6 May›s 2002 B‹L‹MveTEKN‹K B‹L‹M VE TEKN LOJ‹ HABERLER‹ Raflit Gürdilek Kozmik Ifl›nlar Yeni Fizi¤in Kap›s› m›? Kozmik ›fl›nlar, evrenin en h›zl› par- çac›klar›ndan. Ifl›¤a yak›n h›zlarda yol alan, proton vb. gibi ato- malt› parçac›klardan oluflan kozmik ›fl›nlar›n enerjisi, dün- yan›n en geliflkin parçac›k h›z- land›r›c›lar›nda eriflilebilen enerjilerin bir milyar kat› ka- dar. Ancak, bu parçac›klar ge- zegenimizin atmosferine çar- p›nca serbest kalan enerjinin bir k›sm› esrarengiz biçimde ortadan kayboluyor. Baz› fizik- çiler, kaybolan bu enerjinin minyatür karadeliklere, ya da kütleçekim kuvvetini tafl›d›¤› düflünülen graviton adl› parça- c›klara dönüflerek bildiklerimiz d›fl›ndaki boyutlara kayd›¤›n› düflünüyorlar. Kozmik ›fl›nlar, atmosferimizdeki bir atoma çarpt›klar›nda parçalan›p elek- tron ve müonlara dönüflürler. Müon, elektronun, 200 kat da- ha a¤›r olan bir akrabas›. Müon daha sonra bir elektron ve bir nötrinoya dönüflür. Bu parça- c›klar da atmosferdeki öteki çe- kirdeklerle çarp›fl›rlar. Sonuçta, yüksek enerjili bir kozmik ›fl›n atmosferde elektron, foton, mü- on ve nötrinolardan oluflan bir parçac›k sa¤ana¤›na yol açar. Bu ikincil parçac›klar›n enerjilerinin top- lanmas›yla, kozmik ›fl›n›n parçalanma öncesi enerji düzeyi hesaplanabiliyor. E¤er bu çarp›flmalar›n enerjisinin bir bölümü foton, elektron ya da müon gibi, kozmik ›fl›n dedektörlerinin sap- tayabilece¤i parçac›klar›n d›fl›nda bir enerji biçimine dönüflürse, gelen koz- mik ›fl›n›n hesaplanan enerjisi, ger- çek enerjisinden daha düflük görüne- bilir. NASA’n›n Goddard Uzay Uçufl Mer- kezi’nden Demos Kazanas ile Sela- nik Üniversitesi Kuramsal Fizik Bölü- mü’nden Agyris Nicolaidis’e göre bu enerji a盤›, kozmik ›fl›nlar arac›l›¤›y- la yeni bir fizi¤in ilk haberlerini ileti- yor olabilir. ‹ki araflt›rmac›, kozmik ›fl›nlar›n enerjisinin en üst basamak- lara yükseldi¤inde bu enerjilere sahip parçac›klar›n say›s›nda neden ani bir düflüfl gözlendi¤ini araflt›rm›fllar. Yüksek enerjili kozmik ›fl›nlar, göre- ce düflük enerjideki akranlar›ndan çok daha az say›da saptan›yor. Enerji düzeyi 10 kat artt›kça, bu düzeydeki kozmik ›fl›nlar›n say›s› 60 kat azal›- yor. Ancak enerji 10 15.5 eV düzeyini afl›nca, saptanabilen kozmik ›fl›nlar daha da seyreklefliyor. Enerji düze- yindeki her 10 katl›k art›flta gözlem say›s› 100 kat azal›yor. 10 15.5 eV üs- tündeki enerji düzeyindeki örnekler- de görülen ani azal›fl, h›zland›r›c›lar- da parçac›k çarp›flmalar›n›n olufltur- du¤u 1 TeV’lik (trilyon elektronvolt) enerji efli¤inin üzerine karfl›l›k geli- yor. Bu efli¤in üzeri de baz› kuramc›- lara göre atomalt› iliflkileri aç›klayan Standart Model’in ötesinde yeni bir fizi¤in bafllad›¤› alan. Kazanas ve Ni- colaidis’e göre bu yaln›zca bir rastlant› olamaz. ‹ki araflt›rmac›, daha güçlü ka- n›tlar olmadan, yeni fizi¤in na- s›l bir fley olabilece¤i konusun- da kesin bir yarg›da bulunmak- tan kaç›n›yorlar. Ancak, Stan- dart Model’e olas› baz› alterna- tifleri s›ral›yorlar. Bunlar, fermi- yon ve bozon denen farkl› ka- rakterdeki parçac›klar› özdeflti- ren "süpersimetri", daha yük- sek enerjilerde yeni bir fliddetli çekirdek kuvveti öngören "technicolor" ve hatta uzay›n tan›d›klar›m›z d›fl›nda, graviton- lar arac›l›¤›yla kütleçekim kuv- vetini duyan fazladan boyutlar› oldu¤unu öne süren bir kuram. ‹ki araflt›rmac›n›n yüksek ener- jili çarp›flmalarda kaybolan enerjiyle ilgili kuramlar›, gele- cek kuflak parçac›k h›zland›r›c›- lar›nda s›nanabilecek. Halen ‹s- viçre’de Avrupa Parçac›k Fizi¤i Laboratuvar› CERN’de 2006 y›- l›nda devreye girecek olan Bü- yük Hadron Çarp›flt›r›c›s› (LHC), 1 TeV enerji düzeyinin üzerindeki fizi¤in gözlenebile- ce¤i ilk h›zland›r›c› olacak. Bu arada son derece seyrek görülen ve y›lda ancak birkaç bin tanesi sap- tanabilen 10 20 eV düzeyinin üzerinde- ki çok yüksek enerjili kozmik ›fl›nlar› izlemek üzere OWL adl› bir uzay ara- c›n›n f›rlat›lmas› öneriliyor. NASA Bas›n Bülteni, 23 Nisan 2002 Fizik
94
Embed
B‹L‹M VE TEKN LOJ‹ HABERLER‹img.eba.gov.tr/560/5d5/f1f/00f/9b6/f34/024/9ec/0db/eef/c72/573/0bb/... · ve y›lda ancak birkaç bin tanesi sap- ... Bu sa¤anak- lar›n enerji
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
6 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹
R a fl i t G ü r d i l e k
Kozmik Ifl›nlar Yeni Fizi¤in Kap›s› m›?
Kozmik ›fl›nlar, evrenin en h›zl› par-
çac›klar›ndan. Ifl›¤a yak›n h›zlarda
yol alan, proton vb. gibi ato-
malt› parçac›klardan oluflan
kozmik ›fl›nlar›n enerjisi, dün-
yan›n en geliflkin parçac›k h›z-
land›r›c›lar›nda eriflilebilen
enerjilerin bir milyar kat› ka-
dar. Ancak, bu parçac›klar ge-
zegenimizin atmosferine çar-
p›nca serbest kalan enerjinin
bir k›sm› esrarengiz biçimde
ortadan kayboluyor. Baz› fizik-
çiler, kaybolan bu enerjinin
minyatür karadeliklere, ya da
kütleçekim kuvvetini tafl›d›¤›
düflünülen graviton adl› parça-
c›klara dönüflerek bildiklerimiz
d›fl›ndaki boyutlara kayd›¤›n›
düflünüyorlar. Kozmik ›fl›nlar,
atmosferimizdeki bir atoma
çarpt›klar›nda parçalan›p elek-
tron ve müonlara dönüflürler.
Müon, elektronun, 200 kat da-
ha a¤›r olan bir akrabas›. Müon
daha sonra bir elektron ve bir
nötrinoya dönüflür. Bu parça-
c›klar da atmosferdeki öteki çe-
kirdeklerle çarp›fl›rlar. Sonuçta,
yüksek enerjili bir kozmik ›fl›n
atmosferde elektron, foton, mü-
on ve nötrinolardan oluflan bir
parçac›k sa¤ana¤›na yol açar. Bu
ikincil parçac›klar›n enerjilerinin top-
lanmas›yla, kozmik ›fl›n›n parçalanma
öncesi enerji düzeyi hesaplanabiliyor.
E¤er bu çarp›flmalar›n enerjisinin bir
bölümü foton, elektron ya da müon
gibi, kozmik ›fl›n dedektörlerinin sap-
tayabilece¤i parçac›klar›n d›fl›nda bir
enerji biçimine dönüflürse, gelen koz-
mik ›fl›n›n hesaplanan enerjisi, ger-
çek enerjisinden daha düflük görüne-
bilir.
NASA’n›n Goddard Uzay Uçufl Mer-
kezi’nden Demos Kazanas ile Sela-
nik Üniversitesi Kuramsal Fizik Bölü-
mü’nden Agyris Nicolaidis’e göre bu
enerji a盤›, kozmik ›fl›nlar arac›l›¤›y-
la yeni bir fizi¤in ilk haberlerini ileti-
yor olabilir. ‹ki araflt›rmac›, kozmik
›fl›nlar›n enerjisinin en üst basamak-
lara yükseldi¤inde bu enerjilere sahip
parçac›klar›n say›s›nda neden ani bir
düflüfl gözlendi¤ini araflt›rm›fllar.
Yüksek enerjili kozmik ›fl›nlar, göre-
ce düflük enerjideki akranlar›ndan
çok daha az say›da saptan›yor. Enerji
düzeyi 10 kat artt›kça, bu düzeydeki
kozmik ›fl›nlar›n say›s› 60 kat azal›-
yor. Ancak enerji 1015.5 eV düzeyini
afl›nca, saptanabilen kozmik ›fl›nlar
daha da seyreklefliyor. Enerji düze-
yindeki her 10 katl›k art›flta gözlem
say›s› 100 kat azal›yor. 1015.5 eV üs-
tündeki enerji düzeyindeki örnekler-
de görülen ani azal›fl, h›zland›r›c›lar-
da parçac›k çarp›flmalar›n›n olufltur-
du¤u 1 TeV’lik (trilyon elektronvolt)
enerji efli¤inin üzerine karfl›l›k geli-
yor. Bu efli¤in üzeri de baz› kuramc›-
lara göre atomalt› iliflkileri aç›klayan
Standart Model’in ötesinde yeni bir
fizi¤in bafllad›¤› alan. Kazanas ve Ni-
colaidis’e göre bu yaln›zca bir
rastlant› olamaz.
‹ki araflt›rmac›, daha güçlü ka-
n›tlar olmadan, yeni fizi¤in na-
s›l bir fley olabilece¤i konusun-
da kesin bir yarg›da bulunmak-
tan kaç›n›yorlar. Ancak, Stan-
dart Model’e olas› baz› alterna-
tifleri s›ral›yorlar. Bunlar, fermi-
yon ve bozon denen farkl› ka-
rakterdeki parçac›klar› özdeflti-
ren "süpersimetri", daha yük-
sek enerjilerde yeni bir fliddetli
çekirdek kuvveti öngören
"technicolor" ve hatta uzay›n
tan›d›klar›m›z d›fl›nda, graviton-
lar arac›l›¤›yla kütleçekim kuv-
vetini duyan fazladan boyutlar›
oldu¤unu öne süren bir kuram.
‹ki araflt›rmac›n›n yüksek ener-
jili çarp›flmalarda kaybolan
enerjiyle ilgili kuramlar›, gele-
cek kuflak parçac›k h›zland›r›c›-
lar›nda s›nanabilecek. Halen ‹s-
viçre’de Avrupa Parçac›k Fizi¤i
Laboratuvar› CERN’de 2006 y›-
l›nda devreye girecek olan Bü-
yük Hadron Çarp›flt›r›c›s›
(LHC), 1 TeV enerji düzeyinin
üzerindeki fizi¤in gözlenebile-
ce¤i ilk h›zland›r›c› olacak.
Bu arada son derece seyrek görülen
ve y›lda ancak birkaç bin tanesi sap-
tanabilen 1020 eV düzeyinin üzerinde-
ki çok yüksek enerjili kozmik ›fl›nlar›
izlemek üzere OWL adl› bir uzay ara-
c›n›n f›rlat›lmas› öneriliyor.
NASA Bas›n Bülteni, 23 Nisan 2002
Fizik
B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹
Geçti¤imiz y›llarda gözlenen birkaç
süpernova patlamas›, evrenin gelece-
¤i konusundaki kuramlar›n kökten
de¤iflmesine neden oldu. Tip Ia de-
nen bu tür süpernovalar, büyük küt-
leli y›ld›zlar›n ömrünü noktalayan
öteki türlerden farkl›. Bir kere, oriji-
nal y›ld›z fazla büyük de¤il; Günefl
kadar. Günefl benzeri y›ld›zlar›n ölü-
mü de de¤iflik. Merkezlerindeki nük-
leer tepkime karbon ve oksijen afla-
mas›n› tamamlay›nca y›ld›z d›fl kat-
manlar›n› (hidrojen ve az miktarda
baflka element) a¤›r ve sakin bir sü-
reçle uzaya b›rak›-
yor ve yaklafl›k
Dünyam›z büyüklü-
¤ündeki s›cak ve s›-
k›flm›fl merkez aç›-
¤a ç›k›yor. Art›k
"beyaz cüce" diye
adland›r›lan, akkor
halindeki bu yo¤un
karbon ve oksijen
küresi zaman için-
de so¤uyor. Ancak,
özellikle ikili y›ld›z
sistemlerinde bu be-
yaz cüceler, büyük
çekim güçleriyle
çevresinde doland›klar› efllerinden
gaz çalmaya bafll›yorlar. Beyaz cüce-
nin kütlesi 1,4 Günefl kütlesini aflt›-
¤›nda da bir zincirleme nükleer tepki-
meyle patl›yor ve tüm maddesi önce
radyoaktif nikel, sonra kobalt ve so-
nunda demire dönüflerek uzaya saç›-
l›yor. Tip Ia süpernovalar, hep 1,4
Günefl kütlesine eriflmifl beyaz cücele-
rin sonu anlam›na geldi¤i için, patla-
ma fliddetleri, dolay›s›yla da saçt›klar›
›fl›¤›n derecesi de¤iflmeyen "standart
›fl›k kayna¤›" olarak kabul ediliyorlar.
Patlama fliddeti ayn› oldu¤una göre,
daha soluk bir Tip Ia süpernova, da-
ha uzakta meydana gelmifl oluyor.
Gökbilimciler, böylelikle gökadalar›n
bize ne kadar uzak olduklar›n› bü-
yük bir duyarl›kla belirleyebiliyorlar-
d›. Son y›llarda evrenin uzak noktala-
r›nda görülen böyle bir dizi süperno-
van›n ›fl›¤›n›n, gerekenden daha so-
luk oldu¤u belirlenince, baz› kuram-
c›lar bunun evrenin artan bir h›zla
geniflledi¤inin iflareti olarak yorumla-
d›lar. Baflka baz› veriler de evrenin,
kütleçekimin tersine itici bir etki ya-
pan bir "karanl›k enerji"nin etkisi al-
t›nda oldu¤unu gösterince, evrenin
ivmelenerek geniflledi¤i yolundaki
kuram yayg›n kabul görmeye bafllad›.
Ancak, ABD’deki Stanford Üniversite-
si’yle Los Alamos Ulusal Laboratuva-
r›’ndan John Terning, Csaba Csaki ve
Nemanja adl› fizikçiler, uzak süper-
novalardan kaynaklanan ›fl›¤›n, evre-
nin genifllemesine gerek olmaks›z›n
da soluklaflabilece¤ini öne sürüyor-
lar. Araflt›rmac›lara göre soluklaflma,
süpernovalardan gelen fotonlar›n,
yolda “axion” denen parçac›klara dö-
nüflmesiyle ortaya ç›kabilir. Sal›n›m
süreci, birbirine dönüflen parçalar›n
en az birinin kütle sahibi olmas›n› ge-
rekli k›l›yor. Fotonlar, Standart Mo-
del’e göre kütlesiz parçac›klar. An-
cak, axion denen ve evrendeki baz›
parçalar›n "solakl›k" ya da "sa¤lak-
l›k" e¤ilimleri aras›ndaki asimetriyi
aç›klamak için varl›¤› öngörülen par-
çac›klar›n, bir elektronvoltun 10 kat-
rilyonda biri kadar bir kütleye sahip
oldu¤u düflünülüyor. Araflt›rmac›lara
göre foton-axion sal›n›m›, uzak süper-
novalar›n gözlenen soluklu¤unu
mükemmel biçimde aç›kl›yor. Halen
Avrupa Parçac›k Fizi¤i Laboratuvar›
CERN’de yürütülmekte olan bir
deneyde Günefl kaynakl› olabilecek
axionlar›n belirlenmesine çal›fl›l›yor.
Amerikan Fizik Derne¤i Bülteni, 9 Nisan 2002
7May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Soluk Süpernovalar‹çin Yeni Aç›klama
Yüksek Enerjili Nötrino Av›nda Yeni Yöntemler
“Az” ya da “çok”, kifliye göre de¤iflen
kavramlar. Örne¤in, enerjileri 1020
eV’nin (100 milyar kere milyar elekt-
ronvolt) üzerinde olan kozmik ›fl›nlar›n
say›s› baz› fizikçilere az görünürken,
baflkalar›na göre çok fazla. Bu say›y›
fazla bulanlara göre, böylesine enerjik
parçalar›n, Dünya’ya ulaflmadan önce
enerjilerinin büyük bölümünü Büyük
Patlama’n›n fosil kal›nt›s› olan ve evre-
nin her yerini dolduran Mikrodalga
Fon Ifl›n›m› ile sürekli etkileflim sonucu
yitirmeleri gerekiyor. Araflt›rmac›lar,
bu olgunun çok yüksek enerjili nötri-
nolarla (Ultra High Energy – UHE ne-
utrinos) aç›klanabilece¤ini düflünüyor-
lar. Nötrinolar fotonlarla (dolay›s›yla
fon ›fl›n›m›yla) etkileflmediklerinden, ev-
renin uzak köflelerinden muazzam öl-
çeklerde enerji tafl›yabiliyorlar. Bu du-
rumda birçok fizikçi kozmik ›fl›nlar›n,
bu ola¤anüstü enerjileri UHE nötrinola-
r›n, protonlarla ya da öteki nötrinolarla
rastlant›sal çarp›flmalar› sonucu edine-
bilecekleri görüflünü tafl›yorlar. Alman
DESY yüksek enerji laboratuvar› ile
Macaristan’›n Ötvos Üniversitesi’nden
araflt›rmac›larsa en egzotik öneriyi
yap›yorlar. DESY’den Andreas Ring-
wald ve arkadafllar›na göre yap›lmas›
gereken, Çok Yüksek Enerjili nöt-
rinolarla, Büyük Patlama’dan kalma
fosil nötrinolar (Kozmik Nötrino Fonu)
aras›ndaki çarp›flmalar› izlemek. Bir
UHE nötrino, fosil nötrinodan saç›l›nca
(zay›f çekirdek gücünü tafl›yan a¤›r par-
çac›klardan bir olan) bir Z bozonu or-
taya ç›k›yor ve bu parçac›k da bir "Z
patlamas›" denen bir süreçle aralar›nda
proton ve fotonlar›n da bulundu¤u bir
parçac›k demetine bozunuyor. Bunlar
da yeryüzünden uzun süreli sa¤anaklar
biçiminde alg›lanabiliyor. Bu sa¤anak-
lar›n enerji tayf› bunlar›n "Z pat-
lamas›"ndan kaynakland›¤›n›, "normal"
kozmik ›fl›nlar "astrofiziksel üretim
merkezleri"nden (örne¤in, merkez-
lerinde dev kütleli karadeliklerin etkin
oldu¤u aktif gökadalar) gelmedi¤ini or-
taya koyuyor.
Amerikan Fizik Derne¤i Bülteni, 15 Nisan 2002
B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹
8 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Bükülebilir Ekranlar
Bir miktar lehim, LED
(›fl›k yayan diyot) ve bak›r-
la kapl› plasti¤i s›cak su
dolu küçük bir kapta çal-
kalay›n ve akl›n›za gelebi-
lecek her biçime girebile-
cek elektronik ekran›n›z
haz›r. K›smen kendi kendi-
ni infla eden bu ekran›n fikir babalar›,
Harvard Üniversitesi’nden bir grup
araflt›rmac›. Ekip daha önce de ayn›
teknikle silindir biçimli ekranlar üret-
miflti. Düzensiz biçimdeki yüzeylere
yap›flt›r›labilen ekranlar, yenilik peflin-
de koflan elektronik ayg›t üreticileri
için bulunmaz nimet. Harvard ekibini
yöneten Heiko Jacobs’a göre yeni ek-
ranlar, dolmakalem biçimli cep tele-
fonlar› için ideal.
Günümüzde cep telefonu ve el bilgi-
sayarlar›, hesap makineleri gibi ayg›t-
larda kullan›lan s›v› kristal ekranlar,
aktif parçalar›n oluflturulmas› için
farkl› bileflimde çok say›da kimyasal
maddenin üst üste yerlefltirilmesiyle
yap›l›yor. Ancak bu yöntem, yanl›zca
düz yüzeylerde kullan›labiliyor.
Yeni gelifltirilen kendi kendine infla
yöntemiyse, metal yüzeylerle lehim
aras›ndaki yap›flmadan yararlan›yor.
Bu yöntemde, ifle önce esnek bir poli-
mid plastik tabaka üzerine bir dizi ba-
k›r kare yerlefltirilerek bafllan›yor. Ta-
baka daha sonra lehime bat›r›larak
her bak›r karenin üzerinin lehimle
kaplanmas› sa¤lan›yor. Sonraki ifllem-
deyse elastik taban biraz bükülerek
içi su dolu silindirik bir kaba konu-
yor. Daha sonra kab›n içine, tabanla-
r›na ince bir tabaka alt›n sürülmüfl
birkaç yüz adet LED çipi at›l›yor.
Kap, içindeki lehim kaplamalar›n eri-
mesi için ›s›t›l›rken, bir yandan
da birkaç dakika süreyle sallan›p
çalkalan›yor. Lehim ve alt›n taba-
kas› aras›ndaki yap›flma kuvvetle-
ri çipleri çekiyor ve lehim kareler
üzerine yerleflmelerini sa¤l›yor.
Çipler yap›flt›ktan sonra üzerle-
rinde ince bir elektrod a¤› bulu-
nan saydam bir tabaka konuyor.
Bu tabakadaki elektrodlar,
LED’lerin üst yüzeyindeki uçlarla
temas ediyor. Ak›m verilince de
LED’lerin üzerinden ›fl›k ç›k›yor.
Gerçi yap›lan ilk denemelerde
LED’lerin %2 kadar›n›n do¤ru
yerleflmedikleri saptanm›fl, ama
araflt›rmac›lar hata oran›n› azalta-
bileceklerini söylüyorlar. Sistemin
kendi kendini infla etme yetene¤inin,
bu ekranlar›n h›zl› ve ucuz üretimine
olanak sa¤layaca¤› düflünülüyor.
Harvard ekibince üretilen esnek ek-
ranlar, ticari baflar› için baflka esnek
ekran teknolojileriyle rekabet etmek
durumunda kalacaklar. Bunlardan
biri, Cambridge’de (Massachusetts)
bulunan E-Ink (E-Mürekkep) firmas›.
(Bkz: Bilim ve Teknik, Say› 409 -
Aral›k 2001, s. 56), öteki de Califor-
nia Silikon Vadisi’nde bükülebilir
elektronik devreler üreten Rolltronics
adl› flirket.
New Scientist, 20 Nisan 2002
Teknoloji
Kahvenizi ‹nternetli mi‹stersiniz?
Kötü haberi vermek pek hofl de¤il,
ama gençlerle dolup taflan Internet
Cafe’lerin sahipleri kendilerine yeni
bir ifl arayabilirler. ‹ngiltere’de art›k
herhangi bir Cafe’den ya da ayaküstü
kahvenizi yudumlayaca¤›n›z herhangi
bir yerden de laptop bilgisayar›n›zla
web sörfünüzü yapabileceksiniz.
British Telecom (BT) flirketi, ülkenin
belli bafll› flehirlerinin ana
caddelerinde 4000 özel mikrodalga
anteni kurmaya haz›rlan›yor. Bu
antenlere 300 metre mesafe içinde
bulunan herkes, herhangi bir kablo
ba¤lant›s›na gerek olmaks›z›n
Internet’e girebilecek. Tabii bunun
için laptopunuzda kablosuz
ba¤lant› kart› olmas› gerekiyor.
BT, kuraca¤› IEEE 802.11
kablosuz iletiflim a¤lar›n›n, halen
endüstriyel ve t›bbi araçlar için
kullan›lan 2,4 gigahertz
mikrodalga frekans›nda
çal›flaca¤›n› aç›klad›. Elektronik
araçlar aras›nda iletiflim
teknolojisini gelifltiren Bluetooth
sistemi, bu frekans› kullanmaya
bafllam›fl bile. Cep telefonlar›nda
oldu¤u gibi, mikrodalga ›fl›n›m›n
insan sa¤l›¤› üzerindeki etkileri
tart›flmal›. Baz› uzmanlar, bu
mikrodalga antenlerin çok yak›n›nda
uzun süre kalman›n, özellikle bu
Cafelerde çal›flanlar›n sa¤l›¤› üzerinde
olumsuz sonuçlar do¤urabilece¤ini
öne sürerken, düflük düzeyde
mikrodalgalar›n kan›tlanm›fl bir zarar›
olmad›¤› görüflünü savunanlar da var.
Ama galiba en iyisi, kahve içip
Internet’te gezerken ölçüyü fazla
kaç›rmamak.
New Scientist, 20 Nisan 2002
0.25 mm
5 mm
Bükülebilir bir elastiktabaka üzerine bak›rdankareler yerlefltiriliyor veher kare lehimlekaplan›yor.
Polimer tabaka su dolubir kaba sokuluyor kabaLED çipler ekleniyor. Kap, 900 C’ye ›s›t›l›yor ve 2 dakika süreyleçalkalan›yor.
Kap çalkaland›kça, LED çiplerinalt›n kaplanm›fl alt ba¤lant›lar›erimifl lehimin üzerine yap›fl›yor.
Yerlerine oturmufl LED çiplerinüzerine saydam bir elektrodkatman› yerlefltiriliyor. Kendikendine inflaa eden ekran›n›z,yuvarlak bir yüzeyin çevresineyerlefltirilmeye haz›r.
10 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Çevre
Himalayalar’da SelTehlikesi
Himalaya da¤lar›nda eriyen
buzullar›n oluflturdu¤u göllerin taflma
noktas›na yaklaflt›¤› ve kenarlar›nda
kurulan t›kama barajlar›n› zorlad›¤›
aç›kland›. Birleflmifl Milletler Çevre
Program› (UNEP) uzmanlar›nca
haz›rlanan rapor, buzullarda görülen
h›zl› erimeyi küresel ›s›nmaya
ba¤l›yor. Eriyen buzullardan
kaynaklanan sel bask›nlar›
Himalayalar’da çok yeni de¤il. Ancak
bulgular, son 30 y›l boyunca sel
bask›nlar›nda h›zlanan bir art›fla
iflaret ediyor. Bölgede yap›lan
incelemeler ve uydu gözlemleri Nepal
ve Bhutan’da 44 gölün taflma
noktas›na yaklaflt›¤›n› ve 5-10 y›l
içinde önlerindeki barajlar› y›kaca¤›n›
gösteriyor. Bölgedeki 49 istasyonda
gerçeklefltirilen meteorolojik
gözlemler, da¤lardaki s›cakl›¤›n
1970’lere göre 10C artt›¤›n›
göstermifl. Rapora göre Bhutan’daki
buzullar her y›l 30-40 metre kadar
geriliyor. Tsho Rolpa gölünü besleyen
bir buzulun y›ll›k gerilemesiyse 100
metre. Göldeki suyun hacmi,
1950’lerden bu yana alt› kat artm›fl
ve 10.000 insan›n yaflam› ile gölün
a¤z›ndaki bir hidroelektrik santral›n›
tehdit eder hale gelmifl. Göllerin
a¤z›n› t›kayan "barajlar", gerileyen
buzullar›n geride b›rakt›¤› moren
denen kaya, moloz ve buz kütleleri.
Bunlar, kolayca çökebilen karars›z
kütleler. Y›¤›n içindeki buzlar›n
erimesiyle oluflan küçük bir s›z›nt›,
arkadaki gölün bask›s› nedeniyle
h›zla geniflleyebiliyor.
Tsho Rolpa’da göl sular›n›n öndeki
morenin tepesini yalamaya bafllamas›
üzerine iki y›l önce Hollanda
Hükümeti’nin mali deste¤iyle bir
kurtarma program› bafllat›lm›fl. 4500
m yükseklikte, en yak›n yola 60 km
uzakl›kta bulunan göle insan s›rt›nda
ve helikopterlerle tafl›nan
malzemelerle morende bir drenaj
kanal› aç›lm›fl ve göl sular›n›n alt›da
biri boflalt›lm›fl. Ancak uzmanlara
göre yeni yeni kuruyup sa¤lamlaflan
moren, eriyen iki buz kütlesi
nedeniyle yeniden y›k›lma
tehlikesinde ve suyun yeniden
boflalt›lmas› gerekiyor.
Nature, 25 Nisan 2002
Ifl›k kirlili¤ini yasaklayan yasan›n 1
Haziran 2002 tarihinde yürürlü¤e
girmesiyle Çek Cumhuriyeti, gökyüzü
gözlemlerinin neredeyse olanaks›z
hale geldi¤i Avrupa’da bir gökbilim
cenneti olmaya aday. Gökyüzünden
uzun pozlu görüntülerin montaj›yla
elde edilen yukar›daki haritadan
kolayl›kla görülebilece¤i gibi ABD,
Avrupa ve Japonya, ›fl›k kirlili¤inin
doru¤a ulaflt›¤› bölgeler. Bu kirlili¤in
nedeni, sokaklardan çok gökyüzünü
ayd›nlatan hatal› kent ›fl›kland›rmas›
ve gereksiz enerji tüketimi.
Kentlerden gö¤e yükselen fotonlar,
gökyüzünü bir sis gibi kaplayarak
duyarl› yap›lmas› gereken teleskop
gözlemlerini ve fotometri
çal›flmalar›n› olumsuz yönde
etkiliyor.
Çek parlamentosunun iki kanad›nca
da onaylanan ve Cumhurbaflkan›
Vaclav Havel taraf›ndan imzalanan
"Atmosferin Korunmas› Yasas›",
hedef alan›n d›fl›na taflan, ve özellikle
ufuk çizgisinin üzerine yöneltilmifl
her türlü ayd›nlatmay› "›fl›k kirlili¤i"
kapsam›na al›yor ve maskelenmifl ›fl›k
kaynaklar› kullan›lmas›n› zorunlu
k›l›yor. Yasay› çi¤neyenleri,
önümüzdeki aydan itibaren a¤›r para
cezalar› bekliyor. Bu cezalar›n
miktar› 500 ile 150.000 Çek kuronu
aras›nda. Ülke halk›, kentlerin biraz
kararmas›na karfl›n yasay› büyük
ölçüde desteklemifl. Daha yasa
yürürlü¤e girmeden birçok kentte
belediyeler ve iflletmeler ›fl›k
düzenlerinde gerekli de¤iflikli¤i
gerçeklefltirmeye bafllam›fllar. Tabii,
en çok sevinenler gökbilimciler.
Uluslararas› Karanl›k Gökler Derne¤i
(IDA) yürütme kurulu baflkan› David
Crawford, "Çek hükümetini yürekten
alk›fll›yor ve öteki hükümetleri de
ayn› yolu izlemeye ça¤›r›yoruz"
diyor. Crawford’a göre gerekti¤i gibi
maskelenmifl sokak lambalar›,
"yaln›zca gökyüzünün güzelli¤ini
insanl›¤a geri vermekle kalmayacak,
ayn› zamanda insanlar›n gece daha
ayd›nl›k sokaklarda yürümelerini
sa¤layacak."NASA Bas›n Bülteni, 18 Mart 2002
Avrupa’n›n Karanl›k Vahas›
12 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
B ‹ L ‹ M V E T E K N L O J ‹ H A B E R L E R ‹
Parkinson hastal›¤›n›n tedavisi için
hastalar›n beyinlerine nakledilen cenin
hücrelerinin, geliflip sekiz y›l kadar ya-
flayabildikleri ve hastal›¤›n temel belir-
tisi olan titremeleri büyük ölçüde gi-
derdi¤i aç›kland›. Geçen y›l yürütülen
deneyde elde edilen bu baflar›l› sonuç-
lar, tedavinin baz› hastalarda yol açt›¤›
yan etkiler nedeniyle tart›flma konusu
olmufltu. Colorado Üniversitesi’nden
Curt Freed ve ekibi, düflürülen cenin-
lerden hücre nakli yap›lan 20 hastada
belirtilerin ortadan kalkt›¤›n›
duyurmufl, ancak daha sonra hastala-
r›n beflinde diskinezi denen ani, kont-
rolsüz hareketler bafl göstermiflti.
Freed geçti¤imiz hafta Amerikan Nöro-
loji Akademisi’nin Denver’deki toplan-
t›s›nda, bu yan etkilerin de afl›r› dopa-
mini gideren ilaçlar, ya da "derin beyin
uyar›c›s›" denen bir cihaz tak›larak
ortadan kald›rabildi¤ini aç›klad›. Ci-
haz, diskineziye yol açan beyin bölge-
sine düzenli aral›klarla küçük elektrik
floklar› gönderiyor. Freed, denek say›-
s›n› 32’ye yükselterek elde etti¤i yeni
bulgular›n, cenin tedavisinin baflar›s›n›
daha belirgin biçimde ortaya koydu¤u-
nu da aç›klad›. Araflt›rmac›ya göre, iyi-
leflme derecesi hastadan hastaya de¤ifl-
mekle birlikte yafltan ba¤›ms›z. Daha
önceki bulgularsa yaln›zca 60 yafl›n al-
t›ndaki hastalar›n bu tedaviden yarar
sa¤lad›klar›na iflaret ediyordu. Cenin
hücresi nakillerinde en baflar›l› sonuç-
lar›nsa, daha önce l-DOPA adl› ilaca
olumlu yan›t veren hastalarda görüldü-
¤ü aç›kland›. Bu ilaç, beyinde dopami-
ne dönüfltürülüyor. Ameliyattan sekiz
y›l sonra ölen üç hasta üzerinde yap›-
lan otopside, nakledilen hücrelerin nö-
romelanin adl› bir pigmenti, giderek
artan ölçüde salg›lad›klar› bulunmufl.
Nöronlar (sinir hücreleri) yaflland›kça
bu pigmenti daha büyük miktarlarda
salg›lad›klar›ndan, bu durum, nakledi-
len hücrelerin uzun süre yaflad›klar›-
n›n bir iflareti olarak de¤erlendiriliyor.
Freed ve ekibi, cenin hücrelerini beyin-
de dopamine yan›t veren hücrelerin
topland›¤› putamen denen bir yap›ya
nakletmifller. Oysa Halifax’taki Dalho-
usie Üniversitesi’nden sinir cerrah›
Ivar Mendez, befl hasta üzerinde bafl-
latt›¤› bir pilot araflt›rmada bu hücrele-
ri hem putamen, hem de dopamin sal-
g›layan ve Parkinson hastalar›nda yok
olan hücrelerin topland›¤› substantia
nigra bölgesine afl›lam›fl. Mendez ayr›-
ca, nakletti¤i cenin hücrelerine ameli-
yattan önce "glial hücre soyundan el-
de edilen nörotrofik faktör" adl› bir
kimyasal sürmüfl. Sonuçta bu hücrele-
rin yaflama flans›n›n artt›¤› ve hastala-
r›n Freed’in hastalar›ndan daha h›zl›
iyilefltikleri görülmüfl. ABD’de ve dün-
yan›n baflka yerlerinde birçok araflt›r-
ma grubu da, insan embriyonik ya da
yetiflkin kök hücrelerini, kültür ortam-
lar›nda dopamin salg›layan nöronlara
dönüfltürmeyi hedefleyen deneyler yü-
rütüyorlar. Bu deneylerin baflar›l› ol-
mas› halinde Parkinson hastalar›, iyi-
leflmek için düflük ceninlerden çare
ummaktan kurtulacak.
Nature, 18 Nisan 2002
Parkinson Virüsü mü?
Aktör James Fox, 1998 y›l›nda uzun
süredir Parkinson hastas› oldu¤unu
aç›klad›. Bir ünlünün, daha gençlik
y›llar›nda yafll›l›kla ilintilendirilen bir
hastal›¤a tutulmas› yeterince sansas-
yon. Ancak daha olay›n flaflk›nl›¤› tam
olarak geçmeden bir Kanada televiz-
yon kanal›n›n, y›llar önce Fox’la birlik-
te bir televizyon stüdyosunda çal›flan
baz› kiflilerin daha ayn› hastal›¤a tutul-
du¤unu aç›klamas›, hastal›¤›n kayna¤›
konusunda spekülasyonlara yol açt›.
Kanada televizyon belgeseline göre,
1970’li y›llar›n sonunda Fox ile ayn›
stüdyoda çal›flan üç kifliye de Parkin-
son tan›s› konmas›na yol açan belirti-
ler ortaya ç›kt›. Hastal›¤›n en çok bili-
nen belirtileri, giderek artan titreklik
ve kaslar›n sertleflmesi. Parkinson tan›-
s› konulan hastalardan bir kad›nda da
hastal›¤›n ilk belirtileri, Fox’ta oldu¤u
gibi 30’lu yafllarda ortaya ç›km›fl. T›p
çevrelerini heyecanland›ran, hastal›¤›n
gençleri etkileyen ender biçiminin, iki
kiflide birden ortaya ç›kmas›. Kana-
da’n›n CTV kanal›n›n "Parkinson Mu-
ammas›" ad›yla yay›nlad›¤› belgeselde,
Fox ve öteki üç hastan›n, Kanada Ya-
y›n Kurumu CBC için bir komedi dizi-
sinin seslendirilmesinde görev ald›klar›
vurgulan›yor. Parkinson hastal›¤›n›n,
beynin substantia nigra adl› bir bölge-
sinde hücre ölümü nedeniyle ortaya
ç›kt›¤› uzun süredir bilinmekte. Dopa-
min adl› bir sinirsel sinyal ileticisi (ne-
urotransmitter), bu bölgedeki hücreler-
ce üretiliyor. Araflt›rmac›lara göre Par-
kinson vakalar›n›n çok büyük k›sm›,
genetik ya da çevresel bir tak›m fak-
törlerin, bu beyin bölgesindeki hücre
ölümünü h›zland›rmas› sonucu ortaya
ç›k›yor. Fox d›fl›nda öteki üç
hastan›n tedavisini üstlenen
Kanadal› Parkinson uzma-
n› Donald Calne’a göreyse,
hastal›k, k›sa süreli bir çev-
resel etki ya da bir "ola-
y›n"
substantia nigra bölgesindeki baz› nö-
ronlar› öldürmesi, birço¤unu da yara-
lamas› üzerine ortaya ç›km›fl olabilir.
Bu yaral› hücreler de birbiri pefli s›ra
öldükçe, hastal›k belirtileri ortaya ç›k›-
yor. Calne suçlunun, bir toksin ya da
virüs olabilece¤ini söylüyor. Araflt›rma-
c›ya göre "Fox kümesi" bu hipotezle
uyum gösteriyor. Hastalar›n dördü de
ilk Parkinson belirtilerini, bir arada ça-
l›flt›klar› tarihten 7-13 y›l sonra sergile-
meye bafllam›fllar. Bu da Kanadal› uz-
mana göre normal bir kuluçka süresi.
Fox ve arkadafllar›n›n çal›flt›klar› CBC
stüdyosunun o tarihlerde yeni infla
edilmifl ve havaland›rma sisteminin ar›-
zal› oldu¤unu vurgulayan Calne, tüm
bunlar›n hastal›¤a bir virüsün yol aç-
m›fl olabilece¤i kuflkusunu körükleyen
heyecan verici ipuçlar› oldu¤unu
belirtiyor. Bununla birlikte uzman,
bir toksin ya da baflka bir çevresel
faktörün olas› etkisinin de gözard›
edilemeyece¤ini söylüyor.
Science, 19 Nisan 2002
T›p
Parkinson’da Hücre Nakli Baflar›l›
B‹L‹M veTEKN‹K 14 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Tafl gibi ya da içi
geçmifl olmas›na ald›rmazsan›z, mev-
simine bakmaks›z›n istedi¤iniz her
meyveyi süpermarketinizde bulabili-
yorsunuz. Ama kendi kendine olgun-
laflm›fl bir meyve ötekilerden çok fark-
l›. Olgunlaflma, meyveleri yenebilir
ve lezzetli k›lan bir süreç olmakla kal-
m›yor, ayn› zamanda türün yay›labil-
mesi için de gerekli. Nakilleri, depo-
lanmalar› ve raf ömürleri aç›s›ndan
yenebilir meyvelerin olgunlaflma süre-
cinin denetlenebilir olmas› büyük
önem tafl›yor. Bu denetim ayr›ca, eko-
nominin globalleflti¤i dünyada büyük
bir stratejik avantaj anlam›na geliyor.
ABD Tar›m Bakanl›¤›’yla baz› Ameri-
kan ve ‹ngiliz Üniversitelerinden uz-
manlar, meyvenin geliflmesini hormo-
nal etkinlikten ba¤›ms›z olarak denet-
leyen geni bulduklar›n› aç›klad›lar.
Araflt›rmac›lar, meyveleri olgunlafla-
mayan ve "olgunlaflma bask›lay›c›" (ri-
pening-inhibitor – rin) ad› verilen bir
domates bitkisinin, MADS-box kopya-
lama faktörü kodlayan geninde bir
mutasyon keflfettiler. Domates ve da-
ha bir çok meyvede erken olgunlafl-
ma, bitki hormonu etilenin biyosente-
zinin h›zlanmas› ve buna paralel ola-
rak bitkinin solunumunun artmas›yla
tetiklenen bir geliflme. Gaz halinde
emilen
etilen, bit-
kinin kar-
mafl›k ve
eflgüdümlü
bir de¤iflim
geçirmesini
sa¤l›yor.
Hücre duvar-
lar›n›n yap›s›,
dokuyu düzgün-
lefltirecek ve yu-
muflakl›k sa¤laya-
cak biçimde de¤i-
flikli¤e u¤ruyor. Tat
ve koku sa¤layan bi-
lefliklerin üretimi art›yor. Niflasta fle-
kere dönüflerek meyveyi tatland›r›yor,
karoten ve likopen gibi k›rm›z› pig-
mentler, yeflil renkli klorofilin yerini
almaya bafll›yor. Etilen tetiklemesi,
bitkilerin hormon temelli olgunlaflma-
s›n›n en iyi bilinen süreçlerinden biri.
Ancak, olgunlaflma geliflimsel süreç-
lerden de etkileniyor ve pek çok bitki
geliflmek için etilen biyosentezine ge-
reksinim duymuyor. Bu nedenle, tüm
meyveleri kapsayan ortak bir geliflme
yolunun bulunmas› yolundaki çabalar
flimdiye kadar baflar›s›z kalm›flt›. Ol-
gunlaflmay› denetim alt›na almada gö-
rece baflar›l› yöntemler, ya süreci ya-
vafllatmak için etilen üretimini azalt-
ma ya da meyvenin geçkinleflme h›z›-
n› azaltma temeline dayanmaktayd›.
Etilen üretme yetene¤i azalt›lm›fl
meyveler, etilenin daha sonra yapay
olarak uygulanmas› yoluyla olgunlafl-
t›r›labilir. Ancak, olgunlaflmak için da-
ha fazla etilene gereksinim duymayan
meyveler için bu yöntem yarars›z.
Meyveleri geç olgunlaflt›rmaya alter-
natif bir yöntem de, hücre duvar›n›n
de¤ifltirilmesinde rol alan genlerin
kodlanma mekanizmas›n› de¤ifltirerek
geçkinli¤i azaltma. Buna baflar›l› bir
örnek, poligalaktu-
ronaz enziminin
düzeyinin düflürül-
mesiyle raf ömrü uzat›lan "Flavr
Savr" domatesi. Tabii bu yöntemi kul-
lanmak istiyorsan›z, her meyve için
de¤iflikli¤e u¤rat›lacak ayr› bir gen
bulman›z gerekiyor.
Rin mütasyonunu tafl›yan domatesler-
de olgunlaflma süreci, daha solunum
bafllamadan, erken bir noktada kilitle-
niyor ve etilene ba¤l› olarak ilerleye-
miyor. Rin mütasyonlu domates bitki-
lerinde meyveler, bir arada toplana-
caklar› yerde gövde ve kollar üzerin-
de rastgele gelifliyor. Domateslerin sa-
p›ndaki yapraklar da normalin çok
üstünde büyüyor. Araflt›rma ekibin-
den Julia Vrebalov ve arkadafllar›, rinmütasyonunun, domates genomunda
tü Avlama Yar›flmas›) Kuzey Ege k›y›lar›n›ntarihi, kültürel ve do¤al güzelliklerinin bel-gelendi¤i bir yar›flma ve "deniz korumaalanlar›n›n oluflturulmas›n›n gereklili¤inivurgulamak", "k›y›lar›m›zda bulunan türle-ri belgelemek" ve "ekolojik çeflitlili¤in öne-mini anlatmak" amaçlar›n› tafl›yor. "Dün-den Bugüne SAGAY" etkinli¤i çerçevesinde13 May›s’ta, ODTU Kültür ve Kongre Mer-kezi’nde düzenlenecek olan "Türkiye'deDeniz Koruma Alanlar› Oluflturulmas›n›nGereklili¤i" konulu panelle, bu konu üze-rinde çal›flan akademik, sivil toplum örgü-tü üyesi insanlar› biraraya getirmek ve fikiral›flverifli sa¤lanacak bilimsel bir platformoluflturmak hedefleniyor.‹lgilenenler içim: ‹smail Çiftçi, ODTU Sualt› Toplulu¤u e-posta: [email protected]: (532) 748 9470- (312) 318 24 34
Gökbilim Yaz OkuluEge Üniversitesi Gözlemevi, Amatör
Astronomlar Yaz Okulu’nun alt›nc›s›n› 1Temmuz – 3 A¤ustos tarihleri aras›nda dü-zenliyor. Yaz okulu, her biri bir hafta süre-cek toplam befl dönem halinde yap›lacak.
Kat›l›mc›lar, bir hafta boyunca, ‹zmir’e 17km uzakl›kta ve 632 m yükseklikte bulu-nan Ege Üniversitesi Gözlemevinde konak-layacaklar. Kat›l›mc›lara, yaz okulu süre-since, kendi alan›nda uzman ö¤retim gö-revlilerince, projeler, video ve slayt göste-rileriyle pekifltirilen kayd›yla dersler verile-cek. Geceleri, teleskop kullan›m› ö¤retile-cek ve gökyüzü gözlemleri yap›lacak. Ayr›nt›l› bilgi için: ‹nternet: http://astronomy.sci.ege.edu.tr/~yazokuluAdres: Prof. Dr. Serdar Evren Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü,
6. Amatör Astronomlar Yaz Okulu, 35100 Bornova-‹zmire-mail: [email protected] Üniversite Tel: (232) 388 40 00/2322 (iç hat)–(232) 373 14 03
Yap› Sektöründe Yönetim ‹nflaat Sektöründe Yönetim Sorunlar›
Harran Üniversitesi Mühendislik Fakül-tesi’nin düzenledi¤i Gap MühendislikKongresi, 6-8 Haziran’da fianl›urfa’da ger-çekleflecek. Çok disiplinli ve ileri mühen-dislik uygulamalar›n› içeren yeni çal›flmalarve GAP'a yönelik teorik ve uygulamal› ko-nular bu kongrenin kapsam›n› oluflturuyor.
Devlet Bakan› ve Baflbakan Yard›mc›s›Devlet Bahçeli’nin baflkanl›¤›nda 15 Nisan2002 tarihinde toplanan Bilim ve Tekno-loji Yüksek Kurulu (BTYK), Türkiye’nin ABAraflt›rma ve Teknolojik Gelifltirme 6. Çer-çeve Program›na kat›lmas›n› ilke olarakbenimsedi.
TÜB‹TAK Baflkan› Prof. Dr. Nam›k Ke-mal Pak, 16 Nisan günü düzenledi¤i bas›ntoplant›s›nda Alt›nc› Çerçeve Program›’nakat›l›m›n, ülkemizin bilimsel araflt›rma veteknoloji gelifltirme yetene¤ini art›rma, buyetene¤i toplumsal ve ekonomik yarara dö-
nüfltürme ve bu yolla sürdürülebilir bir ra-kabet gücüne sahip olma hedefleri ba¤la-m›nda ertelenemez nitelikte oldu¤unu vur-gulad›. Uzun dönemde elde edilecek kaza-n›mlar›n k›sa dönemde katlanaca¤›m›z yü-kümlülüklerle k›yaslanamayacak ölçüdebüyük olaca¤›n›n alt›n› çizen Pak, Türki-ye’nin yaklafl›k 375 milyon Euro tutar›nda-ki kat›l›m pay›n›n, toplulukla yap›lacak gö-rüflmelerde büyük ölçüde azalt›lmas› içingiriflimlerde bulunulaca¤›n› söyledi. Kat›-l›m pay› karfl›l›¤›nda Türk sanayii ve arafl-t›rma kurulufllar›, ayr›lan (toplam 16,3 mil-yar Euro tutar›ndaki) fondan proje deste¤ialabilecek, Türk sanayii, AB Araflt›rma so-nuçlar›ndan üye ülkelerle ayn› koflullardayararlanabilecek.
“‹srail gibi AB’ne girmesi söz konusuolmayan ya da Norveç gibi AB üyeli¤inihalk oylamas›yla reddetmifl ülkelerin ne-den bu programa büyük bir kararl›l›kla ka-
t›lm›fl olduklar›n› iyi de¤erlendirmeliyiz”diyen Pak, bu konuda medyan›n da üzeri-ne büyük görev düfltü¤ünü belirtti.
BTYK’nun 15 Nisan’da ald›¤› bir di¤erkarar›n Vizyon 2023 projesiyle ilgili ol-du¤unu söyleyen Pak, Cumhuriyetin 100.kurulufl y›ldönümünün kutlanaca¤› 2023y›l›na teknolojiye egemen bir toplumlagirebilmek için, herkesin katk›s›n› bekle-diklerini ve bu toplumsal dönüflüm proje-sinin doludizgin yola ç›km›fl oldu¤unusöyledi.
Üç ay içinde bir dizi toplant› ve çal›fltay-la, tüm kamu kesimi, özel kesim, meslekodalar› da dahil sivil toplum kurulufllar› veüniversitelerin konuyla ilgili görüfllerininve katk›lar›n›n al›nd›¤›n› belirten Pak, Viz-yon 2023’ün omurgas›n› oluflturan Tekno-loji Öngörüsü projesi için, 11 alanda olufl-turulacak panellerle, 9 ay sürecek bir ça-l›flmaya girdiklerini belirtti.
BTYK Kararlar›
26 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
BilimNet
Yeterli ar›tma tesislerinden yoksun
fabrikalardan, madenlerden sulara
ya da atmosfere b›rak›lan zehirli
at›klar›n karasal ve sucul canl›lar
üzerindeki öldürücü etkilerini
güvenilir bir kaynaktan izlemek
istiyorsan›z,
bu siteye s›k
s›k baflvura-
caks›n›z
demektir.
ABD Çevre
Koruma
Dairesi (EPA)
taraf›ndan
düzenli
olarak
yenilenen
ECOTOX adl›
site, 1926
y›l›ndan
bafllayan bir
makale, rapor
ve gözlem
arflivini
içeriyor. Sitede, aktinomisinden,
çinkoya kadar her çeflit toksik
maddenin yol açt›¤› etkiler
sergileniyor.
www.epa.gov/ecotox
Bizde bahar›n gelip gelmedi¤i flüpheli ama, Günefl Sistemi’nin süsü Satürn’ün
güney yar›mküresi 7 y›l sürecek yaz mevsimine girdi bile. S›cakl›klar, “ka-
vurucu” –180 °C’ye yükselmifl durumda. Öteki gezegen komflular›m›z› da
merak ediyorsan›z, NASA’n›n haz›rlad›¤› bu foto¤raf dergisine girip, nefes
kesici görüntülerle birlikte doyurucu aç›klamalar› izleyebilirsiniz.
http://photojournal.jpl.nasa.gov/
Çekenler, astronotlar. Hem öyle az buz
da de¤il. Dünyam›z›n uzay mekiklerin-
den sistematik bir biçimde al›nan gö-
rüntülerin say›s› 400.000’e ulaflm›fl. Ta-
bii, görüntülerde ülkemiz
de yer al›yor. Afla¤›da ad-
resi verilen site, bu gö-
rüntülerden yap›lm›fl bir
derlemeyi içeriyor. ‹stan-
bul ve ‹zmir dahil, dün-
yan›n çeflitli kentlerini
bir arama motoruyla ek-
ran›n›za getiriyor. Hem
de yüksek çözünürlük
seçene¤iyle. Sitede kolay-
ca eriflilen bir link arac›-
l›¤›yla da tüm arflive girip, örne-
¤in Ankara ve çevresine, çeflitli baraj-
lar›m›za, da¤lar›m›za, ovalar›m›za
uzaydan bakabiliyorsunuz.
http://earth.jsc.nasa.gov/
‹nternet’te Kuyrukluy›ld›z Av›
Bir kuyrukluy›ld›z keflfetmeye ne der-
siniz? Belki bu arada y›ld›z›m›z› biraz
daha yak›ndan tan›mak, hatta bunu
yaparken de gökbilime küçük bir kat-
k›da bulunmak istersiniz. Yapaca¤›n›z
fley Günefl’i gözlemek. Hem de teles-
kop ya da baflka bir ayg›t olmaks›z›n.
Bir ev bilgisayar› yeterli. Çinli Xing-
Ming Zhou da 12 Nisan’da yeni kuy-
rukluy›ld›z›n› keflfederken böyle yap-
m›fl. Yap›lan, yaln›zca NASA’n›n Gü-
nefl çevresinde yörüngede tuttu¤u
SOHO adl› gözlem uydusunun gön-
dermekte oldu¤u görüntüleri tara-
mak. fiimdiye kadar bu yolla son 6
y›lda 420 yeni kuyrukluy›ld›z keflfedil-
mifl. Bunlar›n büyük ço¤unlu¤u da,
SOHO görüntülerinden amatör gökbi-
limcilerce bulunmufl. Günefl’in çok ya-
k›nlar›na kadar sokulan bu kuyruk-
luy›ld›zlar, normalde teleskoplarla
saptanamayacak kadar küçük ve so-
luk. Ancak Günefl’in çok yak›n›na
geldiklerinde yeterli parlakl›¤a kavu-
fluyorlar, ama bu kez de Günefl’in
parlakl›¤› bunlar›n izlenmesini ola-
naks›z k›l›yor. Bu nedenle bu küçük
gökci-
simleri,
ancak SO-
HO gibi, Gü-
nefl’in ›fl›¤›n› maskeleyen bir koro-
nograf tafl›yan uydularla al›nan gö-
rüntülerden belirlenebiliyor. Küçük
de olsa bir kuyrukluy›ld›za ad›n›z›
yazd›rmak istiyorsan›z,
girece¤iniz site:
http://sungrazer.nascom.nasa.govAyr›ca, tüm SOHO görüntülerini de uydunun afla¤›daki web sitesin-den alabilirsiniz:
http://sohowww.nascom.nasa.govSon kuyrukluy›ld›z›n görüntüleri ve videolar› da afla¤daki sitede:
oldu¤undan (8-9 mb) aç›lmas› için biraz sab›r gerekiyor.
www.bio.unc.edu/faculty/goldstein/lab/movies.html
Yaflam›n Bafllang›c›ndan Canl› Yay›n
27May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Matematik Bilmeceleri
Tafl›nabilir "Jukebox"
RCA firmas›n›n ürünü bu küçük ayg›t›nbelle¤i, binlerce flark›y›, bilgisayardosyalar›n› ve say›sal görüntüleridepolayacak kapasitede. 10 GB’l›kbelle¤i, örne¤in 300 saat çalacak kadar
müzik depolayabiliyor. Hem PC, hem deMacintosh bilgisayarlarla uyumlu. Ayg›t›n
ABD’deki fiyat› 300 dolar.http://www.rca.com
28 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Kayg›l› Anne Babalar ‹çinÇocuklar için tasarlanm›fl bu ayg›t, GPS’le çal›flan kiflisel bir yerbelirleyici. Saat gibi kola tak›larak kullan›l›yor. Atomik saati ve bas›nca911acil yard›m hatt›n› arayan özel bir dü¤mesi bulunuyor.
Üzerindeki kilit, çocuklar›n açamayaca¤› biçimde tasarlanm›fl. Ürünün ABD’deki fiyat› 400 dolar.
http://www.wherifywireless.com
Müzik ZiyafetiChampagne SE bilgisayar hoparlörleri,kiflisel bilgisayar, Macintosh, tafl›nabilirMP3 ve DVD çal›c›lar için gelifltirilmifl.Harman Kordon adl› firman›n ürünü bu40 Watt’l›k hoparlörün, alt›flar Watt’l›k ikiuydu hoparlörü var ve sesin birden çokkanaldan geldi¤i izlenimini yaratan özel birteknolojiyle donat›lm›fl. Ürünün ABD’dekifiyat› 170 dolar.http://www.harmanmultimedia.com
Tekno PazarA s l › Z ü l â l
Yaln›zca Ajanda De¤ilBu küçük ayg›tla e-posta gönderip alabilir, video ya da film izleyebilir,
‹nternet’e ba¤lanabilir ve yaflam›n›z› düzenleyebilirsiniz. Ayg›t, Linux/Java iflletim sistemiyle çal›fl›yor; yani üzerindeki donan›mlar ve
yaz›l›mlar de¤ifltirilebiliyor. Fiyat›ysa henüz belirlenmemifl.http://www.sharpusa.com
Yüzer K›l›fCep telefonunuzu suya düflürmek,
bütün gününüzü berbat edebilir;dahas›, telefonunuzun bozulmas›na
neden olabilir. ABD’deki Ewa-Marine firmas›, cep telefonlar› için
su geçirmeyen ve yüzebilen özelbir k›l›f gelifltirmifl. Telefonunuzu
k›l›f›n içindeyken dekullanabiliyorsunuz; bu durum seskalitesinin yaln›zca % 3 oran›nda
kayb›na neden oluyor. Fiyat› ABD’de 23 dolar.http://www.rtsphoto.com
Küçük Ama Haval› Xybernaut firmas›, Hitachi’yle yapt›¤› iflbirli¤isonucunda, güçlü bir ifllemciye sahip, giyilebiliryeni bir bilgisayar› piyasaya sürdü. Poma adl›ürün, hem çok küçük, hem de çok hafif; ancak,yaflam› kolaylaflt›ran birçok ayr›nt›yla süslü.Ayg›t, portatif, küçük bir harddisk, giyilebilirekran ve optik iflaretleyiciden olufluyor. E-posta,‹nternet, müzik dosyalar› ve video oyunlar› gibitürlü teknolojiye eriflim olana¤› sa¤l›yor.Ürünün fiyat› ABD’de 1500 dolar.http://www.xybernaut.com
29May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Bang & Olufsen’den Hareket Halinde Müzik
Avucunuzun içine rahatça s›¤abilen BeoSound 2 ve Bang & Olufsen’in 22gram a¤›rl›¤›ndaki kulakl›klar› ile art›k müzi¤i istedi¤iniz her yere tafl›yabilirsi-niz. BeoSound 2’nin bellek kart›, yaklafl›k 4 saat kesintisiz müzik dinlemenizi
sa¤layacak kapasitede bulunuyor. ‹stenirse ek bellek kart› sat›n al›nabiliyor.BeoSound 2 içindeki parçalar› da düzenleyebilece¤iniz BeoPlayer program›,www.bang-olufsen.com adresinden ücretsiz olarak bilgisayara yüklenebiliyor.
