1 KUR’AN-I KERİM’İN DEMİR MUCİZESİ “…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır...” (Kur’an-ı Kerim. Hadid Suresi, 25.Ayet ) Prof. Dr. Zeki ÇİZMECİOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi e-mail: [email protected]ÖZET Günümüz Bilgi Çağında, bilimin yeni keşfettiği gerçeklerin Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de 14 asır önce haber verilmesi dikkatleri Kur’an-ı Kerim üzerine çekmektedir. Bu çalışmada, öncelikle Kur’an-ı Kerim’in bilgiye ve ilme verdiği önem açıklanmakta, daha sonra Kur’an-ı Kerim’ de Hadid Suresi 25. Ayette demir hakkında belirtilen hususların insanlık tarihi boyunca ve günümüzde demir ile ilgili bilimsel gelişmeler ile irtibatlandırılarak Kur’an-ı Kerim’in Bilimsel Mucizesi ortaya konulmaktadır. Bu makalede, günümüzde astronomik tespitlere göre demirin uzaydan gelen bir metal olduğu; demirin her çağda ve bugün hayatımızda bir numaralı metal olmasının sebebinin sertlik ve mukavemetinden kaynaklandığı; insan vücudunda demirin oksijen taşıyıcı rolü olduğu ve kanser tedavisinde olumlu etkisi üzerinde durulmaktadır. 1. GİRİŞ Ortaçağda dünyanın diğer yerlerinde insanlık büyük bir cehalet içerisinde yüzerken İslam Dünyası’nda Müslüman Bilim Adamları Kur’an-ı Kerim’den yararlanarak bütün ilimlerin temellerini atmışlardır. Yeni Çağda Batı Dünyası Rönesans ve Reform hareketleri ile Müslümanlardan aldığı bilgilerin üzerine bu günkü teknolojiyi kurmuş ve geliştirmiştir. Dinin ilimsiz olamayacağı, ilmin de tekniksiz olamayacağı açıktır. İlim ile din çatışması ancak hakiki olmayan yani insanlar tarafından bozulmuş dinin getirdiği bir durumdur. Hakiki Din yani Allah Katı’ndan gönderilmiş ve insanlar tarafından değiştirilememiş din, ilmi emreder ve teşvik eder, asla ilim ile çatışmaz. Hakiki Din, insanlığa huzur ve mutluluk getiren hayat tarzıdır. Bilimin ortaya koyduğu gerçekler ile çatışmadığı gibi, insanları bilimsel araştırmalar yapmaya yönlendirir. İnsanlık ilim ile din çatışmasından çok zarar görmüştür. Ortaçağ'da Hıristiyanlık, kilisenin elinde maddi çıkar aracı olmuş, bu yanlış uygulamalar sonucu bilim baskı altına alınmış, özgür çalışma ortamı ortadan kalkmış, Kopernik ve Galileo'nin yaşadığı baskılar ilim-din çatışmasına yol açmıştır. Günümüzde bu anlayış değişmiş, atomun sırlarını ortaya koyan Albert Einstein: “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." demiştir. Yaşadığımız çağda en kıymetli ürünün bilgi olduğu anlaşıldığından dolayı, bu çağa “ Bilgi Çağı” adı verilmektedir. Günümüz insanı bilgiye ve ilme her şeyden fazla önem vermektedir. Bütün ilimlerdeki gelişmelerle ortaya çıkan bilgilerin 14 asır önce Mukaddes Kitabımız Kur’an tarafından haber verilmiş olması dikkatleri Kur’an-ı Kerim üzerine çekmektedir. İnsanlık günümüzde bir taraftan bilim ve teknolojide zirveye tırmanırken ahlaki çöküntü içerisindedir. İ nanca ve dine yeterince önem vermeyen bilgiye ve teknolojiye daha fazla önem veren insanlık, kaydedilen teknolojik gelişmelere ve maddi refaha rağmen mutsuzdur. İnsanlık kendi eli ile geliştirdiği teknolojiyi araç olmaktan çıkararak amaç haline getirmiş, teknolojiyi insanlığın yararına kullanacak yerde insanlığı tehdit eden bir silah haline getirmiştir. Dünyanın her tarafında terör, cinayetler, intiharlar, evlilik dışı ilişkiler, alkol ve uyuşturucu bağımlılıkları yaygınlaşmış, ateizm ve egoizm günümüzün amansız hastalığı haline gelmiştir.
