T.C. HAVZA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KAMULAŞTIRMA İLANI Davacı Karayolları Genel Müdürlüğünce Samsun ili Havza ilçesi Taşkaracaören köyü yol inşaatı ve emniyet sahası inşaatı temin etmek için amacıyla Ka- rayolları Genel Müdürlüğünün 37,19,42,36,16,20,47,18 TCK sayılı kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren kararı gereğince aşağıda ili, ilçesi, kö- yü, parsel numarası, vasfı, malikleri ve kamulaştırma miktarları belirtilen taşınmazların kamulaştırma işlemlerine başlanmıştır. Taşınmaz malikleri ile da- vacıarasındabedelüzerindeanlaşmasağlanamadığındanKarayollarıGenelMüdürlüğüncemahkememizdekamulaştırmabedelinintespitivehazineadı- na tescili davası açılmış olup, aşağıda dosya esas numaraları belirtilen davaların sonucunda tespit edilecek kamulaştırma bedeli taşınmaz malikleri (da- valılar) adına T.C. Ziraat Bankası Havza Şubesine yatırılacaktır. Aşağıda dosya esas numaraları ve nitelikleri belirtilen taşınmazların kamulaştırma işlemlerine ilişkin iddia ve itirazları olan ilgililerin tüm savunma ve delil- lerini ilan tarihinden itibaren 10 gün içinde mahkememize yazılı olarak bildirmeleri, 30 gün içinde kamulaştırma işlemlerine karşı idari yargıda iptal davası veyamaddihatalarakarşıadliyargıdadüzeltimdavasıaçmahakkınasahipbulundukları,belirtilensüreiçindeidariyargıdaiptaldavasıaçanlarındavaaç- tıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece belirlenecek be- del üzerinden taşınmazın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği hususu 4650 Sayılı Kanunun 5. maddesi ile değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi gereğince İLAN OLUNUR. KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZLARIN VE AÇILAN DAVALARIN LİSTESİ Sıra Taşınmazın Ada- Taşınmaz Malikinin Taşınmazın Kamulaştırılan Dosya No İli İlçesi Köy/Mah Parsel Niteliği Adı Soyadı Toplam Alanı Alan Esas No 1 Samsun Havza Taşkaracaören 110 25 Tarla Keziban Sarıbacak 350,42 m2 350,42 m2 2012/302 Huriye Sarıbacak Meryem Sarıbacak Ahmet Sarıbacak Rahmi Sarıbacak Şehriye Sarıbacak Zeynep Sarıbacak Satılmış Sarıbacak Seyit Sarıbacak 2 Samsun Havza Taşkaracaören 107 207 Tarla Suna Ok 1390,43m2 1390,43m2 2012/304 3 Samsun Havza Taşkaracaören 110 61 Tarla Fazlı Kurt 236,87 m2 236.87 m2 2012/303 4 Samsun Havza Taşkaracaören 110 19 Tarla Mevlüde Taşkesen 281,69 m2 281,69 m2 2012/301 Fethiye Kesman Zeki Sarıbacak Zeki Sarıbacak Mehdi Sarıbacak Satı Arslan Ömer Aziz Sarıbacak Esra Dumanlı 5 Samsun Havza Taşkaracaören 107 222 Tarla Nevriye Temel 600,65 m2 600.65 m2 2012/298 Nigar Kayhan Satı Kartal Leman Ertürk Rüstem Temel Mahmut Tekbaş Asiye Kayhan Arf Temel 6 Samsun Havza Taşkaracaören 108 83 tarla Binnaz Alim 2308,90 m2 2308,90m2 2012/299 7 Samsun Havza Taşkaracaören 110 47 Tarla Murat Pehlivan 599,43m2 599,43m2 2012/305 Sare Sucu Şaziye Arslan Rahile Güler Abdullah Pehlivan Recep Pehlivan İbrahim Pehlivan Şerife Pehlivan 8 Samsun Havza Taşkaracaören 107 253 Tarla Nazmiye Kayhan 1017,58m2 1017,58m2 2012/300 Yasemin Kara Müge Kayhan İkbal Şişli Fatma Sezgin Ayşe Ertürk Emine Ertürk Binnaz Ertürk Neslihan Ertürk Aliye Ertürk Basın: 73856 www.bik.gov.tr Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de KÜLTÜR-SANAT Editör: Mehmet AÇAR PAZARTESİ 26 Kasım 2012 26 HD sinema teknikleri Akademisyen, kimya mühendisi Sema Fener'in "HD Sinematografi" adlı kitabı Antrakt Sinema Kitapları serisinde yayınlandı. Kitap, dijital sinematografi ve film çekim tekniklerinin detaylı bilgilerini içeriyor. Aşk ve iç yolculuk öyküsü Hüseyin Tunç, altıncı baskısı yapılan "Kayıp Renk" adlı romanında, değişen sosyal ve ekonomik yapımızın tarihini bekleyiş içinde sorgulanan bir aşkın ve bir iç yolculuğun öyküsüyle anlatıyor. Balkan Savaşlarında ordular Balkan Savaşları'nın 100’üncü yılı anısına Alfa Yayınları'ndan çıkan kitaplar, Yüzbaşı Selahattin Bahri'nin Mustafa Toker tarafından çevrilen "Balkan Savaşı'nda Sırp Ordusu Batı Ordusu" adlı kitabıyla sürüyor. ■ ■ Kitabın başlangıcında yer verdiğiniz Sir Doyle’nin “Bence hayatın alışılmış, olağan akışı dışındaki her şey anlatılmaya değer” sözünün insanı yazmaya kışkırtan bir yanı da yok mu? Evet, son derece kış kır - tı cı . Bu söz ba na,bak mak la gör mek ara sın da ki sı nı rı edi yor . An dre Bre ton, “ ken di si sür re ali st ti r” der k nu di le ge tir miş tir. Her şey ya şa mın ol a ğan akı şı için de d ir. Biz ora dan önem sen m e yen, dik kat çek me yen bir ay rın tı yı çe kip baş ka bi ri ni n ya- nı na koy du ğu muz da ikisinin birlikteliğinden olağandışı bir durum ortaya çıkabiliyor. Kimi zaman okuduğum bir öyküyü sahici bulmadığım oluyor. Yazarıyla konuştuğumda anlatılanların gerçekte o biçimde yaşandığını söyleyerek kendini savunuyor. Hayatın kendisi metne söz geçirmeye çalışıyor. Tomris Uyar’ın “Hayatta olur, öyküde olmaz,” sözünü anımsatıyorum ona. Gerçeğin iki kanadı varsa; biri düşlerin, olağanüstü biçimlerin, öteki ka tı ger- çek li ğinka na dı.İki side ay nıgöv de ninuzan tı sı dır . Bi riol ma d an ne kuş uça- bi lir,ne de öte ki ka nat öz- gür lü ğü nü h is se de bi lir. ■ ■ Kitapta ki öy küler iç içe geç miş du rumda, bir öy kü bir baş kaöy- kü de şe kille ni p so nuç la na b i li yor. Ger- çek ha yat da böy le de ğil mi dir za ten... Günlük yaşamda, uyuduğumuz zamanın dışında birçok öy kü ye gi ripçı kı yo ruz . As lın da uyur kende rü ya l a rı mız- da da ha kar ma şık öy kü - le riniçin de bu lu yoruz ken di mi zi.Ama bun la- rın far kındaola mı yo r uz. Bun la rı baş ka l a rı nınka- le minden öy kü bi çi m in- de oku du ğu muz da, için- den geç ti ği mi z ken diöy kü l e ri m i- zi anım sa dı ğ ı mıziçin se vi yo ruz on la rı. Kor ku la rı mı z, kay gı l a rı- mız, dü şün mek tenka çındıkları - mızla yüzleşiyoruz bazen. ■ ■ Anne yokluğunun insan da bı rak tı ğı dol du rulamaz boş luk ve ka dın la rın gün de - lik so run la rı da dik kat çe ki ci ki tap ta... Bana sık sık, “Öykülerinizde neden kadın yok?” diye sorarlar. Ben de, “Öykülerimde kadın- erkek ilişkisi ve aşk yok ama ka- dın var” de rim. Ce mi le ’nin an ne - si ni kü çük yaş ta kay bet me si nin ömür bo yusü ren iz le ri onun ço- cuk lukve yaşlılık dönemlerinde gidip geliyor. Sonuçta Cemile de anne oluyor, yaşlanıyor ve belleği günden güne bulanıklaşıyor. Bu kez de annesi hayattayken onu her gün biraz daha kaybeden Neval var. ■ ■ Denizin, deniz adamlarının sizde olan özel yerini edebiyatınızı takip edenler bilir. Ama bunu bir de sizden dinlemek isterim... 1976 yılı sonunda Ankara’da MTA Genel Müdürlüğü’nde jeofizik mühendisi olarak işe başladım ve 25 yıl çalıştım. Bunun 15 yılı da denizlerde, kıyı ötesi sismik araştırmalarda geçti. O yıla kadar en uzun gemi yolculuğum İstanbul - Yalova arasındadır. Deniz, gemi ve gemi adamları yepyeni bir pencere açtı ya şa m ım da. Hep side ği şikuzun yol gemilerinden gelmişti ve her birinin başından geçmiş, o güne dek duymadığım öyküleri vardı. Onları dinlerken anlattıklarını yazmayı düşünmedim. Not almadım. 1997 yılında gemiden ayrıldım. 3-4 yıl sonra deniz öyküleri kapımı çalmaya başladı. Deniz kimilerine göre sadece uzak bir mekân ama onu yaşayanlar için hayatın yüreğidir. Edebiyatımızın usta kalemi Cemil Kavukçu, “Aynadaki Zaman” kitabıyla öykü seven okurlarıyla buluştu. İlk öyküsünün üzerinden tam 31 yıl geçen Kavukçu ile hem edebiyatın hayatındaki yerini hem de “Aynadaki Zaman”ı konuştuk. Kavukçu, “Edebiyat, yaşamımda kendimi yalnız hissetmeyeceğim güçlü bir sığınak armağan etti. Yazdıklarımı hiç tanımadığım birilerinin okuyor olduğunu bilmem yetiyor bana” diyor ‘KEN DİMİ HA TALARIMLA SE Vİ YORUM’ ■ ■ Kitaptaki farklı öyküler- de karşımıza çıkan hayattaki yanlışları, bazen de yaşan- mışlıkları silmesi için karşımı- za çıkan silgiden yola çıkarak sormak istiyorum. Elinize öyle sihirli bir silgi geçse, kişisel hikâyenizde, duyduklarınız ya da gördüklerinizde, belki de geçmişte yazdıklarınızda sil- mek istedikleriniz olur mu? Orhan Gencebay bir şarkısın- da “Hatamla sev beni”, der. Bunu ilk duyduğumda hoşuma gitmişti. Ben de kendimi hatalarımla sev- meye çalıştım. Elimde öyle bir silgi olsa, istemediğim, pişmanlık ya da acı duyduğum geçmişteki bir olayı yaşamımdan silsem, o yan- lıştan çıkarılmış dersi, yani bir doğruyu da silmiş olurum. Oysa o “doğru”nun bedeli ödenmiştir. Kişisel yaşamımızda her ne olduy- sa acı veren deneyimleri silip ye- niden kurmak kolay değilse de mümkün elbette. Öyle sihirli bir silgiye sahip olmak istemem. Ol- sam bile kullanmam. “Aynadaki Zaman” kitabının sonunda da “Bir daha gelme, dedim kuşa, benim silinecek bir şeyim yok” diyorum zaten. Yazdıklarımda da, benden çıkıncaya kadar sileceklerimi sili- yorum. Bazen, “Bugün yazsaydım o biçimde yazmazdım” dediklerim oluyor. Yine de silmeyi, değiştir- meyi düşünmüyorum. ■ ■ Edebiyatla çok uzun yılla- rınız geçti. Bunca yıl edebiyat hayatınızda olmasaydı neler ek- silirdi? Edebiyat neler kattı ha- yatınıza ve hayata bakışınıza? İlk öykü kitabım “Pazar Gü- neşi” 1983 yılında yayımlandı. Aynı adlı öykümün dergide ya- yımlanış tarihi ise 1981. İlk öykü- mün yayımlanmasından 31, ki- tabımın çıkmasının üzerinden ise 29 yıl geçmiş. Bu süre içinde ya da bu süreyi hazırlayan dö- nemde yazma gereksinimi duy- masaydım, içimdeki yazarla bir biçimde tanışmasaydım yaşa- mımda herhangi bir eksiklik duymazdım. Hayatınızda olma- yan şeylerin boşluğunu da his- sedemezsiniz. Ama boşluğun varlığını duyuyorsanız onu dol- durmak için arayışa girersiniz. Yaşamın estetiğini kavramakla ilgili bunlar. Okumak da bu este- tik algılayışın temeli bana göre. Yazamasaydım, aynı süreklilikte kitap okur muydum, onu da bi- lemem. Sonuçta yazmakla oku- mak at başı gidiyor. Yazmak için gereken bütün güç okuyarak sağlanıyor. İlk gençlik yıllarımda beni resme yönelten bir gereksi- nim miydi, güç müydü bilmiyo- rum; belki de ikisi birden beni edebiyata kavuşturdu. Edebiyat, yaşamımda kendimi yalnız his- setmeyeceğim güçlü bir sığınak armağan etti. Yazdıklarımı hiç tanımadığım birilerinin okuyor olduğunu bilmem yetiyor bana. ‘YAZMAK İÇİN GEREKEN GÜÇ, OKUYARAK SAĞLANIYOR’ ‘YAZMAK İÇİN GEREKEN GÜÇ, OKUYARAK SAĞLANIYOR’ ‘YAZMAK İÇİN GEREKEN GÜÇ, OKUYARAK SAĞLANIYOR’ ‘YAZMAK İÇİN GEREKEN GÜÇ, OKUYARAK SAĞLANIYOR’ ‘YAZMAK İÇİN GEREKEN GÜÇ, OKUYARAK SAĞLANIYOR’ Fotoğraf: Sedat SUNA ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’ ‘Edebiyat bana bir sığınak armağan etti’