Bu program, seçilen parçalar› say›sal ortamda saklamak ve sanatç›, müzik tipiya da albüm ad›na göre düzenlemek için de kullan›labiliyor.
Bang & Olufsen Türkiye:Efsane Müzik ve Görüntü Sistemleri A.fi. Tel: (0212) 236 41 31
Tekno Pazar
5 Nisan 2002 tarihinde, Ankara’da güvenlikzirvesi topland›. Ancak, bu zirvenin kat›l›mc›lar›genelkurmay üyeleri de¤il, bilgisayar güvenli¤i ala-n›nda hizmet veren flirketlerdi.
Son y›llarda sanal alemde yaflanan sald›r›lar›nsay›s›n›n artmas›yla birlikte, Internet’te güvenlikkonusu da gündeme oturdu. 2001 y›l› bilgilerinegöre ülkemizde 52.658 adet güvenlik sorunu bil-dirimi, 2437 adet güvenlik a盤› tespiti ve 50.000virüs sald›r›s› yafland›. ABD’de yaflanan her sorunve sald›r›, günü gününe Türkiye’ye ulafl›yor. K›r›l-ma yo¤unlu¤u s›ralamas›nda ‹srail 1., Türkiye’yse6. s›rada. Sald›r›ya u¤rayan sitelerin da¤›l›m›ysaoldukça flafl›rt›c›; devlet kurumlar›na ait siteler engüvenli yerler gibi görünse de, asl›nda oldukça s›ksald›r›ya u¤ruyorlar. Türkiye’deki tüm sald›r›lararas›nda com.tr uzant›l› sitelere yap›lan sald›r›lar›noran› %41; bu rakam gov.tr uzant›l› siteler için%31. Bu ikisini, üniversiteler ve askeri siteler ta-kip ediyor. Sald›r›y› düzenleyenlerin profiliyse, ol-dukça genifl bir yelpazede. E¤lence amaçl› sald›r›yapanlar, oldukça büyük bir kesimi oluflturuyor.Politik amaçl› sald›r› yapan suç örgütleri, yabanc›haber alma servisleri, siber savafl denemesinde bu-lunan örgütler ve kurumlar›n kendi içindeki sald›r-ganlarsa di¤er tehdit unsurlar›.
Internet’in amac›n›n dünyadaki tüm insanlar›nbirbirleriyle iletiflim kurmas› ve bilgi al›flveriflindebulunmas› oldu¤u göz önüne al›n›rsa 6 milyarbirimlik bir a¤›n güvenli¤iyle karfl› karfl›ya oldu¤u-muz ortaya ç›k›yor. Bu kadar kapsaml› bir a¤›n gü-venli¤ini sa¤lamak için, öncelikle hangi çerçevedebir güvenlikten söz edildi¤inin net olarak belirlen-mesi gerekiyor. Bu çerçeveyi belirleyen kilit söz-cükler, bilgiye izinsiz ve yetkisiz ulafl›m›n engellen-mesi. Ancak bu çerçevenin genelde net olarak be-lirlenememesi, insanlar›n gereksiz yere Inter-net’ten korkmalar›na neden oluyor. Internet baz›kesimler için hala yeni ve yabanc› bir ortam olmaözelli¤ini koruyor. Bu nedenle de insanlar› Inter-net’ten korkutmak, oldukça kolay. Ancak bir kezkorktuklar›nda da, bu insanlar›n bir daha Inter-net’i kullanmalar›n› sa¤lamak neredeyse olanak-s›z. Bu nedenle Internet’te güvenlik önlemleri al›r-ken, oldukça özenli ve dikkatli davranmak gereki-yor. Çözüm bilgisayarlar›m›z› Internet’ten izole et-mekten de¤il, Internet’e planl› ve güvenli bir bi-çimde aç›lman›n yöntemlerini ö¤renip, bunlar› uy-gulamaktan geçiyor.
Günümüzde herkes hem kendisini, hem deyapt›¤› ifli tan›tmak amac›yla Internet’te bir yeri ol-sun istiyor. Internet’e ba¤l› bilgisayar say›s› ve bubilgisayarlardan kurulan web sitesi say›s›, her ge-çen gün artmakta. Bu say›lar artt›kça, Internetüzerinden gerçeklefltirilen sald›r›lar›n say›s› ve çe-
flidi de hiperbolik olarak art›yor. Hat-ta eskiden tamamen güvenli kabul edi-
len iflletim sistemleri bile, yavafl yavaflsald›r›lardan etkilenir hale geliyor. Örne-
¤in yap›lan sald›r›lara karfl› Windows’dandaha güvenli olarak bilinen bir ortam olan Li-
nux bile, eski güvenilirli¤ini kaybetti. Bugüne ka-dar Internet’e yay›l›p da Windows iflletim sistemi-ne bulaflan virüsler, Linux ortam›nda çal›flan bilgi-sayarlar› etkilememiflti. Ancak Mart 2002’de heriki ortama da yay›labilen bir virüsün ortaya ç›kma-s›yla, Linux ortam› da sald›r›lara karfl› güvenli ol-maktan ç›kt›.
Internet üzerindeki e-ticaret ve bankac›l›k ifl-lemleri, en çok güvenlik gerektiren alanlar. Özel-likle Elektronik Fon Transferi (EFT) ifllemlerinde,güvenlikle ilgili pek çok sorun yaflanabiliyor. Bu ifl-lemler aktar›m say›s› ele al›nd›¤›nda genel aktar›-m›n % 0,2 sini oluflturuyor. Ancak aktar›lan tril-yonlarca lira paran›n, de¤er olarak, genel da¤›l›-m›n %85’ini oluflturuyor olmas›, EFT’leri çokönemli hale getiriyor. Bu tür ifllemlerin güvenli¤in-de, öncelikle kurulacak atefl duvar›n›n (firewall)mimarisi çok önemli. Hangi girifllerin yap›l›p, han-gilerinin yap›lamayaca¤›n›n tan›m›n›n yap›ld›¤› yerolan atefl duvarlar›, kurum d›fl›ndan gelecek sald›-r›lar kadar, kurum içinden yap›lan sald›r› giriflim-lerini de tan›mlayabilecek nitelikte olmal›. As›l teh-dit kurum d›fl›ndanm›fl gibi görünse de, rakamlarbunun aksini söylüyor. ‹çeriden kaynakl› sald›r›la-r›n tüm sald›r›lara oran›, % 60. Kendi ücretlerinide¤ifltirmek isteyen ya da belli bir nedenden dola-y› çal›flt›klar› flirkete k›zg›n olan çal›flanlar grubu,bu tür sald›r›lar›n potansiyel düzenleyicileri. Bilgi-sayar›n›z›n güvenli¤inde, üzerinde kurulu olan iflle-tim sisteminin pay› da oldukça büyük. Zay›f veayakta kalamayacak bir sistemle çal›fl›yorsan›z,alaca¤›n›z di¤er önlemler pek ifle yaram›yor. Anti-virüs yaz›l›mlar› da, güvenli¤in önemli bir unsuru.Kullan›lacak yaz›l›m, virüsleri bilgisayar›n›za gir-meden önce tan›mlayabilecek türde bir virüs yaz›-l›m› olmal›. En önemli fleyse, sizin Internet’e ç›kar-ken neye, ne kadar izin verdi¤iniz. Bunu do¤ru fle-kilde belirleyemezseniz, yukar›daki önlemlerin hiç-biri etkili olam›yor.
Bugünlerde en çok üzerinde konuflulan tekno-lojilerden biriyse, VPN (Virtual Private Networks).Uzaktan eriflim ve alg›lama anlam›na gelen bu yön-tem, ba¤lant›ya geçti¤iniz nokta ile ba¤lan›lan yeraras›ndaki bilgilerin flifrelenmesini sa¤l›yor. ‹lk or-taya ç›kt›¤›nda güvenlik alan›ndaki ço¤u sorununüstesinden gelen bu teknoloji, yayg›nlaflt›kça etki-sini de yitirdi. Çünkü VPN yayg›nlaflt›kça, sald›r-ganlar da kendilerine bununla bafl etmek için yeniyöntemler buldular. Örne¤in, sisteminde VPN bu-lunan bir flirketin iç a¤›na girmeyi baflard›lar. Bu-nun temel nedenlerinden biri, VPN teknolojileriningenelde kullan›c› taraf›n› desteklemiyor olmas›.Örne¤in bir banka taraf›ndan yap›lan finansal birifllem söz konusu oldu¤unda, VPN kullan›c›y› de¤ilde bankan›n haklar›n› koruyor. Oysa ki kullan›c›taraf›nda da ciddi güvenlik önlemlerine gereksinimvar. Hatta yaln›zca kullan›c›n›n makinesinin korun-mas›, tek bafl›na yeterli de¤il. Tam bir güvenlikiçin, dijital imza ya da sertifika yoluyla o makineyikullanan kiflinin de do¤rulanmas› gerekiyor.
Sald›r›lar›n ço¤u, yaflanmadan önce ak›l almazve gerçekleflemezmifl gibi gelen örnekler. Bu da,kiflilerin gerekli ve yeterli önlemleri almay› ihmaletmelerine neden oluyor. Örne¤in bir baraj› kont-rol eden bir sistem k›r›labilir mi sorusu, ço¤umuziçin belki de oldukça komik. Ancak 1999 y›l›ndaCalifornia’da birçok baraj› komuta eden bir mer-kezin k›r›lmas› sonucunda yaflananlar, pek de ko-mik de¤ildi. Bilginin hakimi (Infomaster) isimli birsald›rgan, California’n›n kuzey bölgesindeki tümbarajlar›n komuta sistemini ele geçirerek, bu böl-geye verilen tüm suyu kontrol alt›na ald›. 1999 y›-l›nda, oldukça s›k› güvenlik önlemleriyle korunanABD D›fl ‹flleri Bakanl›¤› sitesi k›r›ld›. Bu olay›nsonras›nda bakanl›k gerekli önlemleri almad›¤›n-dan, olay›n flaflk›nl›¤›n› üzerinden atamadan bir y›liçinde tekrar k›r›ld›. Tedbirsizlik ve vurdumduy-mazl›k aç›s›ndan, ülkemizde de durum pek farkl›de¤il. Türkiye’deki flirket ve kurumlar›n %65’ininatefl duvar› bile yok. %90’›nda s›zma tespit siste-mi kurulu de¤il ve %98’inin elektronik güvenlikpolitikas› yok. Geliflen teknolojiyle birlikte yaln›zcakendi olanaklar›m›z›n de¤il, ortal›¤› kar›flt›rmakisteyen kiflilerin gereksinim duydu¤u bilgi miktar›-n›n da azald›¤›n› unutmamakta yarar var. Inter-net’e ba¤lan›rken içimizin rahat olmas› için, bilgi-sayar›m›zdan dünyaya aç›lan kap›m›z› genifllettik-çe, kap›daki güvenlik görevlilerini de daha özenliseçmemiz gerekiyor. Günümüzde var olan bilgininyaln›zca % 0 - %20’lik bir bölümü, Internet üze-rinden ulafl›labilir durumda. Yani hala ulaflamad›-¤›m›z birçok bilgi var. Bu durumun nedenlerindenbiri, insanlar›n neyi nas›l Internet’e koyacaklar›n›hala bilmiyor olmalar›. Ancak as›l neden, Inter-net’in yap›lan sald›r›lar etkisiyle güvensiz bir or-tam olarak görülmesi ve bu nedenle kiflilerin elle-rindeki bilgileri bu ortama açmak istememeleri.Bu da gösteriyor ki, Internet daha güvenli bir or-tam haline geldikçe, yaln›zca bize ait bilgilerin gü-venli¤iyle ilgili olarak rahatlamakla kalmay›p, da-ha fazla say›da bilgiye de ulaflabilece¤iz.
A y fl e n u r T o p ç u o ¤ l u
34 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
e-Güvenlik Zirvesi.
IInntteerrnneett GGüüvveennllii¤¤iiyyllee ‹‹llggiillii 1100 YYaannll››flfl ‹‹nnaann››flfl1. Internet güvenli¤i için atefl duvar› (firewall)
gereksizdir. 2. Yaln›zca atefl duvar› kullan›m›, güvenlik için
yeterlidir. 3. fiifre kullan›m›, sistemi korur.
4. As›l tehdit kurum d›fl›ndad›r. Bu nedenlekurum içi güvenlik tedbiri almak gereksizdir. 5. Hackerlar, web sayfalar›na saçma sapan
yaz›lar yazan, zarars›z çocuklard›r. 6. Zaten bana kimse sald›rmaz.
7. fiirket içindeki sunucular, sald›r›ya u¤ramaz. 8. Sistemimdeki kullan›c›lara, tamamen
güvenebilirim.9. Bilgisayar güvenli¤i bir lükstür.
10. Bana bir fley olmaz. Kötü fleyler, hepbaflkalar›n›n bafl›na gelir.
Bilgisayarlardaki "virüs" terimini 1986 y›l›n-da ilk kez kullanan Fred Cohen, bu terimin tan›-m›n› "kendisinin yeni bir versiyonunu üreterek,baflka programlar›n içine giren ve bunlar› de¤ifl-tiren bir program" olarak yapm›flt›. Bu tan›m› ya-parken ilham kayna¤›, sald›rd›klar› hücrenin kay-naklar›n› kullanarak kendilerini ço¤altan biyolo-jik virüslerdi. Bu örnekte oldu¤u gibi do¤adaki"iyi fikirleri" çalmak, bilgisayar biliminin köklübir gelene¤i. Yapay sinir a¤lar› ve genetik algo-ritmalar, bu gelene¤in en önemli temsilcilerin-den. ‹lham kayna¤› insan beyni olan yapay sinira¤lar› çal›flmalar›n›n amac›, sinir hücrelerinin in-san beynindeki düzenlenifllerini modelleyerek ya-pay zeka gelifltirmek. Genetik algoritmalarsa, do-¤adaki evrim mekanizmalar›n› taklit ederek ma-kinelerin ö¤renmesini sa¤lamay› hedefliyor. fiim-diye kadar kendine oldukça yayg›n uygulama ala-n› bulan bu ikisine göre daha yeni olan bir yak-lafl›msa, yapay ba¤›fl›kl›k sistemi.
Yapay ba¤›fl›kl›k sistemleri düflüncesinin do-¤uflunu sa¤layan, bilgisayar virüslerinin ta kendi-si. Siber aleme y›llarca tehdit salan bu dijital ca-navarlarla mücadele yollar› üzerinde çal›flan uz-manlar, bunu baflarabilmek için türlü yöntemlerdenediler. Ancak bunlar›n hiçbiri, bilgisayarlar›-m›za bulaflan virüslerden tamamen kurtulmam›z›sa¤layamad›. Son y›llardaysa bu mücadelede, bi-yolojik bir benzetmeye baflvurarak yapay bir ba-¤›fl›kl›k sistemi kurma çabas› gündemde. ‹nsanvücudundaki ba¤›fl›kl›k sistemi, bilgisayar virüsle-rinin isim babalar›n›n insan vücudunda yaratt›¤›sorunlar›n üstesinden baflar›yla geliyor. Buradanyola ç›kan uzmanlar, insan vücudunun virüslerekarfl› gösterdi¤i biyolojik savunma yöntemlerinitaklit ederek bilgisayarlar üzerinde kurulacak birba¤›fl›kl›k sisteminin, tüm dünyadaki bilgisayar-lardan yay›lan yeni virüsleri çabucak ve otomatikolarak bulup analiz ederek, ortadan kald›rabile-ce¤ini savunuyor.
Yapay ba¤›fl›kl›k sistemleri alan›ndaki çal›fl-malar›n kökeni daha eskilere dayan›yorsa da, bualana duyulan as›l ilgi 1996 y›l›nda yap›lan Ba¤›-fl›kl›k Tabanl› Sistemler (Immunity Based
Systems) isimli uluslararas› toplant›yla bafllad›.Bu toplant›dan sonra bir grup, ba¤›fl›kl›k sistemi-nin modelini ç›kartarak çal›flma fleklini daha iyianlama yolunu seçti. Di¤erleriyse yapay sinir a¤-lar› ve genetik algoritmalar alanlar›nda oldu¤ugibi, ba¤›fl›kl›k sistemini bir metafor olarak kul-lanma yoluna gitti. Do¤adan gelen bu son meta-forun en do¤al uygulama alanlar›ysa, finans sek-töründeki ve elektronik ticaret alan›ndaki dolan-d›r›c›l›k tespiti ve bilgisayar güvenli¤i oldu. Çün-kü vücuttaki ba¤›fl›kl›k sisteminin karfl›laflt›¤› so-runlarla bilgisayar güvenli¤i alan›nda yaflanan so-runlar aras›nda, oldukça fazla benzerlik var. Do-¤al ba¤›fl›kl›k sistemleri canl›lar› bakteriler, virüs-ler, parazitler ve toksinler gibi tehlikeli d›fl pato-jenlerden koruyor. Bu nedenle vücuttaki rolleri,bilgisayarlardaki güvenlik sistemlerininkine ben-zer. Canl› organizmalarla bilgisayar sistemleriaras›nda birçok farkl›l›k varsa da, benzerliklerbilgisayar güvenli¤ini gelifltirmek için yeterinceyol gösterici.
BBaa¤¤››flfl››kkll››kk SSiisstteemmiimmiizziinn MMaarriiffeettlleerrii Ba¤›fl›kl›k sisteminin uygun bir yol gösterici
model olmas›n›n nedeni, sahip oldu¤u karakteris-tik özellikleri. Memelilerdeki ba¤›fl›kl›k sistemle-ri, yeni bilgileri ö¤renebiliyor. Bunun yan› s›ra,önceden ö¤renilmifl bilgileri hat›rlayabiliyor ve ol-dukça yayg›n bir örüntü alg›lama kapasitesine sa-hip. Ö¤renme, hat›rlama, alg›lama ve s›n›fland›r-ma görevlerini, paralel ve adaptasyonu yüksekbir sistem kullanarak yerine getiriyor. Bu özelli-¤i sayesinde, birbirinden ba¤›ms›z birçok farkl›tehdidin üstesinden gelebiliyor. Karfl›l›k verebil-di¤i moleküler imza ya da antijen say›s›, 10 kat-rilyon. Tek bir merkezden yönetilmiyor ve hatatolerans› çok yüksek. Bu da baz› hücreler fonksi-yonunu yitirdi¤inde ya da sistemin belli bir k›sm›yok oldu¤unda, sistemde bir çökme yaflanmama-
s›n› sa¤l›yor. Ayr›ca ba¤›fl›kl›k sistemi belli birpatojenin antijenlerini alg›lamay› bir kez ö¤-rendikten sonra, bu bilgi yok olmuyor. Hüc-relerden baz›lar› çok uzun süre hayatta kala-cak "bellek" hücreleri haline geliyor ve ayn›patojenin sonraki sald›r›lar›nda yeniden ak-tif hale geliyor. Bunlar›n tümü, bilgisayargüvenli¤i bilimcilerinin oldukça ifline yara-yacak özellikler. Ancak, ba¤›fl›kl›k sistemi-
nin iyi bir model olmas›-n› sa¤layan as›l özelli¤i,tüm bu fonksiyonlar›n›n
iflleyifl yap›s›n›n kolayca basit algoritmalara dö-nüfltürülebilecek nitelikte olmas›.
Bilgisayar güvenli¤i alan›nda halen kullan›l-makta olan yöntemlerin tümü, kural tabanl›. Ya-ni verimli olabilmeleri için, olas› tüm sald›r› vetehlike türlerinin önceden tan›mlanarak sistemegirilmesi gerekiyor. Bunun en önemli dezavanta-j›, bilgisayar alan›ndaki yeni bir doland›r›c›l›k ti-pinin ya da virüsün, yay›lmadan önce belirleniptan›mlanmas›ndaki güçlük. Özellikle finans ifllem-lerinde sahtekarl›k yapmaya çal›flan kifliler, ken-dilerini doland›racaklar› flirketin çal›flan›ym›fl gibigöstermeye kadar varan türlü yönteme baflvuru-yor. Vücudumuzdaki proteinleri taklit eden pato-jenik virüslerin davran›fllar› da, bu kiflilerinkinebenzer nitelikte. Ancak memelilerin ba¤›fl›kl›ksistemi, bar›nd›rd›¤› hat›rlama, genelleme ve s›-n›fland›rma gibi özellikleri kullanarak öncedentan›mad›¤› bu tür tehlikelere karfl› da tepki vere-biliyor. Ba¤›fl›kl›k tabanl› sistemler üzerinde çal›-flan uzmanlar›n amac›, ba¤›fl›kl›k sistemimizin busorunun üstesinden gelmek için kulland›¤› süreç-lerin benzerlerini kullanarak bilgisayar sistemle-rindeki güvenlik sorunlar›n› çözmek.
Do¤al ba¤›fl›kl›k sistemlerinin di¤er bir önem-li özelli¤iyse, d›flar›dan gelen sald›r›lar› oldu¤ukadar, içeriden yap›lan sald›r›lar› da tespit edebi-liyor olmas›. Ba¤›fl›kl›k sistemimiz bunu, vücudunkendi hücre ve moleküllerini temsil eden "kendi-si" (self) ve bunlar›n d›fl›nda kalan her fleyi kap-sayan "di¤erleri" (other) ayr›m›n› yaparak baflar›-yor. Bu benzetmeye göre "kendisi" kavram›, birbilgisayar sisteminin normal davran›fllar›na karfl›-l›k geliyor. "Di¤erleri" ise önlenmek istenen vesisteme zarar verici her tür davran›fl› kaps›yor.Bu yaklafl›mdaki en önemli ad›m, bir sistemintüm iflleyiflini tam olarak karakterize edecek"kendisi"nin do¤ru ve uygun bir tan›m›n›n yap›la-rak, normal d›fl› davran›fllardan ay›rt edilebilme-sini sa¤lamak. "Di¤eri", kay›tl› olmayan bir kulla-n›c›, bilgisayar virüsü ya da sorunlu bir veri ola-bilir. Sözü edilen ayr›m›n yap›lmas› baflar›labilir-se, bir bilgisayar sistemini korumak, basit bir"kendisi" ve "di¤eri" ayr›m›n› yapma probleminedönüflecek.
Do¤al ba¤›fl›kl›k sistemleri iki farkl› tür lenfo-sit hücresi içeriyor; T ve B hücreleri. Bu iki hüc-re tipi vücudumuzda dolaflarak ve birbirleriyle et-kileflerek, ba¤›fl›kl›k tepkilerimizi sa¤l›yor. Asl›n-da ba¤›fl›kl›k sistemimizde birçok farkl› hücre ti-pi daha var ve bunlar da sald›r›lara tepki verme-mize yard›mc› oluyor. Ancak ba¤›fl›kl›k tabanl›modellerde en s›kl›kla kullan›lanlar, T ve B hüc-releri. Makine ö¤renmesi alan›ndaki uzmanlarsa,özellikle B hücreleri üzerinde yo¤unlafl›yor. Çün-kü do¤al ba¤›fl›kl›k sisteminin belle¤inin ço¤unu,B hücreleri bar›nd›r›yor. ‹nsan vücudunda pato-jenlere karfl› gösterilen tepki, gitgide artan biryap›ya sahip. Bu da B hücrelerinin kendi aralar›n-da ba¤l› olmas›n›n ve bir B hücresinin patojenle-re karfl› uyar›lma düzeyinin, ba¤l› oldu¤u di¤ertüm B hücrelerinin uyar›lma düzeyini etkilemesi-nin sonucu. Bilgisayar bilimciler, s›n›rl› kaynakyaklafl›m› (resource limited approach) olarak ad-
‹lham Perimiz Ba¤›fl›kl›k Sistemi.
land›r›lan bu etkileflimleri, matematik-sel ba¤›nt›lar fleklinde ifade etmeyi ba-flarm›fl durumdular. fiimdi üze-rinde çal›flt›klar› alansa, bu ba-¤›nt›lar›n bilgisayar sistemlerineuygulanmas›. Bunu baflarabilirler-se, bilgisayarlar›m›za kurulan güven-lik sistemleri, kendi kendilerini ge-lifltirebilme özelli¤i kazanacak.
Ba¤›fl›kl›k ilhaml› tipik bir sis-temde, ifllemler veri zincirleri ha-linde temsil ediliyor. Ba¤›fl›kl›k sisteminin al›c›lar›na karfl›l›k gelen doland›-r›c›l›k tespit edici detektörler de, veritaban›na yap›lan ifllem giriflinin bellibir kategoriye uyup uymad›¤›n› kontrol edip karar veren bir baflka veri zin-ciri. Normal davran›fllar› göz ard› edip yaln›zca flüpheli ifllemleri yakalaya-cak bir sistemin, ba¤›fl›kl›k sisteminin rasgele genetik kar›flt›rmayla al›c›üretmesi gibi rasgele kurallar üretebilmesi gerekiyor. Normal ifllemlerceuyar›lan detektörleri ay›klayabilmek için, sisteme bu detektörlerce yasal sa-y›lan ifllemlerden biri gönderilecek ve bu ifllemlerden herhangi birini alg›la-y›p tehlikeli bulan detektörler d›flar›ya at›lacak. Normal ifllemleri alg›layandetektörler ç›kart›ld›ktan sonra, kalan detektörler sistemi gözlemek ama-c›yla d›flar›ya gönderilecek. Nas›l ki bir antijen taraf›ndan uyar›lmam›fl len-fositler birkaç gün içinde ölüyorsa, ayarland›¤› ifllemle karfl›laflmayan de-tektörler de ortadan kalkacak. Bu süreç, olas›l›¤› daha yüksek olan dolan-d›r›c›l›k tiplerinin yakalanmas› için geçerli kurallar›n daha çabuk ortaya ç›k-mas›n› sa¤layacak.
BBaa¤¤››flfl››kkll›› BBiillggiissaayyaarrllaarr HHeerr YYeerrddee ‹nsandaki ba¤›fl›kl›k sisteminin bilgisayar sistemleri üzerine uygulanma-
s› çal›flmalar› tamamland›¤›nda, projenin ilk uygulama alan› yasa d›fl› giri-flimlerin tespit edilmesi olacak. Gelifltirilmesine 2000 y›l›nda bafllanan busistemin, 2003 y›l›nda tamamlanmas› planlan›yor. Bafllang›çta çek ve kre-di kart› alan›nda ufak çaptaki doland›r›c›l›klarla mücadele etmek için kulla-n›lacak bu sistem baflar›l› olursa, Internet genelindeki tüm doland›r›c›l›kmücadelelerine uygulanacak. Bilgisayar Ba¤›fl›kl› Doland›r›c›l›k Tespiti(Computational Immunology Fraud Detection-CIFD) olarak adland›r›lan busistem, insan vücudundaki ba¤›fl›kl›k hücrelerinin bir bakteriyi ya da virü-sü tan›mas›na benzer bir yol kullanarak, genel kullan›m d›fl›ndaki giriflim-leri belirleyecek. Lenfositlerin vücuttaki normal hücreleri göz ard› etmesigibi, CIFD sistemi de her zaman karfl›lafl›lan rutin ifllemleri göz ard› ede-cek. Böylece sistemin doland›r›c›l›k potansiyeli olan ifllemleri önlemesi, da-ha h›zl› gerçekleflecek.
Ba¤›fl›kl›k tabanl› sistemler baflar›l› olursa, kullan›m alanlar› bilgisayar-lardaki güvenlik önlemleriyle s›n›rl› kalmayacak. Ba¤›fl›kl›k sistemimiz,merkezi bir komuta birimi olmaks›z›n çok say›daki hücreyi geliflmifl tepki-ler verecek flekilde koordine etme yetene¤ine sahip. Bunu, hücrelerindesaklad›¤› proteinlerce sa¤lanan etkileflimler ve kimyasal sinyaller yoluylagerçeklefltiriyor. Bu özelli¤i nedeniyle ba¤›fl›kl›k sistemi, patron olmadanbir trilyon çal›flan›n›, hiçbirine ne yapaca¤›n› söylemeksizin baflar›l› bir fle-kilde koordine eden bir ifl yerine benzetilebilir. Bu özelli¤i ba¤›fl›kl›k siste-mini, binlerce ya da milyonlarca robotun kumanda edilmesini gerektiren ro-botik projeleri için ideal bir model haline getiriyor.
Bilgisayar ve Internet üzerindeki çal›flmalar›n hepsi gibi, ba¤›fl›kl›k ta-banl› programlar da buraya kadar sayd›¤›m›z tüm yararlar›n yan› s›ra baz›riskler bar›nd›r›yor. Ba¤›fl›kl›k sistemi esas al›narak gelifltirilecek bilgisayarsistemleri, örüntü alg›lay›c› programlar gelifltirmek için de kullan›lacak. Buprogramlar›n kullan›m amac›ysa, insanlar›n Internet üzerindeki al›flveriflal›flkanl›klar› aras›ndaki iliflkileri izlemek. Internet üzerinde al›flverifl yapanher bir tüketici profilinin özelliklerini listeleyebilecek bu programlar, bafla-r›l› olmalar› durumunda, Internet üzerinde yap›lan tüm faaliyetleri kontroletmek için de kullan›labilecek. Bu da demek oluyor ki, ba¤›fl›kl›k tabanl›sistemler de k›sa bir süre sonra, kendisini sanal alemdeki kontrol ve gözet-leme alan›ndaki tart›flmalar›n ortas›nda bulacak.
A y fl e n u r T o p ç u o ¤ l u
KaynaklarKlarreich, E.; Inspired by Immunity; Nature, Vol. 415, 31 Ocak 2002King, Roger L.; The Biological Basis of the Immune System as a Model for Intelligent AgentsLeyden, J.; Computer System will Sniff Out Net Fraud; www.vnunet.comSomayaji, A.; Principles of a Computer Immune System Dasgupta, D.; Artificial Immune Systems in Industrial ApplicationsBurgess, M.; Computer Immunology
Boratlar, yüzy›llardan beri seramiklerins›rlamas›nda kullan›l›yor.
lecekti. O dönemin Venedikli tüccarla-
r›, boraks›n nerelerden getirildi¤ini ve
nas›l ifllendi¤ini büyük bir s›r olarak
saklam›fllar. Ancak ham boraks›n Ti-
bet’in göllerinden elde edildi¤i ve tor-
balar içinde koyunlarla Himalayalar
üzerinden Hindistan’a tafl›nd›¤› bilini-
yor. Onyedinci yüzy›la gelindi¤indey-
se Hollandal›lar boraks ticaretini üst-
lenmifl, hatta ifllenmesi konusunda
önemli bilgi birikimine kavuflmufllar.
1840 y›l›nda, ‹talya’n›n Toskana bölge-
sindeki s›caksu kaynaklar›nda keflfedi-
len do¤al borik asit (sassolit adl› bir
bor minerali) ondokuzuncu yüzy›lda
Avrupa pazarlar›n›n borik asit ve bo-
raks gereksinimini büyük oranda kar-
fl›lam›fl. Ondokuzuncu yüzy›l›n sonlar›-
na do¤ru dünyan›n farkl› bölgelerinde
borat yataklar› keflfedildi. Sanayideki
h›zl› geliflmelere paralel biçimde rafine
bor ürünlerinin gelifltirilmesinde ve
bunlar›n pek çok alandaki kullan›m›n-
da önemli ad›mlar at›ld›.
Borun ve Bilefliklerinin
Önemi Geçmiflte pek çok de¤iflik uygarl›k
her ne kadar a¤›rl›kl› olarak ham bor
minerallerinden (ço¤unlukla da bo-
rakstan) yararland›ysa da bu son yüz-
y›lda, sanayileflmenin ve teknolojideki
h›zl› geliflmelerin etkisiyle artan ürün
yelpazesine paralel olarak de¤iflime
u¤rad›. Günümüzde sanayinin pek çok
dal›nda ham, rafine ve özel bor ürünle-
ri kullan›l›yor, çünkü bor elementi
kendine özgü özelliklerinden dolay›
çok say›da bileflik veya alafl›m olufltu-
rabiliyor. Cevher zenginlefltirme yönte-
miyle ham bor; ham borun fiziksel ve
kimyasal ifllemlerden geçirilmesiyleyse
rafine bor ürünleri elde ediliyor. Özel
42 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Geçti¤imiz y›l›n fiubat ay›nda bir grup Japonbilimadam›, bir bor bilefli¤i olan magnezyum di-boridin (MgB2), 39K gibi yüksek bir kritik s›cak-l›¤a sahip olmas› nedeniyle, gelece¤in süperilet-ken malzemesi olabilece¤ini keflfettiler. Süperilet-kenlik, s›cakl›¤›n belli bir noktan›n (kritik s›cak-l›k) alt›na düflürülmesiyle her türlü elektriksel di-rencin kaybolmas› durumu; genel olarak –273°Colan “mutlak s›f›r” noktas›na yak›n s›cakl›klardagerçekleflen bir olgu. Bu derece düflük bir s›cak-l›¤› oluflturabilmek oldukça pahal› malzeme veteknoloji gerektirdi¤inden, örne¤in büyük fizikdeneyleri için gerekli süperiletkenleri görece yük-sek s›cakl›klarda üretmeye yönelik yo¤un araflt›r-malar yürütülüyor.
Süperiletkenler, çok yüksek ak›m yo¤unlukla-r›n› (santimetrekare bafl›na 1 milyon amper gibi)hiç bir enerji kayb›na neden olmadan tafl›yabildik-leri için santrallerden flehirlere verimli enerji ileti-mi, güçlü m›knat›s isteyen uygulamalar (manyetikrezonans, maglev trenleri vs.), büyük miktarlardaenerjinin manyetik alan depolanmas› ya da mikro-elektronikte istenmeyen ›s›n›n önlenmesi gibi bir-çok uygulama alanlar› var. Ne var ki bilinen süpe-riletkenlerin çok düflük olan kritik s›cakl›klar›, butür önemli uygulamalar› gerçeklefltirmeye engeloluyordu. Magnezyum diboridin bir süperiletkenolarak keflfi, bu tür çal›flmalara yeni ufuklar aça-ca¤a benziyor.
Japon araflt›rmac›lar, y›llarca kullan›lagelenbak›roksit süperiletkenlerinin kritik s›cakl›¤›n›nyükseltilmesi konusunda kaydedilen önemli afla-malar› göz önüne alarak, kritik s›cakl›¤›n›n bafl-ka malzemelerde ne ölçüde yükseltilebilece¤inimerak etmifllerdi. Bak›roksit olmayan malzeme-lerdeki süperiletkenlik için o güne kadar sapta-nan en yüksek de¤er 33K olmufltu. Oysa mag-nezyum diborid üzerinde yap›lan izotop etkisi öl-çümleri, ço¤unlukla 11B biçiminde bulunan boratomlar› 10B atomlar› ile de¤ifltirildi¤i zamankritik s›cakl›¤›n 39K’den 40K’e ç›kt›¤›n› göster-miflti. Böylece araflt›rmac›lar, bak›roksit olmayanbir süperiletkende saptanan en yüksek kritik s›-cakl›k olan 39K de¤erini elde etmifllerdi. Bu de-rece yüksek bir kritik s›cakl›k, magnezyum dibo-ridin süperiletkenlik teknolojisi için çok uygunbir malzeme oldu¤unu gösteriyor.
Japon bilim adamlar›n›n bu buluflu, süperilet-kenlik konusuyla u¤raflan bilim dünyas›na, evren-deki pek çok baflka malzemenin keflfedilmeyibekledi¤ini ve gelecekte büyük olas›l›kla baflkayeni süperiletken malzemelerin bulunaca¤›n›göstermiflti.
Magnezyum diboridin bir süperiletken malze-mesi olarak kullan›lmas›ndaki tek sorun, olduk-ça k›r›lgan yap›da bir arametalik bileflik olmas›;çünkü süperiletkenler kablo biçiminde üretiliyor.Bu nedenle araflt›rmac›lar, önümüzdeki y›llarda,süperiletken boritlerden dayan›kl› kablolar gelifl-tirme ve bunlar› düflük maliyetle üretme konusu-na a¤›rl›k verecekler. Malzemenin gerçekten desorunsuz ve kullan›fll› olmas› halinde bu tür kab-lolar›n 5-10 y›l sonra pazara sürülece¤i tahminediliyor.
Bir bor bilefli¤inin (borik asit) özelliklerindenyararlan›larak yap›lan, son y›llar›n önemli bulufl-lar›ndan biri de "sürtünmeyi neredeyse ortadankald›ran karbon film kaplamas›" (near-friction-less carbon film coating). Buluflun sahibi y›llard›rABD’nin Illinois eyaletindeki Argonne Ulusal La-boratuvar›’nda malzemebilimi konusunda araflt›r-malar›n› sürdüren bir Türk bilimadam›: Ali Erde-mir. Buluflu, 1998 y›l›nda Argonne Ulusal Labo-ratuvar›’n›n önemli ödüllerinden "R&D 100Award" (Ar&Ge 100 Ödülü) ile ünlü popüler bi-lim dergisi Discover’›n "Discover MagazineAward" ödülünü alm›fl. Erdemir’in gelifltirdi¤ikarbon film kaplamas›n›n en önemli özelli¤i0,001 gibi ola¤anüstü düflük bir sürtünme katsa-y›s›na sahip olmas›. Havas›z (kuru azot atmosfe-rinde) ortamda ölçülen bu de¤er, bu alanda birönceki rekoru elinde tutan molibden disülfit mal-zemesinden 20 kez daha düflük. Ayn› koflullar al-t›nda, teflon adl› kaplama malzemesinin sürtün-me katsay›s› yaklafl›k olarak 0,04. Ya¤la kapl› çe-lik yüzeylerle k›yasland›¤›nday-sa Erdemir’in kaplama malze-mesi daha da büyük fark at›-yor. Gelifltirdi¤i yeni malzeme,bu tür geleneksel uygulamalar-dan 100 kez daha düflük birsürtünme sa¤l›yor.
Sürtünme, pek çok alandaoldu¤u gibi özellikle de otomo-tiv sanayiinde pek de istenme-yen bir durum. Otomobillerinçal›flmas› s›ras›nda enerji ka-y›plar›na, dolay›s›yla da dahadüflük verimle çal›flmalar›nayol aç›yor. Bir baflka sorunsaparçalar›n sürtünmeden dolay› afl›nmaya u¤raya-rak h›zla y›pranmalar› ve bunun do¤uraca¤› ba-k›m masraflar›. Gelifltirilen yeni karbon film kap-lamas›, sürtünme sorununu ortadan kald›rd›¤› gi-bi, ayn› zamanda çok sert bir malzeme olmas› ne-deniyle afl›nma tehlikesini de büyük ölçüde gide-riyor.
Malzeme, alüminyum ve çelik gibi metallerinyan› s›ra plastik ve seramik gibi daha farkl› özel-
likteki malzemelere de kolayl›kla tutunabiliyor,bunlar›n yüzeylerini herhangi bir ya¤la kapl›olduklar› zamankinden çok daha kaygan hale ge-tiriyor. Bu kayganl›k borik asitin kendine özgüyap›s›ndan kaynaklan›yor. Bileflik, atomlar›n bir-birlerine s›k› s›k› tutunduklar› ince tabakalar ha-linde kristallefliyor. Tek tek tabakalar aras›ndakiba¤larsa daha zay›f; gerilme an›nda birbirleriüzerinde kolayl›kla kay›yorlar. Böylece de sürtün-
me düflük düzeyde kal›yor.Günümüzde, Ali Erdemir
ve ekibinin bu önemli buluflu,elektronik, ziraat, uzay ve ha-vac›l›k, t›p gibi pek çok de¤i-flik alanda yayg›n olarak kul-lan›l›yor. Bundan baflka, buoldukça yeni say›labilecekkaplama malzemesinin önem-li yararlar getirece¤i alanlar-dan biri otomotiv sanayii,özellikle de gelece¤in otomo-tiv teknolojileri. Kaplamamalzemesi, 2004 y›l›na kadarbir "temiz araba" prototipi
gelifltirmeyi amaçlayan ve bir ABD devlet-sanayiiflbirli¤i projesi olan "Yeni Kuflak OtomobilleriOrtakl›¤›" (Partnership for a New Generation ofVehicles – PNGV) çerçevesinde yak›t hücrelerisistemiyle çal›flan kompresörlerde ve geliflmifl di-zel motorlar› yak›t enjeksiyon sistemlerinde de-neniyor. Her iki teknoloji, projenin gelecek va-adeden otomotiv teknolojileri olarak kabul edili-yor.
Süper Kaygan Yüzeyler.
Üleksit Kolemanit
May›s 2002
Boraks
dayan›kl›l›¤›n› art›r›yor. Bundan bafl-
ka, cam›n üretimi s›ras›nda, daha ergi-
mifl haldeyken eriyi¤inin daha ak›flkan
olmas›n› sa¤l›yor. Borun bu özellikleri,
onu elektronik ve uzay araflt›rmalar›
gibi alanlarda kullan›lmak üzere, üs-
tün nitelikli camlar›n üretiminde vaz-
geçilmez k›l›yor.
Plastik, seramik ya da metallerle bir
arada kullan›lan özel bor bileflikleri
(örne¤in; bor kompozitleri veya borid
fiberleri) yüksek direnç ve malzemeye
yüksek bir esneklik sa¤l›yor. Özellikle
plastiklerde kullan›lan bor fiberleri
sa¤lad›¤› sertlik/yo¤unluk oran›, alü-
minyum ve titanyuma oranla alt› kat
daha fazla. Yüksek s›cakl›¤a karfl› da-
yan›kl›, esnek, hafif ve kolay üretilebi-
lir olan borlu malzemeler, bugün spor
malzemeleri (raketler, kayaklar, vb.),
tekstil (örne¤in kurflun ge-
çirmez kumafllar), izolas-
yon, otomotiv sanayii gibi
pek çok alanda kullan›l›yor.
‹leri bor kompozitleri, aske-
ri amaçl› uzay ve hava tafl›t-
lar›n›n daha sa¤lam ve ayn›
zamanda da hafif olmas›na
yönelik araflt›rmalar sonu-
cunda keflfedilmiflti.
Daha çok boraksa özgü
bir özellikse, düflük bazik
düzeyi sayesinde ya¤lar›
ikinci bir tabaka haline
getirebilmesi ve suyun yü-
zey gerilimini azaltarak kir
parçac›klar›n›n kopmas›n› kolaylaflt›r-
mas›. Bu borat, ayr›ca kimi organikler-
le tepkimeye girerek esterler oluflturur
ve düflük de olsa mikrop öldürücü
özelli¤e sahiptir. Tüm bu özelliklerinin
bileflimi, boraks› güçlü fakat uygulan-
d›¤› nesnelere zarar vermeyen bir te-
mizlik malzemesi durumuna getirir.
Boraks kimi afl›nd›r›c›larla birlikte
afl›nd›r›c› özelli¤e sahip toz halindeki
44 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Günümüzde enerji gereksiniminin %80'i fosilyak›tlardan (petrol, do¤al gaz ve kömür) karfl›la-n›yor. Ancak fosil yak›tlar›n giderek artan miktar-larda kullan›m› yerel, bölgesel ve küresel ölçek-lerde çevre kirlili¤ine neden oluyor. Fosil yak›tlarç›kar›lmalar›ndan tafl›nmalar›na, ifllenmelerine veson kullan›mlar›na kadar geçen tüm süreçlerdeçevre üzerinde pek çok olumsuz etkiye sahipt. Enönemli etkiyse yanma fleklinde olan son kullan›ms›ras›nda görülüyor. Bunlar yanma ürünü olanCO2, SO2, NO2, hidrokarbonlar, kül, katran vb.bileflikler. Ayr›ca atmosferik tepkimelerle foto-kimyasal oksidanlar, asit aerosolleri gibi ikincilkirleticilerin de oluflumuna neden olur.
Fosil yak›tlarla ilgili bir di¤er darbo¤az da,gittikçe azal›yor olmalar›. Petrol ve do¤al gaz›nbilinen rezervleri 8x1021J ve bugünkü tüketim h›-z›yla 40 y›l sonra bitmesi bekleniyor. Kömür re-zervleri daha çok (20x1021J bilinen 150x1021Jolas›) ama bunlar›n da çevresel etkileri dahaolumsuz. Bu nedenlerle bol bulunan ve çevreyeolumsuz etkileri daha az olan yeni enerji kaynak-lar›na yönelmek zorunlu hale geliyor. Yeni ener-ji kaynaklar›,- do¤rudan günefl radyasyonu- dolayl› günefl radyasyonu (rüzgar, dalgalar, bi-yokütle, hidrogüç, okyanuslar›n ›s›l enerjisi)- jeotermal enerji- gel-git enerjisigibi çok bulunan, yenilenebilir ve "temiz" enerjikaynaklar›. Ancak bu kaynaklar son kullan›miçin uygun de¤il. Bir “ara enerji tafl›y›c›ya” ge-reksinim var. Elektrik, enerji tafl›y›c› olarak bir
seçenek ama kolayca depolanamad›¤›, çok uzak-lara tafl›nmas› uygun olmad›¤› ve tafl›tlarda oldu-¤u gibi baz› durumlarda kullan›lamad›¤› için hertürlü kullan›m alan› için uygun bir seçenek de¤il.Di¤er seçenek ise hidrojen. Tafl›d›¤› özelliklerletek olan hidrojen, ara enerji tafl›y›c› olarak kulla-n›ld›¤›nda afla¤›daki avantajlara da sahip: - enerji üretimindeki son ürünün su olmas›- boru hatt› veya tankerlerle çok uzak mesafele-re tafl›nabilmesi- alevli yanma, katalitik yanma, elektrokimyasaldönüflüm ve hidrür oluflumu gibi pek çok yön-temle etkin bir flekilde enerji üretiminde kullan›-labilmesi- yenilenebilir kaynaklardan üretildi¤inde çevreyeherhangi bir emisyonu olmay›fl›, çevre dostu ol-mas›.
Ancak bir enerji tafl›y›c›s› olarak hidrojen kulla-n›m›n›n henüz çözümlenememifl sorunlar› da var:- pahal› oluflu
- yayg›n kullan›m için yeterli üretim ve tafl›ma altyap›s›n›n olmay›fl›- tafl›ma, depolama ve kullan›mda emniyeti so-runlar› oluflu.
Hidrojen, çelik tanklarda bas›nçl› gaz, kriyo-jenik koflullarda s›v›, ›s›l bozunmayla hidrojen ve-ren kimyasal bileflikler (metanol, hidrokarbonlarvb.) ve metal hidrürler halinde ya da karbon na-notüplerde so¤urulmufl halde depolanabilir ve ta-fl›nabilir. Ancak bu ortamlarda depolanabilenhidrojen, kullan›lan malzemenin a¤›rl›kça en faz-la % 10’u kadar ve kullan›labilen hidrojen mikta-r›n› art›rmak için tüm dünyada yo¤un araflt›rma-lar devam etmekte.
Kuvvetli indirgen özelli¤e sahip bir bor bile-fli¤i olan sodyum borhidrür (NaBH4), günümüzdeka¤›t hamurunun a¤art›lmas›, çözeltilerden de-¤erli metallerin (alt›n, gümüfl vb.) geri kazan›l-mas›, at›k sulardan a¤›r metallerin (kadmiyum,c›va vb.) giderilmesi, vitamin, antibiyotik vb. ba-z› organik kimyasallar›n üretilmesi gibi pek çokalanda ticari olarak kullan›l›yor. Sodyum borhid-rür, bir katalizör varl›¤›nda su ile tepkimeye gi-rerek hidrojen gaz› üretme özelli¤ine sahip.
Sodyum borhidrürün alkali çözeltisine, odas›cakl›¤›nda bile bir katalizör eklendi¤inde (örne-¤in, kobalt, rutenyum, asit) yukar›daki tepkime-ye göre hidrojen gaz› a盤a ç›kar.
Hidrojen üretiminde sodyum borhidrür kulla-n›m›n›n avantajlar›,- sodyum borhidrür ve sodyum metaborat çözel-tilerinin yan›c› olmamas›- tepkimenin kolayca kontrol edilebiliyor olmas›
Enerji Tafl›mada Yeni Bir Olanak: Sodyum Borhidrür.
Yük
NaBH4
çözeltisi
Anot
Hücre Duvar› (Membran)
Katot
NaBO2
çözeltisi
e-e-
OH-
Na
Kanser Tedavisinde Bor: Son y›llardaborun özelliklerinden yararlan›larakgelifltirilen yeni bir kanser tedaviyöntemi “bor nötron yakalamatedavisi”. BNCT, tek bafl›nauyguland›klar›nda hücreler üzerindeönemsiz say›labilecek etkileri olan ikiunsuru bir araya getiren bir tür ikiliradyasyon tedavi yöntemi. Birinciunsur, 10B tümör hücrelerindebiriktirilebilen kararl› bir izotopu.‹kinci unsursa düflük enerjilinötronlardan oluflan bir ›fl›n. Tümörhücrelerinin içinde ya da bunlar›nyan›nda bulunan 10B, bir nötronyakalad›ktan sonra parçalan›r veüretilen yüksek enerjili ve a¤›r yüklüparçac›klar yaln›zca yak›n konumdakitümör hücrelerini yok ederler, ancakyanlar›ndaki sa¤l›kl› hücrelere büyükoranda zarar vermezler.
Sodyum borhidrürün yak›t olarak kullan›ld›¤› bir yak›t pili flemas›.
da en etkili olanlar› bor (özellikle de10B izotopu), hidrojen, lityum, polieti-
len, ve sudur. Ancak bunlar›n ço¤u
ikincil gama ›fl›nlar›n›n oluflmas›na ne-
den olurken nötronlar› emme özelli-
¤iyle bor, çok hafif bir gama ›fl›n› ve
kolay emilebilen bir alfa ›fl›n› üretir.
Bor bileflikleriyle ilgili bir baflka
önemli noktaysa, bor ile bir metalin bir
araya gelmesiyle oluflan boritlerin, ol-
dukça sert (Mohs’un sertlik ölçe¤ine
göre yaklafl›k 9, oysa elmas›nki 10), bu
nedenle de afl›nd›r›c› ve refraktör (›fl›k-
k›ran) olarak kullan›lmaya oldukça el-
veriflli olmalar›. S›n›rl› say›daki bu tür
bileflikler, yüksek bir ›s›l ve elektriksel
iletkenli¤e sahip.
Ülkemizdeki Boratlar›n
Dünü BugünüAnadolu’daki bor cevherlerinin
ilk olarak Romal›lar taraf›ndan
keflfedildi¤i tahmin ediliyor. Büyük
bir bor yata¤›n›n yer ald›¤› Eskifle-
hir-K›rka yak›nlar›nda Romal›lara
ait oldu¤u saptanan kal›nt›lar ve o
dönemlerde bu bor yata¤›n›n yüze-
yinden bor cevheri elde edildi¤ine
dair izler, bunun göstergesi. Ancak
ülkemizde gerçek anlamda bor ma-
dencili¤i 1861 y›l›nda Bal›kesir-Su-
surluk ilçesinin Sultançay›r› bölge-
sinde bir yabanc› firma taraf›ndan
bafllat›lm›fl ve daha sonraki y›llarda
da, Osmanl› Devleti’nin son y›llar›
ile Cumhuriyetin çeyre¤inde ya-
45May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
- hidrojenin yar›s›n›n sodyumborhidrürden, di¤er yar›s›n›nsasudan gelmesi (100 g sodyumborhidrürden ~21 g H2)- heterojen katalizörlerinpek çok kez kullan›labi-lir olmas›- sodyum metaborat›n ye-niden sodyum borhidrür üre-timinde kullan›labilmesi- sodyum borhidrürde a¤›rl›k/enerji oran›n›nbenzindeki orana yak›n oluflu- mevcut benzin da¤›t›m altyap›s›n›n sodyum bor-hidrür çözeltisi tafl›mada kullan›labilir ya da ka-t› olarak kolayca tafl›nabilir oluflu- içten yanmal› motorlarda yap›lacak baz› ufakde¤iflikliklerle bu flekilde üretilen hidrojen gaz›-n›n araçlarda yak›t olarak kullan›labilmesi.
Millenium Cell flirketi, sodyum borhidrürünbu özelli¤ine dayanan tafl›nabilir hidrojen depo-lama sistemleri gelifltirmifl (Hydrogen on De-mand) bulunuyor.
Sodyum borhidrürün elektrokimyasal tepki-mesiyle sodyum borata oksidasyonu, bir pil için-de de gerçekleflebilir. Ancak pilin içindeki bor-hidrür bitince enerji üretimi, yani pil de biter.Di¤er taraftan bir yak›t pilinde sodyum borhid-rür beslemesi sürdükçe elektrik enerjisi üretimide sürer, çözeltide sodyum borhidrür bitse bileelektrolizör, oluflan sodyum metaborat boflalt›l›pyeniden sodyum borhidrür çözeltisi doldurulupçal›flt›r›labilir.
Yak›t pilleri, elektrokimyasal enerjiyi elektrikenerjisine çeviren düzenekler. Güç üretim sant-rallerinden cep telefonlar›na kadar çok de¤iflikkapasitede genifl uygulama alan› ve farkl› türle-ri var. Böyle bir yak›t pilinde sodyum borhidrürün
% 44’lük (a¤›rl›kça) çözeltisi kullan›l›r-sa, bir litre çözeltiden 5,11
KW/saat enerji elde edilebilirki bu de¤er 1 litre benzindenteorik olarak elde edilebilecek
enerji dönüflüm verimi, içten yanmal› mo-tora k›yasla 2,5-3 kat daha fazla. Dolay›s›ylamevcut yak›t tanklar›yla katedilen yol sodyum
borhidrür kullan›m› için de geçerli.Sodyum borhidrürden üretilen hidrojen, iç-
ten yanmal› motorda yak›larak bir Ford CrownVictoria takside, akülü sistemde Ford Explo-rer’da, yak›t pili olarak ise Ford Mercury Sab-le’da, prototip olarak uygulanm›fl. MilleniumCell ayn› zamanda fotovoltaik enerjiyle kullan›l-m›fl metaborat› elektrolizle borhidrüre çevirenbir prototip de yapm›fl.
Türkiye, dünya bor cevheri rezervinin%65’ine sahip. Bor için çok yayg›n bir kullan›molana¤› açan sodyum borhidrürün hidrojen tafl›-y›c› olarak kullan›m› ülkemizin bu zenginli¤inide¤erlendirmede yeni ufuklar açacakt›r.
E . Ka la fa to¤ lu , N. Örs , G BehmenyarTÜB‹TAK Marmara Araflt›rma Merkezi, MKTAE
and method for generation of hydrogen using the same”S. Amendola, 5 804 329, Sep. 8, 1998, “ Electroconversion Cell”T. N. Veziro¤lu, “Quarter century of hydrogen movement 1974-
2000”, International Journal of Hydrogen Energy 25 (2000)1143-1150
S. Kocakuflak, E. Kalafato¤lu, N. Yalaz(Örs), “Sodyum borhidrür”,TÜB‹TAK-MBAE, Kim.Müh. Ar. Böl. Yay›n No: 178, 1986
kola ve di¤er yap›flt›r›c›larçimentokozmetik ve ilaçelektrik yal›t›m›tar›m ilaçlar›yanmay› geciktiren katk›cam ve cam elyaf›gübre katk›s›dericilikfoto¤rafç›l›ktekstil boyalar›yün koruyucu
Bor Mineral ve Bilefliklerinin Kullan›m Alanlar›
banc› firmalar taraf›ndan sürdürül-
müfl. Ülkemizde do¤al kaynaklar›m›-
z›n tespitine yönelik bilimsel çal›flma-
lar›n yap›lmas› için 1935 y›l›nda ma-
den aramalar›n› yapmak üzere Maden
Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA),
madencilik, enerji üretimi ve da¤›t›m›-
n› yapmak üzere de ET‹BANK kurul-
du. MTA, ekonomik de¤eri olan alan-
lar› ilgili bakanl›k kanal›yla ET‹-
BANK’a devretmeye, ET‹BANK da bu
kaynaklar› iflletmekle görevlendiril-
mifl. 1950 y›l›nda Bigadiç’te, 1954’de
Mustafa Kemal Pafla bölgesinde ve
1956’da da Emet dolaylar›nda kole-
manit yataklar›, yine ayn› dönemler-
de, K›rka’daki boraks yata¤› ortaya ç›-
kar›lm›fl. ET‹BANK, ilk kez 1958 y›-
l›nda Emet’te bor madeni iflletmecili-
¤ine ad›m atm›fl. 1964 y›l›nda Band›r-
ma’da ilk rafine bor tesislerinin teme-
li at›lm›fl. 1960l› y›llar›n sonlar›na
do¤ru K›rka’daki bor yataklar›n› da
devralan ET‹BANK, 1970lerde K›r-
ka’da bor rafine ürün üretim tesisleri-
nin kurulmas› çal›flmalar›na bafllam›fl.
Böylece ülkemizde bor hammaddesi
üretiminde ve dünya talebini karfl›la-
mada önemli bir ilerleme sa¤lanm›fl.
Tüm bu geliflmelere karfl›n, ülkemiz-
de bor cevherlerinin üretim ve ihraca-
t›, 1978 y›l›na kadar, büyük oranda
yabanc› ve yerli özel flirketlerin teke-
46 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Dünya Toplam Bor Rezervleri (x1000 ton B2O3)Ülke Görünür % Görünür % Muhtemel % Toplam %
Dünyan›n en büyük boraks yataklar›ndan biri-nin yer ald›¤›, Eskiflehir il s›n›rlar› içerisindeki K›r-ka Bor ‹flletmesi’ndeyiz. Maden, 1970'lerin bafl›n-dan bu yana, daha önceleri ET‹BANK olan EtiHolding A.fi.'nin ba¤l› ortakl›klar›ndan Eti BorA.fi. taraf›ndan iflletiliyor. Üretim, daha önceki y›l-lardaysa bir özel firma taraf›ndan yap›lm›fl.