31
Embed
de - yeniturkiye.comİlim, bilinen bir şeyi mahiyeti üzere idrak etmektir. Bir kimseye bir şey kendi mahiyeti üzere tebayün ettiğinde o kimse o şeyi bilmiş olur. İlim nurdur.
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
1
KUR’AN-I KERİM’İN DEMİR MUCİZESİ
“…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır...”
“Kim kendisine ilmî bir mes'ele sorulur da onu gizler, söylemez ise Allah, onun ağzına kıyamet günü ateşten gem
vurur.”
"Âlimlere tabi olun! Çünkü onlar, dünya ve ahiretin ışıklarıdır."
"Âlimler, kurtuluş yolunu gösteren birer rehber ve kılavuzdur."
"Âlimler olmasaydı, insanlar helak olurdu."
"Bilmediklerinizi âlimlerden sorup öğrenin!"
“ İlmin yarısı, soru sormaktır.”
“Tek bir fakih, şeytana bin âbidden daha yamandır.”
“Dinde fakih (bilgili) olan kimse ne iyi kimsedir! Kendisine muhtaç olununca faydalı olur. Kendisine ihtiyaç olmayınca
ilmini artırır.”
“Hiç kimse, cehaletle aziz, ilim ile de zelil olmaz”
“Boş vaktini ilme harcayan kurtulur”
“İlim öğrenmek, namaz, oruç, hac ve cihaddan da efdaldir.”
“Nerede ilim varsa, orada Müslümanlık vardır.”
“İlim, benim ve diğer Peygamberlerin mirasıdır. Kim de bana mirasçı olursa, Cennette benimle beraber olur.”
“Bilerek yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir.” [Şir’a]
“Allahü teâlânın rezil etmek istediği kul, ilim ve edepten mahrum kalır.” [İbni Neccar]
“Bir Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye
veremez.”
“Allahü teâlâ ilim verdiği âlimlerden de Peygamberlerden aldığı misak gibi, ilimlerini saklamayıp insanlara açıklamaları
için, söz almış ve "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et!" buyurmuştur.” [Ebu Nuaym]
“En güzel hediye, hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır.” [Taberani]
“Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadetten daha sevaptır.” [Deylemi]
“İlimden bir mesele öğrenmek, dünyadaki her şeyden kıymetlidir.” [Taberani]
“Âlim olmayan veya ilim öğrenmeye çalışmayan bizden değildir.” [Deylemi]
“İşlenen bir günah, âlime bir, cahile iki olarak yazılır. Âlim, günahı için azap olunur. Cahil ise hem günahı, hem de
öğrenmediği için azap olunur.” [Deylemi]
“Bir kimse, ilim öğrense, bununla amel etmese bile; bin rekat namaz kılmasından daha fazla sevap alır. Eğer öğrendiği
ilimle amel eder veya başkasına öğretirse, hem bunun sevabını alır, hem de Kıyamete kadar bununla amel edenlerin
sevabını alır.” [Hatib]
“Din ilmine sahip olanın sıkıntısı gider ve ummadığı yerden rızıklanır.” [İ. Neccar]
“İbadetin en üstünü , ilim ve kemal istemektir''
5
“İlmi dünyaya yaymaktan daha methe değer tasadduk yoktur.”
“Cehaletten daha vahşetli fukaralık yoktur.”
“ Bir alimi ağırlayan Allah'ı ağırlar.”
“ İlim herkesi faydalandırır, takva ise ancak sahibini faydalandırır.”
