Top Banner
Dünyayı Çocuklar Değiştirecek
80

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Aug 11, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

DünyayıÇocuklar Değiştirecek

Page 2: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

© KAMER Vakfı Yayınları

Birinci BasımEkim, 2012

Kapak ResmiKamer Vakfı

Kapak Tasarımı ve Sayfa DüzeniKolektif Atölye

KAMER VAKFIAli Emiri 3. Sokak Es-Şal Apt. Kat: 1 No: 1

Yenişehir – DiyarbakırTelefon: 0 412 228 10 53

Faks: 0 412 224 23 19GSM: 0533 545 76 55

[email protected]

Baskı ve CiltBerdan Matbaacılık

Güven San. Sit. C Blok No: 239Topkapı-İstanbul

Bu yayın Bernard Van Leer Foundation ve SİDA’nın katkılarıyla hazırlanmıştır.

Page 3: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

KAMER’in erken çocukluk dönemi eğitiminde alternatif yaklaşımlar ile ilgili çalışmalarına önemli

katkılar sağlayan Güler Yücel’e...

Page 4: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri
Page 5: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

İÇİNDEKİLER

I. bölüm- nasıl başladık 7- alternatif yaklaşım nasıl gelişti ve yayıldı? 13

II. bölümçocukların hem birey hem de bir grubun parçası olmaları sağlanır-uygulama örnekleri 27-eğitmenlerden geri bildirimler 28

çocukların birey olmaktan gelen hakların yanı sıra, bu hak ve özgürlüklerin sınırlarının ve sorumluluklarının da bilincinde olmaları sağlanır-uygulama örnekleri 33-eğitmenlerden geri bildirimler 34

çocuklar paylaşım ve dayanışmaya teşvik edilir-uygulama örnekleri 40-eğitmenlerden geri bildirimler 41

cinsiyet ayrımı yapılmaz, toplumsal cinsiyet kalıplarınınsorgulanması teşvik edilir-uygulama örnekleri 47 -eğitmenlerden geri bildirimler 48

ceza ve ödül eğitim yöntemi olarak kullanılamaz-uygulama örnekleri 55-eğitmenlerden geri bildirimler 56

çocukların eğlenerek, yaparak yaşayarak öğrenmeleri teşvik edilir-uygulama örnekleri 62-eğitmenlerden geri bildirimler 63

anlamaya yönelik bir yaklaşım teşvik edilir-uygulama örnekleri 71-eğitmenlerden geri bildirimler 72

yerel dil ve özellikler dikkate alınır-uygulama örnekleri 76-eğitmenlerden geri bildirimler 77

Page 6: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

I. Bölüm

Nasıl başladık?Alternatif yaklaşım nasıl gelişti ve yayıldı?

Bu yayın neden hazırlandı?

Page 7: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 7

NASIL BAŞLADIK?

Dünyanın birçok yerinde pek çok insanın bildiği bir şeyi, ortaya çıkan bir ihtiyaç nedeniyle aramaya, bulmaya kalkışmak inanılmaz bir heyecan ve-riyor. Sonradan, bugün düşündüğünü, ihtiyaç duyduğunu pek çok insa-nın daha önce düşünmüş, çalışmış, geliştirmiş olduğunu görmek de bu heyecanı azaltmıyor, tersine arttırıyor. Aynı heyecanla kimin ne yapmış, ne demiş, nasıl devam etmiş olduğunu daha büyük bir merakla izlemeye başlıyorsun. Sen de kendi durduğun yerden ihtiyaç duyduğun, bulduğun şeyi geliştirip büyütmek, ufacık da olsa bir katkıda bulunmak için çaba harcıyorsun. Her yeni adım bir sonraki yeniliğe hazırlık oluyor.

KAMER’deki pek çok iş gibi erken çocukluk dönemi eğitimi de yaptığı-mız işin bir yerinde önemli bir ihtiyaç olarak çıktı karşımıza.

Açtığımız iki odalı kadın merkezinde hem grup çalışmaları yapıyor hem de şiddet yaşayan kadınlara destek olmaya çalışıyorduk. Kadınlar hem şiddet konusunda destek almak için hem grup çalışmalarına katılmak için geldiklerinde hep yanlarında çocukları oluyordu. Özellikle de henüz okula gitmeyen çocuklar. Okul çağındaki çocukların okulda oldukları za-manlar tercih ediliyor, bebekler eğer mümkünse bir akrabaya veya kom-şuya bırakılıyor, yürümeye henüz başlamış çocuklarsa mutlaka annele-riyle birlikte geliyorlardı. Kadınlar genellikle tek başlarına gelemediler KAMER’e.

Eğer biraz fazla zamanları olursa bir çay içimlik sohbet edebilirsek veya grup çalışmalarında sıra çocukları konuşmaya gelmişse, çocukların, biz kadınların özgürlük alanlarının görünmez sınırları olduğunu konuşur-duk. Onlarsız hiç bir şey yapamazdık ama onlar bazen sınırlarımızı geniş-leten bir rol de oynarlardı.

Kadınlar çocukları emanet edecek yer bulamazlardı;

Kadınlar çocukları emanet etmek için kimseye güvenmezlerdi;

Kadınlar yanlarında çocuk olmadan dışarı çıkarlarsa daha çok yargılanır-lardı;

Çocuklar kadınların önemli bir yükü, canlarının bir parçası, kıyamadıkla-rı sırdaşları, yoldaşlarıydı.

Page 8: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

8 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

İki odalı merkezimizin bir köşesini oyuncaklarla doldurduk. Çocuklar an-nelerinden uzak durmalıydı çünkü. Kadınlar yaşadıkları şiddeti anlatır-ken, yeniden yaşayıp ağlarken, öfkelenirken, kızarken, çocuklar bunların hiçbirine tanık olmamalıydı. Çocuklar kötü etkileniyordu annelerinin bu durumundan. Ayrıca, zaten çok zorlanarak geldikleri merkezimizde, ka-dınların geçirdikleri bir saati hiçbir sorumluluk hissetmeden, kendilerini anlatarak geçirmeleri önemliydi. Her türlü deneyimin paylaşıldığı grup çalışmalarına da çocuklar alınmıyordu elbette. Hatta çocukların gürül-tüleri nedeni ile grup katılımcılarının olumsuz etkileneceğini düşünür, grup çalışması varsa eğer, çocuklara bakım işini özenle planlardık.

O zamanlar çalışırken en fazla iki kişi olabiliyorduk. Gönüllülerimiz gelir-di, grup çalışmaları yapmak için. Gönüllülerimiz bizden biriyle grup ça-lışması yaparken, birimiz de salonun bir köşesinde hazırladığımız oyun köşesinde çocuklarla ilgilenirdik. Çok zorlandığımız zamanlar oluyordu.

KAMER’i 1997 yılının Ağustos ayında kurmuştuk ama Ağustos’tan Ara-lık ayına kadar tüm vaktimizi program yapmak, yöntem geliştirmek gibi konulara ayırmıştık. Aralık ayı başlarında şiddet yaşayan kadınların KA-MER ’e başvurabileceğini ilan ettik ve daha ikinci gün şiddetten kurtul-mak için destek isteyen üç kadın geldi.

Tarihi tam hatırlamıyorum ama KAMER’in kurulduğu ilk yıl, bir kış günü, kapımız çaldı. Gelen, sarışın bir Alman kadındı. Biz iki kişiydik KAMER’de, zaten çok ürkerek çalışıyorduk. Bize bir süre Diyarbakır’da yaşamaya karar verdiğini, Almanya’da bir kadın danışma merkezinde ça-lıştığını, eğer kabul edersek KAMER’de çalışmak istediğini söyledi.

Hem çok sevinmiş hem de kuşkulanmıştık.

Sevinmiştik çünkü eğer söyledikleri doğruysa gökte aradığımızı yerde bulmuştuk. KAMER, yaşadığı şiddeti fark etmiş ve şiddetle baş etmeye karar vermiş kadınlara ihtiyaç duydukları destekleri sağlamak üzere ku-rulmuştu. Şiddet konusunda nasıl çalışmamız gerektiğini çok düşünmüş, tartışmış, ayrıca Mor Çatı’dan önemli destekler almıştık.

Hem Diyarbakır’a gelip bizimle deneyimlerini paylaşmışlar, hem de bizim İstanbul’da Mor Çatı’da şiddet konusunda destek almak isteyen kadınlar-la ilk görüşmelerimizi yapmamızı sağlamışlardı.

Diyarbakır’da destekleyenimiz o kadar azdı ki! Sadece grup çalışmaları-mıza katılıp toplumsal cinsiyet rolleri konusunda farkındalık yaşamış

Page 9: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 9

olan otuz-kırk civarında kadın... Biz bu durumdayken, yaptığımız işi duy-duğunu, önemsediğini ve bizimle çalışmak istediğini söyleyen bir kadın geliyordu.

Korkuyorduk, kuşkulanıyorduk, güvensizdik çünkü bütün dünya bize karşı gibiydi. Herkes durdurmak, bozmak, dağıtmak için bir şeyler yapar-ken birinin gelip bizimle çalışmak istemesi inanılmaz geliyordu.

Insa psikologdu, zorlandığımız görüşmeleri artık o devralıyordu. Pazarte-si, çarşamba ve cuma olmak üzere haftada üç gün çalışıyor, çok yararlı olu-yordu.

Bir çarşamba günü Insa kadınlarla görüşürken ben de sürekli çocuk bak-mıştım. Hem de sokakta. O gün çocuklar içeriye girmek istememişlerdi. Galiba ne olduysa o günden sonra oldu. Planladığım hiçbir işi yapamadı-ğım gibi, çocukları memnun edememiş ve çok yorulmuştum.

Yirmi iki yıl öğretmenlik yapmıştım ve çocuklar için daha farklı çözümler bulmamız gerektiğini düşünüyordum.

Önce çocuk sorununun bir oyun köşesi ile çözülemeyeceğini düşündüm. Çünkü hiç de kısa sayılamayacak sürelerde çocukları sadece oyalıyorduk. Hatta “annen burada değil,” diyerek onlara yalan söylemek zorunda kalı-yorduk. Anneler çocuklarının seslerini duyduklarında rahatsız oluyorlar-dı, çalışmanın bütünlüğü bozuluyordu. Grup çalışmaları sırasında bazen 5-10 çocuk geliyordu ki, o zaman sorun daha büyük oluyordu çünkü kadın merkezimiz küçücük bir yerdi.

Aklımıza ilk gelen fikir çocuk yuvalarını gezip, anlaşabileceğimiz bir yu-vada çocuk misafir odası oluşturmaktı.

Bildiğimiz bütün çocuk yuvalarını dolaştık. Sonra da dönüp her birini tek tek değerlendirdik. O zamanlardan kalma bir sözümüz vardır: “Ne yapaca-ğımızı tam bilmesek de ne yapmayacağımızı net olarak biliyoruz!” Çocuk-ları kadın ya da erkek olarak yetiştirmeyecektik. “Uslu çocuklar” da olsun-lar istemiyorduk. Biz, katılımcı, dinleyen ve dinleten çocuklar istiyorduk.

Yaşamda birbirleriyle yarışacakları pek çok durumla karşılaşacaklardı za-ten. Biz onları yarıştırmayacak, ödülün de cezanın da olmadığı ortamlar, durumlar yaratmak istiyorduk. Yoksul, zengin, engelli, farklı diller konu-şan tüm çocuklar bir arada olabilsinler istiyorduk. Çocukların ‘evet’ leri de ‘hayır’ları da duyulsun istiyorduk.

Page 10: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

10 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

1998 yılının kış aylarıydı. Düşündüğümüz gibi bir yuva bulamayacağımı-zı anlamıştık. Büyük bir heyecanla kendimiz bir yuva açmaya karar ver-dik. Şiddet konusunda çalışabilmek için Mor Çatı’dan destek almıştık. Ço-cuk çalışması için nerelerden destek alabileceğimizi araştırmaya başladık.

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nı (KEDV) bulduk. Şengül Akçar’ı bir toplantıda dinlemiştim. Erken çocukluk dönemi ile ilgili çalışma-ları olduğunu duyunca ona bir mektup yazdım. Kim olduğumuzu, KAMER’in o sırada yapmakta olduğu işleri ve yuvalar açmak istediği-mizi, bize destek olup olamayacaklarını sordum. Olumlu yanıt aldık. Bu desteğin sağlanabilmesi için gerekli giderleri karşılamak üzere Heinrich Böll Vakfı’na küçük bir proje yazdık.

KEDV’den iki kadın, KAMER ile bilgi ve deneyimlerini paylaşmak üzere Diyarbakır’a geldiler. Uzun uzun konuştuk. Nasıl bir yer tutmamız gerek-tiği, yuva çalışanlarında aranacak özelliklerin neler olması gerektiği, aile-lerle ilişkilerin nasıl kurulması gerektiği gibi tüm sorularımıza cevap ara-maya çalıştık. Sonra KAMER’den birkaç kişi İstanbul’a gidip KEDV ’in yuvalarını gördük, çalışan ekiple sohbet etme olanağı yakaladık.

Bütün bu deneyimlerden sonra ne yapmak, nasıl yapmak gerektiği ko-nusunda kendi içimizde tartışmaya başladık. Bu tartışmalarda neyi na-sıl yapmamız gerektiğinden çok neyi yapmamamız gerektiğine karar ve-rebildik.

O dönemlerden kalan notlarımda aşağıda yazılı şeyleri buldum:

Yapacağımız çocuk çalışmalarında;

¬ Hiçbir ayrımcılık ve şiddet olmayacaktı,

¬ Özellikle cinsiyete dayalı ayrımcılık olmayacaktı,

¬ Yuvadaki çocuklarla eğitimcilerin, eğitimcilerle velilerin, çocukların birbirleriyle kuracakları ilişkilerin değişmesi gerekiyordu,

¬ Çocuklar sadece izleyen, dinleyen, itaat eden, geleneksel anlamda “ter-biyeli” çocuklar olmayacaktı,

¬ Çocuk yuvaları, küreselleşmenin sonucu olarak homojenleşen, dünya-nın çeşitli yerlerindeki birbirinin kopyası mekanlardan biri olmayacaktı,

¬ Çocukların yuvaya girdikleri zaman yaşadıkları çevre ile ilişkileri kop-mamalıydı,

Page 11: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 11

¬ Yuvamız salt yuvaya gelen çocukların mekanı olmayacaktı,

¬ Herkes için aynı ücret politikasının uygulanacağı bir yuva olmayacaktı.

Ne yapmayacağımızı bilmenin kararlılığı ve ne yapacağımızı bilmemenin hassasiyeti ile başladık çalışmaya.

Bahçe içinde, mümkünse tek katlı, çocukların rahat rahat oynayabilecek-leri bir mekan bulmak için harekete geçtik. İstediğimiz tek şey yuvamızın da KAMER’ e yakın olmasıydı. Bu çok önemliydi çünkü yuvadaki her ço-cuğu, her veliyi, orada yaşanacak her anı çok önemsiyorduk.

KAMER Kadın Merkezi’ne yakın bir yerde istediğimiz gibi bir mekan bu-lamayacağımızı anlayınca bir apartmanın zemin katını kiralamaya karar verdik. Kiraladığımız yeri özenle, sevgiyle, heyecanla hazırladık. Bu ara-da ekibimizi de kurmuştuk. Eylül 1999’da “Kır Çiçekleri” adını verdiği-miz ilk yuvamızı açtık.

1999 kış ayları boyunca kadın çalışması yaptığımız yer ile yuvamız arasın-da mekik dokuduk. İlk yuvamızda çalışan ekibi her zaman sevgiyle ana-rız:

Melike, mesai saatleri içinde resmi bir kuruma bağlı yuvanın sorumlulu-ğunu yaparken mesai saatleri dışında bütün vaktini Kır Çiçekleri Çocuk Yuvasında geçirmeye başladı.

Ayşe Gülen, velilerle ve çocuklarla çok iyi ilişkiler geliştirdi ve denemek-te olduğumuz bütün yöntemleri uygulayabilmemizi kolaylaştırdı.

Ayşegül, Kır Çiçekleri Çocuk Yuvası’nda eğitmen olarak çalıştı. Takip eden sekiz yıl boyunca da bu çalışmanın içinde oldu.

Vildan, Kır Çiçekleri Çocuk Yuvası’nda iki yıl çalıştı.

İlk aylarda Insa ile her akşam olmasa bile haftada birkaç gün yuvaya uğ-rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri ve veli katılımı toplan-tılarımızın değişmez gündemiydi.

Her şeyi titizlikle planlardık: Engelli çocuklarla nasıl çalışacağımızı, uyum sorunu olan çocuklar için hangi programlar uygulanması gerekti-ğini, cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve katılımcılığı art-tırmak için ne yapmamız gerektiğini tartışır, mutlaka doğru düzgün bir plan yaparak ayrılırdık.

Page 12: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

12 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

Mor Çatı’da psikolog olarak çalışan ve KAMER’in açılış döneminde bize destek olan Saadet ile iletişimimiz devam ediyordu. Saadet kadın çalış-malarımıza destek verirken çocuk çalışmaları yapmamız için de bizi teş-vik etmişti. Yuva açtığımızı duyunca, bize Bernard Van Leer Vakfı’nın (BVL) iletişim bilgilerini göndermiş, bu vakfın erken çocukluk döne-mi çalışmalarına destek verdiğini, bu nedenle dünyanın pek çok yerin-de yaşanan deneyimler konusunda bilgi sahibi olduklarını ve bizim de bu vakıf ile çalışmamızın iyi olacağını söylemişti. Fikir cazipti ama ilk yıl BVL’ye bir başvuru yapacak cesareti bulamadık. Önce yapabilecekleri-mizi görmek istedik.

Birinci yılın sonunda yaptığımız değerlendirme sonuçları gayet iyiydi:

¬ Çocuklar sürekli yuvada olmak istiyor, hafta sonu tatillerine bile itiraz ediyorlardı.

¬ “Hayır” demeyi öğrenmişlerdi.

¬ Kendi tercihlerini yapabiliyor; fikirlerini söyleyerek günlük programın hazırlanmasından, yuvaya alınacak bir eşyanın rengine, pişirilecek ye-meğin ne olacağına kadar tüm kararlara katılıyorlardı.

¬ Veli katılım programları başarılı oluyordu. Veliler bir program çerçeve-sinde çocuklara katılıyor bu arada kendi çocukları dışındaki çocuklara da ilgi gösteriyorlardı.

¬ Çocuklar geleneksel cinsiyet rollerinin dışına çıkıyorlardı. Oğlan ço-cuklar temizliğe yardım ediyor, alışverişe gidiyor, yataklarını topluyor-lardı. Kız çocuklar istedikleri her türlü oyuncakla oynayabiliyorlardı.

¬ Bizim Pamuk Prensimiz, oğlan Sinderellamız vardı. Hem toplumsal cinsiyet rollerini ters yüz edecek yöntemler geliştiriyor hem de çocuk-ların hayal gücünü geliştirecek etkinlikler yapılmasını sağlıyorduk.

¬ Kutular, şişeler, parlak her türlü kağıt, bez parçaları, bütün artık malze-meleri toplamaya başlamıştık. Bu malzemelerden üretilen ürünler ço-cukların anneler günü, yılbaşı hediyeleri olmuştu. Çocukların ürettik-lerinden sergiler açmıştık.

¬ Zaman zaman oğlunu pazara giderken, fasulye ayıklarken, yatağını toplarken gören anne ya da babalar şaşırıyor, bazen de itiraz ediyorlar-dı. Bu durumlarda onların ayrımcılık konusunda farkındalık yaşamala-rını sağlayacak yöntemler kullanıyorduk.

Page 13: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 13

¬ Farklılıklar ayrımcılık söz konusu olmadan bir arada var olabiliyorlar-dı. Yuvamızda farklı kültürlerden gelen çocuklar, dezavantajlı çocuk-lar, farklı dilleri konuşan çocuklar ve engelli çocuklar vardı. Özellikle toplumun yok saydığı, eğitilebilir engelli çocuklardan en az 1-2 öğrenci almaya özen gösteriyorduk. Bazı aileler ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) yönetmeliği bize karşı çıksa da bu kararı-mızdan vazgeçmedik.

¬ Aileler hep doğru adreste olduklarını söylediler. Çocuklarındaki belir-gin bazı kazanımları gerek sözlü gerekse yazılı olarak bize bildirdiler:

- Tuvalet alışkanlığı edinmeleri,

- Akranları ile daha iyi iletişim kurmaları,

- Dikkat sürelerinin artması,

- Akılda tutma yeteneğinin gelişmesi,

- Kendi başına yemek yeme, kalem tutma, makas kullanma gibi el becerilerinin gelişmesi,

- Temizlik alışkanlığı (el yıkama, tırnak kesme gibi) edinmeleri,

- Zaman kavramını ve anneden bağımsız vakit geçirmeyi öğrenme-leri,

- Damak zevklerinin geliştiği, değişik yemekleri yeme alışkanlığı edinmeleri.

Bunlar ailelerden aldığımız geri bildirimlerin sadece bir kaçı. Tüm bu dö-nüşümler, değişimler bize doğru bir yaklaşım izlediğimizi gösterdi. Sonuç böyle olunca erken çocukluk dönemi eğitimi konusunda çalışmaya de-vam etmeye karar verdik.

ALTERNATİF YAKLAŞIM NASIL GELİŞTİ VE YAYILDI?

Çok önemli bir farkındalık yaşamıştık:

“Formel ve enformel eğitim kadınların yaşadığı şiddeti besliyordu. Özellikle aile içinde uygulanan geleneksel yöntemler kadına yönelik şiddeti normalleştiren, günlük hayatın bir parçası haline getiren uy-gulamalarla doluydu. Kadınların itaat etmesi sağlanmaya çalışılıyor-

Page 14: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

14 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

du ve sonuç ortadaydı. Her kadının hayatını alt üst eden, sadece ka-dın olduğu için yaşadığı onlarca şiddet hikayesi vardı.

Oysa erken çocukluk dönemi eğitimi ile eğer bu yeni yöntemler geliş-tirilerek uygulanır ve yayılarak devam etmeleri sağlanabilirse şidde-tin altında yatan bu etkenleri ortadan kaldırmak mümkün olabilirdi.

Cinsiyetçiliği önleyecek bir zihniyet değişimi sağlamak için erken ço-cukluk dönemi eğitimi çok önemli bir yatırım olacaktı.”

İhtiyaçlarımızı belirledik ve projelendirdik. Projemizin adını seçerken de çok düşündük. Çocuklar özellikle resmi eğitim yaşı kabul edilen yedi ya-şından önce evlerin aksesuarları gibiydiler, her biri birer eşya gibi algıla-nıyordu.

Onların birey olduğunu, istekleri olabileceğini, düşünebildiklerini, ka-tılabileceklerini, bu yaşta taklit yoluyla ya da gözlemleyerek öğrendikle-rinin bütün hayatlarını belirlediğini düşünerek “Çocuklara Hayat Pro-jesi” (ÇHP) koyduk projemizin adını. Bu adın seçilmesinde hem o sıra KAMER’de çalışan herkesin, hem Insa’nın, hem de BVL’den Rita’nın rolü oldu. Aradan geçen bunca yıl içinde bu proje kapsamlı bir programa dö-nüştü ve halen “Çocuklara Hayat Programı” adıyla devam ediyor.

