Top Banner
Füsun Çevikel - Barbaros Şansal - Chakra Amasra - Tunç Fındık - Atasay - Mickey’s Las Chicas
68

Batı Yakası Sayı 3

Mar 09, 2016

Download

Documents

Murat Tasarsu

Kentpark Alışveriş Merkezi - Batı Yakası Dergisi Ocak - Şubat 2012 Sayı 3
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Batı Yakası Sayı 3

F ü s u n Ç e v i k e l - B a r b a r o s Ş a n s a l - C h a k r aA m a s r a - T u n ç F ı n d ı k - A t a s a y - M i c k e y ’ s L a s C h i c a s

Page 2: Batı Yakası Sayı 3
Page 3: Batı Yakası Sayı 3

RAFAEL NADAL

Page 4: Batı Yakası Sayı 3

İmtiyaz SahibiKentpark adınaİhsan Ayrancıoğlu

Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri MüdürüMehmet Akalın

Konsept DanışmanıMehmet Katırcı YapımFikri Alem

EditörÖzgür Saral

Genel KoordinatörNesrin Göleli

Reklam Grup BaşkanıSerhat Karahüseyin Moda EditörüElif Uluğ

Kozmetik EditörüSezar Sak

Fotoğraf DirektörüErkin Şahin

Görsel YönetmenAlper Altınbaş

Tasarım ve UygulamaH. Semih Dingeç

Ulaşım SorumlusuYasin Aydemir

Reklam Satış MüdürüEmre Çelebi

Reklam [email protected] Yönetim Yeri Güneş Sokak No: 17/2Çankaya / ANKARA

Ankara :T: 312 466 20 10 F: 312 466 20 01

İstanbul : T: 212 284 84 20 F: 212 279 91 67www.fikri-alem.com.tr

Katkıda BulunanlarÖzgür BaşaranProf. Dr. Timur GürganBeril SökeliSanem YücesoyUtku Şahin

Basım YeriBilnet MatbaacılıkT: 0216 444 44 03www.bilnet.net.tr

Ocak 2012

Merhaba,

Büyük bir keyif, heyecan ve sevinçle dergimizin üçüncü sayısını da beğenilerinize sunuyoruz. Sizlerden gelen geribildirimlerle ilk iki sayıda benimsediğimiz tasarım ve içerik disiplinini bu sayıda da koruduk ve bundan sonra da bu yolda yürümeye devam edeceğiz.

Üçüncü sayımızda yine, “bir şeylere rağmen” değil, “bir şeyler için” sevmeyi bilenlerle, hayatın ve işinin ehli kişilerle söyleşiler yaptık. Zevkle ve beğeniyle okuyacağınızı, bilgi olarak istifade edebileceğinizi düşündüğümüz konuları araştırdık ve kaleme aldık.

Bir de hatırlatma... Okumaya başladığınız andan itibaren sizi hayattan koparan, sınırsız bir dünyanın kapılarından geçiren dergimizi artık internette de bulabilirsiniz. www.bati-yakasi.com adresinde eski sayı ve konularımıza erişebilirsiniz.

Keyifle kalın,

Mehmet Akalın

Page 5: Batı Yakası Sayı 3

8sıradan cevaplara

kapalı söyleşi

14heyecanı seviyor,

risk almıyor

26bir kentpark

günü

44bildiğiniz

her şeyi unutun

46alışılmışın dışında

bir kış

24meksika’dan sevgilerle

18yazı ayrı, kışı ayrı: amasra

54yeni binyılonların eseri olacak

58felsefe basit ama çok etkili

6genç ve güçlü:füsun çevikel

12doğadan yayılanenerji

22takıdamodanın öncüsü

Page 6: Batı Yakası Sayı 3

Müzikseverlerin iki hayali daha gerçek oluyor. Artık şehir efsanesine dönüşen Madonna’nın İstanbul konseri nihayet gerçekleşiyor. Yeni yıla yeni albümle girecek olan popüler müziğin kraliçesi, 7 Haziran 2012’de TT Arena’da sahneye çıkacak. Madonna’nın İstanbul konseri için Türkiye’de partner arayışına girişen Live Nation, BKM Oganizasyon’la anlaştı bile. Müzikseverleri heyecanlandıracak bir diğer sürpriz ise Red Hot Chili Peppers’tan geldi. ABD’li efsane rock grubu Red Hot Chili Peppers da 13 Eylül’de hayranlarının karşısına çıkacak. Konserin nerede olacağı henüz net değil ama grubun son albümleri “I’m with You”nun ardından başlayan turnesi 2013’e kadar sürecek.

Çin’in güneyindeki Şincan kentinde düzenlenen 2011 Dünya Mankenler Kraliçesi Yarışması’nda Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden İzmirli manken Sevcan Yaşar birinci oldu. Toplamda 66 ülkeden 66 mankenin katıldığı yarışmada Macaristan’dan Bozhat Ivett ikinciliği, Gine’den Jasmine Sidibe de üçüncülüğü kazandı. Yarışmada dördüncü olan Asya birincisi Çinli manken Li Meng ise En İyi Etnik Kostüm Ödülü ile Özel Medya Ödülü’nün sahibi oldu. İlki 1988 yılında İstanbul’da yapılan yarışmaya bugüne kadar 70’ten fazla ülkeden 10 bine yakın manken katıldı. Şimdiye dek yapılan 23 yarışmanın altısı Şincan’da olmak üzere sekizi Çin’de düzenlendi.

4

kı ahaberler

“Köstebek”, “Taksi Şoförü”, “Sıkı Dostlar”, “New York, New York” gibi filmlerini hayranlıkla izlediğimiz Martin Scorsese’nin yeni filmi “Hugo” ödülleri

toplamaya başladı. ABD Ulusal Değerlendirme Kurulu, Scorsese’nin çok beğenilen üç boyutlu filmi “Hugo”yu yılın en iyisi seçti ve ünlü yönetmenin Oscar’a bir kez daha göz kırptığını açıkça ortaya koydu. Brian Selznick’in

romanından uyarlanan ve Türkiye’de Aralık ayı başında gösterime giren film, 1930’lu yıllarda Paris’te bir tren garında geçiyor. Kurul, Martin Scorsese’ye aynı zamanda En İyi Yönetmen Ödülü’nü verirken, George Clooney’yi En İyi

Erkek Oyuncu, Tilda Swinton’ı ise En İyi Kadın Oyuncu seçti.

in en i isi

ad nna r geli or

kra a ı rki e de

Page 7: Batı Yakası Sayı 3

Vespa için “sadece bir motosiklet” deyimini kullanmak, herhalde Vespa kullanıcıları tarafından büyük bir hakaret olarak addedilir. “Bir hayat

tarzı” olarak tanımlanan Vespa’nın Türkiye distribütörü Ferco Motor, Art Vespa Tasarım Yarışması’yla bu sene de en güzel Vespa tasarımlarını

seçti. Katılımcı olmak için Vespa sahibi olma şartının aranmadığı yarışmada, tek gereksinim yaratıcılıktı ve katılımcılar bunu çok iyi

kullandı. İlk 10’a giren yarışmacıların tasarımları ise gerçek Vespa’lar

üzerine uygulandı ve sergileniyor. Birinci olan Yiğit Karagöz, bir

Vespa LX150 motosiklet ile birlikte GAP’tan 300 TL’lik hediye

çeki kazandı. İkinciliği Koray Özbey’in aldığı yarışmada üçüncü

ise Öykü Akkoyunlu oldu.

5

r k n a lası

kra a ı rki e deKaradeniz halk kahramanı Temel ilk kez sinemaya aktarıldı. Pek çok Karadenizlinin yaşadığı olayları tek bir kahramanın bünyesinde toplayan filmde Alper Kul, Aslıhan Güner, Ruhi Sarı, Salih Kalyon, Altan Erkekli gibi isimler rol alıyor. Yılın komedi filmi “Temel: Sümela’nın Şifresi”, Aralık ayında izleyiciyle buluştu. Yılmaz Okumuş’un kalema aldığı, Adem Kılıç’ın yönetmenliğinde çekilen filmde halk kahramanı Temel, az bilinen bir gizem olan Sümela’nın sırrını çözmeye çalışıyor. Alper Kul’un Temel’i canlandırdığı filmde, başrol oyuncusu gibi ekibin neredeyse tamamı Trabzonlu. En az senaryodaki diyaloglar kadar set arkasının da oldukça eğlenceli geçtiği çekimler Trabzon’da tamamlandı.

te el a rd sıçradı

Page 8: Batı Yakası Sayı 3

ılında k r lan ve d n anın en b k oda ikonlarından biri olan

te anel in rki e enel d r s n evikel ılında apital dergisi

tara ından ılın enç neticisi seçilen evikel rki e de alı veri erke lerinin

ne ine dikkat çeki or

6

Page 9: Batı Yakası Sayı 3

Yönetici gözüyle Stefanel Türkiye’deki marka imajı hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Diğer markalardan bizi en çok ayıran özellik, en büyük ürün grubumuzu oluşturan trikolarımızın genellikle bambu, koton ve yün gibi doğal materyallerden oluşması ve uygun fiyat politikasının yüksek kalite standardı ile örtüşebilmesidir. Stefanel Türkiye dünyada İtalya’dan sonra ikinci büyük pazar. Şu ana kadar olan hacmimiz ve pazardan beklenen performansla, her geçen gün daha başarılı olacağımız 5 yıllık bir periyoda başlıyoruz.

Başarınızın sırrı nedir?

İş hayatımda başarılı olmak için öncelikle prensiplerime bağlı çalışırım. Bunların başında da çok çalışmak geliyor. İşte iş yapılmalı. İşteki zaman çok verimli kullanılmalı. Her şey ters gittiğinde sakin olup, soğukkanlılığı yitirmemeli ve başta da dediğim gibi kesinlikle çok çalışmalı.

Stefanel’in Türkiye’de bu kadar kısa sürede benimsenmesi ve başarıya ulaşmasında başarılı yönetiminizin payı çok büyük...

Marka olmak sorumluluk gerektirir ve imajınızı gösteren bir duruşunuz olmalıdır. Örneğin, hayal gücü, gerçekçilik, enerji ve denge Stefanel’i tanımlayan sıfatlardır. Dünya üzerinde binlerce tüketicinin Stefanel’i seçmesindeki en önemli sebeplerinden biri markanın bu özelliklerini kaybetmemesidir. Kısacası, eğer bir marka olmak ve devamlılığını sağlamak istiyorsanız, gerektirdiklerini yerine getirmelisiniz. Başarımız bir ekip çalışması sonucudur. Stefanel Türkiye son 10 yılda Stefanel International bünyesinde çok verimli bir artış kaydederek, yabancı pazarlarda ikinci sıraya yerleşti. Stefanel’in ülkemizdeki başarısının en önemli sebeplerinden biri de mağaza tercihlerimiz.

Ağırlıklı olarak alışveriş merkezlerinde hizmet veriyorsunuz. Neden AVM’ler?

