Top Banner
144

Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Jul 23, 2016

Download

Documents

BeTO

 
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik
Page 2: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik
Page 3: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

AydınÇubukçu

MantıkveDiyalektik

Page 4: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

DoğaBasınYayınTic.Ltd.Şti.

GalipdedeCaddesiŞahkuluSokakŞahinİşMerkeziNo:10Kat:2Tünel/İstanbulTel:0.212.2936345-47Faks:0.212.2936331

EvrenselBasımYayın-30

MantıkveDiyalektikAydınÇubukçu

KapakTasarımSavaşÇekiç

BirinciBasımKasım1989(YurtKitapYayın)ÜçüncüBasımKasım1993DördüncüBasımEkim1998

ISBN975-7837-12-1

BaskıKayhanMatbaası

Page 5: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

MANTIKVEDİYALEKTİK

Page 6: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ÖN SÖZ

Buça lış ma,öncebirdi zitar tış ma nında ğı nıknotla rıola rakbaş la dı.Birsüresonratar tış ma,onaka tı -lanlar ca“ders”di yead landı rı lınca,notla rındadüzenlitutul ma sıveokunupye ni dentar tı şı la bil me si içinya zı yadökül me sige rekti.Oha liylebuna“ki tap”de nil di.Ya kış tı rı lanbuadıhaketsindi yenotlarüze rin-deye ni dença lış tım.Bi zeula şanbi ri ki meba ka rak, ikibinbeşyüzyıl dır insa noğlununmantık ve yöntem üze ri ne konuşup

yazdı ğı nıbi li yoruz.Kütüpha ne lerdo lusuyüzbinler ceki tapde mektirbu.Oysabe nimya rar landı ğımkay-naksa yı sı,ki tapvema ka leola rak,yüzünbi razüze rinde dir.Böylebirça lış ma nın,kendi si ni,profes yoneleleş ti rideiçindeol maküze re,okuyucuyaaça bil me siiçin,busa yı nınonka tıylaöl çüle bi le cekkayna ğıta -ra mışol ma sıbekle nir di.Özel likledi ya lekti ğin,sonyüzyıliçindeneka darçoktar tış ma yakonuedil di ği,üze rinde ne ka dar çok ya zıl dı ğı, konuşul duğu düşünülür se, yal nızca te mel kaynakla ra, o da çok kı sıtlıola rak ula şa bil miş ol mam, ka bul etti ğim önemli bir eksikliktir. He le aka de mik öl çüler ba kı mından de ğer lendi rir sek,li te ra tür denbuuzaklık,ça lış ma nın“bi limsel”sa yı la bil me si nihayligüç leş ti rir.Bubirya -na,aynıne dendenötürü,ki taptaönesür düğümba zıözgüngörüş le ringer çektenözgünolupol ma dı ğıbe -nimiçinbi li ne mezkal mış tır.Ör ne ğin,ça lış ma nın“evrenselba ğıntı lı lık”kavra mı nıeksenola rakseç mişol ma sıba kı mındanbir“ilk”ola ca ğı nı,yal nızca“sa na bi li yorum.”Bunungi bi,birka te gori lersis te miinşaetme ninil ke le ri niince le di ğimbölüm,ça lış maola nakla rımve

ta ra nankaynaksa yı sıiletezile risür me ninge rekle riara sında kika buledi le bi liroransızlı ğınaşıl ma yaenfazla cüret edil di ği bölüm ola rak görünüyor ba na. Özel likle, ka te gori le rin ko or di nas yon ve ba ğımlı lıksis temle ri ne iliş kinkı sımla rın, pek çok eleş ti ri ye ihti ya cı ol duğunu pe şi nen be lirtme li yim. Fa kat konu-nuntar tı şı la bil me siiçin,öncebi ri le ri ninbundandoğru-yanlış,eksik-ta mamsözetme sige re ki yor du.Ben,bunuyapmakis te dim.Di ya lekti ği,üç te melya savebir kaçka te gori ninezber lenme siyleöğre ne bi le ce ği -mizka nı sı nınyer leş mişol duğubiryoksul lukor ta mında, en azından konunun zenginlik ve kar ma şıklı ğı -nabirişa retkonul ma lıydı.Birbaş kaye ni likolurumuduyla,buça lış ma,di ya lekti ğinaranmaveger çekleş meala nı nınesasola rak

doğabi limle riol duğubi çi minde kialış kanlıktanbirkopuşude ne miş tir.Buna te melola rakda,He geldi -ya lekti ği nin“ayakla rıüze ri nedi kil me si”kavra mında,alı şı la gel mişyorumun “maddi dünya ya da yanma”for mülas yonundanfarklıola rak,ki tap,bura da ki“ayak”sözcüğünü,“eyle miyleye nibirdünyaya ra tanin-sa nınaya ğı”di yeanla mışveanlatmış tır.Böyle cedi ya lektik,me ta fi zik tarzdaonudoğa daza tenva rolanbirmantıkveinsa nıdaonunedil ginbirizle yi ci siola rakgör meeği li mindeolandüşünce yekar şı,insa nınsos yo-ta rihseleyle mi ninbirsonucuvedönüş türücüeyle minbirdüzenle yi ci siola rakelealınmış tır.Tar tış -

Page 7: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ma yailiş kinli te ra tür,özell likleTür ki ye’deçokcı lızveye ni dir.Elyor da mıylailer le me yeça lış tım.Di ya -lekti ği,özel likleFi zikveBi yolojiileka nıtla ma yaça lı şanpekçok“elki ta bı”,onu,toplumsalvesi ya saletkinli ğinbirara cı,sonucuveenönemli sige le ce ğiola rakkavra ma yıengel le miş,yer sizveyanlış kav-ram trans fer le ri nin üze rinden ger çekle şe ce ği bir ge nel le me ve soyutla ma me ka nizma sı ha li ne düşür -müş tür.Sos ya lizmi,ger çekleş me sizorunlubirdo ğalolaygi bigör me ninde,bir la bora tuvarde ne yigi bi,ta ra fı mızdan se çil miş ve arındı rıl mış or tamlar da böyle araç lar la ger çekleş ti re bi le ce ği miz bir etkinlikola rakgör me ninde,bu insanve ta rihdı şıkı lınmışveger çek te mel le rindenko pa rıl mışdi ya lektik ta nı -mından fazla ca etki lendi ği nidüşünüyorum.Özel likle, iç sel vedış sal, zorunluluk ve rastlantı, ne densel -lik,evrimvedevrimgi bika te gori le rinaçıklanma sında,pekçokyer detekrar la nanka baha ta la rade ğinmege re ği nibundandola yıduydum.Bununlabir likte,her hangibirsi ya saltar tış ma nın,adıge çenka te gori le -riniçe ri ği neindir ge ne rekçözüle bi le ce ği nidüşündüğümsa nıl ma ma lı dır.Tas laklarvedakti loedil mişme tinüze rinde tar tı şanpekçokar ka da şım,öznelvenes nel,özgür lükve

zorunlulukgi bika te go ri le rideeleal ma mıis te di.Vul ga ri zeiçe rikle riyleyaygınlaş tı rıl mışvekendi le rin-denenka babi çi miyletümdenge limliçı kar sa ma larya pı la raksi ya salta nıtlartüre til mişbuvebenze rika te -gori le re,önce,esasola rakbuyoluneleş ti ri si neyerayır mışol duğumdan;sonrada,özel liklebuikika te -gori yi, ancak bir ta rihme todoloji si içinde ele alındıkla rında anlamlı ola caklar gi bi gör düğümden, yerver me dim.Ki ta bın,“Mantıksal la Ta rihse lin Bir li ği” baş lı ğı nı ta şı yan bölümü, özgür lük sorununa de ği -ne bil mekiçinepeycefır satve ri yor du.Bufır satla rıgözdençı kar maklabir likte,obölüm,ge le ce ğin“man-tıklıkı lınmış”dünya sında,özgür lükkavra mı nınka za na ca ğı içe rikhakkındaba zı ipuç la rıver mektenge rikal mı yor. Zorunluluğun, “bi zim için zorunluluk” kı lındı ğı bir dünya da, onun ar tık zorunluluk ol maktançı ka ca ğıveböyle ceözgür lükha lindeaşı la ca ğıdüşünce si,obölümde,“bir te oriola rakmantı ğınmaddibirgüçha li nege le rekaşıl ma sı”kavra mıiçindeve ril miş tir.Özel likleveağır lıklaka te gori ler densözedenböylebirça lış ma daKant’tansözedil me mişol ma sıbir

eksiklik,da ha sıbirhaksızlıkola rakgörülüpeleş ti ril di.Buaçı danba kı lınca,benceKant’ınya nısı ra,ba ğıntı lı lık-bütünsel likka te gori si ninevri mi neönemlikatkı lar dabulunmuşLe ibniz,Loc ke,Humegi biadlardaanıl ma lıydı.Bura da,He gel’inkendisis te mihakkında kiiddi ası nı,ya nikendi sindenönce ki le riaşıl mışola rakkapsa maiddi ası nıge çer lika bulettim.Özel likle,ka te gori le rinha re ke tihakkında kiHe gelte ori si neye te rinceyerve ril di ğinden,adıge çen fi lozoflar, katkı la rıba kı mındanyal nızca bir ar ka plan zenginli ğiola rakka la caklar dı.Ya zı lışsüre ci nin“otobi yogra fik”di ye bi le ce ğimbiröğe si nede ğinmekis ti yorum.Doğruileyanlışara sındaayrımya pa bil me ninkendi si ni,inanmakvece sa retetmekyadakuş kuyaka pıl -

makvekorkmakkıs tas la rıiçindegös ter di ği nepekçokkezta nıkoluşumun,be nimantıkveme todüze rin-de ça lış ma ya zor la dı ğı nı be lirtme li yim.Doğruyu düşüne bil mek ce sa re ti ile, doğru düşünme bil gi si herza manbir liktebulunmuyor:yayanlışhaksızye rece sa retleolumla nı yor,yadabil gikor kununör tüsükı lı -na bi li yor.Buba kımdanki tap,yüre ğinil keltor tula rı nınbi lincitı ka ma sı nınönüne,ancakveyal nızcasağ-lıklı ve sağlam düşünme ile ge çi le bi le ce ği ne inancın da bir ifa de si dir. Öyleyse bir anlamda bu ki tap,eylemliinsanbi linci neadanmışbirövgüdür.Zorunlulukdi yeda ya tıl mışolanla,ayaktakal makis te yenbi linçve ira deara sında kisa va şı,pra tikbir

sorunola rakya şa yanla rınveböyle ceölenle rin,buça lış ma nınruhunuya rattıkla rı nısezdir mek içinözelbirça bagös ter me dim.Amabuönsözdeol sunonla rın“ye niinsan”ka te gori siola rakbi linci mizdeal dıkla rı

Page 8: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

yervur gulanma lıydı.Ça lış ma nın,kendi le ri neborç luol duğuinsanla rınba şındaonlarge li yor.Çokağırkoşul laral tındael deedi le bi lenveda image çi ci li ği nikoruyan,azbulunurne fesal mafır sat-

la rı nıhemmüca de le le riyleya ra tanhemdeça lış ma nınsür dürül me siveya zı la bil me siiçinya rar la nı la bi lirkı lan bütün ar ka daş la rı mın, ki ta bın or ta ya çı kı şında ki payla rı, sözcüğün tam anla mıyla be lir le yi ci dir.Onla rınsa bır,ce sa ret,azimvebir li ğiol ma saydı,buki tapta sar la na mazdıbi le.

A.Ç.GaziantepÖzelTipCezaevi,Ekim1988

Page 9: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ÜÇÜN CÜBAS KI YAÖN SÖZ

Pekçokokuyucu,MantıkveDi ya lektik’inkar ma şıkdi li ni,pra tikso runla rınge nelbirçözümünübula -bi le ce ğiumuduyla,sa bırveinatla,çözme yeça lış tı.İlk ikibas kısonundakar şı laş tı ğımeleş ti ri le rinoda ğı nıda, bubeklenti ninbüyüköl çüdeboşa çıkma -

sıoluş tur du.Ki ta bıilkkezokuya cakolanla rıda,aynıça baiçinbirkezda haza manayır ma yıgözealanla rıda,bi rin-

cibas kı nınönsözündeol duğugi bi,ye ni denuyar ma yıge rekligörüyorum.Di ya lektikma ter ya lizminka te -gori le ri,pra tiksi ya salvetoplumsalso runlarüze ri nedüşünmekveonla rıçözmekiçin,insanaklı nınbul -duğuenge liş mişdüşünselaraç lar dır.Amabunlar,doğalve toplumsalha re ke tinunsur la rıylabi re birkı -yas la ma lar ve indir ge me ler için kul la nı la mazni te likte dir.Böyle bir ça ba, ancakonla rın ha yat içinde kikökle ri nibul makba kı mındananlamlıola bi lir.Fa katöteyandan,di ya lektikma ter ya lizminkav ramveka te gori le ri,ta rihselinsaneyle mi ninmil yar lar ca

keztekrar lanmışiliş ki le rivede neyle riüze rindeyüksel dikle riiçin,doğa da,toplumdavebi linç te,maddiha re ke tinal dı ğıtümbi çimleriçinde kite melvege nelkural la rıdaiçe rir.Öyleyseifa deettikle rige nel likvesoyutlukdüze yigö zönünealınmaksı zın,madde ninher hangibirha re ketbi çi mi niveonunsomutbiranı -nı,di ya lekti ğinbirkura lıyla,birkavramyadaka te gori siyleeş le mek,enazındanbiryöntemha ta sıoluş -tura caktır.Ki ta bayönel ti lenbirdi ğereleş ti ri,He gel’eveonun ide alistdi ya lekti ği neve ri lenönemnokta sınday-

dı.Be nim,He gel’eayır dı ğımyerveonunbaş lı cayöntemil ke le ri never di ğimönem,çoğukezdi ya lektikma ter ya lizm üze ri ne ya zıl mış el ki tapla rı nın yer leş tir di ği kolaycı lı ğı bir eksiklik ola rak gös ter me yi deamaç lı yor du.Di ğeryandan,buyol da,MarxveLe nin’in,bubüyükdüşünürever dikle ride ğe riveöne mihiç birbi çimdeaş mışde ği lim.İlkbas kı daol duğugi bi,bura dada,ki ta bınya zıl ma sısı ra sında,da imaomuzba şımda kivar lıkla rından

güçvegüvenal dı ğımce za eviar ka daş la rı mı,sevgiylese lamlı yorum.İlk ikibas kı yıbüyükbirözve riveözenleger çekleş tir mişolanYurtKi tapYa yın’ınsa hi bi,dos tumÜnsalÖztürk’eveça lış ma mınüçüncükezve ye ni okuyucular la buluş ma sı için ola nak ya ra tanEvrenselBa sımYa yın yetki li le ri ne te şekkürü borçbi li yorum.

A.Ç.Kasım1993

Page 10: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Gİ RİŞ

MANTIKYADA“ORGANON”

Aris tote les’in mantık üze ri ne yazdı ğı eser le ri nin topla mı na, onun Bi zans döne minde ki izle yi ci le ri,Grekçe’dealetanla mı nage len“Or ga non”adı nıver miş ler di.Ye ni çağ’daF.Ba con,Aris tote lesmantı ğı nakar şıyazdı ğıki ta bıiçin,“Novum(ye ni)Or ga non”baş lı ğı nıuygungör müş tü.Adlandır ma da kibuse çim,düşünce niniş lenme si ninyoluveyönte miile,nes ne niniş lenme si ninaraçve

teknikle riara sındabiriliş ki,birbenzer likgör mege le ne ği neişa retedi yor.Ale ti,insa nınihti yaç la rıylabunla rıkar şı la ya caknes ne lerara sında kiçe liş me ninkendi sindeçözül düğü

öğeola rak ta nımla ya bi li riz.Öyleysealet, farklıyadakar şıtya pı larara sındabir iliş kiola rak,pekçokfarklıyadakar şıtözel li ğinbirsente zi dir.Onuiş levselkı landa,birkar şıtlı ğınaşıl ma sı nı,doğrubirba -ğıntı nınkurul muşol ma sı nıtemsiletme si dir.Pre his tor ya,“Eolit”adıve ri lenen il kelbir tür taşbal ta yı,bi çimve iş levba kı mındanpekyoksulve

“doğalbirtaş tanayırtedil me siol dukçagüçbiralet”ola rakta nı tı yor.Sertka buklumeyve le ri,ka bukla rıiçindesaklanmışmid ye,yengeçgi bibe sinle rielege çir mektenötebiriş levyükle ne me mişgi bigörünenbualettenbekle nenetki le rikır makvepar ça la makdi yeözetle ye bi li riz.“Taşça ğıteknoloji si”ge liş tikçe, taşbal ta larçokiş levli,kar ma şıkaletlerha li nege li yor lar.Yal nızca

kır makvepar ça la makiçinde ğil,del mek,kes mek,de riyüzmekgi biiş le redeye te ceközel likler ledona tı -lı yor lar;kes kin,sivribi çimlerka za nı yor lar.Bura daale teba ka rak,insa nında hafazlaveda haçokyönlüihti yaç larüretti ği nivebunla rıkar şı la ya bil mek içinde,nes ne ileda hakar ma şık iliş ki lerge liş tir mekvenes ne nin da ha fazla özel li ği üze rinde ça lış mak yönünde iler le di ği ni düşüne bi li riz. Ge ne ale tin gittikçekar ma şıkla şanya pı sı naba ka rak,insa nınüze rindeetkinliktebulunduğunes ne yiyal nızcada haçokişeya rarpar ça yaayır maklakal ma yıp,par ça la ma yızi hinseliş lemlerbi çi mindevege nel le medüze yindedeyaptı ğı -nı,ayır dı ğıözel likle ri,te kildurumlarola rakde ğil,pekçoknes ne deor takla şabulunanvetekbiraletüze -rindebir leş ti ri le bi lirözel liklerola raksı nıflandır dı ğı nısöyle ye bi li riz.Böyle cealet,pekçoknes ne nin,se -çil miş, arındı rıl mış, düzel til miş özel likle ri nin ge nel leş ti ril miş bir sente zi ni ve zo runlu, tekrar la na bi liriliş ki le rinbi çimsel leş ti ril me si nitemsiledi yor.Alet,insanveüze rindeetkinliktebulunulannes neara sındadoğuyor;birba ğıntı,biriliş kiola rakor ta ya

çı kı yor.Bundanötürünes ne ninol duğuka dar,bunes ne yikavra maveonuel deetmeyol la rı nı ta sar la maye te ne ğiba kı mındanbel li bir düzeydebulunanözne nindüşünsel ve fi ziksel özel likle ri nidekendi sindeyansı tı yor.Özne ninözel likle riale te,nes ne deyansı ya rakdönmüş,ora dakı rıl mışvenes ne yeuyar lanmışha liylege çi yor.İliş ki,özne yikendigüç le rihakkındauyandı rı yor,kendi si niifa deede bi le ce ği,özel likle ri -

Page 11: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

niör gütle yipbi çimlendi re bi le ce ği,yoğunlaş tı rıpetki likı la bi le ce ğibirara cayönlendi ri yor.El bette,insa nınveüze rindeça lı şı lanmadde ninözel likle ri,aletteba sitbirtoplamola rakbirara yagel -

mi yor lar,bir bi rindenayrı la bi lireklenti lerola rakdur muyor lar.Nes ne ninherbirözel li ği,ale te,özneta ra -fındanözümle nipsentezle ne bil di ğiöl çüdeyansı yor.Ora dakendi si ni,nes ne ninözne denge çe rek“aşıl mışözel likle ri”ola rakgös te ri yor.Birbaş kade yiş le,ale tinözel likle ri,nes ne nindönüş türül mekis te nenözel -likle ri ninaşıl ma sıola rakger çekle şi yor.Mantı ğınama cı nın,enge nelanlamda,üze rindedüşünülenolaylarvenes ne lerara sında,yadadüşünce -

ninkendiiçinde,te melvege nel,düzenlivezorunlubağlar,iliş ki lerkur makol duğunusöyle ye bi li riz.Te -melvege nelba ğıntı lar,ancakbirdi zisoyutla ma,sı nıflandır maiş le misonucundael deedi le bi lir ler;vekavramlarveka te gori lerola rakadlandı rı lır lar.Bunlar,dö nüş türülendoğa nın iliş ki le ri ninbiryansı ma sıvedüşünenözneile,düşünülennes neara sındabiriliş kiola rakdoğar lar;vedüşünce niniçha re ke ti ninba -ğıntı la rıol maiş le vi neyükse lir ler.Eğermantık,buiş le yi şin,ya nikavramveka te gori ler leiş lemyapma nınbi li miola rakta nımla na bi lir se,insa nınta rihseleyle mi ninaçı ğaçı kar dı ğıbütündo ğaliliş ki le rinveba ğın-tı la rınenge nelkap samda,düşünselola rakye ni denüre til me si nindebi li miola rakta nımlanmışola caktır.Buye ni denüre timsüre ci,kavramveka te gori le rinbi rerüre timara cıgi biroloyna dıkla rıye niveyüksekdüzeydebirsüreç tir.Aris tote les,mantı ğı,fel se fidüşünce ninbirara cıola rakgö rüyor du;bütünbil gialanla rıara sındage nel

biriliş kikura bil me nin,doğruvesis temlibirev renbil gi siinşaede bil me nindeancakbuaraç lamümkünola ca ğı nıdüşünüyor du.Aris tote les’iizle yenle rin,onunese ri ni“Or ga non”di yead landır ma la rı nıhaklıkı lan,şuger çektir:Man-

tık,düşünce ninçe liş ki le ri niçözmekveaş mak,te kil lerha lindebö lünmüşdünya yıba ğıntı lıbirbütünha lin-de,kavramlarveka te gori lerdüze yindeeleal makiçinbiraraç sa,aletdebuiş le vinbirbaş kadüzeyde,pra tikdüzeydeye ri nege ti ril me si ninara cı dır.Böyle cemantıkvealet(heriki sibir den“Or ga non”),dünya -nıninsa ni leş ti ril me si ninikite meletkinli ği ni,te ori yivepra ti ğitemsileder ler.Heriki side,insanvedo ğaara sında kiçe liş ki nin,kendi le ri neözgübi çimler deçö zümününifa de si dir ler.Vefarklıdüzeyler dedeol sa,heriki sidete melvege nelba ğıntı larbulupkur ma ya,buba ğıntı la rıiş le me yeveye ni denüretme yeda ya -nır lar.“Or ga non”,tekrar la nanvesis temlibirbütünlük,düzenli likka za nanetkinli ğidi lege ti ri yor.Aynıza man-

dasürüpgi deniliş ki ninye ni denhangite melvege nelçizgi ler leüre ti le ce ği neka rarve ril me sivede ği şennes nevedurumlarkar şı sındabuçizgi lerba kı mındande ğiş me denka lanbirya pı nınbuluna bil me siça ba sı -nakar şı lıkdüşüyor.Özetle,konusu,is terdüşünce nin,is ter semadde ninha re ke tiveiliş ki le riüze rindeiş lemyapmakol sun,

te melvege nelba ğıntı la rındi ğerpekçokba ğıntı, iliş ki,özel likveyan içindense çi lipayırtedil me si neda ya na cakolan“Or ga non”,böyle ce,iliş ki le rinso yutbirsis te mi dir.Etkinli ğinkonusuolanvar lık,“Or ga -non”da,“bi zimiçinbirsomutvar lık”ha li nial mış tır.Nes ne,“or ga non”daözel likle ri ninveba ğıntı la rı nınpekço ğuelenmiş,dış tabı ra kıl mışola rakye ni denkurul muş tur.Fa kat“somuttanbuuzaklaş ma”,eğernes -ne yibi zimetkinli ği mizba kı mındanger çektenka rakte ri zeedenveanlamlıkı lanözel likler,iliş ki lervs.el -detutula rakya pı la bil miş se,bi zi“nes ne ninha ki ka ti neulaş tı ra caktır.”Bu,ha re ketli,iler le yenveye ni le nenbütünlük,geç mişvege le cekara sındadabirbağdır.Ondahemdü-

şünce ninveeyle minke sinti sizli ğivar dır,hemdebizzatkendi sigeç mi şinvege le ce ğinaynıandaoluş tur -

Page 12: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

dukla rıbirbütünlüktür.“Or ga non”unsa hipol duğuözgülya şambi çi mi,kül türünevri mi ninbütünbi ri ki mi nikucaklarvekendiçe liş me le ri nincanlı lı ğındage le ce ğinaçı lımla rı nı ta şır;çünkü insa nınke sinti sizeyle -miyledö nüş türülen,oluşha linde kibirdünya nınya şanmışveaşıl mışiliş ki le riüze ri nekurul muş turveşim-di densonradünya nınna sıldö nüş türüle ce ği neiliş kinözlemveta sa rı la rı mızlaörül müş tür.Öyleyseyal nız-cageç mi şinbi ri ki mi ninde ğil,bel kibundanda haçok,erekle ri mi zindeürünüdür.Sonuçola rak“Or ga non”,dünya yıba ğıntı lı,düzenli,zorunlubirbütünlükola rakyo rumla ya bil me ninol -

duğuka dar,bi zimiçinba ğıntı lı,bi zimiçindüzenlivede netle ye bil di ği mizbirzorunluluğundünya sıola rakde ğiş ti re bil me nindeara cı dır.Evre ni,birba ğıntı lı lıksis te miola rakta sar la mak,“mantıksal”birev renkur maere ğiyleiliş ki li dir.Bu

ça lış ma boyunca, dünya nın dö nüş türül me si nin sonucu ve düşünül me si nin ve ye ni den dönüş türül me si ninara cıola rakmantık,“ev renselba ğıntı lı lık”kavra mıekse nindeelealındı.Çünkü,bütünta rihselse rüve ni,evrendeözgürveege menol ma yaadanmışinsa nınsı nırta nı ma yaneyle mi,enindesonunda,birba ğıkopar -makvebirye ni si niya ratmakbi çi mindesa de leş ti ri le bi li yor.insan,üze rindeiş lemya pa bil di ğiba ğıntı la rı,aynıza mandakendiözgür lüğününveege menli ği ninbirkoşuluola rakgö rüyor:Düş le di ğigi bibirdünyaya ra ta bil mekiçin,düşünüle bi lirbirdünya daya şa dı ğı nıka buletmektenyolaçı kı yor.

Page 13: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

BirinciKitap

TümdengelimVeTümevarım

Page 14: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

BİRİNCİBÖLÜMEVRENSELBAĞINTILILIKKAVRAMIVETARİHÇESİ

“Evrensel Bağıntılılık” kavramı, nesnelerin, olayların ve düşüncelerin, kendi içlerindeki vearalarındakiilişkilerinengenelbütünlüğünüifadeediyor.Mantıkçının bütün eylemini ise, evrenin kavram ve kategoriler düzeyinde yeniden kurulmuş içeriği

üzerindebağıntılarınvegeçişlerinaraştırılmasıolaraktanımlayabiliriz.Böylecemantıkçı,hangiçağdavedüşünceninevrimininhangidüzeyindeolursaolsun,bağıntılıve tutarlıbirbütünselliği arayan ve kurankişiolarakkarşımızaçıkıyor.Tarihboyuncabuçaba,kendisiniüçbiçimdegösteriyor:Metafizik materyalizm, evrenin bağıntılılığının, onun maddi yapısının doğal bir niteliği olduğunu

düşünüyorduvebununkavramlaştırılması,onagöre,edilginbirkatılmadan,birizlemedenibaretti.Genel olarak idealizm ise, bağıntılılığı düşüncenin bir niteliği olarak görüyor ve duyulur dünyanın

ilişkilerindedüşünceninyansımasındanbaşkabirşeybulmuyordu.Bunların aşılması olan modern diyalektik ise, doğal etkileşme ya da düşünsel evrenin bağıntılılığı

kavramlarının yerinin, toplumsal etkinlik tarafından anlamlı kılınabileceğini öne sürmüş, “doğa ya dadüşünce” biçiminde konulmuş olan karşıtlığı, “tarihsel eylemi içindeki insan” kavramı temelindeçözmüştür.Tarihdışıdoğave insansızdüşüncenin ilişkilerivebağıntılarıhakkındaki teorilerlekonulanbuayrım,İkinciKitabınkonusuolacaktır.Hangi biçimaltındaolursa olsun, evrensel bağıntılılıkkavramının, doğa, toplum ve bilinç düzeyleri

arasındabirbütünlüğüderecedereceifadeettiğinigörebiliyoruz.Bu bölümde, evrensel bağıntılılık kavramının bir mantık sistemi içinde işlenmesine kadar olan

gelişiminiözetleyeceğiz.

A.FELSEFEÖNCESİNDEEVRENSELBAĞINTILILIKDÜŞÜNCESİ

Evreni bir bağıntılar-ilişkiler örgüsü olarak düşünmenin ve bu bütünlüğü etkileyerek dönüştürebilmeçabasınınilkizlerine,ilkeldinlerde,büyüdevemitolojiderastlayabiliriz.Vahşetçağınındinisayılananimizm,herşeydebirruhbulunduğunainanıyordu.Animizmebağlıolduğu

biçimiyle büyücülük, nesnel ilişkilerin pek az dolaylanmış bir taklidi durumundaydı: soyut ve uzak

Page 15: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ilişkileredeğil, bir eylem öngörüsüne dayanıyordu. Burada büyü, insanın şeyler üzerinde ve her şeyinbirbiriüzerindeetkisinidoğurmakyadayönlendirmekiddiasınıönesürerken,onlararasındabirbiçimdedenetlenebilir bağıntılar bulunduğunu varsayıyor olmalıydı. Öyleyse büyücülük, özel bir tarzdaörgütlenmişvedüzenlikılınmışeylem(büyü)aracılığıyla,buetkileşmede,biryanınetkinyadaegemenduruma geçirilebileceğini söylemiş olmaktadır. Bağıntının doğası hakkındaki inançla, bağıntınınetkilenmesiiçingeliştirilenaraçuyumlugörünüyor.Büyününiçeriği,ideolojiktarzdaifadeedilmişolsada,birsezgiyidilegetiriyorvekuşaklarboyunca

edinilmişbirgörgübirikiminedayanıyordu.Bu içerik,karşılıklıetkileşmevebağıntılıbirlik içindebirdünyatasarımınıngelişmesininilkadımıolmaözelliğigösteriyor.Mitoloji, animizm tarafından çizilen nesnel, dolaysız ve her noktasında canlı tekil varlıkların

oluşturduğuevrentablosunu,doğalvesosyalolayların“hayalibiçimleraltındayenidenüretilmesi”olarakaşar.Yenibirevrenanlayışıveevrenininsanbakımındananlamınızenginvedüzenlikılanyenikavramlargeliştirir.Buradatanrılar,öncekendihiyerarşileri içindebirbirlerininyaşamını,sonrada insanlarınvedoğalolaylarınyaşamınıbelirlerler.Böylecebağıntılılıkdüzenlivezorunlukılınır.Vahşet çağının animist ve “özgür” insanı, kendi eylemiyle doğanın gücü arasında bir düzey ayrımı

görmüyordu. Oysa çok tanrılı dinler, deyim yerindeyse “dikey” bir ilişkiler sistemi içinde enyukarıdakilerdenenaşağıdakileredoğruzincirlemebirbelirlemeilişkisinizorunlugösteriyordu.Animizm, tekil olaylar ve nesneler üzerindeki etkiyi düşünür ve bunu sağlamanın yolunu, o şeyin

kendine özgü ruhu ile ilişkiye geçmekte görürken, mitoloji, sınıflandırılmış olay ve nesne gruplarınakarşılık düşen “uzman tanrılar” geliştirir. Böylece, sonsuzca bölünmüş ve tekil varlıklar düzeyindeparçalanmışanimistevren tasarımı,yerinişimdiherbirnesne içinayrıbir ruh,ayrıbir tapınma ya dabüyüişleminianlamlıolmaktançıkaranbirsınıflarhiyerarşisivetanrılararasıişbölümüdüzeninebırakır.Özetlersek,buyenievrende,olaylarvenesnelersınıflandırılmışveaşamalıolarakbirbirinebağlanarakkurallaragöreişlerhalegetirilmiştir.Evreninyukarıdanaşağıya, tek olandan çok olana doğrukurulduğuna dair bu inanış, bir “köken” ve

“oluş”problemininortayakonuluşuolarakyorumlanabilir.Mitoloji,elealdığıkonularvebunlarıişleyiştarzıbakımından, içeriğini bukavramlarındoldurduğu sorular sormuşve bunlara, hayal gücüne, şiirselimgeleredayananmasalsıcevaplarvermişti.Düşüncetarihindebirçokkezkarşılaşıldığıgibi,buradadacevaplardançoksorularönemlidirvebunlardahasonrafelsefenin tartışacağıvebaşlıca içeriği olarakgeliştireceğiproblemlerinöncelleriolmuştur.Mitolojide,tanrıların,evreninveinsanındoğuş, türeyişvesonlarınınaçıklanmasındakutsalanlamlar

taşıyarakyertutmuşolanvarlıklar,felsefededeilkilgilerinodağındabulunacaktır.Örneğinsu,eskiuygarlıklarınbirçoğununmitolojisindeevreninözüolarakgörülürvekutsalsayılırdı.

Suyunyoğunlaşmasındantoprağın,buharlaşmasındandagökyüzünündoğmuşolduğunainanılırdı.Toprak da, ilkel din ve inanışların pek çoğunda kutsaldı. Yunan mitolojisine göre, kaos (düzensiz

boşluk) içindenönceGaia (toprakana)çıkmıştıvegökleri,denizleridoğurmuştu.Tanrılar daGaia’nınçocuklarıydı.Bütün bu inançlar, evrenin belli bir maddeden yola çıkılarak açıklanabileceğini düşünen ilk felsefi

çabanınyolunuaçmalarıbakımındanönemtaşıyor.Mitolojiböylecebilginintarihindebiryertutuyor.

Page 16: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

B.FELSEFENİNBAŞLANGICINDAEVRENSELBAĞINTILILIKKAVRAMI

Başlangıcındakesinbirmateryalistkaraktertaşıyan,başlıcailgisinidoğanınaçıklanmasınayöneltenvebuyüzdende“DoğaFelsefesi”olarakadlandırılanfelsefidüşünce,mitolojininörtükolarak ifadeettiği“çokluk içinde birlik, bağıntılı bütünlük” anlayışını, tartışılması gereksiz bir gerçek olarak kabulediyordu.Önem taşıyan soru, bu birliğin kaynağında neyin bulunduğu ve çeşitliliğin nasıl doğduğu idi.Sorununbuyalınlaştırılmışbiçimaltındakonuluşu,cevabınüretilmesiiçininançtan,dogmalardanayrıbiryolunseçilmesinigerektiriyorduvedoğafelsefesi,mitolojininkarşısına,deneyle,gözlemledonatılmışveakladayananbiraçıklamaarayışıiledikildi.Doğafelsefesinintemelilkelerinivetezlerinişöyleceözetleyebiliriz:—Varlığınkökeninde tanrısalniteliktebirözyada tanrısalbir etkideğil, onu açıklamaya elverişli

maddibir“ilk”bulunur.—Varolanherşey,çeşitlilikveçokluk,bu“ilk”inbirbiçimdedönüşmesininvehareketininsonucudur.—Gerek kökendeki “ilk”, gerekse onun dönüşmesi ve hareketi, dinin dogmalarıyla değil, deneyle,

gözlemleveakıllaaçıklanabilir.Doğafelsefesinindüşünürleri,biryandanevrendekihareketivedeğişmeyigörüyorlar,diğeryandanda

değişmedenkalan,sürekliolanbirşeyinbulunmasıgerektiğinidüşünüyorlardı.Böylece, değişmenin vehareketliliğinbölüpparçaladığıevrendegenedebirlikbulunduğunuvebirliğinherhangibirilkmaddeiletemsiledilebilenbiryasayadayandığınıilerisürüyorlardı.Doğafelsefesininbütünüiçindebiromurgagibidüşünceyikendietrafındatutan,tartışmayıyönlendiren

ve içeriğini belirleyenbu tezin, başlıca iki ana soruyu ve bunlara bağlı olarak iki yeni temel kavramıgeliştirdiğigörülüyor:Birincisi,varlığındeğişik türlerinin, değişik olay ve nesnelerin kendisinden çıktığı ilkmaddenin ne

olduğusorusudur.İkincisoruise,builkmaddedendeğişiktürdeveçoksayıdabaşkamaddelerinnasılmeydanageldiğine

ilişkindir.Nesorusutözkavramına,nasılsorusuise,oluşkavramınayolaçıyor.Ancak evrensel bağıntılılık kavramı, yalnızca oluş ve töz kavramlarıyla zenginleşmekle, amaçlanan

açıklamayaulaşmayısağlayabilecekiçeriğekavuşmuşolmuyordu.Fakatkavrambirkezaçılınca,gelişenheryenikavramlaveonlarınbirbirinebağlanışındandoğankavramdizileriyle ilerleyenyenibirsürecegirilmişoluyordu.

i.İlkAdım:KökenÖzdeşliğindenDoğanBağıntılılık

Thales,ilkmaddeninsuolduğunudüşünüyordu.Herşeysudandoğmuştu,herşeydesuvardıveherşeygenesuyadönecekti.Su,harekethalindekisonsuzmaddeydi.Aristoteles’inanlattığınagöre,Thales,suileilgiliteziniherşeyinsıvımsıbirvarlıktanbeslendiğineve

suyla yaşadığına ilişkin gözlemlerine dayandırıyordu. Her şeyin tohumunun nemli bir yapıda olması,suyunnemlişeylerindoğasınınkaynağıolduğununbirkanıtıydı.Thales’inulaştığıbusonuca,Aristoteles,

Page 17: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

gözlemle elde edildiği için küçümseyerek bakar.1 Oysa, Thales’i bu sonuca götüren şeyin, yalnızcagözlemdeğil, önerdiği töz ile tasarladığı oluş arasındaki ilişki olduğunu düşünebiliriz. Töz’ün (suyun)temelniteliğiileoluş’unilkesiaynıdır:Akıcılık.Böylece,Thales’in“suyunüzerindeyüzen”dünyasındaherşey,biryandanmaddiolaraksuyuiçerdiği

içinvesudanhayatbulduğuiçin,diğeryandansugibiakıcıbirhareketveoluşgösterdiği için,bağıntılıbir bütündü. Burada bağıntılılık kavramının, aynı kökenden gelme ve aynı ilkeye göre oluşma anlamıiçindedüşünüldüğünüsöyleyebiliriz.Doğa felsefesi kapsamında anılan diğer filozoflarda da, tözün karşılık düştüğü madde değişse de,

“tözsel birlik” anlayışının devam ettiği görülüyor. Ne var ki, her yeni filizofla birlikte, bağıntılılıkkavramınınbiryanıgenişlemektedir.

ii.NiceliğinGücü

Anaximenes’e göre ilk madde “hava” idi. Her varlık, hava’nın belli bir yoğunluk derecesine göreoluşmuştu.“Belli bir yoğunluk derecesi” sözü ileAneximenes, Thales’in suyu töz olarak kabul etmekle tuttuğu

yerden bir adım ileri geçer. Suyun tözselliği, her şeyde bulunmasından ileri geliyordu; az ya da çokbulunması bir önem taşımıyordu. Anaximenes ise, tözün (havanın) yoğunluk derecesinin değişmesininfarklımaddelerin ortaya çıkışınanedenolduğunu söylemekle, nicelik ve oluşarasında bir ilişki kurar.Onagöre,“değişken,hareketlivevarlığıevrenselolanhava”,azmiktardaveseyrekolduğundaakıcıveyumuşak maddeleri, çok miktarda ve yoğunlaşmış, sıkışmış bulunduğu durumlarda ise sert maddeleriortayaçıkarıyordu.BöyleceAniximenes’te,farklıveileriolanyan,nesnelerintemelindehangimaddeninbulunduğunun değil, bu maddenin hangi yoldan değişik diğer maddeleri meydana getirdiğinin önemletartışılmış olmasıdır. Tartışmayı Anaximenes, nicelik hareketinin belirleyici gücünü vurgulayarak,niceliktekideğişmelerinnitelikdeğişmelerineyolaçtığınıgöstererekgeliştirmiştir.Fakat,nicelikhareketinidahazenginbiriçerikletanımlayarak,maddeninkarmaşıkyapısındaçoköğeli

bir hareket ve çok öğeli bir bağıntılılık gören atomistik teoriler yanında, Anaximenes’in tezi yalnızcaniteliğinniceliğeindirgenmesiolarakkalır.Atomcuların önceli olarak kabul edilebilen Anaxagoras, maddenin sonsuzca bölünebileceğini ve en

küçükparçadabile,varolanherşeydenbirparçabulunacağınısöylüyordu.Böylecede,herşeydenöncetöz kavramını parçalamış oluyordu. “Tek ilk madde”nin dönüşerek oluşturduğu çeşitlilik anlayışı,Anaxagoras’labirlikteyerini,çokluğundeğişikbileşimlerininoluşturduğuyeniçoklukanlayışınabırakır.Anaxagoras’agöre,hermaddegerçektediğerhermaddedenbir parça içeriyordu.Nesnelerinnitelik

bakımındansayısızbirçeşitlilikgösterdiğievrende,herşeyintekbirmaddedenoluştuğunusanmak,O’nagöre,yanıltıcıydı.Varolanayrınitelikkadar,ayrınitelikte“spermatalar”(tohumlar)bulunmalıydı.BunoktadaAnaxagoras’ışusoruilgilendirir:Nasıloluyorda,tekbirşeyeğerherşeyiiçeriyorsa,gene

detekbirnitelikolabiliyor?Su,ateşi,toprağı,havayıiçerdiğihalde,nedenbunlardanbirideğildehâlâsudur?Anaxagoras,basitçecevaplar:Şeyler,ençokiçerdiklerimaddeneiseoolurlar.Su,gerçiateşi,toprağıvs.içeriyorduramaondaençoksuspermatasıbulunduğuiçinsudur.