ÇHP başladıktan sonra Ayten Tekay, Kır Çiçekleri Çocuk Yuvası’nın so-rumlusu olarak işe başladı. Artık dünyada erken çocukluk dönemi eğiti-mi konusunda ne gibi yöntemler uygulandığını merak etmeye başlamış-tık. Bunun için de Güler Yücel ile bağlantı kurduk. Güler Yücel Montes-sori yöntemi ile ilgili eğitim görmüş ve bu eğitim yöntemi ile ilgili bir ya-yın çıkarmıştı.

ÇHP devam ederken en büyük zorluğun otoriter eğitim modeline göre yetiştirilmiş eğitmenlerle yaşanan değişim ve gelişim süreci olduğu fark edildi. Birlikte çalıştığımız eğitmenler, kadın olarak geleneksel değerlere göre yaşarken, aldıkları eğitim modeli de kendilerini geliştirmelerine ve yenilemelerine fırsat vermemekteydi.

KAMER’in oluşturmaya çalıştığı yöntemi sorgulayarak anlamaya çalış-tılar. Haftalık toplantılarla, eğitmenler yargılanmadan, sorularına cevap verilerek ve ihtiyaçlar tespit edilerek bu değişim süreci yakından takip edildi. Eğitmenlerle birlikte belirlenen konularda çeşitli programlar geliş-tirilerek uygulandı. Bunlardan bazıları:

Page 15: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 15

¬ Çocuklarla İletişim Grup Çalışması: Otoriter eğitim modeline göre çocuklara davranış biçimi kuralcıdır ve esnek değildir. Çocuğun söyle-mek istediği değil, eğitmenin söylediği önemlidir. Yaptığımız değerlen-dirme çalışmaları sonucunda çocuklarla konuşma biçimimizin, ses to-numuzun, vücut duruşumuzun ve kullandığımız kelimelerin önemli olduğu ortaya çıktı. Diyarbakır çocukevinden iki eğitmen “Çocuklar-la İletişim” konulu bir çalışma metni oluşturdu. Bu metin çeşitli kadın gruplarına (eğitmenler, kadının insan hakları grup çalışması katılımcı-ları, kadın merkezi çalışanları, çocuk programı uygulayan gönüllü üni-versite öğrencileri gibi) uygulandı ve çok çarpıcı geri bildirimler alındı.

¬ Cinsel Eğitim Grup Çalışması: KAMER’in Kadının İnsan Hakları’nı içeren farkındalık grup çalışmalarında kadınlar kendi cinselliklerini ve bunu yaşamaya haklarının olduğunu fark ettikten sonra çocukla-rın cinsel davranışları ile ilgili neler yapabileceklerini, kız-erkek ayrımı yapmadan nasıl bir cinsel eğitim verebileceklerini sormaya başladılar. Çocukların cinsel gelişim dönemlerini yaşayış biçimlerinin yetişkin ol-duklarında hayatlarını etkileyen bir faktör olarak karşılarına çıktığını biliyoruz. Hazırladığımız bu grup çalışması ile hem farklı özelliklerde-ki kadınlara, hem de çocuk çalışmalarında yer alan kadınlara ulaşmayı hedefledik.

¬ Drama Eğitim Çalışması: Eğitmenlerin kendi özelliklerini fark etme-lerini, çocukları farklı yöntemlerle tanımalarını, gelenekselin dışında farklı ve katılımcı yöntemleri öğrenmelerini, esnek davranabilmelerini ve ihtiyaca göre programlama yapabilmelerini sağlamak için planlanıp uygulandı.

¬ Kadın-Çocuk Programları: KAMER kadın ve çocuk çalışmaları bü-tünlüğü içinde bu iki gruba hem birlikte hem de ayrı ayrı ulaşmak için farklı yöntemler uygulamayı hedefledi. Bu amaçla çocuk ve kadın fak-törlerinin birbirini etkileyen yanlarını dikkate aldı. Hem kadına hem de çocuğa ulaşarak, duygularını, düşüncelerini ve hayallerini ifade ede-bilecekleri çalışmalar planlandı. Beraber oynama grubu, resim atölye-leri, veli katılım programları bunlardan bazılarıydı.

¬ Şiddetsizlik, Önyargılarımız ve Çatışkı Çözüm Yolları Atölyesi: Anti-militarist anlayışa dayalı farklı kadın ve çocuk çalışma yöntemle-rini ortaya çıkarmaya yönelik bir atölye çalışması.

Page 16: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

16 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

¬ Yaz Seminerleri: Yılda iki defa olarak planlanan yaz seminerlerinde geçmiş yılın değerlendirmesi, ihtiyaçların belirlenmesi, yeni yılın plan-laması yapılırken aynı zamanda eğitim yaklaşımı konusunda eğitmen-lerin kişisel gelişimleri desteklendi. Rehber etkinlik programları hazır-landı, amaçlara ulaşmayı sağlayıcı materyal üretim örnekleri paylaşıldı.

¬ 0-6 Yaş Döneminde Alternatif Eğitim Modelleri Sempozyumu: 2006 yılında Diyarbakır’da farklı ülkelerden katılımcıların bilgi ve tecrübele-rini paylaştıkları uluslararası bir sempozyum düzenledik. Ardından bu paylaşımları içeren bir kitap yayınladık. Konuyu daha yakından ve de-rinden çalıştıkça önemi hakkında farkındalığımız artıyordu; yeni tes-pitler yapıyor, bu tespitlere uygun çalışmalar geliştiriyorduk.

¬ İhtiyaçlardan doğan ve alternatif erken çocukluk dönemi eğitimi yak-laşımı çerçevesinde geliştirilen, KAMER’in tek başına veya işbirlikle-ri ve ortaklıklar içerisinde uyguladığı diğer bazı çalışmalar: Ev Anneli-ği Programı, Çocuklarla Sanat Atölyeleri Eğitimi, çocuk şenlikleri, ser-giler, yılsonu etkinlikleri, Kendini Keşfetme Programları.

Bu arada KAMER’in çalışma alanı da coğrafik hem içerik olarak genişle-mekteydi. 2000’li yılların başıydı; hem Diyarbakır’a yakın illerde de kadı-nın insan hakları konusunda çalışmaya başlamıştık hem de KAMER’den destek alıp şiddet konusunda farkındalık yaşayan kadınlar, artık kendi işle-rini kurmak ya da bir iş bulup çalışmak için destek istemeye başlamışlardı.

KAMER, kadınların istihdam taleplerine cevap verecek durumda değil-di. Bir süre bu talepleri nasıl değerlendirmemiz gerektiği konusunda bo-caladık. Ancak daha sonra yine bir arayışa girip Türkiye’de kadınların iş kurması ve istihdamı konusunda çalışmış, bu konuda kafa yormuş bütün kişi ve kuruluşları araştırmaya başladık.

Elimizde ciddi bir liste oluşunca da Güneydoğu Anadolu Projesi – Giri-şimci Destekleme Merkezi (GAP-GİDEM) ile birlikte “Kadın Girişimci-liği Konferansı” düzenledik. Bu konferansa hem Türkiye’nin çeşitli yer-lerinden hem de KAMER’in Bölgesel Yayılma Projesi kapsamında çalış-maya başladığı illerden kadınlar katılmışlardı. Bu konferans KAMER için önemli bir çalışmaydı. Deneyimlerini paylaşmak için gelen katılım-cılar ile kendilerini ev dışında da var etmeye çalışan kadınların buluşma-sıydı. Konferans üç gün sürdü ve atölye çalışması bölümünde kadınlar çeşitli iş fikirleri oluşturdular.

Page 17: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 17

Batman ve Kızıltepe’den katılan kadınlar “Kır Çiçekleri Çocuk Yuvası”ndan etkilenerek birer çocuk yuvası kurmayı kararlaştırdılar. KA-MER de zaten ÇHP kapsamında yeni yuvalar açmayı hedeflemişti. Bütün koşullar birbirini tamamlayınca Batman ve Kızıltepe’de birer çocuk yuva-sı açıldı. Artık üç yuvamız vardı ve hepsinde geliştirilen yeni yöntemlerin uygulanmasını sağlamaya çalışıyorduk.

Hem bizler, hem her gelişinde Güler Yücel bu yuvaların her birinin eki-bi ile, aileler ile çalıştı. Olmaması gerekenleri tartışa tartışa neyin nasıl ol-ması gerektiğini bulmaya, yerel özelliklerin de vurgulandığı, buralara uy-gun eğitim yöntemi geliştirmeye çalışıyorduk. Sevgili Güler Yücel yaşadı-ğı tüm sağlık problemlerine rağmen yaz kış demeden gelip gitti.

KAMER her biri ihtiyaçtan doğmuş, her biri kadınların talepleri sonu-cunda ortaya çıkmış, aynı temel ilkelere bağlı fakat ayrı ayrı çalışma alan-ları ve yöntemleri gerektiren üç ayrı dalda bilgi ve deneyime sahip oldu.

¬ Kadının İnsan Hakları alanı dediğimiz; şiddet, namus adına işlenen cinayetler ve farkındalık çalışmalarını kapsayan alan.

¬ Erken Çocukluk Dönemi Eğitimi konusunda çalışmalar yürüttüğü-müz, Çocuklara Hayat olarak adlandırdığımız alan.

¬ Kadınların özellikle toplumsal cinsiyet, ayrımcılık ve şiddet konula-rında yaşadıkları farkındalık sonrasında ortaya çıkan, kadınların güç-lenmesinde önemli bir rol oynayacak Kadın Girişimciliği alanı.

Geriye dönüp 15 yıla baktığım zaman en fazla direnci çocuk çalışmaların-da yaşadığımızı düşünüyorum.

Şiddet, namus adına işlenen cinayetler konusunda çalışırken çok fazla tehdit aldık, çok tehlike atlattık, çok korktuk ama yine de sonuçta hare-kete geçmemizi sağlayan, taleplerini sıralayabilen, kendini içinde bulun-duğu durumdan kurtarmaya karar vermiş kadınlar vardı işin içinde.

Çocuk çalışmalarında ciddi bir dirençle karşılaşıyorduk çünkü sorunun asıl sahipleri değişim taleplerini ortaya koyamıyorlardı. Çocukların şid-deti hayatlarını tehlikeye atacak boyutta olmuyordu genellikle. Sessiz se-dasız, herkesin onay verdiği ortamlarda şiddet yaşıyor, “terbiye ediliyor-lar,” geleceğin erkek ve kadınları olarak toplumun uygun gördüğü rollere büründürülüyorlardı. Bu sürece müdahale etmek inanılmaz zordu.

Çocuk yuvaları, çalışan annelerin çocuklarını bırakmaları için kurulmuş

Page 18: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

18 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

birer barınak olarak görülüyordu. Erken çocukluk dönemi eğitimine res-mi bakış da böyleydi; çocuk yuvaları eğitim yeri olarak görülmediği kadın ve çocuk çalışma yöntemlerini ortaya çıkarmaya yönelik bir atölye çalış-ması.

BU YAYIN NEDEN HAZIRLANDI?

Erken çocukluk dönemi eğitimi hayal ettiğimiz yeni dünyanın, yeni dil ve davranışlarının oluştuğu başlangıç noktasıdır. Kadın kuruluşları ka-dın çalışmaları yaparken sağladıkları farkındalıklarla geleneksel değerle-rin nesneleştiren unsurlarını görüp değiştirmeye çalışsalar da, bu erken çocukluk dönemi eğitimi kadar etkili olmamaktadır. Çünkü geriye dönük her şeyin, tüm ilişki ve davranışların sorgulanmas; eşitsizliği yaratan, ye-niden üreten, içselleştirilmiş değerlerin tespit edilmesi ve değiştirilmeye çalışılması çok ağır ve acı bir süreç gerektirmektedir. Çocuk çalışmaların-da da çocukların çocuk evinde öğrendikleri ile dışardaki dünya arasında-ki çatışma işi zorlaştırmaktadır. Ama dikkatli ve iyi planlanmış bir çalış-ma ailenin de çocuk üzerinden değişmesini sağlayabilir. KAMER bu ko-nuda pek çok deneyime sahiptir.

Erken çocukluk dönemi eğitimi bu kadar önemli olmasına rağmen, ço-cuklar aile içinde bir aksesuar muamelesi görmekte, özellikle önemli olan 2-6 yaş aralığındaki çocukların eğitimleri için herhangi bir yatırım yapılmamakta, zaten eğitim olanaklarından yararlanamamış, toplumsal cinsiyet rollerinin nesneleştirdiği toplumun en dezavantajlı kesimi olan annelerinin bakımına terk edilmektedir. Böylece cinsiyetçilik kendini yeniden üretmenin en doğal ortamını yaratmaktadır. Çocuklar ailenin mülkü olarak algılanmaktadır.

Türkiye’deki 0-6 yaş grubuna hizmet veren kreşler birer eğitim kurumu olarak görülmemekte, çalışan annelerin çocuklarını bıraktığı birer barı-nak olarak algılanmakta, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı olarak çalışmaktaydı. AB sürecinde değişmeye başlayan pek çok şey gibi bu konuda da değişme yolunda bir ivme kazandı. SHÇEK’e bağlı tüm kreşlerin Milli Eğitim Müdürlüğü’ne devredilmesi için çalışmalar başla-dı.

Page 19: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 19

Bu devir tamamlansa bile Milli Eğitim Bakanlığı personelinin erken ço-cukluk dönemi eğitimi konusunda farkındalık yaşamaları, bu farkında-lıklara uygun yeni yöntemler uygulamaları, yeni eğitim programları ge-liştirmeleri yıllar sürecektir. Kısacası erken çocukluk dönemi eğitimi son yıllarda önemi fark edilmiş ve çözüm aranan bir sorun olarak algılanmaya başlasa bile, uzun yıllar sürecek çalışmalara ihtiyaç vardır.

Erken çocukluk dönemi eğitim kurumları aynı zamanda kadın istihdamı alanları olabilir. Çünkü hem 2-6 yaş grubu için okullaşmanın ivme kazan-dığı bir döneme girmiş bulunmaktayız hem de halen işsiz olup resmi ola-rak bu işi yürütebilecek, gerekli altyapıya sahip çok sayıda kadın vardır. Bu başarılırsa değerlendirilememiş ciddi bir insan kaynağı değerlendiril-miş olacaktır.

KAMER’in kendi çalışmalarından edindiği deneyimler erken çocukluk dönemi eğitimi konusunda çalışacak bir kadının öncelikle kendi hayatın-da farkındalıklar yaşaması, değişiklikler sağlaması gerektiğini göstermek-tedir. Bu süreci yaşamayan bir kadının erken çocukluk döneminde öneri-len alternatif yöntemleri kavraması ve uygulaması mümkün değildir. Söz konusu sürece girmiş olsa bile çalışırken yaşanacak farkındalıkların yara-tacağı sarsıntılar ve bu sarsıntıların yol açacağı dağınıklığı, enerjisizliği ta-kip edecek ve gerektiğinde destek verecek bir koordinasyon ekibine sü-rekli ihtiyaç olacaktır. Ayrıca fiziksel şiddeti fark etmek daha kolay olsa da, hayatımızdaki ilişkilerimize, dil ve davranışlarımıza sinmiş diğer şid-det türlerini fark etmek ve mücadele etmek yıllar sürecektir.

Diğer yandan, erken çocukluk dönemi eğitimi toplumun kadınlara yükle-diği rollerin bir yansıması olarak sadece kadınların çalıştığı bir alan olarak görülse de, bu alana toplumsal cinsiyet rolleri konusunda farkındalık ya-şamış erkekleri almak hem bu bakış açısını değiştirmek hem de çocuklara alternatif erkek rol modelleri sunmak açısından yararlı olacaktır.

Biz bunca yıllık deneyimle, olmaması gerekenlerin yerine neyi nasıl koy-mak gerektiğini uygulamalarla bulmaya çalışmıştık. Artık biriktirdiği-miz bilgi ve deneyimleri bir taslak olarak yayınlamamız, tartışmamız, tartıştırmamız, geliştirmemiz gerekiyordu. Böylece Türkiye’de erken ço-cukluk dönemi eğitimi konusunda kazanılan ivmeye de etkin bir katkı-mız olacaktı.

Page 20: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

20 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

Artık biliyorduk ki, erken çocukluk dönemi eğitimi:

¬ Ceza ve ödülün yer almadığı;

¬ Çocukların bütün farklılıkları ile yer alabildiği;

¬ Farklılıkların, bir arada birbirine değerek ve gelişerek var olabildiği;

¬ Hiçbir ayrımcılığa yer vermeyen;

¬ Özellikle toplumsal cinsiyet ayrımcılığı konusunda hassas;

¬ Yargılamaya, reçete vermeye değil, anlamaya yönelik bir dilin kul-lanıldığı, çocukların, eğitimcilerin, velilerin iletişim dilinin yeni-den kurulduğu;

¬ Çocukların her zaman, her işte katılımcı oldukları, fikirlerinin önemsendiği;

¬ Çocuk yuvası olarak kullanılacak merkezlerin çevre ile ilişkisinin kurulduğu ve yerel özellikler taşıdığı;

¬ Farklı ekonomik güce göre farklı ücret politikalarının uygulanabil-diği;

¬ Çevredeki çocukları da kapsayabilen;

¬ Çocukların eğlenerek, yaparak, yaşayarak öğrendikleri;

¬ Hem birey olmayı hem de bir grubun parçası olabilmeyi becerdik-leri bir eğitim yöntemi olmalıdır.

KAMER, cinsiyetçi sistemin kadın ve çocuklara zarar veren yerel uygula-malarını tespit edip alternatiflerini geliştirmek ve uygulanabilir olmaları-nı sağlamak üzere çalışmaktadır. Çocuklarla ilgili yerel uygulamaları araş-tırıp, zarar verici bulduklarını tespit etmeye ve önerdiği alternatif yön-temleri yayın yoluyla topluma ulaştırmaya çalışmaktadır.

Bu yayın, Çocuklara Hayat Projesi kapsamında 10 yıl boyunca, açılmış çocuk evlerinde, çocuk odalarında, çocuk şenliklerinde, beraber oynama gruplarında çalışan eğitmenlerin deneyimlerini, erken çocukluk döne-mi eğitimine yönelik geliştirilen alternatif yaklaşımları içermektedir. Bu yaklaşımların temel dayanakları KAMER’in kurumsal feminist ilkeleri-dir. Bu sayede feminist bir yaklaşımla erken çocukluk dönemi eğitimi ala-nında “nasıl çalışılabileceği” ile ilgili bir fikir geliştirildi ve önerilere açık bir deneyim paylaşımı haline geldi.

Page 21: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 21

Projenin başlangıcında öngörülen hedefler, çocukların bize gösterdik-leriyle daha kapsamlı hale gelmiş, birkaç eğitim modelinin karma uygu-landığı, kendine özgü bir dil ve yaklaşım oluşmuştur. Şimdi de Erken Ço-cukluk Dönemi’nde Alternatif Yaklaşımlar adıyla hazırladığı bu yayın ile uzun yıllar boyunca biriktirdiği deneyimleri paylaşmayı, erken çocukluk dönemi eğitim kurumlarında uygulanan eğitim yöntemi içinde bir yer bulmasını, tartışılmasını, geliştirilmesini hedeflemektedir.

Nebahat Akkoç

Page 22: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

22 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

Page 23: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

II. Bölüm

Bu bölüm, Çocuklara Hayat Projesi’nde oluşturulan Alternatif Eğitim Modeli’nin temel ilkeleri, uygulama örnekleri ve eğitmenlerin geri bildirimlerinden kollektif bir şekilde oluşturuldu.

Page 24: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri
Page 25: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri
Page 26: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

26 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

Çocuklara Hayat Programı ile,

¬ Çocuğun merkez olarak kabul edildiği;

¬ Çocukların, hem birey hem de bir grubun parçası olabilmelerini sağlayan;

¬ Yaşamdaki özgürlük, sorumluluk ve sınırlarını öğrenmelerini hedefleyen;

¬ Paylaşım ve dayanışmayı teşvik eden;

¬ Cinsiyet ayrımcılığı konusunda hassas;

¬ Ceza ve ödülün yer almadığı;

¬ Şiddeti ve ayrımcılığı fark ettirmeye ve önlemeye yönelik;

¬ Çocukların eğlenerek, yaparak, yaşayarak öğrendikleri;

¬ Yargılamaya, reçete vermeye değil, anlamaya yönelik bir dil kullanılan;

¬ Çocukların, eğitimcilerin, velilerin iletişim dilinin yeniden kurulduğu;

¬ Yerel dil ve özelliklerin gözetildiği, alternatif bir erken çocukluk dönemi eğitim modeli hedeflendi.

Page 27: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 27

Uygulama Örnekleri

¬ Çocuğun boy hizasına ve göz seviyesine inilerek konuşulur. Duygu ve düşünceleri dinlenir. İstekleri önemsenir.

¬ Çocuklara bize ait bir mal ya da eşya olmadıklarını hissettirmek için isimleri ile hitap edilir. Canım, çocuğum, yavrum, bebeğim gibi hitap-lar kullanılmamaya özen gösterilir.

¬ Çocuklara, bedenlerinin kendilerine ait olduğu her fırsatta söylenir.

¬ Çocuklara, kendilerini özgür olarak ifade etme ve tartışma ortamları yaratılır. Bu yolla kelime hazineleri gelişir ve kendilerine olan güvenle-ri artar.

¬ Çocuklara seçenekler sunulur ve tercih edebilme fırsatları yaratılır.

¬ Velilerle yapılan çalışmalar ve Kadın Merkezi Ev Anneliği Programı’nda çocuklarla iletişim ve çocuk hakları konularına yer verilmesi sağlanır. Bu konular ile çocuğu birey olarak görmek, özelliklerini tanımak ve uy-gun iletişim kurabilmek davranışları üzerinde durulur.

¬ Kadınların 2-6 yaş arası çocukları ile katıldıkları Beraber Oynama Grup-ları yapılır. Gün içinde sürekli çocukla yanyana olan yetişkinin çocuğu hissetmesine ve duymasına yönelik etkinlikler uygulanır.

Çocukların, hem birey hem de birgrubun parçasıolmaları sağlanır.