“Kim ilim talebi için yolculuk yaparsa Allah onu cennete götürecek yola sokar. Muhakkak ki melekler kanatlarını ilim
talebesi üzerine gererler. Bu onlardan razı oldukları içindir. Muhakkak ki gökte ve yerde bulunanlar ilim öğrenmek
isteyen için istiğfar ederler. Hatta denizdeki balıklar bile. Âlimin abide üstünlüğü bedir gecesinde ayın yıldızlara
üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler , geriye ne dirhem, ne de dinar
bırakıyorlar. Onlar ancak ilmi miras olarak bırakırlar. Kim ondan alırsa büyük bir pay ve kazanç almış olur.” (Buhari 10,
Ebu Davud 1, Tirmizi 19, İbni Mace 7)
4. KUR’AN-I KERİM’İN DEMİR MUCİZESİ
Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim, Hadid Suresi 25. Ayet-i Kerimede şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki, Biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik; beraberlerinde kitap ve mizan (terazi, ölçü) indirdik ki,
insanlar adaletle tutunsunlar. Bir de demiri indirdik ki, onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için birçok faydalar
vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine gıyabında yardım edenleri belli edecektir. Şüphesiz Allah çok
güçlüdür, üstündür.” (Hadid Suresi, 25. Ayet)
Demir, Kur’an’da kendisine dikkat çekilen elementlerden biridir. Hatta bu sureye “Hadid” ismi verilmiştir ki, “demir”
manasına gelmektedir.
Hadid suresinin 25. ayet-i kerimesinde demir ile ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
“…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır…”
Ayrıca ayet-i kerimede demirin indirildiğinden, sertlik ve mukavemetinin olduğundan, ayrıca insanlar için çok faydaları
olduğundan bahsedilmektedir. Hâlbuki bu ayet-i kerimenin indiği dönemde insanlar demirden sadece kılıç yapıyorlardı
ve demirin başka faydalarını bilmiyorlardı. Buna rağmen Kur’an, faydaların neler olduğunu açıklamadan “onda insanlar
için çok faydalar vardır.” buyuruyordu. Şu anda keşfedilen faydaları olduğu gibi, daha sonra nice faydaları olduğu
görülecektir.
İşte Kur’an’da özellikle demire dikkat çekilmesi ve “Onda insanlar için çok faydalar vardır.” buyurulması son derece
manidar ve hikmetlidir.
Tefsirde(1) demirin Adem Aleyhisselam ile beraber Cennetten indirildiği rivayet edilmektedir. İbn Abbas (R.A) ‘dan
yapılan rivayette “ Üç şey Adem (A.S.) ile beraber inmiştir. Hacerü’l esved, Musa (A.S.)’ın Asası ve Demir”(2)
Ünlü müfessir Fahreddün-i Razi (3)
“Yeryüzünün en kıymetli metali zannedilen altın yeryüzünde olmasa idi, insan hayatında hiç bir anormallik olmazdı,
ancak demir yeryüzünde olmasa idi insan hayatı altüst olurdu. Bu bakımdan demir yeryüzünün en kıymetli metalidir.”
demektedir.
5. UZAY METALİ: DEMİR
6
Hadid Suresi’nin 25. ayetinde, demir için kullanılan “enzelna” yani “indirdik” kelimesi, bir çok tefsirde insanlara ihsan
ettik veya insanların hizmetine verdik anlamında anlaşılmıştır. Fakat kelimenin “gökten fiziksel olarak indirme”
şeklindeki anlamı dikkate alındığında, önemli bir bilimsel gerçeğe işaret ettiği görülmektedir. Sadece Dünya’daki değil,
tüm Güneş Sistemi’ndeki demir, dış uzaydan gelmiştir. Çünkü Güneş’in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi
için yeterli değildir. Güneş’in 6000 0C’lık bir yüzey sıcaklığı ve 20 milyon 0C’lik bir çekirdek sıcaklığı vardır. Demir ancak
Güneş’ten çok daha büyük yıldızda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Süpernova olarak
adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz, patlar ve demir uzaya
dağılır.
Bütün astronomik bulgular, Dünya’daki demir metalinin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.