Ülkemizin tek boraks yata¤› olan K›rka-Sar›ka-ya boraks yata¤›nda üretim aç›k ocak yöntemiyleyap›l›yor. Aç›k oca¤›n büyüklü¤ü karfl›s›nda etkilen-memek elde de¤il. Elips biçiminde aç›lan oca¤›ndo¤u-bat› yönündeki çap› yaklafl›k 750 m, kuzey-güney yönündeki çap›ysa 2,5 km, toplam rezervmiktar› yaklafl›k 6 milyon ton. Ortalama kal›nl›¤›75 m olan boraks cevheri üç farkl› biçimde olabili-yor: cams› ya da kristal (tenörü, yani B2O3 içeri¤i,madendeki di¤er boraks cevherilerinden daha yük-sek), bileflik ve tabakal› yap›daki boraks cevheri.
K›rka Bor ‹flletme Müdürlü¤ü, ham borakscevherinin ç›kar›ld›¤› aç›k oca¤›n yan› s›ra cev-herin k›rma, eleme ve y›kama ifllemlerinden ge-çerek zenginlefltirildi¤i bir konsantratör (zen-ginlefltirme) tesisi, rafine bor ürünlerinin üretil-di¤i üç adet bor türevleri tesisleri gibi ana üre-tim yerleri, fabrikan›n gereksinimi olan buharve elektrik enerjisinin üretildi¤i buhar üretimve turboalternatör Üniteleri gibi yan ve yard›m-c› tesisler ve tamir bak›m atölyelerinden oluflu-yor. ‹flletmenin flu anki y›ll›k ortalama üretimkapasitesi 1.650.000 ton ham boraks,800.000 ton konsantre tinkal, 480.000 ton bo-raks pentahidrat ve 17.000 ton boraks deka-hidrat. Halen etüd çal›flmalar› devam eden 4.Bor Türevi Tesisi’nin aç›lmas›yla boraks penta-hidrat üretim kapasitesinin 240.000 ton art›r›l-mas› düflünülüyor.
K›rka boraks yata¤›n›n üzeri, ortalama 40 mkal›nl›¤›ndaki kalker, marn (kil ve kalker kar›fl›m›gevflek bir malzeme) ve kil tabakalar›yla örtülü.Delme-patlatmayla gevfletilen bu “dekapaj” malze-mesi, aç›k oca¤a 1 km uzakl›ktaki tumba sahas›-na tafl›n›yor. Böylece cevherin üzeri aç›k hale ge-tiriliyor. Yine delme- patlatma yöntemiyle gevfleti-len cevher, elektrikli ekskavatörlerle ya da a¤›r to-najl› ifl kamyonlar›yla k›rma, eleme ve y›kama ifl-lemleriyle zenginlefltirilece¤i konsantratör (cevherzenginlefltirme) tesisine götürülüyor. Konsantra-tör tesisinde uygulanan bu ifllemlerdeki amaç, bo-raks cevherinin %26 olan ortalama tenörünü(B2O3 içeri¤ini) %32'ye ç›kartmak (temiz, kil içer-meyen boraks cevherinin tenörü %36,51’dir).Cevher, burada, daha küçük parçalara k›r›larak,elek ifllevi gören ve 40x40 cm’lik boflluklara sahipolan dev bir ›zgaradan geçiriliyor. Bu aflamadansonra cevher ikinci bir eleme iflleminden geçirile-rek tane büyüklükleri 25 mm'nin alt›na getiriliyor.Bu ifllemden sonra malzeme bir ara stok binas›n-da stoklan›yor. Buradan al›nan malzemenin bir bö-lümü, konsantratör tesisinde y›kama yöntemiylezenginlefltiriliyor, bir k›sm›ysa boraks pentahidratüretimi için çözme ünitesine gönderiliyor.
Konsantre tinkal elde etmek amac›yla uygula-nan zenginlefltirme ifllemi s›ras›nda, cevher isten-meyen killerden ar›nd›r›lmak üzere skraber deni-len y›kama hücrelerinde afl›nd›r›larak y›kan›yor.Buradan ç›kan malzeme 1 mm’lik sulu bir elekteeleniyor, elek üstü +1 mm’lik ürün, santrifüj suar›nd›r›c›lar›ndan geçirilerek stoklan›yor ve yeni-den k›r›c›larda k›r›larak ayn› ifllemlerden geçirili-yor. Bir milimetre alt›ndaki elek alt› ürünün içer-di¤i tinkalse çok küçük taneli killerden ar›nd›r›l›psantrifüj yoluyla suyu uzaklaflt›r›l›yor. Bu ifllemlersonucunda elde edilen konsantre tinkalin tane bo-yutlar› maksimum 10 mm, minimum 38 mikron.
K›rka Boraks Madeni’ni Gezdik Gördük.
Madenden getirilen boraks cevheri, dev eleklere dökülüyor.
Zenginlefltirilen boraks cevherinin bir bölümü,boraks pentahidrat üretimi için bor türevi tesisle-rine hammadde olarak veriliyor, bir bölümüyse“konsantre tinkal” olarak yurtiçine ve yurtd›fl›nasat›l›yor.
Boraks Pentahidrat ÜretimiK›rka Bor ‹flletmesi’nde 1984 y›l›ndan bu ya-
na, 1. Bor Türevleri Tesisi'nin devreye girmesiylebirlikte, bir rafine ürün olan boraks pentahidratüretiliyor. Dünya genelinde ürüne olan yo¤un ta-lep nedeniyle 1996 y›l›nda 2. Bor Türevleri Tesisive bu y›l da 3. Bor Türevleri Tesisi devreye al›n-m›fl. Özellikle 3. Bor Türevleri Tesisi’nin yenili¤i,teknolojisi ve temizli¤i karfl›s›nda etkileniyor, butesisi biraz hayranl›k ve biraz da gururla dolafl›yo-ruz. Bir dördüncü bor türevleri tesisinin etüd ça-l›flmalar› da halen sürdürüldü¤ünü ö¤reniyoruz.Bor türevleri tesislerindeki boraks pentahidratüretimi, aral›ks›z, gece gündüz, üç vardiyada ger-çeklefltiriliyor. Rafine ürün üretiminde uygulananilk ifllem, konsantratör tesisinde elde edilen ve%32 oran›nda B2O2 içeren konsantre tinkaldeki is-tenmeyen kalsiyum ve magnezyumun çökeltilerekkar›fl›mdan uzaklaflt›r›lmas›. Bu amaçla konsantretinkale %2,5 oran›nda soda ekleniyor.
Boraks pentahidrat üretimi dört aflamadagerçeklefliyor. Birinci aflama olan çözme ifllemis›ras›nda konsantre tinkalin, t›pk› flekerin sudaerimesi gibi, 98°C'lik çözme tank›nda çözünme-si sa¤lan›yor. Bu ifllemden sonra, çözeltinin içer-di¤i kil parçac›klar› öncelikle 3 mm'lik eleklerdeeleniyor. Boyutlar› 3 mm’nin üzerinde olanlarat›k olarak ayr›flt›r›l›yor, daha küçük boyuttaki-lerse filtreleme ifllemine tabi tutuluyor. Buradaçözelti içerisindeki kil, tikner ad› verilen özeltanklarda çöktürüldükten sonra elekten geçenküçük boyuttaki tanecikler bas›nçl› filtrelerle sü-zülüyor. Çözünmeyen kat› kil, kum gibi at›klarayr›flt›r›l›yor ve at›k olarak kil sahas›na at›l›yor.Daha sonraysa, çözeltinin çözünme ifllemi kimya-sallar yard›m›yla sürdürülüyor ve çözelti içerisin-deki kilin, çözme tank›n›n huni biçimindeki haz-
nesinde çökmesi sa¤lan›yor. Üçüncü aflama olankristallendirmedeyse, bu ifllemler sonucunda el-
de edilen temiz çözelti kristalizatöre veriliyor.Burada, s›cakl›k ani olarak 95°C’den 66°C’yedüflürülerek çözeltinin kat›laflma yoluyla kristal-leflmesi sa¤lan›yor. Kristalleflen malzeme, çözel-tiden hidrosiklon ve santrifüjlerle ayr›flt›r›l›yor,daha sonra da son ifllemden geçerek döner ku-rutucularda kurutuluyor.
K›rka’da boraks pentahidrat ve dekahidratrafine bor ürünleri üretimi d›fl›nda susuz boraks(susuz boraks üretimi s›ras›nda boraks pentahid-rat’›n içerdi¤i befl su molekülü yüksek ›s›da uçu-ruluyor) üretimi de gerçeklefltirilebiliyor, bununiçin gerekli olan üretim altyap›s› mevcut.
K›rka Bor Türevleri Tesisi’nin önemli bir özel-li¤i, enerji gereksinimini kendi olanaklar›yla kar-fl›lamas›. Tesislerde kullan›lacak buhar ve elekt-rik enerjisi için iki adet 20 ton/saat kapasitelibuhar kazan› bulunuyor. Bas›nçl› buhar önce tür-binden geçirilerek elektrik enerjisi üretiliyor vetürbinlerden ç›kan bas›nçl› buhar da bor türevleritesisinde kullan›l›yor. Tesiste, biri 3,5 MW, di¤eri5 MW olmak üzere elektrik türbini yer al›yor.
Bor elementi, bitkilerin büyümesi için gereklien temel elementlerden. Dahas› bitkilerin bafll›ca16 besin maddesinden biri. Borun, bitki içerisin-deki de¤iflik organik bilefliklerin miktar›n› denet-ledi¤i san›l›yor. Ne var ki kimi bölgelerde toprakyeterli oranda bor içerirken kimi bölgelerde buoran yetersiz kal›r, bitki geliflimini sa¤l›kl› sürdü-remez. fiarap üretimi için yetifltirilen üzüm ba¤la-r› söz konusu oldu¤unda, bunun nedeni kurak ge-çen bir sonbahar ve k›fl; ilkbahar mevsimi boyun-ca görülen so¤uk havayla birlikte topra¤›n da budönemde so¤uk ve nemli kalmas›; ya da geç son-bahar döneminde yap›lan budama olabilir.
Özellikle ilkbahar aylar›nda asma üzüm bitki-sinin filiz (sürgün) vermesi için bor elementininortamda yeterli miktarda bulunmas› çok önemli.Bor, daha sonraki tozlaflma ve meyve verme dö-nemlerinde de büyük rol oynuyor.
Bor eksikli¤i nedeniyle üzüm bitkisinde orta-ya ç›kan belirtiler, pek çok flarap üreticisinin kor-kulu rüyas›. ‹lk belirtiler çiçek açma ve meyve ver-me s›ras›nda görülüyor. Üzüm bitkisi daha meyvevermeden çiçeklerini kaybediyor; meyveler yete-rince geliflemiyor; ya da bir üzüm salk›m›nda hem
geliflkin hem büyümelerini tamamlayamam›flüzüm taneleri bir arada görülüyor. Kimi zaman daüzümlerin renginde bir anormallik gözlemleniyor.Önemli bor eksikliklerindeyse üzüm yapraklar› be-nekli yap›da, ayr›ca dokunaçlar› sa¤l›kl› geliflimgösteremiyor. Bu tür sorunlar›n görüldü¤ü üzümba¤lar›nda, borlu gübrenin uygulanmas›yla birsonraki hasatta bu sorunlar›n tümüyle ortadankalkt›¤› görülmüfl, önemli sorunlar yaflanmasa bi-le üzüm tanelerinin daha sa¤l›kl› ve eflit büyüklük-te geliflti¤i gözlemlenmifl.
Bor ve fiarap.
Eti Holding AR-GE Daire Baflkanl›¤›’nda, bor iflletmelerinde ortaya ç›kan sorunlara çözümler getirmeye, yurtd›fl›ndaki al›c›lar›n isteklerini karfl›lamaya, ayr›ca kurumunportföyüne yeni ürünler katmaya yönelik çal›flmalar yap›l›yor. Gelifltirilen yeni ürünler aras›nda bor oksit, çinko borat ve borlu gübreler de bulunuyor.
50 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Bilim ve Teknik Kulübü hakk›nda ter türlü bilgiyi, mektup, telefon, faks ya da e-posta arac›l›¤›yla edinebilirsiniz. ‹letiflim kurabilece¤iniz adreslerse flöyle: Bilim ve Teknik Kulübü, Atatürk Bulvar› No:221 Kavakl›dere- Ankara, Tel: (312) 467 32 46- 468 53 00/1067, Faks: (312) 427 66 77 e-posta: [email protected]
Bilim ve Teknik KulübüG ü l g û n A k b a b a
Robotlar...Küçük ve sevimli oyuncaklar. Ak›ll›ve inan›lmas› zor gibi görünen, asl›nda çok dakarmafl›k bir yap›ya sahip olmayan, insan dehas›-n›n son yap›tlar› robotlar. Son günlerde hangi ha-ber bültenini izleseniz, hep onlardan bahsediliyor:Yeni yap›lan robot köpek, Mars’a gönderilenPathfinder, futbol oynayan robotlar... Peki nedirrobot dedi¤imiz? Kökleri nereye kadar uzan›r?Robotu robot yapan özellikler nelerdir?
RRoobboottllaarr››nn TTaarriihhii‹nsanl›¤›n kendine yard›mc› olacak mekaniz-
malar düflünmesi, tahminlerinizden çok daha es-kilere uzanmakta. MÖ 800’de, Homeros, ‹lyadaadl› eserinde verilen görevleri yerine getirebilen,hareketli üç ayakl›lardan bahseder. MÖ 350’deAristo, bir eserinde; "E¤er her araç kendi iflini
görebilseydi, insan eline ihtiyaç duymadan mekikkendi dokuyabilseydi, lir kendi kendine çalabil-seydi, yöneticilerin elemanlara ihtiyac› kalmazd›."diyerek ilk otomasyon fikrini ortaya atar. 13. yüz-y›ldaysa Eb-ül-‹z-el-Cezeri, otomatlar hakk›nda birkitap yazar. Kitapta 300’e yak›n otomatik meka-nizman›n yan› s›ra, çamafl›r teknesini doldurupboflaltabilen otomatik bir Arap kad›n› resmedilir.
Robot teknolojisi bu ad›, Çek oyun yazar› Ka-rel Capek’in, "Rossum’un Evrensel Robotlar›(1921)" oyununa borçlu. Yazar, angarya-zorunluifl anlam›ndaki "robata" sözcü¤üyle iflçi anlam›nagelen "robotnik" sözcü¤ünü birlefltirerek, "robo-tic" kelimesini türetir.
Isac Asimov, yazd›¤› bilimkurgu romanlarla"robot" fikrinin öncülü¤ünü yapar, bir de kurallarortaya koyar: "Bir robot, insana zarar vermez ve
bir insan›n zarar görmesine izin vermez. Bir ro-bot, birinci yasaya ayk›r› olmad›¤› sürece insanlartaraf›ndan verilen tüm emirlere uyar. Bir robot,birinci ve ikinci yasaya ayk›r› bir durum olmad›¤›sürece kendi varl›¤›n› korur." (Asimov kurallar›olarak bilinen bu kurallara, "Terminatör" benzerirobotlar›n ortaya ç›kmamas› için, flimdiden özengösterilmesi gerekti¤ini düflünüyoruz.)
RRoobboott NNee ZZaammaann RRoobboott ÖÖzzeellllii¤¤ii KKaazzaann››rr?? Bilgisayar›n›z›n yaz›c›s› ya da mutfak robotu-
nuz gerçekten birer robot mudur? Bir makineyerobot diyebilmek için, en önemli koflullardan biri-si alg›lamad›r. Bir robot s›n›rl› da olsa d›fl dünya-dan baz› alg›lar yapabilmelidir. Bu alg›lamalar,kimyasal temelli, ya da konum, renk, ›fl›k, flekiltemelli olabilir. Daha sonra elde etti¤i bu verile-
robotlar ve yarat›c›lar›
ROBOCUP oyunlar›n›n hedefi, 2050 y›-l›nda, o y›l›n dünya flampiyonu tak›m›yla ro-
botlar›n futbol maç› yapmas›. Belki bizim ülke-miz de, 2050 y›l›nda, dünya flampiyonu olmay› al›fl-
kanl›k haline getirmifl olan Türk futbol tak›m›n›n karfl›s›na, dünyaca tan›n-m›fl robotlar›n› ç›kartarak, bu robot yar›flmas›na kat›labilecek. “Bu bir hayalolman›n ötesine geçemez” demeyin sak›n. Çünkü ülkemizin futbolda elde et-ti¤i baflar›lar ortada. Yan› s›ra, ülkemizde de art›k robot sistemleri üzerindeçal›flmalar yapan, örgütlenmifl gruplar var. Bunlardan biri de ODTÜ RobotToplulu¤u. Bu topluluk, fiubat 2000’de, Prof. Dr. Abdülkadir Erden’in da-n›flmanl›¤›nda kuruldu. Robot sistemleri üzerine amatör çal›flmalar yapmaküzere kurulan ilk resmi robot toplulu¤u ünvan› da onlara ait. Topluluk, ikiy›l gibi k›sa bir süre içerisinde çok baflar›l› çal›flmalara imza att›. Üyeleri, ye-ni robot sistemleri tasarl›yor ve uygulamaya geçiriyor, bununla da kalmay›pbilgilerini paylafl›yor; üniversite, lise ve ilkö¤retim düzeyindeki ö¤rencilererobot teknolojileri hakk›nda dersler veriyorlar. 2000-2001 y›llar›ndaki Ulus-lararas› Gençlik Festivali’ne, 2000 Uluslararas› Makine Tasar›m Kongresi’ne
ve 2002 Mart’›nda Dünya Endüstri Fuar›’na kat›larak baflar›l› çal›flmalar ser-gileyen de ODTÜ Robot Toplulu¤u. Dahas› da var: Topluluk, Türkiye ZekaVakf›’yla birlikte Türkiye’de ilk kez Robot Günleri ad› alt›nda bir etkinlik dü-zenleyecek. Bu organizasyonda neler yok ki? Robot yar›flmalar›, yarat›c›gençler bulufl flenli¤i, paneller, seminerler, kokteyler, film gösterileri, atelyeçal›flmalar›, konserler, gösteriler, daha neler neler.
ODTÜ Robot Toplulu¤u, 350’ye yak›n üyesiyle flu ana kadar pek çokprojeye imza att›. Çizgi izleyen, duvar izleyen, mum söndüren, ›fl›ktan ka-çan, labirent çözen, atefl söndüren, ›fl›k izleyen robotlar, sumo robot, 4 ve6 bacakl› robotlar, robotkol, sesli arama robotu ve bilye toplayan robot, so-nuçlanm›fl projeler. Bu projeleri daha da gelifltireceklerini de söylüyorlar.Yan› s›ra, robot el (5 parmakl›), robot helikopter, mini robot, mobil robotkit, iki bacakl› robot projeleri üzerinde çal›flmalar› sürüyor.
Toplulu¤un haz›rlad›¤› afla¤›daki yaz›da da, hem robotlar› hem de on-lar› daha yak›ndan tan›yabilece¤iz. Bu yaz›y› sizler okuduktan sonra kesin-likle ODTÜ Robot Toplulu¤u’nun üye say›s›, dolay›s›yla robot teknolojisiüzerine yap›lacak çal›flmalar artacak.
Bilim Örgütlenmeleri.. Bilim Örgütlenmeleri...
"Ça¤›m›z bilim ça¤›. Ça¤›m›z teknoloji ça¤›. Boflaharcanacak zaman›m›z yok. Teknolojinin gelifliminido¤rudan etkileyen ülkeler aras›nda flimdiye kadarolamasak da; art›k onlar› geriden izlemek istemiyoruz.Biz dünyada lider olmak istiyoruz, baflkalar›n›n ard›ndangiden bir ülke de¤il, bafl› çeken olaca¤›z. Bu toplulu¤ukurarken, üstümüze düflen görevin bilincindeoldu¤umuzu göstermek istedik. Bizler bugününgençleriyiz, bizler "hiçbir fley için geç de¤ildir" diyenkararl› gençleriz; bizler robot teknolojisini tabanayaymay› hedefleyen, ayd›nl›k Türkiye’nin gençleriyiz.Bizler ODTÜ Robot Toplulu¤u üyeleriyiz, yar›nkiTürkiye’nin umut dolu mühendisleriyiz."
ri, otonom olarak yorumlayabilmeli, alg›ya ne gi-bi tepkide bulunaca¤›na karar vermelidir. Sonolarak da robot, verdi¤i bu karar›n› uygulamayakoyabilmelidir. Özetle, bir robot üç ana k›s›mdanoluflur ve bu k›s›mlara sahip olan bir donan›m ro-bot olma özelli¤i kazan›r. Buna göre bir robotta;çevre hakk›nda gerçek-zamanl› bilgi elde etmekiçin kullan›lan al›c›lar, karar vermeyi ve kontrolüsa¤layan elektronik beyin; verilen kararlar›n uy-gulamas›n› sa¤layan eyleyiciler ve hareket sis-temleri bulunur.
RRoobboottllaarr››nn KKuullllaann››lldd››¤¤›› YYeerrlleerrGünümüzde robotlar›n büyük bir bölümü en-
düstride kullan›l›yor. Bunun nedeniyse, robotla-r›n hassasl›k ya da güç gerektiren iflleri, büyükbir h›zla ve hatas›z olarak yerine getirebilmeleri.Bu yüzden, robot teknolojisini gelifltirmede bü-yük flirketler, (Sony, Honda...) üniversiteler veteknoloji kurumlar›yla bafla bafl gitmekte.
Robotlar, endüstriden baflka, okyanuslar›nderinlikleri, volkanlar›n kraterleri gibi insanlar›nçal›flamayaca¤› yerlerde de s›kl›kla kullan›l›yor.‹nsanlar›n giremeyece¤i yerlere onlarca mini-ro-bot gönderilerek araflt›rmalar yap›l›yor.
NASA da, robotlar› uzay araflt›rmalar›nda s›k-l›kla kullanmakta. Mars’a gönderilen ünlü Path-finder arac›, asl›nda kapsaml› bir robot. Bir son-raki hedefse, Mars’ta üs kuracak iflçi robotlar›üretmek. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde(MIT) gelifltirilen ‘K›smet’ adl› robot, yüz ifadele-riyle adeta gerçek bir insan.
Dünyaca tan›nan ROBOCUP (futbol oynayanrobot yar›flmas›) oyunlar›n›n hedefiyse, 2050 y›-l›nda o zaman›n dünya flampiyonu tak›m›yla ro-botlar›n futbol maç› yapmas›.
Görüldü¤ü gibi, robot teknolojisindeki gelifl-meleri izlemek gün geçtikçe zorlaflmakta. Belkigelecekte insanlar sa¤l›ks›z ve kötü koflullardaçal›flmak zorunda kalmayacak, robotlar insanlariçin gerekli tar›m› yapacak, insanlar›n dünyay›yorulmadan iyilefltiren ve gelifltiren elleri olacak-lar. Ya da robot teknolojisi silah sanayiinde kul-lan›larak, insanlar›n yorulmadan sald›ran silahla-r›na dönüflecek. Robot teknolojilerini gelifltirir-ken, bu yol ayr›m›n› kaç›rmamal› ve Asimov ku-rallar›n› akl›m›zdan ç›karmamal›y›z.
BBiizz KKiimmiizz??ODTÜ Robot Toplulu¤u olarak amac›m›z, ro-
bot teknolojisinin birinci yolda geliflmesine katk›-da bulunmak ve Türkiye’de robot teknolojileri
konusunda bir bilinç oluflturup, gerekli at›l›m›topluma yaymak.
Bunun için, bilgiyi paylaflmak bizler için çokönemli. Paylafl›m konusunda ilk ad›m› da att›k.Kas›m 2000’den itibaren Bilkent, ‹TÜ, Sabanc›,Sakarya, Ege, Hacettepe ve 9 Eylül üniversitele-rinde, ODTÜ Robot Toplulu¤u örnek al›narak, ro-bot sistemleriyle ilgili topluluk kurma çal›flmalar›bafllad› ve ayn› amaç do¤rultusunda pek çok üni-versitede bu hedef gerçeklefltirildi. Bizler, ad› ge-çen üniversitelerle yak›n iliflkiler kurduk; bilgi ak-tar›m› yoluyla onlara destek oluyoruz.
Kendi üyelerimize robot sistemleri hakk›ndaders verdi¤imiz gibi, ayr›ca çeflitli lise, ilkö¤retimokullar› ve baz› vak›flarla (Büyük Kolej, ODTÜKoleji, ‹lkö¤retim Okullar›na Yard›m Vakf›) ileti-flim kurarak, oradaki bilim kulüplerine de derslerveriyoruz. Bu dersler, Türkiye'nin teknolojikalanda ilerlemesi için altyap› haz›rl›yor.
Dünyan›n dört bir taraf›nda y›llard›r düzenle-nen robot turnuvalar›, yak›n zamana kadar çokuzak oldu¤umuz ve eriflilemez gördü¤ümüz, yal-n›zca uzaktan hayranl›kla izleyip, iç geçirdi¤imizoyunlard›. Hatta pek ço¤umuzun haberi bile yok-tu robotlar›n yar›flt›r›ld›¤›ndan. Belki teknolojimi-zin yetersizli¤i, belki de bu alanda hiçbir organi-zasyonun düzenlenmemesi, hevesimizi kendimizesaklay›p yar›flmalar› geriden izlemeye zorunlu b›-rakt› bizi y›llard›r. Hep, ‘adamlar yap›yor, tekno-lojileri var, olanaklar› var, zekiler, çal›flkanlar"bak›fl aç›s›yla izledik geliflmeleri ve birer birergerçeklefltirilen rüyalar›. Oysa biz de zekiydik,çal›flkand›k. En önemlisi, bizim de gerçeklefltiril-meyi bekleyen düfllerimiz vard›. fiimdi teknoloji-miz var, olanaklar›m›z var, y›llard›r içimizde bi-rikmifl potansiyelimiz ve gerçekleflmek üzereolan bir hayalimiz var: ODTÜ Robot Günleri2002. Toplulu¤umuz, Türkiye’de ‘zekâ’ n›n gelifl-mesine büyük katk› sa¤layan Türkiye Zekâ Vakf›ile birlikte, 2002 Ekim ay› içerisinde, bu hayaligerçek yapacak ve ülkemizde bir ilke daha imzaatacak. Gelenekselleflmesi planlanan "OD-TÜ Robot Oyunlar› - 2002" ad› alt›n-da düzenlenecek olan robot sis-temleri yar›flmas›na; ülkemizdenbirçok kat›l›mc›n›n, konuyla il-gili flirketlerin ve özellikleyaz›l›- gör-sel medya-n›n büyükilgi gösterece-¤ini umuyoruz.
OODDTTÜÜ RRoobboott GGüünnlleerrii 22000022Robotlar› ve teknolojilerini toplum kesimlerine
tan›tmak, ifllevleri ve kullan›m alanlar› hakk›ndabilgiler sunmak, yarat›c›l›¤›n ve çeflitli becerilerinkullan›lmas›n› teflvik etmek, çal›flma gruplar› içeri-sinde bilgi paylafl›m› ve yard›mlaflma temelindeüretim yap›lmas›n› sa¤lamak, robot dünyas›na ilgiduyanlar aras›nda köprüler kurulmas›n› sa¤lamak,Türkiye’de "robotlar" konusunda altyap› oluflturul-mas›na öncü olmak, çeflitli bilim ve mühendislikdallar› aras›ndaki iletiflimi gelifltirmek ve ilgili bi-reyleri bu alanda çal›flmaya teflvik ederek, onlar›nkiflisel geliflimlerine katk›da bulunup, yarat›c› birbirey olarak topluma kat›lmalar›n› sa¤lamak amaç-lar›yla düzenleyece¤imiz Robot Günleri, 2 Ekim’deODTÜ yerleflkesinde gerçekleflecek.
Bu organizasyonla gerçekleflecek etkinlikler-den biri robot yar›flmalar› olacak. Yar›flma üç ka-tegoriden oluflacak. Kategorilerin ilki serbest vebu bölüme dileyen herkes, hiçbir proje k›s›tlama-s› olmaks›z›n kat›labilecek. Yapay zeka uygula-malar› içeren ve çeflitli konularda ilginç ve yarar-l› ifllevleri olan (e¤lence, ev içi uygulamalar, en-düstriyel uygulamalar gibi) robotlar›n sergi orta-m›nda tan›t›lmas› ve özelliklerinin aç›klanmas›,serbest kategorinin temel amac›.
Robotop turnuvas›, yaln›zca Türkiye’de de¤il,dünyada da ilk kez düzenlenecek. Bu turnuva, ikirobot aras›nda oynanacak maçlar fleklinde ger-çeklefltirilecek. Maç alan›nda bulunan on bir te-nis topundan alt›s›n› rakip robottan önce merkez-deki silindirik kutuya atan robot, galip ilan edile-cek. Her maç 2,5x2,5 m2 büyüklü¤ünde bir alan-da yap›lacak. Oyun alan› ODTÜ Robot Toplulu¤utaraf›ndan haz›rlanacak.
Sumo robot turnuvas›, y›llard›r pek çok ülke-de yap›l›yor. Turnuvan›n prensibi sumo gürefliy-le ayn› temele dayanmakta; amaç rakibi sahan›nd›fl›na atmak. Maç iki tak›m aras›nda oynanmak-
ta ve her tak›m›n bir de ro-botu var. Robotlar d›flar›-
dan müdahale olmadan"dohyo" (sumo robot
yar›flmalar›n›nüze r inde
yap›ld›¤› ringe veri-len isim) üzerinde
mücadele et-mekte ve
sonuçta ka-zanan› hakem belir-
lemekte.
51May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
52 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Bu oyunlara, bireysel ya da gruplar halindekat›lmak isteyen her ortaö¤retim ve üniversite (li-sans-master-doktora) ö¤rencisi, herhangi bir kat›-l›m ücreti ödemeden kat›labilecek. Kat›l›mc›laryaln›z bir kategoride yer alabilecekleri gibi, bir-den çok kategoride, bireysel ya da bir grup üye-si olarak da yar›flabilecek.
Oyunlarda yer almak isteyen kifli ya da grup-lar›n, 12 Temmuz’a kadar ODTÜ Robot Toplulu-¤u’na baflvurarak kay›t yapt›rmalar› gerekiyor.Kay›t yapt›rmayan kifli ya da gruplar, 15 Eylül’deyap›lacak olan ön-jüri de¤erlendirmesine kat›la-mayacaklar. Her üç kategori için de geçerli olanön-jüri de¤erlendirmesi sonucunda kat›l›mc›lararas›nda eleme yap›larak yar›flmac›lar belirlene-cek. Konuyla profesyonel düzeyde ilgilenen kat›-l›mc›lar›n oyunlarda yer almalar›na izin verilme-
yecek. Ancak, robot ve endüstriyel otomasyonteknolojisi konusundaki ürünlerini ya da çal›flma-lar›n› sergilemek isteyen sponsor firma ve kuru-lufllara gün boyunca stand açma olana¤› sa¤lana-cak. Kat›l›mc› firma ve kurulufllar, standlar›n›nhaz›rlanmas›ndan kendileri sorumlu olacak. ‹lgi-lenen firma ve kurulufllar›n bu konuda ODTÜ rek-törlü¤üyle iletiflim içersinde olmas› gerekmekte.
Yarat›c› Gençler Bulufl fienli¤i de ODTÜ Ro-bot Günleri’nin içeri¤inde yer alan etkinliklerdenbiri. Ülkemizde genç beyinlerin hayal güçlerinikullanabilmeleri ve fikirlerini, ürettiklerini sergi-lemeleri için uygun bir ortam oluflturmak, tekno-lojiye olan ilgilerinin artarak devam etmesini sa¤-lamak amac›nda. fienlik, herhangi bir yafl s›n›rla-mas› olmadan tüm ilkö¤retim ve lise ö¤rencileri-ne aç›k olacak.
ODTÜ Robot Günleri’nde, alanlar›nda uzmankiflilerin kat›laca¤› paneller ve seminerlerde hepmerak edilen ve yan›t›n›n her zaman bulunmas›mümkün olmayan sorular yan›tlanabilecek veteknoloji hakk›nda ufkumuzun biraz daha genifl-letilmesi sa¤lanacak.
ODTÜ Robot Günleri teknoloji ve bilimle dop-dolu olmas›n›n yan› s›ra, yar›flma ve e¤lencelerlezenginlefltirilen organizasyonuyla, uzun süre bel-leklerde kalacak. Teknolojisini yar›flt›rmak iste-yen herkesi ODTÜ Robot Günleri-2002’ye davetediyor ve sizleri, içinizdeki dehay› keflfetmeyeça¤›r›yoruz.
Ulusal Çevre Proje Olimpiyat›, on y›ld›r, Fa-tih E¤itim Kurumlar›’n›n organizasyonundagerçeklefliyor. Bu y›l da, 5-7 Nisan tarihleri ara-s›nda, Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’ndedüzenlenen olimpiyatta, Türkiye genelindeki30 liseden 53 proje yar›flt›. Ö¤rencilerin proje-lerinin hepsi birbirinden ilginç, güncel ve uygu-lanabilir projelerdi; ama Van Özel Serhat Lise-si 2. s›n›f ö¤rencisi Mehmet Akif Günefl, icat et-ti¤i, benzinli araçlarda motor ya¤›n›n eskimederecesini gösteren göstergesiyle hem olimpi-yat›n birincisi oldu hem de ülkemizi temsilenMay›s ay›nda ABD’de bu y›l 53.sü düzenlene-cek olan Uluslararas› Bilim ve Teknoloji yar›fl-mas›na kat›lmaya hak kazand›.
Motorlu araçlarda motor ya¤›n›n eskidi¤inianlamak için, arac›n ön kaputunu aç›p, demirbir çubu¤u motorun karterine sokup, çubu¤abulaflan ya¤a bakmak gerekir. Akif’inbulufluyla art›k buna gerek yok. Onun göster-gesi, hem ya¤›n eskime derecesini bildiriyorhem de eskimifl ya¤›n motorun verimine etkisi-ni ve çevreye verdi¤i zarar› tesbit ediyor.
BBeeyyiinn AArraaflfltt››rrmmaallaarr›› vvee SSiinniirrbbiilliimmlleerrii DDeerrnnee¤¤iiTürkiye Beyin Araflt›rmalar› ve Sinirbilimleri
Derne¤i Eskiflehir flubesi, Eskiflehir Valili¤i, Os-mangazi Üniversitesi Rektörlü¤ü ve OsmangaziÜniversitesi T›p Fakültesi Dekanl›¤›, Eskiflehir ‹lMilli E¤itim Müdürlü¤ü’nün katk›lar›yla, 11-17Mart tarihleri aras›nda, Beyin Haftas› 2002 etkin-liklerini düzenlediler.
Haftan›n ilk etkinli¤i Osmangazi Üniversitesiçocuk yuvas›nda, alt› yafl grubu çocuklar için dü-zenlendi. Çocuklar beyin hakk›nda bilgilendirildi.
Beyin ve Sinir Sistemi konulu bir seminer,Doç. Dr. Kubilay Uzuner ve Arafl. Gör. FethullahKenar taraf›ndan, Fatih Fen Lisesi ö¤rencilerineverildi. Ayr›ca, Prof. Dr. Gülten Seber ve Yrd. Doç.Dr. Ç›nar Yenilmez’in panelist olarak kat›ld›¤›Madde Ba¤›ml›l›¤› konulu bir panel düzenlendi.Osmangazi Üniversitesi T›p Fakültesi Çevre Kulü-bü ö¤rencileri de, "beynimiziçin daha çok oksijen, dahaçok a¤aç" temal› fidan dikimiyapt›lar. Yine t›p fakültesi ö¤-rencilerinden oluflan "BeyinTak›m› 2002" Eskiflehir’dekialt› ilkö¤retim okulunda "Be-yin ve Duyu Organlar›m›z" ko-nulu semineri sundular.
Haftan›n etkinliklerindenbiri de, "Beynim ve Ben" konu-lu resim yar›flmas›yd›. Bu yar›fl-mada, 100. Y›l ‹lkö¤retimOkulu 3-B s›n›f›ndan TanyelGür birinci, Neslihan A¤›l 2.,Enes Yang›n 3. oldular. Keri-
me Yalç›n da mansiyonla ödüllendirildi. Ayn› yar›fl-man›n bir di¤er kategorisinde de, Nasrettin Hoca‹lkö¤retim Okulu 5-A s›n›f›ndan Melike Ataman1., Meryem Asude Odac›o¤lu 3. ve 100. Y›l ‹lkö¤-retim Okulu 5-A s›n›f›ndan Özgür Özalp 2. oldular.Ödüllerse, 16-20 Mart tarihleri aras›nda gerçek-lefltirilen 1. Ulusal Sinir Bilimleri Kongresi’nin aç›-l›fl töreninde verildi.
Beyin haftas› etkinliklerinin bir di¤eri de çevreköylere yap›lan ziyaretlerdi. Köylerimizdeki ilkö¤-retim ö¤rencilerine beynimiz ve duyu organlar›-m›z, anne sütünün önemi ve ilk yard›m konular›n-da seminerler verildi. Halka yönelik olarak da,toprak, gübreleme ve tar›m, erozyon a¤açland›r-ma konular›nda sohbetler yap›ld›. Köylerdeki il-kö¤retim okullar›na ve muhtarl›klara, OsmangaziÜniversitesi Rektörlü¤ü’nce TÜB‹TAK yay›nlar›n-dan hediye edildi.
Genç Yetenekler.. Bilim Örgütlenmeleri ve Etkinlikleri....
Türkiye Y›rt›c› Kufllar Araflt›rma ve Rehabili-tasyon Merkezi, Uluslararas› Yaban Hayat› Reha-bilitasyon Birli¤i, Hellenik Yaban Hayat› Hastane-si, Orman Bakanl›¤›, Milli Parklar ve Av-YabanHayat› Genel Müdürlü¤ü, Ankara Üniversitesi Ve-teriner Fakültesi’nin ortaklafla düzenledikleri, II.Avrasya IWRC Yaban Hayat› Rehabilitasyon Sem-pozyumu ve E¤itim Kursu, Ankara’da, 16-20 Ma-y›s tarihleri aras›nda gerçekleflecek.
Ankara Üniversitesi Veteriner ve Ziraat Fakül-teleri konferans salonlar›nda yap›lacak olan top-lant›n›n amac›, bölgede bulunan yaban hayat› re-habilitasyon a¤›n› gelifltirmek ve geniflletmek.Toplant›da yaban hayat› rehabilitasyonu ya da ve-teriner hekimli¤i konusunda poster sunumlar› dayap›lacak.‹lgilenenler için: http://groups.yahoo.com/group/vh-rehab
‹‹ççeell’’ddeekkii BBiilliimmsseell EEttkkiinnlliikklleerrMersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ar-
keoloji Bölümü ve Mersin Üniversitesi Kilikia Ar-keolojisini Araflt›rma Merkezi (KAAM), May›say›nda "OLBA" ad›ndaki derginin 5. say›s›n› ya-y›mlayacak. Y›lda bir yay›mlanan derginin bu sa-y›s›nda, uzun zamand›r sürdürülen Soli-Pompeio-polis kaz›lar› hakk›nda ayr›nt›l› bilgi verilecek. Ay-r›ca KAAM taraf›ndan, Haziran ay›n›n ilk haftas›n-da "3. Uluslararas› Kilikia Arkeolojisi Sempozyu-mu" organize edilecek. Sempozyum, MEÜ Çiftlik-köy Merkez Kampüsü'nde düzenlenecek. Konuyla ilgili ayr›nt›l› bilgi, http://fef.mersin.edu.tr/arkeoloji/ adre-sindeki linkler arac›l›¤›yla elde edilebilir.
‹çel'in Erdemli ilçesine ba¤l› Limonlu belde-sinde kurulu bulunan Orta Do¤u Teknik Üniversi-tesi Deniz Bilimleri Enstitüsü, ikinci uluslararas›konferans›n› Ankara'da gerçeklefltirecek. Konfe-rans, 14-18 Ekim tarihleri aras›nda, ODTÜ Kültürve Kongre Merkezi'nde düzenlenecek. Konuyla ilgili ayr›nt›l› bilgi, http://www.ims.metu.edu.tr/2002_An-kara_Conference/ adresinden edinilebilir.
1-13 Ekim tarihleri aras›nda, "Mersin 1. Ulus-lararas› Müzik Festivali" düzenlenecek. MersinDevlet Opera ve Balesi'nin 10. y›l kutlamalar› çer-çevesinde gerçeklefltirilecek olan festival, gele-neksel hale getirilecek. Konuyla ilgili ayr›nt›l› bilgi, http://www.mtso.org.tr/mp/con-tents.php?id=28 adresinden edinilebilir.
‹çel Foto¤raf Amatörleri Derne¤i (IFAD) tara-f›ndan, 15. y›l kutlama etkinlikleri kapsam›nda"15. Y›l Sergisi" aç›ld›. Mersin Üniversitesi Rek-törlük Güzel Sanatlar Galerisi'nde, 5-12 Nisan ta-rihleri aras›nda aç›k kalan sergi, foto¤rafseverle-rin oldukça ilgisini çekti.(Bu haber, Mersin Fen Lisesi ö¤rencisi, muhabirimiz Can Tatar tara-f›ndan haz›rland›.)
Gedik Lisesi Biyoloji ö¤retmeni. Çoruh vadisinde-ki hayvan ve bitki türlerinin tükeniflinin önünegeçmek amac›yla, lisesindeki ö¤rencileriyle birlik-te bir Bilimsel Araflt›rma Ekibi oluflturmufl. Amaç-
lar›, çevrelerinde sürdürülebilirlik projesini uygu-lamak ve gelecek kuflaklara yaflanabilir bir dünyab›rakabilmek. Recep ö¤retmen, "Çoruh Vadisi’ninbitki ve hayvan çeflitlili¤ini, doyumsuz bir tat" ola-rak nitelendiriyor. "Vadi boyunca gezdi¤iniz za-man yaban ördeklerini, birbirlerine kur yapan ley-lekleri, av›n›n pefline düflmüfl akbabalar› görebi-lirsiniz" diyor ve "bu zenginli¤e sahip ç›kmak is-tediklerini" söylüyor. Çoruh Vadisi’nin, dünyan›nendemik bölgelerinden biri olmas›na karfl›n,Borçka ve Muratl› hidroelektrik santralleri in-flaat›n›n, do¤ada tamiri olanaks›z yok olufllara yolaçt›¤›n› ve bu tahribin do¤al yaflamdan insanlarakadar bütün canl› alemini etkiledi¤ini belirten Re-cep ö¤retmen, do¤al kaynaklar› ve do¤al yaflam›tahrip etmeden çevreyi koruyup kalk›nmay› he-deflediklerini belirtiyor.
MMaayy››ss’’ttaa PPeenngguueennlleerr BBiirraarraayyaa GGeelliiyyoorr16-19 May›s tarihleri aras›nda Linux kullan›-
c›lar Derne¤i, A.Ü. Cebeci Kampüsü’nde, BirinciLinux ve Özgür Yaz›l›m fienli¤i’ni yapacaklar.fienli¤in kapsam›nda, seminerler, oyun turnuvala-r›, y›l›n penguenleri ödül töreni ve “getirin bilgi-sayar›n›z› Linux kural›m” gibi etkinliklere yer ve-rilecek. Herkesin kat›l›m›na ücretsiz olarak aç›kolan bu flenlikle ilgili detayl› bilgiyi:http://senlik.linux.org.tr adresinden edinebilirsiniz.
Bitkisel kaynakl› biyolojik zenginliklerimizinson derece önemli kan›tlar›n› ve birikimlerini içe-ren ANK Herbaryumu, 1933’te, Prof. Dr. KurtKrause taraf›ndan kuruldu. Herbaryum, Türki-ye'de bu konudaki çal›flmalar›n ilklerinden kabulediliyor. ANK herbaryumu pazartesi-cuma günleri09:00-17:00 saatleri aras›nda tüm araflt›rmac›la-ra, bitki kolleksiyoncular›na, bitkilerle amatörceilgilenenlere, ö¤rencilere ve halka aç›k. ‹lgilenenler için: Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji BölümüTando¤an 06100 AnkaraTel : (312) 212 67 20/1179e-posta : [email protected]://www.ankara.edu.tr/faculties/science/biology/herb.htm
BBiiyyoolloojjii SSeerrggiissii Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji
Bölümü’nün, 23-25 May›s tarihleri aras›nda ikin-ci kez düzenleyece¤i Biyoloji Sergisi, Fen Fakül-tesi A Blok’ta yap›lacak. Biyolojik konular›n izle-yicilere görsel olarak sunulaca¤› sergide ifllene-cek temel alanlar ve konular flöyle belirlenmifl:Botanik: Biyoçeflitlilik-bitkiler, karayosunlar› veci¤erotlar›, e¤reltiler, mantarlar, likenler, tohumdünyas›.
Ekoloji ve çevre biyolojisi: Küresel ›s›nma veiklim de¤ifliklikleri, biyomas enerjisi ve sürdürüle-bilir kalk›nma, ozon deli¤i, atmosfer kirleticileri,egzoz gazlar›n›n bitkilere etkileri, sularda a¤›rmetal kirlili¤i, erozyon ve çölleflme, allerji.
Genetik, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji vebiyoteknoloji: Deli dana hastal›¤› ve prionlar, mo-leküler evrimde ters transkriptaz›n rolü, AIDS vegelece¤imiz, homeobaks genleri, kurald›fl› canl›-lar: Arkeler, çay ve kahvenin moleküler etkileri,
kan gruplar›n›n tayini, adli t›pta DNA testi, ›fl›kmikroskobu, bitki doku kültürü, genetik mühen-disli¤i ve yaflam›m›zdaki yeri, romantik ve deko-ratif moleküllerin yaflam›m›zdaki önemi, a¤›r me-tallerin mikroorganizmalarla ar›t›m›, biyoteknolo-jide mikroalgler, hepatit virusu:sar›l›k hastal›¤›,kök hücreleri, sivrisineklerle biyolojik savafl, can-l›lar›n kopyalanmas›, bakterilerde antibiyotikleredirenç ve önemi, biyolojik savafl, insan genomprojesi, kanser.
Zooloji: Böcekler ve di¤er omurgas›z hayvan-lar, bal›klar, sürüngenler, kufllar, memeliler, am-fibia (iki yaflaml›lar), planktonlar ve deniz algleri,canl›lar›n evrimi, hücre dünyas›. ‹lgilenenler için: A.Ü Biyoloji Bölümü Baflkanl›¤›Tel: (312) 212 67 20/1081 Faks: (312) 223 32 95 e-posta:[email protected]
Suç ve suçlularla mücadelede yaln›zca polisi-ye önlemler yeterli de¤il. Yaflanan bireysel ve top-lumsal olaylar›n sosyal, siyasal, ekonomik ve di-¤er nedenlerinin de bilimsel olarak analiz edilme-si gerekiyor. Bu kapsamda Uluda¤ Üniversite-si’nin halka yönelik olarak bafllatm›fl oldu¤u yeniaç›l›m çal›flmalar›ndan hareketle, Bursa’da mey-dana gelebilecek olaylar›n önlenmesi ve olaylar›nayd›nlat›lmas›nda Bursa Emniyet Müdürlü¤ü’nebilimsel anlamda destek verecek. Bu destek, 4Nisan’da imzalanan, Uluda¤ Üniversitesi Rektör-lü¤ü ile Bursa Emniyet Müdürlü¤ü aras›nda dü-zenlenen "Bilimsel Araflt›rma ve E¤itim ‹flbirli¤iProtokolü" çerçevesinde gerçekleflecek.
‹lk aflamada yap›lacak olan proje bazl› çal›fl-malar›n baz›lar› flöyle: Suçlular›n psikolojik özel-liklerinin ve suça yönelmede etkili olabilecek psi-kolojik etmenlerin belirlenmesi. Suç veri taban›-n›n istatistiksel ve ekonometrik duyarl›l›k analizi-nin yap›lmas›. ‹flyeri suçlar›na neden olan faktör-ler ve sektörel suç haritas›n›n ç›kart›lmas›. Suçaneden olan psikopatolojik özellikler ve klinik bo-zukluklar›n tespiti ve tedavisi. Uyuflturucu suçlar›-n›n suç haritas›n›n oluflturulmas›, haritada tespitedilen bölgelerde suça teflvik eden psiko ve/veyasosyopatolojik özelliklerinin araflt›r›lmas›. Uyufltu-rucu ba¤›ml›lar›n›n tedavisi. Suçlu gençlerde kim-lik geliflimi ile gelecek zaman perspektifinin sap-tanmas› ve bu ba¤lamda ana-baba-genç e¤itimprogramlar›n›n oluflturulmas›. Bursa’da suçun de-mografik da¤›l›m› ve sosyolojik analizinin yap›l-mas›. ‹ntihar olaylar›n›n haritas›n›n oluflturulmas›,haritada tespit edilen bölgelerde intihara teflvikeden psiko ve/ya da sosyopatolojik özelliklerinaraflt›r›lmas› ve intihar konusuyla ilgili EmniyetMüdürlü¤ü personelinin desteklenmesi ve çözümyollar›n›n araflt›r›lmas›. Küçük yaflta suç iflleyençocuklarla tutuklu çocuklar›n bilinçlendirilmesi vetopluma yeniden kazand›r›lmas›. Biliflim ve Inter-net suçlar›n›n tespiti ve önleme yöntemlerinin ge-lifltirilmesi. Emniyet Müdürlü¤ü personeline çeflit-li konularda e¤itim deste¤i verilmesi. Bursa Tra-fik Kazalar›n› ‹nceleme ve De¤erlendirme Proje-si’nin bafllat›lmas› ve Bursa’n›n kent ve çevre so-runlar›n›n saptanaca¤› bir projenin bafllat›lmas›.
Meteoroloji örgütü dünya üzerinde havaolaylar›n› izleyen, inceleyen, bunlara ba¤l› ola-rak raporlar haz›rlayan ve bu raporlar› halka du-yuran bir teflkilat.
Meteoroloji bilim dal›, özellikle ‹kinci DünyaSavafl›’ndan sonra çok büyük önem kazanm›fl vebüyük bir geliflme kaydederek bugünlere ulafl-m›fl. S›cakl›k, ya¤›fl, bulutluluk, nem, bas›nç gibiparametrelerin ölçümünü yaparak, bunlar hak-k›nda hava tahmini yapan ve bunlar› halka bildi-rip, halk› bilinçlendirmeye çal›flan kurum da me-teoroloji örgütü.
Ülkemiz de, dünya üzerindeki bütün ba¤›m-s›z ülkelerin üyesi oldu¤u Dünya MeteorolojiÖrgütü’nün (WMO) üyesi. Bu teflkilat, dünyaüzerindeki ba¤›ms›z ülkelerin meteoroloji teflki-latlar›n›n yap›lanmas› ve daha güvenilir tahmin-ler yapabilmesi için çal›flmakta.
Ülkemizde Meteoroloji Genel Müdürlü¤ü ad›alt›nda olan meteoroloji örgütü, bütün ba¤›ms›zülkeler gibi insano¤lunu maddi ve manevi yön-den büyük ölçüde etkileyen do¤al felaketler ola-rak adland›r›lan sel, f›rt›na, 盤, kurakl›k gibiolaylarla yak›ndan ilgilenmekte. Çünkü günü-müzde teknoloji çok geliflmifl olmas›na karfl›n,insanlar beklenmeyen afetler karfl›s›nda savun-mas›z kalmakta.
Bu ola¤anüstü hava ve iklim olaylar›n› engel-lemek ve önceden haberdar olup, bunu halka bil-dirmek meteoroloji örgütünün en önemli görev-leri aras›nda yer almakta. Çünkü bu felaketlerbütün dünyada oldu¤u gibi ülkemizde de birçokcan ve mal kayb›na yol açt›. Örne¤in; yak›n geç-miflte, Akdeniz Bölgesini etkisi alt›na alan sel,birçok yere hasar verdi¤i gibi can kayb› da orta-ya ç›karm›flt›. Ülkemiz d›fl›nda pek çok ülkede debunun gibi felaketler meydana geldi. Örne¤in,hemen her y›l hortumlar›n, kas›rgalar›n olufltu¤uAmerika’da, bu afetler önemli hasarlara yol aç-makta.
Bu hava olaylar›n›n canl›lar üzerindeki etkile-rini en aza indirebilmek için, geliflen teknolojidenyararlanmak çok önemli. Örne¤in; Dünya Mete-oroloji Örgütü’nün bünyesinde bulunan istasyon-lar aras›ndaki iletiflim a¤› çok geliflmifl olmal›.Çünkü istasyonlar sürekli birbirleriyle haberlefl-mek zorunda. Kuvvetli iletiflim a¤› sayesinde, is-tasyonlar birbirlerine kötü hava olaylar›n› zama-n›nda haber vererek, di¤er istasyonlar›n çevrele-rini zaman›nda uyarmalar›na yard›mc› oluyor. Ay-r›ca dünya üzerindeki hava kütlelerinin hareket-lerini çok dikkatli takip edebilecek, çok genifl birradar sistemi olmal›. Çünkü genifl bir radar siste-miyle dünya üzerindeki hava kütlelerinin hareket-lerini, yapt›¤› ya¤›fl çeflitlerini ö¤renebiliriz. Bun-lar›n yan›nda ola¤anüstü hava olaylar›n› öncedenbildirecek erken uyar› sisteminin olmas› gerekir.Bu erken uyar› sistemi flöyle olabilir: Örne¤in,afl›r› kurakl›¤›n habercisi olarak s›cakl›¤›n gide-rek artmas› söylenebilir. E¤er bu s›cakl›k art›flla-r› göz önüne al›n›r, halk zaman›nda uyar›l›rsa ge-reken önlem al›nabilir.
Akdeniz Bölgesi’nde ve özellikle k›y› kesimin-de meydana gelen sel felaketini yine örnek ola-rak verebiliriz. Bu sel bask›n› karfl›s›nda can vemal kayb›n› en aza indirebilmek için özellikle de-niz k›y›s›na yak›n yerlerde bina yap›m›na izin ve-rilmemeli ya da bina yap›m› için verilen izin bel-gesinde meteoroloji yetkililerinin de görüflleri veizni olmal›.
len aletlerden seçilmesi en önemli unsurlar ara-s›nda yer almakta. E¤er aletler bize do¤ru bilgivermiyorsa yap›lacak tahminler de buna ba¤l›olarak yanl›fl olur.
Dünya Meteoroloji Örgütü olumsuz hava olay-lar› karfl›s›nda olabildi¤ince çok önlem almaktave çal›flmalar›n› sürdürmekte. Teflkilat’›n yapt›¤›çal›flmalar d›fl›nda, ülkeler de kendi meteorolojiteflkilatlar›na gereken önemi vermeli. Meteorolo-
ji için gerekli bütçe ayr›lmal›, onun geliflmesi içingerekli ortam haz›rlanmal›. Ancak bu biçimde,meteoroloji örgütü do¤ru tahminler yapar, fela-ketler karfl›s›nda zaman›nda önlemler alabilir. Ta-bii meteoroloji örgütünün do¤al felaketler karfl›-s›nda yaln›zca teknolojik aç›dan geliflmifl olmas›yeterli de¤il. Bu felaketler karfl›s›nda iyi e¤itim al-m›fl bir personele de sahip olmas› gerekiyor. Çün-kü çok iyi yetiflmifl bir personelin ölçümlerde vetahminlerde hata yapma olas›l›¤› çok az. Bununyan›nda meteorolojinin personel ihtiyac›n›n da za-man›nda ve yetkin kiflilerden karfl›lanmas› gereki-yor. Ayr›ca meteoroloji personelinin de geliflenteknolojiye ayak uydurmas› gerek. Zira geliflenteknolojiyle meteorolojik araç ve gereçler çok de-¤iflmekte. Bu yüzden meteoroloji örgütü persone-li teknolojiye ayak uydurarak, eski ve yeni araç-gereçleri tan›mal› ve bunlar› en iyi flekilde kulla-nabilmeli. E¤er meteoroloji personeli meteorolo-jik araç gereçleri gerekti¤i flekilde kullanamazsado¤ru ölçüm yapamayaca¤›ndan, do¤ru bilgi deveremez. Bu yüzden personelin 3-4 y›lda bir geli-flen teknolojiye ayak uydurabilmesi için bilgilendi-rilmesi, bunun için de semineler, konferanslar vee¤itim pro¤ramlar›n›n düzenlenmesi gerek. Bun-lar›n d›fl›nda ola¤anüstü hava olaylar›n›n etkisinien aza indirebilmek amac›yla bas›nla iflbirli¤i ya-p›p, bu felaketler hakk›nda halk uyar›lmal›, bu fe-laketler karfl›s›nda bilinçlendirilmeli. Ola¤anüstüiklim ve hava olaylar›n› en aza indirebilmek içinyaln›zca meteoroloji personeli, kurumuna ve tek-
nolojik araçlara ba¤l› kal›nmamal›.Bu olaylar›n bir k›sm› biz insano¤-lunun do¤aya verdi¤i zararlar sonu-cu olmakta. Örne¤in can damarla-r›m›zdan biri olan ormanlar›n yokedilmesi ya¤›fllar›n yeryüzündekizararl› etkisini art›rmakta ve sel fe-laketlerine zemin haz›rlamakta. Buzararlar›n azalt›lmas›nda insano¤-luna büyük ifl düflmekte.Meteoroloji ve insano¤lu bu önlem-leri zaman›nda ve tam anlam›ylaalabilirse günümüzde de çok önem-li bir sorun olan ola¤anüstü havaolaylar›n›n insan ve çevre üzerinde-ki etkilerini en aza indirebilmek vehatta yok etmek iflten bile de¤il.
54May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Genç Yetenekler...
"Anadolu Meteoroloji Meslek Lisesi ö¤retmenlerinden Feyziye Alper, ö¤rencilerinin "23 Mart Meteoroloji Günü'nde"yazm›fl olduklar› kompozisyonlar›n› bize göndermifl. Bu kompozisyonlardan biri de Hüdaverdi Gürkan’a ait.
Ola¤anüstü Hava Olaylar›n›n Olumsuz
Etkisinin Azalt›lmas›
Teksas’ta, 27 Temmuz 1943’te meydana gelen kas›rga önemli hasarlara yol açm›flt›.