Page 18: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Görülüyor ki, Anaxagors da maddeyi belirleyenin belli bir nicelikteki nitelik olduğu tezini ilerisürüyor.AncakAnaximenes’tenfarklıolarak,maddeninderinyapısında, tekbirmaddedenkökenlenmişolmaktandoğanbağıntılılıkyerine,çokluğunkendiarasındaoluşmuşözelbirörgütlülük ilişkisibuluyor.Öyle ki, belli bir maddeyi omadde kılan öğenin niceliğindeki bir değişiklik, diğer öğelerden birininegemenliğineyolaçacakvemaddeninniteliğideğişecektir.Anaxagoras’a göre oluş, ilk elementlerin ayrışmasının ve karışmasının bir sonucuydu. Bu hareket

içinde elementlerin kendi nitelikleri değişmeden kalıyor, karşıtlar birbirlerine dönüşmüyordu.Yapı venitelikçeayrıparçacıklarınbirleşipayrılmasıylamaddeninniteliğinindeğiştiğikabuledilince,ardındanbu hareketin ne tarafından ve ne için başlatıldığını soruşturmak geliyor.Niteliklerin nesneden nesneyeakışınıdüzenleyennedir?Evren,düzenliolarakvesankibiramacayönelmişgibihareketettiğinegöre,buhareketinilkesinedir?Cevap olarakAnaxagoras, bütün spermataların hareketini yönlendiren ve onların hareketinin nedeni

olan,dahayüksekvenitelikçedahaincevearınmışbirspermatanınbulunduğunusöylüyor.Buna“Nous”adınıveriyor.Nous,akılveruhanlamınageliyor;nevarkiAnaxagoras’agöre,o,maddiolmayanbirşeydeğildir.Budüzenleyicikuvvet,evreninhareketininbaşlangıcındabulunurvebütüntohumlarınbirkaosiçinde nitelikçe ayırt edilemez halde bulundukları bir anda, tohumlar yığınının bir noktasında burgaçbiçimindebirhareketbaşlatır.Hareketsürecindebenzertohumlarbirarayagelirler,değişikniteliklerinkarışmasındandayeryüzüdoğar.Nouskavramı,ilkkez,evreninoluşununbirönamacadayandığınıilerisürmekbakımındanönemlibir

yeniliğitemsilediyor.

iii.BağıntılılıktaNedensellik

Anaxagoras’ınolgunbirbaşlangıcınıyaptığıatomculuk,Demokritos’unelinde,doğafelsefesinin ilkelmateryalizmininbirçoknoktadaciddiolarakaşılmasıdüzeyineyükselir.Doğafelsefesininilktemsilcileri,herşeydenönce,duyularımızınalgısınadayananmaddeanlayışının

sınırları içinde kalmışlardı. Böylece hareket, öğelerin dışsal bağıntısı olarak ve mekanik tarzdakavramlaştırılmıştı.Atomculukise,maddeningörünüşündenöteyegeçmeye,bağıntıyıiçselbiröğeolaraktasarlamayaçalışmaklaöneçıkıyor.Fakat Demokritos’un, sistemsiz Anaxagoras atomculuğunu aşan temel özelliğini, bundan çok,

nedensellikilişkisineverdiğiönemdebulabiliriz.Genelolarak,evreninoluşvehareketinintemelilkesininaraştırılması,ikiayrıçizgiyeişareteden iki

ayrısoruylaözetlenebilir:—Herşey,hangiamacınürünüolarakdoğmuşturvehangiamacaulaşmakiçinhareketetmektedir?—Herşey,hangiöncekişeylerinsonucuvehangisonrakişeylerinnedenidir?Dayandıkları temel bakımından, her iki soru da, evrendeki nesne ve olayların, düzenli bir sıralanış

içinde ve bağıntılı olarak doğup hareket ettiklerinin varsayıldığını gösteriyor. Fakat birincisi,bağıntılılığın evrenin maddi hareketine öncel bir erek tarafından belirlendiğini öne sürerken, ikincisi,maddeninkendihareketininherhangibirdışetkiye(birereğe, tanrısal iradeyevs.) ihtiyaçduymaksızın

Page 19: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ilerleyişinden,zorunlulukladoğmuşbulunanbirbağıntılılıkdüzenitasarlıyor.Sorunu, ikinci soru açısından ele almak, evrensel bağıntılılığın ancak nedensellik kavramı içinde

anlamlandırılabileceği sonucunayolaçar.AtomculuğunDemokritos’taolgunlaşankarakteristik özelliği,böylecekatıbirnedensellikteorisihalindekendisinigösterir.Bunedensellikanlayışındarastlantıyahiçyerbırakılmazvenedensellikilezorunluluközdeşlenir.Olayvenesneler,sonsuzcaküçükparçacıklarınbirleşmesindenoluşmuşturveparçacıklararasındakihertürdenilişkiveetkileşmenedenseldirdenilince,gelişmenin,hareketinvebağıntılılığındahasonrakibasamaklarındaolupbitecekolanherşeyindahaenbaştanbelirlendiğidekabuledilmişolacaktır.Atomcu teorinin bütünlüğü içinde nedensellik kavramının bu içeriği kazanmış olması, diğer yandan

temel parçacıkların hareketi hakkındaki düşüncelerle de uyumludur. Buna göre, olayı ya da nesneyimeydanagetirentemelöğelerinsıralanışı,niteliğinbelirlenişindebaşlıcaetkendir.Örneğin,AveNgibiiki öğeden meydana gelmiş bir nesne, eğer bu öğelerin A-N biçiminde dizilişiyle nitelik kazanmışsa,öğelerdeğişmesede,sıralanışlarınınN-Abiçiminialmasıhalinde,ayrıbirnitelikkazanacaktır.Öğelerinsıralanışırastgeledeğildir,nedenseldirvedaimabiröncekietkiyebağımlıdır.Her nesnenin ya da olayın, sonsuz sayıda ve sonsuzca küçük öğenin birleşmesinden doğduğunu ve

bununöncekiharekettarafındannedenselliklebelirlenmişolduğunudüşünmek,dahabaşlangıçtanitibarenherşeyindeğiştirilemezbirzorunluluklabugünkühalinialmayadoğruyöneldiğidüşüncesiyletamamlanır.Böylece evren, yalnızca belli bir yer ve o an içindeki ilişkiler içinde değil, sonsuz zaman içinde de,bağıntılıbirbütünlükolaraktasarlanmışolmaktadır.

iv.NesnedenKavramaSıçrayış

Atomcular,temelmaddekavramını,belirlicisimlebirtözolarakdüşünendoğafilozoflarıkarşısında,duyulurolmaktanuzakvesonsuzcaküçükolarakdüşünülmüşATOMkavramıylakarşılamakla,başkabirgelişmenindebellibelirsizyolunuaçıyorlardı.Daha Thales zamanında, Anaximandros, evrenin temel ilkesi olarak “Aperion” (belirlenmemiş)

kavramını ileri sürmüştü.Onagöre ilkmadde, sonluherhangibir şeyolamazdı.Her şeyinkendisindentürediğişey,ancaksonsuzbirşeyolabilirdi.Düşüncenin gelişim çizgisini, kavramların ilerleyişinin çizgisi olarak soyutladığımızda, Aperion

kavramı, cisimlerle sınırlanmışevren tasarımını, soyutkavramlardüzeyindeyenidenkurmadenemesiniilkkezgündemegetirmişolmaklaönemkazanır.Anaximandros,çeşitlinesneltözlerarasında,herbirinindiğeriniyokedeceğikarşıtlıklarbulunduğunu

düşünüyordu. Böylece bilinen sonlu nesnelerin hiç birisinin ilk töz olamayacağını, çünkü bunlardanbirinin sonsuz olması halinde diğerlerinin ortadan kalkacağını ileri sürüyor ve buradan Aperionkavramınaulaşıyordu.OnagöreAperion,“nesudurnedeöğelerdenilenşeylerdenbiridir;amaonlardanayrıvesonsuzbirdoğadırki,bundangöklerinveonlarıniçerisindekidünyalarıntümüdoğarlar.”2

Belirli herhangi bir madde yerine, “belirsiz sonsuz” kavramının önerilmiş olması, elbetteAnaxagoras’ın Nous’u ölçüsünde bir soyutlamaya ulaşıldığını göstermiyor. Anaxagoras’ta Nous,“düzenleyiciakıl”anlamıtaşımakla,Aperion’dandahaileribirsoyutlamadüzeyineişaretediyor.Nevar

Page 20: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ki Nous, gene de “belli bir şey, bir madde” olarak tasarlanmış ve maddi evrenden ayrı olarakdüşünülmemişti. Aperion ise, kavramlar düzeyinde yeniden üretilmiş bir evren için daha elverişli birbaşlangıçtıveşeylerin“düşünceyedayananbiraçıklamasını”denemişolmakbakımındandafelsefitavradahayatkındı.Ancak,“akladayananevren” tasarımı,göreceolgunbiryapıyaHeraklitus’taulaşabiliyor.Onagöre,

Logos evrendeki her şeyin içkin yasasıdır ve her şeyi birbirine bağlar. Fakat Logos, doğa felsefesinigenelolarakilgilendiren“ilkmadde”sorunununbirçözümüdeğildir.Heraklitus’tailkmaddekavramınauyguntöz,ateş’tir.Ancak,Heraklitus’unsözünüettiğiateş,hemnesnelliğiiçindekiateştivebugörüşaçısıonubiryanıylamateryalistdoğafilozoflarınayaklaştırıyordu;hemdekavramsalbiryapıyaveetkinliğesahipti. Bu bakımdan Heraklitus’un maddeye safça bağlanmış olan fizikçi doğa filozoflarınınmateryalizminiaşanbiryanıbulunduğunusaptayabiliyoruz.Çünkünesnelolanlakavramsalolanarasındakurulanbubirlik,onunmaddeninhareketi iledüşünceninhareketiarasındakibağıntıyı tanımışolduğunugösteriyor.Heraklitus’uöncekifilozoflardanayıranbaşlıcaözelliklerşöyleözetlenebilir:— Varlığın temeli, değişmeyen bir töz değildir. Temel töz, kendisiyle özdeş kalmayan bir şeydir,

başsızvesonsuzbirdeğişmedir,karşıtlarınsavaşıdır,sonsuzcaakanbirsüreçtir.— Hareket, yalnızca bir durumdan ötekine geçiş, bir tek yönlülük değildir. Daima hem aşağıdan

yukarıya,hemyukarıdanaşağıyaaynıandaçokyönlüdür.—Dönüşüm,yalnızcabirbaşkayageçişdeğildir;karşıtınadageçiştir.Böylece Heraklitus, bağıntılılığın bir biçiminde takılıp kalan kendinden öncekileri, sayısız ve

durmadandeğişençokyönlübağıntılılıkkavramıiçindeaşar.Teorisininsomutlanabileceğisimgeolarakateşiseçişibubakımdananlamlıdır.Önceki filozoflarda ilk töz, her şeyin aslını oluşturur vekendisi değişmedenkalırdı.Thales, tohumu

ezdiği zaman parmaklarının ıslanmasına yol açan şeyin, ağladığı zaman gözlerinden akan şeyle aynıolduğunu, hep aynı su olduğunu düşünüyordu. Anaximenes, granitte ve kuştüyünde, yalnızca havanındeğişikyoğunluklarınıbuluyordu.OysaHeraklitus,ateşi,“daimakendisiolmaktançıkarakbaşkabirşeyolan”diyetanımlıyordu.Öncekilerinhepsindeilktöz,değişimiçindedeğişmedenkalanşeydir.Heraklitusise,bizzatateşinkendisininbirdeğişme,birsavaş,birakışvebirsüreçolduğunusöylüyordu:“Herşey,ateştekialevgibi,birbaşkasınınölümünüyaşar,birbaşkasınınyaşantısınıortadankaldırır.”Hareketivedeğişmeyi,değişmeyen,öyleysehareketdeetmeyenbirilktözleaçıklamaçabası,gerçekte

değişmeyi yalnızca artış ya da eksilişle, basit yer değiştirmeyle sınırlar. Bu da, mekanik bir evrentablosunagötürür,çünkütemelinde,kılıktankılığagirerkengenedekendisiolarakkalabilenilkmaddeninçemberselhareketivardır.Heraklitus için önemli olan, ateşin çelişkili, akışkan bir süreç halinde ve evrensel olarak kendisini

ortayakoyanhareketidir.O, “bütün satın alınacak şeyler nasıl altınla trampa ediliyorsa, bütün varlıklar da ateşle trampa

edilirler.” derken, ateşi, bütün varlıkların genel eşdeğeri gibi düşünüyordu. Bir başka deyişle,Heraklitus’agöre ateş, hemher şeyinkendisine eşitlenebildiği, hemdeher şeyi birbirine eşitleyenbirilkedir;böylecesonuçtaherşeyateşeveherşeybirbirinebağlanabiliyor.Ateşteveateşilesağlananbubirliğin kaynağında, ateşin evrensel doğası bulunuyor: “Bilgelik, her şeyi yöneten Logos’u bilmekten,

Page 21: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ateşin doğasını keşfetmekten, karşıtlığın yasasını ve durup dinlenmeden savaşan ve değişmeyi yaratanuyumlubirliğitanımaktanibarettir.”Öyleyseateş,karşıtlarınbirbiriüzerindesavaşı,veuyumudur;vebuhaliyle, çatışmalı ve çelişkili bir bütün olan evrenin kaynağıdır, özüdür.Ne var ki ateş, varlığın diğerbiçimlerindefizikselbirtözolarakdeğil,temelbirnitelikolarakbulunur.Herşeydeçatışma,savaş,akışve hareket vardır; ama bunlar varlığın rastgele bir biçiminin değil, yalnızca ateşin öz nitelikleridir.Varlığın diğer bütün biçimlerinde de bu niteliklerin bulunuşu, her şeyi ateşe eşitler ve ateş her şeyinkendisiyletrampaedilebileceğibireşdeğerolmaözelliğinibuevrenselniteliğinkendidoğasıolmasındandolayıtaşır.“Ateş, bir yakan değil, bir yanıştır,” derken, gene onun bir cisimsel töz olarak her şeyin temelinde

bulunduğunusöylemişolmuyor,bir süreç,bir savaş,birdönüşmeolarakgösterdiğihareketveetkinliğivurguluyor.Genelveevrenselolandabudur.Özetle Heraklitus, “ilk madde” yi, gerçekten maddi bir varlık olarak düşünen doğa filozoflarından

farklı olarak, ateşin kavramsal içeriğini esas almış ve ateşi, genel ve kavramsal bir bağıntı olarakönermiştir.Fakatbutemelyan,onunmateryalizmedeyaklaşandüşüncelerininüstünüörtmemelidir.

v.“Bir”inDoğası

Materyalistdoğafelsefesininevreni“tekilkmadde”ileaçıklamaçabasınıngelipdayandığısınır,aynızamanda idealizme açılışın dabaşlangıcı olabilen “Bir” kavramıdır.Bir başkadeyişle “Bir” kavramı,yalnızca maddi evrenin çokluğunun kendisinde aşılmasını temsil etmekle kalmıyor, evren üzerinedüşünmeninbütüniçeriğinindönüşmesinedekarşılıkdüşüyor.“Tek ana madde”, bir yandan çokluğu ve çeşitliliği, değişmeyi ve hareketi açıklayabilmek için

duyularlavedeneyledesteklenebilenbirtemelsağlıyordu,amadiğeryandan,bütündeğişmeveçokluğunkendisinde sona erdiği bir değişmez ilkeyi de öne sürüyordu.Çağın bir kısım düşünürü için, bu kabuledilemezbirçelişmeydi.Parmenides,“Bir”kavramınıgeliştirerekbuçelişmeyiaşmayıdenemiştir.Parmenides’te “Bir” kavramı, önce duyularla akıl arasında bir ayrım yapmayı ve aklı gerçeğin

bilinmesininmutlakyoluolarakgörmeyigerektiriyordu;sonra,doğafelsefesi tarafındantartışılmaksızınkabuledilmişolanhareketveoluş,çoklukvedeğişmekavramlarınıeleştirmeyi.Duyularımızhareketlivebölünmüşbirevrenbildiriyorlardıbize;deneybuevrenindeğişenveçoğalan

ilişkilerinigösteriyordu,amaherikisidebunlarhakkındakalıcı,sağlam,değişmezbirbilginindoğmasınısağlayamıyorlardı. Oysa akıl, “salt düşünce”, deneye boğulmadan yürütülebilirse eğer, çokluğun vedeğişmeninardındakitekvedeğişmezolanınniteliklerinegötürebiliyordu.Parmanides’egöre“Bir”kavramı,deneyindeğil,aklınbirürünüydü.O,içindeboşluğunbulunmadığı

mutlakdoluluktu,hareketinvedeğişmeninbulunmadığıparçalanmazbütünlüktü.Böylece“Bir”ekarşılıkdüşen evren, katı ve hareketsiz bir evrendi. Demek ki, Parmenidesci “Bir” kavramı, çokluğun birtoplamınıdeğil,bütünlüğünbiricikolankendisiniifadeediyor.Buanlamda,”Bir”inparçasıyoktur.Zamanda, madde de sürekli ve yekparedir; bölünemez. Öyleyse burada “Bir”, bağıntılı bütünlüğü değil,bağıntılara ihtiyacıolmayan,çünküparçasızolantekliği tanımlamaktadır.“Bir”inkendisisonsuzbağdır

Page 22: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ve başkaca bir bağı gerektirmeyecek kadar geneldir. Bu yoğun teklik içinde, boşluğun bulunmadığı bubütünlükiçinde,hareketvedeğişmedeimkânsızdır.Birmermerblokgibidüşünelimevreni;öylesinekatıve her zerresinde donmuş... Bunun iki ucundan iki parçanın birbirleriyle yer değiştirmesini isteyelim.“Bir”indışıbulunmadığından,buyerdeğiştirmeblokuniçindengeçilerekgerçekleşmekdurumundadır.O“Bir”lik içinden geçiş, “Bir”in parçalanmasını gerektiren bir harekettir. Dolayısıyla, “Bir”in içindehiçbirşeyhareketetmeyecektir;görünüştekihareket,biryanılmadırveduyularımızınürünüdür.Akılise,gerçeği,hareketinvedeğişmeninolmayacağınıgösteriyor.Gerçeğinmutlakdüşünceilearaştırılmasınınbusonucu,nesneilekavramarasındabirayrımakarşılık

düşüyor.Evren karşısındaki tutumları birer fizikçi gibi, doğrudan duyulur nesneler üzerinde deneye vegözleme dayanan doğa filozoflarının karşısında Parmenides’in izlediği yol, kavramsal bir evrentasarımınaulaşıyor.HernekadarParmenides,kendisiyleapaçıktutarsızlaşarak“Bir”ikürebiçimindebirmaddivarlıkolarak tanımlamışsada,onundoğasıhakkındaki tezleri,doğa felsefecilerinin“ilkmadde”hakkındasöylediklerindentamamenayrıdır.Parmenides,“duyularlaaçıklanabilenevren”kavramıyerine“akıllakavrananevren”kavramınıgetirmişolmakla, felsefidüşüncenin ilerlemesineönemlibirkatkıdabulunmuştur.Parmenides’in çağdaşı olan Heraklitus, “Bir” tartışmasına diyalektiğinin ışığı ile yaklaşarak, “Bir”

kavramınıdahasoyutvebuyüzdendedahaderinveüstelikhareketlibiriçeriğeyükseltebilmiştir.Heraklitus,evrenigenelbirhareketin,çatışmanınveçelişmeninhernoktasındaegemenolduğubiryapı

olarak düşünüyordu. Ona göre çelişme ve çatışma, hareket ve değişme, Parmenides’in düşündüğününaksine, “Bir” halinde bulunmayı ortadan kaldırmıyor, aksine onu bütün bu gerilimin uyumu olarak varkılıyordu.“Bir”,çelişkilerdolayısıylavarolanuyumdu.Hemendeğişkenveenhareketliolandı,hemdekendisiylebağdaşıkolarakkalabiliyordu.Bağdaşıklığınnedeniise,onunsonsuzluğuidi.Gerçekteneğer“Bir” sonlu olsaydı, çelişkileri onu bölünmeye, “Bir” olmaktan çıkmaya götürürdü. Sonsuzluk,çelişkilerin uzlaşmasına, gerilimlerin uyumuna yol açmaktadır. Bu bakımdan, ateşin doğası ile “Bir”özdeştir;o,karşıtlarınkendisindeeridiğibirliktir.Heraklitus’un “Bir” kavramının, Parmanides’in “Bir” kavramından, hareketli ve değişken oluşu ile

ayrıldığınıgörebiliriz.HeraklitusveParmanides’inçağdaşvesüreklipolemikiçindeolduklarınıhatırlarsak,butartışmadan

tarihselolarakHeraklitus’unzaferleçıktığınısöyleyebiliriz.Gerçi Parmenides tarzında geliştirilmiş “Bir” kavramı, felsefenin sonraki gelişmelerinde kavramsal

evrenindeğişmezliğineolangereksinimikarşılamayadahaelverişligörmüştür,amaevriminbugünküsonhalkalarındaateşiyanmayadevamedenHeraklitus’tur.

C.SİSTEMATİKFELSEFEDEBAĞINTILILIKKAVRAMI

Felsefenin ilk dönemlerinde evren, yalın bir birlik, bir biçimde bağıntılı bir bütünlük olaraktasarlanmış ve işlenmişse de, bu bütünlüğün ayrılmış bölümleri ve bölümlerin kendi içlerinde vebirbirleriyleoluşturduğu“sistemlibütünlük”hakkındabirdüşünceçabasıgelişmemişti.“Sistemlibütünlük”kavramından,evrenintemelalanlarınınnitelayrılığınıngözetilmesini,fakatbuayrı

Page 23: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

niteliklerinaynıilkeilebirleştirilmesinianlıyoruz.Doğa, insan ve bilinç üzerine birbirinden bağımsız bilgi arayışlarının, felsefenin değişik evre ve

okullarınayolaçtığınıbiliyoruz.Bubölünme,biryandanuzlaşmazkarşıttezlerindoğuşuna,diğeryandanda sentezlenebilir ya da karşıtı içinde aşılabilir pek çok farklı düşüncenin gelişmesine ortam olmuştu.Düşüncenin tarihsel evrimi içinde bu ortamın gittikçe yükselen bir soyutlama düzeyiyle karakterizeolduğunu saptayabiliriz. Böylece sistematik felsefe, hem geçmiş evrelerin birikiminin bir elenişini vesentezini,hemde“saltdüşünceyedayanan”birevrenin,yanikavramlarvekategorilerüzerinekurulmuşbir“üstevren”ineldeedilişinigerçekleştirmiştir.Olgun biçimiyle Platon’da sözcüsünü bulan sistematik felsefe, evreni, maddi birlik ve bütünlüğün,

nesnelerin ve nesneler arasındaki ilişkilerin ötesinde, kavramların ve kategorilerin ilişkileri olarakdüşünmüştür.Bubaşlıcaayırtediciözelliğidirveartıkevrenselbirliğin,birmadditözdenkaynaklandığışeklindeki temel tez, nesnelerden ayrı ve onlara öncel kavram serilerinin kaynaklığı tezi iledeğiştirilecektir.Bununlaberaber,dahaöncelerievreninoluşunailişkinilerisürülmüşdüşüncelertamamenterkedilmiş

değildir.Maddeninhareketivedeğişmesisözkonusuolunca,doğafelsefesindendevralınan tartışmalar,fakatbukezbirsisteminparçasıolarak,yenidenişlenir.ÖrneğinPlaton,hercismin,dörtöğenin(su,hava,toprak,ateş)çeşitli oranlardabileşimindenmeydana geldiğini söylüyor, her temel unsuru da, belli birgeometrik biçimle simgeliyordu. Böylece öğelerin oransal olarak ve geometrik bir düzen içindebirleşmesiyleevrenoluşuyordu.Fakat Platon’un asıl önemi, evrensel bağıntılılık düşüncesini, kavramsal bir sistem biçimi olarak

geliştirmişolmasındadır.Platon,kendisindenönce tartışılmışşudüşünceyedayanıyordu:Duyularımıza konu olan dünya, gelip

geçiciliği yüzünden, gerçek bilginin içeriği olamaz. Gerçek bilgi nesnelerin hep aynı kalan kavramsalasıllarınınbilgisiolabilir.“Asıllarınbilgisi”ise,ancakakladayananbirdizisınıflandırmaüzerindegeneakılgücüylekavranabilir.Birbaşkadeyişle,gerçekolanduyulurnesnelerdeğil,onlarınsınıflandırılmışvesoyutiçeriğiolantümellerdir(yadaİdea’lar).BununlabirliktePlaton,idealarındakendilerineözgübir nesnellikleri bulunduğuna inanıyordu. Ancak bu öyle bir nesnellikti ki, duyuların algısına değil,yalnızcaaklınkavrayışınakonuolabilirdi.Şöyleaçıklıyordu:“Nasılkibuevrende,yetkinolmayandanenyetkin olanına kadar varlıkların bir sıralanması varsa, usla kavranan alemde de öylece onların asılgerçeklikleriolanderecelenmişvesıralanmışidealarvardır.”O’nagöre,nesnelerinve idealarınderecelisıralanışı, bir zincirinhalkalarıgibibağlanmamıştır; her

derece,kendisindenöncekilerikapsar,kendisindensonrakilerdendeayrıveuzakdeğildir.Bu,bilgisürecininde iç içe ilerleyenbir inişveçıkışyolunuaynıanda içerdiğianlamınagelir.Bir

yandan nesneleri en aşağısından en yetkin olanına kadar genelleyerek çıkılır, diğer yandan bugenellemeningerçekkarşılığıolanidealarıtanıyaraktekileinilir.Heridea,birdiğerinedahayüksekbirideaaracılığıylabağlanmıştır.Parmenides,gerçekvarlığınbirvesonsuzolduğunusöylemişti.ŞimdiPlaton,varolanmaddidünyanın

ötesinde,onunçelişkilerindenvegeçiciliğindenarınmışvemaddedünyasınınkendisindenkaynaklandığısafdüşüncedenoluşanbirüst-evrentasarlıyordu.Onagöre,buüst-evren’iniçeriğiolantümeller(idealar)arasındakibağıntılılığınyasalarıbilinebilirse,onlarınbireryansımasıolan duyulur nesneler arasındaki

Page 24: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

bağıntılarvehareketliolmalarındandolayıbilinemezgibigörünengerçeklikleriulaşılabilirhalegelirdi.Platon idealizmi, bazı araştırmacılar tarafından, doğa felsefesimateryalizminden bir “geriye dönüş”

olarakyorumlanır vePlaton’unkavramlardanoluşmuşbir evren kurma çabası,materyalizmle idealizmarasındakimücadelekapsamında,gericibirkonumdagösterilir.Platon idealizmine, tarihsel açıdan bakmak ve onu bilginin gelişme düzeyi ve genel evrim çizgisi

bakımındandeğerlendirmekgerekir.İlkçağmateryalistlerinde,maddigerçekliğinzihinselyenidenüretimininifadesiolankavramlarsistemi

henüz belirsiz çıkışlar halindedir; onları asıl ilgilendiren şey, düşüncenin problemleri değil, doğanınfizikselgerçekliğidir.Bunarağmen,felsefidüşünceningelişmesi,onlardadakavramsalilişkilerinönemihakkında güçlü bir sezgi doğurmuştu. Somut, cisimsel nesneler üzerine, hem de ampirik bilimin sonderece sığ ve ilkel verileri aracılığıyla düşünmek, evrenin açıklanmasında aşılmaz güçlüklerdoğuruyordu. Bu yüzden, yalnızca materyalist niteliği dolayısıyla “ilerici” görülüp gösterilen doğafelsefesi, aslında bir bulanıklıktan başka bir şey değildi. Thales’in Su’yundan, bu her yerde apaçıkgörülebilen maddeden başlayıp Demokritos’un sonsuz küçük ve görülemez Atom’una kadar ilerleyengelişme,kavramsalbiryapınınelyordamıylaaranışınıngöstergesiolarakkabuledilebilir.Platon’dagörülenşey,doğafelsefesi tarafındanbellibirsoyutlamadüzeyineşöyleböyleulaştırılmış

bulunanmaddekavramını,maddeninkendisindendekurtarmaktır.Bu,düşünceningelişmesürecindebellibaşlıdevrimnoktalarındanbiriolarakgörülmelidir.1ARİSTOTELES:“Metafizik”,I.Kitap,983b-202COPLESTON:“ÖnSokratikFelsefe,SokratesveDönemi”,s.25

Page 25: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

İKİNCİBÖLÜMBAĞINTILILIĞINVEGEÇİŞLERİNARAŞTIRILMASIOLARAK

ARİSTOTELESMANTIĞI

Aristoteles’in, bütün zamanların en büyük araştırmacı ve bilginlerinden biri olarak anılmasına yolaçacakolan,olağanüstükapsamdakiverimi,öğrencisiolduğuPlaton’uneleştirisiüzerineyükselmişti.Aristoteles, Platon’un idealar teorisinin, iki düzey arasında ilişki kuramamış olduğunu düşünüyordu.

Önce idealar ile duyulur dünya (fenomen dünyası) arasındaki, sonra da, gene bununmantıksal ifadesiolarak,tümeliletekilarasındakibağıntınınaçıklanmamışolması,Aristoteles’ineleştirisinintemeliydi.Platon,idealardünyasını,fenomendünyasınınkaynağıvenedeniolaraktanımlamaklabirlikte,buayrı

dünyalar arasında geçiş ve bağlantı problemini ele almamış ve Aristoteles’e göre, böylece, algılanandünya ile düşünülen —düşünce ile kavranan— dünyayı tek bir bağıntı üzerinde kavramsal bilgiyleaçıklamaproblemiçözümsüzkalmıştı.Aristoteles, idealardünyasının tek teknesnelerinkaynağıve özüolarak,fenomendünyasınıniçindedüşünülmesiniöneriyorvetekbirvarlıkdünyasınınikiyanı,ikidüzeyiolarak,ikidünyanıntekbirsistemiçindeincelenebilecekleribiryolarıyordu.Mantık,Aristoteles’inelinde,bubütünselliğinbağıntılarınıbulmabilimiolarakdoğuyor.O,yalnızca

düşüncenin işleyiş kurallarını bulmakla görevli bir bilim düzeyinde düşünmemişti mantığı; O’na göremantık,varlığınilişkilerinin,hareketvebağıntılarınındabilimiydi.Çünkü,düşünmenin içyasalarınıvebağıntılarınıincelemekdemek,yansıttığıvarlıkdünyasınıdaincelemekdemekti.Bunabağlıolarak,Aristotelessistemi,doğaolaylarınınvenesnelerinsınıflandırılmasınadayananve

kendisindensonrakibilimselgelişmelerietkilemişbulunan,farklı,uzmanlaşmışdallarıiçeriyordu.Fizik,astronomi, biyoloji, psikoloji, politika, estetik vs. bu ayrılmış halleri içinde doğuşlarını vegeliştirilmeleriçabasınıAristotelessistemi içinde tanımışlar,gene ilkkezbütünbilimlerinbağıntılıbirbütünlüğü bu sistem içinde kurulmaya çalışılmıştı. İşte mantığın asıl önemi, bu alanlar arası birliğinsağlanmasınınbilimiolarakönerilmişolmasındadır.Önceki dönemlerde, tartışmanın düzenleyici gücü, tanıtlamanın bir aracı olarak kalmış bir disiplin-

öncesibiçimolanmantık,onunelindeilkkezgerçekbirevrenselaletanlamıkazanmayayönelmiştir.Mantığındayandığıtemeltez,Platon’daolduğugibi,tümelingerçekliği’dir;böylecebilgininamacıda

tümelikavramaktır.Tekilvarlıklarınbilgisi,tümeliçindeneldeedilecektir.Temel problem ise, tümel ile tekil arasındaki bağıntının bulunabilmesidir. Bir başka deyişle, tekil

varlıklarıngerçeğeuygunaçıklanabilmeleriiçin,tümeliçindekiyerlerisaptanabilmelidir.Aristoteles de, Platon gibi, varlıkların dereceli ve aşamalı bir sıralanma içinde bulunduğunu kabul

Page 26: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ediyordu.Nevarki,Platon,ikiayrıvarlıkdüzeyinin,yaniidealarınvefenomenlerin,kendiiçlerindeayrıayrıaşağıdanyukarıyasıralandıklarını ileri sürürken,Aristoteles, tek bir sistem içinde, fenomenlerdenidealarayükselen,tekillerdentümelleredoğruilerleyenbirsıralanmabulunduğunudüşünüyordu.Fenomenlerdenayrı,onlarındışındabiridealardünyasıolmayacağınısöyleyenAristoteles tezi,diğer

yandan, doğrudan doğruya fenomenin kendisinin incelenmesine önem veren bilimci bir tutuma da yolaçıyordu.Tekilvarlıklarınaçıklanmasınınvebuaçıklamanınispatedilmesininkaynağı tümellerolduğunagöre,

bilgi genelden özele doğru gelişecektir. Bu en genel anlamda, tümdengelim adı verilen yönteminiçeriğidir.Aristotelesmantığıdabir tümdengelimmantığıdır.AncakAristoteles’in tutumundakendisinigösteren araştırmacı ve fenomenler dünyasına önem veren yan, tümellerin tekillerin dışında olmadığıdüşüncesini de içerdiğine göre, Aristoteles’in önünde bir de tümelleri arama problemi bulunuyordu.O’nun bütün çalışmalarının, nesneleri sınıflandırma, aralarındaki kalıcı ve temel bağıntıları araştırmayönünde yoğunlaşmış olduğuna bakarak, tümdengelimi, tümevarımdan ayrı düşünmediğini görebiliriz.Gerçekbilginineldeedilmesüreci tümdengelimolmaklabirlikte,araştırma,bunun tam tersibiryönde,tümevarımyönündeilerleyecektir.

A.ARİSTOTELESMANTIĞININTEMELÖĞELERİ

Gerek düşüncenin bağıntılarını araştırmak, gerekse bütün düşünce sürecini kurallı, yasalı vedenetlenmiş bir sistem olarak genel bir yapı halinde yükseltebilmek için Aristoteles, bazı temel vedeğişmezgerçeklikler,herkestarafındanapaçıklığıkabuledilebilecekkurallarbulmakistemiştir.Bunları,yasalar,öğelerveişleyişinbiçimiolaraközetleyeceğiz.

1.MANTIĞINÜÇYASASI

Bir tümelin gerçekliğinin tartışılması ve bir tümel gerçeklikten, başka gerçekliklerin bilgisinintüretilmesiiçin,akılyürütmesürecinde,birbağıntıdandiğerinegeçerkenbağıntıyıkoparmamak,tutarlılığıve düzenliliği elden kaçırmamak gerekir. Biçimsel mantığın başlıca üç yasasının amacı bu düzeninsağlanmasıdır.

i.ÖzdeşlikYasası

Kısaca,“birşeyneiseodur”biçimindeifadeedilenveA=AformülüylegösterilenözdeşlikyasasınıAristotelesşöyleaçıklıyor:“Aynışey,aynıolguda,aynızamandaveaynıbakımdanhemvarhemdeyokolamaz;budurumdayaolumlayan,yadaolumsuzlayandoğruyusöyler.”Herşeyinkendisiyle özdeşolduğununvevarolduğu sürece kendisiyle özdeş kalacağının, neredeyse

tartışılamayacak kadar açık ve kesin kabul edileceği bir çağda, bunun bir mantık yasası olarak önesürülmüşolması,bugünanlamsızgibigörülebilir.Nevarki,buradaeldeedilmekistenensonuç,birA=A

Page 27: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

tekrarlanmasınıkabulettirmekdeğildir.Birtartışma,birtanıtlamayadaakılyürütmesürecinde,birkezileri sürülmüş bulunan bir önermenin, bütün süreç boyunca aynı değerde tutulması gerektiğianlatılmaktadır, bu yasayla. Bu bakımdan özdeşlik yasası, şu biçimde de tanımlanır: Bir önermenindoğrulukdeğeri,uslamlamasüreciboyuncaaynıkalır.Öyleyse özdeşlik yasası, bir tutarlılık ilkesidir. Uslamlamanın başlangıcında doğruluk değeri

belirlenenbirönermenin,uslamlamasüreciningelişenaşamalarındadaaynıdeğeritaşımasızorunludur.Yalnızönermelerindeğil,kavramiçeriklerinindeuslamlamasüreciboyuncadeğişikliğe uğramaması

gereği,geneözdeşlikyasasınınkoyduğubirkuraldır.Sofistiktarzda,bilerekdüzenlenmişmantıkhataları,bilerekkaydırılankavramiçeriklerivedeğiştirilenönermedeğerleriüzerinekurulutartışmalarıniçindençıkılmazsonuçlardoğurduğunugörenAristoteles,buengeliaşmak,tutarlıbilgiyiyakalamak istiyor.Bu,herşeydenönce,kendisindenyolaçıkılantümelindoğruluğununsaptanmasınabağlıolarakçözülecekbirsorundur.Fakatbir kezbu sağlandıktansonra,uslamlamanınbiryerindedoğruluk değerinin değiştiğiniönesürmek,yadaisteyerekbirkavramakarşıtbiranlamyüklemek,uslamlamanınbütüneskiaşamalarınıgeçersiz hale getirecektir. Öyleyse özdeşlik yasası, düşüncenin kendi içinde tutarlı ve çelişkisizgelişebilmesiiçinbirkuralolmaamacındadır.Nevarki,Aristoteles’inteorikbütünlüğüiçindeözdeşlik,yalnızcadüşüncenindeğil,varlığındabirkategorisiolarakanlamkazanır.Varlığınhakikatinindeğişmezve sürekliolarakkendisiyleaynıkalanbirnesnelliğibulunduğudüşüncesine yol açar ve burada klasikmetafiziktezkesinleşir:Şeylerdeğişmezlervesabittirler.Özdeşliğinbirsoyutlamaolarak,koşullarabağlıolmayangenelvedurgunbirözellikolduğudüşüncesi

diyalektikte, hareketin ve değişmenin yasalarıyla aşılacaktır. Orada artık, özdeşlik somut bir içerikkazanacak, belli koşullar altında gerçekleşen değişme süreçlerinin, doğan ya da çözülen çelişkileriniiçeren bir canlılığınmomenti olarak kabul edilecektir. Özdeşlik, göreli ve geçici, hareket ve değişmemutlakolacaktır.

ii.ÇelişmezlikYasası

Özdeşlikyasasınınmantıksaldevamıyadaözdeşlikyasasınınbirbaşkabiçimdedilegetirilişiolarakçelişmezlikyasası,“birşeykendisindenbaşkabirşeyolamaz;birşeyaynızamandahemkendisi,hemdebaşkabirşeyolamaz;birnitelikbirbellişeydeaynızamandahemvar,hemdeyokolamaz”gibiçeşitlibiçimlerdeifadeediliyor.Özdeşlikyasası,A’nınAolduğunusöylerken,çelişmezlikyasası,aynıdurumu,A’nın“Aolmayan”olamayacağıolarakanlatıyor.Antik felsefenin değişik evrelerinde, evreni düşünebilmenin koşulunun, onu bire, tek madde

gerçekliğine indirgeme, hareketsizleştirme, ayırma ve katı sınıflar içinde ifade edebilme olarakgörüldüğünüsaptayabiliriz.Çelişmezlikyasası,buyöntemselçabanınnetleştirilmesidir.Çelişmehareketdemektir ve hareket, kalıcı bilginin –ki çağın felsefesinin başlıca ereği idi– olamazlığı anlamınageliyordu.Düşüncedebirdüzenlilik,hernoktasındatutarlılıkvedeğişmezlikarayanAristotelesmantığı,çelişmezliğibuyüzdenilkeedinmekzorundaydı.

iii.ÜçüncüHalinOlanaksızlığıYasası

Page 28: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Özdeşlik ve çelişmezlik yasaları, mantıksal sonuç olarak, “ara bir durumun olamayacağı” ilkesinidoğurur.Hareketvedeğişmeiçindekidüşüncevefenomen,birdurumdandiğerinegeçerken,evriliryadadönüşürken,ilkdurumundanfarklı,fakathenüzkesinleşmişbiryenidurumdadaolmayanbirevreden,arabiraşamadangeçecektir,zorunluolarak.Oysa,hareketsizkılınmış,kendisiyleözdeşliğininhiçbirbiçimdebozulmayacağıkabuledilmişvarlıklarevreninde,birşey,yavardıryadayok,yadoğruduryadayanlış,ya A’dır ya da A olmayan... Arada bir hal, bir üçüncü durum olanaksızdır. Varlık varlıkla, yoklukyoklukla,doğrulukdoğrulukla,yanlışlıkyanlışlıklaözdeştir.Karşıtlarınarasında,birindendiğerinegeçiş,biriilediğerininaynızamandabiraradabulunuşudemekolanüçüncübiryer,durum,zamanolamaz.

2.ÖNERMELER

Düşüncenin işleyişkurallarınınaraştırıldığıvesonuçlandırıldığıalanolarakönermelerveönermelerarasıbağıntılar,Aristotelesmantığınıntemelöğelerindendir.Bir konuve o konuhakkındabir yargıbildiren yüklemin birliği, bir önerme oluşturur.Her önerme,

doğruyadayanlışbiriddiailerisürervebirbilgiverir:“Atbirhayvandır”,“hayatboştur”gibi.Emir,dilek,sorubildirencümlelerönermedeğildir:“Athayvanmıdır?”,“hayatboşolmasaydı!”gibi.Önermelerde, konu ile yüklemi arasındaki ilişki, Aristoteles tarafından on temel kategori altında

sınıflandırılabilirolarakgörülüyordu.1)Töz:Aristoteles’egöre,TÖZ’ünikianlamıvardır.Ensondayanak,başkabirşeyinyüklemihaline

getirilemeyenolaraktözveözübakımındanelealınanbireyolarak,maddedenayrılabilenşeyolaraktöz;herşeyintemelyapısıveformu.Böylece, bir önermede, yüklem, eğer varlığın ne olduğu hakkında bir bilgi ya da bir iddia ortaya

koyuyorsa, yüklemle konu arasındaki ilişki tözsel bir bağıntıdır. Öyle ki, yüklemin bildirdiği ne’likortadankalktığında,sözkonusuöznedeortadankalkar.Örneğin,“çizgi,sonsuzsayıdanoktadır”önermesinde,nokta,çizginintözü,ensondayanağıdırvenokta

ortadankalktığındaçizgitanımsızkalacaktır.2)Nicelik: Aristoteles, niceliği, sayıldığında çokluğu, ölçüldüğünde büyüklüğü veren özellik olarak

tanımlıyor.Böylece, konu ile onunne kadar ya da ne büyüklükte olduğunu bildiren yüklemi arasındakiilişki,nicelikkategorisinegirer.Bu,aynızamanda,“onekadardır?”sorusunundacevabıdır.3)Nitelik:Özündiğerözlerdenfarkı,Aristoteles’egöre,nitelik’tir.“Onasıldır?”sorusuna,konunun

niteliğibelirtilerekcevapverilmelidir.4)Bağıntı:Önermede,konuyubirbaşkaşeylebağıntısı içinde tanımlayan yüklem, bağıntı kategorisi

içinegirenbirilişkiyiortayakoyar.“Neyinnesidir?”sorusununcevabıdır.“Bukitap,Sokrates’eaittir”,önermesindeolduğugibi.5)Yer:Konununuzaydatuttuğuyeribildirenyüklemlerinkonuylailişkisi,Yerkategorisinegirer.“O

nerededir?”sorusunaverilencevaptır.6) Zaman: Önermenin konusunun zaman içindeki yerini bildiren yüklemle olan ilişkisi “zaman”

kategorisindedir.“Ohangi,zamandadır”sorusunaverilencevaptagörünür.7) Durum: “O hangi durumdadır?” sorusuna verilen cevapta, yüklemle konunun ilişkisi, durum

kategorisinegirer.Dikmi,yataymı,oturuyormu?vs.

Page 29: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

8) İyelik: Söz konusu varlığın nelere sahip olduğunu bildiren yüklemle ilişkisi, iyelik kategorisiiçindedir.9)Etki:“Oneyapar”,“konuhangietkilerdebulunur?”Busorularacevapverenyüklemlerlekonunun

ilişkisietkikategorisiiçindedir.10)Edilgi:Onaneyapılır?Edilgibildirenyüklemlerinkonuylailişkisi,bukategoriyegirer.Aristoteles, kategorileri yalnızca konu ile yüklem arasındaki ilişkilerin bir sınıflandırılması olarak

değil, aynı zamanda, bir belli nesnenin, olayın, varlığın tanımlanabilmesinin de kalıpları olarakdeğerlendirir.Çünkükategoriler,“varlığınengenelgörünüşleridir”Aristoteles’egöre.Varlıklar,buonkategorinin gösterdiği ilişkiler içinde eksiksiz olarak gösterilebilirse, onun hakkında tam bilgi eldeedilebilecektir. Dolayısıyla kategoriler, bir konunun gerek tanımlanabilmesi ve belirlenmesi, gerekseonun hakkındaki bir iddianın tanıtlanabilmesi için başvurulacak “form”lardır. Ona göre, bu amaçlakurulmuş önermeler ve bu önermeler arasında kurulacak düzenli bir ilişki, konu hakkındaki bilgiyiverecektir.3

3.ARİSTOTELES’İNTASIMÖĞRETİSİ

Tümdengelimmantığında,verilmişbiryadadahafazlaönermedenyolaçıkarak,dahaözelsonuçlaradoğru inmek, tasım adı verilen dolaylı çıkarım işlemi ile gerçekleşir. Böylece “tasım”, önermelerarasındaaraçlıilişkilerkurmaişlemidir.Tasımın temel biçimi üç önermelidir. Bu durumda tasım, verilmiş iki önermeden, bu önermelerin

içeriğindebulunanbirüçüncüönermeninnasılçıkarılacağınınkurallarınıverir.Tümdengelimde,geneldenözele, tümelden tikele inendüşünce, ilerlemesininheradımındabir tasımı

tamamlar,yenibirtasımkurarvedaima,birtümelönermeninözelliklerinebağlıkalarakdaha tikel-özelönermelereulaşır.Böylece öncüllerden vargıya, tümelden tikele doğru sıralanmış önermeler, geneldenözeledoğrugiderekdaralanbirbiçimdebirbirlerinikapsarlar.Önermelerinsıralanışı,tasımınterimlerininsıralanışıdır.Büyükönerme,kapsamıengenişolan terimi

—BüyükTerim’i—taşımasıdandolayıilköncüldür.Küçükönerme,kapsamıdahadarolanterimiiçerirveikinciöncüldür.Vargıönermesi,büyükteriminyüklem,küçükteriminiseözne(konu)olarakyeraldığısonuçönermesidir.Tasımınenönemliöğesi,OrtaTerim’dir.Ortaterim,herikiöncüldedebulunur,büyükterimleküçük

terimibirbirinebağlayarakaradançekilir;büyükveküçükterimlervargıönermesindeyeraldıklarıhalde,ortaterimvargıdabulunmaz.Buözelliklerüçönermelibirtasımüzerindeşöylecegörülebilir:Bu tasımda, “Sokrates”e göre daha genişkapsamlıolan, Sokrates de dahil bütün insanları kapsayan

terim “Ölümlülük”tür ve bu, büyük terimdir. Sokrates, küçük terimdir. Her iki önermede de bulunan“insan”iseortaterimdir.Çıkarsamasürecinde“Ölümlülük”ile“Sokrates”ibirbirinebağlamış,vargıdabirinin özne (Sokrates), diğerinin yüklem (ölümlülük) olmasını sağlayarak aradan çekilmiştir. Böylece“insan”ortaterimi,hemölümlülüğün,hemdeSokratesolmanınüzerindegerçeklikbulduğutemeldir.Herikiteriminilişkisininsağlandığıbirbağıntıdır.Aristoteles’egöre,ortaterimindeğişenyerlerinegöreüçtemeltasımbiçimimeydanagelir.Ayrıcahertasımbiçimi,önermelerininniceliğiveniteliğinegörebelirlenenözelbiryapıgösterir.Bu

Page 30: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

yapıya “Kip” denir. Kipler, büyük ve küçük önermelerin niceliklerinin ve niteliklerinin ilişkisiyle,vargınınkazanacağınicelik ve nitelik arasındaki ilişkiyi, her tasım biçimi için kazanacakları ayrı ayrıözellikleritanımlarlar.Kipler,tasımınçıkarımkurallarıilgiliolduklarıiçinbüyükönemesahipgörülürler.Mantıklıdüşünmek

vedoğrusonuçlaravarabilmekiçin,tasımınbiçimiilekipiarasındakiilişkikuralınauyulmalıdırdenilir.4

4.BİÇİMSELLEŞTİRMEVEGİZLİTASIM

Biçimselleştirme işlemi, hareketli ve çok öğeli yapı ya da süreçlerin, sistemli bir soyutlama veyalınlaştırmayauğratılmasıdır.Böyleceincelenenyapıyadasüreç,zihinselolarakyenidenüretilmiş,bukezdüzenlivekararlıbirişleyişesahipolacaktarzda,yalnızcatemelvesürekliyanlarıylayeniden inşaedilmiştir. Örneğin, aslında son derece karmaşık süreçleri ve düzensiz ilişkileri de içerebilen“düşünme”yi, tasıma eşlemek, tasımla karşılaştırmak, böyle bir biçimselleştirme işlemidir. Böylecedüşünmenin kendi hareketi, yalınlaştırılmış bir biçime indirgenerek, kavranabilir ve üzerinde soyutişlemleryapılabilirbirhalegetirilmiştir.Biçimselleştirme, asıl yapının bağıntılı bir sistem olarak düşünülmesine ve öğeler arasındaki

ilişkilerin, yapının her noktasında aynı temel ve sürekli özellikleri taşıyacağı varsayımına dayanır.Böylece biçim üzerinde yapılan analiz, yapının hareketinin görülmeyen yanlarının teorik olarak açığaçıkarılmasınıolanaklıkılar.Kavramlarveönermelerarasındakiilişkilerinbirbiçimselleştirilmesiolantasım,tasımınbiçimlerive

kipleri,düşünceninhareketinindeğişikaşamalarınınbirbirinebağlanışını,birdüşüncedendiğerinegeçişiyasalı ve kurallı kılarken, aynı zamanda, düşüncenin önceki ve sonraki niteliklerinin, doğrulukdeğerlerininsüreklive tutarlıkılınmasınıdasağlamak ister.Buyüzden, sürecinbaşından sonunakadarbelirlenmiş bir yol boyunca, her öğe ve hareket birbiriyle bağlanarak, ilişkilere ve oluş’a zorunlulukkazandırılır. Artık bu süreçte, beklenmedik, aykırı, bozuk herhangi bir kavram ya da önerme ilekarşılaşılamayacağı umulur. Çünkü verilmiş iki önerme, bu sistem içinde bir üçüncüyü, vargıyı,zorunlulukla doğuracaktır. O iki önermeden, biçim ve kiplerde, terimlerin saptanmasında hatayapılmadıkça,birbaşkavargınınçıkmasıolanaksızdır.Diğeryandanbuzorunluluk,sistemiçindeyeralanöğe ve hareketlerin herhangi birisinin bilinmeyen özelliklerinin, diğer bilinenlere bağlı olarak açığaçıkarılmasınadayolaçar.Böylece,tasımkuralları,biçimlervekipler,özelbiralanda,düşünceninhareketialanında,bilinmeyeni

bilmek, kaybolmuşu bulmak, geleceği görmek için birer araç haline gelirler. Biçimselleştirmeninsağladığı olanaklarla, düşünce süreci boyunca, bilinenlerden bilinmeyenlere, bir kez bilinmiş olandanonunyitikköklerinegidişiçinyolbulunur;biraşamadadüşünülmüşolanın(hareketegeçmişbirkavramınyadakurulmuşbirönermenin)ilerikiaşamadahangisonucaulaşacağıöncedengörülür.Tasımınpekçoktürüvardır vebunların her biri, uslamlamanın değişik yollarının biçimselleştirilmesi çabasına karşılıkdüşerler. Ancak bunlardan biri, diğer türlerin kendini olanaklı kılmak için keşfedildikleri izleniminivereceközelliklerledururkarşımızda.Tasımtürlerininpekçoğu,günlükyaşamdakarşılaşılmasıhayligüçbirkatılıkvebiçimselliküzerine

kurulmuşken,şimdielealacağımız“GizliTasım”,olağandüşünceifadeyoluolarakherankarşımızdadır;

Page 31: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

her an bir gizli tasım kurar, ya da çözeriz. Bu bakımdan şunu söylemek fazla abartı sayılmamalıdır:Tasımın diğer türleri, gizli tasımların nasıl anlaşılacağını, nasıl çözümleneceğini açığa çıkarmak içintemelhazırlamaktanötepekazönemtaşırlar.Gizlitasım,genellikleikiönermelibirtasımdır.Yaöncüllerindenbiri,yadavargısısöylenmemiştir.