Alışveriş merkezleri hayatımızın çok önemli birer parçası haline geldi. Markanızı AVM’de iyi bir lokasyonla konumlandırdığınızda avantajınız büyük oluyor. AVM’ler doğru müşteriye sürekli ulaşma amacımızın en önemli araçlarından. Türkiye’de moda ve alışveriş kültürü oluşmasında alışveriş merkezlerinin etkisinin yadsınamaz olduğunu düşünüyorum. Hatta en önemli pay AVM’lerindir diyebilirim.

Türkiye’deki Stefanel kadınını nasıl tanımlarsınız?

Dinamik, en son modayı takip eden, görünüşünü nasıl geliştireceğini bilen ve de farklı kombinasyonları yakalayabilen, iyi fiyatı ve kaliteli ürünü, kullanımı kolay formlar ve renkleri bir arada seçerek stilini geliştiren bir kadın. Stefanel’i iyi eğitimli, çalışan ve/veya üreten her yaştan müşterimiz giyiyor.

Türk kadınının giyim stilini ve tercihlerini nasıl buluyorsunuz?

Türkiye’de birçok yerli ve yabancı marka var ve yerli markaların oluşumunda fayda sağlayan çok iyi tasarımcılara sahibiz. Bununla birlikte, hepimizin izlediği gibi ülkemizi yurt dışında temsil eden çok iyi modacılarımız bulunuyor. Türkiye tekstil sektöründe çok önemli bir pazara sahip ve sürekli gelişmekte olan bir ülke. Stefanel, Türk tüketicisini ve müşteri profilini özellikle her geçen gün yenilenen çizgisine çok paralel buluyor.

Dünya moda sektöründeki ilerlemeleri nasıl buluyorsunuz?

Moda sektöründe var olabilmenin tek yolu değil, ama en önemli yolun “marka ve moda yaratmak” olduğu fikrine katılıyorum. Bilindiği gibi sektörde birçok yerli ve yabancı marka var. Bunlardan sizi ayıran en önemli özellik, hizmet ve ürün kalitenizdir. Buna bağlı olarak da fiyat politikanızdır. Bizim sektörümüzde müşterinin güvenini kazanmak çok önemlidir. Biz zaman içinde müşterilerimizin beklentileriyle doğru orantılı bir şekilde marka olarak kendimizi sürekli geliştirerek ve yenileyerek bu güveni sağladığımıza inanıyoruz.

Mağaza konseptinizde de birtakım değişiklikler görüyoruz...

Yeni konseptimiz perakende sektöründe uzmanlaşmış Londra merkezli mimarlık stüdyosu Sybarite tarafından tasarlanıp Türkiye’de KRN Mimarlık tarafından uygulandı. Bana sorarsanız tam bir yeni çağ konsepti. Harika ürün gösterdiğini düşünüyorum. Müşterilerimiz daha önce bu kadar çeşitli ürünümüz olmadığını düşündüklerini söylüyorlar. Yeni konseptimizi son olarak Nişantaşı mağazamızda uyguladık. Diğer satış noktalarımızda da en kısa zamanda uygulamaya geçeceğiz.

2012’de yeni ve Stefanel’e özel ürünler var mı?

Türkiye’de organik sektörü her geçen gün daha büyüyor ve öne çıkıyor. Organik öyle bir otoban ki, bugün çıkmayanlar sonra herkes çok hızlı giderken hiç çıkamayabilirler. Ana işi triko olan bir marka olarak, Stefanel de bu sene organik kaşmir koleksiyonuyla tüketiciye özel bir koleksiyon sunuyor.

genç ve güçlü: f n kz

7

Page 10: Batı Yakası Sayı 3

8

Page 11: Batı Yakası Sayı 3

9

sıradan cevaplara ka a ı

n

Modacı, tasarımcı, yazar, oyuncu, televizyon programı yapımcısı, çatal dilli, açık sözlü, zeki, ironik. Ama en çok da tasarımcı ve modacı. Tüm bunların aynı vücut ve beyinde olması tek bir kişiyi getiriyor akıllara: Barbaros Şansal.

Renkli bir kişilik, engin genel kültür ve sözünü kimseden esirgemeyen cesur bir tavır. Barbaros Şansal’la yaptığımız röportajdan aklımızda bunlar kaldı. Kendi tabiri ile “kadın terzisi” Barbaros Şansal’ın sorularımıza cevapları ise aşağıdaki gibi yansıdı kayıt cihazımıza.

Page 12: Batı Yakası Sayı 3

Bir tasarımcı ve bir insan olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Sağduyulu, önyargısız ve yaftasız. Gözlemci, hızlı düşünen, tek seferde karar alan ve asla sıradan olmayan.

Mutlu musunuz? Hayatınızı değiştirmek istediğiniz oluyor mu hiç?

Ben gayet mutluyum, ancak Atatürk’ten sonra iktidar olan herkesi engellerdim elimde olsaydı. Çünkü bana ve ülkemize çok sıkıntılar verdiler ve vermeye devam ediyorlar.

Modaya ve tasarıma nasıl başladınız?

Babaannemin yanında dikiş dikerek.

Modacı veya tasarımcı olmak için mutlaka eğitim almak gerekiyor mu?

Bana sorarsanız eğitim çok saçma bir şey. Bu konunun eğitimi olmaz, öğretimi olur. Modacı olmak isteyen bir insan, eğer yeteneği de varsa, 10-15 yaş arasında üretime girmelidir.

Moda felsefenizi nasıl tanımlarsınız?

Moda, insanların cinsel, dinsel, fiziksel, kültürel, ekonomik ve siyasi haberleşme biçimidir. Sosyolojisi olur, ama felsefesi asla.

Moda ve sanat arasında bir ilişki var mı? Moda ve tasarımı sanat olarak görebilir miyiz?

Moda, tüm sanatları sentezleyen ve içinde bulunulan güncel durumu temsil edendir. Moda bir sanat değildir, ama giyinmek, yani kostümlere girmek olmazsa, sanat da olmaz ki.

Türkiye’ye özgü bir moda disiplininden bahsedebilir miyiz? Türkiye’nin kendi moda kültürü var mı?

Artık giyilmeyen fırfırlı, süslü pardesü ve alacalı, gösterişli ipek başörtü ile örtünen tebaa toplumu ve yanında don sutyen gezen şarkıcı medya maymunu olursa, ortaya değil moda kültürü, punk bir kült bile çıkmıyor.

Türkiye’deki kadın ve erkekler modayı ne kadar takip ediyor? Ya da takip etmede başarılı olabiliyorlar mı?

Üzerinde kocaman markalar yazan, fiyatı belli olan ve ithal aksesuvarlar konusunda ulusal giyim kültürümüz çöplüğe döndü. Ulusal sermaye çürütüldü ve kefen bezi karaborsaya düştü.

Moda sadece zenginler için midir? Ucuz moda diye bir şeyden bahsedebilir miyiz?

Moda sadece zengin, kültürlü, eğitimli, belli sosyolojik sınıflara aittir. Ucuza alacağınız bir malzeme ile bırakın moda takibini, sadece rezil olursunuz.

10

Page 13: Batı Yakası Sayı 3

Yaşadığınız şehri modaya ve genel olarak estetiğe uygun buluyor musunuz?

Yıllardır buluyordum. Ama son 10 yılda İstanbul’da gerçekleşen katliam, midemi bulandırıyor. Çünkü bu durum tamamen planlı ve ranta bağlı. Güzel bir kadın makyaja ihtiyaç duymaz.

Elinizde olsa Türkiye’de (estetik anlamda) değiştirmek istediğiniz şeyler olur muydu?

Tabii ki olurdu, olmaz mı hiç! Lağımcı, politikacı, siyasetçi, modacı gibi meslek olarak adlandırılan ama etik olarak ahlak ve erdemini kaybetmiş tüm meslekleri yasaklardım. Aslında bedava olması gerekirken günümüzün en pahalı hizmetleri olan eğitim, sağlık ve güvenliği saçma sapan reformlardan temizleyip yeniden halka armağan ederdim. Sanırım o zaman sorun kalmazdı.

Size göre dünyada estetik bütünlüğe sahip herhangi bir ülke veya şehir var mı?

Bir sürü var. Orta Avrupa, Himalayalar, hatta yağmur ormanları... Yani küreselleşmenin, emperyalizmin ve vahşi kapitalizmin dinleri sömürerek girdiği yerler hariç tüm yerleşimler. Bu saydığım yerleşimler hala estetik bütünlüğe sahip özelliklerini korumaya devam ediyor ve kendilerini korudukları sürece de buna devam edecekler.

Türkiye’de genel olarak çevreye bakış açısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin ilk ve orta öğretimde çevre dersine de yer verilmeli mi? Türkiye’nin çevre politikalarını nasıl buluyorsunuz?

Takıyyeden ibaret, çakma Bologna yasaları ile bu topraklarda eşit eğitim hakkı imha edildi. Tarla ortalarına kurulan, dünyada eşi benzeri olmayan meslek yüksek okulları sayesinde, yasa dışı, sigortasız, sendikasız ve meslek örgütsüz, merdiven altlarında yetişen, kopyala-yapıştırdan medet uman fason hamalı bir zümre yetiştiriliyor. Genetiği değiştirilmiş organizmaların ve hidro elektrik santrallerin kabzımal ve müteahhit ilişkilerine sıkıştığı çıkar coğrafyalarında hangi çevreden, hangi dünyadan bahsedebiliriz ki!

Siz çevre ile ilgili neler yapıyorsunuz?

Elimden gelen her şeyi yapıyorum. Öyle ki, sindirim sistemim, belki de içinde haram olmadığı için yediğim her şeyi rahatlıkla doğaya iade edebiliyor.

Türkiye’de yapımına başlanan nükleer santral hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konu artık Türkiye’nin kanayan yarası olmayı dahi aştı. İthal doğalgazdan elektrik üreten, çaresiz Türkiye Cumhuriyeti.

Yolculuklarınızda hangi ulaşım aracını tercih ediyorsunuz? Uçak veya tren arasında nasıl bir fark var sizce?

Ben yolculuk konusunda ayrım yapmam. Akbil de kullanıyorum, uçak da. Hızlı, ekonomik, güvenli ve aynı zamanda dakik olan her araç benim için yeterlidir.

11

Page 14: Batı Yakası Sayı 3

12

o allı ın po iti ener isini evlere ban o

ve atak odalarına ta ı an akra ellikle

dok n a d s n arekete geçiren

tasarı lara sa ip

dekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyondekorasyon s ıms ıms ıms ıms ıms ıms ıms ıms ıms ım

Page 15: Batı Yakası Sayı 3

13

Dekorasyonun hayatımızdaki yeri artık kaçınılmaz derecede önemli. İş, ofis ve ev dışındaki günlük yaşamın hızı ve yoğunluğu, özel yaşam alanlarımızın daha özel olmasını da beraberinde getiriyor. Dış dünyanın stres dolu ve yorucu atmosferinden kurtulmak için en önemli sığınağımız evlerimiz. Ve bu özel alanlarda kendi tarzımızı yansıtarak, evimizin kapısını kapattığımızda dünya ile bağlantımızı da kesmek istiyoruz.