Sadece Dünya’daki demir değil, tüm Güneş Sistemi’ndeki demir dış uzaydan gelmiştir. Tüm bunlardan anlaşılacağı
üzere, demir metali dünyada oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayet-i kerimede bildirildiği şekilde
indirilmiştir.
Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60 izotopu yaklaşık 5 milyon
yıl önce Güneş’ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır.
Süpernova patlamasında oluşan demir-60 izotopu, 1,5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur.
Dünya’nın yer altı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu, yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosentez(daha
önceden var olan çekirdek parçacıklarından yani proton ve nötronlardan, yeni atomik çekirdeklerin yaratılması
süreci)geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yer altı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur. Tüm
bunlardan anlaşılacağı gibi demir metali Dünya’da oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayette bildirildiği
şekilde “indirilmiştir”. (4)
Günümüz astronomik bilgileri bize diğer elementlerin de Dünya’nın dışında oluştuğunu göstermektedir. Ayetteki “demiri
de indirdik” ifadesinde geçen “de” vurgusu bu gerçeğe dikkat çekiyor olabilir. Ancak ayette, demire özellikle dikkat
çekilmesi ise, 20. yüzyılın sonlarında elde edilen bilgiler dikkate alındığında son derece düşündürücüdür
Sonuç olarak demirin güneş sisteminde bulunamayacağını, ancak güneş sistemi dışında yüksek sıcaklıkta ve güneşten
on misli daha büyük bir yıldızın patlaması ile uzaydan güneş sistemine ve yeryüzüne indiğini göstermektedir.
Velhasıl demir, yeryüzü metali olmayıp, uzay metalidir.
Şekil 1’de halen uzaydan zaman zaman göktaşının yeryüzüne düşüşü ve Şekil 2’de demir içeren bir göktaşı örneği
görülmektedir.
Gök taşı ya da meteorit, uzaydan Dünya yüzeyine düşen maddelerin genel adıdır. Dünya atmosferine ortalama olarak
yılda birkaç bin gök taşı girer. Ancak bunların beş yüz kadarı buharlaşmadan, yere gök taşı olarak düşer.
Gök taşları, Dünya atmosferine saniyede 11–72 km arasında değişen bir hızla girerler. Sürtünmeden meydana gelen
ısıdan dolayı büyük bir kısmı ergiyerek toz parçacıkları halinde yeryüzüne inebilir. Büyük gök taşları atmosferde
gözlenebilir. Düzenli olarak her sene gerçekleşen meteor yağmurları bulunmaktadır. Halen zaman zaman yeryüzüne
düşen göktaşları demir içermektedir.(5)
Bu bilginin Kuran’ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, her
şeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Yüce Allah’ın sözü olan Kuran-ı Kerim’de yer almaktadır. Bu bilginin Kur’an-ı Kerim’in
indirilmiş olduğu asırda yani bundan 1400 sene önce bilinmesi mümkün değildir. Bu bilginin Kur’an’da var olması,
Kur’an-ı Kerim’in Allah(C.C.)’ın kitabı olmasının çok açık kanıtıdır.
Şekil 1. Göktaşının uzaydan düşmesi Şekil 2. Demir içeren göktaşı
7
7. DEMİR-ÇELİK ÜRETİMİNİN TARİHÇESİ (7)
Demirin ilk kullanımına dair işaretler, mızrak uçları, bıçak ve süs eşyası şeklinde olup Sümerlere ve eski Mısırlılara
kadar (yaklaşık MÖ 4000 yılları) dayanmaktadır.(Şekil 3)
6. DEMİRİN TABİATTA BULUNUŞU
Yer kabuğunun yaklaşık % 5'ini demir oluşturur. Doğadaki miktarı bakımından, metaller arasında,
alüminyumdan sonra 2. sırada, elementler arasında ise oksijen, silisyum ve alüminyumdan sonra 4. sırada yer alır. Dünya çekirdeğinin büyük bir bölümünü oluşturan demir, bir bütün olarak Dünya'yı oluşturan elementler arasında, yaklaşık % 35 oranıyla 1. sırayı alır.