Buyüzden“eksiktasım”,yada“saklıtasım”olarakdaadlandırılır.

Örneğin:BütüninsanlarölümlüdürSokratesdeölümlüdür.

biçimindeki bir önermeler dizisinin, aslında üç önermeli bir tasımın, küçük önermesi “gizli” kalmışhali olduğu görülüyor. Gizli kalan önermede, Sokrates’in insan olduğunun söylenmiş olduğunu, bu ikiönermearasındakiilişkiyebakarakçıkarsayabiliriz.Fakatbunun“mantıksal”olarakanlaşılabilmesiiçin,herşeydenönce,buönermelerdizisindebirortaterimin(insan),Sokratesveölümlülükarasındakiilişkiyisağladığını,dolayısıyla,“kayıp”önermededeonunyüklemolarakbulunmasıgerektiğinibildirenkuraldanhaberliolmamızgerekir.Gizlitasımda,büyükönermeveyavargıönermeside“saklı”kalmışolabilir.

Örneğin:Sokratesbirinsandır,ÖyleyseSokratesölümlüdür

denildiğinde, “bütün insanların ölümlü” olduğunu bildiren bir tümel olumlu öncülün söylenmemişolduğunu anlarız. Bize, bu kayıp ya da söylenmemiş öğenin özellikleri hakkındaki bilgiyi veren şey,doğrudandoğruya,verilmişikiönermearasındakibağıntınınözellikleridir.Birsisteminparçalarıolarakbirbirine bağlanmış olan önermeler arasında birisinin kimliğini, diğerlerinin sistem içi ilişkilerine vekendi niteliklerine bakarak bulabilmeyi mümkün kılan ise, sistem hakkındaki biçim bilgisidir. İyikurulmuş bir biçim, verilerin ne tarzda birbirine bağlandıklarını bildirmekle kalmaz, onların temelyapılarınınnasılkurulmuşolduğunada ışık tutar:Konu ve yüklemin birbirine göre olan durumu nedir,hangiaraç(ortaterim)ilebirbirlerinebağlanmışlardırvebuhangisonucudoğuracaktır?Bütünsorularıncevabısisteminbiçimiiçindedir.Şimdi, “gizli tasım” kavramından yola çıkarak ulaştığımız sonuçları, daha genel bir çerçeve içinde

düşünelim.Yalnızcaönermevekavramhareketlerinindeğil,olaylarınvenesnelerinhareketinindebir“mantığa”

dayandığıkabuledilir.Bununla,olayların,nesnelerinhareketlerinindüzenlibirsıraiçindeveanlamlıbirbütün oluşturacak tarzda birbirine bağlanmış oldukları söylenmek istenir. Bir başka deyişle, olayı,nesneyi ve hareketi meydana getiren öğeler, baştan sona tutarlı bir düzen içinde birleştikleri vebirbirlerine zorunlu ve sürekli bağlarla bağlandıkları için, önce ve sonra arasında, olmuş ile olacakarasında, değiştirilemez bir bütünlük bulunduğu anlatılır. Aristoteles sistemi içinde düşündüğümüzde,olayınkurucuöğelerininbirbirlerinebelirlibirbiçimeuygunolarakbağlandığınıve öngörülmüş biçimdeğişmedikçe,bubağlantılarınsonuçlarınındeğişmeyeceğinikabuletmişizdemektir.Ve sıradan düşünce, çoğu zaman farkında olmaksızın, daima biçimin egemen olduğu böyle bir

çözümleme süreci içinde yargıoluşturur. Bir futbol seyircisi, geri pas yapan oyuncuyu yuhalar. Çünkü

Page 32: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

onun “futbolun mantığı”olarak bildiği sistemde, temel öncül, her oyuncunun topu rakip kaleyegöndermesini önermektedir. Bu temel önermenin belirlediği bağıntılar içinde bir parça olan futbolcu,öyleyse, geriye doğru oynamamalıdır. Tepkisel olarak yuhalanan şeyin, işte bu “tasım bozukluğu”olduğunudüşünebiliriz.Buörnekbize,birbütünlüğün“mantıksistemi”olarakkavranmasıolayınınensıradan ilişkiler içinde

debulunabileceğinigösteriyor.Daha karmaşık, çok öğeli ve amaçlı ilişkilerde ise, harekete öncel birmantık sisteminin bulunması

zorunludur.Askerlik, politika, iktisadi hayat gibi, kuralların ve önceden kurulmuş tasarımsal yapılarınbüyükönemtaşıdığıalanlarda,eyleminbaştansonatutarlılığı,parçalarınbirbirlerinedüzenlibağıntılılığı,bir“mantıkolayı”gibigörünür.Şimdiböylebiryapıyı,tasımkurallarınıngeçerliolduğubiralanolarakdüşünelim.Örneğinaskerlikte,

karşılıklı taraflar bakımından, birbirlerinin mantık sistemlerini bilmenin önemini böylesineyalınlaştırılmışbirmodelüzerindakolaycagörebiliriz.Problem şudur: Elde edilmek istenen vargı, nasıl bir büyük önermenin hangi küçük önermeyle, ne

türden bir tasım altında ve hangi biçimde ilişkiye sokulmasıyla elde edilir? Ve bu “tayin ve tespitettiğimiz”öğelerinbağıntısından,beklenensonuç“mantıksalbirzorunluluk”olarakeldeedilebilirmi?Aristotelesmantığınınkurallarabağlıbiçimselyapısıveyasalaradayanılarakdüzenlenmiş süreçleri,

onun içinde hareket eden öğelerin geçmiş ve gelecek durumlarını, belli bir andaki ilişkilere bakarakçıkarsamaimkânıverir.Eğerevrengerçekten“üçterimli”olsaydı,veherşeytasımkurallarıgibibelirlibirbiçimingereklerinegöreoluşuyorolsaydı,herşeyinbilinebilmesikolayolacaktı.Gizli tasım kavramı, her şeyden önce, bize belli bir sistem içinde bilinen verilerden, bilinmeyene

doğru ilerlemek istediğimizde, BİÇİM’in ne kadar önemli bir rol oynadığını anlatıyor. Biçim, yapıyımeydanagetirenöğelerindüzenliörgütlülüğüvebağlantılarınınzorunluluğununsonucuolmakanlamında,diyalektikiçindedeağırlıklıbirönemlekarşımızaçıkacak.3Önermelerkonusundadahaayrıntılıbilgiiçinbkz:EKI.4Tasımbiçimlerivekiplerikonusundaayrıntılıbilgiiçinbkz:EKII

Page 33: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ÜÇÜNCÜBÖLÜMORTAÇAĞ–SKOLASTİK

Aristoteles, Platon’u eleştirirken “bilginin nesnelliğini, aklın gücünü ve kudretini” savunuyordu.İdealizmekarşı,“dışdünyanınnesnelliğikonusundaenufakbirşüphe taşımadan” tezlerinioluşturmuştu.Bu bakımdan o, “bilgiyi arayan insanlığın önünde”, hâlâ kendisinde “ilginç, taze, canlı bir yığın şey”bulunabilecekbirdüşüncezirvesiolarakduruyor.Aristoteles’indüşünceninbiçimselyapılarınıaraştırmaktavebilgiyisoyutişlemlerinkonusuolarakele

almakta gösterdiği tarihsel başarı büyük ve önemlidir. Ne var ki, Aristoteles’te, metafizik-idealistsistemleredetemelolabileceközelliktebirhaylimalzemevardırvebunlaronun“ölüyanları”dır.Skolastik,Aristoteles’iniştebu“ölüyanlarının”mutlaklaştırılmasıüzerinekurulmuşveçokuzunsüre

egemenolmuşbiröğretidir.Aristoteles’in ortaya koyduğu biçimselleştirme ilkeleri ve bunların sonuçları, Ortaçağ Hıristiyan

düşüncesinde,nesnelgerçekliğiaşanbirbilgiiçeriğiolarakgörülmeyebaşlandı.Ortaçağ, felsefenin “tamamlanmış doğruyu bulma”ya yönelmesi ile karakterize olur. Bu “donmuş”

arayış içinde, Aristoteles’in form, kalıp, biçim üzerine inceltilmiş çalışmaları, yöntemsel bir araçolmaktançıkartılarak,gerçeğindeğişmeziçeriğininifadesiolmadeğerineyükseltilir.Skolastikaçısındandogmalar,tanrısaldüşünceninmantıksalsonuçlarıydı.Öyleysesorun,busonuçları,

karşı koyan insan aklına kabul ettirecek bir tutarlılık içinde sunabilmekteydi. İnanç, akılladoğrulanmalıydı.Mantığın amacı saf inancın konusu olarak kalmış dogmaları, akılla kavranılabilir vesavunulabilirdurumagetirmekti.Budurumdadüşünmeningörevi,yenibirbilgiyeulaşmak,söylenmemişbirgerçeği yakalamak değil,

söylenmişolana inancıgüçlendirmek,dogmaları temellendirmekveonlarakarşı ilerisürülen itirazların“mantıksızlığını” göstermekti. Aristoteles’in eserlerine “azizlerin kitapları” ölçüsünde değer biçmeninanlamını burada görebiliriz. Kilise babalarının elinde, kutsal kitaplar, azizler, ermişler tarafındanverilmiştemelönermeler,“tümelgerçekler”vardı!Yapılacakiş,butemellerdenhareketederek,onlardantüremiş doğruları bulmak ve bu doğruların nasıl türediğini anlamaktan ibaretti. Elbette bu “anlama”çabasınıntemelindeveöncesindeinançbulunmalıydı:Böylece,budöneminöndegidensloganı,“anlamakiçininanıyorum”oldu.İnancın,değişmezdoğrularınvarlığınavebudoğrulardanayrılınmadığısürece“mutlakbilgi”niniçinde

kalınacağına inanç anlamına geldiği bu ilişkiler içinde, bilmek, Tanrının egemen olduğu gerçeği,önermelerveçıkarsamalariçindeyansıtabilmekdemekti.

Page 34: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Aristoteles tarafından bilginin nesnel içeriğine ulaşmanın bir aracı olarak düşünülmüş olan FORMkavramı, burada mistik bir anlam kazanmıştı. Skolastikçilere göre, Tanrısal gerçek, form veya tasımkalıplarıiçindeupuyguntekrarlanmaktaydı.Tanrıkendiniaçtığısözlerindeformveyapılarauygunolarakkonuşmuştu.Öyleysebutekdoğruonauygunbir teksistemiçindekavranabilirveonungerçekliğinebuaraçla ulaşılabilirdi. Şüpheye, araştırmaya, tekil gerçekliğin kendi ilişkileri içinde tanınmasına, somutçözümlemeye yer bırakmayan bir biçimcilik, kitaplara ve ustalara iman, böylece Aristoteles sistemiiçindekendisiniifadeedebilmeolanağıbuluyordu.Bilginin değişmez bir yapısı ve içeriği bulunduğuna, bilinebilecek her şeyin önceden bilinmiş ve

bildirilmiş olduğuna ve bunların İncil’in, Kilise Babaları’nın ve azizlerin hikmetleri aracılığıylainsanlara sunulduğuna inanan Skolastik bakımından, araştırmacıya yapabileceği tek bir iş kalıyordu:Tanrı, peygamberler ve azizler tarafından söylenmiş olanları derlemek, bunlar arasında birbirleriyleçelişenleri–kipekçoktu–tasımyollarınabaşvurarakuzlaştırmak.Buçalışmalardangünümüze,binlercecilttutarında“Sentetia”larkalmıştır.“Sentetiakitapları”,dogmalarınkaynaklarıtarafındansöylenmişherşeyibirarayagetirmeyeçalışıyor,vebunlararasındatambirbütünlükveuyuşmabulunduğunutanıtlamakistiyordu.Aristoteles’intasımöğretisininkılıkırkyararcasınaayrıntılandırılmasının, tasımbiçimvekipsayılarınınarttırılmasınınkaynağında,buçelişmelerinüstesindengelebilmeisteğibulunuyordu.İncil,sözeşöylebaşlar:“Başlangıçtakelamvardı.VekelamAllahnezdindeydivekelamAllah idi.Herşeyonunlaoldu.Ve

olmuşolanlardanhiçbirşeyonsuzolmadı.”KelamsözcüğününLatincekarşılığı“Logos”turvehemsöz,hemdeakıl,mantıkanlamınagelir.İncil’in

bu ilk sözleri de, bir temel önermeden yola çıkarak zincirleme olarak daha alt önermelere gitmeninyollarını gösteren Aristoteles Mantığına olağanüstü bir önem kazandırıyordu. Mantığın bu sistemi,yaratılışın bir tek sözden (tümel bir önermeden) başlayarak her şeye doğru giden aşamalı ve sıralısistemine uygundu. Öyleyse, şurası tartışılamayacak kadar açıktı: Yaratılışın bir mantığı varsa, buAristotelesustanınöğrettiğimantıksistemigibiolmalıydı.Söz’e verilen bu önem ve değer, nesneye büsbütün yüz çevirme tutumunu da içeriyordu. Maddi

varlıklar ve ilişkiler üzerinde yapılacak her türden araştırma, daha başından gereksiz hale gelmişoluyordu.Çünkübudünyahakkındabilinebilecekolanherşey,baştaAristotelesolmaküzereotoritelerinve azizlerin kitaplarında yazılmıştı. Kitapların yazdığını kuşkuyla karşılamaya, bunları yenidenaraştırmayavetartışmayagerekdeyoktu,izinde.Galillei’ninserüveni,bilinenenyaygınörnektir.Skolastikçi,“Rabİsa’nınbudünyadadoğduğuna”dair

bilginin kesinliğinden emindi. Aynı biçimde, “Rabbın bulunduğu yerin evrenin merkezi olduğuna” daKutsalKitaplartanıktı.Buikiönermenintasımkurallarınauygunilişkisindenşuüçüncüönerme,birvargıolarak,tambirmantıksalkesinlikleeldeediliyordu:“Budünyaevreninmerkezidir.”Diğeryandan,herkesbilir ki, “Merkez, kendi etrafında dönülendir ve kendisi dönmez.” Öyleyse, dünyanın dönmediği,dönemeyeceğidetam,kesinvemantıksalbirgerçekti!Eğertasımzinciritersineelealınırsa,görülürki,dünyanın döndüğünü söylemekle, İsa’nın Rab’lığını inkâr etmek aynı şeydir. Bu “mantıksal kesinlik”karşısında,teleskopunarkasınageçipölçümleryapmanın,dünyanınbirmerkezolmadığınısöylemeninvegüneşinetrafındadöndüğündensözetmeninanlamıdagereğideolamazdı!Gerek mantığın biçimsel yapısına, gerekse kitaplara ve ustalara gösterilen bu katı bağlılık, sosyal

Page 35: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

yapınınözellikleriylebirbenzeşmegösteriyordu;kibu,mantığınaynızamandasiyasalegemenliğindebiraracıolarakgörülmesiniaçıklayabilir.Skolastiğinegemenlikçağları,feodaldevletvetoplumilişkilerininçağıdır.Butoplumsaldüzende,en

baştaTanrı,sonrahiyerarşikolarakKiliseveDevlet,bir tümdengelimsıralanışıgibialgılanabiliyordu.Sınıflar hiyerarşisi de, yukarıdan aşağıya, aristokrasi, tüccarler ve zanaatkârlar, çiftçiler ve serflerbiçimindeydi.Budüzenlive“bozulamaz”diziliş,Tanrının iradesineveyaratılışınmantığına çokuygungörünüyordu!Dinseldogmalarlatoplumsalyapınınveevreninkuruluşununbirbirineuyumluveaynımantıksalsistem

içindeaçıklanabilirolduğunuilerisürenSkolastiğinbaşlıcatezlerinişöyleceözetleyebiliriz:—Baba,RuhülKudüsveOğulüçlemesi(Hıristiyanteslisi),üçterimlievrenanlayışınaveonadenk

düşentasımöğretisineuygundur.— Tanrı, evrenin temelinde bulunan tümel hakikattir. Varolan her şey, onun açılmasından, tekil

varlıklaradoğruinmesindendoğmuştur.(Tümelbirönermeninnasılaçılacağınıvetekilönermelerenasılilerleyeceğiniisemantıköğretmektedir.)—Tanrının iradesinin aktarılması olan siyasal ve dinsel otoritenin kuruluşu da mantığın sistemine

uygundur.Sonuçolarak,bütüntoplumsalörgütlenme,Tanrı’danserfekadar,düzenli,değiştirilemezvetutarlıdır:

Çünkümantıklıdır.Böylebirbütünlüğe,siyasalvedüşünselsistemekarşıçıkmakisteyeninsanneredenbaşlamalıdır?Bütünkuruluşuntemelinde“tümelleröğretisinin”vebunlardanyolaçıkarakherşeyiaçıklanabilirkılan

tümdengelimmantığının bulunduğu görülebiliyor. Öyleyse, tümellerin ne olduğunu tartışmak, doğrudandoğruya onların hareketini inceleyen mantıksal çıkarsamaya ve bu çıkarsamanın kesin ve tartışılamazolarakilerisürdüğüsonuçlarakarşısavaşmakanlamınagelecektir.Platon, ideaların (tümellerin) nesnelerin özü olduğunu, fakat gerçekliklerinin nesnelerin dışında

bulunduğunuöğretiyordu.Aristoteles, idealarla fenomenler arasında bir kopukluk olmadığını, tümellerin nesnelerin içinde

bulunduğunuvenesnelerindedüşüncenindeformuolduklarınıilerisürüyordu.Hıristiyan felsefesi,Skolastik çağboyunca,bu sistemin içeriğini tayinedecek tarzda, ideaların birer

gerçekolduğuhakkındaki Platon tezine yakındurmuştur.XI. yüzyıl ortalarında, bu yaklaşım tarzı, bazıkiliseadamlarınatartışılmayadeğergörünmeyebaşladı.SıradanfakatdoğayameraklıbirkırpapazıolanRoscelinus,idealarıngerçekolmadıklarınıilerisürme

cesaretinibuldu.Sadeceduyulurşeylergerçektirvegerçeklik,bütündedeğil,parçadadırdiyordu.Birtüratomculuk olarak nitelenebilecek özellikteki görüşlerini, Tanrı’nın cisimsel bir varlık olduğunusöylemeye kadar ilerletmişti. O’na göre teslis (üçleme), üç ayrı tözün varlığına işaretti. Skolastiğikarakterizeedençizgilerhatırlanırsa,bunlarınnekadaryıkıcıdüşüncelerolduğugörülebilir.Hemenhemenaynızamanlarda,birbaşkapapaz,Abaleardus,Roscelinuskadaraçıkvekesinbirtavır

almamakla birlikte, daha sistemli konuşuyordu ve daha ileri bir eleştiri için zemin hazırlıyordu. O’nagöre,şeylerbirbirinebenzerlervebubenzerliktentümellerdoğardı:Fakatbenzeşenikinesnearasındaki“benzerlik”, bir nesne değildi. Tümellerin kendi başlarına bir gerçeklikleri bulunduğunu söyleyenler,bundandolayıyanılıyorlardı.

Page 36: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Occamlı William, aforoz edilmiş bir Fransisken rahibiydi. Ona göre evrensel kavramlar denilentümellerin hiçbir gerçeklikleri yoktu.Bunlar ancak, soyut düşüncenin ürünü olarak ve bilimsel çalışmaiçindeortayaçıkabilirlerdi.Bilimise,genelideğil,özeli,tekilvarlığıincelemeliydi.Çünküyalnızcatekilvarlıklarınbirgerçekliğivardıvebugerçeklik,duygularımızlabizebildirildiğigibiydi.Öyleyse,birkralile halktan birisi arasında, gerçeği bilebilmek olanağı bakımından bir fark yoktu. Bilgiyi deneydençıkarmak, herkesin hakkıydı ve herkes tarafından yapılabilir bir işti. Tümeller ancak bundan sonra vedeneye bağlı olarak doğabilirdi. Böylece mantığın da yeri ve görevi değişiyordu. Mantık, Tanrısalgerçeğianlamanındeğil,ancakdoğafelsefesininbiraracıolabilirdi.Bütünbudüşünürler,kavramlarınmaddibir temelibulunduğunu ilerisürüyorlarve idealizminmaddi

gerçekliğintemelindetümelkavramlarınbulunduğunailişkinteziileapaçıkçatışıyorlardı.Tümeller hakkındaki tartışma, sonuç olarak, doğanın tekil nesneler ve somut olaylar üzerinde

incelenmesi ve bilginin buradan elde edilmesi yolunda bir eğilimi, eski atomcuların düşünceleriniyenidengündemegetiriyordu.

Page 37: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

DÖRDÜNCÜBÖLÜMYENİÇAĞ

Yeniçağ kavramını, Skolastik düşünce tarzına karşı, bilimci vemetodcu yeni sistemlerin geliştirilipsavunulduğuzamanlarıifadeetmeküzerekullanıyoruz.Yeniçağdüşüncesine temelolanöncüller,Skolastik içindeki tartışmalardahazırlanmıştı. Bulanıklığın

giderilmesi,dinselvesiyasalideolojiyekarşımücadeleninazçokgelişmesinebağlıolarakgerçekleşti.Dogmaların,bilimaçısındanitibarsızsafinançkonularıolarakbiryanabırakılmasıveyaonlarakarşı

açıktanyıkmave çürütme çabalarının egemenlik kazanması,XV. yüzyıl sonları ileXVI. yüzyıl sonlarıarasındakiyüzyıllıkbirdönemikarakterizeediyor.Tarihte Rönesans olarak adlandırılagelen bu dönemin, gerek aynı zaman dilimini paylaşmış “büyük

adamların”olağanüstübolluğu,gerekse iktisadi, siyasi, bilimsel alanlardagörülenmuazzamatılımlarınard ardalığı bakımından gösterdiği büyük zenginlik,mantık vemetod konusunu incelerken gözden uzaktutamayacağımızbirarkaplanoluşturuyor.Zanaatlarınveticaretinhızlıgelişimi,coğrafikeşiflervebilinmeyenedoğruyapılancesur,serüvenci

yolculuklar,atılgan,meraklı,kuşkucubireytipiningelişimineişaretediyor.Savaşçıtüccarlar,gözükarakâşifler,dâhisanatçılarvebilimadamları,ahlakibireyciliğingelişmesinindesimgelerioluyorlar.Baştasermayeolmaküzere,üretimaraçlarınıngelişmesiveözelmülkolaraknitelikkazanmalarıdabusüreceeşlikediyorveilerlemeninözüolarakgörünüyor.Bilim, genel-tümel bilgi kavramını, tekil varlığın, bireysel nesnenin araştırılmasının zorunluluğu

kavramıylakarşılayıpdeğiştiriyor.Siyasalfelsefe,özgürlükütopyalarınınişlendiğibiralanolarakbelirirken,gelişenbiliminetkisiylede

doğa felsefesi canlanıp gelişiyor. Bu kez ana fikir, doğanın sırlarını çözme ve anlama değil, “doğayaegemenolma”dır.Egemenlik ve özgürlük kavramları, insan kavramına, insan ise, özgür ve egemen birey kavramına

bağlanıyor. Çağ, tekil, bireysel varlıkların kendilerini anlama ve anlatma, egemen olma yolundailerledikleribirçağdır.Bütünbugelişmelerin,bilimdevefelsefede,mantıkvemetodalanındaeskiveunutulmuşatomculuğu

canlandırması rastlantı olarak görünmüyor. Tekil nesnelere ve bireye yönelen ilgi, bazenDescartes’taolduğugibimekanistvenedenselciyanlarıyla, bazandaF.Bacon’daolduğu gibi, tümüyle, atomculuğayönelen eğilimler ve sistemler doğuruyor. Orada kendilerine oldukça gelişmiş ve hazır bir temelbulabiliyor.

Page 38: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Kronolojik bakımdan Bacon, Descartes’tan önce geliyor. Fakat biz, önce Descartes’ı ele alacağız.ÇünküsistemibakımındanDescartes,OrtaçağileYeniçağarasındabirgeçişi temsiledergibidir.Gerekdüalist felsefesi ve tümdengelimci öğelerin hâlâ önemli yer tuttuğu mantığı ve metodu ile, gereksedüşünceleriniaçıkçasavunmakvebedelinigözealmakbakımındangösterdiğiikirciklitutumla,Descartes,sombirYeniçağadamıgibidurmuyor.Buna karşılık F.Bacon, Skolastikten sonra, onun tarihsel köklerinden kopuşu, en uç noktalara kadar

götürülmüş bir kopuşu temsil eden yıkıcı ve kavgacı bir filozof olarak ortaya çıkıyor. Tümdengelimkarşısında tümevarımıyla, idealizm karşısında mekanik materyalizmi ile kendisini keskin çizgilerleayırmaya çalışıyor. Rüşvetçi, kariyerist bir komplocu olarak da, mantıksal sonuçlarına götürülmüşburjuvaahlakıntemsilcisisayılmasındasakıncayok.Şuhalde,kronolojibakımındanF.Baconöncegelsede,tarihinmantıksalyorumubakımındanDescartesöncegörünüyor.

A.DESCARTES(RenatusCartesius)

Descartes,çağınınçokyönlübireyözelliğinibüyükölçüdetemsiledenkişilerdenbiriydi.Matematikçi,fizikçi, fizyolog ve filozof. Kozmogoni ile de ilgileniyor ve bütün bu alanların birbiriyle bağıntılıolduğunudüşünüyordu.YenibirsistemgeliştirmekiçinnispetenözgürbirortambulacağınıumduğuHollanda’yasığınmış,bu

aradabirkaçkezvatanıFransa’yagelipgiderek,gençbilginlerlegörüşmüş,önerilerdebulunmuştu.“Dünya Üstüne İnceleme” adını verdiği çalışmasını tamamladığı bir sırada, Galillei’nin mahkûm

edildiğihaberinialırveeseriniyayınlamaktanvazgeçer.Kilise ilebirçatışmaya girmeyi göze alamaz.Bunarağmen,genelolarakbilinendüşünceleriyüzündenAristotelestaraftarlarınınveHollandaProtestankilisesininsertsaldırılarıylakarşılaşır.UrechtSenatosu,“yeniolduğuveayrıcagençliğeeskivesağlamfelsefedenyüzçevirttiği”için,Descartesfelsefesininöğretilmesiniyasaklar.

1.KARTEZYENYÖNTEMİNİLKELERİ

Descartes, şüpheyi başlangıcına koyan bir sistem kurmuştur. Ancak onun şüphesi, antik septiklerinşüphesinden farklıdır. Septisizmde şüphe, doğru bilginin elde edilebilirliğine ilişkindir. Onlarbakımındandoğrubilgiyeulaşılabileceğişüphelidir.Descartes ise,doğrubilgiyeulaşmak içinşüpheningerekliolduğunu ilerisürer.Bubakımdan,mutlakhakikatlerbulunduğunu ileri sürerek, bütün çabasınınbunlarınkeşfedilmesi,açıklanmasıveakıl tarafındankabuledilebilirhalegetirilmesi içinyoğunlaştıranSkolastikgelenekkarşısındaDescartes,ilkeolarakherşeydenşüpheederekdurur.Dörttemelilkesibulunanyönteminçıkışnoktasında“şüpheilkesi”bulunur.“1.Doğruluğuapaçıkbilinmeyenherşeydenşüpheedeceğim.”Bu temel ilke, onu, düşünürken ve araştırırken, kendisinden yola çıkılacak bir ilk bilginin

araştırılmasına götürür. Bu ilk bilgi, şüphe edilemeyecek kadar açık olmalıdır. Bu ilk bilgi nasılbulunacaktır? Descartes, bu noktada tümdengelimin genel çizgisini olumlar: İnsanların bütün bilgileribirbirine bağlıdır ve zincirleme bir nedensellik ilişkisi içinde birbirlerinden doğarlar. Sırayı doğru

Page 39: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

izlersek,“doğrubilgi”yibulabiliriz.ŞöyledüşünüyorDescartes:şuandakesinolarakbildiğimtekşey,herşeydenşüpheettiğimdir.Şüphe

ettiğim şüphesizdir! Şüphe etmek ise düşünmektir, düşünmek ise varolmaktır. Şu halde, varolduğumdaşüphesizdir:“Düşünüyorum,öyleysevarım.”Busonuç,Descartes’atamolarakispatedilmişbirdüşünceolarakgörünür.İlkşüphedenhareketederek

ilkilkesineulaşmıştır:“Cogito”.Doğruluğu apaçık bilinmeyen her şeyden şüphe etmek, başlıca iki yönelime yol açıyor: Birincisi,

öteden beri gelen bazı kavramların şüphe karşısındaki durumunu araştırmak, daha önce ileri sürülmüşbütündüşüncelerişüphenindenetimindengeçirmek;ikincisi,yenikavramlarvedüşüncelerilerisürerken,şüpheyivazgeçilmezbirilkeolarakgözönündebulundurmak.Descartes’ın şüphesi,matematik doğruları ve bedensel duyuları da kapsayacak kadar geniş olmakla

beraber,Cogito’dabiter.Yönetiminikinciilkesi“analiz”dir.“2.İnceleyeceğimsorunları,bunlarıdaha iyiçözümleyeceğimtarzdavemümkünolanenküçük

veçoksayıdaparçayaayıracağım.”Bölünebilirlikdüşüncesi,bütün,organizevesistematikolarakbirarayagelmişparçacıklarınbütünlüğü

halinde düşünüldüğünde doğar. Bir başka deyişle, Descartes’ın yöntem ilkesi olarak öne sürdüğüincelenecek olguların parçalara ayrılması işlemi, bu parçaların birbirine bağlanışında bir sistembulunduğunuönesürentümdengelimcitezleilgilidir.Parçalaraayırmaişleminetemelolanbirdiğertez,Dekartçımekanikdeterminizminbirsonucudurve

bütününöğeleriarasındakopmazbirnedensellikbağıntısınınbulunduğunuilerisürer.Özetle:—Bütünlük,parçalarınbağıntılıbirsistemdir.—Parçalararasındakibağıntı,nedenselvezorunludur.Öyleyse, “parçalama” işlemi, kaba bir kesip biçme olmayıp birbirlerini düzenli olarak izleyen, her

birinin tekil özellikleri bir diğerinden ayırt edilebilen öğeleri kendi başlarına birer varlık olarak elealmadır.Buradada, tümelbiryapıdanhareketle,aşağıdoğru tekilparçacıklarasistemlibir inişinönerildiğini

görüyoruz. Sistemin bütünlüğü ve tekil parçaların özelliği ayrı ayrı ve birlik halinde düşünülmekistenmiştir.Yönteminüçüncüilkesibununlailgilidir.Yönteminüçüncüilkesi“sentez”dir.“3. Bilinmesi en kolay olan nesnelerden başlayarak, en bileşik nesnelere kadar, ağır ağır ve

derecedereceyükselerek,düşünceyidüzenleyürüteceğim.”Parçalanmışolan,şimdiyenidenbütünlenir.Ancakburadaişlem,analizsürecinintersinedir.Analizde,

enkarmaşıkvebileşik olandan başlanmıştı, yani bütünden ve tümel olandan. Şimdi, ayrılmış parçalariçinde, “en kolay kavranan”, başlangıç noktası olarak kabul edilir. Bu, aynı zamanda en basit yapıdaolandır:Enbasitolanla,enkolaykavranırolanaynıdır.Böyleceortaya,basittenkarmaşığadoğrugelişenbir evren tablosu çıkar.Gerçeklik, şimdi parçalarda ve parçaların sıralanışında aranacaktır. Parçadanbütüne doğru yükselen bu yol, başlangıçta varolduğu kabul edilen tümel yapının, kendi parçalarıaracılığıylakanıtlanması,yenidenvemantıklıbirbiçimde,aşağıdanyukarıyakurulmasıanlamınagelir.

Page 40: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Yöntemindördüncüilkesi,“sayma”dır.“4. Hiçbir şeyi noksan bırakmadığımdan emin olmak için, her adımda sayım ve genel gözden

geçirmeyapacağım.”Gerekbütününparçalanması,gerekseparçalarıntekrarbirleştirilmesisırasında,incelemecininelinden

pek çok öğe, pek çok parçacık geçecektir. Eğer bunlardan biri unutulur ya da ihmal edilirse, bütünüoluşturan zincir kopacak, parçalar birbirine gerçekte olmadıkları bir biçimde bağlanacaktır. Bu ise,incelenenolayyadanesneninyanlışbirbilgisineyolaçacaktır.Descartes,bunuönlemeninyolunu,heradımda,işlemekonuolanparçacıklarınyenidensayılmasındagörüyor.

2.MADDEVEHAREKETHAKKINDAKİGÖRÜŞLER

Descartes,birmateryalistdeğildi.Ruhavemaddeyeevrende,ayrıayrıgerçeklikler olarak birer yertanımıştı.Evrende,öğeleribakımındanbirbirindenfarklıüçtemeltözbulunduğunuilerisürüyordu:Tanrı,ruhvemadde.Tanrı,engerçek,enyetkin,vesonsuzolantözdü.Ruhunözü“düşünme”,maddeninözüise,“uzam”(yerkaplama)idi.Tanrıveruhkonumuzdışındakalıyor,bizonunmaddehakkındakigörüşleriniözetleyeceğiz.Uzam, maddenin öyle bir niteliğidir ki, Descartes’a göre, ortadan kaldırılması, maddenin ortadan

kaldırılması anlamına gelir. Uzamsız bir madde düşünülemez. Çünkü uzam, maddenin diğer bütünniteliklerinindevarlıkkoşuludur.Cismin, bir ağırlığa, hacime, biçime sahip olabilmesi için, önce biruzamiçindebulunmasıgerekir.Cisminbütündiğerözellikleri,uzamınbir“modus”üolarakortayaçıkar.Uzam’ın cismin temel niteliği olması, boş uzay olamayacağı sonucunu doğurur.Cisim olmaksızın,

uzam da olamaz. Boş uzayın olamayacağı düşüncesi ise, evren çapında hareketin niceliğinindeğişmeyeceğidüşüncesinebağlanır.Yerkaplamailehareketözdeşolduğundan,boşlukyoktur.Böylecebir cisim, önündeki bir cismi iterse, o da bir başkasınıhareket ettirir ve bu böylece, ilk hareket edencisminarkasındayeralanvehareketiyenidenilkcismedöndürencismekadarsürer.Böylecede,bütünevrende görülen çevrinti hareketi doğar. Hareketin niceliği daima sabit kalır. Bazı araştırmacılar, bugörüşün,enerjininsakınımyasasınıikiyüzyılöncedenhaberverenbirbelirlemeolduğunusöylerler.Descartes’agöre,hiçbircisim,kendiliğindenhareketetmez.“Olupbitenherşeyinbirnedenivardır.”

Öyleyse, cisimler dünyasının temel olayı olan hareketin de bir nedeni olmalıdır. Cisim, kendiliğindenhareket yaratma gücünde değildir. İnsan ruhu da hareketi başlatmış olamaz. Demek ki, ilk hareketisağlayan ilk itici güç olarak yalnızca Tanrı kalmaktadır. Tanrı, cisimler dünyasının hareketini,başlangıcından itibaren belli bir durum içinde yaratmıştır. Cisimlerin uzay içinde aralıksız duruşlarıdolayısıyla,hareket,birindendiğerineaktarılarakveniceliğisabitkalarakilerler.Cisimbirkezhareketettiğinde,başkacisimlerindehareketininnedeniolur.Budolaysızetkileşmezincirlemedirvehareketinçemberselniteliğidolayısıylasüreklidir.Mekanikdeterminizminözübudur.Evrendeyerkaplamaveyerdeğiştirme,diğerbütünolaylarıntemelidir.Yerkaplama,maddenintemel

niteliğiolarakbaşlıcaüçözellikgösterir:—Bölünebilirlik,—Biçimlenebilirlik,—Hareketedebilirlik.

Page 41: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Ayrı ayrı sayılmış olsa da bunların hepsi harekete indirgenebilir. Böylece sonuç olarak Descartessistemindemadde,hareketveyerkaplamakavramlarınıbirbirinebağıntılıkılmaktadır.Bubağıntılılıkta,uzam,maddeyivehareketibelirliyor.

3.KOORDİNATLARGEOMETRİSİ

Uzamın,nesnenin temelniteliğiolduğu ve evreninmekanik nedensel ve zorunlulukla belirlenmiş birhareket içinde gerçekleştiği düşüncesi, matematik alanında Descartes’ın en önemli buluşuna temelliketmiştir.Matematik,Descartes’agöre,“evrenselyöntem”di.Dahaöğrenciliğisırasında,öğretilenmatematiğin

AristotelesMantığıgibi, zatenbilineni tekrarlayıpdurduğunudüşünüyordu.Oysamatematik, gerçekliğepekazuygulanabilirbusoyuthalindenkurtarılmalıveher türdenbilimseldüşünce içinortakvegeçerlibiryöntemolarakyenidengeliştirilmeliydi.“Evrenselyöntem”kavramı,değişikbilimalanlarınıbirleştirebilecek, evrenin“en temelbağıntısını”

bulup işleyebilecek bir bilim olarak gördüğü matematiğe uygun düşüyordu. Matematik, kesinliğidolayısıyla,“sarsılmazbirbilimdi.”Descartes, şüpheyi ortadan kaldıran kesinliği dolayısıyla, felsefenin ya da diğer bilimlerin ortaya

koyduğu bilgilerimatematik yollarla işleyebilmenin, gereksiz tartışmalara son vereceğini düşünüyordu.Bugün, bazan “Analitik Geometri” olarak adlandırılan yeni sistem, bu temel düşüncelerden vearayışlardandoğdu.Uzam kavramının nesnenin temel niteliğini dile getirdiğini bildiren Dekartçı önermeyi hatırlayalım.

Koordinat sistemi, uzamla belirlenmişmaddenin hareketini ya da durumunu saptamakla kalmayıp onundahasonrakibirandaalacağıdurumuyadahareketinineğiliminidematematikselolarakçözümlemeyeimkânveriyordu.Koordinatsistemi,bellideğerler ifadeedenbirbirinedik ikiçizgi ilegösteriliyor.Bugünhemenher

bilimdalındabirbiçimselleştirmearacıolarakkullanılıyor.Burada,sistemebağlıbirnokta,değerleritaşıyaneksenleregöreolandurumuiletanımlanır.Koordinat

sistemi, bir uzamı temsil eder ve eksenler içinde kalan her nokta, bu uzam açısından bir anlam taşır.Örneğinşekil:1’dekiAnoktası,xekseninin3,yekseninin1değeriiletanımlanmaktadır.Koordinatsisteminin ifadeettiği ilişkiyi, fenomeninbirdışsistemeolanbağıntısıolarak, dahagenel

bir içerikle tanımlayabiliriz. öyle ki bu dış sistem, fenomenin hareketinin içinde gerçekleştiği bir“değişmez”dir. Şekil: 2’de, fiyat ve miktar eksenlerinin belirlediği uzam içinde hareket eden talepfenomenini görüyoruz.ÖrneğinAnoktasında talep, fiyatın10birim,miktarın ise 100 birim olduğu birdurumuanlatmaktadır.Talepeğrisinineğilimi,fiyatınyükseldiğihallerde,miktarındüşeceğinigösteriyor.Böylece yalnız bir an ve bir durum için değil, fenomenin değişen bağıntıları bakımından göstereceğihareketiiçinde,koordinatsistemi,tanımlayıcıişlevyerinegetiriyor.“Bilinmeyenibilmek,kaybolmuşubulmak,geleceğigörmek”isteğinin,evrenibağıntılıbirbütünolarak

görmegereğinegötürdüğünedeğinmiştik.Bilinenlerdenyolaçıkarakbilinmeyenleredoğruilerleyebilmek,ancakeldebulunanla,arananarasındabirbağıntıvarsamümkünolmaktadır.UzamkavramındaDescartes,böylebirbağıntıyıbulduğunudüşünüyordu.

Page 42: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Belli bir nesnenin belli bir uzam içindeki hareketi denilince, o nesneyi kuşatan, o nesneyi ya dahareketitanımlayan,birsistemleilişkisianlaşılıyor.Yanibudışsistem,nesnenin,buanda,buniteliktevebu doğrultuda hareket etmesinin kendi içinde anlamlandırıldığı bir çerçevedir. Onun anlaşılmasınıntemelidir.Ancakbukadardadeğil:Belli bir sistem içinde, belli bir andaki durumuvehareketi tespitedilmiş bir nesnenin durum ve hareketi, yalnızca o anın bilgisini değil, geçmişinin ve geleceğinin debilgisini verebilir!Mekanik nedensellik teorisi, bu beklentiye, “sağlam” bir felsefi temel sağlıyor. Buanlayışagöre,hareketinnicelikcebelirlivesabitolmaözelliği ile,öğelerinbirbiriüzerindekietkisininnedensellik ilişkisi içinde zorunlulukla belirlenmiş yapısı, matematiksel olarak işlenebilir bir evrentablosuortayaçıkarıyor.Belirli niteliklerin sabit niceliklere indirgenip indirgenmeyeceği ve bunlar üzerinde matematiksel

işlemleryapılıpyapılamayacağı,biliminvebilimfelsefesininuzunsüretartıştığıkonularınbaşındagelir.Tartışmanınözünü, içeriğin biçime indirgenmesi sorunu açısından ele alabiliriz.Nesnel gerçekliğin,

formel yapılar içinde ifadesi, o gerçekliği daima kendisinden eksik yapılara özdeş kılmak anlamınagelmektedir. Matematiğin ve Descartes’ın matematiğe bir armağanı olan koordinat sistemlerinin,gerçekliği biçimselleştirme bakımından hayli geniş bir alanda pek çok imkân doğurduğu, tartışmagötürmeyecek kadar açıktır. Bu aracı kullanarak bilim, birçok durumda gerçeğe ışık tutacak yorumlaryapabilme gücünü buluyor. Ancak matematiğin “evrensel yöntem” olarak, her alanda ve her durumdahareketin geçmişini ve geleceğini kesinlikle analiz edebileceği hakkındaki umutlar, bugün, biliminçocuklukçağlarınaözgübir iyimserlikolarakgörülüyor.Genede, buradakendisini gösteren, araştırıcıinsanaklınaduyulangüvenvebilgininbütün insanlar içinmümkünolduğunadair inanç, ilhamverenveyolgösterenbiretkiyleyaşamayadevamediyor.