Çeşitli dekorasyon trendleri, etkileşimler ve kendi beğenilerimizden yarattığımız bir harmanla dayayıp döşediğimiz evlerimizde huzuru bulmak en önemli amacımız. Kimisi minimalist bir tasarımla boş alanlarda buluyor aradığı konforu, kimisi ise rustik mobilyalar üzerinde krallar ve kraliçeler gibi sürdürmek istiyor kendine özel hayatını. Tercih edilen aksesuvarlar ise herkesin evinin biraz daha kendine özel olmasını sağlıyor.

Neredeyse tüm günümüzü harcadığımız ofislerimizi kaplayan ve bizi özel hayatımıza fazlasıyla yabancılaştıran yapay malzemelerden mümkün olduğunca uzak duruyor, doğal olan ve hayata dokunan nesneleri kutsuyoruz kendi kalelerimizde. En doğal ürünleri kullanmayı tercih ediyor, şehrin sınırlarını kapı eşiğimizde bırakmak istiyoruz. Doğal malzemelerden yayılan pozitif enerji, bizi yeniden bağlıyor hayata.

İşte bu düşüncelerle 2005 yılında ilk mağazasını açan ve yüzde 100 Türk markası olan Chakra da kullanıcıların arınma ve rahatlama gibi ihtiyaçlarını cevaplayan ürünleriyle sevilen ve tercih edilen bir marka olarak boy gösteriyor bu arenada. Denizli’nin büyük sanayi kuruluşlarından Kocaer Grup bünyesinde faaliyet gösteren Chakra, doğallığın pozitif enerjisini, banyo ve yatak odası gibi özel yaşam alanlarına taşıyor.

Banyo ve plaj havlularından bornozlara, nevresim takımlarından ev giyimine, ev aksesuarlarından aromatik yağ, koku, kandil, mum ve vücut bakım ürünlerine, saf, temiz, kaliteli ve rafine zevklerin ürünü tasarımlarıyla Chakra, henüz mağazaya girdiğinizde aynı hisleri uyandırıyor ve doğal bir tasarım disiplini gösteriyor. Özellikle bambu odaklı koleksiyonları, insan-doku iletişimini pozitif yaşam enerjisi ile birleştiriyor.

Chakra tasarımcıları, doğallığı yaratabilmek için birçok farklı kaynaktan ilham alıyor. Yapılan seyahatler, fuarlar, süreli ve süresiz yayınlar, internet... Bunların hepsi ilham kaynağını oluşturuyor. Asıl önemli olan şey ise ilham kaynaklarının en doğru şekilde sentezlenmesi, Chakra’ya uygun, naif ama modern, sezonunun ötesinde, doğal materyaller ile kendini sevdiren, dokuların ön plana çıktığı dekoratif değerler yaratılması.

Yetişkinler kadar miniklerin de dünyalarına önem veren Chakra’nın, uyku setleri, battaniyeler, giyim ürünleri, havlu ve bornozlardan oluşan geniş bir bebek ve çocuk koleksiyonu da bulunuyor. Minik hayatlara pozitif detaylar katmak için yaratılan bu neşeli koleksiyonlar, en doğal olana ulaşmanın çocuklarımız için de bir hak olduğunu açıkça gösteriyor. Onların en doğal şekilde büyümelerine olanak tanıyor.

Chakra’nın ilkbahar/yaz ve sonbahar/kış olmak üzere yılda iki kez yenilenen koleksiyonları mevsim geçişlerindeki yumuşaklığı ve aynı zamanda ihtişamı gözler önüne seriyor. Ankara’nın yeni yaşam ve alışveriş merkezi Kentpark’taki başta olmak üzere Chakra’nın tüm mağazalarını oluşturan başlıca unsurlar ise yalın zevk, duru ambiyans ve içine çeken dinginlik olarak tanımlanıyor.

doğadan yayılanenerji

eril keli

Page 16: Batı Yakası Sayı 3

Dağcılık, ülkemizde son yıllarda gelişen ve bilinirleşen spor dallarında biri. Aslında sadece Türkiye’de değil, Avrupa ve Asya’da da son 20 yılda büyük ilerlemeler kaydetti dağcılık. Dağcıların tırmanış beceri ve güçlerinin, antrenman seviyelerinin artmasına ek olarak, uydu görüntülerinin ortaya çıkması, hava tahminlerinin daha net olarak yapılabilmesi, soğuğa dayanıklı ve hafif giysilerin üretilmesi ile son 20 yıl içinde neredeyse tırmanılmayan dağ rotası kalmadı yeryüzünde.

Sir Edmund Hillary ve Şerpa Tensing Norgay’ın Everest’e tırmanmasının üzerinden yarım asırdan fazla süre geçti. Bu sürede insanoğlu zirvelere alıştı, yeni zirveler keşfetti. Yüzyıllardır sakince duran dağlar, kendilerine ulaşmaya çalışan insanları etkiledi. Çünkü kumsalların, fabrikaların 3 ya da 4, bilemediniz 8 kilometre üzerinde olduklarından, sadece bundan dolayı farklı bir şekilde nefes alıyor, davranıyor, konuşuyor, seviyor ve yaşıyor bu insanlar. Böylece bir başkası oluyorlar. O başka insanlardan biri de Tunç Fındık.

Everest’e iki kere tırmanan ilk Türk olan Tunç Fındık’ın 1990’da başladığı serüveninde Türkiye’de tırmanmadığı dağ, çıkmadığı kaya kalmadı. Türkiye’de 300’den çok ilk çıkış, yeni rota, kış çıkışına imza attı. 2006’da Fenerbahçe Spor Kulübü sponsorluğunda beş kıtanın en yüksek zirvelerine tırmandı. Şimdi amacı, yüksekliği 8 bin metre üzerinde olan 14 dağın tamamına tırmanmak ve bunu yapan ilk Türk olmak. Tunç Fındık, şimdiye dek sadece 27 kişinin başarabildiği bu zorlu yolda Everest, Cho Oyu, Lhotse, Dhaulagiri, Makalu ve Kanchenjunga engellerini aştı ve sorularımızı yanıtladı.

Nedir dağcılık, kime dağcı denir?

Bir zirveye ulaşmak için dağcılık tekniği kullanan, teknik malzeme gerektiren dik ve zorlu yerlere, kara, buza, kayaya çıkan kişiye dağcı denir. Teknik tırmanış içermeyen aktiviteler ise dağ yürüyüşüdür. Dağcılık beceri, tecrübe ve eğitimin yanı sıra, düşünce ve araştırma gerektiren, kontrollü risk içeren bir spordur. Her yaştan herkes yapabilir dağcılığı, ama en başta eğitim ve tecrübe şart. Öncelikle doğada yaşama eğitimi.

Nasıl ve ne zaman başlar insan dağcılığa?

Dağcılık küçükken başlanacak bir spor değil. Üniversite yaşlarında başlamak en uygunu bence. Dağlara gitmenin ve başarılı bir tırmanışçı olmanın en büyük niteliği sadece teknik tırmanış bilmek değil. Dağcılıkta öncelikle doğadan anlaman gerekir. Sis bastığında kaybolmuyorsan, arkadaşın yaralandığında ilk yardım müdahalesi yapabiliyorsan, dağ tıbbından ve insan fizyolojisinden anlıyorsan, kamp tekniklerini biliyorsan, iyi bir dağcı olmak için ideal altyapın var demektir. Bunun üzerine teknik tırmanış becerileri geldiği zaman zaten dağcılık o kişi için çok daha başarılı ve keyifli bir spora dönüşüyor.

Şehir yaşamıyla farkı nedir doğada veya dağda olmanın?

Doğadayken adeta çıplak oluyorsun, yani takke düşüyor, kel görünüyor. Dağlarda, şehirde olduğundan farklı bir varlık haline dönüşüyorsun.

14

heyecanı seviyor, risk almıyor: tunç fındık

söyleşi

Sibel Gürer

Page 17: Batı Yakası Sayı 3

15

a cılık ncelikle do a la barı ık ol a ı gerektiri or k riskler spor apan ki inin do a bilgisi le en a a indirilebili or

n çok bin etrelik irve e çıkan ve d n anın en ksek da ı verest e iki kere tır anan ilk rk olan nç ındık ise b i in anı

Page 18: Batı Yakası Sayı 3

16

Hislerin çok güçleniyor mesela. Çünkü şehirde yapay ortamda yaşıyorsun. Mesela hep elektrik ışığındasın. Aslında doğada akşam olunca senin ilkel bir yaratık olarak inine girip uyuman ve sabahın ilk ışığında da çıkıp harekete devam etmen gerekiyor. Dağda da olay bu zaten. Karanlık basınca girersin çadırında uyursun. Arazide yaşamanın en güzel yanlarından biri bu bence. Açıkta yatmayı çok severim ben. Günün ilk ışığında uyanırım ve akşam olduğunda uyurum. Hayat çok basittir doğada. Sadece temel yaşam gereksinimlerin vardır, lükse yer yoktur. Bu da insana gerçek tabiatını ve nereden geldiğini anlatır. Tabii buradan ‘lüks düşmanı’ olduğum sanılmasın!

Dağcılık riskli bir spor mu?

Evet ama daha doğru bir tabirle “kontrollü riskler sporu” diyebiliriz. Çünkü doğaya çıktığın her seferde, ne yaparsan yap bir riski var. En basit yürüyüşe ya da çok zor bir duvar tırmanışına da gitsen, dünyanın en yüksek dağına da gitsen hep bir risk var, ama çok farklı oranlarda. Doğa sporları risklidir genel olarak, kendi içerdiği bir risk vardır ama becerilerin ve öngörülerin riski daha iyi değerlendirerek, tamamen ortadan kaldırmana olmasa da azaltmana yardımcı olur. Bulutlara bakıp o gün havanın bozacağını sezersen ve “Bugün kamptan çıkmayayım” demeyi biliyorsan bu senin için artı bir beceridir. Riski tanımak ve değerlendirmeyi bilmek de tecrübe ile gelir.

Ölümlere rağmen yüzyıllardır yapılıyor dağcılık. Sence bu devamlılığın sebebi ne?

Dağcılık gerçekten büyük, çok bilinmeyenli ve tehlikeli bir oyun. Ve oyunu yanlış oynarsan yaşamın tehlikeye girer. Değeri de burada, çünkü bilinmezlik ve macera içermeyen hiçbir şey zevkli değildir ve insana katkıda bulunmaz, ruhunu eğitmez. Bir işi yapabileceğini bildiğinde değerli olmaz, kolayca cebine atabiliyorsan hiç değerli değildir. Dağcılık da böyle; çok uğraştırıcı, ruh ve bedeni terbiye edici. Karşılığında zihinsel olarak mükafat veren

mücadeleli ve maceralı bir spor. Bu yüzden insanlar dağcılık yapınca vazgeçemiyor. Normal hayatın sıkıcı, monoton, gri, sıradan temposunu kırar dağcılık ve bağımlılık yaratır. Mesela ben dağlarda riski aza indirgemeye çalışarak tırmanırım, kontrollü ve mantıklı davranırım. Çünkü yaşadığın hayat bir tane ve sağlığını kaybedersen oyun devam etmiyor. Bir tür müptelayım desem doğru olur! Ve başka insanların da böyle hissettiğini biliyorum.