Metalik halde tabiatta pek az rastlanır. Daha çok oksijenli ve kükürtlü bileşikler halinde bulunur. Demir ihtiva eden minerallerin sayısı yüzlere vardığı gibi, birçok topraklar da az veya çok demir ihtiva ederler. Demir ihtiva eden mineraller; oksitler, karbonatlar, silikatlar ve sülfürler halinde bulunur. Bunların başlıcaları şunlardır.
Demir Mineralleri:(6)
Manyetit (Fe3 O4), Magnetik özelliği vardır. Siyah ve koyu
esmer renktedir.
Hematit (Fe2 O3), Kırmızı renkli olduğu için kırmızı demir taşı da denir. Hematit filizlerinin fosforu ve kükürdü az olduğundan, demir elde edilmesinde en çok tercih
edilen filizlerden biridir.
Limonit (Fe2 O3 x H2O), Oksitlenmiş demir rengindedir. İçinde fazla miktarda kireç bulunduğundan üretim sırasında, katkı maddesi olarak kireç gerektirmez.
Siderit (FeCO3), Demir spatı adı da verilir. Bileşiminde fazla miktarda manganez de bulunduğundan kıymetli bir
cevherdir. Yüksek fırına verilmeden önce, kavrularak CO2 çıkarılır.
Pirit (FeS2), Altın sarısı renkte olup, daha çok sülfürik asit üretiminde kullanılır. Kükürt miktarı çok fazla olduğundan, demir üretimi için uygun değildir. Çok az miktardaki kükürt dahi demirin kırılganlığını arttırmaktadır. Bir demir filizinin işlenebilmesi için, demir oranının % 30'dan fazla olması gerekir.
8
Şekil 3. Eski Mısırlılarda Gerçekleşen Döküm İşlemi
Demirin kolay korozyona uğraması nedeniyle altın ve gümüşten yapılan nesnelere kıyasla çok eski tarihlerde demirden
yapılan nesnelere daha az rastlanır. G. A. Wainwright tarafından Giza, Mısır'da bulunan ve MÖ 3500 yıllarına ait
olduğu tahmin edilen bazı demir boncukların meteor taşlarından yapıldığı düşünülmektedir. Çünkü, yerkabuğunda
bulunan demir yok denecek kadar veya çok çok az bir miktar nikel içermesine karşın, bu boncuklarda meteor kökenli
olduklarını belgelercesine % 7,5 oranında nikel içerik tespit edilmiştir.
Daha sonraları MÖ 2000 yıllarında özellikle Mezopotamya ve Anadolu civarında ergitilmiş demirden yapılmış objeler
daha çok görülmeye başlanır. Bu objelerin içeriğinde nikele rastlanmaması da meteor taşlarından yapılmadıklarının bir
göstergesidir. Ancak bunların kullanımlarının daha çok törensel olması, demirin o çağlarda altından bile daha pahalı
olmasından dolayıdır. Örneğin İlyada'da savaş silahları bronzdan yapılmasına karşın demir ingotlar ticarette
kullanılmaktadır.
MÖ 1600 ile MÖ 1200 yıllarına gelindiğinde demirin Orta Doğu'da giderek artan bir şekilde kullanıldığı görülür, fakat
gene de bronzun yerini alamaz.
MÖ 1200 ile MÖ 1000 yıllarında Orta Doğu'da, araç-gereç ve silah yapımında bronzdan demire hızlı bir geçiş
yaşanmasının ardında demir işleme teknolojisinde kaydedilen bir gelişme değil, bronz yapımında kullanılan kalayın
arzında yaşanan kesinti yatmaktadır. Dünyanın değişik yörelerinde değişik zamanlarda yaşanan bu geçiş süreci, yeni
bir çağın, 'Demir Çağı'nın başlangıcının işareti olmuştur.