B.FRANCİSBACON

Skolastikçağlarboyunca,biçimeveotoriteleretanınanolağanüstüöncelikveönem,düşünceninözgürveyaratıcıgelişmesininüzerineörtülmüşkurşunbirörtügibiydi.Descartes,şüphesiilekurşunuağırağıreritmeyeçalışırken,F.Bacon,birvuruştayırtmayıdeneyenkişiolarakçıktı.F.Bacon,çocuklaraörnekgösterilecekbirkişiliksergilemiyor.Hayatı,sarayiçindeyüksekbirmevki

kapmakiçinçevirdiğidolaplarladolu.Rakiplerini“vatanhainliği”ilesuçlayanraporlaryazdı,komplolarkurdu, rüşvet alıp verdi. Çağdaşı birçok düşünür düşünceleri yüzünden acı çekerken, o rüşvet vermesuçundanhapsedildi.Pişmanlıkdilekçeleriyazdı.Öte yandan, uyanık ve araştırmacı bir kafa taşır. Daha öğrenciliği sırasında, Aristoteles felsefesini

“kısır” bulur. Doğaya karşı büyük bir ilgi duyar ve ele aldığı her sorunda, kesin bilgiye ulaştığınainanıncayakadarirdelemeyedevametmekister.

1.TÜMEVARIMINFELSEFİÖNCÜLLERİ

F. Bacon’ı, tümevarım yönteminin geliştiricisi olarak tanıyoruz. Bu yöntemi ilk kullanan o değildir.Bugün geçerli görülen tümevarım anlayışları bakımından da, Bacon’ın tümevarım yöntemi, oldukça

Page 43: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

sıradanvebayağıkalır.Nevarki,Bacon, tümevarımyönteminibirplanasahipgenelbirsistemolarakkurma yolunda ilk önemli adımları atmış ve bu yöntemi nesnel bilginin gerçekleşmesinin aracı olaraktanımlamıştır.BuyüzdenBacon,bazıaraştırmacılar tarafındanmodernbiliminöncülerindenbiriolarakanılır.Bacon, bilginin amacının “doğaya egemen olmak” olduğunu söylüyordu.Doğaya egemen olmak ise,

ancakolayların,nesneleringerçeknedenlerinibilmeklemümkündü.Bilim,böylecehayatıdeğiştirenbiretkinlik kazanacak, yoksulluklara, hastalıklara son verecekti. Özetle hayatı değiştirebilmek bilimlemümkündüvebiliminbunuyapabilmesi,gerçeknedenleribulabilmesinebağlıydı.“Gerçeknedenler”kavramı,antikfelsefedeilkkezatomculartarafındanelealınıptartışılansorunların

içinde dile getirilmişti. Bacon, çalışmalarında pek çok noktada atomcuların görüş ve düşüncelerinedayanmış, Skolastiğe ve Aristoteles düşüncesine karşı savaşında, felsefi silahlarını atomcularıncephaneliğindenalmıştı.Atomculuğu,birkaçtemelönermeiçindeözetleyebiliriz:—Hiçbirşeydoğmazveyokolmaz.(Anaxagoras)—Herşey,sonsuzakadarhareketliolantemelmaddelerinkarışımıveayrışımıileoluşur.Hermadde,

başka birçok maddenin, her olay başka birçok olayın birleşmesinden ya da ayrışmasından doğar.(Anaxagoras,Demokritos)—Hernesne,herolay,belirlikoşullaraltındameydanagelir;Tanrılartarafındankararlaştırılmışbir

ereksonucundadeğil.(Anaxagoras,Demokritos)—Herşey,şaşmazbirnedenselliklebirbirinebağlıdır.(Demokritos)—Hertürlübilgiduyulardangelir.(Demokritos)İyonyadoğafelsefesi, tekve ilkmaddedüşüncesi ile, tümdengelenbirevren tasarımı ileri sürmüştü.

Anaxagorasilebirlikte,sentetikveaşağıdanyukarıyadoğrukurulanbirevrenanlayışıdoğupgelişti.İkinci görüş, Aristoteles sistemi içinde ikincil bir yan olarak kendisine bir yer buldu, Skolastikte

tamamen silindi. Evrenin tümel bir varlıktan türemeyip tekil küçüklüklerin birleşmesinden meydanageldiğini ileri süren bir görüş, o çerçevede kendine ancak nominalistler eliyle ve kısmi bir yerbulabilmişti.Bacon’ı karakterize eden temel düşünceler, Roma-Latin kaynaklarından aktarılan atomcu görüşlerle

nominalistkaynaklardangelentikelcigörüşlerinbirbileşimiolarakortayaçıkıyor.

2.İDOLLEREKARŞISAVAŞTABACON

Bacon, Skolastiğe karşı mücadelesinde, Aristotelesci düşünceleri de büyük ölçüde hedef tahtasınaçakmakzorundakalır.Gerçekten,Ortaçağadamgasınıvuranakımlar tarafındanAristoteles, araştırmacıdüşünceninönüne“kitaplarıyla”dikilmişbulunuyordu.BuyüzdenBacon,Aristoteles’i,“insanlığınbaşınagelenenbüyük felaketlerdenbirisi”olarakgörür.

Bugünserinkanlıbirbakışla,Aristoteles’inböylebirkaralamayıhiçhaketmediğinigörebiliriz.Nevarki,Baconçağında,yenibirbilim,yenibiryöntemgeliştirmeningereği,belkideböylekeskinbirvuruştu.Çağın ilişkileri bakımından ele alınınca, Aristoteles, rastgele seçilmiş bir hedef, rastgele bir

karalamanınkonusuolmaktançıkar.Bacon’ınAristoteles’ekarşı tutumu,genelvesistemlibirkavganın

Page 44: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

parçasıydı ve Aristoteles, bu kavgada karşı olunan her şeyi en yüksek ölçüde temsil edebilecek biriçerikledonatılmıştı,egemendüşüncetarafından.Bacon’ınOrtaçağdüşüncesinekarşısavaşı,herşeydenönceönyargılarakarşıbirsavaştı.O’nagöre

insanıözgürdüşüncedenvearaştırmadanalıkoyandört“yanıltıcıdüşünce”vardı.Bunlar,deneyyapmayıve dış dünyanın gerçekliğini olduğu gibi kavramayı engelleyen ve yanlış fikirlerin egemenliğinindevamınayolaçanbiretkiyesahiptiler.Bacon,buönyargıları“ideoller”olarakadlandırmıştı. İdol,putanlamına geliyor ve doğrusu, kalıp halindeki düşünce ve önyargıların birer tapınma nesnesi gibi körükörünesavunulduğuveonlarabağlıkalmamanıncezalandırıldığızamanlaragüzeluyuyor.Bacon’ın“idol”olarakgördüğü,başlıcayanlışveyanıltıcıdüşüncelerşunlardı:

i.İdolaTribus(KabilePutlarıveyaSoyPutları)

İnsanın doğasında yerleşik olarak bulunan ve genellikle herkes tarafından paylaşılan önyargılara,Bacon“SoyPutları”adınıveriyor.Bunlar,nesneleri insanölçülerine indirgeyen,efsanelere,gelenekselalışkanlıklaradayanandüşüncelerdir.Evrenseldüzenliliğinbasitleştirilmişvekolaysoyutlamalarladilegetirilmişbirtablosunuverirler.Bu önyargılar, insanların nesneleri kendilerine benzetmelerinden doğarlarlar. Cansız nesneleri canlı

saymak (animizm) böyledir. Evrende bir ereklilik bulunduğunu kabul etmek de, insanın kendine özgüözelliklerinin doğada da bulunduğunu sanmaktan doğar. “Tanrı insan biçimlidir”, “Güneş dünyanınçevresinde dönüyor”, “biz evrenin merkezindeyiz” gibi yargılar, bu türden bir düşünme alışkanlığınınsonuçlarıdır. Bu yargıların temeli, doğaya keyfi benzetmeler yüklemek ve bu yoldan kesin yargılaravarmakisteğidir.Bacon, “bize benzeyen doğa gerçek değildir” diyor. Toplumsal önyargılar ise, doğanın insana

benzetilmesine dayanan yanlış düşünceleri kolaylıkla kabul eder ve yerleşik hale getirir. Bilimselaraştırma tersini gösterse de, bu tür açıklamalar kendi kolaylıklarından vazgeçmezler.Örneğin “güneşdoğdu” dediğimizde, dünyanın dönmediğini söyleyen eski inançlara bağlı kalmaktayızdır. Ve bu birönyargıolarakherkestarafındanpaylaşıldığında,artıkbilimseltezlerinkabulettirilmesiiçinbedeliağırmücadelelerigözealmakgerekmektedir.

ii.İdoleSpecus(MağaraPutları)

Bacon’a göre, insanın bireysel yapısı, kendisini hapsettiği bir mağaradır. Dış dünyanın gerçekliği,buraya ancak ölgün ışıklar, belirsiz gölgeler halinde yansır ve bireysel özelliklerle karışarak iyiceçarpılmışveyanlışgörüntüleroluşur.Böylece nesneler arasındaki benzerlikleri ve farkları kendi mizacına göre yorumlayan insanın

önyargılarıdoğar.Örneğinkişi tembelveuyuşuksa, olaylara yavaş,ağır anlamlar yükleyecek, dünyayadurgunluğun penceresinden bakacaktır. Öyleyse, bilimsel araştırmada, gerçekliği “olduğu gibi”görebilmek için, araştırmacı içindeki mağaranın etkilerinden, kendi huy ve alışkanlıklarının görünüşübozucu sonuçlarından kurtulmayı bilmelidir. Dış dünyayı olduğu gibi değil de, kendi mağarasının

Page 45: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

duvarlarındagöründüğügibi yorumlayanbirisi, en önemli ve temel özellikleri görmezdengelirken, hiçönemtaşımayanözellikleriabartabilecektir.

iii.İdolaFori(ÇarşıPutları)

Bacon’a göre, kullandığımız dilin kelimelerine verilen değişik anlamlar ve bunların genel gündelikkullanışları, bilimsel düşünceyi saptıran bir başka önyargıyı doğururlar. Bunun gibi, içerikleridondurulmuş kavramlar da düşünceyi doğru bilgiye ulaşmaktan alıkoyarlar. Ona göre kavramlar,genellikle geçmiş zamanların eksik ve yanlış bilgisini taşırlar. Onların olduğu gibi kullanılması, canlıbilginingelişmesininönünütıkar.Bunlar,entehlikeliyanılgılarıdoğururlar.Gerçeğiyansıtmayan,yadayalnızca eski zamanlar için belli ve sınırlı bir gerçekliği ifade etmiş olan soyut düşünceleri bugün dekullanmayadevametmek,düşünceyigeriyegötürür.

iv.İdolaTheatri(TiyatroPutları)

Geleneklertarafındankabulettirilmiş,yadaaraştırmacı tarafındanbağlanılmışbulunandüşüncelerin,felsefi görüşlerin ya da bunların temsilcileri olan “büyük usta”ların otoritelerinin yarattığı önyargılaraBacon,TiyatroPutlarıadınıveriyor.Butürdüşünceyadadüşünürlerekörükörünebağlananinsanlarındurumu,bir tiyatrooyununugerçek

zannedeninsanındurumunabenzer.“Kural,yargınınyerinialmamalıdır”, diyorBacon.ÖzellikleSkolastiğin elindebüründüğü biçimiyle

tasımöğretisi,önermeleriniçeriğiyadayargınınyapısıhakkındakibirtartışmayı,biçimvekiplerindoğrukullanılmasından daha önemli görmüyordu. Eğer tasım kurallarına uyulmuş ve biçim üzerinde bir hatayapılmamışsa, elde edilen önermenin (vargının) varlık dünyasındaki karşılığının durumunu ayrıcaaraştırmaya ve tartışmaya gerek görülmezdi. Bu durumda kural, yargının yerine geçmiş olurdu. Deneysonuçları,gözlemedayanangörüşlervs.gelenekselolarakbenimsenmişsistemlerin tümel önermelerineve bunların işlenme biçimlerine uymak zorunda mıydı? Eğer aralarında uyuşmazlık varsa bunlardanhangisine inanılmalıydı? Bacon, bu çok duyarlı soruları ortaya atmakla kalmıyor, bunlara eski tarzdacevap verenleri de ilkel inanç sahipleri olarak suçluyordu. Tiyatro İdolleri içinde, “kuralın yeriniyargıdanüstün”tutanlarınönyargılarını“Okulİdolleri”olaraktanımlıyordu.Tiyatroidolleriiçinde,Bacon’agöre,birdiğertürdahavardı.Skolastik’te,Aristotelesiçinözellikle

kullanılanbirdeyim,söylenenherşeyikanıtlamaya,karşıtınınyanlışlığınıgöstermeyeyetergörülüyordu:“İpse dixit.” “Usta böyle söyler” anlamında Latince bir söz. Bu sözde dile gelen önyargıları, Bacon“Otoriteİdolleri”olarakadlandırıyordu.Otoriteyebukörükörünebağlılık,Bacon’agöre enkötüönyargılarınkaynağıydı.Otoriteler, ustalar,

sözleri değiştirilemeyecek olan üstün akıllar, ona göre, bilginin öldürülmesinin araçlarıydı. ÖzellikleAristoteles’in böyle kullanılması karşısında Bacon derin bir öfke duyuyordu. Aristoteles’in“Organon”unakarşı,“NovumOrganon”ubuyüzdenyazdı.Yenimantık,eskisininkoyduğubütünkurallarıveilerisürdüğübütüntezleriyenidentartışmayıveinsanlarınkafasındanAristoteles’ingölgesinisilmeyi

Page 46: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

amaçlıyordu.Aristoteles’in hemen hemen her konu ve her nesne hakkında söyledikleri ve özellikle detümdengelimyöntemiaşılmadıkça,yenibilimeyolaçılamayacaktı.Peki,bilginasılüretilmeliydiki,bilgiyiüretenbireylergeneotoritelerhalinegelmesin?Bacon,bilgi’ninkolektifolaraküretileceğivedenetleneceğibirbilginlerörgütüöneriyordu.Dahaileri

giderek,bütündevletivetoplumubuörgütünyönetmesiniistiyordu.Yenisistemler,yenibilgiler,örgütlübilginlerinkolektifçabasındandoğacak,toplumbubilgilerinışığındayönetilecekti.Budüşüncesini“YeniAtlantis”adınıverdiğiütopikçalışmasındaaçıkladı.Burada onun, tümdengelimle tümevarım arasında yarattığı çatışmayı toplumsal sistemler planına

yansıttığınıgörebiliriz.Otorite,kendisindenhertürlüdüşüncevebilginintüretildiğibirtümelönermegibiduruyor. Bunun karşısında bilginler kolektifi, tekil değerlerin birleşmesiyle tüme varılacağını anlatanBaconsistematiğinitemsiledergibidir.Onun bilimsel sistem düşüncesine göre, bilginin üretilmesi, her şeyden önce geniş bir malzeme

toplamayadayanmalıydı.Sonragenişçaptadeneyleryapılacak,birçoksonuçbirbiriylekarşılaştırılacakvebuarındırılmışbulgulariçindensonuççıkarılacaktı.Bacon,öncedendayatılmışyasalaryadakurallarabaşvurulmaksızın üretilecek bir bilgi istiyordu. Bu ampirik yönelim, Aristoteles sistemi başta olmaküzere,bütün tümelsistemleribiryanabırakıyorve temeldenbaşlayarakadımadımyükselecekyenibirsistemöneriyordu.

3.BACON’INTÜMEVARIMYÖNTEMİ

Bacon’agöre, kendisindenönceki bütünbilim rastlantısaldıve plansızlıkla yaralıydı. Bilim, bundanböyle, araştırdığı zorunluluk gibi kesin ve sağlam bir yoldan ilerlemeliydi. Bulgular bir plan içindetoplanmalıvesınıflandırılmalı,sonuçlarbulgulardantüretilirkengüvenliaraçlarkullanılmalıydı.Yöntem, genel yapısı bakımından atomcu geleneklere dayanıyordu. Ne var ki, klasik atomculuk,

nedenlerin kesinlikle bilinebileceğinden kuşkuluydu. Demokritos’un “tek bir olayın gerçek nedeninibilebilmekiçin,bütünbildiklerimdenvazgeçmeyerazıyım”dediğisöylenir.GeneO,“birtoztanesiyokedilebilseydi eğer, bütün evren çökerdi” diyordu. Evren ve toz tanesi arasında kurulan bu ilişki ile,olayların nedenlerinin bilinebilmesinin güçlüğü hakkındaki görüşler arasında bir bağıntı var. Her şeybirbirineöylesinebağlıdır ki, tek bir olayın gerçek nedenini bilebilmek, ancak bütün olayların arananolaylabağıntısınıbilmeklemümkünolacaktır!Atomculuğun nedenlerin bilgisi hakkındaki karamsarlığına karşılık, Bacon nedenlerin kesin olarak

bilinebileceği düşüncesindedir. Nedensellik zincirleme bir gidiş gösterir ve öncüllerle sonuçlararasındaki bağıntı zorunludur. Temeldeki kurucu öğeler iyi tanınırsa, ve aralarındaki bağıntıbulunabilirse,bütünedoğrugidilebilir.Şu halde Bacon için önemli olan ilk iş, olayın ya da nesnenin temel birimlerini, kurucu öğelerini

bulabilmektir.Bu işinyapılabilmesinikolaylaştıracağınıdüşündüğübirdizi levhalar-çizelgelerönerir.Bu levhalar,

ona çok sayıdaolayı, tümelbiryargınındayanağıyapabilecek tarzda toplamaya, aralarındaki ilişkilerigöstermeyeelverişligörünüyordu.Levhalar,diğeryandantümevarımınaşamalarınıdagösterirler.

Page 47: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

i.ÖnvarlıkLevhası:

Bu levha, olguları,doğadaoldukları gibi ve birlikte bulundukları bütün varlıklarla birlikte saptayıpsıralar.Buişlem,olgununbulunduğualanınolguiçeriğinitaşıdığıvarsayımınadayanır.Atomcugelenekte,boş,

“işsiz”atomolmadığıdüşünülür.Böylecearaştırılanolgunundoğadabulunduğugibi tespitedilebilmesiiçin, orada bulunan her şeyÖnvarlık Levhasına yazılacaktır. Düşünülür ki, birlikte bulunan hiçbir şeytesadüfenbirarayagelmemiştir.

ii.AşamaLevhası:

Bu levhada üç alt çizelge bulunur. Araştırılan olgu, bu çizelgelerde, hareketi ve dışsal bağıntılarıbakımındansınıflandırılır.

a.VarlıkÇizelgesi:

Buçizelge,olguortayaçıktığıanda,kendisiylebirliktebelirenbütünhallerivebirliktevarolandiğerbütünolgularıbelirlemeyiamaçlar.ÖnvarlıkLevhasınınayrıştırılmasıdır.“Varlığınbulunduğubütünhaller”denilencekastedilenşudur:Hervarlık,değişikkoşullardadeğişik

halleriçindebulunur.Özelliklerideğişir,ancakgenedebellibirniteliğikorumayadevameder.Örneğinsudeğişenkoşullaraltında,sıvı,katıyadabuharhallerindebulunabilir.Ateş,bazenalevalevdir,bazendeakkorhalindevs.Varlıkçizelgesi,olgununhallerininsınıflandırırvebuhallerindiğerhangiolgularlabirliktebulunduğunugösterir.

b.YoklukÇizelgesi:

Olgunundeğişikhalleriiçinde,bazışeylerionunlabirliktevarolmayadevamederken,bazışeylerdeartık yokturlar. Su, sıvı haldeyken bulunup da, buz haline geçince ortadan kalkan koşul ve olgularnelerdir?Neleryokolmuştur?Yokluk çizelgesi, incelenen olgunun nedenlerini araştırırken, varlık çizelgesi ile kıyaslama

yapabilmeyisağlamakamacındadır.Bukıyaslama,olgununbağıntılıbulunduğuasılkoşullarvevarlıklarhakkında,biryargıyavarmamızıkolaylaştıracaktırdiyedüşünülüyor.YoklukÇizelgesiolmaksızın,VarlıkÇizelgesi, olgunun nedenleri hakkında tam bir yargı oluşturmamıza yetmeyecektir. Yokluk Çizelgesi,Varlık Çizelgesinde yer alan verileri, dolaysız ilişkileri açığa çıkaracak biçimde yeniden ayıklamayaimkânverecektir.Ancakbudatambirnedensellikilişkisibulabilmekiçinhenüzyeterlideğildir.

c.DereceÇizelgesi:

Nedenselliği bulabilmek için bir aşama daha yapmalı ve olguyla birlikte hareket eden koşulları ve

Page 48: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

varlıkları bir bakımdan daha sınıflandırmalıyız.Derece çizelgesi, araştırılan olgunun nicelikçe ilişkiliolduğu varlıkları göstermek amacındadır. Bu listede, olgunun ölçülebilir özelliklerinin değişmesisırasındadiğerdeğişenölçülebilirbağıntılarbulunacaktır.Böylece,birliktevarolan,yokolan,birliktederecelibirartışyadaazalışgösterenolgularüççizelge

üzerinde,birbiriylekarşılaştırılabilirbiçimdeyazılmışoluyorlar.ÖnvarlıkLevhasında listesiçıkarılmışbulunanbütündiğerolgular,buüççizelgeninverileribakımındanayıklanarak,bağıntılılıkdahaözelvesınırlı,dolaysızilişkilerdearanabilirhalegetirilmiştir.

iii.DıştaBırakmaLevhası:

Buliste,AşamaLevhasındanartakalanlarıntoplandığıönvarlıklevhasındabulunanlarınelenmesindensonra kendilerini olguyla ilişkili olarak görebildiğimiz verilerin yazıldığı bir levha olacaktır. Bunlar,geçici,rastlantısal,etkisiyadaedilgisibakımındankuşkubulunmayanbağıntılıolgulardırartık.Levhalarıntümevarımişlemiboyuncaoynadıklarırolüşöyleözetleyebiliriz:İncelenecekolay,hiçbirzamantekilbirvarlıkolarak,yalnızbaşınabulunamayacaktır,daimayanında

yöresindebaşkapekçokolgu,nesnevs.bulunacaktır.Araştırılanneden,yığın içindekidiğerolgulardanbiri ya da birkaçıdır. Biz aranan nedenin hangisi olduğunu deneysiz bilemeyeceğimiz için, ÖnvarlıkLevhası’nayığınıolduğugibiyazmakzorundayız.Sonraaşamaaşama,olguyaaitdolaysızilişkileribulupçıkarmaya çalışacağız. Varlık, yokluk, derecelilik bakımından bağıntılı olan olguları ayıklayacağız.Sonuçtailklevhailekıyaslanabilecekbirsonlisteeldeedeceğiz.Bulistebize,olgunungerçeknedeninigösterecek.Bacon’ın,buncaayrıntılandırdığıaraştırmaplanınıhiçkullanmadığı,kendisininhiçdeneyyapmadığı

biliniyor.Birçokaraştırmacıdasistemi,fazlahantal,ayrıntıyaboğulmuşveuygulanabilirolmaktanuzakgörüyor.AncakBacon’ınçabası,bağımsız,önyargısız fakat amaçlı bir incelemenin, ayrıntılar üzerindeyoğunlaşmanın sistemleştirilmesinin öncü girişimi olarak da değerlendirilebilir. Bacon’ın bilginintarihindetuttuğuhaklıyer,burayadayanıyor.

C.GENELOLARAKTÜMEVARIM

Tümdengelim ve tümevarım, her ikisi de, belli öncüllerden ya da verilerden yola çıkarak vargılaraulaşmayı,bellikurallariçindegerçekleştirmeyeçalışandüşünmeyöntemleridir.Tümdengelimde,doğruolduğukabuledilen temelönermelerden,genelveevrenselolduğudüşünülen

bir bilgiden, bir yasadan yola çıkarak, önermenin, bilginin, yasanın kapsadığı alanın üyesi olan tekilvarlık hakkında bir vargıya ulaşılırken, tümevarımda tekil varlığın diğer başka varlıklarla genel veevrensel ilişkisinin ne olduğunun anlaşılması ve tek tek olayların bir yasa ile ifade edilebilirbağıntılarınınbulunmasıiçin,tekil-bireyselvarlığınkendisindenyolaçıkılır.Tanımı gereği tümdengelim, kesin ve zorunlu sonuçlar verir; tümevarım ise, bağıntının görünüp

bilinmediğibirdurumdanyolaçıkarak,zorunluluğunkendisiniaraştırır.Tümdengelimde,varılacakolansonuçlarbaşlangıçönermelerinin,öncülleriniçindeesasenvardırvesonuç,bunlardanbirayrıştırmave

Page 49: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

analizleeldeedilir; tümevarımdaise,sonucaulaşmak içinpekçok tekilinbirleştirilmesigerekmektedirve tekilvarlıkta tekbaşınabulunamayacakolangenel-tümelsonuçancakbirsentezinürünüolarakeldeedilir.Tümevarımdatümdengelimgibi,gündelikhayatıniçindekendisinisistemsizvekendiliğindenbiçimler

altındagösterir.Basitgözlem,sıradandeneyim,bazıbelli ilişkilerin,bazıbelligenelliklergösterdiğinikabacaöğretir.Ancakbilimseltümevarım,günlükilişkileriçindebağıntısıkurulamayanolaylararasında,dolaylıveuzak ilişkileri, temel ve nedensel etki yasalarınıbulmayıamaçlar.Ve bu ilişkiler, bir bilgialanının kendine özgü terminolojisi içinde, biçimselleştirilerek ve kavramsallaştırılarak dile getirilir.Örneğin“Bozkayanınüstübuluttoplarsayağmuryağar”biçimindekibirönerme,yıllarboyusürenköylügözleminin yerel çapta oluşturduğu bir “evrensel doğru” yu dile getirirse de bilimsel anlamda birtümevarımınsonucudeğildirvebilimselbirevrenselliğiyoktur.

1.TÜMEVARIMTÜRLERİ

Tümevarımsal önermeler, elde edilmelerinin teknikleri ve yolları bakımından çeşitlilik gösterirler.Bunlarıüçbaşlıkaltındaözetleyebiliriz.

i.BiçimselTümevarım:

Tümdengelimde olduğu gibi tümevarımda da bir çeşit tasım bulunduğu, Aristoteles tarafından önesürülmüştü.Bu tasım, bir cinse ait bütün türlerin özelliklerindeno cinsin genel özelliklerine ulaşmanınbiçimselyolunugöstermeamacındadır.Burada, metal cinsine ait birçok türün tek tek gösterdikleri özellik, cinsin özelliği olarak

genelleştirilmiştir.Butasım,şöyleformülleştirilebiliyor:

ii.EksiksizTümevarım

Ortaya çıkışında tümevarım, kendi amacını, deneye dayanan tümel önermeler elde etme olarakkoymuştu.Bir tümel önerme, ilgili olduğuolgu ya da nesne sınıflarının bütünüyelerini “bağlayıcı” birgenellikgöstermeiddiasındadır.Böylebirönermenineldeedilmeyolu“tümevarım”ise,işlem,gerçektentümel bir önerme elde edilmesini sağlayabilmek için, sınıfın tüm üyeleri üzerinde gözlem ve deneyigerçekleştirmiş olmalıdır. Bu bakımdan bazı düşünürler, herkese çok doğru olarak görünen bazı tümelönermelerin bu ilke açısından ele alındıklarında geçersizleşeceğini ileri sürmektedir. Örneğin klasik“Bütün insanlar ölümlüdür” önermesi, yaşayan, yaşamakta olan tek bir insan varsa mantıksal olarak“doğru”kabuledilmemelidir!Şuhaldedeneyedayanansonuçlarınbirtümelönermeiçindeifadeedilebilmesinin,birbaşkadeyişle,

tümevarımın eksiksiz olabilmesinin koşulu, sınırlı sayıda öğe taşıyan sınıflar üzerinde gerçekleşmişolmasıdır.Sonluvesayılabiliröğeninbirbelliözelliğini,öğelerintümünükapsayacakbirönermeiçinde

Page 50: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

göstermek mümkünken, sayılamayan ya da üyelerinin tümü ele geçirilemeyen varlık grupları hakkında“eksiksiztümevarım”yapmaimkânıolmayacaktır.Buyüzden“eksiksiztümevarım”deyimi,daima,bütünöğelerivebütünsüreçlerigözlemlenebilen,deneykonusuyapılabilensınıflarıkonualanişlemitanımlar.Dahagenişyadasonsuzöğelisınıflariçinyapılacakgenellemeler,pekçokdurumdayalnızcagenişbir

olasılıkgösterebilir.

iii.SayılamayaDayananTümevarım:

Sayılamaya dayanan tümevarım, bir eksik tümevarımdır: Sınıfın bütün öğelerini ele alan bir deney-gözlem sürecine girilmeksizin, belli sayıda öğe üzerinde yapılan incelemenin, inceleme dışında kalanüyeleridebağlayacaksonuçlarvereceğivarsayımınadayanır.Öyleyseönceburadabir“sınıf”kavramıbulunmalıdır. Yani belli bir temel ve genel özellik dolayısıyla aynı türden, aynı cinsten sayılabilenvarlıklarınoluşturduğubirgrupbulunmalıdırki,bazıüyelerüzerindeyapılanişlemlerinsonucunu,diğerüyeleri de kapsayacağı düşünülebilsin. Şişeler üzerinde yapılan bir deneyin, elektrik ampullerini deilgilendirdiğini söyleyebilmek için, deney konusunun örneğin “cam” olması gerekir. Böylece, A cameşyasınına,b, c,dözelliklerini taşıdığı,Bcameşyasının ise a,b, c,özelliklerini taşıdığı biliniyorsa,B’ninde“d”özelliğini taşımasıumulur.Benzerlikleredayanarakyapılanbu işlemeanaloji deniyor veeksiktümevarımdabuişlemingenişbirkullanımalanıbulunuyor.Eğersınıfadahilöğelerarasındatemelvekalıcıbağıntılarbakımından bir analoji yapılabilmişse, eksik tümevarımın başarı olasılığı yükselir.Bunarağmen,eksiktümevarımınkesinliğivezorunluluğubildirebilmesi,“mutlakbirbilgi”verebilmesimümkündeğildir.Buradatemelproblemşudur:Sınırlısayıdaolguvenesneyiiçerendeneyvegözleminsonuçları,nasıl

sınırsızsayıdaolguvenesneykapsayacaktır?Şemayıinceleyelim:

Örneğin:Demir,pirinç,bakır...vs.metaldirDemir,pirinçbakır...vs.ısıtıldıklarındagenleşirÖyleyse,metallerısıtıldıklarındagenleşirler

a,b,c,oZ’dira,b,c,oW’dirZ,W’dir

1. aşamada, ele alınan olguların ilişkileri hakkında ilk problemler doğacaktır. Problem, deney vegözlemiçingerekliçerçeveyibelirleyecektir.2. aşamada, problemin açıklanabilmesi ve çözüm ilkelerinin saptanabilmesi için, eldeki verilerle

tutarlı bir varsayım kurulacaktır. Bu varsayım, olgunun içinde bulunduğu sınıfın diğer üyelerine deuygulanabilecekbirkapsamdaolmalıdır.3.aşamada,eldekivarsayım,deneyselortamıoluşturanolgularüzerindesınanacaktır.Eğer varsayım

doğrulanırsa4.aşamayageçilecek,yanlışlanırsa,2.aşamayadönülerek,yenibirvarsayımkurulacaktır.

Page 51: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

4.aşamada,deneyselortam,doğrulananvarsayımaçısındandeğerlendirilerek,dahagenelbir teorininkapsamı halinde ele alınır. Daha yüksek ve karmaşık problemler içinde sınanmak ve gittikçe dahakapsamlıteorilerkurabilmekiçinilerlenir.

Page 52: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

BEŞİNCİBÖLÜMGENELSONUÇLAR

İlkçağ’danYeniçağ’akadarfelsefidüşünceninevrilmesininyukarıdaverdiğimizkısaözeti,bize,farklıakım ya da okulların birbirinden ayrı, hatta birbirine karşıt geliştikleri durumlarda bile, bazı ortakkavramlarçerçevesindedüşündüklerini,kavramlarıişlemekiçinde,kendilerineözgüvefelsefidüşünceiletutarlı,birmantıkyolugeliştirdiklerinigösteriyor.Kavramlar,felsefibirevrentablosuvemantık,birsisteminbaşlıcaöğelerinioluşturuyorlarvebunlar

arasındakitutarlıbağıntılılık,sisteminbütünlüğünüortayaçıkarıyor.Felsefe, evrensel bağıntılılık hakkında bir bilim olma özelliğini, tarihin içinde, toplam toplumsal

koşullar içinde gelişen bir evrim çizgisinde gitgide kazanıyor. Bu, onun pratik bir gerçeklik halinegelebilmesinin,birbaşkadeyişle,ürünüolduğuhayatıyenidenüretebilecekbirmaddigüçolaraketkinlikkazanmasınınvesonuçta,bizzathayatınkendisihalinegelerekortadankalkmasınınçizgisidir.Burayakadarelealdığımızkonular,mantığınvemetodun,felsefidüşünceninbiraracıveyasisteminbir

parçasıolaraktaşıdığıanlamıözetledi.Önümüzdekibölümler,mantıkla,bilginintarihiningeneliçeriğininözdeşleştiği,bağıntılılığınözelbir yanolarakdeğil, bilmeyollarının ve bilginin başlıca içeriği halinegeldiğiyüksekdüşüncetarzınaayrılmıştır.Bütüneskizamanlarboyunca,bilenvebilinen,düşünenvedüşünülen,genelolarakdüşüncevevarlık,

birbirinindışındabirbirinekarşıtgerçekliklerolarakdüşünülmüş, ve felsefi arayış, bu iki ayrı “varlıkalanının”ilişkilerineyönelmişti.Bilgi,insanındışındabiryerdeydi!Yaidealar-tümellerdünyasında,yada dokunulmamış maddenin kendinde içeriğinde! Fakat, hep insanın dışında! Evren, ister yukarıdanaşağıyakurulmuş olsun, isterse aşağıdan yukarıya doğru, insan ve onun etkinliği ile gerçeklik kazanan“bilme”,yabirizleyiciyadagüdülenmişveedilgenbirarayıcıolarak,busüreçlerindışındaydı.Şimdi,insan,toplumsalilişkilerinintoplamıolarak,düşünme’ninveetkinliğinbütünlüğüolarak,bizzat

kendisininbaşlıcaöğesiolduğutarihselbirdünyaüzerindegörülecek.

–BİRİNCİKİTABINSONU–

Page 53: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

KLASİKMANTIKVEDİYALEKTİKEngels,biryerdediyalektiği“evrenseliçbağıntılarınbilimi”olaraktanımlar.Metafizik sistemlerde de mantık, en genel anlamda bağıntıları araştırır. Ancak orada bağıntılılık

kavramı,nesnelerolaylar,kavramlararasındadışsalbirilişkiyitanımlamaklasınırlıdırvebuiçeriğiile,ilişkisinigösterdiğiöğelerinbirdeiçhareketleribulunduğuhakkındabirdüşüncetaşımaz.Özellikle düşüncenin bağıntıları söz konusu olduğunda, düşüncenin formları olarak kabul edilen

kavramlar ve kategoriler arasındaki bağıntılar, dışsal ve biçimsel bir ilişki olarak anlaşılagelmiştir.ÖrneğinAristotelescitasımöğretisi,butemeldüşünceyedayanır.Tasımınbellibaşlıbağıntısıolanortaterimin, iki ya da daha fazla kavram ve önerme arasında, biçimle belirlenmiş bir ilişkiyigerçekleştirmektenibaretbirgörevivardır.Oradaönemliolan,kavramlarveönermelerarasında,biçimeuygun, yani dışsal nitelik ve nicelik öğelerinin belirleyici rol oynadığı, bir yapı içinde kurulacakbağıntıdır. Özellikle kavramların ve dolayısıyla önermelerin bir de içselliğinin bulunabileceği vebağıntılılığın bu iç hareket sonucunda özsel bir ilişki olarak doğabileceği düşüncesine klasikmantıktarastlanamaz. Bu eksiklik, aynı zamanda, kavram ve kategorilerin “hareketsiz ve tarihsiz”, değişmezgerçekliklerolarakkabuledilmesisonucunudadoğurur.Hegel’le birlikte mantık (diyalektik), yalnızca düşüncenin bağıntılarını araştıran bir bilgi alanı

olmaktançıkarak,düşünceninbağıntılıhareketininveherşeyiniçtendoğuşvebağlanışınınteorisiolmayayönelmiştir.Böylecehemdoğalvetinselherşeyin,hemdedünyahakkındainsanbilgisiningelişmesininyasalarınıgenelleştiren,birbilimolmayolunagirmiştir.Klasikmantık,kendisinin,düşünceyasalarıylailgilibirbilimolduğunuilerisürer.Buradakastedilen

düşünce,kendineözgüyasavekurallarıolanayrıbirgerçekliktirvedoğayasalarındanfarklıyasalarlaişleyenözgülbiryapıyasahiptir!Oysadiyalektik,öncedüşünceilenesnearasındakibubiçimselayrımıortadankaldırarakyolaçıkıyor.Diyalektiğegöremantık,herşeydenöncetarihselgelişmeninbirürünüdürveyalnızcadüşüncenin tarihselgelişmesinden ibaretdeğildir:Aynızamanda, nesneler üzerindeki insanetkinliğinin ve nesneler hakkındaki insan bilgisinin gelişmesinin de bir ürünüdür. Öyleyse mantığınaraştırdığıbağıntılar,yalnızcadüşüncenin,kavramların ve kategorilerin hareketini ve ilişkilerini değil,doğanın ve onun üzerinde etkinlikte bulunan insanın toplumsal hayatının hareketini de yansıtacaktır.Böylecediyalektikaşamasındamantık,doğa,toplumvebilinçhakkındaengenelvesoyutbirbilimhalinegelir.Evrenselbağıntılılığı,buiçiçeüçalanınbütünlüğüolarakelealırveherbiralanınilişkileriniengenelyasalariçindevetekbirbağıntılılıksistemiolaraközetlemeyegirişir.

Page 54: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

İkinciKitap

Diyalektik

Page 55: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

KLASİKMANTIKVEDİYALEKTİK

Engels,biryerdediyalektiği“evrenseliçbağıntılarınbilimi”olaraktanımlar.Metafizik sistemlerde de mantık, en genel anlamda bağıntıları araştırır. Ancak orada bağıntılılık

kavramı,nesnelerolaylar,kavramlararasındadışsalbirilişkiyitanımlamaklasınırlıdırvebuiçeriğiile,ilişkisinigösterdiğiöğelerinbirdeiçhareketleribulunduğuhakkındabirdüşüncetaşımaz.Özellikle düşüncenin bağıntıları söz konusu olduğunda, düşüncenin formları olarak kabul edilen

kavramlar ve kategoriler arasındaki bağıntılar, dışsal ve biçimsel bir ilişki olarak anlaşılagelmiştir.ÖrneğinAristotelescitasımöğretisi,butemeldüşünceyedayanır.Tasımınbellibaşlıbağıntısıolanortaterimin, iki ya da daha fazla kavram ve önerme arasında, biçimle belirlenmiş bir ilişkiyigerçekleştirmektenibaretbirgörevivardır.Oradaönemliolan,kavramlarveönermelerarasında,biçimeuygun, yani dışsal nitelik ve nicelik öğelerinin belirleyici rol oynadığı, bir yapı içinde kurulacakbağıntıdır. Özellikle kavramların ve dolayısıyla önermelerin bir de içselliğinin bulunabileceği vebağıntılılığın bu iç hareket sonucunda özsel bir ilişki olarak doğabileceği düşüncesine klasikmantıktarastlanamaz. Bu eksiklik, aynı zamanda, kavram ve kategorilerin “hareketsiz ve tarihsiz”, değişmezgerçekliklerolarakkabuledilmesisonucunudadoğurur.Hegel’le birlikte mantık (diyalektik), yalnızca düşüncenin bağıntılarını araştıran bir bilgi alanı

olmaktançıkarak,düşünceninbağıntılıhareketininveherşeyiniçtendoğuşvebağlanışınınteorisiolmayayönelmiştir.Böylecehemdoğalvetinselherşeyin,hemdedünyahakkındainsanbilgisiningelişmesininyasalarınıgenelleştiren,birbilimolmayolunagirmiştir.Klasikmantık,kendisinin,düşünceyasalarıylailgilibirbilimolduğunuilerisürer.Buradakastedilen

düşünce,kendineözgüyasavekurallarıolanayrıbirgerçekliktirvedoğayasalarındanfarklıyasalarlaişleyenözgülbiryapıyasahiptir!Oysadiyalektik,öncedüşünceilenesnearasındakibubiçimselayrımıortadankaldırarakyolaçıkıyor.Diyalektiğegöremantık,herşeydenöncetarihselgelişmeninbirürünüdürveyalnızcadüşüncenin tarihselgelişmesinden ibaretdeğildir:Aynızamanda,nesnelerüzerindeki insanetkinliğinin ve nesneler hakkındaki insan bilgisinin gelişmesinin de bir ürünüdür. Öyleyse mantığınaraştırdığı bağıntılar, yalnızcadüşüncenin, kavramların vekategorilerin hareketini ve ilişkilerini değil,doğanın ve onun üzerinde etkinlikte bulunan insanın toplumsal hayatının hareketini de yansıtacaktır.Böylecediyalektikaşamasındamantık,doğa,toplumvebilinçhakkındaengenelvesoyutbirbilimhalinegelir.Evrenselbağıntılılığı,buiçiçeüçalanınbütünlüğüolarakelealırveherbiralanınilişkileriniengenelyasalariçindevetekbirbağıntılılıksistemiolaraközetlemeyegirişir.

Page 56: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

BİRİNCİBÖLÜMBİREVRENSELBAĞINTILILIKSİSTEMİOLARAKHEGELDİYALEKTİĞİ

Hegel,tarihboyuncadoğupbatmışbütünfelsefeakımveokullarını,tekevrenselfelsefeninparçalarıveaşamaları olarak görüyor, kendi sistemini de, gene bu tek evrensel felsefenin bir yanı, fakat onungelişmesinin bir sonucu ve tamamlanmış hali olarak sunuyordu. O’na göre, kendisine gelinceye kadarortaya konulmuş olan her düşünce, her tez, kendi sistemi içinde aşılmış, içerilmiş ve düzenleniptamamlanmıştı. Tarih içinde felsefe, tikel bölünmelere uğramışolarak görünse de, gerçekte bölümlerinhepsi,mantıksal olarakbirbirini izliyor,mantıksal olarak birbirine bağlanıyor, birbirinden doğuyor vediyalektikhareketiçindebirbirindenayrılarak,tekrarbirleşerekbirbütünoluşturuyorlardı.Hegel,farklısistemlerintarihiçindeortayaçıkışlarını,“ideninkavramsalbelirlenimlerininmantıksal

tümdengelim içindeki sıralanışı” ile aynı görüyor, bu hareket içinde düşüncenin evrilişini, “ide”ninkendisini açıp yaymasının evreleri olarak yorumluyordu. O’na göre, eğer her felsefi sistemin temelkavramlarını,“dışformlarındanvetikeleuygulanmalarındantamamensoyutlayıpalacakolursak,ide’ninbelirlenimininmantıksalkavramı içindekiçeşitliderecelerini”eldeederdik.Örneğinbuçalışmadabiz,antikçağdoğafelsefesini“töz”ve“oluş”kavramlarıylaözetlemiş,bukavramlarıfelsefeninodönemininbelirlenimleri olarak ele almıştık. Hegel, bütün bir felsefe tarihinin böylece kavramların hareketineindirgenebileceğini ileri sürerken, bir bütün olarak evrenin kuruluşuna ilişkin teorisini uygulamışoluyordu.Buradaikiönemlidüşünceyiayırtedebiliriz:Birincisi: Felsefi düşüncenin gelişmesi, başlangıçta bulunan örtük bir tümelliğin açılıp yayılmasının

sürecindegerçekleşir.İkincisi:Buaçılıpyayılma,rastgelebiryolizlemez,mantıksalbirsıraiçindezorunluluklailerler.Butemeltez,dahagenelbirevrenselbağıntılılıkvegelişmedüşüncesininyansımasıdır.Felsefeninbu

hareket tarzı, kendineözgüolmayıp, evrendebulunanherşeyingenel oluş ve gelişme tarzının özel biralanda gerçekleşmesinden ibarettir. Evrenin bağıntılı bütünlüğü ve bu bütünün mantıksallığı, felsefetarihinin hareketinde kendisini böylece gösteriyor. Demek ki Hegel, kendi sistemini “tek evrenselfelsefe”ninsürekliliği içindeveonunbirbölümüolarak,amatamamlanmışveyetkinbirsonucuolarak,tanımlarken“evrensel,diyalektikoluşvebağlanışyasalarına”dayanıyordu.Hegel,yalnızcafelsefetarihinedeğil,doğanınoluşveevrilişinede,insantoplumununtarihinedeaynı

bağıntılıvemantıksalbütünlüğün tikelgörünümleriolarakbakıyordu.Evreninbütünlüğüvebağıntılılığıhakkındaki bu kavrayış, Hegel diyalektiğinin hem ilkesidir, hem de diyalektiğin kendi gerçekliğini

Page 57: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

bulduğuvekendiniinceleyipanladığıalandır.Buradakarşımızaşuönemlisonuççıkıyor:Hegel’egöre,“ide”nin(yadaaklın)hareketinindoğasıile,

dış dünyanın hareketinin doğası aynı-özdeş yasalara dayanır; her ikisi de diyalektiktir. Aslında buözdeşlik,akılvedışdünyaarasındakiözdeşliğinbirifadesidir.Özdeştirler,çünküherikiside“akıl”dır.Öyleyseaklındışdünyayıkavraması,aslında kendisini kavramasıdır. Dış dünya denilen şey, aklın biryansımasından başka bir şey değildir. Böylece, “metafiziğin aldanmasına yol açan görünüşteki bubölünme”,gerçektebirliktir.Zihinvedünya,birveaynıevrendirler.Bundanötürüikisidediyalektiktir.