Page 28: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

28 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

İlkokul birinci sınıftan itibaren öğ-retmenler çocuklara “sen buraya oturacaksın, sen de buraya…” di-yorlar. Çocukların nerde oturacak-larına öğretmenler karar veriyor-lar. Sınıflarda kızlarla oğlanlar yan yana oturamaz, herkesin grupları farklı olacak diyorlar… Ondan son-rada çocuk gerekli durumlarda ken-dini rahatça ifade edemiyor. Hiye-rarşik bir düzen var, çocuk kendini ifade ederken engelleniyor. Bu en-gellerden dolayı, çocuk çekingenlik yaşıyor, korkuyor. Öğretmenin söy-leyeceği şeylere kızmasından endi-şeleniyor. Biz bu konuda farklı dav-ranıyoruz. Çocuklar kendilerini is-tedikleri şekilde ifade edebiliyorlar ve kreşin her alanını rahatlıkla kul-lanabiliyorlar…

-II-

Bir çocuk, çocuk evine ilk geldi-ğinde “Benim Adım Aslı, Senin adın ne?” diye sorarız. Mesela ba-zen “Mehmet Ali” gibi iki ismi var-dır çocuğun. Annesi “ Adı Meh-met Ali. Biz ona Mehmet diyoruz. Siz de Mehmet diyin” diye cevap verebiliyor. Böyle bir durumda biz çocuğa dönerek “Sen hangi ismini kullanmamızı istiyorsun? Ali mi di-yelim sana Mehmet mi? ” diye so-

ruyoruz. Bazen ilk iletişim böyle başlıyor. Daha sonra çocuk bize hi-tap ederken “Aslı Abla, Suna Abla” diye hitap ediyor bazen. Bu durum-da aileler “Öğretmenim desene oğ-lum o senin öğretmenin!” diyerek müdahale ediyorlar. Çocuk “abla” diyeceğim diyor, orda kendi terci-hini belirtiyor. Çocuk evinde onun-la başka türlü bir iletişim kuran bir grup var. Bir yandan da ailesi ve ai-lesinden aldığı yönergeler var. Ço-cuk kendi tercihini yapmak istiyor ve biz ona bu fırsatı veriyoruz…

-III-

Çocuk evine yeni başlayan çocuk-larla yoğun olarak ilgilenmemiz gerekli. Zamanla bağımlılıkların-dan da kurtulmaya başlıyorlar. Ör-neğin çocuğundan hiç ayrılmamış hatta çocuğuyla birlikte uyuyan ve-liler gelir. Bu bağımlılığı nasıl yıka-cağımızı düşünürüz. Çocuğu anne-sinden bağımsız hale getirmeye ve kendini bir birey olarak görmesi-ni sağlamaya sağlıyoruz. İlk 3 haf-ta çok yoğun bir süreçtir çocuk için. Anne sık sık arar ve çocuk evine ge-lir. Bu noktada çocuğa ve velisine zarar veren bu bağımlılığı ortadan kaldırmak önemli bir iştir.

İlk aşamada çocukla aramızda bir

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I-

Page 29: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 29

köprü kurmamız önemli. Bunun-la birlikte velinin bize alışması, bi-zim ona alışmamız gerekiyor. Anne çocuğundan kopmak istemiyor. “Mecbur olmazsam bırakmam” di-yor. Öncelikle bu düşüncesini de-ğiştirmemiz gerekiyor.

Mecbur olduğu için değil, çocuğu için bunu yapmalı. Erken dönem eğitimin çocuğu için çok önemli olduğunu fark ettirmeye çalışıyo-ruz. Öncelikle bağımlılık konusun-da sohbet ediyoruz. Evde çocukla-rın akranları olmayabiliyor, büyük-lerle yaşıyorlar. Akranları ile olma-nın çocuklar için önemli bir şey ol-duğunu fark ettiriyoruz. Çocuklar bazı şeyleri sadece akranlarıyla pay-laşabiliyorlar.

-IV-

Sabah veliye kapıyı açtığımızda göz-lemliyoruz. Anne kendi ayakkabıla-rını çıkarmadan çocuğunun ayakka-bısını çıkarıyor. Bu davranıştan, an-nenin çocuğunu henüz birey olarak görmediğini anlıyoruz. Bu durum-da bir çocuk, çocuk evine başladı-ğında bir hafta kadar yemek yeme-di. Çünkü hep suyunu annesi içir-miş, yemeğini annesi yedirmişti.

6 yaşındaki bir çocuk bu. Ağzını bile annesi siliyor. Etkinliklere ka-tılmak istemiyor, her şeyi uzaktan izliyordu. Bizim odalarımızda su

sürahilerimiz var, çocuklar kendi sularını kendileri doldurur ve içer-ler. Bir süre sonra çocuk kendi su-yunu almaya başladı. Yemeğini be-raber aldık. Daha önce kendi yeme-ğini almayan bir çocuğa yemeğini kendin al diyemezsin. Yanına otur-dum önceleri, yemeğimizi beraber yedik, beraber topladık. Sonra ye-meğini tek başına almaya başladı. Aşama aşama ilerledik. Zamanla yemeğini kendi yedi, suyunu kendi içti, tabağını topladı…

-V-

Çocukların “hayır”ları ve “evet”leri oluştukça aileler alışkın olmadıkla-rı bu duruma tepki göstermeye baş-lıyorlar. Evde “bunu yapmak iste-miyorum, beni bunu yapmaya zor-lama” dedikleri için tepki göstere-rek, çocuklarını çocuk evinden alan aileler oldu. Aileler “O benim çocu-ğum bana nasıl hayır der? Benim is-tediğim şekilde davranmak zorun-

Page 30: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

30 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

da” dediler. Annesi ve babası çalı-şan 5 yaşında bir kız çocuğu vardı. Anne çocuğa çok bağımlıydı. Baba ikisine de bağımlıydı. Anne ve baba çocuklarını birey olarak görmek is-temiyorlardı. Baba bir gün telaşlı bir şekilde çocuk evine gelip “Kızım bana hayır diyor. Daha önce yap-mıyordu, bu kreşte öğrendi bunu” dedi. Kızı yemek seçiminden giyi-mine kadar kendisi karar vermeye başlamıştı. Bu durum aileyi öfke-lendirmişti. Bu durumda ailelerle sorun yaşamaya başlıyoruz. Aileler “hayır”ları kabul etmiyorlar. Bir ço-cuk “hayır, ben bunu istemiyorum” diyemez diye düşünüyorlar.

-VI-

Bir öğrencimizin annesi ile telefon-da konuşurken bana “Benim çocu-ğum kimsenin onu öpmesine, sev-mesine izin vermiyor. Onunla bu ko-nuda konuşur musunuz?” dedi. Ço-cuğu, istemediği bu gibi davranışla-ra zorlamak doğru bir davranış de-ğildi. Çocuğun bu konuda ne hisset-tiğini anlamak için öğrenciyle soh-bet ettim. “Öğretmenim beni öpme-lerini istemiyorum” dedi. Annesiy-le tekrar konuştum: “Öpülmekten hoşlanmıyor. Hoşlanmadığınız biri sizi öpmek isterse bu sizin hoşunu-za gitmez. Çocuk eğer bundan hoş-lanmıyorsa, buna zorlanmamalı” de-dim. Çocuklar, sevdikleri kişiler on-

larla ilgilendiğinde onların sarılma-larına, sevmelerine, öpmelerine izin veriyorlar. Hoşlanmadıkları kişile-rin dokunmasından, öpmesinden rahatsız oluyorlar. Bazı aileler çocuk-ların tercihlerini görmezlikten gelir ve çocukları birey olarak görmezler. “Bunlar çocuk, biz ne dersek onu ya-pacaklar” diye düşünürler…

-VII-

Bir velimiz şemsiye almak için ço-cuğuyla beraber alışverişe çıkmış. Anne, çocuk evine geldiğinde “Ben ona arkadaş gibi davranıyorum. Onu genç kız yerine koymak istiyo-rum. Ona cicili bicili şeyler almak istiyorum. Kızımın artık büyüdü-ğünü düşünüyorum” dedi. Ben de “Büyüdüğünü düşündüğünüz ço-cuk henüz 6 yaşında. Peki, hangi şemsiyeyi aldınız?” diye sordum. “Şeffaf bir şemsiye vardı ben onu be-ğendim aldım. Aslında kızım başka bir şemsiye beğenmişti” dedi. Ben de “Onu alışverişe götürdünüz ama seçme hakkı vermediniz. Bazen ço-cuklarımızın biran önce büyümele-ri için sabırsızlanıyoruz. Sizi bu ko-nuda anlıyorum. Kızınızı genç kız gibi görmeniz için biraz daha bek-lemeniz lazım. Onunla arkadaş gibi olmaya çalışmanız güzel, yalnız bu yaşlarda daha çok bir anneye ihti-yacı var” dedim Anne biraz düşün-dükten sonra bana hak verdi.

Page 31: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 31

-VIII-

Anne ve babalar kayıt için gelecek-leri zaman, “mutlaka çocuğunuz ile gelin. Burayı görüp, tanıması, karar vermesi bizim için çok önemli bir ilk adımdır” dediğimde aileler şaşı-rırdı…

-IX-

Geleneksel sistemde okula baş-ladıklarında, çocukların nerede oturacaklarına bile öğretmenler ka-rar veriyorlar.

Engellerle karşılaşan çocuk, söyle-yeceği sözlere öğretmeninin kızma-sından endişeleniyor.

Çocuk bu hiyerarşik düzen için-de kendini rahatça ifade edemi-yor. Biz bu konuda farklı davranı-yoruz. Çocuklar kendilerini özgür-ce ifade edebiliyorlar ve çocuk evi-nin her alanını rahatlıkla kullana-biliyorlar.

-X-

Çocuk yaşadığı ortamı tanıdıkça ve bildikçe, kendini o ortama daha çok ait hissetmeye başlar, yerleşir ve ih-tiyaçlarını karşılayabilir hale ge-lir. Malzemelerin yerine çocuk ka-rar verebilmeli ve ihtiyaç duyduğu zaman rahatlıkla bulabilmeli. Böy-lece çocuğun yetişkine bağımlılığı azalır ve kendine güveni artar…

-XI-

Çocuk evlerimizde mutfak ve sa-nat etkinlikleri yaklaşımlarımı-zın, çocuğun özgüvenini kazanma-sı ve kendi işini görür hale gelmesi ile bağımsızlaşma sürecini harekete

Page 32: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

32 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

geçirdiğini düşünüyorum. Çocuk-ta gelişimin en önemli motorların-dan olan “merak”ını çoğaltacak, ge-lişiminin önünü açacak enstrüman-lardan birini oluşturma adına bilim atölyesi başlığı altında çalışmalar yapıyoruz. Atölyede sanat atölye-sinde olduğu gibi amacına hizmet edecek uyaranlar oluşturuluyor; çocuklar görerek, dokunarak, du-yarak öğreniyor…

-XII-

Yuvaların ilk kurulma aşamaların-da Güler Yücel ile çalıştık. Gelenek-selliği fark ettirmek için gerçekten dışardan bir gözün bakması lazım. Hemen eleştirilerini söyledi. “Bu resimleri siz yapmışsınız, hemen indirin bunları” dedi. “Çocuklar ya-pacak her şeyi. Senin boyun bu ka-dar, çocuğun boyu bu kadar, onla-rın görme seviyesinde olmalı her-şey.” Adım adım çocuğun yuvanın her alanını hissetmesi üzerine ça-lıştık. Mesela o zamanki binamız-

da mutfak balkonla birleştirilmiş-ti, arada ufak bir oda vardı, kapı çı-karılmıştı ama orası idare odası ola-rak kullanılıyordu. Ailelerle orada görüşülüyordu. Bilgisayar masası falan her şey oradaydı. Onu kaldır-dık ve yemek odası yaptık. Aileler-le oyun odasında konuşmaya baş-ladık, çünkü çocuklar merak edi-yordu acaba orada ne konuşuyorlar diye. Yuvanın her yerini çocuklara açtık. Şeffaflık çok önemliydi. Kapı-lar ardında gizlimiz saklımız yok.

-XIII-

Eğitmenlerin çocukları yaratıcılığa sevk etmesini isterler. Çocuklar, bir odanın içinde aynı anda aynı şeyi yapmak zorundayken nasıl kendi kendilerini keşfedip yaratıcı olabi-lirler diye düşünüyorum. Çocukla-ra Hayat Programı’ndaki atölye ça-lışmaları çok değerlidir. Çocuk sı-nırlanmaz. Başında otorite de yok-tur ve kendisi yaratmaya çalışır. Kendi kararını kendi verir.

-XIV-

Katılımcı eğitim modelini benim-semiş eğitmenin ustalığı, çocuğa bilgiyi doğrudan ezberletmek ye-rine, çocuğa bilgiye ulaşma yönte-mini öğretebilme yeteneği ile ölçü-lür. Çocuğun dikkat ve ilgi süreleri dakika ile alakalı değildir. İlgili ala-

Page 33: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 33

nın onda yarattığı merak, haz, eğlencesiyle alakalıdır. Çocuklara Hayat

Programı’nda, çocuklara çok müdahale eden, sınırlayan öğretmen davra-

nışlarından kaçındık. Konunun seyri içinde, çocuğun eğlenerek keşfet-

mesi için fırsatlar yarattık.

Uygulama Örnekleri

¬ Çocukların dolapları ve eşyaları izin alınmadan kullanılmaz.¬ Çocuğa izin almadan başka kişilerin özel eşyalarını almaması gerektiği

anlatılır. Kendisinin bundan hoşlanıp, hoşlanmadığı sorulur. Duygula-rı dinlenir. Karşıdaki insanın da böyle bir davranıştan rahatsız olacağı vurgulanarak, çocuğa sınırları fark ettirilir.

¬ İstediği bir konuda çocuğa “hayır” denmişse, gerekçeleri açıklanır ve bu duruş değiştirilmez. Değiştirilme durumu ortaya çıkarsa yine du-rum nedenleri ile açıklanır. Aksi takdirde çocuğun sınırlarını anlayıp ciddiye alması zor olacaktır.

¬ Çocuklara eşit konuşma fırsatları verilerek, birbirlerini dinlemeleri ve birbirlerinin haklarına saygı göstermeleri sağlanır.

¬ İletişim kurarken çocuğu dinlemek esastır. Bazı durumlarda çocuk kar-şısındakini dinlemeyebilir. Böyle zamanlarda çocuğa sınırlar hatırlatı-lır. (Şu an arkadaşınla konuşuyorum. Bitince seni dinleyebilirim…)

¬ Etkinlikler sırasında yaptıkları çalışmalara müdahale edilmez. Çocu-ğun her etkinliğin konusuna göre tercihler yapabilmesi sağlanır. Ör-neğin, kağıda neyi çizeceği, hangi rengi kullanacağı, hangi sandalyede oturacağı vb. konusunda çocuk kendi kararlarını verir.

¬ Çocuklar istemiyorlarsa yemek yemeye, uyumaya veya herhangi bir et-kinliğe katılmaya zorlanmaz. Böyle durumlarda çocukların tercihleri-ne saygı duyulur. Beslenme ve temizlik gibi alışkanlıkları kazanmala-rı, oyunlar, dramalar ve masallar yoluyla sağlanır. Bu yolla çocuğun far-ketmesi, bu konuda dönüşmesi ve istekli olması sağlanır.

¬ Çocuk evindeki tüm çalışmalar çocuklarla birlikte yapılır. Sınıfların dü-zeni, alış veriş, mutfak nöbeti gibi sorumluluklar bir yandan cinsiyet

Çocukların birey olmaktan gelen hakların yanısıra, bu hak ve özgürlüklerin sınırlarının ve

sorumluluklarının da bilincinde olmaları sağlanır.

Page 34: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

34 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ayrımcılığını sorgulatırken, diğer yandan da çocukların sorumluluk alma duygularını pekiştirir.

¬ Çocuklar bahçenin düzeni, çiçeklerin sulanması, bahçe hayvanlarının beslenmesi vb. işlerde eğitmenlerle birlikte sorumluluk alırlar. Bu çalış-malarla çocuklar bir yandan hayvanları, bitkileri, doğayı yaşayarak öğre-nirler, doğaya sevgi ve saygıları artar, diğer yandan da sorumluluk duy-guları gelişir.

¬ Her çocuk, çocuk evinin her köşesini tanır. Kullanabileceği her malze-me ve aracın yerini bilir. Bu durum çocuk evini daha çok sahiplenmele-rini sağlar, sorumluluk duygusunu artırır.

¬ Etkinlikler sırasında, çocuklara yaşlarına göre küçük sorumluluklar verilir. Boyaları hazırlama, kağıtları arkadaşlarına dağıtma, artık mal-zeme toplama görevleri vb. Bu yolla çocuğun kendine güveni artar.

¬ Çocukların kendi ihtiyaçlarını karşılarken sorumluluk da almaları sağ-lanır. Örneğin; her çocuk yemeğini bitirdikten sonra kendi yemek taba-ğını ve bardağını kaldırır.

Çocuk evinde, yemek saatlerinde yemek ortaya gelir. Her çocuk taba-ğına istediği kadarını alır. Eğer ikin-ci tabağı istiyorsa diğer arkadaşları-nın tamamının o yemekten birer se-fer almış olmaları gerekiyor. Diye-lim ki çorba, köfte pilav var. O çor-basını içti, köfte pilavını da yedi ve aynı yemekten tekrar almak isti-yor; o zaman çocuğa “henüz bütün arkadaşların köfte pilavdan alma-dılar. Hepsi yemeklerini aldıktan sonra sen bir tabak daha alabilirsin” diyoruz. Böylece çocukta hakkani-yet duygusu gelişiyor. “Ben yedim ama arkadaşım yemedi, onun da ye-mesi lazım” diye düşünüyor çocuk.

-II-

Çocuklara haklarının ve sorum-luluklarının farkına varıp, onları uygulayabilecekleri ortamı sağlı-yoruz. Mesela üç tane etkinlik ha-zırlanıp çocuğa seçim şansı sunu-luyor. “Seçtiğin etkinlik bitmeden diğerine geçemeyeceksin” diyoruz. Başka birine geçmesi için önce ter-cih ettiği etkinliği bitirmeli. Yine de çocuğu etkinliği bizim bekledi-ğimiz şekilde tamamlamaya zorla-yamayız. Fakat çocuk her seferinde etkinliğini bitirmeden diğerine ge-çiyorsa “Bunu bitirmeden diğer et-kinliğe gitmemelisin, buradaki işin yarım kalır. Tamamlamak istediğin-

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I-

Page 35: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 35

de buradaki çalışma bitmiş olur ve sen tamamlayamazsın” diye açıklı-yoruz. Çocuk önerilen etkinlikler-den hiçbirine katılmak istemeyebi-lir. Bu durumda çocuk ona özel dör-düncü bir etkinliğin yapılmayaca-ğını bilir, ancak bir seçeneği de ço-cuk evinde bulunan çeşitli köşeler-den birinde vakit geçirmektir. Mü-zik köşesi, duygu köşesi, kavram köşesi, evcilik köşesi gibi. Çocuk, eğer ihtiyaç duyduğu buysa, bu kö-şelerden birine çekilip kafasını din-leyebiliyor…

-III-

En çok uğraşılan şeylerden biri uyku problemidir. Geleneksel yön-temlerin uygulandığı yuvalarda uyku saatlerinde çıt çıkmaz; uyu-mak istemeyen çocuklar da uyu-maya zorlanır. Normalde diğer yer-lerde eğitimciler genelde bu saat-

lerde dinlenirler. Böyle öğrenmiş-ler, deneyimleri böyle. Bizim ço-cuk evlerimizde uyumak isteyen-ler uyku odalarında uyuyabilirler, uyumak istemeyenler de diğer bir odada sessizce oynayabilirler. Uyu-mak istemeyen çocuğa “Sessizce oynayabilirsin ama her şeyi yapa-mazsın, çünkü uyuyanın hakkını gözetmelisin. Onlar rahatsız olma-malı. Mesela davulla oynayamaz-sın, arkadaşların uyuyor olacak. Di-ğer bir odada sessiz bir çalışma ya-pabilirsin. Resim yapabilirsin me-sela, ya da evcilik köşesinde oyna-yabilirsin. İstersen ikindi kahvaltı-sı için mutfak eğitmenine yardım edebilirsin ” diyoruz.

-IV-

Ne geleneksel yöntemlerdeki gibi çocuğun ne yapacağına karar ve-riyoruz ne de “ne istersen yap” di-yoruz. Bence insan hakları bunun üzerinden var olacak. Evet, özgür-lükler var ama bu özgürlüklerin de sınırları var. Aileler bazen çocuk-larına sınırsız davranıyorlar. Çocu-ğun her istediğini yapıyorlar. Bi-zim bir öğrencimiz vardı. Çocuk sı-nırsızdı. Söylenen hiçbir şeyi yap-mıyordu. Mesela arkadaşlarını dö-vüyordu. Arkadaşını neden döv-düğünü sorduğumda “o benimle oynamak istemiyor” ya da “o be-nim trenimle oynamak istemiyor”

Page 36: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

36 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

gibi cevaplar veriyordu. Biz de “Ar-kadaşın her istediğini yapmak zo-runda değil. Sen onu, senin istedi-ğini yapmak istemediği için döve-mezsin. Arkadaşına seninle oyna-ması için rica edebilirsin. “Benimle oynar mısın?” diye sormalısın. Eğer oynamak isterse oynarsınız. Oyna-mak istemiyorsa arkadaşını buna zorlamamalısın” diyorduk. Zaman-la istediği her şeyi yapamayacağını fark etti. Şimdi çocuk önce soruyor arkadaşına “Benimle oynar mısın?“ diye. Zorlamıyor arkadaşlarını. Bu konuda inanılmaz bir ilerleme kay-detti…

-V-

Çocuk evlerimizde, her çocuk hem kendi bireysel özgürlük alanını hem de etrafındakilerinin özgürlük alan-larını, böylece kendi alanının da sı-nırlarını fark ediyor. Bütün uygu-lamalar bu dikkate alınarak yapılı-yor. Oyunlarda, uyku saatlerinde, yemeklerde, her yerde bu geçerli. Mesela bir öğrencimiz vardı, sabah-tan akşama kadar sadece su içiyor-du. Başka hiçbir şey yemiyor, mut-fağın yakınına bile gelmiyor. Ben önce ona dedim ki “Sen yemek ye-mesen bile arkadaşlarınla birlik-te sofraya oturmalısın, çünkü onlar yemek yerken sen sınıfta yalnız ka-lıyorsun, orada ben seni göremiyo-rum, seni görmek istiyorum”. Bu şe-

kilde önce gelip sofraya oturmaya başladı. Sonra onunla alışverişe git-meye başladık. Ondan sonra yemek yapması için mutfağa girmesini teş-vik etmeye başladık. “Senin annen sana çok güzel köfteler yapıyormuş, bak gel biz de bugün köfte yapıyo-ruz, sen de arkadaşlarına yap, ikram edersin” dedik. Çocuk zamanla ar-kadaşlarıyla birlikte yemek yemeye başladı.

-VI-

Çocuklar kendilerini özgürce ifa-de edip diyalog kurabiliyorlar. Yap-mak istemediklerini yapmıyorlar. Diyelim ki programımızda resim çalışması var. “Öğretmenim resim var ama şunu yapsak daha eğlence-li olur” diyebiliyorlar. Bu durumda onları rahat bırakıyoruz. Bazen ben çocuklara kitap okuyorum, bazı ço-cuklar başka yerlerde gruplaşıp baş-ka şeyler yapıyorlar. Okuduklarım ilgilerini çekerse gelip toplanıyorlar.

