-
Bankacılar Dergisi, Sayı 53, 2005
72
İcra ve İflas Suçlarıile
Uygulamada Karşılaşılan SorunlarDr. Haluk Çolak*
Türkiye Bankalar Birliği tarafından 13-15 Mayıs 2005
tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen “İcra ve İflasKanunu’nun Yeni
Düzenlemeleri İle İlgili Uygulamadan Kaynaklanan Sorunlar” konulu
konferansta yaptığıkonuşmasına ilişkin Sayın Dr. Haluk Çolak
tarafından düzenlenen tebliğ aşağıda yer almaktadır.
Giriş
Ekonominin etkin ve verimli olarak işleyebilmesi için, her
şeyden önce, işletmelerinverimli bir şekilde çalışmaları,
borçlarını ödeyebilecek ve alacaklarını tahsil edebilecekdurumda
olmaları lazımdır. Ülkemizde özel hukuk ilişkilerinden doğan
alacakların tahsili,İcra ve İflâs Kanunu hükümlerinin
uygulanmasıyla sağlanır. Ekonomik düzende, rekabetedemeyen
işletmeler ve girişimciler daima mevcut olacaktır. Alacaklı ile
borçlu arasındakihassas dengeyi gözeten, öngörülebilir ve şeffaf
bir icra ve iflâs hukuku, bu işletmeler vegirişimciler için etkili
bir çıkış yolu sağlayarak veya onların yeniden
yapılandırılmalarınaolanak vererek ve böylece ticari
yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden kaynaklanansakıncaları en
aza indirgeyerek, ticari ilişkilerin ve finansal sistemin istikrar
kazanmasındayaşamsal bir rol oynar.
Ülkemizde hızlı nüfus artışı, kırsal alanlardaki ekilebilir
tarım arazilerinin giderek kü-çülmesi, köylerden ve kasabalardan
büyük kentlere göç akımını hızlandırmış bu olgununberaberinde gelen
işsizliğin büyük boyut kazanması ve geçmiş yıllarda yaşanan
ekonomikkrizler, borç alacak ilişkisini olumsuz yönde etkileyerek
hukuksal anlaşmazlıkların artmasınaneden olmuştur. Günümüzde
ihtiyaçların giderek çeşitlenmesini ve bunun sonucu olarak
datüketim arzusunun artmasını, bankacılık, sektörünün sunmuş olduğu
teknolojik ve bireyselolanaklarla tüketicilerin ekonomik
ilişkilerde yararlanabilecekleri çok çeşitli alternatif tüketimve
kullanım olanaklarının genişlemesi, tüketim kredisi, kredi kartı
gibi uygulamaların sonucuekonomik hayatta hareketlenmelere neden
olduğu da bilinen bir gerçektir.
İşte tüm bu olgular toplumda borçlanarak yaşamayı bir ölçüde de
kaçınılmaz hale ge-tirmiş, hesapsız borçlanmalar ve ödeme
güçlükleri icra dairelerinin ve icra mahkemelerininişlerinin
çoğalmasına yol açmıştır.
İcra suçlarının artması mahkemelerdeki ve Yargıtay’daki işlerin
çoğalması bunlarınsonucudur.
Bugün, icra mahkemelerinde ve kimi ceza mahkemelerinde görülen
davaların sayıları-nın büyük rakamlara ulaşması ve Yargıtaya bu
konuda gelen işlerin sayısının giderek artmasıicra suçlarının
önemini artırmış bulunmaktadır.
* Hakim, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdür Yardımcısı.
-
Bankacılar Dergisi
73
II. Ceza Mahkemelerinin Görev Alanına Giren Suçlar
A. Alacaklısını Zarara Sokmak Kasdıyla Mevcudunu Azaltmak (İik.
M. 331)
1. Suçun Unsurları
İcra İflâs Kanununun 331. maddesi, haciz yolu ile takip
talebinden sonra veya aynıyolla takip talebinden ya da konkordato
mühleti talebinden önceki iki yıl içinde alacaklısınızarara sokmak
maksadıyla mevcudunu azaltan borçlunun eylemini suç saymıştır.
Alacaklınıntakip hukukundan doğan haklarını korumak amacıyla,
borçlunun alacaklısını zarara uğratmakmaksadıyla mevcudunu
azaltması, suç sayılacak cezai yaptırıma bağlanmıştır.
İİK.nun 331. maddesinde belirtilen suç, seçimlik hareketli bir
suçtur. Suçun tamamla-nabilmesi için borçlu tarafından
gerçekleştirilen eylemlerin tâkibin şekline göre, belirli birzaman
dilimi içerisinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Buna göre;
a. Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki
iki yıl içerisinde,
b. İflâs takibinden veya doğrudan doğruya iflâs hallerinde iflâs
talebinden önce,
c. Konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi talebinden
önceki iki yıl içindeyada konkordato mühleti talebi veya iflasın
ertelenmesi süresinden sonra borçlu tarafındanmevcudun azaltılması
gerekmektedir.
17/7/2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle
madde de düzenlenen su-çun kapsamı genişletilmiştir. Nitekim
değişiklik gerekçesinde şu hususlara yer verilmiştir.
“Maddeyle “alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu
eksiltme” suçunun dü-zenlendiği 331. maddedeki, cezaların
caydırıcılığını sağlamak amacıyla, cezalar artırılmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, birinci fıkrada yazılı suçların
iflâs takibinden önce işlen-mesi suç hâline getirilmiş, böylce
külli icra takibinde borçlunun alacaklıların
alacaklarınakavuşmasını engelleyici, alacakların tahsilini
geciktirici fiiller madde kapsamına alınmıştır.Bu suçun işlenmiş
sayılabilmesi için birinci fıkrada yazılı unsurların gerçekleşmesi
aranacak-tır. Maddenin üçüncü fıkrası kapsamında “Konkordato
mühleti talebinden sonra” ki fiiller dedahil edilmek suretiyle,
konkordatoda alacaklıların haklarının cezaî hükümlerle teminat
altınaalınması amaçlanmıştır.” Görüldüğü gibi maddede suçun tanımı
yapılmakla kalınmamışuygulanması gereken yaptırımlar da
gösterilmiştir. Bu suçun kovuşturulmasının şikayetkoşuluna
bağlanması maddeyi iflâs suçlarıyla ilgili maddelerden ayıran başka
bir farklılıktır.
2. Dava Açma Yöntemi
İ.İ.K.nun 331. maddesinde yazılı suç alacaklının şikâyeti
üzerine Cumhuriyet Savcıla-rınca soruşturulur. Kovuşturma 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre genel hükümle-rine göre
yapılır.
3. Görevli Mahkeme
Bu suçlarda dava bakmak görevi Asliye Ceza Mahkemelerine aittir.
Uygulama da buyöndedir.
-
Dr. Haluk Çolak
74
4. Yetkili Mahkeme
Yetkili mahkeme icra takibini yapıldığı yerdeki Asliye Ceza
Mahkemesidir. İcra taki-binin yapılacağı yer de İ.İ.K.nun 50.
maddesinde gösterilmiştir.1
B. Kendi Eylemi ile Aczine Neden Olma veya Durumu Bilerek
Ağırlaştırma (İ.İ.K.M. 332)
1. Suçun Unsurları
a. Haciz yoluyla takip talebinden sonra veya haciz yoluyla takip
talebinden yahutkonkordato mühleti isteminden önceki iki yıl
içinde, borçlu olağan olarak kabul edilemeyecekbir hafiflikle
hareket ederek, yahut: cüretli talih oyunlarına veya düşüncesizce
spekülasyonla-ra girişerek, yahut: Gereğinden fazla masraf yaparak,
yahut: İşlerinde ağır ihmallerdebulunarak, aczine kendi eylemi ile
neden olmuş veya durumun ağırlığını bildiği halde,yukarıda
belirtilen davranışlarla durumunu bilerek ağırlaştırmış
olmalıdır.
b. Borçlunun, kusurlu hareketlerinin birinden zarar gören
alacaklı: Borçlu hakkındakesin aciz belgesi almış olmalı, alacağını
alamadığını kanıtlamış olmalıdır.
2. Bu maddeye göre borçlunun cezalandırılabilmesi için,
borçlunun suç sayılan hare-ketlerinin, alacaklıyı zarara sokmak
kastıyla yapılması şart değildir. Suç kasıtlı bir suç
değil,taksirli bir suçtur.
3. Suç, alacaklının şikâyetine bağlı bir suçtur.2
4. Dava Açma Yöntemi
İcra İflâs Kanununun 332. maddesinde yazılı suçlar, alacaklının
şikâyeti üzerine, C.Savcılarınca soruşturulur.
Kovuşturma iddianame ile dava açılmak suretiyle başlar ve
CMK.nun genel hükümleriuygulanır. Şikayet süresinin hesaplanmasında
YTCK. m. 73 nazara alınmalıdır.
5. Görevli Mahkeme
Maddede öngörülen yaptırım hafif hapis (=Hapis) olmasına karşın
bu suçlarla ilgili o-larak dava bakma görevinin Asliye Ceza
Mahkemesi olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.Üstelik uygulamada
bu yöndedir. Çünkü, İ.İ.K.nun 334, 337, 338, 339, 340, 341, 343 ve
344üncü maddelerinde yazılı suçlar için hafif hapis (=Hapis)
öngörülmesine karşın bu maddeleredayanılarak açılan davalar Asliye
Ceza Mahkemesi düzeyinde bulunan İcra
Mahkemesindegörülmektedir.
6. Yetkili Mahkeme
Bu suçlarla ilgili olarak yetkili mahkemenin icra takibinin
yapıldığı yer Asliye CezaMahkemesidir. İcra takibinin yapılacağı
icra dairesi İ.İ.K.nun 50. maddesinde belirlenmiştir.3
-
Bankacılar Dergisi
75
C. İflâs ve Konkordato İşlerinde Kişisel Menfaat Temin Etmek
(İİK. M. 333)
1. Suçun Unsurları
a. Madde hükmüne göre bir kimse: İflas bürosunun, iflas
idaresinin, bir alacaklının, biralacaklının alacaklılar
toplantısındaki temsilcisinin: oy’unu veya konkordatoya
onayınısağlamak için, ona hususi bir çıkar temin veya vaadinde
bulunma arasında suçun oluşmasıbakımından bir fark yoktur.
b. Bu suçun faili borçlu, alacaklı veya herhangi bir kimse
olabilir. Herhangi bir kimsekavramını borçlu namına hareket eden
üçüncü kişiler olarak kabul etmek gerekir.
Failin, iflas bürosu ve idaresi üyesi olması ağırlatıcı sebep
olarak kabul edilmiş, ceza-nın iki katına hükmedileceği maddede
belirtilmiştir.4
2. Dava Açma Yöntemi
Bu suçlarda C. Savcıları ihbar üzerine herhangi bir şikayete
gerek olmadan kamu da-vası açarlar. Suç, doğrudan takibi gerekli
suçlardandır.5
3. Görevli Mahkeme
Davaya bakmak görevi Asliye Ceza Mahkemesine Aittir.
D. Üzerinde Kiralayanın Hapis Hakkı Bulunan Eşyanın Kaçırılması
veya Gizlenmesi ve Tahliyesi Gereken Yerin Başkasına İşgal
Ettirilmesi (İİK. M. 335)
1. Suçun Unsurları
Kiracı: Üzerinde kiralayana hapis hakkı tanınmış ve İİK. Mad.
270 uyarınca defteriyapılmış olan eşyayı, kaçırıp veya gizlerse.
Tahliyesi emrolunan yeri, kiralayana zarar vermekmaksadıyla
başkasına işgal ettirirse, bu davranışı suç teşkil eder. Eğer
kiralayan İİK. Mad.270 gereğince defteri tutulan eşya hakkında,
aynı maddenin üçüncü fıkrası gereğince rehninparaya çevrilmesi yolu
ile takipte bulunmazsa, defter hükümsüz kalacağından,
borçludadeftere geçirilen mallar hakkında serbestçe tasarrufta
bulunma hakkını elde edeceğinden,borçlu kiracınında cezai
sorumluluğu sona erer.6
2. Dava Açma Yöntemi
Maddede yazılış biçiminde de anlaşılacağı gibi suç faili
hakkında dava açma yetkisi C.Savcılarına aittir. Kiralayanın
buradaki şikayeti C. Savcısını suçtan haberdar etmeye
yönelikolacaktır. Dava iddianame ile görevli mahkemeye
açılacaktır.
3. Görevli Mahkeme
Burada görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. Uygulamada aynı
yöndedir.
-
Dr. Haluk Çolak
76
4. Yetkili Mahkeme
Bu suçlarda yetkili mahkeme kiralanan bulunduğu yer Asliye Ceza
Mahkemesidir.