Gökadalar, evrenin en temel yap›-
tafllar›. Gökadalar› y›ld›zlar ve bu y›l-
d›zlar›n hammaddesi olan gaz, toz ve
göremedi¤imiz karanl›k madde olufl-
turuyor. Bize ev sahipli¤i yapan ve
milyarlarca y›ld›z içeren Samanyo-
lu’ysa evrendeki milyarlarca gökada-
dan biri.
Gökadalar›n nas›l ortaya ç›kt›klar›
ve nas›l bir evrim sürecinden geçtikle-
ri, evrenbilimin en önemli araflt›rma
konular›ndan biri. Gökadalar›n nas›l
olufltu¤u, genel anlamda biliniyor. An-
cak, baz› eksikler de var. Bu eksiklik-
ler, ayr›nt›larda gibi görünse de, gök-
bilimciler için çok önemliler. Bu ne-
denle, gökadalar›n nas›l olufltu¤unun
anlafl›lmas› gökbilimde büyük öneme
sahip.
Gökadalar›n oluflumu ve yap›s›n›n
anlafl›lmas›na yönelik çal›flmalar ge-
nellikle iki farkl› yaklafl›mla ele al›n›-
yor. Bunlardan ilki, ya da "klasik" yak-
lafl›m, Samanyolu ve yak›n›m›zdaki
gökadalar› oluflturan y›ld›zlar›n ve
baflka maddenin kimyasal bileflimi, ki-
nemati¤i ve da¤›l›m›n›n gözlenmesine;
ikinci yaklafl›msa, ›fl›¤›n s›n›rl› h›z›n-
dan yararlanarak, gökadalar›n geçmi-
flini incelemeye dayan›yor. Gökyüzüne
bakt›¤›m›zda, asl›nda geçmifli gördü-
¤ümüzü hepimiz biliriz. En yak›n y›l-
d›z›n bile yaklafl›k 4 y›l önceki halini
görüyoruz. Bu, en yak›n gökadalar
söz konusu oldu¤unda birkaç milyon
y›l oluyor.
Gökadalar›n oluflum ve evrim süreci, evrenbilimin en önemli araflt›rma konular›ndan biri.Günümüzde, geliflmifl teleskoplar ve ayg›tlar sayesinde, dev bir gökadalar okyanusu olan
evrendeki ilk gökadalar› görebiliyoruz. Ifl›¤›n sabit h›z› sayesinde, sadece uzaklar› görmeklekalm›yor, bir o kadar da eskiye, yani evrenin oluflumundan k›sa bir süre sonras›nabakabiliyoruz. Çok eskiye, evrendeki ilk büyük yap›lar›n oluflmaya bafllad›¤› döneme
bakt›¤›m›zda, örümcek a¤›na benzer bir yap› ç›k›yor karfl›m›za. Son yap›lan araflt›rmalarla, buyap›n›n nas›l ortaya ç›kt›¤›, a¤› oluflturan sicimlerin nas›l gökadalar› oluflturdu¤u sorular›n›
yan›tlamaya epeyce yaklafl›ld›. Son gözlemler de gökbilimin en karmafl›k sorular›ndan biri olangökada oluflumuyla ilgili kuramlar› destekliyor.
56 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Gökadalar›nKökeni
Gökadalar›nKökeni
Birkaç milyon ›fl›k y›l› öteye (bir
baflka deyiflle birkaç milyon y›l öncesi-
ne) bakmak, gökadalar›n evrimini in-
celemek için hiç bir fley ifade etmiyor.
Bunun için milyarlarca ›fl›k y›l› öteye
bakmak gerekiyor. Çünkü, gökadalar
yaklafl›k 4 ila 5 milyar y›lda evrimleri-
ni büyük oranda tamamlam›fl, yani ol-
gunlaflm›fl oluyorlar. Bu da herhangi
bir de¤iflimi gözleyebilmek için en
az›ndan 7-8 milyar ›fl›k y›l› öteye, gö-
kadalar›n nas›l bir evrim sürecinden
geçti¤ini inceleyebilmek içinse 12-13
milyar ›fl›k y›l› uza¤a bakmam›z gerek-
ti¤i anlam›na geliyor.
Gökadalar›n oluflumuyla ilgili bilgi-
lerimizde en önemli geliflmeler, geçti-
¤imiz yirmi y›l içinde meydana geldi.
Bu geliflmeler, öncelikle kuramsal mo-
dellerle bafllad›. Bunlardan en önemli-
si, 1980’lerin bafl›nda ortaya at›lan "fli-
flen evren" kuram›. Buna göre, Büyük
Patlama’n›n hemen ard›ndan, evren
çok h›zl› geniflledi¤i ya da fliflti¤i bir
döneme girdi. Gökbilimciler, fliflmenin,
yeni do¤mufl olan evrenin yap›s›n› be-
lirgin biçimde de¤ifltirdi¤ine inan›yor-
lar. fiiflmeden önce, evrenin yo¤unlu-
¤u oldukça düzgündü. fiiflmeden son-
raysa, yo¤unluk düzgün de¤il, f›rt›na-
l› bir deniz gibi dalgal› ve hareketli bir
hale geldi.
‹lkel evrendeki bir baflka etken
olan karanl›k madde, bu çalkant›l› or-
tam›n içindeki maddenin kümelenme-
sine ve belli yerlere y›¤›lmas›na yol aç-
t›. Yo¤unluktaki bu de¤iflimleri günü-
müzde kozmik fon ›fl›mas›nda dalga-
lanmalar olarak gözleyebiliyoruz.
Kozmik fon ›fl›mas›, büyük patlama-
dan geriye kalan ve gökbilimcilerin
gözleyebildikleri en eski kaynakl› ›fl›-
mad›r.
Maddenin gizemli bir biçimi olan
ve atomalt› parçac›klarla, bildi¤imiz
atomlardan farkl› yap›da olan karanl›k
madde, Büyük Patlama’n›n hemen ar-
d›ndan ve s›radan maddeden uzun bir
süre önce ortaya ç›kt›. Karanl›k mad-
de, kümelenmifl yo¤un bölgelerin da-
ha da geliflip büyümesine yard›mc› ol-
du. Maddenin kümelendi¤i bölgeler,
daha yo¤un olduklar›ndan ve buna
ba¤l› olarak da çevrelerinden daha
kuvvetli kütleçekimine sahip oldukla-
r›ndan, giderek daha fazla maddeyi
kendilerine çektiler. Yeterli miktarda
madde topland›¤›nda, gökadalar›n to-
humlar› haline geldiler. Karanl›k mad-
de günümüzde de gökadan›n kütlece
büyük oran›n› oluflturuyor. Karanl›k
maddenin, görülebilen maddenin yak-
lafl›k 10 kat› kütleye sahip oldu¤u sa-
n›l›yor. Bu kuram›n, gökbilimcilerin
son y›llarda yapt›¤› çeflitli gözlemlerle
kan›tland›¤› söylenebilir. Gözlemlerle
kuramsal bilgiler aç›kça uyufluyor. Bil-
gisayar canland›rmalar› da bunu des-
tekliyor.
Geçmifle Aç›lan Pencere
Geçen sonbaharda, Hubble Uzay
Teleskopu ve Hawaii’deki Keck Teles-
kopu’yla yap›lan gözlemlerde, evrenin
neredeyse ilk olufltu¤u döneme bak›l-
d›. Bu s›rada, 13 milyar ›fl›k y›l› ötede,
bir baflka deyiflle 13 milyar y›l önce,
evrenin oluflumundan yaklafl›k 1 mil-
yar y›l sonra oluflmufl bir y›ld›z küme-
si gözlendi. Asl›nda, bu teleskoplar›n
üstün görme yetene¤i bile bu kadar
uzaktaki herhangi bir cismi do¤rudan
görebilmek için yetersiz kal›yor. Bu-
nun için bak›fl do¤rultusunda ve daha
yak›nda yer alan bir gökada kümesi-
nin yaratt›¤› "kütleçekimsel mercek"
etkisinden yararlan›ld›. Kütleçekimi,
bir mercek gibi davranarak, ›fl›¤› k›ra-
bilir. Uzaktaki bir gökcisminden kay-
naklanan ›fl›k, kara delik, gökada kü-
mesi gibi çok kuvvetli kütleçekimi
olan cisimlerin yak›n›ndan geçerken
belirgin biçimde bükülür. Bu sayede,
normalde göremeyece¤imiz kadar
uzakta yer alan cisimleri görme olana-
¤›m›z olur. Geçti¤imiz y›l yap›lan göz-
lemde kütleçekimsel mercek olay› sa-
yesinde uzaktaki kümenin parlakl›¤›
yaklafl›k 30 kez artm›flt›. Sadece bir
milyon y›ld›zdan oluflan ve Samanyo-
lu’nun 20’de biri genifllikte olan bu
küme, gökadan›n yap›tafllar›n› olufltu-
ran parçalardan birini temsil ediyor
olabilir.
57May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
‹lkel evrenin bilgisayar canland›rmas›. Bu modele göre, kütleçekimi maddenin ince sicimler halindekümelenmesine yol aç›yor. K›rm›z› bölgeler gökada oluflumunun yo¤un olarak gerçekleflti¤i bölgeleri
Avrupa Güney Gözlemevi’nin fiili’deki Çok Büyük Teleskop’u.
Örümcek A¤› Biraz daha yak›na, yani evrenin
oluflumundan yaklafl›k 2 milyar y›l
sonras›na bakt›¤›m›zda, gökadalar›n
ilk örneklerini görebiliyoruz. Bu gök-
cisimleri biraz daha büyük ve y›ld›z
oluflumunun hararetle meydana geldi-
¤i yerler.
Büyük Patlama’n›n yank›lar›n› gü-
nümüzde mikrodalga zemin ›fl›mas›
olarak gözleyebiliyoruz. Bu ›fl›ma as-
l›nda, ›fl›n›m›n maddeden ba¤›ms›zlafl-
t›¤›, Büyük Patlama’dan 300.000 y›l
sonras›na ait. Bundan öncesini, evren
henüz saydam olmad›¤› için göremiyo-
ruz. 1965’teki keflfinden sonra yap›lan
gözlemler sonucunda, Büyük Patla-
ma’dan kalan mikrodalga fon ›fl›mas›-
n›n, uzayda her yönde düzgün s›cak-
l›k da¤›l›m›nda oldu¤u kan›s›na var›l-
m›flt›. Bu kan›, 1990’lar›n bafl›na ka-
dar de¤iflmedi. 1992’de, COBE (Cos-
mic Background Explorer, Kozmik
Fon Kaflifi) uydusunun bu ›fl›mada bir-
tak›m küçük de¤iflimleri gözlemesi,
evrenin geçmifline bak›fl›m›zda yeni
bir pencere açt›. Evrenbilimciler, göz-
lenen de¤iflimlerin evrendeki ilk olu-
flumlar›n izleri oldu¤unu düflünüyor-
lar. Bilgisayar modelleri yard›m›yla ev-
renin o zamanki resmi çizildi¤inde, bir
örümcek a¤› gibi, birbirine belli nokta-
larda kesiflen uzun sicimlerle ba¤l› kü-
melenmeler ortaya ç›kt›.
‹lkel evrende, a¤ yap›s›ndaki bu si-
cimler ve kümelenmeler, bir örümcek
a¤›n›n üzerindeki su damlac›klar›na
benziyor. Bu su damlac›klar›, ilk göka-
dalar› oluflturdu¤u düflünülen topak-
lanmalar. Avrupa Güney Gözleme-
vi’nin fiili’de bulunan Çok Büyük Te-
lekop’uyla (Very Large Telescope,
VLT) evrenin yaklafl›k 2 milyar yafl›n-
da oldu¤u döneme bak›larak yap›lan
gözlemlerde, üzerinde yo¤un hidrojen
kümelenmeleri bulunan bir sicim göz-
lendi. Araflt›rmac›lar, bunlar›n ilkel
gökadalar oldu¤unu söylüyorlar.
Avrupa Güney Gözlemevi’nden
araflt›rmac› Palle Møller’e göre, ilkel
gökadalar›n bu a¤ üzerindeki rasgele
hareketi s›ras›nda, kümeler yollar› ke-
siflti¤inde çarp›fl›yor ve böylece daha
büyük gökadalar ortaya ç›k›yordu.
Milyarlarca y›ll›k süreçte, çarp›flmalar
sürdü ve bu sicimler, birbirine sanal
köprülerle ba¤l› dev gökada kümeleri-
ni oluflturdu. Gökadalar›n yollar›, gü-
nümüzde de kesifliyor ve çarp›flmalar
oluyor.
Gökadalar›n ilk örneklerini bulma-
n›n yolu, evrendeki temel element
olan hidrojeni bulmaktan geçiyor.
Møller ve çal›flma arkadafllar›, çok
uzaktaki bir kuasar›n yak›n›nda
bulunan bir gökada grubunu görüntü-
lemeyi baflard›. Gözlemin sonucunda
ortaya ç›kar›lan üç boyutlu harita, gö-
kadalar›n sicimler üzerinde olufltu¤u-
nu do¤rular nitelikte. Çok uzaktaki
bu silik gökadalar, Samanyolu gibi bir
gökadayla k›yasland›¤›nda çok küçük
gibi görünüyorlar. Bu da, çok say›da
ilkel gökadan›n bir araya gelerek bü-
yük gökadalar oluflturdu¤u kuram›n›
destekliyor. Bu gözlem sayesinde, ilk
kez olarak bir kozmik sicim gerçekten
görülmüfl oldu.
Radyo Gökadalar
Çok güçlü radyo ›fl›n›m› yayd›klar›
için "radyo gökada" denen bir tür gö-
kada, ilkel gökada kümelerinin keflfin-
de çok önemli role sahip. Bu gökada-
lar›n yayd›¤› güçlü radyo ›fl›n›m›, bü-
yük olas›l›kla merkezlerindeki kara
deli¤in yol açt›¤› birtak›m fliddetli etki-
leflimlerin ürünü. Bu gökadalar, çok
güçlü ›fl›n›mlar› sayesinde, çok uzak-
lardan saptanabiliyorlar. Radyo göka-
dalar erken evrende saptanan en bü-
yük kütleli gökcisimleri. Bu gökcisim-
lerinin, henüz oluflum aflamas›ndaki
genç gökada kümelerinin merkezinde
yer ald›¤›na dair belirgin ipuçlar› var.
Bu nedenle bu gökadalar›n bulundu-
¤u yerlere, gökada kümelerinin olufl-
makta oldu¤u potansiyel bölgeler ola-
rak bak›l›yor.
Radyo gökadalar›n bulundu¤u böl-
geleri incelemek için, Hollanda, Al-
manya, Fransa ve ABD’li gökbilimci-
lerden oluflan bir grup, büyük bir göz-
lem program› bafllatt›. Grup, Çok Bü-
yük Teleskop’unu kullanarak radyo
gökadalar›n yak›n›nda bulunabilecek
ilkel gökadalar› keflfetmek için yola
ç›kt›. ‹lk olarak 8,2 metrelik teleskop-
lardan biri olan Kueyen teleskopuyla
birçok radyo gökadan›n çevresindeki
bölgenin foto¤raflar›n› çekti. Bunlar-
dan en uzak olan› bizden 13,5 ›fl›k y›-
l› uzakta bulunan TN J1338-1942 rad-
yo gökadas›yd›.
58 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Bizden 13,5 milyar ›fl›k y›l› uzakta bulunan TN J1338-1942 radyo gökadas›n›n yak›n›nda saptanan bugökadalar, keflfedilmifl en uzak gökadalar olmalar›n›n yan› s›ra, bilinen en genç gökadalar. Bulunan
gökadalar yaklafl›k 10 milyon ›fl›k y›l› çapl› bir bölgede yer al›yor.
Bu gökadan›n yak›n›nda bulunabi-
lecek gökadalar› saptayabilmek için
görüntüler çeflitli ifllemlerden geçiril-
di. Sonuçta, uzakl›¤› bu gökadan›nki-
ne yak›n oldu¤u düflünülen çok silik
28 gökada saptanabildi. Bu gökada-
lar, keflfedilmifl en uzak gökadalar ol-
malar›n›n yan› s›ra, en genç gökada-
lar.
Bulunan gökadalar yaklafl›k 10
milyon ›fl›k y›l› çapl› bir bölgede yer
al›yor ve içinde bulunduklar› gökada
kümesinin toplam kütlesinin 1015 gü-
nefl kütlesinde oldu¤u tahmin edili-
yor. Bu da daha yak›nda yer alan gö-
kada kümelerinin kütlesiyle karfl›lafl-
t›r›labilir bir kütle.
Çok Büyük Teleskop’la yap›lan
gözlemler, ayr›ca, zengin gökada kü-
melerinin atalar›yla parlak gökadalar
aras›nda bir iliflki olabilece¤ini ortaya
ç›kard›. 4 radyo gökadan›n gözlemle-
ri, bu gökadalar›n da çevresinde genç
gökadalar oldu¤unu gösterdi. Belki
bu sonucu ç›karmak için erken; an-
cak, oluflmakta olan her yeni gökada
kümesi, çok güçlü radyo ›fl›n›m› ya-
pan parlak bir gökadaya ev sahipli¤i
yap›yor olabilir.
Bu gökadalar henüz çok yeni; geç-
ti¤imiz ay içinde keflfedildi. Bu ne-
denle çok ayr›nt›l› incelemeleri he-
nüz yap›lmad›. Bundan sonra, Hubb-
le Uzay Teleskopu kullan›larak bu
gökadalar›n daha ayr›nt›l› incelemele-
ri yap›lacak.
Büyük patlamadan 4 ila 5 milyar y›l
sonras›na, yani günümüzden 7 ila 8
y›l öncesine bakt›¤›m›zdaysa, olgun-
laflm›fl gökadalar› görebiliyoruz. Bu
gökadalar, çok çeflitli biçimlerde görü-
nüyorlar. Gökadalar›n oluflum biçimi-
ni genel olarak anlayabilmifl olsak da,
örne¤in, gökadalar›n neden bu kadar
farkl› biçimlerde olduklar› gibi baz›
konular pek iyi anlafl›lm›fl de¤il. Baz›
gökadalar sarmal kollara sahipken,
baz›lar› daha farkl› biçimlerdeler. Ayr›-
ca gökadalar›n renkleri ve büyüklük-
leri de farkl›l›k gösteriyor. Bunlar›n
kimi bir f›r›ldak gibi sarmal biçimde;
kimi bir top ya da yumurta gibi eliptik;
kimiyse biçimsiz. Bu tür gökadalara
yak›n›m›zda, yani yak›n geçmiflte de
rastl›yoruz. Ancak, en belirgin farklar-
dan biri, biçimsiz gökadalar›n o za-
manlar daha yüksek oranda oluflu. Ay-
r›ca, o s›ralar daha yüksek say›da gö-
kada var gibi görünüyor. Say›lar› gü-
nümüzdekilerden 3 ila 10 kat fazla.
Bunlar›n anlafl›lmas› asl›nda çok da
uzak de¤il. En önemlisi, daha fazla
gözlem yap›lmas› gerekiyor. Evrenin
geçmiflinin de daha iyi araflt›r›lmas›
gerekiyor. Hubble Uzay Teleskopu gi-
bi çok geliflmifl teleskoplar ve birtak›m
geliflmifl ayg›tlar sayesinde, evrenin
geçmiflinin % 90’›ndan daha fazlas›n›
görebiliyoruz.
Gökadalar›n oluflumunu inceler-
ken, en önemli sorun, süreci gerçek
anlamda gözleyememek. Yani, sadece
bir gökadaya bakarak herhangi bir de-
¤iflim gözlemek olas› de¤il. Çünkü, de-
¤iflimler milyarlarca y›ll›k süreçlerde
meydana geliyor. Bunun için, de¤iflik
dönemlerden de¤iflik gökadalara bak›-
labiliyor. Bu, dönüflümü görmeden,
kocabafllar ve kurba¤alarla dolu bir
havuza bakmaya ve de¤iflimin nas›l ol-
du¤unu tahmin etmeye benziyor.
Örne¤in, gökbilimciler uzunca bir
süredir eliptik gökadalar›n kökenini
ve sarmal gökadalardan neden farkl›
olduklar›n› bulmaya çal›fl›yorlar. Bir
dönem, gökbilimciler eliptik ve sarmal
gökadalar›n tamamen farkl› evrim ge-
çirmifl farkl› "türler" olduklar›n› düflü-
nüyorlard›. Çünkü, sarmal bir gökada-
n›n birtak›m de¤iflimler geçirerek elip-
tik yap›ya dönüflmesi olanaks›z gibi
görünüyordu. Ancak, flimdi baz› du-
rumlarda bunun geçerli olmad›¤› dü-
flünülmeye baflland›. Örne¤in, gökada
çarp›flmalar› sonras›nda, bu tür bir de-
¤ifliklik olabiliyor.
Gökadalarla ilgili önemli bir baflka
soruysa, gizemli gökcisimleri kara de-
liklerin varl›klar›. Baz› gökbilimciler,
kara deliklerin, çok güçlü kütleçekim-
leriyle çevrelerindeki maddeyi toplaya-
rak gökadalar›n oluflmas›na önayak
olduklar›n› düflünüyorlar. ‹lkel evren-
de gözlenen kuasarlar da bu düflünce-
yi destekliyor. Bu gökcisimlerinin, çok
büyük kütleli kara deliklerin içine dü-
flen madde sayesinde bu kadar büyük
enerji yayd›klar› düflünülüyor. Ancak,
kuasarlar, ilkel evrende gözlenen ilkel
gökadalara oranla çok ender görülü-
yorlar. Ayr›ca, kuramsal olarak da bu
gökcisimlerini gökada evrimi senaryo-
sunda bir role yerlefltirmek pek kolay
de¤il.
Gökbilimciler, kuramsal olarak, bil-
gisayar modelleriyle gelifltirdikleri bu
modellerin gözlemlerle kan›tland›¤›n›
gördüklerinde daha da heyecanlan›-
yorlar. Bu sayede gökadalar›n oluflu-
muyla ilgili boflluklar bir yap-bozun
parçalar›n›n birer birer yerine oturma-
s› gibi, giderek dolduruluyor.
Alp Ako¤lu
KaynaklarBritt R.R., Our Tangled Universe: How The First Galaxies Were
Born, (http://www.space.com)Chaikin A., The Origin of Galaxies, (http://www.space.com)ESO (Avrupa Güney Gözlemevi) Bas›n Bülteni, 9 Nisan 2002Moller P., Fynbo J.U., Detection of a Redshift Filament, Astronomy
& Astrophysics, 7 May›s 2001Silk J., Bouwens R., The Formation of Galaxies, New Astronomy
Reviews, Vol 45 (2001) 337-350Steidel C.C., Observing The Epoch of Galaxy Formation, Proc. Acad.
Sci. USA, Vol 96, 4232-4235, 13 Nisan 1999
59May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Hubble Uzay Teleskopu ve Keck Teleskopu kullan›larak yap›lan gözlemlerde 13 milyar y›l önce, evrenin olu-flumundan yaklafl›k 1 milyar y›l sonra oluflmufl bir y›ld›z kümesi gözlendi. Bunun için bak›fl do¤rultusunda,
daha yak›nda yer alan bir gökada kümesinin yaratt›¤› "kütleçekimsel mercek" etkisinden yararlan›ld›. Sadecebir milyon y›ld›zdan oluflan ve Samanyolu’nun 20’de biri genifllikte olan bu küme, gökadan›n yap›tafllar›n›
oluflturan parçalardan birini temsil ediyor olabilir.
Ak›ll› evler kavram›, 1990’l› y›llar›n bafl›ndan bu yana dillerde dolaflmakta. Henüz evlerimizpek ak›llanmam›fl olsa da, konuyla ilgili çal›flmalar sürekli olarak gündemde. Yurtd›fl›ndaki uy-gulamalar› ufak çapta da olsa gitgide yayg›nlaflan ak›ll› evler, geçen y›l›n sonunda ülkemize deulaflt›. IBM ortakl›¤›yla yürütülen çal›flmalarla, Türkiye’nin ilk ak›ll› evleri infla edilmeye bafllan-d›. Elektrikle birlikte birinci devrimini yaflayan evlerimiz, bilgisayar, Internet ve mobil iletiflim
teknolojileriyle bu devrimin ikincisini yaflamaya haz›rlan›yor.
AKIL VERME,HUZUR VER!
ilerlemifl ve uygarl›k düzeyimizi art›r-
m›fl olsak da, do¤am›z gere¤i istekleri-
miz pek de¤iflmiyor. fiimdilerde de bir
dü¤meye basmam›zla aç›lan kap›lara,
bir sözümüzle yanan ›fl›klara, ve s›cak-
l›¤› bizim için ayarlayan sistemlere sa-
hip evlerimiz olsun istiyoruz.
On Parma¤›nda
On Marifet
Ak›ll› evlerin temel amac›, ev için-
deki yaflam› daha sa¤l›kl›, daha az
stresli ve daha güvenli hale getirmek.
Bunun içinse gerçeklefltirilmesi gere-
ken pek çok ifllev var. Ak›ll› evlerde en
büyük rolü üstlenen eflyalardan biri,
buzdolab›. Buzdolab›n›n, malzeme bit-
ti¤inde markete e-posta atarak siparifl
verme, içindeki herhangi bir malzeme-
nin son kullanma tarihi geçti¤inde bu-
nu bildirme, Internet’ten yemek tarif-
leri indirme ve bu tariflerde belirtilen
malzemeleri markete siparifl vererek
getirtme gibi görevleri var. Gerekli
yerlere e-posta gönderen tek cihaz,
buzdolab› de¤il. Evdeki elektrikli alet-
lerin tümüne kumanda eden bir mer-
kez, bunlardan herhangi biri bozuldu-
¤unda, tamirciye e-posta atarak ar›za-
y› bildiriyor. Ayr›ca, ak›ll› evinizin için-
de aç›k b›rakt›¤›n›z ütü ya da do¤al-
gaz›, cep telefonunuzdan verdi¤iniz
emirle kapatabiliyorsunuz. Evin için-
de oluflturulan yerel bir a¤laysa elekt-
rik, televizyon, bilgisayar, Internet ve
kablolu yay›n gibi tüm gereksiniminiz
tek bir prizden karfl›lanabiliyor. Eviniz
ak›ll›ysa, tatildeyken çiçeklerinizi sula-
mas› ya da kufllar›n›za yemek vermesi
için hangi arkadafl›n›za anahtar b›ra-
kaca¤›n›z› düflünmenize de gerek kal-
m›yor. Evin içinde kurulu olan sistem-
ler, tüm bunlar› sizin için yap›yor. Gi-
derken gerekli dü¤melere basmay›
unuttuysan›z bile, gitti¤iniz yerden
cep telefonunuzla mesaj göndererek
evinizin bu iflleri yapmaya bafllamas›n›
sa¤layabiliyorsunuz. Sizin evde olma-
man›z› f›rsat bilip evinizi soymaya ça-
l›flan h›rs›zlar da, karfl›lar›nda ak›ll›
evinizi buluyor. Evinize girmeye çal›-
flan birileri oldu¤unda sistem hemen
en yak›n karakola haber veriyor. Yet-
kililer gelinceye kadar da tüm kap›lar›
kilitleyip, h›rs›z› bir süre evinizde mi-
safir ediyor. D›flardan evin içinin gö-
rüntülenebilmesini sa¤layan teknolo-
jiyse, iflyerinde çal›fl›rken ak›llar› evde
kalan ebeveynler için de ideal bir çö-
züm. ‹flyerinizde çal›fl›rken istedi¤iniz
an evinizi izleyip, çocu¤unuzun yeme-
¤ini yiyip yemedi¤ini ya da gereken sa-
atte uyuyup uyumad›¤›n› ö¤renebili-
yorsunuz. K›sacas› bu evlerden sizin
için çocuk yapmas› d›fl›nda her fleyi
bekleyebiliyorsunuz.
Ak›ll› evlerin sa¤l›k alan›nda da
sundu¤u pek çok kolayl›k var. Evin
içindeki araçlar, veriyi do¤rudan kifli-
sel doktorunuza iletebiliyor. Örne¤in
klozet, üzerine oturan kiflinin fazla-
dan bir fley yapmas›na gerek kalmak-
s›z›n, idrar›ndaki fleker miktar›n› ölçe-
biliyor. ‹drar›n›zdaki fleker miktar› ol-
mas› gerekenden farkl›ysa, bunu he-
men doktorunuza bildirerek, olas› bir
sa¤l›k problemini engelleyebiliyor. ‹n-
sanlar›n evini terk etmeden bir doktor
kontrolünden geçmesini sa¤layacak
bu yöntem, özellikle hasta ve yafll› in-
sanlar için oldukça çekici. Ak›ll› evle-
rin yafll› ve engelli kifliler için sunabi-
61May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
lece¤i olanaklar, bununla da kalm›yor.
Çok uzun süre aç›k kalan sular› ken-
dili¤inden kapatan ya da içinde insan
bulunmayan odalardaki ›fl›¤› kapatan
evler, yafll›l›kla birlikte gelen unutkan-
l›k gibi sorunlar için ideal bir çözüm.
Ayr›ca bu evlerdeki yataklar, üzerinde
uyuyan kiflinin uyand›¤›n› anlay›p oda-
n›n ›fl›klar›n› yakabiliyor. Unutkanl›k
sorunu yaflayan kiflilerin en s›k karfl›-
laflt›klar› sorunlardan biri olan evin
içinde anahtar, gözlük ve cüzdan gibi
eflyalar›n kaybolmas› gibi sorunlarsa,
bu eflyalar›n kolayca bulunmas›n› sa¤-
layan bir alarm sistemi kurularak çö-
zülüyor.
Ak›ll› Evin ‹yisi
Ak›ll› evin içinde kurulacak siste-
min en önemli bilefleni, kullan›c› ara-
yüzü. Birçok ifllevi birarada yerine ge-
tiren böyle bir sistemin basit görün-
mesini sa¤lamak oldukça güç. Ancak
bu arayüzün basit bir görünümde ol-
mas›n› sa¤lamak flart. Çünkü arayüz
karmafl›k olursa, sistem de böyle alg›-
lanaca¤›ndan etkin bir kullan›m sa¤la-
yamayacakt›r. Ifl›klar› aç›p kapamak
ya da ›s›nma sisteminin kontrol etmek
için kullanman›z gereken 20 ayr› dü¤-
me olursa, ifller sizin için kolaylaflaca-
¤› yerde güçleflecektir. Evlerine bu sis-
temleri kuranlar genelde çok yo¤un
çal›flan kifliler olduklar›ndan, sistemin
nas›l çal›flaca¤›n› ayr›nt›s›yla ö¤ren-
mek için de pek fazla zaman ay›rama-
yabililer. Arayüzün kar›fl›k olmas›, bu
kiflilerin en ufak bir aksakl›kta pani¤e
kap›l›p, sorunu giderememelerine ve
tüm sistemi kapatmalar›na neden ola-
bilir.
Kullan›lacak arayüz, kullan›c›n›n
özel gereksinimlerine de uygun olma-
l›. Örne¤in, zihinsel engelli bir kifliye
yönelik olarak tasarlanm›fl bir ak›ll›
evde kullan›lacak arayüzün, oldukça
basit olmas› gerekli. Kullan›c›n›n
karfl›s›na ç›kan ekranlar, daha çok
resimler ve ikonlar kullanarak ta-
sarlanm›fl ve kiflinin kendini kolay-
ca tan›tabilece¤i bir yap›da olmal›.
‹yi bir ak›ll› ev, çal›flmas› için
kulland›¤› teknolojiyi ve ayr›nt›lar›,
kendisini kullanan kiflilerin görme-
yece¤i biçimde gizleyerek, sistemi
kullanan kiflilerin rahat etmesini
sa¤lamal›. Evdeki tüm cihazlar en-
tegre olarak hem yak›ndan, hem de
uzaktan kullan›labilmeli. Ayr›ca ak›ll›
ev sundu¤u çözümleri bir paket halin-
de kullan›c›ya dayatmamal›. ‹fl-
levleri modüler bir yap›da ol-
mal› ve ak›ll› evde yaflayanlar
nas›l yaflamak istiyorlar-
sa, ona göre kendi
evlerinin kontrolü-
nü kendileri prog-
ramlayabilmeliler.
Ak›ll› Evlerde
Kullan›lan Teknolojiler
ve BirimlerAk›ll› ev tasar›mlar›nda kullan›lan
baz› standart araçlar var. Bunlar›n ço-
¤u güvenlik sektöründe zaten kulla-
n›lmakta. Ancak güvenlik sektöründe-
ki kullan›mlar›yla, ak›ll› evlerdeki kul-
lan›mlar› aras›nda farklar var: Evlerde-
ki kullan›m›nda tüm cihazlar birbirle-
rine ba¤l› ve bir kablo, k›z›l ötesi ›fl›n
ya da radyo dalgalar› arac›l›¤›yla ken-
di aralar›nda iletiflim kurabiliyorlar.
‹letiflim için kullan›lacak yöntem, veri
aktar›m h›z›, evin inflas›ndaki tasar›m
ve maliyet gibi faktörlere ba¤l› olarak
de¤ifliyor.
Bu araçlardan ilki, harekete geçiri-
ci. Bir tür motor olan bu araç, kap› ya
da pencere gibi mekanik birimlerin,
aç›l›p kapanma gibi ifllevlerini yerine
getirmelerini sa¤l›yor. Bir bina içinde-
ki elektronik cihazlar›n veri al›flverifli-
ni gerçeklefltirmek için kurulan kablo-
lama setineyse, otobüs sistemi deniyor.
Evin içindeki tüm elektronik cihazlar
birbirleriyle iletiflim halinde olaca¤›n-
dan, tümünün ortak bir dil kullanmas›
gerekiyor. Elektronik sistemlerin bir-
birlerine bilgi iletmek için kulland›kla-
r› "karar verilmifl" dile, iletiflim proto-
kolü deniyor. Her sistemin, kendine
özgü bir protokol kurmas› gerekiyor.
Kullan›c›n›n bir ev içindeki çeflitli kap›
ve pencerelerin aç›l›p kapanmas›n›
kontrol etmesini sa¤layan birimeyse,
çevresel kontroller deniyor. Ak›ll› ev-
lerde k›z›lötesi ›fl›nlara da çok büyük
görev düflüyor. Uzaktan komuta birim-
lerinde sinyallerin iletimi için, bu ›fl›n-
lar kullan›l›yor. Uzaktan kumanda ci-
haz›ndan gelen sinyalleri yakalamak
içinse k›z›lötesi al›c›lar (IR-Infrared Re-
ceiver) kullan›l›yor. RF (Radyo Frekan-
s›) teknolojisiyse, kablosuz uygulama-
lar›n kullan›labilmesini sa¤l›yor. Pek
çok uzaktan komuta sisteminde k›z›lö-
tesi teknoloji kullan›l›yor olsa da, ge-
lece¤in dalgas› RF olacak gibi görünü-
yor. Çünkü RF sinyallerinin duvarlar-
dan geçebilmesi, kumanda edece¤iniz
cihazla ayn› odada olman›z gereklili¤i-
ni ortadan kald›r›yor. Bu teknolojinin
dezavantaj›ysa, etkisini gösterdi¤i ala-
n›n fazla genifl olmamas›.
Ak›ll› evlerde kullan›lan en önemli
teknoloji, BlueTooth. Bu teknoloji,
evin içindeki tüm sistem boyunca rad-
yo frekans› kontrolünü sa¤layan sis-
temlerin tasar›m› için kullan›lan bir
protokol seti. Tasar›mc›lar bu tek-
nolojiyi istedikleri biçimde kendi
ürünlerine entegre edebiliyor. Birbi-
rine uzakta bulunan cihazlar›n bir-
birine ba¤lanmas›n› sa¤layan Blu-
eTooth teknolojisi, ev otomasyonu
için ideal. fiimdilik bu teknoloji
emekleme dönemini yafl›yorsa da,
baz› temel problemler ortadan kalk-
t›¤›nda ak›ll› evler için vazgeçilmez
olacak. Ak›ll› evlerde kullan›lan bir
baflka teknolojiyse, Busline temelli
62 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
teknolojiler. Bu teknoloji, evin
içindeki kablolama sistemini
içeriyor. Veri, bu kablo siste-
miyle evdeki aletlerin birbirle-
riyle iletiflimini sa¤layacak
merkezlere iletiliyor. Bu tür
sistemler, özellikle yafll› ve en-
gelli kifliler için tasarlanan ev-
lerde kullan›l›yor.
Veri iletim çal›flmalar›nda
bir standart bulunmamakla
birlikte, X10, CEBUS ve Lon-
Works gibi iletiflim sistemleri
üzerinde çal›fl›lmakta. Bunlar içinde
en çok kabul gören X-10 standart›, po-
pülerli¤ini koruyor. Bu teknoloji bilgi-
sayar merkezli bir yap›ya sahip ve
içerdi¤i cihazlar›n birbirleriyle iletiflim
kurma yetene¤i oldukça k›s›tl›. Bilgi-
sayardan komutlar› alan merkezi bir
cihaz, tüm evin otomasyonuna iliflkin
bir ya da daha çok paketi çal›flt›r›yor.
Bu teknoloji, busline temelli teknoloji-
lerin sahip oldu¤u güvenilirli¤e sahip
olmad›¤› için genellikle engelli kiflile-
rin kullan›m›na uygun de¤il. Ancak,
di¤er teknolojilere göre daha ekono-
mik bir çözüm olmas›, flu an için daha
yayg›n kullan›lmas›n› sa¤l›yor.
Ak›ll› evlerde en fazla gereksinim
duyulan teknoloji, ses, veri ve görün-
tü transferi. Bunlar aras›nda en fazla
bant geniflli¤i gerektireni, görüntü
transferi. Bu konuda etkin çözümler
sunmak için çal›flmalar sürüyor. En
büyük rol, bilgisayar teknolojisine dü-
flüyorsa da, bunun yan›nda gereksi-
nim duyulan baflka alanlar da var. Ör-
ne¤in, mimari alanda al›flageldi¤imiz
ev yap›lar›na göre daha de¤iflik, yeni
yüzy›l›n ihtiyaçlar›na göre tasarlan-
m›fl, ›s›, ses yal›t›m› ve izolasyonu mü-
kemmel yeni yap›lar gerekiyor. Bir
sistem taraf›ndan kumanda edilebil-
me özelli¤ine sahip ev aletleri, ak›ll›
evlerin vazgeçilmezi. Ak›ll› evin çiçek-
lerimizi sulamas› gibi görevleri yerine
getirmesi içinse, ileri düzeyde robot
ve iletiflim teknolojileri gerekiyor.
Ak›ll› Evin mi Var,
Derdin Var
Ak›ll› eviniz olunca, eviniz-
deki sisteminize sald›racak bil-
gisayar korsanlar›na karfl› da
haz›rl›kl› olman›z gerekecek.
Eviniz 24 saat Internet’e ba¤l›
olaca¤›ndan, sald›rganlar›n
evinizdeki sistemi k›rmak için
çok zamanlar› olacak. Bu kifli-
ler evinizin kontrolünü bir
kez ele geçirirse, verebilecekleri pek
çok zarar var. Evdeki herfley bu bilgi-
sayar sistemine ba¤l› olaca¤›ndan, sis-
teme verilecek bir zarar, evdeki herfle-
yin çökmesine neden olabilir. Böyle
bir durum, yaz›n ortas›nda havaland›r-
man›n kapan›p ›s›tma sisteminizin ça-
l›flmas›, garaj kap›n›z›n nedensiz yere
kendili¤inden aç›l›p kapanmas›, buz-
dolab›n›z›n içindeki tüm yiyeceklerin
son kullanma tarihi geçti diye sizi
uyarmas› gibi sonuçlar do¤urabilir.
Ak›ll› evler, özellikle mimarlar için
o kadar da e¤lenceli de¤il. Ço¤u mi-
mar bu durumdan flikayetçi. Çünkü
eskiden müflterileri yaln›zca estetik
kayg›larla onlara baflvururken, flimdi-
lerde düz plazma ekran›n ya da ses
63May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
sisteminin nas›l yer-
lefltirilece¤ine, tüm
ev boyunca kablola-
r›n nas›l geçirilece¤i-
ne ya da kablolar›n
kolayca yenilenebil-
mesi için kurulmas›
gereken sistemle ilgi-
li de kafa yormak zo-
runda kal›yorlar.
Ak›ll› evlerin ba-
r›nd›rd›¤› riskler ara-
s›nda en tehlikelisi,
evinize ait aile içi s›r-
lar›n›z›n baflkalar›n›n
eline geçebilme riski.
Odalar› kontrol eden
›s› sensörleri ve ka-
meralar yard›m›yla
kimsenin bulunmad›-
¤› odalardaki ›fl›klar›
otomatik olarak sön-
düren, perdeleri ka-
patan bir sistem, d›-
flar›daki kifliler tara-
f›ndan da kontrol edilme tehlikesini
bar›nd›r›yor. Sizin d›flar›dan evinizin
odalar›n› gözleyebilmenizi sa¤layan
teknoloji, asl›nda baflkalar›n›n da evi-
nizi gözetlemesi için ellerine malzeme
veriyor. Ak›ll› evinizden yay›lan ses-
ler, Echelon gibi kulaklara kadar bile
ulaflabilir.
Ak›l› evlerin, kiflilerin psikolojisi
üzerinde de yaratabilece¤i iki tip
olumsuz etki var. Herfleye d›flar›dan
kumanda edebilece¤i için, evini sade-
ce uyumak için otel gibi kullanacak in-
sanlar›n say›s› artabilir. Di¤er yandan-
sa, her fleye evinden kumanda edebile-
ce¤i için, evinden hiç ç›kmayan kifliler
de ortaya ç›kabilir. Bu tür kifliler için
evin d›fl›ndaki dünya, zamanla yaban-
c› ve korkutucu bir ortam haline gele-
bilir. Bu yeni teknoloji ayr›ca teknolo-
jiyi iyi kullanabilen kiflilerle teknoloji-
yi kullanamayanlar aras›ndaki uçuru-
mu da derinlefltirebilir.
Ak›ll› Evlerin Gelece¤i
Baz› kifliler, ak›ll› evlerin gelecekte
bir standart haline gelece¤ini düflünü-
yor. Bu kiflilere göre nas›l ki bugün
bir ev yapt›r›rken elektrik alt yap›s› ay-
r› bir talimat gerektirmeden otomatik
olarak kuruluyorsa, ileride de tüm ev-
ler ak›ll› ev alt yap›s›na uygun olarak
infla edilecek. Tüm evler ak›ll› hale ge-
tirildikten sonra geçilmesi hedeflenen
aflamaysa, ak›ll› toplumlar. Ak›ll› evle-
rin içindeki tüm cihazlar›n birbirleriyle
iletiflim halinde olmalar› gibi, bu evler-
de yaflayan aileler de birbirleriyle sü-
rekli iletiflim halinde olacaklar. Böyle-
ce, ak›ll› topluluklar ortaya ç›kacak.
IBM, böyle bir toplulu¤un bir örne¤ini,
flimdiden kurdu. Kanada’da infla etti¤i
bir kasabada 45.000 kiflilik bir toplu-
luk, ak›ll› evlerinde birbirleriyle sürek-
li iletiflim halinde yaflam sürüyor.
Ak›ll› evlerin önündeki en önemli
ufuklardan biriyse, nanoplastikler.
Bilimadamlar› ve mühendislerin üze-
rinde çal›flt›¤› bu yeni teknoloji, nano-
teknolojinin bir uzant›s›. En basit an-
lam›yla, bildi¤imiz plastiklerin füzyo-
nu olan nanoplastikler, nanoteknoloji-
nin yeni geliflmekte olan bir alan›. Ge-
lece¤in ak›ll› evlerinde nanoplastik
kullan›m› üzerinde çal›flan uzmanlara
göre, gelecekte bildi¤imiz tarzdaki ka-
selere ve tabaklara gereksinimimiz ol-
mayacak. Nanoplas-
tik yap›daki kaplar›n
içindeki alg›lay›c›lar,
içindeki yeme¤in s›-
cakl›¤›n› anlayabile-
cek ve ihtiyaca göre
yeme¤i ›s›t›p so¤uta-
cak. Yemek masalar›
da kullan›c›n›n ge-
reksinimine ba¤l›
olarak uzay›p k›sala-
bilecek. Benzer ola-
rak sandalyeler de
üzerlerine oturan ki-
flilerin ergonomik ih-
tiyaçlar›na ba¤l› ola-
rak yükselip alçalabi-
lecek.
Televizyonun ilk
zamanlar›nda oldu-
¤u gibi, ak›ll› evler-
den nefret edebilir
ya da onlara hayran
kalabilirsiniz. Ancak,
siz ne hissederseniz
hissedin, o varl›¤›n› sürdürecek. Ak›ll›
ev teknolojilerinin ilerleme h›z›, belir-
gin standartlar›n olmamas› ve teknolo-
jinin baz› aç›lardan yetersiz kalmas›
nedeniyle flimdilik pek fazla de¤il. An-
cak tüm bu sorunlar afl›ld›¤›nda, yafll›-
lar ve engelli kifliler baflta olmak üze-
re pek çok kifli ak›ll› evlerden yararla-
nabilecek. Teknolojinin ilerlemesiyle
birlikte maliyetlerin de ucuzlamas›,
ak›ll› evleri daha genifl bir kitle tara-
f›ndan ulafl›labilir k›lacak. Bu durum-
da, belki de bizler ileride torunlar›m›-
za, yüzümüzde bir tebessümle, eski-
den tatile giderken evimizdeki çiçek-
leri sulamas› için arkadafllar›m›za evi-
mizin anahtarlar›n› b›rakt›¤›m›z gün-
leri anlataca¤›z. Bu s›rada belki de bir
yandan, daha az ak›ll› evlerimizdeki
daha huzurlu günlerimizi özlemeden
de edemeyip, dilimizde bir flark›yla
seslenece¤iz evlerimize: "ak›l verme,
huzur ver evim!".
A y fl e n u r T o p ç u o ¤ l u
Kaynaklar: http://www.gdewsbury.ukideas.com/Asmarthomeguide.html; "A Gu-
ide To Smart Home Terms"http://www.utexas.edu/depts/grg/ustudent/TLC321/pro-
jects/6614/text.html;"SMART HOUSE: There is No Place LikeHome!"
http://www.stakes.fi/include/ch_4_05.html; "Smart Houses: HowCan They Help People With Disabilities?"
64 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Herkesin, evinde bir robot istemek-
teki amac› farkl› olabilir; kimi angarya
iflleri robota yapt›rmak isteyebilir, ki-
mi yaflam›ndaki bofllu¤u bir robotun
arkadafll›¤›yla doldurmak. Engelliler
ve yafll›lar içinse durum biraz farkl› el-
bette. Onlar, daha çok kendilerini ta-
mamlayan birer yard›mc› olarak göre-
bilirler robotlar›. fiu anda tüm dünya-
da robot kullan›m› hiç de az›msana-
cak gibi de¤il. Özellikle endüstride ro-
botlar›n ince ifllerdeki becerileri, güç-
leri ve elbette yorulmazl›klar› çok bü-
yük avantaj. Ancak, bunlar›n hemen
hiçbiri bizim Jetgiller adl› çizgi filmde
gördüklerimizden de¤il. Jetgillerdeki
robot Rozie, temizli¤e nereden baflla-
yaca¤›na, akflam yeme¤i için ne piflire-
ce¤ine kendisi karar verebiliyor, köpe-
¤i gezmeye ç›karabiliyor ve hatta aile
bireylerine k›z›p, söylenebiliyordu. Ay-
n› flekilde Y›ld›z Savafllar›’ndan tan›d›-
¤›m›z robotlar da kendi kendilerine
yetebiliyor, hatta insanlarla arkadafll›k
kurabiliyorlard›. Bu robotlar›n hepsi
otonom birer robottu. ‹flte, bilimadam-
lar› flimdi otonom robotlar üretmeye
çal›fl›yorlar. Ancak, bu hiç de kolay
bir ifl de¤il. "Herfleyi programla-
y›p robota yükledik
mi bu ifl tamam" de-
mek ne yaz›k ki ye-
terli de¤il. T›pk› bi-
rer çocuk gibi bu
robotlar›n da e¤itil-
mesi, belirli süreçler-
den geçirilmesi gere-
kiyor.
Robotlar Yolda
Yaklafl›k on y›ld›r yapay
zekâ ve mikrosistem çal›flma-
lar›n›n yayg›nlaflmas›, yük-
sek devinimli ve duyum-
sal kapasiteli “hümanoid”
ya da insans› robotlar
üzerinde çal›fl›lmas›na
olanak tan›yor. Bu robotlar, insan dav-
ran›fllar›n› betimleyen modellerin s›-
nanmas›nda ideal araçlar olarak kabul
ediliyorlar. Yap›lan çal›fl-
malarda, birçok hedef be-
lirleniyor; kimi var
olan sistemleri ge-
lifltirmek, kimi de
sistemlere devrim-
sel nitelikte yenilik-
ler katmak peflinde.
Örne¤in, merdiven
ç›kmak ya da dans et-
mek gibi karmafl›k ve zor
hareketleri ö¤renirken robo-
tun, merkezi bir zekâ taraf›n-
dan de¤il de ortaklafla çal›flan,
ancak birbirlerinden ba¤›ms›z
olan modüllerce kontrol edil-
mesinin yarar› kan›tlanma-
ya çal›fl›l›yor. Makinelerin
biliflimsel kapasiteleri,
özellikle dil yetenekleri-
nin gelifltirilmesi üzerine
66 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
toplumsalrobotlar
Dünyay› Paylaflmaya haz›r m›y›z?
Kim istemez ki flöyle ayaklar›n› uzat›p, kitab›n› okurken mutfaktaki bütün iflleri yapan vesonra da gelip kendisiyle sohbet edebilen bir robotunun olmas›n›. Hem güçlü, hem ak›ll›, hem
de duygusal bir robot yaln›zca baflkas›n›n yard›m›na gereksinim duyanlar›n de¤il, herkesinyaflam›n› kolaylaflt›r›rd›. Bu hayalin gerçekleflme olas›l›¤› hem çok uzak hem de yak›n gibi.Uzak; çünkü böyle bir robot üretmek için hiç de kolay bir süreçten geçilmiyor. Ama di¤ertaraftan, az da olsa böyle robotlar üretilmeye baflland›. Hatta birkaç› flimdiden çok ünlü.
Örne¤in, çocuklar›n oldu¤u kadar yetiflkinlerin de çok ilgisini çeken robot köpek Aibo, dansedebilen Dream Robot ya da dünyan›n en ünlü kafas› Kismet.
Sony’nin üretti¤i Dream Robotmerdiven ç›kmak ya da dans
etmek gibi bir robot için karmafl›kolan eylemleri gerçeklefltirebiliyor.
toplumsalrobotlar
yap›lan bu güncel çal›flmalar, ö¤ren-
mede toplumsal etkileflimin de önemi-
ni vurguluyor.
Yapay zekâ düflüncesi, henüz daha
bilgisayarlar›n böyle bir düflünceyi ile-
ri sürmek için çok yetersiz oldu¤u
1950’li y›llarda do¤mufltu. Bu nedenle
de, üç önemli geliflmenin yafland›¤›
1970’lere kadar gerçeklefltirilemeyen
bir hayal olarak s›ras›n› beklemek zo-
runda kald›. Öncelikle, otonom yani
hiçbir komut almadan ya da yönlen-
dirmeye gerek kalmaks›z›n ba¤›ms›z
hareket edebilen robotlar› ifllevsel k›-
labilmek için bir fleyler yapmak gereki-
yordu. Ö¤renme ve davran›fl modelle-
rini test etmede kullan›lacak olan ba-
tarya, motor ve mikroifllemciler gibi
gerekli donan›m yeterli olmal›yd›. Bu
donan›m›n sa¤lanmas›yla birlikte, ayn›
dönemlerde yapay zekân›n farkl› alt
kümelerinde önemli geliflmeler de ol-
mufltu. Bundan böyle art›k, alg›lama,
görme, hareket planlama ya da sözlü
de¤erlendirme için algoritmadan ya-
rarlan›lmaya baflland›. Bugün at›lan
en büyük ad›m, tüm bu ifllevlerin tek
bir sistemde bir araya getirilmesi oldu.
Örne¤in, bir robotun görme ve nesne-
leri tan›ma sistemi, o çevredeki di¤er
nesneleri de içeren sözlü bilgiyi alg›la-
mas›na yard›mc› oluyor. Üçüncü ve en
önemli geliflmeyse, robotlar›n anato-
misiyle ilgili çal›flmalar› içeriyor. Di¤er
iki geliflmenin aksine bu, zaten var
olan sistemin gelifltirilmesine de¤il,
önceki tüm yaklafl›mlar›n sorgulanma-
s›na dayal› bir geliflmeydi. 1990’lar›n
bafl›na dek yapay zekâ konusunda
tüm kararlar› alabilen ve ayr›nt›l› bir
düflünme sürecinin sonunda hareket
bafllatan bir kontrol merkezi modülü
üzerine kuruluydu tüm sistem.
MIT’den (Massachusetts Institute
of Technology) Rodney Brooks bu ge-
liflmelerden esinlenerek, yapay
zekân›n, dinamik biçimde or-
taklafla çal›flan birçok modüle
da¤›t›ld›¤› bir robot gelifltirme-
yi düflünmüfl. Bu modelde, her
modül yürümek, aya¤a kalk-
mak ya da nesneleri tan›mak
gibi belirli eylemlerden sorum-
lu. Çevreden ya da kendisin-
den gelen bilgileri toplayarak,
gerekli ve ayn› zamanda robo-
tun tüm davran›fllar›n› etkile-
yecek olan harekete karar veri-
yor. Biraz karmafl›k gibi görü-
nüyor ama, robot buna çok rahat
uyum sa¤l›yor ve çevresine uygun ha-
reketleri seri halde yapabiliyor. Bu sa-
yede, robotun klasik yapay zekâ mo-
dellerindeki gibi merkezi bir sisteme
gereksinimi kalmam›fl oldu. Böylece
mant›¤a dayal› karar verebilme süreç-
lerinin kullan›lmas›ndan da vazgeçil-
di. Davran›fl programc›lar›, hayvanla-
r›n hareketlerinden yola ç›karak birta-
k›m modeller kuruyorlar. Buna göre,
süreklili¤i olan bir ortama göre de¤i-
fliklik gösteren do¤rudan alg›larla ilin-
tili ve robotun de¤iflik bölümlerini et-
kileyen bir güdülenme modeli esas al›-
n›yor. Bu, robota klasik yapay zekân›n
ak›lc›l›¤›n›n kabul etmeyece¤i koflul-
larda da karar verebilme serbestisi ta-
n›yor; hareket eden birçok nesnenin
bulundu¤u bir ortamda hangi nesneye
bak›laca¤›na karar vermek gibi. Bu
durumda, pille çal›flan bir robot bir
nesneye dokunmaya güdülenirken,
kendi elektrik yükünü de hesaba kat›-
yor.
Bu yerinde yaklafl›m, Sony’nin ün-
lü robot köpe¤i Aibo ve aya¤a kalk›p
Macarena dans› yapabilen Dream Ro-
bot’ta da kullan›lm›fl. Buna karfl›l›k,
biliflimsel bazl› robot hareketlerinin
sonuçlar› yine de çok etkileyici say›l-
maz. Robotlar›n iletiflimsel kapasitele-
ri s›n›rl›. ‹nsanlarda, konuflma ve ileti-
flim becerileri çok daha do¤al ve etkili
elbette. Çocuklarda iki yafl›na do¤ru,
dil kullan›m› bir anda ortaya ç›k›yor
ve kavramlaflt›rma becerisi h›zla gelifli-
yor. Böyle bir evrenin geliflmesi robot-
larda da beklenebilir mi sorusu bilima-
damlar›n› da düflündürmüfl. 20. yüzy›l-
da biliflimsel psikoloji, birey üzerinde
yo¤unlaflm›fl ve yapay zekâ araflt›rma-
lar› ayn› bak›fl aç›s›na güdümlenmiflti.
Davran›flbilimciler çocuklar›n, model
durumlar›n bir araya gelmesiyle baflla-
yan tümevar›m yöntemiyle ö¤rendikle-
rini savunuyorlard›. Onlara göre, ço-
cuk kafas›nda do¤al s›n›fland›rmay›
renklere, biçimlere ya da dokuya göre
yapar. Daha sonra da aç›k bir biçimde
adland›rma yapar. Bugün birçok ö¤-
renme algoritmas› bu flekilde iflliyor.
Ancak, deneyleri yapanlar, ö¤renme
deste¤i gibi özenle seçilmifl örnekleri
robotlara sunmad›klar›nda, bunlar in-
sanlar›n kulland›¤› dildeki karfl›l›kla-
r›ndan biraz uzak oluyor.
Toplumsal Ö¤renme
1990’lar›n ortalar›nda baz› psiko-
loglar alternatif bir kuram gelifltirdi-
ler. Toplumsal ö¤renme olarak adlan-
d›r›lan bu kurama göre, ö¤renme bü-
yük oranda d›fl dünyadan ya-
l›t›lm›fl bir kifliyle ilgili bir ol-
gu de¤il; en az iki kiflinin et-
kileflimini gerektiriyor. Kura-
m› ortaya atanlar, bu iki kifli-
ye al›c› ve arac› adlar›n› ver-
mifller. Al›c› genellikle bir ço-
cukken, arac› aileden biri
oluyor. Arac› ö¤renmeyi tefl-
vik eden sözler söylüyor ve
ödüller veriyor. Bu övgüler
ne çok kesin ne de düzenli,
ama genellikle amaçlanana
ulafl›l›p ulafl›lmamas›na ba¤l›.
67May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Aibo evlerde nefle kayna¤› olman›n ötesinde, insanlarla olan etkileflimi sayesinde toplumsal robotlar›ngeliflimine ciddi katk›larda bulunuyor.
Honda’n›n üretti¤i Asimo flimdiden reklam y›ld›z› oldu bile.
KaynaklarDrogoul. A., Zucker. J., “Les Premier Pas Des Robot Sociaux”, La
Recherche, fiubat 2002Steels. L., “Mieux Comprendre Les Hommes...”, La Recherche, fiubat 2002http://www.sciam.com/techbiz/012102aibo/index.html “Teaching
Robot Dogs New Tricks”http://www.ai.mit.edu/projects/sociable/
69May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
MIT’deki ünlü yüzlerden biri de Kismet. fiimdilik yaln›zca bir kafadan oluflan Kismet, sevinmek, üzülmek,k›zmak gibi duygusal tepkiler verebiliyor.
Manyetik temelli ifllem-
ler, son y›llarda özellikle
biyoteknoloji, analiz, en-
düstri ve t›p alanlar›nda
gerçeklefltirilen uygulama-
larda önemi ve kullan›m›
h›zla artan alternatif ay›r-
ma süreçleri. Bu süreçlerin
temeli, manyetik alan etki-
si alt›nda, manyetik özellik
tafl›yan malzemelerin ta-
n›nmas›na, ayr›lmas›na ve-
ya kontrollü olarak yönlen-
dirilmelerine dayan›yor.