Page 37: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 37

7-8 ay önce yeni bir kız çocuğu kre-şimize başladı. Hem anne hem baba tarafının ilk torunu ve çok fazla ko-runup gözetilen bir çocuk. Babaan-nesi işini bırakıp torununa bakma-ya gelmiş. Çocuk evine ilk geldik-lerinde anne ve babası çok tered-dütlüydüler. Çocuğa evdeki kadar özenli davranılıp davranılamayaca-ğından endişeliydiler. O güne kadar çocuğa her şey sunulmuş ve her de-diği yapılmış. Çocuk da bu duruma alışmış. Çocuk evine başladıktan bir süre sonra babaanneyi ve dede-yi aramamaya başladı. “Evet”leri ve “hayır”ları öğrendi. Kaprislerinden vazgeçti. Daha önce yemediği ye-mekleri yemeye başladı. Saçlarını taramamıza, üstünü değiştirmemi-ze izin vermeye başladı. Daha önce-leri bunlara karşı çıkıyordu. Sürekli terlik giyen, ayakkabı giymeyi red-deden bir çocuktu. Çocuk evine ge-lirken sandalet giymeye başladı. Bir süre sonra anne bizi sevinçten ağ-layarak aradı. Çocuğundaki olum-lu değişimin onu çok mutlu ettiğini söyledi…

-VII-

Çocuk evinin her alanın çocukla-rın eğitim alanı olması bu yaklaşı-mın en önemli parçalarından biri. O yüzden de çocuklar her alanı kul-lanmalarını, bilmelerini ve tanıma-larını istiyoruz. Mesela ilk zaman-

larda mutfağa çok yabancıydı ço-cuklar. Bir kere de şöyle bir etkin-lik yaptık. O zaman da yedi sekiz tane yuvamız vardı. Sırayla bütün çocuklar mutfaktaki eşyaları elledi-ler. Tencereyi kucakladılar, kapağı-nı alıp indirdiler, kaşıkları ellediler. Çünkü Güler’le de konuşmuştuk. “Mutfağa çok yabancı çocuklar. Ol-maz böyle. Oradaki bütün kapkaca-ğı, tüpü her şeyi hissetmeleri gerek-li” demişti. Her taraf eğitim alanı ve yuvada yaşanan herşey burada-ki eğitimin bir parçası. Burada kö-şelerimiz de çok önemli bir yer tu-tuyor. Mesela uyku saatindeysek, müzik köşesinde oynanmaması ge-rektiğini çocuğa anlatıyoruz. Mü-zik aletleri var, ritim aletleri, tef vb. Bunlar ses çıkaran aletler ve çocuk-ların elinde çok daha fazla gürültü çıkarıyorlar. Çocuklar bir süre oy-nuyor, sonra onun çok ses çıkar-dığını siz onunla konuştukça an-lıyor. Artık uyku saatlerinde mü-zik köşesine yaklaşmıyorlar, otu-rup legolarla oynuyorlar veya ka-ğıt istiyorlar resim yapmak için. Bi-zim küçük bir evimiz var, evin içine girip oyuncakları içine taşıyıp ev-cilik oynuyorlar. Evcilik Köşesi di-yoruz buna. Bir de Kavram Köşe-si var. Ahşap oyuncaklar var bura-da. Onları üst üste koyup farklı şe-killer yapıyorlar. Geometrik şekil-ler, küçük, büyük, uzun, kısa, üç-gen, kalın, ince gibi soyut kavram-

Page 38: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

38 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ları öğrenmeleri amaçlanıyor. Aba-küsler oluyor o köşede. Bir tane de Sessiz Köşemiz var, geriye kalan or-tamdan siyah tülle ayrılmış. Çocuk bazen kopmak istiyor bütün grup-tan. Belki durup düşünüyor, bel-ki bebek alıp gidiyor. Ama bu yal-nızlık köşesi değil, bir duygu köşe-si. Mesela hiçbir şeye katılmıyor-sa, sen anlıyorsun onun bir proble-mi var. “Sen yalnız kalmak ister mi-sin?” diyorsun. “Evet” diyorsa, “İs-tersen sessiz köşeye gidip biraz ora-da yalnız başına kal ve dinlen” di-yorsun. Fen ve Doğa Köşesinde bir tane maket var, iç organları göste-ren. Bir akvaryumumuz var, balığı-mız var, ona yem veriyorlar; çiçeği-miz var, onu suluyorlar. Serbest za-man etkinliklerinde çocuklar bun-lardan hangisini yapmak isterler-se seçiyorlar. Tabi yuvanın her ala-nı derken, tuvaleti, yemek odası, oyun odası, uyku odası, mutfağı, her yeri bir eğitim alanıdır.

Mesela uyku odasında kendi yatağı-nı sermesini ve pijamalarını giyip çı-karmasını, uyku saati bittikten son-ra katlayıp pijama dolabına koyma-sı gerektiğini bilmesi bir eğitimdir. Arkadaşlarına iyi uykular demesi, onlar uyuyorsa sessiz olması, dışarı-da kalacaksa ve arkadaşları uyurken o uyumayacaksa sessiz bir faaliyet yapması gerektiğini bilmesi bir eği-timdir. Ya da mutfakta maydanoz ile neler yapılabileceğini öğrenmesi, ya

da maydanozu nasıl ayıklayacağını öğrenmesi, bu da bir eğitim. Elekt-rik prizleri çocukların erişebilecek-leri bir yerdedir ama yuvalarımız-da hiçbir çocuk prizin içine parma-ğını ya da başka bir nesne sokmaya çalışmadı. Çocuklar yapmadı çün-kü oradan elektrik akımı olduğunu, canlarının yanacağını öğrendiler. O yüzden de hiç denemeye kalkmadı-lar. Normalde bir şey anlatırsın ama mutlaka denemeye çalışırlar ya, bi-zim öğrencilerimiz hiç yapmadılar.

-VIII-

Yuvada çocuk kendisiyle başka tür-lü iletişim kuran bir grupla karşı-laşıyor. Bir yandan da ailesi ve ai-lesinden aldığı yönergeler var. Ço-cuk tercih ettiği gibi davranmaya çalışıyor ve biz ona bu fırsatı veri-yoruz. Bu kuralsız olmak mesele-si değil tabi. Biz kuralları kurarken çocukların o kuralları keşfetmeleri-ni istiyoruz. Mesela ilk yaptığımız

Page 39: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 39

tanışma çalışmasında “Size nasıl davranılmasını istemiyorsunuz?” diye sorduk. Çocuklar “bana bağı-rılmasın, saçımın çekilmesini,…” gibi şeyler sıraladılar. Bunun üze-rine “bunlar bizim kurallarımız ol-sun ve birbirimize böyle davranma-yalım” dedik. Çocuklar bir kural ih-mal edildiğinde hemen fark ediyor-lar. Bu durumlarda birbirlerine ku-ralları hatırlıyorlar çünkü o kuralla-rı kendileri koydular.

-IX-

Bütün çocukları çocuk evinde yapı-lan her işe kattık. Belirli aralıklarla çocuklarla birlikte odalarımızı, ilgi köşelerimizi düzenledik. Böylece hem sorumluluk hisleri arttı hem de çocuk evinin her köşesini kendileri-ne ait hissetmeye başladılar. Zaman-la, bir oyuncağa zarar veren ya da oy-nadıktan sonra köşeyi toplamayan arkadaşlarını uyardıklarını görmeye başladık…

-X-

Çocuk evimize başlayan çocuklara birey olduklarını fark ettirmeye ça-lışıyoruz. Biz çocuğa, senin ellerin, kolların ayakların var, bunları yapa-bilirsin diyoruz. Evde tüm ihtiyaç-ları ebeveynleri tarafından karşı-lanmış. Bizde yemek servisini ken-disi yapmaya, yatağını düzeltmeye,

montunu, ayakkabılarını çıkarma-ya başlıyor. Bir süre sonra bu konu-larda kendisine yardım edilmesine izin vermiyor. Bazen aileler çocuk-larını aldıkları zaman öğretmeni bekletmemek ve daha hızlı çıkmak için çocuğun montunu ayakkabıla-rını kendileri giydirmeye çalışıyor-lar. Çocuklar rahat bir şekilde “Ben kendim giymek istiyorum” diyebi-liyorlar…

-XI-

Uyguladığımız eğitimi çocukların yaşına indirgeyerek, her yaş grubu-nu birlikte alarak çalışıyoruz. Me-sela serbest boyama etkinliğimiz var. Boyaları yere koyuyoruz, ço-cuklar kendileri istedikleri boya-larla boyuyorlar. Bazen kendileri-

Page 40: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

40 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ni boyuyorlar. Bazen kapıları, yer-leri, duvarları boyuyorlar. Geçen gün bir tanesi duvarları, dolapları, halıyı, her yeri boya içinde bıraktı. “Sen ne yaptın?” dedim, “Boya yap-tım” dedi masum masum. “Ne ya-pacaksın peki şimdi?” diye sordum, “Temizleyeceğim, tertemiz yapa-cağım,” dedi. Hemen ardından ba-bası gelince “yaşasın babam geldi” dedi ve kaytardığına sevinerek çık-tı. Ara sıra böyle oluyor. Sonrasında çocuklar mutlaka yaptıklarını te-mizliyorlar. Öğretmenler gününde ben küçük yaş grubuyla ilgileniyor-dum. Üç öğrencim, hepsinin elin-de birer bez, biri lavabolara girmiş, diğerleri de odada. Bir baktım, her yer tertemiz, oyuncaklar düzenlen-miş. Kızlar, oğlanlar hepsi birlikte yapıyorlar. Kirlettiklerini de kesin-likle temizliyorlar.

-XII-

Bahçede trafik işaretlerini içeren bir trafik eğitim köşesi hazırladık. O gün trafik polisleri bilgi vermek üzere yuvamıza geleceklerdi. Ha-zırlık yaptık. Masadaki çiçeğe ka-dar çocuklar düzenledi. Polisler geldiler; çay, kek, kolonya servis-leri bizzat çocuklar tarafından ya-pıldı. Sonra eğitime geçildi. Olduk-ça keyifli ve yararlı oldu. Bahçe-de kurduğumuz trafik eğitim köşe-si ve materyalleri kullanarak işlen-

di konu. Polisler yine geleceklerini söylediler…

-XIII-

Velilerle konuştukça yeni şeyler fark ediyorum. Aileler eğitim sis-temimizi anladıkça dönüşüyorlar... Çocuklar yuvada gördükleri eğiti-mi evlerine taşıyorlar. Çocuklar çok rahat ve açık olarak duygularını ifa-de edebiliyorlar bu durum daha ve-rimli olmamızı sağlıyor. Trafikte Sude’nin babasını emniyet kemeri-ni takması için uyarması, Berke’nin karşıdan karşıya geçerken “öğret-menim sağa sola bakalım sonra karşıya geçelim” demesi, Arda’nın mutfak nöbetinden sonra evde an-nesiyle yemek yapmak istemesi, Berke’nin dışarıda gördüğü hay-vanları evine götürerek karınları-nı doyurmak istemesi, Erdoğan’ın bahçenin sulanması konusunda öğ-retmenlerine hatırlatma yapması, çocukların hep bir ağızdan “soru-lan sorulara ‘iişştee’ diye cevap ve-rilmez her şeyin bir nedeni vardır” demeleri, açık kalan musluklar ko-nusunda “ suyumuz bitecek” diye-rek birbirlerini uyarmaları, temiz-lik alışkanlığını edinmeleri ve bu konuda çevrelerini, ailelerini uyar-maya başlamaları iyi sonuçlar aldı-ğımızı gösteriyor…

Page 41: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 41

Uygulama örnekleri

¬ Belirli zamanlarda farklı yaş gruplarından çocukların bir arada olmaları sağlanır. Büyük yaş grubu çocuklar, küçük yaş grubu çocuklara destek olmaları için teşvik edilir. Örneğin; büyük yaş grubu çocuklar, küçük yaş grubu arkadaşlarına, yemek yerken, diş fırçalarken yardım ederler.

¬ Drama ve oyunlarla birlikte olmak yardımlaşma duygusu verilir.¬ Çocuklar arasında oluşabilecek anlaşmazlıklarda hemen müdahale

edilmez. Grup halinde uzlaşma yöntemlerini oluşturabilmeleri için fır-satlar yaratılır.

¬ Çocuklar, arkadaşlarının duygularını fark etmeleri, empati kurmaları için teşvik edilir. “Sen onun yerinde olsaydın ne hissederdin? Bu sana yapılsaydı nasıl hissederdin?” gibi.

¬ Her çocuğa eşit haklar tanınır ve hakkaniyet duyguları geliştirilir.¬ Çocukların birlikte sorumluluk alabilecekleri etkinlikler, organizas-

yonlar düzenlenir.¬ Her çocuğa yaşına ve becerisine uygun olarak görevler verilir. Birlikte

yapabilme, dayanışma duyguları geliştirilir.

Bizim çocuk evimizde sınıf, atöl-

ye, mutfak herşey bir arada. Herşe-

yi beraber yapıyoruz, bir arada ya-

şıyoruz. Çoğu zaman küçük ve bü-

yük grubu bir araya getiriyoruz.

Ben mutfakta çalışıyorum. Çocuk-

lar tabakları masaya götürmeme

yardım ediyorlar. Yemeklerini ye-

dikten sonra boş tabakları benimle

birlikte topluyorlar…

Geçen gün aynı arkadaşları ile dans etmek istedikleri için iki öğrencim kavga ettiler. Birbirlerini kıskanmış-lar. Çocuklardan birini alıp onunla ben dans ettim. Oyuncakların pay-laşılmasında çıkan soruna benze-yen bir sorun bu. Bir oyuncak payla-şılamıyorsa herkesin aynı oyuncak-la eşit sürede oynamasını sağlıyoruz bu durumda. Zamanı gelince arkada-şına devrediyorlar. Mesela salıncak-

Çocuklar paylaşım ve dayanışmaya teşvik edilir.

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I- -II-

Page 42: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

42 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ta sallanma sırası gibi. “Sen 10 defa sallanacaksın, sonrada arkadaşın 10 defa sallanacak” diyoruz. Bazen ben de sıraya giriyorum. Onlar beni sallı-yor ve hep birlikte oynuyoruz…

-III-

Geçenlerde bir öğrenci çocuk evi-ne bisküvi getirdi. Ben de arkadaş-larına da dağıtmak üzere bisküvi-yi almak isteyince çocuk ağlamaya başladı. Ben arkadaşlarıyla paylaş-mak istemediğini düşündüm önce. Sonra onun bisküviyi kendisinin dağıtmak istediğini anladım. Pa-keti ona verdim. Arkadaşlarına da-ğıttı ve içinden bir tane alıp kendi-si yedi. Akşam annesi gelince du-rumu anlattık. Çocuğunun hiçbir şey paylaşmak istemediğini söy-ledi. Bisküviyi arkadaşlarıyla pay-laştığını söyleyince çok şaşırdı. İlk defa paylaşmıştı. Ertesi gün anne-si bütün çocuklara yetecek kadar

şeker aldı. Bu tarz yiyecekleri kah-valtıdan sonra veriyoruz. Çocuk şe-kerleri dolabına kaldırdı ve kahval-tıdan sonra da tüm şekerleri tek tek arkadaşlarına dağıttı. Arkadaşları tek tek ona teşekkür etti. Diğer ço-cuklar her zaman bunu yaparlardı, bu öğrenci de onları görerek paylaş-mayı öğrenmişti…

-IV-

Daha öncesinde çocuklar, çocuk evi-ne istedikleri oyuncağı getiriyorlar-dı. Bu durum etkinlikleri bozuyor-du. Bunun için Pazartesi gününü belirledik. O gün çocuklar evden is-tedikleri oyuncağı getirebiliyorlar. Pazartesi günleri serbest saatleri-miz var. Çocuklar, haftasonundan sonra çocuk evine stres yüklü geli-yorlar. Serbest saatler, çocukların rahatlamaları için yapılıyor. Evden gelen oyuncaklar herkesin oynaya-bileceği bir yere bırakılır. Bu paylaş-

Page 43: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 43

mayı öğrenmek için önemli bir şey-dir. Çocuklar genel olarak oyuncak-larını paylaşmak istemezler. Oyun-cağını paylaşmak istemediği zaman “Eğer paylaşmak istemiyorsan sen-de şimdi bu oyuncakla oynamama-lısın. Şimdi oyuncağını dolaba kal-dıralım eve giderken sana oyunca-ğını geri vereceğim, evde oynayabi-lirsin” diyoruz.

-V-

Konuşma güçlüğü çeken bir öğren-cimiz vardı. Çocuk evindeki çocuk-lar ilk zamanlar onu anlayamıyor-lardı. Zamanla aralarında çok güzel bir dayanışma başladı. Çocuklar ona söylemek istediğini öğretmeye çalı-şıyorlardı. Bak bu çatal, bu tabak, bu kağıt… Genelde böyle sorunlar yaşayan çocuklar çocuk evinde bir süre sonra iyi derecede konuşma-ya başlıyorlar. Bu da dayanışmadan kaynaklanıyor. Çocuklar neyi ya-pamadıklarını iyi gözlemliyorlar ve birbirlerine destek oluyorlar. Kendi aralarında özel bir dil var sanki. Ye-mek yerken kendilerinden küçük-lere yardım ediyorlar. Mesela küçük arkadaşları sandalyeye çıktığında “Öğretmenim düşecek” diye uyarı-yorlar. Bir süre sonra onun düşme-den sandalyeye çıktığını görmeye başlıyorlar. Müdahale etmeden izle-meye devam ediyorlar. Birbirlerine çok destek oluyorlar…

-VI-

Çocuk evine yeni bir çocuk geldiğin-de yuvadaki çocuklar onu hemen kucaklamıyorlar tabi. Önce temkin-li davranıyorlar. Alıştıkları düzenin bozulacağını düşünüyor olabilirler. Bir hafta kadar yeni gelen arkadaş-larının davranışlarını gözlemliyor-lar, “Nedir? Ne yapar?”… Mesela be-densel engelli bir çocuk başlamışsa yuvaya diğer çocuklar soruyorlar. “Öğretmenim o niye böyle?” “Se-nin ellerin böyle olabilir, onunkiler de öyle, seninkine benzemeyebilir. Herkesin yüzü eli gözü farklı. Bu si-zin onunla arkadaş olmanıza ve bir şeyleri paylaşmanıza engel değil. Gerektiğinde de diğer arkadaşları-nıza olduğunuz gibi ona da destek olacaksınız” diye açıklama yapıyo-ruz. Zamanla diğer çocuklar da eğit-menlerle birlikte arkadaşlarına des-tek olmaya başlıyorlar. Genel ola-rak büyük çocuklar küçük çocukla-ra yardım etmeye çalışırlar. Mesela uyku saatinde pijamalarını giymele-rine, yataklarını toplamalarına, ye-mek servisi sırasında yemek alma-larına yardım ederler.

-VII-

Yaptığımız çocuk şenliklerinde ço-cuklar arasındaki dayanışmayı o kadar iyi görüyoruz ki… Şenlik ha-zırlıkları sırasında, mahallede iki çocukla karşılaştım. “Bugün çocuk

Page 44: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

44 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

şenliğimiz var haberiniz yok mu?” diye sordum. “Haberimiz yok” de-diler. Sonra bana “Bu evde bir sürü çocuk var onları da çağıralım” dedi-ler. Onlarla birlikte o eve gidip ço-cukları şenliğe çağırdım. Bir süre sonra belli bir çocuk sayısına ula-şınca çocuklara “Benim şenlik ala-nına gidip hazırlıkları takip et-mem gerekiyor. Sizden yardım is-tiyorum. Ulaşabildiğiniz çocukla-ra şenliğimizi haber verir misiniz?” dedim. Öğle yemeğinde 120 çocuk vardı, onların çağırdıkları çocuklar-la sayımız 150 oldu. Çocuklar çoğu yetişkinin yapamadığını bir daya-nışma ağıyla yapmışlardı.

-VIII-

Çocukların bir kısmı empati ve da-yanışma duygularına alıştırılmış geliyorlar yuvaya, bazıları burda öğreniyorlar. Bazı çocuklar daha 2 yaşındayken çok güçlü hislere sa-

hip oluyorlar. Karşısındaki kişinin üzüldüğünü ya da korktuğunu his-sedebiliyorlar. Diyelim ki çocuğun elinde bir şey var ve arkadaşı elin-deki şeyi istiyor. Önce onu arkada-şına vermek istemiyor ama gözünü de alamıyor arkadaşından. Üzüldü mü diye bakıyor. Sonra arkadaşıy-la paylaşmaya karar veriyor. Pay-laşım çocukların doğasında var as-lında. Zamanla ailelerin davranış-ları çocukları şekillendiriyor. “Bu senin, bunu sakla, kimseye ver-me” mesajı verilebiliyor çocuklara. Bir öğrencimizin annesi küçücük bir kek yapmış, yuvaya getirmiş ve “oğlum bunu istediği arkadaşları ile paylaşacak” demişti. Çocuk evin-de 20 çocuk var. Her biri bu kekten yemek isteyeceklerdi. Anneye ”Siz bu keki götürün çocuğunuz akşam evde yesin” dedik.

-IX-

KAMER Vakfı olarak Hollandalı bir yazarın kitabının çevirisini yapıyo-ruz, “Biz Büyükler o Kadar Bozul-duk ki Bizim Dilimizde Barış Olma-yacak.” Çocukların barış konusun-da nasıl ifadeler davranışlar geliştir-diklerini gözlememizi sağlayacak bir kitap bu; yazarı çeviri yapma-mıza izin verdi. Erken çocukluk dö-nemi çalışması çok önemli. Akıntı-ya karşı kürek çekiyoruz. Çocukla-rı doğal hallerine bıraktığın zaman

Page 45: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 45

müthiştirler. Paylaşım ve dayanış-madan yanadırlar. Çocuklar arka-daşlarının üzülmesine dayanamı-yorlar. Kendileri oynayıp arkadaş-larının oynamıyor olmasına daya-namıyorlar. İlk anda paylaşmak is-temeseler bile üzüntüsünü hemen hissediyorlar. Birine bir şey vermek istemediği zaman “vermem” diyor ama bir elinde oyuncağı bir gözü de arkadaşında… Oynuyor ama gözü orada. Oynayamıyor aslında; “O ne yapıyor acaba, unuttu mu, istemi-yor mu artık yoksa, hala istemeye devam ediyor mu, kızdı mı, üzül-dü mü?” Bu duyguları yakalıyor-sa götürüyor veriyor oyuncağı. “Al sen şimdi oyna ama sonra bana geri ver” diyor. Ya da “Al yarısı senin ol-sun.” Böyle doğal bir paylaşım gücü var çocuklarda…

-X-

Her çocuğun gelişim düzeyine, ilgi ve tercihine uygun etkinlikler uy-

gulanır. Farklı yaş gruplarındaki çocukların bir arada olmasını sağ-lıyoruz. Böylece dışardaki hayatta yaşa dayalı ayırım ve ayrımcılıkla-rı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. İki yaşındaki bir çocuğun oyun sü-resi uzun olabilir ya da tuz serami-ği ile daha fazla vakit geçirir. Yaşı onun 4-5 yaşındaki başka bir çocuk-la aynı masada tuz seramiği yapma-sına engel değildir. Hamur hazırla-nırken biri bir bardak un döker, di-ğeri tuz…

-XI-

Resim atölyesinde üç farklı stant kuruldu. Batik, ebru ve sihirli ka-ğıtlar atölyesi yapıldı. Her üç atölye de çocukların çok ilgisini çekti. Her biri ayrı ayrı heyecan yarattı… İlgi öyle yüksekti ki çocuklar çalışma-ları yapmak için sıraya girdiler ve sabırla sıranın kendilerine gelme-sini beklediler. Heykel atölyesinde önceki gün atık su şiselerinden bü-

Page 46: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

46 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

yük bir heykel yapılmıştı. Çocuklar bu heykeli omuzlarında taşıdılar ve şenlik alanında uygun buldukla-rı bir yere yerleştirdiler. Günün so-nunda 20 metrelik bir kumaş seril-

di ve şenlikte herkesin katılımı ile büyük bir resim yapıldı. Şenliğin bitmesine rağmen çocuklar şenlik alanından çıkmak istemediler. Bu-nun üzerine onlara ne yapmak iste-dikleri soruldu. Çocuklar şarkı söy-lediler ve hep beraber dans ederek şenlik alanından ayrıldık…

-XII-

Çocuk şenliğinde resim ve heykel atölyeleri yapıldı. Bunlara ek ola-rak şenlik yaptığımız alan eskiden park olmasına rağmen bir harabe görünümündeydi. Burada çocuk-larla bezlere resim yapmak yerine, alanda artık kullanılmayan oyun-caklar üzerine düzenlemeler yap-tık. Çocuklarla boyadık renklendir-dik. Rengarenk boyanan salıncak, köprü ve kaydıraklar şenlik bitti-

Page 47: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 47

ğinde yeni kurulmuş gibiydi. Bu çocuklara büyük bir heyecan ver-di. Artık kendi yaptıkları bir park-ları vardı. Çocuklarla çok rahat ile-tişime geçtik. Her şey onlara farklı gelse de çok kolay ayak uydurdular ve şenlik alanında gönüllü çalışma-lar yaptılar…

-XIII-

Çocuk evinin eğitmenlerinden biri olan Sevgi’nin kılık değiştirerek

şenlik alanına gelmesi ve doğaçla-ma oyunlar oynaması çocukları çok coşturdu ve hepimize sürpriz oldu. Zihinsel engellilere yönelik eğitim veren özel bir rehabilitasyon mer-kezine devam eden çocuklar da ikinci gün şenliğine katıldılar. On-ların diğer çocuklarla bu kadar ko-lay anlaşıp kaynaşması ve atölyele-re katılımları kendi eğitmenlerini de şaşırttı. Diğer çocuklar da onları hiç ayırmadan aralarına alarak des-tek oldular.