E. Taksiratlı İflas (İİK. m. 310, YTCK. m. 162)
1. Borçlunun iflas etmiş olması, kural olarak suç teşkil etmez,
ancak iflas borçlununkusurlu veya hileli hareketlerinin sonucu
olarak meydana gelmişse, bu durum birinci haldetaksiratlı, ikinci
halde hileli iflas suçunu oluşturur.
2. Ancak iflasına karar verilmiş kimse, taksiratlı iflas suçunu
işleyebilir Hukukumuzdakural olarak sadece tacirler iflas
ettiğinden, bu suçun faili de sadece tacirlerdir.
3. Suçun manevi unsuru taksirdir (YTCK.m.22/2).
4. Suçun maddi unsurları tahdidi olarak on bent halinde
belirtilmiştir:
a. Müflisin ziyanları için makul bir sebep göstermemesi,
b. Müflisin evinin masraflarının hadden fazla olması,
c. Müflisin kumar yahut mücerret baht oyunlarında ve borsa
muamelelerinde külliyetlipara sarf etmesi,
d. Müflisin borcunun, mevcudu ile alacağından çok olduğunu
bildiği halde, bu vaziye-tinden haberleri olmayan kimselerden
ehemmiyetli miktarda veresiye mal satın yahut borçpara alması,
e. Müflisin TTK gereğince tutulması mecburi olan defterleri, hiç
veya kanunun emret-tiği şekilde tutmamış olması,
f. Müflisin mevcudu ile alacağından çok fazla meblağ için
senetler imza etmiş olması,
g. Müflisin, iflas takibi sırasında mahkeme veya iflas idaresi
tarafından çağrıldığı hal-de makbul bir mazeret olmaksızın gelmemiş
olması,
h. Müflisin işlerini terk ederek kaçmış olması,
ı. Müflisin evvelki bir konkordato şartlarını ifa etmeden
yeniden iflasınahükmolunması,
i. Müflisin zorunlu olduğu halde, iflas için mahkemeye
başvurmamış olması.
5. Taksirli iflas suçu, iflasın husule geldiği yerde işlenmiş
sayılır.7
YTCK.’nun 162. maddesine göre, tacir olmanın gerektirdiği dikkat
ve özenin göste-rilmemesi nedeniyle iflasa sebebiyet verilmiş
olması ve aynı zamanda iflasa karar verilmişolması usçun, tekemmülü
için yeterli sayılmıştır.
-
Bankacılar Dergisi
77
III. İcra Mahkemelerinin Görev Alanına Giren Suçlar
İcra Ceza Mahkemelerinin görev alanına giren suçlar
şunlardır:
- Konkordatoda yetkili kimseleri hataya düşürmek (İİK. 334’üncü
md.).- Müflisin mallarını iflas idaresine vermemek ve müflisin
alacaklarını iflas dairesine
bildirmemek (İİK. 336’ncı md.).- Mal beyanında bulunmamak (İİK.
337’inci md.).- Borçlunun defteri yapılmış olan malları, aynen veya
istenildiği zamanki kıymetiyle
iflas dairesine vermemesi (İİK. 337/2, 167’nci md.).- Müflisin
mallarının defteri tutulurken hazır bulunmaması ve bu malları iflas
dairesi-
nin emrine hazır bulundurmaması (İİK. 337/2, 209’uncu md.).-
İflasın tasfiyesi süresince, müflisin iflas dairesinin emirlerine
uymaması (İİK. 337/2,
216’ncı md.).- Ticareti terk hükmüne aykırı davranmak (İİK.
337/a md.).- Gerçeğe aykırı mal beyanında bulunmak (İİK. 338’inci
md.).- Mal beyanından sonra, mal kazancında meydana gelen artışı
bildirmemek (İİK.
339’uncu md.)- Taahhüdü ihlal etmek (İİK. 340’ncı md.).- Çocuk
tesliminden kaçınmak (İİK. 341’inci md.).- Hükmen teslim edilen
taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın tekrar girmek (İİK.
342’nci md.).- Yalnız kendisi tarafından yapılacak olan bir işin
yapılması veya bir işin yapılmaması
veyahut bir irtifak hakkının tesisi veya kaldırılması hakkındaki
ilam hükümlerinimuhalefet etmek (İİK. 343’üncü md.).
- Nafaka borcunu ödememek (İİK. 334’üncü md.).- Gerektiği halde
sermaye şirketinin iflasını istememek (İİK. 345/a md.).
A. Konkordatoda veya Sermaye Şirketleri İle Kooperatiflerin
Yeniden Yapılandırılmasında Yetkili Kimseleri Hataya Düşürmek veya
Borçların Uzlaşma Suretiyle Yeniden Yapılandırılması Koşullarına
Uymamak (İİK. m. 334)
1. Suçun Unsurları
Maddede 12/2/2004 tarihli ve 5092 sayılı Kanunla yapılan
değişiklikle sermaye şir-ketleri ile kooperatiflerin uzlaşma
yoluyla yeniden yapılandırma projesini tasdik ettirmek,suçun
unsurları arasında sayılmıştır.
a. Konkordato mühleti alabilmek veya konkordato veya yeniden
yapılandırma projesi-ni tasdik ettirmek için gerçeğe aykırı hesap
düzenleyerek veya bilanço göstererek, malidurumu hakkında
alacaklıları, komiseri ara dönem denetçisini veya yetkili memuru
yanıltmak,
b. Konkordato projesine ya da sermaye şirketleri ve
kooperatiflerin uzlaşma yoluylayeniden yapılandırılması projesine
uymamak yoluyla kasten zarara sebebiyet veren borçlununeylemi suç
sayılmıştır.
c. Suçun takibi şikayete bağlı olup, şikayet halinde borçlu icra
mahkemesinde yargıla-nır.8
-
Dr. Haluk Çolak
78
B. Müflisin Mallarını İflas İdaresine Vermemek ve Müflisin
Alacaklarını İflas Dairesine Bildirmemek (İİK. m. 336)
1. Suçun Unsurları
a. İflas dairesince İİK. mad. 210’a göre yapılan ilan üzerine:
Müflisin mallarını elle-rinde bulunduran veya müflise borçlu olan
üçüncü kişiler, bu ilanı öğrendikleri tarihtenitibaren bu malları
bir ay içinde iflas idaresi emrine teslim etmezler ve borçlarını
bildirmezler-se, bu hareketleri suç teşkil eder. Üçüncü kişilerin
cezai sorumlulukları iflası öğrenmişolmaları ile geçerlidir. Üçüncü
kişiler kabul edilebilir bir mazeret sebebiyle ilan
hükmüneuymadıklarını belirtip bunu kanıtlarsa haklarında ceza
verilmez.
b. Bu suçtan dolayı açılacak davaya İcra Ceza Mahkemesinde
bakılır.
C. Kendisine Teslim Edilen Malların Verilmemesi (İİK. m.
336/a)
1. Suçun Unsurları
a. İİK.’na göre, muhafaza edilmek üzere kendisine rehin, haciz
veya diğer herhangi birsebeple teslim edilen mallar icra dairesine
teslim edilmemelidir.
b. Teslim, icra dairesinin talebine rağmen yedi gün sonra
yapılmamış olmalıdır.
c. Suçun kovuşturulması alacaklının şikayetine bağlıdır.
D. Mal Beyanında Bulunmamak (İİK. m. 337)
1. Suçun Unsurları
a. Borçlu hakkında başlatılan ve kesinleşen haciz yoluyla takip
bulunmalıdır.
1) Borçlu, hakkında yapılan haciz yoluyla icra takibinde mal
beyanında bulunmak zo-rundadır.
2) Yapılan icra takibinin ve gönderilen ödeme emri ile icra
emrinin hukuken muteberolması ve iptale konu bir takip niteliğinde
bulunmaması gerekir.
3) Yapılan takiple ilgili ödeme emri veya icra emri borçluya
tebliği gerekir.4) Borçluya tebliğ edilen ödeme emrinde veya icra
emrinde “Mal beyanında bulunul-
mamasının suç sayılacağı” hususu açıkca belirtilmiş olması
gerekir.5) Borçlu tebliğ edilen ödeme emri veya icra emri üzerine
özürsüz olarak İ.İ.K. 74.
maddesine uygun süresi içinde mal beyanında bulunmamış
olmalıdır.
b. Borçlunun mal beyanında bulunmama suçundan dolayı
cezalandırılabilmesi için a-lacaklının şikayet süresi içinde İcra
Mahkemesine başvurarak, borçlunun cezalandırılmasınıistemiş olması
gerekir.
c. Mal beyanında bulunmama suçundan dolayı şikayet hakkı
alacaklıya aittir. Ancakbu hak şahsa bağlı hak değildir. Alacağın
devri ile bu hak yeni alacaklıya geçer.
d. Ödeme veya icra emrinin tebliği üzerine, borçlu adına vekili
mal beyanında buluna-bilir.
-
Bankacılar Dergisi
79
e. Süresi içinde usulune uygun mal beyanında bulunulmaması
sebebi ile mal beyanın-da bulunmama suçu oluştuktan sonra,
alacaklının borçlunun mallarını haciz ettirmesi,meydana gelen suçu
ortadan kaldırmaz.
f. İcra Mahkemesi;
- Borçlu sanığın mahkumiyetine,- Borçlu sanığın beraatine,
- Davanın düşmesine karar verir.
g. Mal beyanında bulunmama suçu İİK. m. 352/a kapsamında olup
ceza kararnamesiile sonuçlandırılır. Bu suçun oluştuğunu tespit
eden İcra Mahkemesi Sanığı “on günden biraya kadar hafif hapis
cezasına” mahkum eder.
h. Dava zaman aşımı süresi YTCK. Mad. 66/1-e’ye göre sekiz yıl,
ceza zamanaşımısüresi, hükmedilip kesinleşen ceza miktarına göre
YTCK. 68/1-e’ye göre on yıldır.9
E. Ticareti Terketmek (İİK. m. 337/a)
1. Suçun Unsurları
a. Ticareti terk eden borçlu: İİK 44 mad. göre mal beyanında
bulunmamış olmalı, ve-ya,
b. Mal beyanında mevcudu eksik göstermeli, veya,c. Aktifinde yer
alan bir malı yahut onun yerine kaim olan değerini haciz veya iflas
sı-
rasında göstermemeli, veya,d. Tasarruflarının yasaklandığı
dönemde, yani mal beyan tarihinden itibaren iki ay i-
çinde, bu mallar üzerinde tasarrufta bulunmuş olmalıdır.e.
Alacaklı, borçlunun İİK mad. 44’e aykırı davranışından dolayı bir
zarar görmüş ol-
malıdır.
2. Kötü niyetli borçluların, ticareti terk ederek, ortadan
kaybolmalarını ve bu suretlealacaklıların takibinden kurtulmalarını
önlemek amacını taşıyan bu hüküm sadece tacir-borçlular hakkında
uygulandığından, açılan ceza davalarında, sanığın tacir olup
olmadığının,ticaret siciline kayıtlı bulunup bulunmadığının
araştırılması gerekir.
3. Bu suç alacaklının şikayetine bağlıdır. Davaya İcra Ceza
Mahkemesinde bakılır.10
F. Yalan Mal Beyanı (İİK. m. 338)
1. Suçun Unsurları
a. Borçlu, İcra ve İflas Kanununa göre istenen Mal Beyanını
gerçeğe aykırı olarak ye-rine getirmiş olmalıdır.
b. Borçlu, Kanun gereği mal beyanında bulunmak zorunda olduğu
halde, başkasına aitmal, alacak ve hakları kendisine aitmiş gibi
gösterir veya kendisine ait mal, alacak ve haklarıgizlerse, bu
maddeye (İİK. 338) göre ceza verilir.
-
Dr. Haluk Çolak
80
c. Borçlusuna ancak İİK. 74 ncü maddenin içeriğine uygun olan
beyanının, gerçeğeaykırı olduğu ileri sürülerek İİK.nun 338
maddesine göre cezalandırılması istenebilir.
d. Borçlunun İİK. 338 nci maddesine cezalandırılabilmesi için,
gerçeğe aykırı beyanınkendisi tarafından yapılmış olması
gerekir.
2. Borçlunun İİK.nun 338 nci maddesine göre cezalandırılabilmesi
için, alacaklının,suçun işlendiğini öğrendiği tarihten itibaren üç
ay ve her halde suçun işlenmesinden itibarenbir sene içinde İcra
Mahkemesine şikayette bulunmuş olması gerekir.
3. Kanun, hakkında aciz belgesi, alınmış olan borçlunun, borcunu
ödemeden asgari üc-retin üstünde bir geçim sürdürmesini, borcunu
karşılayacak mal ve gelir sahip olduğu haldebunları gizlediğini
varsayarak, bu durumu İİK. 338/2’ye göre suç saymıştır.
4. İİK.nun 338 nci maddesi sadece, gerçeğe aykırı beyanda
bulunan borçlular hakkın-da değil, kanunun öngördüğü durumlarda
üçüncü kişiler hakkında da uygulanır.