Bronzdan demire geçiş süreci sırasında gerçekleşen bir başka keşif de karbürizasyon olmuştur. Karbürizasyonun
kelime anlamı demire karbon ilavesi prosesidir. Demir, sünger demir şeklinde kazanılmış ve tekrarlı bir şekilde
katlanarak dövülmek suretiyle içerdiği curufun kütleyi terketmesi ve karbonun oksitlenmesi sağlanmıştır. Ancak
dövülmüş dökme demirin çok az karbon içermesi nedeniyle su verme ile sertleştirilmesi pek kolay olmamaktaydı. Orta
Doğu insanları, dökme demiri, odun kömürü üzerinde uzun süre ısıtıp daha sonra su veya yağda su vererek çok daha
sert bir ürün elde etmeyi başarmışlardır.
Çin'de Zhou hanedanının son yıllarına doğru (MÖ 550), oldukça gelişmiş ocak teknolojisi nedeniyle yeni bir demir
üretim yöntemi ortaya çıktı. 1300 K sıcaklıkları aşan yüksek fırın yapabilmeleri, Çinlilerin dökme demir (veya pik demir)
üretmelerini sağladı.
Hindistan'da demirin kullanılışı MÖ 250 yıllarına kadar geri gider. Delhi'de Kutup kompleksindeki ünlü demir direk, saf
demirden (%98) yapılmış olup bugüne kadar bozulmadan gelebilmiş ve paslanmamıştır.
Avrupa'da dökme demirin gelişimi, ergitme ünitelerinde 1000 K nin üzerine çıkılamadığı için epeyce geç olmuştur.
Dökme demirin Avrupa'da ilk ortaya çıkışı İsveç'in Lapphyttan ve Vinarhyttan bölgelerinde 1150 ve 1350 yıllarında
olmuştur. 14. yüzyılın sonlarına doğru, top güllelerine olan talep artışıyla birlikte dökme demir pazarı oluşmaya
başlamıştır.
İlk demir izabe (ergitme) işlemlerinde, hem ısı kaynağı hem de indirgeme aracı olarak odun kömürü kullanılmıştır, daha
sonra alternatif olarak kok kömürü kullanılmaya başlanmıştır.
Çelik yapma yöntemi 2000 yıl öncesinden beri biliniyordu. Geçen yüzyıllar içinde bu yöntemler zaman zaman unutuldu,
sonra yeniden keşfedildi. İlk yapılan çelikler o kadar pahalıya mal oluyordu ki, ancak kılıç, zırh, bıçak gibi şeylerin
yapımında kullanılıyordu. Ancak XVIII. yüzyılda bulunan yeni yöntemler çelik yapımını biraz kolaylaştırdı. Bununla
beraber, çeliğin geniş ölçüde yapılabilmesi XIX. yüzyılda mümkün oldu. Bu bakımdan, çelik devrinin bu tarihten
başladığını söyleyebiliriz.
7.1. DEMİR-ÇELİK TARİHÇESİNİN KRONOLOJİSİ
Demir ve çeliğin kısa tarihçesinde aşağıdaki kronolojik sıraya göre gerçekleşen olaylar önemlidir.(8)
9
M.Ö. 4000 : Demir ilk defa süs eşyası ve dekoratif amaçlarla Orta Doğu’da kullanıldı.
M.Ö. 2500 : Demir ilk defa Türkiye ve Suriye topraklarında yerleşen Hititliler tarafından geniş çaplı kullanıldı.
M.Ö.1200 : Çeliğe benzeyen dövme demir gelişti.
M.Ö.1000 : Demir Çağı başladı : Dünyanın bir çok yerinde demirden araç, gereç ve savaş aletleri yapılmaya başlandı.
M.Ö. 200 : Dökme demir objeler Çin’de üretildi.
M.Ö. 300–400: İlk çelik fırınları Afrika’da Hindistan’da ve Çin’de kullanıldı.
M.S. 500–1000 : At nalı ve savaş aletleri yapan demircilik gelişti.
M.S. 700: İspanya’da demir yapan fırın gelişti.
M.S. 1200–1500: Su değirmenleri ile hava üfleyen demir üretim fırınları meşhur oldu.