A.HEGELSİSTEMİNDEEVRENSELBAĞINTILILIKKAVRAMININMANTIKSALTEMELLERİ

1.KAVRAMHAREKETİNİNKARAKTERİSTİĞİ:BAĞINTILILIK

Hegel diyalektiği, bir kavramlar diyalektiğidir. Nesnel dünyanın öncülünün kavramların hareketiolduğunuilerisürentemeltezedayanarak,kavramlarınhareketinindiyalektiğinikeşfetmekle,dışdünyanınhareketininyasalarınıdaiçerenbirbütünlüğeulaşılacağınıiddiaedenbudiyalektik,idealisttir.Nevarkibu idealizm, kendisinden önceki metafizik idealizmden köklü bir kopuştur. Metafizik idealizmde,kavramlar,saf,mutlak,değişmezvehareketsizkatılıklarolarakdüşünülmüşvekullanılmışlarken,Hegel,herkavramınkendikarşıtıylayüklü,çelişkilivebuyüzdendehareketlivedoğurganolduklarınıgösterdi.“Kavramınkendisini ileri atmasınısağlayanbirşeybulunduğunu”, bunun da gene o kavramın içinde okavramın olumsuzu olarak taşındığını söyleyerek, eski anlayışa göre herhangi bir hareketin konusuolamayacak olan kavramları, kendi hareketlerinin sebebi ve konusu halinde düşündü. Böylece “kendiiçindekiolumsuzun”,kavramı,“içselbirçelişkiyleyüklü,içtepiyesahip,hareketli,canlı”kıldığıfikri,birkavramınkendisindenbaşkabirkavramıbuhareketdolayısıyladoğurduğubuluşuylatamamlandı.Hegel’egöre,çelişkihertürlüyaşamınköküdür.Birşey,ancakkendisindebirçelişkitaşıdıkcahareket

eder.Çelişkidolayısıyla,birkavramyadabirşey,kendiözdeşliğininaşılmasınauğrayarakfarklılaşırvekarşıtınageçer.Fakat, iççelişmeninyolaçtığıbuhareketboyuncakavramyadaşey,yalnızcakarşıtınageçmekle,farklılaşmaklakalmaz,aynızamandabütündiğerkavramlaradabağlanır.BudoğuşvebağlanışsürecininHegelcitasvirinişöyleözetleyebiliriz:Herkavram,başlangıçhaliylebir“tez”dir.Tez,birolumlamadırvekendivarlığıiletaşıdığıkarşıtlığın

birliğidir. Tez, karşıtlığı aşma yönünde hareket eder, çünkü, taşıdığı karşıtlık dolayısıyla kavram,kendindeveolanakhalindedir,bundançıkmak,kendiiçinvegerçeklikhalinegelmekzorundadır.Hareketi içinde çelişki çözülerek, anti-tezin varlık nedenini oluşturur. Böylece tez dolaylanır, bir

başka’yabağlanır:“Buradabirinciterim(tez),özündenbaşkasınıniçinebatırılmıştır.”(Hegel)Anti-tez,tezinhareketininiçindenvetezinhakikatiolarakdoğar.Hareketburadadurmaz:Birbaşka’nınbaşka’sıolananti-tez,kendibaşka’sınıda içinde taşımaktadır.

Bundandolayı,anti-tez,birşeyin(tezin)olumsuzlanmasıolarakkalamaz,kendisideolumsuzlanır.“Sentez”,Hegel’indiliyleaktaracakolursak,“Dolaylıiledolaysızınbirliğininsağlandığıdolayımanı”

olarakortayaçıkar.Buyüzdensentez,“dolayımınaşılmasısayesindebasit,olumsuzunaşılmasısayesindeolumlu”dur.Öyleyse,sentezdebirtezdirvesüreçböylecedevameder.

Page 58: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Başlangıçtadolaysızbir tümelolankavram,hareketi içindekendisinivekendisininbaşkasını, kendiiçindentüretir.Türetme,süreçiçindesürekliolarakyenibelirlenimlerindoğuşuileilerler.Birkavram,iççelişmesininyolaçtığı ilerleyişininaşamalarında,ortayaçıkardığıheryenikavramda

kendinikorur:“Sonrakibelirleniminheraşamasında,o,kazanılmışiçeriğininbütünkütlesiniyükseltirvediyalektikilerleyişiyleyalnızcageridehiçbirşeybırakmamaklakalmaz,bütünkazanılmışıda toparlayıpgötürür,zenginleşirvekendikendisindeyoğunlaşır.”(Hegel)Kavramınyapısındandoğanbugenişlemevezenginleşme,kopukvekendibaşınabirilerleyişdeğildir.

Başlangıçtan sona kadar her yeni kavramın ve her yeni belirlenimin eskiyi bir yandan koruduğu, biryandandaaştığısüreklivebağıntılıbirsüreçtir.Öyleysekavramhareketi,başlangıçtaboş,içeriksizolankavramınsonradandışsalbirşeylebirleşerekzenginleşmesideğildir;kavramhareketininbirzenginleşmeveaçılıpyayılmaolması,varolanbütününkendiayrımlarınıortayaçıkarmasıdır.Özetle, tekbirkavramdanbaşlayarak,mutlak idea’yaulaşıncayakadar bütünkavramlar birbirlerinin

içindendoğarvebütünbirevrentablosununtamamlanmasınakadarhareketdevameder.Herbirkavramınbirdiğeriylevebütündiğerkavramlarlabubirbirindendoğma,birbirinedönüşmevebirbirinegeçişmebağıntısı,kesintisizbirbirlikoluşturur.Başlangıç kavramı, kendinden çıkacak olan bütün kavramları potansiyel olarak içerir; onların

çelişkidendoğanhareketboyuncaaçılıpgerçekleşmelerisürecindekendigerçekleşmesinigörür.İlerleyenhareket sonunda, ulaşılan en son kavram, kendinden öncekilerin hepsini kapsar. İdea’nın mantıksalserüvenininsonaerdiğibunokta,artık“kavram”kategorisininoluştuğunoktadır.Genefelsefetarihiüzerindeörnekleyecekolursak,başlangıçtailerisürülmüşfelsefitezvedüşünceler,

henüzolanakhalindebirçokkavramınaçılıptanınmasınayolaçabilecekbirdoluluklaortayaçıkmışlardı.Ancak, ne şekilde ve ne zaman gerçeklik haline gelebileceğini, hangi açılımlara ulaşabileceğini,tamamlanmışzenginliğininneolacağınıbilemezdi.Buhaliyle,başlangıçtaki felsefidüşünce “kendinde”idi. Çelişmeli yapısı, onun kavramlarının yeni ve başka kavramlar doğurmasına yol açtı. Örneğinmateryalistilkelerüzerinekurulmuşolandoğafelsefesi,kendikavramlarınıngelişmesisonucundaidealistsistemlere doğru gelişti. Ve başka birçok sisteme bölünerek, gittikçe daha zenginleşerek çoğaldı veyayıldı.Budağılışveaçılış-çoğalışsürecinde,kendivarlığının imkânlarını tanıdı.Herbiryenisistem,kendisinden öncekileri aşarak, yok ederek fakat diğer yandan onları kendi içinde koruyarak doğdu.Böylecebaşlangıçtakisoyut içerik,gittikçebelirgin,açıkvezenginhalegelereksomutlaşmayayöneldi.Ensonunda,bütünsistemlerikendiiçindetaşıyanveonlarıaşılmış,karşıtlıklarıçözümlenmişhalleriyleiçerenHegelsistemidoğdu. İdea’nınfelsefidüşünceolarakkendinigösterenhalininçatışmalı hareketi,sonunda bu hareketin mantıksal gereği olan, yani kendisinden öncekilerin hepsini kapsayan en yükseknoktasınaulaşmışoldu.Elbette,böyleceHegel’inkendifelsefesinin“sonfelsefe”ilanederek,kendidiyalektiğinindeinkârına

ulaştığını görebiliriz. “Tamamlanmış son hal” kavramının bir bitiş ve kendi üstüne yıkılış olduğunusöyleyenHegel,belkideaslındaidealizmalanındayapılacakbaşkaşeykalmadığınısöylemekteydi.Buradaönemlevurgulanantemeldüşüncelerşunlardır:—Herkavramveherşey,açılıpilerleyişininheraşamasında,ortayaçıkanheryenikavramdaveyeni

şeyde,kendisinikorurvesürdürür.—Herkavramveherşey,kendikarşıtını,kendibaşkasınıkendiiçindetaşır.

Page 59: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

—Kavram,yadaşey,hareketiboyuncakendisinidaimayetkinleştirerek sürdürür.Ortadan kalkmaz.Böylece, kendinden öncekileri aşılmış halleri içinde kapsarken, kendisinden sonrakileri de potansiyelolarakiçerir.—İlkkavram,sonrakilerinaçılmamışbütünlüğü,sonkavramiseöncekilerinsentezidir.Konuyubirdeevrenselaklınhareketiüzerindeörnekleyelim:

1)TEZ:Evrenselakıl.Kendindebirimkânlarbütünlüğü.Tinsel,özgür,kalıcıvebütünsel.Kendisinitanımakiçin,kendisiniaçıyorvedışlaşıyor.2)ANTİ-TEZ:Doğa.Maddivebilincindenayrılmışhal.Determinizmyüzündenözgürlüğünüyitirmiştir.Süreklioluşhalinde

olduğuiçinkalıcılığıparçalanmıştır.Tikelnesnelerhalindebölündüğündenbirliğiyokolmuştur.3)SENTEZ:İnsanaklınınvekültüründünyası.Evrenselaklınözünevedoğasınauygunbir dünya.Doğanınbilinçsizliğinin aşılması olarak bilinçli.

Bölünmüşlüğünkavranmasıdolayısıylabütünsel.Kesintililiğinaşılmasısayesinde sürekli. Zorunluluğunbilincineerdiğiiçinözgür.Başlıcaözellikleri, tez,anti-tez,sentezüçlemesinegöresınıflandırırsak,kavramınkarşıtınageçişive

karşıtlığınaşılması,şöylegörülebilir:Böylecebütünevren, tekbir akışsürecinde, bütün parçalanma ve dağılmalarında bile bağıntılılığını

koruyan bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Kavramsal evrenin içten doğuş ve bağlantılanış niteliği,evreninbütüntikelparçalarıiçingeçerli,ortakbirniteliktir.Diyalektiğinayırtedicitezibudur.

2.VAROLUŞUNBELİRLENİMLİYAPISI

ÖnceHegel’indilinde“varoluş”kavramınınifadeettiğianlamıgörelim.Hegel,varlık vevaroluşkavramlarını,hiçlik (ya da yokluk) veoluş kavramları ile ilişkileri içinde

tanımlar.Varlıkvevaroluşarasındakiayrım,budiğerkavramlarlabağıntılarıiçindeortayaçıkar.Varlık,belirlenmemiş,yalınvesaföğedir.Sisteminbaşlangıçkavramıdır.Butanımınkaynağınedir?Varolan her şeyi, nesneleri, düşünceleri vs. taşıdıkları belirlenimlerden soyutlarsak, yani onları

ağırlıklarından, renklerinden, şurada veya burada oluşlarından, şu veya bu zamanda bulunuşlarından

Page 60: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ayırırsak, bütün nicelik ve niteliklerini bir yana bırakırsak, ona verebileceğimiz son yüklem, “vardır”terimi olacaktır. Varlığı dışında, ondan alabileceğimiz hiçbir özellik ve belirlenim, onu yok etmeyeyetmez; ama “vardır” yükleminin alınması halinde, artık o Şey’den söz etmek mümkün olmayacaktır.Böylece“varlık”kavramı,şeyin en soyut ve en sonkavramıolup tümnesneveolguların en son ortakkavramıdır.“Varlık”kavramı,safbelirlenimsizliği,dolaysızlığıifadeeder.Hertürlübelirlenimdenöncegelirve

buyüzdenmutlakhareketnoktasıdır.“Buvarlıkhakkındanebirduyum,nebirgörü,nedebirtasarımeldeedilebilir,çünkü,osafdüşüncedirvebuhaliyledebaşlangıcımeydanagetirir.”(Hegel)Diğeryandan,buhaliylevebundanötürü,“varlık”,“hiçlik”leözdeştir.Hegel’inenfazlayadırgananbu

tezini, gene kendi dilinden aktaralım: “Bu varlık, saf ve belirlenimsiz boşluktur. Onda hiçbir şeykavranamaz.Hakkındaherhangibirşeydedüşünmekolanaksızdır.Başkadeyişleo,aynızamandabuboşdüşüncedenibarettir.Varlık,bubelirlenmemişdolaysız,gerçektehiçlik’tir.Vehiçlik’tenneeksik,nedeartıkbirşeydir.”Varlık,nasılbelirlenimsizse,hiçlikdeöyledir.Bubelirlenimsizlikdüzeyi,ikisiniözdeşkılar.Peki,“varlık”a herhangi bir belirlenim yüklendiğindeneolur? İşte o durumda, varlık, bir başka ile

ilişkiye sokulmuş olur ve “varoluş”a geçer. Varoluş, belirlenmiş varlıktır. Belirlenme ise, daima birbağıntılanmadır.Her yeni belirlenim varoluşu, tamamlanmış, yani evrensel olarak bağıntılılanmış haleyaklaştırır.Buradanşuçokönemlisonuççıkar:Birvarlığıtamolarakbilmek,onunbütünbağıntılarını,dolayısıyla

evrensellikiçindekiyeriniaçabilmekdemektir.Önceki bölümlerde, Aristoteles’in bir şeyin varlığını bilebilmek için ona uygulanması gereken on

kategorisaydığınıgörmüştük.Orada,buonkategori,nesnenin tanımlanabilmesi içingereklivemümkünbütün yüklemlerin sınıflandırılmasını temsil ediyordu. Aristoteles, bu tümel kavramların, nesneninkendisiylebirliktevarolduklarınıveonlaraöncelolmadığınıdaeklemişti.Hegel, kategorilerin nesneye dışsal bir varoluşlarının bulunmadığını söylüyor. Her varlık, kendi

belirlenimlerinikendiiçindetaşır.Veonlarıdışlaştırarakkendivaroluşunugerçekleştirir.Aristoteles’teyüklemlerinsınıflandırılmasınakarşılıkdüşenyapılarolarakgörülenkategoriler,Hegel’devarlığıniçselbiröğesiolmadeğerikazanıyor.Hegel’i izleyecek olursak, belirlenimsiz varlık’ın kendi iç olumsuzu ile çatışarak, kendi ilk

belirlenimini kendi iç çelişkisinden çıkarmasını gözlememiz gerekecek. Bu dışa vuruş, bir başka iledolaylanmakvebirbaşkaşeylebelirlenmekdemektir.Böylece,her türlübağıntılanmadanyoksunolan,bundanötürüdehiçlikleözdeşolanvarlık,başkabirkavramlabelirlenmişveoluşhalindevarlık,yani“varoluş”ortayaçıkmıştır.Belirlenmişvarlık,hareketiboyunca,daimayenibelirlenimlerkazanacak,heryeni bağıntı onun özel bir varoluşunu gerçekleştirecek, diğer varoluşlardan onu ayıracaktır. Bu aynızamanda bir sınırlanmadır. Sınırlanma, sınırın ötesi ile de belirlenme demektir. Öyleyse belirlenmişvarlık, yalnızca kendi belirlenimleriyle değil, karşıtının, kendi ötesindekilerin de belirlenimleriyleyüklenecektir. Öyleyse, kendi sınırlarıyla ayrıldığı evrensel bütünlüğün bir yanı olarak kalmaya,ayrıldıklarıyla da bağıntılı kalmaya devam etmektedir. Sınır konularak belirlenmiş varlık, sınırlarınındışında kalanların olumsuzlanmasıyla da belirlenmektedir. Ama eğer sınır, varoluşun kendisine ait birbelirlenimiolmasaydı, onundışındanda söz edilemeyecekti.Varoluşun belirlenimi, varoluş olmayanın

Page 61: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

(olumsuzun) belirlenimlerinde yansıyarak kendine dönmüş ve fark doğmuştur.Ayrılma (fark), hem birbaşka ile birleşmedir, hem de ayırıcı belirlenimin karşıtıyla bağıntılanmadır. Sonuç olarak şurayaulaşıyoruz: Tek bir varoluş, varoluşunu, ancak bütüne ve bütünün her yanına bağıntılı olarakgerçekleştirebilir.“Belirlenmiş,tamamlanmışbirvarlık,birbaşkavarlığailişkiliolanvarlıktır;başkabirmuhtevaile,bütündünyailebağıntıiçindeolanbirmuhtevadırbu.Bütününkarşılıklıbelirlenmebağıntısıkonusunda,aslındabirtekrarlamadanbaşkabirşeyolmayanşubelirlemedebulunabilmiştimetafizik:Birtektoztanesiyokedilebildiğianda,bütünevrenyıkılır.”(Hegel)

B.EVRENSELBAĞINTILILIKKAVRAMININNESNELTEMELLERİ

Hegel,materyalistatomculuğunbirvarlıkteorisiolarakortayakoyduğubağıntılılıkfikrinikavramlarınvaroluşuna uyguluyor. Kavramlar ve kategoriler, başlangıçtan sona kadar birbirini izleyen, gittikçeyükselen bir bütünlük gösteriyorlar. Bu bütünlük içinde her kavram ya da kategori, sistemi meydanagetiren diğer kavram ve kategorilerle öylesine bağıntılıdır ki, tek bir kavramın sistem içinden çekilipalınması,hattayerinindeğiştirilmesi,bütünsistemiyıkacakyadayenidenkuruluşunugerektirecektir.Fakat Hegel’in evreni, yalnızca düşünceden, yalnızca kavramlardan kurulmuş değildir. Evrensel

bütünlüğünbiryanınıda,düşünceninhareketininbiryansımasıvezorunlusonucuolanmaddidışdünyaoluşturur.Aynıbağıntılı bütünlük ve bunu yöneten yasalar orada da görülür.Nasıl kavramlar arasındazorunluvedüzenlibirbağıntılılıkvarsa,kavramların bir yansımasıolannesneler arasında da öylesinezorunlubağıntılarvardır.Kavramların kendi aralarındaki bağıntılılık ve nesnelerin kendi aralarındaki bağıntılılık, iki farklı

düzeyolarakgörünürler:FakatHegeloradadurmaz;kavramlarlanesnelerindebirbirinebağlıolduklarıilkesine ulaşır. Hegel’in hiçbir kavramın tek başına bir gerçekliği olamayacağını anlatan önermesi,yalnızca kavramlarla kavramların bağıntısını değil, nesnelerle nesnelerin ve kavramlarla nesnelerinbağıntısınıdaiçerir.Hegel, tümel kavramların soyutlulukları dolayısıyla evrensel olduğunu düşünmüş olan metafizik

idealizmekarşı,tümelliğin,“tikelin,bireyselinzenginliğinideiçindetaşıdığı”içinevrenselolacağıyenibirilişkiönerir.Öyleki,kendisindenöncekilerdenfarklıolarakHegel,kavramilenesnesiarasındaiçtenbir bağıntı ve denk düşme koşulu arar: “Şeylerin nesnel kavramı, doğrudan doğruya şeylerin doğasınımeydanagetirir.”Bu gözlem, Hegel’de, evrensel bağıntılılık kavramının gerçekleştiği bir başka alanın, düşüncenin

hareketindenbaşkabiralanındabulunduğudüşüncesineulaşıldığınıgösteriyor.V.I. Lenin, Hegel üzerine notlarında, materyalizme yaklaşan ya da apaçık materyalist temellere

dayandığıizlenimiverenifadebiçimlerigösterir.DışdünyanıngerçekliğikonusundabirkuşkusubulunmayanHegel,bununkavramlarınhareketininbir

mantıksalsonucuolarakdoğduğunusöylemekleidealizmiçindeyeralır.Dışdünya,aklınhareketininbiryansımasıdırvebusüreçteakıl,dışdünyanınvarolmasınınöncülüdür.Hegel,buöncülleriaçıklamakyadatanıtlamakistediğinde,doğaya, insan toplumunun tarihinesıksıkbaşvurur.Hegel, idealistsistemininaçıklanmasında, maddi dünya ile ilişki içinde bulunmasını bir çelişki olarak görmez. Diyalektiğinin

Page 62: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

kendincenesneldoğasıbutürdenbirindergemeiçinelverişlidir.Bununla birlikte, Hegel’in bakış açısında modern materyalizme yönelen önemli özellikler, onun,

nesnelliği aklın hareketi olarak kavramasına denk düşer biçimde, bu nesnelliğin gerçekliğini, insanlıdünyanın ve kültürel doğanın ilişkilerinde aramasından doğmuştur diyebiliriz. Böyle bir tanıtlamasürecinde, soyut evrensel akıl olarak değil, fakat tarihsel insan aklı olarak anlam ve etkinlik kazanan“akıl”kavramı,materyalizmezeminaçanbirfonksiyonlayüklenmişolur.Ne var ki, sistemin bütünlüğü içinde düşünüldüğünde, bu durum, Hegel’in felsefesinin bir yanıyla

Prusyamonarşisininonaylanmasına,diğeryandandaenihtilalcisonuçlarayolaçmasınaaçıklamagetirenbir çelişme sergiler. Özellikle siyasal pratik açısından bakıldığında, Hegel sisteminin “ihtilalci yanı,tutucu yanının taşkını altında boğulmuştur... Fakat bütün bunlar, Hegel sisteminin önceki sistemlerdenherhangi birisiyle kıyas edilemeyecek kadar geniş bir sahayı kucaklamasına ve bu sahada bugün bilehayranlıkuyandıranbirdüşüncezenginliğigeliştirmesineengelolmuyor...”(Engels)Bununnedenini,yalnızcadiyalektiğin ihtilalciözündedeğil,buözünkendisiningerçekleşmesiolarak

gördüğü toplumsal insan dünyası ile ilişkisinde de aramak gerekir. Hegel, erekli insan etkinliğini,mantıksalbirkategoriolarakdeğerlendirirken,Lenin,buçabanın,mantıkkategorilerinininsanetkinliğinintarihselliği içindedoğmuşolduğunugösterebilmek için ortaya konulduğuyorumunugetiriyor ve burada“sonderecederinvetamamıylamateryalistbirmuhteva”buluyor.Ancak“tersineçevrildiğinde”,yani“soyutevrenselakıl”gibi“başıüzerindeduran”birkavramyerine,

“tarihselinsanetkinliğiiçindegörünen,toplumsalinsanaklı”gibi“ayaklarıbudünyaya”,insanetkinliğiiçindedönüştürülenveinsanındönüşmesininzeminiolanüretiminvesavaşındünyasınabakanbirkavramaçısından ele alındığında, görülebilecek olan birmuhtevadır bu.Hegel’inmodernmateryalizme “teğetgeçtiği” pasajlardan birini inceleyerek Lenin’in yorumunu anlamaya çalışalım: “İnsan, ihtiyaçlarıylapratikşekildedışdünyayabağlarkendini;vedoğadanyararlanarakdoyumunusağlarken,aracıdurumundaişgörmektedir.Doğanınnesnelerigüçlüdürgerçektenveçokyönlübirdirençgösterirler.Onları istediğişeylerolmayazorlamakiçin,başkanesnelerkoyarinsanarayayanidoğayıdoğayakarşıkullanır;vebuamaçla aletler icat eder. İnsanın bu yoldaki icatları, zihnin işidir doğrudan doğruya; ve böyle bir aletdoğadaki nesneden daha değerli olmak gerekir... insanın doğayı istediği şey olmaya zorlamak üzeregerçekleştirdiğiicatlarınşanveşerefi(Yunanlılarda),tanrılaraaktarılmıştır.”Buradaönemliolan,mantıkkategorileriileinsanıntoplumsaletkinliğininiçiçedüşünülmüşolmasıdır.

Mantığaveyazihinseletkinliğebiröncelikverilmişolsada,sonuçtatarihselvemantıksalaynıdüzlemde,toplumsalpratikdüzlemindebirbirinegeçmiştir.Böylecealetliüretimveyaaletinüretimi süreçlerinde,“zihin”e tanınan öncelik, Hegel idealizminin bir karakteristiği olarak yerini almış olsa da, düzeylerinkarşılıklı bağıntılılığı kavramı içinde bu şema kendiliğinden aşınmaya uğramış ve Hegel, tanrılarkarşısındainsanınhakkınıteslimetmiştir.Hegel, nesnel gerçeklik ile kavramlar arasındaki bağıntılılığı koymakla, öznel idealizmin bilgiyi

sınırlayanyadatamamenimkânsızgörenanlayışınınkarşısındayeralır.Metafizik materyalizmin ve ampirizmin genel olarak felsefeyi, özel olarak da tümdengelimci

metodolojiyiaşağılayantavrınıda,geneaynıilkedenhareketlekarşısınakoyar.

Page 63: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

C.METAFİZİKTÜMDENGELİMVETÜMEVARIMKARŞISINDAHEGEL

Hegel’e göre, dogmatik metafizik, düşüncenin belirlenimlerinin şeylerin özsel belirlenimlerinioluşturduğunukabuleder.Şeylerindüşünce ilebilinebiliroluşundan,şeylerindüşünce ileoluşturulduğufikrineulaşır.Hegel’egöredogmatikmetafiziğinyanılgısışöyleözetlenebilir:—Anlığınbelirlenimlerininiçeriğinivedeğeriniaraştırmaz.Bubelirlenimlerinhangibiçimleraltındamutlakınyüklemiolarakolumlanacağınıaraştırmaz.Örneğin,varoluş,sonluluksonsuzluk,birlik,bütünlükgibiyüklemlerin“kendindevekendiiçindoğru

olupolmadığı,yadayargınınhakikatininbiçimiolupolmadığınıdüşünmez.”—Her bir belirlenim, kendi hareketi içinde ele alınmaz, yalnızca anlık düzeyinde ve dışsal olarak

şeyinyüklemihalinegetirilir.Örneğin,Hegel’egöre,“Tanrıvardır”denildiğinde,varoluşlatanrınınnasılyüklemlendiğidüşünülmelidir.Herikikavramın(Tanrıvevaroluş)içselhareketleridolayısıylabirlikleri,karşıtlıkları dolayısıyla özdeşlikleri açıklanabilmelidir. Oysa metafizik dogmatizm, her bir kavramı,tamamlanmış,dayanaklarıylakendileriniapaçıksomutluklarolarakortayakoymuşşeylergibiolmaktavebunlarıhareketsizbütünlüklerolarakbirleştirmektedir.Öyleysemetafizikdogmatizminyanılgısı,Hegelbakımından,metodiktir.Karşıtlarımutlakolarakkarşıt

alan ve bunu sonlunun tabiatından çıkaran metafizik, bu anlık düzeyinde oluşmuş yargıyı tümel birgerçeklikmiş gibi sunar. Kavram, donmuş tasarımın hareketsiz içeriğine indirgenir. Karşıtlar, mutlakolarak, yani birbirleriyle içsel bağıntıları düşünülmeksizin karşıt kılınırlar ve birinin doğruluğu,zorunlulukladiğerininyanlışolduğusonucunavardırılır.Dogmatizmin bu zayıflığı, tümdengelimin dayanaklarındaki bu zayıflık, Hegel’e göre, ampirizmin

kaynağıdır. Ampirizm şunu açıkça görür: “Kendi belirlenmemiş genellik halindeki anlığın soyutkavramları, tikele geçemez.” Çünkü tikel, daima soyut kuramdan daha zengin ve daha karmaşıktır.“Kendinde,ölüveboşkavram” ile “somut,doluyaşam”bir çelişkidir.Dolayısıyla,birindendiğerininçıkarsanmasının yolu tümdengelim olamaz. Bunun kaşısında, “somut bir gerçek bulma ihtiyacı” –yaniolabilirlikleryerine,gerçekliklerikoymaihtiyacı–deneyebaşvurmayıgetirir.Böylecedüşünceyoluyla,öncel-sonsuz önermelerden tikelin sözde gerçekliğini, dışsal ilintileme ile arama yerine, doğrudandoğruyatikelin(sonlunun)kendisindenyolaçıkılır.Fakatbutümevarımcıyoldazayıftır.“Ampirizmlemetafiziğinortakyanışudurki,metafizikgibioda

kenditanımlarına,varsayımlarınavebunlarıniçeriğineolaninancını,tasarımlara,yanitemelinideneydebulan bir içeriğe dayandırır.” (Hegel) İkisi de, sıradan anlığın tasarımlarının mutlaklaştırılmasıdır.Metafizik, düşüncenin belirlenimlerini maddeye “yapıştırır”; ampirizm ise, maddenin deneysel elealınışındançıkardığı tikel-tekilbelirlenimleri tümelliklerhalinegetirmeyeçalışır.Üstelikampirizm,buyolda, metafiziğin koyduğu kategorileri kullanmaksızın ilerleyemez. Örneğin, tümevarmak isteyenampirizm,birmaddekavramınasahipolmaksızın,bellibirtekilmaddeüzerindenasılişlemyapacaktır?Böylece ampirizm,kendisini ortayakoyuşgerekçesiyle çelişir.O, tümelolanaulaşmak içinbir tümeledayanmakzorundakalır.Tümeleulaşmayaçalıştığıbütünyolboyunca,başlangıcındanitibarenzatenbirtümelinbulunduğunuvarsaymaktadır.Buradailginçolan,ampirizminmetafiziktabiatının,dogmatikmetafizikleyöntemselbirliğindenhareket

Page 64: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

edilerek yakalanmış olmasıdır. Ampirizm de, dogmatizm gibi, kavramın dışsal varoluşundan hareketediyor.Kavramlararasındakiilişkiyi,dogmatizmgibi,tasımınbiçimleriiçindedüşünür.Onlarıbirbiriyledışsal olarak bağlayarak “bilgi”ye ulaşmaya çalışır. Kavram ve kategorilerin içsel hareketininanlaşılmamışolması,herikisiniaynımetafiziktemeldebirleştirir.Böylece,deneyciliğivetümdengelimcimetafiziği birbirinden görünüşte ayıran özellikler, kavram ve kategorilere aynı donmuş içeriğinverilmesindeortadankalkar.

D.EVRENSELBAĞINTIFORMLARIOLARAKKATEGORİLER

Evreninkavramsalyapısının,Mutlakide’ningelişmeaşamalarıiçindeoluştuğutezi,Hegel’de,evrilenbirdünyatasarımıilebirlikteişlenir.Mutlakideningelişmeaşamalarını,bellibaşlıüçfarklılaşmaalanıiçindegözleyebiliyoruz:i.Mantıkiçinde:Buradaide,kendindeveolanakhalindebulunmaktadırvegelişme,ide’ninbağrında

ve“mutlakdüşünceunsuruiçinde”oluşmaktadır.Mantık içinde ide’nin içeriği,“bir”halindekibütünselkategorilersistemindegörülmektedir.ii.ide’ninötekivarlıkformlarıiçindegelişmesi:Mutlakide’ninaçılıpdoğalaştığıbuaşamada,doğa,

başlangıçtakimantıkkategorilerininkendisininözünümeydanagetirdiğibirdışgörünüştür.Mantıksalözdurumundakikategoriler,buradagörünürbirbiçimkazanmıştır.iii. ide’nin düşünce ve tarihte gelişmesi: insan zihninin ve kültürün gelişmesinde ide, kendisine

dönerek,değişikeylemveakılyürütmesüreçlerindekendiiçeriğinikavramıştır.Bu üç aşamaya, sırasıyla, Mantık, Doğa, Felsefe ve Tin felsefesi karşılık düşmektedir. Çünkü bu

aşamalar,aynızamanda,kavramvekategorilerintarihselgelişmesininveyükselmesinindeaşamalarıdır.Öyleyse ilerleyen tarihi, yükselen kategorilerin hareketi içinde anlayabiliriz.Özellikle doğa ve toplumtarihisözkonusuolduğunda,kategorileringelişmeseyri,evrimiyansıtanbirözellikgösterir.Hegel, buradan hareketle, mantık bilimi hakkında şöyle bir belirlemeye ulaşır: Mantık bilimi,

düşünceye, bilmeye ve dış dünyaya hükmeden en önemli genel yasaların aralarındaki bağıntılarınbilimidir.Göreceğizki,bu tanım, sonradanmateryalistdiyalektikçiler tarafındandageçerlibulunacaktır. Artık

mantık,yalnızcadüşüncenindış formlarıhakkındaspekülatifyasalar icatetmekten,yalnızcabağıntılarındışsalilişkilerolduğunudüşünmektenkurtarılacaktır.V.I.Lenin,buhaliylemantığınartıkbilgiteorisiolarakdahagenelvekapsamlıbirnitelikkazandığını,

geçmişte ayrı ayrı felsefi alanlar olarak konulmuş olan mantık ve bilgi teorisinin, diyalektiktebirleştiklerinibelirtir.Mantığa bu yükselişi sağlayan güçlü temel, Hegel sisteminin, kategorilerin hareketi hakkındaki

teorisinin zenginliğidir. Ancak hemen belirtilmelidir ki, sistemi gerçekten evrensel kılma başarısı,diyalektiğimateryalisttemellerüzerindeyenidenkuranMarksizmeaittir.KategorilerinHegelciyapısınınbellibaşlıözelliklerinitanımak,Marksizmin“ayaklarıüzerinedikme”

diyetanımlananyenidenkuruculuğununneyedayandığınıanlamayıkolaylaştıracaktır.Hegelcikategorilerteorisini,metafizikteorilerdenayıranbaşlıcaüçözelliktensözedebiliriz:

Page 65: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

—Kategoriler,düşünceninönselkalıplarıdeğildir.Kendindenveevrimselbirhareketletüremişlerdir.—Nesnelgelişmeylebağıntılıdırlar.Oysametafiziksistemlerdekategoriler,nesneninhareketidışında,

insanzihnininbirürünüolarakgörülmüşlerdi.— Kategorilerin nesnel bir gerçeklikleri vardır. Bu onların kendiliklerinde nesnel bir somutluk

taşıdıklarıanlamınagelir.Bunların yanı sıra, teoriye özelliğini veren ve materyalist diyalektik tarafından aşılacak olan diğer

başlıcatezlerideşöyleözetleyebiliriz:— Hegel kategorileri, mutlak olarak mantıksaldır. Her türlü hareketin tikel biçimlerinden ve

uygulamadan soyutlanmış haliyle önem taşırlar. Böylece kategoriler, nesnenin hareketiyle değil, buhareketüzerinedüşünmeninhareketiyleilgilidir.Engels’indeyişiyle,“doğavetarihtençıkarılmakyerineonlarıdüşünmekiçinilerisürülmüşlerdir.”—Hegelkategorilerizamandışıdır.Birartardadizilişegöreoluşmazlarvegelişmelerizamanabağlı

değildir.Birbirlerindençıkışlarıvehiyerarşilerimantıksalbirsırayagöreoluşurvedeğişipgelişmeleri,diyalektiğinbirgereği,çelişmelerininbirsonucudur.Buanlamdakategorilerinbirtarihiyoktur.—Kategorileringelişmesi, evrimcibiryol izler.Birkategoridendiğerineyadakarşıtına geçiş, bir

ilerlemedir; ancak bu ilerleme içinde önceki kategori, sonrakinde kendini sürdürür. Devrimcisıçramalarla geçiş ve eskinin yok olması, erimesi, tükenmesi söz konusu olamaz. Kategorilerhiyerarşisininzincirikopuşsuzbirsüreklilikgösterir.

Page 66: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

İKİNCİBÖLÜMMODERNDİYALEKTİK

A.DİYALEKTİKMATERYALİZMİNKATEGORİLERTEORİSİ

Herçağınkültürü,bilgininözgülalanlarının–bilimin,sanatın,politikanın, felsefenin, ideolojininvs.–bir sistemi olarak ortaya çıkar. Bu sistem, bilgi dallarının kendi aralarında az çok tutarlı bir birlik,karşılıklıilişkilervebağıntılar,etkileşmelerüzerinekuruludur.Tarih boyunca teknolojiden politikaya, folklordan sanata, bilimden ideolojiye, birçok alanın özgül

ürünüolaraksınıflandırılandüşüncelerarasındazorunlubir ilişki vebütünleşmeeğilimi gözleyebiliriz.Her bir alandan diğerine geçişler vardır: Birinde üretilen düşünce diğerinde yeniden içeriklendirilir.Birinin ima ettiğini diğeri gerçekleyip somutlayabilir. Bazen bir dinsel dogma, bilimsel buluşun gizlianlamıgibikendisiniortayakoyar,bazendebirbilimselbuluş,dinselinancınyorumunugenişletmesiiçinzorlayıcıetkiyapar.Bir felsefiöngörübirbilimselbuluşhalindeparlayabiliryadabirbilimselbuluş,felsefenin ilerlemesine, sanatın boyutlanmasına yol açar. Siyasette bir teori, ahlak ve estetiktedeğişmelere,üretimdebirilerlemetoplumsalhukuktasarsıntılarayolaçar.Ancak toplumsal etkinliğin bu değişik alanları arasındaki ilişki ve etkileşme, görünüşteki bu öğe

alışverişidüzeyindekavranıpaçıklanamaz.Asılönemliolankültüreldünyanıniçselilişkilerini,genelvesoyut bir içerik olarak ele alabilmektir. Böylece sonuçta, doğa, toplum ve bilinç olaylarını bir bütünolarak işleyen genel bir teori doğar. Özetle böyle bir teori, her şeyden önce değişik alanların vedüzeylerinkendilerineözgüilişkilerinin,tikelkonumlarınınaşılması,birleşikvebütünselbirbilgiiçeriğiolarakyenidenüretilmesidemektir.Kategorilerinbaşlıcaönemi,bubütünlüğüsağlayanaraçlarolmalarındagörülür.Kategoriler,evrensel

hareketin bütünlüklü kavranışını sağlayan, tikel alanların bilgisini tümel bir bilginin öğeleri halindeüzerlerinde işlemyapılabilirkılan,yadaenazındanböylebir işlevyerinegetirmeleri beklenerek inşaedilen düşünme araçlarıdır. Daha kısa bir tanımla, diyalektik kategoriler, olayların, nesnelerin vedüşüncelerinensoyut,genelvetemelözellikleriniifadeedenkavramlardır.Mantığın,“dünyanıntümsomutmuhtevasının,dünyahakkındakibilginingelişmeyasalarınınteorisi”ve

“dünyahakkındakibilginintarihinindökümü,toplamı,sonucu”olduğunusöyleyentanımla,kategorilerin,“evrenhakkındabilgi edinişinbasamakları”, evrenselbağıntılılıkörgüsünün“bilinmesiniveegemenlikaltına alınmasını sağlayan düğüm noktaları” olduğunu belirten tanımı birlikte düşünerek şu özeti

Page 67: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

çıkarabiliriz:—Diyalektikmantık,bütünbilgitarihininyoğunlaştırılmışveyalınlaştırılmışveözetidir.Kategoriler

bu“kısaltmayı”yapmışolmanınsonuçlarıveyapabilmeninaraçlarıdır.Birbaşkadeyişle,kategorilerdemantıkgibi,bilginintarihselgelişmesininbirürünüvebugelişmeninbasamaklarıdır.—Diyalektiğinkategorileri,bütünbirilişkilerağının“düğüm”noktalarıolarak,doğanın,toplumunve

bilincinhareketinibütünhalindeiçeripifadeedengenelkavramlardır.Öyleyse,gerçekte“ağ”,mantığınbütün sistemi içinde yeniden üretilmiştir. Böylece de, bir yanıyla mantık, kategorilerarası ilişkilerinbilimidir.Hegel’in kavramlardan örülü evren tasarımında mantık, bu bütünlüğü kavramların birbirleriyle

ilişkisinde, birbirlerinden doğuş ve birbirlerinden eriyişlerinde çözmenin bilimiydi. Kategoriler ise,“varlığıntümbelirlenimleri”olaraktanımlanıyordu.Mantıkvekategorilerarasındakiilişkiyişimdişöyleözetleyebiliriz:“Herşeyingelişmeyasalarınınbilimi”olanmantık,buevrenselgelişmeyiancak,aşamalıve kesintisiz ilerleyişinin momentlerini ve bağıntılarının yoğunlaşmasını ifade eden kategoriler inşaederekvekategorilerinesnesikabuledenişlemsüreçleriizleyerekkavrayıpaçıklar.Kategorilerin, genel olarak bilginin gelişmesinde oynadığı rol, onlar hakkında idealist teorilerin

kaynağıolmuştur.Düşünceningelişmesininbellibirevresindeinsan,evreninnesnelvarlığıilekendisininevren hakkındaki bilgisini biçimlendiren kategoriler-tümel kavramlar arasında bir ilişkisi bulunduğunugörmüş, bu ilişkiden, tümellerin var edici, yaratıcı bir güç olarak nesnelliğe öncel oldukları sonucunuçıkarmıştır. Uzun çağlar boyunca egemen düşünce, varlığın ancak bilindiği ölçüde var olabileceğinisöyleyegelmiştir.Bilmeise,varlığamümkünolduğuncatamyüklemlerverebilmekti.Öyleyse,kavramlarınve kategorilerin birleşmesi, bu düşünce ürünlerinin varlığın yüklemi olarak bir araya gelmesi, varlığıbellibirvarlıkhalinegetiriyorsa,“düşünceninmaddeyiyarattığı”kabuledilmeliydi.Tersinekurulmuşbirilişkiyiifadeetmesinerağmen,butezyabanaatılacakcinstendeğildir.Gerçekten

nesnehakkındakibilgimiz,genelvesoyutyapılarkazandıkça“hakikate”yaklaşabilir.Kategoriler,nesneyibilinç yoluyla var etmenin araçları olarak tanımlandıklarında, bilgiyi teknik ve pratik sınırlarındankurtararaksoyut-teorikdüzeyeyükseltmekteoynadıkları rolmutlaklaştırılmışoluyordu.Bununla birlikteidealizmin bu tezi, bilgi sürecinde insan aklının edilgen olduğunu ileri süren mekanik-metafizikmateryalizmkarşısında,dahaolumludur.Basitçe: İdealizm, eğer kategoriler olmasaydı, nesnelerin varolamayacağını iler sürerken, diyalektik

materyalizm, nesneler üzerindeki insan etkinliğinin kategorilerin üretilmesine yol açtığını söyler. Fakat“akıllıidealizm”ilediyalektikmateryalizmarasındakiortakyanşudur:Bilgikategorilerleinşaedilirvenesneninmantıksalyenidenüretilişinin(idealizmbakımındannesneninyaratılışının)başlıcaaraçlarıgenekategorilerdir.Diyalektikmateryalizminkategorilerteorisininbaşlıcatezlerişunlardır:— Kategoriler, insanın tarihsel gelişmesinde, bilginin ve toplumsal pratiğin gelişmesinin birer

ürünüdürler.Bundanikisonuççıkar:Kategorileriniçeriği,öznedekivenesnedekigelişmevedeğişmelerebağlıdır.

Bu onların sayıca da sınırlanamayacakları anlamına gelir. Demek ki nesnel gerçekliğin biliniş vekavranışıilerledikçe,yenikategorilerdoğar,eskiyenlerdeğişirveyaölür.—Kategoriler, nesnel gerçekliğin ve bilginin konusu olan her şeyin, en temel ve genel ilişkilerini,

Page 68: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

özelliklerini yansıtırlar. Nesneye akıl tarafından yakıştırılmış dışsal belirlemeler olmayıp, nesnenindüşüncedeyansımasınınsonuçlarıdır.— Metafizikte kategoriler, birbirlerinden mutlak olarak ayrılmış, dondurulmuş ve karşıt kılınmış

hareketleri, ilişkileri veyavaroluş biçimlerini anlatırlar. Diyalektikte ise, nesnenin hareketli, bağıntılı,geçişliözellikleriniyansıtırlar.—Kategorilerarasındabağıntılarvardırvebubağıntılılık,birkategorilersistemidoğurur.Diyalektikmateryalizminkategorilerteorisininbaşlıcailkeleriniikianabaşlıkaltındainceleyeceğiz.