1900’lü y›llar›n bafl›n-
dan bu yana minerallerdeki
manyetik özellikli kat›lar›n
ayr›lmas› ve kontrol alt›na
al›nmas› için gelifltirilen
aletler üzerine pek çok pa-
tent ortaya ç›kt›. 1940’lar-
daysa, at›k sulardan elekt-
rostatik emilme yoluyla or-
ganik safs›zl›klar›n gideril-
mesiyle manyetik tafl›y›c›
teknolojisi ortaya ç›kt›.
Uygulanan manyetik
kuvvet ve onunla yar›fl ha-
linde olan kütleçekimi, hid-
rodinamik ve parçac›klar
aras› kuvvetler aras›ndaki
iliflki, bir manyetik ifllemin
performans›n› tayin eder.
S›radan manyetik mineral ay›rma iflle-
minde, bu kuvvetler hem ayr›lacak mi-
neral örne¤inin yap›s›na, hem de man-
yetik ayg›t›n türüne ba¤l›d›r. Bu yakla-
fl›ma dayanarak çeflitli manyetik ay›r-
ma ve tafl›ma süreçleri tasarlanm›flt›r.
Bunlar›n bafll›calar› manyetik toplama,
manyetik çöktürme, manyetik olarak
kararl› k›lma, manyetik tafl›ma, manye-
tik parçac›k teknolojisidir.
Günümüzde kullan›lan manyetik
ay›r›c› ayg›tlar›n büyük bir k›sm›, man-
yetik toplama temeli esas al›narak üre-
tiliyor. Manyetik toplama ayg›t›n›n se-
çimi, besleme malzemesindeki parça-
c›klar›n manyetiklik özelli¤ine ve bü-
yüklüklerine göre yap›l›r. Al›fl›lagelmifl
manyetik toplama ayg›tlar›, kimyasal
iflleme ve mineral endüstrisindeki ince
demir kirliliklerinin giderilmesi için
kullan›l›r. En çok iki çeflit manyetik
toplama ayg›t› kullan›l›yor. Bunlardan
ilki, kal›c› m›knat›s kullan›lan düflük
seçicilikte manyetik ay›r›c›lar. Drum
ay›r›c›lar bunlara örnek verilebilir.
‹fllemdeki malzeme, drum ay›r›c›n›n
üstünden girer ve drum’›n yüzeyi bo-
yunca akar. Drum, durgun manyetik
alan etraf›nda dönerken,
manyetik alandan etkilenme-
yen tüm malzemeler serbest
olarak düfler ve buradan
uzaklaflt›r›l›r. Manyetik alan-
dan etkilenen metallerse,
drum’›n yüzeyinde tutulur.
Drum döndükçe ayr› bir me-
kanizmayla metal manyetik
alandan ayr›larak ortamdan
uzaklaflt›r›l›r.
Elektrom›knat›s, seramik,
kal›c› m›knat›s ve süperilet-
ken m›knat›s kullanan yük-
sek seçicilikte manyetik ay›r›-
c›lar, di¤er tür ay›r›c›lar ara-
s›nda say›labilir. Bu ayg›tlar-
dan, düflük manyetik özelli¤e
sahip parçac›klar›n ayr›lma-
s›nda yararlan›l›r. Drum ay›r›-
c›lara göre daha yüksek man-
yetik alan kullan›l›r. Elektro-
manyetik ay›r›c›lar, bu tür
ay›r›c›lara örnek olarak veri-
lebilir.
Bu ay›r›c›lar›n en önemli
avantajlar›, kapasitesinin faz-
la oluflu ve manyetik olarak
aç›l›p kapanma özellikleri.
Al›fl›lagelmifl manyetik mi-
neral ay›rma sistemleri, kat›-
lar›n manyetik özelliklerin-
deki farkl›l›klardan yararla-
n›larak oluflturulan sistemler. Çevre-
sel uygulamalardaki gibi 1 mm’den
küçük parçac›klar›n ayr›lmas› için
manyetik ay›rma, varolan tek pratik
ve kolay ay›rma yöntemi. Fakat ne ya-
z›k ki, birçok büyük moleküllü parça-
c›k, do¤al olarak manyetik özellik tafl›-
mad›¤›ndan, bu yöntemlerle ayr›la-
maz. Bu tür parçac›klar›n manyetik
kuvvet kullan›larak ayr›lmas›n› sa¤la-
yan yeni bir yaklafl›m, manyetik des-
tek malzemelerinin kullan›m›d›r. Bu
yaklafl›ma “manyetik parçac›k tekno-
lojisi’’ ad› verilir. Biyoteknoloji ve bi-
TEKNOLOJ‹deMANYET‹K ALAN
70 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Özel güvenlik kap›lar›
yokimya uygulamalar›nda en s›k kul-
lan›lan manyetik temelli ifllemler,
manyetik parçac›k teknolojisinin kul-
lan›ld›¤› ifllemlerdir. Bu tür sistemler-
de bugüne kadar pek çok de¤iflik poli-
merden, (kalsiyum aljinat, polistiren,
polivinilalkol, poliakrilamid, nitroselü-
loz, polivinil bütiral, kitosan gibi...)
destek malzemesi olarak yararlan›lm›fl
bulunuyor. Sözkonusu polimerik yap›-
lardan haz›rlanan manyetik destek
malzemeleri biyoafinite kromatografi-
si, at›k su ar›t›m›, enzim ve di¤er biyo-
moleküllerin hareketsiz k›l›nmas› gibi
de¤iflik biyoteknolojik ve biyokimya-
sal uygulamada baflar›yla kullan›lm›fl
durumda.
Manyetik destek parçac›klar› iki
özelli¤e sahip: Birincisi, ayr›lmas› iste-
nen malzemeye istenen manyetik özel-
li¤i verebilmeleri; ikincisiyse yüzey
özelliklerine ba¤l› olarak oldukça yük-
sek seçimli ay›rmay› sa¤layabilmeleri.
Manyetik destek parçac›klar›n›n yüzey
özellikleri uygulaman›n türüne göre
de¤ifltirilebilir. Parçac›klar›n yüzeyi,
hedef moleküle ba¤lanacak kimyasal
gruplar içerir. Manyetik parçac›klar,
yüzeylerini kaplayan malzemenin tü-
rüne ba¤l› olarak flu flekilde s›n›fland›-
r›labilir:
- Basit yüzey gruplar›na sahip par-
çac›klar (örne¤in; -COOH, -NH2, -OH, -
SiOH)
- Genel tan›ma gruplar›na sahip
parçac›klar (örne¤in; -oligo-dT, prote-
in-A)
- Özgül tan›ma gruplar›na sahip
parçac›klar (örne¤in; monoklonal anti-
korlar, özgül oligo-DNA)
Ay›rma ifllemlerine biraz daha ya-
k›ndan bakacak olursak; öncelikle
parçac›klar hedef molekülleri içeren
s›v›yla kar›flt›r›l›r ve bekleme süresi
boyunca hedef moleküller parçac›kla-
ra ba¤lan›r. Bu süre sonunda manye-
tik parçac›klar kendilerine ba¤lanan
hedef moleküllerle birlikte, kuvvetli
bir manyetik alan etkisi alt›nda çözel-
tiden ayr›labilir. Ba¤lanmayan parça-
c›klarsa yeni bir çözeltiyle ayr›l›r. Bu
y›kama basama¤› bir veya birkaç kez
tekrarlanabilir. ‹fllemin amac›na ve
kullan›lan parçac›klara ba¤l› olarak,
hedef moleküller b›rak›labilir veya uy-
gun bir çözücüde y›kanarak parçac›k-
tan ayr›labilir.
Manyetik parçac›k teknoloijsinin
biyoteknoljide genifl kullan›m alan›
vard›r. Bunlardan bir k›sm› flöyle:
* Hücre ay›rmas›
* mRNA ay›rmas›
* Protein saflaflt›r›lmas›
* Ba¤›fl›kl›k taramas› (ilgili molekül-
ler kullan›larak yap›lan saflaflt›rma)
* Afinite saflaflt›rmas›
* DNA izolasyonu
* Hibritleflme ifllemleri
* Plazma saflaflt›rmas›
* DNA ay›rmas›
Manyetik parçac›k teknolojisinin
avantajlar›n› da flöyle s›ralayabiliriz:
- Basit, kolay ve h›zl› oluflu
- Ekonomikli¤i; pahal› santrifüj ve
vakum ayg›tlar›na gerek olmay›fl›
- Manyetik alan yard›m›yla manye-
tik parçac›k ve ba¤l› molekül veya
hücrelerin kolay ve h›zl› transferi
- Genifl çeflitlilikteki üreticiler ve uy-
gulamalar
- Donan›m›n zararl› maddelerden
kolayl›kla temizlenebilir oluflu
- Manyetik parçac›klar›n doku, kan,
su, toprak gibi genifl çeflitlilikteki ör-
neklerden, biyomolekül ve hücrelerin
ayr›lmas› için uygun oluflu,
- ‹fllemlerin kapal›, steril bir ortam-
da gerçeklefltirilebilmesi.
‹laç hedeflenmesi, manyetik parça-
c›k teknolojisinin biyoteknolojideki en
önemli kullan›m alanlar›ndan biri.
‹laç, manyetik mikroküre içine yerlefl-
tirilerek vücuttaki belirli bir bölgeye
gönderilir. Enjeksiyondan sonra bir
elektrom›knat›s, vücutta hedeflenmifl
bölgenin üzerine yerlefltirilir ve k›lcal
damarlarda ilac› tutmak için manyetik
alan uygulan›r.
Afinite saflaflt›r›lmas›nda günümüz-
de en s›k kullan›lan ay›rma ve saflaflt›r-
ma ifllemlerinden biridir. Burada ayr›-
lacak malzeme, seçimli olarak manye-
tik destek parçac›¤›na ba¤lan›r. Biyolo-
jik örnekler aras›ndaki etkileflim sonu-
cunda tersinir kompleksin oluflumun-
dan yararlan›larak, oldukça seçimli
ay›rma ifllemleri gerçeklefltirilebilir.
Manyetik ifllemlerin bir di¤er uygu-
lamas› da endüstride metal dedektör-
leri olarak karfl›m›za ç›kar. Metal de-
dektörleri, metal yo¤unlu¤uyla aktif
olan, metale duyarl› ayg›tlard›r. G›da,
tekstil, odun ve plastik gibi pek çok
endüstriyel alanda metal dedektörleri
kullan›lmakta.
Bu tür endüstriyel uygulamalar d›-
fl›nda günlük yaflam›m›z›n pek çok ala-
n›nda da metal dedektörleriyle karfl›-
lafl›yoruz. Bu dedektörlerin, kullan›m
amac›na ve yerine göre farkl› tasar›m-
71May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
SA = streptavidin, BIO = biotin, S‹OH = silika,TTTT = oligo-dT,AAAA = poly A tail
lar› var.
El dedektörleri, kifli-
lerin üstündeki silah veya
kesici aletlerin tespiti için
kullan›l›r. Mektup ve koli de-
dektörleri mektup ve dosyay-
la yap›lan bombalama olaylar›n›
önlemek amac›yla kullan›l›r.
Bomba üzerindeki metal pimi (fün-
ye) alg›layarak çal›fl›r. Define arama
dedektörleri, alanda metal yo¤unlu¤u
ve iletkenlik oranlar›na ba¤l› olarak al-
g›lama yapan ayg›tlard›r. Arama tipi ve
gösterge flekillerine göre birçok mode-
lleri bulunur.
Özel güvenlik kap›lar›, girifl ve ç›k›fl-
lar›n düzenli ve güvenli olmas› amaçl›
tasarlanm›fl özel kap›lard›r. Bu kap›lar
küçük bir kabin görüntüsünde olup
gerekti¤inde istenilen kiflileri bu oda-
c›kta kapal› tutmak için kullan›l›r. Bu
özel güvenlik kap›lar› bankalar, ku-
yumcular, holdingler, askeri tesisler ve
üst yönetici bürolar› gibi yüksek gü-
venlik gerektiren yerlerde kullan›l›yor.
Kap› dedektörleriyse tek tek tara-
man›n mümkün olmad›¤› ve yo¤un in-
san trafi¤inin bulundu¤u bölgelerde
kullan›l›r; bunlar özel kap› kasas› ti-
pinde tasarlanm›fl metal arama de-
dektörleridir. Kap› tipi de-
dektörlerde küçük
bir çak›dan silaha ka-
dar metal ay›r›m› ya-
p›labilir.
Manyetik kart tek-
nolojisi de günümü-
zün önemli güvenlik
sistemlerinden birisi.
Genel olarak girifl ve ç›k›flla-
r›n denetimini sa¤lamak amac›na hiz-
met eden bu sistem günümüz teknolo-
jisinde çok üstün özellikler kazanm›fl
durumda. ‹fl merkezlerinde ve benzer
büyük binalarda kontrol olana¤› zor-
laflt›¤› için, manyetik kart sistemlerinin
kullan›m› kaç›n›lmaz hale gelmekte.
Bir kap›dan çok kap›l› uygulamala-
ra, bir binadan çok binal› iflletmelerin
ortak çal›flmas›na kadar uygulama ola-
na¤› olan bu sistemler, hem iflletme
güvenli¤ini sa¤l›yor hem de girifl ç›k›fl
yapan kiflileri izleyebiliyor.
Sistem, raporlama özelli¤iyle kifli ve
zaman baz›nda istenilen her tür bilgi-
nin yaz›l› olarak al›nabilmesine olanak
tan›yor. Bir bina içinde birçok kap›, ay-
n› güvenlik flemsiyesi alt›nda korunabil-
di¤i gibi birden fazla bina da modemler-
le haberleflerek ayn› sistemmifl gibi, tek
bir PC’den kontrol edilebiliyor.
Manyetik ifllemler günümüzde her
geçen gün daha da gelifliyor ve birçok
uygulama alan› buluyor. Klasik ay›rma
yöntemleri yavafl yavafl yerini bu ko-
lay, h›zl› ve yüksek verimli manyetik
ay›rma tekniklerine b›rakmakta. Gele-
cekte h›zla büyüyen bu teknoloji ge-
rek t›p, gerekse endüstriyel, analitik ve
biyoteknolojik uygulamalarda birçok
yenilik ve geliflmelere olanak verece¤e
benziyor. Hiç kuflku yok ki, hayat›m›-
z›n her alan›nda karfl›m›za ç›kmaya
bafllayan manyetik teknoloji, üstün bir
gelecek vaadediyor.
A r fl . G ö r . E y l e m Ö z t ü r k ,
D o ç . D r . E m i r B . D e n k b a flHacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü,
Biyokimya Anabilim Dal›, Beytepe, Ankara
Kaynaklar http://personal.inet.fi/business/bionobile/index.htmlhttp://www.thompsonmagnetics.com/index.htmlhttp://www.its.uidaho.edu/met341/Intro/index.htmlhttp://www.magnetics.com/openingpage.htmhttp://www.leeds.ac.uk/mining/Default.htmhttp://www.aamag.com/hvydrm.htmhttp://www.jtecorp.com/metal.htmhttp://www.aktifotomasyon.com/sistemler.htmhttp://www.gi.alaska.edu/~jesse/treasure/detector.htmlG. Maffat, R. A. Williams, C. Webb, R. Stirling, Miner. Eng. 7, 1994
72 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
El dedektörleri
Manyetik kartl› güvenlik sistemleri
Mektup ve koli dedektörleri
Define arama dedektörü
Günümüzde do¤al
olarak yetiflen veya süs
amaçl› yetifltirilen birçok bitki türü
“zehirli” kabul edilir. Eski Yunan ve
Roma uygarl›klar›ndan beri bu tip
özelliklere sahip bitkiler dikkat çek-
mifl, Hititler dönemindeyse bu bitkile-
rin s›n›fland›r›lmas› konusunda çal›fl-
malar bafllat›lm›fl. K›z›lderililer ve eski
Ön Asya yerlileri de, hastalar›n› tedavi
etmek için çeflitli bitkilerden yararlan-
m›fllard›r. Hemen her derde iyi gelen
bu kar›fl›mlar ço¤unlukla bir s›r gibi
gizli tutulmufl; baz› kabilelerdeyse,
özel olarak “otama (bitki yoluyla iyi-
lefltirme)” iflinden sorumlu “büyücü-
ler” olmufltur. Ancak yap›lan iflin as-
l›nda büyüyle uzaktan yak›ndan ilgili
olmad›¤›n› söylemeye gerek bile yok...
Bitkiler de t›pk› bizler gibi, canl›l›k-
lar›n› sürdürmek için, bünyelerindeki
enzimler yard›m›yla çeflitli fizyolojik
reaksiyonlar gerçeklefltirirler. Belli fiz-
yolojik reaksiyonlar sonucunda da
bünyelerinde özel kimyasallar sentez-
lerler. Bitkilerin ikincil metabolitleri
olarak bilinen bu kimyasal maddeler,
bitki hücreleri içinde depolanan yedek
veya art›k maddeler olup, vakuol (ke-
secik) içindeki hücre özsuyunda ve ço-
¤unlukla kolloidal (büyük moleküller-
den aluflmufl) çözelti halinde bulunur-
lar. Bu maddelerin bü-
yük ço¤unlu¤u, bitkilere
“flifal›” niteliklerini veren
esas maddeler. Örne¤in reçine
ve balsamlar antiseptik özelliklere,
meyan kökü bitkisinin köklerinden el-
de edilen bir glikozit olan glisirizin
öksürük dindirici özelli¤e sahip. Ta-
nenlerse genellikle sinir uyar›c› ve ke-
yif verici maddeler olmalar›n›n yan› s›-
ra, boya sanayii ve dericilikte de kulla-
n›l›yorlar. Ya¤lar enerji bak›m›ndan
zengin maddeler olup, bitkinin farkl›
organlar›nda (kök, gövde, yaprak veya
çiçek) depo ediliyorlar. Zeytin, soya,
m›s›r, ayçiçe¤i, haflhafl ve susam gibi
bitkilerden elde edilen ya¤lar oda s›-
cakl›¤›nda s›v› halde bulunurken, ka-
kao gibi baz› bitkilerden elde edilen
ya¤lar, oda s›cakl›¤›nda kat› halde bu-
lunuyor.
Alkaloidlerin bitki bünyesinde ne
gibi bir iflleve sahip olduklar› tam ola-
rak bilinmiyor. Ancak alka-
loid içeren bitkilerin bü-
yük bir ço¤unlu¤u “zehir-
li bitkiler” kapsam›na
girer ve hayvanlar,
besin olarak bu bitki-
leri tercih etmezler.
Zehirli olmakla
birlikte, belirli
hastal ›klar›n
tedavisinde dü-
flük miktarlar-
da kullan›l›rlar. Alkaloid bak›m›ndan
zengin olan baz› bitkiler ve bunlardan
elde edilen önemli alkaloidler aras›n-
da en bilinenleri flunlard›r:
Haflhafl (Papaver somniferum)–
morfin, kodein ve papaverin
Tütün (Nicotiana tabacum)–nikotin
Çay (Thea sinensis)–tein
Kahve (Coffea arabica)–kafein
Güzelavratotu (Atropa belladona)–
atropin
K›nak›na (Cinchona)-kinin
Koka (Erythroxylum coca)–kokain
Hintya¤› (Ricinus communis) bitki-
sinde bulunan ve risin olarak bilinen
bir bitkisel toksin, insan için bilinen
en zehirli madde. Zehirler, bitkilerin
do¤al metabolik ürünleri olduklar›
için metabolizmay› etkileyebilecek
olan her tür koflul (mevsim, hava ko-
flullar›, toprak yap›s›, bitkinin yafl›) on-
lar› da etkiler. Ayr›ca, zehirli maddele-
rin bitki bünyesindeki da-
¤›l›m› da çeflitli organla-
r›nda farkl›l›k göster-
ir. Bitkisel kökenli
birçok madde, çeflitli
ilaçlar›n yap›m›nda,
özellikle de yak› ve
merhemlerde kullan›-
l›r.
Ç o ¤ u m u z u n
pek de sevme-
di¤i bir sebze
olan kereviz (Api-
74 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Öksürüklere bo¤uldu¤unuzda size uzat›lan içikarabiber dolu bir kafl›k bala yüz çevirdi¤iniz oldu mu
hiç? Ya da önünüze konulan kocaman bir bardakadaçay›na? “Kocakar› ilac›” diyerek burun
k›v›rd›¤›m›z ço¤u bitkisel kar›fl›m›n,asl›nda vücudumuzu bir y›¤›n yapay
kimyasala bo¤madan bizi iyilefltirebilece¤ini hiçdüflündünüz mü?
B‹R IHLAMURDAHA LÜTFEN!
um graveolens), böbrek hastal›klar›-
na, gut hastal›¤›na ve romatizmaya
karfl› son derece yararl›. Ayr›ca ke-
revizin kaynat›lmas›ndan elde edi-
len su da kepe¤e
karfl› oldukça etki-
li.
Birçok meyveli
a¤açta yar› asalak bir bitki
olarak yaflayan ökseotu (Vis-cum album), tarih boyunca sim-
gesel bir de¤ere sahip olmufl.
Bu simgeselli¤i çizgi roman-
larda bile yer alan ökse-
otu, Uderzo ve Gos-
cinny’nin ünlü eseri As-teriks’de de oldukça
önemli bir yere sahip. Çizgi roman›n
bafl kahramanlar›ndan birisi olan kö-
yün büyücüsü Getafix (Türkçesinde
HokusPokus olarak geçiyor), a¤açla-
r›n tepesine ç›karak alt›n ora¤›yla top-
lad›¤› ökseotlar›n› da kullanarak “De-
vegücü Taz›h›z›” isimli özel flerbetini
yapar ve bu flerbetten içen tüm köy sa-
kinleri yenilmez olurlar. Ökseotu, ger-
çekte de bafl a¤r›s›, bafl dönmesi,
kramp, nefes darl›¤›, damar sertli¤i,
gut, romatizma, idrar yolu tafllar› ve
böbrek a¤r›lar› gibi birçok rahats›zl›-
¤a deva.
Salonlar›m›z›n ve balkonlar›m›z›n
baflköflesine kurulan sarmafl›k (Hede-ra helix) bitkisiyse, Yunanl›lar›n flarap
ve yaflam sevinci tanr›s› olan Dionysos
ile özdefllefltirilmifl. Asl›nda mitolojide
yer alan tanr› ve tanr›çalar›n önemli
bir k›sm›, “flifa verici” nitelikleri nede-
niyle simgelefltirilen bitkilerle an›l›yor.
D›fltan kullan›ld›¤›nda, sarmafl›k yap-
raklar› terlemeyi sa¤lar ve atefli düflü-
rür; cilt rahats›zl›klar›na ve yan›klara
karfl› da iyi geldi¤i bilinir.
‹nkalar, Aztekler ve Kuzey Ameri-
ka k›z›lderilileri taraf›ndan uzun y›llar
boyunca kutsal kabul edilen m›s›r
(Zea mays) bitkisinin püskülleri, ku-
sursuz bir do¤al idrar söktürücüdür.
Eski Latinler ve Yunanl›lar taraf›ndan
kokusu “dostluk ve aflk” ile özdefllefl-
tirilmifl olan nane (Mentha sylvestris)bitkisiyse, kalbimizin ve sinir sistemi-
Felce karfl› (hastan›n vücuduna sürülür ve s›cak tutulur)
Gingko biloba
Meyan kökü
Jojoba
Akdiken
Kekik (Thymus serpyllum) bitkisi-
nin özellikle Akdeniz mutfa¤›nda ba-
harat olarak genifl ölçüde kullan›lma-
s›n›n en büyük nedenlerinden biri, bu
bitkinin gerçek bir mide ve sindirim
sistemi dostu olmas›. Bunun yan› s›ra
kekik, her türlü solunum sistemi ra-
hats›zl›¤›na ve idrar yollar› hastal›kla-
r›na karfl› etkili. Bir di¤er özelli¤i de
kurt düflürücü olmas›.
Tedavi amaçl› olarak kullan›lan bit-
kilerden, dahili (iç yollarla) veya hari-
ci (d›flar›dan) olarak yararlanmak
mümkün. Dahili kullanma yöntemleri
demleme veya kaynatma, özsuyunu
ç›karma, alkol içinde bekletme (ten-
tür) ve toz haline getirme olarak say›-
labilir. Harici yöntemler aras›nda da
lapa (yak›), losyon, kompres, pansu-
man, gargara, lavman veya banyo (el,
ayak veya tüm vücut için) say›labilir.
76 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
FarmakognoziHayvansal veya bitkisel kökenli tedavi edici
maddeler ile çal›flan bilim dal›, “farmakognozi”olarak biliniyor. Farmakognozinin konusu, kara-sal ve sucul ortamlarda yaflayan bitki, hayvan,mantar veya bakteri gibi organizmalardan eldeedilen ve biyolojik etkinli¤e sahip do¤al ürünler.Farmakognozi çal›flmalar› sonucunda; opium veyaafyon alkaloidleri (morfin, kodein), dijitoksinler,steroid sapojeninler (do¤um kontrol haplar›ndave topikal atefl düflürücülerde bulunan diosjenin),kansere karfl› kullan›lan alkaloidler, porsuk a¤a-c›ndan elde edilen ve yak›n zamanda yumurtal›kkanserine karfl› etkisi ortaya ç›kar›lan taksol, s›t-ma hastal›¤›n›n tedavisinde kullan›lan artimese-nin gibi maddeler kazan›lm›fl durumda. ABD’dekullan›lmakta olan reçeteli ilaçlar›n en az %25’ido¤al ürünler içeriyor. Do¤al kaynakl› tedavi edi-ciler daha güvenli ve daha sa¤l›kl› kabul edilir-ken, yapay sentetik kimyasallar vücuda yabanc›maddeler olduklar› için, her zaman daha fazla yanetki oluflturma riski de tafl›yorlar. Ancak ister bit-kiler veya hayvanlar taraf›ndan sentezlensin, isterbir laboratuvar ürünü olsun, sonuçta tüm t›bbimaddeler birer kimyasal. Bu nedenle de tüm kim-yasal maddeler gibi, kaynaklar› ne olursa olsun,ayn› flekilde kalite, klinik etkinlik ve güvenlilikstandartlar›na uymak zorundalar.
Ülkemizde çeflitli üniversitelerde, eczac›l›k fa-külteleri kapsam›nda farmasötik botanik ve far-makognozi anabilim dallar›nda, tedavi amaçl› ola-rak kullan›lan veya kullan›labilecek olan çeflitlibitki türleri ve bunlardan elde edilen do¤al kim-yasal maddeler üzerinde araflt›rmalar yap›l›yor.
Hacettepe Üniversitesi de, bu tip çal›flmalar›nyürütüldü¤ü önemli üniversitelerimizden biri. Ec-zac›l›k Fakültesi, Farmakognozi Anabilimdal› Bafl-kan› Prof. Dr. Mahmut Koray Sakar, kendisiyleyap›lan söyleflimizde, yürütülen çal›flmalar›n nite-li¤i konusunda bizleri biraz daha ayd›nlatt›.
BTD: Anabilimdal›n›zda yürütülen çal›flmalarile ilgili olarak bize k›saca bilgi verebilir misiniz?
Sakar: Genel olarak farmakognozi bilimininyapt›¤› çal›flmalar, biyolojik etkinli¤e sahip kimya-sallar› içeren çeflitli organizmalar üzerinde yürü-tülmekte. Bu kimyasallar›n biyolojik etkinlikleri,kimyasal yap› ve özellikleri, bu aktif maddelerinbiyosentezleri, izolasyon yoluyla elde edilmelerive bu tip kimyasallar› içeren organizmalar›n kül-türlerinin gelifltirilmesi de, çal›flmalar›n yo¤unlafl-t›¤› konulardan baz›lar›. Anabilimdal›m›zda çal›fl›-lan bitkilerde genellikle saponin, tanen, diterpen,iridoid (uyar›c›), flavonoid (hücre yafllanmas›n›geciktirici) ve laksatiflerin (ba¤›rsak yumuflat›c›)içeri¤inde etken madde olarak yer alan antrako-ninler üzerine çal›flmalar yürütüyoruz. Bu madde-lerin biyolojik etkinlikleri üzerine yap›lan çal›flma-larda da antifungal (mantar öldürücü), antibakte-
riyel (bakteri öldürücü), antioksidan(oksitlenmeyi önleyici), mutajen (mutasyonaneden olucu) veya antimutajen (mutasyon etkisitamir edici) özellikleri üzerinde duruluyor.
BTD: Üzerinde flu anda çal›flmakta oldu¤unuzveya yak›n zamanda çal›flt›¤›n›z belirli bir bitki tü-rü var m›?
Sakar: Birçok arkadafl›m›z, farkl› türler üze-rinde, yo¤un emekler vererek çok çeflitli çal›flma-lar yapt›lar ve halen de yapmaktalar. Burada tekbir çal›flmay› anlatmak, onlar›n emeklerine sayg›-s›zl›k etmek gibi görünebilir.
Sakar: En son çal›flmam›z, halk aras›nda“damkoru¤u” olarak bilinen Sedum türleri üze-rinde oldu. Sedum sartorianum var. sartorianumve Sedum hispanicum var. hispanicum olmak üze-re iki farkl› damkoru¤u türü üzerinde çal›flt›k.
BTD: Bu bitkilerin yay›l›m alanlar› ve habitattercihleri konusunda biraz bilgi alabilir miyiz?
Sakar: Damkoru¤u, etli yapraklara sahipolan bir bitki. S.hispanicum hemen hemen Ana-dolu’nun tamam›nda, genifl yay›l›m gösteriyor.S.sartorianum ise daha çok Kuzeybat›, Orta veGüney Anadolu’da yay›l›m gösteriyor. Her iki türde, genellikle kuzeye bakan yamaçlar› ve nemliortamlar› tercih ediyor.
BTD: Peki çal›flt›¤›n›z Sedum türlerinde han-gi kimyasal maddeleri buldunuz ve bu maddelerbitkiye ne gibi özellikler veriyor?
Sakar: Her iki türde de yo¤un miktarda feno-lik bileflikler oldu¤unu gördük. Bu bileflikleri içer-mesi sonucu Sedum, yara iyilefltirici (epidermalhücre yenilenmesini uyar›c›), yüksek derecede an-tifungal ve bir miktar da antibakteriyel özellikgösteriyor. Ayr›ca, nas›r sökücü özelli¤e sahip.Bu da olas›l›kla, yine bol miktarda içerdi¤i orga-nik asitlerle iliflkili. Bunlara ek olarak ayak terinikesici özellik göstermesi de, içeri¤indeki tanenle-rin bir sonucu. Ancak bitkinin içerdi¤i maddelerbunlarla da s›n›rl› de¤il. Örne¤in flavonoid aç›s›n-dan da oldukça zengin oldu¤unu ve az miktardada alkaloid içerdi¤ini bulduk.
BTD: Bitkinin içeri¤indeki bu maddeleri labo-ratuvar koflullar›nda izole etmek için kulland›¤›n›zyöntemler neler?
Sakar: Ço¤unlukla “ekstraksiyon” ad›n› ver-di¤imiz yöntemi kullan›yoruz. Buna, bitkinin özü-nü veya özütünü elde etmek de diyebiliriz. Buyöntemde bitkiyi sulu metanol ile ifllemden geçi-riyoruz. Daha sonra metanolü uçurup, suyu uzak-laflt›r›yor, etil asetat ve n-butanol ile son ifllemle-ri yap›yoruz.
Kulland›¤›m›z bir di¤er yöntemse kromatogra-fi. Bu yöntem de, maddelerin polarite (kutuplafl-ma) özelliklerine göre birbirlerinden ayr›lmalar›prensibine dayan›yor. Kolon kromatografisi, nor-mal faz ve ters faz kromatografileri gibi çeflitli tip-leri var ve kullan›lan dolgu maddesi de her birin-de farkl› özellikte.
BTD: Elde etti¤iniz bu maddeleri hangi amaçiçin kullan›yorsunuz?
Sakar: Biz sadece çal›flmalar›m›z› tamamla-y›p, çal›flmalar›m›z sonucunda biyolojik etkinli¤esahip çeflitli kimyasallar› elde ediyor ve bunlarlailgili elde etti¤imiz sonuçlar› yay›nl›yoruz.
BTD: Damkoru¤u bitkisine dönelim o zaman.Sizin bu bitkiden elde etti¤iniz maddeleri içerenherhangi bir ilaç veya kozmetik piyasada mevcutmu?
Sakar: Maalesef Türkiye’de bu tür ilaçlaryok. Ancak yurt d›fl› kaynakl› ilaçlar aras›nda bumaddeleri içerenleri var. Örne¤in hemoroid teda-visinde kullan›lan baz› ilaçlarda Sedum içeri¤inde-ki maddeler bulunuyor. Yine baz› ard›ç türlerinde,podofilotoksin (kanser tedavisinde kullan›lanöncül maddeler) türü lignanlar›n (bitkiiçeri¤indeki di¤er bir organik kimyasal) bulundu-¤una dair literatür kay›tlar› mevcut. Ancak, bun-lar da Türkiye’de ilaç sanayiinde kullan›lm›yor.
BTD: Peki halk bu bitkiyi ve içeri¤ini biliyorve kullan›yor mu?
Sakar: Evet, halk bilimsel aç›dan bilgiye sa-hip olmasa da, gayet bilinçli. Bitkileri gayet iyi bi-liyor ve kullan›yorlar. Örne¤in az önce söyledi¤imard›ç meyvelerini ezip, bal ile kar›flt›rarak hasta-lar›na yediriyorlarm›fl. Damkoru¤u için konuflacakolursak, yine halk bunun bir türünün turflusunukurup guatr hastalar›na yedirdi¤ini söylemiflti.Bitkinin kendisi zaten yüksek miktarda iyot içeri-¤ine sahip. Ancak laboratuvarda yapt›¤›m›z de-neyler sonucunda, turflusu kuruldu¤unda içerikte-ki iyotun serbest hale geçti¤ini ve daha etkili birhale geldi¤ini gördük. Ayr›ca yine köylerden bi-rinde, damkoru¤unu tavada ›s›t›p, suyu gittiktensonra bunu yaralar›n üzerine koyduklar›n› ve birbezle sararak yaralar›n› bu flekilde iyilefltirdikleri-ni ö¤rendik. Bizim yapt›¤›m›z deneylerde de za-ten damkoru¤unun yara iyilefltirici özelli¤i oldu¤uortaya ç›km›flt›. Yani halk, gerçekten bitkiler ko-nusunda bilgili. Biz bile baz› bilgileri onlardanalabiliyoruz.
Sedum (Damkoru¤u)
Preparatlar haz›r-
lan›rken, bitkinin
hangi k›s›mlar›n›n
kullan›lmas› gerekti¤i
kadar, preparat›n haz›rlanma
yöntemi de önemli. Örne¤in tentür
haz›rlama, bitki parçalar›n›n 90°’lik
alkol içerisinde ezilmesi ve birkaç
gün bekletilmesi prensibine dayanan
duyarl› bir yöntem. E¤er bitki bir fle-
kilde kaynat›larak kullan›lacaksa, bir
sonraki kullan›mda preparat›n yeni-
den kaynat›lmamas› gerekiyor. Bitki-
nin toplanmas› s›ras›nda da, do¤ru k›-
s›mlar›n toplanmas›na ve bu k›s›mla-
r›n zarar görmemesine dikkat etmek
önemli.
Modern bilim bile, insan vücudu-
nun ve zihninin sa¤l›¤› için stresi
azaltma yollar›n›n bitkilerden ve bit-
kisel kaynakl› besinlerden (vitamin ve
mineraller dahil) geçti¤inin fark›na
vard›. ‹fllevsel besinler olarak da bili-
nen “nutrasötikler”, sarm›sak, limon,
portakal ve domates gibi geleneksel
bitkileri içermekte. Bunun yan›nda,
insan sa¤l›¤›na faydal› maddelerce
zenginlefltirilmifl çeflitli besin madde-
leri de (kalsiyumca zenginlefltirilmifl
portakal sular› veya lif içeri¤i zengin-
lefltirilmifl margarinler gibi) bu kapsa-
ma giriyor. Bir sonraki basamak, yük-
sek miktarda beta-karoten içeren ha-
vuçlar veya yüksek düzeyde koleste-
rol düflüren sarm›saklar gibi genetik
olarak modifiye edilmifl sebze ve mey-
veler olacak.
D e n i z C a n d a flHacettepe Üniversitesi
Biyoloji Bölümü, Zooloji Anabilimdal›
KAYNAKLAR:Genel Botanik – Prof.Dr.Suna BozcukHayat Veren fiifal› Otlar – Maurice Mességuéhttp://www.gnosticgarden.com/seeds4.htm http://www.cami.usip.edu/qacs/nomenclature.htmhttp://www.tau.ac.il/~ibs/album/anthemis.m.htmhttp://utopia.knoware.nl/users/aart/flora/Viscaceae/Viscum/V.al-
Tansiyon: nane, ökseotu, fesle¤en, akdiken,sarm›sak, papatya ve karahindiba.
AromaterapiBitkiler hakk›nda bu kadar bilgi vermiflken,
aromaterapiye de de¤inmemiz gerekiyor. Aroma-terapi, bitki özlerinden elde edilen çeflitli uçucuya¤lar›n kullan›lmas› prensibine dayanan bir bitki-sel tedavi yöntemi. Farkl› kokulara sahip olan buya¤lar ba¤›fl›kl›k sistemi, dolafl›m sistemi ve sinirsistemi üzerinde iyilefltirici etkilere sahip. Profes-yonel pratisyenler taraf›ndan kullan›lan, 300’ünüstünde bitkisel uçucu ya¤ mevcut ve bu ya¤lar›nher birinin kendine özgü t›bbi özellikleri var. Bun-lar›n aras›nda atefl düflürücü, spazm giderici, an-titoksik, yat›flt›r›c›, antidepresan ve a¤r› gidericiözellikleri sayabiliriz. Bu tip bitkisel uçucu ya¤lar›içeren vücut ya¤lar›, kompresler, kozmetik los-yonlar, banyo köpükleri ve saç bak›m ürünleri pi-yasada genifl yer tutuyor. Terapinin etkili olmas›için, bitkisel uçucu ya¤lar›n saf olmas› gerekiyor.Aksi takdirde; hofl kokulu olan, ancak ya¤›n te-davi edici özelli¤ini veren aktif kimyasallardanyoksun bir sentetik ürünün kullan›lmas› hiçbir ifleyaram›yor. Saf uçucu ya¤lar, genellikle cilt üzeri-ne dolays›z uygulamaya olanak vermeyecekölçüde yo¤un oluyorlar. Bu nedenle de, örne¤inmasaj s›ras›nda kullan›lacak olanlar›n bir ölçüyekadar suland›r›lmalar› gerekiyor.
Az bir miktar uçucu ya¤ elde edebilmek içinbile, oldukça büyük bir emek sarfediliyor. Örne-¤in yasemin ya¤›n›n ç›kar›labilmesi için, çiçeklerilk açt›klar› gün, hava s›cakl›¤› yükselmeden ön-ce elle toplanmal›. Bir gram yasemin ya¤›n›n el-de edilebilmesi için bu koflullar alt›nda milyonlar-ca elin ifl gördü¤ü düflünülürse, yasemin ya¤›n›nniçin bu denli pahal› bir madde oldu¤u daha ko-lay anlafl›labilir.
Farkl› ülkelerde farkl› toprak ve iklim koflul-lar› alt›nda yetiflen ayn› türden iki bitki, farkl›özelliklerde ve farkl› kimyasal yap›da ya¤lar içe-rebiliyor. Ortalama olarak, bir ya¤ özütünde yüzkadar bileflen bulunuyor. Bunlar›n aras›nda ter-penler, alkoller, esterler, aldehit, keton ve fenol-ler say›labilir. Ve tabii ki daha tan›mlanmam›flolan birçok madde...
Tedavi Amaçl› Kullan›lan Baz› Bitkiler.
Adaçay›
Yasemin
Afl›lar, hastal›klara karfl› korunmak
amac›yla kullan›lan preparatlar. Birço-
¤umuz ilk afl›m›z› ne zaman oldu¤u-
muzu hat›rlamay›z bile. Dünya üzerin-
deki milyonlarca çocuk, afl›larla bula-
fl›c› hastal›klara karfl› korunuyor.
Afl›lar›n bulafl›c› hastal›klar› önle-
mek amac›yla t›pta kullan›lmalar›, yak-
lafl›k 200 y›ll›k bir geçmifle sahip. O
y›llarda ba¤›fl›kl›k sistemi hakk›nda
çok az bilgi sahibi olunmas›na ra¤-
men, ‹ngiliz fizyolog Edward Jen-
ner’in incelemeleri sonucu ilk afl›lama
1796 y›l›nda gerçeklefltirildi. Jenner,
sütçü k›zlar›n ineklerde görülen, fakat
insanlarda hafif biçimde seyreden çi-
çek hastal›¤› (cowpox) mikrobunu al-
d›klar›n› tespit etti. Tuhaf bir flekilde,
bu kad›nlar, insanlarda öldürücü olan
çiçek hastal›¤›na (smallpox) çok ender
yakalan›yorlard›. Bu iki hastal›k ara-
s›nda bir ba¤lant› olup olmad›¤›n› an-
lamak için, Jenner, ineklerde görülen
mikrobu genç bir adam›n derisine ve-
rir. Jenner, birkaç hafta sonra ayn› ki-
flinin derisine ölümcül çiçek hastal›¤›-
n›n mikrobunu temas ettirdikten son-
ra, adam›n hastal›¤a yakalanmad›¤›n›
görür. Jenner’›n baflar›yla sonuçlanan
bu gözlemi, günün birinde çiçek
hastal›¤›n›n afl›lama yoluyla yoke-
dilmesine kadar uzanacakt›r. Bir
kasaba doktorunun, gözlemleri-
ne dayanarak yapt›¤› uygulama-
larla bafllayan afl›lama, günümüz-
de bilim adamlar›n›n, üniversite-
lerin ve araflt›rma laboratuvarlar›-
n›n üzerinde çal›flt›klar›, uzman-
l›k gerektiren bir teknoloji haline
gelmifl durumda. Çiçek afl›s›n›n
etkin kullan›m› sonucu, Jenner’›n
tahminleri gerçekleflmifl ve
1977’den bu yana dünyada çiçek
hastal›¤› görülmemifl bulunuyor.
Çiçek hastal›¤›n›n afl›lama yo-
luyla yokedilmesinden sonra çocuk
felci (polio) hastal›¤›n›n da yine afl›la-
ma yoluyla ortadan kald›r›lmas› hedef-
lendi. Bir zamanlar çocuk felci, insan
sa¤l›¤›n› ciddi boyutta tehdit eden bir
hastal›kt›. Bu hastal›¤›n kurbanlar›n-
dan biri de ABD Baflkan› Franklin Ro-
osevelt idi. 1950’li y›llarda araflt›rma-
c›lar bu hastal›¤a karfl› güvenli ve et-
kili bir afl› gelifltirmek amac›yla çal›fl-
malar bafllatt›lar. Dr. Jonas Salk tara-
f›ndan gelifltirilen afl› sayesinde dünya-
da 1991 y›l›ndan bu yana, geçti¤imiz
y›l görülen birkaç vaka d›fl›nda çocuk
felci vakas›na rastlanmam›fl bulunu-
yor.
Görüldü¤ü gibi afl›lar, bulafl›c› has-
tal›klarla mücadelede neredeyse muci-
zeler yarat›yor. Çiçek hastal›¤› afl›lama
sayesinde tarihe kar›flt› ve yak›n bir
zamanda ayn› fley çocuk felci için de
geçerli olacak. 1990’lar›n sonlar›nda
dünya çocuklar›n›n çok zararl› 6 has-
tal›¤a karfl› ba¤›fl›kl›k kazanmas›n›
sa¤lamak amac›yla uluslararas› bir
kampanya bafllat›ld›, çocuklar›n
%80’ine ulafl›ld› ve bu hastal›klardan
ölen çocuklar›n say›s› 3 milyon kadar
azald›. Fakat halen çocuklar›n %20’si-
ne bu 6 afl›n›n (difteri, bo¤maca, ço-
cuk felci, k›zam›k, tetanoz ve tüberkü-
loz) yap›lamam›fl olmas›, geliflmemifl
ülkelerde her y›l iki milyon çocu¤un
ölümüne neden oluyor. Hastal›klar-
dan korunma, toplum sa¤l›¤›n›n kilit
noktas›n› oluflturmakta. Bir hastal›k-
tan korunma, her zaman için hastal›¤›
tedavi etmekten daha kolay.
Bilim adamlar› herhangi bir hastal›-
¤a neden olan mikroorganizma ya da
toksinin özelliklerini belirlediklerinde,
bu hastal›¤a karfl› bir afl› gelifltirmeyi
hedeflerler. Afl›lar›n gelifltirilmesinde
tüm yaklafl›mlar, ba¤›fl›kl›k sistemi ve
vücudun yabanc› maddelere karfl›
olan do¤al savunma sistemi üzerinde
yo¤unlafl›r. Afl›n›n amac›, ba¤›fl›kl›k
sisteminde bir bellek oluflturarak, vü-
cut aktif hastal›k ajanlar›yla karfl›laflt›-
¤›nda, ba¤›fl›kl›k sisteminin önceden
tan›d›¤› hastal›kla savaflmas›n› sa¤la-
mak.
Moleküler biyoloji ve immünoloji
bilimindeki ola¤anüstü geliflmeler, ye-
ni afl›lar›n üretimi ve gelifltirilme-
si konusunda bilimadamlar›na
çok çarp›c› avantajlar sa¤l›yor.
Gerek eski hastal›klar, gerekse
ça¤›m›zda ortaya ç›kan hastal›k-
lar, bilim adamlar›n› afl›larla ilgili
yeni yaklafl›mlara götürmekte.
AIDS (Acquired Immune Defici-
ency Syndrome) hastal›¤›na ne-
den olan HIV (Human Immunu-
deficiency Virus) ajan›, dünya ça-
p›nda toplum sa¤l›¤›n› tehdit et-
meye devam etmekte ve günde
yaklafl›k 5000 insan›n bu virüsü
kapt›¤› bilinmekte. Bu hastal›k-
tan korunmak için acil olarak gü-
78 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
1796 y›l›nda Edward Jenner taraf›ndan çiçek hastal›¤›na karfl› ilk afl›lama yap›ld›.
YYEENNEEBB‹‹LLEENNAAfifiIILLAARR
venli ve etkili bir afl›ya gerek duyul-
makta. ABD’de bulunan Ulusal Alerji
ve Bulafl›c› Hastal›klar Enstitüsü (NI-
AID-National Institute of Allergy and
Infectious Diseases) bu konuyla ilgili
yo¤un çal›flmalar yürütüyor. Bugüne
kadar yap›lan çal›flmalarda yaklafl›k
20 kadar AIDS afl›s› gelifltirildi ve kli-
nik testlere tabi tutuldu.
Bir afl›n›n gelifltirilmesi s›ras›nda,
haz›rlanan ilk preparatlar hücre kültü-
rü ya da doku kültürü sistemlerinde
test ediliyor. Elde edilen sonuçlar
olumluysa, testler laboratuvar hayvan-
lar› (fare ve maymun gibi) üzerinde
devam ettiriliyor. E¤er üretilen afl›, bu
klinik öncesi testleri geçerse, gönüllü
insanlar üzerinde klinik testler yap›l›-
yor. Klinik çal›flmalar binlerce gönül-
lünün kat›l›m›yla gerçeklefliyor. Afl›
çal›flmalar› için gönüllü olan kifliye,
klinik testleri yap›lmakta olan afl› en-
jekte ediliyor. Gönüllü, belirli zaman-
larda klini¤i ziyaret ederek t›bbi test-
ler için kan ve doku örnekleri veriyor.
Yap›lan bu testler sonunda afl›n›n kul-
lan›labilirli¤i, güvenilirli¤i ve etkinli-
¤iyle ilgili son kararlar veriliyor. Bu
flekilde 3 ayr› aflamada test edilmifl
olan afl› için, onay almak üzere yetkili
kurulufllara baflvuru yap›labiliyor.
Bugün araflt›rmac›lar›n öncelikle
üzerinde durduklar› ve gelifltirmeye
çal›flt›klar› afl›lar; hepatit A, B, C ve D
tiplerine, rotavirus, shigella, kolera,
AIDS, B grubu streptokoklar, grip ve
tüberküloz hastal›klar›na karfl› olan-
lar.
Afl›lar›n hastal›klar›, ölümleri ve sa-
katl›klar› önledikleri baflar›yla kan›t-
lanm›fl olmas›na ra¤men, dünya çap›n-
da afl›lamayla ilgili baz› zorluklarla
karfl›lafl›lmakta. Afl›lar›n gelifltirilmesi
ve üretilmesi s›ras›nda karfl›lafl›lan so-
runlar, teknolojideki ve biyot›p alan›n-
daki geliflmeler sayesinde çözülebil-
mekte. Fakat afl›lar›n dünya çap›nda
da¤›t›lmas› ve kullan›m›yla ilgili zor-
luklar henüz çözülebilmifl de¤il. Dola-
y›s›yla dünyan›n ücra köflelerinde bu-
lunan çocuklar, hastal›klardan korun-
mak için yeterli dozlar› alam›yorlar.
1990’lar›n bafllar›nda, Texas A&M
Üniversitesinden Charles J. Arntzen,
bu sorunlar› çözmek için ortaya bir fi-
kir att›. Dr. Arntzen Bangkok ziyareti
s›ras›nda, bir annenin a¤layan bebe¤i-
ni muz yedirerek sakinlefltirmeye ça-
l›flt›¤›n› görmüfltü. Biyoloji biliminde-
ki geliflmeler, seçilmifl genlerin bitkile-
re aktar›lmas›yla kodlanm›fl proteinler
üreten transgenik bitkilerin yetifltiril-
mesini mümkün k›lmaktayd›. Arnt-
zen’in düflüncesi, bu geliflmelerden
yola ç›karak besinlerin genetik olarak
düzenlenmesiyle yenebilir k›s›mlar›n-
da afl›lar›n üretilmesiydi. Böyle bir
yöntem muazzam avantajlar getirebi-
lirdi. Bitkiler standart yöntemlerle,
bölgesel olarak ve ucuza yetifltirilebi-
lirdi. Bitkilerin ço¤u kendili¤inden ye-
niden üreyebildi¤inden, üreticilerin
her y›l tohum almalar› gerekmeyecek-
ti. Evde yetiflen bitkilerde üretilen afl›-
larsa, halen kullan›lmakta olan afl›lar-
da karfl›lafl›lan nakliye ve so¤uk depo-
lama gibi lojistik ve ekonomik prob-
lemler getirmeyecekti. Yenebilir olma-
lar› nedeniyle, afl›lar›n uygulanmas›n-
da fl›r›ngalara gerek kalmayacak, hem
enfeksiyon riski, hem de maliyet orta-
dan kalkacakt›.
Arntzen’in bu parlak fikrini gerçe-
¤e dönüfltürmek için yap›lan çal›flma-
lar halen bafllang›ç aflamas›nda say›l›r.
Yine de, 10 y›ld›r hayvanlar üzerinde
yap›lan testler, yenebilir afl›lar›n kulla-
n›labilece¤ine dair umut vermekte.
Yap›lan araflt›rmalar, yiyecekler yoluy-
la al›nan baz› afl›lar›n otoimmüniteyi
(vücudun kendi hücrelerini yabanc›
madde olarak alg›lay›p yok etmesi)
bast›raraca¤› yolundaki tart›flmalar›
da alevlendirmifl durumda. Otoimmü-
nite bozukluklar›nda meydana gelen
rahats›zl›klar aras›nda tip 1 fleker has-
tal›¤› (genellikle çocukluk ça¤›nda or-
taya ç›kan fleker), multipl skleroz ve
romatizmal artrit say›labilir.
Vücuda hangi yolla al›n›rsa al›ns›n,
bulafl›c› hastal›klara karfl› olan afl›lar›n
amac› ayn›: ba¤›fl›kl›k sistemini uyara-
rak hastal›k yap›c› ajanlar›n, yani pa-
tojenlerin, belirtilere yol açmadan ön-
ce ortadan kald›r›lmas›n› sa¤lamak.
Ba¤›fl›kl›k sisteminin uyar›lmas› ya
da harekete geçirilmesi, vücuda ölmüfl
veya üreyemeyecek kadar zay›f olan
bakterilerin veya virüslerin gönderil-
mesiyle sa¤lan›r. Ba¤›fl›kl›k sistemi,
vücuda afl› yoluyla gönderilen yabanc›
organizmay› saptar ve vücut tam bir
düflman sald›r›s›yla karfl› karfl›yaym›fl
gibi davranarak hareket eder. Sald›r-
gan› yok etmek için tüm gücünü hare-
kete geçirir ve belirli antijenleri (ya-
banc› olarak tan›mlanan proteinler)
hedef al›r. Bu ani ve h›zl› cevap daha
sonra azal›r ve görevi, bellek hücrele-
ri olarak adland›r›lan nöbetçi hücrele-
r devral›r. Bu hücreler her an alarmda
olan ve hastal›k yap›c› madde vücutta
geliflme olana¤› buldu¤u anda hemen
harekete geçerek karfl› cevap veren
hücrelerdir. Baz› afl›lar ömür boyu ko-
ruma sa¤larken, baz›lar›n›n (kolera,
tetanoz gibi) belli aral›klarla tekrar-
lanmas› gereklidir.
Klasik afl›lar›n kullan›m› az, fakat
oldukça tedirgin edici bir risk olufltur-
makta. Afl›larda kullan›lan mikroorga-
nizmalar, vücut içinde canlanarak as-
l›nda önlemeleri gereken hastal›klara
neden olabilirler. Buna ba¤l› olarak
79May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Çocuk felci virüsü
Muz, patates ve domates, enjekte edilen afl›laraalternatif olmak üzere araflt›r›lan besinler aras›nda
yer al›yor. Muz, geliflmekte olan ülkelerin pekço¤unda yetiflmesi, çi¤ olarak yenmesi ve çocuklartaraf›ndan sevilmesi nedeniyle afl› üretimi aç›s›ndan
yenebilir afl›lar›n ayr›ca flap virüsü, He-licobacter pylori (ülsere neden olan bir
bakteri türü) ve mink enterik virüs (in-
sanlarda etkili de¤ildir) üzerinde de et-
kili oldu¤u saptand›. Asl›nda besin
maddesi olan bitkilere nakledilen anti-
jenlerin, mideden ba¤›rsaklara uzanan
yolda bozunmadan kalmas› ve etkileri-
ni ba¤›fl›kl›k sistemini harekete geçire-
bilecek kadar korumalar› çok da yad›r-
ganacak bir durum de¤il. Görünen o
ki, bitki hücrelerinin dayan›kl› d›fl du-
var›, antijenler için geçici bir z›rh olufl-
turuyor ve antijenleri mide s›v›lar›n›n
tahrip edici etkilerinden koruyor. Ba-
¤›rsaklardaysa bitki duvar› parçalan›r
ve hücreler, içlerinde tafl›d›klar› antije-
ni ortama sal›yorlar.
Tabii ki buradaki kilit soru, yenebi-
lir afl›lar›n insanlarda etkili olup olma-
yaca¤›. Bu teknoloji için klinik deney-
ler ça¤› yeni bafll›yor. Yine de Arntzen
ve grubu insan deneylerinde güven
verici baz› sonuçlar elde ettiklerini ya-
y›nlad›lar. 1997 y›l›nda E. coli toksini-
nin iyi huylu bir parças›n› içeren ka-
buksuz, çi¤ patatesi yiyen gönüllü de-
neklerde, mukozal ve sistemik ba¤›-
fl›kl›k cevaplar›n›n al›nd›¤› görüldü.
Daha sonraki deneylerde, Norwalk vi-
rüsü içeren patatesten yiyerek afl›la-
nan 20 kifliden 19’unda ba¤›fl›kl›k et-
kinli¤ine rastland›. Benzer biçimde,
Thomas Jefferson Üniversitesinden
Hillary Koprowski, üç gönüllüyü he-
patit B antijeni içeren transgenik ma-
rulla afl›layarak 2 denekte çok iyi dü-
80 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Yenebilir Afl›n›n Patates Bitkisinde ÜretimiYenebilir afl›lar›n üretim yollar›ndan biri Agrobacterium tumefaciens bakterisinin viral vebakteriyel antijenler içeren genetik kodlar›n› bitki hücrelerine iletmesidir. Bu antijenlervücuttaki ba¤›fl›kl›k cevaplar›n› ortaya ç›karacak proteinlerdir.
Bakteri Hücresi Bitki Hücresi
DNAAntijen geniPlazmid
Antibiyoti¤edirençli gen
BakteriSüspansiyonu
1. Yaprak kesilir
Ölü hücreGen transferi
Antibiyotik ortam›
Afl›l› patatesler
2. Kesilen yaprak, birantijen geni bir deantibiyoti¤e dirençligen tafl›yanbakterilerin bulundu¤uortama al›n›r.Bakteriler söz konusugenleri yaprakhücrelerine iletirler.
3. Daha sonra yaprakyeni genleri içermeyenhücrelerin öldürülüportamdanuzaklaflt›r›lmas› amac›ylaantibiyotik içeren ortamakonur. Sa¤lam kalahhücrelerin üreyerekkümeleflmesi (Callus) içinbir süre beklenir.
4. Kümeleflmifl hücrelerfilizlenerek kök salar.
5. Topra¤a ekildi¤inde üçay içerisinde antijen yüklüpatates bitkisi elde edilir.
Callus
zeyde sistemik ba¤›fl›kl›k cevaplar› el-
de etti. Ne var ki, yenebilir afl›lar›n in-
sanlar› hastal›klara karfl› koruyup ko-
ruyamayaca¤› halen aç›kl›¤a kavufltu-
rulmay› bekleyen bir soru.
K›sacas› bugüne kadar hayvan ve
insanlarda yap›lan çal›flmalar, strateji-
nin mümkün ve uygulanabilir olaca¤›-
n› gösteriyor. Tabii ki baz› konular ha-
len belirsizli¤ini korumakta. Öncelik-
le, bitki taraf›ndan sentezlenen afl›n›n
miktar› az. Araflt›rmac›lar, hem üreti-
min art›r›lmas›, hem de yenebilir afl›-
n›n bilinen dozda antijen içermesini
sa¤lamak için çal›flmalar yapmaktalar.