Cinsiyet ayrımcılığı yapılmaz, geleneksel toplumsalcinsiyet kalıplarının sorgulanması teşvik edilir.

Uygulama örnekleri

¬ Mutfak ve alışveriş etkinliklerinde kız ve oğlan çocuklara eşit sorumlu-luklar verilir. Çocukların, çocuk evinde aldıkları sorumlulukları evde de sürdürmeleri teşvik edilir.

¬ Etkinlik tamamlandıktan sonra çocuklar hep beraber sınıfı temizlerler.¬ Etkinliklerle toplumsal cinsiyete dayalı önyargılar ve ayrımcılık konu-

sunda farkındalık yaratılmaya çalışılır. Örneğin, masallarda prensin kendisini kurtarmasını bekleyen prensesler yerine kendini kurtaran prensesler ve desteğe ihtiyacı olan prensler vardır; zehirli elmayı yiyen Pamuk Prenses orman doktoruna giderek tedavi olur…

¬ Cinsiyet ayrımcılığı konusunda ailelere yönelik yapılan etkinliklerde ailenin cinsiyet ayrımcılığı konusunda farkındalık yaşamasına katkıda bulunulur. Örneğin, belirli günlerde babalar çocuk evine davet edilirler ve çocukları ile beraber etkinliklere katılırlar. Örneğin, beraber kek ya-parlar, baba tüm çocuklara masal okur…

¬ Çocukların çocuk evine getirilmeleri ve götürülmelerinde anneler ve babalar ortak sorumluluk alırlar. Sabah çocuğu baba bırakmışsa, çıkış-ta anne almaya gelir.

¬ Dramalar ve canlandırmalarla kadın ve erkek meslekleri olarak bilinen

Page 48: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

48 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

mesleklerde rol değişimleri yapılır. Örneğin, kız çocuğu bu oyunlarda bir kamyon şoförü veya postacıdır, erkek çocuk ise hemşire veya anao-kulu öğretmenidir.

¬ Oyunlarda rol değişimleri yapılarak, cinsiyetçi roller dönüştürülmeye çalışılır. Örneğin evcilik oyununda baba rolündeki oğlan çocuğu bebek-le ilgilenirken, anne rolündeki kız çocuğu alışveriş yapar ya da maça gi-der.

¬ Ailede aldıkları eğitim sebebiyle, kız çocukları ve oğlan çocukları belir-li oyuncakları tercih ederler. Çocukların diğer oyuncaklara ilgi göste-meleri sağlanır, oynamaya teşvik edilirler.

¬ Kız ve oğlan çocuklar tuvaletler dahil çocuk evinde ki tüm alanları or-tak kullanırlar.

¬ Kız ve oğlan çocukların birbirlerinin vücut ve cinsiyetleri konusunda sor-dukları sorulara net cevaplar verilir. Bu konularda çocuklara gerçek dışı açıklamalar yapılmaz. Yaş gruplarına göre anlayabilecekleri dilde açıkla-malar yapılır.

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I-KAMER’in çocuk çalışmalarından çok şey öğrendim. Namus adına iş-lenen cinayetler projesi yürütülür-ken “erken çocukluk dönemi eği-timi, namus adına işlenen cinayet-lerin önlenmesinde çok önemli bir adımdır” tespiti çok etkileyiciydi. Çocuklar bize birçok şey söylüyor ve gösteriyor. Onları anlamaya ve nasıl davrandığımızı bulmaya çalı-şırken, aslında kendimizi, cinsiyet-çi sistemin hayatımıza ve işimize etkilerini görüyoruz…

-II-

Önce kendi yaşadığımız ayrımcı-

lığı fark etmemiz gerekiyor. Bunu yapamadığımız zaman her şey ek-sik kalıyor. Örneğin; eğitmenlere yönelik cinsel eğitim çalışmasın-da bir eğitmen, “Neden benim pi-pim yok” diye soran bir kız öğren-ciye cevap veremediğini ve utandı-ğını söyledi. Bunun nedenini grup-ça tartıştık. Cinsiyetçi sistem kız çocuğunu ayıp ve günahlarla yetiş-tirir. Bedeniyle ilgili soru soramaz, susturulur. Oğlan çocuğu ailenin gururu olarak görülür, altı herke-sin yanında değiştirilebilir, göster pipini denir, oğluma kurban olun gibi sözler sıklıkla söylenir… Bir oğ-lan öğrencimiz ilk başlarda mutfağa

Page 49: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 49

girmek istemiyordu. Mutfağın ka-dın yeri olduğunu söylüyor bu ko-nuda çok katı ve net davranıyordu. Bu yöndeki tavrını dönüştürebil-mek için onun olduğu ortamlarda arkadaşlarıyla yaptığımız mutfak sohbetlerini artırdık. Arkadaşları mutfakta yaptıkları işlerden bahse-diyorlardı, o önceleri susuyor soh-betlere katılmıyordu. Bir gün mut-fak nöbeti listesini hazırladığımız-da “ilk gün ben nöbetçi olabilir mi-yim” dedi. Çok güzel bir andı. Mut-faktaki ilk deneyimi sofra düzeniy-di. Nasıl yapacağını sorarak masayı düzenliyor, bir yandan da gülüyor, şarkı söylüyordu. Hergün mutfak nöbetçisi olmak istiyor, yaptığı işle-ri ailesine anlatıyor, annesine evde mutfakta yardım ediyordu. Anne-si de değişimden çok memnun olu-yordu ve bunu bizimle paylaşıyor-du…

-III-

Çocuklara Hayat Programı, önce eğitmende farkındalık yaratıyor. Okullardaki müfredatta ayrımcılık yapın denilmiyordu. Fakat biz eğit-menler ayrımcılığın ve şiddetin ya-şandığı bir ortamda büyüyüp eği-tim alıyoruz. Biz bu ayrımcılığın farkında değilsek, biz de ayrımcılı-ğa ve şiddete, otoriteye göz yuma-biliyoruz. Çocuklar eğitime başla-dığı zaman zaten belirlenmiş rolle-

riyle gelirler. Kız çocukları direk ev-cilik köşesine, oğlan çocukları da blok köşesine yönelirler. Eğer eğit-men bunun farkında değilse çocuk-lar cinsiyet ayrımıyla eğitimlerine devam ederler.

-IV-

Birçok oğlan çocuk evde mutfağa hiç girmemiştir. Mutfak etkinlik-lerinde, bir yandan çocuğun özgü-venini pekiştirirken bir yandan da cinsiyetçiliği sorguluyor ve yıkma-ya çalışıyoruz. Mutfak sadece ka-dınların girdiği bir yer değildir. Er-keklerin de mutfağa girmeleri ge-rekir. İlk zamanlarda babalar, oğ-lan çocuklarının mutfağa girmesi-ne karşı çıktılar, direnç gösterdiler. “Benim oğlum erkek, mutfağa gire-mez” dediler. Hala da bu konuda di-renç gösteren velilerimiz var. Biz-ler ailelerle de konuşup cinsiyetçi-liği fark ettirmeye çalışıyoruz. Bu

Page 50: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

50 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

konuda çocuk ve aileyle iyi iletişim kurmamız gerekiyor. Bizler de gele-neksel rollere uygun kız çocukları olarak büyüdük, ağabeylerimiz de erkek olarak büyüdüler. Aynı şey-leri yaşadığımız için aile ve çocukla empati geliştirebiliyoruz…

-V-

Ev işi annelerin sorumluluğu ola-rak algılanır. Bu anlayışı değiştir-mek için, çocuklarla etkinlikler dü-zenledik. Etkinliğimizin sloganı “Haydi Babalar Mutfağa” idi. Böy-lece anneleri mutfakta yemek ya-pan kişi modelinden çıkarıp, aile-lerde iş bölümü ve dayanışmanın önemini anlatmaya çalıştık. Çocuk evinde olduğu gibi çocukların ev-lerinde de ebeveynleri, özellikle babaları ile mutfağa girip orda bir-likte bir şeyler yapmalarını istiyo-ruz. Çocuklarla kahvaltı ya da ikin-di kahvaltıları için birlikte kek pas-ta yapmalarını istiyoruz. Ne ister-lerse onu yapabiliyorlar, önemli

olan ebeveynleri ile birlikte bir şey-ler yapabilmeleri. Babayı mutfağa sokmak çok önemli. 3 yaşında bir öğrencimiz babasıyla mutfağa gir-miş. “Kabartma tozunu verir mi-sin baba” demiş. Baba eşine “bunu senden mi öğrendi?” diye sormuş. Anne de “hayır onlar çocuk evin-de öğretmenleriyle beraber pasta yapıyorlar” demiş. Çocuk “Kabart-ma tozu ile pasta yapılır. Pasta koca-man kabarır” diye açıklamış. Baba-sı çok şaşırmış…

-VI-

Çocuklar yeni biri geldiğinde onu izler, incelerler. Tek kulağında küpe olan bir oğlan çocuğu başla-mıştı. Veliler onu görünce söylen-diler “Annesi küpe takmasına na-sıl izin vermiş” diyerek eleştirdiler. Bir öğrencimiz de “Kızlar küpe ta-karlar, o neden küpe takmış?” diye sordu. “ Erkekler de küpe takamaz mı? Çok sevmiş küpe takmış arka-daşın. Herkes küpe takabilir” de-

Page 51: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 51

dim. “Hayır, ben takmam. Ben er-keğim” dedi. Bazen bu konuyu sa-dece çocukla konuşmak yeterli ol-muyor. Aileler de toplumsal cinsi-yet rolleri konusunda önyargılı ve ayrımcı oluyorlar, çocuklar da bun-dan etkileniyorlar. Çocuk evinde, insanların kendilerine ait seçimle-ri olabileceğini, bunlara saygı gös-termemenin ayrımcılık olacağını vurguluyoruz. Alışverişte, mutfak nöbetinde, her alanda kızlar ve oğ-lanlar birlikte sorumluluk alıyorlar. Çocuklar bu durumu benimsemiş durumdadırlar. Bir kız bir oğlan öğ-renci dün uyku saatinde uyuma-mışlardı. Evcilik oynuyorlardı. Bir yandan onları dinliyordum. “Şunu şöyle yapalım, buraya birlikte gide-lim” diye konuşuyorlardı. Ben de oyunlarına katıldım ve bebek rolü-ne girdim. Oğlan çocuğun bebeğe bakma rolünü üstlenmesini istiyor-dum. Çocuk bu durumu yadırga-madan oynamaya devam etti. Me-sela bebekleri çok seven bir oğlan çocuğumuz var. Uyurken bebeğini koynuna alıyor. Hiçbir arkadaşı bu durumu yadırgamıyor…

-VII-

Çocuk evine üçüz olan üç kardeş de-vam ediyordu. İkisi oğlan biri kız-dı. Kız çocuğu ciddi bir şekilde ay-rımcılık yaşıyordu. Diğer çocuklar topla oynarken kız çocuk asla topa

dokunmuyor, uzaktan bakıyordu. Topla oynayan arkadaşlarını ilgiy-le izliyordu ama “ben oynamam” diyordu. Bir süre sonra topu elime aldığım bir anda “topa dokunabi-lir miyim?” diye sordu. “Ben topu çok severim ama annem babam top-la oynadığımı duyarsa çok kızar” dedi. “Kardeşlerim evde topla hep oynarlar. Babam bana ‘sen kızsın, topla oynayamazsın’ diye bağırdı” dedi. Çocuk evde ayrımcılık yaşı-yordu. Daha sonra anne ve baba-yı çocuk evine davet ettim. Onlarla konuştum. Kız çocuklarının topla oynamasına çok karşıydılar. Bu ko-nuda çok katıydılar. 4 yaşında bir kız çocuğuna çok ağır bir kalıp bi-çilmişti. Oğlan çocukları için gös-terdikleri anlayış kız çocuk için ge-çersizdi. Uzun ve zorlu bir görüşme oldu. Bir süre sonra aile ziyaretleri-ne başladık. Bu konuda uzun bir ile-tişim süreci yaşadık. 2 ay sonra veli ve çocuklarla piknik düzenledik. Piknikte kızlar ve oğlanlarla karma bir takım kurup top oynadık. Ora-da ilk defa bu kız öğrenci babası ile top oynadı. Babasıyla oynarken gü-lücükler saçıyordu, çok mutluydu. Sonunda babanın kafasından “kız çocukları top oynamaz” fikrini ata-bilmiştik… Cinsiyetçi yaklaşım bu çocuk yaşlarda öğretiliyor insanla-ra. Şiddet de buradan başlıyor. Bu yaşlarda başlayan cinsiyetçilik bü-tün yaşamı etkiliyor…

Page 52: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

52 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

-VIII-

Bebeğin bezini değiştirirken çocuk-lardan yardım aldık. Çocuklar sor-dular “Öğretmenim, o niye böyle?” Biz de anlattık. Çocukların soruları-na cevap vermek için doktor olan bir velimizden görselli bir kitap aldık. Resimler üzerinden kız çocukların ve erkek çocukların özelliklerini, büyüdüklerinde nasıl olacaklarını, nasıl doğduklarını anlattık. Çocuk-ları “sizi leylek getirdi” hikayeleriy-le kandırmıyoruz. Çocuklara, “Or-ganlarımızın şekilleri renkleri farklı olsa da aynı işe yararlar. Örneğin her birimizin gözleri farklı şekillerde ve renkte ve görmeye yararlar” örnek-leri ile açıklamalar yaptık…

-IX-

Bir velimiz anlattı. Eşi hiç mutfa-ğa girmezmiş. İşten gelince uza-

nırmış, suyu ayağına istermiş fa-lan. Çocukla mutfağa girme etkin-liği için “yok ben yapamam” demiş. Çocuk “beraber yapalım” diye zor-lamış babasını. Baba ilk başta mec-buren daha sonra da zevkle mutfa-ğa girmeye başlamış. Oğlan çocuk-lar yuvada mutfak görevlerini zevk-le yapıyorlar, bunu evde babalarına anlatıyorlar. Bu durumda babaların kafalarında farklı sorular oluşuyor. Devreye cinsiyetçilik giriyor. Bu so-rularla bize geliyor babalar. Onlar-la yoğun bir iletişim sürdürüyoruz. Bol bol konuşup cinsiyetçiliği fark etmelerini sağlamaya çalışıyoruz…

-X-

Bir gün bahçede çocuklarla ev ya-pıyorduk. Toprakla oynuyor, kire-mitlerden ev yapıyorduk. Genelde oğlan çocukların daha güçlü oldu-

Page 53: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 53

ğu düşünülür. Kız çocuklar da oğ-lanlarla kiremit taşıyorlardı. O es-nada bir veli geldi.

Benimle şakalaşarak “Öğretmen Hanım iyi işçiler bulmuşsun, çalış-tırıyorsun” dedi. O anda kızı baba-sına dönerek “bunları ben de taşıya-bilirim” dedi. Babası şaşırdı. “ Sen araba kullanınca neden anneme izin vermiyorsun. Annem de ehliyet aldı arabayı kullanabilir. Onun da araba kullanması gerekli” dedi. Ço-cuklar ailelerini dönüştürüyorlar…

-XI-

Cinsiyetçi yaklaşımlara bağlı ola-rak oğlan çocuklar ailelerde daha ön planda tutuluyor. Onlara evde iş yaptırılmıyor. Yaptığımız etkinlik-ten sonra hep birlikte sınıfı toplu-yoruz. İlk önceleri oğlan çocukları “öğretmenim biz temizlikçi miyiz?” diye soruyorlardı. “Buralarda kim etkinlik yaptı, kim kirletti?” diye sordum. “Biz” dediler.

“O zaman burayı bizim temizleme-miz gerekmez mi?” dediğimde biraz düşündüler ve kabul ettiler. Sonra ellerine bezleri alıp masalarını te-mizlediler. Oğlan çocuklara evde genelde “sen yapma, sen karışma” denir. Yuvalarımızda kızlar ve oğ-lanlar aynı sorumlulukları alıyorlar, ayrım yapılmıyor. Dönüşümlerini görüyoruz…

-XII-

Konumuz ‘evimiz ve ailemiz’di. Bi-zim grup çalışmamızda rolleri de-ğiştirdiğimiz bir çalışma vardı, ben de çocuklar arasında değiştirdim. “Bir basketbol maçı var, evde de be-bek var, alışveriş yapılması da ge-rekiyor. Ve bebek kesinlikle dışa-rı çıkamıyor, çünkü hava çok so-ğuk. Şimdi ben iş bölümü yapaca-ğım oyunun gerisini siz planlayın.” Oğlan çocukları evde kalıp bebe-ğe bakmakla görevlendirdim, şa-şırdılar. Kızları da basketbol maçı-na gönderdim, şaşırdılar, “öğretme-nim gerçekten mi?” dediler. Son-ra oyuna başladılar. Köşeler hazır-landı. Kızlar önce bebeklerin oldu-ğu yere yöneldiler sonra basket ma-çına gitmeleri gerektiğini hatırla-dılar. Önce ne yapacaklarını bile-mediler. Taksiyle mi gitsek otobüs-le mi gitsek diye düşündüler. Ken-di köşelerine yöneldiler. Oğlan ço-cukları utana sıkıla bebeği uyutma-ya çalıştılar. “Aaaa bebek altını ıs-latmış!” dedim. Bebeğin bezini de-ğiştirmeye çalıştılar. Basketbol ma-çındaki kızlar bir yandan da arka-daşlarının bebeğe nasıl baktıklarını izliyorlardı. Ne yapacaklarını me-rak ediyorlar, hayretle arkadaşları-nı izliyorlardı… Çocuklar oyunu ai-lelerine anlatmışlar. Ertesi gün ve-liler “Ya Öğretmen Hanım sen bir şey yaptırmışsın, bizim oğlan be-bek bakmış, nasıl oldu bu?” dedi-

Page 54: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

54 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ler. “Evet, oyun oynadık, dramay-dı, bizimki rol değişimiydi” dedim. “Ne bileyim, çocuğun sanki kafası karışmış“ dediler. Bir tane kız çocu-ğunun babası geldi. “Ya hocam, sen dün bir oyun oynatmışsın, ilk defa böyle bir oyun oynamışlar, bizim kızlar maça gitmişler. Bu maç nere-deydi?” diye sordu. O kadar gerçek-miş gibi anlatmışlar ki evde! Ben de “o bir oyundu” dedim. Şaşırınca da “niye, siz maça gitmiyor musu-nuz?” diye sordum. Velilerle bunla-rı konuşmak çok hoşuma gitti…

-XIII-

Her çocuğun bir oyuncak geti-rebileceğini, mümkünse her hafta farklı bir oyuncak getirmelerini söy-ledim. İlk haftalarda oğlan çocuklar arabalarla, kız çocuklar da bebekler-le geldiler. Herkes kendi oyuncağı ile oynuyordu. Birkaç hafta gözle-me devam ettim. Paylaşmayı öğren-mişlerdi ama oyuncak çeşitleri de-ğişmemişti. Üçüncü hafta bir kız öğ-renci kırmızı bir yarış arabası getir-di. Oğlanlar araba ile oynamak için kızın etrafında dolaşmaya başladı-lar. Oğlanlardan biri “aa Elif kız niye araba getirmiş” deyince tam zamanı deyip lafa karıştım. “Kız oyuncağı ne ki?” diye sordum. “Bebek” dedi. “Sadece bebek mi?” diye sordum. “Evet” dedi. “Neden?”... “Öyle.” “Her zaman aynı oyuncaklarla oy-

namaktan sıkılmadın mı sen, hep araba?” Sessizlik... “Oyuncaklar he-pimiz içindir” dedim ve konuşma-yı bıraktım. Planım bununla ilgi-li bir masal anlatmaktı. Hemen ka-famda bir masal oluşturdum. Oyun-caklar toplandı. Kahvaltı yapıldı. Hikaye için hazırlık yaptık. Oyun-cak ve cinsiyet ile ilgili bir masal an-lattım çocuklara. “Zeynep rüyasın-da kocaman güzel bir bahçede oldu-ğunu görmüş. Etrafına bakınca iki tane camdan oda fark etmiş. Odala-ra doğru yürümüş. Bir odadan kah-kaha sesleri diğer odadan ise ağla-ma sesleri duymuş. Merak içinde önce ağlamaların geldiği odaya gir-miş. Bir yanda bebek oyuncaklar, bir yanda oyuncak arabalar varmış hepsi ağlıyormuş. Zeynep “Neden ağlıyorsunuz diye sormuş bir ara-baya”. Araba cevap vermiş “Bazı ço-cuklar bizimle hiç oynamıyor buna çok üzülüyoruz...”

-XIV-

Şenliğin ikinci günü…. Drama çocuk grubumuz, daha çok kız çocuklar-dan oluşan bir gruptu. Grup biraz çe-kingendi. Tanışma yaptık, eşini bul ve heykel çalışmalarından sonra hep birlikte dans atölyesine katıldık. Kız ve oğlan çocuklar çalışmalarda bir araya gelmekten, birbirine dokun-maktan kaçınırlarken, masalları can-landırma kısmında bu durumun kı-

Page 55: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 55

rıldığını fark ettim. Çocuklar kendi-lerini kaptırıp keyif almaya başladık-larında, yaptıkları şeye yoğunlaştık-larında, kız ve oğlan olmayı unutup birbirleriyle daha kolay iletişime ge-çiyorlardı…

-XV-

Kızıltepe şenliğine katılım ve ilgi çok yüksekti. Cinsiyetleri ve yaş-ları birbirinden farklı olan çocuk-lar birbirlerine dokunmaktan, bir-likte çalışmalara katılmaktan çeki-niyorlardı. Dirençlerini kırmak zor

oldu. Atölyelerde bu direncin kı-rılabilmesi zaman aldı. Alanın dar olması 250 çocuğun her atölyeye aynı anda katılmasına sebep oldu. Dans ve drama atölyeleri kimi za-man birlikte yürütüldü. Aslında bu beraberlik daha coşkulu bir katılım sağladı. Dans atölyesinden küçük bir anı: Oğlan çocuklardan biri gö-nüllümüz Oğuz’a “Abi hiç erkekler dans eder mi?” diye sordu. Çocuk bu soruyu sorduğu sırada kendisi de dans ediyordu… Bir başka oğlan çocuk el çırparak şu cevabı verdi: “Eder tabii, niye etmesinnn?”