1.KATEGORİLERİNTARİHSELLİĞİ

Kategorilerindoğuşuvegelişmesiileinsanbilgisininvepratiğininilerlemesibirbirinebağlıdır.Bilgivepratiketkinliğinbellibirdüzeyeulaşmasıyla,dağınıkvetekilalanlarınbilgisi,teorikbirgenellemeyevebütünlüğeulaşabilirdi.V.I.Lenin,birmantıkkategorisinindoğabilmesiiçin,onunifadeettiğinesnelilişkilerin,tarihboyunca

milyarlarca kez denenmiş ve gözlenmiş olması ve böylece bilinçte iyice kazınmış bir gerçeklik halinialmasıgerektiğini söyler.Kategorilerin tarihselliğikavramınınanlattığı birinci yan budur.Kategoriler,birgelişmesürecininvebirikiminürünüdürler.Örneğinbir“oluş”kategorisinindoğabilmesiiçin,öncekibölümlerdegördük,mitolojininvedinseldogmalarınakılveazçokgelişmişbilimseldüşüncetarafındaneleştiriye uğratılarak aşılması, felsefi düşünce içinde yeniden üretilmesine elverecek birçok deneyinyaşanmışolmasıgerekiyordu.Butoplumsaltarihbakımındandabirilerlemeyedenkdüşerveüretimdeveişbölümünde birçok gelişmeyi gerektirir. Soyut, genel veya evrensel bir ilişkiler sisteminin (birkavramlarsisteminin)kurulabilmesiiçin,tekilvesomutnesnelerüzerindeyalnızcabireyseldeğil,bundandahaönemlivebelirleyiciolmaküzere,toplumsalbirişlemlersürecininyaşanmışolmasıkoşuluvardır.Demek ki kategorilerin tarihselliği kavramının birinci yanını, onların insanın tarihsel ve toplumsaletkinliğininürünüolmalarıanlamıoluşturuyor.Kategorilerintarihselliğikavramı,genebuilişkilerbakımından,aynızamandakategorileringeçicive

göreliaraçlarolduklarıanlamınagelir.İdealizmaçısındankategoriler,yalnızcamaddeyedeğil,zamanada önceldirler. Bu yüzden de, örneğin Hegel’de olduğu gibi, bir hareketlerinden söz edilse bile, buyalnızca mantıksal ve içsel bir harekettir, bu hareketin zaman boyutu yoktur. Diyalektik materyalizmbakımından, nesnel anlamda ortaya çıkan bu boyutsuzluk kabul edilebilir bir şey değildir. Her şeydenönce, “ayakları üzerine dikme” diye özetlenen işlem, temelinde madde üzerinde insanın toplumsaletkinliğininbulunduğubirhareketiöngörmektedirveböylece ilkelde,kategorilerinhareketininbağımlıbirkaraktertaşıdığıgerçeğivurgulanmaktadır.Budurumdakategoriler,nesnelgerçekliğincanlı,değişkendoğasınınbilinçtekibiryansımasıolarak tanımlanmaktadır vebubelirlemeninulaşacağısonuç, onlarıngeçici, göreli hatta ölümlü olduklarıdır. Engels,Doğanın Diyalektiği genel başlığı altında topladığınotlarında,birzamanlarbilimevefelsefeyeegemenolanpekçokkategorinineskidiğini,geçersizleştiğini,uygulanamaz hale geldiğini anlatır.5 Burada incelenen kategoriler (parça ve bütün, basit ve bileşik,özdeşlik, kutupluluk vs.), metafizik tarzda kurulmuş fakat bilimsel bilginin gelişme düzeyi bakımındanbellibirsüreyararlıvegeçerliolmuşkategorilerdir.Nevarki,genelolarakmetafiziğin,özelolarakdamekanik ampirizmin deneysel bilim alanında gittikçe güç kaybetmeleri sonucunda, söz konusu

Page 69: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

kategorilerin içerikleri işlevsiz kalmıştır. Metafizik sistemlerde geliştirilen tanımlar ve soyutlamalar,nesnelgerçeklikhakkındaki bilimsel bilginin ilerlemesi karşısında,bulunanyeni ilişkileri kapsayamaz,açıklayamazhaledüşmüşlerdir.Bilimlerdeki gelişmeninyol açtığıbu sonuç, kategorilerin felsefede deyeniden ele alınıp işlenmesi gereğini doğurdu. Ancak bu, yalnızca kategorilerin içeriklerinin“düzeltilmesi”ilesınırlıkalamazdı.Eleştiri,biryenidenkuruluşuzorlayacakbiçimdesisteminkendisineyöneldi.Metafizik,diyalektiktarafındanparçalandı.Kategorilerin tarihsel bir görelilik yapısında olduklarına dair diyalektik materyalist teori, buradan

hareketle,mantıksalolarak,Hegelcimutlakiçtenbelirlenmekavramınındaeleştirisineulaşır.Kategorilerin yalnızca ve mutlak olarak kendi iç hareketlerinin sonucunda doğup doğurduklarını

söyleyenHegelcitez,buhareketinkaynağında“evrenselmutlakaklın”hareketininbulunduğudüşüncesinedayanıyordu.Budurumdaonlarınhareketininveevrimininakıldışındabirsebebibulunamazdı.Moderndiyalektik,kategorilerindoğupevrilmelerininkaynağınınmaddi-toplumsaldünyadaolduğunu

gösterirken, “aklın hareketinin” dışında bir yere işaret ediyordu. Sosyo-tarihsel hareketin gelişmesininbağımlı bir sonucu olarak kategoriler böylece kendi başlarına birer gerçeklikmiş gibi görülmektenkurtuluyorlardı.Kategorilerin,birbelliçağiçinveoçağınilişkileriylebelirlenmişbilgidüzeyinekarşılıkdüşen bir içerikleri olabilirdi; toplumsal kuruluşun hiçbir biçimimutlak, son ve değişmez olmadığınagöre,bunlarlabelirlenmişkategorilerdemutlakolamazlardı.Marx,bugörüşüşöyleözetler:“Kategoriler,ifadeettikleriilişkilerdendahaçoksonsuzolamazlar.”Görüleceği gibi, isterEngels’in belirttiğigibibilginingelişmedüzeylerinebağımlı yanlarıyla olsun,

isterseMarx’ınişaretettiğigibisosyo-tarihselilişkilerebağımlıyanlarıylaolsun,kategorilerinhayatları,dıştan,yanibilincindışındanbelirlenmişlerdir.Buanlayış,kategorilerinbağımlıdoğasınıaçığaçıkarırveidealistsistemlerdekazanmışoldukları“dışsalgerçekliğiyaratan,maddeyibilinçyoluylavareden”anlamlarınıntemellerinidağıtır.Bununla birlikte düşünsel etkinlik içinde kategorilerin üretilmesinin özgül yanı hakkında modern

diyalektiğin yargısı olumludur. Zira kategoriler, madde dünyasının basit algılanışının üzerinde, yükseksoyutlamalarolarakkurulmuşlardırvenesneninvebilgininhareketininengenelve temelözelliklerininbirözetiniverirler.

2.KATEGORİLERİNMANTIKSALLIĞI

Kategorilerin,nesnelilişkilerinbilinçtekiyansımalarınınürünüolduklarınısöylemekle,hareketlerininbirdışsalvaroluşlabelirlendiğini ifadeetmişoluyoruz.Fakatşimdi,kategoriüretimindehiçdebundandahaazönemliolmayanbirbaşkakaynağaişaretetmeliyiz.Kategorilerinbireryansımaolması,onlarındoğrudandoğruyamaddeninbir ürünü, “maddedençıkan

bir şey” oldukları anlamına gelmez. Kategoriler, maddi ilişkilerin bilinçte, bir genişletilmiş yenidenüretime tabi tutulmalarından doğarlar. Bu önerme, kategorilerin tarihselliklerinin yanı sıra, bir demantıksallıklarınınbulunduğuanlamınagelir.Var olanherşeyin kategorilerin bir yansıması olduğunu söyleyenHegelci teori, kategorilerin bilinç

dışı varlıklarca belirlenmiş bir hareketlerinin bulunabileceğini kabul edemezdi. Fakat, kategorilerinmaddi ilişkilerin bir yansımasıolduğunuöne sürenmodern diyalektik bakımından, kategorilerin bir de

Page 70: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

düşüncehareketinebağlıolanyanlarınınbulunduğunu söylemek, aynı derecede yadırgatıcı ya da kabuledilemezdeğildir.Elbettekategorilerinhayatı,esasolarakmaddihayattarafındanbelirlenir;amabununyanında kategoriler, “düşünsel üretimin sonucu olma” gibi bir özelliğe ve bunun sonucu olarak da,düşünceninözgüldinamikleriylebelirlenen“kendiiçhayatlarına”sahiptirler.Konuyu,kavramhareketininsoyutyoluüzerindeinceleyeceğiz.

i.SoyutKavramdanSomutKavramaDiyalektikYol:

Öncebirkaçtanımüzerindedurmamızgerekiyor:Soyut kavram, metafizik sistemlerde “algılanamayan şeyleri gösteren kavramlar” olarak tanımlanır.

Örneğin “tanrı”, “adalet” gibi. Bu kavramların duyularımıza konu olacak bir içeriği bulunmadığındandolayısoyutsayıldıklarınıgörüyoruz.Genemetafiziksistemlerde,“somutkavram”denilince,bellibireyselnesneleringeneladlarıanlaşılır:

“Masa”,“kedi”gibi.Diyalektiktesoyutkavram-somutkavramterimleri,tamamenfarklıbiriçerikkazanmıştır.Diyalektikte,

soyutkavramdenildiğinde,konusununengenelve temelözellikleriniörtükolarak içerenvebiranalizsürecininbaşlangıçnoktasını teşkiledenkavramkastedilir.Öyleki,bukavramın,henüzbelirlenimlerikefşedilmemiş, dolaylanımları kurulmamış ve içeriği açılmamıştır. “Bulanık bir tasarımdan ibarettir.”ilişkilerivediğerhangikavramlarlabağıntılıolduğuhenüzanlaşılmamış,bütünlüğükurulmamıştır.Somutkavramdenilincede,birdüşüncesürecininsonunda,başlangıçtakisoyutkavramınanalizinden

elde edilen bütün diğer kavramları kapsayan, bütün özellikleri ve ilişkileri açılıp tanımlanmışkavramlarınsentezindenoluşankavramanlaşılır.Kıyaslamayışöyledeyapabiliriz:Formelmetafiziksistemlerde,soyutvesomutkavramlardışsalbelirlenimlerinegöreayrılmışlardır.Diyalektikte ise, soyutvesomutkavramlararasındaki fark,herbirinindüşüncesürecindekiyeri ile

belirlenir. Kavramların hareketlerinin aşamaları olarak tanımlanırlar ve birer evriliş basamağı olarakayrılırlar. Soyut kavram, işlenmemiş ham tasarımdır; somut kavram ise, bu başlangıç noktasının açılıpiçeriklendirilmesininsonucudur.Budurumda,“tanrı”yada“kedi”kavramları,düşüncesürecininhanginoktasında bulunduklarına göre, somut ya da soyut kavram olurlar. Kavramların düşünce sürecinde busoyuttansomutadoğruyükselişhareketi,diyalektikyöntemintemelbirözelliğiolarakönemtaşımaktadır.Diyalektik yöntem, özetle, soyut kavramdan hareketle somut kavrama, daha tam bir deyişle, “somutunkavramına”ulaşmayöntemidir.Buise,birzihinselyenidenüretimsürecidir;Marx’ındeyimiyle,“somutuzihindetemellüketme”yöntemidir.Konuyu incelediği yazısındaMarx6, özel olarak Ekonomi Politik’in yöntemini ele alırsa da, burada

bütünüylediyalektiğinzenginbiraçıklamasınıdabuluruz.Oraya geçmeden önce, diyalektik yöntemin mantıksal yapısını ve kavram ve kategori hareketinin

gelişimini,Hegel’dekitemelleribakımındankısacagörelim.Kavramsal bir evren tarasarımında, başlangıç noktası daima bir tümel olarak düşünülür. Evreni

oluşturandiğerbütünkavramvekategoriler,butümelden,tümdengelimyoluylatüreyeceklerdir.Ancakbu

Page 71: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

tümdengelimin yapısı, metafizik tümdengelimden farklıdır: burada kavramlar ve kategorilerinbirbirlerinden türeyişleri, o bildiğimiz içten gelen etkiyle gerçekleşecektir. Bir kavramdan, başka birkavramageçilirken, kavramın ifade ettiği tekil konumabaşvurmak,nesneyeuygulanışınadönmekyadaoradan gelmek gerekmeyecektir. Hegel’de kavram ya da kategori ile dış dünyanın ilişkisi, tek yönlüolarakgörünür;kavramlarvekategoriler,dışdünyanınhareketindendoğmazlar,dışdünyanınhareketininkaynağıdırlar. Böylece Hegel, kategorinin bir yanını, kavramsal gerçeklik yanını mutlaklaştırmış olur.Buradandoğansonuçşudur:Kategoriüretimi,gerçeğinüretimidir.Birbaşkadeyişle,zihin,kategorilerüretmekle, kategorilerin karşılık düştüğü nesnel-gerçek ilişkileri de üretir, yaratır. Bu yüzden,kategorilerinsüreci,gerçeküretimsürecigibigörünür.Genel çizgisi bakımından, bu hareket, “soyuttan somuta” doğru ilerler. Bu yolu, Hegel’in, “ide”nin

doğalaşmasınıanlatangenelteorisiiçindedüşünmekdahaaçıklayıcıolacaktır.Kısacahatırlayalım:Soyutide,kendi imkânlarınıgörmeküzere,kendi içindengelenbir itkiylehareketegeçervedoğalaşır;maddihayat biçimi altında bilincinden ve özgürlüğünden uzaklaşır, ama burada kendi gelişmesinin bütünzenginliğini tanıyabilecek insan düşüncesine ve kültürün dünyasına doğru ilerler. Sonuçta, bu yeni veyüksekbilinçiçindekendisine,somutbirkavramolarakdöner.Düşünceninhareketiolarakelealındığında,buçizgi,diyalektiğingenelyönteminiverir.Marx’abakalım.Sözkonusuyazısında,önceEkonomiPolitik’teyöntemanlayışınıngelişmesiniözetler.

Buna göre, eski Ekonomi Politik’te araştırmacı, konusunu somut gerçeklikten yola çıkarak ve somutgerçekliğin belli başlı özelliklerini ayrıştırarak incelerdi. Bazı soyut belirlenimlere-kategorilereulaştığındaaraştırmatamamlanmışolurdu.BueskiyoluMarx,somutun(yanigözlemvetasarımınhareketnoktası olarak somutun) bütünlüğünün çözülüp soyut belirlenimler halinde ifade edilmesi olaraktanımlıyor. Basit bir analitik yol izleyen bu süreçte, başlangıçtaki somutluğun parçalanmış birsoyutlamalaryığınıhalinegetirilmesininötesinegeçilemezdi.Bilimsel yöntemin bu olmadığını söyleyen Marx, somutun, “çok sayıda belirlenimin bir noktada

bağdaşmasının sonucunda doğmuş bulunan bütünlük” olduğu tanımından yola çıkarak, gerçektebaşlangıç noktasının ancak bir soyut kavram olabileceğini belirtiyor. Somut, düşüncede bir hareketnoktasıolarakdeğil,birtoplamvebirleştirmesürecininsonucunda,birsentezolarakbulunacaktır.Bukastedildiğianlamıyla“somutluk”,elbettebir“düşüncelerbütünlüğüdür.”Düşüncenin kavramlar aracılığıyla ürettiği bu somutluk, elbette somutun kendisi değildir. İdealizm

açısındanbakıldığında,“kafanınbuürünü”,nesnelürününkendisigibigörünür.Materyalistdiyalektikise,buüretimsürecinin,somutluğun“kafadatemellükedilmesi”olduğunusöyler.Bu,somutuzihindeyenidenüretmekten ibarettir: Yani algılanan nesnel gerçekliğin zihinde işlenerek kavramlar ve kategorilerbütünlüğühalinegetirilmesindenibarettir.Düşünce ile nesne arasındaki ilişkide, düşüncenin bir yansıma olduğunu, özne ile nesne arasındaki

ilişkidendoğduğunubiliyoruz.Nevarkidüşünce,yalnızcainsanınmaddidünyaileilişkisindendoğsaydıveyalnızcabuilişkiaracılığıylailerleseydi,kendiniyenidenüretebilmegücünesahipolmasaydı,gelişmeçok ağır olmakla kalmaz, eksik de olurdu. “Somutluğun zihinsel yeniden üretim süreci”, aynı zamandaolgunvedahazenginkavramvekategorilerindeüretimisürecidir.Başlangıçtanesneileilişkisiiçindeinsan,kavramüretimininilkbirikimiolarakgörebileceğimiz,soyut

vebulanıkvehenüz“anlık”düzeyindegenellemelereldeeder.İçeriğivebağıntılarıbakımındanoldukça

Page 72: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

dar olan bu genellemeler, henüz kavram ya da kategori düzeyinde değildir. “Yeniden üretim”benzetmesini sürdürecek olursak, bu genel tasavvur, kategori üretimi sürecini başlatabilecek bir “artı”sayılabilir.İlkartı’nıneldeedilmesiyleüretim,artıkyalnızcanesneileilişkiiçindedeğil,eldeedilmişbukavramsalartınındakatıldığıbirsüreçhalinegelecektir.Buandansonrazihin,birbelirlemedenbaşkabir belirlenime, bir genellemeden karşıtına geçerek, bunları kendi hareketleri boyunca çoğaltarakilerleyecektir.Sürecinbugelişmesiboyunca,“üretimgirdisi”artacak,“artı”çoğalacaktır.Genelleme,birkavramolarak, kavramlar kategoriler olarak genişleyecektir.Bu andan sonra sürecin sentetik yanı içingerekli“sermaye”oluşmuşolacaktır.Analitiksüreçteeldeedilmişkavramlarınhepsi,gereklivezorunlubağlarıyla,başlangıçtakisoyuttasavvuruyanigözleminbaşlangıcındakiobulanıkgenellemeyi,saydamveberrakbirkategorihalinegetirmeküzeresentezleneceklerdir.Gözlemdebaşlangıçtabulunan,düşüncedeensoneldeedilmişolacaktır.Marx’ınverdiğibirörneğiinceleyelim:Bir ekonomipolitik araştırması için işe toplumlabaşladığımızıvarsayalım.Bu,kabacagözlemin ilk

bakıştakeşfettiğivekendisinebaşlangıçolarakseçtiği,soyut,belirsiz,bulanıkbirdışgörünüştür.Onungerçekliği, bu görünüşün ardında bulunan bir dizi ilişkide, onu oluşturan pek çok bağıntıda ve öğedeyatmaktadır.Toplum,kendisiniönce sınıflarınbirbileşimiolarakortayakoyacaktır.Sınıflar ise,diyorMarx, eğer, emek, sermaye vs. ilişkiler ve öğeler göz önünde tutulmazsa, boş laf olarak kalacaktır.Öyleyse analiz, ilişkileri temsil eden ve birbirine bağlı olan başka kavramların doğması süreci olarakdevam edecektir. Ücretli emek ve sermaye, zorunlu olarak, mübadele, işbölümü, fiyatlar gibi yenibelirlenimlerletamamlanacaktır.Ücretliemekolmaksızındeğeranlaşılamaz;para,fiyat,sermayebirşeyifadeetmez.Böylece,“toplum”soyutkavramı,bubulanık tasavvur,yenikavramlarınaçılıpdökülmesiylegittikçe

berraklaşacak, saydamlaşacaktır; “ta en basit karakteristiklerine varıncaya kadar” bu böyle devamedecektir.Nasılki,sisleraltındabirşehrebirtepedenbakaninsan,dağılmaktaolansisiniçinde,önceenyüksek binaları, geniş caddeleri, büyük meydanları görür de, burasının bir şehir olduğunu kabaca ve“soyutolarak”anlar,amabubirbirleriyleküçükarayollar, sokaklar,geçitlerveköprülerlebağlanmış,küçükbinalar, parklar, taşıtlar ve insanlarla tamamlanmışbütünlüğükavrayamaz, fakat sis yavaşyavaşdağılıp parçalar bütündeki yerleriyle açığa çıktıkça bütünün bir şehir, belirli bir şehir olduğunukavrayabilir hale gelirse, soyut kavramın bir somut kavram aşamasına gelmesi de, yani düşüncedeyenidenüretilmişhaliyletemellükedilmesideöyle,enbasit,endolaysızbelirlenimlerinkeşfedilmesivebunlarınayrıvebağımsızbırakılmayıpdolaylanmasıvetümlenmesiylemümkünolacaktır.Busüreç,analizvesentezinbirleştirilmesiolarakdatanımlanır.Mekanikçi anlayışta analiz ve sentez birbirinden ayrı iki süreçtir. Descartes’ı hatırlayalım:

“Güçlüklerin her birini daha iyi çözebilmek için mümkün olduğu ve gerektiği kadar çok bölümlereayırmak...”diyetanımladığıanalizsürecini,sonraayrıveikincibirsentezsüreciyletamamlamagereğiniduyuyordu. Sentez ise, ona göre, “önce en basit ve tanınması en kolay nesnelerden başlayarak, yavaşyavaşadetaderecelibirşekilde,enbileşikolanlarakadardüşünceyidüzenleyönetmek”ti.Bunakarşılıkdiyalektikteanalizvesentez,birbirindenkopukvebirbirlerinisıraylaizleyenaşamalar

değildir: “Analiz ve sentez, varlığın gelişme anları, varlığın diyalektiğidir... Onun için analiz, sürekliolarakvedoğrudandoğruyasentezdirvesentez,sürekliolarakvedoğrudandoğruyaanalizdir.”(Hegel)

Page 73: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Herkavramda,biranaliz,yanibirayrıştırmaveiçeriğinbölümlendirilmesianlamındabirsoyutlamavebirsentez,yanibirleştirmevesomutlamabiraradabulunur.Dahayakındanbakalım.Hersentezinbiranalizolduğunuilerisürenönermeninanlamışudur:Sentez,

ilişkidebulunanöğelerinyadakavramların,birbütünlükoluşturmayaelverişliyanlarınıngeneldüzeyidir.Budüzeyineldeedilmesi,herbiröğeninyadakavramınanalizinigerektirecektir.Biz,sentezesoktuğumuzkavramlarınhangiyanlarıylavehangiözelliklerindendolayıbirbirlerinebağlandıklarını, ancakonlarınanalizindençıkarabiliriz.Birleştirme,ayrıştırmaksızıngerçekleşemez.Kavramlarınanalizindeneldeedilenözelliklerdenbiryadabirkaçı,genelbirbirleştiriciolarakele

alındığında, yapılan işlem “genelleyici sentez” adını alır. Bir kavramlar topluluğunu meydana getirenkavramların birbirlerine nasıl ve hangi hareket özellikleri dolayısıyla bağlandıklarını görebilmek,genelleştiricibirbelirlenimin,ortakbirniteliğin,içselbirdüzenlilikilişkisininbulunabilmesidemektir.Analiz, bu durumda sentezin içinde, onun hareketinin bir yanı olarak kendisini gösterir. Sınıflandırmaişlemi,genelleyicisentezinbirörneğidir.Genelleyicivesomutlayıcısentezolarakadlandırılanbuişlemlerde,görülüyorki,heranaliz,dahailk

adımındanbaşlayarakbirsenteze,hersentezbiranalizedayanmakzorundadır.Mekanikçianalizvesentezanlayışlarınıngörmediğibudur.Orada,herbir işlem,birdiğerininkarşıtıolarakgörülmüş,aralarındakiiçselbirliktelikdüşünülmemiştir.Bir deney sürecinde, daha başlangıçta, deneyin amacını belirleyen ve problemi ortaya koyan bir

varsayımvardır.Bu,araştırmasürecinin“soyutkavramı”olarakgörülebilir.Varsayım,gözlemvedeneysürecinde,aşamaaşamatamamlanan,çelişmeleriçözülüpdağıtılarakyenidenvetutarlıbirbütünhalindeinşa edilen, böylece “soyut kavramdan, somut kavrama” gidişin başlangıcında bulunan kavramdır.Süreçte,ilerleyenyenideneyvegözlemler,eldeedilmişkavramlarınbirsenteziniifadeedecek,analitiksürecin kendi üstüne kapandığı, kendini denetlediği momentler olma özelliği taşıyacaklardır. Öyleysebizzat deneyin kendisi, analitik olduğu kadar sentetik, sentetik olduğu kadar da analitiktir. Eğer analizsüreci, hiçbir sentetikyapı içermeksizin sonunakadargötürülürvebütündeneylerin, bütüngözlemlerintamamlanmasından sonra senteze geçirilir denirse, bu,Bacon’ın çizelgeler yöntemi gibi, hem tamamenşematizeedilmişbirpratikönerisiolacaktır;hemdegerçektehiçbirzamanböyle“safanalitik”birsüreçbaşarılamayacaktır. Mekanikçi, mutlak analiz olarak adlandırdığı sürecin gerçekte sentezi içerdiğini,sentetiksüreçolarakgördüğüolayıniseanalizleilerlediğinigöremeyenadamdır.Diyalektiğe dönelim. Soyut kavramın analizi, her adımda yeni kavramlar kurarak ilerler. Kavram

kurmak, sentez yapmak demektir. Her kavram, bir dizi ilişkinin soyutlanıp sentezlenmesinden doğar.Oysa,soyutkavramınanalizindeneldeedildiklerianlamında,herbiriaynızamandabiranalizsürecinindeürünüdür.Fakatbiz,sürecinbuilkayrıştırmaevresininesaskarakterininanalitikolduğunusöylemekleyanlışyapmışolmayız.Zira,kendisindenyola çıkılankavramın sürecinbuaşamasındakidurumu, esasıbakımından bir analize uğramadır. Analiz süreci, her adımda, kendileri birer sentezi ifade eden yenikavramlarınortayaçıkmasıileilerlediğinegöre,busüreçaynızamandasentetiktirdiyoruz.Somut kavramın elde edilmesi için başvurulan sentez ise, her adımda elde edilen yeni kavramların

analizine dayanacaktır. Genelleme ve somutlama, anacak analizle sentezin bu iç içeliğine dayanarakmümkünolacaktır.Oanda,sürecinaşmasıkendisiniesasolarakbirsentezsüreciolarakortayakoysada,ayrılamazbiçimdeanalizideiçerecektir.

Page 74: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Askerlik biliminde, “Hedef Analizi” adıyla anılan önemli bir dal vardır. Klasik askerliğin katısınıflandırmalartemelinedayananbütünteorilerindeolduğugibi,hedefanalizindede,mekanikbakışaçısıegemendir.Ancakbuhaliyle bile, etkinliğinözel bir alanınınbiçimselleştirilmesi çabası olarak, kendiiçindebirdiyalektiğitaşıdığınıgörebiliriz.Hedefanalizi,komutagrubununhareketkararıverebilmekiçinyaptığıincelemesürecinikapsar.Böyle

birkarar,herşeydenönce,hedefinvehedefeyönelikharekettenbeklenenetkininözelliklerininnetolaraktanımlanmasınıgerektirir.Çünkü,hedefindışdurumu,yanicoğrafikonumuveistihkâmözellikleriile,içdurumu, yani personel, cephane, iaşe durumu ve lojistik koşulları ile hareketten beklenen sonuçlararasındaki ilişki, kullanılacak araç-gereç ve izlenecek taktik için doğru seçim yapmayı sağlayacaktır.Başka bir deyişle, bu ilk analizler, hedef ve hedefe yönelik hareket arasındaki ilişkiyi açıklığakavuşturacaktır.Hedefanalizibuaşamada,hareketidüzenleyentarafınkendikoşullarınınincelenmesineyönelir.Eldekiaraçvegerecin“miktarvekalitesinin”,netürdentaktiklerinuygulanmasınaimkânverdiğiaraştırılır. Böylece eldeki araç ve personel ile beklenen etkiler arasında uyum olup olmadığı, uyumyoksa,eksikliklerinnelerolduğu,eksikliklergiderilemeyecektürdenise,araçvepersonelkombinezonunbaşkanasıldüzenlenebileceğivs.araştırılır.Sonolarakkararverecekolangrup,hareketsırasındakaçınılmasıgerekenetkilerinnelerolduğunuve

hareketsonrasındadoğacakdiğerolasısakıncaları(ekonomik,politik,sosyalproblemleri)hesaplar.İşinmantıksalyapısınabakalım:“Hedef”, çeşitli özellikleri bilinmeksizin, bir “soyut kavram”dır. Onun çeşitli bağıntıları, coğrafi

özelliklerinde,korunmaimkânlarında,askeri,siyasi,iktisadi,sosyalbağıntılarındabulunmaktadır.Hedefkavramının somutlanması, bu özelliklerin tanınıp bilinmesine bağlıdır. Daha ilk adımda “hedef”,kendisini belli kavramlarla ifade edebilecek bir dizi ilişki içinde ortaya koymuştur. “Hedef” kavramı,diğer yandan, gene ilk adımda, kendisine karşı eylemde bulunacak bir güç bulunduğunu anlatmakta vekarşıtını içermektedir.Öyleyseonunsomutlanması,bukarşıgücünimkânlarınındaaçılıpbirkavramlarsistemiolaraktanımlanmasınabağlıdır.Budurumda“hedef”,kendisineyöneltilecekolantaktikveteknikaraçların da bir sentezidir. Yalnızca ve tek taraflı olarak “hedef” nesnesi yoktur; karşılıklı olarakbirbirlerini belirleyen ve birlikte tek bir olayın içeriğini oluşturan karşıt öğeler vardır.Çünkü hedefinbelli başlı özellikleri, hedefe karşı eyleme geçecek gücün özellikleri açısından değişik anlamlarkazanırken, eyleme geçecek gücün imkânları ve özellikleri de, hedefin özellikleriyle belirlenmekte,değişmektedir. Öyleyse soyut hedef kavramının somutlanması, öğelerin bütün içindeki hareketi vebirbirlerine olan etkileri açısından bir analiz ve sentez süreci olacaktır. Hedef analiz edilirken, onuntamamlayıcıkarşıtıolaneylemcigücünöğelerisentezlenecek,busentezinifadesiolarakdoğankavramlar(taktik ve teknik araçlar), her adımda hedefin özellikleri bakımından yeniden ve yeniden analizedilecektir. Böylece görüyoruz ki, hem olayın bütünü bir analiz-sentez süreçlerinin birliğidir, hem deolayınherbiröğesininoluşması,karşılıklıolarakbelirlenmişanalizvesentezsüreçlerininbirliğiiçindegerçekleşmektedir.

ii.KategorilerinMantıksalSüreçteÖncelliği:

Page 75: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Çeşitli bağıntıları açığa çıkarılarak somutlanmış her kavram, bu içerik zenginliğiyle bir kategoridüzeyine yükselir. Kategorilerin, “somut kavram” olarak inşa edilmeleri, yukarıda incelediğimiz gibi,önemliölçüdemantıksalbirsüreçtir.Demekki,kategoriler,tarihselliklerininyanısıra,gözardıedilemezbirbaşkatemelözellikdahataşımaktadırlar:Kategoriler,aynızamandabirmantıksürecininürünüolarakdoğmaktadırlar. Bu durumda kategoriler, yalnızca tarihsel ve mantıksal süreçlerin ürünü olmakla dakalmazlar,dahayüksekeylemvedüşüncesüreçlerinindebaşlangıcınıoluştururlar.Somutlanmasürecininsonundaeldeedilmişherkategori,busonhaliyle,kendisinikurankavramlarıve

kendisinioluşturanbütünbelirlenimleriaçıklamayayeteneklibiranahtar rolüoynar.Birbaşka deyişle,kategori,süreçtekendisindenönceyeralmışbulunankavramlarıbelirtikolarakkapsar.Diğeryandanherkategori,kendisindensonra,kendisininhareketininbir sonucuolarakdoğacak olan

başkayadakarşıtkavramların“olanağı”durumundadır.Onlarıörtükolarakiçerir.Buikibelirleme,kategorilerinkendigeçmişleriyle,geleceklerinindebir“düğümnoktası”olduklarına

işareteder.Böylece tekbirkategoriüzerinde,mantıksalsürecinkesintisizliğive tutarlılığıcisimlenmişolur.Bu, bizi şu sonuca götürür: Bir mantık sürecinin ürünü olan kategoriler, aynı zamanda yeni mantık

süreçlerinindebaşlangıcıdurumundadır.Birinciolarak,herkategori,kendioluşsürecininaçıklamasınıkendindetaşır.Budurumdakategoriler,

bir sonuçtan hareket ederek geriye doğru, ya da yukarıdan aşağıya, oluş sürecinin mantıksalaçıklanışınınbaşlangıçnoktasınıtemsileder.İkinci olarak, hareketinin tabiatı gereği, kategoriler, daha zengin ve daha yüksek kategorilere doğru

gelişmenindebaşlangıçilkesidirler.ileriyedoğru,yadaaşağıdanyukarıyayükselişiçinolanaktırlar.Böylece kategoriler, ister kavram hareketinin öğelerinin ve bağıntılarının geçmişini anlamak için,

isterse gelecekteki doğuşvegelişme eğilimlerini açabilmek için olsun,mantık sürecinin başlangıcındabulunurlar.

B.BİRKATEGORİLERSİSTEMİİNŞAETMENİNİLKELERİ

Kategorilerin bağımsız varlıklarının bulunmadığını, gerek yansıttıkları nesnel ilişkiler bakımından,gerekse kendilerinin bir nesne olarak iş gördükleri mantıksal süreçler bakımından birbirine bağımlıolduklarını ileri süren diyalektik tez, iki bağıntılılık düzeyine işaret etmektedir. Birincisi, insanındönüştürücü pratiğinin kendisine konu aldığı nesnel gerçekliğin bağıntıları, ikincisi ise, bu nesnelliğinzihinselyenidenüretilmişhalininbağıntıları.Birkategorilersistemikurmakdemek,nesnelgerçekliğinbağıntılıyapısını,düşüncedebirbağıntılılık

düzeyiolarakyenidenüretmekdemektir.Buyenidenüretilmişsisteme“bilgi”adını veriyoruz.Öyleysebilgi’ningerçekleşmesini,dönüştürücüinsanpratiğinetemelalınannesneninbuilişki içindeaçığaçıkansistemiyleçakışanbirmantıksal–teorik–sisteminkuruluşuolaraktanımlayabiliriz.Bilgi sürecinin ilerleyişini, pratiğin nesnel koşulları içinde bulunan ve düşünsel etkinliğin

düzenlenmesindekendinigösterenfarklıyanlarıylaelealacağız.

Page 76: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

1.MANTIKSALLATARİHSELİNBİRLİĞİ

Bilgininyukarıdakitanımındanşuönemlisonuççıkar:Ancakdönüştürücüetkinliğimizinalanıiçine,biryanıyla ya da tümüyle giren nesneleri bilebiliriz; ve dönüştürücü etkinlik, anlık ve bireysel bir pratikdeğil,tarihselvetoplumsalbirsüreçlerveilişkilertoplamıdır.Buönermede,yukarıdadeğindiğimiz iki bağıntılılık düzeyi arasındaözelbir ilişkinin vurgulandığını

görebiliriz. Öncelikle, bilginin nesnesi olan gerçeklik, tarihsel bir anlam kazanmıştır ve metafizikmateryalizmin aksine, “insanın pratik etkinliğinin” dışında kalan bir “nesnellik”, bilgi probleminin dedışında bırakılmıştır. Diğer yandan bu önerme, gene metafizik materyalizmin aksine, bilginin nesnelgerçekliktendoğrudandoğruyazihneaktarılanbiretkinlikolmadığınıönesürmektedir.7

Eski materyalizm, maddenin öncel olması formülasyonundan, dış dünyanın “kendinde” varlığınınotomatik olarak insan zihnini etkilemesi ve bilginin, maddenin kendisinden doğan bir şey olarakyorumlanması sonucuna ulaşıyordu. Oysa modern-materyalist diyalektik bakımından bilgi, tek yanlımaddenin,müdahaleyeuğramamışdoğanıntekyönlüetkisininsonucudeğildir.Vesorunububiçimdeelealanmetafizikmateryalizmkarşısında, ilişkininetkinyönüolarak,birbiçimde insan faaliyetini koymuşbulunanidealizm,dahaolumlubulunur.Toplumsaletkinliğindışdünyaüzerindeki“devrimci”etkisibaşlıcaetkingüçolarakelealınmadıkça,

bilgi,“tarihselolmayan”,soyutvebelirsizbirmaddeninsonucugibigörünür.Öyleysebilginesnesiolarakgerçeklik,doğadanüretimlekoparılmış,pratik tarafındandönüştürülmüş

birnesnelliktir.Herhangibirnesneninüretilmesi,doğalhammaddeninkendibağıntılarındankoparılması,birkısımbağıntılarının yeniden ve değişik tarzda, yerlerininveya sıralarının değiştirilerek bağlanmasıanlamına gelir. Demir cevherinin bir lokomotif haline gelmesini düşünelim: Cevher topraktan çekilipalınmakla,doğalbağıntılarından,etkileşmelerinden koparılmış olur.Aynı anda, yeni ve farklı niteliktebağıntılarla donatılmaya başlar. Dövülen, dökülen, çelik haline getirilen demir, bir yandan sayısız vesonsuz doğal bağıntısından ayrılmış ve özel bir bağıntılar bütünü olarak yeniden anlamlandırılmıştır;diğer yandan da sürecin bilgi nesnesi olarak, başka pek çok nesnenin soyut sistemi ile bağlanmıştır.Doğada bulunmayan, ancak toplumsal ve tarihsel pratik tarafından yaratılıp biriktirilmiş olan birçokürünle,yenivaroluşbiçimleriylekarşılaştırılmışveilişkilikılınmıştır.Örneğinmekanikveısıhakkındakifizik bilgilerinin üretiliş süreçlerinin sonucu olan denetlenmiş buhar gücü ile, demirin dönüştürülmesisüreçleri birbirine bağlanmış, bütün bunlara, toplumsal kuruluşun belli bir düzeyine denk düşen insanihtiyaçlarıbiçimveyönvermiştir.Böylecedemir,devrimciinsanetkinliğininsonucunda“insanlaşmışbirdoğanın”nesnesiolmuştur.Bütünbusüreç,hemdönüştürücüinsanfaaliyetininsınırlayıcıvesınıflandırıcı işlemlerini,hemdebu

sınırlanmış ve sınıflandırılmış ilişkilerin yeni bir düzeyde, mantıksal düzeyde de yeniden üretilmesiniiçermektedir.Sürecebirazdahayakındanbakalım:Herhangi bir insansal müdahale olmaksızın doğa, sonsuz, sınırsız bağıntıların ve karşılıklı

etkileşmelerin oluş halindeki sistemidir. Duyumlarımız bu sistemi, olduğu gibi, bütün zenginliği vekarmaşıklığı ile değil, özel ve sınırlanmış bir alan halinde, ilgi ve ihtiyacımızın çerçevesini çizdiği,ayrılmış,bölünmüşözelbirbütünlükiçindekarşısındabulur.

Page 77: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Diyalektik tasarımagöreevren,birbirini izleyen,birbirindendoğarakçoğalanvegenişleyen,gittikçeboyutlanan,fakatgenedebirbütünlükgösterenöğelerdenvesüreçlerdenoluşuyor.Evreninbütünselbirsüreç içinde ilerlediğini, gene bu süreklilik boyunca kendini belli niteliklerin doğuş ve batışı olarakgösterenkesikliklerin,kopuşların,duraklarınbulunduğunudüşünüyoruz.Evreninbütünselliğiiçindeözgülnitelikleri ve bunların süreçlerini ayırt edebiliyor, fakat bu özgül süreçler arasında da bağıntılarbulunduğunu,kesikliğin,kesintisizlikiçindegerçekleştiğinisöylüyoruz.Herözgülsürecin,birbellisistemolarak,bellibirkesikliği,sistemlerarasıbağıntılarınisekesiksizliğioluşturduğunuilerisürüyoruz.Kesiklik durumu olarak soyutladığımız yapılar, bize eylemde bulunduğumuz alanda, evrensel

bütünlükten ve diğer sistemlerden süreç ve nitelik bakımından görece ayrı olarak ele alıpinceleyebileceğimiz bir nesnellik bulma imkânı veriyor. Evreni, tek bir kesiksiz sistem olarakduyumsayabilme olanağı bulamadığımız sürece, kendisini “özgül evrenler” olarak ayırabildiğimizkesiklikler üzerinde, yeni kesiklikler kurarak çalışmaya zorunluyuz. Üzerinde çalıştığımız dünyakarşısındakibuzorunluparçalayıcıvedondurucueylemimizinikiyanındansözedilebilir:—Hareketi tasarlamak için, onu daima sürekliliğinden ayırmak, “ölü gibi dondurmak” zorundayız.

Tasarlamak,düşünmek,kavramkurmak,hareketikesintiyeuğratmakve“kabasaba”kılmakdemektir.—Hareketiyalnızcakavramlar içinde ifadeetmekdeğil,duyumlarımızlaalgılamakda,aynıbiçimde

onu“durdurmaktır.”8

Önceikinciözelliküzerindeduracağız.Nedemektir,duyumlarımızınhareketidondurması?Önümüzdengeçipgidenbirtreni,herbiribirnoktadaduranvagonlarınartardabirtoplamıolarakmıgörüyoruz?Ses,kulaklarımıza parçalanmış dalgaların sonradan toplanıp tek tek birleştirilmesi olarak mı geliyor?Söylenenlerinbunlarlailgisiyok.Feuerbach üzerine I. Tez’deMarx, gerçekliğin öznel tarzda anlaşılmasının, metafizik materyalizmle

diyalektik materyalizmi ayıran bir kıstas olarak ele alıyordu. V.I. Lenin’in yukarıda özetlediğimizsözlerini bu açıdan ele alırsak, duyumlarımızın yol açtığı kopuşun, maddi hayatın üretimi ve yenidenüretimisüreçlerininbirsonucuolduğununsöylendiğinianlarız.Üretim,daimatoplumsalilişkilerlebelirlenmişbirihtiyaçlarzeminiüzerindegerçekleşir. İhtiyaçların

karşılanması ise, gene toplumsal kuruluş aşamasının düzeyi ile bağıntılı bazı imkânların, araç vegereçlerin doğmuş olmasına bağlıdır. Böylece insan ve doğa arasındaki ilişki, her noktada“toplumsallaşmış”birilişkiolarakdoğupgelişmektedir.Duyduğumuz,algıladığımızdışdünya,toplumsalfaaliyetiçindedeğiştirdiğimiz,yadadeğiştirmeihtiyacıileelealdığımızbirdışdünyadır.Marx,“tezler”inaltıncısında,“insansalöz”ü,“toplumsalilişkilerintoplamı”olaraktanımlıyor.Lenin,

“bir bardak su” yu, bir gerçeklik olarak kavrayabilmek için, insan pratiğinin bütününün, nesnenintanımlanmasınagirmesigerektiğini,veonunbağımsızgerçekliğininsosyo-tarihsel ilişkiler içindeanlamkazandığınısöylerkenaynıdüşünceyi,üretilmişnesne ile ilgiliolarakdilegetiriyor. İnsanavemaddeyebu sosyal ve tarihsel ilişkiler içinden bakış, gerçekliğin içerdiği sayısız bağıntıyı, maddi üretimingerektirdiğibirsınırlamavesınıflandırmaüzerindeöznelleştirmeyiifadeediyor.Tekrarlarsak,toplumsalpratik,kendisinekonuolarakaldığınesneyi,doğadakibütünbağıntılarıyladeğil, toplumsal ihtiyacınvemaddiüretimingerekveimkânlarınınbelirlediğibiralaniçinde,bellibirsüreçyadabağıntılardizisini,bellibirniteliğiöneçıkaranişlemleriçindedeğerlendiriyor.“Herşeyinbirbirinebağlıolduğu”nubildirenönermeyihatırlayalım:Buaçıdanbakıldığında,herhangi

Page 78: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

bir nesneyi “tam olarak” bilebilmek ve bu bilgi gereği onu “tam olarak” değiştirebilmek için, bütünevreninbilinmesivedeğiştirilmesigerekmezmiydi?Oysadönüştürücüpratik,yalnızcatoplumsaldurumtarafındanseçilmiş,vegerçekilişkilerintümügibibizesunulmuşbazıbağıntılarüzerindegerçekleşiyor.Böylecedoğalolanı,öncetarihselolarakdoğadankoparılmışhaliyle,bizegeçmişkuşaklarınbıraktığıbirbiçimde önümüzde hazır buluyoruz; duyumlarımızın konusu olan madde, böylece tarihsel olarakbelirlenmiş,kesintiyeuğratılmış,bağıntılarıdeğiştirilmişolarakkarşımızdaduruyor.“Evrenselbağıntılılığın” işlenenmadde üzerinde tasfiye edilmesinin bu birinci düzeyi, yani tarihsel

düzey,mantıksalyenidenüretimindetemelinioluşturuyor.Mantıksalinşa,nesneninbağıntılıyapısınınbirkez daha ayıklanıp tasfiyeye uğratıldığı ikinci düzeydir. Lenin’den yukarıda özetlediğimiz paragrafınbirinci kısmı bunu anlatıyor. Pratik-tarihsel süreç içinde değiştirilmiş, koparılmış bağıntılar, düşüncedüzeyinde,yeniden,fakatbukezentemelveengenelolduklarısaptanmışbağıntılaradayanarak,tarihselzenginliğinden de ayrılıyorlar. Soyutlamanın bu düzeyinde, maddi üretim içinde sınırlanmış vesınıflandırılmış olan nesnel ilişkiler, kavramlar ve kategoriler biçiminde yeniden sınırlandırılıyor vesınıflandırılıyor.Biryandamaddihayatınüretimiveyenidenüretimisürecindegörülenhareketvedeğişmeninnesnelve

tarihselgerçekliği,diğeryandabusürecin teorikyenidenkuruluşu iç içe ilerliyor.Bilginesnesihalinegelmişmadde,böylecedoğasındanikikezkoparılmış,aynızamandaikikezyenidenyaratılmışbirnesneolarak,buikisürecinbirliğiniifadeediyor.Diyalektiğin özü, düşüncenin yol açtığı son kopuşu, kavram ve kategorilerinin hareketi karşıtların

birliği içinde kavrayabilmek ve böylece “ölü gibi donmuş” olmaktan kurtulmak çabasında kendinigösteriyor.

i.TarihselinMantıksalıİçermesi:

“Tarihselinmantıksalıiçermesi”kavramını,ikibakımdanelealacağız:1)Bellibirnesnelsürecin,bellibirsonadoğruilerlemeeğilimitaşıması;sonucunsüreçteiçerilmesi,2)Nesnelsüreçvesonuçların,düşüncedeyenidenüretilmenintemelleriniveimkânlarınıiçermesi.Tabloda1.düzey,nesnelsüreçleri,nesneninyadaolayınkökenini,hareketinvegelişmesinitarihsellik

olaraktanımlıyor.2. düzey ise, nesnel süreçleri ve sonuçlarını, bir bütün olarak tarihsellik, bunun zihinde bir somut

olarak üretilmesini ise mantıksallık olarak tanımlıyor. “Tarihselle mantıksalın birliği” kategorisi, ikifarklıdüzeyi,birbirinetamamlayan,içtenbağıntılısüreçlerolarakelealıyor.Öncebirincidüzeyielealacağız.Olupbitmişolaylarkarşısında,“böyleolacağıbelliydi”,“perşembeningelişiçarşambadanbellidir”,

ya da tersine, “hiç beklemiyordum” vs. denilir. Bir şeyin “öyle olacağı” ya da “böyle olmasınınbeklenmiyorolması”hangiilişkilerinsonucudur?Birşeyinedenbekleryadabeklemeyiz?Günlükhayatiçindeolaylar,tarihseldeneybirikimininoluşturduğualışkanlıkların,“önyargısağlamlığı

kazandırdığı” düşüncelerle değerlendirilir. Çoğu kez mantıksal çıkarsama yapıldığının farkınavarılmaksızın, sezgiler, beklentiler biçimindeyargılar ileri sürülür.Buyapılırken, enkalıcıve en eski

Page 79: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

önyargılardanbirinedayanılır:“Sonuç,önceniniçindebirbiçimdevardır!”“Sonuç”,“önceiçinde”kendisininasılgösteriyor?Ayrıntılarıdahasonraelealmaküzere,şimdilikşu

belirleme bize yetecektir: Sonucun nitelikleri, bir süreç içinde adım adım gelişerek, öğeler arasındakibağıntılılığındüzenlivezorunlubiriçerikkazanmasıylaoluşur.Bu önermede ifade edilen önce-sonra ilişkisinin, mekanik nedensellik kavramından ve süreci

belirleyenöncelmantıksallıkkavramındanfarklıolduğunugörebiliriz.Bunagöre,sonucunoluşmasınayolaçan hiçbir ön gerektirme, hiçbir dışsal zorunluluk, sürecin başından ve süreç dışı olarak konulmuşdeğildir. Burada her şey sürece, sürecin hareketli ve değişken yapısına bağlanmıştır. “Mantıksalıntarihseldeörtükolarakiçerilmesi”biçimindeifadeettiğimizilişkibudur.Tarihsel süreç, “ilk neden”inmetafizik sistemlerde oynadığı rolü, diyalektikte üstlenmiş bir kavram

değildir.“İlkneden”,yadayalnızca“neden”,osistemlerde,sonucunubütüniçeriğiilebirlikte,başındanberikendisindetaşır.Oysatarihselsüreçkavramı,kendisonuçlarının,kendiiçindeadımadımvegittikçebelirginleşerekoluştuğubirhareketiifadeeder.Buradasonuç,başlangıçta,dahailköğede,aynınitelikveiçeriklebulunmaz.