1709: Abraham Darby İngiltere’de ilk defa piki üretmek için koku kullandı. Torunu üretilen demiri kullanarak ilk demir
köprüyü yaptı.
1856: Henry Bessemer geniş çaplı çelik üretimine yol açan kendi konverterini geliştirdi.
1861: William ve Frederick Siemens kardeşler fırınlarını geliştirdiler.
1879: William Siemens elektrik fırınını keşfetti
1954: Modern bazik oksijen konverteri geliştirildi.
7.2. ŞAM ÇELİĞİNİN TARİHÇESİ
Şekil 4.Şam
Çeliğinin
Mekanik Özelliği
ve Deseni
Tarihte en
meşhur kılıçlar,
Şam şehrinin
Arapça adına
atfen "Dımışki"
olarak anılan
kılıçlardı. Tabanı
son derece
ilginç, desenli bir
görüntüye sahip
olan Dımışki
kılıçların kalitesi
her yerde bir
efsane halini
almıştı. O kadar sağlamdı ki, bir vuruşta rakibin kılıcını ikiye bölebilir,
kalkanını parçalayabilir, yine de en ufak bir zarar görmezdi. Şekil 4’de ifade edildiği gibi üstelik o kadar keskindi ki, bir
elinizde kılıcı yalım yukarı sabit tutsanız ve diğer elinizle üzerine ipek bir mendil bıraksanız, mendil yere iki parça olarak
düşerdi..!(9)
Avrupalıların Şam çeliği ile ilk karşılaşmaları haçlı seferleri esnasında olmuş ve bu efsanevi kalite karşısında donup
kalmışlardır. Şam çeliği, son derece esnektir, bükülme ve eğilmelerle kırılmaz, çelik zırhları kolayca kesebilir ve
delebilir. Bu dayanıklılık ve mükemmelliğin yanında diğer bir özelliği ise çeliğin sahip olduğu muazzam deseni idi. Her
kılıcın deseni farklı idi. Her deseni bulan usta, desenine bir isim vermişti. Bu desen isimleri: Türk kıvrımı, yağmur
damlası, Hz. Muhammed’in çorabı gibi.(Şekil 5)
10
Şam çeliği, dövülgen ve güçlü, kılıç ve bıçak yapımı için tercih edilen bir tür çelik alaşımıdır. Bu çeliğin ortaya çıkması
900 ile 1300 yılları arasında Orta Doğuda olmuştur.
Zamanla Dımışki(Şam) kelimesi bu çeliğin üretildiği merkezi ifade etmenin ötesine geçerek, söz konusu tekniğin ve bu
teknikle üretilmiş çeliğin de ismi haline geldi ve bu arada İstanbul’da da bir "dımışkihane" kuruldu. Evliya Çelebi,
Seyahatname’sinde Fatih Sultan Mehmet zamanında faaliyete geçen bu dımışkihanenin bugünkü Kabataş ile Tophane
arasında, deniz kıyısında yer aldığını anlatır. Başta padişahlar olmak üzere, dönemin ileri gelenlerine çok değerli
kılıçlar üreten büyük ustaların çalıştığı bu dımışkihanenin 1640 yılında Gümrük Emiri Ali Ağa tarafından satın alınarak
yıktırıldığı düşünülürse, bu tarihten daha önce faaliyetine son verilerek, Sultanahmet'teki kılıçhane binasına taşınılmış
olması muhtemeldir.
.
Şekil 5. Şam kılıçları ve desenleri
11
Tarihi bir gerçekçilikle olmamasına rağmen bu gün desenli dövme çelik Şam olarak birçok tipte imal ediliyor. Değişik
özelikte demir ve çelik levhalar üst üste konup ısıtılarak dövülüyor ve bir çelik çubuk haline getiriliyor, desenler tam
olarak oluşuncaya kadar katlama burma işlemi yapıldıktan sonra çeliğe kılıç ya da bıçak şekli veriliyor. Bileme
işleminden sonrada asit uygulanarak desenlerin ortaya çıkması sağlanıyor.