Bunlara ek olarak, antijenlerin vü-
cutta kullan›lmadan at›lmas› fikrine
karfl›l›k, ba¤›fl›kl›k sistemini etkinleflti-
rece¤ine dair kan›tlar›n kuvvetlendiril-
mesi gerekiyor. Bitkilerde dezavantaj
olan düflük düzeyli antijen üretimi,
bitkiye antikor üretimini h›zland›ran
maddelerin eklenmesi ve ba¤›fl›kl›k
sistemine hedeflemenin do¤ru yap›l-
mas›yla ortadan kald›r›labilir. Hedefle-
me stratejilerinden biri, antijenlerin
ba¤›rsak çeperlerinde bulunan ve M
hücreler olarak bilinen ba¤›fl›kl›k sis-
temi bileflenlerine afinite (ilgi) göste-
ren moleküllerle ba¤lanarak kullan›l-
mas›. M hücreler ince barsa¤a gelen
materyallerden (patojenler dahil) ör-
nek alarak bunu ba¤›fl›kl›k sisteminin
antijen-tan›yan hücrelerine iletirler.
Makrofajlar ve antijen tan›ma özelli¤i-
ne sahip öteki hücreler bu örne¤i par-
çalar ve sonuçta ortaya ç›kan protein
parçalar›n› hücre duvar›na yerlefltirir-
ler. E¤er, yard›mc› T lenfositler deni-
len beyaz kan hücreleri bu parçalar›
yabanc› olarak tan›mlarlarsa, B lenfo-
sit hücrelerinin nötralize edici antikor
salg›lamalar›n› ya da tan›mlanm›fl olan
düflman›n yok edilmesi için sald›r› bafl-
lat›lmas›n› sa¤larlar. Zarars›z olan bir
V. chlorea segmentinin (B segment) M
hücreler üzerindeki bir moleküle ko-
layl›kla ba¤land›¤› ve yabanc› madde-
lerin bu hücreye gelmesinde öncü ol-
du¤u tespit edilmifl durumda. Baflka
patojenlerden al›nan antijenler bu
segmentin üzerine yap›flt›r›larak vücu-
da gönderilirse, antijenlerin M hücre-
ler taraf›ndan tutulma olas›l›¤› arta-
cak ve ba¤›fl›kl›k sistemi gönderilen
antijene karfl› kuvvetlenecektir. B seg-
menti ayn› zamanda kendi kopyalar›y-
la da etkileflerek yüzük biçiminde bir
flekil al›r. Bu özelli¤inden dolay›, M
hücrelerine de¤iflik antijenler tafl›yabi-
lecek bir afl› üretilmesi için kullan›la-
bilir. Bu yolla tek bir afl› kullan›larak
birçok hastal›ktan korunma sa¤lana-
cakt›r.
Araflt›rmac›lar›n üzerinde durduk-
lar› di¤er bir sorunsa, bitkilerin yaban-
c› proteinler üretmeye bafllad›klar›n-
da, geliflimce zay›f olmalar›. Önerile-
cek çözümlerden biri, bitkiye baz› dü-
zenleyici elemanlar yerlefltirerek, kod-
lanan antijenin yaln›zca belli zaman-
larda (örne¤in bitki neredeyse olgun-
lu¤a ulaflt›¤›nda) üretilmesi ya da yal-
n›zca bitkinin yenebilen bölgesinde
üretilmesi sa¤lanabilir. Bu konuda ya-
p›lan çal›flmalarda geliflmeler var.
Tüm bunlara ek olarak her bitki
kendine göre avantaj ve dezavantajla-
ra sahip. Patates bitkisi pek çok ba-
k›mdan avantajl› görünmekte. Üretimi
kolay ve uzun süre so¤uk depolama
koflullar›na gerek duyulmaks›z›n sak-
lanabilir. Fakat patates genellikle pifli-
rilerek yenilen bir sebze ve piflme s›ra-
s›nda alaca¤› ›s›, protein yap›lar›n›n
bozunmas›na neden olabilir. Asl›nda
patates bitkisi, t›pk› tütün gibi elde et-
mesi kolay oldu¤undan afl› arac› ola-
rak kullan›lmaktan çok, deney malze-
mesi olarak kullan›lm›fl bulunuyor.
Ayr›ca, beklenenin tersine, patates pi-
flirildi¤inde, içeri¤inde bulunan prote-
in yap›s›ndaki antijenin tamam›n›n bo-
zunmad›¤› görülmüfl bulunuyor. Muz,
piflirme gerekmeksizin yenebildi¤i ve
geliflmekte olan ülkelerde çok miktar-
da yetifltirildi¤i için avantajl› konum-
da. Fakat muz a¤ac›n›n olgunlu¤a
ulaflmas› birkaç y›l› al›r ve meyve ol-
gunlaflt›ktan k›sa bir süre sonra bozu-
lur. Domates kolay yetiflir, fakat çok
çabuk çürür. Üzerinde çal›fl›lan di¤er
yiyeceklerse, marul, havuç, yerf›st›¤›,
pirinç, bu¤day, m›s›r ve soya fasulyesi.
Bilim adamlar›n›n emin olmalar›
gereken di¤er bir konu, ba¤›fl›kl›k sis-
temini kuvvetlendirmesi gereken afl›-
lar›n ters teperek, sistemi uyarmak ye-
rine, sistemin çal›flmas›n› önlemesi.
"Oral tolerans" olarak adland›r›lan ko-
nu hakk›ndaki araflt›rmalar, birtak›m
proteinlerin sindirilmesinin, vücudun
bu proteine karfl› tepkisiz hale gelme-
sine neden oldu¤unu ortaya koymufl
durumda. Yenebilir afl›lar için de gü-
venli ve etkili dozlar tayin edilmeli ve
oral yolla al›nan bir antijenin ba¤›fl›k-
l›k sistemini nas›l etkiledi¤i araflt›r›l-
mal›.
Son olarak üzerinde mutlaka çal›-
fl›lmas› gereken bir konu, hamileler ta-
raf›ndan al›nan besinlerdeki afl›lar›n,
ceninleri dolayl› olarak etkileyip etki-
lemedi¤i. Teorik olarak hamile bir ka-
d›n, afl› içeren bir muz yedi¤inde, pla-
senta yoluyla cenine kadar ulaflabile-
cek antikor üretimini bafllatm›fl olabi-
lir. Ya da ayn› flekilde, emziren anne-
lerde antikor, süt yoluyla bebe¤e geçe-
bilir.
Bulafl›c› hastal›klarla savaflta, yene-
bilir afl›lar›n kullan›lmas› için katedil-
mesi gereken uzun bir yol var. Bunun-
la birlikte teknik engellerin üstesin-
den gelinebilece¤i düflünülüyor. Hiç
bir geliflme dünya üzerindeki milyon-
larca savunmas›z çocu¤un hayat›n›
kurtarmak kadar sevindirici olamaz.
Prof. Dr. Menemfle Gümüflderelio¤lu
Arafl. Gör. Ayfle Gönen KarakeçiliHacettepe Üniversitesi, Kimya Mühendisli¤i ve
Biyomühendislik Ana Bilim Dallar›
KaynaklarWilliam H.R Langridge,‘Edible Vaccines’, Scientific American, Eylül
1. Nöbetçi yard›mc› Thücreleri, tahrip edici Thücrelerini uyararakhastal›kl› hücreleresald›r› bafllat›r.
Nöbetçi yard›mc› T hücreleri
Hastal›k Yapan Ajan Ortaya Ç›kt›¤›nda
2. Nöbetçi yard›mc› T hücreleri antikorsalg›s› bafllat›r.
Nöbetçi B hücreleri
3. Antikorlarsald›rgan›nötralizeederler.
3. T hücreleri,B hücrelerinihareketegeçirerekantijenleri tespitederler.
4. Uyar›lm›flB hücreleri
antikorüreterekantijeni
nötralizeeder.
Makrofaj
Do¤ada çok çeflitli canl›lar›n yafla-
d›¤›, her canl›n›n kendine özgü bir ya-
p›s›, flekli oldu¤u, bilinen bir gerçek.
Çeflitlilik, biyolojik sistemlerin en
önemli özelliklerinden biri. Bugün
dünyada 380 bin bitki türü, 1,5 mil-
yon civar›nda hayvan türü, bilimsel
olarak tan›mlan›p isimlendirilmifl du-
rumda. Birço¤u da hâlâ keflfedilmeyi
beklemekte.
‹nsano¤lu do¤adaki canl›lardan çe-
flitli flekillerde yararlan›yor. Ancak, in-
sana zararl› ve zehirli olan türler de
yok de¤il. Bu nedenle insan›n, bulun-
du¤u çevredeki zararl› ve zehirli canl›-
lar› da tan›mas›nda yarar var. Bitkiler-
de zehirli olan türlere bakt›¤›m›zda
dü¤ünçiçe¤i, y›lanyast›¤›, gölevez (fil
kula¤›) gibi birçok zehirli bitki görü-
yoruz. Bu bitkilerden baz›lar›n›n yap-
raklar›, baz›lar›n›n kökleri zehirli. Ba-
z›lar›n›n (gölevez) zehir etkisi, pifliril-
di¤inde kayboluyor. Baz›lar›n›nsa hiç-
bir flekilde yenmemesi gerekiyor. Ze-
hirli hayvanlar denince de akla ilk ge-
lenler y›lan, akrep ve böcekler. Bunla-
r›n yol açt›¤› zehirlenmeler, hayvan›n
kendisini korumak için sald›rmas›yla
gerçekleflir. Zehiri k›saca, organizma-
ya girince kimyasal etkide bulunarak
fizyolojik görevleri bozan (genelde
kan hücrelerinden eritrositleri patlata-
rak oksijen tafl›nmas›n› engeller ve do-
ku oksijensiz kal›r) ve miktara ba¤l›
olarak canl›y› öldürebilen madde ola-
rak tan›mlayabiliriz.
Bugün ülkemizde yaflayan ve de-
nizle iliflkisi olan herkesin potansiyel
olarak zehirli bir deniz canl›s› taraf›n-
dan sokulma olas›l›¤› var. Bilinçsizlik,
merak, dikkatsizlik bu olas›l›¤› art›ran
etkenler. Ama tedbirli davranarak bu
istenmeyen durumlar› kolayca önle-
mek mümkün.
Canl›lar›n, geçirdikleri milyonlarca
y›ll›k evrim s›ras›nda karfl›laflt›klar› so-
runlara bulduklar› çözümler ve kazan-
d›klar› deneyimler, gen olarak kodla-
n›p depolan›r. Çözümlerden biri de ze-
hir üretimi.
Deniz canl›lar› bilindi¤i gibi birbir-
leriyle bir yar›fl ve mücadele içindeler.
Her tür, bu mücadelede di¤er türlere
karfl› üstünlük ve avantaj sa¤lamak
amac›yla çeflitli uyum süreçleri ve ev-
rimsel de¤ifliklikler geçirmifl durumda.
Canl›lar aras›ndaki iliflkilerin en
önemlilerinden biri de av-avc› iliflkisi.
Avc› tür, besinini oluflturacak av› ya-
kalama ve yeme yönünde uyum gelifl-
tirirken, av olan tür de avc› türe karfl›
kendini koruyabilmek için birtak›m
mekanizmalar gelifltirir. ‹flte zehir üre-
timi, korunma amac›yla gelifltirilen bu
mekanizmalardan biri.
Denizanalar› ve
Hidroidler Ülkemiz denizlerinde zehirli omur-
gas›z hayvanlar grubuna giren canl›
türlerinin say›s› oldukça az. Baz›lar›-
n›n zehir etkisi hafifken, az bulunan
birkaç tür ciddi zehirlenmelere yol
açabilir; fakat öldürücü zehir etkisine
sahip canl›lar ülkemiz k›y›lar›nda ya-
flamaz. Ülkemizde en s›k görülen ze-
hirli omurgas›z hayvan, denizanas›
(Aurella aurita). Bunun yan›nda dal›fl
yapanlar›n en s›k rastlad›¤› tür de de-
niz ç›yan› (Hermodice carungulata).
Denizanalar›n›n, hidroidlerin ve
mercanlar›n içinde bulundu¤u flubeye
Cnidaria (Knidliler) denir. fiubenin bu
ad› almas›n›n nedeni, vücut üzerinde
çeflitli yerlerde bulunan ve “knidob-
last” denen zehir hücreleri. Kapsül bi-
çimindeki bu hücrelerin içinde “nema-
tosist” denen ve k›vr›lm›fl tüp fleklinde
yak›c› bir yap› bulunur. Herhangi bir
uyar›yla (örne¤in bir canl›n›n temas›)
hücre patlar ve zehir temas eden can-
l›ya geçer. Bir denizanas›nda bu zehir-
li hücrelerden binlercesi bulunur. Ze-
hirlenmenin etkisiyse dokuya temas
eden nematosistlerin miktar›na ba¤l›-
d›r. Araflt›rmalara göre temas sonu-
cunda nematosistlerin %25’i patlar.
Baz› hidroid türleri zemine yap›fl›k
yaflarlar ve bitkiye çok benzerler. Bir-
çok dalg›ç taraf›ndan bitki zannedilen
ve zehirli oldu¤u pek bilinmeyen bu
hayvanlara temas sonucunda zehir, te-
mas eden kiflinin vücuduna aktar›l›r.
Zehirin etkisi türlere göre de¤iflmekle
birlikte genelde insanlar için büyük
tehlike yaratmaz. ‹lk temastan hemen
sonra i¤ne bat›yormufl gibi bir ac› his-
sedilir, ard›ndan kafl›nmalar bafllar.
Zamanla a¤r›n›n etkisi geçer.
82 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
SEV‹ML‹ TEHL‹KELER
Büle
nt G
özce
lio¤l
u
Denizanalar› türleriyse denizlerde
zemine ba¤l› olmadan suda hareket
halinde yaflarlar. Hareketleri daha çok
ak›nt›lara, gel-git hareketlerine ba¤l›-
d›r. Vücut yap›lar› flemsiye fleklinde-
dir. fiemsiyelerinin ucunda çok say›da
nematosistin bulundu¤u uzant›lar var-
d›r. Ana besinlerini planktonlar olufl-
turur. Bunun yan›nda büyük türler,
küçük bal›klar› avlayarak beslenirler.
Genel olarak saydam olan bu hayvan-
lar bazen kirli-beyaz, mavi-beyaz ola-
rak da görülürler.
Türkiye denizlerinde en s›k rastla-
nan denizanas› türü olan Aurella auri-ta, denizle ilikisi olan herkesin bildi¤i
bir tür. Ortalama 25-30 cm olan vücut
çaplar› en fazla 50 cm’yi bulur. Üreme
dönemlerinde üreme organlar›n›n ren-
gi, mor-menekfle rengini al›r. Tüm de-
nizlerimizde bulunurlar. Bu türün yol
açt›¤› zehirlenmeler, genelde hafif ka-
fl›nt›lar ve k›zar›klarla atlat›l›r.
K›y›lar›m›zda rastlanan di¤er bir de-
nizanas› türü Rhisostoma pulmo’nun
vücut yap›s› da çan fleklindedir. Bu
türde uzant›lar bulunmaz. Nematosist-
ler a¤›z kollar› üzerinde ve flemsiyenin
çevresinde bulunurlar. Denizlerimizde
yaflayan en büyük denizanalar›ndan bi-
ridir. Vücut çap› 70 cm’yi bulabilir.
Planktonlarla beslenirler.
Rhopilema nomadica ise k›y›lar›-
m›z için yeni bir denizanas› türü. D›fl
görünüflü Rhisostoma pulmo’ya çok
benzeyen bu tür Mersin – Taflucu’nun
do¤usunda, özellikle yaz aylar›nda da-
ha fazla görülür ve yüzücüler, bal›kç›-
lar ve dalg›çlar için potansiyel tehlike
oluflturur.
Halkal› Solucanlar
Halkal› solucanlar flubesinin baz›
üyeleri de zehirlidir. Bu flubenin üye-
leri vücutlar›n› oluflturan halka ya da
segment dizileriyle tan›n›rlar. Halkal›
solucanlar›n en önemli özelliklerinden
biri, “seta” denilen kal›n k›llar›d›r.
Bunlar›n dip k›s›mlar› deriden bir ke-
se içerisinde bulunur. Bu keseler kas-
lar yard›m›yla içeriye ya da d›flar›ya
do¤ru hareket ettirilebilir. Baz› halka-
l› solucan türlerinin setalar›n›n içinde
zehir bulunur. K›y›lar›m›zdaki en yay-
g›n ve zehirlenme olaylar›na en çok
neden olan zehirli halkal› solucan tü-
rüyse, deniz ç›yan› (Hermodice carun-culata).
Derisidikenliler
Bu flubenin en çok tan›nan üyesi,
deniz kestaneleri. Derisidikenliler flu-
besinin ülkemiz k›y›lar›nda yaflayanla-
r› zehirli de¤il. Ancak yüzücüler ve da-
l›c›lar için s›kl›kla yaralanmalara ne-
den oluyorlar.
Zehirli Bal›klar
Zehirli bal›klar, birçok flekilde s›n›f-
land›r›labilir. Bunlardan biri de zehiri
kullan›m flekline göre aktif ve pasif ze-
hirli bal›klar fleklindeki s›n›fland›rma.
Dünya denizlerinde yaflayan bal›k
türlerinin 225 tanesinin aktif zehirli
oldu¤u tahmin ediliyor. Türkiye deniz-
lerindeyse yaklafl›k 450 bal›k türün-
den yaln›zca 26’s›n›n aktif zehirli ol-
du¤u bildirilmifl durumda.
Aktif zehirli bal›klar, genellikle di-
ken gibi bir zehirleme ayg›t›na sahip-
ler. Zehir dikenine, genellikle yavafl
yüzen, dibe ba¤›ml› yaflayan türlerde
rastlan›r. Dibe ba¤›ms›z yaflayan tür-
83May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
BBeelliirrttiilleerr:: Türlere, mevsime, nematosistlerinnüfuz ettikleri bölgeye, deriye nüfuz eden nemato-sist miktar›na, zehirleyen türün büyüklü¤üne, bire-yin ba¤›fl›kl›k sistemine ve yafl›na (çok yafll›lar veçok gençler daha hassast›r) göre de¤ifliklik göste-rir. Genel olarak hidroid kaynakl› zehirlenmeler lo-kal deri tahriflleriyle kendilerini gösterir. ‹lk andaortaya ç›kan kafl›nt› hissi birkaç saat içinde sonaerer. Knidlilerin uzant›lar›na temas eden bölge k›-zar›r; su toplanmas› veya hafif bir kanama da gö-rülebilir. Ciddi zehirlenmeler kas kramplar›, kar›n-da sertlik, dokunma hissinde ve s›cakl›¤›n alg›lan-mas›nda azalma, mide bulant›s›, kusma, ciddi s›rta¤r›s›, konuflma zorlu¤u, istemsiz kas kas›lmalar›ve nefes alma zorlu¤una neden olabilir. Ölüm olay-lar›na ender olarak rastlan›r, fakat Akdeniz’de ya-flayan türler çok kuvvetli toksinler içermediklerin-den böyle bir tehlikenin olmad›¤› varsay›l›r.
TTeeddaavvii YYöönntteemmlleerrii:: Tedavi yöntemleri uygula-n›rken ac›n›n hafifletilmesi ve zehir etkisinin azal-t›lmas› yönünde hedefler gözetilmelidir. Dünyan›npek çok bölgesinde Knidlilerin neden olduklar› ze-hirlenme olaylar›ndaki en yayg›n tedavi, lokal ola-rak amonyak ve sirke uygulanmas›ndan ibarettir.Ama genel olarak yap›lmas› gereken ifllemlerflöyle:
1- Deri hemen deniz suyuyla hafifçe y›kanma-l›d›r. Kesinlikle tatl› su veya buz kullan›lmamal› vederi asla ovuflturulmamal›d›r. (Tatl› su kullan›m›derideki patlamam›fl zehir hücrelerinin patlamas›-na neden olabilir).
2- Ac› veya kafl›nt› sona erene kadar sirke, %40-70’lik alkol veya amonyak uygulanmal›d›r. Tav-siye edilen bu çözeltilerin bulunamamas› durumun-da idrar da kullan›labilir.
3- E¤er deride gözle görülebilen uzant›lar, ip-likçikler vs. varsa ç›plak elle dokunmadan bir c›m-b›z yard›m›yla deriden uzaklaflt›r›lmal›d›r. Bu uzan-t›lar›n al›nmas› s›ras›nda mümkünse bir eldiven gi-yilmelidir. Uzant›lar al›n›rken tahrifl olan bölgeyekuru kum serpilerek bölgenin daha sonra bir hav-lu yard›m›yla çok bast›rmadan silinmesi de yararl›olabilir.
4- Tahrifl olan bölgeye tekrar sirke uygulanma-l›d›r (15 dakika boyunca). A¤›zdan al›nacak an-tihistaminik bir ilaç ve tahrifl olan bölgeye uygula-nancak topikal bir krem yararl› olabilir.
KKoorruunnmmaa YYoollllaarr››:: Knidliler aras›nda bir dalg›ç
veya bir yüzücü için en fazla tehlike oluflturan can-l›lar kuflkusuz denizanalar›. Özellikle f›rt›nal› hava-lardan sonra veya s›cak yaz aylar›nda populasyon-lar› artan denizanalar›na ait baz› türlerin, bazenmetrelerce uzunluktaki uzant›lara sahip olabildik-leri göz önüne al›n›rsa, hayvana yak›n bir yerde ol-man›n zehirlenmek için yeterli oldu¤u görülür. As-l›nda dal›fllar s›ras›nda giyilen dal›fl k›yafetleri butür bir tehlikenin önüne kolayl›kla geçebilir, ancakyüzücülerin böyle bir flanslar› olmad›¤›ndan deni-zanalar›n›n bulundu¤u bir ortamda denize girmek-ten çekinilmelidir. Üreme dönemlerini geride b›ra-k›p kumsalllara vuran denizanas› ölüleriyse baflkabir tehlike; çünkü zehir hücrelerinin büyük bir k›s-m› halen etkin durumdad›r ve herhangi bir temassonucunda zehirlenmek mümkün olabilir. Deniza-nalar›n›n büyük miktarlarda bulunduklar› ortam-larda vücutlar›ndan kopan uzant›lar ve iplikçiklerde potansiyel bir tehlike oluflturabilir; dal›fl k›yafe-ti giyilmesine ra¤men aç›kta kalan el ve yüzün bukopan parçalara temas› hafif ve orta fliddetli ac›la-ra neden olabilir.
Hidroidler iskele ayaklar›nda, teknelerin alt›n-da, midye kabuklar›n›n üzerinde ve buna benzerortamlarda yaflayabildiklerinden ve nispeten küçükboylu canl›lar olduklar›ndan dikkatsizlik sonucun-da zehirlenmeler meydana gelebilir.
Denizanas› ve Hidroidlerin Yol Açt›¤› Zehirlenmeler.
2- Deri fazla sürtünmeden ve ovalanmadan ku-rulanmal›d›r. Bunun en sa¤l›kl› yolu rüzgar yard›-m›yla veya bir saç kurutma makinesiyle yap›lan ku-rutmad›r.
3- Bir selobant›n yap›flkan yüzeyi k›llar›n üze-rine denk gelecek flekilde yap›flt›r›l›p çekilerek, ge-ride kalan k›llar al›nmal›d›r.
4- Tahrifl olan bölgeye sirke, % 40-70’lik alkolveya amonyak uygulanarak ac›n›n hafifletilmesisa¤lanabilir.
5- E¤er tahrifl olan bölgedeki ac›n›n fliddeti ar-tarsa, bölgenin üzerine lokal kortikosteroid içerenilaçlar uygulanabilir.
KKoorruunnmmaa YYoollllaarr››:: Deniz ç›yanlar› çok yavafl ha-reket eden canl›lard›r, bu yüzden sadece dikkatsizbal›kadamlar için tehlike olufltururlar. Özellikle yazaylar›nda pek çok dalg›ç, dal›fl k›yafetleri olmadandal›fl yapar. Kayal›k bölgelerde dolafl›rken deniz ç›-yanlar›n›n ortamda bulunabilece¤i düflünülerektafllara ve kayalara sürtünmekten kaç›n›lmal›d›r.
Bu hayvan›n besinleri aras›nda lefller, ilk s›ra-y› al›r. Bu yüzden sualt›nda ölü canl›lara dokunma-mak gerekir, keza beslenme ifllevini tamamlayanbir deniz ç›yan› ölü canl›dan ayr›lm›fl olsa bile, se-talar› bu ortamda bulunabilir.
Bal›kç› a¤lar›na yakalanan bal›klar aras›nda daçok s›k görülen deniz ç›yanlar›, a¤dan bal›k toplar-ken de zehirlenmeye neden olabilir.
Halkal› Solucanlar›n Yol Açt›¤› Zehirlenmeler.
TTeeddaavvii YYöönntteemmlleerrii:: 1- Yarada gözle görülebilenbütün diken k›r›klar›, dikenlerin k›r›lmamas›na veyaran›n içine daha çok girmemesine özen gösteri-lerek dikkatlice ç›kar›lmal›d›r.2- Yaralanan bölge 43-45 0C s›cakl›ktaki suyuniçinde veya organ›n dayanabilece¤i en s›cak suda30-90 dakika bekletilmelidir. Ac›n›n devam etme-si durumunda s›cak su tedavisi tekrarlanmal›d›r. 3- Deri içindeki pembe veya siyah renkli noktalarher zaman bir dikenin varl›¤›n› göstermez. Dikeniçeviren koyu renkli pigmentler, dikenin dokuyabatmas›yla birlikte deriye nüfuz ederek siyah nok-talar›n oluflmas›na neden olabilir.4- Yaralar önce sabunlu su, daha sonra da temiztatl› suyla iyice y›kanmal› ve üzeri kesinlikle kapa-
t›lmamal›d›r.5- Yarada enfeksiyon belirtileri varsa bir t›p dokto-ru gözetiminde antibiyotik tedavisine bafllanmal›ve bu tedaviye 7-10 gün kadar devam edilmelidir.
KKoorruunnmmaa YYoollllaarr››:: Özellikle kayal›k bölgelerdedenize girerken dikkat edilmesi gereken bu canl›-lar küçük bir dikkatsizlik sonucu istenmeyen duru-mlara yol açabilir. Bunun için de e¤er kayal›k biryerlerde denize giriyorsak bast›¤›m›z yere dikkatlibakmal›, mümkünse koruyucu ayakkab›lar gi-ymeliyiz. Ama bazen bu bile bir ifle yaramayabilir.Ayn› durum, dalg›çlar için de geçerlidir. Kayal›kbölgelerde dal›fl yap›l›rken, iyi kamufle olmufl de-niz kestaneleri dikkatsizlik sonucu yaralanmalaraneden olabilmektedir.
Derisidikenlilerin Yol Açt›¤› Zehirlenmeler.
Büle
nt G
özce
lio¤l
u
Deniz ç›yan›
cüler ve dalg›çlar için bir tehlike olufl-
turmazlar. Denizlerimizde 4 türü var-
d›r. Boylar› 5 - 50 cm aras›nda de¤iflir.
Tiryaki bal›¤› kumlu ve çamurlu
zeminlerde kendini zemine gizleye-
rek sadece gözleri ve a¤z›n hemen
yan›nda sahte yem olarak kulland›¤›
deri parças› d›flar›da kalacak flekilde
yaflar. Zehir etkisi di¤erlerine oranla
daha azd›r. Genelde 20-25 cm boyla-
r›ndad›r.
Sokar bal›¤›ysa K›z›ldeniz göçme-
nidir. Ekonomik de¤eri vard›r. Boyu
genellikle 15-20 cm aras›nda de¤iflir.
Di¤er zehirli bal›klar›n aksine otçul
olarak beslenen tek zehirli bal›kt›r.
S›rt ve kar›n yüzgeçlerinin tümü ze-
hir bezleri tafl›r. Bir ilginç özelli¤i de
öldükten sonra bile zehirinin, etkisini
dikenlerinde korumas›. Bu yüzden
bal›klar› a¤dan al›rken bile zehirlen-
mek mümkün.
‹skorpit bal›klar› ülkemizde tra-
konyalardan sonra en kuvvetli zehire
sahip bal›klard›r. Boylar› 5–50 cm
aras›nda de¤iflir. Ekonomik de¤eri
yüksektir ve ülkemizde oldukça fazla
miktarda tüketilir. S›rt, anal ve kar›n
yüzgeçlerinin hepsi zehir bezleri ta-
fl›r. Genelde kayal›k alanlar› yaflam
alan› olarak tercih ederler. En s›¤ yer-
lerden 2000 metreye kadar de¤iflebi-
len çok genifl bir yay›l›m gösterirler.
Trakonyalar veya çarpan bal›klar›,
ülkemizin en zehirli bal›k grubunu
oluflturur. Kumlu çamurlu zeminler-
de kendilerini zemine gömerek yaflar-
lar. En s›¤ sahillerden 150 metre de-
rinli¤e kadar da¤›l›m gösterirler. Ge-
nel olarak yaz›n s›¤ yerlere, k›fl›nsa
derinlere çekilirler. Sahillere yaklafl-
t›klar› dönem, deniz faaliyetlerinin yo-
¤un oldu¤u yaz dönemine rastlad›¤›n-
dan yüzücüler, dal›c›lar ve bal›kç›lar
için tehlike yarat›rlar. Birinci s›rt yüz-
geçleri ve solungaç kapa¤›ndaki yüz-
geçler zehirlidir. Solungaç kapa¤›n›n
zehiri di¤erine oranla 10 kat daha
güçlüdür. Dinlenme halindeyken s›rt
yüzgeci ›fl›nlar› yat›k konumdad›r. An-
cak ürkütüldü¤ünde veya tahrik edil-
di¤inde yüzgeç ve solungaç kapaklar›-
n› açarlar. Yap›lan gözlemlerde, bal›-
¤›n, solungaç kapa¤› dikenlerini vü-
cut eksenine göre 35-400 açabildi¤i
izlenmifl durumda. En hafif dokunma
bile bu bal›klar›n kurbanlar›n› sokma-
lar› için yeterli. Yap›lan bir araflt›rma-
ysa, zehirlerinin 0,0004 ml’sinin 250
fareyi öldürebilecek güçte oldu¤unu
ortaya koymufl.
Al›nan tüm önlemlere ve olanca
dikkate ra¤men yine de bu zehirli
canl›lar taraf›ndan sokulmak müm-
kün. Zehirlenmeyle ilgili hiçbir fley
bilmesek bile ülkemizde bu konuda
bize yard›mc› olabilecek bir Zehir Da-
n›flma Merkezi var. Herhangi bir ze-
hirlenme durumunda (g›da zehirlen-
mesi, ar› sokmas›, y›lan sokmas› gibi
her türlü zehirlenmeye karfl›) 24 saat
faaliyette olan bu merkeze telefon
edip doktor yard›m›yla ilk yard›m›
kendiniz yapabilirsiniz.
Zehir Dan›flma: 0 800 314 79 00
(ücretsiz telefon)
B ü l e n t G ö z c e l i o ¤ l u
KaynaklarGücü, A.C., Güre F., Akdeniz’in Türkiye sahilleri boyunca rastlanan
zehirli deniz bal›klar›, zehirleme ayg›tlar› ve zehirlenme duru-munda tedavi yöntemleri. Tr. J. Zoology. 18 (1994) 25-35 TÜ-B‹TAK
Gözcelio¤lu B, Ayd›nc›lar F, Derin Mavi Atlas, TÜB‹TAK Popüler Bi-lim Kitaplar›, Ankara 2001
Skeie E, Weeverfish toxin. Extraction methods, toxicity determinati-on and stability examinations. Acta Pathol Microbiol Scand1962
Micromedex (R) Healtcare SeriesKurto¤lu S., Zehirlenmeler Teflhis ve Tedavi Erciyes Üniversitesi bas-
k›. Kayseri 1992Bileceno¤lu M, Tehlikeli Denizel Hayat. Sualt› Teorisi 2001
85May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
TTeeddaavvii YYöönntteemmlleerrii:: Zehirli bal›k çarpmalar›n-da tedavi ac›y› hafifletme, zehirin etkisini önlemeve enfeksiyona karfl› önlem alma yönünde ger-çeklefltirilmeli ve tedaviye zaman geçirmedenderhal bafllanmal›d›r.1- Yarada gözle görülebilen herhangi bir diken,deri parças› veya yabanc› bir cisim varsa yara te-mizlenmlidir. 2- Yaray› temizlemek amac›yla temiz içme suyutercih edilmelidir, yoksa deniz suyu kullan›labi-lir.3- Yaralanan bölge dayan›labilecek en s›cak su-da 30-90 dakika bekletilmelidir. Ac›n›n devametmesi durumunda s›cak su tedavisi tekrarlanma-l›d›r. 4- Kanama yoksa, yaran›n üzeri kesinlikle kapa-t›lmamal›; kanama varsa hemen durdurulmal›d›r.5- Yarada enfeksiyon belirtileri varsa bir t›p dok-toru gözetiminde tedaviye bafllanmal›d›r.
Trakonya, iskorpit gibi, zehir ayg›tlar› sivrive küçük olan bal›klar›n çarpmas› sonucu oluflanyara ço¤unlukla küçük çapl›, nokta fleklindedir.Zehiri uzaklaflt›rmak amac›yla yaray› kanatmakoldukça güçtür. Bu durumda yara steril bir kesi-ci aletle geniflletilmeli ve mümkün oldu¤unca ka-nat›lmal›d›r. Yaray› hemen tuzlu so¤uk suyla y›-
kayarak zehirden ar›nmas› sa¤lanmal›d›r. So¤uk,damarlar› büzerek zehirin yay›lmas›n› önledi¤igibi hafif bir anestezik etki de yapar. Turnike uy-gulamak da zehirin kan yoluyla vücuda da¤›lma-s›na engel olaca¤›ndan yararl› olacakt›r. Fakatkan dolafl›m›na tamamen engel olmamak içinturnikenin befl dakikada bir gevfletilmesi gerekti-¤i unutulmamal›d›r.
KKoorruunnmmaa YYoollllaarr››:: Trakonya, üzgün, rina vetiryaki gibi bal›klar ço¤unlukla kum ya da çamu-ra tamamen gömülü olarak yatarlar. Bu tip bal›k-lar›n yay›l›m gösterdi¤i plajlarda dolaflan insan-lar için en büyük tehlike, bal›klar›n üzerine bas-makt›r. Bu nedenle plajlarda yürürken aya¤› ze-minde sürümek bal›klar›n ürküp kaçmas›n› sa¤-layacak ve tehlikeyi k›smen uzaklaflt›racakt›r. Butip bal›klar›n çok yayg›n oldu¤u plajlardaysa el-de tafl›nacak bir sopa yard›m›yla zemini yokla-mak, bal›klar› ürküterek kaç›racakt›r. Zehirli ba-l›klar›n oluflturdu¤u bir di¤er tehlike de, bu ba-l›klar›n olta veya a¤larla yakalanmas› s›ras›ndaortaya ç›kar. Bal›k sudan d›flar›ya ç›kar›l›rken,korunma içgüdüsüyle dikenlerini, solungaç ka-paklar›n› açar. Bu yüzden zehirlenmeler genellik-le dikkatsizce elleme nedeniyle bal›k a¤dan yada oltadan ç›kar›l›rken ortaya ç›kar.
‹¤neli vatoz
Zehirli Bal›klar›n Yol Açt›¤› Zehirlenmeler.
ortaça¤dacad›lar
Günümüzde fantastik edebiyat oldukça popüler. Harry Potter, ya da Yüzüklerin Efendisi gibiyap›tlarda karfl›m›za ç›kan büyü ve büyücüler bizi e¤lendiriyor. Bugün büyü denen fleyin asl›ndavar olmayan, yaln›zca masallarda kendine yer bulabilecek bir u¤rafl› oldu¤unu biliyoruz. Ne var
ki, tarihin her döneminde durum böyle de¤ildi. Bugün bizi güldüren, e¤lendiren büyücüler ya dacad›lar, geçmiflte insanlar›n korkuyla sak›nd›klar› insanlar olmufltu. fieytanla iflbirli¤i yapt›klar›ve havada uçtuklar›, kötülüklerini dünyaya yayd›klar› söyleniyordu. Bunlar ço¤unlukla halk›n
cahilli¤inden kaynaklanan hurafelerdi. Ne var ki, ortaça¤ Avrupa’s›nda cehalet o kadar yayg›nd›ki, aç›klanamayan her fley büyüye yoruluyordu. Kilisenin çeflitli amaçlarla yürüttü¤ü cad› avlar›da k›sa sürede toplumsal bir histeriye neden oldu. Ortaça¤da Avrupa’da cad›l›k ve büyücülüksuçlamas›yla yüzlerce kifli canl› canl› yak›ld›. Peki bütün bu histerinin ard›nda yatan fley neydi?
Yüzy›llar boyunca ortada görülmeyen cad›lar ne olmufltu da ortaça¤ Avrupa’s›nda böylesineortaya ç›km›flt›? Kilise birdenbire cad›lara neden düflman kesilmiflti?
86 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Büyücü av›na iliflkin yay-
g›n kuramlardan ikisi,
a¤›rl›kl› olarak t›bbi ge-
rekçelere dayand›r›lm›fl
ve kitlesel bir ç›lg›nl›k
varsay›lm›flt›r. Savlardan ilkine göre
köylü halk akl›n› kaç›rm›flt›r. Yani bü-
yücü fenomenine, elinde yanan bir
meflale ile simgelenen, kana susam›fl
köylü lümpeninin kitlesel öfkesi ve
kitlesel pani¤inin yaratt›¤› bir salg›n
hastal›k olarak bak›lmal›d›r. Bir di¤er
psikiyatrik aç›klamaysa daha da ina-
n›lmayacak bir savla, bizzat büyücüle-
rin kendilerinin, ruhsal bir bunal›m
içinde dünyay› t›marhaneye çe-
virdi¤i yolunda. Oysa gerçekler
ne illegal bir lümpen hareketi
ne de histeriye kap›lm›fl kiflilerin
hezeyanlar› olarak aç›klanabilir.
Hemen hemen dünyan›n her
toplumunda bir çeflit cad› kavra-
m› vard›r. Ama Avrupa’n›n cad›
ç›lg›nl›¤›, baflka yerde patlak ve-
ren herhangi bir benzerinden
daha canavarca, daha uzun sü-
reli olmufl ve çok daha fazla sa-
y›da kurban ortaya ç›km›flt›r. ‹l-
kel toplumlarda suçu ya da suç-
suzlu¤u belirlemenin bir parças›
olarak ac› veren çok çetin de-
neyler kullan›lm›fl olabilir. Ama
hiçbirinde cad› oldu¤u düflünü-
len kiflilere, di¤er cad›lar›n ad›n›
vermeleri için iflkence yap›lma-
m›flt›r. Hatta Avrupa’da bile ifl-
kence, ancak 1480 tarihinden
sonra bu amaçla kullan›lm›flt›r.
MS 1000 y›l›ndan önce komflu-
su taraf›ndan sözde fleytanla gö-
rüldü¤ü için öldürülen hiç kim-
se yoktur. ‹nsanlar birbirini si-
hirbaz ya da cad› olmakla ve kötülük
yapmak için kulland›klar› do¤aüstü
güçlere baflvurmakla suçlam›fllard›.
Havada uçabilen ve korkunç h›zlarla
büyük mesafeler geçen baz› kad›nlar
hakk›nda çeflitli fleyler anlat›l›yordu.
Ama yetkililer sözde cad›lar› yakala-
y›ncaya kadar bunlar› kovalamak, bul-
mak için araflt›rma yapmak ve suçlar›-
n› itiraf ettirmek için iflkence yapmak
benzeri eylemlerle ilgilenmiyorlard›.
Asl›nda, Katolik kilisesi bafllang›çta
havada uçan cad› gibi fleylerin varol-
mad›¤›n› ›srarla belirtmifltir. MS 1000
y›l›nda böyle uçufllar›n gerçekten ya-
p›ld›¤›na inanmak yasaklanm›flt›r; son-
ralar›, 1480 y›l›ndaysa bu uçufllar›n
yap›lmad›¤›na inan›lmas› yasaklanm›fl-
t›r. MS 1000 y›l›nda kilise, cad›lar›n
süpürgeye binme eylemlerini fleytan›n
üretti¤i bir simge olarak görüyordu.
Befl yüz y›l sonra kilise süpürge sopa-
s›na binme olay›n›n yaln›zca bir simge
oldu¤unu savunanlar›n, fleytanla bir-
lik oldu¤unu resmen öne sürdü.
Daha önceki görüfl, Canon Episcopi
denilen bir belgede düzenlenmifltir. Ca-
d› çetelerinin geceleri uçtuklar›na ina-
nan Canon, flöyle uyar›r: "Akl› imans›z
olan kifli bu fleylerin ruhta de¤il, vücut-
ta olup bitti¤ini san›r. Baflka deyiflle,
fleytan sizi ya da baflkalar›n› geceleri
uçtu¤unuza inand›r›r, ama ne siz ne de
baflkalar› gerçekten uçuyor olamazs›-
n›z." "Gerçekten" sözcü¤ünün ne anla-
ma geldi¤inin ve gerçek sözcü¤ünün
daha sonraki tan›mlar›ndan fark›n›n
kesin ölçüsü flu olmufltur: Sizin ya da
düflçü arkadafllar›n›z›n, baflkalar›yla ha-
vada uçtu¤una inand›¤›n›z bir kifli gü-
nah ifllemifl olmakla suçlanamaz. Bafl-
kalar›n›n orada bulunmufl olmalar› yal-
n›zca bir düfltür, baflkalar› sizin düflleri-
nizde yapt›klar›n›zdan sorumlu tutula-
mazlar. Ancak, düfl gören burada kötü
düflünceler tafl›yordur ve bu nedenle
cezaland›r›lmal›d›r. Bu ceza flekli son-
radan olaca¤› gibi yak›lmak de¤il, afo-
roz edilmekti.
Canon Episcopi’nin hükümlerinin
tersine çevrilmesi birkaç yüzy›l ald›. Bu
süre sonunda cad›lar›n kendilerini hem
beden hem de ruhça havada uçurduk-
lar›n› yads›mak, dinsel ö¤retiye karfl› ifl-
lenmifl bir suç say›ld›. Gezi gerçe¤i sap-
tand›ktan sonra itirafta bulunan her ca-
d›y›, sabbat olarak adland›r›lan cad› ayi-
ninde bulunan öteki insanlar hakk›nda
sorguya çekmek olana¤› bulunurdu. ‹fl-
te bu durumda uygulanan iflkence, zin-
cirleme bir tepkime gibiydi. Her cad›
otomatik olarak iki ya da daha çok sa-
y›da yak›lacak aday bulunmas›na yol
açard›. Sistemin pürüzsüz yürümesini
sa¤lamak için gelifltirilmifl baflka
yöntemler de vard›. ‹flkencecile-
rin ve cellatlar›n hizmetlerine ilifl-
kin harcamalar cad›n›n ailesine
ödetilir, böylece harcamalar dü-
flük gösterilirdi. Yerel makam sa-
hipleri aras›nda cad› avc›l›¤› için
büyük bir coflku oluflabiliyordu,
çünkü bunlar cad›l›ktan hüküm
giymifl birinin mülklerine el koy-
ma yetkisine sahiptiler. Bir cad›
avlama sisteminin üzerinde daha
on üçüncü yüzy›lda durulmufl,
ama bu sistem cad›larla savafl›n
bir parças› olarak de¤il de, H›ris-
tiyanl›¤›n içinde ortaya ç›kan sap-
k›n mezheplere karfl› kullan›lm›fl-
t›. Katharlar, Waldesyenler, Dol-
cinienler, Bogomiller gibi Katolik
kilisesini tehdit eden unsurlara
karfl› savaflmak için Engizisyon
mahkemesi kuruldu. Fransa, Al-
manya, ‹talya gibi ülkelerde En-
gizisyon’un kovuflturmas›na u¤-
rayan dinsel gruplar yer alt›na çe-
kildiler, gizli hücreler oluflturdu-
lar ve sakl› toplant›lar yapmaya
bafllad›lar. Engizisyon, düflman›n gizli
etkinlikleri yüzünden çabalar›n›n so-
nuçsuz kald›¤›n› görünce, sapk›nlar› iti-
rafa ve suç ortaklar›n› aç›klamaya zor-
lamak üzere onlara iflkence yapmak
için Papa’dan izin istedi. Bu izin Papa
6. Alexander taraf›ndan verildi.
Sapk›n mezhepler iflkence gördü¤ü
s›rada cad›lar hâlâ Canon Episcopi’nin
hükmü alt›ndayd›. Cad›l›k bir suçtu
ama dinsel bir sapk›nl›k de¤ildi. Çünkü
sabbat ad› verilen cad› toplant›lar› im-
gesel bir uydurmayd›. Zamanla Engizis-
yon sorgucular› cad›l›k davalar› konu-
sunda yarg› yetkisinden yoksun olma-
lar› nedeniyle, gittikçe hoflnutsuz bir
tav›r içine girdiler. Onlar›n anlay›fl›na
87May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Bir sabbat ayininde cad›lar...
göre, cad›l›k art›k Canon Episcopi’nin
uyguland›¤› dönemlerdeki gibi de¤ildi.
Yeni ve çok tehlikeli bir cad› türü gelifl-
miflti. Bu cad› türü sabbatlara gerçek-
ten uçarak gidebiliyordu ve di¤er sap-
k›n mezheplerin gizli uzant›lar› gibi
davran›yorlard›. E¤er cad›lar da öteki
sapk›nlar gibi iflkenceden geçirilebilir-
lerse, onlar›n itiraflar› çok daha genifl
bir suikast örgütünü a盤a ç›karabilir-
di. Sonunda Roma bu yönde gelen ta-
leplere boyun e¤di. Papa 8. Innocent,
Almanya’n›n her yerinde cad›lar›n kö-
künü kaz›mak için 1484 y›l›nda yay›m-
lad›¤› bir kararnameyle, Engizisyoncu
Heinrich Kramer Institor ve Jakob
Sprenger’e, Engizisyon’un bütün yetki-
lerini kullanma izni verdi.
Kramer ve Sprenger sonralar› her
cad› avc›s›n›n el kitab› olarak kullan›-
lan "Cad›lar›n Çekici" (Malleus Ma-
leficarum) adl› bir kitap yazd›lar.
Kitapta cad›lar›n nas›l büyüler yap-
t›klar› ayr›nt›l› olarak anlat›l›r. Söz-
gelimi süt büyüsü yapan bir cad›
için flöyle yaz›lm›flt›r: "Süt büyüsü
yapacak cad›lar, genellikle kutsal
günlerde gece yar›s› evlerinin her-
hangi bir cephesinin önünde topla-
n›rlar. Bacaklar›n›n aras›nda süt
teknesi oldu¤u halde büyüyü uy-
gulamak için çömelen cad›, elinde-
ki b›ça¤›, baltay› ya da sivri uçlu bir
nesneyi a¤aca saplar ve inek me-
mesinden süt sa¤arm›flças›na ayn›
hareketi baltan›n, b›ça¤›n sap›na
uygular. Bir yandan da her zaman
yan›na gelmeye haz›r bekleyen fley-
tan› ça¤›r›r. Büyü yap›lan komflu-
nun ine¤inin memelerindeki süt,
fleytan taraf›ndan saplanm›fl nesne-
nin sap›ndan büyücünün teknesi-
ne akar."
Kramer ve Sprenger, cad›lar›n
baz›lar›n›n yaln›zca simgesel ola-
rak sabbata kat›ld›klar›n›; ama ço¤u-
nun oraya gerçekten de gövdelerini ta-
fl›d›klar›n› kabul ettiler. Her iki durum-
da da sonuç ayn›yd›, çünkü oraya yal-
n›zca imgesinde uçan cad›, olan biten-
leri t›pk› gövdesini tafl›m›fl cad› kadar
güvenilir biçimde görmektedir. Bir ko-
can›n, kar›s›n›n yatakta yan›nda oldu-
¤una yemin etti¤i ama baflkalar›n›n
onu sabbat ayininde gördüklerine ilifl-
kin tan›kl›k ettikleri davalara gelince,
burada adam›n dokundu¤u kad›n kar›-
s› de¤il, onun yerini alan bir fleytand›r.
Belki de Canon Episcopi’nin öne sür-
dü¤ü sava göre uçufl yaln›zca imgesel-
di. Ne var ki cad›lar›n verdikleri zarar›n
imgesel oldu¤u nas›l düflünülebilirdi
ki? Akla gelebilen her y›k›m -s›¤›rlar›n
ve ürünlerin yok olmas›, çocuklar›n
ölümü, ac›lar ve a¤r›lar, sadakatsizlik
ve delilik- cad›lardan kaynaklan›yordu.
Bütün bunlar›n ard›ndan, Cad›lar›n Çe-
kici adl› kitap, cad›lar›n tan›nmalar›,
suçlanmalar›, sorguya çekilmeleri ve ifl-
kenceden geçirilmeleri ifllemlerinin na-
s›l yap›laca¤›n› anlatan bir bölümle son
bulur. "Kim ki birinin z›nd›k ya da bü-
yücü oldu¤unu bilmektedir ya da duy-
mufltur, ya da kim ki böyle birinin in-
sanlara, hayvanlara ya da tarlalardaki
ürüne yönelik, devlete zarar veren her-
hangi bir uygulamas›na tan›k olmufl-
tur, on iki günlük süre içinde bizleri
haberdar etmek zorundad›r..."
Büyücü ihbar›nda ihmali görülen
herkes, kiliseden kovulmak ya da fiziki
cezalardan birine çarpt›r›lmay› göze al-
mak zorundayd›. San›klar›n suçlar›n›
itiraf etmeleri için tüyler ürperten ifl-
kenceler uygulan›rd›. Genellikle san›-
¤›n önce giysileri ç›kar›lmakta, sonra
da t›rnak sökme, çarm›ha germe, ke-
mik k›rma, susuz b›rakma, dayak atma
gibi iflkencelere tabi tutulmaktayd›lar.
Sabbat ayinleri düzenlemekle suçla-
nan ve fleytanla iflbirli¤i yapt›¤› iddia
edilen kiflilerin ço¤unun kad›nlar ol-
mas›, ortaya de¤iflik savlar›n ç›kmas›na
neden oluyor. Bunlardan bir tanesi dö-
nemin t›bb›n›n ve flifac›l›¤›n›n kad›nla-
r›n elinden al›narak tamamen erkek
egemen bir düzenin kurulmas›yla ilgili.
Bu sava göre o dönemde büyücü ya da
cad› oldu¤u iddia edilen kiflilerin bü-
yük ço¤unlu¤u, baz›lar› bugün bile far-
makoloji alan›nda kullan›lan flifal› otlar
yard›m›yla insanlar› sa¤altan flifac›lar-
d›. Sözgelimi cad› ya da büyücü oldu-
¤u iddia edilen kifliler baz› otlar yard›-
m›yla do¤umu kolaylaflt›ran, iltihap da-
¤›tan, a¤r› kesici olan ilaçlar elde edi-
yorlard›. Bu dönemde kiliseye ba¤l› he-
kimlerse kad›n›n do¤um s›ras›nda çe-
kti¤i ac›lar›n, ifllenen ilk günahtan do-
lay› oldu¤unu ö¤reniyordu. fiifa da¤›-
tan cad›lar›n yöntemleri ve elde ettikle-
ri sonuçlar Katolik kilisesi için önemli
bir tehdit oluflturuyordu; çünkü
cad› oldu¤u söylenen kifliler uygu-
lamac›yd›lar. ‹nanç dünyas›n›n du-
alar› ve kilisenin kat› dinsel ö¤reti-
sinden uzak duruyor, deneme ya-
n›lma yöntemiyle elde ettikleri ne-
den sonuç iliflkisine itibar ediyor-
lard›. Hastal›klar için, gebelik ve
do¤um için en uygun ilac› bulmak
amac›yla çal›fl›yorlard›. Kilisenin
gözüne büyü gibi görünen fleyler
bir anlamda o ça¤›n bilimi say›labi-
lirdi. Kiliseyse tümüyle deneyselli-
¤in karfl›s›ndayd›. Kilise için do¤a-
daki fiziksel oluflumlar›n arkas›n-
daki yasalar› araflt›rmak anlams›z-
d›. Dünya Tanr› taraf›ndan bir an-
da yarat›lm›flt›; herhangi bir anda
yok edilebilirdi. Büyücü ya da cad›
olduklar› iddia edilen flifac›lar pra-
tik çal›flmalar›n› halk katmanlar›
aras›nda sürdürürken, egemen s›-
n›flar t›p dünyas›nda kendi temsil-
cilerini ortaya ç›kar›yordu: Üniver-
site e¤itimi alm›fl doktorlar. Orta-
ça¤›n bu döneminde Araplarla iliflkile-
rin s›klaflmas› nedeniyle Avrupa’da bi-
limsel anlamda bir canl›l›¤›n bafllad›¤›
göze çarp›yordu. T›p da bu canlanma-
dan etkileniyordu. Ne var ki kilisenin
kat› bask›c› tutumu, t›bb›n belirli bir
çerçeveye oturtulmas›n› ve bunun d›fl›-
na asla ç›k›lmamas›n› zorunlu k›lm›flt›.
Ortaça¤ t›p e¤itimi kilise doktriniyle
çat›flmayacak flekilde düzenlenmiflti.
Okumufl doktorlar bir papaz›n izin ve
yard›m› olmaks›z›n hiçbir tedavi uygu-
layam›yorlar, günah ç›karmaya r›za
göstermeyen hastalaraysa hiç bakam›-
88 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Hans Baldung Grien’in resimledi¤i cad›lar›n sabbat ayini...
yorlard›. Doktor bedeni tedavi ederken
ruha zarar vermemeliydi. T›p e¤itimi
alan doktorlar için bu, zaman zaman
akla ters düflecek uygulamalar anlam›-
na gelebiliyordu. Ö¤renimi s›ras›nda
hiç karfl›laflmad›¤› hastayla ilk defa yüz
yüze geldi¤inde doktorun yapt›¤› fley,
hurafelere dayanan adetleri uygula-
makt›. Oxford Üniversitesi’nden bir t›p
doktoras› ve teoloji bakaloryas› olan
Doktor Edwards’›n, difl a¤r›s›na karfl›
bir hastan›n çene kemi¤i üzerine "ba-
ba, o¤ul ve kutsal ruh ad›na amin!"
yazd›¤› söylenir.
Hekimlik üniversite e¤itimini gerek-
tiren bir meslek olarak ortaya ç›kt›ktan
sonra, bu mesle¤i yasal olarak kad›nla-
ra kapatmak çok zor olmad›. Böyle bir
e¤itimin giderlerini kolayca kendileri
karfl›layabilen üst katmanlardaki kad›-
nlar›n bile önlerinde, yaln›zca erkek
doktorlar›n mesleklerini uygulayabile-
ceklerini belirten lisans yasalar› vard›.
Yani ayr›cal›kl› kad›nlar belki t›p oku-
yabilir, ama kesinlikle doktorluk yapa-
mazlard›. Asl›nda bu önleyici yasalar›
uygulamak o kadar da kolay de¤ildi.
Bir avuç okumufl erkek doktorun kar-
fl›s›nda birçok sa¤l›k pratisyeni bulunu-
yordu. Ama bu yasalar›n as›l hedefi
köylüye flifa da¤›tan kad›nlar de¤il,
okumufl erkek doktorlarla birlikte, ayn›
flehirli hasta çevresine hizmet veren ka-
d›nlard›. Sözgelimi 1322’de Paris Üni-
versitesi T›p Fakültesi, Jacoba Felicie
adl› bir kad›n› mahkemeye vermiflti. Ja-
coba, flifa da¤›tmakta baflar›l› ama t›pla
ilgili e¤itim almam›fl bir kad›nd›. Hasta-
lar›, ona gelmeden önce ö¤renim gör-
müfl ünlü doktorlara gitmifl insanlard›.
Mahkemede suçland›¤› temel noktalar-
sa flunlard›: "... hastalar›n›n iç hastal›k-
lar›n› ve enfeksiyonlar›n›, hem de d›fl il-
tihaplanmalar› tedavi etmifltir. Yorgun-
luk nedir bilmeksizin bütün hasta ziya-
retlerini kabul etmifl, doktorlar›n bafl-
vurdu¤u ayn› yöntemlerle idrar tahlili,
nab›z say›m›, vücut ve organlar›n yok-
lanmas› ile muayenesini yürütmüfltür."
Alt› tan›k, baflka birçok doktora bafl-
vurduklar› halde ancak Jacopa taraf›n-
dan iyilefltirildiklerini; cerrahide ve t›p-
ta Paris’te hiçbir doktorun eriflemeye-
ce¤i bir yetkinli¤e sahip oldu¤unu söy-
ledi. Ama bütün bu kan›tlar onun aley-
hine de¤erlendirildi, çünkü öne sürü-
len as›l suçlama onun yetkin olup ol-
mad›¤› de¤il, bir kad›n olarak hasta iyi-
lefltirmeye kalk›flmas›n› hedef alm›flt›.
Benzer bir gerekçeyle de ‹ngiliz
doktorlar› parlamentoya bir dilekçe
vermifller, baz› gereksiz ve muz›r ka-
d›nlar›n "fizikçilik mesle¤i"ni icraya ce-
saret etmeleri nedeniyle yüksek para
ve hapis cezalar›yla cezaland›r›lmalar›-
n› istemifllerdi. 1400’lerde art›k doktor-
lu¤un, flehirli okumufl t›p pratisyenleri-
ne karfl› verdi¤i savafl bütün Avrupa’da
zaferle sonuçlanm›flt›. Bu zafer, üst dü-
zeylerin sa¤l›k hizmetlerinde erkek
doktorlar›n tart›flmas›z tek yetkili oldu-
¤unu getirmiflti. Bunun d›fl›nda kalan
sa¤l›k pratisyenlerinin büyücülükle
suçlan›p ortadan kald›r›lmalar›n›n önü,
kilise taraf›ndan aç›l›yordu. Öyle ki ca-
d›l›k suçlamas›yla kovuflturulan kad›n-
lar›n büyüyle u¤rafl›p u¤raflmad›¤›na
ya da büyülerinin zararl› olup olmad›¤›-
na karar veren kifliler, doktorlard›. Ca-
d›lar›n Çekici’nde flöyle yaz›yor: "Ve bir
hastal›¤›n büyüleme yoluyla m› yoksa
fiziksel bir etkiyle mi ortaya ç›kt›¤›n›
ay›rabilmek için her fleyden önce bir
doktorun tan›s›na baflvurmak gerekir."