Ne zaman gidilir dağlara, belirli bir mevsimi var mı?

Ülkemizdeki dağlara her dönemde tırmanılabilir. Ama 7 bin metre ve üstü dağların tırmanış

dönemleri var. Mesela muson denen yağışlar Asya’yı etkilemediği zamanlarda gidilir genelde Nepal Himalaya Dağları’na, yani ilk ve sonbaharda. Hava ve arazi koşulları nedeniyle daha az risk içeren dönemlerdir bunlar. 8 binliklerde kış tırmanışı yapıldığı da oluyor zaman zaman. Ama hep değil, çünkü bunlar çok daha zorlu ve tehlikeli girişimlerdir. Dağlara nerede olursa olsun, kışın gitmek her zaman zordur. Ben 7 bin 161 metrelik Pumori’ye neredeyse kışta çıktım. Dağa has zorluklar yine aynı, sadece koşullar daha ağır. Optimum dönemde -20 derecede tırmanacakken, kışın -50, -60 derecede tırmanıyorsun ve çok daha şiddetli rüzgar ve havaya maruz kalıyorsun. Elini ayağını dondurmak çok olası yani.

“En zor dağ” diyebileceğimiz bir dağ var mı?

“Dünyanın en zor dağı” diye bir şey yok aslında. Teknik tırmanış olarak gerçekten zor dağlar var. Mesela Patagonya’daki Cerro Torre Dağı. 3 bin 175 metrelik bir dağ, ama en az bin 500 metrelik bir kaya-buz duvar tırmanman gerekiyor. Çok zor bir şey bu, çünkü kutup koşullarında, çetin şartlar altında zor ve dik bir duvar tırmanıyorsun. Ama K2 veya Kanchenjunga gibi 8 bin metre üzerindeki dağlar da farklı zorluklar sunuyor. Hem yükseklik, hem dengesiz ve değişken hava koşulları, hem tırmanışın çok uzun sürmesi hem de 6 bin metre üzerinde zorlu teknik tırmanış. Tabanına ulaşması bile dertli bir dağ K2 veya Makalu gibi 8 binlikler mesela. Genelde en zor dağlar 8 bin metreliklerdir ve kolay 8 binlik yoktur! Yeryüzündeki bazı dağların hiç tırmanılmamış, çok çok zorlu ve riskli yamaçları var. Ancak şu ana kadar bazı istisnalar haricinde, genelde daha geçit verir yerlerden tırmanışlar yapılmış yüksek dağlarda. Çünkü 8 bin metrede insanın yaşaması bile başlı başına bir zorluk. 5 bin metrede atmosfer basıncı ve oksijen oranı üçte ikiye, 8 bin metrede ise üçte bire düşüyor. Sadece nefes almak, yaşamın gerektirdiği normal işleri yerine getirmek bile dert oluyor.

Page 19: Batı Yakası Sayı 3
Page 20: Batı Yakası Sayı 3

18

Küçük bir kasaba olduğu dönemlerden beri Ankara’nın ilgisini çekiyor Amasra. Bartın’ın il olmasıyla ilçe statüsüne kavuştu ve daha bir göz önüne çıktı. Ulaşım kolaylığı ve muhteşem doğasıyla her zaman Ankaralıların ilk tercihi oldu. Başkentin denize bakan yüzü olan Amasra’ya, bozkırdan başlayarak kıvrıla kıvrıla ilerleyen dağ yolları ve yeşillikler içinde ilerleyen asfaltla ulaşılıyor. Ankara’dan yola çıktıktan yaklaşık 250 kilometre sonra sonlanan bu güzel yolculuk, nefis bir manzara ve inanılmaz lezzetlerle son buluyor.

Coğrafyacı Strabon’un “Kraliçe’nin Kenti” olarak tanımladığı Sesamos, adını Boztepe yamaçlarını örten yabani susam çiçeklerinden alıyor. Fenikeliler döneminde canlı bir pazar yeri ve işlek bir liman olarak kullanılmış. Mimari açıdan Büyük İskender, Pontus, Roma ve Osmanlı’nın izlerini taşıyor. Karadeniz’in incisi için en güzel tanımlamayı ise Osmanlı hakimiyetine geçtiğinde İstanbul fatihi Sultan Mehmet yapmış: “Lala, Çeşme-i Cihan bu mudur ola!”

Yaz aylarının görkemini en iyi şekilde yaşayan Amasra, kış sezonunda da coşkusundan bir şey yitirmiyor. Tek eksik olan şey atılan kulaçların sesleri. Kulaç seslerinin yerini dalga kırılmaları alıyor, çocuk cıvıltıları etrafa yayılıyor. İlkbaharda yeşillenen, yazın soyunan, sonbaharda kızaran Amasra, kış gelince beyaza ve Karadeniz’in engin mavisine bürünüyor. Özellikle

sabah erken saatlerde bir tepeye çıktığınızda, Amasra’nın güzelliğini ve bu güzelliğin getirdiği coşkuyu net olarak görebiliyorsunuz. Dalgaların cazibesine ve duygularının akıntısına kapılan balıkçı tekneleri, fotoğraf tutkunları için nefis kadrajlar sunuyor.

Karadeniz’in hırçın dalgalarına tarihi bir kişilik gibi karşı koyan Amasra’nın doğal güzellikleri haricinde en önemli mekanlarından biri olan müze, çarşının girişinde bulunuyor. Çekiciler Çarşısı, tatile gelenler ve Amasralıların uğrak yeri. Esnaf, dükkanlarının önünde tavla oynuyor ve sohbet ederek geçiriyor zamanını. Çocuklar neşeyle geçip gidiyor. Çekiciler Çarşısı’nda satılan ve ziyaretçilerden büyük ilgi gören ahşap hediyeliklerin büyük çoğunluğu Amasra’da üretiliyor. El sanatlarının varlığı ve gördüğü ilgi, Çin malları için de bir ambargo anlamına geliyor.

Günübirlik veya hafta sonu kaçamakları ile Amasra’ya gelenler, yaz sıcaklığını kış aylarında da devam ettiriyor. Denize kıyısı olan kentlerinin avantajını doyasıya kullanıyor Amasralılar ve ziyaretçiler. Sahilde insanlar yürüyüş yapıyor, birkaç keyif erbabı balık tutuyor. İki koy ve iki adayı gezerek yapılan yürüyüşler, muhteşem günbatımında muhteşem balık ziyafetiyle sonlanıyor. Rampaları tercih edenlerin yolu Amasra Kalesi’ne çıkıyor. Romalılar tarafından yapılan ve surları Bizanslılardan kalan Amasra Kalesi etrafına kurulmuş evler, kentin geçmişini yansıtıyor.

a ı a rı g el kı ı a rı amasra

keşif

Mehmet Akalın

Page 21: Batı Yakası Sayı 3

19

a lık ekanların en ne li proble i kı a larında a adı ı alnı lıktır asra

b tanı la a a ters kentlerden biri nk

asra kı ın da co k l kı ın da a at

dol

Page 22: Batı Yakası Sayı 3

20

Taş yolu izlemeye devam edenleri, kent ile adayı birbirine bağlayan yüzlerce yıllık köprü karşılıyor. Bu köprü aynı zamanda adaya tek geçiş. Tarihle iç içe yaşayan insanların oturduğu evlerin büyük çoğunluğu korunmuş ve geleneksel tarzı temsil ediyorlar. Renkleri, mimarileri ve dimdik ayakta duruşlarıyla büyük kentlere meydan okuyor ada. Adımlar sıklaşıyor, büyük kent daha da gerilerde kalıyor. Bir arınma, bir dinginlik. Yukarı doğru ilerleyince, dar sokaklar bitiyor ve birdenbire bir rüzgar başlıyor.

Adanın zirvesinde rüzgarla randevudan sonra, yol aşağılara doğru akmaya başlıyor. Artık hedef belli: Gün içinde tabana kuvvet gezmekten kaynaklanan yorgunluk, Amasra’nın meşhur balık restoranlarında lezzetli bir doygunlukla giderilecek. Buğulu camların ardında, dalgalar sahili dövüyor ve dalga sesleri çınlatıyor ortalığı. Akşam güneşinin göz kırpan yakamozları ve denizin tüm güzelliği bir andan ayaklar altına seriliyor. Eylül- Nisan arasında barbunya, tekir, çinakop, lüfer, palamut, istavrit ve özellikle de hamsi ve kalkanla ayaklar yerden kesiliyor kısa kış tatilinde. Çünkü böyle anlarda akla ilk önce balık geliyor Amasra’da.

Amasra’da insanın pişman olabileceği tek şey, nereye olursa olsun, dönüş yolculuğunun başlayacağı o son an. Hayatın kendisi kadar ferah ve temiz bir nefes kadar taze bu kent, insanların geldikleri gibi dönmelerine olanak tanımıyor. Ziyaretçilerini bünyesine alıyor, değiştiriyor, lezzet ekliyor, deniz kokusu ve sakinlik katıyor. Böylece unutulmamayı hak ediyor. Amasra’da batan güneşi izleyerek güne veda eden, çeşit çeşit balıkların peşinde lezzet avına çıkan insanlar görür ve “Evet, artık yaşıyorum” diye mırıldandıklarını duyarsanız şaşırmayın. Siz de bir gün aynı şeyleri söyleyebilirsiniz.

Page 23: Batı Yakası Sayı 3
Page 24: Batı Yakası Sayı 3

takıdamodanın öncüsütakıda

Türkiye’de sektörünün lideri olan ve kuruluşundan günümüze tasarımı ön plana çıkaran Atasay, geneksel olanla moderni birleştirdiği takıları sayesinde artık dünyanın tanıdığı bir marka.

Cumhuriyet sonrası kalkınma dönemi aynı zamanda Atasay’ın kuruluşuna şahitlik ediyor. Temelleri 1937 yılına dayanan Atasay, kuyumculuğun esnaflıktan sanayileşmiş bir üretim koluna geçişini temsil ediyor. Bu değişim ve gelişimin lokomotif gücü olarak da, bugün Türkiye mücevherat sektörünün liderliğini elinde tutuyor.

Aynı zamanda Atasay’ın kurucusu olan Atasay Kamer, Anadolu’nun farklı bölgelerindeki farklı kuyumculuk ihtiyaçlarını gözlemleyerek farklı takı kültürleri ve taleplerini inceliyor. Kuyumculuk sektörünün gerçeklerine yerinde tanıklık ediyor. Uzunca bir süre Anadolu’yu karış karış geziyor ve gerek kültürel, gerekse ticari kazanımlarla noktaladığı gezilerinden Asgold ve Atasay Kuyumculuk’un kuruluş harcını oluşturuyor.

Doğu ile Batı arasında kurulan bu köprü uzun yıllar devam ediyor ve yöre esnafıyla geliştirilen ilişkiler sayesinde Atasay Kamer, kuyum sektörüne pek çok kuyumcu ve binlerce zanaatkar kazandırıyor. Atasay’ın kuruluşu aynı zamanda altın takı üretimi ve pazarlamasında sektör için bir milat oluşturuyor. Çünkü bu tarihe kadar Kapalıçarşı ve çevresindeki küçük atölyelerde yapılan üretim ve dağıtım kalitesi, Atasay sayesinde dünya standartlarına yükseliyor.

marka

22

Page 25: Batı Yakası Sayı 3

Atasay’ın gelişip daha büyük bir firma olmasıyla Türkiye’de altına bakış açısı da değişiyor. Daha önce tasarruf amacıyla bakılan altın ve takı, Atasay tasarımları ile farklı ürünlerle farklı zevklere hitap ediyor. Yurt içi ve dışında birçok ödül kazanan Atasay tasarım ekibi, dünya moda trendleriyle Anadolu geleneklerini aynı potada eritiyor ve her sezon yeni koleksiyon çizgileri belirliyor. Değişen moda trendleri ve estetik kavramları, farklı ve özgün ürünlerde yansıyor.

Düğünlerin vazgeçilmez takısı Cumhuriyet altınını, Anadolu el işçiliğini yansıtan muhteşem kolyelere dönüştüren Atasay, unutulmuş teknikleri yeniden canlandırıyor. Cumhuriyet altınını kullanarak geçmişin görkemli bir şekilde ayakta duran çizgilerini yansıtan kolyeler, Selçuklu Uygarlığı’nın günümüzdeki eserlerinden ilham alıyor.

Müze şehir Urfa ise “Myras” ismiyle çıkıyor Atasay koleksiyonlarında karşımıza. Geleneksel mimariye ait lale motifli süslemeler ile şehrin kutsal sayılan balıklarından ilham alan “Myras”, modern kadının geleneksel tercihini ortaya koyuyor. İçindeki çocuğu yaşayanlar için “Celeb-Nation”, zarafeti ayrıntılarda arayanlar için “Zoom On Fashion”, kişisel aydınlanmanın peşinde koşan özgür ruhlar için “Extra Ordinary” ve stil sahibi kadınlar için “Front Row” koleksiyonları da tüm dünya tarafından beğeniliyor.

23

Page 26: Batı Yakası Sayı 3

24

lezzet

icke s b as icas için a ılacak bir a ı a en g n

ba langıç eksika t a ının nkara daki tek te silcisi ol rd er alde ek a a a nı a anda

çok i i bir te silci c lesini de ekle ek gereki or b tanı a

Page 27: Batı Yakası Sayı 3

meksika’dan sevgilerle1990’lı yılların sonlarında Ankara’da birkaç Meksika temsilcisi restoran görüldü ama ömürleri pek uzun olmadı. Meksika mutfağı Ankara’da çok ilgi görmüş ve çok beğenilmiş olsa da Ankara’da tutunamadılar. 2001 yılında Arjantin Caddesi’nde Mickey’s by Las Chicas panosunu görenler, yine aynı hikayeyle karşılaşacaklarını sandılar ama yanıldıklarını da kısa sürede anladılar.

Meksika mutfağını binlerce kilometre ötedeki Ankara’da büyük bir başarı ile temsil eden Mickey’s, yüksek bilgi birikimi ve 10 yıllık tecrübesini bu seneden itibaren Kentpark Alışveriş Merkezi’ne de yaydı. Nisan ayında kapılarını açan Mickey’s by Las Chicas, Arjantin Caddesi’ndeki lezzet çeşitliliğini her tada ve her damağa hizmet eden geniş mönüsüyle tamamlıyor.

Ankaralı lezzet tutkunlarının en önemli adreslerinden olan Mickey’s, ağırlıklı olarak Meksika yemekleri, salatalar, aperitifler, Amerikan burgerleri, makarnalar, pizzalar ve muhteşem tatlılardan oluşan bir mönüye sahip. Muhteşem aromaların bir aradalığı, ferah ve sıcak bir ortamda günün her saatine yayılıyor. Nacho, salsa, fiesta platter, buffalo wings, blue cheese dip, quesedilla, taquitos, beef burrito, arroz gibi Meksika lezzetleri gerçekten çok iddialı.

Havuz başı terası ile yaz aylarında misafirleri ferahlatırken, kışın ise açık mutfakta şovlar sunuluyor ve lezzet ile görsel zenginlik birleştiriliyor. Farklı tatları ve farklı kültürleri tanımak isteyen Ankaralılar için ev rahatlığı ve kusursuz servis deneyimi sunan Mickey’s, kahvaltıdan et yemeklerine, pek çok özel lezzeti, titiz ve özenli bir şekilde beğenilere sunuyor. Özel mönüleri ve aktiviteleri ile çocukları da unutmayan işletme, her yaş grubuna hitap ediyor ve yeni yıla da mönüsünde muhteşem sürprizlerle girmeye hazırlanıyor.

25

Page 28: Batı Yakası Sayı 3

moda

Page 29: Batı Yakası Sayı 3

bir kentpark günüFotoğraflar: Erkin Şahin

Makyaj: Sezar SakStyling: Elif Uluğ

Saç Tasarım: Mustafa Gürün

Page 30: Batı Yakası Sayı 3

H A R V E Y N I C H O L S

Page 31: Batı Yakası Sayı 3

H A R V E Y N I C H O L S

Page 32: Batı Yakası Sayı 3
Page 33: Batı Yakası Sayı 3

BayGömlek - Lee Cooper

Hırka - Lee Cooper

BayanGömlek - Lee CooperT-Shirt - Lee Cooper

Aksesuar - Lee Cooper

ÇocukB&G Store

Page 34: Batı Yakası Sayı 3

BayHırka, T-Shirt - Tommy Hilfiger

Pantolon - ArmaniAyakkabı - New Balance

BayanPelerin - StefanelAksesuar - Park BravoPantolon - Park BravoÇizme - Tommy HilfigerÇanta - Kabara

Page 35: Batı Yakası Sayı 3

BayArmani Jeans

Bayan Armani Jeans

Ayakkabı- New Balance

Page 36: Batı Yakası Sayı 3

Gömlek - Anorak Tommy Hilfiger

Page 37: Batı Yakası Sayı 3

Bay - Bayan New Balance

Saat - Saat&Saat

Page 38: Batı Yakası Sayı 3
Page 39: Batı Yakası Sayı 3

BayAbdullah Kiğılı

Bayan Elbise - Stefanel

Çanta - DesaAyakkabı - Park Bravo

ÇocukB&G Store

Page 40: Batı Yakası Sayı 3

BayanKazak - StefanelTayt - StefanelAksesuar - Park BravoAyakkabı - YDSÇorap - Koray

BayCeket - Tommy HilfigerGömlek - Tommy HilfigerJean - DieselKemer - ArmaniAyakkabı - New Balance

Page 41: Batı Yakası Sayı 3
Page 42: Batı Yakası Sayı 3

Bayan Kürk - Park BravoElbise - Park BravoEldiven, Aksesuar - Park BravoAyakkabı - Nine WestÇanta - Kabara

ÇocukB&G Store

Page 43: Batı Yakası Sayı 3
Page 44: Batı Yakası Sayı 3

Elle Dergisi ve Harvey Nichols işbirliği ile Kentpark’ta düzenlenen Elle Stil Buluşması önemli bir konuğu ağırladı. Ankaralı kadınlar, Harvey Nichols mağazasında buluştukları tasarımcı ve blogger Deniz Berdan ile imaj ve moda üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Davete, başkent cemiyet hayatının önde gelen isimleri katıldı.

Sorular üzerine kişiselleştirmenin öneminden bahseden Berdan, aldığı kıyafetleri kendine göre yorumlayarak kullandığını anlattı. Tasarımların uzun soluklu kullanılabileceğini söyleyen ünlü tasarımcı, marka almak yerine özel şeyleri tercih ettiğini aktardı. Kapalı Çarşı’nın dünyanın en eski AVM’si olduğuna ifade eden Deniz Berdan, bir davetlinin aynı gün yapılan iki farklı davete iki farklı kıyafetle katılabildiğini söylemesi üzerine, “Biz bir günde iki farklı kıyafet giysek kapak oluruz” cevabını verdi.

Türk moda kültürünün dünyada yanlış anlaşıldığını ve akla ilk olarak kaftan geldiğini belirten Deniz Berdan, sözlerine şöyle devam etti: “Türk kültürünü modernize etmeliyiz. Çünkü artık dünyada marka değil, tasarım önemli. Vücutta önemli olan orantıdır. Basen, omuz ve kalça orantısı önemli. Orantılı vücut her kıyafeti taşıyabilir.”

magazinmagazin

berdan’dan ankara a öneriler

42

Page 45: Batı Yakası Sayı 3

Yeni yıla sayılı günler kala 2011 yılının yorgunluğunu atmak ve yeni yılı coşkuyla karşılamak isteyen Toni&Guy’ın Kentpark ve Cepa şubelerinde çalışanlar, yeni yıl partisinde bir araya geldi. Renkli anlara sahne olan gecede davetliler gönlülerince eğlendi. Gece geç saatlere kadar devam eden parti, yorucu bir yılın yorgunluğunun atıldığı bir eğlence ve yeni bir yıla taze bir başlangıç olarak kazındı hafızalara.

İşletmeciliğini İlker ve Soner Ünsal kardeşlerin yaptığı Toni&Guy, 2012’ye aynı zamanda yeni saç modelleriyle de merhaba diyor. Toni&Guy’ın 2012 hedefi, “Ruhunuzun ışıltısını saçlarınıza yansıtır” sloganıyla 2011’de olduğu gibi bu yıl da modaya ve yeniliklere yön vermek.

Ankara’daki alışveriş merkezlerinin müdürleri Kentpark’ta bir araya geldi. Kentpark Genel Müdürü Mehmet Akalın önderliğinde 19 Aralık günü Kentpark Alışveriş Merkezi’ndeki Food4U restoranda bir araya gelen alışveriş merkezi müdürleri, birçok konuda fikir alışverişinde bulundu ve görüşlerini dile getirdi. Platform toplantısının ana konuları olarak, 2011 yılını geride bırakırken imza atılan ve ses getiren etkinlikler, alışveriş merkezlerinin açıldıklarından bu yana müşterilerine kazandırdıkları alışkanlıklar ve neler öğrettikleri, Alışveriş Festivali’nin Ankara ve Ankaralılara katacağı değerler öne çıktı. Katılımcılar, gerçekleşen kampanyaların müşterilerin alışverişlerinde ve müşteri profiline göre kampanya oluşturmalarının da bu süreçte ne kadar etkili olduğundan bahsetti.

tony&guy’dan yeni yıla merhaba

alışveriş duayenlerikentpark ta b l t

43

Page 46: Batı Yakası Sayı 3

Bir önceki sezonda sürekli olarak canlı ve nötr renklerden, birbirine zıt tonların kombinasyonundan bahsetmiştik. Şimdi ise, geçen sezon öğrendiğiniz her şeyi unutun, bir kenara bırakın!

Rengarenk tırnaklar, neon renkli kıyafetler, canlı ve farklı renk tonlarında makyajlarla daha pop-art bir tarzdan, bir anda doğallığı ön plana çıkartan bir klasikliğe gidiliyor. Hatta daha da ileri giderek, vintage dediğimiz eski ve nostaljik bir yaklaşım geliyor. Bu da bizlere 2011’in trend yorgunluğundan sıyrılıp, sakinleşme yolunu açıyor.

Daha az makyajla, çok uğraşmadan trendi yakalayabileceksiniz. 2012 trendi size, “Üstünü kapatma, altını çiz” emri veriyor. Daha hızlı, daha kolay, her an taze ve doğal bir görünümü bize sunuyor. Sadece bir “eyeliner”, rimel, allık ve doğal tonlarda bir ruj ile, 2012 yılı trendlerini yerine getirmiş oluyorsunuz. Burada önemli olan detaylarda kullanılan renkler.

2012 sezonu kendi içinde çelişkilerle dolu. Çünkü sizden, doğallıktan uzaklaşmadan, olabildiğince feminen görünmenizi bekler durumda. 2012 kışında, kışın soğuğuna ve griliğine karşı savaş açan kıpkırmızı dudaklar ve tırnaklar var. Kırmızı renk makyajda tüm zamanların klasiği durumunda. Evet kırmızı var, ama abartıdan yine uzağız. Tırnaklar bu sezon olabildiğince kısa.

Kaşlar el değmemişçesine kalın ve çocuksu. Dolgun dudaklar ise her zamanki gibi yine vazgeçilmezler arasında. Gözlerde 2012 sezonunun tamamına bakıldığında, “eyeliner” ve dolgun kirpikler olmazsa olmaz. Dumanlı gözler bu sezon da etkisini sürdürüyor. Ancak bakışlarda belli belirsiz bir buğu olacak bu kez. Tabi sezonun çelişkisi burada da kendini gösteriyor. Çünkü kış sezonu boyunca dumanlı gözlerde füme, leylak gibi sis renkleri kullanılacak.

Baharın gelmesiyle renkler her geçen gün daha da yumuşayacak. Dudaklardaki kırmızılar kış aylarında koyulaşarak kimi zaman bordoya kaçarken, bahara doğru yerini pembemsi tonlara ve şeftaliye bırakacak. Hatta ten rengine yakın tonlar tercih edilecek. Elmacık kemikleri yine belirginleştirilecek, ancak allıklar doğal tonlarda kullanılacak. Evet kadınsıyız ama 2012’de bu dişilik, masumiyetin altına yerleştirilmiş bir mesaj gibi.

2012 makyajının temel prensibi çıplak makyaj. Bu, retro tarzın gerektirdiği, var ile yok arasında. Çıplak makyajı zorlaştıran tek şey ise cilt problemleri. Sezonun vurgusu, doğal güzellik ve kusursuz bir cilt. Bu noktada size önerebileceğim şey, cilt bakım ürünlerinizin tamamında aynı markayı kullanmanız. Çünkü bu şekilde, yapısı bakımından her ürün, bir diğer ürünü destekleyici rol oynuyor.

Size tavsiyem, hazır yılbaşı da gelmişken kendinize güzel bir cilt bakım seti hediye edin. Bu tarz birçok ürünü çok uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Sevil Parfümeri’nin sizin için yılbaşına özel olarak hazırladığı setlerle, bu ayrıcalığa sizler de sahip olabilirsiniz.

Uzun saç modası bu sezon da devam ediyor. Ancak şimdi saçlar daha hareketli. Bu, keskin katlı kesimlerin değil, doğal ve iri dalgaların hareketi. Tıpkı 1930’lar Hollywood yıldızlarının saçlarındaki dalgalar gibi. Romantik ve çekici dalgalar. Kısa ya da küt saçlarda yine yumuşak kesimler ağırlıkta. Renk olarak doğal renkler arasında serpiştirilmiş gölgeler hayal edebilirsiniz. Kaküller ise geçtiğimiz sezonun aksine yeniden moda. Uzun ve yüzünüzü yanlamasına bölen kaküller tekrar revaçta olacak.

Diğer bir ayrıntı ise, (ki bu ayrıntı bazılarımız için olmazsa olmazımız) kokunuz. Doğallık dedik, saflık dedik, nostalji ve romantizm dedik. Öyleyse hafif, pudramsı, çiçeksi kokuları tercih edin bu sezon. Benim tercihimi soracak olursanız, 212 VIP. Sonsuz yolculuk, sonsuz aşk simgesi olarak üretilmiş olan bu koku, yılın kadın kokusu olarak hafızalarda iz bırakacak bir etkiye sahip.

bildiğiniz her şeyi unutunSezar SAK

44

güzellik&kozmetik

Page 47: Batı Yakası Sayı 3

4545

Page 48: Batı Yakası Sayı 3

kentparkmodası

46

Pantolon - Abdullah Kiğılı - 119,00 TLHırka - Abdullah Kiğılı - 89,00 TL

Gömlek - Abdullah Kiğılı - 99,00 TLCeket - Desa - 569,00 TL

alı ıl ı ındı ında bir kış

Elif ULUĞ

Page 49: Batı Yakası Sayı 3

47

gecenin zarafetiVücuda oturan zarif tasarımlar, dantel ve tüllerle göz alıcı bir hal alıyor. Gece davetlerinin asaleti siyah renkli, omuz kısmı dantel sırt dekolteli elbiseler, transparan tüllerle, kürk ve portföy çantanızı kombine edebilir. Sadelikten uzaklaşmadan büyüleyici ve son derece feminen bir görünüme kavuşabilirsiniz.

günün ritmiElbiselerde, gömleklerde, ceketlerde, kısacası her yerde keyifli renkleriyle karşımıza çıkıyor ekose desenler. Gün içinde ekoseli gömlek ve skinny jean tercih edebilir. Soğuk kış günlerini ekoseli elbiseniz ve ipek kadife ceketinizle ısıtabilirsiniz.

neonun hakimiyeti2012 kışında erkekler neon renklerin etkisiyle daha cesur ve daha yakışıklı. Erkek giyim koleksiyonlarının sunulduğu Paris ve Milano’da canlı renklerin çarpıcılığı takım elbiselere yansıyor. Neon renk kazak veya paltoların soluk gri ve bej tonlarıyla kombinasyonları cesur erkeklerin vazgeçilmez kıyafeti.

buzlar kraliçesi büyüsüHayal gücünüzün sınırlarını zorlayın ve kendinizi bir kış masalına bırakın. Kar beyazı bu kış fazlasıyla tasarımlara yansıyor. Beyaz renk ceket ve kabanlarla gün içinde cesareti ve masumiyeti simgelerken, beyaz elbiseler ve smokinlerle zarif ve prestijli bir hava yaratabilirsiniz.

2012 kış koleksiyonunda kazaklar dünya modacı-

larının özgün tasarımlarıyla sofistike bir tavır sergiliyor.

Defilelerde alışılmışın dışında tasarımlar boy gösteriyor. Asi-

metrik omuz kalıplarıyla dikkat çeken elbiseler, uzun palto ve

ceketler bu kışın gözdeleri.Pelerin - Stefanel - 339,00 TL

Pantolon - Park Bravo

Page 50: Batı Yakası Sayı 3

Yelek - Tommy Hilfiger - 439,00 TLGömlek - Tommy Hilfiger - 279,00 TL

Page 51: Batı Yakası Sayı 3

Ceket - Armani - 2.358,00 TLT-shirt - Armani - 335,00 TL

Çanta - Kabara - 119,00 TLKürk, Elbise, Aksesuar - Park Bravo

Page 52: Batı Yakası Sayı 3

Hırka - Tommy Hilfiger - 499,00 TLT-shirt - Tommy Hilfiger - 179,00 TL

Ceket - Armani - 858,00 TLÇanta - Armani - 662,00 TL

Pantolon - Armani - 540,00 TLFular - Armani - 247,00 TL

Page 53: Batı Yakası Sayı 3

Hırka - Diesel - 370,00 TLT-Shirt - Diesel - 94,00 TL

Elbise - Stefanel - 399,00 TLKemer - Stefanel - 198,00 TL

Çanta - Desa - 547,00 TL

Page 54: Batı Yakası Sayı 3
Page 55: Batı Yakası Sayı 3
Page 56: Batı Yakası Sayı 3

54

bilim&teknoloji

Page 57: Batı Yakası Sayı 3

55

a ı arınm nı

nABD’li bilimadamları, uzaylıların yaşaması en olası gezegen ve uyduların listesini çıkardı. Favoriler Gliese 581g ve Titan. Astrobiology dergisinde yayınlanan makalede araştırmacılar, farklı kriterlere odaklanan iki ayrı liste hazırladı: Dünya’ya Benzerlik Endeksi ve Gezegen Yaşanabilirlik Endeksi. Washington Üniversitesi’nden Dirk Schulze-Makuch, “Önce başka gezegenlerde de Dünya’dakine benzer koşullar olabilir mi diye sorduk. Çünkü bu koşulların yaşama elverişli olduğunu biliyoruz” diyor. İkinci olarak da dış gezegenlerde bizim bildiğimiz-bilemediğimiz başka yaşam türlerinin yaşama olasılığı var mı sorusuna cevap aranmış. Dünya’ya Benzerlik Endeksi gezegenlerin büyüklüğü, yoğunluğu ve ana yıldızdan uzaklığı gibi verileri Dünya’nınkilerle karşılaştırıyor. Gezegen Yaşanabilirlik Endeksi ise yüzeyin buzla mı taşla mı kaplı olduğu, atmosferi ya da manyetik alanı olup olmadığı gibi başka faktörleri inceliyor. Ayrıca ana yıldızdan gelen ışık ya da gelgit çekimi gibi organizmalara enerji verebilecek ne tür kaynaklar olduğuna da bakıyor. Gezegen Yaşanabilirlik Endeksi’nde dikkate alınan son faktör ise kimya: Organik bileşikler ve önemli kimyasal reaksiyonlar için gereken sıvı bazlı çözücülerin varlığı.

Her iki endekste de üç-dört gezegenle temsil edilen Gliese 581 sistemi, gökbilimciler tarafından yakından izleniyor. Sistem kızıl bir cüce yıldızın etrafında dönen dört (belki de beş) gezegenden oluşuyor. İlk listede Gliese gezegenleri, Mars, Merkür ve Ay ile HD 69830d gezegeni yer alıyor. İkinci listede ise başı Satürn’ün uydusu Titan çekiyor. Onu Mars ve Jüpiter’in uydusu Europa izliyor. Europa’da çekim kuvvetinin yarattığı gelgit etkisiyle ısınan bir yeraltı su okyanusu olduğu sanılıyor.

Güneş Sistemi dışında yaşanabilir ortam arama çabaları son yıllarda oldukça hız kazandı. NASA’nın 2009’da uzaya fırlattığı Kepler uzay teleskobu, bugüne dek binden fazla aday gezegen buldu. Gelecek nesil teleskopların bir adım ileriye giderek, uzak yıldızlardan gelen ışıkta biyogöstergeler bulması, örneğin bitkilerin ürettiği klorofili belirleyebilmesi mümkün görülüyor.

Page 58: Batı Yakası Sayı 3

56

zekanın sınırlarına akla tıkCambridge Üniversitesi Nörobiyoloji Profesörü Simon Laughlin, insan beyninin işleyişinin en üst seviyeye ulaştığını, bu yüzden de artık daha zeki bir neslin gelmesinin mümkün olmadığını iddia ediyor. Araştırmalar, beynin farklı işlevlerini gören 10 modülü arasında en hızlı iletişimin gerçekleştiği kişilerin, daha zeki oldukları saptamıştı. Bilimadamları, şimdi bu sinir hücresi uzantılarının mümkün olan en hızlı şekilde çalıştığını söylüyor. Vücut ağırlığının sadece yüzde 2’sini oluşturan beyin, buna rağmen vücut enerjisinin yüzde 20’sini sarf ediyor. Beyin

fonksiyonlarında çok az bir artışın çok ciddi bir enerji ihtiyacı doğuracağını söyleyen bilimadamlarına göre enerjinin karşılanması

mümkün değil. Bu nedenle insan beyninin bugünkünden daha hızlı ve verimli bir şekilde çalışması mümkün görünmüyor.

kendini telefon sanan oto obilkendini telefon sanan

Asus ve Lamborghini bir araya gelince herhalde en uygun başlık bu olur. Lamborghini’nin yüksek performanslı Gallardo modelini ilham kaynağı olarak alan Asus, belki de şimdiye dek yapılan en iyi bilgisayar tasarımıyla çıkıyor karşımıza. Vahşi teknik özelliklere sahip bilgisayarın arka tarafında Gallardo’nun stop lambaları bulunuyor. Klavye altında kalan bilek dinlendirme bölümü ise deri ve kauçukla kaplanmış. İşlemcisi 2 GHz’lik bir Intel Core i7 olan yeni Asus’un RAM kapasitesi 16 GB’a kadar yükseltilebiliyor. Asfalt yakan Gallardo’ya, full HD 15,6 inçlik ekranı, 1 TB sabit diski, Bluray Combo optik sürücüsü ve Windows 7 Home Premium işletim sistemiyle sanal alemde kafa tutuyor.

bu bilgisayar aslında bir bo a

“Gelecekteki Toyota – Elektrikli Araç III” anlamına gelen FT-EV III, Toyota’nın yakın gelecek konseptlerinin en iyi temsilcilerinden biri. Otomobil, Toyota’nın 2009’dan bu yana ürettiği bir dizi iQ tabanlı elektrikli aracın sonuncusu. Dört kişilik elektrikli araç kısa mesafeli yolculuklar için ideal. Toyota’nın Japonya’da yaptığı testlere göre FT-EV III tamamen şarj edilmiş bir lityum iyon bataryayla 100 kilometre menzile ulaşabiliyor. Toyota CEO’su Akio Toyoda, “Fun-Vii” olarak isimlendirdiği aracı “dört tekerleği olan bir akıllı telefon” olarak tanımlıyor. Gerçekten de araç kişisel bir bilgisayar gibi görünüyor ve dokunmatik panelli bir kapıya sahip.

Page 59: Batı Yakası Sayı 3

işte dünyanınen basit telefonu

57

aslında bütün suç kapıda!Salondan kalkıp yatak odanıza geçiyorsunuz ve bir süre etrafa bakıp düşünüyorsunuz: “Ben buraya ne için gelmiştim?” Endişelenmeyin, bu Alzheimer başlangıcı değil. Aslında bütün suç kapının. Evet, doğru okuyorsunuz. Notre Dame Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre kapılardan girip çıkmak beyinde bir “olay sınırı” görevi görüyor. Bu da beynin eylem bölümlerini ayırarak bir kenara kaydetmesine neden oluyor. Araştırmayı gerçekleştiren Radvansky’ye göre diğer odada karar verilen eylemi hatırlamaya çalışmak çok zor, çünkü kapıdan geçildiğinde eylem çoktan beyinde ayrı bir bölüme gidiyor bile. Üç farklı test gerçekleştiren Radvansky, kişilerin bir odada işlem yaptıktan sonra diğer odaya gitmelerini söylüyor. Çıkan sonuçlara göre kapılardan geçmek kişilerin hatırladıklarının azalmasına neden oluyor.

Siz monitörünüzdeki her şeyi görürken, başkalarının boş bir ekrana bakması nasıl olurdu? Herhalde buna en çok omuz üzerinden bilgisayarınızı izleyenler üzülürdü. Ve evet, artık böyle bir ekran var. Küçük bir masraf karşılığında, sadece özel gözlükleri takan kişinin görebileceği bir bilgisayar monitörü yaratılabiliyor. Temel olarak bir LCD monitörü açıp polarize filmini ayırıyorsunuz ve bu filmi eski bir gözlüğe yerleştiriyorsunuz. Hepsi bu kadar! Artık sadece size görünen bir monitör ekranına sahipsiniz. Polarize filmi ayırmak için kaç ekran harcayacağınıza göre fiyatı değişebilen bu sistem ofiste iş arkadaşlarınıza hava atmanızı sağlayabilir. Ama omuz üzerinden bakan kişi patronunuzsa, biraz tehlikeli olabilir.

sadece size özel bir onit r

Son yıllarda cep telefonları artık küçük birer bilgisayar ve internet cihazına dönüştü. Ancak cep telefonu olmaktan çıkıp taşınabilir bilgisayarlara dönüşen akıllı telefonlardan sıkıldıysanız, John’s Phone tam size göre. John Doe Amsterdam’ın tasarladığı telefonda sosyal ağlar yok, kamera yok, e-posta yok. Hatta kısa mesaj bile yok. Bu cep telefonu, sadece numara çevirip arama yapmaya ve gelen çağrıyı cevaplamaya yarıyor. Lüks olarak tanımlanabilecek tek özellik ise eller serbest modu. Bu mod da araç kullananların güvenliği için. Tasarım mükemmel ve fiyat 160 dolar. John’s Phone için: www.johnsphones.com

Page 60: Batı Yakası Sayı 3

eni ıla kadınlar er alanda da galarını da a belirgin ekilde v racak

nk ça da kadın artık sor l bilinçli

etkin ve tl a a ın birinci artının ik ve

ental sa lıklı ol aktan geçti inin bilincinde

a ık

58

Page 61: Batı Yakası Sayı 3

Yeni binyıl, kadınların her alanda ağırlıklarının hissedileceği bir süreç olacak. Anne ve eş olarak görevlerini yaparken, çağdaş toplumun bilinçli ve üretken bir üyesi olarak çalışma hayatında da en az erkekler kadar başarılı olmak için çaba gösterecekler. Kadınların hayatlarının her döneminde aktif, üretken, başarılı ve mutlu olabilmeleri için çağdaş sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanmaları gerekiyor. Kadın hastalıklarının çok erken dönemlerde teşhis edilmesi ve tedavilerinin en az riskle ve en başarılı şekilde sağlanması için dünya çapında projeler geliştiriliyor ve yüksek teknolojilerin getirdiği kolaylıklardan yararlanılıyor.

Her kadını diğerlerinden ayıran farklı kişisel özellikleri bulunuyor. Yaş, genetik yapı, aile düzeni, psikoloji, kültür, eğitim, moral faktörleri ile birlikte hastalıklara ait özellikler ve vücutlarının verdiği cevaplarla ilgili farklılıklar herkese uyacak tek standart bir tedavinin olamayacağını ortaya çıkardı. Sayılan farklılıklara göre, kişiye özel olarak planlanacak tedavinin hasta tarafından kabulünün artacağı ve daha başarılı sonuçlar vereceği ortaya çıkıyor. Bu tip tedaviler hastanın kendisinin ve eşinin katılımıyla, konusunda uzman sağlık ekibinin organizasyonu ile yapılacak toplantılarda tartışılarak en uygununu bulunmasıyla planlanıyor. Ancak tabii ki en doğruyu bulabilmek için hekimin elinde yeterli, kesin teşhis sağlayacak veri bulunmalı. Hekim, ayrıca hastasına yeterli zamanı ayırarak ve onun anlayabileceği bir dilde, sabırla hastaya bilgi vermeli ve onun da kararda gönül rahatlığı ile onay vermesini sağlamalı. Çünkü hasta ve yakınlarının desteklemediği veya olumlu yaklaşmadığı herhangi bir yaklaşımın fayda sağlama şansı da düşüktür.

Çağdaş insan, her geçen gün artan iş yükü ve yaşam mücadelesinde sağlığı ile ilgili konularda kendisine yeterli zamanı ayıramıyor. Kendine ayırdığı kısıtlı zamanda da en çabuk şekilde bilgi alabileceği yöntemleri seçmeye çalışıyor. Son zamanlarda teknolojide yaşanan baş döndürücü gelişmeler insan sağlığını bozan ve yaşam kalitesini düşüren çeşitli sağlık problemlerinin daha erken, kolay, ucuz ve kesin teşhis ve tedavisine yardımcı oluyor.

Yeni yüzyıla kadınlar, her alanda damgalarını daha belirgin şekilde vuracak. Çünkü çağdaş kadın, artık sorumlu, bilinçli, etkin ve mutlu yaşamın birinci şartının fizik ve mental sağlıklı olmaktan geçtiğinin bilincinde. Hastalıklardan korunma yollarını araştırıyor, hastalıklarının erken teşhis edilebilmesi için çağdaş tanı olanaklarından faydalanmak istiyor ve hastalandığı zaman kendisini düzenli hayatına en kısa zamanda döndürebilecek tedavi olanaklarından yararlanmayı seçiyor. Kalabalık ve zamanı kısıtlı personelin uygun olmayan fiziki şartlarda hizmet verdiği hastane şartlarından ziyade, organize, rahat, kolay ulaşılabilir, saygılı, disiplinli, eğitimli ve tecrübeli personelle temiz ve uygun bir ortamda hizmet veren sağlık kuruluşlarının özlemini duyuyor.

Kadın sağlığına yönelik sağlık hizmetleri, kadını ailesi ile bir bütün olarak kabul eden ve yaşamının her döneminde gereksinim duyduğu tanı ve tedavi metotlarının sunulabildiği bir anlayışla, başlangıç olarak üreme sağlığı kavramıyla karşılanmaya başlandı. Genç kızlık dönemi sorunlarından başlanarak, aile planlaması, gebelik ve problemleri, kısırlık, menopoz ve yaşlılık dönemleri problemleri ve hastalıklarına yönelik bütün sağlık hizmetlerini alınabilmesinin sağlanması ve bu hizmetlerin alınması sırasında özellikle kadının eşinin de bulunmasının sağlanabilmesi bu yaklaşımın bir sonucu.

Kadınların sağlık hizmetlerini alırken en şikayet ettikleri konuların başında ise kendilerine yeterli zamanın ayrılmaması, hastalıkları ile ilgili tatmin olacakları güncel bilgilerin verilememesi, sorularının anlayışla karşılanıp sabırla cevaplanmaması, tanı ve tedavi hizmetlerini tek bir merkezden değil de kendilerine önemli zaman ve enerji kaybına mal olacak şekilde değişik merkezlerden almak zorunda olmaları, hijyenik şartlara ve kişisel gizliliklerine dikkat edilmesi geliyor.

yeni binyılonların eseri olacakProf. Dr. Timur Gürgan

59

Page 62: Batı Yakası Sayı 3

marka

Kentpark’ın kategori mağazacılığı sistemindeki önemli taşlardan biri olan Intersport’un felsefesi çok basit: “Bir şeyi ne kadar çok seviyorsanız, o kadar iyi yaparsınız.” Bu yüzden de müşterilerinin en çok hoşuna gidecek ekipmanı almasını sağlıyorlar.

1968 yılında Paris’te, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Norveç, İsveç, İsviçre ve Hollanda ülkelerini temsil eden 10 başarılı işadamı tarafından kurulan Intersport, tüm dünyaya yayılan bir spor mağazaları zinciri. Öyle ki, Kanada’dan Kore’ye, Finlandiya’dan Türkiye’ye, dünyada 40 ülkede mağaza zincirleri bulunuyor. 2011 yılı itibarı ile yıllık 10 milyar doları aşkın ciroya sahip olan zincir, dünyanın en büyük spor ürünleri perakendecisi olarak biliniyor.

Çok markalı spor ürünleri perakendeciliğinde, müşterilerine sporla ilgili aradıkları her şeyi aynı çatı altında bulma olanağı sağlayan Intersport mağazalarında, futbol, fitness, tenis, voleybol, basketbol, masa tenisi, badminton, yüzme, roller-skate, kaykay ve diğer tüm outdoor aktivitelere ait ürünler bulunabiliyor. Bu ürünleri kendi farklılığı ile sunan Intersport’un, aynı zamanda kendisine ait olan McKinley, Tecnopro, Etirel, ProTouch ve Firefly gibi markalarıyla, başta futbol, fitness ve outdoor olmak üzere tüm spor dallarında uzmanlığı bulunuyor.

Koşulsuz müşteri memnuniyeti ile ürünlerinde çıkabilecek her sorunu, mağazalardan veya iletişim kanallarından rahatlıkla çözme imkanı veren Intersport, tüm spor dallarına önem vermenin yanı sıra, özellikle fitness ekipmanları, fitness tekstil ürünleri, Türkiye’de yoğun ilgi duyulan futbol ve outdoor gibi spor dallarına ağırlık veriyor. Kendi uluslararası markaları ile yüksek kaliteli, modern tasarımlı, yüksek performanslı ürünleri, daha avantajlı fiyatlar ve kaliteyle birleştiriyor.

Yıl içinde ziyaretçilerine yönelik olarak önemli aktivite ve avantajlar sağlayan Intersport, mağazalarında satışı yapılan ürünlerde kendi müşterilerine özel kampanyalar da sunuyor. Örneğin, geçtiğimiz aylarda Adidas’ın Predator isimli yeni model spor ayakkabılarının satışı ilk olarak ve sadece Intersport mağazalarında gerçekleşti. Bu yıl Euroleague Basketball etkinliğinin resmi sponsoru olan Intersport, müşterilerine sosyal medya kanallarından özel basketbol maç biletleri de dağıtıyor.

Türkiye çapında 16 ve Ankara’da beş adet mağazayla hizmet veren Intersport, önümüzdeki 5 yıl içinde ülkemizdeki mağaza sayısını 50’ye çıkarmayı hedefliyor. Ankara’nın yeni yaşam ve alışveriş merkezi Kentpark’ın kategorik spor perakendeciliğinin dünyadaki bir numaralı uygulamasına sahip olması, içinde barındırdığı mağaza karması ve tesis, eğlence alanları da Intersport’un her spora yönelik ürün çeşitliliğine önemli bir destek teşkil ediyor.

felsefe basit ama çok etkili

60

Page 63: Batı Yakası Sayı 3

farkında mısınız

61

Modern hayat, aynı zamanda bir ikiye bölünme. İyiler teknoloji ve iletişim, kötülerin başında ise hormonlu gıdalar geliyor. Bu yüzden de organik gıdaları tercih ediyoruz. Peki, organik gıdaları tanıyor ve biliyor muyuz?

Organik gıdalar, basit olarak, yetiştirilmesinde ve işlenmesinde, genetik mühendisliğin, yapay gübrelerin, böcek ilaçlarının, ot ve mantar öldürücü ilaçların, büyütme düzenleyicilerinin, hormonların, antibiyotiklerin, koruyucuların, renklendiricilerin, katkı maddelerinin, kimyasal kaplama ve parlatıcı maddelerinin ve kimyasal ambalaj malzemelerinin kullanılmadığı gıdalar olarak adlandırılıyor. Çünkü organik gıdalar, sadece bitkisel ve hayvansal gıdaları içeriyor.

Organik gıda, sağlıklı ve güvenli olduğu için tercih ediliyor. Kendi yarattığı düzenle yüzleşen insanoğlu, her geçen gün daha çok organik gıdaya yöneliyor. Ancak organik gıda alırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunuyor. Çünkü tarımsal ilaç kullanmadan veya sadece hayvani gübreyle üretilen her ürün organik gıda olarak tanımlanamıyor.

Organik ürün alırken etiket bilgilerinin yanı sıra ürünün organik olup olmadığını anlamak için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekiyor. Bu ürünlerin üzerinde mutlaka Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan Organik Tarım logosu bulunması gerekiyor. Ürün üzerinde ayrıca kontrol sertifikasyon kuruluşunun adı ve adresi, sertifika numarası, müteşebbisin adı ve adresi olması da şart.

Henüz organik ürün sertifikası almamış veya alma sürecinde olan ürünler, geçiş ürünü olarak tanımlanıyor ve organik ürün gibi pazarlanamıyor. Geçiş ürünleri üzerine sadece “Organik Geçiş Ürünü” yazılabiliyor. Bazı ürünlerde yazan “Arılı’” ibaresi de organik anlamına gelmiyor. Bu ifade bitkinin döllenmesi için arıların kullanıldığı anlamını taşıyor. Üzerinde “doğal, natürel, tamamen katkısız” gibi yazılar bulunan ürünler de organik olarak değerlendirilemiyor.

kökenleredönüş:organikgıdalar

Page 64: Batı Yakası Sayı 3

Cemil İpekçi’nin kadınların ev geçimlerine katkıda bulunmalarını sağlamak, geleneksel görsel sanatlarımızın bu çağa uygulanarak korunmasına yardımcı olmak için açtığı okullara bir yenisi daha eklendi. 20 Kasım’da Kırıkkale’de açılan Moda ve El Sanatları Atölyesi’nin ön tanıtımı Kentpark’ta gerçekleştirildi. İpekçi, 2 yıl içinde kuracağı vakıf sayesinde herkesin bildiklerini bir başkasına öğretmesini, kültürlerini ve el sanatlarını birbirine tanıtmasını sağlayacak. Kasım ayında sanat atölyesinde çalışan Kırıkkaleli kadınların yaptığı ürünler Kentpark’ta sergilenip satışa sunulacak.

ipekçi den geleneksel sanata

yardım eli

etkinlikler

62

Kentpark Alışveriş Merkezi, yeni yıla hazırlandığımız bugünlerde ziyaretçilerine keyifli saatler yaşatmak için haftanın her günü canlı müzik yayınına başladı. Alışveriş merkezine kurulan göz kamaştırıcı çam ağacının manzarasına eklenen piyano sesi, misafirlere farklı bir atmosfer yaşatıyor. Hafta içi 15.00-16.00 ve hafta sonu 17.00-18.00 saatleri arasında Kentpark misafirleriyle buluşan piyano dinletisi, Kentpark’ın tamamına yayılan müzik sistemi sayesinde her katta dinlenebilecek.

Ankara’nın önemli iki alışveriş merkezi Cepa ve Kentpark, rekabetlerini farklı bir alana taşıdılar. İki AVM’de yer alan mağazaların çalışanları arasında gerçekleşen Bovling Turnuvası, 5 Ekim Çarşamba

günü Rolling Ball Bowling’de yapıldı. Her şeyden önce dostluğun kazandığı turnuvada birinci olan TRT

Takımı Boyner ve Teknosa’dan 250 TL değerinde hediye çeki kazandı. İkinci olan Kanal B çalışanları

GAP’den 250 TL değerinde Gift Card ve üçüncü olan Kanal A U.S Polo’dan 100 TL değerinde Gift Card

sahibi oldular. Cepa ve Kentpark’ın yönetim ekiplerinin de takım oluşturduğu turnuva rekabetin dostane

yüzünü sergilemesi açısından çok önemliydi.

müzikli alışveriş daha zevkli

rekabet

bovlinge taşındı

Page 65: Batı Yakası Sayı 3

63

“Tübitak işbirliği ile bilime yolculuk” yazısını şöyle değiştirelim: “Kentpark Alışveriş Merkezi ve TÜBİTAK işbirliği, yeni nesiller eışık tutuyor. Bilim ve Teknik ile Bilim Çocuk dergilerinin yanı sıra, uzay bilimleri ve fotoğrafçılık gibi eğitici görsellerin dağıtımına Ankara’nın birçok ilçesi ve ilçelerde yer alan köy okullarında başlandı. Sadece Ankara ile sınırlı kalmayan proje, Kentpark Alışveriş Merkezi’nin gayretleri ile Afyonkarahisar’daki okullara da ulaştı.”

tübitak işbirliği ile

bili e olc l k

Kentpark Alışveriş Merkezi, her Pazar saat 16.00’da çocukları Maskot Tiyatrosu ile buluşturacak. Ocak ayından itibaren doğum

günü kutlamalarının da olacağı Maskot Tiyatrosu, her hafta çocukların ve ailelerin büyük ilgisini topluyor. Gösteriden önce alışveriş merkezi içerisinde dolaşarak çocuklarla fotoğraf da

çektiren maskotlar, sadece çocukların değil tüm ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Çocukları eğlendirirken öğretmeyi

de amaçlayan tiyatro gösterileri her hafta farklı bir konu işliyor. Çocuklar da hem eğlencenin hem de önemli konularda

bilinçlenmenin keyfini yaşıyor.

Kentpark’ın 175 kişilik tiyatro salonunda Kasım ayı sonunda sahnelenmeye başlanan “Hüzünler Alıyorum, Mutluluklar

Satıyorum” adlı çocuk oyunu ziyaretçilerden büyük ilgi gördü. AKM Entertainment Grubu Petits Acteurs Kentpark Sahnesi her hafta

Cumartesi ve Pazar günleri 13.00 ve 15.00’te sahne alacağı oyunla 7-12 yaş arası çocuklara hitap ediyor. İlk dört seansı ücretsiz olarak

sahnelenen oyun, yıl boyunca devam edecek ve çocuklara tiyatro sevgisini aşılayacak. Kentpark’ın çok amaçlı tiyatro sahnesi yakın

zamanda yetişkin oyunlarına da sahne olacak.

maskot tiyatrosu çocukları bekliyor

kentpark’tançocuklara özel tiyatro

Page 66: Batı Yakası Sayı 3
Page 67: Batı Yakası Sayı 3
Page 68: Batı Yakası Sayı 3