Bilmeceler, Atasözleri, Deyimler Mustafa Erdoğan
Bilmeceler, Atasözleri,
Deyimler
Mustafa Erdoğan
Avladan atladı, gaz yumurtladı? Akgabak
Bizim evde bi çocuk va, gelenin gidenin eline siye? İbrik
Çarşıdan aldım bi tanek, eve geldim bin tanek? Nar
Çıt çıtan ağacı, çıta pıtan ağacı, kırmızı badem, gülebiden ağacı?Kuşefin
Çıtırdamadan pıtırdamadan ormana gire? Güneş
Dal üstünde kilitli sandık? Ceviz
Davda anırır, yolda bavırır? Öküz arabası kütüğü (jant)
Davdan geli dak gibi, golları budak gibi, eğili bi su içe, bavırı oğluk gibi? Geyik
Davdan geli, daştan geli, g.taçık inişten geli? Keçi
Gel bizim eve, elini öpsün? Havlu
Sarıdır safran gibi, okunur Guran gibi, ya bunu bileceksin, ya bu gece öleceksin? Sarı lira
Sarıdır sarka, düşecam dini gorka? Ayva
Tamdan tama gıcır gıcır? Çit
Tamdan tama höt höt? Kürek, sıyırga
Tek direkli bin kiremitli? İlana(Lahana)
Yer altında tüylü dömbelek? Töngel
Yer altında yağlı gayış? Yılan
Allah kimseleri yerinden yurdundan yaynıtmasın
Allah’a şükür, yiyoz içyoz, ganımız doyuyo…
Allah’dan bi şaşgınnık omazsa geliriz
Ali evlendi Güllü görücüye gitti
Altgıya oturulmadan üstgıya oturulmaz (Hiyerarşi ve sabrın önemine işaret edilmektedir.)
Anasının vurdi sibinen duryo gız ta u (Kişinin henüz çok genç olduğuna işaret edilmektedir.)
Aşadan (aşağıdan) yer yakdı, yukadan gün yakdı
At gibi beygir gibi gız oldu (Kızın güçlü kuvvetli olduğuna işaret edilmektedir.)
Atlamadan atlim duz gibi çatlim… (yemin ederken söylenir.)
Böle darak dişi gibi insan (Kişinin düzgün ve ahlaklı olduğuna işaret edilmektedir.)
Bi ağaçtan keş küri de olu, b.k küri de…
Cınganın yançinde gözleme galı mı?(Kişinin savurganca harcamasına işaret edilmektedir.)
Çükü çıkmaz buva (boğa) gibi… (Kişinin kararsız ve yavaşlığına işaret edilmektedir.)
Damat misafilliye (misafirliğe) geldiğinde af(h)ırda goca öküztitremiş. (Damatlara karşı cömert
davranıldığına işaret edilmektedir.)
Davulun sesi uzaktan goygun gelir
Deri depi bört böci salliyen cenabı Allah
Dim diyenin dim guyri
Dışadan sen ben diyola ki…
Ekmek kesenin gızı olumuş
Elham dürüsünnen gızla sürüsünnen
Elimi yüzüme aldım…
Evde çorba yok daşacak goca yok boşicek
Ganım (karnım) yandı…. (Çok üzüldüm anlamındadır.)
Goca öküz otluk yığınının devrildi gün doya(r)
Gocaguş (Huluguş-Baykuş) ötdü Şükürü ölecek… (Baykuşun uğursuzluk getirdiğine inanılır..)
Gonşula razı gelise (Bayanın kocasından izin almasına işaret edilmektedir.)
Gelinen yere gidili(r)
Gurumuş gabine girmiş (Kişinin çok zayıfladığına işaret edilmektedir.)
Has gızdan has gelin olu(r)
İğde de olu, arşakda da olu, dokiyen galtakda da olu(r) (Kötülüğün herkeste olabileceğine
işaret edilmektedir.)
Kel yavrusu gibi ne coruduyon? (Kara kara ne düşünüyorsun anlamındadır.)
Kırk gurda bi hurda. (Kişinin çok, yemeğin az olmasına işaret edilmektedir.)
Mal saybisine çekemiş
Mertmenin alt başı dövüş, üst başı seviş (Evlilerin kavgasına işaret edilmektedir.)
Misefiri atlamalara gada geçirmesey tavıkla kurklamaz (Misafire çok hürmet gerektiğine işaret
edilmektedir.)
Misafirin sevileni ekmek yapildi gün geli(r)
Namuslu adamdır, gursandan haram lokma geçmemişdir
Naış (nakış) örnine göre işleni(r)
O ede, sen dinesin
Onda çüke sürüm akıl yoktur be (Kişinin akıl-fikirsizliğine işaret edilmektedir.)
Ön teker nerden gidese, gıç teker de urdan gidemiş
Pis günahları boynuna…
Sen bilisin dince dövüş gavga omaz
Sen söle sen dine (Kişinin söz dinlemezliğine işaret edilmektedir.)
Sensin selensin dövüşe dutuşyola
Sofranın sınırı yok, tokadın yuları yok
Ver Allah’cim ver ver..(yağmur yağarken)
Yavrılı kurkin ibi gızamaz (Annelerin cömertliğine işaret edilmektedir.)
Yirik at kendi yemini kendi artırı(r), yirik omyan at kendi yemini kendi bitiri(r) (Kişinin çalışkan
ve dürüst olması durumunda zamanla ona sahip çıkılacağına, tembel ve
geçimsiz olması durumunda herkesin ondan uzak duracağına işaret
edilmektedir.)
LAKAPLAR:
Kaynarca yöresinde lakaplar ana hatlarıyla ikiye ayrılır:
1) Aile lakapları, Garaoğulları, Göbezler, Ali Çavuşlar, Şaştıoğulları, Manavoğulları,
Okçuoğulları, Donlular, Sarılar, Aydınlılar, Usta İsmailler, Çakıroğulları,
Gebeşler, Binbaşılar, Saka Mustafalar, Yolcu Raifler,
2) Şahıs lakapları: Şahsın beş farklı özelliğine göre takılır:
a) Fizyolojik bir özelliğine atfen takılmıştır: Kara, sarı, çakır, dikbasan, bıyıklı, topal gibi,
b) Ruhsal özelliklerine göre takılmıştır: Aç, düzenbaz,şeytan, püspüs,
c) Mesleki vasıf veya yeteneklerine göre takılmıştır: Usta, nalbant, ipçi, demirci,
d) Askerlikle ilgili bir özelliğinden takılmıştır: Onbaşı, çavuş, koreli, kıbrıslı, askerağa, topçu,
piyade
e) Göç edip geldiği yöreye göre lakap takılmıştır: Aydınlı, Tunuslu, Mısırlı, Ağvalı, Kandıralı,
Geredeli.
Alfabetik olarak yöreden derlediğimiz bazı lakapları sunmak istiyoruz:
Aç ismet, ağustos memet,aliçavışın necmi, altın zinep, almanyalı mıstafa
Bayrambaş salim,bıyıklı kezban, bici ısmayıl, boşnak memet,
Canavar fahriye,
Çakal murat, çakıl emnesi, çakıldak, çakır mıstava, çavuş mıstava, çevirgen, çöp, çorbacı izzet
Deli gadir, dikbasan memet, dıngız memet, düzenbaz raif
Elagöz ibrahim, ellibinlik halit,
Fıstıkçı ısmayıl,
Garabacak şevket, garagabak halil, garagodeleş Mıstava, gayık gelin, gazozcu memet, gırkık
gaşlı adil, goca gırtlak mıstava, göbez halil, gökgöz memet, gübüllü hamit,
Hampır dize, hanım zera, horoz memet,
Karadonnu aziz, kefli ramise, keşa, killi şükürü, koreli mustafa, kosti Ismayıl, kör hafız, kuru
fari, küpenli ismayıl,
Lillom alesman, löngür memet,
Melek memet, moşe ısmaıl
Onbaşı ısmayıl,osuruklu remzi, oturak fasille necmiye,
Palpal memet, perişan zera, pettele aliye, püspüs mıstava
Şitan(şeytan) arif,şüfer naim,şüfer ısmayıl
Topal şevket,topçu dayı, töngel vayde, tülü saniye,
Varyimez Sülüman,
Yalıbaş memet, yanbasan memet, yanıkg.t İbram, yorgansız cevdet, yüzbinnik gadir,
Zivlom necmiye, zonga halil
ata
A
Alan memnun, satan memnun, tellala halt etmek düşer.
Açın koynunda ekmek durmaz.
Adama dayanma ölür, duvara dayanma kurur.
Ağanın alnı terlemezse, ırgatın burnu kanamaz.
Ağustosta beyni kaynayanın, zemheride kazanı kaynar.
Akara kokara bakma, çuvala girene bak.
Akrep etmez akrabanın ettiğini, kimse bilmez akrabadan çektiğini.
Acemi nalbant, kâh nalına vurur, kâh mıhına.
Al atın iyisini, yiyeceği bir yem, al avradın iyisini, giyeceği bir don.
Alıcı aslan, borçlu sıçan gibidir.
Allah’ın ondurmadığını, peygamber sopayla kovalar.
Ananın çıktığı dala, kızı salıncak kurar.
Ana ölünce, baba amca olur.
At elin, eğer elin, arada bizim de dahdah’ımız var.
Almadığın hayvanın kuyruğundan tutma.
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir.
Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter.
Ağır yük altına girenin beli incinir.
Ağzı eğri, gözü şaşı olan ensesinden belli olur.
Ak bacak, kara bacak, geçitte belli olur.
Ayı inine sığamamış, bir de kuyruğuna kalbur bağlamış.
Aptal yağı çok bulunca, kâh borusunu yağlar, kâh gerisini.
Adam yanıla yanıla alim olur, pehlivan yenile yenile galip olur.
Ağız büzülür, göz süzülür, ille de burun ille de burun.
Ağzına bir zeytin verir, ardına bir tulum tutar.
Ağzının domalmasından, Ömer diyeceği belliydi.
Akçan gitti mi demezler, işin bitti mi derler.
Ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır.
Akşam olunca kuzu anasını, kuş yuvasını bulur. Ağa güçlü olunca , kul suçlu olur.
Acemi nalbant işi, gâvur eşeğinde öğrenir.
Acırsan şehirli sığırına acı, tok gider, aç gelir.
Aç köpeğin kursağı dar olur.
Açlıkla tokluğun arası, yarım yufkadır.
At yedi günde, it yediği günde belli olurAdam kıtlığında keçiye “Abdurrahman Çelebi” derler.
Adımız kasap ama, evimizin et yüzü gördüğü yok. Afyonun keyfini tiryakiden sormalı.
Ağzı büyük olana, kepçe kaşık gibi gelir.
Akça( Para ) , akıl , don, yürüyüş öğretir.
“ A kız! Kocan ne çirkin!”
“Olsun! Babamın evinde o da yoktu. “
Alacağın bir fitil, pamuğun batmanını sorarsın.
Alışmadık k.çta don durmaz.
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur.
Altı aylık seyislikle, kırk yıllık b.k karıştırılmaz.
Alışmadık g.tte don durmaz.
?Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Ayağında donu yok, başına fesleğen takar.
Ayı eniğini okşarken öldürüvermiş.
Ala keçi, her zaman püsküllü oğlak doğurmaz.
At’a nal çakıldığını görmüş , kurbağa da ayağını uzatmış.
Adam hacı mı olur varmakla Mekke’ye, eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye.
Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur.
Aç adam, gökteki ay’ı yufkaya benzetir.
Allah, fakir kulunu sevindirmek isterse, eşeğini kaybeder, üç gün sonra buldururmuş.
Amcam, dayım, herkesten aldım payım.
Arı gibi eri olanın, dağ gibi yeri olur.
Arpa unundan kadayıf olmaz.
Atın iyisi yedi günde, it, yediği günde belli olur.
Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır.Baktın kar havası, eve gel kör olası.
Bekârın parasını it yer, yakasını bit yer.
Berk kaçan atın b.ku, seyrek düşer.
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir yiğit kurtarır.
Azası eksik olanın kazası eksik olmaz.
Ben tuttum turnayı o çalar zurnayı.
Beşyüz karga umurumda değil, uçururu da seyrine bakarım.
Bizim topraktan testi olur da kulpu olmaz.
başdan aşırsa borcun, (her gün baklava , börek yenir).
Boru çalmaya dudak ister.
Bozuk saatin varsa köylüye götür, çavdar sapından zemberek taksın.
Budala küser, öğününü keser.
Buğday başak verince orak pahaya çıkar.
Buğdayın iyisini komşuna sat, gider de bazlamasını yersin.
Burnunun bokuna bakmaz, kimyonlu kebap yer.
Bok yiyecek pezevenk, kepçesini yanında taşır.
Başındaki fese bak, girdiği kümese bak.
Bayramda borç ödeyecek olana, ramazan kısa gelir.
Bir dirhem gümüşün üstünde oturmak için, kantar gibi g.t gerek.
Boklu, çamurluya gülermiş.
Bakkal fındığıyla yar sevilmez.
Bıçak keser ama, arada masat lâzım.
Bir ağaçtan hem camiye direk olur, hem kenefe kürek olur. {bir ağaçdan direkdə çıxar, kürəkdə.
(direklə ev qurulur, kürəklə yer süprülür)}
Bal tattırma ayıya, pekmez tulumunu yırttırırsın.
Başını acemi berbere emanet eden, pamuğu cebinden eksik etmesin.
(B.k böceği misk kutusunda ne anlar!
Bir kuş, bir ağaca kırk yılda bir konar, bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür.
Boşboğazı cehenneme atmışlar, “Odunlar yaş.” demiş.
Bağdan üzüm çalan, s.ıçtığı pekmezden belli olur.
Baş ağrıyınca, sivrisinek davul olur.
Bektaşiye “ Namaz kıl.“ demişler, “Kılarım ama okumam.-“Demiş.
Belinde bir tabancası var, boynu kayıştan görünmez.
Benim derdim inekle dana, karının derdi sürmeyle kına.
Bıldırcının beyliği, yığınlar (harman ) kalkana kadardır.
Bir akçe ile, dokuz kubbeli hamam yapılmaz.
Bir kere insanın ters gitmesin işi, muhallebi yerken , kırılır dişi
Cami dururken mescitte namaz kılınmaz.
Canı yanan eşek, attan berk kaçar.
Cennete gitse fidan kırar, cehenneme gitse kazan devirir.
Canı yana eşek, atı geçer.
Canı qaymaq isteyen, mandayı yanında daşır.
Cömert derler, maldan ederler, yiğit derler, candan ederler.
Ç
Çoklukta (Kalabalıkta ) eşek kuyruğu kesme, kimi kısa der, kimi uzun.
Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
Çıngıraklı deve kaybolmaz.
Çingene, erişemediği harmanı, zekâtına sayarmış.
Çirkin karı evi toplar, güzel karı düğün gezer.
Çingeneye cellâtlık vermişler, önce babasının başını kesmiş.
Çingeneyi paşa yapmışlar, “Şu ağaçlardan ne güzel kasnak olur!” demiş.
Çavdar unundan baklava olmaz.
Çengi ölüsü çalgıyla kalkar.
Çıkacak can yorganda da çıkar urganda da.
Çiftçinin karnını açmışlar, kır tane “gelecek yıl” çıkmış.
Çocukla yoğurt yiyen, ağzına yüzüne bulaştırır.
Çubukken çıt demeyen, ağaçken küt demez.
D
Değirmencini evine hayırlı haber gelmez.
Değirmenden gelenden börek umarlar.
Değirmenin sesini işitiyoruz, ununu gördüğümüz yok.
Devede kalıp var ama, katarını bir eşek çeker.
Deveye “Bir çömlek yapıver,” demişler, yedi kazan sütü devirmiş,“Çok şükür kazasız çıktım,”
demiş.
Deveyi eşek yeder ama yükünü çekemez.
Dokuz bacanak, bir çavdar gölgesinde eğlenir.
Dolapta kurabiye var ama, senin ağzına göre değil.
Dövüş, seyirciye kolay gelir.
Düşmanın sözü kayar geçer, dostun sözü koyar geçer.
Davetsiz misafir, mindersiz oturur.
deveye “Kalk oyna.” demişler, bir çam, bir çardak devirmiş.
dadıya dayanan, evlât yüzüne hasret kalır.
Dağda gezen ayıya rastlar, dayıya da.
Delinin getirdiği çalı üstünü kurutmaz.
Deveyle tepiş olmaz.
Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış.
Değirmende doğan sıçan, gök gürültüsünden korkmaz.
?Denizi yakamazsam, cızlatırım ya!
Düşün deli gönül düşün, beygir mi alınır kışın, onun da parası peşin.
Devekuşu uçmaya gelince ayağını, yük taşımaya gelince kanadını gösterirmiş.
Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer.
Dostu çok olanın postu çabuk eskir.
(Deli deli akanı, bura bura tıkarlar.
Dilenciliğin payesi düşüktür ama geliri yüksektir.
Dinsiz, bektaşiye kızar da oruç yemeye yeltenir.
Dut kurusu ile yar sevilmez.
Dünyayı sel bassa, ördeğe vız gelir.
tut demeye dodaq gerek, qaşınmağa dırnaq gerek.
E
Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.
(Eğri ağaca “yayım”, her gördüğüne “dayım” deme.
El ağlarsa gözünden, anam ağlarsa özünden.
Elekçiyi paşa yapmışlar, ille de “kasnak” demiş.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Ellere gözlük verir, kendi kamburunu görmez.
Erkeğe yar ölüsü, yorgan yenisidir.
Eşeği tımar eden, osuruğuna katlanır.
Ettiğin hayır, ürküttüğün kurbağaya değsin.
El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar.
Eşeğe “Cilve yap.” demişler, tekme atmış.
Eşeği düğüne çağırmışlar, “Ya odun lâzımdır, ya su.” demiş.
Emanet eşeğin paldımı , yokuşta kopar.
Ektiğimiz nohut, leblebi oldu da, başımızda şakırdıyor.
Ehl-i keyfe zevk verir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması.
Eşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş.
Eşeği kurt yemiş, sahibi “Düş olsaydı bari. “ demiş.
Eşek at olmaz,ciğeri et olmaz.
(evinde karın çirkin ise,geçimin de bozuk ise,ne işin var ölü evinde,gir ağla, çık ağla.
(evinde karın güzel ise,geçimin de iyi ise,ne işin var düğün evinde,gir oyna, çık oyna.
El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz.
Eli hamur ovalar, gözü dana kovalar.
Elin öldürüverdiği yılan, kafasını kaldırır kaldırır, bakar.
El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır.
(erkek qocarsa qoç olur, qarı qocarsa hiç olur.
Eski fener, kâh yanar kâh söner.
Eski zaman atlarına eski Osmanlılar binip gitmiş.
Eşeğine bakmaz da, Hasan Dağı’na oduna gider.
Evi süsü gösterir, orospuyu düzgün gösterir.
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.
Erkeğin kalbi enginar yaprağıdır, her katında bir kadın yatar.
Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı.
Ev sahibi kurnaz, pastırmayı ince ince doğrar, kurnaz misafir, ikişer – üçer yutar.
Eşek çamura düşünce, sahibinden yavuz kimse olmaz.
F
Feleğin işleri, ayıya kaval çaldırır.
Fukaranın çocuğu, zenginin malı kıymetlidir.
Fırsat rüzgâra benzer, marifet, onu geçerken tutmaktır.
Fili güdenden sor, deveyi yedenden.
Fildişi tarak, seni başına göre değil, bırak.
Fakir dost çabuk unutulur.
Fareye rakı içirmişler, “Şu kediyi bana bir buluverin. “ demiş.
Fakirin buğdayı çavdar, ineği keçidir.
Fakir, zenginin malını hesabederken, bir kütük çıra yakmış.
Fukara canına güvenir, zengin malına.
Fukara canı için dua eder, zengin malı için.
Fırın düzen alır, hamur biter, ev düzen alır, ömür biter. Görmediğin oğlu olmuş, çekmiş, çükünü
koparmış.
Güzel görünür, çirkin bürünür.
Gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
Girmediği bir Gerede zindanı kalmış, onda da altı ay eğlenmiş.
Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez.
G.t kısmetten çıkınca, uçkur kudretten kırılır.
Göz derya, seyir bedava.
Güzellik on, gerisi don.
Gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
Gece şarap, gündüz kumar, bu haliyle cennet umar.
Gelinin güzelliği damadın harcıyladır.
Gevşek tükürüğün sakala zararı vardır.
Gitti ağalar, paşalar, kellere kaldı köşeler.
Gurbette öğünmek, hamamda türkü söylemeye benzer.
Güttüğümüz üç davar, ıslığımız dağlar aşar.
Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.
Gurbette taşa yaslanmayan , evdeki yastığın kıymetini bilmez.Gelinin güzelliği, damadın
harcıyla.
Gümbürtüden korkan, kazancı dükkânına girmez.
Güzellik bir sivilceye, varlık bir kıvılcıma bakar.
Güzellik on, dokuzu don.
H
Hem çıplak, hem poyraza karşı gider.
Her gün güzel giyenin, bayramda g.tü açık kalır.
Herkesin aklı bir olsa, sığırı güdecek çoban bulunmaz.
Herkes sepet örer ama, g.tünü geçiremez.
Her sakaldan bir tel, köseye sakal.
Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten başlar.
Her hıyarım var diyene, tuz alıp seğirtme.
Her aferin’e koşan tazının bacağı çabuk kırılır.
Hacı hacıyı Mekke’de bulur.
Hasta olan ölmez, eceli gelen ölür.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Hac nasip olmayacak adamı, deve üstünde yılan sokarmış.
Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır.
Havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Helvayı yapalım ama, üzüm bağda, bağ da dağda, hadi tavayı komşulardan buluruz da, iş unla
yağda.
Herkese kendi osuruğu, ciğer kavurması gibi gelir.
Hanımın hısımı gelince, oklavalar şıkır şıkır, beyin hısımı gelince, dişler şıkır şıkır.
Hiç üzüm yoktur ki, g.tünde çöpü olmaya.
Hacı’ya “ Tesbih alır mısın?” demişler, “ Ha biz buraya niye geldik!” demiş.
Hak yardım ederse Abdi kuluna, kurt çoban olur koyununa.
Hem karnın tok olsun, hem börek tepsisi bütün .( Nasıl olur bu.).
Her eşek kendi makamıyla anırır.
Herifin sakalı tutuşmuş, o , “Dur, şu çubuğumu yakayım,” der.
Hesapsız kasabın masadı g.tüne girer.
Hoca doyduktan sonra kırk armut yemiş, “Onun da yeri başka .” demiş.
Hakaret muhayyerdir, sahibine iade olunur.
Hamamda türkü çağırması, gurbette öğünmesi kolaydır.
Hancının tavuğu, yolcu atının arpasıyla geçinir.
Harmana giren öküzün ağzına sepet geçirirler.
Helva helva demekle, ağız tatlanmaz.
Hem dizime oturur, hem sakalımı yolar.
Her düşen, kabahati pabucunda bulur.
Herkes kendi kazandığını kendisi yese, karnı ambar olur.
Hocam, güzel güzel okuyorsun ama hasta ölüyor.
Horozla yoldaş olanın menzili çöplüğe kadardır.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
İç dedilerse çeşmeyi de kurut demediler ya.
İ htiyar deme , genç deme,
evde karın bulunsun.
Arpa deme, buğday deme,
evde unun bulunsun.
Çalı deme, çırpı deme,
evde odun bulunsun.İki analı çocuk sütten, iki karılı adam bitten ölür.
İmama gelmişken nikahlar tazeleyelim.
İ nek ayağı buzağı öldürmez.
İniş aşağı kavga olmaz, atta duran var, duramayan var.
İnsan gün gelir dağı kaldırır, gün gelir darıyı kaldıramaz.
İşi işine denk olanın, götü dümbelek çalar.
İt takkeyi neylesin, dingilderken düşürür.
İki karılı, bitten, iki analı, sütten ölür.
İnsan sümbül kokusundan, eşek sidik kokusundan hoşlanır.
İmam yiyişli, muhtar duruşlu ol.
İşleyen(çalışan) eşeğin boynu boncuklu olur.
İt, kışı geçirir ama, gel de derisinden sor.
İnsanın çok olduğu yerde, akla sıkıntı olmaz.
İnsan şaşırınca, karısına “hala” der.
İp, ince yerinden kopar.
İt itle dalaşırken, koyunu kurt kapar.
İyi at yemini artırır, kötü at kamçısını.
İyini ekmeği gökyüzünde, kötünü ekmeği dizi dibinde.
İyi peynir ama, köpek tulumunda.
K
Kalbur kadar evin, deliği kadar derdi vardır.
Kasap evinde her gün kurban bayramı.
Kazan nerede kaynarsa, maymun orada oynar.
Karanlıkta görülen iş, alaca olur.
Karaya sabun, ölüye öğüt kâr etmez.
Karga gül dalına konmakla bülbül olmaz.
Karıncanın hediyesi, çekirge ayağıdır.
Karıncaya tükürük göl gelir.
Karpuz kabuğuyla büyüyen eşeğin ölümü sudan olur.
Kazık yerini buldu, tokmağa ne hacet!
Kırk yıllık çingeneye, maşa yapması öğretilmez.
Kopacak kiriş, sesinden belli olur.
Körler mahallesinde ayna satılmaz.
Kendi hasırda, gözü Mısır’da
Kılavuzu horoz olan, kümeste geceler.
Kömürcünün evine giden, yüzü kara çıkar.
Köpeğin ahmağı, baklavadan pay umar.
Köre “Mum pahaya çıktı,” demişler, “O bizim harcımız değil,” demiş.
Kurdun adı “yedi”, yese de, yemese de.
Kaçan da “ Allah Allah “ der, kovalayan da.
Karga güvercin gibi yürümeye kalkışmış, kendi yürüyüşünü de unutmuş.
Karnımın penceresi yok ya, kuru ekmek yerim, kimseye eyvallah etmem.
Kavak uzaya uzaya göğe değmez ya, elbet gir gün belinden kırılır.
Kaymağı seven, mandayı yanında taşır.
Kayserili’ye eşek boyaması öğretilmez.
Kelle bizim olsa, gider Konya’da tıraş ettiririm.
Kestirme yoldan giden, çok dolaşır.
Kırlangıcın zararını biberciden sormalı.
Kuraklık günde köpekle şaka yaparsan, çamurlu günde elbisenin berbat eder.
Kurdun adı yaman çıkmış, tilki var, baş keser.
Kaçakçıdan iyi tütün kolcusu olur.
Kalendere “Kış geliyor.” Demişler, “Gelsin, ben titremeye hazırım.” Demiş.
Kalın incelinceye kadar, ince koparmış.
Kan kusana, altın leğenin faydası ne?
Kargaların kurduğu dernek, “kışşşş” deyince dağılır.
Katıra “Baban kim?” diye sormuşlar, “At dayım olur.” Demiş.
Kaz değilsin, ördek değilsin, paçana kadar suda ne gezersin!
Keçi kurttan kurtulunca, gergedan olur.
Kılavuzu karga olanın, burnu b.ktan çıkmaz.
Kelin yanında kabak anılmaz.
Kel kız, ablasının saçı ile öğünür.
Kedinin kanadı olsaydı, dünyada serçenin kökü kesilirdi.
Kocakarıya zülüf yakışmaz.
Kurtlar ihtiyarlayınca, köpeklerin maskarası olur.
Kürsü dibinde ağlar, davul önünde oynar.
Kadersiz köpek, kurban bayramından önce ölür.
Karganın gönlünden şahinlik geçer.
Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başını yarar.
Kepenek altında er yatar, çul altında küheylan.
Komşu boncuğunu çalan, gece takınır.
Kötü komşu, insanı elek – tekne sahibi yapar.
Köpeğe gem vurma, kendini at sanır.
Kurt, eşek yediği dereye dokuz kere gider.
Küçük idi kıyamadım, büyük oldu, yenemedim.
Koyunun kuyruğu ne kadar büyük olursa olsun, ancak kendi k.çını örter.
L
Lâkırdı bilmeyen hödükler, sönmüş ateşi körükler.
Leyleğin ayağını kesmişler, uçuvermiş, “ Acısını konduğun zaman duyarsın.” demişler.
Lâfla pilâv pişse, deniz kadar yağ benden.
Leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider.
Leyleğin ömrü laklakla geçer.
M
Mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar.
Malını yiyip de ölmüş var mı, kes avrat soğanın birini.
Mekke’ye gitmişsin, misk sürünmedikten sonra neye yarar!
Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır.
Malın varsa, içinde bulun,
gemin varsa kıçında bulun.
Mecliste elini, sofrada elini kısa tut.
Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsa orda durur. • Meyhanecinin şahidi bozacıdır.
Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsan orda durur.
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.
Meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür.
Mangal başı- kış gününün lâle zarıdır.
Meyhaneci olur da şarap içmez mi!
Misafiri horoz olanın ambarında buğday olmaz.
Müflis aç kalınca, eski defterleri karıştırır.
N
Nereye varsan, okka dört yüz dirhem.
Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme
Nefesine güvenen borazancı başı olur.
Ne Şam’ın şekeri, ne arabın yüzü.
Ne verdin elime, ne çalayım yüzüne.
Ne yedim pancar, ne yüreğim sancar.
Ne zengine borçlu ol, ne züğürtten alacaklı.
Nisan yağar mayıs öğünür, mayıs yağar ambar öğünür.
Niyet etmiş yağmaya, kıyamette kalkmaya.
Namaza meyli olmayanın, kulağı ezanda olmaz.
Nefesine güvenen borazancıbaşı olur.
Nerde çalgı, orda kalgı.”
O
On paralık fener, ancak bu kadar yanar.
Osuruklu g.te kepek ekmeği bahane.
O ayıp, bu ayıp, ne yapsın bizim Şuayp!
Oğlan aldı, oyuna gitti, çoban aldı, koyuna gitti.
Oğlan doğur, kız doğur,seleyi yine sen götür.
Oğlum olsun da meyhanede olsun, bir gün olmazsa, bir gün ayılır.
O hacı bu hacı, kim olacak boyacı?
Okumak bilmez, gözü defterdarlıkta.
Olgun kızılcık diş istemez.
Olsa ile bulsa, ikisi bir araya gelse, neler olur neler!
Omzuna bir çuval somun yükletsen, ardına düşecek bir köpek bulunmaz.
Osurukla boya boyansa, her yer fıstıki olurdu.
Oturduğu yer ahır eskisi, çağırdığı İstanbul türküsü.
Olsa ile bulsa’yı ekmişler, “hiç” çıkmış.
Ö
Öldüğüne bakmaz da, ceviz ağacından tabut ister.
Ölem desem ecel yok, kalkam desem mecal yok.
Ölümü bilmeyen, bayılmaya razı olmaz.
Öpmeye meramı yok, yanağın nerde diye sorar.
Öğe öğe öküz ettiler, boynuzunu dokuz ettiler.
Öd ağacı yanmayınca kokusu çıkmaz.
Öfke gelir, göz kararır, öfke gider, yüz kızarır.
Öküz yem yiyince, çifte gideceğini bilir.
Ölecek karga, kırılacak dala konar.
Ölme eşeğim yaz gelir, çayır, çimen tez gelir.
Ölüsü olan bir gün ağlar, delisi olan her gün ağlar.
Önümüz darı kavurur, arkamız harman savurur.
Öyle buğdayın böyle ekmeği olur.
Öksüz çocuğu dövmesi kolay, alçacık eşeğe binmesi kolay.
P
Pamuk çuvalının ha altında kalmışsın , ha üstünde.
Parasız meyhaneye gidenin, okka çömleği başında patlar.
Pehlivana “tut” demişler, -Elimden gelse canını alacağım,” – demiş.•
Pabuç emanet, sokak elin, gez babam gez.
Papaza kızıp, oruç bozulmaz.
Para akıl öğretir, don yürüyüş.
Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak.
Para tutmakla birikir, yutmakla değil.
Pazardaki ete soğan doğranmaz.
Pişirdiği çoktur, hiç birinin aklı yoktur.
R
Rençperin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl “çıkmış
Pek kirlenme sabuna zarar, pek acıkma ekmeğe zarar.
Raftan sünger düşmüş, hanımın başını yarmış.
Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
Ramazanda borç alana, bayram çabuk gelir.
Rüzgâr kayadan ne alır!
Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
Rüya, boş gezenin sermayesidir.
Rüzgârına ardı yağış, sevincin ardı dövüş. S
• Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas.
Saç tava gelir hamur tükenir, insan tava gelir ömür tükenir.
Sağılan ineğin altına otururlar.
Sağmadı sütünü, kör inek koydu adını.
Sakla beni var iken, bulunayım san yok iken.
Saman pazarında cevahir satılmaz.
Sanatına hor bakan, boynuna torba takar.
Sana vereyim bir öğüt.Ununu kendi elinle öğüt.
Sarhoşun mektubu, meyhanede okunur.
Satılmadık ziftim olsun, Selânik’ten kel gelir.
Sekiz günlük ömür, dokuz günlük nafaka ister.
Senin gözün ayranda, benim gözüm Meryem’de.
Sıçan demiş ki:İnci dişlerime kıysam, demiri dişlerim.
Sirke ne kadar keskin olsa, kendi küpünü çatlatır.
Soydur çeker, b.ktur kokar.
Sakalı gür olan, köselere eğlence olur.
Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya tüyünden.
Sekiz olur, dokuz olur, tosun büyür, öküzolur.
Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
Sen pekmezi getir de, sinek Bağdat’tan gelir.
Sırtı kaşınan köpek, çobanın değneğine sürtünür.
Sivrisinek kavağın arkasına gizlenmiş, “Ne yapıyorsun?” diyenlere, “Kavak bana yaslanıyor.”
Demiş.
Sen çakıya sap takıncaya kadar, hıyarın vakti geçti.
Serçeden korkan darı ekmez.
Sokak elin, pabuç emanet, gez babam gez.
Serçe küçük bir kuştur ama, zararını git çiftçiden sor.
Serçe filin kulağına konmuş da, “Acıttım mı?” demiş.
Sevilmeyenin sesi dangıldak, yürüyüşü zömbüldek gelir.
Sade pirinç serde olmaz, bal gerektir kazana, baba malı tez tükenir, meğer evlât kazana.
Sirkeyi, sarmısağı hesabeden paça içemez.
Sen bir garip çingenesin, nene gerek gümüş zurna! Sultanahmet’te dilenir, Ayasofya’da
sadaka verir.
Suç, iğde de var, yünde de var , çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var.
Sarı ineği gören, içi dolu yağ sanır.
Sakala itibar olsaydı, keçi peygamber olurdu.
Sakal ile kâmil olsaydı işi, keçiye danışırlardı her işi.
Samanlıkta yatar ama vezir rüyası görür.
Sarı samanın altından su yürütür, üstüne çıkar vaaz verir.
Senin aradığın kantar, Bursa’da kestane tartar.
Serçenin kantarı da kendine göredir.
Sıçanın boynuna çıngırak takınca, kısmeti kesilir.
Sırça köşkte oturan, komşularına taş atmaz.
Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir.
Söylemeyip kulunç olacağıma, söyleyip gülünç olayım.
Söyleme arsız olur, saklama arsız olur.
Ş
Şaşkın ördek götün götün yüzer.
Şalgam , kazana girince et oldum sanır , arap, ata binince bey oldum sanır.
Şehire bir hasta geldi: Derdi börek, virdi çörek.
Şişman incelinceye kadar zayıf koparmış.
Şahin için tuzak kursam, karga çıkar bahtıma.
Şaşkın ördek başını kor da kıçında suya dalar.
T
Tahtadan çuvaldız, ne kaybeden üzülür, ne bulan sevinir.
Tatlı tatlı yemenin, acı acı o.urması olur.
Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı satar.
Tahsil, cehaleti alır ama, eşeklik baki kalırmış.
Tazının topallığı, tavşanı görünceye kadardır.
Tembel badem yemek ister, kabuğunu soymaya üşenir.
Tilkiye, “Tavuk eti sever misin?” diye sormuşlar, “Adamın güleceğini getirmeyin.” demiş.
Tabut arayanın gözü yaşlı olur.
Tarlada darım yok ki, serçeyle kavgam olsun.
Taşı düşünce, yüzük de kıymetten düşer.
Tavuğum yumurtladı deme, kümese hırsız dadanır.
Tazısız ava çıkan, tavşansız eve gelir.
Toklu bizim olsun da, kuyruğunu yoklarız.
”Tuna taştı,” demişler, “Çeviriverin eve” demiş.
Tarlasında çalışmadım, işine karışmadım.
Tas anma, evde kabak var.
Taş atacak zaman var, taş toplayacak aman var.
Tatlıya yakışmaz soğan, dayısını beğenmez yeğen.
Tavuk kaza özenirse, g.tü yırtılır.
Tek kürekle sandal sefasına çıkılmaz
Tepe mahsulünü yel alır, dere mahsulünü sel alır.
Terziye “göç” demişler, “iğnem yanımda” demiş..
Tilki demiş ki: Kendim için demem ama, üzümsüz bağın kütüğü kurusun.
Tutamadığımız kuş azadımız olsun.
U
Uyuyanın oturana, dokuz osuruk borcu var.
Unun yoksa bazlamaya, yağın yoksa gözlemeye özenme.
Ulu ağacın başından yel eksik olmaz.
Uludağ, heybe dolusu azıksız geçilmez.
Usta maymun kamçı istemez.
Uzunlarda hüner olsa, kavakta hıyar biter.
Uyuz eşeğe gümüş semer yakışmaz.
Ummadığın delikten tilki çıkar.
Urganda da ölüm, yorganda da.
Ustanın malını bir horoz götürür, keyfini bir katar çekemez.
Uygun tedbir, takdire kıç attırır. ÜÜç gecelik ay’ı kim olsa görür.
Ürkütme kurbağayı, yiğit edersin.
Üstü açık yatarsan, altı batman kar yağar.
Üstünün ununu görüp de, değirmenci sanma.
Üvey ana ekmeği, demirden tokmağı.
Üzüm hırsızı güzün belli olur.
Üzümü yiyen başka, kütüğünün dibinde yatan başka.
V
Vakit gelir, tilkinin kuyruğu kendine yük olur.
Vurdun mu öldür, yedirdin mi doyur.
Veysel Karani’den yumurta esirgeyen, sansar karaniye tavuğunu kaptırır.
Vursan ölür, vurmasan ekmeğini elinden alır.
Y
Yan gelip yatan da bir, k.çını yırtan da bir.
Yaz’a çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
Yazın araması, kışın taraması olmasa, herkes manda besler.
• Yağ bulamazken aşına, fesleğen takar başına.
Ye yağlıyı, iç suyu, donarsa donsun, ye tatlıyı, içme suyu, yanarsa yansın.
Yağmur yağsın da varsın kiremitçi ağlasın. • Yalan dokuzmuş, sekizi avcının torbasından
çıkmış.
Yalan katmayınca lâf artmaz, hama katmayınca mal artmaz.
Yangını körükleyen sakalından tutuşur.
Yarım hekim candan eder, yarım imam dinden eder. • Yaya gözüyle at, bekâr gözüyle it
alınmaz. • Yavaş tükürüğün, sakala zararı vardır.
Yaz diye yola çıkarken, kışı gözüne al.
Yedeği olan şey, çabuk kaybolur.
Yengece “Niçin yan yan gidiyorsun?” diye sormuşlar, “Serde kabadayılık var,” demiş.
Yiğitliğin dokuzu kaçmak, iri vurmak.
Yoldaşın iyiyse, Bağdat yakındır.
Yorgun eşeğin “çüş” canına minnet.
Yükü görünce kaçar, lopu(yemek) görünce ağzını açar.
Yüz verdik deliye, deli sıçtı halıya..
Yük altında öküz bağıracağına, kağnı gıcırdamış.
ZZengine şekerden helva basarlar, fakire pekmez bile bulunmaz.
Zenginin yorganı kalın olur da, osuruğunun kokusu dışarı çıkmaz.
Zenginlik, yürüyüş, fakirlik ,dövüş öğretir.
Zaten sıska, ne yapsın muska.
Zayıf ata, kuyruğu yüktür.
Zemherinin, kışından, zamanenin puştundan sakın.
Zengin buldu, “mübarek ola”, fakir buldu, “nerden bula?”.
Zengine mal veren, denize su taşır.
Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı ortaya çıkmaz.
Zengini malı, fukaranın çocuğu kıymetlidir.
Zenginin gönlü oluncaya kadar, fukaranın canı çıkar.
Zenginin horozu bile yumurtlar.
Zengini malı, züğürdün çenesini yorar.
Zenginlik insan yürüyüş, fakirlik dövüş öğretir.
Zerdaliden düdük olmaz,adan al haberi.
Zurnacının karşısında limon yenmez.
Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir.
Sumerler’in hayvanlarla ilgili atasöz ve öykülerinden örnekler…“
1.Eşek ırmakta yüzüyormuş, köpek de ona sıkı sıkı tutunmuş şöyle diyormuş: Kıyıya çıkar
çıkmaz onu yiyeceğim.
2.Köpek bir ziyafete gitmiş, ama orada bulunan kemiklere baktıktan sonra şöyle diyerek
uzaklaşmış: ‘Şimdi gideceğim yerde bundan dana çok yiyecek
bulurum.’3.Dişi köpek gururla şöyle dedi: ‘(Eniklerim) ister açık kahve renkli,
ister benekli olsunlar, yavrularımı severim.4.Dokuz kurt ve bir onuncusu beş-
on koyunu boğazladılar. Onuncu aç gözlüydü ve ((tablette, b.n.) bir iki sözcük
kırık)… Haince ((tablette, b.n.) bir iki sözcük kırık)…zaman, şöyle dedi:
‘Bunları size paylaştıracağım! Siz dokuz kişisiniz, öyleyse bir koyun sizin
ortak payınız olacak. Ben de bir kişi olduğuma göre, dokuzunu alacağım. Bu
da benim payım olacak.’5.Tilki yaban öküzünün toynağına basıp, ‘Acımadı
mı’ demiş.
6.Tilki kendi evini yapamamış, böylece fethetmek üzere arkadaşının evine gitmiş!7.Tilkinin
yanında bir değnek vardı (ve şöyle diyordu): ‘Kime vurayım?’Yanında bir
hukuk belgesi taşıyordu (ve şöyle diyordu): ‘Neye meydan
okuyabilirim?’8.Tilki dişlerini gıcırdatır ama başı titrer!9.Tilki karısına şöyle
der: ‘Haydi! Uruk kentini dişlerimizle pırasa gibi ezelim! Kullab kentini sanki
bir sandaletmiş gibi ayaklarımıza bağlayalım!’. Ama onlar kentin 600 gar
(yaklaşık 3 km.) bile yakınına gelemeden, kentin köpekleri ulumaya başlar:
‘Geme-Tummal, Geme-Tummal! (tilkinin karısının adı olmalı) Eve dönelim!
Haydi oyalanma!’ Kentten köpeklerin tehditkâr ulumaları geliyordu.10.Tanrı
Enlil’den yaban öküzünün boynuzlarını dileyen tilkiye öküzün boynuzları
takıldı. Ama rüzgar esip, yağmur yağınca inine giremedi. Gecenin sonuna
doğru, soğuk kuzey rüzgarı, fırtına bulutları ve yağmurdan sırılsıklam (?)
olunca şöyle dedi: ‘Gün ışır ışımaz… (ne yazık ki metnin devamı kırık ve
sonrasında tilkinin boynuzların geri alınması için yalvardığını yalnızca tahmin
edebiliriz).
11.Düşünceleri için – kedi,Eylemleri için – firavunfaresi!12.Eğer ortalıkta yiyecek varsa,
firavunfaresi yer bitirir,Bana bir parça bırakırsa, onu da bir yabancı gelip
yer!13.Benim bozulmuş yiyeceklerden başkasını yemeyen firavunfarem, bira
ve yağ bulmak için için tırmanmayacak!14.Ey aslan, sık ‘çalılık’ senin
dostundur!15.“Çalılık”ta, onu tanıyan insanı yemez aslan!16.Aslan ağıla
geldiği zaman, köpek eğrilmiş yünden tasma takarmış!17.Aslan bir “çalı”
domuzu yakalamış, onu ısırmaya hazırlanırken şöyle diyordu: ‘Etin henüz
ağzımı doldurmadı, ama keskin çığlıkların kulakları tırmaladı!’18.Aslan
çaresiz bir dişi keçi yakalamıştı: ‘Bırak beni gideyim, (dedi dişi keçi) sana
arkadaşlarımdan birini, bir koyun veririm!’. ‘Seni bırakacaksam, (önce) adını
söyle’ (dedi aslan). (O zaman) dişi keçi aslana şöyle dedi: ‘Adımı bilmiyor
musun? Benim adım ‘sen akıllısın!’ (Böylece) ağıla vardıklarında aslan
kükredi: ‘Şimdi ağıla geldim, seni serbest bırakacağım! (O zaman) (çitin?)
öteki tarafından keçi şöyle dedi: ‘İşte beni bıraktın! (Gerçekten) akıllılık mı
ettin? (Sana söz verdiğim) koyunu (vermeyi) bırak, ben bile buralarda
duramam!.19.Fil kendi kendine şöyle diyerek böbürleniyordu (?) : ‘Benim
gibisi dünyaya gelmemiştir! Sakın (bu satırın sonu kırık, ama şöyle geldiğini
düşünebiliriz, ‘sakın kendini benimle karşılaştırma!)…!’ (O zaman) çalıkuşu
onu şöyle yanıtladı: ‘Ama ben de, kendi küçük ölçülerimde, aynı senin gibi
yaratılmışım!’20.Onu bir yük eşeği gibi (zorla) vebadan kırılan bir kente
götürmek lazım!21.Eşek kendi yatağını yer!22.‘Zayıf eşeğinin artık hiç hızı
kalmadı! Ey Enlil, zayıf adamının artık hiç gücü kalmadı!’23.Eşeğimin yazgısı
hızlı koşmak değil, anırmak!
24.Eşek başını eğdi, sahibi burnunu okşayarak şöyle dedi: ‘Kalkıp buradan gitmeliyiz! Acele et!
Haydi!25.Yükünü atan eşek şöyle der: ‘Geçmişin acıları hâlâ kulaklarımı
çınlatıyor!’26.Kaçan eşek gibi, dilim geri dönmez!
27.Gençlik dinçliğim kaçan eşek gibi uyluklarımı terk etti.28.Pis kokmayan bir eşek varsa,
seyissiz bir eşektir!29.Eşeğin yaptığı bir gibi topu topu üç yaşındaki bir kızla
evlenmeyeceğim!(S.Kramer, Tarih Sumer’de
Başlar)www.turkleronline.com/diger/sumerler/sumer_fablveoykuleri.htm
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler, Hikayeler | » yorum bırak,
Karaman
Mayıs 10, 2007
DEYİMLER : (Gerçek anlamında biraz ayrı anlam taşıyan anlatım, tabir)
(Sanki) Su basardan tarla bağışlamak: Yaptığı küçük bir iyiliği büyütenlere (sanki) karşılığını
ödememişim yollu alaylı küçümseme
Abdesti bizimle alıp, namazı başkalarıyla gılıyorsun: Zahmeti biz çekiyoruz sefayı başkalarıyla
sürüyorsun yollu sitem
Açlıktan sünmek: Aşırı acıkmak
Adam olmadığının var bir ilası: sebebi
Adışara (Akçaşehir Kasabası) gabala düğüne dutulmak: İki üç gün sürecek kasaba düğünü, iş,
görev için götürü kiralanmak
Ağalık yapmak: Büyüklük yapma, ikram etme, bedelini karşılama
Ağız eğmek — eymek: İstemeye istemeye konuşma, rica etmek
Ağzı hayra açmak: İyi şeyler konuş anlamında uyarı
Altını çalılamak: Yemekten önce hafif atıştırma (Yeşildere yöresi)
Arnının şakından vurmak: Alnın ortasından vurmak
Bacağı gırık it gibi gezmek: Çok gezmek, gezmedik yer bırakmamak
Bak, beni kendine uydurma: Ben senin kadar kötü olmasını da bilirim.
Bangaya para yatırmak: Küçük çiş yapmak
Bangaya tüm para yatırmak: Büyük çiş yapmak
Barnağını batırmak: Faydalanmak, bir şeyden sebeplenme
Ben umarım acımdan, bacım ölür acından
Bıyık bükmek: Adam sende, boşver manasında önemsememek
Bitti kepek, getirsin köpek
Boğazımda bostan mı bitecek?: Yemesem de olur şeklinde avunma
Boya boyamak: Boya yapmak
Bulup buşurmak: İmkanları zorlayarak bulmak
Bulupta bunsuramak: Sahip olunan şeyin değerini bilememek
Cevranlayıp gelmek — gitmek: Dolaşıp gelmek
Cırlavuk yavrusu gibi bağırmak: (Yiyecek bekleyen) Kuş yavrusu gibi bağırmak
Combalak gılmak: Sırtüstü takla atmak
Cork cork içmek: Bir şeyi içip yutarken ses çıkarmak
Çarkıdığı çıkmak: Yorulmak dermansız kalmak
Çay goymak — gatmak: Bardağa çay koymak — ikram etmek
Çocuğa görünmek: Çocuğa çıkışmak, kızmak
Dediği dedik, çaldığı dilli düdük
Deli gıza her gün bayram: Dertsiz, tasasız, gününü gün eden
Devramber çitlemek: Ayçekirdeği, çekirdek yemek
Dır dır vır vır ötmek: Durmadan konuşmak, konuşmayı uzatmak
Dirim dirim dırımlamak: Aşırı zorluk çekmek
Direzi çözmek: Defalarca gidip gelme, yineleme
Dişinin ganını (etini) somurmak (emmek): O kadar yoksul ve çaresiz ki
Doktora görünmek – çıkmak: Doktora muayene olmak, vizite
Dükkan — ev yarmak: Dükkan, ev soymak Düşe yazmak: Neredeyse düşmek Düşes olmak:
Neredeyse düşmek
Ekmek istemez su istemez: Sahip olduğu şeyleri satıp savmak isteyenleri caydırmak için
“Satma…” yollu uyarı
Et-biber büzdürmek: Eti biberi kömür ateşinde pişirme, ızgara
Ev galdırmak: Evde köklü temizlik yapmak
Evi üzerine yıkdırma: Evin tapu dairesinde alınıp satılması
Fırına (böreği, tepsiyi) atmak: Pişirmek için fırına koymak
Gabak dadı virme: Bıkkınlık verme
Gabala dutulmak: Bir işin tamamı için anlaşmak, götürü
Garaman’ın goyunu sonra çıkar oyunu
Gayıl olmak: Razı olma, rıza göstermek
Gayıt görmek: Erzak tedariki
Geçirmeye gitmek: Yolcu etmek
Gemini gevmek: (Atın demir ağızlığını çiğnemesi gibi) Yemeden içmeden kurukuru yutkunma
Gıfıltısı artmak: Hareketlilik, işin, telaşın çoğalması
Gılığına bakmaz Hacı Raşitlerin düğününe gider
Gıtır atmak: Yalan söylemek
Göndere (Karaman’a bağlı yeni adı Yazılı köyü) köpeği gibi ürümek
Gözü kipildemek: Gözkapağının seyrimesi
Gübür gübür gitmek: Hızlı hızlı pürtelâş gitmek
Güdük değirmen gibi üğütmek: Çok yiyip içmek, durmandan yemek
Hakkını avucuna virmek: Dersini vermek
Haline bakmaz Hasandağına oduna gider
Hazıra Hasandağı dayanmaz
Her şeye sünmek: Olur olmaz her şeyi isteyen
Hı-yo dimek: Sohbet, hasbihal
Hükümete gitmek: Adliyeye, Kaymakamlığa gitme
Inır yanır itmek: Söyleyecek söz bulamama, kem küm
Irımı (Urum) Gırım’ı (Kırım) gezmek: Gezip dolaşmadık yer bırakmamak
İçime damdı: İçime doğdu
Kör söylemek: Yanlış söylemek, inkar etmek
Kültürab olmak: Amaca ulaşmak için aşkla çalışma, ayak tozu gibi ezilmek
Külüfam olmak: Bir şeyin gerçekleşmesi için çırpınma, kül gibi ufalanmak
Laf garıştırma: Konuyu saptırma çabası
Laf sokuşturma: Kinayeli konuşup laf çarpma
Lömbür lömbür yürümek: Bacakları açık uzun adımlarla yürümek
Mahana aramak: Bahane aramak
Malamat olmak: Rezil rüsva olmak, dile düşmek
Manken gibi giyinmek: Şık ve zarif giyinme
Maymun masgara olmak: Rezil rüsva olmak
Mırrığı eğilmek: Yüzünü asmak, canı sıkılmak
Mitili atmak: Yerleşip kalmak, yatağını yükünü sermek
Nefes tüketmek: Yol göstermek için nasihat, tenbih
Nüzül inmek: Felç inmek
Of dimem Allah dirim: Şikayet etmem Allah’a sığınırım.
Omuzundan nefes alıp vermek: Hasta ve sıkıntılı durum
Ortalığı galgadurum etmek: Eşyaları dağıtma, birbirine katma
Otobüs galdırmak: Topluca bir yere gitmek için otobüs kiralamak
Oturmaya gitmek: Ev gezmesine gitmek
Ödü sıdmak: Çok korkmak
Öle yazmak: Neredeyse ölmek
Öles olmak: Neredeyse ölmek
Pafını galdırmak: Halı, koltuk vb. tozu dumana katma
Para için gulak deldirmek: Parayı çok sevmek
Parayla — Paramızla rezil olmak: Bedeli ödendiği halde istenilenin gerçekleşmemesi
Polim yapmak: Rol yapmak, numara
Sıtkıyı sıyırmak: İlişkiyi kesmek
Soğuktan buymak: Çok üşümek, donmak
Soğuktan donmak dökülmek: Çok üşümekten elin ayağın tutmaması
Soğuktan kiytermek: Soğuktan tir tir titremek
Sokağa gitmek: Ev gezmesine gitmek, ziyaret
Su sulamak: Bağ, bahçe, tarla sulanması
Suya girmeden paçaları sıvama
Şalağına vurmak: Yarı enseli kulaklı tokat vurmak
Şirazeden çıkmak: Düzensizlik, başıbozukluk
Tek atlıya selam virmemek: Kalender ve kendi halinde olana yüz vermeme
Tencereye — düdüklüye eti vurmak: Tencereye eti koyup pişirme
Terbiyeden tezıkmek: Terbiyeden uzaklaşmak, terbiyesizlik
Tığteber çıkmak. Ortada öylece kalakalma
Tıllığı çıkmak: Eskime, tel tel dökülme
Tingeden düşmek: Birden ayılmak
Topu havaya dikmek: Öğrencinin sınıfta kalması, ikmale kalma
Topuğundan gavramak: İşe en baştan ve hemen başlamak
Töbe istifar itmek: İstifra etmek, kusmak
Ucundan gırpmak: Bir miktar kesinti yapmak
Uğunup galmak: Acının şiddetinden sesin kısılması
Üfüneti dağıtmak — defetmek: Sıkıntı savmak, esenlik
Ümüğünü çekmek: Boğazını sıkmak, koparmak
Ütü ütülemek: Ütü yapmak
Vıd vıdı yapma: Söylenip durma
Vura yazmak: Neredeyse vurmak
Yerinde sağolmak: Gelmeyene canın sağolsun şeklinde kibarca sitem
Yerini gurulamak: Yerini hazırlamak, yerini yapmak Yırtılan Deli Bekir’in yakası: Sana göre ne
var, zahmeti o çekiyor
Yoğurt çalmak: Sütü yoğurt için mayalamak
Yüklü olmak: Hamile kalmak, hamilelik
Yüreği dayfalmak: Kalbin daralması, sıkıntı
Yüzlü büyütmek: (Çocuğu) Şımarık yetiştirmek
Yüzü gaşşık gadar galmak: Zayıflıktan yüzün küçülmesi
ÖZDEYİŞLER (VECİZELER) : (Kısa ve özlü söz)
(Oyunda) Sayı — taş çalacağına Ali Ustanın Han’ından eşek çal
Acın yatıp gücün galkmak: Aç bilaç zorlu hayat mücadelesi
Açın azgını çıplağın gabadayısı
Ağa gapısı büyük olur, küçülmez
Ali Beke’nin tay gezdirdiği yerler: Uzaklık anlatır
Allah boy vermiş galdırıp goyuvirmiş
Allah seni dünya boş galmasın diye yaratmış
Başımıza icat çıkarma
Ben galeye daş çekildiğini bilirim: “Biz neler gördük yaşadık” yollu tanıklıklarını anlatmak için
yaşlılarca söylenir
Benden uzak ol, dama direk ol
Bir avuç biberi var, her şeyden haberi var
Bu yaştan sonra at olup guyruk mu sallıyacam: Yaşımı yaşamışım
Buldun bi goyun yi doyun
Burada senin yatır kesen mi var: Ver ver, sanki hazırda paran vardı
Cingan (çingene) çalar kürd oynar
Çıkmaz kesemden, ölmem tasamdan
Dana bayram yaptı: Her türlü tatlı kaçamak
Dokuz ayın Çarşambasının bir araya gelmesi: İşlerin üsüste gelip karışması
Fakire hıyar vermişler, eğri diye almamış
Garanlık gecelerde ne aran Heccelerde (Karaman’ın bir mahallesi): Tekin olmayan yerlerde
gezene “Ne işin var oralarda” şeklinde çıkışma
Gâvurun ekmeğini yiyen gılıcını sallar
Gelin gaynananın eğe kemiğinden yaradılmış: Gelinin (erkek çocuklar annesine benzeyen
kadınlarla evlenirmiş) huylarının kayınvalidesine benzemesine inanıldığından
böyle söylenir
Hamam kele yaradı
Herif evde yok keyfim beyde yok
İl ilin haksız beksiz çobanı: Başkalarının yaptığını, işini dedikodu amacıyla gözetleyen
İt sürü guruş gazan
İtin arka bacağı
İtin önde gideni
Köpekten tazıyı salamıyoruz: Ortalıkta o kadar kötülük var ki
Köyü razı olur, köpeği olmaz
Madüsünü (Maydanoz) guruttunuz bizi unuttunuz
Möhlüzden mal gaçırma: İflas eden (Müflis)in malının parasının alacaklıdan, icradan kurtarmak
için saklama
Muhanet ev sahibi kiracısını ev sahibi yapar
O gadar parayı köpek mi işedi
Ol da eşek başı ol
Oldu olacak girildi nacak: Olan oldu, yapacak bir şey yok
On paralık nişadır her yerini yumuşatır
Sen hâla berber Abit’emi tıraş oluyorsun: Her şeyin gerisinde kalıyorsun
Sen yan yan da Şamkapı’nın sığırına yan: Acıyacaksan odanmaya aç gidip de aç dönen
Şamkapı’nın (Karamanda bir mevki) ineğine acı
Siz beni gevreklerin keloğlan sandınız herhalde: Siz beni bir şeye benzetemediniz herhalde
Sonradan görme, gavurdan dönme
Sumaklı soğan yiyip akıllanma
Tazı bizim ama, çulu kimin?
Tencere tava, herkeste bir hava
Tok evin aç kedileri
Üç günlük seyisliği var, gırk yıllık at boku garıştırır
ATASÖZLERİ : (Uzun deneme ve gözlemlere dayanan öğüt, atalar sözü)
Abdalın garnı doyunca gözü yolda olur
Ağaca çıkan keçinin, dala çıkan oğlağı olur
Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu gızını evlendirir
At yirine eşek bağlanmaz
Boşbağazı cehenneme atmışlar odun yaş demiş
Çayca gidip boyca gelme
Çok söyleme arsız edersin, çok kısma hırsız edersin
Çulu büyümez tazısı büyür
El atına binen tez iner
Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez
Hasta yatakta iyileşir
Hazıra Hasandağı dayanmaz
İsin yanında gezen is kokar, misin yanında gezen mis kokar
İt taggayı neylesin tingilderken düşürür
İyi daşı köşeye goyarlar
Kel baklanın kör alıcısı olur
Keloğlan ekin ekti, yimeden başa galktı
Kör gurdun gısmeti ayağına gelir
Oluk başında oynayan kendini çarkevinde bulur
Sana daş atana sen ekmek at
Üstü açık yatanın sırtına gar yağar
Üzüm alırsan Esebalı (bir üzüm cinsi) goca alırsan Gasabalı (Kasaba) (Kâzım Karabekir
ilçesinin yeni adı)
Yaralı it yarasız durmaz
www.larende.com
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
“Öküz göz etmese tosun dellenmez”
Mayıs 8, 2007
Aziz Karaca
Otun, ekinin kağnı arabası ile taşındığı, tarlaların kara sabanla,
pullukla sürüldüğü, yani tarımın öküz gücü ile yapıldığı dönemlerde
boyunduruğa yeni yeni alıştırılan öküz adayları, genç tosunlar, önce
tecrübeli bir öküzün yanında boyunduruğa koşulur, hem yolu yordamı
tecrübeli bir eşin yanında öğrenmesi sağlanır, hem de bir delilik
yapıp arabayı, çifti, çubuğu alıp kaçması önlenirdi.
Tecrübeli bir çiftçi, tecrübeli öküzünün yanına koştuğu tosunu,
araba çekmeye, tarla sürmeye alıştırmaya çalışıyor. Tosun yaramazlık
yaptıkça, yoldan dışarı kaçmaya çalıştıkça çiftçinin kamçısı “paat”
diye öküzün sırtına iniyor. Bir, iki, üç… Çokça tekrarlanınca
başından beri gözetleyen ve meseleyi anlamayan biri yaklaşıyor.
Çiftçiye hemşehrim, diyor, epey zamandır seni izliyorum, yaramazlık
yapan tosun, sen ise sürekli öküze dayak atıyorsun, bu ne iş?
Tecrübeli çiftçi, tam çerçevelik bir cevap veriyor.
Sen anlamazsın evlat, öküz göz etmese tosun delilik yapamaz! Yani
bunun gönlü olsa, o tosunu yolda ip gibi dümdüz götürebilir, öküz
istemese tosun yaramazlık yapamaz, yoldan çıkmaya teşebbüs edemez.
Şimdi epey zamandan beri çok garip şeyler oluyor. Tarih sahnesine
çıktığı günden beri, özellikle Anadolu’yu vatan edindiğinden beri,
her fırsatta Müslüman Türk Milletini ısıran bilcümle yılanlar,
çıyanlar tekrar iş başı yapmış durumda. Söz birliği, ağız birliği
etmişçesine “uzun yıllardır beklediğimiz iktidar bu iktidar idi”
dercesine hepsi son yumruğu vurmanın gayreti içinde.
Otuz seneden beri, kenarda, köşede, sinek vızıltısı gibi Kıbrıs
dedikodusu yapan çevreler, AKP iktidarı ile birlikte, Kıbrıs
tarafımızdan öyle bir yakaladılar ki, timsahın dişleri arasında can
havliyle çırpınan av misali, bitap bir vaziyette şimdilik kendimizi
kıyıya atabildik ama tehlike bölgesinden bir türlü uzaklaşamıyoruz.
Kıbrıs seçimleri, Kıbrıs referandumu sırasında, otuz yıl devlet
hayatında çok uzun bir zamanmış gibi, otuz yıllık problemi çözdü,
çözüyor diye hükümeti alkış yağmuruna tutanlar bile,
Rumlar’ın “hayır”ı sayesinde geçici de olsa bir nefes alındığını
kabul etti ve sustular. Şimdi “Evet derseniz, ertesi gün yollara
düşüp KKTC’nin tanınması için gereken her şeyi yapacağım” diyen
başbakandan bugün de bir ses, soluk çıkmadığı gibi, Çandargiller,
Birandgiller ve Ilıcakgillerden de bir “çıt” yok.
Biz Kıbrıs yanımızın yaralarını sarmakla meşgulken, bir de duyduk
ki, yetmiş iki buçuk millet, cennet vatanımızdan dönüm dönüm arazi
satın almış, tapularını da ceplerine koymuşlar.
Bir avuç vatansever “vah, eyvah” derken, yeni çıkan maden yasası
ile, ehl–i salibin dev şirketlerinin çekirgeler gibi ülkemize
üşüştüğünü öğrendik. “Ayıptır, yapmayın, etmeyin, vatan topraklarını
satmayın” demeye kalmadan Yunanlı papazın sesi yükseldi: “Ayasofya
kilise olarak açılsın”. Yedi yerden hançerlenmişçesine yüreğimizin
sızısını dindirmeye çalışırken, Harran ovasının Yahudilerin eline
geçtiği haberi geldi.
Söyler misiniz ey akıl, iz’an ve vicdan sahipleri, bu leş
kargalarına içimizden bir göz eden, bir davetiye çıkaran mı var?
Millet olarak, tez zamanda bu “öküzü” bulmalıyız.
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?
sayfa=yazarlar&haberno=6301&tarih=2004-08-01
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
Atkaracalar
Mayıs 7, 2007
ATKATACALAR DA KULLANISLAN DEYIMLER
Agzini biçak açmamak,
Kim vurduya gitmek.
Attan inip, esege binmek,
Burnu havada olmak,
Ekmek elden su gölden,
Herkesi kendin gibi sanma.
Çogu bitti azi kaldi, güzü bitti yazi kaldi.
Seytan kulagina kursun,
Viz gelip, tiris gitmek,
Esek bilmedigi otu yerse basi agrir..
Yere bakan yürek yakar.
Armudun iyisini ayi yer.
Yazin gömleksiz, kisin ekmeksiz yola çikma.
Baga bak üzüm olsun. Üzümü yemeye gözün olsun.
Sakla samani gelir zamani.
Mart kapidan baktiritr, kazmayi küregi yaktirir.
Kizini dövmeyen dizini Döger
As içinin karaçigi.
Yat artik kül mü bölecegiz.
Ayiyi dolanmaktan çaliyi dolanmak iyidir.
Var evi kerem evi, yok evi verem evi.
Itin aslini ara sonra kapina bagla.
Yas kesen bas keser.
Görememisin bir oglu olur. Görür çükünü keser.
Alma ali, satma kiri, illaki doru.
Ayran bulamaz içmeye, hor hor gider isemeye.
Tatli dil yilani deliginden çikarir.
Eceli gelen it cami duvarina siyer.
Babasi ogluna bag bagislar, oglu babasina bir salkim üzüm vermez.
Yüzüne tükürse yagmur yagdi sanar.
Horozu çok o0lan evde sabah erken olur.
Her horoz kendi çöplügünde öter.
Elbise yürüyüs, parasöyleyis ögretir.
Oglan evladi karninda yel gibi, elinde gül gibi, evlenirse el gibidir.
Bir gram et bin ayip örter.
Kazik daima fakirin sirtinda sivriltilir.
Mart ayina samanin sarisini, odunun kurusunu sakla.
Esek kuyrugu gibi ne uzar ne kisalirsin.
Tursusunu kuracak degiliz.
Aci almayi kiragi çalmaz.
Inek almaz, buzagi almaz.
Sipa esegin arkasina degil, esek sipanin arkasina gider.
Ince igne ile kuyu kazmak.
Balik kavaga çikmak.
ATKARACALAR DA KULLANILAN ATASÖZLERI
Katran kaynatsan olur mu seker, Cinci batasi cinsine çeker.
Koçun kuyrugu kendisine agir gelmez.
El atina binen tez iner.
Dereyi görmeden paçayi sivama.
Anan turp baban salgam, Nereden geldin Zülbü seker.
Kadi sagir müftü kör, kendi isini kendin gör.
El elin esegini türkü söyleyerek arar.
Yaza çikardim danayi, begenmez oldu anayi.
Danisan daglari asar, Danismayan yoldan sasar.
orcun iyisi verip kullanmak, derdin iyisi ölüp kullanmak.
El öpmeyen dudak agarmaz.
Sonradan görenle, gâvurdan dönenden hayir gelmez.
Kiz anadan ögrenir sofra düzmeyi, erkek babadan ögrenin sohbet etmeyi.
Kar çiftçinin yorganidir.
Kardes kardesi biçaklamis, dönmüs kucaklamis.
Zararin neresinden dönersen kardir.
Aç köpek firin yikar.
Yazin gölge hos, kisin çuval bos.
Baykusun kismeti agzina gelir.
Yuvayi disi kus yapar.
Ekici olda bicici olma.
Al gülüm ver gülüm.
El alir oyuna gider, çoban alir koyuna gider.
Varligini esine bildirme müflis eder, Yoklugunu bildirme rezil eder.
Demir nemden, gavur gamdan çürür.
Aglayanin mali gülene yaramaz.
At ver dost ol, kiz ver düsman ol.
Yaz yagmuru yalancidir.
Anamin asi ocagimin basi,
Itin aslini ara sonra kapiya bagla.
Darildigin dagin odununu yakma.
Dag darilmis kimsenin haberi olmamis.
Dag, daga yaslanmis kirk yil yasamis.
Köpeksiz köyde çomaksiz gezme.
Evlek, evlek sattik böyle, böyle battik.
Esek elin, heybe emanet, yükle yükleyebildigin kadar.
Sogani, sarimsagi, sirkeyi hesaplarsan paçayi içemezsin.
Akilli sayi sayincaya kadar, deli köprüyü geçer.
Dilini esek arisi soksun.
Üzüm,üzüme baka,baka kararir.
http://www.atkaracalarim.com
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
Sözlük
Mayıs 7, 2007
Alma : Elma
Aşgana : Evin tandırın içinde bulunduğu bölümü
Baskı : Öküz arabasının tahtalarının tutturulmasını sağlayan ağaç
Bavul : Valiz
Bibi : Hala
Bonduruk : Öküzlerin arabayı ve cütü çekmeleri için koşulduğu alet
Ber : Yazın koyuların sagılmak için durduğu yer
Camış : Manda
Cecim : Kilimin bir çeşidi
Çoruş :
Çemçe : Kepçe
Çüt : Tarlaları sürmek için kullanılan alet
Dastar : Ekmek pişirmede kullanılan deriden yapılmış 1×1 ebatında malzeme
Daş : Taş
Dirgen : Ot ve sap toplamaya yarayan alet
Düge : Genç inek
Emi : Amca
Enteri : Entari
Eşşek : Eşek
Eze : Teyze
Fetir : Sütle yoğrulan hamurdan yapılan gevrek ekmek
Fışgı : Kurutulmuş at, koyun veya sığır gübresi
Gandırıf :
Gen : Sapları saman haline getirmek için kullanılan alet
Gap : Malların yerlerine baglanması için kullanılan U şeklindeki ağaç
Guşgana : Tencere
Gaşşık : Kaşık
Galmas : Çocuklara harmanda buğdaydan verilen bahşiş
Gün : Güneş
Gudi : Küçük güveç
Gelberi : Tandırdan kül çekmeye yarayan alet
Gügüm : Su kabı
Gıravi : Kıravi
Göze : Su kaynağı
Güz : Sonbahar
Gış : Kış
Garpız : Karpuz
Gındıra : Kem yapmaya yarayan yumuşak ot
Guşburni : Kuşburnu
Güvegi : Damat
Gohor : Çayırlarda sınırı belirlemek için üstüste konulan taş yığıntısı
Gıdık : Keçi yavrusu
Geçi : Keçi
Gaşavi : Atı tımar etme aleti
Gerbe : Atı tımar etme aleti
Hodak : Çalışması için para ile kiralanan çocuk
İşlik : Gömlek
İsgemi : Sandalye
İstikan : Bardak
Koz : Kuzuların konulduğu yer
Kop : Öküz arabasının yan tarafalara olan çıkıntısı ( 4 adettir )
Kem : Otları ve sapları bağ yapmak için ottan yapılan ip
Kelepçe : Kem yapma aleti
Guşluk : Sabah ile öğle arası
Kersen : Küpten daha büyük geniş toprak kap
Küp : Büyük toprak kap
Kesme : Fazla buğday ve arpanın konulduğu depo
Kakup : Çekiç
Künt : Hamurların top haline getirilmiş şekli
Mazi : Öküz arabası dingili
Malık : Kayışı tutturmak için kullanın ucu sivri ağaç parçası
Motor : Traktör
Maran : Öküz arabası tekeri
Makine : Eskiden kamyona verilen ad
Malama : Buğday saman karışımı
Mozuk : Tosunla dana arasındaki sığır
Palıt : Meşe ağacı
Pinavun : Kışın kullanılmak üzere un yapmak için ayrılan buğday
Pişik : Kedi
Sargal :
Sami : Öküzleri bonduruğa bağlamak için kullanılan palıttan yapılmış
ağaç
Sambağı : Saminin uçlarını bağlamaya yarayan ip
Sarat : Kalburdan daha geniş gözlü buğday eleme aleti
Sögüt : Söğüt
Sap : Biçilmiş ekin
Şefdeli : Şeftali
Şişek : Geç koyun
Tar (1) : Öküz arabasının parçası
Tar (2) : Tavukların geceleyin üzerinde tüneklediği ağaç
Tecen : Çökelek toplanan deriden kap
Tığ : Harmanda toz haline getirilmiş sap-saman karışımı ekin yığını
Tümp : Tarla çayır sınırı
Teşi : İp bükme aleti
Teşt : İçinde çamaşır yıkanan bakır veya alimünyum leğen
Tentene : Tığla dokunan elişi
Tapıl : Henüz bükülmemiş ot bağı
Teç : Saman ayrılmış arpa ve buğdayın harmandaki toplu hali
Tosun : Öküz olmaya aday genç sığır
Vızzık (1) : Bonduruk üzerinde kayışın kaymasını önleyen on santimetre boyundaki
ağaç
Vızzık (2) : Sivrisinek
Yaba : Harmanda kullanılan alet
Yazbaşı : İlkbahar
Zencir : Zincir
Zırza : Kapı tutacağı
Zap : Küpten daha büyük şişman toprak kap
Küze : İçine su koyulan tahta kap
Lengeri : Geniş yayvan bakır kap
Legen : Leğen
Egiç : Tandırı karıştırmaya yarayan demir alet
Kartol : Patates
Bışgi : Testere
Örk : Açık alanda atların kaçması önleyen zincir
Trampa : Mal değişimi
Masat : Tırpanı bilemek için kullanılan alet
Tırpan : Tarla çayır biçmeye yarayan keskin
Archive for the 'Atasözü ve Deyimler' Category
Sonraki yazılar »
Kaynarca
Mayıs 11, 2007
KAYNARCA ÖZEL SAYISI
Mustafa ERDOĞAN
BİLMECELER, ATASÖZLERİ, DEYİMLER
BİLMECELER-MASALLAR:
Kaynarca yöresinde bilmece kavramı pek bilinen ve kullanılan bir kavram değildir, 1980’li
yıllara kadar halk, “bilmece sormak” yerine “gel sana bir masal söyleyeyim”
derdi. Burada klasik anlamda bildiğimiz “masal anlatmakla” “söylemek”i
karıştırmamak gerekmektedir. İlginçtir halk “masal sormayı” değil,
“söylemeyi” tercih ederek bilmece sorardı.
Burada a harfinden başlamak suretiyle
Kaynarca yöresinden derlediğimiz bilmece (masal) örneklerini sunmak istiyoruz:
Avladan atladı, gaz yumurtladı? Akgabak
Ben giderim o gide, önümde tin tin ede? Baston
Bizim evde bi çocuk va, gelenin gidenin eline siye? İbrik
Çarşıdan aldım bi tanek, eve geldim bin tanek? Nar
Çıt çıtan ağacı, çıta pıtan ağacı, kırmızı badem, gülebiden ağacı?Kuşefin
Çıtırdamadan pıtırdamadan ormana gire? Güneş
Dal üstünde kilitli sandık? Ceviz
Davda anırır, yolda bavırır? Öküz arabası kütüğü (jant)
Davdan geli dak gibi, golları budak gibi, eğili bi su içe, bavırı oğluk gibi? Geyik
Davdan geli, daştan geli, g.taçık inişten geli? Keçi
Gel bizim eve, elini öpsün? Havlu
Sarıdır safran gibi, okunur Guran gibi, ya bunu bileceksin, ya bu gece öleceksin? Sarı lira
Sarıdır sarka, düşecam dini gorka? Ayva
Tamdan tama gıcır gıcır? Çit
Tamdan tama höt höt? Kürek, sıyırga
Tek direkli bin kiremitli? İlana(Lahana)
Uzaktan baktım bi çok, yanına gittim hiç yok? Duman, sis
Uzaktan baktım hiç çok, yanına gittim bi çok? Karınca
Uzar uzar ip gibi, geri döne küp gibi? Balgabağı
Yer altında tüylü dömbelek? Töngel
Yer altında yağlı gayış? Yılan
DEYİMLER – ATASÖZLERİ:
Yurdumuzun her yöresinde olduğu gibi, Kaynarca’mızında kendine has deyim ve atasözleri
bulunmaktadır. Bu deyim ve atasözlerinin çok büyük bir bölümüne,
Adapazarı’nın diğer yörelerinde rastlamak mümkün değildir. Öncelikle bu
atasözleri ve deyimlerde Anadolu insanının Allah – kader inancı, öz be öz
tertemiz Türkçe’miz dikkati çeker.
Yöreden derlediğimiz bazı deyim ve atasözlerini alfabetik halde birlikte sunuyoruz:
Allah kimseleri yerinden yurdundan yaynıtmasın
Allah’a şükür, yiyoz içyoz, ganımız doyuyo…
Allah’dan bi şaşgınnık omazsa geliriz
Ali evlendi Güllü görücüye gitti
Altgıya oturulmadan üstgıya oturulmaz (Hiyerarşi ve sabrın önemine işaret edilmektedir.)
Anasının vurdi sibinen duryo gız ta u (Kişinin henüz çok genç olduğuna işaret edilmektedir.)
Aşadan (aşağıdan) yer yakdı, yukadan gün yakdı
At gibi beygir gibi gız oldu (Kızın güçlü kuvvetli olduğuna işaret edilmektedir.)
Atlamadan atlim duz gibi çatlim… (yemin ederken söylenir.)
Böle darak dişi gibi insan (Kişinin düzgün ve ahlaklı olduğuna işaret edilmektedir.)
Bi ağaçtan keş küri de olu, b.k küri de…
Cınganın yançinde gözleme galı mı?(Kişinin savurganca harcamasına işaret edilmektedir.)
Çükü çıkmaz buva (boğa) gibi… (Kişinin kararsız ve yavaşlığına işaret edilmektedir.)
Damat misafilliye (misafirliğe) geldiğinde af(h)ırda goca öküztitremiş. (Damatlara karşı cömert
davranıldığına işaret edilmektedir.)
Davulun sesi uzaktan goygun gelir
Deri depi bört böci salliyen cenabı Allah
Dim diyenin dim guyri
Dışadan sen ben diyola ki…
Ekmek kesenin gızı olumuş
Elham dürüsünnen gızla sürüsünnen
Elimi yüzüme aldım…
Evde çorba yok daşacak goca yok boşicek
Ganım (karnım) yandı…. (Çok üzüldüm anlamındadır.)
Goca öküz otluk yığınının devrildi gün doya(r)
Gocaguş (Huluguş-Baykuş) ötdü Şükürü ölecek… (Baykuşun uğursuzluk getirdiğine inanılır..)
Gonşula razı gelise (Bayanın kocasından izin almasına işaret edilmektedir.)
Gelinen yere gidili(r)
Gurumuş gabine girmiş (Kişinin çok zayıfladığına işaret edilmektedir.)
Has gızdan has gelin olu(r)
İğde de olu, arşakda da olu, dokiyen galtakda da olu(r) (Kötülüğün herkeste olabileceğine
işaret edilmektedir.)
Kel yavrusu gibi ne coruduyon? (Kara kara ne düşünüyorsun anlamındadır.)
Kırk gurda bi hurda. (Kişinin çok, yemeğin az olmasına işaret edilmektedir.)
Mal saybisine çekemiş
Mertmenin alt başı dövüş, üst başı seviş (Evlilerin kavgasına işaret edilmektedir.)
Misefiri atlamalara gada geçirmesey tavıkla kurklamaz (Misafire çok hürmet gerektiğine işaret
edilmektedir.)
Misafirin sevileni ekmek yapildi gün geli(r)
Namuslu adamdır, gursandan haram lokma geçmemişdir
Naış (nakış) örnine göre işleni(r)
O ede, sen dinesin
Onda çüke sürüm akıl yoktur be (Kişinin akıl-fikirsizliğine işaret edilmektedir.)
Ön teker nerden gidese, gıç teker de urdan gidemiş
Pis günahları boynuna…
Sen bilisin dince dövüş gavga omaz
Sen söle sen dine (Kişinin söz dinlemezliğine işaret edilmektedir.)
Sensin selensin dövüşe dutuşyola
Sofranın sınırı yok, tokadın yuları yok
Ver Allah’cim ver ver..(yağmur yağarken)
Yavrılı kurkin ibi gızamaz (Annelerin cömertliğine işaret edilmektedir.)
Yirik at kendi yemini kendi artırı(r), yirik omyan at kendi yemini kendi bitiri(r) (Kişinin çalışkan
ve dürüst olması durumunda zamanla ona sahip çıkılacağına, tembel ve
geçimsiz olması durumunda herkesin ondan uzak duracağına işaret
edilmektedir.)
LAKAPLAR:
Kaynarca yöresinde lakaplar ana hatlarıyla ikiye ayrılır:
1) Aile lakapları, Garaoğulları, Göbezler, Ali Çavuşlar, Şaştıoğulları, Manavoğulları,
Okçuoğulları, Donlular, Sarılar, Aydınlılar, Usta İsmailler, Çakıroğulları,
Gebeşler, Binbaşılar, Saka Mustafalar, Yolcu Raifler,
2) Şahıs lakapları: Şahsın beş farklı özelliğine göre takılır:
a) Fizyolojik bir özelliğine atfen takılmıştır: Kara, sarı, çakır, dikbasan, bıyıklı, topal gibi,
b) Ruhsal özelliklerine göre takılmıştır: Aç, düzenbaz,şeytan, püspüs,
c) Mesleki vasıf veya yeteneklerine göre takılmıştır: Usta, nalbant, ipçi, demirci,
d) Askerlikle ilgili bir özelliğinden takılmıştır: Onbaşı, çavuş, koreli, kıbrıslı, askerağa, topçu,
piyade
e) Göç edip geldiği yöreye göre lakap takılmıştır: Aydınlı, Tunuslu, Mısırlı, Ağvalı, Kandıralı,
Geredeli.
Alfabetik olarak yöreden derlediğimiz bazı lakapları sunmak istiyoruz:
Aç ismet, ağustos memet,aliçavışın necmi, altın zinep, almanyalı mıstafa
Bayrambaş salim,bıyıklı kezban, bici ısmayıl, boşnak memet,
Canavar fahriye,
Çakal murat, çakıl emnesi, çakıldak, çakır mıstava, çavuş mıstava, çevirgen, çöp, çorbacı izzet
Deli gadir, dikbasan memet, dıngız memet, düzenbaz raif
Elagöz ibrahim, ellibinlik halit,
Fıstıkçı ısmayıl,
Garabacak şevket, garagabak halil, garagodeleş Mıstava, gayık gelin, gazozcu memet, gırkık
gaşlı adil, goca gırtlak mıstava, göbez halil, gökgöz memet, gübüllü hamit,
Hampır dize, hanım zera, horoz memet,
Karadonnu aziz, kefli ramise, keşa, killi şükürü, koreli mustafa, kosti Ismayıl, kör hafız, kuru
fari, küpenli ismayıl,
Lillom alesman, löngür memet,
Melek memet, moşe ısmaıl
Onbaşı ısmayıl,osuruklu remzi, oturak fasille necmiye,
Palpal memet, perişan zera, pettele aliye, püspüs mıstava
Şitan(şeytan) arif,şüfer naim,şüfer ısmayıl
Topal şevket,topçu dayı, töngel vayde, tülü saniye,
Varyimez Sülüman,
Yalıbaş memet, yanbasan memet, yanıkg.t İbram, yorgansız cevdet, yüzbinnik gadir,
Zivlom necmiye, zonga halil
———————————————————–
: Sınıf Öğretmeni
KAYNAK KİŞİLER:
1) İsmail ALTAY, 1936 Kaynarca Kızılcaali doğumlu, ilkokul muzunu, esnaf, 4 çocuk babası,
Adapazarı’nda oturmaktadır.
2) Mahmure ERDOĞAN, 1934 Kaynarca Dedeler Köyü doğumlu. Çiftçi, çocuk annesi, halen
Müezzinler Köyünde oturmaktadır.
3) Faize USTA, 1938 Kaynarca Mehter doğumlu, ilkokul mezunu, çiftçi, 4 çocuk annesi,Mehter
Köyü’nde oturmaktadır.
4) Mahmure ERDOĞAN, 1933 Kaynarca doğumlu, okur-yazar, çiftçi, dört çocuk annesi,
Müezzinlerde oturmaktadır.
5) Rafiye TUNA, 1942 Kaynarca doğumlu, okur-yazar, dört çocuk annesi, halen Okçularda
oturmaktadır.
6) Nadir GÜREL, 1957 Kaynarca Kızılcaali doğumlu, yüksek okul muzunu, öğretmen, 3 çocuk
babası, Adapazarı’nda oturmaktadır.
7) Ramis MEMİŞ, 1948 Kaynarca Sarıbeyli doğumlu, yüksek okul muzunu, emekli öğretmen, 2
çocuk babası, Kaynarca’’da oturuyor.
8) Fahri TUNA, 1959 Kaynarca doğumlu, yüksek okul mezunu, Adapazarı B.Ş. Belediyesi
Kültür İşleri Daire Başkanı, 2 çocuk babası, halen Adapazarı Beşköprü
Mahallesinde oturmaktadır.
9) Kadir TUNCA, 1962 Kaynarca doğumlu, lise mezunu, İzmit B.Ş.Belediyesinde işçi, 2 çocuk
babası halen İzmit Gültepe Mahallesi’nde oturmaktadır.
www.irmakdergisi.net/2006___ekim_Bilmeceler-Atasozleri-Deyimler-MustafaERDOGAN.html
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler, Bilmece, Lakaplar | » yorum bırak,
GENEL
Mayıs 10, 2007
A
Alan memnun, satan memnun, tellala halt etmek düşer.
Abanın kadri, yağmurda bilinir.
Açın koynunda ekmek durmaz.
Aç ölmez, gözü kararır, susuz ölmez, benzi sararır.
Adama dayanma ölür, duvara dayanma kurur.
Ağanın alnı terlemezse, ırgatın burnu kanamaz.
Ağustosta beyni kaynayanın, zemheride kazanı kaynar.
Akara kokara bakma, çuvala girene bak.
Akıllı köprü arayıncaya kadar , deli dereyi geçer.
Akrep etmez akrabanın ettiğini, kimse bilmez akrabadan çektiğini.
Acemi nalbant, kâh nalına vurur, kâh mıhına.
Al atın iyisini, yiyeceği bir yem, al avradın iyisini, giyeceği bir don.
Alıcı aslan, borçlu sıçan gibidir.
Allah’ın ondurmadığını, peygamber sopayla kovalar.
Ananın çıktığı dala, kızı salıncak kurar.
Ana ölünce, baba amca olur.
At elin, eğer elin, arada bizim de dahdah’ımız var.
Almadığın hayvanın kuyruğundan tutma.
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir.
Apdessiz sofuya namaz dayanmaz.
Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter.
Ağır yük altına girenin beli incinir.
Ağzı eğri, gözü şaşı olan ensesinden belli olur.
Ak bacak, kara bacak, geçitte belli olur.
Ayı inine sığamamış, bir de kuyruğuna kalbur bağlamış.
Aptal yağı çok bulunca, kâh borusunu yağlar, kâh gerisini.
Adam yanıla yanıla alim olur, pehlivan yenile yenile galip olur.
Ağız büzülür, göz süzülür, ille de burun ille de burun.
Ağzına bir zeytin verir, ardına bir tulum tutar.
Ağzının domalmasından, Ömer diyeceği belliydi.
Akçan gitti mi demezler, işin bitti mi derler.
Akıllı bizi arayıp sormaz, deli bacadan akar.
Ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır.
Akşam olunca kuzu anasını, kuş yuvasını bulur. Ağa güçlü olunca , kul suçlu olur.
Acemi nalbant işi, gâvur eşeğinde öğrenir.
Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olur.
Acırsan şehirli sığırına acı, tok gider, aç gelir.
Acı soğan yiyen, ağzının kokusundan belli olur.
Aç açla yatarsa, arada dilenci doğar.
Aç köpeğin kursağı dar olur.
Açlıkla tokluğun arası, yarım yufkadır.
Adam adamdır, olmasa da pulu, eşek eşektir, atlastan olsa da çulu.
At yedi günde, it yediği günde belli olurAdam kıtlığında keçiye “Abdurrahman Çelebi” derler.
Adam sandık eşeği, çifte serdik döşeği.
Adımız kasap ama, evimizin et yüzü gördüğü yok. Afyonun keyfini tiryakiden sormalı.
Ağzı büyük olana, kepçe kaşık gibi gelir.
Akça( Para ) , akıl , don, yürüyüş öğretir.
“ A kız! Kocan ne çirkin!”
“Olsun! Babamın evinde o da yoktu. “
Ağızla pilâv pişmez, yağla pirinç gerek.
Aklını eşeğe verme, çeker, arpa tarlasına gider.
Alacağın bir fitil, pamuğun batmanını sorarsın.
Alışmadık k.çta don durmaz.
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur.
Altı aylık seyislikle, kırk yıllık b.k karıştırılmaz.
Alışmadık g.tte don durmaz.
Altmışında zurna çalmayı öğrenen, artık mezarda da çalar.
Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.
Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Aşık, herkesi kör, etrafını duvar sanır.
Ayağında donu yok, başına fesleğen takar.
Ayı eniğini okşarken öldürüvermiş.
Ala keçi, her zaman püsküllü oğlak doğurmaz.
At’a nal çakıldığını görmüş , kurbağa da ayağını uzatmış.
Adam desem ünü yok, koyun desem yünü yok.
Adam hacı mı olur varmakla Mekke’ye, eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye.
Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur.
Aç adam, gökteki ay’ı yufkaya benzetir.
Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını satın almış.
Alçalma basılırsın, yükselme asılırsın.
Allah, fakir kulunu sevindirmek isterse, eşeğini kaybeder, üç gün sonra buldururmuş.
Amcam, dayım, herkesten aldım payım.
Arı gibi eri olanın, dağ gibi yeri olur.
Arpa unundan kadayıf olmaz.
Atın ölümü, itin bayramıdır.
Atın iyisi yedi günde, it, yediği günde belli olur.
Arpacıdan borç alan, ahırını tez satar.
Ata da soy gerek, ite de.
Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
Avcı ne kadar hile bilirse, ayı da o kadar yol bilir.
Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır.Baktın kar havası, eve gel kör olası.
Bekârın parasını it yer, yakasını bit yer.
Baldırımın etini yerim, gene kasaba minnet etmem.
Berk kaçan atın b.ku, seyrek düşer.
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir yiğit kurtarır.
Borçlunun duacısı, alacaklısıdır.
Azası eksik olanın kazası eksik olmaz.
Azdan azdan, çok olur birazdan.
Az’ı çocuğuna, çoğu kocana gösterme.
Babası koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
Bağlı aslana tavşanlar bile saldırır.
Bakkal, ölülerin borcunu dirilere yükler.
Baş ağır gerek, kulak sağır gerek.
Bedava şarabı kadı da içer.
Bekâr gözü ile kız alma, yaya gözü ile at alma.
Ben tuttum turnayı o çalar zurnayı.
Beşyüz karga umurumda değil, uçururu da seyrine bakarım.
Bezir yağından pilâv pişer ama, yenmez.
Bildik kasap, et yerine kemik verir.
Bir tilkinin derisi iki kere soyulmaz.
Bizim topraktan testi olur da kulpu olmaz.
Borç bini aştıktan sonra, her gün baklava , börek yenir.
Boru çalmaya dudak ister.
Bozuk saatin varsa köylüye götür, çavdar sapından zemberek taksın.
Budala küser, öğününü keser.
Buğday başak verince orak pahaya çıkar.
Buğdayın iyisini komşuna sat, gider de bazlamasını yersin.
Burnunun bokuna bakmaz, kimyonlu kebap yer.
Bok yiyecek pezevenk, kepçesini yanında taşır.
Başındaki fese bak, girdiği kümese bak.
Bayramda borç ödeyecek olana, ramazan kısa gelir.
Bir dirhem gümüşün üstünde oturmak için, kantar gibi g.t gerek.
Boklu, çamurluya gülermiş.
Bokla yapılan, sidikle yıkılır.
Bakkal fındığıyla yar sevilmez.
Bıçak keser ama, arada masat lâzım.
Bir ağaçtan hem camiye direk olur, hem kenefe kürek olur.
Bal tattırma ayıya, pekmez tulumunu yırttırırsın.
Başını acemi berbere emanet eden, pamuğu cebinden eksik etmesin.
Bir arap için bir Arabistan yakılmaz.
Bir çocuğun kırk ebesi olursa, ya kör olur, ya topal.
Bir çıplağı, kırk harami soyamaz.
B.k böceği misk kutusunda ne anlar!
Bir kuş, bir ağaca kırk yılda bir konar, bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür.
Boşboğazı cehenneme atmışlar, “Odunlar yaş.” demiş.
Bağdan üzüm çalan, s.ıçtığı pekmezden belli olur.
Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu.
Baş ağrıyınca, sivrisinek davul olur.
Bektaşiye “ Namaz kıl.“ demişler, “Kılarım ama okumam.-“Demiş.
Belinde bir tabancası var, boynu kayıştan görünmez.
Benim derdim inekle dana, karının derdi sürmeyle kına.
Bıldırcının beyliği, yığınlar (harman ) kalkana kadardır.
Bir akçe ile, dokuz kubbeli hamam yapılmaz.
Bir kere insanın ters gitmesin işi, muhallebi yerken , kırılır dişi
C
Cami dururken mescitte namaz kılınmaz.
Canı yanan eşek, attan berk kaçar.
Can yediğini, ten giydiğini ister.
Cemal gider ama, kemal seninle kalır.
Cennete gitse fidan kırar, cehenneme gitse kazan devirir.
Canı yana eşek, atı geçer.
Canı kaymak isteyen, mandayı yanında taşır.
Cömert derler, maldan ederler, yiğit derler, candan ederler.
Ç
Çoklukta (Kalabalıkta ) eşek kuyruğu kesme, kimi kısa der, kimi uzun.
Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
Çarşı iti, koyun beklemez.
Çağrılmayan yere, çörekçiyle börekçi gider.
Çanağına ne doğrarsan, kaşığına o çıkar.
Çıngıraklı deve kaybolmaz.
Çingene, erişemediği harmanı, zekâtına sayarmış.
Çirkin karı evi toplar, güzel karı düğün gezer.
Çok gezenin ayağına b.k bulaşır.
Çingeneye cellâtlık vermişler, önce babasının başını kesmiş.
Çingeneyi paşa yapmışlar, “Şu ağaçlardan ne güzel kasnak olur!” demiş.
Çavdar unundan baklava olmaz.
Çekirge ne ki budu ne olsun.
Çengi ölüsü çalgıyla kalkar.
Çıkacak can yorganda da çıkar urganda da.
Çiftçinin karnını açmışlar, kır tane “gelecek yıl” çıkmış.
Çocukla yoğurt yiyen, ağzına yüzüne bulaştırır.
Çubukken çıt demeyen, ağaçken küt demez.
Çürük baklanın kör alıcısı olur.
D
Dadandı dayım köfteye, yine gelir haftaya.
Değirmencini evine hayırlı haber gelmez.
Değirmenden gelenden börek umarlar.
Değirmenin sesini işitiyoruz, ununu gördüğümüz yok.
Dilenciye hıyar vermişler, eğiri diye beğenmemiş.
Deliye osur demişler, sıçıvermiş.
Dervişe “Bağdat’ta pilâv var,” demişler,” Yalan değilse, ırak değil,” demiş.
Devede kalıp var ama, katarını bir eşek çeker.
Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz.
Deveye “Bir çömlek yapıver,” demişler, yedi kazan sütü devirmiş,“Çok şükür kazasız çıktım,”
demiş.
Deveyi eşek yeder ama yükünü çekemez.
Dokuz bacanak, bir çavdar gölgesinde eğlenir.
Dolapta kurabiye var ama, senin ağzına göre değil.
Dövüş, seyirciye kolay gelir.
Dört paralık adamın, sekiz paralık keyfi olur.
Düşmanın sözü kayar geçer, dostun sözü koyar geçer.
Davetsiz misafir, mindersiz oturur.
Deveye “Kalk oyna.” demişler, bir çam, bir çardak devirmiş.
Dadıya dayanan, evlât yüzüne hasret kalır.
Dağdaki tavşana, evde tencere hazırlama.
Dalga boyu aşmış, ha bir karış, ha beş karış.
Dağda gezen ayıya rastlar, dayıya da.
Delinin getirdiği çalı üstünü kurutmaz.
Deveyle tepiş olmaz.
Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek.
Don ıslanmayınca balık tutulmaz. Dilencinin hakkından dolandırıcı gelir.
Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış.
Değirmende doğan sıçan, gök gürültüsünden korkmaz.
Denizi yakamazsam, cızlatırım ya!
Dertsiz baş, bir tek bostan korkuluğunda bulunur.
Düşün deli gönül düşün, beygir mi alınır kışın, onun da parası peşin.
Devekuşu uçmaya gelince ayağını, yük taşımaya gelince kanadını gösterirmiş.
Deveyi düğüne çağırmışlar, -“Tabanım yırtık, oynayamam, dudağım yırtık, yırlayamam. “
demiş. •
Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer.
Dostu çok olanın postu çabuk eskir.
Düğüne ses, ölüme yas yakışır.
Deli deli akanı, bura bura tıkarlar.
Deveci ile konuşan, kapısını büyük yapmalı.
Dilenci bir tane olsa, şekerle beslenir.
Dilenciliğin payesi düşüktür ama geliri yüksektir.
Dinsiz, bektaşiye kızar da oruç yemeye yeltenir.
Dokuz at, bir kazığa bağlanmaz.
Dut kurusu ile yar sevilmez.
Dünyayı sel bassa, ördeğe vız gelir.
Düt demeye dudak gerek, kaşınmaya tırnak gerek.
E
Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.
Ebe çok olursa, cenin sakat doğar.
Eğri ağaca “yayım”, her gördüğüne “dayım” deme.
El ağlarsa gözünden, anam ağlarsa özünden.
Elekçiyi paşa yapmışlar, ille de “kasnak” demiş.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Ellere gözlük verir, kendi kamburunu görmez.
Erkeğe yar ölüsü, yorgan yenisidir.
Eşeği tımar eden, osuruğuna katlanır.
Ettiğin hayır, ürküttüğün kurbağaya değsin.
Eğer’le meğer’i evlendirmişler, “Keşke” adında çocukları olmuş.
El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar.
Eşeğe “Cilve yap.” demişler, tekme atmış.
Eşeği düğüne çağırmışlar, “Ya odun lâzımdır, ya su.” demiş.
Emanet eşeğin paldımı , yokuşta kopar.
Ekleme kuyruk, tez kopar.
Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü kendi kaldırır.
Ektiğimiz nohut, leblebi oldu da, başımızda şakırdıyor.
Ehl-i keyfe zevk verir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması.
Eşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş.
Eşeği kurt yemiş, sahibi “Düş olsaydı bari. “ demiş.
Eşeğin ölümü, köpeğe düğündür.
Eşek at olmaz,ciğeri et olmaz.
Evinde karın çirkin ise,
Geçimin de bozuk ise,
Ne işin var ölü evinde,
Gir ağla, çık ağla.
Evinde karın güzel ise,
Geçimin de iyi ise,
Ne işin var düğün evinde
Gir oyna, çık oyna.
El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz.
Eli hamur ovalar, gözü dana kovalar.
Elin öldürüverdiği yılan, kafasını kaldırır kaldırır, bakar.
El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır.
El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır.
Erkek kocarsa koç olur,- karı kocarsa hiç olur.
Eski fener, kâh yanar kâh söner.
Eski zaman atlarına eski Osmanlılar binip gitmiş.
Eşeğine bakmaz da, Hasan Dağı’na oduna gider.
(Evi süsü gösterir, orospuyu düzgün gösterir.
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.
Erkeğin kalbi enginar yaprağıdır, her katında bir kadın yatar.
Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı.
Ev sahibi kurnaz, pastırmayı ince ince doğrar, kurnaz misafir, ikişer – üçer yutar.
Eşek çamura düşünce, sahibinden yavuz kimse olmaz.
F
Fırsat rüzgâra benzer, marifet, onu geçerken tutmaktır.
Fili güdenden sor, deveyi yedenden.
Fildişi tarak, seni başına göre değil, bırak.
Fakir dost çabuk unutulur.
Fareye rakı içirmişler, “Şu kediyi bana bir buluverin. “ demiş.
Fakirin buğdayı çavdar, ineği keçidir.
Fakir, zenginin malını hesabederken, bir kütük çıra yakmış.
Fukara canına güvenir, zengin malına.
Fukara canı için dua eder, zengin malı için.
Fırın düzen alır, hamur biter, ev düzen alır, ömür biter. Görmediğin oğlu olmuş, çekmiş, çükünü
koparmış.
Güzel görünür, çirkin bürünür.
Girmediği bir Gerede zindanı kalmış, onda da altı ay eğlenmiş.
G.t kısmetten çıkınca, uçkur kudretten kırılır.
(Gece şarap, gündüz kumar, bu haliyle cennet umar.
Gitti ağalar, paşalar, kellere kaldı köşeler.
Güttüğümüz üç davar, ıslığımız dağlar aşar.
(gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz.
qurbette taşa yaslanmayan , evdeki yastığın kıymetini bilmez.Gelinin güzelliği, damadın
harcıyla.
Gümbürtüden korkan, kazancı dükkânına girmez.
Güzellik bir sivilceye, varlık bir kıvılcıma bakar.
H
Hem çıplak, hem poyraza karşı gider.
(Her gün güzel geyenin, bayramda götü açıq kqalır.
Herkesin aklı bir olsa, sığırı güdecek çoban bulunmaz.
Herkes sepet örer ama, g.tünü geçiremez.
Her sakaldan bir tel, köseye sakal.
Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten başlar.
Her hıyarım var diyene, tuz alıp seğirtme.
Her aferin’e koşan tazının bacağı çabuk kırılır.
Hacı hacıyı Mekke’de bulur.
Hasta olan ölmez, eceli gelen ölür.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Hac nasip olmayacak adamı, deve üstünde yılan sokarmış.
Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır.
Havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Helvayı yapalım ama, üzüm bağda, bağ da dağda, hadi tavayı komşulardan buluruz da, iş unla
yağda.
Herkese kendi osuruğu, ciğer kavurması gibi gelir.
Hanımın hısımı gelince, oklavalar şıkır şıkır, beyin hısımı gelince, dişler şıkır şıkır.
Hiç üzüm yoktur ki, g.tünde çöpü olmaya.
Hacı’ya “ Tesbih alır mısın?” demişler, “ Ha biz buraya niye geldik!” demiş.
Hak yardım ederse Abdi kuluna, kurt çoban olur koyununa.
Hem karnın tok olsun, hem börek tepsisi bütün .( Nasıl olur bu.).
Her eşek kendi makamıyla anırır.
Herifin sakalı tutuşmuş, o , “Dur, şu çubuğumu yakayım,” der.
Hesapsız kasabın masadı g.tüne girer.
Hoca doyduktan sonra kırk armut yemiş, “Onun da yeri başka .” demiş.
Hakaret muhayyerdir, sahibine iade olunur.
Hamamda türkü çağırması, gurbette öğünmesi kolaydır.
Hancının tavuğu, yolcu atının arpasıyla geçinir.
Harmana giren öküzün ağzına sepet geçirirler.
Helva helva demekle, ağız tatlanmaz.
Hem dizime oturur, hem sakalımı yolar.
Her düşen, kabahati pabucunda bulur.
Herkes kendi kazandığını kendisi yese, karnı ambar olur.
Hocam, güzel güzel okuyorsun ama hasta ölüyor.
Horozla yoldaş olanın menzili çöplüğe kadardır.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
İç dedilerse çeşmeyi de kurut demediler ya.
İ htiyar deme , genç deme,
evde karın bulunsun.
Arpa deme, buğday deme,
evde unun bulunsun.
Çalı deme, çırpı deme,
evde odun bulunsun.İki analı çocuk sütten, iki karılı adam bitten ölür.
İmama gelmişken nikahlar tazeleyelim.
İ nek ayağı buzağı öldürmez.
İniş aşağı kavga olmaz, atta duran var, duramayan var.
İnsan gün gelir dağı kaldırır, gün gelir darıyı kaldıramaz.
İşi işine denk olanın, götü dümbelek çalar.
İt takkeyi neylesin, dingilderken düşürür.
İki karılı, bitten, iki analı, sütten ölür.
İnsan sümbül kokusundan, eşek sidik kokusundan hoşlanır.
İmam yiyişli, muhtar duruşlu ol.
İşleyen(çalışan) eşeğin boynu boncuklu olur.
İt, kışı geçirir ama, gel de derisinden sor.
İnsanın çok olduğu yerde, akla sıkıntı olmaz.
İnsan şaşırınca, karısına “hala” der.
İp, ince yerinden kopar.
İt itle dalaşırken, koyunu kurt kapar.
İyi at yemini artırır, kötü at kamçısını.
İyini ekmeği gökyüzünde, kötünü ekmeği dizi dibinde.
İyi peynir ama, köpek tulumunda.
K
Kalbur kadar evin, deliği kadar derdi vardır.
Kasap evinde her gün kurban bayramı.
Kazan nerede kaynarsa, maymun orada oynar.
Karanlıkta görülen iş, alaca olur.
Karaya sabun, ölüye öğüt kâr etmez.
Karga gül dalına konmakla bülbül olmaz.
Karıncanın hediyesi, çekirge ayağıdır.
Karıncaya tükürük göl gelir.
Karpuz kabuğuyla büyüyen eşeğin ölümü sudan olur.
Kazık yerini buldu, tokmağa ne hacet!
Kırk yıllık çingeneye, maşa yapması öğretilmez.
Kopacak kiriş, sesinden belli olur.
Körler mahallesinde ayna satılmaz.
Kendi hasırda, gözü Mısır’da
Kılavuzu horoz olan, kümeste geceler.
Kömürcünün evine giden, yüzü kara çıkar.
Köpeğin ahmağı, baklavadan pay umar.
Köre “Mum pahaya çıktı,” demişler, “O bizim harcımız değil,” demiş.
Kurdun adı “yedi”, yese de, yemese de.
Kaçan da “ Allah Allah “ der, kovalayan da.
Karga güvercin gibi yürümeye kalkışmış, kendi yürüyüşünü de unutmuş.
Karnımın penceresi yok ya, kuru ekmek yerim, kimseye eyvallah etmem.
Kavak uzaya uzaya göğe değmez ya, elbet gir gün belinden kırılır.
Kaymağı seven, mandayı yanında taşır.
Kayserili’ye eşek boyaması öğretilmez.
Kelle bizim olsa, gider Konya’da tıraş ettiririm.
Kestirme yoldan giden, çok dolaşır.
Kırlangıcın zararını biberciden sormalı.
Kuraklık günde köpekle şaka yaparsan, çamurlu günde elbisenin berbat eder.
Kurdun adı yaman çıkmış, tilki var, baş keser.
Kaçakçıdan iyi tütün kolcusu olur.
Kalendere “Kış geliyor.” Demişler, “Gelsin, ben titremeye hazırım.” Demiş.
Kalın incelinceye kadar, ince koparmış.
Kan kusana, altın leğenin faydası ne?
Kargaların kurduğu dernek, “kışşşş” deyince dağılır.
Katıra “Baban kim?” diye sormuşlar, “At dayım olur.” Demiş.
Kaz değilsin, ördek değilsin, paçana kadar suda ne gezersin!
Keçi kurttan kurtulunca, gergedan olur.
Kılavuzu karga olanın, burnu b.ktan çıkmaz.
Kelin yanında kabak anılmaz.
Kel kız, ablasının saçı ile öğünür.
Kedinin kanadı olsaydı, dünyada serçenin kökü kesilirdi.
Kocakarıya zülüf yakışmaz.
Kurtlar ihtiyarlayınca, köpeklerin maskarası olur.
Kürsü dibinde ağlar, davul önünde oynar.
Kadersiz köpek, kurban bayramından önce ölür.
Karganın gönlünden şahinlik geçer.
Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başını yarar.
Kepenek altında er yatar, çul altında küheylan.
Komşu boncuğunu çalan, gece takınır.
Kötü komşu, insanı elek – tekne sahibi yapar.
Köpeğe gem vurma, kendini at sanır.
Kurt, eşek yediği dereye dokuz kere gider.
Küçük idi kıyamadım, büyük oldu, yenemedim.
Koyunun kuyruğu ne kadar büyük olursa olsun, ancak kendi k.çını örter.
L
Lâkırdı bilmeyen hödükler, sönmüş ateşi körükler.
Leyleğin ayağını kesmişler, uçuvermiş, “ Acısını konduğun zaman duyarsın.” demişler.
Lâfla pilâv pişse, deniz kadar yağ benden.
Leyleği kuştan mı sayarsın, yazın gelir, kışın gider.
Leyleğin ömrü laklakla geçer.
M
Mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar.
Malını yiyip de ölmüş var mı, kes avrat soğanın birini.
Mekke’ye gitmişsin, misk sürünmedikten sonra neye yarar!
Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır.
Malın varsa, içinde bulun,
gemin varsa kıçında bulun.
Mecliste elini, sofrada elini kısa tut.
Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsa orda durur. • Meyhanecinin şahidi bozacıdır.
Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsan orda durur.
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.
Meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür.
Mangal başı- kış gününün lâle zarıdır.
Meyhaneci olur da şarap içmez mi!
Misafiri horoz olanın ambarında buğday olmaz.
Müflis aç kalınca, eski defterleri karıştırır.
N
Nereye varsan, okka dört yüz dirhem.
Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme
Nefesine güvenen borazancı başı olur.
Ne Şam’ın şekeri, ne arabın yüzü.
Ne verdin elime, ne çalayım yüzüne.
Ne yedim pancar, ne yüreğim sancar.
Ne zengine borçlu ol, ne züğürtten alacaklı.
Nisan yağar mayıs öğünür, mayıs yağar ambar öğünür.
Niyet etmiş yağmaya, kıyamette kalkmaya.
Namaza meyli olmayanın, kulağı ezanda olmaz.
Nefesine güvenen borazancıbaşı olur.
Nerde çalgı, orda kalgı.”
O
On paralık fener, ancak bu kadar yanar.
Osuruklu g.te kepek ekmeği bahane.
O ayıp, bu ayıp, ne yapsın bizim Şuayp!
Oğlan aldı, oyuna gitti, çoban aldı, koyuna gitti.
Oğlan doğur, kız doğur,seleyi yine sen götür.
Oğlum olsun da meyhanede olsun, bir gün olmazsa, bir gün ayılır.
O hacı bu hacı, kim olacak boyacı?
Okumak bilmez, gözü defterdarlıkta.
Olgun kızılcık diş istemez.
Olsa ile bulsa, ikisi bir araya gelse, neler olur neler!
Omzuna bir çuval somun yükletsen, ardına düşecek bir köpek bulunmaz.
Osurukla boya boyansa, her yer fıstıki olurdu.
Oturduğu yer ahır eskisi, çağırdığı İstanbul türküsü.
Olsa ile bulsa’yı ekmişler, “hiç” çıkmış.
Ö
Öldüğüne bakmaz da, ceviz ağacından tabut ister.
Ölem desem ecel yok, kalkam desem mecal yok.
Ölümü bilmeyen, bayılmaya razı olmaz.
Öpmeye meramı yok, yanağın nerde diye sorar.
Öğe öğe öküz ettiler, boynuzunu dokuz ettiler.
Öd ağacı yanmayınca kokusu çıkmaz.
Öfke gelir, göz kararır, öfke gider, yüz kızarır.
Öküz yem yiyince, çifte gideceğini bilir.
Ölecek karga, kırılacak dala konar.
Ölme eşeğim yaz gelir, çayır, çimen tez gelir.
Ölüsü olan bir gün ağlar, delisi olan her gün ağlar.
Önümüz darı kavurur, arkamız harman savurur.
Öyle buğdayın böyle ekmeği olur.
Öksüz çocuğu dövmesi kolay, alçacık eşeğe binmesi kolay.
P
Pamuk çuvalının ha altında kalmışsın , ha üstünde.
Parasız meyhaneye gidenin, okka çömleği başında patlar.
Pehlivana “tut” demişler, -Elimden gelse canını alacağım,” – demiş.•
Pabuç emanet, sokak elin, gez babam gez.
Papaza kızıp, oruç bozulmaz.
Para akıl öğretir, don yürüyüş.
Paranın gittiğine bakma, işinin bittiğine bak.
Para tutmakla birikir, yutmakla değil.
Pazardaki ete soğan doğranmaz.
Pişirdiği çoktur, hiç birinin aklı yoktur.
R
Rençperin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl “çıkmış
Pek kirlenme sabuna zarar, pek acıkma ekmeğe zarar.
Raftan sünger düşmüş, hanımın başını yarmış.
Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
Ramazanda borç alana, bayram çabuk gelir.
Rüzgâr kayadan ne alır!
Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
Rüya, boş gezenin sermayesidir.
Rüzgârına ardı yağış, sevincin ardı dövüş. S
• Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas.
Saç tava gelir hamur tükenir, insan tava gelir ömür tükenir.
Sağılan ineğin altına otururlar.
Sağmadı sütünü, kör inek koydu adını.
Sakla beni var iken, bulunayım san yok iken.
Saman pazarında cevahir satılmaz.
Sanatına hor bakan, boynuna torba takar.
Sana vereyim bir öğüt.Ununu kendi elinle öğüt.
Sarhoşun mektubu, meyhanede okunur.
Satılmadık ziftim olsun, Selânik’ten kel gelir.
Sekiz günlük ömür, dokuz günlük nafaka ister.
Senin gözün ayranda, benim gözüm Meryem’de.
Sıçan demiş ki:İnci dişlerime kıysam, demiri dişlerim.
Sirke ne kadar keskin olsa, kendi küpünü çatlatır.
Soydur çeker, b.ktur kokar.
Sakalı gür olan, köselere eğlence olur.
Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya tüyünden.
Sekiz olur, dokuz olur, tosun büyür, öküzolur.
Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa?
Sen pekmezi getir de, sinek Bağdat’tan gelir.
Sırtı kaşınan köpek, çobanın değneğine sürtünür.
Sivrisinek kavağın arkasına gizlenmiş, “Ne yapıyorsun?” diyenlere, “Kavak bana yaslanıyor.”
Demiş.
Sen çakıya sap takıncaya kadar, hıyarın vakti geçti.
Serçeden korkan darı ekmez.
Sokak elin, pabuç emanet, gez babam gez.
Serçe küçük bir kuştur ama, zararını git çiftçiden sor.
Serçe filin kulağına konmuş da, “Acıttım mı?” demiş.
Sevilmeyenin sesi dangıldak, yürüyüşü zömbüldek gelir.
Sade pirinç serde olmaz, bal gerektir kazana, baba malı tez tükenir, meğer evlât kazana.
Sirkeyi, sarmısağı hesabeden paça içemez.
Sen bir garip çingenesin, nene gerek gümüş zurna! Sultanahmet’te dilenir, Ayasofya’da
sadaka verir.
Suç, iğde de var, yünde de var , çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var.
Sarı ineği gören, içi dolu yağ sanır.
Sakala itibar olsaydı, keçi peygamber olurdu.
Sakal ile kâmil olsaydı işi, keçiye danışırlardı her işi.
Samanlıkta yatar ama vezir rüyası görür.
Sarı samanın altından su yürütür, üstüne çıkar vaaz verir.
Senin aradığın kantar, Bursa’da kestane tartar.
Serçenin kantarı da kendine göredir.
Sıçanın boynuna çıngırak takınca, kısmeti kesilir.
Sırça köşkte oturan, komşularına taş atmaz.
Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir.
Söylemeyip kulunç olacağıma, söyleyip gülünç olayım.
Söyleme arsız olur, saklama arsız olur.
Ş
Şaşkın ördek götün götün yüzer.
Şalgam , kazana girince et oldum sanır , arap, ata binince bey oldum sanır.
Şehire bir hasta geldi: Derdi börek, virdi çörek.
Şişman incelinceye kadar zayıf koparmış.
Şahin için tuzak kursam, karga çıkar bahtıma.
Şaşkın ördek başını kor da kıçında suya dalar.
T
Tahtadan çuvaldız, ne kaybeden üzülür, ne bulan sevinir.
Tatlı tatlı yemenin, acı acı o.urması olur.
Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı satar.
Tahsil, cehaleti alır ama, eşeklik baki kalırmış.
Tazının topallığı, tavşanı görünceye kadardır.
Tembel badem yemek ister, kabuğunu soymaya üşenir.
Tilkiye, “Tavuk eti sever misin?” diye sormuşlar, “Adamın güleceğini getirmeyin.” demiş.
Tabut arayanın gözü yaşlı olur.
Tarlada darım yok ki, serçeyle kavgam olsun.
Taşı düşünce, yüzük de kıymetten düşer.
Tavuğum yumurtladı deme, kümese hırsız dadanır.
Tazısız ava çıkan, tavşansız eve gelir.
Toklu bizim olsun da, kuyruğunu yoklarız.
”Tuna taştı,” demişler, “Çeviriverin eve” demiş.
Tarlasında çalışmadım, işine karışmadım.
Tas anma, evde kabak var.
Taş atacak zaman var, taş toplayacak aman var.
Tatlıya yakışmaz soğan, dayısını beğenmez yeğen.
Tavuk kaza özenirse, g.tü yırtılır.
Tek kürekle sandal sefasına çıkılmaz
Tepe mahsulünü yel alır, dere mahsulünü sel alır.
Terziye “göç” demişler, “iğnem yanımda” demiş..
Tilki demiş ki: Kendim için demem ama, üzümsüz bağın kütüğü kurusun.
Tutamadığımız kuş azadımız olsun.
U
Uyuyanın oturana, dokuz osuruk borcu var.
Unun yoksa bazlamaya, yağın yoksa gözlemeye özenme.
Ulu ağacın başından yel eksik olmaz.
Uludağ, heybe dolusu azıksız geçilmez.
Usta maymun kamçı istemez.
Uzunlarda hüner olsa, kavakta hıyar biter.
Uyuz eşeğe gümüş semer yakışmaz.
Ummadığın delikten tilki çıkar.
Urganda da ölüm, yorganda da.
Ustanın malını bir horoz götürür, keyfini bir katar çekemez.
Uygun tedbir, takdire kıç attırır. ÜÜç gecelik ay’ı kim olsa görür.
Ürkütme kurbağayı, yiğit edersin.
Üstü açık yatarsan, altı batman kar yağar.
Üstünün ununu görüp de, değirmenci sanma.
Üvey ana ekmeği, demirden tokmağı.
Üzüm hırsızı güzün belli olur.
Üzümü yiyen başka, kütüğünün dibinde yatan başka.
V
Vakit gelir, tilkinin kuyruğu kendine yük olur.
Vurdun mu öldür, yedirdin mi doyur.
Veysel Karani’den yumurta esirgeyen, sansar karaniye tavuğunu kaptırır.
Vursan ölür, vurmasan ekmeğini elinden alır.
Y
Yan gelip yatan da bir, k.çını yırtan da bir.
Yaz’a çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
Yazın araması, kışın taraması olmasa, herkes manda besler.
• Yağ bulamazken aşına, fesleğen takar başına.
Ye yağlıyı, iç suyu, donarsa donsun, ye tatlıyı, içme suyu, yanarsa yansın.
Yağmur yağsın da varsın kiremitçi ağlasın. • Yalan dokuzmuş, sekizi avcının torbasından
çıkmış.
Yalan katmayınca lâf artmaz, hama katmayınca mal artmaz.
Yangını körükleyen sakalından tutuşur.
Yarım hekim candan eder, yarım imam dinden eder. • Yaya gözüyle at, bekâr gözüyle it
alınmaz. • Yavaş tükürüğün, sakala zararı vardır.
Yaz diye yola çıkarken, kışı gözüne al.
Yedeği olan şey, çabuk kaybolur.
Yengece “Niçin yan yan gidiyorsun?” diye sormuşlar, “Serde kabadayılık var,” demiş.
Yiğitliğin dokuzu kaçmak, iri vurmak.
Yoldaşın iyiyse, Bağdat yakındır.
Yorgun eşeğin “çüş” canına minnet.
Yükü görünce kaçar, lopu(yemek) görünce ağzını açar.
Yüz verdik deliye, deli sıçtı halıya..
Yük altında öküz bağıracağına, kağnı gıcırdamış.
ZZengine şekerden helva basarlar, fakire pekmez bile bulunmaz.
Zaten sıska, ne yapsın muska.
Zemherinin, kışından, zamanenin puştundan sakın.
Zengine mal veren, denize su taşır.
Zenginin manı, fukaranın hastalığı ortaya çıkmaz.
Zengini malı, fukaranın çocuğu kıymetlidir.
Zenginin gönlü oluncaya kadar, fukaranın canı çıkar.
Zengini malı, züğürdün çenesini yorar.
Zerdaliden düdük olmaz,adan al haberi.
Zurnacının karşısında limon yenmez.
Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir.
KAYNAKÇA: – Folklör Ve Halk Edebiyatı ( Eflatun Cem Güney)
- Atasözleri Ansiklopedisi ( Ragıp Soysal)
ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ – İlknur Levent
http://forum.gitme.net/showthread.php?t=14953&page=2
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
Sümerler
Mayıs 10, 2007
Sumerler’in hayvanlarla ilgili atasöz ve öykülerinden örnekler…“1.Eşek ırmakta yüzüyormuş,
köpek de ona sıkı sıkı tutunmuş şöyle diyormuş: Kıyıya çıkar çıkmaz onu
yiyeceğim.2.Köpek bir ziyafete gitmiş, ama orada bulunan kemiklere
baktıktan sonra şöyle diyerek uzaklaşmış: ‘Şimdi gideceğim yerde bundan
dana çok yiyecek bulurum.’3.Dişi köpek gururla şöyle dedi: ‘(Eniklerim) ister
açık kahve renkli, ister benekli olsunlar, yavrularımı severim.4.Dokuz kurt ve
bir onuncusu beş-on koyunu boğazladılar. Onuncu aç gözlüydü ve ((tablette,
b.n.) bir iki sözcük kırık)… Haince ((tablette, b.n.) bir iki sözcük
kırık)…zaman, şöyle dedi: ‘Bunları size paylaştıracağım! Siz dokuz kişisiniz,
öyleyse bir koyun sizin ortak payınız olacak. Ben de bir kişi olduğuma göre,
dokuzunu alacağım. Bu da benim payım olacak.’5.Tilki yaban öküzünün
toynağına basıp, ‘Acımadı mı’ demiş.6.Tilki kendi evini yapamamış, böylece
fethetmek üzere arkadaşının evine gitmiş!7.Tilkinin yanında bir değnek vardı
(ve şöyle diyordu): ‘Kime vurayım?’Yanında bir hukuk belgesi taşıyordu (ve
şöyle diyordu): ‘Neye meydan okuyabilirim?’8.Tilki dişlerini gıcırdatır ama
başı titrer!9.Tilki karısına şöyle der: ‘Haydi! Uruk kentini dişlerimizle pırasa
gibi ezelim! Kullab kentini sanki bir sandaletmiş gibi ayaklarımıza
bağlayalım!’. Ama onlar kentin 600 gar (yaklaşık 3 km.) bile yakınına
gelemeden, kentin köpekleri ulumaya başlar: ‘Geme-Tummal, Geme-
Tummal! (tilkinin karısının adı olmalı) Eve dönelim! Haydi oyalanma!’ Kentten
köpeklerin tehditkâr ulumaları geliyordu.10.Tanrı Enlil’den yaban öküzünün
boynuzlarını dileyen tilkiye öküzün boynuzları takıldı. Ama rüzgar esip,
yağmur yağınca inine giremedi. Gecenin sonuna doğru, soğuk kuzey rüzgarı,
fırtına bulutları ve yağmurdan sırılsıklam (?) olunca şöyle dedi: ‘Gün ışır
ışımaz… (ne yazık ki metnin devamı kırık ve sonrasında tilkinin boynuzların
geri alınması için yalvardığını yalnızca tahmin edebiliriz).11.Düşünceleri için
– kedi,Eylemleri için – firavunfaresi!12.Eğer ortalıkta yiyecek varsa,
firavunfaresi yer bitirir,Bana bir parça bırakırsa, onu da bir yabancı gelip
yer!13.Benim bozulmuş yiyeceklerden başkasını yemeyen firavunfarem, bira
ve yağ bulmak için için tırmanmayacak!14.Ey aslan, sık ‘çalılık’ senin
dostundur!15.“Çalılık”ta, onu tanıyan insanı yemez aslan!16.Aslan ağıla
geldiği zaman, köpek eğrilmiş yünden tasma takarmış!17.Aslan bir “çalı”
domuzu yakalamış, onu ısırmaya hazırlanırken şöyle diyordu: ‘Etin henüz
ağzımı doldurmadı, ama keskin çığlıkların kulakları tırmaladı!’18.Aslan
çaresiz bir dişi keçi yakalamıştı: ‘Bırak beni gideyim, (dedi dişi keçi) sana
arkadaşlarımdan birini, bir koyun veririm!’. ‘Seni bırakacaksam, (önce) adını
söyle’ (dedi aslan). (O zaman) dişi keçi aslana şöyle dedi: ‘Adımı bilmiyor
musun? Benim adım ‘sen akıllısın!’ (Böylece) ağıla vardıklarında aslan
kükredi: ‘Şimdi ağıla geldim, seni serbest bırakacağım! (O zaman) (çitin?)
öteki tarafından keçi şöyle dedi: ‘İşte beni bıraktın! (Gerçekten) akıllılık mı
ettin? (Sana söz verdiğim) koyunu (vermeyi) bırak, ben bile buralarda
duramam!.19.Fil kendi kendine şöyle diyerek böbürleniyordu (?) : ‘Benim
gibisi dünyaya gelmemiştir! Sakın (bu satırın sonu kırık, ama şöyle geldiğini
düşünebiliriz, ‘sakın kendini benimle karşılaştırma!)…!’ (O zaman) çalıkuşu
onu şöyle yanıtladı: ‘Ama ben de, kendi küçük ölçülerimde, aynı senin gibi
yaratılmışım!’20.Onu bir yük eşeği gibi (zorla) vebadan kırılan bir kente
götürmek lazım!21.Eşek kendi yatağını yer!22.‘Zayıf eşeğinin artık hiç hızı
kalmadı! Ey Enlil, zayıf adamının artık hiç gücü kalmadı!’23.Eşeğimin yazgısı
hızlı koşmak değil, anırmak!24.Eşek başını eğdi, sahibi burnunu okşayarak
şöyle dedi: ‘Kalkıp buradan gitmeliyiz! Acele et! Haydi!25.Yükünü atan eşek
şöyle der: ‘Geçmişin acıları hâlâ kulaklarımı çınlatıyor!’26.Kaçan eşek gibi,
dilim geri dönmez!27.Gençlik dinçliğim kaçan eşek gibi uyluklarımı terk
etti.28.Pis kokmayan bir eşek varsa, seyissiz bir eşektir!29.Eşeğin yaptığı bir
gibi topu topu üç yaşındaki bir kızla evlenmeyeceğim!(S.Kramer, Tarih
Sumer’de
Başlar)www.turkleronline.com/diger/sumerler/sumer_fablveoykuleri.htm
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler, Hikayeler | » yorum bırak,
Karaman
Mayıs 10, 2007
DEYİMLER : (Gerçek anlamında biraz ayrı anlam taşıyan anlatım, tabir)
(Sanki) Su basardan tarla bağışlamak: Yaptığı küçük bir iyiliği büyütenlere (sanki) karşılığını
ödememişim yollu alaylı küçümseme
Abdesti bizimle alıp, namazı başkalarıyla gılıyorsun: Zahmeti biz çekiyoruz sefayı başkalarıyla
sürüyorsun yollu sitem
Açlıktan sünmek: Aşırı acıkmak
Adam olmadığının var bir ilası: sebebi
Adışara (Akçaşehir Kasabası) gabala düğüne dutulmak: İki üç gün sürecek kasaba düğünü, iş,
görev için götürü kiralanmak
Ağalık yapmak: Büyüklük yapma, ikram etme, bedelini karşılama
Ağız eğmek — eymek: İstemeye istemeye konuşma, rica etmek
Ağzı hayra açmak: İyi şeyler konuş anlamında uyarı
Altını çalılamak: Yemekten önce hafif atıştırma (Yeşildere yöresi)
Arnının şakından vurmak: Alnın ortasından vurmak
Bacağı gırık it gibi gezmek: Çok gezmek, gezmedik yer bırakmamak
Bak, beni kendine uydurma: Ben senin kadar kötü olmasını da bilirim.
Bangaya para yatırmak: Küçük çiş yapmak
Bangaya tüm para yatırmak: Büyük çiş yapmak
Barnağını batırmak: Faydalanmak, bir şeyden sebeplenme
Ben umarım acımdan, bacım ölür acından
Bıyık bükmek: Adam sende, boşver manasında önemsememek
Bitti kepek, getirsin köpek
Boğazımda bostan mı bitecek?: Yemesem de olur şeklinde avunma
Boya boyamak: Boya yapmak
Bulup buşurmak: İmkanları zorlayarak bulmak
Bulupta bunsuramak: Sahip olunan şeyin değerini bilememek
Cevranlayıp gelmek — gitmek: Dolaşıp gelmek
Cırlavuk yavrusu gibi bağırmak: (Yiyecek bekleyen) Kuş yavrusu gibi bağırmak
Combalak gılmak: Sırtüstü takla atmak
Cork cork içmek: Bir şeyi içip yutarken ses çıkarmak
Çarkıdığı çıkmak: Yorulmak dermansız kalmak
Çay goymak — gatmak: Bardağa çay koymak — ikram etmek
Çocuğa görünmek: Çocuğa çıkışmak, kızmak
Dediği dedik, çaldığı dilli düdük
Deli gıza her gün bayram: Dertsiz, tasasız, gününü gün eden
Devramber çitlemek: Ayçekirdeği, çekirdek yemek
Dır dır vır vır ötmek: Durmadan konuşmak, konuşmayı uzatmak
Dirim dirim dırımlamak: Aşırı zorluk çekmek
Direzi çözmek: Defalarca gidip gelme, yineleme
Dişinin ganını (etini) somurmak (emmek): O kadar yoksul ve çaresiz ki
Doktora görünmek – çıkmak: Doktora muayene olmak, vizite
Dükkan — ev yarmak: Dükkan, ev soymak Düşe yazmak: Neredeyse düşmek Düşes olmak:
Neredeyse düşmek
Ekmek istemez su istemez: Sahip olduğu şeyleri satıp savmak isteyenleri caydırmak için
“Satma…” yollu uyarı
Et-biber büzdürmek: Eti biberi kömür ateşinde pişirme, ızgara
Ev galdırmak: Evde köklü temizlik yapmak
Evi üzerine yıkdırma: Evin tapu dairesinde alınıp satılması
Fırına (böreği, tepsiyi) atmak: Pişirmek için fırına koymak
Gabak dadı virme: Bıkkınlık verme
Gabala dutulmak: Bir işin tamamı için anlaşmak, götürü
Garaman’ın goyunu sonra çıkar oyunu
Gayıl olmak: Razı olma, rıza göstermek
Gayıt görmek: Erzak tedariki
Geçirmeye gitmek: Yolcu etmek
Gemini gevmek: (Atın demir ağızlığını çiğnemesi gibi) Yemeden içmeden kurukuru yutkunma
Gıfıltısı artmak: Hareketlilik, işin, telaşın çoğalması
Gılığına bakmaz Hacı Raşitlerin düğününe gider
Gıtır atmak: Yalan söylemek
Göndere (Karaman’a bağlı yeni adı Yazılı köyü) köpeği gibi ürümek
Gözü kipildemek: Gözkapağının seyrimesi
Gübür gübür gitmek: Hızlı hızlı pürtelâş gitmek
Güdük değirmen gibi üğütmek: Çok yiyip içmek, durmandan yemek
Hakkını avucuna virmek: Dersini vermek
Haline bakmaz Hasandağına oduna gider
Hazıra Hasandağı dayanmaz
Her şeye sünmek: Olur olmaz her şeyi isteyen
Hı-yo dimek: Sohbet, hasbihal
Hükümete gitmek: Adliyeye, Kaymakamlığa gitme
Inır yanır itmek: Söyleyecek söz bulamama, kem küm
Irımı (Urum) Gırım’ı (Kırım) gezmek: Gezip dolaşmadık yer bırakmamak
İçime damdı: İçime doğdu
Kör söylemek: Yanlış söylemek, inkar etmek
Kültürab olmak: Amaca ulaşmak için aşkla çalışma, ayak tozu gibi ezilmek
Külüfam olmak: Bir şeyin gerçekleşmesi için çırpınma, kül gibi ufalanmak
Laf garıştırma: Konuyu saptırma çabası
Laf sokuşturma: Kinayeli konuşup laf çarpma
Lömbür lömbür yürümek: Bacakları açık uzun adımlarla yürümek
Mahana aramak: Bahane aramak
Malamat olmak: Rezil rüsva olmak, dile düşmek
Manken gibi giyinmek: Şık ve zarif giyinme
Maymun masgara olmak: Rezil rüsva olmak
Mırrığı eğilmek: Yüzünü asmak, canı sıkılmak
Mitili atmak: Yerleşip kalmak, yatağını yükünü sermek
Nefes tüketmek: Yol göstermek için nasihat, tenbih
Nüzül inmek: Felç inmek
Of dimem Allah dirim: Şikayet etmem Allah’a sığınırım.
Omuzundan nefes alıp vermek: Hasta ve sıkıntılı durum
Ortalığı galgadurum etmek: Eşyaları dağıtma, birbirine katma
Otobüs galdırmak: Topluca bir yere gitmek için otobüs kiralamak
Oturmaya gitmek: Ev gezmesine gitmek
Ödü sıdmak: Çok korkmak
Öle yazmak: Neredeyse ölmek
Öles olmak: Neredeyse ölmek
Pafını galdırmak: Halı, koltuk vb. tozu dumana katma
Para için gulak deldirmek: Parayı çok sevmek
Parayla — Paramızla rezil olmak: Bedeli ödendiği halde istenilenin gerçekleşmemesi
Polim yapmak: Rol yapmak, numara
Sıtkıyı sıyırmak: İlişkiyi kesmek
Soğuktan buymak: Çok üşümek, donmak
Soğuktan donmak dökülmek: Çok üşümekten elin ayağın tutmaması
Soğuktan kiytermek: Soğuktan tir tir titremek
Sokağa gitmek: Ev gezmesine gitmek, ziyaret
Su sulamak: Bağ, bahçe, tarla sulanması
Suya girmeden paçaları sıvama
Şalağına vurmak: Yarı enseli kulaklı tokat vurmak
Şirazeden çıkmak: Düzensizlik, başıbozukluk
Tek atlıya selam virmemek: Kalender ve kendi halinde olana yüz vermeme
Tencereye — düdüklüye eti vurmak: Tencereye eti koyup pişirme
Terbiyeden tezıkmek: Terbiyeden uzaklaşmak, terbiyesizlik
Tığteber çıkmak. Ortada öylece kalakalma
Tıllığı çıkmak: Eskime, tel tel dökülme
Tingeden düşmek: Birden ayılmak
Topu havaya dikmek: Öğrencinin sınıfta kalması, ikmale kalma
Topuğundan gavramak: İşe en baştan ve hemen başlamak
Töbe istifar itmek: İstifra etmek, kusmak
Ucundan gırpmak: Bir miktar kesinti yapmak
Uğunup galmak: Acının şiddetinden sesin kısılması
Üfüneti dağıtmak — defetmek: Sıkıntı savmak, esenlik
Ümüğünü çekmek: Boğazını sıkmak, koparmak
Ütü ütülemek: Ütü yapmak
Vıd vıdı yapma: Söylenip durma
Vura yazmak: Neredeyse vurmak
Yerinde sağolmak: Gelmeyene canın sağolsun şeklinde kibarca sitem
Yerini gurulamak: Yerini hazırlamak, yerini yapmak Yırtılan Deli Bekir’in yakası: Sana göre ne
var, zahmeti o çekiyor
Yoğurt çalmak: Sütü yoğurt için mayalamak
Yüklü olmak: Hamile kalmak, hamilelik
Yüreği dayfalmak: Kalbin daralması, sıkıntı
Yüzlü büyütmek: (Çocuğu) Şımarık yetiştirmek
Yüzü gaşşık gadar galmak: Zayıflıktan yüzün küçülmesi
ÖZDEYİŞLER (VECİZELER) : (Kısa ve özlü söz)
(Oyunda) Sayı — taş çalacağına Ali Ustanın Han’ından eşek çal
Acın yatıp gücün galkmak: Aç bilaç zorlu hayat mücadelesi
Açın azgını çıplağın gabadayısı
Ağa gapısı büyük olur, küçülmez
Ali Beke’nin tay gezdirdiği yerler: Uzaklık anlatır
Allah boy vermiş galdırıp goyuvirmiş
Allah seni dünya boş galmasın diye yaratmış
Başımıza icat çıkarma
Ben galeye daş çekildiğini bilirim: “Biz neler gördük yaşadık” yollu tanıklıklarını anlatmak için
yaşlılarca söylenir
Benden uzak ol, dama direk ol
Bir avuç biberi var, her şeyden haberi var
Bu yaştan sonra at olup guyruk mu sallıyacam: Yaşımı yaşamışım
Buldun bi goyun yi doyun
Burada senin yatır kesen mi var: Ver ver, sanki hazırda paran vardı
Cingan (çingene) çalar kürd oynar
Çıkmaz kesemden, ölmem tasamdan
Dana bayram yaptı: Her türlü tatlı kaçamak
Dokuz ayın Çarşambasının bir araya gelmesi: İşlerin üsüste gelip karışması
Fakire hıyar vermişler, eğri diye almamış
Garanlık gecelerde ne aran Heccelerde (Karaman’ın bir mahallesi): Tekin olmayan yerlerde
gezene “Ne işin var oralarda” şeklinde çıkışma
Gâvurun ekmeğini yiyen gılıcını sallar
Gelin gaynananın eğe kemiğinden yaradılmış: Gelinin (erkek çocuklar annesine benzeyen
kadınlarla evlenirmiş) huylarının kayınvalidesine benzemesine inanıldığından
böyle söylenir
Hamam kele yaradı
Herif evde yok keyfim beyde yok
İl ilin haksız beksiz çobanı: Başkalarının yaptığını, işini dedikodu amacıyla gözetleyen
İt sürü guruş gazan
İtin arka bacağı
İtin önde gideni
Köpekten tazıyı salamıyoruz: Ortalıkta o kadar kötülük var ki
Köyü razı olur, köpeği olmaz
Madüsünü (Maydanoz) guruttunuz bizi unuttunuz
Möhlüzden mal gaçırma: İflas eden (Müflis)in malının parasının alacaklıdan, icradan kurtarmak
için saklama
Muhanet ev sahibi kiracısını ev sahibi yapar
O gadar parayı köpek mi işedi
Ol da eşek başı ol
Oldu olacak girildi nacak: Olan oldu, yapacak bir şey yok
On paralık nişadır her yerini yumuşatır
Sen hâla berber Abit’emi tıraş oluyorsun: Her şeyin gerisinde kalıyorsun
Sen yan yan da Şamkapı’nın sığırına yan: Acıyacaksan odanmaya aç gidip de aç dönen
Şamkapı’nın (Karamanda bir mevki) ineğine acı
Siz beni gevreklerin keloğlan sandınız herhalde: Siz beni bir şeye benzetemediniz herhalde
Sonradan görme, gavurdan dönme
Sumaklı soğan yiyip akıllanma
Tazı bizim ama, çulu kimin?
Tencere tava, herkeste bir hava
Tok evin aç kedileri
Üç günlük seyisliği var, gırk yıllık at boku garıştırır
ATASÖZLERİ : (Uzun deneme ve gözlemlere dayanan öğüt, atalar sözü)
Abdalın garnı doyunca gözü yolda olur
Ağaca çıkan keçinin, dala çıkan oğlağı olur
Akıllı düşününceye kadar deli oğlunu gızını evlendirir
At yirine eşek bağlanmaz
Boşbağazı cehenneme atmışlar odun yaş demiş
Çayca gidip boyca gelme
Çok söyleme arsız edersin, çok kısma hırsız edersin
Çulu büyümez tazısı büyür
El atına binen tez iner
Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez
Hasta yatakta iyileşir
Hazıra Hasandağı dayanmaz
İsin yanında gezen is kokar, misin yanında gezen mis kokar
İt taggayı neylesin tingilderken düşürür
İyi daşı köşeye goyarlar
Kel baklanın kör alıcısı olur
Keloğlan ekin ekti, yimeden başa galktı
Kör gurdun gısmeti ayağına gelir
Oluk başında oynayan kendini çarkevinde bulur
Sana daş atana sen ekmek at
Üstü açık yatanın sırtına gar yağar
Üzüm alırsan Esebalı (bir üzüm cinsi) goca alırsan Gasabalı (Kasaba) (Kâzım Karabekir
ilçesinin yeni adı)
Yaralı it yarasız durmaz
www.larende.com
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
“Öküz göz etmese tosun dellenmez”
Mayıs 8, 2007
Aziz Karaca
Otun, ekinin kağnı arabası ile taşındığı, tarlaların kara sabanla,
pullukla sürüldüğü, yani tarımın öküz gücü ile yapıldığı dönemlerde
boyunduruğa yeni yeni alıştırılan öküz adayları, genç tosunlar, önce
tecrübeli bir öküzün yanında boyunduruğa koşulur, hem yolu yordamı
tecrübeli bir eşin yanında öğrenmesi sağlanır, hem de bir delilik
yapıp arabayı, çifti, çubuğu alıp kaçması önlenirdi.
Tecrübeli bir çiftçi, tecrübeli öküzünün yanına koştuğu tosunu,
araba çekmeye, tarla sürmeye alıştırmaya çalışıyor. Tosun yaramazlık
yaptıkça, yoldan dışarı kaçmaya çalıştıkça çiftçinin kamçısı “paat”
diye öküzün sırtına iniyor. Bir, iki, üç… Çokça tekrarlanınca
başından beri gözetleyen ve meseleyi anlamayan biri yaklaşıyor.
Çiftçiye hemşehrim, diyor, epey zamandır seni izliyorum, yaramazlık
yapan tosun, sen ise sürekli öküze dayak atıyorsun, bu ne iş?
Tecrübeli çiftçi, tam çerçevelik bir cevap veriyor.
Sen anlamazsın evlat, öküz göz etmese tosun delilik yapamaz! Yani
bunun gönlü olsa, o tosunu yolda ip gibi dümdüz götürebilir, öküz
istemese tosun yaramazlık yapamaz, yoldan çıkmaya teşebbüs edemez.
Şimdi epey zamandan beri çok garip şeyler oluyor. Tarih sahnesine
çıktığı günden beri, özellikle Anadolu’yu vatan edindiğinden beri,
her fırsatta Müslüman Türk Milletini ısıran bilcümle yılanlar,
çıyanlar tekrar iş başı yapmış durumda. Söz birliği, ağız birliği
etmişçesine “uzun yıllardır beklediğimiz iktidar bu iktidar idi”
dercesine hepsi son yumruğu vurmanın gayreti içinde.
Otuz seneden beri, kenarda, köşede, sinek vızıltısı gibi Kıbrıs
dedikodusu yapan çevreler, AKP iktidarı ile birlikte, Kıbrıs
tarafımızdan öyle bir yakaladılar ki, timsahın dişleri arasında can
havliyle çırpınan av misali, bitap bir vaziyette şimdilik kendimizi
kıyıya atabildik ama tehlike bölgesinden bir türlü uzaklaşamıyoruz.
Kıbrıs seçimleri, Kıbrıs referandumu sırasında, otuz yıl devlet
hayatında çok uzun bir zamanmış gibi, otuz yıllık problemi çözdü,
çözüyor diye hükümeti alkış yağmuruna tutanlar bile,
Rumlar’ın “hayır”ı sayesinde geçici de olsa bir nefes alındığını
kabul etti ve sustular. Şimdi “Evet derseniz, ertesi gün yollara
düşüp KKTC’nin tanınması için gereken her şeyi yapacağım” diyen
başbakandan bugün de bir ses, soluk çıkmadığı gibi, Çandargiller,
Birandgiller ve Ilıcakgillerden de bir “çıt” yok.
Biz Kıbrıs yanımızın yaralarını sarmakla meşgulken, bir de duyduk
ki, yetmiş iki buçuk millet, cennet vatanımızdan dönüm dönüm arazi
satın almış, tapularını da ceplerine koymuşlar.
Bir avuç vatansever “vah, eyvah” derken, yeni çıkan maden yasası
ile, ehl–i salibin dev şirketlerinin çekirgeler gibi ülkemize
üşüştüğünü öğrendik. “Ayıptır, yapmayın, etmeyin, vatan topraklarını
satmayın” demeye kalmadan Yunanlı papazın sesi yükseldi: “Ayasofya
kilise olarak açılsın”. Yedi yerden hançerlenmişçesine yüreğimizin
sızısını dindirmeye çalışırken, Harran ovasının Yahudilerin eline
geçtiği haberi geldi.
Söyler misiniz ey akıl, iz’an ve vicdan sahipleri, bu leş
kargalarına içimizden bir göz eden, bir davetiye çıkaran mı var?
Millet olarak, tez zamanda bu “öküzü” bulmalıyız.
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?
sayfa=yazarlar&haberno=6301&tarih=2004-08-01
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
Atkaracalar
Mayıs 7, 2007
ATKATACALAR DA KULLANISLAN DEYIMLER
Agzini biçak açmamak,
Kim vurduya gitmek.
Attan inip, esege binmek,
Burnu havada olmak,
Ekmek elden su gölden,
Herkesi kendin gibi sanma.
Çogu bitti azi kaldi, güzü bitti yazi kaldi.
Seytan kulagina kursun,
Viz gelip, tiris gitmek,
Esek bilmedigi otu yerse basi agrir..
Yere bakan yürek yakar.
Armudun iyisini ayi yer.
Yazin gömleksiz, kisin ekmeksiz yola çikma.
Baga bak üzüm olsun. Üzümü yemeye gözün olsun.
Sakla samani gelir zamani.
Mart kapidan baktiritr, kazmayi küregi yaktirir.
Kizini dövmeyen dizini Döger
As içinin karaçigi.
Yat artik kül mü bölecegiz.
Ayiyi dolanmaktan çaliyi dolanmak iyidir.
Var evi kerem evi, yok evi verem evi.
Itin aslini ara sonra kapina bagla.
Yas kesen bas keser.
Görememisin bir oglu olur. Görür çükünü keser.
Alma ali, satma kiri, illaki doru.
Ayran bulamaz içmeye, hor hor gider isemeye.
Tatli dil yilani deliginden çikarir.
Eceli gelen it cami duvarina siyer.
Babasi ogluna bag bagislar, oglu babasina bir salkim üzüm vermez.
Yüzüne tükürse yagmur yagdi sanar.
Horozu çok o0lan evde sabah erken olur.
Her horoz kendi çöplügünde öter.
Elbise yürüyüs, parasöyleyis ögretir.
Oglan evladi karninda yel gibi, elinde gül gibi, evlenirse el gibidir.
Bir gram et bin ayip örter.
Kazik daima fakirin sirtinda sivriltilir.
Mart ayina samanin sarisini, odunun kurusunu sakla.
Esek kuyrugu gibi ne uzar ne kisalirsin.
Tursusunu kuracak degiliz.
Aci almayi kiragi çalmaz.
Inek almaz, buzagi almaz.
Sipa esegin arkasina degil, esek sipanin arkasina gider.
Ince igne ile kuyu kazmak.
Balik kavaga çikmak.
ATKARACALAR DA KULLANILAN ATASÖZLERI
Katran kaynatsan olur mu seker, Cinci batasi cinsine çeker.
Koçun kuyrugu kendisine agir gelmez.
El atina binen tez iner.
Dereyi görmeden paçayi sivama.
Anan turp baban salgam, Nereden geldin Zülbü seker.
Kadi sagir müftü kör, kendi isini kendin gör.
El elin esegini türkü söyleyerek arar.
Yaza çikardim danayi, begenmez oldu anayi.
Danisan daglari asar, Danismayan yoldan sasar.
orcun iyisi verip kullanmak, derdin iyisi ölüp kullanmak.
El öpmeyen dudak agarmaz.
Sonradan görenle, gâvurdan dönenden hayir gelmez.
Kiz anadan ögrenir sofra düzmeyi, erkek babadan ögrenin sohbet etmeyi.
Kar çiftçinin yorganidir.
Kardes kardesi biçaklamis, dönmüs kucaklamis.
Zararin neresinden dönersen kardir.
Aç köpek firin yikar.
Yazin gölge hos, kisin çuval bos.
Baykusun kismeti agzina gelir.
Yuvayi disi kus yapar.
Ekici olda bicici olma.
Al gülüm ver gülüm.
El alir oyuna gider, çoban alir koyuna gider.
Varligini esine bildirme müflis eder, Yoklugunu bildirme rezil eder.
Demir nemden, gavur gamdan çürür.
Aglayanin mali gülene yaramaz.
At ver dost ol, kiz ver düsman ol.
Yaz yagmuru yalancidir.
Anamin asi ocagimin basi,
Itin aslini ara sonra kapiya bagla.
Darildigin dagin odununu yakma.
Dag darilmis kimsenin haberi olmamis.
Dag, daga yaslanmis kirk yil yasamis.
Köpeksiz köyde çomaksiz gezme.
Evlek, evlek sattik böyle, böyle battik.
Esek elin, heybe emanet, yükle yükleyebildigin kadar.
Sogani, sarimsagi, sirkeyi hesaplarsan paçayi içemezsin.
Akilli sayi sayincaya kadar, deli köprüyü geçer.
Dilini esek arisi soksun.
Üzüm,üzüme baka,baka kararir.
http://www.atkaracalarim.com
Yazı kategorisi: Atasözü ve Deyimler | » yorum bırak,
Sözlük
Mayıs 7, 2007
Alma : Elma
Aşgana : Evin tandırın içinde bulunduğu bölümü
Baskı : Öküz arabasının tahtalarının tutturulmasını sağlayan ağaç
Bavul : Valiz
Bibi : Hala
Bonduruk : Öküzlerin arabayı ve cütü çekmeleri için koşulduğu alet
Ber : Yazın koyuların sagılmak için durduğu yer
Camış : Manda
Cecim : Kilimin bir çeşidi
Çoruş :
Çemçe : Kepçe
Çüt : Tarlaları sürmek için kullanılan alet
Dastar : Ekmek pişirmede kullanılan deriden yapılmış 1×1 ebatında malzeme
Daş : Taş
Dirgen : Ot ve sap toplamaya yarayan alet
Düge : Genç inek
Emi : Amca
Enteri : Entari
Eşşek : Eşek
Eze : Teyze
Fetir : Sütle yoğrulan hamurdan yapılan gevrek ekmek
Fışgı : Kurutulmuş at, koyun veya sığır gübresi
Gandırıf :
Gen : Sapları saman haline getirmek için kullanılan alet
Gap : Malların yerlerine baglanması için kullanılan U şeklindeki ağaç
Guşgana : Tencere
Gaşşık : Kaşık
Galmas : Çocuklara harmanda buğdaydan verilen bahşiş
Gün : Güneş
Gudi : Küçük güveç
Gelberi : Tandırdan kül çekmeye yarayan alet
Gügüm : Su kabı
Gıravi : Kıravi
Göze : Su kaynağı
Güz : Sonbahar
Gış : Kış
Garpız : Karpuz
Gındıra : Kem yapmaya yarayan yumuşak ot
Guşburni : Kuşburnu
Güvegi : Damat
Gohor : Çayırlarda sınırı belirlemek için üstüste konulan taş yığıntısı
Gıdık : Keçi yavrusu
Geçi : Keçi
Gaşavi : Atı tımar etme aleti
Gerbe : Atı tımar etme aleti
Hodak : Çalışması için para ile kiralanan çocuk
İşlik : Gömlek
İsgemi : Sandalye
İstikan : Bardak
Koz : Kuzuların konulduğu yer
Kop : Öküz arabasının yan tarafalara olan çıkıntısı ( 4 adettir )
Kem : Otları ve sapları bağ yapmak için ottan yapılan ip
Kelepçe : Kem yapma aleti
Guşluk : Sabah ile öğle arası
Kersen : Küpten daha büyük geniş toprak kap
Küp : Büyük toprak kap
Kesme : Fazla buğday ve arpanın konulduğu depo
Kakup : Çekiç
Künt : Hamurların top haline getirilmiş şekli
Mazi : Öküz arabası dingili
Malık : Kayışı tutturmak için kullanın ucu sivri ağaç parçası
Motor : Traktör
Maran : Öküz arabası tekeri
Makine : Eskiden kamyona verilen ad
Malama : Buğday saman karışımı
Mozuk : Tosunla dana arasındaki sığır
Palıt : Meşe ağacı
Pinavun : Kışın kullanılmak üzere un yapmak için ayrılan buğday
Pişik : Kedi
Sargal :
Sami : Öküzleri bonduruğa bağlamak için kullanılan palıttan yapılmış
ağaç
Sambağı : Saminin uçlarını bağlamaya yarayan ip
Sarat : Kalburdan daha geniş gözlü buğday eleme aleti
Sögüt : Söğüt
Sap : Biçilmiş ekin
Şefdeli : Şeftali
Şişek : Geç koyun
Tar (1) : Öküz arabasının parçası
Tar (2) : Tavukların geceleyin üzerinde tüneklediği ağaç
Tecen : Çökelek toplanan deriden kap
Tığ : Harmanda toz haline getirilmiş sap-saman karışımı ekin yığını
Tümp : Tarla çayır sınırı
Teşi : İp bükme aleti
Teşt : İçinde çamaşır yıkanan bakır veya alimünyum leğen
Tentene : Tığla dokunan elişi
Tapıl : Henüz bükülmemiş ot bağı
Teç : Saman ayrılmış arpa ve buğdayın harmandaki toplu hali
Tosun : Öküz olmaya aday genç sığır
http://www.members.tripod.com/kuluce/sayfalar/sozluk.htm
Vızzık (1) : Bonduruk üzerinde kayışın kaymasını önleyen on
santimetre boyundaki ağaç
Vızzık (2) : Sivrisinek
Yaba : Harmanda kullanılan alet
Yazbaşı : İlkbahar
Zencir : Zincir
Zırza : Kapı tutacağı
Zap : Küpten daha büyük şişman toprak kap
Küze : İçine su koyulan tahta kap
Lengeri : Geniş yayvan bakır kap
Legen : Leğen
Egiç : Tandırı karıştırmaya yarayan demir alet
Kartol : Patates
Tüfenk : Tüfek
Bışgi : Testere
Örk : Açık alanda atların kaçması önleyen zincir
Trampa : Mal değişimi
Masat : Tırpanı bilemek için kullanılan alet
Tırpan : Tarla çayır biçmeye yarayan kesk