünülmektedir. Eğer ifraz haritalar› yap›labiliyor ise, yuka-
r›da belirtilen nedenlerle kadastroya ihtiyaç bulunmad›ğ›n› söylemek kuvvetle müm-
kündür.
Öte yandan, 2924 say›l› Kanunun ilgili maddelerinde yap›lan değişiklikler sonucu,
kadastro çal›şmas› yap›lacak alanlar epeyce daralt›lm›ş (TKGM- ilgili Genelge ve gö-
rüşler) durumdad›r. Bu durumlar dikkate al›nd›ğ›nda, pek çok yerde zaten kadastro ya-
p›lmayacak demektir. Buralarda yap›lacak çal›şma da, yine talebe bağl› işlemler kapsa-
m›nda ifraz haritalar›n›n yap›m›d›r.
2/B ALANLARINDA İFRAZ HARİTALARININ YAPIMI
Yaklaş›k 86.000 dosyan›n hangisinde ifraz işlemi, hangisinde kadastro çal›şmas›yap›lacağ› henüz tam olarak bilinmemektedir. Bunun tespiti de uğraş› ve zaman gerek-
tirmektedir. Ancak bu alanlar›n ifraz haritalar›n›n yap›m›, orman tahdit veya kadastro
haritalar›n›n hatas›z üretilmiş olmalar›na ve araziye uygulama kabiliyetlerine bağl›d›r
420
2/B-alanlar›yla ilgili haritalar ve üretim yöntemleri şu şekildedir:
• 1/10.000 ölçekli topoğrafik haritalar: TKGM ve Harita Genel Komutanl›ğ›ndan
(HGK) temin edilen hava fotoğraflar› üzerine tahdit s›n›rlar› stereoskop yard›m›yla işa-
retlenip,1/25.000 ölçekli haritalar›n büyütülmesi suretiyle elde edilen 1/10.000 ölçekli
haritalara aktar›lmas› ve hatta koordinat da verilmesi esas›na dayan›r.
• 1/5000 ölçekli ST haritalar: İki şekilde üretilmişlerdir.1-Mevcut ST haritalar üze-
rine, tahdit s›n›rlar›n›n,harita ve arazideki sabit noktalar yard›m›yla ölçülüp çizimi ya-
p›larak, 2- Uçuş öncesi tahdit s›n›rlar› arazide işaretlenip, uçuşu müteakip harita yap›-
m› ve arazide bütünlemesi yap›larak üretilmişlerdir.
n›n tescile esas haritas›n› araziye uygulayarak önce bu alan›n çerçeve haritas›n› yap-
mak, daha sonrada bu çerçeve haritan›n içini fiili kullan›ma göre ifraz etmek olarak al-
g›lamak ve değerlendirmek gerekmektedir.
Orman haritalar›n›n araziye uygulanmas› s›ras›nda orman s›n›rland›rma tutanakla-
r›ndan da yararlan›l›r.
Bu çal›şmalar›n finansman›n, OR-KÖY Genel Müdürlüğü’nce bu maksatla ayr›lan
ödenekten karş›lanabileceği gibi hak sahibi olarak yararlanmay› düşünen ilgililerce de
karş›lanmas› mümkündür. Sonuçta hak sahipleri "Hak Sahibi Tespit Komisyonu"nca
belirleneceğine göre, masraflar›n ilgililerince karş›lanmas›n›n sak›ncal› olmad›ğ›, bila-
kis kamu maliyesine destek olacağ› düşünülmektedir.
Özetlemek gerekirse,özel sektörce yap›lacak bu çal›şmalar s›ras›nda;
• 2/B alanlar›na ait orman tahdit haritalar› araziye uygulan›r. Varsa düzeltilmesi
mümkün hatalar orman görevlilerin de yard›m›yla düzeltilir. Ayr›ca 2/B alan› içinde ve-
ya bitişiğinde kadastro görmüş yerlerin olup olmad›ğ› araşt›r›l›r, varsa kadastro harita-
lar› araziye uygulan›r ve bu haritalarla ilişkilendirilerek 2/B alan›n›n Çerçeve Haritas›ve buna uygun fiili kullan›m› yans›tan ifraz haritas› düzenlenir.
• Haritalar teknik yönetmeliğe uygun şekilde Ülke pafta ve koordinat sisteminde