5. Dava zamanaşımı süresi YTCK. 66/1-e’ye göre sekiz sene, ceza
zamanaşımı süresiile, hükmedilip kesinleşen cezaya göre, YTCK.nun
68/1-e maddesi gereğince on senedir.11
G. Mal Beyanından Sonra Mal ve Kazançta Meydana Gelen Artışları
Bildirmeme (İİK. m. 339)
1. Suçun Unsurları
a. İcra dairesine İİK. mad. 74 çerçevesinde, borçlu yaptığı
beyanda, malı olmadığınıbildirmiş veya borcuna yetecek mal
göstermemişse.
b. Hiç mal beyanında bulunmamışsa, daha sonra mal varlığında
meydana gelen artışla-rı, icra dairesine yedi gün içinde bildirmek
zorundadır.
2. Borçlunun mal varlığındaki artışları bildirme zorunluluğu
ancak devam eden bir ta-kip bakımından söz konusu olabilir. Eğer
dosya işlemden kaldırılmış ise borçluya yenilememuhtırası tebliğ
edilmeden, alacaklı, borçlunun bu madde uyarınca
cezalandırılmasınıisteyemez. Ancak yenileme muhtırası tebliğinden
sonradır ki borçlu sonradan kazandığımalları veya gelir ve
kazancında meydana gelen artışları, icra dairesine, muhtıranın
tebliğin-den itibaren yedi gün içinde bildirmek zorundadır.
3. Bu maddedeki suç, takibi şikayete bağlı bir suçtur.
H. İstenilen Malı Teslim Etmeme, Defter Tutulurken Hazır
Bulunmama İflas İdaresinin Emirlerine Uymama (İİK. m. 337/2)
1. Suçun Unsurları
a. Müflisin cezalandırılabilmesi için: İİK. mad. 162-200 ve 216
ncı madde hükümleri-ne aykırı davranmış olması gerekir.
Alacaklının iflas davası üzerine, ticaret mahkemesi, gerek
doğrudan doğruya vegerekse alacaklının talebi üzerine, borçluya ait
malların bir defterinin tutulmasına karar
-
Bankacılar Dergisi
81
verebilir. Bu defter, iflas davasının açıldığı ticaret
mahkemesinin yargı çevresindeki iflasdairesi tarafından
tutulur.
2) İflas açıldığı kendisine tebliğ olunan iflas dairesi hemen
müflisin malvarlığının birdefterin tutmaya başlar.
Bu defter tutulurken, müflis bizzat hazır bulunmaya ve mallarını
iflas dairesine gös-termeye ve iflas dairesinin emrinde hazır
bulundurmaya mecburdur.
3) Müflis iflasın tasfiyesi süresince, iflas idaresinin emri
altında bulunmakla zorunlu-dur. Bu yükümlülüğe uymayan müflis
zabıta kuvveti ile zorla getirilebileceği gibi, buyükümlülüğü
yerine getirmeme İİK. mad. 337/2 göre suç sayılmıştır.
2. Müflisin İİK. mad. 162, 209 ve 216. göre aykırı davranması
nedeniyle cezalandırıl-masına karar verecek merci İcra Ceza
Mahkemesidir.
I. Taahhüdü İhlal (İİK. m. 340)
1. Suçun Unsurları
a. Ödeme taahhüdü, geçerli bir icra takibi sırasında ve icra
dairesinde kararlaştırılmışolmalıdır.
b. Ödeme taahhüdü, İİK.nun 111. maddesi gereğince veya
alacaklının onayı ile karar-laştırılmış olmalıdır.
c. Borçlunun ödeme taahhüdü, borcun tamamını kapsamalı, koşulsuz
olmalı ve bu ta-ahhütte borcun taksitle ödenmesi teklifi de yer
almışsa, taksit miktar ve zamanları açıkçagösterilmiş
olmalıdır.
d. Borçlu haklı bir neden olmaksızın, taahhüdünü yerine
getirmemiş olmalıdır.
e. Ödeme taahhüdünün, para alacağına ilişkin olması gerekir.
2. Taahhüdü ihlal suçu: Taahhüt edilen tarihte, borcun
ödenmemesi ile oluşur. Eğerborçlu birkaç taksitte borcunu ödemeyi
taahhüt etmişse, ilk taksidin ödenmemesi ile taahhüdüihlal suçu
oluşur ve sonraki taksitlerin ödenmemesi suç teşkil etmez.
3. Alacaklı, icra dairesindeki taahhüdünü ihlal etmiş olan
borçlu hakkında, oluşan, ta-ahhüdü ihlal suçundan dolayı şikayette
bulunurken, borçlu eğer süresi içinde icra dairesinebaşvurup mal
beyanında bulunmamışsa, üç aylık şikayet süresini geçirmemiş olmak
şartıyla,borçlu hakkında, aynı dilekçede veya ayrı dilekçe ile, mal
beyanında bulunmama suçundandolayı da şikayette bulunabilir.
Taahhüdü ihlal suçundan dolayı iddianame ile dava açılmaz.
4. Taahhüdü ihlal suçunda dava zamanaşımı YTCK 66/ı-e gereğince
sekiz senedir.Ceza Zamanaşımıda hükmedilip, kesinleşen ceza
miktarına bakılarak YTCK 68/1-e’ye görebelirlenir.12
-
Dr. Haluk Çolak
82
J. Çocuk Tesliminden Kaçınma (İİK. m. 341)
1. Suçun Unsurları
a. Gerek çocuk teslimi ve gerekse çocukla kişisel ilişki
kurulmasına dair, kesinleşmişilam veya ara kararını icra dairesine
verilerek ilamda yazılı şekil ve zamanda çocuğuntesliminin
istenmesi üzerine icra dairesinin borçluya göndereceği örnek 55
icra emrineborçlunun uymayarak çocuğu gizlemesi veya ilamın veya
ara kararının icrasından yaniçocuğun tesliminden sonra tekrar
borçlunun çocuğu kaçırması, suç teşkil eder.
b. Borçlunun, gerek çocuk teslimi ve gerekse, çocukla kişisel
ilişki kurulmasına dairilamın veya ara kararının icrası
sırasındaki: çocuğu gizleme ve çocuğu kaçırma fiillerinebilerek
iştirak eden şahıslarda bu maddeye göre cezalandırılır.
2. Çocuk tesliminden kaçınma da suçun takibi lehine hüküm
verilmiş olan kimseninşikayetine bağlıdır.13
K. İİK’nun 30 ve 31. Maddelerine Aykırılık (İİK. m. 343)
1. Suçun Unsurları.
a. Borçlu yalnız kendisi tarafından yapılabilecek olan bir işin
yapılması veya bir işinyapılmaması, yahut bir irtifak hakkının
kurulması veya kaldırılmasına ilişkin ilam hükmüneaykırı davranışta
bulunmuş olmalıdır.
b. Borçlu, yukarıda belirtilen ilam hükümlerine, makbul bir
mazerete dayanmadankarşı koymuş olmalıdır.
2. İlam bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olmakla
beraber, alternatif hü-kümler taşımakta yani borçlu bir veya diğer
şıkkı yerine getirmekte serbest bırakılmış ise,borçlu bu maddeye
göre cezalandırılmaz.
3. Bu suçla ilgili davaya alacaklının şikayeti üzerine, İcra
Mahkemesinde bakılır.14
L. Nafaka Borcunu Ödememe (İİK. m. 344)
1. Suçun Unsurları
a) Takip konusu ilam bir nafaka ilamı olmalıdır.b) Nafaka
ilamında yer alan nafaka borcu maddi hukuk bakımından devam ediyor
ol-
malıdır.c) Nafaka ilamı, icraya konulmuş ve borçluya icra emri
gönderilmiş olmalıdır.d) Cezanın ortadan kaldırılmasını gerektiren
nedenler bulunmamalıdır.
2. Duruşma sırasında ve hükümden önce nafaka borcunun
ödendiğinin anlaşılması ha-linde, davanın düşürülmesine karar
verilmesi gerekir, eğer Temyiz dilekçesine ekli tahsilatmakbuzundan
suç konusu nafaka borcunun ödendiği anlaşılırsa düşme kararı
verilmek üzeredosyanın İcra Ceza Mahkemesine iadesi gerekir.
-
Bankacılar Dergisi
83
3. Nafaka borcunu ödememe suçundan dolayı, hükümlülük kararı
verilmesinden sonra,hükmedilen ceza infaz oluncaya kadar işleyecek
olan nafakaları ödememek suç sayılmaz.Nafaka borcunu ödememe
suçundan dolayı hükmedilen cezanın infazından sonra, en az biraya
ait, nafaka borcunun ödenmemesi halinde, yine borçlu, nafaka
borcunu ödememesuçundan cezalandırılır.
4. Nafaka borcunu ödememe suçunun takibi, alacaklının şikayetine
bağlıdır.15
5. Mahkemece ara kararı ile hükmedilen nafakayı ödemeyen
borçlular da bu maddehükümlerine göre cezalandırılır.
M. Sermaye Şirketinin İflasını İstememe (İİK. m. 345/a)
1. Suçun Unsurları
a. İdare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye
memurları suçun failidir.
b. Şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek
iflas istenmemelidir.
2. Suçun takibi şikayete bağlı olup, yargılama icra mahkemesinde
yapılır.16
N. Hapsen Tazyik (İİK. m. 76)
1. Suçun Unsurları
Borçlunun İİK.nun 74 maddesi hükmü gereğince mal beyanında
bulunmaması üzerine,alacaklı isterse, bu eylemi suç olan borçlunun
İİK mad. 337 ye göre cezalandırılmasını, istersemal beyanında
bulunması için, hapsen tazyikine karar verilmesi istemiyle İİK mad.
76’yagöre şikayette bulunabilir. Şikayet merci İcra Mahkemesidir.
Hapis ile tazyik yetkisi icramahkemesi hakiminindir.
2. İcra mahkemesinin, borçlunun hapisle tazyikine karar
verebilmesi için borçluyatebliğ edilen ödeme emrinde, “mal
beyanında bulunmadığı taktirde hapis ile tazyik olacağı”ihtarının
yer alması gerekir.
3. Süresinden sonra mal beyanında bulunan borçlunun hapis ile
tazyiki mümkün ol-madığı gibi, hapisle tazyik edilen borçlunun mal
beyanında bulunması halinde serbestbırakılması gerekir. Hapisle
tazyik bir tedbirdir. Mal beyanında bulununcaya kadar verilir.
4. Bu hapis, Ceza hükümlülüğünün sonuçları doğurmaz, tekerrüre
esas olmaz, adli si-cile işlenmez.17
IV. İcra ve İflas Suçlarında Yargılama Usulü
A. Genel Olarak
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun “Cezai Hükümler” başlıklı
16’ncı Babında icra veiflas suçları düzenlenmiş ve bunlara
uygulanacak usul aynı kanunun 345, 346, 347, 348, 349,350, 351,
352, 352/a, 352/b, 353, 354 ve 366’ncı maddelerinde belirlenmiştir.
Bu maddelerdebelirlenen usuller yalnızca icra ve iflas suçlarında
uygulanacak usuldür. Ancak tüm yargılama
-
Dr. Haluk Çolak
84
boyunca sadece İcra İflas Kanunundaki toplam 12 maddeden oluşan
usul hükümleriniuygulamak yeterli olmamaktadır. İşte bu usul
hükümlerinde boşluk olması halinde, açıkbırakılan konularda
Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre 5271 sayılı Ceza
Muhake-mesi Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun usule ilişkin
hükümleri uygulanacaktır.
İcra dairelerinin işlemlerinin doğru ve kanuna uygun olup
olmadığını denetlemek vekanunla kendisine verilen diğer icra
işlerine bakmak üzere, icra dairesinin üstünde, icradairesinin
devamlı gözetim ve denetim altında tutan icra mahkemesi görev
yapmaktadır. Herasliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar
icra dairesi ve İcra mahkemesi bulunur.(İİK. m. 1) İcra mahkemesi,
bir icra hakimi ve buna bağlı yazı işleri müdürü ve yeteri
kadarkatip ve müşabirden kuruludur.
Ayrı bir icra mahkemesi bulunmayan yerlerde, o yerin asliye
hukuk mahkemesi, aynızamanda icra mahkemesi görevini de yapar. Bu
yerde birden fazla asliye hukuk mahkemesivarsa, Hakimler ve
savcılar Yüksek Kurulu, icra mahkemesi yetkisini oradaki
mahkemelerdenyalnız birine verebilir.18
B. Görev ve Yetki Kuralları
1. Görev
İcra-iflas suçlarından bir kısmının yargılaması icra
mahkemesinde, bir kısmının yar-gılaması ise genel mahkemelerde
yapılır. Genel Mahkemelerde yargılanan suçların muhake-mesinde
genel hükümler uygulanır.
