Top Banner
rk 146 Ekim 2003 ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI WANG YANDE VE J . * Prof. Dr. Zekeriya KIT APÇI ÖZET Uygur siyasi tarihi gerçek manada henüz gibi, eskilerin tabiri_ ile hatalarla doludur. Buna sebepte siyasi Uygur Tarihçilerinin Arapça bilmemeleri, Çin kaynaklannz daha ziyade ikinci el kaynaklardan yararlanma/an ve bir çok ciddi meseleleri yeterli olmam Bu konulardaki bir ise, Çin olaylann tarihlerini tespit etmede. tarihçileri ile bir uyum içinde ve siyasi Uygur tarihçilerinin bu meselelerde bir "hakem" olma ehliyetini gösterememeleridir. · · Bunun en bizim bu yeni da gibi; Dinler mücadele de Twfan Uygur/an, Çin elçisi Wang Yande'nin Turfan Uygur ziyareti; Wang Yande'nin ile ve bütün bu konularda Türk tarihçilerinin · Anahtar Kelimeler: Turfan, Ötüken, Uygur, Wang Yande, Koçu, Budiim, Manihaizm, Mecüsilik, Tanm Gerçekte "Turfan veya Türkistan Uygur" devleti; Türk tarihinin en uygar Türk devletlerinden biridir. Onlar Turfan • Prof. Dr., Selçuk Üniversi tesi , Fakültesi, Sosyal Bilimler Üyesi. 143
22

DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

Sep 19, 2019

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 146 Ekim 2003

DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ

WANG YANDE VE İSLAM GERÇEGİ J

. * Prof. Dr. Zekeriya KIT APÇI

ÖZET

Uygur siyasi tarihi gerçek manada henüz yazılmadığı gibi, yazılanlarda eskilerin tabiri_ ile "fahiş" hatalarla doludur. Buna sebepte siyasi Uygur Tarihçilerinin Arapça bilmemeleri, Çin kaynaklannz daha ziyade ikinci el kaynaklardan yararlanma/an ve dolayısıyla bir çok ciddi meseleleri aydınlatmada yeterli olmam alandır.

Bu konulardaki başansızlıklannm bir diğeri ise, Çin yıllıklarının olaylann tarihlerini tespit etmede. İslam tarihçileri ile bir uyum içinde olmamaları ve siyasi Uygur tarihçilerinin bu ihtilaflı meselelerde bir "hakem" olma ehliyetini gösterememeleridir. ·

· Bunun en İlginç örneği, bizim bu yeni araştırmamızda da vurgulandığı gibi; Dinler arası mücadele de Twfan Uygur/an, Çin elçisi Wang Yande'nin Turfan Uygur başkentini ziyareti; Wang Yande'nin İslam gerçeği ile karşılaşması ve bütün bu konularda Türk tarihçilerinin sergilediği tutarsız durumlardır. ·

Anahtar Kelimeler: Turfan, Ötüken, Uygur, Wang Yande, Koçu, İslam, Budiim, Manihaizm, Mecüsilik, İdikut, Tanm Havzası.

Gerçekte "Turfan Uygurları" veya "Doğıı Türkistan Uygur" devleti; Türk İslam tarihinin altın sayfalarına geçmiş en uygar Türk devletlerinden biridir. Onlar Turfan

• Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilimler Eğitimi, Öğretim Üyesi.

143

Page 2: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

havzasında yeni bir Türk devleti kurmakla kalmamışlar, insanlığın hayrına başta "Uygur Alfabesi" olmak üzere bir çok medeniyet ve kültür mirası bırakmışlar ve böylece Orta-Asya Türk dünyasının medeni karakterini kendi devirlerinden sonra yansıtan en güzel temsilcileri olmuşlardır. Yine onlar koca bir cihan devleti kuran Osmanlıdan soma, kendileri hakkında en çok, belki onbinlerce "yazılı belge" bı­rakmışlar ve bugünkü Uygurların sonsuza dek övünecekleri aba ve ecdadı olmuşlar­

dır.

Doğu Türkistan Uygurlarının Turfan da, yeni bir devlet kurmaları ve onların beyle çok medeni ve zengin kültürlü bir Türk boyu olmaları, aynca insanlık tarihin­de yeni yeni buluşları ile çok derin izler bırakmalarında onlann "Tanm Havza "sını o coğrafyada bir "Vatan" olarak seçmelerinin de şüphesiz çok önemli bir rolü ol­muştur. Hanın Havzası bilindiği gibi; çeşitli kavimlere mensup bir çok insanların buluştuğu, bir çok tüccarların kaynaştığı, bir çok din, kültür ve medeniyetlerin ku­caklaştığı bir din, bir ticaret, bir kültür merkezi bir "mozayikler şehri" idi. büyük ticaret kervanları buradır konakladıkları gibi eski Ari, Samf ve Hind dinlerinin ihti­yar rahipleri de burada konaklamışlar ve bu toprakların maddi· manevi bereketini artırmışlardır. Daha sonralan bu topraklarda İslam dini ve onun ak yüzlü ak sakallı nurdan temsilcileri görünmüşler ve buralara ev sahipliği yapmJşlar, onlardan bu büyük kültür ve medeniyet mirasını devralmJşlardır.

Bu iki temel faktörün tabii bir neticesi olarak buralarda ekonomik relalıın yük­sekliği, ticaret hayatının canlılığı bir yana, dini heyecan ve duygularda her zaman canlı ve sürükleyici olmuştur. Turfan Uygur/an, bu iki büyük gelişmeden inadına yararlanan, sosyal hayatlarında ekonomik refah ve dini coşkuyu birlikte yaşayan, bu ikisi arasındaki dengeleri korumasını bilen medeni ve tolerans sahibi insanlardı. Bu hoş görÜleri, onların dini hayatlarına da yansımış ve İç-Asya'dan kopup gelen Ma­nihaizm. Budizm, Hıristiyanlık, Me<:Usi/ik; bütün bu kadim dinler, isliimiyet'ten önce bir bir onların kapılarını çalmış ve onlardan her biri bu topraklar ve Uygurlar ara­sında sağlam barınaklar bulmuşlardır.

Ne varki medeni Uygurlar bu dinlerin hiç birine karşı aşın bir reaksiyon göster­memişlerdir: Manihaizm güçlü temsilcilerinin ikna edece olduğu devirlerde Uygur­lar çok güçlü bir Manihaist olmuşlardır. Daha sonra onların karşısına cerbezeli ra­hipleri ile "Budizm" çıkmıştır. Bu defa Turfan Uygurlar, Budizme geçmişler ve Budizmi, bir fazilet mücadelesinde daha da ileri götürmede adeta bir birleri ile bir yarış içinde olmuşlardır. Bu dinlerin hepsi., zaten medeni yaratılışlı Uygur insanına bir şeyler venniş, onu yüceltm ·ye çalışmış ve dolayısıyla Uygurlar kendi devirleri­nin en medeni toplumu olmuşlardır. Nitekim "Turfan Uygurlannın " bu müstesna durumlarına işaret eden L. Ligeti şöyle demektedir: ·

"Siyasi rolleri eski Uygurlann şanlı devletine hiçbir zaman yaklaşmamış, buna karşılık Tanm havzasımn kendine has medeniyetini o kadar hırsla içlerine sindir­miş/er. orada yayilan dinlerin (İslam'da dahil) öylesine sadık müminleri arasına girmişler, sanatlarm, yazı ve bilgilerin, kitab basıcılığının öyle kudretli işçileri ol­muşlardır ki; bugün bile onlar, haklı olarak iç-Asya 'nm en kültürlü kavimleri ara­sında yer almaktadırlar". 1

Gerçekte isliim dini; bu yorgun, bitkin, köhnemiş dinlere karşı Turfan Uygurla­rının önüne sağlam ima.ni ve İslami prensipleri yanı sıra, yeni, zinde bir ruh, bir

1 L. Ligcti., Bili11111eye11 lç Asya, Çcv. S. Karatay, s. 79, Ankara 1986.

144

Page 3: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI/ ÇİN ELÇiSİ WANG YANDE VE İSLAM GERÇEGİ 3

"İlôlıf menşe"e dayanan bir "Vahiy" ve "Mushaf' kültürü, bir iman coşkusu olarak çıkmıştı. O, artık Asya bozkırlarında at koşturan ve yeni dinin verdiği kollektif he­yecanla bir fıitih ve kahramanlara dini olarak geliyordu.· Bu bakımdan bu yorgun dinlerin ve bir tortu ni~eliğindeki öğretileri (inanç değil) nin onun karşısında diren­meleri mümkün değildi. Onun ilahi cezbesi ve hidayet ışıklarının Manihaizm. Bu­dizm, Zerdüştlük ve Hıristiyanlığın insanların ve bu arada Uygurlarında, kalbindeki paslı tortulan silip süpürmesi, onları temizlemesi gerekiyordu. Nitekim bu en so­nunda böyle de olmuştur.

Bilindiği gibi Uygurların; Turfan havzasında yeni bir Türk devleti kurmaya ha­zırlandıkları yıllarda (840) Orta-Asya'nın diğer bir medeni bölgesi olan Kaşgarda binbaşka Türk boyu Gök-Türk devletinin bir devamı olarak yer.i bir devlet kuruyor ve insanlığa gür bir sesle "Merhaba!" demeye hazırlanıyorlardı. Bunlar daha son­ralan ak yüzlü ve ak sakallı tarih dedenin kendilerinden "Kara Hanlı" diye bahse­deceğj yeni Türk boylan ve onların soyundan gelen bir "Tiirk Hakanı" idi. Bu Ha­kan; ı;nuasırları tarafından "Hakani Tiirkler" veya "Afrôsiyap Oğulları" olarak anılan ve ilk Türk Hakanlığını ihya eden Bilge Köl Kıdr Han idi.2 ·

Ne varki yedi kat göklerin sahibi, ezel aleminde Kara Hanlı Hakanlarmm alhına aydınlığa giden yolda "İslônıı" ve ne yazık ki Turfan Uygur Kağanlarının alnına ise karanlığa giden yolda "Budizmi" yazmıştı. Bu bakımdan Kara Hanlı/arla, Uygurlar bu ezeli Rasuller mücadelesinde bir kere daha, hem de en kanlı bir şekilde karşı, karşıya gelecekler ve harb meydanlarında kılınçlannı çekeceklerdi.

Kara Hanlı Hakanları; ne kadar sadık bir mümin, Allah ve Peygamberine ne kadar gönülden bağlı bir müslüman iseler, Uygurlar Kağan/arı da, o kadar belki onlardan daha sert, onlardan daha katı Budizme bağlı idiler. Dolayısıyla bundan sonra Orta Asya steplerinde Kara Hanlı/ar İsliimm, Uygurlar ise Budivni11 şampi­yonluğunu üstlenecek, daha açık bir illide ile bundan sonraki asıl mücadele "İsliim/a-Budizm" arasında olacak ve neticede her iki taraftan bir yüce gaye için, onbinlerce insan hayatını kaybedecekti. Öyle tahmin ediyoruz ki Orta-Asya'nın dini tari~inde hiçbir zaman böyle dinler arası kanlı bir mücadele olmamıştır.

Uygur halkı bu mücadelede çoktan müslüman oldukları ve Allah'm hidayetine yöneldikleri halde, bir çok hallerde zayıf iradeli olan Uygur Kağan/arı Budizmin karanlığında boğulmuş, gözlerini İslam hidayet nuruna körü-körüne kapattıkları için bu· kaniı mücadele böle ta, XIV. y. yıla kadar devam etmiştir. Ne varld bir avuç Uygur aristokratının bu hayırlı İslii.mi gelişmelere böylesine kör bir inatla karşı çık­malarının ne İslam ve ne de Türk tarihinde bir eşi ve benzeride yoktur.

Hemen şunu itiraf edelim ki bu inadına kanlı ve çok çetin mücadeleyi, her biri ayn bir İslam kahramanı olan gazi Kara Hanlı Hakanlarının bitmez bir sabır ve tükenmez gayretleri sonucu, en sonunda "İs/dm dini" kazanmış ve Uygurlarda diğer Türk boyları gibi İslam devletlerinin safındaki o şerefli yerlerini almışlardır. Aksi takdirde Twfan Uygurları; bu günkü Tibetliler gibi, aralarında kırmızı pelerinli Buda rahiplerinin dolaştığı Budist bir kavim olarak kalacak, belki de Türklük ale­minden koptukları gibi Tarih sahnesinden çoktan silinip gideceklerdi.

Ne varki bu dini mücadele, diğer bir irade ile Kara Hanlı gazilerinin parlak kılınçlannın ucuyla yazdıkları "Uygıır İslôm Destam" hakkında tarih ve edebiyat literatürümüze henüz fazla bir şey geçmemiştir. Uygur s!yasi tarihçileri her ne hik-

2 E. Esin, lslômiyeııen Önceki Türk Kültiir Tarihi ve İslama Giriş, s. 156, lstanbul, 1978. . . . . 145

Page 4: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

·.

4 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

mettir bilinmez, konunun bu can alıcı yönünü ihmal etmiş lerdir. Onlann ihmal et­tikleri bir önemli husus daha vardır. O da; biri Çin'li seyyah W ANG Y ANDE, diğe­ri ise Arap seyyah EBÜ DÜLEF MİSAR B. MÜHEHİL'dir. Onlar ne yazık ki bu iki büyük seyyahın Türk tarih ve kültürünün önemli belgeleri niteliğiiıdeki gezi notları­nı henüz "Uygur İslam Gerçeği" açısından ele almamışlardır. Ebfi Dülef için durum daha da acıdır. Zira; Samamler devri.Q~e Türk yurtlarında bir boydan öbür boya seyahat eden ve en sonunda Beş-Balık'a ulaşan bu Arap seyyahı ile Uygur siyasi tarihçinin henüz tanışmadıkları görülmektedir.

İşte Uygurlar hakkındaki bu ikinci araştırmamızda Doğu Türkistan Uygur Yurt­larındaki dinler arası bu hfil<imiyet mücadelesi üzerinde durulacak, Çin seyyahı Wang Yande'nin gezi notları belkide ilk defa İslam realitesi açısından değerfon~­lecek, bir diğer irade ile Kara Hanlı gazilerinin parlak kılınçları ve mübarek kanlan ile yazdıkları "Uygzır İslam Destanı'" ilk defa Türk okuyucularının inanma sunula­caktır.

1

TURFAN UYGURLARININ AYAGA KALKMASI

Dinler Arası Mücadelede Turfan .Uygurları

Yeni Uygur Devletinin Kuruluşu;

Büyük Uygur Devletin~n .Kırgızlar tarafından ytlalmasında'n sonra, muzdarip Uygur boyları Pan Tekin'in önderliğinde ve bir vatan özlemi ve arayışı ile batıya doğru yeni bir göç başlatmışlardır. Onlardan kalabalık bir bölümü An-si ve Tibet' e doğru bir yürüyüşe geçtikleri gibi,3 çok daha · kalabalık olan bir diğer bölümü Tiyanşan veya Tanrı dağlarının etekleri yani Beş Balık ve Turfan, (Koço) ya gel­mişler4 ve buralarda, çok daha ~nı;eki asırlardan beri yaşamakta ve kendi hemcinsl~-

. ri olan diğer Uygur .kabileleri .ve bu arad~ Basmıllarla birleşmişler ve Ötüken Uy­gurlarının bir devamı olarak' yerii, medeni bir devlet kurmuşlardır (856).5

Bu yeni devletin adı tarihlere "Turfan Uygur Devleti" olarak geçecekti. Böylece Z. V. Togan'ında dediği gibi: "Şarki Türkistan mıntıkası ·bu zamandan itibar.en asıl .Uygur memleketi. ve UYGURJSTAN adlledilmi§ oldu". 6 Zira. "Bütün Doğu Tiyenşan şehirlerinin ahalisi Uygur idi". 7 . ·

. · Turfan Uygur devletinin temel uqsuru, çok daha ~nceki asırlarda Tu.rfan bölge­sine gelen ve buralara yerleşen kalabalık Basmıll Türk Boyİarı idi.. Onlar; 720'li yıllarda Beş Balakta Manihaistlerce "İdikut" unvanı veı:iim.iş bir Gök Türk beyinin idaresine girmişlerdir.8 Daha sonra Basmıllar bu Gök-Türk geleneğine uyarak kendi beylerine "İtalıi güce sahip" anlamına "İdikut" demişlerdir. Onlardan bu ilahi un-

. vanı b!!lkide kalabalık Basmıllara yaranmak içiiı Turfan Uygur hanları almışlar ve Kağan'larına "İdikut" demişlerdir. . ·

3 L. Ligeti, a.g.e., s. 246. 4 İ. Kafesoğlu,a.g.e .. s. 117; Z. V. Togon, Türk ili Türkistan Tarilıi, s. 97. 5

B. Ögel, Türk Kültüniniin Gelişme Çağlan, s. 193, İstanbul, 1985 . .

6 Z. V. Togan, Unııınıi Türk Tarihine Giriş, s. 57, İsıanbuJ, 1981. · 1

Z. V. Togan, Türk İli (I;lrkisıan) Tarihi, s. 55. ~ E. Esin, iA.'. Turfan nid. Xll/Il; s. 116.

146

Page 5: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKEruYA KİTAPÇI I ÇİN ELÇİSİ W ANG YANDE VE ISLAM GERÇEGİ s

Turfanda kurulan bu yeni Uygur devletinin başına geçen Uygur Beyleri, çok bü­yük bir milli şuur örneği göstermişler "ve hepsi birden asi Kırgızlar tarafından boynu vurdurulan son bedbaht Uygur Kağanının yeğeni Mengli Teğin 'i"seçmişlerdir (856-860).9 Böylece onlar sadece kendilerini değil Ötüken Uygur devletini de beraberle­rinde getirmiş oluyorlardı. Mengli Teğin'in devlet idaresindeki ilahi unvanı "Uluğ Tengride Kut Bolmış Alp Kutluğ Bilge Kağan" idi: Yeni Uygur Devletini kuranla­nn asıl çoğunluğu "Dokuz Oğuz boyları" idi. Onbeş büyük kabileden oluşuyordu. Turfan bozlarlanna geldiklerinde saylian 200.000'in üzerinde idi.

Uygur Kağanlarının İlahi Hakimiyeti;

\Burada hatırlatılması gereken bir husus daha vardır. O da Turfan Uygur Kağan­larının da tahta çıktıktan sonra Ötüken Uygurları ve Böğü Kağan da .olduğu gibi ilahi bir unvan almaları ve her zaman bu unvanla anılmalarıdır. Bu ne güzel bir d~dur ki; diğer Türk boylarında olduğu gibi Turfan Uygurları arasında da Türk Kağanlarının siyasi iktidar ve hfilcim.iyetlerinin asıl kaynağının Tanndan geldiğine dair kadim inanç, örf, adet ve geleneklerin bütün canlılığı devam ettiğini göster-mektedir. ·

Bilindiği gibi eski Türkler siyasi hakimiyetin asıl kaynağının Tanrının iradesi ol­duğuna inanırlardı. Nitekim Gök Türk kitabelerinde Bilge Kağan; "Tanrı .irade ettiği için kağan oldum!" demiştir. Buna göre Kağan yukarda Gök Tanrı, yani Tek Tanrı ve onun herşeyin üstündeki yüce hakimiyetinin yer yüzündeki tek temsilcisi

· idi. gök Kubbe'nin (evrenin) nasıl bir hakimi varsa, onun gücü nasıl her şeyin üs­tünde ise, yer yüzünün de bir tek hakimi olmalı idi. O da şüphesiz yer yüzünde Al­lah' ın iradesini temsil eden "Türk Kağanı" idi. Bu ise; bütün çağlar boyunca Türk tarihinde varlığını koruyup gelen, Türk cihan hakimiyeti mefkÜresinin ilahi kayna­ğını teşkil etmektedir. İşte Turfan Uygur Kağanlanna verilen bu ilahi unvanlar bu yüce mefkı1renin onlar içinde geçerli olduğu ve bir diğer irade ile müşterek kültür ve ülkü birliğini temsil ediyordu. · Öyle ya geniş Asya bozkırlarında kurulan Ordugahlar, Kağaıi.ın muazzam ·otağı, onun haşmet ve ululuğunu yansıtan bu yer kubbesinin altında "Gök Tannda Kısmet Bolmış" Uygur Kağanı oturacak ve O Yüce Varlığın iradesini temsil edecekti. Böylesine ilahl ve. yüce bir misyonu Türk tarihi ve Türk milletinin dışında hiçbir yerde bulmamız mümkün değildir. nitekim bir Uygur Kağanı Türk Sultanı Gazneli Mahmud'a gönderdiği bir mektupta: "Göklerin sahibi Tanrı, yeryüzü ülkelerinin ve . bir çok kavimlerin egemenliğini bize verdi" cümlesi ile başlıyordu. Uygur Kağanı bu dönemde büyük bir devletin hükümdarı olmadığı halde bile,' yeni geleneksel Türk cihan hakllniyeti mefkı1resine bağlı ve alışıla gelen diplomatik kurallara sadık kalmış ve bu sebeple Gazneli Mahmud'a bir "Yay'' v~ bir.de "Ok" göndermJştir.10

·

Buna rağnien Turfan Uygurları hiçbir zaman komşularına saldırmak, .kendi sı~ rurlarını genişletmek emelinde olmadıkları gibi, Uygur Kağanları da hiçbir zaman yeni yeni ülkeler fethetmek ve bir cihan hakimiyeti kurriıajc iddiasında olmamışlar­dır. Onlar kendi devirlerinde sadece bu büyük "Kızıl Elma" ülküsünün yaşamasını sağlamışlardır. Onlardan sonra tarih sahnesfue çıkan Selçuklular, Moğollar ~e Os-

: B. Öge!, a.g.e., s. 193; S. Gömeç, Uygur Türkleri Tari/ıi ve Kiiltiirü, s. 62, Ankara, 1997. Yüce Tannda Saadet Bulmuş Kahraman Meşhur Bilge Kağan.

ıo Mahmut Aslan, Step İmparatorluk/annda Sosyal Yapı, s. 101, İstanbul. 1984. . ·

147

Page 6: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

manlılar, ne ilginçtir ki, bu büyük ülküyü onlardan devir alacak ve öze1Ukle Mo­ğollar; Asya'nın bağrında koca bir cihan imparatorluğu kuracaklardır.

Yeni Uygur devletinin başkenti; Tanın veya Turfan havzasında Eski ve Orta çağlardan beri çok önemli bir ticaret ve kültür merkezi olan Koço şehri idi. Böğü Tekin, komşu Tibet tehlikesini kaldırdıktan sonra (886'Iı yıllar) Uygur devleti daha da gelişmiş ve komşu devlet l<.aJ:ahanlılarda olduğu gibi, iki merkezili bir Kağanlık haline gelmiştir. Koço kışlık başkent ve Beş balık ise yazlık başkent olmuştur. 11

·

Turfan Uygur devleti "İdi Kut Uygur Devleti" olarakta anılmaktadır. Nitekim 1928-1930 yılları arasında bugünkü Tuifanda yapılan kazılarda bulunan ve Manihaist tapınaklarına ait olan resmi yazılarda "İdi Kut Uygur Devleti"mührünün basılmış olduğu görülmektedir.12 Bunun sebebi ise Turfan bölgesinde çok daha eskiden beri yaşamakta olan ve daha sonra Uygur boylarına· katılan ve yeni devletin zinde bir gücü olan Basmiller'in başbuğlarına "Kut Sahibi" anlamına gelen "İdi Kut" demeleri ve onu kutsal bir kimse olarak görmeleri idi. W. Barthold'a göre; bunun harfi harfine anlamı "mukaddes saadet" yahut "azamet" idi. Türkçe'deki "kut" kelimesi şimdiki Avrupa ıstılahında "Majesteleri" veya "Haşmetmeab" kar­şılığında kullanılıyordu. 13 Ne ilginçtir ki; bu unvan Uygur Kağanlarının da beğenisi­ni kazanmış ve 948'li yıllardan sonra onlarda artık "İdi Kut" unvanı ile anılmışlar­dır.

Turfan Havzası: Önemli Din ve Kültür Merkezi;

YP-ni Uygur devleti, Tanm havzası bir diğer irade ile Turfan ovasının bu geniş bereketli topraklan üstüne kurulmuştu. Turfan ovası; esas itibarı ile Tanrı dağları­nın eteklerinde uçsuz bucaksız yeşil topraklardı. Diğer tarafta Turfanın kuzeyinde~ münbit ovalar onları çok süratli bir şekilde yerleşmeye ve yerleşik hayata geçmeye teşvik ediyordu. Yaylalar at, koyun ve sığır sürüleri için çok güzel bir otlak olduğu gibi, geniş ovalar ise ziraat ve her türlü tanın yapmaya çok elverişli bir arazi idi. 14

Gerçekte Tuifan uzun tarihi seyri içinde her zaman bir Türk bölgesi olmuştur. Önceleri Tölös Türk boylarının yurdu idi. Gök Türkler devrinde Bumin Han burasını imparatorluğun sınırlan içine almış ve uzun süre Gök-Türk Kağanlığına bağlı bir bey tarafından idare edilmiştir. Çinliler 751 yılında yapılan Talas Savaşından sonra buralardan çıkarılmış ve Ötüken Uygurlarının eline geçmiş ve onların önemli bir eyalet merkezi olmuştur. 15

Mamafih Tuifan yukarda kısaca belirttiğimiz bu özellikleri sebebiyle Doğu ve Batı arasında her zaman önemli bir koridor ve eski çağlardan beri Orta Asya 'nzn ekonomik hayatında önemli bir yeri olan İpek Yolu kervanları için huzurlu bir karar­gah olmuştur. Bölge çok daha önceki çağlardan itibaren Türkler için bir yerleşim bölgesi olduğu gibi, Batı Göktürk Kağanlzğı 'run hüküm sürdüğü yıllarda buralara çok sayıda göçebe Uygur Boylan gelmiş ve bu unsurlar, bölgenin Türkleşme süre­cini daha da hızlandırmıştır. Uygur Türk boylarının bu bölgeye çok kalabalık kitle­ler halinde gelip yerleştikten sonra diğer Türk unsurları özellikle Uygurlar sosyal ve

11 S. Gömeç, a.g.e., s. 62; E. Emet, Türkler(Uyg11r Türkleri), Il, s. 236.

12. A. Abdurrahman, Türkler, (İdikut Uygur Devleti), II, s. 241.

13 W. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, s. 362. Ankara, 1975. 14

B. Öge!, İslıimiyye1te11 Önce Türk Kültür Tarihi, s. 351, Ankara, 1988. 15 E. Esin, İA., 11/Il, s. 116.

148

Page 7: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KIT APÇl ! ÇİN ELÇİSİ W ANG YANDE VE İSLAM GERÇEGİ 7

siyasi bir üstünlüğe sahip olmuşlar böylece Uygur dili bu bölgenin bir nevi ortak dili biline geldiği gibi Koçu'da da parlak bir Uygur Medeniyetinin temeli atılmış olu­yordu.16

Turfan Havzası ve daha sonralan Doğu Uygur hakimiyeti sınırlan içinde kalan bu bereketli topiakıarda bir çok önemli şehir ve kasaba bulunuyordu. Bu şehirler daha önceleri bir din ve kültür merkezi olduğu gibi, Uygurlar devrinde de bu özel­liklerini devam ettirmişler ve medeni Uygurlar sayesinde, daha parlak bir bale gel­mişlerdir. Diğer taraftan bu şehirler daha önceleri Budivn, Manihaivn ve Hıristi­yanlığın uğrak yeri olmuşlardı. Ne varki İslam dini müsltiman fatihler sayesinde bu bölgeye sıçradı.ktan sonra bu eski Uygur şehirleri, yeni İslam dininin kutsal bir yu­va~ı haline gelmişlerdir. Öyleyse biz; ası~ bu dinler arası mücadeleye germeden önce yeni Uygur Devletinin bu önemli din ve kültür merkezlerini görelim. Bunlardan en önemlisi dana sonralan Turfan Uygur devletinin kışlık başkenti olan Koça şehri idi.

~oço; Eski Bir Din ve Kültür Merkezi;

derçekte çok eski bir din ve kU1tür merkezi olan Koça,· iki büyük kervan yolu­nun kesiştiği bir yerde kurulmuş son ·derece önemli bir şehir idi. Eski Türk metinle­rinde "Koça" veya "Koçu" olarakta zikredilmiştir.'7 Şehrin bir diğer adı "Kara Hoço" veya "Koçu Hoca" olarak geçmektedir.'8 Burası, Ötüken Uygur/an zama­nında da bir din ve ticaret merkezi olarak önemini korumuş ve Ötüken Kağanını temsil eden bir Uygur Hanı tarafından idare edilmiştir. .

Koço'ya daha sonralan "İdikut" şehri denilmiş ve Turfan Uygurlarının "Yazlık Başkenti" olmuştur. L Rasonyi'nin adeta bir "Çöl Pompeisi" olarak değer verdiği bu "Türk" ve "İdikut" şehrinin 20 m. yükseklikte," 10 km. uzunlukta surlannın içinde kervan saray, Manihaist, Hıristiyan ve Budist mabedleri ve manastırları bu­luyordu. 19 İslam hidayet güneşi buraları yavaş yavaş aydınlattıktan sonra bu mabedlerin yanına bir çok cami ve mescid yapılmıştır.

İslaınl kaynaklarda Cinanlt.es olarak zikredilmektedir. Hududu'l-Aıemin verdiği bilgilere göre burası; "orta büyüklükte bir şehir idi. Çin hududuna çok yakın olup, hükümet merkezidir. Yaz günleri çok sıcak kışlan ise çok hoştur" Tokuz Oğuz Ka­ğanı yaz aylarında burada otıırmaktadır.2° Kaşgarlı Mahmud ise Koço'yu sadece bir şehir değil, kendi adıyla anılan bir eyalet olarak zikretmektedir.21

· Koço şehrine "İdikut" şehri de denilmektedir: Buna sebepte Uygur devletinin kutsal merkezi ve Uygur Kağanlarının burada oturmaları idi. Şehrin etrafı muazzam bir surla çevrilmişti. Şehre bu surlardan açılan dört muhkem kapıdan giriliyordu.22

Büyük Çin gezgini Wang Yande, 981 'li yıllarda Koço'ya gelmiş· ve seyahat notla­rında Koço'nun çok canlı bir tasvirini yapmıştır. Ona göre,

16 R. Grousset, Bozkır İmp~ratorluğu. s.133, fstanbul, 1996; G. Shimin, Tiirkler (Budist Uygur Edebiya­

tı), n. s. 786. 17 A. Cağferoğlu, Uygur Sözlüğü, lsıanbul, 1934. 18 W. Banhold, Dersler, s. 82, Krş. E.'Esin, XWII, s. 115. 19

L. Rasonyi, Tarihte Türklük, s . 109, Ankara, 1988. 20

Hududu'l-Alem, s. 92; Aynca bkz. R. Şcşeo, lslam Coğrafyacılanna Göre Türkler, s . .. .... , Ankara. 1985. 21 Kaşgari, M. Divan, m, s. 165, 180. 22

B. Ôgel, lılamiyetten Önce Türk Kültürü Tarihi, s. 358, 352.

149

Page 8: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

8 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Evler beyaza boyanmıştı. Yaz aylarında dayanılmaz bir sıcaklığı vardı. O kadar ki bin kuş, biraz havalanmaya görsün sıcaktan düşüyor ve ölüyordu. Buna rağmen sulak bir yerdi. Bunun sebebi ise civardaki bir dağdan çıkan bir çay idi. O, şehrin bütün evlerini dolaştığı gibi tarla ve meyve bahçelerini bulamakta ve su değimıen­lerini döndürmekte idi. bölgede beş çeşit tahıl yetiştiriliyordu. Soylular at eti, sıra­dan insanlar ise keçi veya kümes hayvanlarının etini yiyorlardı Samur kürk postu, pamuklu kumaş ve çiçek motifleri ile işlenmiş elbise imal etmektedir/er. Ayrıca bu­rada ~//iden fazla Budist manastırı vardı. Onların hepsinde Trang süliilesi tarafın­dan konulmuş olan kitabeler ve manastırların içinde Budist kanun kitapları bulun­makta idi. Zanatkarlar, altın, günıiiş, bakır ve demir işlemede çok yetenekli kimse­lerdi. 23

Koçu Uygurlan d_indar insanlardı. Onlar müslüman olduktan sonra aynı güzel duygularını cami ve mescid yapmada da göstermişler. Görüldüğü gibi Koçu; sadece Uygur devletinin kışlık başkenti olarak kalmamış, aynı zamanda medeni Uygurların din kültür ve sanat hayatının aynası, hele hele İslam güneşinin bu toprakları aydın­latmasından sonra medeni Uygur müslümanlığının önemli bir kalesi olmuş bir çok cami ve mescid yapılmıştır.24

Beş Balık; Yeni Uygur Devletinin Yazlık Başkenti;

Turfan Uygur devletinin önemli eyaletlerinden bir diğeri ise Beş Balıkhr. İslami kaynaklarda Pençkes olarak zikredilmektedir.25 Tanrı' dağlarının kuzey eteklerinde kurulmuş önemli bir Türk şehri idi. Kuzey ticaret yolu buradan geçtiği için şehirde bir çok yabancı tüccar kolonileri bulunuyordu.26 Şehirde bir çok Mani ve Buda mabetleri vardı ve bunlardan en eskisi 631 yılında yapılmıştı.27 Kaşgariye göre bura­sı Uygurlann en büyük şehridir. Beş şehir demektir. Bundan başka diğer bir şehirde "Yeni Balık"tır.ıB · .

· Beş Balık'ın diğer özellikleri bir yana, uçsuz bucaksız otlaklan ve at sürüleri ile meşhur bir şehir idi. Nitekim 981 'li yıllarda Beş Balık'a gelen ve Uygur Kağanını ·bu yazlık başkentinde ziyaret eden Çin'li gezgin Wang Yande, bu baş döndürücü manzarayı bize şu şekilde açıklamaktadır: "Bu arazide atlar çok boldur. Kağan, Hatun, Prens ve veliahdlar, lıer birinin ayn ayrı at sürüleri vardır. O kadar ki onlar atlarmın miktarım saymak bir yana sürülerini sırtlannın rengine göre ayırt ediyor­lardı". 29

Çok parlak bir merasimle bUyi.ik Uygur Kağam Arslan Han tarafından kabul edilen Wang Yande Beş Balık şehrinin güzelliği, şehir halkının refah seviyesi, onların medenj yaşamı hakkında şaşırıp kalmıştır. Ona göre Beş balık fevkalade güzel, binalar genellikle iki katlı idi. Pek çok kuleleri olan bağlık bahçelik bir yerdi.30

23 Geng Shimin. Türkler (Budist Uygur Edebiyatı). m, s. 788; Ö. İzgi, a.g.e., s. 68. 24 lbn Nedim, el-Fihrist, s. 401, Tarhan, 197!. 25 Hııdııdıı '1-Alen~ s. 92, Krş. Gerdezi, 'Z.eyııü'l-Abbar, s. 279. 26 B. Öge!, Türk Kıiltür Tarihine Giriş, s. 96, Ankara, 1991. 27 L. Ligeıi, a.g.e., s. 248. 28 J(.aşgari, Divan, 1, 319, 113. 29 ô. lzgi, a.g.e .• s. 72; B. Ögel, Türk Kiiltürüm/11 Gelişme Çağları, s. 204. 30 W. Barthold, Bişbalık md., İA., il, s. 651-653.

·ıso

Page 9: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI I ÇİN ELÇiSi WANG YANDE VE İSLAM GERÇEGl 9

Wang Yande'ye göre; "Şehir halla anlayışlı, doğru sözlü ve namuslu insanlardı. Alhn, giiİnüş balar eşya ve hele hele vazo, çanak ve Çömlek yapmakta gayet mahir insanlardı. Yü taşını (yeşim ve nefritin çeşitleri) işlemeyi fevkalade iyi biliyorlardı. İyi bir altın fiyatı bir top (12.5 m.) ve orta cinsten yemeğe elverişli bir ahn fiyatı ise yalnız 3 m. ipek idi. Gariptir ama bu topraklarda fakir insan yoktur. En fakir in­sanlar bile etle besleniyorlardı". 31

İsl§m.iyetin İç-Asya'da Samani ve Karahanlılar tarafından önü aÇıldıktan sonra burası da çok geçmeden müslümfil\ taCir ve dervişlerin bir uğrak yeri olmuş, bu büyük Uygur şehrinde de müslüman cemaatler oluştuğu gibi bir çok cami ve mescid yapılmıştır._32

\ Turfan: Eski Din. ve Kültürlerin Mozeyik Şehri;

Koçu Uygur Devletinin en önemli din, kültür ve medeniyet merkezlerinden bir diğeri ise Turfan şehri ve bu isimle anılan Turfan havzası veya eyalet merkezidir. Turyan; (Çince TJ!rpan) bu günkil Urumçi'nin güney doğuunda bir çöküntüde (Tur­fan ~anağı) ve deniz seviyesini 160 m. altında kurulan Turfan şebri,33 göçebe Uygur boylarının buralara gelip yerleşmeleri sonucu kısa zamıtnda gelişmiş büyük bir Türk ticaret şehri olmuştur.

Turfan böyle baş döndürücü bir şekilde gelişmesinden sonra Kocu şehri, kısmen de olsa önemini kaybetmiş ve turfan yavaş yavaş onun yerini almış ve Uygur ka­ğanlarının bir nevi Kışlık Başkenti olmuştur. Artık bundan sonra Uygur devletinin adı "Turfan Uygur Devleti" olarak anılmaya başlamıştır.34

Ne varki Kırgız felaketinden sonra çok büyük kafileler halinde Tarım havzasına gelen yan göçebe Dokuz Oğuz Uygur kabileleri sayesinde buralarda çok geçmeden süratli bir yerleşim süreci başlamıştır. Böylece bölgenin Türklük dokusu güçlendiği gibi, Koçu Beş Balık ve Turfan gibi büyük şehirlerde artık, bir Uygur-Türk şehri haline gelmiştir.

Turfan şehri; bu özellikleri sebebiyle İsl§m.iyet'ten önce An~ Samf ve Hind din­leri yani, Manihaizm, Budizm, Zerdüştlük ve bir dereceye kadar Hıristiyanlığın sakin emniyet ve huzur dolu•bir merkezi olmuştur. Bu bakımdan buralarda söz ko­nusu dinlere ait birçok tapınaklar yapılmış, kültür eserleri ortaya konulmuş ve bun­lara filt yekfinu ancak onbinlerle iflide edebileceğimiz belgeler zamanımıza kadar gelmiştir.

Nitekim Turfan'da XX. yüzyılın başında yapılan kazı ve araştırmalarda Türkçe (Uygurca) binlerce yazılı belge bulunmuştur. Bunların büyük bir kısmı Budizm ve Manihaivne ait dini ese'rlerin çevirileri olduğu gibi, çok büyük bir kısnu da şiirler, mektuplar ve ticari sözleşme belgeleridir. Metinlerin çoğu fırçayla yazılmış el yaz­malarıdır. Bazıları ise ağaç kalıplarla hazırlanmış basmalardır.35 Ne varki;

Turfarı, 'da :XX. y.yılın başında, batılı bilim adamları tarafından yapılan sürekli kazı ve keşifler sonucu Budizm ve Manihaivnle ilgili pek çok Uygurca Türkçe arşiv belgeleri ortaya çıkarılmıştır. Bunların büyük bir kısmı A. Giiriinwedel ve Türkolog

31 L. Ligeti, a.g.e., s. 248; Ö. İzgi, a.g.e., s. 70. 32 İbn Nedim, s. 401. 33 Buyuk Larousse, Söılük ve Ansiklopedisi, XIII, s. II 757. 34 B. Ögel, s. 206; ö. İzgi, a.g.e., s. 206. 35 BUyUk Larousse, Sözliik ve Ansiklopedisi, XIII, s. Il 757.

151

Page 10: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

10 TÜRK DÜNYl\SI ARAŞTIRMALARI

A. von Le Cool yönetiminde gerçekleştirilen bilimsel araştınna ve kazılan sırasında ele geçirilmiş ve Almanya'ya taşınmıştır (1902-1914).36

Hoteo; Büyük Din kültür ve Ticaret Merkezi;

Turfan Uygurlarının en önemli yerleşim merkezlerinden birisi de Hoten şehri idi. Gerçekte Hoteıı bütün Eski ve Orta Çağlar boyunca İç-Asya'nın en önemli din, kültür ve ticaret şehirlerinden biri olmuştur. Pamir Altın Dağlan silsilesinin kuzeyi · ile Taklamakan çölü arasında kurulmuştur. İpek Yolu'nun bir kolunun Hoten'den geçmesi burasının ticari önemini bir kere daha artmruştır.37

Gök-Türkler devrinde şehrin Türklük dokusu daha da artmış ve bir Türk şehri olmuştur. Ünlü Budist rahip Hsüan Tsang (öl. 664) seyahat notlarında buradan stayişle bahsetmektedir. O; "Hoten halkının temiz, ahl<iklı ve zengin olduklannı, ilmi meselelerde ve çeşitli sanat.tarla uğraştıklarını, musiki raks .ve şarkıdan hoş/an­dıklarını, yün ve deri yanı sıra ipek, beyaz Çuha gibi daha değerli kumaştan yapıl­mış elbiseler giydiklerini bildimıektedir. 38

Şehir, Ötüken Uygur devletinin yıkılması ve bunun neticesinde Turfan bölgesine gelen Uygurların büyük ölçüde Hoten'e gelmeleri ile tamamen Türkleşmiştir. İslam coğrafyacılarından Gerdezi (XI. asır) kendinden çok daha önceki müelliflerden naklettiği ve Hoten'in çok erken devirleri için şu kayda değer bilgileri vermektedir. O; Şehirde çok sayıda putların bulunduğunu, şehre Dokuz Oğuzlar'ın lıiikim oldu­ğunu, halkın Şamanizm (zındıklık) benimsediğini şehirde iki kilisenin yer aldığım, kuzeyinde müslümanlara ait bir mezarın bulunduğunu ve halkın Araplar gibi giyin­diklerini, meyve, arpa, dan.susam ve pamuk yetiştirildiğini çok sayıda dut atacı olduğımu ipekçilik yapıldığını ve halkın ipekli elbiseler giydiğini kaydetıniştir.3 Bu rivayetlerden Hoten'e İslam dininin çok erken devirlerde girmiş olduğu anlaşılmak­tadır ki bu çok önemli brr tespit olmalıdır.

Hududu'l-Alemde Hotenle ilgili olarak bize şu bilgiler verilmektedir; "Burasının sakinleri genellikle ham ipek ticareti yapanlar Hoten hükümdannın büyük bir mai­yeti vardır. Kendisi Türkler'in ve Tibetlilerin beyi olarak bilinir. Ayrıca bu Hoten beyinin bütün nahiye/erden sorumlu beyleri vardır. Buradan 70.000 muharip çı­kar. "40 Yine bu kaynaklardan öğrendiğimize göre; Hot~n'in bir diğer özelliği de buradaki iki vadiden "yeşim taşı"nın ilde edilmesidir; "Türkler bu taşın bir cinsine göre galebe taşı derler. Bundan dolayı Türkler kılmçlannı ve kemerlerini, atların eyerlerini muharebede galibiyete ulaşmak için bu taşla süslerler. "41

Hoten bundan sonraki sayfalarda, .üzerinde çok daha ~ynntılı bir şekilde durula­cağı gibi Kara Haiılı Hakanlarının ·büyük bir sabır ve inatla sürdürdükleri İslanıiaş­tırma kampanyası sonucu bir İslam şehri haline gelecektir.

36 R R Araı, Türkler, (Eski Tiirl< Hukuk Vesikalan), il, s. 908, Dört bilimsel gezi ve kazılar sonucu elde edilen ve sayılan 1.0.000'nin üzerinde olan bu belgelerin ne yazık ki değil Türk tarihçileri, yabancı tarihçiler tarafından dahi yüzde biri bile okunmamış ve bütünüyle bu yabancılann insafına bırakılmıştır. Türklere "Barbar!" gözüyle bakıldığı dönemlere ait olan bu belgeler, bir büyük din, tarih ve ~ltür mirasının sebep ne olwsa olsun Tiirl< tarihine mal edilememesi, Türle tarihçiliği için yüz kızartıcı bir keyfiyettir. Z. K. 37

W. Barthold, Hoten, IA., Vfl, s. 566. 38

A. Taşağılı, Hoten, TDVİA, XVlll, s. 251. 39

Gerdezi, s. 270, 271. 40

Hududu 'Alen~ s. 85. 41

R. Şeşeo, a.g.e., s. 198.

152

Page 11: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI! ÇİN ELÇİSİ W ANG YANDE VE İSLAM GERÇEôl 11

Hami veya Kamul

Turfan Uygurlarının doğusunda en önemli bir sınır şehridir. Çince kaynaklarda Kumul olarak zikredilen bu şehir Turfan'ın 30 km. kuzey doğusunda bulunuyordu. Hami şehrinin M. 608'li yıllarda mahalli hükümdarı Türkçe "Tardu Şad" unvanını taşıyordu.42 Çin'li gezgin Wang Yande,Uygur Kağanına yaptığı uzun seyfilıati sıra­sında bu şehirden geçmiş ve gördüklerini şöyle anlatmıştır:

"Hami şehrinde yumuşak bitkiler ü_zerinde yaşayan (ve fakat Çin'dek.i gibi in­sanlar tarafından yetiştirilmeyen) yabani ipek böcekleri vardı. İpek kozalannı bun­lardan topluyor ve çok güzel ipekli kumaş imal ediyorlardı. Burada koyunların kuyruk/an çok büyük etleri ise çok lezzetli idi. Bundan başka, çok iyi cins değirmen ta'şları (veya bileğ taşı) ve bu taşİardan elde edilen çelik cevherleri bu şehrin say­maya değer önemli şeylerindendi. "43

Bunlar bizim Turfan Uygur devletinin bir örnek olarak zikredebileceğimiz ö­neın\i şehirleridir. Kaşgari bunlara Sülmf, Canbalık ve Yengi Balık şehirlerini de ilav~ etmekte ve bu şehirlerin Zü'l-Kameytı (Büyük İskender) tarafından kuruldu­ğunu söylemektedir.44 Yine bizim ~u cümleden olmak üzere Haket şehrini de zik­retmemiz gerekmektedir. Haket Gerdezi'den öğrendiğimize göre; "Koçuya komşu bir şehirdir. Bu viltiyet Koçudan daha bolluktur. Yirmi iki köyü vardır. Hüküm­dar'm kapısında her gün 300 veya 4.000 Mani dini mensubu toplanır ve Mani ki­taplarım yüksek sesle okur. "45

Böğü tekin ve Turfan Uygurlarının Yükselmesi;

Her ne kadar Turfan Uygur devleti Megli Tekin tarafından kurulmuşsa da. o, devleti pek fazla toparlayamadan ölmüştür. Buna sebepte başta Tibetliler olmak üzere, göçebe Türk boylan ve bazı Uygur kabilelerinin yarattıkları kargaşalıkların bir türlü önlenememiş olması idi. İşte bu şartlar altında devletin başına Böğü Te­kin 'in geçtiğini görüyoruz (866).46

Böğü Tekin Uygur tahtına oturduktan sonra yeni -Uygur devletine bir çeki düzen vermiş ve onu çağdaş güçlü bir devlet haline getirmiştir. O bu cümleden olmak üzere, yeni Uygur devletine itaat etmemekte direnen Koço ve l}eş Balik.Üygurlannı dize getirmiş, Basmıl/ar'ın güvenliıi sağlamış ve daha sonra bir kangren haline ge­le~ ve tam yirmi senedir bu bölgedeki Uygurlar için her zaman kanlı bir tehlike olan "Tibetlilerin üzerine yürümüş ve onların bir kere daha ayağa kallanamak. üzere beleni kınnıştır.47

Ilu güçlü Uygur Kağanı, hele hele Tibet tehlikesini bu şek.ilde ortadan kaldır: dtktan sonra komşu müslüman Kara Hanlı/arda olduğu gibi iki paşkentli bir devlet kurmuştur. Bundan böyle Turfan Uygur devletinin kışlık başkenti "Koço", yazlık başkenti ise "Beş Balık" olacaktı.48 İslam Coğrafyacılarının eserlerinde yukarda da

42 E. Esin, a.g.e., s. 226. 43

Ö. İzgi, Wang Yande'nin Uygıır Seyl1hatnamesi, s. 52; B. Öge!, Türk Kültürünün Gelişme Çağlan, s. 212. 44 Kıışgari, Divan, I, 101, 103, 113. 45 Gerdezi, s. 268. 46

J. R. Hamilton, Toquz-Oğuz eı On Uygur, JA., s.142, Paris, 1962; i. Özken, Uygurlann Siyasi ve Kültürel Tarihi, Ankara, 1987. 47 S. Gömeç, a.g.e., s. 62; Kış. B. Ôgel, lslômiyellen Önce Türk Kültürü Tarihi, s. 361-362. 48

V. Abdurrahman, Tilrkler (Koçu (ldikuı) Uygur Dev/eli), il, s. 241.

153

Page 12: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

12 TÜRK DÜNY~I ARAŞTIRMALARI

irade edildiği gibi Koço "Çinankes'.49 ve Beş Balık ise ''Beş şehir" anlamına "Penckes" olarak zikredilmiştir.50 .

Asıl bundan sonradır ki Böğü Tekin, yeni fetih ha•eketlerine başlamış ve Turfarı Uygur devletini çağdaş güçlü bir devlet haline getirmiştir. O, önce Turfan'a yönel­miş ve bu bereketli Tamn Havzasını Uygur devletinin kopmaz bir parçası bfiline getirmiştir. Diğer taraftan kudretli Uygur Kağanı, kan-sudaki Çin asken kuvvetleri­nin, Çin imparatorluna isyan etmesini iyi bir fırsat olarak görmüş ve Uygurların·

doğudaki sınırlarını Tanrı daglarının doğu uzunda ve büyük ticaret yollarının kav­şağında bulunan Hami (Kamu!) şehrine kadar genişletmiştir. Yine bu kudretli Uygur Kağanı zamanında Turfan Uygur devletinin Batı yönündeki toprakları Tanrı dağlan ve Ummçi'ye kadar yayılm.ıştır.51

Turfan Uygurları Yol Ayırımında;

Mamafih yeni Uygur devletinin batıya doğru sınırlarını genişletmesinin konu­muz açısından çok büyük bir önemli vardır. Zira onların "Batıya" yönelmeleri; müslüman Samfinf Emirleri ve yine müslüman Kara Hanlı gazilerine komşu olmala­rı, daha açık bir ifade ile bir manada İslam'a yakın olmaları ve Allah'ın hidayetine yönelmeleri idi. Zaten gerek Samanı ve gerekse Kara Hanlı Hakan/an İslam dinini bütün Orta-Asaya ve Türk boylan arasında yayılması için yeni bir cihad ruhu ile geliyorlardı.

Bundan daha da önemlisi Tuifan Uygur/an Böğü Tl!kin 'in ölümünden sonra devlet gücünü temsil edecek güçlü "Kağanlar" bulmakta çok zorluk çekmişlerdir. Bu zayıf iradeli, güçsüz Uygur Kağan/arı döneminde (yaklaşık bir asır 966 yılına kadar) Uygurlar; İ Kafesoğlımunda dediği gibi: "hiçbir zaman siyasi hakimiyetleri­ni genişletme düşüncesinde olmamış, büyük siyasi çalzşma/ara girmemiş başta Çin­liler olmak üzere komşuları ile dostluk ve ticari münasebetlerini devanı ettirmeyi tercih etmişlerdir. "52 .

Bu olumsuz gelişmelerin tabii bir neticesi olarak Uygur Kağan/an gerek mtisllim Samanı Emirleri, gerekse kahraman Kara Hanlı gazileri karşısında hiçbir zaman siyasi bir varlık gösterememiş ve onların karşısında daima toprak kaybet­mişler, bundan da öte Kara Hanlı/ara bağlı "Vassal" bir devlet haline gelmişlerdir.

Bu siyasi ve sosyal gelişmeler sonucu İsl3..m dininin çok geçmeden yeni Uygur devleti ve konar göçer Dokuz Oğuz boylarına giden yolu açılmış ve bu geniş top­raklan İslam hidayet güneşi aydınlatmaya başlamıştır. Artık onlar da diğer Türk boylan gibi belli bir zaman süreci içinde mutlaka müslüman olacaklardı. İşte asıl bundan sonraki sayfalarda bu yeni hayırlı gelişmeler üzerinde durulacak; İslam dinin Uygurlarla yaptığı yen mücadelenin asıl boyutları, bu büyük olay ve Uygurların topyekün müslüman olmaları hakkında çok geniş bilgiler verilecektir.

Ne varki Tuifan Uygur/annın; İslam hi.dayetine giden yolda diğer Türk boyları­nın aksine onların karşısına sırasıyla Manihaizm ve Budizm gibi iki büyük din çık­mıştır. Diğer bir irade ile Uygurların karşısına önce peygamberliğe özenen, .l<aran­lıklar içinde nuru arayan Mani, daha sonra gerçek hakikate ulaşmak için batıl bir

49 Hudııdu'l-Alem, s. 92. 50 Hııdııdu'l-Alenı, s. 92.

Si S. Gömeç, a.g.e .. s. 62; J. R. Hamilton, a.g.e .. s. 142. 52 1. Kafesoğlu, a.g.e .. s. 115.

154

Page 13: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI/ ÇİN ELÇİSİ W ANG YANDE VE İSLAM GERÇEGl 13

yolda çırpınıp duran Buda, en sonra da b(itün insanlığa, bütün zamanlar için geçerli olmak üzere, hak Peygamber olarak gönderilen Hı. Muhammed (s.a.s.) ve İslfun'ın ilahi nuru çıkmıştır. Hele hele İslam dini daha sonraki devirlerde Manihaivn ve Budivni bu topraklardan sürüp çıkarmış ve İslamiyet uygurlar arasında bir yaşayış tanı baline geldiği gibi, İslam dini ve bu topraklar üstünde bir büyük kültür ve me­deniyet baline gelmiştir. Öyle ise biz şimdi İs13.m hidayetine giden o ilahi yolda Turfan Uygurları arasında önce Manihaizmi, sonrada Budivni görelim.

il.

İSLAM HİDAYETİNE GİDEN YOLDA

UYGURLAR ARASINDA MANİHAİZM VE BUDİZM

İslam'a Giden Yolda Manihaizm;

\Gerçekte Ari bir din olan Manilıaivn, İran'da çıkmış, çok erken devirlerde (1II. asıl-) Aşağı Türkistan'a gelmiş, Baykent, Buhara ve Semerkant gibi Türk şehirlerin­de çok önemli koloniler oluşturmuştur. Semerkant'ta Manihaizmin çok etkin bir azınlık ve doğuştan tüccar _bir kavim olan Soğdlar kanafihrah rna.uy. eriylebi onun İç-Asya ve Çin'e kadar yayılan geniş Türk dünyası, bu arada Uygurların ve Çin' de de tanınması için çok büyük bir fırsat olmuştur.

Zira İpek Yolu ticaretini bilyilk ölçüde ellerinde tutan Soğdlu tüccarlar bu ilk de­virlerde İpek Yolu güzergfilunda ve Çin'e kadar olan nüfusu çoğunlukla Türklerden oluşan bütün şehirlerde Manihaizm.in yayılmasında önemli derecede etkili olmuşlar ve buralarda güçlü Mani kolonileri kurmuşlardır. Yine bu Soğdlu tüccarlar sayesin­de Manihaizm geniş mesafe ve merhaleler kat etmiş ve Çin'de Taoizm'e rağmen güçlü bir din olmuş ve buradan Ötiiken Uygur devletine sıçramış ve ilk defa bir devlet dini olma fırsatını yakalamıştır.

İslam dininin VTI. y.yılıp hemen ortalarında (642) Ceyhun kapılarında görülmesi v~ Baykent, Buhara ve Semerkant gibi Aşağı Türkistan şehirlerinde hem de çok güçlü bir şekilde yerleşmesi53 diğer dinler için olduğu kadar Manihaizm içinde bir felaket olmuştur. Buralardan ister istemez elini eteğini çeken Manihaizm bütün ağırlığı ile İç Asya'ya yönelmiş Koço, Beş Balık, Turfan gibi Tarun havzasının bü­yük şehirleri, daha Turfan Uygur Devleti kurulmadan hem de asırlarca önce bu kokuşmuş din ve onun temsilcilerinin en kuytu bir sığınma ve bir barınma merkezi olmuştur. · ·

Bu bakımdan yeni bir gönül coşkusu ile Maniye tutunan ve onun çok sadık bir müridi olan yerli Uygurlar bu şehirlerde bir çok mabedler yapmışlar ve bundan da öte bu mabedlerin yapımında varını yoğunu sarf etmede adeta birbirleri ile yarışır bir hale gelmişlerdir.

Nitekim Orhundaki Uygur Kağanı diğer bir ifade ile "Ay Tengride Uluğ bulmış Alp Uluğ Kutlu Bilge Kağanı" 803 yılında, Koço 'ya gelmiş v Mani dininin büyük vaizi Mazakta11, Orhun'daki Kağan sarayı ve civarında Mani dinini yaymak için üç tane rahip göndermesini talep etmiştir.54

53 Geniş bilgi için bkz. Z. Kitapçı, Ona Asya'da İslamiyetin Yayılışı ve Tıirkler. s. 101. 54

Po-ch'van, Ch'ian, Uygıırlarm Batıya Göçii ve An-Hisi Uygur Kağanlığı, Xinjang Şosyal Bilimler Araş­tımıalan Dergisi, Sayı:2, s. m, 1984, V. Abdurrahman, ı:arkler (Koçıı İdikut Uygur Devleti), Il, s. 238.

155

Page 14: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

14 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARJ

Her ne kadar Manihaizm, Turfan bölgesine çok önceki devirlerde girmişse de Orhun'daki büyük Uygur devletinin yıkılması ve buraya göç eden özellikle Mani­baist Uygur aristokratları sayesinde daha da güçlenmiş55 ve belli_ bir süre Mengli Kağan ve Böğü Tekin devirlerinde bir "Kağanlar dini" olmaya devam etmiştir. Ni­tekim S. G. Klyaştomy şöyle demektedir: "Koco Uygur devletine Kağan, üst düzey bürokrat/ar ve onların yakın çevresindekiler Manihaist idiler. Koço Kağanlannın sarayı önünde hergün 300-400 kadar Manihaist toplanarak mani dinine ait öğreti• ıdri yüksek sesle okuyorlardı. 56

Manihaizm: Kır.allar Dini;

Ötüken Uygurları bu büyük göç kafileleri halinde Turfan havzasına geldikleri ve kendi hemcinsleri ile birleştikleri sırada Uygur aristokratları da Manihaizmi bera­berlerinde getirmişlerdi. Öyle tahmin ediyoruz ki bu göç eden Aristokrat Uygur beyleri ve hanlarının yanına, Kırgızlardan (Şamanist) yüz bulamayan ve sayıları bir hayli kabarık olan Mani rühanileri de onlara katılmış, Turfan bölgesine gelmiş ve nüfusunun büyük çoğunluğunun Uygur Türklerinin oluşturduğu Turfan Uygur şe-hirlerine yerleşmişlerdir. .

Böylece Beş Balık. Koço ve Turfan şehirlerinde, hemde çok yoğun bir şekilde yeni bir Manihaizm kampanyası' da başlamış oluyordu. Belki de Uygur Türklerinin maruz kaldığı bu baş döndürücü hayırsız gelişmeler sebebiyle olsa gerek, bir kısım yazarlar daha da ileri gitmekte Orhon Uygur devletinin yerini Turfan Uygur devleti ve Kara Balasagun'un yerini ise koyu bir mani merkezi olması.sebebiyle Beş Ba­/ık'm aldığını kaydetmişlerdir.57

Manihaizm'in Turfan Uygur devletinde bir "Kağanlar Dini" olması daha sonraki Kağanlar döneminde de devam etmiş ve son parlak devirlerini yaşamıştır. Manibaizmin Turfan vahasındaki bu güçlü devirlerinde Uygur Kağanlan, kendile­rini Aşağı Türkistan hatta, bir dereceye kadar Çin, Tibetteki Mani' mensuplarının dini haklarının korumakla yükümlü sayıyorlardı. Bu uygulamanın yazılı literatüre geçmiş ilginç örnekleri bulunmaktadır. Bunun en güzel örneği de bundan sorüaki sayfalarda çok da ayrıntılı bir' şekilde üzerinde durulacağı gibi, Uygur Kağanının; Semerkant'taki Manihaistlere yapılan dini baskıyı önlemek için Samiinf emrine çok sert bir protesto mektubu göndermesi ve bu baskılara son verilmediği takdir­de kendi ülkesindeki müslümaniarın hepsini kıiınçtan geçirmek üzere yemin etme­sidir. 58

Uygur Kağanları, Manihaiı.min Çin'de de yayılma ve tutunmasında da büyük öl­çüde etkili olmuşlandır. Nitekim Tan-g hanedanının yıkılışı sırasında, Tang huang askeri bölgesini işgal eden Çin'li komutan, "Beyaz elbise giyen Gök oğlu" ünvanını almıştı. Zira Manihaist rahipleri de beyaz elbiseJer giyiyorlardı.59 Bu Çin'li komutan daha sonra Uygur Kağanına bir hüsn-ü niyet gösterisi olmak üzere Çin'li seyyah Wang Yande'yi elçi olarak göndermiştir. Ne varki Wang Yande koyu bir Budist idi ..

55 L. Ligeti, a.g.e .• s. 252. 56 S. G. Klyaştom, Batı Bölgesiııdeki Türk Hak/annın Tarihinden Parça, Xinjang Tezkereciliği, Sayı:3, s. 21, 1996. 51 A. Kamalov, Türkler Uygur /mparatorlıığu, (744-840), lL s. 231. 58 İbn Nedim, el-Fihrist, s. 401. 59 G. Çandarlloğlu, San Uygurlar ve Kansıı Biilgesi Kabileleri, s. 97, İstanbul, 1967.

156

Page 15: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI I ÇİN ELÇİSi W ANG Y ANDE VE İSLAM GERÇEGİ 15

Mamafih bütün bunJara rağmen Manihaivnin, bu ilk devirler yani Böğü Te­kin 'den sonra bir "Kağanlar Dini" olarak Uygurlar arasındaki o heybetli ihtişam devri pek fazla ~n sürmemiştir. Bilindiği gibi; "Mani dini Orta Asya Uygur dev­letlerinin siyasi desteği ve yine Uygurlar vasıtasıyla yayı/mı$, on/ann siyasi güçleri azaldıkça Mani dini de Orta Asya 'daki etkisini haliyle kaybetmiştir. ·'60 Daha sonraki yıllarda ve zayıf iradeli Uygur Kağanları döneminde artık Manihaizm'in eski güç ve kudreti tamamıyla gitmiş ve onun perhizleri dolayısıyla kımıldayamaz bir hale ge­len, solgun yüzlü, san benizli, ağzı soğan kokan bu bitkin Mani rahiplerinin yerini şimdi yan militan ve kırmızı pelerinli Budist rılhipleri alacak ve Budivn nerede ise bir devlet dini hfiline gelecekti.

\ Budizmin Doğuşu ve İç Asya;

Gerçekte Budivn, tıpkı Manihaizm gibi kökü "Semavi" olmayan ve bir "Vahy küftürü" ve buna bağlı bir ilahi "Kitabı Muslıat" bulunmayan, bundan da öte çoğu ha\de zırvalarla dolu yan mistik bir görüşler manzumesidir. Milattan önce 560-480 (Vl. asır) yıllarında Hindistan'ın kuzey doğusunda şimdiki Nepal topraklarında ortaya çıkmış ve kurucusundan dolayı ona "Buda dini" veya "Budivn" denilmiştir.

Onun asıl adı Siddharda idi.· Varlıklı bir aile, bir eyalet beyinin oğludur. Daha sonar ona sözde "hikmeti" elde ettiği için "Buda" lakabı verilmiş ve isminin dışın­da, bu lakabla meşhur olmuştur. O, henüz otuz yaşlarına ayak bastığı sıralarda dün­ya hayatından yüz çevirmiş ve çok sıkı bir riyazata başlamıştır. O eşyanın hakikatini anlamak ve sonsuz bir huzura ulaşmak istiyordu. Bu Budist bir ıstılah olarak "Nirvana" kelimesi ile irade edilmiştir. ·

Budizm de anladığımız manada bir "Tann" mefhumu yoktıır. Buna lüzum da h·issetınemişlerdir. Onlara göre hidayet ve kurtuluş; "Dünya ve ızdıraplardan kur­tulmak ve "Nirva11a ''.Ya ulaşmaktır. Nirvana ise; "ebedi, zevalsiz, hareketsiz bir sığmma mercii, selamet yeri, en doğru e11 yüksek bir hakikattir. "

İşte asıl bu istihalelerden sonra bizim adını bildiğimiz Siddharda "Bodlıi-hihnete ulaşa11" bir kimse olmuştıı. Daha sonralan Buda olarak anılan bu kişi, ömrünü bu yöndeki düşüncelerini vaaz etmekle geçirmiş ve hiçbir yazılı belge bırakmadan ölmüştür. Onun yaptığı bu vaazlar daha sonra kaleme alınmış ve Budist öğretilerinin esaslarını oluştıırınuştur ki onun bu beyanlarına "Nom" adı verilmiştir. Budizm bu manada bir din olmaktan öte yan mistik felsefi bir görüşler manzumesidir.61 ·

Budivn de; Mani dininde de gördüğümüz gibi kendi kabuğunu çatlatmak ve yeni yeni ülke ve kavimlere ulaşmak için bu ilk hamlede Orta-Asya, Türk dünyası ve Çin'e yönelmiştir. Onun bu şekilde ve bu ana istikamette ilerleme ve gelişmesinde tarihi . "Hind Baharat Yolu" ile "İpek Yolu" birinci derecede müessir bir rol oynamıştır.

Evet Budizm çok erken devirlerde; Hind Baharat ve İpek Yolu'nin kavşağinda olan Buhara'ya gelmiş ve burada kendisine çok sağlam bir zemin bulmuştur. Buha­ra'ya gelince; bu özel durumu sebebiyle bütün Eski ve Orta Çağlar boyunca değil Budizm, bütün Ari ve Sami dinlerin bir üssü, çok ileri bir karakol ve bütün Orta­Asya 'nın dini bir merkezi olmuştıır. Hele bele Buhara, Budizm için bir altın şehir idi.62

60 Ü. Gıınay ve H. Gııngör, Başlaııgıçıaıı Gününıiize Türklerin Dini Tarilıi,s.138, Ankara, 1997. 61 Geniş bilgi için bkz. E. Sankçıoğlu, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 180, Isparta, 2000. 62 Z. Kitapçı, Ona Asya'da İslamiyetin Yayılışı ve Tür}der, s. 101, Konya, ~99.8 . .

157

Page 16: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

16 TÜRK DÖNYASI ARAŞTIRMALARI

İslama Giden Yolda Uygurlar Arasında Budizm;

Budizm, Buhara da çok güçlü bir varlık haline geldikten sonra yeni bir hamle ve çok zinde bir güçle İç-Asya, Türk yurtlarına olan bu yolculuğuna devam etmiş ve çok erken devirlerde (M. m. asır) Tanm havzası ve daha sonraki devirlerde Turfan Uygurlarının kışlık başkenti olacak olan Koço'ya ulaşmıştır.63 Bu bakımdan L. Rasonyi'ninde işaret ettiği gibi, Turfan Uygur devleti henüz kurulmadan çok daha önce bu coğrafyada çok sayıda Buda dinine bağlı Türk kabileleri yaşamakta idi. Dolayısıyla Kara şehir, Koça, Kaşgar, Yarkend ve Hoten bölgeleri Budizm ve Gandahara medeniyetinin parlak bir merkezi olmuşlandır.64

Bu cümleden olmak Uzere Koçu'da bir çok Buda mabedleri yanısıra, aktif hiz­met veren pek çok mağara tanzim edilmiştir. Öyle ki bu mabed ve o mağaralarda XX. y.yılda yapılan kazılarda binlerce yazılı belge ele geçirilmiştir ki bu, Buqizmin Türk yurtlarında gösterdiği başarı hakkında baş döndürücü bir keyfiyettir.65

Turfan Uygur devleti kurulduktan sonra Manihaivn, yukarda da ifiide edildiği gibi bir "Kağanlar Din" olmaktan çıkmış ve yerini Budivne bırakmıştır. Peki bu niçin böyle olmuştur? Bu sorunun cevabını aramak bu kitabın konusu değildir. bu­nuil başlıca sebebi öyle tahmin ediyoruz ki; Ötüken Manihaist Uygur geleneğinin Turfan 'da yüz bulmaması, özellikle Böğü Tekin 'den sonra Turfa;; Uygur Kağanla­rının Manihaizm yerine Budizmi tercih etmeleri, kırmızı pelerinli Buda rahipleri yamsıra Soğdlu tüccarların Turfan Uygur/an arasında faaliyetlerini artırma/an ve ticareti çok seven yerli Uygurların onlann bu faaliyetlerine göz yummalf!Yidır.

Ne varki 880'li yıllara geldiğimizde artık Budivn; Koçu Uygur devletinin birinci derecede dini durumuna' geldiği görülmektedir.66 Uygur Kağanı ve Uygurlar yeni dinin verdiği heyecanla artık Buda dünyasına uçmaya hazırlanıyorlardı. Büyük İslam coğrafyacısı Gerdezi bu (İslami) devirlerde Koçu'nun dini durumunu şu şe-kilde anlatmaktadır; ·

"Koçu Çin hududunda bilyük·bir şehirdir. Burası Dokuz ·Oğuz/arındır. Bu şehir­de 16 Bahar (Buda mabedi) vardır. Bunların dini Şemeniyye (yani Budizm) dir. Bu şehirde biri şehrin içinde biri şehrin dışında olmak üzere lııristiyanlara ait bir kilise bulunmakU;zdır. "61

Evet burada hemen şunu itiraf edelim ki, Manihaivn bir zamanlar Uygurlar ara­sında çok güçlü bir din olmasına rağmen onun karşısına nasıl Budivn çıkmış ve Uygurlar arasında bir "Kağanlar dini" olmuşsa, onun bu parlak devride pek fazla uzun sürmemiş ve bu defa Budizmin karşısına da "İslôm dini" çıkmıştır. Ne varki bu sonuncu din; kendisine bas ilahi cezbe ve bir devlet dini olmanın verdiği bütün imkanlarla "Şamanizm" de dahil bu dinlerin hepsini Turfan Uygur/an ''Hayır!" bütün Orta Asya'dan sürüp çıkarmış, diğer Türk boyları gibi Turfan Uygurlarının hepsi, yüzde yüzlere varan bir çoğunlukla "Sünni miisliiman" olmuşlar ve onlarda diğer Türk boylan gibi "Hanefi Mezhebi"ni kabul etmişlerdir. ·

63 V. Abdurrahman, Türkler (Kocu /di~ııt, Uygur Devleti), il, s. 240. 64 L. Rasonyi, Tarihte Tiirldiik, s. 106, ~· T. E. Caner. Çin 'de Matbaacılığın Keşfi ve Oron Batıya Yayılması, (Çin'de Tercilme), s. 104, Pekin, 1957. · 65 Geng Shimiıı, Türkler (Budist Uygur Edebiyatı). III. s. 788. · 66 V. Abdurrahman, a.g.e .. Il. s. 246, ~- B. Ôgel, TiirkKiiltiininü11 Gelişme Çağları, s. 211. 67 Gerdezi, s. 269.

158

Page 17: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI I ÇİN ELÇİSİ W ANG Y ANDE VE İSLAM GERÇEGİ 17

Mamafih, Budizmin birkaç kuşak sonra Turfan Uygurları arasında ne kadar güçlü bir din haline geldiğini çok koyu bir Budist olan Çin'li seyyah Wang Yande 'nin gezi notları bütün ayrıntıları ile ortaya koymaktadır. Zira "Gök oğlunun"

"emri ile 981 'li yıllarda Turfan 'a gelen ve değerli Uygur Kağanı Aslan Han tarafın­dan Beş Balık'ta çok büyük bir coşku ve parlak bir merasimle karşılanan ve beş sene her ne hikmetse Uygurlar yurtlarında gezip dolaşan Wang Yande'nin gezi notların-dan öğrendiğimize göre; ·

"Uygur Kağanı, Çin elçisinin gelişini haber alınca kabul merasimi ve gününü tespit etmek üzere hemen baş danışmanını görevlendirmiştir. Kabul günü geldiğinde Kağanın oğullan, kızlan seçkin devlet adamları merasim alanına göre atlan üstün­de çoktan yerlerini almışlardı. Coşku dolu bir müzik eşliğinde yapılan muhteşem bir merasimden sonra Çin 'fi elçi, Kağan tarafından kabul edildi ve kabul merasimi gece geç vakitlere kadar süren eşsiz bir yemek ziyafeti ile sona erdi.

Çin 'fi elçi dalıa sonra şehirdeki 637 'li yıllarda, iki buçuk asır önce yapılmış eski bir Btıdist mabedini ziyaret etti. Şehirde bu Mani tapınağına karşılık 50 Budist ma­nastıfı vardı. Manastırlarda yığınlarla Budist öğretilerini anlatan kitaplar vardı. Ona göre Turfa11 Uygur/an gayretli Budistler idiler. İlk bahar aylarında, cemaatler halinde toplanarak civardaki manastır/ara akın ediyorlardı. Uygur aristokrat/arı,

hatta sıradan insanlar bile hayırseverlik ve dindarlığın gerekferini yerine getinnede bir vecibe olarak, Budist tapınak/an; buda heykelleri ve freskler yapmak için bir­birleri ile adeta yanş içinde o/muşlardı. ı.6s

Çin'li Seyyah Wang Yande ve İslam GerÇeği;

Çin'li Seyyah Wang Yande'den yaptığımız bu alıntılar Budizmin Turfan Uygur­ları arasında nasıl yayıldığı ve birinci sınıf bir devlet ~ini hfiline geldiğini bütün ayrıntıları ile ortaya koymaktadır. Fakat bizim burada asıl önemle üzerinde durmak istediğimiz bir hususu daha vardır. O da; Göğün Oğlu Çin İmparatoru tarafında Uygur yurtlarına çok özel bir misyonla gönderilmiş olan Wang Yande'nin bir rapor niteliğinde yazmış olduğu seyahat notlarında ne ilginçtir ki; Orta-Asya ve Turfan Uyiurları arasındaki İslami gelişmeler, bundan da öte Kara Hanlı/ar ve onlarla gelen ve Budizmi Uygur yurtlarından silip süpüren tariJıi büyük felaketten hiçbir şekilde bahsetmemiş olmasıdır. Doğrusu bu; bizii:n makul bir sebep bulmak ve izah

·etmede zorlandığınllz şaşılacak bir keyfiyettir. Bilindiği gibi, Wang Yande, 981 yılında Turfan'a gelmiş ve Doğu Türkistan Uy­

gur yurtlarında 985'e kadar yani tam beş sene burada kalmıştır. Çin 'li Seyyah bu uzun süre zarfında Uygur Kağanlarının özel misafiri olmuş, Uygur aristokratları ile tanışmış, onlarla düşüm kalkmış, devlet idaresine karışmış onlaia alol vermiştir. O bu uzun süre zarfında; Uygur halkıru çok yalandan tanıma imkanı bulmuş, onların sosyal yaşantı ve dinl hayatlarını görmüş, örf, adet ve ananelerini tanımış, onların taşıdığı büyüksek ruhu ve köklü asalet karşısıİlda şaşırıp kalmışhr.

Yine o bu beş sene zarfında başta Koço ve Beş-Balık olmak üzere diğer Uygur şehirlerini gezmiş, buralardaki Uygur ileri gelenleri ile tanışmış, bu·şehirlerdeki dini

·hayat özellikle Budizmin nasıl parlak bir din olduğu.i:ıu görmüş ve bundan büyük bir mutluluk duymuştur·. ·

. 68

L. Ligeti, a.g.e., ~- 247-248; Ö. İzgi, Çin Elçisi, Wang Yande 'niıı Uygur Seyalıaınamesi, s. 67, vd.; G. Smihin, Türkler (Bııdist Uyl!Ur Edebiyatı), IlI. s. 788.

J59

Page 18: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Çin'li Seyyah Wang Yande, daha sonra Uygur yurtlarında geçirmiş olduğu bu beş senelik uzun dönemi hakkında Uygur siyasi tarihçilerinin yakından tanıdığı malum "çok kısa" seyahatnamesini yazmış ve böylece o, Uygur tarihinin en önemli yazılı siyasi belgelerinden biri olmuştur.

Ne varki bir eli yağda bir eli balda olan Wang Yande'nin; Uygur yurtlarında kal­dığı uzun süre, Uygur Kağan/an ile ilişkileri, Uygur halkı ve Uygur şehirlerinde geçirdiği süre göz önüne getirildiği ve diğer seyahatnamelerle 'karşılaştınldığında onun bu seyahatnamesini tatmin edici bulmamız mümkün değildir. O, adeta, adet yerini bulsun diye yazılmış bir rapordur. Aynca Uygur idari makamlarının bu kişiyi, tam beş sene kendi ülkelerinde misafir etmeleri de zor bir keyfiyettir.

Wang Yande ve Türkistao'daki İsliimi Gelişmeler;

Bilindiği gibi Wang Yande 981 yılında Turfan Uygurlarına gelmiş ve Uygur yurtlarında tam beş sene kalmıştır.

Diğer taraftan isıam dini onun bu ziyaretinden tam üç buçuk asır önce Aşağı Türkistan'a girmiş, Baykent, Buhara ve Semerkant gibi Koçu'ya pekte uzak olma­yan bu Türk şehirleri, İslam Kültür ve Medeniyetinin göz kamaştırıcı birer merkezi haline gelmişlerdir. Bu devirlerde buralarda yani Buhara ve Semerkant'ta pek çok medreseler açılmış hatta Buhara İslam uluları tarafından "İlmin Ka'besi" olarak zilcredilıniştir.69

Buhara ve Semerkant gibi büyük şehirlerde daha ilk devirlerden itibarin kurulan bu medreselerden sayısız ilim ve din adamı, tefsir, hadis, fıkıh,' kelam, tevhit İslam felsefesi gibi akli ve nakli ilimlerde sayısız otoriteler yetişmiş ve bu sahalarda sayı­sız temel eserler yazılmıştır. Hadis ilminin temel kitabı "Sahih-i Buhari" başta ol­mak üzere diğer "Sünen "ler ve bu muhtevada daha- pek çok büyük eserlerin hepsi Wang Yande'nin söz konusu Turfan ziyaretinden bir iki asır önce bu topraklarda yazılmıştır.

Yine İslam ilahiyatını sistemleştiren koca Türk, İmam-ı Matünlii (öl. 944) ve A­risto felsefesinin "Muallim-i Sanisi" olan büyük Türk düşünürü Farabi, (öl. 950) gibi daha bir çok Türk İslam alimleri Wang Yande'nin bu ziyaretinden nerede ise yanm asır önce yaşamJşlardır. Kargar/ı Mahmud ve Yusuf Has Hacib, ve onların bir ilim, irfan, hazinesi niteliğindeki eserleri bu irfan çevrelerinin ürünleridir. Bizim yine bu muhtevada zilcredebileceğimiz daha çok büyük ilim ve devlet adamları var­dır.70

İbn Sina bilindiği gibi Samani Emirlerinin adeta bir nadide eserler kütüphanesi haline gelen ve onbinlerce cildlik eşsiz kitapları barındıran özel saray kütüphanesin­de yetişmiş ve Orta-Çağların en büyük hekim ve Filesofu olmuştur. O kadar ki onun bu kütüphanelerden yararlanarak yazdığı "el-Kanwıfit-Tıb" adındaki abidevi eseri bütün Orta-Çağlar boyunca Avrupa üniversitelerinde tıp dalında temel ders kitabı olarak okutulmuştur.

Diğer taraftan yine Wmıg Yande'nin ziyaretinden belki bir asır önce İsliim dini, Turfan Uygur ülkelerine sıçramış Koçu, Beş Balık ve Tuifan gibi daha bir çok şehir ve kasabalarda çok güçlü İslam cemaatları oluşmuş bir çok cami ve mescidler ya-

69 Es-Sefilibi, Yetimetii'd-Delır. 70

Bu konuların çok geniş bir değerlendirmesi için bkz. Z. Kitapçı, Orta Asya Tiirkliiğüııiin İslam Kültür ı•e Medeniyetindeki Yeri, s. 60, Konya. ·

160

Page 19: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI I çiN ELÇİSi WANG YANDE VE İSLAM GERÇEÔİ 19

pılmıştır. Bu durum. Uygur Kağanının, S3.ınfuıi Emirine yazdığı ve yukarda metin ve çevirisini verdiğimiz ve adeta bir ültimatum niteliğindeki mektubundan da anla­şılmaktadır.

Uygurlar arasındaki İslami gelişmeler bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Zira meş­hur Karahanlı hükümdarlarından Abü'l-Kerim Satuk Buğra Han (öl. 955) ve ondan sonra gelen gazi hükümdarlanrun Turfan Uygurlamıa açtıktan gaza ve cihadlar sonucu Budivn çok ağır darbeler yem.iş buralardaki Buda manastırları tahrib edil­miş, Buda heykelleri kınlmış, dökülmüş, öyleki kendilerini İslam hidayetinin ilahi cezbe ve tevhid nurunun ilahi ateşine kaptıran bu cihad erlerinden, küfür ve putpe­restliğin timsali olan bu heykeller üstüne o devirlerde adet olduğu üzere pisleyenler bP,e çıkmıştır. Bu bakımdan Wang Yande'nin söz konusu ziyaretinden tam bir çey­rek asır önce Uygurlar; Kara Hanlılann dinJ ve siyasi hakimiyetlerini tanıdıkları ve kabul ettikleri gibi, onlara vergi ödemek mecbfuiyetinde kalmışlar ve onlara tabi bir baktma "vassal bir devlet" haline ge~şlerdir. Böylece koyu bir Budist olan Uygur ldil'f'tları, müslüman olmasalar bile,. Isl3mın siyasi üstünlüğünü kabul etmişlerdir. Müslilman Kara Hanlılar sayesinde Islam dini, Uygur yurtlarında bir realite haline gelmiş VP. Uygur halkının maşeri vicdanının sesi olmuştur.

Wang Yande'nin Çeliş)dleri;

Hfil böyle iken ne ilginçtirki Çin'li Seyyah Wang Yande'nin söz konusu seyahat notlarına bir de bu baş döndürücü İslami gelişmeler açısından bakanların, gözlerinin fal taşı gibi açılmaması, onların hayret ve dehşet içinde kalmalan mümkün değildir. Zira onJar;

lslam dininin değil Aşağı Türkistan ve Türk yurtlarında kazandığı bu büyük ba­şarılar ve Doğu Türkistan Uygur yurtlarındaki bu baş döndürücü gelişmeler hak­kında Wang Yande'nin tamamen sessiz kaldığı ve İslam realitesini gönnemezlikten geldiği, hatta değil İslam dini hakkında bir şeyler söylemek bir yana "islam " ve "Müslüman" kelimesini bile kullanmadığını göreceklerdirki bu insanı hayretler içinde bırakan bir durumdur.

Bize göre Wang Yande'nin bu İsla.m.i gelişmelerden hiçbir şekilde bahsetmem.iş olmasının kabul edilebilecek hiçbir sebebi yoktur. Aynca Wang Yan~e'nin bunu, sırf bir dini taassup yüzünden böyle yaptığını söylemem.izde mümkün değildir. Zira Wang Yande'nin koyu bir "Budist" olmasına rağmen bir çok hallerde dindar, dürüst bir adam olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan Wang Yande, Turfan Uygurları'nın en yaman düşmanlan olan ve Uygur şehirlerine yaptıktan. ve ardı arkası kesilmeyen akınlarla onları perişan eden Kara Hanlı cihad erleri hakkında da susmuş ve bir tek kelime ile de olsa onlardan söz etmem.iştir. Oysa bir hidayet fırtınası halinde Uygur Yurtlarına giren bu gaza ve cihad erleri Buda manastırlarına dalmışlar, yeni dinin verdiği imant çoşku ile bir kin ve öfke yığını halinde Buda heykellerini param-parça etmişler ve onların üstüne (adetlerini olduğu üzere tapılacak değil sıçılacak şeylersiniz anlamına) pislemekten bile kendilerini alamamışlardır. .

Gel görkü bütün bunlar koyu bir Budist, dindar ve imanlı bir kimse olan Wang Yande 'nin gözleri önünde ceryan etmiş ve o da susmuştur. Bundan da öte sanki hiçbir ŞP,:; olmamış gibi Uygur şehirlerindeki Buda Manastırlarına hem da büyük merasimlerle ziyarette bulunmuştur. İşte bütün bunlar yani, Wang Yande'nin İslam · realitesini görmemezlikten gelmesi, Kara Hanlı/ardan hiç mi hiç bahsetmemiş ol-

161

Page 20: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

20 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ması ve Budizmin Yıkılışı gibi cehennem bir felaketten, hemde koyu bir Budist ol­masına rağmen bunları kayda geçmemiş olması bize göre Çin 'li seyyah 'ın en bariz çelişkili yönlerini oluşturmaktadır. .

Uygur Siyasi Tarihçileri Niçin Susuyor?

Bütün bu açıklamalaruıııidan sonra karşımıza çok büyük bir soru çıkmaktadır. O da: "Peki bu niçin böyle olmuştur?" sorusudur. Bu sorulara bizim değil, Uygur siyasi tarihçilerin makul ve tatmin edici cevaplar bulması gerekmektedir. Fakat konunun bizi hayretler içinde bırakan ve daha da çarpıcı olan bir diğer ilginç yönü daha vardır. O da; Çin'li Seyyah Wang Yande'nin susmuş olduğu bu konularda Uygur siyasi tarihçileri­nin, yaptıkları ciddi araştırma ve ilmi eserlerinde Wang Yande'nin söz konusu karanlık yönlerini aydınlatacak hiçbir ipucu vermemeleridir. Ne varki bu ecnebi tarihçiler için böyle olduğu gibi kendi tarihçilerimiz içinde böyledir.

Uygur siyasi tarihinin önde gelen ecnebi tarihçilerden mesela; L Ligeti,11 R. Grousset,12 L Rasonyi,13 A. Kamalov,14 E. Bretschneider15 ve Şimin Geng16 gibi ve bir örnek kabilinden zikrettiğimiz daha bir çok tarihçilerin, kıymetli eserlerinde bu konu­larda sustukları görülmektedir. Ne varki aynı ümitsiz durum kendi değerli tarihçileri:. miz içinde söz konusudur. Zira Turfan Uygurları hakkında kıymetli araştırmalarda bulunan başta merhum B. Ögel, 11 İ. Kafesoğlu, 78 Ö. İzgi, 19 A. Taşağıl, 80 V. Abdurrahman, 81 E. Emel2 ve S. Gömeç83 gibi dah!l bir çok Uygur siyasi tarih otoritele­rimizde Çin'li Seyyah Wang Yande'nin bu karanlık yönleri hakkında en ufak bir açık­lamada bulunmamışlar ve metni hemen her vesile ile kullanmışlardır. Bu tarihçilerimiz Uygurlar arasındaki İslami gelişmelerden sanki söz birliği etmiŞçesine susmuşlardır.

Fakat bu tarihçilerimiz arasında Ö. İzgi 'nin ayn bir yeri vardtr. Zira, akademik ve ilmi hayatını münhastran Uygurlar üzerine teksif etmiş ve bu konularda bir çok ciddi araştırma ve kıymetli eserler yazmış, hatta Wang Yande'nin söz konusu seya­hatnamesini ciddi bir titizlikle yeniden yayınlamış, öyle ki "Çinde İsltimiyetin Yayı­lışı" konusunda bir araştırma dahi yapmış84 bu değerli Uygur tarihçisinin, bu konu­lara hiç mi hiç, temas etmemiş olması, anlaşılır bir şey değildir. Sornyoruz! Türk tarihçileri kendi tarihlerinin muhakemesini. yapmak ve olaylan tarih objektifinde değerlendirerek yalın bir biçimde ve kendilerine tam bir güven içinde ortaya koy­maktan daha ne zamana kadar çekineceklerdir?

71 L. Ligeti, Bilinnıeye11 lç Asya, s. 244-278. 72 R. Grousseı, Bozlar imparatorluğu, s. 103, vd. 73

L. Rasonyi, Tarilıte Tiirkllik, s. 106, 109. 74

A. Kamalov, Türkler Uygur lmparatorlıığu, II, s. 225~230. 75

E. Bretscheider, Madival Researclıes /rom Eastem Asiatic Sources, Londoo, 1967. 76

Geng Shimin, Türkler Budist Uygur Edebiyatı, m, s. 781-800. 77 B. Ögcl, Türk Kültür Tarilıi11e Giriş, I. 78 i. K.afcsoğlu, Tiirk Milli Kültüril, s. 117, Ankııra. 1977, vd. . 79

Ö. İzgi, Çin Elçisi, Wang Yande'nin UygurSeyalıaınamesi, Ankara, 1989. 80

A. Taşağılı, Türkler Uygıırlar, Il, s. 215-224. 81 V. Abdurrahman, Tllrkler Koçıı /dikut Uygur Devleti, il, s. 238-248. 82 Erken Emel, Türkler Uygur Tarkleri, JI, s. 233-237. 83 S.Gısmcç, UygıırTarkleriTarihi, Ankara, 1997. 84 ö. İzgi, Çin 'de İslamiyetin Yayılışı ve Gelişmesi, Milli Kültür, II, Sayı: 1 Haziran, s. 58, 1980.

162

Page 21: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

ZEKERİYA KİTAPÇI I ÇİN ELÇiSt WANG YANDE VE İSLAM GERÇEGİ 21

Wang Yande'nin Ziyaret Tarihi Doğru mudur?

Mamafih bütün bu açıklamalanmızdıin sonra karşımıza çok önemli bir sorun çıkmaktadır. O da; Wang Yande'nin Doğu Türkista11 Uygur yurtlarına yapmış oldu­ğu bu seyahatin "tarihi meselesidir." Bir diğer ifiide ile Wang Yande'nin Doğu Türkistan Uygur yurtlarına yapmış. olduğu bu seyahat. gerçektende 98 l yılındamı olmuştur? Uygur siyasi tarihçileri başta ö. İzgi olmak üzere şimdiye kadar bu tarihi, olduğu gibi kabul etmişler ve hiçbir tartışma konusu yapmamışlardır. Ne varki; Batı Türkistan'daki sosyal, siyasi, dini ve kültürel gelişmeler, özellikle Kara Hanlı/ann tarih sahnesine çılanalan ve bundan sonra sökün edip gelen baş döndürücü oliıylar ~öz önüne getirildiğinde bu kesinlikle doğru değildir.

Mamafih durumun bize göre tek bir izahı vardır. O da, Wang Yande'nin, Turfan Uygur/arına yapmış olduğu bu resmi ziyaretin Uygur siyasi tarihçilerinin iddia ettikleri gibi 981 'li yılJarda değil, belki bu tarihten çok ama çok önce yani 730'lu yıllarda ve "Müslüman Arapların, Aşağı Türkistanı bir kan ve ateş kasırgası halinde fethettiği ve İslam dininin henüz Turfan Uygur yurtlıı:nna sıçramadığı bir dönemde yapmış olması gerekmektedir. O zaman Wang Yande'yi müşkül durumda bırakan bütün bu sebeplerde kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. Ne varki bunun en doğru çözümünü bizlere yine de, siyasi Uygur tarihçilerin önermesi gerekmektedir.

Her ne kadar Çin'li Seyyah Wang Yande'nin zamanında Uygurlar arasında Budiunin yıldız parlamış ve Uygurlar bir çok büyük şehir ve kasab~larda Buda manastır/arı yapmak için adeta bir birleri ile yarışır bir hale gelmişlerse de, bu hiç­bir zaman Budiunbı Uygurlar tarafından nihai bir din olarak kabul edildiği anlamına gelmemelidir. Zira Uygur/ann; İslam hidayetine giden yolda Şamanizm, Manihaizm ve Budiun bir istasyon olmuş ve en sonunda onlarda lslamm o nurlu iklimine ka­vuşmuşlardır.

Turfan Uygurlarında İslam Şafağının Atması;

Yukardan biıraya kadar olan açıklamalarımızda Doğu Türkistan Uygurlarının İslam hidayetine giden yolda ve bir ilahi macera olmak üzere önce Manihaizm, sonra Budizm üzerinde durulmuş ve bu yöndeki bedbaht gelişmelerin genel bir de­ğerlendirmesi yapılmıştır.

Bu arada hemen şunu söyleyelim ki Tuifan Uygurları kadar hiçbir Türk boyu, böyle bir manada koyu bir Halk din arayışı içinde olmamıştır. Onlar önceleri atala­nnın dini olan geleneksel Gök-Tann dinine bağlı bulunuyorlardı. Ötüken'de Türk Uygur devletini kurduktan sonra Soğd/u Mani rahipleri ile karşılaşan Uygur Ka­ğan/arı, orta yerde hiçbir ciddi sebep olmadığı halde ve sadece mani rahiplerinin · gUçlU telkinleri ile geleneksel· Gök Tann dini terk ederek Manihaizmi kabul ettikleri gibi, aynca Manihaizm 'in bütün Uygurların resmi, milli dini olmasını isteyecek kadar ileri gitmişler ve bunda muvaffakta olmuşlardır. Bu Uygurlar için en sonunda bir felaket olmuştur.

Zira Manihaizm; Uygur Kağanlarmm bütün çabalarına rağmen Uygurlar arasın­da hiçbir zaman köklü bir din olmadığı gibi, Mani öğretileri de, Uygur Kağan ve aristokratlarının dışında yerli Uygur halkını hiçbir zaman tatmin etmemiş, onları birleştirmek, bütünleştirmek bir yana Uygur toplumunu bilakis dini inanç bakımın-dan yorgun, bitkin, bezgin bir bale getirmiş ve kendisi de zamanla çökmüştür. .

Ne varki Uygurların; İslam hidayeti ve bir "Hak Din" arama yolundaki ilahi maceralarında bu defa onların karşısına yine semavi olmayan Buda dini çıkmıştır. . . . ..

163

Page 22: DİNLER ARASI MÜCADELEDE TURFAN UYGURLARI ÇİN ELÇİSİ …isamveri.org/pdfdrg/D00130/2003_146/2003_146_KITAPCIZ.pdf · 2 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI havzasında yeni bir Türk

22 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Kırmızı pelerinli Buda rahipleri, her ne kadar . ......... bir ilfilıi huzura çağırmışlar ve Budivn bu ille hamle başarılı olmuş ve Manihaivnin yerini almışsa da, zavallı Uy-8urlar Budizmden de beklediklerini hiçbir zaman bulamamışlar~. Budiı;m; Uygur toplumuna yeni bir şey sunmadığı gibi, göçebe Uygurların sosyal yaşayış dengeleri­ni bozmuş ve onlara hiçbir zaman kollektif bir heyecan vermemiştir. Din değiştir­meden bezgin ve bitkin bir hale gelen Uygurların karşısına bu defa gerçek bir "Hak Din" olan İs/ılmiyet çıkacaktı. ·

Bilindiği gibi Turfan Uygur/an, müslüman Saminf Devletine ( - ) komşu olarak gelmişlerdi. Samaniler sünni ve koyu bir müslüman oldukları gibi, İslam dininin Orta Asya'da yayılmasını bir devlet politikası haline getirmişler ve bu cümleden olmak üzere kafir Türklere karşı bir çok gaza ve cihad seferleri yapIDJşlar ve yüzbinlerce Türkün müslüman olmalarını sağlamışlardır. Kara Hanlıların gazi hü­kümdarı Abdü'l-Kerim Satuk Buği-a Han bile onların ceddi tarafından İslam dinine kazandırılmıştı.

Turfan Uygurlarımn bu samimi dini bütün, gayretli mUslilman Samanı Emirleri­nin dini ve İslami tesirlerinin dışında kalmaİarı düşünülemezdi. Dolayısıyla Manihaivni bırakan Budizmde ise bir türlü aradıkları ilahi coşkuyu bulamayan uy:. gurların karşısına bu defa ister istemez İslam dini çı.kiyordu.

Bu yeni Din; Peygamberinin sağlam hayatı, onun etkin şahsiyeti ve yüksek ahla­kı, aynca çok sağlam ve anlaşılması inadına kolay olan İslam dini ve onun imani ve İsllimi esasları, aynca, onun kendine has illihi cezbe ve coşkusu ve bütün bunlardan sonra güçlü bir devlet dini almanın verdiği bütün maddi ve manevi imkanlarla Doğu Türkistan Uygur yurtlarına geliyordu.

!slıim Dini, başta Manihaizm, Budizm, Zerdüştlük ve Hıristiyan/ık olmak üzere hatta Şamanizmi bütün Orta-Asya ve Turan Yurdundan sürüp çıkardığı gibi, yine Asya 'mn bütün bu kokuşmuş dinlerini bütün Uygur yurtlarından da sürüp çıkara­caktı. Türk boylannın hepsi, nerede ise yüzde yüzlere varan bir çoğunlukla müslüman olduk/an gibi, Doğu Türkistan Uygur boyları da yüzde yüzlere varan bir çoğunlukla İslam dinini kabul edecek ve hemde "Sünni Müslüman" olacaklardı.

Diğer Türklerde olduğu gibi; onlannda "Amelde mezhebi İmariı-ı A 'zam Ebu Hanife, itikatta mezhebi ise, Turan yurdunun yetiştirdiği en büyük ilılhiyat alimle­rinden biri olan ve islıim ilahiyatına Kelılmi manada en büyük açkı/ığı getiren ve onu sistemleştiren İmam-ı Matyilri'dinin (öl. 944) mezhebi olacaktı. · .

İşte bundan sonraki yeni bir araştırmamızda, İslam hidayetine giden yolda Uy­gurların _başta Samani/er olµtak Uzere Kara Hanlı gazileri ile olan çetin mücadelesi . üzerinde durulacak ve bu yöndeki hayırlı gelişmelerin genel bir değerlendirmesi yapılacak ve böylece bu büyük oluşumun yeni bir perdesi daha açılmış olacaktır.

164