Ceza ve ödül bir eğitim yöntemi olarak kullanılmaz. Her türlü şiddet ve ayrımcılıktan arındırılmış bir

eğitim ortamı yaratılır.

Uygulama örnekleri

¬ Çocuklar “dinlenir.”¬ Çocukların tercihlerine, seçimlerine “evet” ve “hayır”larına saygı du-

yulur.¬ Çocuklardan bir şeyi yapmaları veya yapmamaları isteneceğinde “ne-

denleri” açıklanır.

Page 56: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

56 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

¬ Çocukların ses seviyesi ne olursa olsun “yüksek ses tonuyla” konuşul-maz, kullanılan dil, jest ve mimiklerin şiddet içeren unsurlar taşıma-masına dikkat edilir.

¬ Her çocuğun kendini ifade etme biçimi farklıdır. Çocuklara yaramaz ve uslu gibi sıfatlarla yaklaşılmaz. Enerjisi yüksek çocukların enerjilerini kullanabilecekleri alanlar yaratılır ve rahatlamaları sağlanır.

¬ Çocuklarda empati duygusu geliştirilir. Şiddete meyilli çocukların şid-det uyguladıkları canlıların (kişi veya hayvan) o an ne hissettiklerini fark etmeleri sağlanır.

¬ Şiddete meyilli çocukların aile hikayeleri incelenir. Model aldığı kişi-ler belirlenir. Bu davranışı nerede hangi şekillerde edindiği anlaşılma-ya çalışılır. Şiddeti üreten durumun değişmesi için aile ile işbirliği yapı-lır. Gerekli durumlarda uzman desteğine başvurulur.

¬ Çocuklar iyi yaptıkları işlerde takdir edilirken diğer arkadaşlarıyla kı-yaslanmaz. Takdir edilen çocuğun içinde bulunduğu gruptaki diğer ço-cukların bu durumda neler hissedeceği önemsenir. Bu konudaki yo-rumlar çocuğun diğer arkadaşlarından “daha iyi” veya “daha başarılı “ olduğu yönünde yapılmaz.

¬ Etkinlikler yapılırken çocuklar “katılmak zorunda” bırakılmaz. Ço-cuklara alternatifler sunulur, diğer seçeneklerden birini tercih edebil-me şansına sahip olduklarını bilirler. “Bu etkinliğe katılmazsan başka bir şey yapamazsın, sessizce otur etkinliğin bitmesini bekle” cümlesi çocuğa bir dayatma ve şiddettir.

¬ Amaç, çocukların “uslu,” her sözü dinleyen çocuklar olmaları değil, tercih yapabilen; sorumluluk, özgürlük ve sınırlarının farkında; pay-laşmayı bilen, başkalarının alanlarına saygı duyan, yaratıcı, kendine ait zevkleri ve kendine ait istekleri olan, bunları ifade edebilen bireyler olabilmeleridir.

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I-Şiddetsiz bir yaklaşım için önce şiddeti tanımak, tanımlamak ge-rekiyor. KAMER olarak ilk adım-da bunu yapıyoruz. Önce, içimizde içselleştirdiğimiz, doğal gördüğü-

müz şiddeti fark ediyor, tanımlıyor, kendi aramızda tartışıyoruz. Şiddet dolu bir ortamda doğduk ve büyü-dük. Şiddet içeren dil ve davranış-ların ne olduğunu bilmek, fark et-

Page 57: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 57

mek, en önemli meselelerimizden biri oldu. Bunu yaparken zorlan-dık, hala zorlanıyoruz. Şiddeti tanı-mak, tanımlamak açısından henüz yolun başındayız…

-II-

Ülkemizde uygulanan eğitim siste-mi disipline dayalı yöntemler kul-lanıyor. Fark ettirmek, araştırarak ve anlayarak öğrenmek yerine ez-berletmeye çalışıyor. Sistemin ken-disi şiddet içeriyor. Çocuk çalış-mamızda tam da bunu değiştirme-ye çalışıyoruz. Yöntem olarak; alı-şılmış, geleneksel eğitim yöntemi içinde kullanılmakta olan şiddeti tanımaya ve alternatif yaklaşımları geliştirmeye çalışıyoruz ama bunu bir reçete olarak yazıp da tarif et-miş değiliz. Hala bununla uğraşı-yoruz. Şiddeti yazabiliriz, tanımla-yabiliriz ama bunu cımbızla ayık-lar gibi sistemden ayırmayı başar-dık ve bunu oluşturduk demek çok iddialı olur. Bunu hiç kimse yapa-mıyor. Yaşamın kendisi şiddeti ye-niden ürettiriyor, o davranış şekli-ni yeniden ortaya çıkarmamızı sağ-lıyor. En azından biz, şiddeti fark etmek ve şiddetsiz yaklaşımlar ge-liştirmek için çaba harcıyoruz. Bu da çocuk çalışmamızın en önemli farklarından biri. Şiddeti ve ayrım-cılığı fark etmeye ve bunu değiştir-meye çalışıyoruz.

-III-

Şiddet birçok yerde ortaya çıkıyor. Benim için en çarpıcı örneklerden biri, bir çocuğu istemediği halde öpe-rek ona şiddet uygulamamız. Bel-ki sevdiğimiz için öpüyoruz ama ço-cuklar bundan hoşlanmıyorlar. O be-den çocuğa ait. Çocuğa bedeninin değerli olduğunu, kendisine ait ol-duğunu hissettirmeliyiz. Ben önce çocuğa “seni öpebilir miyim?” diye soruyorum. Ona ait bir bedene do-kunmak için izin istiyorum. Zorla-narak, isteği dışında öpülen bir çocu-ğun gözlerinde rahatsızlığı görebili-yorum. Bunlara dikkat edilmeli. Ço-çuk istemediği halde zorla sarılmak, öpmek bir şiddettir.

-IV-

Çocuk evine ilk geldiği dönemler-de şiddete meyilli olan bir öğren-cimiz vardı. Biz çocuğun ailesi ile birlikte bu davranışlarını değiştir-meye çalışıyorduk. Bir gün, kim-seye zarar vermeyen, arkadaşlarıy-la uyumlu başka bir öğrencimizi tır-maladı. Çocuğun annesi bu duru-ma çok üzüldü. Anneye durumu anlattık: “Kusura bakmayın bu öğ-rencimizin şiddet sorunu var ve ai-lesiyle çözmeye çalışıyoruz” dedik. Ertesi gün anne tekrar yuvaya gel-diğinde bize “ben çok kötü bir şey yaptım” dedi. Eve gittiğinde kızı-na “bir daha arkadaşın seni dövme-

Page 58: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

58 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ye kalkarsa sende ona aynısını yap” demiş. Kızı da “Anne ben ona aynı şeyi yaparsam onun da canı yanar. Yazık değil mi?” diye cevap vermiş. O anda anne söylediği sözlerden büyük pişmanlık duyuyor. Anne de çocuğunun değişiminden etkile-niyor…

-V-

Daha önce üç yıl evde bakıcı tara-fından bakılmış bir öğrencimiz var-dı. Çok yüksek bir ses tonuyla ko-nuşuyor, sürekli bağırıyordu her-kese. Çocuk yüksek sesle bağırdık-ça biz sesimizi alçaltıyorduk. Sesi-mizi alçalttıkça şöyle bir durmaya başladı ve bizi duymaya başladı. Gi-derek o da sesini alçaltmaya başla-dı. Zamanla normal bir ses tonuy-la konuşmaya başladı. Daha sonra bir gün babası annesine yüksek ses-le bir şeyler anlatırken, çocuk baba-sına “Baba, annem sağır mı? Neden bu kadar yüksek sesle konuşuyor-sun?” demiş…

-VI-

Bir öğrencimizin annesi evde yük-sek sesle bir şey söylemiş. Çocuk, “Hayır ben senin sözünü dinlemi-yorum, seni duymuyorum. Ben öğretmenlerimin sözünü dinliyo-rum, onlar bana bağırmıyor” de-miş. Sadece dövmek, çimdiklemek

değil, sesimizi yükseltmek de şid-dettir. Biz bunu yapmadığımız için çok güzel geri dönüşümler yaşıyo-ruz. Çocuğun annesi bize olayı an-lattığında “Bir bildiği vardır. Sesini-zi çok yükseltmiş olabilirsiniz” de-dim. Çocuğun şiddete eğilimi kal-madı. Özür dilemeyi öğrendi. Ar-kadaşlarından birinin canı yandı-ğında bunu fark ediyor “Canın acıdı mı?” diye soruyor. Bunlar bize göre çok önemli dönüşümler…

-VII-

Çocuklarla çalışırken ses tonumuza dikkat ediyoruz. Şiddetin en yay-gın biçimlerinden biri de “bağır-mak.” “Ben bir yandan KAMER’de bir yandan da başka sivil toplum ör-gütlerinde gönüllü öğretmenlik ya-pıyorum. Bir seferinde bir eğitmen arkadaşımla beraber 2. sınıf öğren-cileriyle etkinlik yapmak üzere sı-nıfa girdik. Çocuklar çok gürültü yapıyorlardı. Arkadaşım “susun!!” diye bağırmaya başladı. Çocuklar bunu umursamadılar. Yanıma gel-di “ya susmuyorlar” dedi. “Çocuk-lar, sesimi duyan elini kaldırsın” dedim daha alçak bir sesle. Çocuk-ların hepsi ellerini kaldırdılar.

“Sesimi duyan konuşmasın, hep be-raber konuşursak birbirimizi duya-mayız” dedim. Hepsi bir anda sus-tu. Çocuklardan sessiz olmalarını isterken bağırırsak bizi duymazlar,

Page 59: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 59

dinlemezler. Empati kurmalı, ken-dimizi onların yerine koymalıyız. Çocuklarla konuşurken çok net bir dil kullanmalıyız. Çocuklar kullan-dığınız ifadelerde bir karmaşa veya çelişki hissederlerse, onu uygula-mıyor, duymuyorlar bizi…

-VIII-

“Yapma” demek hiçbir işe yarama-yan bir öğrencimiz vardı. Biz başka bir yöntem geliştirdik. Ona yapma demek yerine, anlayacağı bir dil-le yaptığını fark ettirmeye ve ilgisi-ni başka yönlere çekmeye başladık. Bir enerji boşaltma odamız var. Bu

oda yerlerde minderler, balonlar-la döşendi. Yuvaya stresle gelen bir çocuk olduğunda arkadaşlarına sal-dırmaya başlıyor. Biz ona “Gel se-ninle birlikte minderlerle oynaya-lım, zıp zıpla oynayalım ne dersin?” diyoruz. Bu çocuğa çok cazip geli-yor. Çocukta birikmiş bir enerji var. Minderlerle balonlarla oynayarak bu enerjilerini boşaltıyorlar. Bazen bütün çocuklarla hep beraber bu odada oynuyoruz. Atlıyorlar, zıplı-yorlar, çok eğleniyorlar. Geleneksel eğitim sisteminde böyle davranış-ları olan çocuklar “yaramaz” veya “terbiyesiz” çocuk olarak değerlen-dirilir ve “uslandırılmaya” çalışı-lır. Bunun için de genelde şiddet ve ceza yöntemi kullanılır. Bize göre o enerjisi yüksek bir çocuktur. Bu durumdaki çocuğa “hadi gidip di-ğer odada oynayalım” dediğimizde çocuk bu durumu ceza olarak algı-lamıyor. Oyun oynuyor ve rahatla-mış olarak etkinliklere katılıyor. Bu öğrencimiz de zamanla kendi ken-dine o odaya gitmeye başladı. Hat-ta odadaki minderler yetmediği za-man içerden minder alıp, atlıyor, zıplıyor, takla atıyordu, kimse ka-rışmıyordu ona. Ben de arada sıra-da kapının arasından bakıyordum ne yapıyor diye. Bir bakıyordum ki buradaki bütün çocuklar onun oyu-nuna dahil olmuş. Bütün çocuklar orada, kaydırak yapmışlar, köprü yapmışlar altından geçiyorlar.

Page 60: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

60 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

-IX-

Çocukların bize ve arkadaşlarına karşı olan davranışlarından, şiddet yaşayıp yaşamadığını anlayabiliyo-ruz artık. Mesela benim bir öğren-cim vardı, hem annesi hem de ba-bası ona şiddet uyguluyordu. Baba bizimle görüşmek istemiyor ve kı-zına halasının bakmasını istiyordu. Anne “Eşimle beraber konuşabilir miyiz? Eğer kızımız hakkında be-raber konuşursak daha ılımlı olabi-lir” dedi. Çocuk yaşadıklarını ken-di diliyle ifade edemiyor, ya anne-sini ya babasının ya da amcasının cümleleriyle konuşuyordu. Arka-daşlarıyla konuştuğunda “bu cüm-leler bu yaşta bir çocuğun kullana-bileceği cümleler değil” diye dü-şünüyorduk. Bize “Babam anne-mi dövüyor, ağzını burnunu kana-tıyor. Ben biliyorum babama ne ya-pacağımı. Babamı dedeme şikayet edeceğim. O zaman babam eve gi-remez” diyordu. Bir yandan da “Ba-bam giderse onu çok özlerim” di-yordu. Çocuğun bu konuda kafası çok karışıktı. Bir gün bana “sana bir sır vereceğim” dedi. “Annem baş-kalarına anlatırsan bizi kötülerler, seni kötülerler, kimse seninle oyun oynamak istemez dedi.” Babası ile annesi kahvaltı masasında kavga etmişler. Babası, reçelli çatalı pey-nire batırdığı için annesiyle kavga etmiş; tabaklar, çatallar, masada-ki her şey ortalığa dağılmış. Çocuk

yuvada kahvaltı sofrasına oturdu-ğunda çatalını tereddütle kullanı-yordu. Arkadaşları ile oynarken de evde annesi ve babasının davranış-larını taklit ediyordu. Çocuklar ar-kadaşları ile oynarken, evcilik oy-nadığında anne ya da baba rolünü aldığında konuşmalarından, bebe-ğine davranış şekillerinden aslında o çocuğun evde ne yaşadığını anlı-yoruz, buna göre bir yöntem geliş-tirmeye çalışıyoruz.

-X-

Çocuklar ailelerindeki davranışla-rı model alırlar. Bir öğrencimiz ar-kadaşlarına kızdığında, sevdiğin-de, sevindiğinde sürekli ısırıyor-du. Bu davranışının sebebini bul-maya çalıştık. Aileyi yuvaya da-vet ettik. Baba çocuğun bu davra-nışı yuvada öğrendiğini söylüyor-du. “Biz çocuğumuzu ısırmıyo-ruz, öğrenmişse sizden öğrenmiş-tir” diyordu. Daha sonra anne ile görüştüğümüzde ailede herkesin, anne, baba, amcaların çocuğu ısı-rarak sevdiklerini söyledi. Doğal olarak çocuk da bu davranışı tak-lit ediyordu. Çocuk aslında bazen “ben seni seviyorum” diyormuş ısırdığında. Anne dışında kim-se bu durumu kabullenmiyor ve böyle davranmaya devam ediyor-du. Bu durumu düzeltmek çok za-man aldı.

Page 61: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 61

-XI-

Alternatif yaklaşımlardan bahse-derken ödül ve cezadan da bahset-mek gerekir. Bu yaklaşımda ceza yok. Ödül de bir kalem, defter ya da başka bir şey olmuyor. “Sen bunu ne güzel yapmışsın” diyoruz. Güzel davranışları için “aferin” diyoruz. Yalnız bunu yaparken çocukları ya-rıştırmıyoruz. “Sana aferin var ama sana yok” veya “bak o bunu daha güzel yapıyor” demiyoruz hiçbir za-man.

-XII-

Ödül ve ceza anlayışı resmi eğitim-de de değişmeye başladı. Okuma ça-ğındaki çocuklara kurdele takmak, sınıftaki 30 çocuktan 29’unun üzül-mesine sebep oluyor. Birini teşvik etmek önemli ama bu diğer çocuk-ların kendilerini cezalandırılmış gibi hissetmelerine sebep olmama-lı. Alternatif yaklaşımda bu tür şey-ler yapılmıyor. Farklı yaş grupları-nın farklı değerlendirilmesi gerek-tiğini düşünüyorum. Bir resim oda-sı olmalı bütün yaş grupları bura-ya girebilmeli. Biz onlardan resim yapmayı değil malzemeyi kullana-bilmelerini, hayal güçlerini kullan-malarını bekliyoruz. Sonuç olarak o etkinliğe katılmış herkes başarılı-dır. Bu noktadan baktığımızda biri-nin başarılı diğerinin başarısız oldu-ğunu düşünmüyoruz. Ortaya çıkan

resmin iyi ya da kötü olmasıyla ilgi-li bir derdimiz yok. Ya da şarkı söy-lerken birinin sesi güzelse “Aferin! Sen ne güzel söylüyorsun” demiyo-ruz. Burada amacımız herkesin ka-tılımını sağlamak. Katılım olmuşsa, herkes iyidir. Ama tabi ki yanlış bir davranış var ise, biri onu yapmakta ısrar ediyorsa, diğeri o davranışı de-ğiştirmiş ve geliştirmişse, bir şekil-de onu da teşvik etmek, onun da di-ğeri gibi o davranışı edinebilmesini sağlamak istiyoruz. Yoksa kaba şek-liyle kimse bir çalışmayı çok iyi yap-tığı için hediye almıyor, ya da birisi çalışmayı umduğumuz gibi yapma-dığı için ceza almıyor bu yaklaşım-da. Ayrıca iyi nedir? Kime göre iyi-dir? Bir resmi nasıl değerlendirirsin?

Page 62: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

62 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

Sana göre iyiyken başkası beğenme-yebilir. Ama resmi eğitim sistemin-de oyun cezası, sınıfta kal, teneffüse çıkma, şu kelimeden 500 tane yaz gibi cezalar vardı. Bunlar resmi eği-tim sisteminin içinde var. Cezalan-dırılmış insan bulunduğu topluluk-tan kopuyor ve kim bilir ne olum-suzluklar yaşıyor. Beklentiniz ne-dir çocuktan? Bu sınıfa girdi mi? Eli-ne makası aldı mı? Makası kimseye batırmaması gerektiğini biliyor mu? Bunu yapabiliyorlarsa hepsi çok ba-şarılı aslında. Biz ortaya çıkan ürün-le değil, süreçle ilgileniyoruz.

-XIII-

Çocuklarda zamanla şiddete karşı bir bilinç gelişiyor. Birbirlerini bu konuda dönüştürmeye başlıyorlar. Biri yanlış bir şey yapmışsa benim müdahale etmeme gerek kalmaya-biliyor, arkadaşları onu uyarıyor. Çocuklar “senin yaptığın doğru de-ğil, öğretmenimiz üzülür, bak arka-daşımızın canı yandı” diyorlar. Ço-cuklar çok zekidirler, zamanla ne-yin yapılması, neyin yapılmaması gerektiğini anlıyorlar ve bunu arka-daşlarıyla paylaşıyorlar.

Çocukların eğlenerek, yaparak ve yaşayarak öğrenmelerini sağlıyoruz.

Page 63: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 63

Uygulama Örnekleri

¬ Kendini keşfetme programında çocuk-ların kendilerine olan güvenlerini artırı-cı, yeteneklerini ortaya çıkaran, duygu-larını ifade etmelerini teşvik eden etkin-likler oyun yoluyla uygulanır.

¬ Atölyeler ve oyunlarla çocukların ruh-sal durumlarının, hayal dünyalarının ortaya çıkması için fırsatlar yaratılır. Bu yolla yaratıcılıkları geliştirilir.

¬ Çocukların yaparak yaşayarak öğren-melerini sağlayacak fırsatlar değerlen-dirilir. Örneğin o gün çocuk evinin yakınlarında bir yol çalışması var-dır. Çocuklarla iş makineleri hakkında görerek bilgi alırlar. Yağmurlu bir günde çocuklarla yağmurun nasıl oluştuğunu anlatan bir deney ya-pılır.

¬ Çocuk evinin bahçesi çocukların bitki ve hayvanları yakından görüp tanıyacakları alanlar olarak düzenlenir.

¬ Etkinliklerde kullanılan bazı malzemeler, çocuklarla birlikte hazırla-nır. Örneğin, atık malzemelerden kağıt, heykel vb. yapılır.

¬ Çocuk evlerinde oyuncaklar çocukların katılımı ile yapılır. Her çocuk yaptığı oyuncağın hikayesini ve ne işe yaradığını kavrar. Örneğin, ku-tulardan hep beraber bir kamyon yapılır ve kamyonun ne işe yaradığı bu arada çocuklara anlatılır.

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I- -II-Güler Yücel’in “Oyun çocuğun işi-dir” sloganı eğitim yaklaşımımız-daki temellerden biridir. Günlük yaşam içindeki herşey hem oyun, hem de eğitim alanı haline dönüşü-yor. Sabah kapıda karşılama, mut-fak nöbeti, sofra hazırlama, grup odalarının temizliği, oyuncakların tamiri, atık malzeme toplama vb.

Günümüzde suyun azaldığını, su-yun değerli olduğunu ve boşa kul-lanmamız gerektiğini çocuklara an-lattık. Bir deney yaptık. Bir kava-nozu başına kadar su ile doldurduk. Suyun seviyesini keçeli kalemle işa-retledik. Kavanozun kapağını açık bıraktık. Zamanla suyun azaldığını çocuklarla gözlemleyeceğiz...

Page 64: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

64 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

-III-

Kendi kağıdımızı yapmak için bir etkinlik düzenledik. Atık kağıtları, gazeteleri yırtıp bir kovaya doldur-duk ve üzerine su ekledik. Çocuk-lar kağıtları mıncıklayarak yoğur-dular.

-IV-

Mutfak eğitmeninin çocuklarla ile-tişimi çok önemli. Çocukların an-layabileceği, onların özgüvenlerini sağlayacak, özgüvenlerini zedele-meyecek tutum ve davranışlar ser-gilemeye çalışırız. Etkinliğe baş-larken çocukların katılımını teşvik ediyor, etkinlik esnasında mekanın çocukların boy ve göz hizalarına uy-gun olmasına dikkat ediyoruz. Et-kinliğe başlarken çocuklara kulla-nacakları malzemeleri tanıtıyoruz. Çocukların yaptıkları etkinlikte ya-şadıkları farkındalıkları paylaşabil-meleri için fırsatlar yaratıyoruz.

Çocuklar sırayla eğitmenlerle be-raber alışverişe gidiyorlar. Eğit-menler çocukların ne kadar soru sorduklarını, alınan malzemele-ri ne kadar tanıdıklarını, alışveri-şe ne kadar katıldıklarını gözlem-liyorlar. Yapılan etkinliklerde ço-cuğun fiziksel gelişimi ve kavrama kabiliyeti takip edilerek değerlen-diriliyor. Bu gözlemleri notlar ha-linde kaydederek ailelerle payla-şıyoruz. Örneğin “yeme” sorunu olan veya bazı yemekleri yemeyen çocukları özellikle mutfak etkinli-ğine dahil etmeye çalışırız. Çocu-ğun sevmediği yemekleri birlikte yapmak ve yemek yapılırken o ye-meğin faydaları üzerinde çocukla sohbet etmek olumlu yönde deği-şime katkıda bulunuyor. Mutfak eğitmenleri bu konuda etkinlikten sonra oyunlar hazırlayıp çocukla-rın farkındalıklarını pekiştirirler. Bu konuda en etkili araçlarımız-dan biri oyundur. Mutfak etkin-liklerinin oyuna dönüştürülmesi daha etkili sonuç almamızı sağlı-yor. Çocuk evlerimizde oyunu sa-dece oyun odalarıyla sınırlamıyo-ruz.

-V-

Çocuklarla, yapacağımız su arıtma deneyi için kum, çakıl, kömür ve ta-laş malzemelerini hazırladık. Kum eleme işini Beyza ve Ziya, talaşın

Page 65: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 65

elenmesini Emine ve Tahir, kömü-rün toz haline getirilmesini Pelin ve Halime yaptı. Pet şişeye pamu-ğu, elenmiş ince kumu, iri kumu, kömür tozunu, talaşı ve çakılları yerleştirdik. Çamurlu suyumuzu karıştırdık ve temiz olup olmadığı konusunda fikir aldık. Çocuklar su-yun temizlenip temizlenmeyeceği-ni görmek için sabırsızlıkla bekle-diler. Çamurlu suyu döktüler. Su-yumuz çok temiz olmasa da çamur-lu su ile arasında gözle görünür bir fark oldu. Çocuklar bunu fark et-tiler. Bu su içilir mi sorusuna, “ha-yır içinde mikroplar var” diyenler oldu. İçilir diyenler fazla ısrar et-mediler. Suyu öğretmeniniz içsin mi denildiğinde kocaman ve yük-sek bir hayır cevabı verildi. Dene-yimiz bittikten sonra kum eleme-ye devam ettik. Kum ile resim yap-ma etkinliğini çocuklarla birlikte yaptık, çocukların oldukça hoşuna

gitti. Oynadığımız kumu bir poşete koyarak sakladık. Bir dahaki etkin-likte daha ince kum kullanacağız…

-VI-

Günlük hayatta çocukların her za-man bulabilecekleri ve tanıyabile-cekleri, artık, doğal ve ucuz mal-zemeler kullanıyoruz. Küresel ka-pitalist sistem içinde çocuklar üze-rinden rant elde edilmesini de bu yolla azaltmaya çalışıyoruz. Sanat atölyelerinde kullandığımız sulu boyayı hazırlamak çocuklar için hem eğlence hem öğrenme fırsa-tı. Hangi maddenin karıştırıldığı-nı, ne olduğunu anında görüyor ve yaşıyorlar. Şaşkınlıklarını gösteri-yorlar. Kahvaltıda yenilen yumur-ta kabukları, ikindi kahvaltısında soyulan portakal kabukları yumur-ta adam, portakal kabuğu kolyesi, oda kokusu oluyor…

Page 66: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

66 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

-VII-

Atölye çalışması yaptık. Sonrasın-da etrafı topladık, temizledik, bir-çok şey birikti. Bu çöplerle ne ya-pabiliriz diye düşündük. Renk-li hamurlarımız vardı, bantlarımız vardı. “Onları bir araya getirelim, bir şey yapalım” dedik. Sonucun-da heykeller çıktı. Herkes tuhaf tu-haf şeyler yaptı. Bir öğrenci taşı al-mış taşın üzerine yer yapmış, o yer-de bir ev, bir inek, bir ağaç yapmış. “Bu ne?” dedim. “Bu bizim köyde-ki evimiz” dedi. “Üç yıldır hiç oraya gitmedik, ben de ilk defa onunla il-gili bir şey yapabildim, orayı çok öz-lüyorum” dedi. “Çok güzel olmuş” dedim. Çok etkileyiciydi. Göç et-mişler, oraya gidemiyor ve özlemi-ni o kadar hızlı ve yaratıcı bir şekil-de oraya aktarabiliyor...

-VIII-

Hayvanlar ünitesindeydik. Hay-vanlarla ilgili bir şey yapmak ge-rekiyordu, hayvan resmi çizmek, hayvanları tanımak. Ama bunun ötesinde başka bir şey de yapmak istedik. Mutfağa gittik ve sebzele-ri seçtik. O sebzelerden hayvanlar yaptık. Sebzelerin de koparılma-dan önce canlı olduğunu, aslında tüm canlıların aynı şeyin, doğanın parçası olduğumuz mesajını ver-dik. Bu çalışmaları yaparken insan vücudu ile ilgili bir tanıma süreci

de gelişiyor çocukta. Mesela çocuk-lardan bir tanesi popo yapmak iste-di. Belki resim yaparken o ayrıntıya dikkat etmeyecekti ama domatesin şeklini benzetti ve bunun heykelde bir popo olabileceğini düşündü. Biz bir de bütün bu çalışmaları yaptık-tan sonra ne yaptın, neden ve nasıl yaptın diye oturup çocuklarla ko-nuşuyoruz. Bu da hep beraber yap-tığımız şeyleri anlama süreci olu-yor. Çocuğun kendini geliştirme-sine, olumlu bir şeyi geliştirmemi-ze, olumsuz bir şeyin de sebepleri-ni aramamıza yardım ediyor. Olum-suzlukları da onları yargılamadan, altında yatan sebepleri anlamaya çalışarak ve belki bunu sonrasında dönüştürmeye çalışarak, en azın-dan o gün dönüştürmesek bile baş-ka atölye konumuzun bu olduğunu bilerek hareket ediyoruz.

-IX-

Çok aktif bir öğrencimiz vardı. Göz açıp kapayana kadar kayboluyor-du, yerinde durmuyordu. El yete-neği çok gelişmişti. Çok güzel resim çiziyordu. Biz resim çalışmalarında artık materyallerden de resim yapı-yoruz. Ne bulursak resimlerimizde kullanıyoruz. Bir gün evde mayda-noz yere düşmüş, “anne o mayda-nozu atma bana ver” demiş. Mut-fakta oturuyorlar, anne çok me-rak ediyor ne yapacak diye, mayda-

Page 67: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 67

nozu eline veriyor. Çocuk 3 yaşın-da. “Bana yapıştırıcı ve beyaz kağıt da verir misin?” diyor. Alıyor may-danozu ağaç şekline sokuyor, ağaç şeklinde yapıştırıyor, altına ken-dini çiziyor, bir su geçiyor, anne ve babasıyla orada piknik yapıyor-lar. Resmi jelatinleyip bize getirdi-ler. Annesi, “sayenizde evimiz çöpe döndü, hiç bir şey attırmıyor” dedi. Bütün ailelerin ortak şikayetiydi bu. Çocuk evinde de bir çöp köşe-miz vardı: Kuru yemiş, pet şişe, ne bulurlarsa oraya getiriyorlar faali-yet için. Böylece hem geri dönüşü-mü öğreniyorlar hem de yaratıcılık-ları gelişiyor.

-X-

Biz çocuk evlerimizde çok fazla oyuncak bulundurmayız, çocuklar kendi oyuncaklarını kendileri ya-pıyor. Artık materyallerle mesela. Kağıt, iplik, düğme, pet şişe, hepsi potansiyel malzeme bizim için. Ve-lilerden atmamalarını rica ediyo-ruz. Mesela pastaneden bir şey al-dık, kutusunu atmayız. Yumurta kaplarının kutularını atmayız. Kay-namış yumurtanın kabuklarını at-mıyoruz mesela. Ama onlardan o kadar güzel ve farklı şeyler çıkıyor ki. Araba, bebek, gece lambası ya-pıyor çocuklar. Yaratıyorlar ve bu-nun zevkini yaşıyorlar. Çocuk bu-nun aşamalarını yaşıyor. Bir çocu-

ğu gözlemlerseniz oyuncakçıdan alınan bir araba ile çok fazla oyna-maz, içini çok merak eder ve kırar. Anne babalar şikayet eder. “Oğlu-ma, kızıma oyuncak alıyorum, kı-rıyor” derler. Çocuk merak ediyor. Burada aşama aşama görüyor ve kendisi yapıyor kendi oyuncağını. Oysa veliler görselliğe çok önem ve-riyor. Bizde oyuncak olmadığı için ve diğer kreşlerde hazır oyuncaklar olduğu için çocukları diğer yuvala-ra vermeyi tercih edebiliyorlar. Bi-raz şatafatlı, göz boyayan bir yer is-tiyorlar. Eğitimin içeriği çok önem-li değil bazı veliler için. Bu bizim için bir zorluk. Biz çocuk evlerimiz-de her şeyimizi kendimiz yapmaya çalışıyoruz ve bunu eğitimin parça-sı yapıyoruz. İnsanlarda bu farkın-dalık henüz oluşmadı. “Çocuğumu ne diye size göndereceyim, sizin oyuncaklarınız bile yok” diyorlar bize. ‘Kız çocuğu bebekleriyle, er-

Page 68: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

68 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

kek çocuk arabasıyla oynar,’ zihni-yet bu. Aileler için görsellik önemli olabiliyor, bunun çocuklarına daha çok şey kazandıracağını düşünü-yorlar. Oysa burada çocukların ken-di oyuncaklarını yaparken neler öğ-rendiklerini, öz güvenlerinin nasıl geliştiğini ve ürettiklerine verdik-leri değeri, özeni görmelerini iste-rim.

-XI-

Yılbaşı hediyelerimizi, anneler günü hediyelerimizi ve diğer özel günlerle ilgili hediyeleri hep çocuk evlerinde yapıyoruz. Daha sonra çocuklar bunları hediye ediyorlar. Mesela fıstık kabukları, çekirdek kabukları, pet şişeler değerlendiril-di. Pet şişeleri kestik, üzerine fıstık ve çekirdek kabukları yapıştırdılar belli şekillerde, bundan kalemlik-ler yaptık. Pet şişe ya da tuvalet ka-ğıdı rulolarından. Eve götürüp ya hediye ettiler ya da kendileri kul-landılar. Bizim evde bir tanesi du-ruyor hala. Ondan sonra getirdik-leri düğmelerden kolyeler yaptık, anneler gününde annelerine hedi-ye olsun diye. Düğmeleri, boncuk-ları istedikleri gibi boyadılar. Bun-lardan kolye yaptık ve takıp gelen anneler oldu. Çocukların artık ma-teryalleri toplamaya başlamaları için “Sizce pet şişelerden neler ya-pabiliriz? Hep su içip atıyoruz, on-

ları başka bir şekilde kullanabilir miyiz?” diyoruz ve onlar da düşün-meye başlıyorlar. “Öğretmenim ro-bot yapabilir miyiz? Marakas (için-deki boşluğa küçük sert parçaçık-lar yerleştirilerek çıkan sesle mu-zik yapılan bir alet, sallanınca ses çıkarıyor) yapabilir miyiz? Kalem-lik yapabilir miyiz?” diye fikirler geliyor. Ondan sonra hep birlikte ne yapacağımıza karar veriyoruz. Pet şişe çok fazla bulunan bir şey olduğu için büyük bir şey yapalım diyoruz. Ve bu çocuk evinin bir kö-şesinde kocaman bir robot haline gelebiliyor. Bunu yaptık. Çocuk-larla pet şişeleri biriktirdik, bayağı topladık, sadece koli bandı ve pet şişeleri kullandık. Çocuklar pet şi-şeleri kıvırdılar. Koli bandıyla bağ-ladık, bacak, kol, kafa yaptık. Son-ra kapaklarından yüzünü, burnu-nu ağzını yaptık. Gruplara ayırmış-tık, bir grup kolunu bir grup ka-fasını yapmıştı. Kocaman bir ro-bot oldu. Sonra “anne bak bu kolu ben yaptım,” “bu bacağı ben yap-tım” diye söylüyorlar. Kendileriy-le gurur duyuyorlar, hoşlarına gidi-yor. Pet şişelerden bir de kocaman bir ağaç yapmıştık. Makasla uçla-rını kesip, dallarını falan yaptılar. Bir de meyveler çizdik, ipe geçir-dik astık, meyve ağacımız oldu, ço-cuklar ağacı istedikleri renge boya-dılar. Çok keyifli ve öğretici zaman geçirdik.

Page 69: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 69

-XII-

Çocuk evlerimizde çocuklar oyun-caklarını kendileri yapıyor. Bu on-ları yaratıcılığa itiyor. Bir keresinde çocuklar evden babalarının kravat-larını getirdiler. O kravatların içini pamukla doldurduk, oyuncak göz-ler taktık, kurdelesini de taktık, ko-caman bir yılan yaptık. Hatta bir ve-limiz ben bunu takarım diye boynu-na astı ve çocukların çok hoşuna git-ti. Babalarından böyle bir tepki alın-ca çok sevindiler. Çocuklar kendi oyuncaklarını kendileri yapmaktan çok zevk alıyorlar ve onları çok da koruyorlar. Normalde dışarıdan alı-nan bir oyuncak bir iki gün dayanı-yorsa, yuvada yapılan oyuncak ay-larca dayanıyor. Ve her gün onu ye-niden yapmış gibi yuvaya geldikle-rinde annelerinin babalarının kolla-rından çekiyorlar, gelin bakın biz ne yaptık diye gösteriyorlar.

-XIII-

Evde de bilinç gelişiyor mesela. Evde atılacak şeyleri gözden geçi-riyorlar. “Bundan ne yapabiliriz?” “Bunu atma, bundan bir şeyler ya-pabiliriz?” diyor. Sebze artıkları-nı, pet şişelerini toplayıp günlük oyun saatlerinde de onlarla bir şey-ler yapmaya çalışıyor. Bir havuç bu-lup mesela yuvada havuçtan hay-van yapıyorlar. Düşünme ve yarat-ma kabiliyetleri gelişiyor.

-XIV-

Bu ay konumuz hayvanlardı. Ço-cuklarla birlikte, faks kağıtlarını masaların üstüne serdik boyayı ka-rıştırdık, yeşil çim yaptık, boyadık. İki tane ağaç yaptık, girişe koyduk. Her çocuğun ismini yazdık, her ço-cuk boyadı. Ağaçlarla kaplı orman şeklinde düşündük o alanı. “Bizim ormanımız” dedik burası. Uğur bö-ceği, karınca, ahtapot yaptık. De-niz hayvanlarını da anlattık aynı za-manda. Bir öğrencim var iki yaşın-da. Geçen gün arı yaptık. Küçük ka-ğıtlar çıkarttık, ben kestim, önüne bıraktım. “Sen bunları buraya iste-diğin gibi yapıştır” dedim. Teker te-ker yapıştırdı. Bitince astık duvara. Benim yanımdan hiç ayrılmadan, oturdu, kendisi istediği gibi yaptı. Boyamasını da o yaptı. Ailesine de “ben yapmadım, kendisi yaptı” de-dim. Sadece bazen makas tutma ko-nusunda yardım ettim o kadar. İki yaşında ve şahane bir arı yaptı.

Page 70: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

70 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

-XV-

Bir gün kreşimizin iki sevimli mi-safiri vardı. İki tane çekirge çocuk evine girmiş. Çocuklarla çekirge-leri bir kavanoza koyduk ve kah-valtıyı onlarla birlikte yaptık. Gün geçtikçe de kreşimizdeki hayvan sayısı çoğalıyor. Başka bir gün ise yuvamızın karşısındaki kıra ge-ziye çıktık. Yeni yavrulamış keçi-leri sevdik. Çocuklar yuvaya gö-türelim diye zorladılar. Sahibiyle konuştuktan sonra bunun olama-yacağına ikna oldular. Ama sahi-bi “İstediğiniz zaman gelip görebi-lirsiniz” dedi. Yaptığımız kır gezi-sinde yaşlı bir kaplumbağa da bul-duk. Kabukları kırılmış ve çok kir-lenmişti. Çocuklarla birlikte kulla-nılmayan diş fırçalarıyla kaplum-bağayı yıkadık. Yeşilliklerle karnı-nı doyurmaya çalışsak da kaplum-bağa yüzümüze bakmadı. Dinlen-me saatinden önce çocukların is-teği üzerine yuvamızın alt tarafın-daki yeşilliğe gittik, bir nevi kır gezisi yaptık. Bahçemizde buldu-ğumuz ölü kertenkeleyi cam bir fanus’a koyduk, çocuklar ilk önce korkarak yaklaştılar. Görünüşü de pek kertenkeleye benzemiyor-du. Çocuklar değişik benzetmeler yaptılar. Kocaman ayakları, koca-man ağzı, dişleri, derisinde diken-leri vardı. Tırnakları uzun, ren-gi de karışıktı. Bukalemun diyen, timsah diyen, ejderha diyen ço-

cuklar vardı. Çocuklar adını Uko koydular. Uko bugün kurtlanma-ya yüz tuttu. Biz de Uko’yu aşağı-daki boş araziye gömdük.

-XVI-

Çocuklar heyecanlı bir şekilde “Öğ-retmenim bahçeye kurt girmiş, yo-ook köpek girmiş” diye çığlıkla ya-nımıza geldiler. Güldük çünkü biz de dinlenme saatinde kurt ile ilgili bir hikaye anlatmıştık. Fakat kur-du görünce biz de şaşırdık. Evet bahçemizde bir kurt vardı ama can-lı değildi. Kurdun postuydu. Pos-tu içeri alarak inceledik. Korkan çocuklar başta yaklaşmadılar ama sonradan dokunmak istediklerini söylediler ve bizim de yardımımız-la kurdun postunu ellediler. Post üst kattaki kiracınınmış. Postu al-maya geldiklerinde, çocuklar, pos-tun neden orada bulunduğunu an-ladılar. Komşumuz avcıymış. Soru-ların cevaplarını öğrendikten son-ra kurdun postunu sahibine teslim ettik.

-XVII-

İki öğrencimizle birlikte faturaları ödemek için çarşıya indik. İlk önce postanede elektrik faturasını, bele-diyede su faturasını ödedik. Banka-ya para yatırdık. Kırtasiyeden tut-kal aldık. Dolmuşta Burak “Neden

Page 71: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 71

dolmuş hareket etmiyor?” diye sor-duğunda Salih her arabanın saati olduğunu saati dolunca kalkacağı-nı söyledi. Daha sonra beklemek-ten sıkılan Burak şoföre seslenerek “Şoför amca neden bekliyoruz?” diye sordu. Şoför de “Senin git de-meni bekliyorum” dedi ve dolmu-şu çalıştırdı. Burak da “bilseydim daha erken söylerdim” dedi. Ara-bada bulunanlar oldukça keyiflen-diler.

-XVIII-

Bugün nöbetçimiz olan Aziz ile fırı-na gittik. Fırında gözlem yaptık. Fı-rının içini gezdik, hamur nasıl ya-pılır bilgi aldık. Çocuk evinde Aziz gözlemlerini çok heyecanlı bir şe-kilde anlatınca çocuklar fırını çok merak ettiklerini söylediler. Yarın hep birlikte fırına gideceğiz.

-XIX-

Meslekler konusu işlenirken ço-cukların çok da duymadıkları mes-lekler olduğunu düşünerek günün mesleğini arkeolog olarak belirle-dik ve yuvamıza bu meslek sahibi olan bir arkadaşımızı davet ettik. Çocuklara mesleğiyle ilgili bilgiler verdi, birkaç taş örneği gösterdi, bazı değerli taşların ve tarihi eser-lerin kazılar sonucunda ortaya çık-tığını anlattı.

-XX-

Çocuklarla kaplumbağa evini boya-dığımız günden beri bir kaplumba-ğa bulmak konusunda oldukça ıs-rarcılar. Biz de bu ısrara dayanama-dık ve kahvaltıdan sonra çocuk evi-mizin yakınındaki boş araziye git-tik. Çocuklarla hem kaplumbağa aradık, hem de bulduğumuz çiçek-lerle küpe, kendimize ve annemi-ze toka yaptık. Bir kaplumbağa bu-lamadık ama oldukça keyif aldık. Yuvamıza dönüşte bir çocuğumu-zun kartonlarından kalıbını çıkar-dık. Çıkarılan kalıbı strafora çizdik ve kestik. Yuvamızın artık bir ma-ket çocuğu var. Bu maket çocuğu-muz bir kız. Bir de oğlan çocuk yap-ma kararı aldık. Şimdilik bu kız ço-cuğumuza trafik polisi elbisesi dik-tik. Zaman içerisinde bu maketimi-zi farklı rollerde kullanmayı düşü-nüyoruz.

-XXI-

Yağmurun nasıl oluştuğu konusun-da deney yapıldı. Çocuklar önce so-ğuk suya dokundular. Sonra su ten-ceresi ısıtılmaya başlandı. Yavaş ya-vaş ısınan su gözlendi. Isınan su-yun üstüne cam bir tabak tutul-du. Buhar damlacıklar haline geldi ve damlacıklar dökülmeye başladı. Çocuklar görsel olarak öğrendikleri şeyleri daha kolay algılıyor ve unut-muyorlar…

Page 72: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

72 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

Uygulama Örnekleri

¬ Çocukların ailelerinden de çocuk evlerinde aldıkları eğitime paralel mesajlar almaları, eğitimin başarısı açısından çok önemlidir. Eğitmen-ler, ailelerin şiddeti ve ayrımcılığı tüm uygulanış biçimleriyle fark et-melerini sağlayacak, şiddetten ve ayrımcılıktan arınmış bir dil kulla-nırlar.

¬ Her aile ve çocukla kullandıkları lisanda iletişim kurulur.

¬ Kullanılan dil, çalışma yapılan bölgenin yerel özellik ve hassasiyetleri-ni göz önünde bulundurularak geliştirilir.

¬ Aile ve çocukların davranış ve durumları hakkında yargılayan bir dil kullanılmaz. Hedef, durumu ortaya çıkaran sebeplerin bulunması, bu konuda farkındalık ve dönüşümün sağlanmasıdır.

¬ Aile ve çocukların şiddet ve ayrımcılık konusunda farkındalık yaşa-maları, yaşanan olumsuz davranışlar üzerinden değil, olumlu örnekler gösterilerek, sorular sorularak sağlanır. Hedef veli ve çocukların kendi cevaplarını bulmalarını sağlamak ve bu yolla farkındalık geliştirmek-tir.

¬ Çocuklarda şiddete karşı bilinç, şiddeti paylaşarak ve tanımlayarak değil,şiddetsizlik-barış-uzlaşma kavramları üzerinde düşünmelerini sağlayarak geliştirilir.

Çocukların, eğitimcilerin, velilerin iletişim dilinin yeniden kurulduğu; bir kalıba sokmaya,

yargılamaya veya reçete vermeye değil, anlamaya ve bireysel gelişimi teşvik etmeye yönelik bir

dilin gelişmesini destekliyoruz.

Page 73: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 73

Çocukları teşvik edici, cesaretlen-dirici dil kullanmak önemlidir. Ör-neğin, “yapabilirsin, bunu başar-mak hoşuna gitti, birkaç kez de-neyebilirsin, hepimiz hata yapabi-liriz” gibi. Sınır ve sorumlulukla-rının henüz farkına varmayan ço-cukların durumunda ise, hem ço-cukların birbiriyle iletişim kurma-sı sağlanır, hem de fark ettirme-ye dair konuşmalar yapılır. Örne-ğin, … Oyunun kurallarına uymu-yor, ona ne söylemek istersiniz. Ar-kadaşın bunu sana yapsaydı ne ya-pardın? Arkadaşına vurmak yerine neden konuşmayı denemiyorsun?” Çocukların, eğitimcilerin, velilerin iletişim dilinin yeniden kuruldu-ğu; bir kalıba sokmaya, yargılama-ya veya reçete vermeye değil, anla-maya ve bireysel gelişimi teşvik et-meye yönelik bir dilin gelişmesini destekliyoruz.

-II-

KAMER’in çocuk çalışmalarında dikkat ettiğimiz iletişim çok yönlü-dür: Eğitmen-çocuk, çocuk-çocuk, çocuk-aile, aile-eğitmen, eğitmen-eğitmen gibi. Diyarbakır’daki ço-cuk evimiz açıldığında ailelerin ço-cuklarla iletişimini yakından gör-dük. Aileler akşam çocuklarını al-

maya gelince ilk sordukları “bugün ne yedi, ne kadar yedi?” oluyordu. Etkinlik yapmış ve üstü kirlenmiş-se “niye kirlettin, dikkat etmedin” tavrı ile karşılaştık. Sabırla çocuk-ların yanında olduğumuzu onlara hissettirerek, ailelerle ayrı ayrı gö-rüşmeler yaptık. Ailelerle konu-şurken ”yanlış yapmışsınız, hatalı-sınız” olarak değil, kendi dil ve dav-ranışlarımızdan örnekler vererek konuştuk. Bunların çocuklar üze-rindeki olumlu etkilerini anlattık. Bu yol değişimin gerçekleşmesi açısından etkili oldu. Bir süre son-ra aileler çocukları almaya geldik-lerinde “bugün ne öğrendiniz?” so-rusunu sormaya başladılar. Çocuk-lar heyecanla o günkü etkinlik sıra-sında aldığı sorumluluğu nasıl ger-çekleştirdiklerini paylaşmaya baş-ladılar.

-III-

Kayıt formlarımıza “Sizce erken ço-cukluk dönemi eğitimi nedir? Ne-den önemlidir? Neden bu yuvayı seçtiniz?” gibi sorular koyduk. Böy-lece ailenin başlangıçtaki beklenti-sini ve erken çocukluk dönemi eği-timi ile ilgili bilgisini öğrenmeye ça-lıştık…

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I-

Page 74: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

74 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

-IV-

Beraber oynama grubu 3-6 yaş gru-bu çocuğu olan ve ev dışında çalış-mayan annelerin (bakıcı abla, nine, teyze de olabilir) çocuklarıyla ileti-şimlerini kolaylaştırmak için geliş-tirilmiş bir yöntemdir. Amaç fark-lı özellikte olan herhangi bir okul öncesi eğitimden faydalanmayan çocukları ve anneleri bir araya ge-tirerek birbirlerini fark etmeleri-ni, annelerin birbirlerinin bilgi ve tecrübelerinden faydalanmaları-nı sağlamak, erken çocukluk döne-minin önemine dikkat çekmek ve hem çocuklar hem de annelerle ço-cuklar arasında şiddetsiz-ayrımsız-yargısız iletişimi geliştirmektir.

-V-

Güne Mustafa’nın servise binmek istememesiyle başladık. Mustafa’yı evlerinden almak için yukarıya cık-tım. Annesi “atkını ve şapkanı tak-mazsan okula gitmeyeceksin” dedi. Çocukta annesinden cesaret ala-rak ben okula gitmek istemiyorum diye ağlıyordu. Ben onu ikna etme-ye çalıştım ama olmadı. Daha son-ra babasını çağırdı annesi ve baba-sıyla birlikte servise bindik, konu-şarak ağlamasını önledik. Hiç ağla-mayan çocuk bugün ağlamıştı. So-runu çocuk evinde çocukla sohbet ederek anlamaya çalıştık. Musta-fa ağlamasının nedenini açıkladı.

Cuma günü Mardin’e gidilecekmiş. Çocuğa “eğer söylenenleri yapmaz-san seni Mardin’e götürmeyeceğiz” demiş annesiyle babası. Bu yüzden Mustafa annesine babasına küse-rek, ağlamayı seçmiş. Anne ve ba-bayla konuşarak sorunu paylaştık. Mustafa, anne ve babası Mardin’e gidince evde yalnız kalacağından korkmuştu. Çocuk onu yalnız bırak-mayacaklarına güvenince rahatladı. Aile de ne yaptığını fark etti.

-VI-

Çocuklar küfürlü konuştuklarında “ağız yıkama metodu” yöntemini kullanıyoruz. Kötü kelimeler kul-landıklarında hemen ağız yıkıyo-ruz. Sık sık gidip ağız yıkamaktan sıkılıyorlar. Öğretmenim ağız yı-kamayacağım, bir daha söylemeye-ceğim diyorlar, bırakıyorlar. Geçen gün bir baba geldi. Çocuğunu ala-cak, kapıdan kafasını uzattı. “Çok özür dilerim” dedi. “Niye özür dili-yorsunuz?” dedim. “Ben çocuğum-la küfürlü konuşuyordum. Benim yüksek ses tonum, konuşmam bel-ki çocuğuma da yansıyordur” dedi. “Evet, yansıyor” dedim. “Ben de onun için özür diliyorum” dedi. Ço-cuk 3 yaşında. Eve gitmiş, babasına demiş ki “baba sen yanlış kelimeler kullandın, git ağzını yıka, bunlar kullanılmaz.” Baba ertesi gün gelip özür diledi.

Page 75: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 75

-VII-

Çocuk çalışmamızda toplumla bir-kaç şekilde buluşuyoruz. Şenlikler bunun en etkili yolu. Şenlikler ya-pıldığı zaman her şey çocuk evi mer-kezli oluyor. Hazırlıklar orda yapılı-yor. Veliler çocuk evine geliyor, giri-yor, çıkıyor; çocuğu olsun olmasın, kapımız katılım sağlayacak herke-se açık oluyor. Bütün etkinlikler so-kakta yapıldığı için direk etkileşim oluyor. Hazırlanan bütün paneller-de mutlaka erken dönem çocukluk eğitimi ile ilgili sunum oluyor ve al-ternatif yaklaşımlardan bahsedili-yor. Oradan toplumun katılımı da sağlanıyor. Şenliklerde gönüllüler önemli bir rol oynuyorlar.

-VIII-

Çocuk şenliklerin önemli yanların-dan biri de yerel destekçileri aktif hale getirilmesiydi. Yerel destekçi-lerin kent-çocuk ilişkisinde cinsi-yetçilik ve ayrımcılığa karşı etkin-liklerde katkı sunmalarının, bu an-lamda bir bilinç oluşturduğuna ina-nıyoruz. Şenlik hazırlıkları sırasın-da ulaşılan yetişkinlerle, şenliğe gö-nüllü destek vermeleri için gruplar oluşturulur. Gençler ve aileleri bu konularda heyecan ve bilinç sahi-bi olarak katkı ve katılımlarını esir-gemezler. Farklı sanatsal disiplin-lere uzak olan bu kentlerde çocuk-ların yeni disiplinlerle tanışmaları

sağlandı ve birçok gönüllü bu şen-liklerde aktif hale geldi. Böylelik-le çocuklar bilmedikleri birçok tek-nik ve yöntemler öğrendiler. Ço-cukların çevre ve doğa ile ilişkileri-ni geliştirecek şekilde, toplayalım, temizleyelim ve yeniden üretelim duygularını geliştirmeleri, bu şe-kilde yaşadıkları yerle farklı ilişki-ler kurmaları, çocuklara kentin bir parçası olduklarını hissettirdi. Sa-nat yolu ile ve sosyalleşerek; cinsi-yetçilik, ayrımcılık ve şiddet olma-dan, eğlenip oynayarak, keşfedip üreterek, her türlü baskıdan uzak, büyük bir grup oluşur.

-IX-

Drama yapıldı. Dramamızın adı kalp kırıklığıydı. İki öğrencimizin tartışması sonucu dramayı yapma-ya karar verdik. İki kişinin birbirle-rine söyledikleri kelimeleri değer-lendirdik, kesik yaralarının çabuk geçtiğini ama kötü sözlerin etkisi-nin geçmediğini, kolay unutulma-dığını, izlerinin kaldığını anlatma-ya çalıştık.

-X-

“Benim babam” adlı çalışma yapıl-dı. Çalışmaya önce çocukların çizgi-leriyle babalarını çizmeleriyle baş-landı. Hazırlanan tutkallı hamur-larla ahşap kalem kutuların 4 yüzü-

Page 76: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

76 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

ne yapıştırıldı. Babalarının, üzgün, kızgın, neşeli, düşünceli hallerini çizmeleri istendi. Amaç yetişkinle-re ayna tutmaktı da diyebiliriz. Bir yandan da bize çocukların aileleriy-le iletişimleriyle ilgili önemli ipuç-ları verdi.

Geri bildirimler ilginçti:

- “Babam araba sürmeyi sever, ba-bam çok kızgındır, çok sinirlenir. Beni çok sever.”

- “Babam bazen beni sever, bazen de sevmez, ortalığı karıştırdığım za-man çabuk sinirlenir. Çook kızgın-dır. Bize odanızda oynayın der.”

- “Benim babam çabuk sinirlenir. İş yapar, bize çok kızar, sinirliyken çok kızar. Anneme de kızıyor iş yaptığı için, sonra yemek veriyor, bizi seviyor.”

- “Benim babam sinirlidir, kızgın-dır, mutlu değil. Ceza verir…”

- “Benim babam beni seviyor, ba-bam hiç kızmaz.”

- “Benim babam beni seviyor, kü-çük kız kardeşimi de seviyor. Ba-bam bana hiç kızmaz.”

- “Babam çok kızgındır. Beni sevi-yor.”

- “Benim babam beni seviyor bana kızmıyor.”

-XI-

Velilerimizle şiddet konusunda ko-nuşuyoruz. Mesela geleneksel ya-pıyı, aşiret yapısını konuşuyoruz.

“Sizce şiddetin kaynağı nedir?” di-yoruz. Buna benzer sorular soru-yoruz. Bu konuda geribildirimleri bize onların şiddet konusunda ne-ler düşündükleri hakkında fikir ve-riyor. Veliyle birlikte çalışırken ner-den başlamamız gerektiğini anlı-yoruz bu sohbetlerden. Veli şidde-ti nasıl tanımlıyor, cinsiyetçiliğin farkında mı, kız ve oğlan çocukları arasında ayrımcılık yapıyor mu?... Sorularımız onların da bu konuda düşünmeye başlamalarını sağlıyor. “Hiç kimse şiddet görmeyi hak et-mez, bunu çocuğunuz için yapın, çocuğunuzu önemseyin, çocuğu-nuzun özgüven kazanmasına des-tek olun” şeklinde konuşmalar ya-pıyoruz. Onlarla konuşmaya başlar başlamaz daha ilk adımda “bizim çalışma ilkelerimiz şunlardır, eği-tim modelimiz budur” dersek di-renç yaşayabiliriz. Çalışırken yerel özellikleri dikkate almak ve kişiler-le bu özellikleri dikkate alarak ileti-şim kurmak önemli. Teorik olarak birçok şey anlatabilirsiniz ama işe yaramayabilir. Somut örnekler ver-mek daha etkilidir…

-XII-

Ben daha önce resmi anaokulla-rında çalıştım. Çocuklara Hayat Programı’yla tanışalı bir yıl oldu. Daha önce eğitimdeki sorunları çok az fark edebiliyordum. Bu program-

Page 77: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 77

la birlikte, yaşanan sorunların çok daha derin olduğunu gördüm. Ör-neğin, öncelikle lisan sorunu vardı. Anadili Türkçe olmayan çocuklar-la ancak ikinci dönemin sonlarına doğru iletişim kurabiliyorduk. Ço-cuklar bizi otorite olarak görüyor-lardı. Bu da haklı olarak çocuklar-da korku yaratıyordu. Türkçe bilen çocuklar biraz daha rahattı. Türk-çe bilmeyen tamamen silik ve çe-

kingen kalıyordu. Bazen çocuklar-la konuşmaya çalıştığımda büzüş-tüklerini, korktuklarını fark edi-yordum. Çocukları bir sınıfta sınır-layıp, seçim hakkı vermeden bütün gün aynı yerde aynı anda şarkı söy-lemeye, boyama yapmaya, oyun oy-namaya, çocuklara seçim hakkı ver-memek… Hem bizim açımızdan hem de çocuk açısından çok yoru-cuydu.

Uygulama Örnekleri

¬ Çocuk evleri düzenlenirken, çalışmanın yapıldığı ilin yerel özellikleri araştırılır. Çocuk evinin dekorasyonunda yerel motifler taşıyan objeler kullanılır.

¬ Çocukların oynayacakları oyunlar ve oyuncaklar, eğitimde kullanılan materyaller yerelde oynanan oyunlar, oyuncaklar ve materyaller ara-sından belirlenir. Unutulmaya yüz tutmuş oyunlar, oyuncaklar araştı-rılarak, yeniden canlandırılırılarak çocuklarla paylaşılır.

¬ Yemek listesi hazırlanırken, o ilin mutfak alışkanlığı göz önünde bu-lundurulur. Listeye yerel yemekler de dahil edilir.

¬ Veliler ve çocuklarla kurulan iletişim çalışmanın yapıldığı ilin dil ve özellikleri göz önünde bulundurularak şekillenir.

¬ Çocuk ekibinde, yerel dil ve özellikleri bilen eğitmenlerin olmasına dikkat edilir.

¬ Eğitim çocuk evi ile sınırlı kalmaz. Çocukların yaşadıkları şehir bütün özellikleriyle eğitim alanıdır.

Çalışmalarımızdayerel dil ve özellikler dikkate alınır.

Page 78: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

78 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

KAMER feminizmi “cinsiyetçi sis-temin kadınlara ve çocuklara zarar veren uygulamalarını tespit ederek, alternatiflerini geliştirmek olarak” tanımlar. “Evrensel düşünüp ye-rel çalışmak” ilkesiyle çalışılır. Ka-dın ve çocuk çalışmalarında bir yan-dan kadın ve çocuklara zarar veren değer ve uygulamalar değiştirilme-ye çalışılırken, diğer yandan yere-lin olumlu özellikleri yaşatılır, yerel özellik ve hassasiyetler göz önünde bulundurulur. Çocuk çalışmaların-da yerelin özelliklerini yaşatmaya çalışmak katılımcılık ile de çok bağ-lantılı yürüdü. Çocukların yaşadığı şehrin, mahallenin, sokağın adını, yerini öğrenmesi yaşadıkları yere kendilerini ait hissetmelerini sağla-dı. Bir mahalle gezisinden sonra ço-cuklar akşam eve giderken mahal-le sakinleri, esnaf onları tanıyor se-lamlaşıyor, konuşuyorlardı…

-II-

Günlük yaşam içinde çocuklar ya evde kalır ya da ev ve yuva arasın-da gidip gelirler. Bu sürelerin dışın-da anne ve babaları ile sınırlı zaman geçirebilirler. Çocuklar bu dar alan-lar içinde yaşadıkları yerin özellik-lerini hissedemez, çevreleriyle ilgi-li konularda farkındalık ve duyarlı-

lık geliştiremezler. Çocuklarla sine-maya, tiyatroya, hayvanat bahçesi-ne, huzurevine, müzelere, pikniğe gittik. Yerel sanatçıları tanıttık, ye-relin özelliklerini keşfetmeleri için çocuklara ev ödevleri verdik. Bu yolla aileleri de sürece kattık. Çok eğlenceli sonuçlar çıktı.

-III-

Bütün farklılıkları ortadan kaldıran aynı dil, aynı fiziki mekan, aynı şar-kı, aynı oyun bu dünyadaki tek tip-leşmeye hizmet eder. Bizim politi-kamız tamamen bunun karşısında. Bunu çeşitlendirmek ve yaşatmak için bütün yerel özelliklerimizi yu-valarımızda kullanıyoruz. Bu çalış-maya başlamadan önce Hollanda, İsveç, Belçika’daki yuvaları gezdik. Şunu fark ettik: Öyle bir küreselleş-me var ki, Avrupa ülkelerindeki ve bizim Diyarbakır ve diğer yuvala-rımızın iç mekanları neredeyse bir-birinin aynısı. Dedik ki küreselleş-me budur işte. Erken çocukluk dö-nemiyle ilgili malzemeler neredeyse birbirinin aynısı. Tabii ki bazı stan-dartlar olması lazım. Örneğin, çocu-ğun yemek yiyeceği masanın, otura-cağı sandalyenin. Ama bunların dı-şında çocuk evinin Diyarbakır’da ol-duğunu gösterecek yerel bir şeyleri

Eğitmenlerden Geribildirimler

-I-

Page 79: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

Dünyayı Çocuklar Değiştirecek | 79

de katmalıyız diye düşündük. İç me-kandan oyunlara, oyuncaklara ve beslenmeye kadar dünyanın her ye-rinde birbirinin kopyası olan çocuk yuvaları yerine her yerde yerelin özelliklerini taşıyan yuvalar olma-sı ve eğitimin de bunların içine yedi-rilmesi çok önemli. Çünkü küresel-leşme giderek dünyanın her yerin-de tek tip insan yaratacak neredey-se. Fotoğrafa baktığımız zaman “Aa! Bu Diyarbakır’daki yuva, çünkü bak şu var” denebilir hale getirmeye ça-lıştık. Örneğin, yere tahta sofralar koyduk, bazı etkinlikleri onun üze-rinde yapmaya başladık. Yerel oyun ve oyuncakları kullanmaya özen gösterdik. Çömçe gelin oradan çıktı. Telden ve bezden yapılan bir oyun-cak. Bunu yaparken de aslında yerel hikayelerden hareket ettik. Burada kapı kapı dolaşır çocuklar. Ellerinde çöpten bir gelin vardır. Kapıyı çalar ve kapıyı açan kişi “Çömçe gelin ne ister?” der. Çocuklar da “Çömçe ge-lin bir tas bulgur ister” der. Kadın da bulgur getirir. Yılbaşında yapılır ge-nelde. Çocuklar birinden yağ, birin-den tuz ister, sonra o malzemelerden pilav pişirip oturur yerler. Daha çok çerez ister, meyve ister, pestil ister. Sonra oturup piknik yaparlar, bir-likte yerler. Biz de çocuklarla çömçe gelinin oyuncağını yaptık. Bu yerel özellikleri kullanma çabamızı etkin-liklerimizin içine de yansıttık. Et-kinliklerimizde mutlaka halk oyun-

ları, yerel şarkılar var. Onun dışında bir yemek listesi hazırlarken bura-da üretilen gıdalar nelerdir diye ba-kıyoruz. Muhtemelen de daha do-ğal şeyler üretilir, cevizli sucuk fa-lan. Yemek listemizde mutlaka var-dır mesela cevizli sucuk. Dünyanın her yerinde sağlıklı beslenme listele-ri hazırlanıyor ve bunlar dağıtılıyor. Her yerde aynı yemekler çıkıyor. Biz bir yandan sağlıklı beslenmeye dik-kat ederken, diğer yandan da yerel-de üretilen gıdaları yemek listeleri-mize kattık. Bir ara bazı arkadaşlar yemeklerde tuz olmayacak dediler. Şimdi Siverek gibi bir yerde tuzu ve acıyı kaldıramazsınız. Bu sağlıklı da değil zaten. Öyle bir deneme yapıl-dı Siverek’te. Çocukların hiçbiri ye-mek yemediler. Yemezler tabii. Acı ve bulgurla büyümüş bir çocuğa sen birden bire tamamen sebze ağırlıklı ve tatsız, tuzsuz bir yemek veremez-sin. Hem sağlıklı beslenmeyi hem de bölgenin alışkanlık ve imkanları-nı gözetmemiz lazım. Tabii ki çevre ve aile ile olan ilişkilerimizde de ye-rel özellikleri dikkate aldık. Mesela velilerin daha muhafazakar olduğu yerlerde, dili ve programları da ken-di ilkelerimizden vazgeçmeden ama o hassasiyetleri de dikkate alarak uy-guladık.

-IV-

Bizi farklı kılan en temel özellikler-

Page 80: Dünyayı Çocuklar Değiştirecek · rardık. Nasıl bir program uygulandığı, bir sonraki gün neler yapılacağı, çocuklar arasındaki uyum, çalışanların iletişimleri

80 | Dünyayı Çocuklar Değiştirecek

den biri yerel farklılıkları da önem-siyor olmamız. Eğitim müfredatla-rı genelde Ankara ve İstanbul’daki okullara göre yapılıyor. Belirlenen müfredatların yıllık planlarını, ça-lıştığımız bölgeye uyarlamak zo-runda kalıyorduk. Mesela İstan-bul ve Ankara’daki okullarda olan materyalleri zaman zaman özellik-le doğuda bulmak mümkün olmu-yor. Diğer okullarda çalışan arka-daşlarım da bu zorluklardan bahse-diyorlar. Biz planı “kendi bölgemize göre yeniden yazmak zorunda ka-lıyoruz” diyorlar. Benim babam da emekli öğretmen, o da ifade etmiş-ti bunu. Bizim de bazı materyalle-ri bulmak için bayağı gezdiğimiz za-manlar oluyor. Ancak burada biz kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapabiliyoruz. Yaparak, yaşayarak öğrenme kısmında, yereldeki yaşa-mı göz önünde bulundurarak ko-nuları belirliyoruz. O ildeki yaşam içinde çocukların daha rahat algıla-yabilecekleri, yabancı olmadıkları konular ve materyallerle öğrenme yeteneklerini geliştiriyoruz. Çocuk-ların özellikle de yaşadıkları bölge-nin toplumsal sorunlarına karşı du-yarlı olmalarını istiyoruz. Herşeyi yaşadığımız yere göre uyarlıyoruz.

-V-

Her yerde, herkeste direnç var ço-cuk çalışmasına karşı çünkü gele-

nekselliği kıran bir şey yapıyoruz. Resmi kurumlarda var, bakkalda var, her yerde var... Gerçekten zor bir çalışma yapıyoruz. Ebeveynler çocuklarını birey olarak görmüyor-lar. İlk önce bunu yıkmaya çalışıyo-ruz. Biz her zaman “evrensel düşü-nüp yerel çalışmak”tan bahsediyo-ruz. Yerel çalışmanın zorlukları çok fazla. Çünkü orada bir kurumuz, il-kelerimiz var, onun dışına çıkmama-mız lazım. Ama diğer yandan da ye-rel özelliklere ve hassasiyetlere dik-kat etmemiz lazım, çünkü var olan dengeleri radikal bir şekilde boz-mak, orda var olup çalışabilmemi-zin önünü kesecektir. Bir velimiz vardı, “dışardan dinsizliği öğrettiği-nizi duyduk hoca” dedi. “Böyle bir şey var mı?” Her türlü siyasi, dini, etnik görüş ve oluşumdan bağımsız ve hepsine eşit mesafede durmak bi-zim için çok önemli, ama bunu doğ-ru şekilde çevredekilere de anlata-bilmemiz lazım. Dilimize, duruşu-muza çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sadece bir anlık söylenen bir söz bile direnç gösterenlerin kullanacağı bir koz haline gelebiliyor. Özellikle si-yasi bağımsızlığın mümkün olabile-ceğini ve böyle bir duruşumuz oldu-ğunu kabul ettirmek zor oluyor. Bu çalışma yapılmasın, yürümesin diye çok direnç var, karalama politikaları var. Tüm bunlara karşı dururken de çalıştığınız bölgenin yerel özellikle-rini dikkate almak şart.