İcra iflas suçlarında mahkemeler, ceza mahkemelerinde olduğu
gibi duruşmanın hersafhasında görevli olup olmadıklarını
inceleyebilir ve görevsizlik kararı verebilirler. Sadeceağır ceza
mahkemeleri hileli iflas suçundan yargılama yaparken iddianameden
bu eylemintaksiratlı iflas suçunu oluşturduğu anlaşılmasından daha
sonra suçun vasıf değiştirmesisonucu eylemin taksiratlı iflas
olduğunu anladıkları takdirde, 5271 sayılı CMK.nun 6.maddesinin
amir hükmü gereğince görevsizlik kararı veremezler.
2. Yetki
İcra ve iflas suçlarında hangi yer icra ceza mahkemesinin
yetkili olduğu hususu, İİK.348’nci maddesinde düzenlenmiştir. Bu
maddeye göre “Ceza hususlarında yetkili icramahkemesi icra
takibinin yapıldığı yerdeki merciidir.”19 Burada sanığın nerede
olduğununönemi yoktur. Sanık başka bir mahkemenin yargı çevresinde
olsa bile, yetkili mahkeme icratakibinin yapıldığı yer
mahkemesidir.
C. Yargılama Süjeleri
1. Müşteki
İcra ve iflas suçlarının bazıları şikayete tabi, bazıları ise
resen takibi yapılan suçlar-dandır. İcra iflas suçlarında müşteki,
bazen “alacaklı”, bazen “lehine hüküm verilen taraf”,bazen de
“alıcı” konumunda bulunan kimsedir.
-
Bankacılar Dergisi
85
a. İcra-İflas suçlarından, müştekinin şikayetine bağlı olan
suçlar şunlardır:
- Mal beyanında bulunmamak (İİK 337’nci md.).- Gerçeğe ayrı mal
beyanında bulunmak (İİK 338’inci md.).- Taahhüdü ihlal etmek (İİK
340’ncı md.).- Nafaka borcunu ödememek (İİK 344’üncü md.).-
Konkordatoda yetkili kimseleri hataya düşürmek (İİK 334’üncü md.).-
Müflisin mallarını iflas idaresine vermemek ve müflisin
alacaklarını bildirmemek
(İİK 337’ncı md.).- Kendisine teslim edilen malları vermeyenler
hakkında cezalar (İİK 336/a’ncı md.).- Ticareti terk hükmüne aykırı
davranmak (İİK 337/a md.).- Çocuk tesliminden kaçınmak (İİK 34’inci
md.).- Yalnız kendisi tarafından yapılacak olan bir işin yapılması
veya bir işin yapılmama-
sı yahut bir irtifak hakkının tesisi veya kaldırılması
hakkındaki ilan hükümlerinemakbul bir mazeret olmaksızın aykırı
davranmak (İİK 343’üncü md.).
- Gerektiği halde, sermaye şirketinin iflasını istememek (İİK
345/a md.).- Alacaklısını zarara sokmak kastıyla varlığını
eksiltmek (İİK 331’inci md.).- Kendi eylemiyle aczine sebebiyet
vermek veya durumunu bilerek ağırlaştırmak (İ-
İK 332’nci md.).- İflas ve konkordato işlerinde, kişisel çıkar
sağlamak (İİK 333’üncü md.).- Üzerinde kiralayanın hapis hakkı
bulunan eşyanın kaçırılması veya gizlenmesi ve
tahliyesi gereken yerin başkasına işgal ettirilmesi (İİK
335’inci md.).- Mal beyanından sonra, mal ve kazançta meydana gelen
artışı bildirmemek (İİK
339’uncu md.).
b. İcra iflas suçlarından takibi şikayete bağlı olmayan,
Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen takip edilen suçlar ise
şunlardır:
- Taksiratlı iflas (İİK 310’uncu md.).- Hileli iflas (İİK
311’inci md.).- İcra dairesince teslim edilen gayrimenkul veya
gemiye tekrar girmek (İİK 342’nci
md.).- Borçlunun defteri yapılmış olan malları aynen veya
istenildiği zamanki kıymetiyle
iflas idaresine vermemesi (İİK 337/2, 162’nci md.).- Müflisin
mallarının defter tutulurken hazır bulunmaması ve bu malları iflas
idaresi-
nin emrine hazır bulundurmaması (İİK 337/2, 209’uncu md.).-
İflasın tasfiyesi süresince, müflisin iflas idaresinin emirlerine
uymaması (İİK 337/2,
216’ncı md.).
İcra-iflas suçlarında şikayet hakkı, şahsa sıkı sıkıya bağlı
haklardan değildir. Buradaönemli olan hukuki bağ olduğu için
alacağın başkasına devri halinde, bu alacağa bağlı şikayethakkı da
alacağı devralan yeni alacaklıya geçer.
“Alacaklı”, “lehine hüküm verilen taraf”, “alıcı” tüzel kişi
olduğunda ise, şikayet hak-kını tüzel kişiliğin yetkili makamları
kullanır.
Şikayet hakkının kullanılması veya bu haktan vazgeçilmesi,
şikayet hakkı doğduktansonra mümkündür. Bu hak doğmadan yani suç
işlenmeden, şikayet hakkının kullanılması vebu haktan vazgeçilmesi
mümkün değildir.
-
Dr. Haluk Çolak
86
2. Sanık
İcra ve iflas suçlarında sanık, eylemi bizzat gerçekleştirmiş
olan gerçek kişidir. İcra veiflas suçlarında tüzel kişiler sanık
olamazlar. İcra ve İflas Kanununun 345’inci maddesinegöre “Bu
Kanunda yazılı suçlar, hükmü bir şahsın idare ve muamelelerini ifa
sırasındaişlenmiş ise ceza o hükmü şahsın müdürlerinden, mümessil
ve vekillerinden, tasfiye memurla-rından, idare meclisi reis ve
azasından veya murakıp ve müfettişlerinden fiili yapmış
olanhakkında hükmolunur.”
a. Eğer bir gerçek kişi, tüzel kişinin idare ve temsiline
yetkili ise ve eylem tüzel kişininidaresi ve tüzel kişiliğe ait
işlemlerin yapılması sırasında işlenmiş ise, bu eylemden tü-zel
kişi değil bu eylemleri yapan gerçek kişi sorumlu olur.
b. Suç tarihinde, sanığın tüzel kişiliği temsil ve idareye sahip
olması gerekir.20
c. Şikâyet, tüzel kişi hakkında değil tüzel kişiliği yetkili
olanlar yöneltilmelidir.
d. Vekil marifetiyle fiilin işlenmesi halinde, cezai sorumluluk
vekile aittir. Asilin me-suliyeti yoktur.21
Mümeyyiz küçükler Türk Medeni Kanunu uyarınca borçlanmalarını
kanuni mümes-sillerinin rızasıyla yapabileceklerinden böyle bir
rıza alınmadan yapılan borçlanma tasarrufuhukuken bir hüküm ifade
etmeyeceğinden, böyle bir işleme dayanan takip sonrası bu
kişilersanık olamaz. Ancak mümeyyiz küçükler kanuni temsilcilerinin
rızalarıyla işlem yapıp, buişleme dayanan takip sonucu suç
işlemişlerse, eylemlerinden sorumlu olacaklardır.
Hukuki işlem yapıldığı sırada şirketin yetkili temsilcisi bu
şirket adına işlem yapmışdaha sonra takip sırasında şirket tasfiye
edilmişse bu şirketin yetkili temsilcisi tasfiyenedeniyle örneğin,
mal beyanında bulunmamışsa ne olacaktır? Bu durumda mahkeme
buşirketin tasfiye edilip edilmediğini ve bu hususun ticaret
sicilinde ilan edilip edilmediğiniaraştıracak, eğer takip tarihinde
tasfiye tamamlanmış ve bu konu Ticaret Sicili
Gazetesindeyayınlanmış ise artık sanığın mahkumiyeti yoluna
gidilemeyecektir.22
3. Şikayet Süresi
İcra ve İflas Kanununun 347’nci maddesine göre “icra
mahkemelerince bakılan suç-lardan dolayı şikayet hakkı, suçun
vukuuna ıttıla tarihinden itibaren üç ay ve herhaldevukuundan bir
sene geçmekle düşer.”
Maddeye göre olan, üç aylık ve bir yıllık şikayet süreleri icra
mahkemelerinde davasıgörülecek icra iflas suçları hakkındadır.
Cumhuriyet savcısı tarafından asliye ceza mahkeme-sine açılacak
davalarda İİK’nın 347’nci maddesindeki süreler geçerli değildir.
Cumhuriyetsavcısı bu davaları zamanaşımı süresi içinde her zaman
açabilir.
İcra-iflas suçlarında şikayet süresi, “suçun işlendiğini
öğrenme” ve “suçun işlendiği ta-rihten” itibaren başlar. İcra
suçlarında öğrenme eyleminin ne zaman olduğu, her türlü
delilleispat edilebilir. Yargıtay, müştekinin “haciz talebinde
bulunduğu”, “taksitlendirme talebiniiçerir dilekçeyi tebellüğ
ettiği”, “dosyada talepte bulunduğu”, “bilirkişi raporunun
kendisinetebliğ edildiği”, “dosyadan parayı aldığı”, “satış
istediği” tarihi öğrenme tarihi olarak kabuletmektedir.
-
Bankacılar Dergisi
87
Şayet şikayetçinin suçu ne zaman öğrendiğine ilişkin icra
dosyasında herhangi bir bil-gi ve belge yoksa veya herhangi bir
şekilde öğrenme tarihi belirlenemiyorsa müştekinin, suçuöğrendiğini
söylediği tarihte öğrenmenin gerçekleştiği ve şikayetin süresinde
olduğu kabulolunur.23
Bu “üç aylık” ve “bir yıllık” süreler, hak düşürücü süredir. Bu
süreler duruşmanın heraşamasında taraflarca ileri sürülebileceği
gibi, hakim tarafından da re’sen nazara alınır.
Mahkeme, müştekinin şikayetinin süresinde olmadığını görürse
İİK’nın 347’nci mad-desi gereğince “Şikayet hakkının düşürülmesine”
karar verir.
D. Soruşturma ve Kovuşturma Evresi İşlemleri
1. Davanın açılması
İcra-iflas suçlarında davanın açılması ya müştekinin icra
mahkemesine şikayet dilek-çesi vermesiyle veya şifahi beyanıyla ya
da Cumhuriyet savcısının iddianameyle kamu davasıaçmasıyla
olur.
a. Davası doğrudan doğruya şikayet dilekçesi ile açılması
gereken icra iflas suçları şunlardır:
- Konkordatoda yetkili kimseleri hataya düşürmek (İİK 334’üncü
md.).- Müflisin mallarını iflas idaresine vermemesi ve müflisin
alacaklarını bildirme mesi
(İİK 336’ncı md.).- Mal beyanında bulunmamak (İİK 337’nci md.).-
Ticareti terk hükmüne aykırı davranmak (İİK 337/a md.).- Gerçeğe
aykırı beyanda bulunmak (İİK 338’inci md.).- Mal beyanından sonra
mal ve kazançta meydana gelen artışı bildirmemek (İİK
339’uncu md.).- Taahhüdü ihlal etmek (İİK 340’ıncı md.).- Çocuk
tesliminden kaçınmak (İİK 341’inci md.).- Yalnız kendisi tarafından
yapılacak olan bir işin yapılması veya bir işin yapılmaması
yahut bir irtifak hakkının tesisi veya kaldırılması hakkındaki
ilam hükümlerine makbulmazerete müstenit olmayarak muhalefet etmek
(İİK 343’üncü md.).
- Nafaka borcunu ödememek (İİK 344’üncü md.).- Gerektiği halde
sermaye şirketinin iflasını istememek (İİK 345/a md.).
b. Davası Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlemek
suretiyle açılan suçlar:
- Taksiratlı iflas (İİK 310’uncu md.).- Hileli iflas (İİK
311’inci md.).- Alacaklısını zarara sokmak kastıyla varlığını
eksiltmek (İİK 331’inci md.).- Kendi eylemiyle aczine neden olmak
veya durumu bilerek ağırlaştırmak (İİK 332’nci md.).- İflas ve
Konkordato işlerinde kişisel çıkar sağlamak (İİK 333’üncü md.).-
Üzerinde kiralayanın hapis hakkı bulunan eşyanın kaçırılması veya
gizlenmesi ve tahliyesi gereken yerin başkasına işgal ettirilmesi
(İİK 335’inci md.).- Hükmen teslim edilen taşınmaza tecavüz etmek
(İİK 342’nci md.).
-
Dr. Haluk Çolak
88
c. Usulü İşlemler
Müştekinin şikayet dilekçesinde; hitaben yazılan makam,
müştekinin ismi ve adresi,şikayet edilen kişinin ismi, kimlik
bilgileri ve adresi ve şikayet edilen eylem açıkça
gösteril-melidir. Ayrıca şikayet dilekçesi, sanık sayısından bir
nüsha fazla düzenlenmelidir.