Büyücü avlar› süresince kilise de,
doktorlar›n profesyonel tababetini aç›k-
ça yasal olarak tan›mlam›flken, profes-
yonel olmayan tababeti, büyücülük u¤-
rafl›lar› içinde s›n›flam›flt›: "E¤er bir ka-
d›n e¤itim görmeksizin birini tedaviye
kalk›fl›rsa, bu kad›n bir büyücüdür ve
ölmek zorundad›r."
Sonuçta büyücü safsatas›, doktora,
günlük uygulamalar›nda kendi d›fl›nda-
kilere çamur atmak için hofl bir f›rsat
yaratm›fl oldu. Onun iyilefltiremedi¤i
her fley belli ki büyücülü¤ün ürünüy-
dü.
Cad› av› Avrupa’da sonralar› da
Amerika’da dönem dönem ortaya ç›kt›.
Yak›lan kurbanlar›n büyük ço¤unlu¤u
cad› olduklar›n› ve fleytanla iflbirli¤i
yapt›¤›n› kabul eden kad›nlard›. Ne var
ki bu itiraflar›n hepsi iflkence alt›nda
yap›lm›flt›. Kurbanlara iki seçenek su-
nuluyordu: iflkence alt›nda yavafl yavafl
ölmek, ya da cad› oldu¤unu itiraf eder-
se yak›larak ölmek. Birisinin bir suçla-
maya u¤ramas› içinse birçok neden ola-
bilirdi. ‹ne¤inin ölümünü sevmedi¤i
komflusunun üzerine y›kan biri, onu
rahatl›kla suçlayabilirdi. Mallar›na el
konmak istenen zengin biri, ya da biri-
nin aflk›na karfl›l›k vermeyen güzel bir
kad›n cad›l›kla suçlanabilirdi. Sonuç
ço¤u kez de¤iflmezdi: yak›larak ölüm.
Sonuç olarak söylenebilir ki cehaletin,
toplumsal histerinin ve engizisyonun
dayatt›¤› koyu ba¤nazl›¤›n ürünüydü
cad›lar. Cad› av›ysa bir biçimde ortaça¤
t›bb›n›n kad›nlardan ar›nd›r›lmas› ve
kilise yönetiminde erkek egemen bir
havaya büründürülmesiyle sonuçland›.
G ö k h a n T o k
KaynaklarHarris , M., ‹nekler, Domuzlar, Savafllar ve Cad›lar, ‹mge Kitabevi,
Çeviren: Fatih Gümüfl, 1995Ehrenreich, B., Deidre, E., Cad›lar, Büyücüler ve Hemflireler, Kav-
ram Yay›nlar›, Çeviren: Ergun U¤ur, 1992Ak›n, H., Ortaça¤ Avrupa’s›nda Cad›lar ve Cad› Av›, Dost Yay›nevi,
2001Crow, W.B, Büyünün, Cad›l›¤›n ve Okültizmin Tarihi, Dharma Yay›n-
lar›, Çeviren: Fulya Yavuz, 2002
89May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Cad›l›k suçlamas›na u¤rayanlar›n sonu genellikle yak›larak idamd›.
Cad›lar hakk›ndaki en yayg›n görüfl, süpürgeyebinerek uçtuklar›yd›.
KaynaklarLegget, T., Shogi: Japan's Game of Strategy, CharlesE. Tuttle Publishing Co., Inc. 1997AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, AnaYay›nc›l›k, 2000, cilt no:19, 20http://www.netscape.net.au/~trout/index.htmlhttp://www.hollandnumerics.demon.co.uk/SHOGISW.HTMhttp://www.hollandnumerics.demon.co.uk/brit2001http://www.chessvariants.com/d.photo/shogi.html
90 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
KurallarTüm satranç türlerinde oldu¤u gibi flogide de
amaç kral› – imparatoru, flah› – ele geçirmektir.Kral› etkisiz hale getiren taraf oyunu kazan›r.
fiogide tafllar gidebildikleri yerlerdeki rakiptafllar› yiyebilirler. Satrançtaki piyonlar gibi düz gi-dip çapraz yeme flanslar› yoktur.
Yukar›daki tahtan›n a, b ve c s›ralar› bir taraf›nsavunma alan›; g, h ve i s›ralar› di¤er taraf›n savun-ma alan›d›r. Bu alanlara giren rakip tafllar terfiedebilir. Terfi etme – baz› durumlar haricinde –oyuncunun iste¤ine ba¤l›d›r. Terfi eden tafl›n arkayüzü çevrilir. Bu ifllemin geri dönüflü yoktur. Terfietme ancak tafl›n bir hareketi sonucunda olabilir.Bir baflka deyiflle tafl hareket ettikten sonra terfiedebilir. Önce terfi edip sonra yeni özellikleriylehareket etme flans› yoktur. Terfi etme, rakip savun-ma alan›na girerken ve içeride hareket ederken
olabilece¤i gibi, alandan ç›karken de olabilir. Baz›tafllar›n terfi etmifl halleri tabloda gösterilmifltir:
TTaaflfl››nn aassll›› TTeerrffii eettmmiiflfl hhaalliiPiyade Alt›nM›zrakç› Alt›nSilahflör Alt›nGümüfl Alt›nAlt›n -Çapraz koflucu AtUçan araba EjderhaKral -Görüldü¤ü gibi alt›n kumandan›n ve kral›n ter-
fi etme flans› yoktur. Yukar›da flogiyi di¤er tüm satranç türlerinden
ay›ran bir özellikten bahsetmifltik. Bu kurala göreyitirilen tafllar düflman güçleri saflar›nda yanidenoyuna dönebilirler. Kazan›lan bir tafl oyun tahtas›-n›n yan›nda durur, istenildi¤i zaman oyuna sürülür.Bu ifllem bir hamle say›l›r ve s›ra rakibe geçer.
Genel olarak her tafl istenilen yere indirilebilir.
Bu durumun birkaç istisnas› vard›r. Yasaklanan in-dirmeler:
- Bir sütunda ancak bir piyade olabilir. Bu yüz-den piyadenin bulundu¤u bir sütuna bir baflka pi-yade indirilemez. Terfi etmifl piyadenin bulundu¤usütuna bir piyade indirilebilir.
- Piyade, m›zrakç› son s›raya, silahflör son ikis›raya indirilemez – bunlar tafllar›n özellikleri anla-t›ld›¤›nda daha iyi anlafl›lacakt›r.
- Piyade, kral› ele geçirecek flekilde indirile-mez.
E¤er ele geçirilen tafl terfi etmifl bir taflsa oyu-na ancak as›l hali ile indirilebilir. Örne¤in; alt›naterfi etmifl bir silahflör ele geçirilince, ancak silah-flör olarak indirilir.
Unutulmamal›d›r ki; terfi etme bir hareket so-nucunda mümkündür. Bu nedenle rakip alana indi-rilen bir tafl›n o anda terfi etmesi mümkün de¤il-dir. Tafl önce indirilir, ard›ndan hareket edince ter-fi edebilir.
Japonya’n›n geleneksel oyunu
fiOG‹
91May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Baz› kurallar› iki örnekle tekrarlayal›m.
fiekildeki durum hakk›nda düflünelim. fiek-lin düzenlendi¤i tarafa siyah, karfl› tarafa beyazdiyelim. S›ra beyazda. 4-e’de bulunan siyah si-lahflör, 3-c’deki beyaz çapraz koflucuyu tehditediyor. Beyaz çapraz koflucunun – pek iyi birhamle olmasa da – 2-b’ye kaçt›¤›n› düflünelim.Siyah silahflör 5-c’ye gelerek terfi etme hakk›elde eder. Ancak terfi etmeli mi?
Terfi etmemesi halinde 5-c’de bulunan si-lahflör 6-a ve 4-a karelerindeki beyaz alt›nlar›tahdit eder. Beyaz hangi hamleyi yaparsa yap-s›n, siyah silahflör bir alt›n› al›r. Esir edilmifl biralt›n›n ne kadar tehlikeli oldu¤u, oynand›kçadaha iyi anlafl›l›r. Bu arada, hamle sonunda si-lahflörün alt›na terfi etmesi gerekti¤i de unutul-mamal›d›r.
5-c’ye gelen silahflör terfi ederse alt›na dö-nüflecektir. Bu durumda rakip tafllar› tehditedemeyecektir.
fiekildeki durumda oyun sona ermek üzere.S›ra siyahta. Görüldü¤ü gibi siyah taraf›n dörtesir piyadesi ve bir esir alt›n› var. Beyaz tara-f›n esirleri ise alt› piyade, bir m›zrakç› ve birgümüflten olufluyor.
Siyah›n yapabilece¤i indirmeleri inceleye-lim. 3., 7., 9. sütunlarda piyadesi oldu¤u içinbir baflka piyade indirme flans› yok. 1., 2., 4.,5., 6., 8. sütunlar baflka piyade bulunmad›¤›için – a s›ras› hariç – indirme yapabilir. ‹ndir-me yapamayaca¤› bir kare daha var ki, o da 5-b. 6-d’de bulunan silahflörün korudu¤u bu ka-reye indirilecek bir piyade, beyaz kral› mat ede-cektir. Fakat böyle bir indirme yasaklanm›flt›r.Siyah›n oyunu kazanabilmesi için esir etti¤i al-t›n› 5-b karesine indirmesi gerekir. Bu durum-da beyaz kral ele geçirilmifl olur.
‹ki Örnek
Durum.
Tafllaraa)) PPiiyyaaddee
Piyade bir kare öne gidebilir. Sa-dece o karede bulunan tafl› yiyebilir. Terfi etti¤in-de alt›na dönüflür. Son s›raya ulaflan bir piyade,baflka flekilde hareket flans› kalmad›¤› için alt›naterfi etmelidir. Bu nedenle son s›raya indirilemez.
bb)) MM››zzrraakkçç››
Bulundu¤u sütunda ilerleyebilir.Dolay›s›yla o sütunda önündeki tafl› yiyebilir. Ter-fi etti¤inde alt›na dönüflür. Son s›raya ulaflan birm›zrakç›, baflka flekilde hareket flans› kalmad›¤›için alt›na terfi etmelidir. Bu nedenle son s›rayaindirilemez.
cc)) SSiillaahhflflöörr
Ancak iki önündeki karenin sa¤›nave soluna gidebilir. Baflka deyiflle dik "L" fleklin-de hareket edebilir. Bat› satranc›ndaki ata ben-zer. Fark› sadece öne do¤ru dik gidebilmesidir.Alt›na terfi eder. Son iki s›radan birine ulaflan si-lahflör, baflka flekilde hareket flans› kalmad›¤›için alt›na terfi etmelidir. Tahmin edilece¤i gibison iki s›raya indirilme flans› yoktur.
dd)) GGüümmüüflfl kkuummaannddaann
fiekildeki tafl gümüfl ku-mandan ya da k›saca
gümüfltür. fiekilde görüldü¤ü gibi önündeki üçkare ve arkas›ndaki iki çapraz kareye gidebilir.Alt›na terfi eder. ‹stenen her yere indirilebilir.
ee)) AAlltt››nn kkuummaannddaann
Arkas›ndaki iki çaprazkare hariç her tarafa
birer kare ilerleyebilir. Terfi etmez. Her yere in-dirilebilir. Yukar›da ad› geçen tafllar terfi ettikle-rinde bu tafl›n özelliklerine sahip olurlar.
ff)) ÇÇaapprraazz kkooflfluuccuu
Çapraz olarak istedi¤i gibi hareket edebilir. Terfietti¤inde ata dönüflür – bat› satranc›ndaki at ilekar›flt›r›lmamal›d›r.
fiekildeki tafl att›r. Çapraz koflucunun terfi etmiflhalidir – birer kare yatay ve dikey gitme özelli¤ikazanm›flt›r.
gg)) UUççaann aarraabbaa
Yatay ve dikey olarak istedi¤i gibi hareket edebi-lir. Terfi etti¤inde ejderhaya dönüflür.
Yosemite vadisinin foto¤raflar›yla dünyacaünlenen Muybridge, 1830’da ‹ngiltere’de do¤du.Gerçek ad› Edward James Muggeridge’i, Anglo-Saxon dilinde orijinali oldu¤una inand›¤›, olduk-ça tuhafsanan Eadweard Muybridge’e dönüfltür-dü. California’da hükümet için Pasifik k›y›lar›n›foto¤raflad›, 1867’de Rusya’dan kazan›lan top-raklara yap›lan resmi geziye efllik etti, böylece sa-nayi foto¤rafç›l›¤›nda uzmanlaflt›. 1869’da birkamera için ilk örtücülerden birini keflfetti. Dene-yimleri iyi bir yer edinmesini sa¤lad›. Atlara me-rakl› bir lordun iste¤i üzerine koflmakta olan biryar›fl at›n›n hareketlerini donduran siluet görün-tüler elde etmeyi baflard›. Bu baflar› büyük yank›buldu. Özel nedenlerle ara vermek zorunda kald›-¤› an›n yakalanmas›na iliflkin çal›flmalar›na ancak1877’de yeniden bafllad›¤›nda, pille destekleye-rek yapt›¤› denemelerde, örtücü h›z› saniyeninbinde birine inmiflti ve daha çok ayr›nt› görülebi-liyordu. Denemelerini sürdüren Muybridge, herbi-ri saniyenin ikibinde birine yak›n h›zla çal›flan ör-tücülü elektromanyetik bir kontrol sistemli onikikameray›, atlar›n koflaca¤› kofluyoluna s›ralad›.Atlar›n önünden geçti¤i her makine, elektroman-yetik bir tetiklemeyle devreye girerek çekim yap›-yordu. Bu deneyin sonunda elde edilen foto¤raf-lar siluet olmaktan ç›km›fl, at›n ayak ve beden ha-reketlerinin tüm evrelerini bütün aç›kl›¤›yla orta-ya koymufltu. Oldukça absürd görünen bu foto¤-
raflar, o güne dek yap›lan hiç bir resim ya da çi-zimdekine benzer bir görüntü sunmuyordu. Umu-lan›n ya da biliniyor kabul edilenin aksine at›n önbaca¤› ileri, arka baca¤›ysa geriye gerilmekteydi.
Foto¤raflar Amerika ve Avrupa’da genifl yank›uyand›rd› ve ço¤u yerde yay›nland›. The ScientificAmerican 19 Ekim 1978 tarihli say›s›nda, Muyb-ridge’in bu foto¤raflar›ndan 18’inin çizimlerini ilksayfada yay›nlad›. Alt› tanesi “Abe Edgerton” yü-rüyüflünü gösteriyordu: di¤erleriyse ayn› at›n t›r›-sa kalk›fl›n›n anlat›m›yd›. Okuyuculara, çizimlerikeserek s›rayla bir fleride yap›flt›rmalar› vebunlara o dönemin moda oyunca¤› zoetrope (fleri-di bir bafltan ötekine hareket ettirebilen düzenek)kullanarak bakmalar› da önerildi. Bu, sonradanhareketlenecek görüntülerin ilk müjdecisiydi asl›n-da. 1880 y›l›nda, benzer bir tekni¤i kullanan,daha geliflkin bir cihaz› gelifltiren Muybridge, SanFransisco, California Güzel Sanatlar Okulundakendi görüntülerini bir ekran üzerinde göstermeyibaflard›.
Eadweard Muybridge’in Avrupal› ça¤dafl› Eti-enne-Jules Marey foto¤rafç› de¤ildi ama fizik vemühendisli¤e merakl› bir fizyologdu. Muybridge’infoto¤raflar›n›n Paris’te yay›nlanmas›yla, Marey ye-ni bir kamera yapmak için kollar› s›vad›. Muybrid-ge’in çoklu kamera sistemi Marey’in bilimsel çal›fl-malar› için yeterli de¤ildi. 1882’de, “an foto¤raf›”ad›n› alan uygulamalar› elde edecek tek bir maki-ne gelifltirdi. Marey’in bu makineyle yapt›¤› çekim-ler, bilimsel ölçülendirmede önemli bir araç oldu.Marey’in yapt›¤› bu makine sinema kameralar›n›nilk öncülerindendi.
Bir baflka deyiflle, manyetik kutuplar nas›lyok olup ortaya ç›kabiliyorlar? Bu soruyu ya-n›tlayabilmek için önce kutuplar›n ne olduk-lar›n› anlamam›z gerekiyor.
M›knat›s›n kutuplar›yla elektrik yükleriaras›nda büyük benzerlikler var. Benzer ku-tuplar birbirlerini iter, z›t kutuplar birbirleri-ni çeker kural› m›knat›slarda da geçerli. Man-yetik kutuplar için, art› ve eksi yerine, malze-me pusula olarak kullan›ld›¤›nda kuzeyi gös-teren kutba K, güneyi gösteren kutba da Gdeniyor. (Bu nedenle, Dünya bir m›knat›s ola-rak düflünüldü¤ünde, Kuzey Kutbu’na yak›nolan manyetik kutup G, Güney Kutbu’ndakide K oluyor.) Manyetik kutuplarla elektrikyükleri aras›ndaki benzerlik o kadar ileri ki,iki kutup aras›ndaki kuvvetin büyüklü¤ü deünlü ters-kare yasas›yla ifade edilebiliyor.
Fakat, ilginçtir ki, elektrik yükleri tek ola-rak oluflturulabildi¤i halde (yani tamamen ek-si yüklü ya da tamamen art› yüklü cisimler el-de etmemiz mümkün) manyetik “yükler” herzaman çiftler halinde ortaya ç›k›yor. Bir m›k-nat›s›n K “yüklü” bir kutbu varsa, bir di¤ertaraf›nda da G “yüklü” bir kutbu vard›r. Üs-telik, bir m›knat›s›n her iki kutbunun büyük-lü¤ü de ayn› olmak zorunda. K k›sm› ne ka-dar güçlüyse, G k›sm› da o kadar güçlü olma-l›. Bu, çok eskiden beri bilinen bir gerçek.E¤er bu bir “yasa” olarak kabul edilirse, ozaman bir m›knat›s› K ve G kutuplar›n› birbir-lerinden ay›racak flekilde bölmeye çal›flt›¤›-m›zda, neden böldü¤ümüz yerde yeni kutup-lar›n oluflmak zorunda oldu¤unu anlayabili-riz. Yani yasaya uymak için, sadece K ya dasadece G “yüküne” sahip maddelerin oluflma-s›n› engellemek için, yeni kutuplar›n ortayaç›kmas› gerekiyor. Peki bu “yasa” nas›l orta-ya ç›k›yor?
Tahmin edilebilece¤i gibi, bir m›knat›s›niçinde bu K ve G yüklerine sahip parçac›klaryok. Manyetik alan, atomlardaki elektronla-r›n çekirdek çevresinde dönme, ya da elekt-ronlar›n kendi çevresinde dönme (spin) hare-ketinden ortaya ç›k›yor. Bir baflka deyiflleelektrik yüklerinin hareketi bir manyetik ala-n›n oluflmas›na neden oluyor. Bu nedenle,
bir merkez etraf›nda dönen bir yükü, ‘birm›knat›s’ + ‘dura¤an bir yük’ olarak düflün-mek mümkün. Do¤ada rastlad›¤›m›z bütünmanyetik alanlar bu flekilde olufluyor. Örne-¤in, bir cisim üzerine defalarca dolanm›fl tel-lerden (bobin) ak›m geçirmek suretiyle yapaymanyetik alanlar elde edebiliyoruz. Dün-ya’n›n manyetik alan›, merkeze yak›n s›v› ta-bakadaki (henüz niteli¤ini tam bilmedi¤imiz)iyon ak›mlar›ndan olufluyor. Nötron y›ld›zlar›-n›n (atarca) manyetik alan›, nötron parçac›k-lar›n›n içindeki yüklü kuarklar›n hareketi vespinlerinden kaynaklan›yor.
Bir m›knat›s›n atomlar›ndaki elektronla-r›n ço¤unlu¤u ayn› eksen etraf›nda ayn› yön-
de döner, ya da elektronlar›nkendi etraflar›nda dönme hare-ketinin eksenleri ayn› yöndedir.Yani, bu malzemeler için her biratomu bir m›knat›s olarak dü-flünmek mümkün. Üstelik, mal-zemenin özelli¤i gere¤i, bütünatomlar›n eksenleri ayn› yönde.Böylece küçük atomik m›knat›s-ç›klar›n birleflmesiyle büyük birm›knat›s ortaya ç›k›yor.
Bu bilgilerden hareketle m›knat›slar›n bil-di¤imiz tüm özelliklerini aç›klayabiliriz. M›k-nat›s›n kutuplar› olarak düflündü¤ümüz yer-ler, atomik m›knat›sç›klar›n malzemenin yü-zeyine dik olarak (ya da bir aç›yla, ama tamparalel olmadan) do¤rultulduklar› bölgeler.Yani, asl›nda kutup olarak adland›rd›¤›m›zyer, malzemenin içindeki bir bölgeden çokmalzemenin yüzeyi. Dikkat edilirse, manyetikkutup dedi¤imiz fleyler bir “tan›mdan” iba-ret. Yani, asl›nda böyle fleyler yok, fakat dü-flünmemizi kolaylaflt›rmak için bunlar› tan›m-l›yoruz.
M›knat›s›n yaratt›¤› manyetik alan›, bütünbu atomik m›knat›sç›klar›n yaratt›klar›n›ntoplam› olarak düflünmeliyiz. Do¤al olarak,baz› atomlar›n alan›, baz› baflka atomlar›nkiy-le ters yönde olabilir. Böyle bir durumda,“toplam” manyetik alan daha zay›f olacakt›r.Örne¤in, düzgün bir çubuk m›knat›sta, kutupolarak tan›mlad›¤›m›z yüzeylerin hemen d›-fl›ndaki noktalarda (flekilde A ve B noktalar›),bütün atomlar ayn› yönde alan yaratacakt›r.Dolay›s›yla, bu bölgelerde manyetik alan da-ha yüksek olacakt›r. Buna karfl›n, çubu¤unortas›na yak›n yerlerde (örne¤in C noktas›),çubu¤un ortas›ndaki atomlarla, kutuplara ya-k›n olan atomlar ters yönde manyetik alanyarat›rlar. Bu nedenle bu civarda manyetikalan daha zay›ft›r.
K›sacas› kutup olarak tan›mlad›¤›m›z yer-ler, atomlar›n diziliflinden dolay›, manyetikalan›n en güçlü oldu¤u yerler. Bu nedenle, Kve G manyetik yüklerinin “fiziksel bir varl›¤›”yok. Bu tan›mdan hareketle, bir m›knat›s iki-ye bölündü¤ünde, bölünen yerdeki yeni ku-tuplar›n aç›klamas› çok basit. Malzemeninkesilen yerinde kimyasal ya da fiziksel her-hangi bir de¤ifliklik olmuyor. Sadece, malze-menin bir k›sm›n›n uzaklaflt›r›lm›fl olmas›n-dan dolay›, yeni bir yüzey ortaya ç›k›yor veatomlar›n özel dizilifline ba¤l› olarak bu yü-zeyde de güçlü bir manyetik alan var. Parça-lar tekrar birlefltirildi¤inde, yüzey ortadankayboldu¤u için, kutuplar da yok oluyorlar.
Yukar›da manyetik kutuplar›n “ta-n›m” oldu¤unu, fiziksel varl›¤a sahipolmad›klar›n› söyledik. Fakat, sadece Kya da sadece G kutbu gibi manyetikalan yaratabilen parçac›klar›n var ol-mas›, fizik yasalar›na ayk›r› de¤il. Butip parçac›klara tek kutuplu anlam›ndamonopol deniyor. fiu ana kadar henüzbir monopol bulunmufl de¤il. Fakat bir-çok kifli böyle parçac›klar›n var oldu¤u-nu düflünüyor.
???M E R A K E T T ‹ K L E R ‹ N ‹ ZS a d i T u r g u t
97May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Biliyoruz ki bir çubuk m›knat›s kuzey, (K) vegüney, (G) kutuplar›ndan oluflur ve ne kadar
bölersek bölelim yine K, G kutuplu bir m›knat›soluflur. ‹kiye bölündü¤ünde K, G ve K, G ola-rak iki tane m›knat›s oluflur fakat bunlar› tek-rar böldü¤ümüz yerden birlefltirdi¤imizde ku-
tuplar K ve G oldu¤u halde yitiyorlar. Bu soru-mun cevab›n› verirseniz sevinirim.
'Yerçekimi çok tehlikeli!' Bu tümceyi söyler-ken tehlikeli sözcü¤ünü özenle vurguluyor LewisWolpert. Kendisi University College London pro-fesörlerinden ve gazete, radyo ve televizyonda bi-limle ilgili konularda sesiyle, yüzüyle, kalemiyletan›n›yor. Londra'da Peacock Tiyatrosu'nday›z."Risk ve Toplum – Bilim tehlikeli mi?" bafll›kl›panelin ana konuflmac›s› Wolpert. ‹zleyicilere yö-nelip sürdürüyor konuflmas›n›: "Aran›zdan birinizkalk›p da yerçekimi yüzünden düflüp de ölmüfl bi-rini hiç duymad›¤›n› söyleyebilir mi? Her y›l dün-yada yüzlerce, hatta binlerce kifli yerçekimi yü-zünden ölüyor. O halde yerçekimi çok tehlikeli”.
Lewis Wolpert, sonra dihidrojen oksit adl›kimyasal maddeden söz ediyor. Bu, yeryüzünde-ki en yayg›n maddelerden biri, üstelik t›pk› yer-çekimi gibi pek çok ölümün sorumlusu. Hayvan-lar ve bitkiler onunla yapamad›¤› gibi, onsuz daolam›yor. Varl›¤› ölüme yol açabiliyor; yoklu¤uy-sa mutlak ölümle sonuçlan›yor. Wolpert'in sözü-nü etti¤i bu 'tehlikeli' madde, sudan baflka birfleyde¤il: di hidrojen = H2 ve oksit = O; H2O. "Dün-ya'daki herfley tehlikeli" diyor Wolpert. Ne yerçe-kimini, ne de suyu tehlikeli görüyoruz; çünkü butür tehlikeler, do¤rudan alg›lanabilir risk kapsa-m›nda. Yerçekiminin beraberinde ne tür bir riskgetirdi¤ini tartabilmemiz için, herhangi bir biçim-de bilimsel bilgiye gereksinimimiz yok. Durumukafam›zda tartarak ne ölçüde risk tafl›d›¤›n› bul-mak hiç de zor de¤il.
Peki bilim tehlikeli mi? Bu soruyu yan›tlamako kadar kolay de¤il. Wolpert, bilimle teknolojininayr› ayr› düflünülmesi gerekti¤ini söylüyor. Bilim,dünyan›n nas›l oldu¤una dair bilgi veriyor bize:Sözgelimi, insan›n evrenin merkezinde olmad›¤›-n› söylüyor; ama bunun iyi ya da kötü oldu¤uhakk›nda herhangi bir yarg›yla ç›km›yor önümü-ze. Zekâm›z›n ve davran›fllar›m›z›n genlerimizleiliflkili olabilece¤ini söylüyor; ama bu bilgiyi zekibebeklerin do¤mas› için kullanmam›z ya da kul-lanmamam›z gerekti¤ini söylemiyor. Teknolojiyseyaflam›m›z› kolaylaflt›ran ürünlerle sonuçlan›yor.Ondokuzuncu yüzy›la kadar bilim, teknolojiyehiçbir katk›da bulunmad›. Buhar makinesi gibiçok önemli bulufllar bile, deneme yan›lma yön-temlerine dayan›larak üretildi.
"Tehlikeler ve etik kayg›lar yaln›zca biliminherhangi bir teknolojiyi gelifltirmek için kullan›l-mas› durumunda ortaya ç›k›yor. Bilimsel araflt›r-ma yoluya elde etti¤iniz bilginin de¤il, bu bilgiy-le ne yapt›¤›n›z›n önemi var." diyor Wolpert vedevam ediyor, "Oppenheimer'in atom bombas›-n›n bulunufluna katk›s›n›n oldu¤unu biliyoruz.Ancak atom bombas›n›n kullan›l›p kullan›lmama-s›na karar vermek, bilimadam›n›n sorumlulu¤udahilinde de¤il; çünkü bu kararda bilimsel bilgi-nin d›fl›nda etik de rol oynuyor. Bilgiyi üretirken,bunun yol açabilece¤i risk, bilimadam›n›n akl›n›n
98 Nisan 2002B‹L‹M veTEKN‹K
‹çimizdeki Bilim
Korkusuköflesinden bile geçmez." Wolpert, iflin etik yö-nü konusunda kayg›lanacak kiflilerin bilimadam-lar› olmad›¤›n› söylüyor. Bu konuda bilimadamla-r›na sorumluluk yüklenmesini de yerinde bulmu-yor. "Bilim adamlar› etik konularda karar vermekiçin donan›ml› de¤il. Böylesi kararlar› vermekiçin bilim adamlar›na özel haklar da tan›nm›fl de-¤il. Bilim adamlar›n›n böylesi kararlar› kendi bafl-lar›na vermelerini beklemek de ayr›ca ciddi an-lamda tehlikeli."
Demokratik toplumda bilimadamlar›, biliminuygulamalar› hakk›nda bilimin uygulamalar›ndanyararlanacak olan herkes kadar söz söyleme vekararlara katk›da bulunma hakk›na sahip. Buhakk›n› kullanarak Wolpert, klonlama konusun-daki görüfllerini aç›kl›yor. Klonlama konusundahisterik bir durum yafland›¤›ndan bahsediyor.Kendisi klonlamaya karfl›; gerekçesi etik de¤il,güvenirlik. Klonlarda, henüz nedeni tam olarakanlafl›lmam›fl bir tak›m hastal›klar ortaya ç›k›yor.Yöntem yeterince güvenilir de¤il.
Yine University College London'dan JohnAdams, soruyu yeniden baflka bir biçimde soru-yor: Bilgi tehlikeli mi? ‹fl, eninde sonunda yine bubilgiyi kimin kontrol etti¤ine dayan›yor. JohnAdams, risk karfl›s›nda insanlar›n kültürel bir filt-reye baflvurdu¤undan bahsediyor. Bir belirsizliklekarfl› karfl›ya kald›¤›m›zda, belirsizli¤i bizim içinanlaml› bir biçime sokmaya çal›fl›yoruz. Bu sanalriskler icin geçerli. Bilim adamlar›n›n konu hak-k›nda fikirbirli¤i tafl›mad›¤› ya da nedenlerini bil-medi¤i durumlarda, kendi kültürel filtrelerimizinyard›m›yla kendimiz için bir yan›t buluyoruz. ‹flinkarmafl›k olan k›sm›, yasa yap›lmas› ve yürütülme-si durumunda ortaya ç›k›yor. Küresel ›s›nmay› elealal›m. Bilimadamlar› aras›nda bu konuda ciddibir kutuplaflma var. Kimisi küresel ›s›nman›n ka-ç›n›lmaz do¤al bir süreç oldu¤unu savunurken, ki-misi bunun insan etkinliklerine ba¤l› oldu¤unu sa-vunuyor. Bir baflka bölümüyse bu iki görüflün ka-r›fl›m›n› savunuyor. Tüm bunlara karfl›n, uluslara-ras› düzeyde birtak›m önlemler al›nmas› gerekti¤ikonusunda fikirbirli¤i var. Peki, bu konudaki ka-rarlar› kim, neye dayanarak verecek? Benzer birdurum, genetik olarak de¤iflikli¤e u¤rat›lm›fl bit-kiler konusunda yaflan›yor. Genetik olarak de¤i-flikli¤e u¤rat›lm›fl yiyeceklerin güvenirli¤i konu-sunda ne tür bir riskle karfl› karfl›ya oldu¤umuzubilmiyoruz. Belli kararlar›n verilmesi de gereki-yor. Sonuçta, karar yine, en az›ndan ‹ngiltere’de,yasayap›c› kurumlar›n elinde.
Panelin ilginç yan›, konuflmac›lar›n sözbirli¤ietmifl gibi risk konusuna ayn› aç›dan bakt›¤›n›görmekti. Hatta bafll›¤›n›n, içeri¤iyle uyuflmad›¤›kimi izleyicilerce vurguland›. "Risk ve Toplum:Bilim Tehlikeli mi?" bafll›¤›n›n yerine, belki de"Risk ve Bilim Adamlar›… Teknoloji Tehlikelimi?" gibi bir bafll›k çok daha uygun düflerdi...
Londra’dan MektupD i d e m C r o s b y
e-Devlet Yolunda TürkiyeTBD-Türkiye Biliflim Derne¤iKamu-B‹B-Kamu Bilgi ‹fllem Yöneticileri Birli¤i
lara karfl› yerine getirmekle yükümlü ol-du¤u görev ve hizmetler ile, vatandafllar›nbuna karfl›l›k devlete karfl› olan görev vehizmetlerinin karfl›l›kl› olarak elektronikiletiflim ve ifllem ortamlar›nda kesintisizve güvenli olarak yürütülmesi." Devletdairelerinde, bürokrasinin zaman zamanne kadar yavafl iflledi¤ini biliriz. SadeceTürkiye’de de¤il birçok ülkede bu böyle-dir. Ama ifller elektronik ortamda yürütül-seydi nas›l olurdu diye merak ediyorsan›z,bu kitapta hofl bir örnek var : "1999 y›-l›nda bir Amerikan askeri, süresi bitmiflehliyetini yeniledi. Sabah›n alt›s›nda vebirkaç saniye içerisinde. Üstelik yerindenayr›lmadan. E¤er bu ifllemi befl y›l önceyapsayd› yaklafl›k 500 mil yol gidecek, ay-r›nt›l› bir form dolduracak ve birkaç saatbekleyip, yine 500 mil geri gelecekti."
Benzer örneklerin ço¤ald›¤›, s›rala-r›n, kuyruklar›n kalmad›¤› devlet dairele-rine do¤ru nas›l bir yol izleyece¤imizimerak edenler için bu kitap, bir rehberniteli¤inde.
t›rmak amac›n› güden dergi, Nisan2002’de yüzüncü say›s›na ulaflt›. 100. sa-y›, beraberinde biçim ve içerikte yenilikle-ri de getiriyor. Toplumsal Tarih dergisiyenilenen biçimiyle daha nitelikli ve zen-gin görsel malzemeyle desteklenmifl yaz›-lar›n› okurlar›na sunuyor. 100. say›n›nkonular›ndan biri "Tarihi Silahs›zland›r-mak". Yaln›zca savafllardan ve antlaflma-lardan oluflan tarih yaz›lar›ndan s›k›ld›ysa-n›z, Toplumsal Tarih dergisi sizi farkl› birtarih anlay›fl›yla buluflturacak.
Hititler, Anadolu tari-hinin büyük bir bölü-müne damgas›n› vur-mufl bir uygarl›k. Nevar ki, 1900’lerin ba-fl›na dek Hititlerle il-gili her fley neredey-se unutulmufl gibiydi.1906’da bugünküBo¤azköy olan Hattu-flafl’da H. Winckler
taraf›ndan bafllat›lan kaz›larda ve sonrala-r› Kültepe’de yürütülen çal›flmalarda bin-lerce çivi yaz›l› kil tablet bulundu. Bu tab-letler unutulmufl Hitit uygarl›¤›n› yenidengün ›fl›¤›na ç›kar›yordu. Karau¤uz, bu ki-tab›nda Bo¤azköy ve Ugarit yerleflim alan-lar›ndan ç›kar›lan belgelere dayanarak,Hititlerin di¤er devletlerle yapt›¤› siyasiantlaflmalar› okuyuculara sunuyor.
Sonsuzlu¤un K›y›lar›Adrian BerryÇeviren: Asl› Biçen TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitaplar›
Bilim üzerine yaz›-lan yaz›lar› okumakgittikçe daha keyiflioluyor. Bunun enbüyük nedeni, bilimigenifl kitlelere sev-diren popüler bilimyazarlar›. AdrianBerry de bunlardan.Berry, 1977 y›l›n-
dan beri Daily Telegraph gazetesinde po-püler bilim yaz›lar› yaz›yor. Berry, bu ki-tab›nda yine okurlar› keyifli bilimsel yol-culuklara ç›kar›yor, ak›llar› kurcalayan so-rulara yan›tlar veriyor. Sözgelimi, "Fran-s›z Devrimi’nin nedeni 1783’teki bir vol-kan patlamas› olabilir mi? Evimizin birodas›nda evren yaratabilir miyiz? Bir kori-dor hem e¤ri hem de düz olabilir mi?" gi-bi sorular› ve yan›tlar›n› bu kitapta bula-caks›n›z.
Toplumsal TarihTürkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakf›
Toplumsal Tarih der-gisi, Ocak 1994 y›l›n-dan beri yay›mlan›-yor. ‹lk say›dan baflla-yarak genifl kitleleretarihi sevdirmek vealternatif tarihçilikanlay›fl›n› yayg›nlafl-
Y A Y I N D Ü N Y A S IG ö k h a n T o k
Türkiye’nin SiklamenleriBrian Mathew-NerimanÖzhatayÇeviren: Sema AtaySiklamen Derneği
Elhamra’da HazanTanja KinkelÇeviren: Şirin BaykanGüncel Yayıncılık
Kişisel Gelişimin SosyolojisiErgün YıldırımHayat Yayınları
Bilgisayar DonanımıSoner TezalPusula Yayınları
Denizler de ÖlürM. Ziya Erişİzdüşüm Yayınları
C #’ı KavramakTom ArcherÇeviren: Osman ÖzArkadaş Yayınları
99May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
100 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Monitörden Yans›yanlarL e v e n t D a fl k › r a n
Cep telefonuyla ilgili teknolojik geliflmeleri takip ediyor veya bu konuda-ki fuarlar› izliyorsan›z, sürekli olarak bir 3G sözünün geçti¤i, dikkatiniziçekmifl olmal›. 3G’yi, özet olarak cep telefonlar› ve mobil cihazlardan çokh›zl› veri transferi yapabilme olana¤› veren bir teknoloji olarak tan›m-lamak mümkün. Hatta öyle ki, 3G’nin getirece¤i kablosuz veri ile-tim h›z›, çeflitli faktörlere ba¤l› olmakla beraber, teorik olaraktelefon hatt›n›za ba¤l› klasik modemle ulaflabilece¤iniz veriiletiflim h›z›n›n yaklafl›k 2 kat›yla 40 kat› aras›nda de¤ifle-cek. Cep telefonu üreticileri de, bu genifl veri ak›fl›n›kullanabilmek için cep telefonlar›na çeflitli flekillervermeye bafllad›lar. Örne¤in, flu anda 3G tekno-lojisine uygun olarak tasarlanan telefonlar›nhemen hepsi, renkli ekran ve görüntülühaberleflmeye olanak tan›yan video ka-merayla birlikte geliyor. Ancak, herne kadar Almanya’da Mart ay›ndadüzenlenen CeBIT 2002 fuar› 3G ceptelefonlar›n›n flovuna sahne olsa da,Avrupa’da 3G servislerinin operatörlertaraf›ndan 2003 y›l›ndan önce verimli bir bi-çimde ortaya konulmas› pek olas› görülmüyor.Öte yandan, etrafta sözü geçen "yak›nda cep telefo-
nuyla müzik dinleyebilecek, film seyredebi-leceksiniz" gibi söylevlerin hayata geçirilmesi
de, 3G servisinin operatörler taraf›ndan uygula-maya konulmas›yla ilgili. Yoksa, olaya donan›m ve
yaz›l›m perspektifinden bakacak olursan›z, ortada gö-rünür bir problem yok. Hele birileri size seyredece¤iniz
filmi yeterince h›zl› aktarabilsin, onu oynatacak bir cihazyapmak zor de¤il.
Bu kadar ön bilgiden sonra da size sistemin ilginç birkullan›m alan›ndan bahsedeyim. Japon mobil iletiflim devi
NTT DoCoMo sayesinde 3G altyap›s› bir süredir Japonya’da mevcutve hem teknolojiyi üretmeye, hem de kullanmaya merakl› bu ülkede
birçok kifli cebinde kameralarla donat›lm›fl cep telefonlar› gezdiriyor. ‹fl-te bu durumdan ilham alan Osaka polisi, 3G telefon sahipleri için özel bir
suç ihbar hatt› açmaya karar vermifl. Polisin kullan›c›lardan istedi¤i, bir suçmahallinde veya suçun ifllendi¤i anda çevredeki telefon sahiplerinin olay›n ve-ya olay yerinin foto¤raf›n›, hatta ellerinden geliyorsa videolar›n› çekip gön-dermelerini sa¤layabilmek. Böylece suçla mücadelede ve suçlular›n tespitin-de daha verimli bir flekilde çal›flabilmeyi umuyorlar.
Resimde ne görüyorsunuz? Bir monitör, hatta oldukça da güzel bir monitör. Size güzel birfley daha söyleyeyim, bu monitör kablosuz. Evet, klavye, fare derken sonunda monitörün de kab-losunu koparmay› baflard›lar. Olay›n kayna¤›, Microsoft’un Mira ad›n› verdi¤i yeni bir teknolo-jik ak›ma dayan›yor (http://www.microsoft.com/Windows/embedded/ce.NET/evaluati-on/news/fromms/mira.asp). Mira, Windows CE .NET platformu üzerinde çal›flan ve bilgisayar-dan ayr›labilen bir monitörü yan›n›zda tafl›yarak ifllerinizi uzaktan halledebildi¤iniz bir teknolo-ji modeli. Dokunmatik ekranl› bu monitörler, görüntü verilerini bilgisayardan 802.11b proto-kolü arac›l›¤›yla kablosuz olarak al›yor ve karfl›n›za getiriyorlar. Siz de iletifliminizi monitöreba¤l› bir klavye veya dokunmatik ekran üzerinde gezdirebilece¤iniz bir kalem sayesinde ger-çeklefltiriyorsunuz. K›saca telsiz telefonlar›n telefonlara yapt›¤›n›, Mira da bilgisayarlara yap-may› hedefliyor.
Sonuçlar›n nas›l olaca¤›n› merak edenler için ise, http://www.viewsonic.com/pro-ducts/airpanel100.htm adresinden inceleyebilece¤iniz, ViewSonic’in Airpanel 100 adl› moni-tör güzel bir örnek. Kablosuz olmas› sayesinde koltu¤unuzun alt›na al›p her yere tafl›yabilece-¤iniz, 1 kiloluk a¤›rl›¤›yla tek elinizde tutabilece¤iniz ve klavye ba¤layarak ya da dokunmatikekran› sayesinde, gördükleriniz üzerinde kolayl›kla ifllem yapabilece¤iniz bu monitör, Mira ak›-
m›n›n da en yeni temsilcilerinden. Bu yeni kablosuz teknolojilerin, yüksek fiyatlar›na ra¤men kul-lan›c›lar›n› kendilerine ba¤layacak ipi bulmada pek fazla zorlanmayacaklar› da ortada.
Bilgisayar›n›z Evin Her Yerinde.
Telefona entegre bu küçük kamerayla belki de bir su-çu ayd›nlatabilirsiniz.
Sonunda monitörlerin de kablosu koptu.
Her Ortamda Klavye Rahatl›¤›.
Hat›rlarsan›z bu köflede geçen ay gittikçe ufalanel bilgisayar› ve cep telefonu gibi kiflisel cihazlar›niletiflimdeki rollerinin artt›¤›ndan, lakin bu defa dabu cihazlarla iletiflimin sorun oldu¤undan bahsetmifl-tik. Ancak bu kez Siemens ve VKB Inc. isimli firma-lar, olaya gerçekten takdire de¤er bir çözüm getir-mifller. Bu çözüm, klavye görüntüsünün, küçük birlazer yans›t›c›dan diledi¤iniz herhangi bir yüzey üze-
rine yans›t›lmas› ve bu alandaki parmak hareketleri-nizin de alg›lanmas› temeline dayan›yor. Böylece eli-nizdeki cihaz› koydu¤unuz masan›n üzerini bir anda›fl›l ›fl›l bir klavye haline getiriyorsunuz. Sistem kolsaatinden cep telefonuna kadar tafl›nabilir her cihazaentegre edilebilme potansiyeli tafl›yor.(http://www.vkb.co.il)
Oldukça pratik bir klavye, ancak tufllar› rahat olmasa gerek.
Cebinizdeki Dedektifler.
101May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Monitörden Yans›yanlar
‹ki ay önce (http://www.shatters.net/celestia) y›ld›zlar aras›nda gezine-bildi¤iniz Celestia, geçen ay da gerçekçi uçufl modellerine sahip uzay araç-lar›na bindi¤iniz Orbiter (http://www.orbitersim.com) program›ndan sözetmiflken, asl›nda bu ay yere inip biraz flöyle güzel manzaralar›n keyfini ç›-karsak fena olmayacak. Rastlant›sal veya önceden programlanm›fl yeryüzüharitalar› üzerinde gezinmenizi sa¤layan programlar›n geçmifli pek yeni sa-y›lmaz ve bunlar›n ücretsiz örneklerini bulmak da mümkün. Bunlar aras›n-da uzunca bir süredir ortal›kta gezinen ve http://www.planetsi-de.co.uk/terragen adresinden indirebilece¤iniz Terragen isimli programda, zengin özellikleri ve esnek yap›s› sayesinde kendine özgü bir hayran kit-lesine sahip.
Terragen, yaklafl›k 3Mb büyüklü¤ünde bir program ve geliflmifl yap›s›nara¤men ortaya mant›kl› bir fleyler ç›karabilmek için usta bir kullan›c› olma-n›za gerek yok. Program, yükseklik bilgileri içeren gelifligüzel bir yeryüzümodeli oluflturma iflini otomatik olarak gerçeklefltirebiliyor. "Generate Ter-rain" butonuna basarak, tamamen rastlant›sal bir yeryüzü yap›s›na kavuflu-yor ve daha sonra harita üzerinde diledi¤iniz yere, diledi¤iniz aç›yla kame-ran›z› yerlefltiriyorsunuz. Art›k tek yapman›z gereken, kameran›z›n bulun-du¤u yerden görünen manzaran›n bir ön görüntüsünü izlemek ve be¤endiy-seniz son çal›flma olarak hesaplatmaktan ibaret. Program›n kullan›m› basit-çe, ancak ifli uzmanl›¤a götürmek isteyenlere de yol aç›k. Örne¤in elinizde-ki dünyan›n yüzey flekillerini iste¤inize göre t›rafllayabiliyor, deniz seviyesi-ni diledi¤iniz yüksekli¤e kadar ç›karabiliyor, manzaran›za sis ve kar ekleye-biliyorsunuz. Son olarak dilerseniz yaratt›¤›n›z bu dünyan›n üzerinde uça-bilmeniz de mümkün. Görüntülerin hesaplanmas› biraz zaman al›yor gerçi,ama sonuçta bu ifllerin bu kadar kolay olmas›na da flafl›r›yor insan.
Program›n http://www.planetside.co.uk/terragen resmi sitesinden ilgi-li bir çok linke ulaflmak mümkün. Terragen ile manzara oluflturma konu-sunda uzmanlaflmak isteyenler ise http://www.planetterragen.btinter-net.co.uk adresindeki Terragen kullan›c› portal›n› takip edebilir ve oradakiuygulamalara göz gezdirebilirler.
l e v e n t _ d a s k i r a n @ h o t m a i l . c o m
Bilgisayarlar sayesinde hayat›n hemen her alan›nda karmafl›k verilerin ifliniçine girdi¤i birçok durum için, çeflitli veri analiz yöntemlerini kullanarak h›z-l› çözümler üretilebiliyor. Peki ama bilgisayarlar, sporcular›n olas› performans-lar›n› ve sakatlanma risklerini öngörmek için verimli bir flekilde kullan›labilirmi? ‹flte bu soru, bundan yaklafl›k 1,5 sene önce ‹talyan Milan A.C. spor per-sonelinin de akl›na gelmifl ve e-ifl yaz›l›mlar› alan›nda faaliyet gösteren Com-puter Associates firmas›ndan bu iflin oluru hakk›nda yard›m istemifller. CA’n›n,çözüm olarak ortaya koydu¤u ve sporcular›n fiziksel kondisyonunu art›r›p sa-katlanma risklerini azaltmak için tahminlere dayanan analiz yöntemini kullan-d›¤› sistemde, yap›lan sakatlanma tahminleri ve gerçekten de sakatlanmaylasonuçlanan vaka yüzdesinin tutarl›l›¤›, Milan A.C. kulübünü projenin bir son-raki aflamas›na geçmeye ikna edecek kadar yüksek ç›km›fl.
Bu yeni sistem, t›p personelinin tan› bilgilerine ve gözlemlerine dayana-rak elde edilen bir dizi fizyolojik, ortopedik ve mekanik veriyi analiz etmekiçin, CA’in CleverPath isimli, tahminlere dayal› analiz sunucusundan yararla-n›yor. CA’in patentli Neugents teknolojisinin kullan›ld›¤› CleverPath tahmin-lere dayal› analiz sunucusu, bir oyuncunun riskte olabilece¤ini öngören birmodel saptad›¤›nda t›p ve antrenman personelini uyarabiliyor. Bunun üzeri-ne tak›m, tahmin edilen sakatlanmay› engellemek için önlem alabiliyor. Ör-ne¤in antrenman program›n› buna göre ayarl›yor veya engelleyici egzersizler-den oluflan bir program getiriyor. Sakatlanmalar› tahmin etmek, spor alan›n-da tahmine dayal› analizin olas› uygulamalar›ndan yaln›zca biri. Di¤er uygu-lamalar aras›nda strateji ve taktiklerin en iyi düzeye ç›kar›lmas›, oyuncular›ndiyetlerinin de¤ifltirilmesi ve yeni oyuncular›n seçiminin daha iyi yap›lmas› gi-bi konular da yer al›yor.
Bu durum, flimdiye kadar pazar analizi ve büyük biliflim ortamlar›n›n yö-netilmesinde kullan›lan bu sistemin, insan sa¤l›¤› yönünden de potansiyeli ol-du¤unu ortaya koyuyor. Örne¤in ileride sadece sporcularda performans ana-lizlerinin de¤erlendirilmesinde de¤il, daha çok verinin bir arada yorumlanma-s›yla günlük yaflam›n sa¤l›kl› devam ettirilmesi ve hastal›klar›n önceden tah-min edilebilmesi amac›yla bile kullan›labilir. Bakars›n›z 5-10 y›l içinde dok-torlar bize tahlil sonuçlar›m›za bakarak uzun vadeli olas› sa¤l›k raporlar› ç›-karabilecek yayg›n bilgisayar sistemlerine kavuflabilirler. Konu üzerine dahafazla bilgiyi http://www3.ca.com/Press/PressRelease.asp?ID=1953 adresin-den edinebilirsiniz.
Milan ve Computer Associates, futbolcular›n›n verimlili¤ini tahminlere dayal› analiz sistemiyle art›rmayaçal›fl›yor.
Monitörünüze
Gerçeküstü
Manzaralar.
Futbolculara
Modern Analiz.
Terragen üzerinde biraz ustalaflarak s›rad›fl› sonuçlara ulaflmak mümkün.
Son y›llarda de¤iflen çok fley var. Git gi-de bakkal›n yerini süpermarket, yar›fl bi-sikletinin yerini da¤ bisikleti, berberin ye-rini kuaför al›yor. ‹letiflimde de yeniliklervar. Minikler bile ayr›l›rken "Allaha›smar-lad›k" yerine "bay bay" diyorlar. Eskiden"sörfing" denilince dalgalar üstünde kov-boyluk yapmak akla gelirdi; flimdiyse…Her neyse, zamana ayak uydurmak gere-
kir; ama de¤iflmesi gerekenbaz› adet ve
davran›fllar, hiçbir evrimsel süreç geçirme-den oldu¤u gibi kal›yor. Örne¤in, küfürler.
Küfretmek flart de¤il tabii; ama, ma-dem ki küfürü ortadan kald›rmak imkan-s›z, o zaman bize hangi kelimeyi d›fllay›p,hangisine yer vermemiz gerekti¤i konu-sunda s›k s›k önerilerde bulunan kurulufl-lar›n günümüz flartlar›na daha uygun kü-fürler üretmesinde fayda görüyoruz. Benien çok rahats›z edenler de, sözde hayvandavran›fllar›ndan esinlenerek, -uydurmakdemek daha do¤ru olur- oluflturulan kü-fürler. Son y›llarda elde edilen ekolojikbilgiler, dilimizde neredeyse demirbafl ha-le gelen küfürlerin gerçe¤i yans›tmad›¤›n›kolayca ortaya koyuyor.
Bu konuda en çok ma¤dur olan efle¤igöz önüne alal›m. Bir düflünün; tarih bo-yunca insanl›¤a eflek kadar yard›mc› ol-mufl bir hayvan akl›n›za geliyor mu? Ama
edilen küfürlerin en az›ndan yüzde elli-si, eflekle ilgilidir. “Peki ama” diye-
ceksiniz, “onun yerine ne koyal›m?”"Seni Hitler o¤lu Hitler!" veya "Mi-loseviç o¤lu Miloseviç!"e ne der-siniz? Tabii, burada "o¤lu" keli-mesi, insan›n akl›n› biraz ka-r›flt›rm›yor de¤il. Gerçi herdavran›fl›m›zda biyolojik birköken arayan genetikçileri-miz, kuflaktan kufla¤a ak-tar›lan bir "günah" genide keflfetmifl olabilirlerama; bize kal›rsa baba-n›n günah›ndan o¤lu so-rumlu tutmak hiç do¤rude¤il. O zaman sadeceHitler veya Miloseviç,veya daha baflka birisimle küfür etmeniz,
hem insanî, hem de ekolojik aç›dan çokdaha do¤ru olur.
fiaka bir tarafa, gerek bu sayfalarda,gerek di¤er yerlerde defalarca belirtti¤i-miz gibi, hayvanlar› nas›l de¤erlendirme-di¤imiz, onlar›n yaflamlar›n› sa¤l›kl› birflekilde sürdürebilmeleri aç›s›ndan büyükönem tafl›r. ‹flte bu konuda bilimsel (eko-lojik) de¤erlendirmeyle, duygusal de¤er-lendirme her zaman ba¤daflmaz. Örne¤in,bizde oldu¤u gibi birçok baflka toplumdada aslan asil, solucan ise afla¤› bir yarat›kolarak tan›mlan›r. Ama Darwin için böylebir ayr›mc›l›¤›n hiç bir zaman söz konusuolmad›¤›n› garanti ederiz. Çünkü solucan-lar Darwin’in en çok takdir etti¤i yarat›k-lar›n bafl›nda gelirdi. O kadar ki, bu bü-yük bilginin son yazd›¤› kitab›n konususolucanlard›. (The Formation of Vegetab-le Mould Through the Action of Worms-(Solucanlarca Bitkisel Küf [bahçevan top-ra¤›] Oluflturulmas›)
Darwin’in, Wallace ile birlikte gelifltir-di¤i evrim teorisinin temel tafl›n› olufltu-ran do¤al seçilim tezi, san›lan›n aksine,bir iki istisna d›fl›nda hem Avrupal›, hemde Amerikal› ayd›nlar taraf›ndan h›zl› ka-bul gördü ve dolay›s›yla Darwin, haketti¤iüne çok k›sa bir zamanda kavufltu. Dar-win, bir akademisyen de¤ildi ve do¤adagözlem yapmad›¤› zamanlar, büroda de¤ilevinde çal›fl›rd›. Tropiklerde yakaland›¤›bir hastal›k yüzünden son y›llar›n› olduk-ca zor flartlar alt›nda geçiren Darwin, bü-tün zorluklara ra¤men bilim üretmeye de-vam etmifl. Ölümünden bir y›l önce, 72yafl›ndayken bas›lan, solucanlar üzerineyazd›¤› kitap Darwin’in nas›l güçlü bir de-ha oldu¤unun en güzel kan›t›d›r.
Darwin’i solucanlara çeken, bu küçük
Yaflam
102 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Kocaman Çocu¤un Solucanlar›...
S a r g u n A . T o n t
yarat›klar›n bitkilere ne kadar yararl› ol-duklar›. Öyle ya, topra¤› parçalay›p küçül-ten, her türlü organik maddeyi yiyerekdo¤al bir gübre katman› oluflturan heponlar. K›sacas›, solucanlar do¤an›n topra-¤› süren ve yenileyen mühendisleri. Onlarolmasa, bitkiler ve dolay›s›yla yaflam ol-mazd›. Bütün bunlar ders kitaplar›na ak-tar›lan bilgiler; ama Darwin’in son yazd›-¤› bu kitapta, bu söylediklerimizin d›fl›ndasizlerle paylaflmak istedi¤imiz çok daha il-ginç bilgiler var.
Darwin, hedefinin ne oldu¤unu flöyleaç›kl›yor: "Çal›flma odamda, saks›lar içineyerlefltirilmifl topraklarda yaflayan solu-canlar vard›. Bu hayvanlar›n bilinçlerininolup olmad›¤›n› ve aklî yeteneklerinin de-recesini çok merak ediyordum… Bilebildi-¤im kadar›yla, canl›lar s›ralamas›nda altdüzeylerde bulunan ve duygu organlar›fazla geliflmemifl olan bu yarat›klar hak-k›nda bu tür araflt›rmalar yap›lmam›flt›."Belki duymam›fl olabilirsiniz; Darwin, bu-gün evrimsel psikoloji diye bilinen, insanve hayvan davran›fllar›n›n biyolojik (gene-tik) kökenlerini inceleyen bilim dal›n›n dakurucusudur. 1872 y›l›nda yay›nlanan"Hayvan ve ‹nsanlarda Duygu Göstergele-ri" adl› kitab›nda Darwin, bu konuya be-sin zincirinin üst halkalar›n› oluflturan in-san, maymun gibi canl›lar›n davran›fllar›n›inceleyerek zaten girmiflti; bu son çal›fl-mas›nda solucanlar› ele alm›fl.
Darwin’in yan›tlamak istedi¤i ilk sorusolucanlar›n ses duyma yetenekleri olupolmad›¤›. Tabii, o zamanlar flimdi oldu¤ugibi bu tür duygular› ölçen elektronikaletler filan yok. Darwin, önce metal birdüdük çalarak solucanlar›n dikkatini çek-mek isitiyor; ama baflar›l› olamay›nca, bi-zim zurnadan çok daha kal›n bir ses ç›ka-ran basunu devreye sokuyor. Ama solu-canlarda yine bir k›m›ldanma yok. Sonolarak, saks›y› piyanonun yan›na koyarakgücü yetti¤i kadar tufllara vuruyor. Sonuç:solucanlar›n duyma yetenekleri yok.
Darwin’in ö¤renmek istedi¤i di¤er birkonu, bu yarat›klar›n titreflime karfl› netür bir davran›fl sergileyecekleri. Darwin,bu kez saks›y› önceden yapt›¤› gibi piya-nonun yan›na de¤il, üstüne koyuyor ve“do” tufluna bas›yor. Bu kez solucanlar,derhal topra¤›n içine dal›p yuvalar›na dö-nüyorlar. Böylelikle, sese hiç ald›rmayansolucanlar›n titreflime karfl› hassas olduk-lar› ortaya ç›k›yor.