Her olayın, tarih içindeki değişik durumlarının birbirine bağlı olduğunu, geçmiş ve gelecekmomentlerinin süreklilik içinde birbirine bağlandığını, hiçlikten gelip hiçliğe gitmediğini düşünüyoruz.Şunu sorabiliriz: Eğer hareket halindeki olgu, art arda gelişen aşamalardan geçiyor ve her aşama, biröncekindendoğmuşvebirsonrakinidoğuracakgibigörünüyorsa,üstelikbubağıntılılık,birdüzenesahipvezorunluise,buradatıpkımantığıniçdüzeninebenzerbiryapısözkonusudeğilmidir?Bunabakarakdoğanın“mantıklı”olduğunusöylememizdeyanlışolannedir?Antikfelsefedenbaşlayarak,“doğanınbirmantıkdüzeniiçindehareketettiği”inancı,düşüncetarihinde

pekçoksistemvebiçimaltındadilegetirilmiştir.Bunagöre,birbellieğilimgöstererek,bellibiryönde,belli bir sonuca doğru geliştiği tasarlanan hareket, kendisini kuran bir ilkeler bütünlüğüne dayanmakzorundaydı.Bugörünüşaltında,temelvedeğişmezbiryasalarsistemininbulunduğunudüşünmekvebunuevreninkendineözgümantığıolarak ifadeetmek,meraklıdoğa felsefecileri için kaçınılmazdı. Sonrakigelişmelerle birlikte düşündüğümüzde, bu sonuç, şöyle genelleştirilebilir: Maddi evrenin hareketi,geçmişinin anlaşılmasını ve geleceğinin bilinmesini sağlayacak bir mantıksal düzenlilik içindegerçekleşmektedir.Budüşünceninsergilendiğiikiuçörneğihatırlayalım:

Page 80: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Mekanik materyalizmin nedensellik teorisi, hareketin katı bir belirlenmişlik içinde gerçekleştiğini,böylecebirbirinezincirlemebağlanmışolaylarınveolguların,ilkhalkadanbaşlayaraksonhalkayakadar,zorunlulukla doğup battığını ileri sürüyordu. Bu zincirleniş içinde, her olay “bir neden olarak”kendisinden sonrakine yol açıyor ve bu “sonuç” da kendisinden sonrakinin nedeni oluyordu. Böylecebaşlangıçtaki nedenin niteliği, son halkada da kendisini koruyor, sonuçta bulunan her şey, dahabaşlangıçta esasen içerilmişoluyordu. İlk halkadan son halkaya kadar, ilk nedenin bütün nitelikleri veiçeriği, süreç boyunca belirleyici olarak kalabiliyor, her olay ve olgunun durum ve eğilimi,değiştirilemez,genelvetemelyasalarhalindedahailkadımdakonulmuşbulunuyordu.Hegelidealizminegöreise,dışdünyanınhareketi,evrenselaklındiyalektikhareketininbirgerçekleşme

tarzındanbaşkabirşeydeğildi.Diyalektik,dahabaşından itibaren“açılmamışbir bütün olarak” vardı.Bir “Tez” olarak, “Mantık Formu” içinde bulunuyordu. Gelişmesinin bir aşamasında kendisini “ötekivarlık”halindegerçekleştirdivebunadüşünce tarihinde “DoğaFelsefesi” karşılık düştü. Sonunda ise,“ide” insan bilincinde ve kültürün dünyasında kendisine dönmeye, tamamlanmış ve somutlanmış varlıkolarakkendibilincini edinmeyebaşladı.Düşüncedebuna “TinFelsefesi” karşılıkdüştü.Hegel’e göre,TinFelsefesi,“tinin,kenditarihselözüretimininbilincinevarması”ydı.Diyalektikaklınbusürecinde,her aşamada kendini gerçekleme çabasında bir diyalektiğin bulunduğu ileri sürülmüş oluyor. Uzun birhareketsürecisonundadaolsa,kendibilincinekavuşanşey,aslındagenebaşlangıçtakibilinçtir.Buradamekanik nedensellikten farklı olarak, sürecin başlangıcında bulunan “mantıksal öncül”, basit bir “ilkneden”değildir.Hareketinin her aşamasında kendini gerçekleyen ve böylece gelişmesinin yönlendiricigücü olarak bizzat gelişmenin içinde yer alan, kendi sonucu, kendi ereği olarak içinde taşıyan birsürekliliktir.Genelde Hegelci tarih teorisi, sürece öncel bir bütünlük bulunduğunu öne sürmekle, metafizik

determinizmlebirnoktadakesişiyor.İster“ilkneden”olarakadlandırılsın,isterse“erekselöncül”olaraktasarlansın,evreninhareketineyolaçanveonubellibirsonucadoğruzorunluluklagötürenöncelyasalılıkdüşüncesi,herikiteoridedeortaktır.Modern diyalektik, bu temel düşüncenin reddedilmesi üzerinde yükseliyor. Nesnel ilişkilerin ve

hareketin, insan müdahalesi olmaksızın “mantıksal bir öncüle dayandığı”, maddenin kendisininvarolmasındanöncevarolanbiryasayagöregerçekleştiğitezi,enmateryalistkalıplariçindedesunulmuşolsa,yukarıdakiözetleringösterdiğigibi,idealist-metafizikbirevrentasarımınadenkdüşmektedir.Birsüreç,hareketvebağıntılılıkmantığıolandiyalektik,busonucukabuletmemiştir,çünkü,butezlerin

temelindeşuikiönermebulunmaktadır:— Nesnenin hareket ve değişkenliği, hareket ve değişkenlikten etkilenmeyen ön yasalara göre

gerçekleşmektedir,—Öyleyse,düzenlilik,bağıntılılıkvezorunluluk,değişmeyenbiriçeriğesahiptir.Felsefede“TÖZ”kavramıylailgiliolanbudüşünceler,“Tanrınınbelirleyiciiradesi”yada“önceden

konulmuşvedeğişmezdoğayasaları”ifadeleriyle,tarihinyorumundadakendilerinigösterirler.“Töz”, “varolmak için başka hiçbir varlığa ihtiyaç duymayan”, “varolan her şeyin temel ilkesi”,

“değişen her şeyin değişmeyen dayanağı” vs. gibi birçok biçimde tanımlanmıştır. Bütün metafiziksistemlerdetöz,evreninbilinebilmesinindetemelisayılmıştır.Bütünhareketlilikiçindehareketetmeden,değişiklik içindedeğişmedenkalabilen, tekbiçimliveözdeşyapılıolarak tasarlananbu“varlık”, ister

Page 81: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

mekanikmateryalistlerdeolduğugibi,maddibirşeyolarakönerilmişolsun,isterseidealistlerdeolduğugibi, bütün varlığı açıklayan veya yönlendiren bir ilke olarak öne sürülmüş bulunsun, diyalektikmateryalizminbütünsistemiyleçelişmektedir.Her şeyden önce, doğal hareketin “mantıksal bir yapısı” bulunduğunu söylemenin, yalnızca pratik

etkinliğe konu olan bir doğa parçası üzerine konuşmak anlamına geldiğini hatırlayalım. Buradançıkarılacakikisonuçvardır:1. Mantıksallık, doğada değil, onun üzerinde etkinlikte bulunan insan tarafından üretilmiş zihinsel

somutluğundadır.2. Mantıksallığın nesnenin bir özelliği halini alması ancak onun uzun bir tarihsel süreci kapsayan

yenidenüretilmesininsonucuolabilir.Doğanın,bilimleryada felsefe tarafından sınıflandırıldığı tarzda, fakatkendiliğindenyasalara sahip

olduğunuönesürmenin,bugünekadargörülenikianabiçimivar:Birincisi,maddiliğinöncesindeyadaötesinde, bir yasa koyucunun varlığına bağlı olarak tasarlanan yasalılık, ki bunun en temiz idealizmolduğunubiliyoruz; ikincisi, varlıkların içinde, onlaraözdeşolarakbulunan, fakatbireysel olmayanvevarlığın değişmelerinden etkilenmeyen bir ilke halinde tasarlanan yasalılık, ki bu da metafizikmateryalizmvedinselbiçimiylepanteizmtarafındansavunuluyor.Diyalektik materyalizm açısından, mantıksallığın, ya da daha özel bir ifade ile “doğa yasalarının”

neredevenebiçimdebulunduğusorusu,nasıloluştuklarıveifadeedildiklerisorusundanbağımsızolarakelealınamaz.Daha önce de değindiğimiz gibi, doğanın bilinmesinin dereceleri ya da basamakları olarak yasalar,

insan-doğa ilişkisi içinde, pratik etkinlik sürecinde açığaçıkarlar.Bu, yasaların, ilk göründükleri gibi,yalnızcaöznelformülasyonlarolmayıp,gerçekilişkileriçinde,nesnelbağıntılarhalindebulunduklarınıdagösterir. Doğal harekette, genel bir etkileşme ve bağıntılılık bulunduğu, dolaysızca görülebilecek biraçıklıktadır.Amabununtümelolaraknasılifadeedileceği,geçicivegörelibirbilgidüzeyininsorunudur.Çünkü tümellik, daima, sosyo-tarihsel pratiğin bölümlediği alanların, pratikle açığa çıkarılan vepratik tarafından anlamlı kılınan ilişkilerin tümelliğidir. Mantıksal kavram ve kategoriler, enindesonunda, teknik ve pratik bilgi alanlarının düzeyine bağlı, onların aşılmış soyutluğu olarak doğmuştümelliklerdir.Pratik etkinlik, bir dışgerçeklik üzerinde, sınırsız ve sınıflandırılmamış somut, canlı karmaşık doğa

üzerindegerçekleşir.Bu,maddihayatınüretilmesinin ilkverisidir.Üretimsürecininnesneyidüzenleyenvedoğalolmaktançıkartarak insansal hale getiren etkisi, onun aynızamandamantıksal bir ürün olarakişlenmesinin de temelini kurar. Doğada bir düzenlilik, art ardalık ve süreklilik bulunduğu ancak onunüzerinde çalışan insan tarafından, çalışmanın gerekleriyle ilişki içinde ve bununla sınırlanmış olarakaçığaçıkarılabilir.Bununiçindoğa,enazikikezsoyutlanmalı,enazikikezkendindenkoparılmalıdır.Buaçıdan bakılınca, “doğa yasalarının” ya da nesnel süreçlerde bulunduğu düşünülen “mantıksallığın”,“tarihselbirerürün”olduklarısonucunaulaşırız.Bir nesnel ilişkinin, mantıksal bir ilişki olarak ifade kazanabilmesi için, toplumsal tarih içinde

milyarlarcakeztekrarlanmasıgerektiğisöylenmişti.Bunagöre, ilkkezkarşılaşılanbirolay, tekbirkezdoğmuş ve ölmüş bir ilişki, hiçbir “mantığa” sahip değildir. Sırf düzensizliği, beklenmedikliği,tekrarlanamaz ve genelleştirilemez oluşu yüzünden rastlantısaldır, demek ki “mantıksızdır”. Şu halde

Page 82: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ancak zaman içinde art arda gelişen, bir bağıntılılık kazanan, belli bir eğilim taşıyor olmaklatanımlanabilen ve genellik gösterebilecek bir toplam oluşturan ilişkiler “yasalılık” kavramı altındatoplanabilecektir. Bir başka deyişle, nesnel hareketin bir belli kural altında anlatılabilmesi, mantıksalolarak ifade edilebilmesi, ancak genelleştirilmeye uygun bir nicel ve nitel durumun olgunlaşmasınayetecekkadaruzunbirtarihselsürecinyaşanmışolmasınabağlıdır.Bilim, ilk kez karşılaştığı bir olgu karşısında, ilkin kendi birikimlerini gözden geçirerek, bu yeni

olgunundahaönce formüle edilmişyasalardanhangisininkapsamı içindeanlaşılabileceğini sorar; eğercevap,bilinenyasalariçindebulunabiliyorsa,olgusınıfınıbulmuşdemektir,sorunyoktur.Fakatbazıyeniolgular–toplumsalpratiğindoğadanayıkladığıyenibağıntılaryadayeninesnelerdirbunlar–herzamangeleneksel bilgi sistemleri içinde açıklanamaz. Böyle bir durumla karşılaşıldığında, genellikle eskiteoriler gözden geçirilir ve teoride bir eksiklik bulunup bulunmadığı araştırılır.Gene de bir açıklamageliştirilemezse, yeni bir teorik sistem kurma ihtiyacı doğar. Bilim tarihi, eskimiş ve ölmüş “doğayasaları”nınmezarlığıgibidir.“Doğanınbir tablosunuçıkaraninsanetkinliği”,farklıdüzeylerdekipekçokdeğişikliğinetkisiyle,bu

tabloyuboyunabozupyenidenyapmakzorundakalıyor.Herbozuluşveyenidenkuruluş,evrenselsisteminbir parçası üzerindeki “mantıksallığın” yani onu bilgi düzeyinde ele geçirişimizin, kavramlar vekategorilerle örülmüş sisteminin bozuluş ve yeniden kuruluşu anlamına gelmekle kalmıyor, her yeni vedahayüksekmantıksalkuruluştan sonra,bunauygunbirpratiğidebaşlatmakvedoğayıöyleceyenidenüretmek anlamına da geliyor. Bu anlamda da, doğayı yalnızca değiştirmekle kalmıyor, onu yenidenyaratıyoruz.Özetle: Evrenin bağıntılı bir bütünlük olduğunu bildiren önermenin kaynağında, insanın dış dünya

üzerindebağıntılıvesistemlieylemdebulunmasıyatıyor.Bu,insanolmaksızındoğanınbağıntılıolmadığıanlamına gelmiyor, ancak bunun mantıksal formlar altında ifade edilebilmesi ve üzerinde düşünselişlemleryapılabilmesiiçinöncedeğiştirilmesigerekiyor.İkincitezielealırken,budüşünceninaçtığıyoldanilerleyeceğiz.İkincitez,mantıksallığın,nesneninbir

özelliği halini alabilmesi için, nesnel hareketin mantıksal bir biçim alabilmesi için, uzun bir tarihselsürecinyaşanmışolmasıgerektiğiniilerisürüyordu.Dışdünyaüzerindekipratiğininsürecinde,nesnelilişkileri“mantıklıbirdüzen”olarakkavramlaştıran

insan,maddi dünyayı yeniden üretirken de, onu “mantıklı bir biçimde” yeniden düzenliyor. Toplumsalhayatın her alanında, “düzenli, bağıntılı ve zorunlu” yapılar oluşturulur ki, bu şunu söyleyebilmemizintemelidir:Pratiği sürecindemaddidünyanın tarihselliğindenbirmantıksallıküretmişbulunan insan,biryandandamantıksalkılınmışbiryenidünyatarihiüretebilmektedir.Engels’inbirsaptamasıkonuyuilginçbiryanındanelealmamızaolanaksağlıyor:“....bizimaramızda

(Avrupalılar arasında), sekiz yaşındaki her çocuk için matematiksel aksiyomlar, kendiliğinden açıkgöründüğünden, bunları deneyle tanıtlamanın gereği yoktur; bu, salt ‘biriktirilmiş kalıtımın’ sonucudur.Bir vahşiye, ya da Avustralya’lı zenciye bunları tek bir kanıtla öğretmek ise çok zordur.”9 Buradakullanılan “kalıtım” kavramını, soyun özelliklerinin kuşaktan kuşağa geçmesini ifade eden biyolojikiçeriği ile düşünmüyoruz. Burada bu kavramın, bütün bir “kültürlenmiş dünya”yı anlattığını, toplumsalolarak“biriktirilmişkalıtım”ıifadeettiğinikabuledersek,çocukvematematikselaksiyomlararasındakiilişkiyi,“tarihsellemantıksalarasındakiilişki”kavramıaçısındananlamlandırabiliriz.

Page 83: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Kültür ve uygarlık her belirtisinde, bir açıdan belli bir mantıksallık görüntüsü verir. Mimaride,ticarette, askerlikte, dinde,dildevs.yani ayrı ayrı sayılmasıgereksizher toplumsalkurumve ilişkide,“mantıksalkuruluş”unizlerinigörürüz.Hertoplumsalüründe,“milyarlarcakez”denenmişböyleceyargıbiçimi kazanmış ilişkiler kendini duyurur. Orantı, bağıntı, düzenlilik, zorunluluk vs. “insanileştirilmişdoğa”nınherbirimindederecederecefakatmutlakavardır.Pekçoktarihsel,coğrafi,toplumsalvb.etkendolayısıyla, bu biçimler şu ülkeden bu ülkeye, şu halktan bu halka değişir. Her özgül durumda, kendiiçinde tutarlı bir yapılanma gösteren bu ilişkiler, bize, Yunan, Çin, Arap vb. kültürlerinden söz etmeimkânı verir.Bir belli kültür, her zaman, kendi tarihsel dinamiklerinin ifade edildiği belli bir ilişkilerbütünüdür.Gelenek, ahlak, sanat, din, dünyayı kendilerine özgü kavramlar yoluyla yeniden üretmenin araçları

olarak tanımlandıklarında, bunların hepsinin bir iç çizgi ile birleştirilmiş olduğunu görmemize imkânverecek olan, fakat çoğunlukla doğrudan ve somut olarak kendisini göremediğimiz, daha genel, bir de“mantık” bulunduğunu düşünmeliyiz. Tarihin her aşamasında, toplumsal kuruluşun her özgül biçiminde,özelulusalvetarihselkoşullariçindedoğanherçocuğun,doğayavetoplumahangikavramveimgelerlebakacağını belirleyen, nasıl düşüneceğine karar veren, koşullayan bir “biriktirilmiş kalıtım”, bütün buöğelerinbütünlüğündeiçerilmişolarakbulunmaktadır.Enbasitinden,düzgüncaddeler,binalar,anıtlar,parklar,yanidüzgünvedüzenlenmişyapılarbütünlüğü

olanbirşehirde,bunlarınhepsininüretilmesinimümkünkılantoplumsalvekültürelilişkilerçerçevesindedoğanbirçocuk için,şehirişehiryapanbütün tarihselbirikimin,konuşulandilinkendisinehazırolaraksunduğu “mantıklı bir dünya” vardır. Elbette böyle bir çocuk, doğaya insanmüdahalesinin çok sınırlıolduğuAvusturalyayerlibölgesindedoğmuşbulunanbirçocuktanfarklıolacaktır.Sözünüettiğimizfark,doğrudaneğitimtarafındanortayaçıkarılmışbirfarkdeğildir.Biryapıbütünlüğününbirleşiketkisindenve bunun kendisini bir zihinsel şekillenme olarak ortaya koymasından söz ediyoruz. “Miras”,“biriktirilmiş kalıtım” kavramlarının içeriğini bunlar oluşturuyor. Bu öğeler zenginliği, bir Avrupaşehrindedoğançocuğunhayalgücününvedüşüncesininörgütlenmesinde,Avustralyayerliçocuğunagörekıyaskabuletmezbirüstünlüksağlayacaktır.Örneğin ikinoktaarasındakienkısayolunbirdoğruçizgiolduğunubildirenönerme,böylebiraksiyom,doğruçizgilerhalindedüzenlenmişcaddevesokaklardangelipgeçenbirşehirliçocukiçinbaşkacahiçbirkanıtıgerektirmeyecekkadaraçıkve“doğru”dur.Amaormanda,doğalengellerlekıvrılıpbükülmüşbirortamdayaşayanvahşi için,“enkısayol” tanımı,dahafarklıolacaktır:Kulübesiileormanarasındakienkısayol,onuniçin,nehrinkıvrımlarınıizlemekolabilir.Budurumdabizimaksiyonlarımızona“kabuledilmesipekgüçbirmantığınürünü”olarakgörünecektir.Platon’un ünlü Diyalog’larından birinde, Sokrates, cahil bir köleye, güç bir geometri teoreminin

tanıtlanmasınıyaptırır.Böyleceşunugöstermekister:“Öğrenmek,hatırlamaktır!”ÇünküSokrates’egöre,bilgibudünyadakihayatımızdanönceedindiğimizkavramsalbiryapıdır.“Öğrenme”dediğimizşey,bizdeesasen saklı bulunanveönceki hayatımızdabizeverilmiş olan “gerçekbilgi”yi hatırlamaktan ibarettir.Sokrates, bu temel tezden hareket ederek, köleyi kendisinde saklı bilgiyi “doğurmaya” zorlar. Onuyönlendirir,görünüşteyenibirşeyöğretmez,“zatenbildiğişeyleri”onahatırlatmayaçalışır.Bizim bu diyalogdan çıkaracağımız sonuç, Sokrates’in ispatlamak istediği önermenin içeriği ile bir

bakıma aynıdır: Köle, gerçekten yeni bir şey öğrenmemekte, gerçekten “bildiği bir şeylerihatırlamaktadır.”Sokrates’incahilköleside,Engels’insekizyaşındakiAvrupalısıgibi,“mantıklıolarak

Page 84: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

düzenlenmiş bir dünyanın”, uygar ilişkilerin ürünüdür. Uygar dünyada yaşayan her insanın her ilişkisi,bellibirtoplumsalkuruluşilekoşullanmışgenelbirtutarlılıkiçinde,dizilivebirbirindençıkarsanabilen,bağıntılı kılınmış öğeler bütünlüğü içinde gerçekleşecektir. Farkına varmaksızın, kendisine doğrudandoğruya öğretilmemiş, fakat toplumsal hayat tarafından dayatılmış bir düşünme tarzınınmekanizmalarıiçinde hareket edecektir. Ne tarafa baksa geometri ile karşılaşacak, kiminle konuşsa dilin mantığınıkullanacak, ahlakın, dinin, sanatın ya da ticaretin, alet kullanımının içinde kendisine sunulmuş bulunan“biriktirilmişkalıtımın”anaçatısını,iççizgisini,tutarlılığınıyansıtankültürü,Hegel’indiliylesöyleyecekolursak“diyalektiğinkendibilincinevardığı”birnesnelgerçekliğibulacaktır.Öyleyse,köleninruhlardünyasındaikenöğrenipsonrabudünyayagelinceunuttuğunusandığımızşey,

budünyanıngerçekilişkileriiçindeüretilipköleninruhunasindirilmişolanşeydir:FakattıpkıSokrates’indüşündüğügibi,heryerdeolan,amahiçbiryerdebulunmayan,soyutbir“ötedünyavarlığı”olarak.Onuancak,somutformundansoyarak,tikelbiçimleraltındakalmışgenelliğini,birdizizihinselişlemle,analizve sentezleaçığaçıkarır, “belirtik”, açık seçikvedüzeltilmişhalegetiririz.Sokrates’inbireyüzerindeyaptığı“doğurtma”daaslındabundanbaşkabirşeydeğildir,kendiölçülerinde.Yaşanılan dünya, tarih içinde gittikçe daha “mantıklı”, gittikçe daha az rastlantının rol oynadığı,

denetlenebilirbirinsandünyasıhalinialıyor.Amatoplumunsınıflarabölünmüşçatışmalıyapısısürdükçe,bu“mantık”,hiçbir zamangerçektenbir “insanmantığı”biçiminialamayacak,daimabir “egemensınıfmantığı” halinde kalacaktır. Marx, komünizm öncesi için, “insanlığın tarih öncesi” deyimini kullanır;komünizmiise,zorunluluğundünyasındanözgürlüğündünyasınageçişolaraktanımlar.Buradatoplumsalkuruluşunbuenyüksekaşamasının,“tarihsellik”ve“mantıksallık”ilişkisiiçindebirtanımınıbulabiliriz.Orada,mantıksallığın,hayatınbirözelliğiolarakkendinigösterdiğini,böylecede“nesnelolarakhakiki”halegelerekaşıldığınıdüşünebiliriz.Burayakadarsöylenenlerişöyleceözetleyebiliriz:Eski ile yeni, tükenmekte olanla doğmakta olan arasındaki bağıntı, kararlı ve düzenli bir dizilişi,

tutarlılığı, ancak pek çok defa tekrarlanan ilişkilerin genelleşmesinde göstermeye başlar. Böylece, “azçoktamamlanmıştarihsellikte”bir“mantıksallık”imkânıortayaçıkar.Burada bizi, idealist ve metafizik sisttemlerden ayıran temel nokta şudur: Mantıksal olan, tarihsel

sürecinadımadımgelişmesindegerçekleşir;hernebiçimdeolursaolsun,sürecinbaşındabulunamaz.Bir belli sürecin, bir belli sonucu doğurmuş olması, bu sonucun sürecin daha başında belirlendiği

kanısınıdoğurur.Metafiziğiyanıltanbudur.Diyalektikise,süreçvesonuçarasındakiilişkiyi,artardasüreklilikkavramıiçinde,hemsürekliliğin

içeriğini, hem de eksiklikler halinde kendini gösteren sonuçları, bir karşılıklı etkileşme ilişkisi olarakgörür. Böylece “önceden belirlenmişlik”, ya da “ereğe göre belirlenmişlik” kavramlarının karşısına,“süreçiçindeoluş”kavramıdikilerek,metafizikaşılır.“Tarihselinbirsüreçboyuncamantıksalıoluşturmasıveiçermesi”kavramının,birdizibaşkakavramı

tartışmayagetirdiğigörülüyor.Önümüzdekibölümlerde,bukavramlarınbellibaşlılarınıelealacağız.

Page 85: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ii-MantıksalınTarihseliKapsaması:

Heryeni nitelik, aşılmış bir sürecin öğelerinin ya da bağıntılarının yoğunlaşmış ve yeni bağıntılarladüzenlenmişsonucuolarakdoğar.Bu anlamda sonuç, sürecin aşılma noktasını, bir başka sürecin başlangıcı olma özelliği taşıyan bir

tamamlanma noktasını temsil eder. Burada, süreçte varolan bağıntılar ve öğeler yalnızca yoğunlaşmış,zenginleşmişolmaklakalmaz,aynızamandabirçokbakımdantasfiyeyedeuğramışolurlar.İster nesnel süreçlerin tamamlanması anlamında kullanalım sonuç terimini, ister bir mantıksal

çıkarsamanın yargısı anlamında, bu noktada geçmiş süreçlerin öğeleri ve ilişkileri, yalnızca en temel,özsel ve belirgin halleriyle bulunacaklarıdır. Sonuç’un, süreci “belirtik olarak kapsaması” kavramınınanlamıbudur.Bütün maddi varlığın, evrilen bir evrenin öğeleri olduğunu düşünüyoruz. Evrim, devrimci sıçrayış

anlarıylabirlikte,maddidünyanınsürekliliğinikarakterizeedenbirvaroluştarzı.Evrimkavramıyla, eski ileyeniarasındaki ilişkininyoketmevekaldırmayakonuolmayanözgülbir

yanını, birikim süreçleriyle sıçrama momentlerinin süreklilik içinde bağıntılı kalan bir yanını ifadeediyoruz. Böylece, süreklilik içindeki evrenin bu oluş tarzında, aşağı ve basit varoluş biçimlerindenyüksek ve karmaşık varoluş biçimlerine doğru bir ilerlemenin gerçekleştiğini, her ileri aşamanın, biryanıylaveözelbirtarzdaeskiaşamalarıkapsadığınıkabulediyoruz.Konuyadahaöncekavramlarınvekategorilerinhareketleriniincelediğimizbölümlerdeanaçizgileriyledeğinmiştik.Toplumların tarihinde, her yeni kuruluşun, eski ilişkileri aşılmış ve dönüştürülmüş hali içinde

kapsadığını söylemekle, bir belli nitel sonucun, kendisini ortaya çıkaran tarihsel sürecin öğelerini veilişkilerinikapsadığını anlatmak isteriz.Yukarı aşamalar, aşağı aşamalarınbazıözellikveniteliklerinitaşımaya,fakat“tasfiyeyeuğramış”,“aşılmış”,birbiçimdetaşımayadevamediyorlar.Hem bir nesnel sürecin sonucu olmak bakımından, hem de bir tarihselliğin mantıksal olarak

sistemleştirilmesi bakımından, ulaşılan her nokta, önceki evrelerin en karakteristik özelliklerini, temelçizgilerinivebağıntılarınıkapsamaktadır.Bir siyaset tarihçisi, “sürüpgidenbir savaşıngerçeknedenleri, ancakbarışmasasınaoturulduğunda

anlaşılır” diyor. Barış, savaşın süreçlerinin (tarihselliğin) bir sonucu (mantıksallığı) olarak elealındığında, burada söylenenle yukarıdaki önermeler arasında bir ilişki kurulabilir. Savaşın nesnelsüreçleri içinde hareket eden ve birbirleri üzerinde etkide bulunarak savaşın bir belli biçim almasını,belli bir sonuca adım adım ulaşmasını sağlayan sayısız faktör ve bağıntı, savaş sona erdiğinde, barışmasasına oturulduğunda, yalnızca en temel ve belirleyici olanların öne çıkarıldığı, ayıklanıpnetleştirildiği bir tartışmanın konusu olacaklardır. Savaşın başlangıcında ve süreçlerinde apaçık roloynamışgibigöründüklerihalde,birçokolay,çatışmaveçelişme,barıştartışmalarındasözkonusubileedilmeyecektir.1.DünyaSavaşınınhiçbirbarışantlaşmasında,hiçkimse,ArşidükFerdinand’ınsuikastakurban gitmesiyle ilgili ne bir talepte bulunmuştur, ne bir hesap sormuştur. Gene kimse, barışantlaşmalarında ulusal nefretlerden, Tanrının iradesinden, kahramanca duygulardan söz etmemiştir.Barışın koşulları, siyasi ve iktisadi çıkarlar çerçevesinde tartışılmış, başlangıçta ve süreçte kendisini

Page 86: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

“gerçeknedenler”gibigöstermişolansayısızolayveetken,birkaçanlaşmamaddesininelealdığıtemelvegerçeksorunlariçindeeritilmiştir.Barışın(bumantıksalsonucun)öğeleri,savaşın(otarihselsürecin)öğelerinin arındırılmış, soyutlanmış, sentezlenmiş hali olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıntılar, geçici veikincilöğeler, temelnoktalariçindebütünleştirilmiş,kalıcıvetemelsorunlarıncümlesi içindekapsamaalınmışlardır.

Nesnelsüreçler,birdizidüzensizlik,rastlantısallıkvebağıntısızlıkgörüntüsüverenkarmaşıkbirakışiçindegerçekleşirler.Mantıksalinşa,buzenginçeşitlilikyığınıiçinde,düzenli,zorunluvebağıntılıolanıbulmaya,nesnelgerçekliğibuesaslarüzerindeözetlemeyedayanır.Engelsbunu,“mantıksallık, tarihselolanın düzeltilmiş ifadesinden başka bir şey değildir” sözüyle anlatıyor.Demek kimantıksal inşa, birbelliniteliğinoluşmasıkoşullarınıtemelbelirlenimleraçısındananlamlandıracak,nitelikiçindebelirginolarakkapsanmamışöğeleri,geneldüzenlilikaçısındanbirsapma,birrastlantıolarakgörecektir.Gerçekte her kavram, her kategori, her mantıksal form, nesnellikten bir sapmadır. Yani gerçekliğin

içerdiğiherşeyideğil,ancakbellibirpratikaçısındantemelveözselolarakseçilmişilişkilerikapsar.Diğeryandanherkavram,nesnelgerçekliğin“sapmalarının”düzeltilmesiniveelenmesinideifadeeder.Soyutlama,böylecegerçekliktenbirayrılış,fakatgerçekliğin“özüne”biryaklaşışolur.BudüşünceV.İ.Lenin tarafından“düşüncesomuttansoyutayükseldikçehakikateyaklaşır”biçiminde

ifadeedilmişti.“Doğayasaları”,bilimselvemantıksalkategoriler,yükseksoyutlamalarolarak“varlığınözünüaçığaçıkarmak”çabasınınürünüdürler.Kavramvekategorilerinbu,“özüaçığaçıkaran”içerikleridolayısıyla,onlarınifadeettikleriilişkilerin

de ölümsüz ve kalıcı olduğunu düşünen idealizm, tarihsel sürecin mantıksal olan açısından elealınmasında, eski dünyayı, kategorilerin inşa edildikleri bugünün dünyası ile özdeşleştirir. Böylecekategorilerdegözlenenkalıcılık,tekrarlanantarihvedeğişmeyendüzenideolojisiiletutarlıhalegelir.Birbaşka deyişle bu, sonucun olgun yapısından türetilmiş olan kavram ve kategorilerin, başlangıçta vesüreçte aynen geçerli olduğunun kabulüdür. Bu durumda, başlangıcın sonuca göre anlamlandırıldığı,erekselyada“yaratıldığıgibikalmışdünya”tasarımınadenkdüşenbirtarihyorumuortayaçıkar.Oysakavramlarvekategoriler,sürecinzenginliğini,hareketliliğinivekendinisürekliolarakyenidenüretişini,bir bütün olarak, soyut, temel, özsel çizgileriyle ve başlangıçta bulunmayan pek çok özelliğigenelleştirilmişhaliyleiçerirler.Hegel,“eskilerdehenüzbulunmayan,ancakbizcekavranabilenbirgelişimi”onlarayüklememekiçin,

tarihselliğeuygundavranmakgerektiğinibelirtmişti.Mantıksalilerleyişin“kendindehareketinde”tarihselilerlemeyibuluruz;ancakmantıksalhareketin“safkavramlarınıdatarihselformiçindetanıyıpbulmamızgerekmektedir”, onagöre.Böylece,mantıksalın kapsadığı, fakat başlangıçta yada sürecinherhangi bir

Page 87: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

noktasındabulunmayanözelliklerinonlarayüklenmesindenkaçınmışolabileceğiz.Engels,aynıkonuyaşusözleriyleışıktutuyor:“Mantıksal,gerçekteyalnızcatarihselbiçimdenvetersrastlantıdanarındırılmıştarihseltarzdanbaşka

bir şey değildir... (Mantıksal), bizzat tarihin gerçek seyrinin sunduğu yasalar gereğince düzeltilmiş biryansımaolacaktır.”10

Buradan çıkan yöntem ilkesi şu olmaktadır: Mantıksal, tarihselin süreçlerine uygun olarak inşaedilmeli, elde edilen kategorilerin uygulanmasında, nesnel süreçlerin akışının bu kategorileri hangiölçüde ve hangi belirtileriyle taşıdıklarına dikkat edilmelidir. Çünkü tarihselle mantıksal arasında,“mantıksalın düzeltilmiş bir tarihsel olması” dolayısıyla, tarihselin ise mantıksalı ancak belli birtamamlanmadurumundadoğurabilecekolan“düzensizbir süreç”olmasıdolayısıyladaimabir farklılıkbulunacaktır.Demekki, tarihsellemantıksal arasında, idealist-metafizik sistemlerin iddialarınınaksine,bir özdeşlik bulunmamakta, ancak en genel anlamda bir çakışmadan söz edebileceğimiz bir ilişkibulunmaktadır. “En genel anlamda bir çakışma” kavramı, tarihselle mantıksalın “çelişmeli birliği”ninifadesidir.Bubirliğinçelişmeliyapısı,yöntemdüzeyindefarklıikiyolortayaçıkarır:1.Tarihselincelemeyöntemi:Buincelemetarzı,somutbirsürecin,olgunun,olayınyadanesnenin,

gelişmesinin somut şartlarını ve öngereklerini, art arda gelen aşamalarını ve bu aşamaların birindendiğerinegeçişinsomutiçeriğiniortayakoyar.Olgununtarihselgelişmesini,kendisomutzenginliğiiçindegörmeyeçalışır.2.Mantıksal inceleme yöntemi: Tarihsel incelemenin sonuçlarının, veya tarihsel sürecin gelişmiş

olgun biçimler altında ayırt edilen niteliksel sonuçlarının, somut biçimlerden, tikel konumlardan,ayrılmasınadayananişlemlerdizisi,mantıksal incelemeyöntemininiçeriğinioluşturur.Somutsüreçleri,tikelolgularıdeğil,bunlarınzihinselolarakyenidenüretilmişgelişkinyapılarınınilişkileriniinceler.Birmantıksal incelemeörneğiolarak“Kapital”i elealarak, ikiyöntemarasındaki farklılığıgörmeye

çalışalım.V.İ.Lenin “Kapital”i, kapitalizmin tarihininvebu tarihi özetleyenkavramların çözümlenmesi olarak

tanımlıyor. Bu tanımdan, tarihselle mantıksalın birliğinin, eserin bütünü bakımından önem taşıyan biryöntemilkesiolarakdeğerlendirildiğinianlıyoruz.“Kapital”, kapitalizmin tarihinin mantıksal yeniden inşasının, bir başka deyişle, “teorik düzeyde

genelleştirilmesinin”birürünüdür.İngiltere’nintoplumsalkuruluşunu,kendisineincelememodeliolarakseçmiştir.Gerekbirteorikyapıolarak“Kapital”,gerekseonuninşasınatemelolansomutİngilizsınıfvemülkiyet ilişkileri, birlikte ve ayrı ayrı, tarihselle mantıksalın özdeş olmayan çakışmasını görmemizeyardımcıolacaklar.Dahaönceverdiğimizşemayı,(bakınıztablo2)şimdişubiçimdeelealacağız:Burada İngiliz Sanayi Kapitalizmi, bütün İngiltere tarihinin süreçlerinin –dünya sanayi ve ticaret

tarihininsüreçleriilebirlikte–ortayaçıkardığıbirsonuçtur.Butarihselsüreç,aynızamanda,A.Smith,D.Ricardo gibi kendi gelişme süreçlerinin olgunlaşmamış ya da tamamlanma süreçlerindeki belliaşamalarınadenkdüşen,olgunolmayan“mantıksalçözümlemelerini”deiçermektedir.Bütünbusüreçlerive sonucunu, tarihsel-somut bir zemin olarak alan “Kapital” ise, hem sürecin kendi içinde adım adımoluşturduğu mantıksal çözümlemeleri (Klasik İngiliz Ekonomi Politiğini) hem, sürecin nesnel gelişme

Page 88: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

öğelerini, hem de bu gelişmenin nesnel sonucu olan sanayi kapitalizminin en temel, özsel kalıcıbelirlenimlerini,kavramlarvekategorilerdüzeyineyükselterekkapsamınaalır.Böylece tarihsel bir somutluk olarak İngiliz Sanayi Kapitalizmi, genel olarak kapitalizm tarihsel

gelişmesinintemelözelliklerini,azçoktamamlanmış,olgunveklasikbiçimleraltındakendisindetaşıyanbirörnekolarakseçilmiştir.İngiliz Sanayi Kapitalizmi, belirli bir tarihsel sürecin “mantıksal sonucu” olarak düşünüldüğünde,

yalnızcakendi tarihselliğinin süreçlerinivekarakteristiklerini “belirtik”olarak taşımakveaçıklamaklakalmayacak, diğer pek çok ülkenin henüz gelişmekte olan kapitalizmlerinin de, hem varacakları sonugösterecek,hemdegelişmeleriboyuncaalacaklarıyolunbellibaşlıaşamalarınınen temelözellikleriniaçıklamaya elverişli olacaktır. Çünkü, İngiliz Sanayi Kapitalizmi, yalnızca özgül bir somutuntarihselliğininürünüolmayıdeğil, genel olarakkapitalizminodönemdeulaştığı enolgun sonuçolmasıbakımından,bütünkapitalizmlerin“mantıksallığını”temsiletmektedir.Böylece,İngiltere’deXIX.yüzyılsonlarında varolan ilişkileri, zihinsel olarak yeniden kurulmuş olgun bir örnek olarak ele alıpçözümlemeninsonucundaeldeedilenkavramvekategoriler,“olgunveazçoktamamlanmış”biryapınınkavram ve kategorileri olarak, görece daha geri tarihsel süreçlerde bulunan ilişkileri de kapsayan biriçeriğesahipbulunacaklardır.Marx,“Kapital”inyöntemdengelenbuözelliğiniAlmancabirincibaskıyayazdığıönsözdeşöyleanlatıyor:“Sanayiyönündendahaçokgelişmişbirülke,dahaazgelişmişolanülkeye,ancakkendigeleceğininbir

imgesinigösterir.”“Ben bu yapıtta, kapitalist üretim tarzını ve bu tarza tekabül eden üretim ve değişim koşullarını

inceleyeceğim.Bugünekadarİngiltere,bunlarınklasikyurduolmuştur.Teorikdüşüncelerimingelişmesiiçindeİngiltere’ninbaşlıcaörnekolarakgösterilmesininnedeniiştebudur.Almanokur,İngilizsanayivetarım işçisinin durumuna omuz silkmek ister, ya da olumsuz bir biçimde,Almanya’da işlerin bu kadarkötüolmadığıdüşüncesiylekendini avutursa,onaaçıkça şunu söylemeliyim:De te fabulanarratur. (Buhikâyedeanlatılansensin.)”Şöyledüşünülebilir:MademkiMarx,Alman işçisine “kendi hikâyesini” anlatmak istiyordu, o zaman

doğrudan doğruya Alman sınıf ve mülkiyet ilişkilerini inceleyerek, sözünü daha doğrudan söyleyemezmiydi?Çağında İngiliz Sanayi Kapitalizmi “Klasik biçimini almış” bir kapitalizm olarak Marx’ın önünde

dururken, Alman ya da Fransız veya başka bir kapitalizmin incelemeye alınması, sadece tarihsel birsomutun incelenmesi sonucunu verir, bir başka ülke işçisinin “burada benim hikâyem anlatılıyor”diyemeyeceği bir “özel” hikâye ortaya çıkarırdı. Yukarıdaki ölçüler açısından söyleyecek olursak, bu“tarihselincelemeyöntemiyleyapılmış”birincelemeolmanınötesinegeçemezdi.BirbaşkayerdeMarx,Aristoteles’indeğerkonusundayaptığıçalışmalarıdeğerlendirirken,onundeğer

ve emek arasındaki ilişkiyi görmemiş olmasını, Aristoteles’in yaşadığı Yunan köleci toplumununilişkilerine bağlar. Böyle bir çözümlemenin yapılabilmesi için, “emek ürününün büyük kütlesininmetabiçiminialdığıvebununsonucuolarakda insanla insanarasında,metalarınsahipleriarasında,metanınegemen ilişki halini aldığı bir toplumsal” zemin gereklidir. Kısaca söyleyecek olursak, bir mantıksalçözümlemenin, ya da bir kategori inşa etmenin ancak gelişmiş bir tarihsel zemin üzerinde mümkünolabileceğiniifadeeder.İngilizSanayiKapitalizmininseçilmesininsebebibudur.

Page 89: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Böylece, bir teorik yapı ile somut pratik ilişkiler arasında bağıntı kurmanın bir yanını görmüşbulunuyoruz.Birdebuilişkiyeötekiyanından,yani“teoridenpratiğedoğru”ilerleyenyönündenbakmaktayararvar.