Şikayet dilekçesinde sadece sanığın cezalandırılması
istenmelidir. Şayet dilekçedehem cezalandırma talebi, hem de
tazminat istemi bulunursa bu durumda öncelikle icrahakiminin
davanın niteliğine göre hem hukuk ve hem de ceza hakimi sıfatına
haiz bulunduğuiçin ve mahkeme sıfatını tayininde öncelikle
cezalandırma isteği göz önünde tutulmasıgerekeceğinden,
cezalandırma yönünden karar verilmeli, davanın toptan reddi
yolunagidilmemelidir.24
Takip konusu alacağın, şikayet tarihinden sonra bir başkasına
devredildiği zaman şi-kayet hakkı alacağı devralana geçtiğinden,
şikayetin reddine karar verilmelidir.
Verilecek karar, sadece şikayet edilen eylemle ilgili
olacağından sanığın hangi eylem-den dolayı şikayet edildiği
dilekçede açıkça gösterilmelidir.
Şikayet yetkisinin vekil aracılığı ile kullanılması durumunda
vekaletnamede şikayetyetkisinin olup olmadığına ve vekaletnamenin
halen geçerli olup olmadığına dikkat edilmeli,örneğin; müştekinin
ölmesi halinde vekaletnamenin geçerliliğini yitireceğinden
davanındüşürülmesine karar verilmelidir.
Şikayet dilekçesini getiren müşteki, bu şikayet dilekçesini
öncelikle hakime havale et-tirmelidir. Hakim havalesi olmayan
şikayet dilekçelerinde dava tarihi, esas defterinden
şikayetdilekçesinin verildiği tarih araştırılarak, ona göre
şikayetin süresinde olup olmadığı belirlen-melidir.
2. Duruşmaya Hazırlık Devresi (Tensip)
a. İİK.nun 382/a maddesinde Ceza Kararnamesi kapsamına giren
suçlarda duruşmayapılmaksızın ceza kararnamesi ile karar
verilebileceği hükme bağlanmıştır.
Bilindiği gibi, 5271 sayılı CMK.da “Ceza Kararnamesi” usulü
kabul edilmemiştir.Nitekim, 23.3.2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük veUygulama Şekli Hakkında Kanunun 10.
maddesinde “Ceza Muhakemesi Kanunununyürürlüğe girdiği tarihten
önce verilip henüz kesinleşmemiş ceza kararnamesi ile
sonuçlandı-rılan dava dosyaları, mahkemece re’sen ele alınarak
duruşmalı yargılama yapılır” hükmüneyer verilmiştir.
Şu halde icra mahkemesi, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe
girecek CMK. hükümle-rine göre, henüz kesinleşmemiş icra ceza
kararnameleri için duruşma açmak zorundadır.
b. Şikayet dilekçesini veya dava beyanını alan icra mahkemesi,
bu davayı esas defteri-ne kaydettikten sonra tensip yapar.
Tensipte; müştekinin, sanığın ve bildirilmişse tanığınduruşma günü
çağırılmasına, sanığın nüfus ve sabıka kaydının getirtilmesine ve
varsa diğerdelillerin toplanmasına (örneğin; sanığın tebliğ edilen
ödeme emrinin dosya içersine getirtil-mesine) karar verir. Müşteki
veya vekili dilekçeyi getirmişse, onun imzasını tensip zaptınaalmak
suretiyle duruşma günü ona bildirilir.
-
Bankacılar Dergisi
89
c. Yeni CMK.nun 195. maddesi ile sanığın yokluğunda duruşma
yapılması ancakadli para cezası veya müsadereyi gerektiren suçlarda
sözkonusu olduğundan 1412 sayılıCMUK. m. 251’e nazaran sanığın
yokluğunda duruşma yapılabilecek haller
sınırlandırılmışbulunmaktadır.
d. Tanıklar çağrı kağıdı ile çağırılır ve gelmenin sonuçları
kendilerine bildirilir.(CMK. m. 43, 44)
e. İddianamede, CMK. m. 170’de sayılan hususların bulunmaması
halinde mahke-mece, iddianamenin iadesi kararı verilmelidir (CMK.
m. 174).
Şayet, sanık mahkemenin yargı çevresi dışında bir yerde
oturuyorsa, sanığın savun-masının alınması için mahal mahkemesine
talimat yazılma, talimatta sanığın meşruhatlıdavetiye ile celbi
istenmelidir (İİK. m. 349/4).
Sanığın duruşmaya meşruhatlı davetiye ile çağrılmaması veya
davetiyedeki duruşmagünü, saati veya meşruhatın okunmaması
durumunda, sanık yeniden usulüne uygun olarakduruşmaya
çağrılmalıdır (CMK. m. 175/2, 176/2).
Duruşma davetiyesinin sanığa hiç tebliğ edilmemesi veya usulsüz
tebliği halinde sa-nığın yokluğunda duruşma yapılamaz.
Hakim, tensiple birlikte bir de duruşma günü tayin eder. Kural
olarak, icra iflas suç-larında, duruşma açılarak karar verilir. Bu
kuralın tek istisnası, mal beyanında bulunmayanborçlunun İİK’nın
76’ncı maddesine göre hapsen tazyiki istemidir. Bu durumda
hakimduruşma yapmadan, evrak üzerinde inceleme yaparak karar
verir.
3. Duruşma Devresi
Duruşma, mahkemece önceden tensipte kararlaştırılan gün ve
saatte yapılır. Ancak,duruşmaya hem müşteki hem de sanık gelirse,
duruşma saati beklenmeden duruşma yapılabi-lir. Ancak, bunlardan
birisi gelmeden ve duruşma saatinden önce duruşma yapılırsa bu
hususbozma nedenidir.
Duruşma saatinde, hem müşteki veya vekili hem de sanık gelirse,
bunların geldiği veduruşmaya açık olarak başlandığı, duruşma
zaptına yazılarak duruşmaya başlanır. Eğertensipte tanık
çağrılmışsa, daha sonra tanık yoklaması yapılır. Tanık
yoklamasından sonra,sanığın ve müştekinin kimlikleri ayrı ayrı
tespit edilir ve tutanağa geçirilir. Özellikle sanığınaçık
kimliğinin tespiti yapılmadan, sanığın savunmasının alınması usule
aykırıdır.
Daha sonra, sanığa ve müştekiye şikayet dilekçesi okunur,
sanığın üzerine atılı suçanlatılır; sanığa CMK.’un 147’inci
maddesindeki yasal hakları hatırlatıralarak sanık CMKhükümlerine
göre sorguya çekilir.
Sanık dinlendikten sonra müştekinin şikayet ve delilleri sorulur
ve beyanı alınır. Sa-nık ve müşteki dinlendikten sonra imzaları
duruşma tutanağına alınmaz.
Eğer tanık çağrılmışsa, tanık duruşma salonuna alınarak kimliği
tespit edilir ve ta-nıklığa engel hali olup olmadığı araştırılır,
engel hali yoksa CMK hükümlerine göre yemini
-
Dr. Haluk Çolak
90
yaptırılır. Yargıtay, tanığın kimliğinin tespit edilmemesini ve
yeminin yaptırılmamasınıbozma nedeni saymaktadır. Tanığın
yemininden sonra, tanık dinlenir.
İcra iflas suçları ile ilgili olarak icra ceza mahkemesinde
yapılan duruşmalarda,Cumhuriyet savcıları hazır bulundurulmaz (İİK
350/2 md.).
a. Sanığın duruşmaya gelmemesi
İİK’nın 349/5’inci maddesine göre “Sanık, şikayeti alan veya
istinabe edilen icramahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi de
göndermezse yahut bizzat bulunmasınalüzum görülürse zabıta
marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulundurulamazsa,
muhakemegıyabında görülür” Bu hüküm uygulamada “eğer sanığa
davetiye çıkarılmış ve bu davetiyeusulüne uygun olarak tebliğ
edilmiş ise, sanık duruşmaya gelmezse yargılama
yokluğundayapılarak, yine yokluğunda karar verilebilir” şeklinde
anlaşılmaktadır. Hükmü Yargıtay’da buşekilde uygulamaktadır.25
Ancak sanık duruşmaya gelmez de, mazeret dilekçesi gönderirse,
mahkeme sanığınmazeretinin kabul edilebilir olup olmayacağını
değerlendirerek mazeretini kabul ederse,duruşma gününü sanığa
bildirecektir.
b. Müştekinin veya vekilinin duruşmaya gelmemesi
İİK’nın 349/6’ncı maddesine göre; “Şikayetçi belli edilen
zamanda duruşmaya gel-mez ve vekilde göndermezse, şikayet hakkı
düşer.”
Müşteki veya vekili duruşmaya gelmez, mazeret de göndermezse,
davanın düşürül-mesine mi yoksa şikayet hakkının düşürülmesine mi
karar verilecektir? Yüksek Mahkemeyegöre bu durumda davanın
düşürülmesine değil, “şikayet hakkının İİK’nın 349/6’ncı
maddesigereğince düşürülmesine” karar verilmelidir.26
Müşteki ve vekilinin, duruşmaya gelmemesi nedeniyle şikayet
hakkının düşürülme-sine karar verilen hallerde; yapılan yargılama
giderlerinin müşteki üzerine bırakılmasına,ayrıca sanık kendisini
vekille temsil ettirmişse, vekalet ücretinin de müştekiden
tahsiline kararverilecektir.
c. Delillerin toplanması
İİK’nın 350’nci maddesine göre “icra mahkemesi, iki tarafı ve
delillerini dinler vegerek tarafların gerek şahitlerin ifadelerini
duruşma tutanağına geçirir”; aynı kanunun351’inci maddesine göre
ise “Şikayetçi, dilekçe ve beyanında göstermiş olduğu
delillerlebağlıdır. Maznun müdafası için tahkikatın
genişletilmesini ancak bir kere isteyebilir.”Uygulamada bu
hükümlere uyulmamaktadır, uygulamada icra hakimi tıpkı bir ceza
hakimigibi çalışmakta, sanığın ve müştekinin gösterdiği, ayrıca
kendisinin toplanmasına gerekgördüğü bütün delilleri toplamakta,
tanık dinlemekte, bilirkişi incelemesi yaptırmaktadır.Zaten Yüksek
Mahkeme de, dosya içeriğine göre toplanması gereken delilleri
toplanmasınımahkemeden istemektedir.27
Toplanan deliller, nüfus ve sabıka kayıtları, gelen dosyalar ve
yazılar duruşmadabulunan sanığa ve müştekiye ayrı ayrı okunur,
diyecekleri sorulur ve bu hususlar tutanağageçilir.
-
Bankacılar Dergisi
91
Genellikle, icra mahkemelerinde iş çok yoğun olduğu için önceden
düzenlenmişmatbu duruşma tutanakları ve kararlar kullanılmaktadır.
Oysa Yargıtay bu hususu kesinbozma nedeni saymaktadır.28
Tüm deliller toplandıktan sonra, duruşmada bulunan sanığa ve
müştekiye esas hak-kındaki diyecekleri sorulur. En son CMK’un
216/son maddesi gereğince söz sanığa verilir.Sanığa son sözün
verilmemesi mutlak bozma nedenidir.
Duruşmaya mazereti nedeni ile gelemeyen sanık, CMK’un 40-41’inci
maddelerinde-ki usuller çerçevesinde eski hale getirme talebinde
bulunabilir. (İİK 349/son md.).
4. Sonuç Çıkarma Devresi (Hüküm)
İcra hakimi, iki tarafın (sanık ve müştekinin) ifadelerini ve
bütün delillerini, iddia vemütafaalarını dinledikten sonra nihayet
beş gün içinde kararını verir (İİK’nın 352’nci md.).Verilen kısa
kararda, verilen kararın ne olduğunu, uygulanan kanun maddelerinin,
verilenceza miktarının, kanun yollarına başvurmanın mümkün olup
olmadığının tereddüte yervermeyecek şekilde, açıkça gösterilmesi
gerekir.
Hükmün gerekçesinde ve hüküm fıkrasının içeriğinde 5271 sayılı
CMK’nın 232.maddesinde sayılan hususlara yer verilmelidir (Örneğin,
mahkemenin adı, sanığın, müşteki-nin açık kimliği, suçun işlendiği
yer, tarih ve zaman dilimi gibi).
Mahkeme, müştekinin cezalandırılmasını talep ettiği eylem ve
şahıs ile bağlıdır(CMK. m. 225). Müşteki örneğin, sanığın mal
beyanında bulununcaya kadar hapsen tazyikiniistemişse, mahkeme
sanığı mal beyanında bulunmamaktan mahkum edemez. Ayrıcamahkeme,
müştekinin bütün taleplerinde (bu talep hem eylem sayısı hem de
sanık sayısıolarak) belirtilen hususu, kararında karşılamalıdır.
Örneğin; şikayetçi, şikayet dilekçesindesanığın cezalandırılması
yanında tazminat da istemişse mahkeme bu konuda da kararvermelidir.
Şikayetçi, şikayet dilekçesine iki kişinin cezalandırılmasını
istemişse, mahkemetek sanık hakkında karar veremez. Kararında her
iki sanığı da karşılamalıdır. Veya mahkeme,müştekinin
cezalandırılmasını istediği şahıstan başka şahıs hakkında karar
veremez. Yasadaher ne kadar mahkemenin 15 gün içinde karar vereceği
belirtilmiş ise de, uygulamadamahkemeler bu hükme iş yoğunluğu ve
yazılan müzekkerelere geç cevap verilmesi
nedeniyleuyamamaktadırlar. (CMK. m. 232/3).
a. Mahkumiyet kararı
Mahkeme, şikayet dilekçesinde bildirilen sanığın, yine dilekçede
belirlenen eylemigerçekleştirdiğini ve bu eylemin suç olduğunu
tespit ederse, sanığın mahkumiyetine kararverir. (CMK. m.
223/5).
Mahkumiyet kararında, sanığın hangi eylemden mahkum olduğu
gösterilir, kanunmaddesi yazılır. Ayrıca mahkeme haklı gerekçe
göstermedikçe alt sınırdan ayrılarak cezaveremez. Hiçbir halde de
doğrudan doğruya verdiği cezayı, kanun maddesindeki
cezanınaltsınırından aşağı olarak hükmedemez. Kısmi ödeme veya
taksitleri ödemeye başlamahallerinde 5237 sayılı yeni TCK’nın 62.
maddesinin uygulanması tartışılmalı ve haklı gerekçeyoksa bu
maddeye göre indirim yapılmamalıdır.
-
Dr. Haluk Çolak
92
Ceza, İİK’nın 352/a maddesi gereğince “İcra ve İflas Kanunu
uyarınca verilen ceza-ların tedbire çevrilemeyeceği ve
ertelenemeyeceği” hükmü uyarınca paraya çevrilemez,ertelenemez.
Mahkumiyetine karar verilen sanığın, hüküm ile birlikte o
yargılama için yapılanyargılama giderinden sorumlu tutulmasına, bu
yargılama giderinin sanıktan tahsiline, eğeryargılama giderini
müşteki yapmış ise sanıktan alınarak müştekiye verilmesine ve
müştekikendisini avukat ile temsil ettirmişse ücreti vekaletin
sanıktan tahsili ile müştekiye verilmesi-ne karar verilir.
Mahkumiyet kararında; İcra ve İflas Kanununun 354’üncü maddesi
gereği olarak,hükmün temyiz incelenmesinden önce takibe konu borcun
ödenmesi veya şikayettenvazgeçilmesi halinde cezanın tamamının
düşeceği yönündeki açıklamayı içeren ihtaratınyapılmasına karar
verildiğinin gösterilmesi gerekir.29
b. Beraat kararı
Mahkeme, sanığın üzerine atılı suçun unsurları itibari ile
oluşmadığını veya sanığınbu suçu işlemediğini, sanığın eyleminin
suç oluşturmadığını, şüpheli veya sanığın şikayetdilekçesi ile dava
açılan şahıs olmadığını tespit ederse sanığın beraatine karar
verir. (CMK. m.223/2). Sanığın beraatine karar veren mahkeme,
yargılama giderlerinin müşteki üzerinebırakılmasına, eğer sanık
kendisini müdafii ile temsil ettirmişse vekalet ücretinin
müştekidentahsiline karar vermesi gerekir.30
c. Davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesi kararı
İİK’da, zamanaşımı ile ilgili herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır. O halde; icra veiflas suçları ile ilgili
zamanaşımı süreleri, başlangıç tarihleri, durma ve kesilme
nedenleri,zamanaşımı sonunda verilecek karar, olağanüstü zamanaşımı
süreleri vs. zamanaşımı ile ilgilibilumum işlemlerde, YTCK’nın 66
ila 68 maddelerinde düzenlenen hükümler uygulanır.
YTCK’nun 5. maddesi hükmü ile İİK birlikte değerlendirildiğinde,
YTCK genel hü-kümleri, icra suçları için de geçerli olacaktır. Buna
göre İİK’daki hafif hapis cezaları “hapise”tahvil edildiğinden,
İİK’da yer alan suçlarda dava zamanaşımı süresi YTCK’nın
66/1-emaddesine göre 8 yıl, ceza zamanaşımı süresi ise YTCK’nun
68/1-e maddesine göre 10 yılolacaktır.
d. Davanın borcun ödenmesi nedeniyle düşmesi kararı
Sanık, İcra İflas Kanununda yazılı suçlardan takibi şikayete
bağlı olan suça konu ey-lemin temelini oluşturan dosyadaki borcun
tamamını faiziyle ve icra masrafları ile birlikteöder ise; sanık
hakkında açılan davanın İİK’nın 354’üncü maddesi gereğince
düşürülmesinekarar verilir. Yargılama devam ederken takibe konu
borç ödenince, zamanında ödemeyapılmaması nedeniyle davanın
açılmasına sebebiyet veren sanığa, düşme kararı ile
birlikteyargılama gideri ve ücreti vekalet de yükletilir.
Borcun ödenmesi, hüküm verilmeden önce de olabilir sonra da
olabilir. Eğer borçhükümden önce ödenirse yukarıdaki gibi işlem
yapılır. Borç, hükümden sonra ancak dosyaYargıtaya gitmeden önce
ödenirse (önemli olan dosyanın Yargıtaya gitmeden
borcunödenmesidir, yoksa kararın kesinleşip kesinleşmediğinin önemi
yoktur.), ek bir kararla sanıkhakkındaki davanın veya cezanın
düşmesine karar verilir.
-
Bankacılar Dergisi
93
e. Davanın müştekinin şikayetinden vazgeçmesi nedeni ile düşmesi
kararı
Şikayetçi, şikayetinden feragat ederse, (İİK’nın 354’üncü
maddesi gereğince) davadüşeceği gibi, bütün sonuçlarıyla birlikte
ceza da düşecektir. Esasen yargılama şartı olanşikayetin hangi
yöntemlerle yapılacağı İİK’nın 349’uncu maddesinde gösterilmiş
olmasınarağmen, aynı yasanın vazgeçmeyi düzenleyen 354’üncü
maddesinde, vazgeçmenin hangiusulle mümkün olacağını belirleyen bir
hüküm bulunmamaktadır.
Gerek İcra ve İflas Kanununda gerekse CMK’da şikayetten
vazgeçme, belirli birşekle tabi kılınmamakla birlikte; Yargıtay
Ceza Genel Kurulunun 4.5.1992 tarih ve 1992/112-134 sayılı
kararında vurgulandığı üzere; şikayetçinin bu iradesini hiçbir
duraksamaya yolaçmayacak bir biçimde açıklaması gerekmektedir. Bu
açıklama, mahkeme önünde beyandabulunmak suretiyle sözlü olarak
yapılabileceği gibi dilekçe ile veya tutanak düzenlenmeküzere
mahkeme zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle de yapılabilir.
Bunun gibimahkeme dışında da şikayetten vazgeçme olanaklıdır. Bütün
bu hallerde şikayetçinin veya bukonuda yetkili kıldığı vekilinin
vazgeçme iradesini açıklıkla belirtmesi aranmalıdır.
Şikayetten vazgeçme, açıkça olabileceği gibi, müştekinin duruşma
gününden haber-dar olmasına rağmen, belli edilen günde duruşmaya
gelmemesi ve bir vekil de göndermemesisuretiyle zımnen de olabilir.
Vekilin şikayetten vazgeçmesi için, vekaletnamesinde açıkçaferagat
yetkisinin olması gerekir.
Sanık birden fazla olup da, müşteki veya vekili bunlardan bir
kısmı hakkındaki şika-yetinden vazgeçerse Yüksek Mahkemeye göre
vazgeçme diğer sanıkları teşmil edilmeyecek,sadece şikayetten
vazgeçilen sanık hakkında düşme kararı verilecektir. Ancak
YTCK’nun73/5 maddesine göre, iştirak halinde işlenen suçlarda,
sanıklardan biri hakkında vazgeçmediğer sanıkları da
kapsayacaktır.31
Mahkeme, müştekinin şikayetten vazgeçtiğini tespit edince
İİK’nın 354/1 maddesi u-yarınca “davanın düşmesine ve yargılama
giderinin müşteki üzerinde bırakılmasına” kararverir. Ayrıca sanık,
kendisini müvekkille temsil ettirmişse vekalet ücretinin de
müştekidentahsiline karar verilir.
f. Sanık hakkında ceza tertibine yer olmadığına karar
verilmesi
İcra ve İflas Kanununun 337/1’inci maddesinin ikinci cümlesi
uyarınca mal beyanındabulunmamak suçundan dolayı yargılama devam
ederken; müştekinin, borçlunun haczi kabilmallarını, alacaklarını
bildiği veya bilmesi lazım geldiği ispat olunursa borçluya
cezaverilmez, sanık hakkında ceza tertibine yer olmadığına karar
verilir ve yargılama gideri ilemüşteki kendisini bir vekille temsil
ettirmişse vekalet ücretinin sanıktan alınmasınahükmolunur.
E. Kanun Yolları
1. İstinaf ve temyiz
Yeni CMK’da olağan kanun yolları itiraz, istinaf ve temyiz
olarak düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanununun 272. maddesine göre, kural olarak icra
mahkemesince verilenkararlara karşı CMK’nın 272. maddesine göre
“istinaf” yoluna başvurulabilir.
-
Dr. Haluk Çolak
94
CMK’nın 286/1 maddesi ile bölge adliye mahkemesinin ceza
dairesinin bozma dışın-daki hükümlerine karşı temyiz yoluna
başvurulabilecektir. Ancak, icra mahkemesinin beş yılveya daha az
vermiş olduğu hapis cezası ile adli para cezaları hakkında istinafa
başvurulmuşolup da bu başvurunun esastan reddi halinde temyiz
yoluna gidilemeycektir (CMK. m. 286/2)
Yeni CMK sistemine göre, icra suçları, büyük oranda kanun yolu
incelemesi bakımın-dan, istinaf yolu ile sona erecektir.
2. Kanun yoluna başvuracaklar
İcra mahkemesi kararlarına karşı, CMK’nın 260 ilâ 265.
maddesinde belirtilenler ka-nun yollar gidebilecektir.
Kanun yoluna başvurusu ile ilgili kararlar hakkında CMK
hükümleri tatbik olunacak-tır.
3. Temyiz süresi
İcra mahkemesi kararları, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren
yedi gün içinde temyizolunabilir (İİK 353 md.).
Müşteki için temyiz süresi tefhimden itibaren başlar. Çünkü
müşteki duruşmaya gel-meden veya bir vekil göndermeden karar
verilemez.
Eğer sanık duruşmaya gelmişse yedi günlük temyiz süresi
tefhimden itibaren, duruş-maya gelmemişse tebliğden itibaren
başlar.
Cumhuriyet savcısının temyiz süresi ise, dosyanın kendisine
mahkemece “görüldü” i-çin gönderilmesi tarihinden itibaren başlar.
Yüksek Mahkemeye göre, Cumhuriyet savcısınabildirim, karara
Cumhuriyet savcısı veya memurlardan biri tarafından işaret edilerek
yapılır.
CMK’nun 286/2-g maddesine göre, davanın düşmesine, ceza
verilmesine yer olmadı-ğına ilişkin icra mahkemesi kararına karşı
temyiz yoluna başvurulamaz.
Ancak 5320 sayılı Kanunun 8. maddesine göre, bölge adliye
mahkemeleri kurulup, gö-reve başlayıncaya kadar 1412 sayılı
CMUK’nun 322. maddesinin dört, beş ve altıncı fıkralarıhariç, 305
ila 326. maddeleri uygulanır.
V. Uygulamadan Doğan Sorunlar
A. İcra ve İflas Suçlarının Anayasaya Aykırılığı Sorunu
T.C. Anayasasının 38’inci maddesine 3.10.2001 tarih ve 4709
sayılı Kanunla “Hiçkimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir
yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayıözgürlüğünden
alıkonulamaz” hükmü eklenmiştir.
“Yalnızca sözleşmeden doğan borç” kelimesinden ne anlaşılması
gerektiği konusundaMeclisteki görüşmeler sırasında Anayasa
Komisyonu Başkanı “Bu maddenin dayanağı olanAvrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin Dördüncü Protokolünün 1. Maddesi, Borçlar
Hukukuilişkisinden kaynaklanan borçlarını rızasıyla ödeyemeyen bir
borçlunun bu yüzden hapis
-
Bankacılar Dergisi
95
cezası ile cezalandırılmasını yasaklamıştır. Borcun ödenmemesi,
ya borçlunun mal varlığıbulunmadığı için çaresizlikten veya buna
rağmen kötü niyetten olabilir. Birinci halde, yanikendi ihmal ve
kusuru olmaksızın borcunu ödemekte acze düşen kişi, bu yüzden
hapiscezasına çarptırılamaz, ancak borçlunun hileyle ve kasten
borcunu ifa etmekten kaçınmasıhalinde protokolün bu hükmünden
yararlanması mümkün değildir” demiştir.
Madde sadece, sözleşmeden doğan borcu korumaktadır. Maddenin
asıl amacı, hiçkimsenin sadece ödeme güçlüğünde olması nedeniyle
sözleşmeyle altına girdiği borcunuödeyememesi durumunda hürriyeti
bağlayıcı cezaya mahkum edilmemesidir. Maddede açıkça“borcu yerine
getirememekten” bahsedilmektedir. Dolayısıyla borçlu borcunu,
ödeyebilecekdurumda olup da ödemeyi reddediyorsa bu madde kapsamına
girmez. Ayrıca madde de“yalnızca” terimi geçmektedir. Yani yalnızca
borç sözleşmeden doğunca yerine getirmemek,bu korunmadan
yararlanılır.
Borç “sözleşmeden” kaynaklanmalıdır. Sözleşme bir para borcuna
ilişkin olabileceğigibi; satın alma, satma borcuna ilişkin de
olabilir. Aynı zamanda sözleşme bir şeyi verme,yapma, yapmama
taahhütlerini de içerebilir. Sözleşme, sadece özel kişiler arasında
değil,kamu kurumları arasında veya kamu kurumuyla özel kişiler
arasında da olabilir.
Anayasanın 38’inci maddesinde eklenen bu hükümden
yararlanabilmek için; ortada birsözleşme olmalı, sözleşmeden doğan
bir borç olmalı ve borçlu da bu borcunu mal varlığınınbulunmaması
nedeni ile çaresizlikten yerine getiremiyor olması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin 28.2.2003 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan 21.11.2002 ta-rih ve 2001/415 Esas-2002/166 Karar sayılı
ilamı ile bu konu açıklığa kavuşturulmuştur.
Adı geçen karara göre alacaklısını zarara sokmak kastı ile
mevcudunu eksiltmek suçu-nun düzenlendiği İİK’nın 331’inci
maddesindeki kuralla “alacaklının alacağını alabilmek içinyürüttüğü
icra takibinde, borçlunun bu takibi karşılıksız bırakıp alacaklıyı
zarara sokmayailişkin giriştiği işlem ve eylemlerin müeyyideye
bağlandığı, kuralda belirtilen hürriyetibağlayıcı cezanın borçlu
ile alacaklı arasında önceden varolan sözleşmeden doğan
yükümlü-lüğün yerine getirilememesinden dolayı öngörülen ceza
olmayıp kanunda belirtilen şartlarınyerine getirilmemesinden doğan
bir yaptırım olduğu, bu nedenle İİK’nun 331’inci maddesi-nin,
Anayasanın 38’inci maddesinin 8’inci fıkrasına aykırı
olmadığına”
Mal beyanında bulunmamak suçundan yapılan başvuru ise, “bu suçun
konusununcebri icra işlemlerinin yürütülmesi sırasında borçluya
yasa ile getirilen bir yükümlülükolduğunu, nitekim bu hususun mal
beyanında bulunmama suçunu konu alan 11.12.1957 günlü16/28 sayılı
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında prensip itibariyle İcra ve
İflas Kanununavazolunan cezai hükümler borçluyu kanun emirlerine
itaate mecbur etmek ve dolayısıylaalacaklının hakkını kolayca
istihsal eylemek için bir nevi müeyyideden ibarettir
şeklindeaçıklanmasına göre itiraz konusu kuralda düzenlenen suç
konusu eylemin Anayasanın 38’incimaddesinin 8’inci fıkrasında sözü
edilen doğrudan sözleşmenin yükümlülüğünün yerinegetirilememesi
olmayıp kanunla getirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğünün
yerinegetirilmemesi olduğunu, bununla korunmak istenen hukuki
yararın, yasa hükmüne uymaksuretiyle cebri icranın etkin bir
şekilde yürütülerek kamu otoritesinin sağlanması olduğunu vebu
kuralın Anayasanın 38’inci maddesinin 8’inci fıkrasına aykırı
olmadığına”
Gerçeğe aykırı mal beyanında bulunmak suçunda yapılan başvuruyu
ise; “bu su-çun düzenlendiği İİK’nun 338’inci maddesindeki kuralla
borçlunun icra takibi sırasında
-
Dr. Haluk Çolak
96
yasanın belirlediği sürede yapacağı mal beyanının hakikate
aykırı olması nedeni ile hürriyetibağlayıcı cezanın öngörüldüğünü,
gerçeğe aykırı mal beyanında bulunma suçunun, yasadakikoşullara
uygun ancak hakikate aykırı biçimde yerine getirilmesi suretiyle
işlenen bir suçolduğunu, yalnızca sözleşmeden doğan bir
yükümlülüğün yerine getirilmemesi olmadığındanAnayasanın 38’inci
maddesinin 8’inci fıkrasına aykırı olmadığına”
Taahhüdü ihlal suçundan yapılan başvuruyu ise; “bu suçun
düzenlendiği İİK’nun340’ncı maddesinde öngörülen ilk durumda, satış
talebinden evvel borçlu tarafından borcunödenme biçimine ilişkin
olarak yollamada bulunulan aynı yasanın 111’inci maddesine
göre,icra takibi sırasında, yeterli mal haczedilip satış talebinden
önce borcun dörtte birinden azolmamak üzere birinci taksidinin
peşin olarak ve kalan miktarının da muntazam aralıklarlaen çok üç
ayda üç taksit halinde borçlu tarafından ödenebilmesi imkanı
bulunduğunu, butaahhüdün borçlunun tek taraflı olarak yasadan doğan
taksitle ödeme hakkını kullanmasıniteliğinde olduğunu; İİK’nın
340’ıncı maddesinde öngörülen ikinci durumda ise,
alacaklınınmuvaffakatı ile icra dairesinde borcun ödenmesinin
kararlaştırılması alacaklı ve borçlununicra memurunun huzurunda
takibe konu borcun ödenmesi şeklinin belirlenmesi olduğunu,itiraz
konusu kuralda düzenlenen eylemin Anayasanın 38’inci maddesinin
8’inci fıkrasındasözü edilen doğrudan sözleşmeden doğan
yükümlülüğün yerine getirilememesi olmayıp, kamuotoritesince
yürütülen cebri icranın etkinliğinin sağlanması olduğundan
Anayasanın adıgeçen hükmüne aykırı olmadığına”
İcra ve İflas Kanununda düzenlenen suçlar nedeniyle verilen
hürriyeti bağlayıcıcezanın tedbire çevrilemeyeceği ve
ertelenemeyeceği şeklindeki kural nedeniyle yapılanbaşvuruyu ise;
“yasa koyucunun cezalandırma yetkisini kullanırken Anayasanın
temelilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak
koşuluyla, toplumda hangieylemlerin suç sayılıp sayılmayacağı, suç
sayılacak ise hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıile
karşılanacağı, hangi durum ve davranışların ağırlaştırıcı ya da
hafifletici öğe olarakkabul edileceği, hangi cezaların para
cezasına çevrilebileceği, tecil edilebileceği ve önödemeye ilişkin
hükümden yararlanabileceği konularda takdir yetkisi olduğunu, bu
nedenleyasa koyucunun takdir yetkisini Anayasal sınırlar içinde
kullanarak itiraz konusu İcra ve İflasKanununun 352/a maddesi ile
hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın tecil edilememesi,hürriyeti
bağlayıcı cezaların para cezasına ve tedbire çevrilememesini
öngörmesindeAnayasanın 38’inci maddesinin 8’inci fıkrasına
aykırılık olmadığına” karar vermiştir.
B. Yeni Türk Ceza Kanunu Bakımından İcra ve İflas Suçlarının
Değerlendirilmesi
5237 sayılı Kanunun 5. maddesine göre Ceza Kanununun genel
hükümleri, özel cezakanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar
hakkında da uygulanır.
5237 sayılı Kanunla getirilen bu yeni hükmün, suç ve ceza
siyaseti bakımından İİK’nailişkin sonuçları şu şekilde
yorumlanmalıdır.
1. a. YTCK.nun “Yaptırımlar” başlıklı üçüncü kısımda
yaptırımların cezalar ve gü-venlik tedbiri olduğu
belirtilmiştir.
YTCK. m. 46’a göre, hafif hapis, hapis ve ağır hapis ayırımı
kaldırılmış 5252 sayılıKanunun 6 ve 7. maddeleri ile ağır hapis ve
hafif hapis cezaları hapis cezasına dönüştürül-müştür. Böylece,
İİK’da yer alan ve karşılığı “hafif hapis” olan eylemlerin
yaptırımı, “hapis”cezasına dönüştürülmüş olmaktadır.
-
Bankacılar Dergisi
97
b. Ağır para-hafif para cezalarına kaldırılması
YTCK. m. 45’e göre suç karşılığı olarak cezalar arasında “adli
para cezası”na yer ve-rilmiştir. YTCK’nun 52. maddesine göre, adli
para cezası, beş günden az ve kanunda aksinehüküm bulunmayan
hallerde yediyüz otuz günden fazla olmamak gün para cezası
sistemikabul edilmiştir. Bir gün karşılığı adli para cezasının
miktarı, en az yirmi en fazla yüz TürkLirası olmak üzere hakimce
takdir olunacaktır.
2. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların uygulanması
(YTCK. m. 50)
YTCK. m. 49/1’e göre bir yıl ve daha az sürekli hapis cezası,
kısa sürelidir.YTCK’nun 50. maddesine göre, kısa süreli hapis
cezasına seçenek yaptırımlar uygulanabile-cektir. Örneğin bir yıla
kadar hapis cezasını gerektiren suçlar, adli para cezasına
dönüştürüle-bilecektir. Bu anlamda İİK. m. 352/b’nin uygulama
kabiliyeti bulunmamaktadır.
3. Tüzel kişilerin sorumluluğu
a. Genel olarak
YTCK’nun “Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri” başlıklı
60 maddesi ile tüzelkişiler hakkında bundan böyle güvenlik tedbiri
uygulanacaktır. Tedbir maddenin birincifıkrasına göre “iznini
iptali” ve ikinci fıkrasına göre “müsadere”dir.
YTCK’nun 20. maddesi gereğince, ceza sorumluluğunun şahsiliği
ilkesi kabul edildi-ğinden, sadece gerçek kişiler yönünden cezai
müeyyideler uygulanabilecektir. Ancak, işlenensuç nedeniyle, özel
hukuk tüzel kişileri yönünden güvenlik tedbiri niteliğindeki
yaptırımlarınuygulanmasına bir engel bulunmadığı kabul edilmiştir.
Gerçekten 20. maddenin ikincifıkrasında, “Tüzel kişiler hakkında
ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıylakanunda öngörülen
güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır” hükmü yer
almaktadır.
Özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanacak güvenlik
tedbirleri Türk Ceza Kanu-nunun 60. maddesinde aşağıdaki şekilde
düzenlenmiştir.
“(1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette
bulunan özel hukuk tü-zel kişisinin organ veya temsilcilerinin
iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüyekullanılması
suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkumiyet
halinde, izniniptaline karar verilir.
(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk
tüzel kişileri hakkındada uygulanır.
(3) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen
fiile nazaran daha ağırsonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda,
hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.
(4) Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hallerde
uygulanır.”
b. Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanma Koşulları
YTCK. m. 60/1-2’e göre tüzel kişiler hakkında iki türlü güvenlik
tedbiri öngörülmüş-tür. Bunlar “Faaliyet izninin iptali” ve
“Müsadere”dir.
-
Dr. Haluk Çolak
98
ı) Faaliyet İzninin İptali ve Koşulları
Getirilen düzenlemeye göre tüzel kişilere uygulanacak güvenlik
tedbirinin faile ilişkintemel unsuru “Bir kamu kurumunun verdiği
izne dayalı olarak faaliyette” bulunmasıdır.
Dernekler, sendikalar, vakıflar ve siyasi partiler “izin
alınmadan” kuruldukları için ye-ni düzenleme ile 60. madde kapsamı
dışında kalacaktır.
Yeni düzenleme ile 60. madde kapsamına yalnızca anonim
şirketler, limitet şirketlerve kooperatiflerin girdiği tespitini
yapmak doğru olacaktır. Çünkü ticaret şirketleri vekooperatiflerin
tüzel kişilik kazanması ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın izni
ilemümkündür.
Burada asıl hukuki tartışma “iznin iptali” kavramından
doğacaktır. Ticaret Kanunu-muzda ve 1163 sayılı yasamızda bu kavram
bulunmamaktadır.
Mahkemenin “iznin iptali” kararı vermesi ile birlikte “tüzel
kişiliğin tasfiyesi” günde-me gelmektedir.
Bu durumda, konuyla bağlantılı ilk düzenleme TTK. m. 274 ile
1163 sayılı Kanunun81/1-4 maddeleridir. TTK’nun 274. maddesinde
Kanuna ve kamu düzenine aykırı işlemler vefaaliyetlerde bulunan
şirketler aleyhine özel yasalardaki hükümler saklı kalmak
kaydıylaSanayi ve Ticaret Bakanlığınca fesih davası açılabileceği
düzenlenmiştir.
Yine 1163 sayılı Kanunun 81/1-4 maddesinde “kanunlarda öngörülen
diğer hallerde,ilgili bakanlığın mahkemeden alacağı karar üzerine”
kooperatiflerin tasfiye edilebileceğibelirtilmektedir.
“İznin iptali” kararı ile istenen “şirket veya kooperatifin
tasfiyesi” ise öncelikle bununhiçbir hukuki yorum veya tartışmaya
yer vermeyecek şekilde 60. madde içerisinde düzenlen-mesi
gerekir.
Çünkü suç ve cezaların kanuniliği ilkesi gereğince kanunda
düzenlenmeyen herhangibir cezai yaptırımın uygulanması (adı
güvenlik tedbiri olsa bile) mümkün değildir.
Eğer “izin iptali” kavramı ile şirket veya kooperatifin
tasfiyesi amaçlanmıyorsa, bu ka-rarın hukuki sonuçları ne
olacaktır? Sorusunun cevabı bulunamayacaktır.
Eğer suçtan fayda elde eden ve suça ortak olan şirketin
tasfiyesi amaçlanıyorsa, bununaçık bir şekilde düzenlenmesi
gerekir. Aslında TTK 274/2 maddesi uyarınca bu hukukidüzenlemeye
ihtiyaçta yoktur. “Kamu düzenine aykırı işlemlerde bulunan ve
suçtan faydaelde eden şirketler hakkında” bakanlığın doğrudan
tasfiye davası açması mümkündür. Cezamahkemesinin suçtan fayda elde
eden suça karışan şirketin tasfiyesine yönelik dava açılmasıiçin
gerekçeli kararın bir örneğini bakanlığa göndermesi yeterli
olacaktır.
- İznin sağladığı yetkinin kötüye kullanılması suretiyle suç
işlenmesi,- Suçun “kasıtlı suç” olması,- Suçun tüzel kişi yararına
işlenmesi,- İşlenen suç ile iznin kullanımı arasında nedensellik
bağının olması,
-
Bankacılar Dergisi
99
- Özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin bir
suçun işlenmesine iştiraketmesi.
Örneğin, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden elde edilen
gelirlere meşruiyetgörüntüsü kazandırmak için bir döviz bürosunun
kullanılması halinde, bu döviz bürosunuişleten özel hukuk tüzel
kişisinin, döviz bürosu işletmek için aldığı izin iptal
edilecektir. Yine,ilaç üretmek için izin alınmış olan bir
laboratuarda uyuşturucu veya uyarıcı madde üretimiyapılması
durumunda da, aynı sonuç doğuracaktır.
2) Müsadere (YTCK. m. 60/2)
Özel hukuk tüzel kişileri bakımından öngörülen ikinci güvenlik
tedbiri, müsaderedir.Buna göre, tüzel kişi yararına işlendiği
belirlenen suç bakımından, müsadere hükümlerindekikoşullar da
gerçekleşmiş ise, o suçla bağlantılı olan eşya ve maddi çıkarların
müsaderesinehükmedilecektir. Bu halde iyi niyetli üçüncü kişilerin
hakları korunacaktır.
c. Orantılılık ilkesi
Özel hukuk tüzel kişileri ile ilgili güvenlik tedbirlerinin
uygulanmasında, işlenen suçdikkate alındığında, çok ağır sonuçlar
doğabilir. Örneğin çok sayıda kişi işsiz kalabilir veyaiyi niyetli
üçüncü kişiler bakımından telafisi güç kayıplar meydana gelebilir.
İşte bu gibihallerde mahkeme maddedeki orantılılık ilkesine
dayanarak bu güvenlik tedbirlerinehükmetmeyebilecektir. (YTCK. m.
60/3)
d. Güvenlik Tedbirinin Sadece Kanunda Ayrıca Belirtilmiş Olan
Suçlarda Uy-gulanması
Özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanacak güvenlik
tedbirlerine, her suç bakı-mından değil, kanunda özel olarak
belirtilen hallerde hükmedilebilecektir. (YTCK. m. 60/4)(Örneğin,
YTCK’nun 76/3, 77/2, 78/2, 90/6, 111, 169, 227/7, 282/4
maddelerinde olduğugibi.)
4. Erteleme
YTCK.nun 51.maddesine göre işlediği suçtan dolayı iki yıl veya
daha az süreyle hapiscezasına mahkum edilen kişinin cezası
ertelenebilir. YTCK. m. 51/2’e göre erteleme mağduraveya kamunun
uğradığı zararın
- Aynen iade,- Suçtan önceki hale getirme- Tazmin
suretiyle giderilmesi koşuluna bağlanabilir. Bu anlamda İİK.nun
352/b maddesinin uygulamakabiliyeti artık bulunmamaktadır.
5. Zamanaşımı
İİK’da yer alan suçların üst hadleri nazara alındığıda dava
zamanaşımı süresi YTCK.m. 66/1-e’ye göre sekiz yıl; Ceza zamanaşımı
ise, YTCK. m. 68/1-e’ye göre on yıldır.
-
Dr. Haluk Çolak
100
6. Şikayet süresi
YTCK. m. 73/1’e göre, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete
bağlı olan suçlardaşikayet ibaresi altı aydır. Zamanaşımı süresini
geçmemek koşulu ile bu süre, şikayete hakkıolan kişinin fiili ve
failin kim olduğunun bildiği ve öğrendiği günden başlar.
7. Dava ve Cezasının Düşmesi
YTCK’nın 73/4, 5 ve CMK m. 223/8 birlikte değerlendirildiğinde,
takibi şikayetebağlı suçlarda, şikayetten vazgeçme halinde,
mahkemece davanın düşürülmesine kararverilmesi gerekir ödeme (itfa)
düşme sebebi olarak nazara alınmamıştır. Bilindiği gibi,
borcunitfası bir anlamda icra ve iflas suçlarında “Etkin Pişmanlık
hali”dir. Yeni Türk CezaKanunununun sisteminde, etkin pişmanlık
sadece kanunda öngörülen suçlar bakımındandüzenlenmiştir. Bu
nedenle itfa’nın “düşme” sebebi olup olmayacağının her tür icra
suçu içinkendi düzenlenmesi içinde değerlendirilmelidir. Netice
olarak İİK. m. 354’ün artık uygulamakabiliyeti bulunmamaktadır.
VI. Sonuç
Suç ve ceza siyaseti ilkeleri dikkate alındığında, icra ve iflas
suçlarının genel ve özelönleme fonksiyonlarının gereği gibi yerine
getirilmesi amacı ile;
1. İİK’daki bazı suçların, 5237 sayılı YTCK hükümleri de dikkate
alınacak yenidenrevize edilmesi gerekmektedir.
2. Hapsen tazyik, mal beyanında bulunmama veya taahhüdü ihlal
gibi suçlarda, koru-nan hukuksal yarar, alacaklı-borçlu dengesi de
dikkate alınarak, cezanın özel önlemefonksiyonundan ziyade “ikaz”
fonksiyonu ön plana çıkarılmaktadır. Bu nedenle alacaklıhakkının
seri ve etkin bir şekilde icrası için YTCK. m. 73’de düzenlenen
uzlaşma veya 5271sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan
disiplin hapsi benzeri, çözüm yoludüşünülmelidir.
3. 31.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri
dikkate alınarak, bazıfiillerin cezası idari para cezasına
dönüştürülmelidir.
4. 5237 sayılı YTCK hükümlerine göre İİK. m. 352/b maddesinde
olduğu gibi bazı u-sul hükümlerini düzenleyen maddelerin İİK’den
ayıklanması gerekmektedir.
5. Uygulamada da bazı sıkıntılara sebebiyet vermesi nedeniyle,
icra suçlarına kovuştu-rulmasında ihtisaslaştırmaya önem vererek
İİK’da yer alan hileli iflas suçu hariç olmak üzeresuçların
kovuşturulması tamamen icra ceza mahkemesince yapılmalıdır.
6. 5271 sayılı CMK ile İstinaf kanun yolunun kabul edilmesi ile
verilen hükümlerinkesinleşme süreci daha da kısalacaktır.
7. İİK. m. 352/a maddesinde düzenlenen icra ceza
kararnamelerinin tatbik kabiliyeti5271 sayılı yeni CMK ile ortadan
kalkmıştır. Ancak yeni CMK’da bulunan yeni soruşturmave kovuşturma
araçları ile (örneğin iddianemenin iadesi, çağrı usullerin
değişmesi, delillerinortaya konulması usulü, bilirkişi tetkikatı,
çapraz sorgu) duruşmanın kesiksizliği prensibinetam olarak riayet
edildiğinde yargılama süreci de kısalacaktır.
-
Bankacılar Dergisi
101
Dipnotlar:1 – “Borçlunun devrettiği malları bilerek satın alan
kişilerin durumu T.C.K.nun 65. maddesi yönünden de-
ğerlendirilmelidir”Alacaklısını zarara sokmaktan sanıklar, Halim
Cimin ve Salim Cimin haklarında yapılan duruşma sonunda: Hü-
kümlülüklerine dair Merzifon Sulh Ceza Mahkemesinden verilen
28.6.1995 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi, sanıklartarafından
süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının bozma
isteyen 18.4.1996 tarihli tebliğnamesiyledaireye verilmekle
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanıklardan Sadık Cimin nafaka borcundan dolayı alacaklısını
zarara sokmak maksadıyla, gayrimenkulleri diğersanıklara sattığı,
onlarında bilerek satın aldığından bahisle haklarında İcra İflas
Kanununun 331 inci maddesinden dava açılıpaynı madde gereğince
mahkumiyet kararı verilmiş olması karşısında sanıklar Halim Cimin,
Salim Cimin haklarında aynıyasanın 331/son fıkrası göndermesiyle
TCK. 65 yönünden hukuki durumlarının tartışılmaması,
Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu nedenle yerinde
görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA6.6.1996 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi. (Y.CGK. 6.6.1996 E. 3876 K. 4344)
– “Borcun tamamı ödendiğine göre düşme kararı verilmeli”İcra
İflas Kanuna muhalefetten sanıklar haklarında yapılan duruşma
sonunda: Beraatlerine İstanbul 13. Asliye Ceza
Mahkemesinden verilen 27.2.1995 tarihli hükmün Yargıtayca
incelenmesi Müdahil Ziraat Bankası vekili tarafından
süresindeistenilen dava evrakı Cumhuriyet başsavcılığının onama ve
bozma isteyen 20.11.1995 tarihli tebliğnamesiyle daireyeverilmekle
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
1. Yapılan duruşmaya toplanan ve karar yerinde açıklanan
delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre sanıkMüjdat Güler
hakkındaki hükmün ONANMASINA,
2. Sanık Muzaffer Ece hakkındaki temyize gelince;Sanık ödeme
şartını yerine getirmemesi nedeni ile hakkında takibat yapılması
sonucu borcun tamamını ödemiş ol-
masına göre İ.İ.K.’nun 354 üncü maddesi uyarınca davanın
DÜŞMESİNE ve bu hususta dava açmaya sebebiyet vermişolması
nedeniyle müdahil vekiline vekalet ücretini ödemesine karar
verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraat hükmükurulması,
Yasaya aykırı müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görüldüğünden hükmün isteme uygun olarakBOZULMASINA
7.12.1995 günü oybirliğiyle karar verildi. (Y.7.C.D. 7.12.1995 E.
9183 K. 9800)
– “Sanığın devrettiği malların devir tarihi saptanıp buna göre
karar verilmelidir”İcra İflâs Kanuna Muhalefetten sanıklar Orhan
İra ve Fidan İra haklarında yapılan duruşma sonunda:
Beraatlerine
dair Manisa 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 19.6.1995
tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi müdahil vekilitarafından
süresinde istenilen dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının bozma
isteyen 21.3.1996 tarihli tebliğnamesiyledaireye verilmekle
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
Manisa 1. İcra Müdürlüğünün 1994/269-270 talimat sayılı dosyları
getirtilip incelenerek, hacze konu malların kimeait olduğu, sanığın
kayınbiraderi özkan çelebiye devrettiği iddia edilen işyerinin
devir tarihi ile, sanığın hacizden sonradevrettiği iddia edilen
mallar ve devir tarihleri saptanıp sonucuna göre sanıkların hukuki
durumlarının tayin ve takdirigerekirken eksik incelemeye dayalı
yazılı şekilde karar verilmesi,
Yasaya aykırı müdahil vekilinin temyiz itirazları bu itibarla
yerinde görüldüğünden hükmün isteme uygun olarakBOZULMASINA,
9.4.1996 günü oybirliğiyle karar verildi. (Y.7.C.D., 9.4.1996 E