Deneyin bir sonraki aflamas›nda, solu-canlar›n kokuya karfl› duyarl› olup olma-d›klar› araflt›r›l›yor. Solucanlar›n ses du-
yamad›klar› ve topra¤›n alt›nda bir fleygöremedikleri için, yiyeceklerini koku yo-luyla bulmalar›, büyük bir olas›l›k tafl›yor.Bilginimiz, araflt›rmaya solucanlar›n üzeri-ne hafifce üfleyerek bafll›yor ve hiç bir k›-m›ldan›fl görmeyince, a¤z›na bir parça tü-tün koyup bir süre çi¤nedikten sonra sak-s›n›n üstüne do¤ru tekrar üflüyor. Fakatsolucanlar da, ayn› bizim kahvelerimizdekendileri içmedikleri halde içenlerin du-manlar›na tepki göstermeyen vatandaflla-r›m›z gibi, sessiz kalmay› ye¤liyor. Buolumsuz sonuçlardan y›lmayan Darwin,esanslardan tutun, bizim deyimle "insan›nburun kemi¤ini k›racak kadar a¤›r bir ko-ku" içeren birçok maddeyi c›mb›zla tut-turdu¤u bir pamuk parças› arac›l›¤›yla so-lucanlar›n bafl›n›n üzerinde sall›yor. Yinebir tepki yok. Bu kez Darwin, belki de ilkbaflta yapmas› gerekeni en sonda yap›yor.Topra¤›n bir santimetre kadar derininebir parça lahana yapra¤› ve bir parça so-¤an gömünce, amac›na bir gün sonra ula-fl›yor: Solucanlar yiyecekleri bulup mide-ye indirmifller! (Darwin bu deneyleri ya-parken evdekilerin ne gibi bir tav›r tak›n-d›klar› hakk›nda fazla bilgim yok; amaonun bir kar›nca yuvas›n› saatlerce incele-di¤ini gören evin hizmetçisinin komflulara"Zavall› adam, hiç bir ifli olmad›¤› için ka-r›ncalar› seyrediyor" diye dert yand›¤›n›bir yerde okumufltum. Bir de Darwin’insolucanlara piyano çald›¤›n› gördü¤ü za-man ne düflündü¤ünü do¤rusu çok bilmekisterdim.)
Darwin’in bu son kitab›, daha birçokmuhteflem gözlemle dolu; ama yerimiz k›-s›tl› oldu¤u için fazla ayr›nt›lara giremeye-
ce¤iz. Yine de, özellikle genç okuyucular›-m›z›n dikkatini bir iki noktaya çekmek is-teriz. Yukar›da belirtti¤imiz gibi, bilgini-miz bu gözlemleri yapt›¤› zaman 70 yafl›nüzerindeydi, ama o yafltaki di¤er birçok‹ngiliz gibi vaktini golf sahas›nda geçir-mek yerine, Darwin bilim üretmeyi ye¤li-yor. Bu deneylerden ö¤renece¤imiz baflkabir ders varsa, o da iyi araflt›rma yapmakiçin her zaman pahal› aletler ve büyüklabratuvarlara gerek olmad›¤›. Saks›, dü-dük her evde bulunabilir; piyano yoksa,yerine kanun veya ut da kullan›labilir;ama bu aletleri bir biyolojik araflt›rmadakullanmak fikri, ço¤umuzun kal›plaflm›fl,nas›rlaflm›fl beyinlerimizden ç›kmaz. Dar-win üzerinde yapt›¤› çal›flmalarla ün yap-m›fl Gavin De Beer, bir yaz›s›nda Dar-win’in içindeki "çocu¤un" hiç yafllanmad›-¤›n› vurguluyor ve niflanl›s›na yazd›¤› birmektuptan bizlere flu sat›rlar› aktar›yor:"Yeni ev çok hofluma gitti; kendimi yenibir oyunca¤a sahip olmufl kocaman birçocuk gibi hissediyorum."
Darwin, kitab›n sonunu flöyle ba¤l›yor:"Saban insanl›¤›n en eski ve en k›ymetliicatlar›ndan biridir. Fakat daha sabanyokken bile, toprak düzenli olarak solu-canlar taraf›ndan sürülüyordu ve sürülme-ye devam edecek. Dünya tarihinde hay-vanlar›n oluflturdu¤u organizasyonun altdüzeylerinde yer alan bu canl›lar (solu-canlar) kadar, önemli bir rol oynayan birhayvan›n oldu¤u flüphelidir."
Bütün bunlar› okuduktan sonra, "O so-lucan gibi bir insand›r" diye afla¤›lad›¤›-m›z insana, asl›nda iltifat etti¤imizin uma-r›m fark›na varm›fl›n›zd›r.
103May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Aslan, bu s›ralar gökyüzünde gözlemiçin en iyi konumda olan tak›my›ld›zlar-dan biri. Bu tak›my›ld›z, ad›n› ald›¤› varl›-¤a gerçekten benzeyen ender tak›my›ld›z-lardan. Bu sayede onu gökyüzünde tan›-mak oldukça kolay. Aslan Tak›my›ld›z›’n›ns›n›rlar› içinde, Messier Albümü’nde yeralan toplam 5 gökada var. Bu gökadalar›gözleyebilmek için, küçük bir teleskop ye-terli. Gökadalar›, karanl›k bir yerde ve te-miz bir havada dürbünle görmeyi de de-neyebilirsiniz.
M65
Sarmal GökadaTak›my›ld›z›: Aslan Sa¤ Aç›kl›k: 11h18,9d
Dik Aç›kl›k: +13°05’Uzakl›k: 35 milyon ›fl›k y›l›Parlakl›k: 9,3 kadir
M65, yak›n›ndaki M66 ve NGC3628’le birlikte, en güzel gökada üçlüle-rinden birini oluflturuyor. Bu gruba, “As-lan Üçlüsü” de deniyor. Özellikle, M65 veM66 birbirlerine çok yak›n konumdalar.Bu nedenle, bir teleskopla bakt›¤›n›zdaikisini de ayn› görüfl alan›nda görebilirsi-
niz. NGC 3628 gökadas›, ikilinin kuzeyin-de yer al›yor.
M65, çok yak›n›nda yer alan bu göka-dalara karfl›n, oldukça düzgün, sarmal biryap›ya sahip. Bir teleskopla bakt›¤›n›zda,gökadan›n çekirde¤inin kollar›na oranlabelirgin biçimde parlak oldu¤unu görür-sünüz. Ayr›ca, çekirde¤in noktac›kl› yap›-s› da dikkat çekiyor.
M66
Sarmal GökadaTak›my›ld›z›: Aslan Sa¤ Aç›kl›k: 11h20,2d
Dik Aç›kl›k: +12°59’Uzakl›k: 35 milyon ›fl›k y›l›Parlakl›k: 8,9 kadir
E¤er M65’e teleskopla bakt›ysan›z,M66’y› da onun yan› bafl›nda görmüfl ol-mal›s›n›z. Bu gökada, M65’den belirginbiçimde daha büyük. Ayr›ca, ondan birazdaha parlak. Gökadan›n çekirde¤i, olduk-ça belirgin; ancak, fleklinin pek düzgünoldu¤u söylenemez. Ayr›ca, kollarda dabelirgin biçimde flekil bozuklu¤u gözleni-yor. Buna yol açan, büyük olas›l›kla, çokyak›n›ndaki M65’in kütleçekimi. Gökada-
M66, gökyüzünün en parlak gökadala-r›ndan biri. Bu sayede gözlenmesi de ko-lay. Ancak, küçük bir teleskop, gökada-n›n sadece çekirde¤ini gösterecektir.M65 ve M66’y› gökyüzünde bulmak için,Aslan’›n baca¤›n› oluflturan θ (teta) ve ι(iota) Aslan y›ld›zlar›n›n tam ortas›na bak-mal›s›n›z.
M95
Çubuklu Sarmal GökadaTak›my›ld›z›: Aslan Sa¤ Aç›kl›k: 10h44d
Dik Aç›kl›k: +11°42’Uzakl›k: 38 milyon ›fl›k y›l›Parlakl›k: 9,7 kadir
104 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Messier Albümü - 5 (M65, M66, M95, M96, M105)
GökyüzüA l p A k o ¤ l u
M65 M66
M65
θ
ι
Aslan Tak›my›ld›z›
M66 M105
M95M96Regulus
Denebola
M105NGC 3389
NGC 3384
M95
M96
M95, Regulus’tan Denebo-la’ya do¤ru giderken, yolunüçte birinde yer al›yor.Kollar›n›n, çekirde¤inçevresinde halkabenzeri bir yap›daolmas›ndan dola-y›, bu gökadaya"Halkal› Göka-da" da deniyor.M95, evreninyafl›n› hesapla-mada kullan›-lan Hubble Sa-biti’ni ölçmektekullan›lan göka-dalardan biri.Hubble Uzay Te-leskopu ve Hippar-cos uydusuyla, göka-dan›n içindeki sefeidtürü de¤iflen y›ld›zlar›gözlenerek gökadan›nuzakl›¤› duyarl› biçimde sap-tand›. Buna göre, M96 bizden35,5±3,1 milyon ›fl›k y›l› uzakta yeral›yor.
Bu gökaday›, küçük bir teleskopla gö-rebilirsiniz; ancak, kollar›n›n çubuklu sar-mal yap›s›n› seçmek zor. Bunun için dahabüyük bir teleskop gerekiyor. M95, dahaçok küresel, gri bir ›fl›k kümesi gibi görü-nüyor. Ayr›ca, foto¤raflarda bu yap›y› ya-kalamak oldukça kolay.
M96Sarmal GökadaTak›my›ld›z›: Aslan Sa¤ Aç›kl›k: 10h46,8d
Dik Aç›kl›k: +11°49’Uzakl›k: 38 milyon ›fl›k y›l›Parlakl›k: 9,2 kadir
Bu gökada, M95’ten daha büyük vedaha parlak. M96’n›n çekirde¤i, kollar›naoranla çok parlak görünür. Gökada, bü-yük oranda toz içerir ve bu nedenle sar-mal kollar› parçal› gibidir. Gökadan›n çe-kirde¤i, büyük oranda yafll›, sar› y›ld›zlar-dan oluflur. Ayr›ca, sar› fonun üzerindemavi noktalar görünür. Bunlar, büyükolas›l›kla genç ve s›cak y›ld›zlar›n olufltur-du¤u kümelerdir. M96’n›n çekirde¤i, kü-çük bir teleskopla görülebilir.
M105
Eliptik GökadaTak›my›ld›z›: Aslan Sa¤ Aç›kl›k: 10h47,8d
Dik Aç›kl›k: +12°35’Uzakl›k: 38 milyon ›fl›k y›l›Parlakl›k: 9,3 kadir
M105, eliptik gökadalar›n ti-pik bir örne¤idir. Hubble
Uzay Teleskopu’yla yap›-lan gözlemlere dayan›-
larak, bu gökadan›nmerkezinde yakla-fl›k 50 milyon gü-nefl kütleli bir ka-ra delik oldu¤udüflünü lüyor .M105, gökyü-zünde dahaçok, biraz yu-murta biçiminialm›fl bir küre-sel y›ld›z küme-
sine benziyor.Ancak, uzakl›¤›n-
dan dolay›, bir bu-lutsu görünümü de
var. Bu gökada, küçükteleskoplar için güzel bir
hedef oluflturuyor.
Gezegenler
Geçti¤imiz ay, befl parlak gezegeni ak-flamüzeri bir arada görme f›rsat›m›z oldu.Bu ay›n ilk yar›s›nda da bu gezegenleri,birbirlerine biraz daha yaklaflm›fl olarakgörece¤iz. Ay›n bafl›nda afla¤›dan yukar› s›-ras›yla Merkür, Venüs, Mars, Satürn ve Jü-piter bat› ufku üzerinde yer alacaklar. 3 Ni-san’da Satürn, Mars’tan daha afla¤›ya ge-çecek. ‹lerleyen günlerde, h›zla yükselenVenüs, Jüpiter’den sonra yükselimi en faz-la olan gezegen olacak. 14 ve 15 May›s’ta,çok ince hilal gezegenlere kat›lacak.
Ay›n ortalar›ndan sonra Merkür h›zlaalçalacak ve Günefl’in ›fl›¤›nda kaybola-cak. Satürn de onu izleyecek ve ay›n son-lar›na do¤ru gözlerden uzaklaflacak.Mars, ay›n sonlar›na do¤ru iyice alçalm›flolsa da gözlenebilecek. Venüs ve Mars,10 May›s’ta birbirlerine çok yak›n görü-nür konumda olacaklar. Bu s›rada geze-genler aras›ndaki aç›sal uzakl›k, 1/3° ka-dar olacak. Bu, her iki gezegenin de birteleskopun ayn› görüfl alan›nda olaca¤›anlam›na geliyor.
Venüs, giderek yükseldi¤i, Jüpiter degiderek alçald›¤› için, iki gezegen ay›n so-nunda iyice yak›nlaflacak. Gökyüzünün enparlak iki gezegeni, May›s’›n son günle-rinde ve Haziran’›n ilk günlerinde güzelbir ikili olacaklar.
1 May›s saat 23:00; 15 May›s saat 22:00; 31 May›s 21:00’de gökyüzünün genel görünüflü
May›s ay›nda Jüpiter’in dört büyük uydusunungezegene göre konumlar›.
1
3
5
7
11
13
15
17
19
21
23
25
27
29
31
9
Io Europa Ganymede Callisto
Kraliçe
Kral
Perseus
Büyük Ay›
Küçük Ay›
KUZEY
GÜNEY
BATI
Ejderha
Zürafa
Ku¤u
Tekboynuz
KüçükKöpek
Arabac›
‹kizlerVaflak
YengeçÇobanKuzeytac›
Berenices’inSaç›
Aslan
Baflak
TeraziAkrep
Y›lanY›lanc›
Herkül
Lir
Suy›lan›
Suy›lan›
Erbo¤a
KupaKarga
Pompa
Regulus
Spika
Arkturus
Antares
Kutupy›ld›z›
Vega
Kapella
Deneb
Procyon
Jüpiter
DO⁄U
106 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
ForumNeden Onlara
Hakettikleri
De¤eri Vermiyoruz?
14 yafl›nda, ilkö¤retim okulu 8. s›n›-fa giden bir ö¤renciyim. Belki baz›lar›n›-z›n gözünde daha dünkü çocuk olabili-rim; ama kendimce, yap›lan haks›zl›kla-r› gözlemleyecek kadar büyüdü¤ümün,
olgunlaflt›¤›m›n fark›nday›m.Bizim yetiflmemizde, iyi birer insan olmam›zda büyük katk›lar›
olan ö¤retmenlerimiz, her zaman iyli¤imizi isterler. Ama baz›lar›-m›z hâlâ bunun bilincinde de¤il. Sizlere bir olay aktarmak istiyo-rum:
20 Mart’ta, devrim tarihi dersinde ö¤retmenimiz, bizlerin derseyeterince kat›lmad›¤›n› söyledi. O kadar üzülmüfltü ki, bizlerin ders-te verimsiz olmas›n›n nedenini kendinde ar›yordu. Oysa suç bizler-deydi ve eminim, baz› arkadafllar›m da bunun fark›ndayd›.
Dersten sonra, bir arkadafl›m yan›ma geldi ve flu sözleri söyledi:"Ben art›k çal›flmaya karar verdim. Ö¤retmenimizin dedi¤i gibi,kendim için çal›flaca¤›m."
Bu sözleri duydu¤umda çok sevindim ve arkadafl›ma flu yan›t›verdim: "Kendi gelece¤imiz için çaba göstermemiz gerekiyor. Buçaba da derslerimize çal›flmakla bafll›yor."
Bir arkadafl›m›n da olsa, bizlerin gelece¤i için u¤rafl veren ö¤-retmenlerimizi anlam›fl olmas›, beni çok mutlu etmiflti. Onlar, ba-zen bizlerin annesi, bazen babas›, bazen kardefli, bazen de arkada-fl› olmufllar. ‹nsan ailesini üzebilir mi? Bu nedenle, ö¤retmenlerimi-ze sayg›da asla kusur etmemeliyiz. Ben, bütün ö¤retmenlerimi çokseviyor ve say›yorum.
Buket Odabafl› - ‹stanbul
Su Üzerine Bir Atasözü, Bir Deyim
Su, do¤adaki tüm canl›lar için vazgeçilmez olan ve onsuz bir ya-flam›n düflünülmeyece¤i bir madde. ‹nsans› özellikleri de var. Biratasözünü ve bir deyimi an›msatmak isterim, sanki sudan esinlene-rek söylenmifller: "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" ve "Sa-man alt›ndan su yürütmek."
"Ne iliflkisi var suyla?" denebilir. Aç›klayaca¤›m. ‹liflkiyi ortayakoymak için, suyun içerisine belli oranda tuz atmak yeterli. Beklen-di¤i gibi, suyun içindeki tuz, iyonlar›na ayr›flacak. Yani sodyum klo-rür (tuz) sodyum ve klor iyonlar›na ayr›flacak. Su molekülünün çev-resinde elektronlar›n daha çok zaman geçirmesiyle negatif yük ka-zanan eksi ucu pozitif yüklü sodyum iyonunu, suyun art› (elektron-lar›n›n bir k›sm›n› yitirmesiyle pozitif yük kazanan) ucu da negatifyüklü klor iyonunu çevirecek. Peki, su neden bu tepkimeyi gerçek-lefltirsin ki? Bu sorunun yan›t› aç›k: Suyun bu iflten bir ç›kar› var.E¤er ç›kar› olmasayd›, tuz suda iyonlaflamazd›. Nas›l bir ç›kar sözkonusu? Suyun en de¤erli varl›¤› enerjisi ve tuz kristalinden iyonla-r› ay›rmak için enerji gerekli. Yani su, en de¤erli varl›¤› olan ener-jisini tuzu iyonlaflt›rmak için harc›yor. Suyun insans› özelliklerindenbiri, uyan›kl›¤› burada devreye giriyor. ‹yonlar›n suyla sar›lmas› so-nucu ortama, yani suya enerji veriliyor. Üstelik bu enerji suyun ver-di¤i enerjiden daha büyük. Su bu iflten kârl› ç›k›yor. Yani, "kaz ge-
lecek yerden tavuk esirgemiyor". Düflünün, siz birisine 500 TL ve-riyorsunuz ve o size belli bir süre sonra 750 TL veriyor.
Suyun kendisine de at›fta bulunulan deyime gelince. Bu iliflkiyide flöyle aç›klayal›m: Suya yine tuz eklensin; ama bu kez yanl›fll›k-la fazla miktarda tuz eklenmifl olsun. Belli bir süre sonra, yani or-tal›k duruldu¤unda altta belli miktar tuzun çöktü¤ü gözlenir. Üsttesu, altta tuz kal›r. ‹lk bak›flta hiçbir hareket yok. Ama bu görünü-fle aldanmamak gerek. Çünkü su, çöken tuzlar›n bir k›sm›n› çözüp,çözdüklerini de çöktürür. Yani sürekli olarak kendini yeniler. Buduruma, saman alt›ndan su yürütmek denmez mi?
Son olarak suya, dünyan›n en büyük kimyac›s›na sayg›lar›m› ile-tiyorum ve her geçen gün onunla ilgili gerçeklerin ayd›nlat›ld›¤›n›haber veriyorum.
Lise 1. S›n›f ö¤rencisiyim ve ülkemizde bilimin neden ilerleye-medi¤ini aç›klamak istiyorum.
Türkiye’de insanlar›n ço¤u popüler kültür-le yak›ndan ilgileniyorlar. Ben popüler kültürderken, magazinden söz ediyorum. ‹nsanlarmagazin gazeteleri, dergileri ve televizyonlar-daki magazin programlar›yla çok yak›ndan il-gililer. Bu durum beni çok üzüyor. Çünkü butür programlar insanlar›n düflünmesini engel-liyor.
Kendi kendime flu soruyu yöneltiyorum:Türkiye’deki insanlar›n bilim alan›ndaki geliflmeleri merak edip, bi-limle ilgilenmeleri için bu yay›nlar›n azalmas› ya da yasaklanmas›m› gerekiyor?
Neden yalan söyleyeyim, yan›t›m "yasaklanmal›"dan yana. Dahada ileri gidiyor ve örne¤in televizyonlarda, magazin kanallar› yerinibilimsel konularda yay›nlar yapan kanallar›n almas›n› istiyorum.Belki de böylece halk›m›z, mecburen bu kanallar› seyreder ve birsüre sonra bir de bakar›z kendini bilime adam›fl bir ço¤unluk olufl-mufl olur.
Bu kadar kesin konuflmam›n nedeni, belki de bir zamanlar be-nim de magazine olan tutkumdan kaynaklan›yor. 8. s›n›fa kadar bukonularla çok ilgiliydim; ama bir gün okulumuza bir ö¤retmen ta-yin oldu. Ö¤retmenimin ad›, Soner Sar›han’d›. Bize ilk dersindedo¤ru yolu, yani düflünmenin yolunu ö¤retti. Huzurlar›n›zda Sonerö¤retmenime teflekkür etmek istiyorum.
Kemal Koçak - ‹stanbul
Üniversite S›nav›na Bir Bak›fl
Yar›n›n üniversitelilerini tayin edecek o önemli s›nav›n arifesin-deyiz flimdi. Ben bu yaz›mda yeni bir üniversiteli olarak bu s›nav-dan, ama öncelikle s›nava bak›fl aç›s›ndan bahsetmek istiyorum.
Ortaö¤retim kurumlar›ndan özellikle bu sene mezun olan bin-lerce ö¤renci bu s›nava büyük bir heyecan ile girecek. Her biri ken-di çap›nda belirli bilgi seviyesi ulaflm›fl bu gençler bir yandan bu se-viyelerindeki son düzenlemeleri yaparken bir yandan da daha öncepek yaflamad›klar› s›nav heyecan›yla tan›fl›yor. ‹lk bak›flta pekönemli görülmeyen bu heyecan ö¤renci d›flar›ya yans›tmasa da s›-
G ü l g û n A k b a b a
107May›s 2002 B‹L‹M veTEKN‹K
Forumnav zaman› yaklaflt›kça psikolojik bir bask›ya dönüflebiliyor. Bencebu konu medyada ve dershane kesiminde ne yaz›k ki çok geç eleal›n›yor. Tabii ki sistemin getirdi¤i müfredat yetifltirme zorlu¤u ders-hanelerde bu konuya e¤ilimi zorlaflt›r›yor. Ancak en az›ndan medya-da ya da e¤itimle ilgili yay›nlarda bu konunun ulafl›lmas› kolay vebafllang›çtan sonuna kadar sistematik bir flekilde irdelenmesi gerek-ti¤ine inan›yorum. Geçen sene dergimiz Bilim ve Teknik"in bu ko-nuyu kapsaml› bir flekilde ele almas› benim aç›mdan çok yararl› ol-mufltu olmas›na, ama Türkiye’de bilime verilen bu de¤er ve önyarg›oldukça kaç kifliye ulafl›p bilgilendirebiliriz.
Ancak yay›nlar ne kadar kapsaml› olursa olsun ö¤renci ve ebe-veynlerin s›nava bak›fl aç›s› sonucu ciddi bir biçimde etkiliyor. Ör-ne¤in aile s›nav sistemi hakk›nda pek bir fley bilmiyorlarsa -geneldedurum bu ne yaz›k ki- s›nav onlar için tek çare ve hayat›n yönlendi-rilmesinde tek etken olarak de¤erlendiriliyor. Haliyle daha s›navahaz›rlan›rken ö¤renci bu bask›n›n alt›nda eziliyor. Asl›nda aile de ço-cuklar›n›n iyili¤ini ve baflar›s›n› istiyor, ama yöntem yanl›fl.
Ö¤rencinin s›nava kiflisel bak›fl›ysa ailesinin bu konudaki fikirle-rinden daha önemli bir etken s›nav üzerinde. S›nav› daha ilk y›ldanhayat›n›n tek flans› olarak de¤erlendiren bireyin bu düflüncesi moti-vasyon olmaktan ç›k›p yaln›zca stres yarat›yor. Tabii stres ve psiko-lojik bask› alt›nda ö¤renci hangi düzeyde olursa olsun sorun yafl›-yor. Ebeveynlerin konuya bak›fl›, ö¤renci sa¤lam karakterli oldu¤uan pek önemli de¤il, ama bireyin tutumu do¤rudan kendisini ilgilen-diriyor. "Evrendeki en önemli iliflkinin de kiflinin kendi kendisiyleolan iliflkisidir" kuram› bunu bir kat daha anlaml› k›l›yor san›r›m.
Burada benim seslenece¤im bu s›navla uzaktan yak›ndan iliflkisiolan herkes. Öncelikle uzman görüfllerini ve de¤erlendirmelerini cankula¤› ile dinleyip onlar› yorumlayal›m. Kendimizi nas›l s›navla ilgilitüm konularda bilgilendirmeye çal›fl›yorsak, gelin bu konularda dabirbirimize yard›mc› olal›m. Özellikle s›nava girecek arkadafllardanricam, s›nav sonras› tercih ifllemlerinde, yak›n zamanda kazan›p git-mifl arkadafllar›n›zla da o bölümlerle ilgili konuflun ve fikir al›n.Unutmay›n insanlardan fikir almayacak kadar hiçbirimiz derin dü-flünceli de¤iliz.
Caner CereciAÜ E¤itim Bilimleri Fak. Bilgisayar Ö¤.
Neden Biyoloji?
Hepimizin bildi¤i gibi biyoloji ald› bafl›n› gidi-yor. Bu bilim dal›nda her geçen gün ilerlemekaydediliyor. Ben bunun nedenini, biyolojinin in-sanl›¤›n gelece¤ine ›fl›k tutan bir bilim olmas›naba¤l›yorum. T›p bilimini de yak›ndan ilgilendir-mesi nedeniyle ço¤u insan biyolojiyle ilgilenmek-te. Fizikte, kimyada olan bilimsel geliflmeler ilgi-yi üzerine pek toplayam›yor; ama biyoloji, sankiyaflam›n yap›tafl›.
Fizik, kimya da canl›lar›n yaflamlar›na kolayl›klar sa¤layan tekno-loji harikalar›yla doluyken, biyoloji belki de bire bir canl›y› inceledi-¤inden bu kadar popüler. Ne dersiniz?
Arzu Aslan - Dikili/‹zmir
Serbest Kürsü
Yurttafll›k And›Ben,.................Bundan böyle:(A)Afl›r› tüketmeyece¤ime,Vergi kaç›rmayaca¤›ma,Çevreyi kirletmeyece¤ime,Trafik kurallar›n› çi¤nemeyece¤ime,Yani,K›rm›z›da duraca¤›ma,Di¤er deyiflle, bu alanlarda sorun üretmeyece¤ime,Böylece "vatandafl kimli¤i" edinece¤ime,
Ve(B)Yukar›da say›lan sorunlar› üretenleri uyaraca¤›ma,Yani,Bu alanlarda k›rm›z›da geçenleri"Sosyal yapt›r›m" olarak bilinen yöntemle durduraca¤›ma,Böylece "yurttafl kimli¤i" edinmek için de çal›flaca¤›ma,Ayr›caK›rm›z›da durdurduklar›ma, kendilerinin de Ayn› yöntemi uygulayarak baflkalar›na,"Yurttafl kimli¤i" edinmede yard›mc› olmalar›n› önerece¤imeSöz veriyorum.
Bu and, bireyin ça¤dafl uygarl›k normlar›n› yakalamada gereken de¤ifli-mi kendinde bafllataca¤› ve kendisine sayg›s› ölçüsünde uyaca¤› öngörüsüy-le, Habitat Yurttafllar Kozas›’nca haz›rland› . K›rm›z›da durmak, hukuka, in-sana, insan haklar›na sayg›y›, her türlü yanl›fl ifl, davran›fl ve haks›zl›ktankaç›nmay› simgeleyen bir kavram. Bu and›, Bilim ve Teknik dergisinin Fo-rum bölümünde sizlerin yorumuna aç›yorum. ‹lgi duyan herkes bu and›n içe-ri¤ine katk›da bulunabilir, ya da elefltiri getirebilir.
Hâlâ Ça¤›n D›fl›nday›zY›l 2002, ama Türkiye’deki baz› olaylar bizle-
rin hâlâ bir ça¤ d›fl›l›k içinde oldu¤unu gösteriyor.Ben buna iki örnek verece¤im.
Bunlardan biri, sa¤l›kl› insanlar›n özürlü insan-lar›n yaflamlar› üzerinde önemli rol oynamas›. Benbu durumu "vahflilik" olarak görüyorum. Özürleriyüzünden d›fllanan insanlar var. Hatta baz› okul-lar, özürlü oldu¤u gerekçesiyle çocuklar›, gençleriokullara alm›yorlar. Okumak için herkesin tam an-lam›yla sa¤lam m› olmas› gerekiyor? Özürlü insan-
lar içinde de alk›fllanacak ifller yapan o kadar çok insan var ki. Bu insanlarözürlü olmay› hiç isterler miydi? O halde bu ayr›mc›l›k niye?
Bir baflka sorun da ülkemizin kanayan yaras› yolsuzluk. Baz› insanlar ç›-kâr amaçl› yolsuzluklar yap›yor. Hatta bunu ifl olarak görenler de var. Oysaflu kriz ortam›nda herkesin tek yumruk olup, yolsuzluklar›n üstüne gitmesigerek. Biri k›s›tlama yaparken di¤eri bol keseden harcarsa bu sorun nas›lçözülür?
Eflref AkçaK›rflehir
De¤erli Okurlar, görüfllerinizi 400 kelimeyi geçmeyecek biçimde ve foto¤raf›n›zla birlikte "TÜB‹TAK Bilim ve Teknik Dergisi, Forum Köflesi, Atatürk Bul. No:221 Kavakl›dere- Ankara"
ya da "Forum Köflesi PK 52 Kavakl›dere 06100 Ankara" adresine gönderebilirsiniz. Görüfller aktar›l›rken 3. flah›slar› suçlay›c› ifadelerden kaç›n›lmas›n› rica ederiz. Forum’da ve SerbestKürsü’de yay›mlanan okuyucu görüflleri Bilim ve Teknik dergisini ba¤lamaz. Forum köflesine afla¤›daki telefon ve faks numaralar›yla da eriflebilirsiniz:
fiekilde görülenT harfi befl eflitkareden oluflu-yor. Ayn› T har-fini, flekil vealan aç›s›ndaneflit 4 parça kul-
lanarak nas›l elde edersiniz? (Parçalar›döndürebilir ve ters çevirebilirsiniz.)
Yar›s›n› Ç›kar›n
Elinizde ard›fl›k say›lardan oluflan birdizi (n,n+1,.....) var. Bu say›lardan yar›s›-n› sildi¤inizde ortalaman›n 4 say› artt›¤›n›gözlüyorsunuz. Sildi¤iniz say›lar›n ortala-mas› 104,5 oldu¤una göre silmeden ön-ceki tüm say›lar›n toplam› nedir?
Üç Silindir
‹ki silindir flekilde görüldü¤ü gibi bir-birlerine bitiflik durumdad›rlar. Birinin ya-r›çap› 2, di¤erinin ise 3 birim olan bu si-lindirlerin üzerinde düflmeden durabile-cek en büyük silindirin yar›çap› nedir?
Üçgenleri Say›n
Bu flekilde toplam kaç adet üçgen ol-du¤unu bulunuz.
Göz Aldanmas›
Ka¤›t üzerine iki boyutlu olarak çizile-biliyor, ancak üç boyutlu tasar›m› olanak-s›z olan bir üçgen.
Yürüyen Merdiven60 m. uzunlu¤unda bir yürüyen merdi-
ven, hareket etmeden duran bir kifliyi 60saniyede bir üst kata ç›kar›yor. Yürüyenmerdiven çal›flmazken bu 60 metreyi 90saniyede ç›k›yorsunuz. Yürüyen merdivençal›fl›rken, siz de yukar› do¤ru ç›karsan›zkaç saniyede üst kata ulafl›rs›n›z?
Kitap Sayfalar›
Bir kitaba sayfa numaralar› verilirken689 adet "1" rakam› kullanmak gerek-mifltir. Bu kitap kaç sayfad›r?
Say› Bilmecesi
1’den 16’ya kadar olan say›lar› (birerkez kullanarak) bofl karelere öyle yerleflti-rin ki, yatay ve düfley tüm eflitlikler ger-çekleflsin. Çarpma ve bölme ifllemlerinintoplama ve ç›karma ifllemlerine göre ön-celi¤i oldu¤unu unutmay›n.
108 May›s 2002B‹L‹M veTEKN‹K
Geçen Ay›n ÇözümleriYeflil Alan
5 santimetrekare. Ayn› renkler yanyanagetirildi¤inde befl eflit büyüklükte kare eldeedilir. Yeflil, k›rm›z›, sar›, mavi ve mor.Dolay›s›yla yeflil kareli alan toplam alan›n befltebirine eflittir.
Soru ‹flareti12 (Say›lar ait olduklar› renkli flekillerinçevrelerini vermektedir.)
Yaz› TuraHepsinin olas›l›¤› eflittir. (Para 5 kez at›ld›¤›için her birinin gelme olas›l›¤› 1 / 32’dir.)
4 MüzisyenAyfle gitar çalmaktad›r. (Bora piyano, Ceyda flüt, Demir ise kemançalmaktad›r).
Say› Bilmecesi
Geçenlerde öyle bir olay anlatt›lar ki, cesaretin böylesi inan›lacak gi-bi de¤il. Yurtd›fl›ndaki bir yafl gruplar› turnuvas›ndan dönen satrançç›-m›z baz› oyunlar›n› Vasiukov'a göstermek ister (ki bu kadar› bile bafll›bas›na bir cesaret öyküsü). Ama üstad›n vakti k›s›tl›d›r. Bunun üzerinemangal yürekli minik satrançç›m›z "O halde yenildi¤im partileri göste-reyim." der. Say›s›z satrançç› tan›d›k ama bu çocuk kadar cesurunu neduyduk, ne de gördük. Söz konusu çocuk baflar›dan baflar›ya koflan Em-re Can... Henüz 12 yafl›nda ama Konya’da yap›lan Türkiye Birincili¤iSeçme Turnuvas›’ndan hiç yenilgisiz finallere ç›kmay› baflard›. Bu yazAnkara’da gerçekleflecek finallerde büyük rakiplerini bir hayli u¤raflt›-racak san›r›z.
1923 Carlsbad turnuvas›n› Alekhine, Maroczy ve Bogoljubow efl pu-anla önde tamamlarlar. Ödül töreninde yar›flmac›lar organizatörler, ko-flullar, oyuncular, hakemler vs. hakk›nda hofl sözler söylerler. Bogolju-bow en iyi turnuvas›n› ç›kard›¤›n› söyler. Sonunda Alekhine kalkar: Düngece rüyamda öldü¤ümü gördüm. Bir anda bütün salon sessizli¤e bürü-nür. Alekhine devam eder. Cennetin kap›s›na gelip çald›m. Melek kap›-y› aç›p sordu. "Kimdir o?" "Dr. Alexander Alekhine" "Mesle¤iniz nedir?""Satranç ustas›" "Kusura bakmay›n, satranç ustalar› cennete giremez!"Ve kap› a¤›r a¤›r kapanmaya bafllad›. Tam üzüntüyle geri dönecekkenkap› aral›¤›ndan arkadafl›m Bogoljubow’u cennette görmez miyim! Key-fi de yerinde! Hemen kap›y› tekrar çald›m. Melek: "Yine ne var?" Bo-goljubow’u göstererek "E¤er o adam› içeri al›yorsan›z bana da izin ver-melisiniz!" dedim. Melek dönüp Bogoljubow’a flöyle bir bakt›ktan son-ra flöyle dedi: "Ha o mu? O kendini satranç ustas› san›yor!"
1973 y›l›. Büyük sinema adam› J.L. Bunuel’in (1900- 1983) bir y›lönce çekti¤i film Oscar’a adayd›r. ‹ki gazeteci, üstad› Meksika’da yaka-lay›p sorarlar: "Sizce filminiz ödül alabilecek mi?" Üstat kendindenemin, yan›tlar: "Elbette! Benden istedikleri 25000 dolar› ödedim bile!Amerikal›lar›n baz› eksiklikleri oldu¤u do¤rudur ancak sözlerinin eri in-sanlard›r!" Meksikal› gazeteciler yan›ttaki muzipli¤i fark etmez ve bir-kaç gün sonra Meksika gazeteleri, üstad›n Oscar’› 25000 dolara sat›nald›¤›n› duyurur! Bunuel flaka yapt›¤›n› tekrarlar durur da kimseyi inan-d›ramaz ve gerçekten üç hafta sonra film Oscar kazan›r!
fiike insan elinin de¤di¤i hemen her yerde görülen bir olgudur veher ne kadar satranç tanr›sal denebilecek bir adalet sistemini temsil et-se de, satrançç›lar –ço¤unlukla!- insanlard›r ve oranca göz ard› edilebi-lir dahi olsa, satranç tarihinde de birkaç küçük flike olay›na rastlamakolas›d›r.
Turnuvan›n son turu... ‹ki üstat ölümüne bir mücadele içindeler. Ma-ç› kazanacak oyuncu, ayn› zamanda yüklüce bir para ödülünün de sahi-
bi olacakken, kaybedecek oyuncuiçin büfede bir bardak so¤uk su ha-z›r tutuluyor. Beraberlik durumun-da ise, yanlar›ndaki masada oyna-nan oyunun galibine kalacak herfley. E¤er o masada da beraberlikolursa, eflitlik bozma uygulanacak.Parti oldukça sakin bafll›yor ve ikiüstat da erken bir hezimetten kork-tuklar› için ihtiyatl› oynuyorlar. Si-
nirler gergin. ‹kisi de, yapt›¤› herhamleden sonra di¤erinin yüzüne ba-
k›yor. Hakemler bu iki masan›n ba-fl›ndan ayr›lm›yorlar. Salonda tambir sessizlik hakim. Oyun ortas› dasakin manevralarla sürerken, yanmasadaki maç, taraflardan birininerken yenilgisiyle sonuçlan›yor. Üs-tatlar›n beraberlikten elde edebile-cekleri hiçbir fley yok art›k. Sonun-da, üstatlardan biri kelleyi koltu¤aal›p, iki er feda ederek çok kar›fl›kbir konum yarat›yor, inisiyatifi ele ge-çiriyor ve ac›mas›zca sald›rmaya bafll›-yor. Di¤er üstat ise, yitirece¤i ödülünbüyüklü¤ünden ald›¤› güçle en do¤rusavunmalar› bulurken, yan masadakimaç›n galibi, pür dikkat, bu kanl› çarp›flmay› izliyor. Savunan taraf, ön-de oldu¤u iki eri geri vererek tafllar› kesmeyi baflar›yor ve oyuncular,aç›kça eflitli¤e gidecek bir oyun sonuna giriyorlar. Üstatlar birbirleriningözlerinin içine bak›yorlar, bir anda birinin midesi sanc›maya bafllay›ve-riyor(!) ve ilac›n› almak için salon d›fl›na kofluyor. Sevecen rakibi de yar-d›m›na gidiyor tabii! D›flar›da maç›n sonucunu yaz›-tura atarak belirle-meye karar veriyorlar, ancak ikisinin de üstünde bozuk para ve etraftakimseler yok! Salondakilerden bozuk para istenirse durum anlafl›laca¤›için, midesi sanc›yan oyuncu karfl› büfeye kofluyor, para bozduruyor, ya-z›-tura at›l›yor ve midesi sa¤lam oyuncu kazan›yor. Mide hastas› üstat,terk etmek üzere masaya döndü¤ünde ne görsün! Me¤er hamle s›ras›kendisinde olan rakibinin bayra¤› düflmemifl mi! Daha rakip salona gel-meden saati durduruyor, hakemi ça¤›r›yor ve büyük ödülü kazan›yor!
Anlaflmal› beraberli¤in de flike say›ld›¤› tarihlerde bir liseler il birin-cili¤inde iki arkadafltan biri, Türkiye Birincili¤i’ne gitmeyi garantilemifldurumda, ancak son turda beraber oynuyorlar ve kazan›rsa, arkadafl›onunla gelemeyecek. Informator’u aç›yor, en iyi oyun seçilen, daha ön-ceden iyice analiz etmifl oldu¤u ve kanl› fakat k›sa bir mücadelenin ar-
d›ndan berabere biten Sax-Seira-wan partisini arkadafl›na ezberleti-yor. Bu kadar kar›fl›k bir konumunk›sa sürede oynan›p masadan be-rabere ile kalk›lmas› hakemi flüp-helendiriyor ve iki arkadafl› odas›-na ça¤›rarak flike yap›p yapmad›k-lar›n› soruyor. Oyuncular›n bildik-leri tüm yeminleri s›ralamalar› üs-tüne bir tak›m getiriyor ve analizistiyor. Bereket versin, gençlerin
ezberleri kuvvetli ve Sax’›n Informa-tor’daki analizini, virgül bile atlama-dan tekrarl›yorlar. Hakem analizinh›z›ndan ve eksiksizli¤inden flaflk›nve memnun: "Görüyorum ki, bu oda-dan bir Türkiye fiampiyonu ç›ka-cak!" diyor. Gerçekten de, gençler-den biri –bu kez di¤erini de yene-rek!- o y›l›n liseler birincisi oluyor!
Ben günümüzün zorlu koflullar›nda zor-lu bir maratonda yar›flan bir ö¤renciyim.Bu maratonun ad› ÖSS. Bu nedenle aradabir bunal›ma girmem çok do¤al. ‹flte dünyine böyle bunal›ml› bir günümdeydim vecan›m›n s›kk›n oldu¤u günlerde sinemayagiderim. Filmin ismi "K-Pax" ti. Uzaydangelen ve insanlar› araflt›ran bir uzayl›y› an-lat›yordu. Tabii do¤al olarak bir uzayl›n›ndünyam›za gelmesi için ›fl›k h›z›n› aflmas›gerekiyor. Filmde bahsedilen say›lar birazyanl›flt›, ama "takyon" denen ve ›fl›k h›z›n-dan daha h›zl› bir parçac›ktan bahsedili-yordu. fiu ana kadar elimde olan say›lar›-n›z›n hiçbirinde böyle bir parçac›ktan bah-setti¤inizi görmedim. Bu vesileyle size yaz-maya karar verdim. E¤er takyonlar› birazanlat›rsan›z çok sevinece¤im. Ayr›ca sizle-ri tebrik etmek de isterim; çünkü çok gü-zel bir dergi haz›rl›yorsunuz .
Deniz Özistek
Ders Geçirten
Bir DergiTüm Bilim ve Teknik dergisi çal›flanla-
r›na ve okurlar›na selamlar! Her fleydenönce flunu söylemek istiyorum: Bu ülkedeböylesine üst düzey bir derginin, bu kadargenifl bir okuyucu kitlesine sahip olmas›(özellikle genç kuflak) Türkiye'nin gelece-¤inin oldukça parlak olaca¤›n› düflündürü-yor bana. Tabii bu bilim sevdal›s› insanla-r›m›z› ülke s›n›rlar› içinde tutmay› baflara-
bilirsek!!! (Her on kifliden sekizinin haya-t›n› yurt d›fl›nda sürdürmek gibi bir hayalioldu¤unu düflünürsek bu oldukça zor ola-ca¤a benziyor.)
Ben Marmara Üniversitesi Makine Mü-hendisli¤i'nde yüksek lisans ö¤rencisiyim.Geçen dönem ald›¤›m bir seminer dersivard›. Konu seçimi bana aitti ve ben herzaman oldu¤u gibi yine hiçbir fleye kararveremedim. Klasik bir konu de¤il, gelece-¤e yönelik ve yenilikçi bir konu olmas›n›istiyordum. Dönemin sonu yaklaflm›flt› veben aramaktan vazgeçip kendimi derstenkalmaya haz›rl›yordum ki akl›ma Bilim veTeknik geldi. Oturup eski dergilerimi tektek arad›m ve iflte orada duruyordu. Semi-nerimin konusu "Fuel Cells: Features andBenefits" olacakt›. Sunuflumu yapt›m vedersten geçtim. Tanr›m! fiimdi bir kere da-ha düflündüm de yok yere kalacakt›mdersten. Onun için, teflekkürler Bilim veTeknik. Son olarak bir fley daha; bir za-manlar son sayfada bir bulmaca olurdu.Sizden ricam o muhteflem bulmacalar› ya-ratan mükemmel insan› bulup, bulmacasayfas›n› tekrar haz›rlaman›z. Hayat›mdaçözdü¤üm en iyi bulmacalard›.
Erhan Yüksek/Kocaeli
Spor Bilimine
Yer VerinUzun y›llard›r okudu¤um derginize bu
y›l abone olma f›rsat›n› yakalad›m. Dergi-nize abone olduktan sonra sahip oldu¤umabone numaras› ile geçmifl yay›nlar›n›z› da
‹nternet üzerinden izleyebiliyorum. Uzun sürelerden beri aktif olarak kü-
rek sporuyla ilgilenen biri olarak, gerekkürek, gerekse spor alan›ndaki teknik bil-gilerimi art›rmak amac›yla sitenizde"spor" ad› alt›nda bir arama yapt›m. "Sporve Bilim" bafll›¤› alt›nda buldu¤um onlar-ca yaz›n›n beni en çok flafl›rtan yan›, bu ya-z›lar›n bundan 10-15 y›l öncesine ait ol-mas›yd›. Sizlerden istedi¤im, birçok konu-da oldu¤u gibi spor alan›nda da önemlibaflar›lar› yakalad›¤›m›z flu günlerde, spor-la ilgilenen insanlar›n çal›flt›klar› branfllar-da daha verimli olabilmeleri için, yenidenspora bir yer ay›rman›z ve antrenmanprogramlar›ndan beslenme programlar›nakadar günümüz teknolojisinin ve bilimininulaflt›¤› yeniliklerden biz genç nesli haber-dar etmeniz, bilgilendirmeniz. Bu konudaher türlü bilgiye aç olan insan›m›z› hemteknik hem de herkesin anlayabilece¤i birdille bilgilendirmenizi isterim.
Türk sporun gözle görülür bir flekildegeliflme kaydetti¤i flu önemli y›llar›m›zda,özellikle antrenman ve beslenme bilimikonusunda çok yetersiz oldu¤umuzu düflü-nüyorum. Kürek sporunun Türkiye’deamatör olmas› ve genel olarak amatörsporlar›n da pek ciddiye al›nmad›¤› ülke-mizde bilgi ve e¤itmen eksi¤i, baflar›l› ola-cak hatta ve hatta bu baflar›lar›n› uluslara-ras› arenalarda gösterebilecek birçok po-tansiyel sporcunun harcanmas›na nedenoluyor. Herhangi bir sporcunun, bilhassaantrenman ve beslenme biliminden uzakolarak yürütece¤i antrenman programla-r›nda istikrarl› ve yüksek dereceli baflar›la-
B‹L‹M veTEKN‹K
Deniz Özistek’in deneyimini hangimiz yafla-mad›k ki? Bilimkurgu!..Hele s›nav arefesininstresli günlerinde ne güzel, ne rahatlat›c› bir ka-ç›fl. Karfl›madde itkisiyle yol alan uzay gemileri,bunlar› göz aç›p kapayana kadar evrenin ötekiucuna ulaflt›ran kurt delikleri....Asl›nda bilimlebilimkurgu aras›ndaki s›n›r giderek belirsizlefli-yor. Dolay›s›yla bilimkurgunun al›flt›¤›m›z klifle-lerinin de bilimsel aç›klamalar› olabiliyor. Tabiiki “kuramsal olarak”. Ancak ço¤u kez bunlariçin gerekli koflullar ya da boyutlar, filmlerdeal›flt›¤›m›z uygulamalar› gerçekte olanakl› ol-maktan ç›kar›yor. Belki de sorun burada. Bilim-kurgu malzemelerinin en az›ndan baz›lar› mate-mati¤in, fizi¤in kuramsal olarak reddetmedi¤ibir alan içinde kal›yor. Ancak bizim al›flt›¤›m›zbilim tan›m›n›n bir özelli¤i, deneylerle do¤rulan-ma zorunlulu¤u. Takyonlar da böyle, kuramsalolarak varl›klar› yads›namayan parçac›klar. “Ku-
ramsal” özellikleri, ›fl›k h›z›ndan daha h›zl› yolalmalar›. Oysa bildi¤imiz fizik kurallar›na görehiçbir parçac›k ›fl›ktan h›zl› gidemez. Takyonla-r›n özellikleriyse, ›fl›k kadar “yavafl” gidememe-leri ve zaman içinde de geriye gitmeleri. “Ku-ramsal” deyince hafife ald›¤›m›z da san›lmas›n.Çünkü takyonlar›n varl›¤›n› öne sürenler,ABD’nin Princeton, Stanford gibi en ünlü üniver-sitelerinin ileri araflt›rmalar enstitülerinden fizik-çiler. Üstelik bu kuramlar da, öyle havaya söy-lenmifl fleyler de¤il. Matemati¤iyle, fizi¤iyle, for-mülüyle, hakemli dergilere sunulmufl ve kabuledilmifl öneriler. Takyonlar, ayr›ca günümüzdegiderek yandafl toplayan sicim kuram›nca da ön-görülen parçac›klar. Ancak, sicim kuram› daflimdilik, deney bir tarafa, kuram›n›n oturabile-ce¤i sa¤lam bir matemati¤i de gelifltirebilmifl de-¤il. Bu bak›mdan takyonlar›n varl›¤› ya da yok-lu¤u konusunda bir fley söyleyebilmek flimdilik
olanakl› de¤il. Ancak fizikçiler, önümüzdeki beflon y›l içinde yeni uydularla derlenecek verilerin,sicim ve baflka baz› kuramlar›n s›nanabilece¤ibir ortam› yaratabilece¤i konusunda umutlular.Dergide bu konuda benzer bilgilerin verildi¤i enaz›ndan bir yaz›y› biliyorum (Çünkü benim yapt›-¤›m bir çeviri: Hiçli¤in Merkezine, Bilim ve Tek-nik, Mart 1999, s: 57). Kuflkusuz bu konudabaflka yaz›lar da dergimizin 35 y›ll›k arflivindeyer alm›flt›r. Ama, web sayfam›za arama kolayl›-¤›yla koydu¤umuz arflivimizi taramak için, dahaönce aç›klad›¤›m›z gibi abone olmak gerekiyor.
Erhan Yüksel’e ders geçirtti¤imiz için mem-nunuz tabii. Ö¤rencilerimizin gerek duydu¤u bil-gileri, ders kitaplar›nda ulaflamad›klar› tazelikve içerikle ulaflt›rabilmek, bizim önemli hedefle-rimizden biri. Ancak, dersler üniversiteden,master ve doktora çal›flmalar›ndan sonra bitmi-yor. Geçmesi daha güç olan, ama bizim tüm Bi-
r› yakalamas› güç olacakt›r, belki de olma-yacakt›r. Yay›mlayaca¤›n›z yaz›lar›n›zla vePopüler Bilim Kitaplar›n›zla bu a盤› birnebze olsun kapat›lmas›nda, gerekli olanspor ve sporcu felsefesinin yerlefltirilme-sinde, sporun bir tür yan u¤rafl, e¤lencede¤il de, yaflam tarz› oldu¤unun anlafl›l-mas›nda yard›mc› olman›z› isterim. Bu ko-nuda, olanaklar›m ve deneyimlerim ölçü-sünde yard›m da etmek isterim...
Son bir iste¤im de kendi branfl›mla il-gili: Yaz›lar›n›zda amatör sporlara ve bran-fl›m olan küre¤e de yer verirseniz sevini-rim. Neden bu ülkeden de, istikrarl› ve buistikrar›n› tüm branfllarda gösterebilecekolimpiyat flampiyonlar› ç›kmas›n?
‹brahim Kerem Ulusoy
‹deal Hayvanat Projesi
Sayesinde Kazand›¤›m
Bir Al›flkanl›kÖncelikle bafllatm›fl oldu¤unuz "‹deal
Hayvanat Bahçesi Projesi" çal›flmas› içinteflekkürlerimi sunar›m. Bilim ve Teknikdergisindeki yaz›lar›n›z› okuduktan sonraben de art›k al›flkanl›k haline gelmifl olanbir davran›fl› anlatmaya karar verdim.
Bildi¤iniz üzere henüz 1,5-2 ay önceçetin bir k›fl mevsimi yaflad›k. Elbette karher yeri örttü¤ü için kufllar yiyecek bula-m›yorlard›. Ben de penceremin önündekikarlar› temizleyip oraya bir güzel yemdöktüm. Bütün kufllar›n penceremin önün-de toplan›p yemleri yemeleri bende büyük
bir sevinç oluflturdu. Bazen yem vermeyiunutuyorum. Kufllar yem olmad›¤›n› gö-rünce biraz flafl›r›p tekrar havalan›yorlar.Bugün hâlâ yatmadan önce pencereminönüne yem döküyorum ve sabah pencere-min önündeki kufl sesleriyle uyan›yorum.Sayenizde. Teflekkürler.
Ahmet Metin Öztürk-Kocaeli
Yozlaflan Dilimiz
Dilimizdeki yozlaflma her gün art›fl gös-teriyor. Türkçe’nin üstünde a¤›r bir bask›var. Bu konuda, ö¤renciler, ö¤retmenler,ayd›nlar k›saca ço¤umuz tepkiliyiz. Fakatsesimizin ülkemizdeki her bireye ulaflmas›çok önemli.
Bilim düflünce gücüdür. ‹nsan kendianadiliyle düflünür. Türkçe’nin karfl› karfl›-ya kald›¤› kuflatmay› düflünürsek, gelecekkuflaklar›n düflünme yetisinin güdük kal-mas› kaç›n›lmaz olacak. Bilim ve Teknikdergisinin de deste¤iyle, elbirli¤iyle dilimi-zin yozlaflmas›na izin vermeyelim.
Cansu Kilit/Zonguldak
Matematik Korkusu
400. say›n›zdan itibaren sizi izliyorum.ve bende de¤iflme ve geliflmeler var. Bunudergime borçluyum. fiu anda üniversite s›-navlar›na haz›rlan›yorum. Dergimiz saye-sinde fizik, kimya, biyoloji dersleriyle deilgilenir oldum. Sizden, üzerimden bir tür-lü atamad›¤›m matematik korkumu yen-mem için bana yol göstermenizi istiyorum.
Tarih-Siyaset-EdebiyatEmrah fiahinKamil Ocak Mah. Emet Sok. 37/12Keçiören-Ankara
lim ve Teknik okurlar›n›n geçece¤inden kuflkuduymad›¤›m›z bir s›nav, okul disiplini ortadankalkt›ktan sonra bile bilime olan tutkular›n›n,hergün yeni bir fley ö¤renme, hergün bir eksi¤igiderme içgüdülerinin hiçbir zaman eksilmeme-si. Arkadafl›m›z›n bulmacalar›n› övgüyle and›¤›Selçuk Alsan, ne yaz›k ki art›k aram›zda yok. Buyorulmaz bilim misyonerini önceki y›l kaybettik.Ancak bulmaca sayfas›n›n yeni sahibi Sn. Emre-han Hal›c› da, yaflam›n› ülkemiz çocuklar›n›n,gençlerinin daha iyi yetiflmesine, bunun için ge-rekli araçlar›n gelifltirilmesine adam›fl bir baflkamisyoner, ayd›n bir siyaset adam›.
‹brahim Kerem Ulusoy, bir eksikli¤imize us-taca parmak basm›fl bir okurumuz. Hakl›d›r.Sporu, sporun aç›k fikirli, ayd›n kuflaklar yetifl-tirilmesindeki önemini biraz gözard› etti¤imizgörülüyor. ‹lerideki say›larda, bu eksikli¤imizigidermek için çal›flaca¤›z. Ayr›ca, kendisinin bi-
ze sa¤layaca¤›n› söyledi¤i yard›mlar›n› da bekle-di¤imizi buradan belirtelim.
Ahmet Metin Öztürk’ün mektubu, Bilim veTeknik Kulübü’nün hedefi tam onikiden vurdu-¤unun yeni bir kan›t›. ‹deal Hayvanat BahçesiProjesini yürüten genç arkadafllar›m›z, yaln›zcakendisine de¤il, hepimize çok de¤erli derslerverdi. En baflta da kendine güvenmenin, insiyatifkullanman›n de¤erini. Biz biliyoruz ki, aç›lan buyolda koflmaya haz›rlanan baflka gençlerimiz devar ve yepyeni bir Türkiye’nin, kendine güvenli,kararl› gençlerinin gurur verici projelerini çokyak›nda hep birlikte alk›fllayaca¤›z.
Cansu’nun dile¤ine kat›lmamak elde de¤il.Tam olarak yerine getirmekte eksik kalsak da Bi-lim ve Teknik dergisi olarak dilimizin yabanc›sözcüklerden olabildi¤ince temizlenmesinde, enaz›ndan popüler bilim anlat›m›n›n sadelefltirilme-sinde, konufltu¤umuz gibi yazma al›flkanl›¤›n›n
benimsenmesinde kar›nca karar›nca bir katk›m›zoldu¤unu düflünüyoruz.
Mehmet Demirci’nin temel bilimlere ilgiduymas›n› sa¤lamak bizim için bir mutluluk veövünç kayna¤›. Hedefimiz de bu de¤il mi zaten.Tüm okurlar›m›z›n profesyonel bilimciler olma-s›n› beklemiyoruz elbette. Önemli olan, flimdiyekadar ihmal edilen, ya da tan›flmaktan korku-lan bilim dallar›, bunlar›n belli bafll› konular›,güncel bilimsel ve teknolojik ilerlemeler konu-sunda bilgi sahibi olup, evrene, yaflam›m›za,daha genifl, daha ayd›nl›k bir pencereden baka-bilmek. Matematik korkusunun giderilmesi gö-revini, matematik hocalar›m›za b›rak›yorum.Benim haddim de¤il. Ancak gerek son y›llardayay›nlad›¤›m›z Bilim ve Teknik say›lar›m›zda,gerekse Popüler Bilim Kitaplar›m›zda bu korku-nun giderilmesini sa¤layacak yeterli malzemebulundu¤unu biliyorum.
Ortaklar›m›za Dikkat!
Dikkat!
Burnunuz
Büyüyor!
‹nsano¤lunun En
Uzun Yolculu¤u:
Göç
Ça¤lar Boyu
Müzik
Ortaklar›m›za
Dikkat!
Haz›rlan›yor...
‹nsano¤lunun En Uzun
Yolculu¤u: GöçGöç, özellikle son 20-30 y›l›n en önemli