8. DEMİRİN ÖZELLİKLERİ
Demirden bahseden ayet-i kerime, Hadid suresinin 25. ayetidir. Bu ayet-i kerime oldukça ilginç iki matematiksel şifreyi
içermektedir. Şöyle ki: Hadid suresi, Kur’an’ın 57. suresidir. Surenin ismi, lâmı tarifle söylendiğinde “El-hadid” şeklinde
olur ki, bu kelimenin Arapçadaki sayısal değeri, yani ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam 57’dir. Eğer lâmı
tarifli değil de kelimeyi nekra olarak alırsak, yani sadece “hadid” kelimesinin sayısal değerine baksak, bu da 26’dır. 26
sayısı ise demirin atom numarasıdır.
8.1. DEMİRİN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
Demir, geçiş metalleri grubunda yer alır ve bu grubun tüm özelliklerini taşır. Periyodik tabloda, demir, nikel, kobalt yan
yana bulunur.
Demir, ametallerin çoğu ile doğrudan birleşebilir. Akkor halde, oksijen içinde yanarak, manyetik oksidini(Fe3 O4) verir.
Bu oksit, şiddetli bir darbe etkisiyle metalden kopan çok küçük parçaların, havada kıvılcımlar saçarak yanması
sonucunda da oluşur. Demir, klor gazı içinde de yanar ve sıcakta kükürtle birleşir. Kızıl derecede su buharını
bozundurarak hidrojenin açığa çıkmasına yol açar. Seyreltik asitlerde kolayca çözünür. Demir oksitlerin karbonla
indirgenmesi, demir-çelik sanayinin ilk temel işlemini oluşturur.
DEMİRİN KİMLİKKARTI( 6)
Atom Numarası: 26
Grup: 8
Periyot: 4
Atomik yarıçap:1.72Å
Atomik Hacim: 7.1cm3/mol
Kristal yapısı: Kübik Merkezli
Yüzey
Her Enerji Seviyesindeki
Elektronlar: 2.8.14.2
Kabuk Modeli
Elektron Sayıları: 26
Nötron Sayıları: 30
Proton Sayılar
Atom Ağırlığı: 55,847 g/mol
Yoğunluğu: 7,86 g/cm3
Ergime Derecesi: 1538 °C
Kaynama Noktası: 2861 °C
Kristal Yapısı: Hacim Merkezli
Kübik (HMK)
Atom yarıçapı: 126pm
(pikometre) (1x10-12m )
Bir atom gramda; örneğin 55,85
gram demirde 6,02×1023
(Avagadro sayısı) kadar atom
vardır.
BAZI TANIMLAR :
Atom Numarası: Bir atomun çekirdeğinde bulunan toplam proton sayısıdır.
Kütle Numarası: Proton ve nötron sayısının toplamıdır.
Nötr Atom: Elektron almamış veya vermemiş atomdur. Bu durumda proton
sayısı, elektron sayısına eşittir.
İyon: Pozitif(+) ya da Negatif(-) yüklü atom ya da atom gruplarıdır.
İzotop: Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı parçacıklardır.
Allotropik: Aynı tür atomların farklı kristal yapılarda dizilmeleriyle oluşan farklı
maddelere allotropik denir. Kimyasal özellikleri aynı, fiziksel özellikleri farklıdır.
Sementit: 3 Demir(Fe) ve 1 Karbon(C) atomu birleşerek Fe3C sementit kristalini
oluşturmasıdır. Bu sert ve kırılgan bileşik beyaz dökme demiri sertleştirir. Ancak
darbelere karşı dayanıksız kılar.
Element: Aynı cins atomlardan oluşan, fiziksel veya kimyasal yollarla kendinden
daha basit maddelere ayrıştırılamayan, sembollerle gösterilen saf maddelere
element denir.
B Grubu(Geçiş metalleri): Periyodik tabloda B grubu elementlerine geçiş
metalleri denir. B grubu elementleri 4. periyottan itibaren başlarlar. Tamamı
metaldir.
Metal: Yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan,