Top Banner
T.C. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı HEREDİTER ANJİOÖDEM HASTALARINDA DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Z. Özgün ÇAKIR Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. E. Nihal METE GÖKMEN İZMİR – 2014
31

DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

Mar 20, 2022

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

T.C.

Ege Üniversitesi

Tıp Fakültesi

İç Hastalıkları Anabilim Dalı

HEREDİTER ANJİOÖDEM HASTALARINDA

DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

BİTİRME TEZİ

Stj. Diş Hekimi Z. Özgün ÇAKIR

Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. E. Nihal METE GÖKMEN

İZMİR – 2014

Page 2: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

ÖNSÖZ

“Herediter Anjioödem Hastalarında Diş Tedavilerinin Atak Oluşumundaki

Önemi” konulu tez çalışmamda yardımlarını benden esirgemeyen sayın hocam Prof.

Dr. E. Nihal METE GÖKMEN’e teşekkürü bir borç bilirim. Tüm bu tez süreci

boyunca bana yardımcı olan arkadaşlarım M. Uğur EYMİRLİ’ye, Erdi DİKER’e ve

tüm öğrenim hayatım boyunca bana maddi ve manevi olarak destek olan aileme de

teşekkürlerimi sunarım.

İZMİR-2014 Stj. Diş Hekimi Z. Özgün ÇAKIR

Page 3: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

İÇİNDEKİLER

1. GİRİŞ .................................................................................................................... 1

2. HEREDİTER ANJİOÖDEM .................................................................................... 2

2.1. TANIMI .............................................................................................................. 2

2.2. KISA TARİHÇE ................................................................................................. 2

2.3. SIKLIK VE KALITIM MODELİ ....................................................................... 3

2.4. SINIFLANDIRMA VE PATOFİZYOLOJİSİ..................................................... 3

3. C1 İNHİBİTÖR NEDİR? .......................................................................................... 4

4. KLİNİK .................................................................................................................... 5

4.1. EKSTREMİTELER, YÜZ VE DİĞERLERİ ...................................................... 5

4.2 ABDOMİNAL ATAKLAR .................................................................................. 6

4.3. LARİNKS ÖDEMİ ............................................................................................. 7

4.4. NADİR SEMPTOMLAR .................................................................................... 8

5. SEMPTOMLARIN SEYRİ ....................................................................................... 9

6. EŞLİK EDEN HASTALIKLAR .............................................................................. 11

7. TANI ....................................................................................................................... 11

8.AYIRICI TANI ........................................................................................................ 13

9. TEDAVİ .................................................................................................................. 15

9.1.KORUNMA ....................................................................................................... 15

9.2. AKUT ATAKLARIN TEDAVİSİ ..................................................................... 16

9.3. UZUN SÜRELİ PROFİLAKSİ ......................................................................... 17

9.4. KISA SÜRELİ PROFİLAKSİ .......................................................................... 18

10. HEREDİTER ANJİOÖDEM HASTALARINDA DİŞ TEDAVİLERİ ................... 18

10.1. DİŞ ÇEKİMİ .................................................................................................. 18

10.2. HEREDİTER ANJİOÖDEMLİ HASTADA DİĞER DİŞ TEDAVİLERİ ....... 19

11.DİŞ HEKİMİ YAKLAŞIMI NASIL OLMALI? ..................................................... 19

12. DİŞ ÇEKİMİ ÖNCESİ PROFİLAKSİ .................................................................. 20

12.1. ÖRNEK PROFİLAKSİ ................................................................................... 21

13. DİŞ ÇEKİMİYLE GELİŞEN ANJİOÖDEM ATAKLARI VE ACİL TEDAVİ

GİRİŞİMLERİ ........................................................................................................... 22

14. KAYNAKÇA ......................................................................................................... 24

15. ÖZGEÇMİŞ .......................................................................................................... 28

Page 4: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

1. GİRİŞ

Herediter Anjioödem C1 esteraz inhibitörü eksikliğine veya fonksiyon

kaybına bağlı gelişen, ekstremiteler, yüz, gövde, üst hava yolları ve iç organlarda

tekrarlayan ödem ile kendini gösteren otozomal dominant kalıtılan bir hastalıktır. En

sık ekstremiteler, gastrointestinal sistem ve daha az sıklıkla gövde ve orofarinks

tutulur (1).

Herediter Anjioödem diş hekimliği uygulamalarında dikkat edilmesi gereken

önemli bir hastalıktır. Özellikle Herediter Anjioödemin larinks tutulumu, asfiksiye

yol açar. Bu durum Herediter Anjioödem hastalarının birincil ölüm nedenidir (2).

Herediter Anjioödem ataklarının, diş çekimi gibi oral cerrahi prosedürlerinin

de dahil olduğu bir çok tetikleyicisi vardır. Bu ataklar hayatı tehdit edici bir durum

olan larinks ödemine neden olur (2-3).

Page 5: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

2

2. HEREDİTER ANJİOÖDEM

2.1. TANIMI

Herediter Anjioödem, sınırları net seçilemeyen ve genellikle ağrının eşlik

etmediği, tekrarlayıcı ve geçici şişlik ataklarıyla seyreden, otozomal dominant

geçişli, nadir görülen ve yaşamı tehdit eden genetik bir hastalıktır (5-6).

Herediter Anjioödem, subkutan veya submukozal bölgede rekürren

anjioödem atakları ile seyreder (6). Herediter Anjioödemde görülen belirli aralıklarla

tekrarlayan bu ataklar, genellikle çocukluk çağından itibaren ortaya çıkar. Bu ataklar,

plazmanın damar duvarlarından dokular arasına sızması sonucu gelişir. Bu sızıntı

temel olarak C1 inhibitör proteinin eksikliği veya yetersiz işlev görmesinden

kaynaklanmaktadır (5).

2.2. KISA TARİHÇE

Hastalığın tanımlanması çok da yeni değildir ve 19. yüzyılın sonlarına dek

uzanmaktadır. 1888 yılında Dr. William Osler, rekürren anjioödem ataklarının

kuşaklar arasında kalıtıldığını ve hastalığın ailesel özelliği olduğunu tanımlamıştır.

Buna rağmen 1960'lı yıllara kadar bu hastalıkla ilgili ciddi bir gelişme

sağlanamamıştır. 1962 de Landernman, Herediter Anjioödemli olgularda kandaki bir

permeabilite inhibitöründe, olasılıkla kallikreinde kalıtsal bir defekt olabileceğini öne

sürdü. 1963 yılında ise Donaldson ve Evans, Herediter Anjioödem hakkında

yaptıkları araştırmalar sonucunda, hastaların önemli bir bölümünde, o zamanlar C1

esteraz inhibitörü olarak adlandırılan ve günümüzde ise C1 inhibitör diye bilinen bir

protein eksikliğinden kaynaklandığını gösterdiler (4-5).

Page 6: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

3

2.3. SIKLIK VE KALITIM MODELİ

Hastalık relatif olarak nadir görülür. 1/10.000-150.000 arasında değişen

sıklıklarla görüldüğü bildirilmektedir. Diğer bir değişle ülkemizde 476-7151 arasında

Herediter Anjioödem hastası olması muhtemeldir. En gerçekçi sıklık tahmininin

1/50.000 olduğu düşünülmektedir.

Bu hastalık kalıtsal özellik gösterir ve otozomal dominant olarak geçer. Bu

hastalık kuşak atlamaz ve her kuşakta ortaya çıkar anlamına gelmektedir. Olguların

%25'inde aile öyküsü bulunmaz. Bilinen etnik veya cinsiyet farkı yoktur. Erkek ve

kadınlarda eşit sıklık ve şiddette seyretmesi beklenmesine karşın çoğu klinisyen

kadınlarda baskınlık olduğunu gözlemlemiştir. Bu noktada bir seçim hatası

olabileceği gibi hormonal etkiler de rol oynuyor olabilir (4-5).

2.4. SINIFLANDIRMA VE PATOFİZYOLOJİSİ

Herediter Anjioödem ise aile öyküsünün eşlik ettiği yaşamın erken yıllarında

deri ve mukozada görülen şişliklerle karakterizedir. Herediter Anjioödem, tip 1, 2, 3

olarak sınıflandırılır. Ağrısız, kaşıntısız ve ürtikersiz ödem hem üç tipin de

özelliğidir.

Tip 1 Herediter Anjioödem hastalarında C1 inhibitörü protein eksikliği

gözlenir. Defekt otozomal dominant aktarılabildiği gibi kendiliğinden de ortaya

çıkabilir. Tip 2 de ise dolaşımdaki C1 inhibitörü konsantrasyonu normaldir ancak

işlevsel değildir. Tip 3 Herediter Anjioödemde ise C1 inhibitör konsantrasyonu ve

Page 7: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

4

işlevi normaldir, etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte bazı olgularda FXII gen

mutasyonu ve kadınlarda östrojen hormonunun önemli olduğu düşünülmektedir. (7).

3. C1 İNHİBİTÖR NEDİR?

C1 inhibitör serpin ailesinden bir serin proteaz inhibitörüdür. Pek çok proteaz

aktivitesini baskılama görevi olan bu alfa-2 globulin, 11. kromozomda (11q12-13,1)

kodlanır ve başlıca karaciğerde üretilir. C1 inhibitörün tam eksikliği bildirilmemiş

olsa da, tek bir alleldeki mutasyon C1 inhibitör geninde anlamlı bir ölçüde

ekspresyon kaybına neden olmaktadır.

C1 kompleman sisteminin bir proteinidir ve dolaşımda inaktif haliyle

bulunur. Bu protein immünolojik olaylar sırasında aktif hale geçer ve kendinden

sonra gelen iki proteini, C4 ve C2'yi yıkar. C1 inhibitör klasik kompleman yolağının

temel regülatörüdür. C1 inhibitör aktive C1r ve C1s'yi bloke ederek (serin proteaz

inhibitörünün adı da buradan gelmektedir.) C4 ve C2'nin oluşmasını engeller.

Böylece klasik kompleman yolağının aktive olması baskılanır. Bu nedenle Herediter

Anjioödem olgularında C4 ataklar arasında dahi hemen her zaman düşük düzeydedir.

Kompleman kaskadında C2'yi takip eden protein C3'tür. C3'ün kendi kontrol

proteinleri bulunduğu için düzeyleri hemen her zaman normaldir. C1 inhibitör aynı

zamanda mannan bağlayıcı lektin ile ilişkili proteaz-2 (MASP2)'yi de inhibe ederek,

kompleman aktivasyonunu inhibe etmektedir.

C1 inhibitör adını aldığı C1 inhibisyonu dışındakinin sistemi, pıhtılaşma

sistemi ve fibrinolitik sistem gibi pek çok önemli sistemin de kontrolünü sağlamakla

görevlidir. C1 inhibitör bu sistemleri değişen oranlarda kontrol altında tutar. C1

Page 8: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

5

inhibitör plazma kallikreini ve FXIIa 'nın inhibisyonundan büyük ölçüde sorumludur;

bu nedenle kontak sistem aktivasyonunun temel regülatörü olarak kabul

edilmektedir.

C1-INH (C1 inhibitör) eksikliğinin anjioödem gelişimindeki nedeni kininlerin

uygunsuz üretilmesidir. C1-INH, kontakt sisteminde veya plazma kallikrein- kinin

sistemde primer regulasyondan sorumludur. Kallikrein bradikinin yapımını arttırır. O

nedenle Herediter Anjioödemde bradikinin düzeyleri artış gösterir. Ek olarak C1-

INH'de FXII üzerindeki inhibisyon da kalkar ve aktif FXII kallikreini aktif ederek

bradikinin yapımının artışına neden olur. Herediter Anjioödemde ödem gelişiminde

temel rol oynayan mediyatör bradikinindir.

İnvitro olarak C1 inhibitör aynı zamanda plazmin ve plazminojen aktivatörü

gibi proteazları da inaktive eder. İnvivo olarak plazmin büyük oranda alfa2

antiplazmin ile inhibe edilir ve C1 inhibitör burada büyük rol oynamaz. Herediter

anjioöedem atakları sırasında hem koagülasyon hem de fibrinolitik sistemin

aktivasyonu söz konusudur (4-5).

4. KLİNİK

4.1. EKSTREMİTELER, YÜZ VE DİĞERLERİ

Tipik bir atakta en sık el ve ayaklarda anjioödem görülür. Olguların %90’dan

fazlası hayatlarının bir döneminde ekstremitelerde anjioödem tanımlar. Ekstremite

şişliği tipik olarak asimetriktir ve saatler veya günler içinde gelişerek kol veya

bacaklarda geniş alanlara yayılabilir. Yüzdeki şişlik de oldukça sıktır ve hastaların

yaklaşık %80’inde görülür. Dudaklar, orofarinks, dil ve periorbital dokular etkilenen

Page 9: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

6

alanlardır. Gövde, boyun ve genital bölge şişlik ataklarının sıklıkla oluştuğu diğer

bölgelerdir (4-9).

Şekil 1. Herediter Anjioödemli hastada el ve yüz bölgesindeki ödemler(8)

4.2 ABDOMİNAL ATAKLAR

Herediter Anjioödem ile ilişkili abdominal ağrı, gastrointestinal sistemde

ödem sonucu oluşur (1). Ödem bağırsak duvarında meydana gelir ve şiddetli

spazmodik karın ağrısı ataklarına yol açar. Olgular hayatları boyunca %97 oranında

gastrointestinal anjioödem tanımlarlar. Abdominal ataklar, tüm atakların genellikle

%50’sine eşlik eder (4-9). Bazı olgularda en sık rastlanan semptom bu karın ağrısı

atakları olabilir. Herediter Anjioödemli olgular, abdominal atak sırasında ağrı

şiddetini 1-10 skala üzerinden ortalama 8.4 olarak puanlamışlardır (4-12).

Hastaları en çok etkileyen atakların başında abdominal ağrı atakları gelir (11).

Abdominal atak yaşayan hastalar bulantı, kusma, diyare ve şiddetli ağrı ile

Page 10: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

7

başvurabilirler (10). Bağırsak sesleri genellikle azalmıştır. Batın muayenesinde

hassasiyet ve defans bulunabilir (4). Abdominal atak akut apandisit, intususepsiyon

gibi akut karın nedenleri ile karışabilir ve hasta yanlışlıkla operasyona alınabilir (10).

Henüz tanı almamış Herediter Anjioödem olgularının %30’dan fazlasında bazen

birden fazla eksploratris laporotomi öyküsü bulunmaktadır. Bu ataklar hiçbir zaman

bağırsak duvarında nekroza neden olmaz; ancak bağırsak lümeninde obstrüksiyona

neden olacak kadar ciddi olabilir (11). Akut atakta ateş ve lökositoz genellikle

bulunmaz; ancak bazen atağı başlatan infeksiyon veya gerçek akut batın olabilir (13).

Bazen bağırsak anslarından sızan sıvı asit ve bazen de hipotansiyona neden

olabilecek kadar çok olabilir (12). Ataklar düzelirken genellikle ishal gelişir. Sadece

abdominal ataklarla seyreden hasta sayısı oldukça nadirdir (4).

4.3. LARİNKS ÖDEMİ

Anjioödem atakları rahatsızlık verici olsa da genellikle hayatı tehdit edici

değildir. Bunun bir istisnası şişliğin solunum yollarında meydana geldiği durumdur.

Herediter Anjioödemde deri ve abdominal ataklardan daha nadir olsa da en ciddi

komplikasyon larinks ödemidir (4-11). (Şekil-2) Herediter Anjioödemin en korkulan

komplikasyonlarından olup hafif bir rahatsızlık hissinden hava yolu tıkanıklığına

kadar ilerleyebilir (15).

Herediter Anjioödem olgularının %50’den fazlası hayatları boyunca en az bir

larinks ödemi epizodu yaşarlar. Laringeal semptomlar genellikle daha ileri yaşlarda

ortaya çıkar ve üç yaştan önce de nadirdir (16). Eğer bir Herediter Anjioödem

olgusunda atak ağızdan başlar ve solunum yollarını etkilerse bu durumda glotisi

Page 11: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

8

kapatan ve asfiksiyle ölüme yol açabilen bir tablo gelişebilir. Larinks ödemi bu

açıdan Herediter Anjioödemin en korkulan atağıdır. Neyse ki larinks ödemi Herediter

Anjioödem ataklarının %1’inden daha azında görülür; bununla birlikte bu nadir olay

eğer dikkatli izleme ve tedavi sağlanmazsa ölüme yol açabilir (9). Herediter

Anjioödemde güncel tedavilerin olmadığı yıllarda Herediter Anjioödemli olup da

tedavi almayan aile bireylerinin 1/3’ünde asfiksi öyküsü bulunduğu bildirilmiştir.

Tanı konmamış Herediter Anjioödemli mortalite %50’ye kadar çıkabilmektedir.

Çoğu Herediter Anjioödem olgusunda larinks ödemi saatler içinde gelişirken bir

saatten daha kısa sürede gelişen hava yolu obstrüksiyonu da tanımlanmıştır (4-17).

Şekil 2. Bir laringeal Herediter Anjioödem atağı sırasında larinkste ödemi

gösteren laringoskop görüntüsü ve hastanın normal larinks görüntüsü (14)

4.4. NADİR SEMPTOMLAR

Ataklar bunlarla da sınırlı olmayabilir ve vücudun hemen her yerinde

anjioödem atakları ve bunların neden olduğu klinik tablolar gelişebilir. Bu tür ataklar

genellikle daha nadirdir. Mesane ve üretrada mukozal ödeme bağlı idrar retansiyonu,

ağrı ve anüri; nörolojik etkilenmeye bağlı baş ağrısı, görme bozuklukları, ataksi,

Page 12: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

9

hemiparezi ve nöbet; ağrılı kas şişlikleri; omuz veya kalça şişliği veya plevral

efüzyon görülebilir (4).

5. SEMPTOMLARIN SEYRİ

Heterozigot bir bireyde C1 inhibitör düzeyleri doğumda %50 civarındadır ve

genellikle C1 inhibitör düzeyi %35’in altına inmeden semptomlar başlamaz. Bu

nedenle tipik olarak hastalar çocukluk çağlarında; sıklıkla iki-üç yaşlarında

anjioödem ataklarıyla tanışmaya başlar (18). C1 inhibitör düzeylerinde düşme ve

sonuç olarak klinik tablo genellikle ilk iki dekatta oluşur (9). Bununla birlikte

belirtiler, hayatın herhangi bir zamanında, nadiren 70-80’li yaşlarda bile ortaya

çıkabilir. Bazen ACE (anjiotensin dönüştürücü enzim) inhibitörü başlanması uzun

süre sessiz seyreden bir hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir.

Hastalık puberteyle birlikte kötüleşme eğilimi gösterir ve sonrasında da ömür

boyu sürer (18). Çok iyi değerlendirilmiş olmamakla birlikte bazı yazarlar, yaş

ilerledikçe atakların daha az ciddi olduğunu bildirmektedir. Atakların sıklığı ve

şiddeti hastalar arasında ve yıllar içinde aynı hastada büyük oranda farklılıklar

gösterebilir (4). Genellikle hastalık semptomları, erken başlayan hastalarda, geç

başlayanlara oranla daha ağır seyretme eğilimindedir. Ortalama olarak tedavisiz

hastalar her bir-iki haftada bir ya da bazı olgular haftada bir gibi daha sık veya yılda

bir gibi daha seyrek atak yaşayabilirler (4-9). Benzer şekilde bazı hastalar sık bir

şekilde acil bakım gerektiren ciddi ataklar yaşarken bazılarında herhangi bir tedavi

olmaksızın düzelen daha hafif ataklar olabilir. Bunun da ötesinde her bir atağın nasıl

Page 13: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

10

seyredeceği, başlangıç semptomlarına bakılarak önceden kestirilemez ve bu

belirsizlik hastalar veya yakınları için büyük bir anksiyete kaynağı olabilir.

Herediter Anjioödem ataklarına genellikle bir prodrom safhası öncelik eder

(11). Atağın başlayacağı alanda ataktan bir saat kadar önce karıncalanma hissedilir.

Az sayıdaki hastada bu prodromal safha görülmezken bir kısım hastada da bu safha

ataktan 24 saat öncesine kadar uzayabilir. Olguların 1/3’ünde deride eritema

marginatum benzeri bir döküntü atağın başlangıç safhasında görülebilir. Bu

kızarıklık deriden kabarık değildir ve kaşıntı da eşlik etmez. Atak öncesi görülen

eritema marginatumu ürtikerden ayırt etmek önemlidir; çünkü Herediter Anjioödemli

olgularda ataklara ürtiker plakları eşlik etmez ve ürtikerin varlığında tanıyı gözden

geçirmek gerekir.

Atakları neyin başlattığı konusu her zaman net olmamakla birlikte olguların

1/3’ünde basınç veya travma; yine 1/3’ünde stres tetikleyici faktör olabilir (11).

Özellikle orofarinks cerrahisi ve diş çekimi gibi medikal girişimler atakları

tetikleyebilir. Hastalar genellikle bu tür girişimlerle ilgili olumsuz tecrübeler

yaşamışlardır ve bu nedenle diş doktoruna gitmekten çekinebilirler. Bunun dışında

infeksiyonlar, ACE inhibitörleri ve hormonal tedaviler de atağı uyarabilir.

Östrojenler atak sıklığı ve şiddetinde artışa neden olur. Çoğu kadın atak sıklıklarının

menstürasyon zamanında arttığından yakınır ve bazı kadınlarda sadece östrojen

içeren doğum kontrol haplarının kesilmesi hastaların ataklarını sonlandırabilir.

Olguların önemli bir bölümünde herhangi tetikleyici faktör olmaksızın spontan

ataklar gelişebilir.

Herediter Anjioödem olgularında tipik bir atak genellikle 24 saat içinde en üst

seviyeye ulaşır; sonraki 48-72 saat içinde yavaş bir düzelme bunu takip eder.

Page 14: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

11

Böylece her bir atak 72-96 saat sürer (18). Bu durum bir kural değildir; bazı

hastalarda 24 saatten kısa süren ataklar olabileceği gibi dört-beş gün sürebilen karın

ağrısı ataklarıyla dokuz gün kadar sürebilen periferal anjioödem dönemleri

görülebilir (4).

6. EŞLİK EDEN HASTALIKLAR

Herediter Anjioödemli olgularda diğer önemli bir özellik bu olgularda

otoimmün hastalıkların insidansının daha fazla olmasıdır. Herediter Anjioödemli

olguların %12’sinde görülen bu otoimmün hastalıkların spektrumu oldukça geniştir

(glomerülonefrit, SLE, tiroid hastalıkları, inflamatuvar bağırsak hastalıkları vb.).

Genellikle klinik daha hafif seyreder (4).

7. TANI

Tanıdaki en büyük sorun Herediter Anjioödemin akla gelmemesidir. Bu

nedenle tanı sıklıkla gecikir. Semptomların başlamasıyla tanı arasında geçen süre

1977 yılında ortalama 22 yıl iken; 2005 yılında hala 10 yılın üzerindedir (4).

Herediter anjionörotik ödemli vakalarda tanı genellikle ilk ataktan 7-12 yıl sonra

konur. Bu vakalar, tüm aile taramasına alınmalıdır (1).

Herediter Anjioödemli olguların genellikle tipik bir öyküleri bulunur.

Genellikle çocukluk çağlarından itibaren ürtikerin eşlik etmediği, zaman zaman

solunum sıkıntısına neden olabilen rekürren anjioödem veya abdominal ağrı atakları

Page 15: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

12

olan olgularda, özellikle aile öyküsü de mevcutsa bu hastalıktan şüphelenilmelidir.

Tanı laboratuvar testleriyle doğrulanmalıdır (4).

Herediter Anjioödem hastalarında pozitif aile öyküsü tanı koymayı

kolaylaştırıcı bir faktör olmakla birlikte aile öyküsünün olmadığı %15-25’lik

kesimde doğru tanı koymak zorlaşmakta ve gecikebilmektedir. İlk anjioödem atakları

herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir ancak en sık olarak 5-11 yaş arasında

görülmektedir. İnfantil dönemde ortaya çıkışı ise çok nadirdir (6).

Rutin laboratuar testleri Herediter Anjioödemde normaldir. Sedimentasyon

artışı ya da eosinofili gözlenmesi halinde başka tanı araştırılmalıdır. Atak sırasında

intravasküler volum kaybına bağlı olarak hemokonsantrasyon ve prerenal azotemi

olabilir ve beyaz küre de artabilir (1).

Herediter Anjioödemli olguların hemen tümünde C4 düzeyleri hem ataklar

sırasında hem de ataklar arasında düşük; C1 ve C3 düzeyleriyse normaldir. Bu

nedenle Herediter Anjioödem tanısında C4 oldukça iyi bir tarama testidir. Nadir

olarak (%2), ataklar arasında C4 düzeyleri normal sınırlarda bulunabilir (16).

Atakları sırasındaysa C4 düşüktür; bu nedenle bir anjioödem atağı sırasında saptanan

normal C4 düzeyleri Tip 1, Tip 2 ve kazanılmış anjioödem tanılarını dışlar (4).

Bunu takiben C1 inhibitör düzeyi ve fonksiyonu ölçülmesi, hem tanıyı

koydurur hem de Tip 1 (C1 inhibitör düzeyi düşük, C1 inhibitör fonksiyonu azalmış)

ve Tip 2 Herediter Anjioödem (C1 inhibitör düzeyi normal, C1 inhibitör fonksiyonu

azalmış) arasında ayrımın yapılmasına olanak tanır. Hastaların C1 inhibitör

düzeylerinin %50 civarında olması beklenir. Ancak tedavi edilmemiş olgularda C1

inhibitör düzeyleri %5- 30 arasında bulunmaktadır. Bu durum olasılıkla C1

otoaktivasyonu sonucu C1 inhibitörün tüketilmesi ve/veya C1 inhibitör mRNA’sının

Page 16: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

13

down regülasyonu sonucu ortaya çıkmaktadır. Kliniğin şiddetiyle C1 inhibitör düzeyi

arasında iyi bir korelasyon bulunmamaktadır (4).

Fonksiyonel C1 inhibitör testi, C1 inhibitör düzeyi testine göre daha az

güvenilir bir testtir. Günümüzde ELISA yönteminden çok kromojenik testin

yapılması yönünde görüşler ağırlık kazanmaktadır. Herediter Anjioödem tanısında

kullanılan bu testler bir yaşın altındakilerde genellikle uygunsuz sonuçlara yol

açabilir (yalancı negatif). Testler tanıyı doğrulamak için bir kez daha tekrarlanmalıdır

(4).

Nadir olarak C1 inhibitör düzey ve fonksiyonu normal olan olgular

bulunabilir. Bunların hepsinde değil ama bir kısmında FXII mutasyonu bulunur (Tip

3 Herediter Anjioödem). Tip 3 Herediter Anjioödem tanısında genetik araştırma

gerekebilir. Tip 3 Herediter Anjioödem klinik olarak ilk iki tipe benzese de bazı

farklılıklar da bulunur (4).

8.AYIRICI TANI

Yaygın ödem ve anaflaksi benzeri reaksiyon ile gelen hastalarda öncelikle

ilaç reaksiyonu, gıda alerjisi, böcek ısırıkları ve arı sokmaları düşünülür. Hastaya bir

yandan ilk müdahale yapılırken bir yandan da detaylı anamnez alınarak hızlıca

ayırıcı tanıya gidilmelidir. Anaflaksi tablosu geliştiğinde, anaflaksi riskini artıran

yaş, meslek grubu, coğrafi faktör, ırk, cinsiyet gibi faktörler sorgulanmalıdır (20).

Özellikle risk oluşturan önemli bir faktör; duyarlanılan ajanla önceden var olabilecek

karşılaşma öyküsüdür. Bu risk böcek ısırıklarında % 40-60, radyokontrast ajanlarla

Page 17: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

14

% 20-40, penisilinle % 10-20’dir (19). İdiopatik anafilaksi için atopik bireyler

(astma, allerjik rinit, atopik dermatit) atopik olmayan bireylere göre daha risklidir.

Herediter Anjioödem özellikle aile öyküsü olan hastalarda mutlaka düşünülmelidir

(20).

Diğer anjioödem tipleri klinik öykü ve laboratuvar yöntemleriyle Herediter

Anjioödemden kolaylıkla ayırt edilebilir (Tablo 1) (4).

Tablo 1. Herediter Anjioödem, kazanılmış anjioödem, alerji farklılıkları (4)

Page 18: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

15

9. TEDAVİ

Anjioödemlerin tedavisinde kullanılan tedaviler (kortikosteroidler,

antihistaminler ve epinefrin) Herediter Anjioödemin tedavisinde etkili değildir. Bu

durumda bu hastalar; korunma, akut atakların tedavisi, uzun süreli profilaksi ve akut

atakların önlenmesi için kısa süreli profilaksi tedavi basamaklarının yaklaşımıyla

tedavi edilmelidir (4).

9.1.KORUNMA

Korunma tedbirleri, hastalığın hastalara ve hasta yakınlarına anlatılmasını

içeren eğitimle başlar. Atakları tetikleyen etmenlerin hastalara öğretilmesi gerekir.

Larinks ödemi riskinden ve diş çekimleri dahil orofarinks girişimlerinin tehlikesi

hastalara açık bir şekilde anlatılmalıdır. Bazı ilaçların atakları tetikleyebileceği akılda

tutulmalıdır. Özellikle doğum kontrol hapları ve östrojen içeren hormon

preparatlarından uzak durulması gereklidir. ACE inhibitörler atakları

tetikleyebileceğinden bu hastalarda kontrendikedir. Hasta bireylerin aile bireylerinin

taranması yine bu başlık altında incelenmelidir; çünkü tanı almamış bireylerde ölüm

riski %50’lere kadar yükselebilmektedir. Bu hastaları takip eden doktorların

sağlayabilecekleri önemli bir katkı, bu hastalara hastalıklarının ne olduğunu bildiren

ve acil durumlarda hangi ilaçları nasıl kullanacağını gösteren bir kart hazırlamaları

olabilir (4).

Korunmada özel bir diyet yoktur. Hasta, travmadan, soğuk ve emosyonel

stresten mümkün olduğunca kaçınmalıdır (1).

Page 19: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

16

9.2. AKUT ATAKLARIN TEDAVİSİ

Akut atakların tedavisinde çoğu ülkede semptomatik tedavi yöntemleri

kullanılmaktadır: sıvı verilmesi, ağrı kesiciler, anti emetikler vb. Abdominal ağrı

atakları narkotik analjezikleri gerektirebilir (18). Atak sırasında çok erken uygulanan

narkotik analjeziklerin sebebi bilinmeksizin atakları sonlandırabileceği bildirilmiştir.

Hastaların bir kısmında narkotik analjezik bağımlılığı gelişebileceğini göz önünde

bulundurmak gerekir.

Acil servislerde hastaların çoğu epinefrin, antihistamin ve

glukokortikoidlerle tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Ama bu ilaçların, akut atakların

tedavisinde etkili olduklarına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bazı yazarların

epinefrin için “hiç yoktan iyidir” şeklinde görüşleri bulunmaktadır (18).

Solunum güçlüğü olan hastalarla, sekresyonları yutamayan ve ses tonları

değişen hastalarda solunum yollarında sorun vardır; bu durum hava yolu tam

kapanmadan nazotrakeal entübasyonu gerektirir. Eğer solunum yoluyla ilişkili olası

bir etkilenim söz konusuysa, nazotrakeal entübasyon için ilgili birimlerin uyarılması

yerinde olur. Neyse ki entübasyon veya trakeostomi nadiren gerekir; ancak her

laringeal ödemi atağı oldukça ciddiye alınmalıdır (18). Travma anjioödem ataklarını

tetikleyebileceği için entübasyon veya trakestomi açılmasının hemen yapılamayacağı

koşullarda solunum yollarının doğrudan muayenesinde kaçınmak yerinde olur. Eksik

olan C1 inhibitörü yerine koymak üzere uygulanan taze donmuş plazma, çoğu 45

dakika içinde olmak üzere, sıklıkla ataklarda düzelme sağlar; ancak bazı hastalar için

Page 20: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

17

plazmada bulunan kinin substratlarına bağlı atağın daha da kötüleşebileceği gerçeğini

göz ardı etmemek gerekir (4-18).

Ayrıca akut atakların tedavisinde kullanımına yeni başlanan ve şu anda

birinci tercih olarak kullanılan, bir grup ilaç vardır. Bunlar C1 inhibitör yerine koyma

tedavisidir. Anjioödemden temel sorumlu mediatör kabul edilen bradikinin yolağını

kontrol eden bradikinin reseptör antagonisti Icatibant (Frazyr) 30 mg/3 ml ve

kallikrein inhibitörü (Ecallantide) Kalbitor 10 mg/ml 3 flakon akut atak tedavisinde

kullanılmaktadır. C1 inhibitör intravenöz olarak, periferik venlerden uygulanır.

Kullanılacak C1 inhibitör miktarı ise bireyin kilosu ile değişmektedir. Vücut ağırlığı

50kg'den az bireylerde 500 ünite, 50-100 kg arası bireylerde 1000 ünite, 100 kg den

fazla bireylerde ise 1500 ünite C1 inhibitör uygulanmaktadır (4). Bu tedavi

olanaklarının bulunmadığı durumlarda taze donmuş plazma 15 ml/kg önerilir (1).

9.3. UZUN SÜRELİ PROFİLAKSİ

Hangi hastaya uzun sürekli profilaksi tedavisi başlanılması gerektiği sorusu

tartışma konusudur. Orta şiddetli atakları olup hayat kaliteleri bozulan ve özellikle

solunum yolu atağı olan olguların bu tedavi için aday olduğu söylenebilir. Her ne

kadar, uzun süreli tedavi her hasta için kişiselleştirilmeliyse de, bu tedavi için adaylar

ayda birden fazla atak yaşayan, ayda beş günden fazla bu ataklardan etkilenen veya

solunum yolu obstrüksiyonu öyküsü bulunan hastalardır (16). Ne var ki bazen tıbbi

karar verme kolay olmayabilir. Bazı hastalar yakınlarının atakla öldüklerini görmüş

olabilir veya kendileri çok ciddi atak yaşamış olabilirler. Bu kişilerde de uzun süreli,

profilaksi düşünülebilir. Ataklar seyrekse, hafifse ve larinks ödemi hiç olmadıysa bu

Page 21: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

18

olgularda düzenli tedavi gerekmez. Uzun süreli profilakside üç grup ilaç

kullanımdadır. Bunlar anabolik steroidler, antifibrinolitikler ve C1 inhibitörlerdir (4).

9.4. KISA SÜRELİ PROFİLAKSİ

Herediter Anjioödemli olgularda diğer bir tedavi yaklaşımı, atakları

tetiklediği bilinen diş çekimi veya cerrahi operasyon gibi girişimler sırasında veya

travmadan hemen sonra hastaların akut atak geçirmelerini önlemeye yöneliktir. Bu

tedavi yaklaşımına, kısa süreli profilaksi denilmektedir (4).

Cerrahi girişimden bir gece önce veya cerrahi günü iki ünite taze donmuş

plazma verilmesinin, eksik olan C1 inhibitörü yerine koyarak atakları önlediği

gösterilmiştir. En uygun olarak girişimden 1-12 saat önce bir-iki ünite uygulanması

gerektiği bildirilmektedir (4).

10. HEREDİTER ANJİOÖDEM HASTALARINDA DİŞ TEDAVİLERİ

10.1. DİŞ ÇEKİMİ

Birçok olguda yapılan çalışmalarda Herediter Anjioödem hastalarında, diş

çekiminin anjioödem ataklarını tetikleyebildiği görülmüştür. İlgili bölgede dudak

ve/veya dil şişmesi, yüzde ödem ve üst solunum yolu tıkanıklığına sebep olan larinks

ödemi, ayrıca karında şişlik, periferik ödem, yutkunma güçlüğü, ses değişikliği, ses

kısıklığı da gözlenebilir. Bir literatürde tedavi edilmemiş Herediter Anjioödem

Page 22: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

19

hastalarının %15-%33 arası larinks ödemi sonucu öldüğü yazmaktadır. Ancak diş

çekimi dahil tüm dental cerrahi girişimler, akut atakla sonuçlanmamıştır (21-22).

Hastalar genellikle diş çekimi gibi dental girişimlerde, ataklarla görülen

olumsuz tecrübeler yaşamışlardır ve bu nedenle diş doktoruna gitmekten

çekinebilirler (4-20).

Hastaların ataklarının diş çekimi veya cerrahi müdahale gibi travmaların

ardından tetiklenmesi, kontak sistemin ve dolayısıyla kinin sisteminin harekete

geçmesi ile ilişkilidir (4).

10.2. HEREDİTER ANJİOÖDEMLİ HASTADA DİĞER DİŞ TEDAVİLERİ

Herediter Anjioödem olguları üzerinden yapılan çalışmalarda, olguların

çoğunda diş çekimi ve cerrahi uygulamalarda ataklar görülürken periodontal

tedavilerde de atakların görüldüğü rapor edilmiştir. Bunun dışında dolgu yapımında,

kanal tedavisinde, diş preparasyonunda, travmatik lokal anestezi uygulamalarında da

atakla karşılaşılmıştır. Bir başka olgu raporunda diş çıkarma bile ataklara neden

olabilmektedir (6).

11.DİŞ HEKİMİ YAKLAŞIMI NASIL OLMALI?

Diş hekimleri açısından Herediter Anjioödem, larinks ödemi gelişim

riskinden dolayı dikkat edilmesi gereken bir hastalıktır.

Detaylı bir tıbbi ve aile hikayesi ile bu hastalığa sahip bireyler kolayca ayırt

edilebilir. Bu hasta grubunda ise yapılacak ilk iş, bir immünoloji uzman hekimine

Page 23: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

20

konsültasyon için başvurulmalı ve koordine çalışılmalıdır. İmmünoloji hekiminin

uygun gördüğü profilaksi hastaya uygulanmalıdır. Çekim işlemi ise olası

komplikasyon oluşumunda acil tedavi gerektireceğinden hastane ortamında

yapılmalıdır.

Larinks ödemine epinefrin, kortikosteroid, antihistaminik gibi ilaçların çok az

etkisi vardır. Bunun yerine en acil yöntem, hava yolunu tıbbi veya cerrahi olarak

güvenlik altına almaktır. Bu da, entübasyon, trakeostomi, C1-inhibitör konsantresi

veya taze donmuş plazma transfüzyonu ile olabilir (23).

12. DİŞ ÇEKİMİ ÖNCESİ PROFİLAKSİ

Diş çekimi öncesi profilakside taze donmuş plazma, antifibrinolitik ajanlar,

zayıflatılmış androjenler ve C1-INH kullanılmaktadır. Bu ilaçlarda değişik derecede

başarılar gözlenmiştir.

Önceki çalışmalarda, cerrahi girişimden bir gece önce veya cerrahi günü 2

ünite taze donmuş plazma verilmesinin, eksik olan C1 inhibitörü yerine koyarak

atakları önlediği gösterilmiştir. En uygun olarak girişimden 1-12 saat önce 1-2 ünite

uygulanması gerektiği bildirilmektedir. Ancak daha sonraki çalışmalarda taze

donmuş plazmanın enfeksiyon riski taşıması ve anjioödem atağın seyrini

şiddetlendirme riskinden dolayı C1 inhibitör birincil tedavi haline gelmiştir. Tüm

dünya ve Türkiye'de de C1 inhibitörü uygulamaları artmıştır. Androjenler ve plazmin

inhibitörleri de profilakside kullanılabilir. Bu ilaçları girişimden 5-7 gün kadar önce

dozlarının artırılması ve girişimden sonra 2 gün daha bu şekilde uygulanması sorunu

Page 24: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

21

çözebilir. Ancak tek başına bu tedaviye güvenilmemesi gerektiği de bildirilmektedir.

C1 inhibitör ABD'de profilaktik tedavi için onay almıştır ve girişimden 24 saat

öncesine kadar hastalara uygulanabilir; ancak genel uygulamada girişimden 1 saat

kadar önce 500-1500 ünite verilmesi önerilmektedir. İhtiyaca göre bu doz 3-4 günde

bir tekrarlanabilir (4).

12.1. ÖRNEK PROFİLAKSİ

54 yaşındaki bir bayan hasta sol alt 3. molar dişi çekimi için çene cerrahisi

bölümüne sevk edilmiştir. Spontan ağrılı bu dişten çekilen röntgende dişte çürük ve

çevresinde şiddetli periodontitis görülmüştür. Bu hastanın 5 yıl önce yüzünde bir

ödem geliştiği ve hastadan sialografi ve C1-INH serum seviyesinin ve aktivasyonun

düşük olması sonucu Herediter Anjioödem tanısı konulduğu öğrenilmiştir. Hastanın

yüzündeki bu ödem, diş tedavisi için lokal anestezi uygulanması sonucu meydana

gelmiş. Hastadan alınan anamnez sonucu aile hikayesinde Herediter Anjioödem ve

düşük C1-INH seviyesi görülmüş. İki yıl öncesine kadar C1-INH konsantrasyonu

uygulaması, larinks bölgesindeki rahatsızlık hissinin ve hırıltılı sesin önlenmesinde

etkiliymiş. Bu hasta tedaviden bir gün önce diş hastanesine yatmış ve cerrahi öncesi

fizik muayenede düşük seviyede C1-INH aktivitesi, C4 ve CH50 dışında bir özellik

yoktur. Tedavide premedikasyon ilaçları ve anestezi kullanılmıştır. Lokal cerrahi

analjezi 1:80,000 lik epinefrin seyreltisinde %2 lidocainle elde edilmiştir. Dişin

çekimi 5 dakikada sorunsuz olarak gerçekleşmiş 500 ünitlik C1-INH konsantrasyonu

çekimden hemen sonra uygulamaya başlanmış ve 1 saat sürmüştür. Postoperatif 24

saat içinde yüz bölgesinde veya larinkste ödem görülmemiş. Bir sonraki gün

Page 25: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

22

herhangi bir şikayet olmaksızın taburcu edildiğinde, C1-INH, C4 ve CH50 seviyesi

artmış olduğu gözlenmiş.

Bu hastaya ikinci kez C1-INH konsantrasyonu verildiği zamandı. İlk

uygulamadan sonra belli bir neden olmaksızın bacaklarda ödem görülmesine rağmen

ikinci uygulamada herhangi bir ödem görülmemesi, ilk uygulama sonrasında spesifik

bir antikorun yapılmadığını düşündürmektedir (24).

13. DİŞ ÇEKİMİYLE GELİŞEN ANJİOÖDEM ATAKLARI VE ACİL

TEDAVİ GİRİŞİMLERİ

30 yaşında Herediter Anjioödem teşhisi konmuş bir hasta, lokal anestezi

(lidokain ve epinefrin) altında diş çekimi yapıldıktan otuz saat sonra 06:00 civarında

boğazında bir şişlik hissetmeye başlamıştır. Gece yarısından sonra, boğazında

sıkışma hissi ve derin bir sesle uyanmıştır. Bunun üzerine acil hekimine

başvurmuştur, acil hekimi de artan nefes darlığı karşısında alerjik glottis ödemini

düşünmüştür. Bu varsayım hastayı, intravenöz steroid ve antihistaminikle tedaviye

yönlendirmiştir. Maske ve oksijen tedavisi ile ventilasyon tedavisi de başarısız

olmuştur. İlerleyen nefes darlığı sonucu hasta saat 17.00 de asfiksi sonucu hayatını

hayatını kaybetmiştir (25).

46 yaşındaki bir başka hastada ise, 12 yaşından beri cildinde tekrarlayan

anjioödem ve karın ağrısı şikayetleri görülmekteydi. Ancak larinks ödemi geçmişi

yoktu. Ayrıca bir kızında C1-INH fonksiyon eksikliği nedeniyle Herediter

Anjioödem tip 2 ile birlikte, ailesinde 3 kişide daha bu semptomlar görülmekteydi.

Aile hikayesine rağmen, hasta uzman konsültasyonunu reddetmiştir. Lokal anestezi

Page 26: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

23

altında diş çekiminden 7 saat sonra, boğazında şişlik ve yutkunmada zorlukla beraber

uyanmış. Üç saat sonra da hastanın sesi boğuklaşmaya başlayıp daha sonra ise

konuşamaz hale gelmiştir. Yüzünde ve dudaklarında ödem gözlenmemiştir.

Ailesinden alınan bilgiye göre nefes darlığı ilerlemiş ve 45 dakika sonrada acil

servise yetişemeden hayatını yitirmiştir (2).

28 yaşındaki bir bayan hasta ise nefes almada zorluk yüz bölgesinde ödem ile

acil servise başvurmuştur. Hastadan alınan anamnezde birkaç saat önce kendi diş

hekiminde lokal anestezi altında alt molar dişini çektirdikten sonra dudak ve yüz

bölgesinde ödemin artmaya başladığı ve nefes almasının zorlaştığı öğrenilmiştir. Acil

serviste ilk olarak adrenalin buharı ile yüksek akışlı oksijen ve intravenöz steroid

uygulanmıştır. Hastanın semptomları iyileşmemiştir ve hasta oral ve maksillofasiyal

değerlendirme için acile sevk edilmiştir. Orofasiyal enfeksiyon olasılığını aile

hikayesi, klinik bulgular ve ilk hematolojik araştırmalar elemiştir. Tıbbi anamnezinde

hasta elinde tekrarlayan hafif şişlikler ve aile hikayesinde Herediter Anjioödeme

rastlanmıştır. Ailesinden beş kişi bu durumdan hayatını yitirmesine rağmen hastamız

hiç test yaptırmamış. Düzenli kullandığı bir ilaç ve alerjik bir hastalığı yokmuş.

Burada hastaya Herediter Anjioödem tanısı konmuştur. Aranan immunoloji uzmanın

ilk tavsiyesi 1000 ünite C1 inhibitörü konsantrasyonu intravenöz olarak uygulanması

olmuş. Hastanın semptomları iyileşmeye başlamış. Daha sonraki C1 inhibitörü

uygulamaları ve takibi için hasta yoğun bakıma alınmış. Hasta bir gün sonra

iyileştikten sonra taburcu edilmiştir (25).

Page 27: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

24

14. KAYNAKÇA

1.Mesçi B, Tınazlı M, Oğuz A. Herediter Anjioödem. Göztepe Tıp Dergisi,

2011, 26-1, 39-41

2. Bork K, Barnstedt SE. Laryngeal edema and death from asphyxiation after

tooth extraction in four patients with hereditary angioedema. J Am Dent Assoc.

2003,134(8),1088-94

3. Nzeako UC, Frigas E, Tremaine WJ. Hereditary angioedema: a broad

review for clinicians. Arch Intern Med. 2001 12,161(20),2417-29

4. Gülbahar O, Gelincik A, Sin A ve ark. Herediter Anjioödem. Türkiye

Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, 2010, 8,125-138

5. Gülbahar O, Gökmen N. Herediter Anjioödem. Ege Üniversitesi Tıp

Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi 2011,3

6. Turan H, Okur M, Acer E, Gürlevik Z, Yanık M. Bir Çocuk Olgu

Nedeniyle Herediter Anjioödem. Gaziantep Tıp Dergisi 2011,17(2), 92-94

7. Karlis V, Glickman R, Stern R, Kinney L. Hereditary Angioedema Case

Report and Review of Management . Oral Surgery Oral Medicine Oral Pathology,

1997, 83-4, 462-464

8. Parish LC. Hereditary angioedema: diagnosis and management-a

perspective for the dermatologist. Journal of the American Academy of

Dermatology, 2011 65(4),843-50

Page 28: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

25

9. Bork K, Meng G, Staubach P, Hardt J. Hereditary angioedema: new

findings concerning symptoms, affected organs, and course. Am J Med

2006,119,267-74

10. Witschi A, Krahenbühl L, Frei E, Saltzman J, Spath PJ, Müller UR.

Colorectal intussusception: An unusual gastrointestinal complication of hereditary

angioedema. Int Arch Allergy Immunol 1996,111,96-8

11. Frank MM. Hereditary angioedema: the clinical syndrome and its

management in the United States. Immunol Allergy Clin North Am 2006,26,653-68

12. Bork K, Staubach P, Eckardt AJ, Hardt J. Symptoms, course, and

complications of abdominal attacks in hereditary angioedema due to C1 inhibitor

deficiency. Am J Gastroenterol 2006,101,619 27

13. Farkas H, Varga L, Széplaki G, Visy B, Harmat G, Bowen T.

Management of hereditary angioedema in pediatric patients. Pediatrics

2007,120(3),e713-22

14. Bas M, et al. Allergy. 2006,61(12),1490-1492

15. Cicardi M, Bergamascini L, Marasini B et al. Hereditary angioedema an

appraisal of 104 cases. Am J Med 1982,284,2-9

16. Bowen T, Cicardi M, Bork K, Zuraw B, Frank M, Ritchie B, et al.

Hereditary angioedema: a current state-of the art review, VII: Canadian Hungarian

2007 International Consensus Algorithm for the diagnosis, therapy, and management

of Hereditary angioedema. Ann Allergy Asthma Immunol 2008,100(Suppl 2),S30-

S40

Page 29: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

26

17. Bork K, Siedlecki K, Bosch S, Schopf RE, Kreuz W . Asphyxiation by

laryngeal edema in patients with hereditary angioedema. Mayo Clin Proc

2000,75,349-54

18. Zuraw BL. Hereditary angioedema. N Engl J Med 2008,359,1027-36.

19. Isselbacher KJ. Harrison’s principles of internal medicine, 15th ed.

McGraw-Hill, 2001

20. Cüre E, Şahin M. Herediter Anjioödemli Bir Olgu. Genel Tıp Derg

2006,16(4),191-194

21. Bork K, Hardt J, Staubach-Renz P, Witzke G. Risk of Laryngeal Edema

and Facial Swellings After Tooth Extraction in Patients with Hereditary Angioedema

with and without Prophylaxis with C1 Inhibitör Concentrate: a Retrospective Study.

Oral Medicine, 2011, 112-1, 58-64

22. Moore GP, Hurley WT, Pace SA. Hereditary angioedema. Ann Emerg

Med, 1988, 17, 1082-1086

23. Van Sickels, Nicholas J, Robert B, et al. Hereditary Angioedema:

Treatment, Management, and Precautions in Patients Presenting for Dental Care.

Oral Surgery Oral Medicine Oral Pathology Oral Radiology Endodontology, 2010,

109,168-172

24.Maeda S, Miyawaki T, Nomura S, et al. Management of Oral Surgery in

Patients with Hereditary or Acquired Angioedemas: Review and Case Report. Oral

Surgery Oral Medicine oral Pathology, 2003, 96-5, 540-543

Page 30: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

27

25. İhsan AKIN:Herediter Anjioödem ve Bu Hastalıkta Diş Cerrahisi ve Diş

Çekimi ile Ortaya Çıkma Riski Bulunan Komplikasyonlar. Bu Komplikasyonlarla

Mücadelede Uygulanacak Basamaklar, Bitirme Tezi, E. Ü. Tıp Fakültesi, İZMİR

2013

Page 31: DİŞ TEDAVİLERİNİN ATAK OLUŞUMUNDAKİ ÖNEMİ

28

15. ÖZGEÇMİŞ

1989 yılında Isparta’da doğdum. Öğrenim hayatıma Ülkü İlköğretim

Okulu’nda başladım. Lise öğrenimimi Isparta Anadolu Lisesi’nde tamamladıktan

sonra, 2008 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne başladım.