Mantıksalla tarihsel arasında ilişki kurulurken, diyalektiği sıradan bir tümdengelim derecesinedüşürmemekiçinbazıtemelnoktalaradikkatedilmelidir.Tarihsellemantıksalarasındaki ilişki, tikel ile tümel arasındaki ilişki gibi değildir. Tümelden tikele

ilerleyişin formel yapısının ve tikel ile tümel arasındaki indirgemeci ilişkiyi, daha önceki bölümlerdeinceledik.Bütünbunlarınbiçimselmantığaözgüdüşünceyollarıolduğunubiliyoruz.Diyalektikanlamda“Mantıksal yapı”, tikel tarihsel somutluğun kendisine indirgenebileceği bir tümel öncüller cümlesideğildir.Tümel kavramlar ya da teorik yapılarla pratik arasındaki ilişki, formel tarzda kurulduğunda, ortaya

çıkacak olan sonuç, dışsal bir ilintilendirmenin ötesine geçmeyecek, belki buna bir ölçüde analojiilavesiyle skolastik tarzda, “kitabın doğrulanması” sonucu elde edilecek, fakat pratiğin aydınlatılmasıbaşarılamayacaktır.Diyalektiğinkategorileri,üzerinekuruldukları tarihselbirikimidolayısıylave“ağınbilinmesini mümkün kılan düğüm noktaları” olma özellikleriyle, kendilerinden tümdengelimliçıkarsamalar yapılabileceği kanısını verirler. Biçimsel tanıtlama ya da daha alt kavramlarıntümdengelimle kendilerinden türetilmeleri için, hiç de herhangi bir metafizik “tümel kavramdan” gerikalmazlar.Nevarki,sorunkategorilerinböylebir içeriğesahipolupolmamalarıdeğildir.Kaçınılmasıgerekenesasnokta,yolunkendisidir.Tümdengelimyolunun,yenibirşeyöğretmediği, zaten bilinen birsonucu, kurallara uygunolarak açıklamaktan ibaret kaldığı şeklindeki eleştirileri hatırlayalım. Böylecetikel ile tümel,yada tarihsellemantıksalarasındabulunanbağ,yalnızcakategorinin içeriğinde “örtük”olarak bulunduğu farz edilen bir bağın, örnekleme yoluyla açığa çıkarılmasından başka bir şeyi ifadeetmeyecektir.Tarihsellemantıksalarasındaki ilişkininbu tarzdaanlaşılmasınınbirbaşkaolumsuzsonucu,kategori

içeriklerinin“geçersiz”olduğusonucunaulaşmakolacaktır.ÖrneğinMarx’ınİngilizSanayiKapitalizmiüzerindeki çalışmalarının sonucu olarak kurduğu iktisadi kategorilerin, tümdengelim için elverişlitümellerolarakanlaşılmasısonucunda,ondanherhangibirülkeninsomutgerçekliğinin türetilebileceğinisanan,fakatbununmümkünolmayışıkarşısındasuçukategorileriniçeriğindearayanverevizyonihtiyacınıönesürenpekçok“teorisyen”görülegelmiştir.

Page 90: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Tümdengelimlimantıkta bir olgular sınıfının genelleştirilmiş ifadesi olarak kurulmuş bulunan tümelkavram, kendisine indirgeme yapılabilme imkânını, daha kuruluş sürecinde edinir. Başka bir deyişle,zatenböylebirişleviyerinegetirsindiyekurulur.Diyalektiğin kategorileriyse, her şeyden önce tek başlarına birer tümel olma özelliği taşıyamazlar.

Tümellik,yadaevrensellikonlarınbağıntılıbütünlüğündedir.Obütünlükki,mantığınkendisidir.Metafizik “evrensellik” kavramı, değişmez bir içeriği ve kavramlar hiyerarşisinde en yüksek yerde

bulunmayı ifade eder. Böylece “evrensel”, kendisinden sonraki kavramların türetilebilmesinin yüksekörneğinitemsileder.Diğerkavramlar,buyüksekörneğegöreveonunbiraltbiçimiolarakdoğacaklardır.Bunagöremantıkda,butüretilmeyimümkünkılanvedüzenleyenkurallardanibarettir.Diyalektik mantık ise, organik, canlı, geçişli, hareketli bir bağıntılılığın, süreçlerin ve karşılıklı

etkileşmelerinmantığıolarak,herhangibirbiçim’denyoksundur.Elbettebubir“yoksulluk”değil,aksinedoğanın hareketliliğine ve değişkenliğine denk düşen bir hayat zenginliğidir. Bazı diyalektikeleştirmenleri,bu,biçimdenbağımsızolmayı,“diyalektiğinmantıksayılamayacağı”nınbirkanıtıolarakgösterirler.Biçimselindirgemeciliklekıyaslandığındaveonamantıkdenildiğinde,doğaldırkidiyalektikbaşka bir şey olacaktır. Hegel, “idenin hareketini anlamak için ayrıca bir yönteme ihtiyaç olmadığını,çünkü bu hareketin kendisinin yöntem olduğunu, zihnin yapacağı işin onu izlemekten ibaret olduğunu”söyler. Bu açıdan bakıldığında, diyalektikte bir mantıksal formun (ya da teorik yapının) evrenselliği,daima kendisinin aşılmasına açıktır. Nemutlak bir içeriği vardır, ne de bu içeriğin ne tarzda hareketedeceğinikoşullayanbiröncelbiçimtanır.Özetleyecekolursak:—Diyalektikbirkategori (yada teori),kendi türündendiğerkategorilerin,biçimselsıralanışının en

yüksek noktasında bulunması dolayısıyla evrensel değildir. Onun evrenselliği, kendisinden öncekikategorilerinbiraşılması,sonrakilerinise,temeliolmasından,buanlamdageçmişlegeleceğinbirdüğümnoktası olmasından kaynaklanır. Bundan ötürü önceki ve sonraki kategorilere, doğrudan doğruyaindirgenemez, ya da onlar bu kategoriden araçsızcaçıkarsanamazlar.Her iki işlem için de bir yandandiğer bütün bağıntı formlarının çözümlenmesi gerekir, diğer yandan, eğer bir tikele uygulanması sözkonusuise,onun“tarihselbiçimaltındatanınması”temelbirönemkazanır.—Birdiyalektikkategori(yadateori),kendisindenöncekilerinyalnızcabirerolanakolaraktaşıdığı

içeriğinbirgerçekliğidir:Vekendisindensonrakikategorileringerçekliğiiçinbirolanaktır.(Önümüzdekibölümlerdeayrıntılıolarakelealacağız.)Buyüzdende,gene tümdengelimyoluylabirbaşkagerçekliğivermez. Gerek imkânlarının tanınması, gerekse hangi başka gerçekliğe doğru ilerleyeceği sorunu,diyalektikyöntemleanlaşılabilir.“Rusya’daKapitalizminGelişmesi”adlıeser,“Kapital”inözgülkoşullarauyarlanmasıolarak tanınır.

Bir anlamda, biri “tarihsel inceleme yönteminin”, diğeri ise “mantıksal inceleme yönteminin” olgunörnekleriolanbuikideveserarasındakiilişki,birindendiğerinenasılgeçileceğinin,“mantıksalolan”ve“tarihsel olan” arasındaki bağıntının nasıl olup da “indirgemeciliğe” düşmeden kurulabileceğinin birokulu gibidir. Gene bunun gibi, “Alman İdeolojisi” ile “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’ı”kıyaslandığında,birincisitarihinteorik,genel“Mantıksal”çözümü,diğerisomutveözelbirtarihkesitininincelenmesi olarak, ayrılıklarını ve birliklerini, mantıksaldan tarihsele geçişin özelliklerinigöstereceklerdir. Böyle bir karşılaştırma, evrenselle tikel arasındaki diyalektik bağıntının, birinden

Page 91: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

diğerine geçişin diyalektik yolunun ve süreçler bakımından ele alındığında, aralarındaki karşılıklıetkileşme ilişkisinin içeriğinin anlaşılmasına yardım edecektir. Görülecektir ki, mantıksal br yapınınkavram ve kategorileri daha aşağı ilişkileri kapsar ve açıklarken, bu daima, kavram ve kategorilerinbüründükleritarihselformiçindeanlamlıolabilmektedir.Hegel,dahaöncedeandığımızönemlisözünde,mantıksalıniçeriğinioluşturan“safkavramları” tarihsel içindeanlayıp tanımakgerektiğinivemantıksalilerleyişin,tarihinilerleyişiniancaktemelduraklarhalindeizlenebilirkıldığınısöylüyordu.Yeniden“Kapital”ebakalım:Mantıksal,kendisiniinşaedensüreçleriveöğeleri“belirtik”olarakkapsarken,kendisindensonrakileri

de“örtük”olarakiçerirdemiştik.Buformülasyonun,kategorihareketiningenelniteliğineuygunolduğunuhatırlayalım.Bunagöre, İngilizSanayiKapitalizminin teorisi, biryandangeçmişüretimşekillerinin “belirtik” bir

açıklamasını verirken, diğer yandan da, geleceğin sosyalist toplumsal kuruluşunun belli çizgilerini,öğelerini ve niteliklerini kendisinden çıkarsayabileceğimiz bir içerik taşımaktadır. Teorinin buözelliğinin,nesneninkendisindedebulunduğunugörürüz.Yani,SanayiKapitalizmi, hemgeçmiş üretimilişkilerinin öğelerinin ve süreçlerinin aşılmış bir devamı olarak onları, arınmış, yoğunlaşmış ya datasfiyeye uğramış halleri ile kapsarken, gelecek toplumsal aşamanın öğelerini de kendi içindetaşımaktadır.“Kapital”inhazırlıkçalışmalarısırasında yazdığı ve daha önce sözünü ettiğimiz “Ekonomi Politiğin

Yöntemi”başlıklıyazısındaMarx,burjuvatoplumu,tarihinengelişmişveçokyönlüüretimörgütlenmesiolarak tanımlamakta ve bundan şu sonuçları çıkarmaktadır: Burjuva toplumun yapısının tanınmasınaolanakverenkategoriler, tümortadankaybolmuşüretimyapıve ilişkilerininkavranmasına imkânverir.Çünkü bu toplum, ortadan kaybolmuşeski üretim ilişkilerinin öğe ve yıkıntılarından inşa edilmiştir vebunlarınbirkısmınıkalıntılarhalindetaşımayadevametmektedir.Öteyandangenebutoplum,eskiüretimilişkilerindeayrıntılarhalindekendisinigöstermişfakatgelişmesinitamamlamamışkimiöğeveyapılarıdaolgunvegelişmişhalleriiçindekendisindetoplamıştır.Bununlabirlikteherhangibirkategori(buradaburjuvatoplum),kendisindenöncekileriaçıklayabilme

gücünü,ancakkendisininaşılmaküzereolduğubir zamanda,yanigelişmesininazçok tamamlandığı birolgunluk anında gösterebilir: “burjuva ekonomisi, ... feodal, antik doğa ekonomilerini bir ölçüdeanlamayı,ancakburjuvatoplumkendiözeleştirisinebirkezbaşladıktansonrabaşarabilmiştir.”SözünüettiğimizyazısındaMarx,mantıksalincelemeyöntemininşuözelliğinedikkatçekiyor:“Ekonomikkategorileri, tarihtebelirleyiciolduklarısırayla birbirini izlemeye terk etmek... yanlıştır.

Gerçektesırayıbelirleyen,bunlarınburjuvatoplumiçindebirbirleriyleolanilişkileridir.Vebuda,doğalsıralamagibigörünen,yadatarihselgelişimetekabüledendizinintamtersidir.“Toprak rantı sermaye bilinmeden anlaşılamazdı. Ama sermaye, toprak rantı bilinmeden pekâlâ

anlaşılabilir...”11

AynıdüşüncesiniMarx,dahasonra“Kapital”deşöyleifadeediyor:“İnsanın toplumsal yaşam biçimleri üzerindeki düşünme ve incelemeleri, bunların fiili tarihsel

gelişmelerinetamamentersdüşenbiryolizler.İşepostfectum(herşeyolupbittiktensonra)önündehazırbulunangelişmesüreçlerininsonuçlarıilebaşlar.”Demek oluyor ki, mantıksal inceleme yöntemi, tarihte izlenen aşamaları izlemeyecek, basitten

Page 92: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

karmaşığadoğrugelişenyolun“tamtersi”biryönü,mantıksalbütünlükiçindekategorilerinbirbirleriyleolanilişkilerininyönünüizleyecektir.Tarihsel sürecindoğruolarak anlaşılması için yöntem, bu sürecin bütün ayrıntılarını ve zigzaklarını

tekrar etmek zorunda değildir. Aksine, yukarıda değindiğimiz gibi, mantıksal yol, tarihsel sürecin“düzeltilmiş” bir yansısını kurmaya çalışacaktır. Mantıksal yöntem, mevcut ilişkileri ifade edenkategorileriveonlarınhiyerarşisinitarihselsürecingösterdiğibiçimdeelealıpuygulamayacak,fakatenolgunvekapsambakımındanenzenginkategoriyi,diğerkategorilerideaçıklayanbiranahtarolarakelealacaktır.Örneğin ticaret sermayesi, tarihsel olarak sanayi sermayesinden, o da finans sermayesinden önce

gelmektedir. Sermayenin yapısını inceleyen araştırmacının izleyeceği yol, “son kategoriden” başlamakolacaktır. Çünkü finans kapital, diğer sermaye biçimlerinin hepsinden sonra doğmuş olmakla birlikte,modernburjuvakapitalist(emperyalist)ilişkileriçinde,diğerlerinikapsayanvehareketleriniyönlendirenbir “hiyerarşik yer” tutmaktadır. Diğer kategorilerle olan ilişkisi ve onların içerikleri üzerindekiaçıklayıcılığı,kendisindenyolaçıkılaraktanımlanacakbirbütünlükoluşturmaktadır.Aynıişlevi, tarihselolarakeskiaşamalaradenkdüşen,darkapsamlıvegelişmemiş ilişkilerin ifadesiolan“ticarisermaye”kategorisi yerine getiremezdi. Buna uygun olarak Marx, eserinin gelişmesinde, tarihsel olarak çoksonralarıortayaçıkmışolmasınakarşılık,sanayisermayesininincelenmesinidiğersermayebiçimlerindenönceelealmış,bunu“mantıksalbirçıkışnoktası”olarakkullanmıştır.Bir kural olarak şunu söyleyebiliriz: Sosyo-tarihsel araştırmanın öncülleri, tarihsel gelişmenin

sonuçlarındadır.Bunoktada,mantıksalinşailetarihselsüreçlerarasındakibirilişkiyiyenidenvurgulamamızgerekiyor:

Kategoriler inşa etmek,mantıksal bir yapıkurmak, “kafadanbağıntılar uydurmak” demek değildir; “bubağıntılarınesnelilişkilerindokusuiçindebulmak”(Engels)gerekmektedir.Örneğin Marx, eserinde değer, emek, para, sermaye vs. gibi kategorileri, bir yandan en olgun ve

gelişmişüretimbiçimininkategorileriolarakelealıpincelerken,bunlarınçözümlenmesinetarihselolarakda eğilir. Yani Engels’in dediği gibi, onları “nesnel ilişkilerin dokusu içinde” bulur, her birininoluşmasını, kökenlerini ve gelişmelerini inceleyerek, tarihselle mantıksalın iç içeliği, fakat çelişmelibirliği ilkesini uygular. Bu eserde kapitalizmin mantıksal çözümlenmesi, belirli bir hiyerarşi içindesıralanmış kategorilerin oluşturduğu bir sistemin çözümlenmesi olarak karşımıza çıkar. Ancak Marx,bununla kalmaz, bu kategoriler tarafından temsil edilen ekonomik şekillerin köken ve gelişmelerini detarihsel süreçler içinde inceler.Bunuyaparken, her çağda, eskiüretim ilişkilerinin öğelerini değişmiş,dönüşmüşhalleriiçindekendindetaşıyanbir“egemenüretimbiçimi”ninbulunduğudüşüncesindenhareketeder.Böylecetarihselsürecingelinenaşaması,sürecinbütünününazçoktamamlanmışbirsonucuolarakele alınır. Eski ilişkilerin aşılmış bütünlüğünü temsil eden bu “son aşama”nın çözümlenmesinden eldeedilen kategoriler, burada eski ilişkiler içindeki tayin edici rolleriyle değil, mevcut modern ilişkileriçindekibağıntılarınınortayakoyduğuetkinlikleribakımındanelealınırlar.Bu bölümde, “tarihselle mantıksalın birliği” kategorisini, ekonomi politiğin eleştirisi alanında

kullanılışı bakımından örneklemekle yetiniyoruz. Bununla birlikte bu kategorinin, bütün toplumsalilişkilerinçözümlenmesiiçinilkeselbiryöntemtemelisağladığıunutulmamalıdır.Siyasi,askeri,kültürelvb. herhangi bir alanda karşılaşılan durumların çözümlenmesinde, her şeyden önce durumun içerdiği

Page 93: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

öğeleri, öğeler arasındaki bağıntıları ve bağıntıların düğüm noktalarını bulmamız, ve bütün bunlarıtarihsel süreçler içinde yeniden anlamlı kılmamız gerektiği bize bu kategorinin içeriği tarafındanöğretiliyor.Mantıksal yapı, tarihselin çok öğeli, karmaşık, zigzaklı süreçlerinin hangi kıstaslar açısından, hangi

ekseneoturtularakelealınacağınayolgösterecektir.Nesnel tarihsel süreçlerinkendileriniortayakoyuştarzını,somut-verilidurumdaincelemek,vebunlarıkategorilerdüzeyindeifadeetmek, tarihselingeçici,tesadüfi,ikincilyanlarınınarındırıldığı,düzeltildiğibütünselbirsistemkurulmasınaimkânverecektir.Bununlabirlikte,kategorilerle,nesneltarihselsüreçlerarasındakiilişki,rastgeleseçilmişherhangibir

tarih anının çözümlenmesine, geçici somutun göreli yapısının kavramlaştırılmasına dayandırılamaz.Mantıksal yapı bu ve benzeri pek çok anının birbirleriyle ilişkisinin uzun ve bağıntılı süreçler içindeortayaçıktığı,gözlenebilirhalegeldiğibirbütünlüğedayanmalıdır.Engels, “diyalektik, tarihi uzunca bir süre beklemişti” diyordu. Bu söz, diyalektiğin bir tarihsel

birikiminyeterinceolgunlaşmasının sonucuolarakdoğabildiğini vurguluyor.Yüksekbirmantıksal yapıolarakdiyalektik,insanınsosyalvezihinselörgütlenmesinindahaöncekiaşamalarındadeğilde,tarihselolarakbirçözülüşveyenidenkuruluşçağınınbaşladığıbirzamandaortayaçıkabilmiştir.Böylecebizzatkendisinin koyduğu bir kural gereğince bir aşma noktasının, eski “kategorilerin” gerçekten eskidiğiningörülebilirhalegelmesininürünüolmuştur.“Kural olarak en genel soyutlamalar, ancakmümkün olan en zengin gelişmenin ortasında, bir şeyin

birçokşeyde,herşeydeortakolarakbelirdiğidurumlardaortayaçıkarlar.”(Marx)

2.KATEGORİLERİNBAĞINTILILIĞININİKİSİSTEMİ

“Tarihselle mantıksalın birliği”, kategorilerin yansıttıkları alanla olan bağıntısını ve etkileşmesiniinceleyenbirkategoriydi.Bukısımda,kategorilerinkendi aralarındakibağıntılılığının iki sistemini elealacağız.Kategorilerin, iki bakımdan, “bağımsız” varlıklarının olmadığını biliyoruz. Birincisi, kategoriler,

nesnel ilişkileri ve hareketleri yansıtırlar, dolayısıyla maddi hayatın ilişkilerine bağlıdırlar. İkincisi,kategorilerininsanbilincindenbağımsızbirnesnelgerçeklikleriyoktur,dolayısıyla,zihninyenidenüretimsüreçlerininbirürünüolarak,özneyebağlıdırlar.Buikibağımlılıkilişkisi,kategorilerinsistemindeönemlibirözellikortayaçıkarır.Bütünkategorilerinkendiaralarındakibağıntılarıntümü,birsistemoluşturur.Genelolarakhersistem,

farklı işlevveyapıdakiöğelerin, bir ilkeye, bir yasaya ya da pratik bir belirlenime göre düzenlenmişbağıntılarındanoluşur.Farklıparçalardanoluşanbirmakine,parçalarınınbirsistemidir.Farklı işlevleryüklenmişancakbellibirüretimamacıdoğrultusundabağlantılanmışdeğişikmakinelerinbütünlüğü ise,fabrikasisteminimeydanagetirir.Farklımalvehizmetlerüretenbirimlerinbirarayagelmesiyleoluşmuşentegretesislerdeise,fabrikabirsistemnesnesihalinegelir.Buörnekte,birmakineparçasındanentegretesisekadar,gittikçekarmaşıklaşanvezenginleşenbirsistemlerhiyerarşisivesonundadabirsistemlersisteminindoğuşunugörüyoruz.Engels, tüm doğayı, çeşitli bağıntıların bir sistem biçimi olarak tanımlamıştı. Bu anlamda doğa da,

değişiközgülbağlantısistemlerininbirsistemidir.

Page 94: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Şuhalde,gereknesnelilişkileringerçekliğindegözlenebildiğikadarıyla,gereksebuilişkilerikavrayaninsanzihnininbuilişkilerimantıksalyenidenüretişinde,içiçegeçmiş,değişikdüzeylerdenoluşanfarklısistembiçimleribulunmaktadır.Kategorilerin, yansıttıkları ve kurdukları pratik alanların bağıntılarının bir sistemi olduğu

söylendiğinde,bununbiryandannesnelgerçekliğin,diğeryandandadüşünceninyasalarıylabelirlenmişbirsistemolduğuifadeedilmişolur.Kategorisistemlerininönemliözelliğidediğimizşey, iştebukeyfebağlıolmayış,özneltercihlerebağlıolmayışözelliğidir.Dahaaçıkbirdeyişle,kategorilerinnetarzdavehangi kıstaslarla bağlantılanarak bir sistem oluşturdukları ya da oluşturacakları problemi, nesnelgerçekliğinvedüşünceninilişkilerinegöreçözümlenecektir.Yukarıdakiörneküzerindeyenidendüşünürsek,genel sisteminkurucuöğelerindenbiriolanenküçük

parçanın, yalnızca sistemi meydana getiren bir nesne olmakla kalmadığını, aynı şekilde, meydanagelmesinekatıldığıbütünselsistemlebağıntılıolarakanlamveişlevkazandığınıgörürüz.Diğeryandan,sistem nesnelerinin (sistemi kuran ve sistem açısından anlam kazanan nesnelerin) her birinin kendiarasında, değişik düzeylerde ve değişik içeriklerde özgül sistemler oluşturduklarını da aynı örneküzerindegörebiliriz.Bütünevrenibirsistembiçimiolarakdüşündüğümüzde,tekilvarlıklarındasonsuzcagenişveçoköğelibirbütünlükiçindekarşılıklıolarakbirbirlerinietkileyen,uzakyakın,dolaylıdolaysız,sayısız bağla birbirine bağlanmış bir “sistem nesneleri” topluluğu olarak tasarlamış oluruz. Evrenselbağımlılıkilişkisini,böylecetasarlamaklabirlikte,pratikfaaliyetiiçindeinsan,eyleminidaimabellibirilgi ve ihtiyaç çerçevesi ile belirlediği özel bağımlılık ilişkileri içinde gerçekleştirir. Bilim, sanat,siyaset,teknoloji,askerlikvb.böyleözgülsistemlerolarakkarşımızaçıkarlar.Üretiminçeşitlidallarınıdaböyleadlandırabiliriz:Tarım,ticaret,sanayivs.geneherbiri“özgülevrenler”dir;ayırtedilmiş,kendiiçlerindebütünlükleriolansistemler.Bütünsistemler,hernekadarözgüliçerikleriveiçbağıntılarıylabirbirindenayrılsada,gerçekteher

birinin diğeriyle içten bağıntılı olduğu ve aralarında karşılıklı ilişki ve etkileşme bulunduğu açıktır.Bunlarıbütünüyleayrıalanlarolarakelealabilmekancaksoyutlamalarlamümkündür.Herbirözgülalan,genel toplumsal ilişkiler sisteminin bir öğesi olarak anlamlıdır ve aralarında bu genel sistemlebelirlenmişbağıntılarıvardır.Böylecebağıntılılığın,farklıfakatiçiçegeçmişikidüzeyininbulunduğunu,buikidüzeyinbütünlüğünün

ise“sistem”kavramınıoluşturduğunugörüyoruz.Birincisistem,kavramvekategorilerinişlevveiçeriklerinidüzenleyenbirdışbelirleyiciyedayanır.

Busisteme,“kategorilerinkoordinasyonsistemi”diyoruz.İkinci sistem, kategorilerin birbirleri tarafından belirlenmesinin, karşılıklı ilişkilerinin, birbirlerine

geçişvedönüşmelerininoluşturduğusistemdir;bunada“kategorilerinbağımlılıksistemi”diyoruz.Bağıntılılığın bu farklı düzeylerini birbirlerini dıştalayacak tarzda mutlaklaştırmak veya sistem

bütünlüğünübudüzeylerdenherhangibirineindirgemek,metafiziğinözelliğidir.Kategorilerindışsistemleolankoordinebağıntısını,herbirkategorininbirdiğeriyleolanbağımlılık

ilişkisiileiçiçedüşünmekgerekir.Ayrıca, bu sistemlerden herhangi birini diğerine öncül kabul ederek yapılacak çözümlemeler de,

sisteminmekanikleştirilmesineyolaçar.Gene, sistemlerin öğelerinden ve onların ilişkilerinden bağımsız olarak varolabilecekleri, ya da

Page 95: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

herhangibirvaroluşbiçimininherhangibirsistemdenbağımsızolabileceğidedüşünülemez.

i.KategorilerinKoordinasyonSistemi:

Descartes’ıhatırlayalım.Onundüşüncesinegöre,“uzam”,maddenintemelniteliğiidi.Butemelnitelik,uzay ve zaman gibi iki temel eksenin varlığı ile tanımlanıyordu.Örneğin, 3. şekildeki A varlığı, “1”zamanında ve “a” uzay nok-tasında bulunmaktadır. “B” varlığı ise, “3” zamanında, “c” noktasındadır.Böylece “A” ve “B” varlıkları, kendi hareketlerinden etkilenmeyen bir dış sisteme göre, bir başkadeyişle, “değişmelerinin, içinde gerçekleştiği bir değişmeyen”e göre, tanımlanmışlardır. Bu mekanikyoruma göre, koordine öğeler olan A ve B varlıklarının hareketi ne olursa olsun, kendileri ne kadardeğişirse değişsin, bağlı oldukları dış sistem, koordinat sistemi, “tanımlayıcı karakteristik” olarakdeğişmedenkalacaktır.Biran içinAveB ilebirlikte, fakatonlardan farklıbirbiçimde, eksenlerindehareket ettiklerini düşünürsek, öğelerin koordinatları belirsiz kalacak ve “tanımlanamaz” halegeleceklerdir.Modern bilim, XX. yüzyılda, madde, zaman, uzay, hareket kavramlarına yeni bir içerik getirdi ve

kategorilerinbirbirlerinebağımlılığıteziniilerisürdü.Harekethalindekimaddenin,zamanveuzayınındabuhareketebağlıolduğu,herbirindekideğişmelerindiğerbütünöğelerinhareketve içeriğinietkilediğikabuledildi.Bu,moderndiyalektiğinfelsefiöngörülerinedeuygundu.Bütünlükvebağıntılılıkaçısındanbakıldığızaman,maddeninvarlığıdışındabirmutlakuzay-zamanbulunmadığı,maddesiz hareket yadahareketsizmaddekavramlarınıniçeriksizkalacağısonucunaulaşırız.Bukategoriler sistemininvekategoriler hareketininbir özelliği olarak, çok daha önceleri diyalektik

tarafındanilerisürülmüşbulunan,birkategorininhareketininsistemiylebirbütünoluşturduğuşeklindekimantıksal kuralın fizik dünyada kanıtlanmasıdır. Her kategori, ancak bağımlı olduğu diğer bütünkategorilertarafındanbelirlenmişbiriçeriktaşır;bunungibiodadiğerlerinibelirler.Genelbağıntılılıkkuramınınengenelvesoyutifadesidirbu.Mekanik anlamda hareket, bir yerden diğer bir yere geçmeden, basit yer değiştirmeden ibarettir.

Diyalektik ise hareketi, “genel olarak değişme” diye tanımlar. Bu, mekanik yer değiştirmeyi dekapsamakla beraber, ondan daha geniş bir içeriğe sahiptir ve örneğin, içinde bulunduğu yer hiçdeğişmediği halde, bir niceliktenbaşkabir niceliğe bir nitelikten diğerine geçişindemaddenin hareketetmekteolduğuanlayışınadayanır.Birkavramdanbaşkabirkavramageçendüşünce,evrilendoğa,genebirer hareket biçimi gösterirler. Diyalektiğin koyduğu bu tanım, hareketin, göreli-bağımlı karakteriniaçıkça vurgulamaktadır. Mekanikte yalnızca, “bir yere göre başka bir yerde bulunmak” anlamıylasınırlananhareketkavramı,buradaçokdahagenişbirkapsamaulaşarak,“birbaşkayageçme”anlamınıkazanmıştır.Engels,birhareketteyerdeğiştirmenekadarküçükse,hareketinniteliğininokadaryüksekolacağınıyazıyor.Kategorihareketi,yadadüşünceninkendiiçhareketi,bubakımdanhareketinenyüksekbiçimiolaraktanımlanır.Ancak,hareketinaltveüstbiçimlerininortakniteliği,yani“birbaşkayageçme”,geçerlikalır.Burada“başka”teriminingörelilikvebağımlılıkniteliğineişaretettiğigörülebilir.“Başka”,yer, zaman, nicelik, nitelik, karşıtlık vs. arasındaki bir değişmeyi, bir durumdan bir diğerine geçmişolmayı, oluş içinde bulunmayı ve eski duruma göre yeni bir durumda bulunmayı ifade ediyor. Hangi

Page 96: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

terimle anlatılırsa anlatılsın eski ile yeni arasındaki ilişkinin, yani “başkaya geçişin” kıstası, bağımlı-göreli “oluş”tur. Bu durumda da hareketi veya değişmeyi ölçebilmenin koşulu, varlığı kendi varlığıdışındabir varlıkla, yani “bir başka” ile bağıntısı içinde,Hegel’in deyişi ile, “özdeşliğinin yitişi ile”tanımlayabilmekoluyor.Bomboşuzaydabirnoktaolduğumuzuvarsayalım:Bizdenbaşkahiçbirşeyyoksa,kendimizi,yeryada

zamanbakımından, nicelik, nitelik ya da başka kavramlar bakımından ifade edebileceğimiz, kendimizibağımlıkılabileceğimizhiçbirşeyyoksa,hareketimiztanımsızkalacaktır.Genebirnoktaolduğumuzu,fakatbukez,birçizgiüzerindehareketettiğimizivarsayalım.Budurumda

hareketimizinyeriniveyönünüçizgininnoktalarınagöre,bunoktalarlabağıntımıziçindetanımlayabiliriz.Şuandaçizginin“6”noktasındayız.“7”yedoğruilerliyoruz,veya“5”edoğrugeriliyoruzdiyebiliriz(bk:Şekil4)Bu, “bir şeye göre varolmak” imkânını bize veren şey, bizim dışımızda bir başka şeyin, çeşitli

noktalardan oluşan bir çizginin varlığıdır. Aslında çizginin varlığı da, bizim gibi başka noktalarınbulunması ve hareket etmesi dolayısıyladır. Şekilde olduğu gibi, çizgimetrik ölçülerle işaretlenmişse,çizgi üzerindeki yerimizi tek bir sayı ile anlatabiliriz. Bu sayı, bizim çizgi üzerindeki koordinatımızıverir. Tek bir belirlenimle tanımlanabildiğimiz bu durumda biz de“tek boyutlu bir süreklilik” ifadeederiz.Demekkivarlığımızıtanımlamakiçinyeterliolanbusayı(yadabaşkatekbirbelirlenim),bizimboyutumuzuverir.Bu kez, boş uzayda her nasılsa varolan bir “düzlem” üzerinde bulunduğumuzu düşünelim; artık

koordinatımızıbelirtmekiçintekbirsayıanlamlıolmayacaktır.Düzleminsınırlarınagöre,bulunduğumuzalanın özelliklerine uygun olarak tanımlayabilmeye yetecek sayıda belirlenim gerekecektir şimdi.Düzlemin sınırları, onu “iki boyutlu bir süreklilik” olarak belirler. Bir çizgi üzerindeki yerimizibelirlemeye yeten belirlenim sayısı, düzlem için eksik kalacaktır. Bir düzlemin boyutları, iki sayı iletanımlanır.Budurumdaşekil3’teolduğugibi,konumumuz,ikisayıilebelirtilecektir.Bizde“ikiboyutlubirvarlık”olaraktanımımızıbulmuşolacağız.Şimdi düzlemin üzerinde uçtuğumuzu varsayalım. Burada da, artık düzlemin boyutlarıyla sınırlı bir

tanım, varlığımızı ve hareketimizi belirtmeye yetmeyecektir. Düzlem üzerinde nerede bulunduğumuzubelirten iki sayıdan başka, bir de ne kadar yüksekte olduğumuzu bildiren bir yeni belirlenimkullanılmalıdır. Böylece boyut sayımız üçe çıkacak ve biz “üç boyutlu bir süreklilik” olaraktanımlanacağız.(Bkz.Şekil:5)

Page 97: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Modern fizik, zamanın da maddenin bir boyutu olduğunu kabul ettikten sonra, madde yalnızca uzaykoordinatları iledeğil,bunaeklenenzamankoordinatlarıylada tanımlanırolmuştur.Üç boyut, yalnızcanoktanın uzayda bulunduğu yeri göstermekte, fakat o boyutlarla birlikte hangi zamanda bulunulduğukonusunda bir bilgi vermemektedir. Zaman boyutu bildirilmediği sürece, hareket halindeki noktanıntanımlanmasındahâlâbireksiklikbulunacaktır.Harekethalindekimadde,diğerbelirlenimlerigibi,birdezamana sahiptir ve zaman, varoluşun diğer belirlenimleriyle bağıntılıdır. Varlığı “bağıntılarınınbütünlüğü”, somutluğu da “çok sayıda belirlenimin bir noktada kesişmesi” olarak tanımladığımızda,zamanözgülönemiyle,varoluşuntanımındatuttuğuözelyerleönümüzegelecektir.Marx, insanın özünün, toplumsal ilişkilerinin toplamı olduğunu söylemişti. Feuerbach, “kulübede

yaşayanbir insan,kulübedekigibi, saraydayaşayanbir insansaraydakigibidüşünür” diyordu.Her ikitanımda da bir belli varoluş, kendine özgü bağıntılar içinde yorumlanıp tanımlanmıştır. Feuerbach,düşüncelerle hayat biçimleri arasında tek boyutlu bir ilişki kuruyor. Marx ise, “toplumsal ilişkilerintoplamı” kavramıyla, insanın özünü çok boyutlu bir koordinat sistemi içinde ele alıyor, özel türde birbağıntılar bütünlüğü olarak tanımlıyor. Feuerbach’ın tanımındaki donmuşluk, Marx’ın tanımındakihareketlilikvecanlılıkkarşısında,kurubirmekanizmolarakkalıyor.BöyleceMarx,değişen toplumsalilişkilere bağlı olarak değişecek bir öz kavramı ileri sürmüş oluyor. Öz’ü belirleyen, tanımlanmasınımümkün kılan bağıntılar değiştikçe, öz de değişmektedir. “insanın ölümsüz ve evrensel özü” kavramı,böylecehareketli,değişkenbiriçeriktaşıyan“toplumsalöz”kavramınayerinibırakıyor.Buradankonumuzlailgiliolarakşusonuçlarıçıkarabiliriz:Belli birkategorinin varoluşunumümkünkılanbağıntılar, varoluşundeğişik aşamalarında, özgül

bütünlükler göstermektedirler. Bu diğer açıdan şöyle de söylenebilir: bir kategorinin varoluşunumümkünkılanbağıntılarındeğişiközgül ilişkiler içindedüzenlenişine,varoluşundeğişenaşamalarıkarşılıkdüşer.Bağıntılarınherhangibirinindeğişmesi,diğerlerinindedeğişmesineyolaçar.Bunailişkingenelkuralı

şöyleözetleyebiliriz:Kategorilerinhareketi,diğerbütünbelirlenimleriylevebelirlenimlerinbirbirleriyleolan bağıntısından doğmaktadır ve hepsi birbiriyle karşılıklı etkileşme içindedir. ilişkilerin değişmesihareketidoğurmakta, ya hareketi boyunca bağıntılıolduğu kategoriler ya da bir belli kategori ile olanilişkisideğişmektedir.Demek ki, mekanik koordinasyon sisteminden farklı olarak, kategorilerin diyalektik koordinasyon

sistemlerinde,yalnızcaöğelerindeğil,sistemlerindehareketisözkonusudurvedeğişendışsistemebağlıolarak,öğeleriniçeriklerivebirbirleriyleolanbağıntılarıdadeğişmektedir.

Page 98: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Kategorilerinkoordinasyonsistemini,önce,biryapınınöğelerininbellibirkarakteristiğegöre,birdışbelirleyenegöreçözümlenmelerininoluşturduğusistemolaraktanımlıyoruz.Diğeryandanbellibiralanıveilişkileriifadeedendeğişikkategorilerinbellibirkurala,birilkeyegörebağıntılıkılınmalarıdabirkoordinasyonsistemidoğurur.İlkindeanalitik,ikincisindesentetiksüreçlerintemelolduğuişlemlerdizisisözkonusudur.Kategorilerin koordinasyon sisteminin bu iki yönü, kategorilerin genel bağıntılılık sisteminin birbiri

içindenakanikiyönüolarakdüşünülmelidir.

Bazıörneklerüzerinde,koordinasyonsistemleriniaçıklamayaçalışalım.Biyolojide, canlı türleriyle yaşadıkları ortam arasında sıkı bir ilişki bulunduğu gösterilir. Bir bütün

olarakiklim,coğrafya,bitkivehayvanörtüsüilecanlınınanatomik, fizyolojik, içgüdüselvs.özellikleribirbirine bağlıdır. Fiziksel-doğal çevre ile canlı türünün özellikleri arasındaki bu bağıntılılık, birkoordinasyon ilişkisi olarak yorumlanabilir. Bu anlamda, belli bir çevreden ayrılan canlının“koordinatlarının, değişmiş olması” onun varlık tanımını değiştirir; daha sade bir deyimle, onunçoğunluklaölümüneyolaçar.Askerlikte, çeşitli kuvvetlerin ve birliklerin tek bir komuta merkezine bağlanmış olması ve

hareketlerinin birleşik bir kurmay tarafından yönetilmesi, bir koordinasyon sistemi doğurur. Böylecebirliklerin kendilerine özgü, bağımsız amaç ve hedefler gözetmesi ya da diğer birlik veya kuvvetlerlekendiseçecekleribiçimdebağıntılarkurmalarısözkonusuolamaz.Herbirlikvekuvvetin (biranlamdaherkategorinin)hareketive işlevi,“birdışsistemin”(birleşikkurmayın) ihtiyaç,amaçvehedeflerinegöre düzenlenmiş, her öğe bir sistem nesnesi haline gelmiştir. Örneğin bir çıkarma hareketinde havadeniz,karakuvvetleriarasında,öncüparaşütçülerlemekanizebirliklerarasında,silahlarınvepersonelindeğişik uzmanlıkları arasında vb. önceden belirlenmiş bir stratejiye, taktiğe göre düzenlenmiş özgültürdenbağıntılargereklidir.Askerîkategorilerarasındakibuözelbağıntılar,hedefveamaçdeğiştikçe,yada hedef ve amaç aynı kalarak taktik ve strateji değiştikçe değişecek, her biri değişik bağıntılarladonatılacak,değişikişlevlerleyüklenecektir.Birçıkarmaiçindüzenlenmişbağıntılar,karakuşatmayadaimhaharekâtları içingeçerliolmayacaktır.Yeni amaçve hedefler, yeni taktik ve stratejiler, kuvvetler,birliklervesilahlariçinyenikoordinatsistemleridemektir.Değişenhersistemdeöğeler,yenibağıntılar,yenitanımlarkazanırlar.

Page 99: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Bir haber alma örgütü, bağlı olduğu merkezi organın kendi hareket tarzını tayin etmek için ihtiyaçduyduğubaşlıcaverileritoplamaklagörevlidir.Diğerdevletleryadakurumlarhakkında,iktisadi,siyasi,sosyal,kültürel,askerivb.alanlardamümkünolanenküçükayrıntılardadahilolmaküzere,birsüreklilikiçindebilgi toplamak, istihbaratın görevidir.Bu çok çeşitli ve farklıalanların dağınık bilgisi,merkeziorgantarafından,temelhedefveihtiyaçlaraçısındanözelbirsistemleştirilmeyetabitutulacaktır.Örneğinmerkeziorgan,karşıtarafüzerindeiktisadiiçeriklietkilereldeetmekistiyorsa,askeri,sınai, sosyalvs.alanlardan toplanan bilgiler, bu belirlenmiş amaç tarafından oluşturulan bir “koordinasyon sistemi”ninöğeleri olarak işlevkazanacaklardır. Sistemioluşturan eksen kategoriler değiştikçe, yani elde edilmekistenen etkinin yapısı değiştikçe, burada bağlanan her bir kategorinin de içeriği, anlamı, işlevideğişecektir. Değişiklik bununla da kalmayacak, aynı zamanda, değişen sistemle birlikte değişenkategorilerinbirbirleriyleilişkisidedeğişecektir.Belli bir alanda politika üretmek, bir anlamda, varolan politik koordinat sistemine karşı yeni bir

koordinatsistemioluşturmakdemektir.Karşıtgüçleriçinaynıalandamücadeleediyorolmanınbiryanını,mücadele alanının öğelerini, kendi koordinat sistemlerinin öğesi haline getirme mücadelesi oluşturur.Sınıf mücadelesinin karşıt güçleri, kendi dışlarında kalan kimi toplumsal sınıf ve tabakaları kendisistemlerine bağlamak ihtiyacındadırlar. Örneğin proletarya, köylülüğü, küçük burjuvaziyi ya da işsizyığınlarınıkendiprogramvetaktiğinineksenlerineoturtmayaçalışırkenkarşıdevrimciburjuvazide,aynıkategorileri, kendi sisteminin eksenleri bakımından tanımlanmış durumda tutmaya, veya öyle kılmayagayretgösterecektir.Herbir toplumsalkategorininhareketivesüreçtekirolü,hangikoordinatsisteminebağlı olduğuna göre değişecektir. Örneğin işsizler ordusu, içinde yer aldığı “tanımlayıcı eksenlerin”niteliğinegöre,devrimcibirroldeoynayabilir,Almanya’daolduğugibi,NAZİpartisininyedekkuvvetihalinedegelebilir.İki edebiyat klasiği, “Savaş ve Barış” (Tolstoy) ve, “Suç ve Ceza” (Dostoyevski), adlarındaki

kavramların belirttikleri karşıtlıkların tanımladıkları alan üzerinde, insanların kişilik dönüşümlerindenüretime,sanattanticarete,felsefidüşüncedensiyasetekadarpekçokolayıelealırlar.Yiğitlik,korkaklık,sevgi,nefret,fedakârlık,bencillikgibipekçokdeğerveduygu,bukarşıtlıklar tarafındanbelirlenenbirsistemin kategorileri olarak işlenirler. Aynı duygu ve değerler, başka ortamlarda farklı içeriklerlegörünürlerken,seçilmişdışsistemaçısından,herbirkategoriyeniiçerikvehareketözelliklerikazanırlar;böylece de diğer yandan, savaş, barış, suç, ceza kavramlarının somut yeniden kuruluşunu da

Page 100: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

gerçekleştiren bir sentezin öğeleri olma işlevini de yerine getirirler. Özellikle “Suç ve Ceza”daDostoyevski, bu belli başlı kategorilerin ele alındıkları sistem açısından kazandıkları yeni içerik veharekettarzlarının,bizzatsistemitanımlayaneksenkavramlarınalışılmışiçeriğinedeetkidebulunduğunuveonların,kategorilerindeğişeniçerikleriaçısındanyenidentanımlanmalarıgereğinindoğuşunugösterir.Yukarıdadeğindiğimizbir özelliği tekrarlayalım:Kategorilerin belli bir sistem içindeki hareketleri,

sistemden kategorilere ve kategorilerden sisteme doğru iki esas yön taşır ve bu yönler birbirlerininiçinden akış gösterirler. Örnekler üzerinde görmeye çalıştık ki, karşılıklı akış içinde, sistem dekategoriler de birbirlerini değişmeye zorlamakta ve böylece de sürekli bir yeniden kuruluş ihtiyacıdoğuranbirhareketlilikmeydanagelmektedir.Örnekleringösterdiğibirdiğerözellikşöyleformüleedilebilir:Kategorilerinkoordinasyonsistemleri,

iç içe geçmiş, kademeli, hiyerarşik dizilişe sahip birden çok koordinat sisteminin bütünlüğü olabilir.Herhangibirkategori,sistemintemeleksenleribakımındananlamsız,“mantıkdışı”görünebilirken,temelsistemebiriçkoordinatsistemiaracılığıylabağlandığındaanlamlıvemantıklıhalegelebilir.Koordinasyon sistemlerinin, kategorilerin içerik ve hareketini belirlediğini, bu belirlenim içinde

hareket eden kategorilerin ise, sistem üzerinde etkide bulunarak, bir başka sisteme geçiş için imkânhazırladığını birçok kez vurguladık. Şimdi, kategorilerin bir diğer sistemini, bağımlılık sisteminiincelerken, dış sistemi belirleyen bağıntıları göreceğiz. Sistem tarafından belirlenmiş haliyle, sistemüzerinde etkide bulunmaktan farklı olarak, bağımlılık sistemi, sistem belirleyici ve sistem kurucu biretkinliğesahiptir.Koordinasyon sisteminde, kategorilerin birbirine karşılıklı iç bağımlılığı birinci dereceden önem

taşımıyor.Birbirlerinegöredurumlarının,buradayalnızcabelirlenmişbirdışsistemaçısındanönemivar;aralarındakiilişkide,ancakbudışsistemeolanbağlılıklarıdolayısıylakurulmuştur.Hegel, düşüncenin aşamaları içinde, “anlık düzeyinde” bulunan kavrayışı açıklarken, burada

belirlenimlerin“kendileriniöznedebirleştirenbirbağarağmen,genedeseçikveayrıkalan”durumlarınaişaret eder. Böylece bağımlılık sistemiyle bütünleşmemiş bir koordinasyon sisteminin, “bilginin eldeedilmesi”bakımındanancakyetersizbirilkdüzeyoluşturabileceğini,çünkükoordinasyonsistemiiçindekategorilerin,Hegel’indeyişiyle,“birdizibelirlenimin,yalınvetektekelealınıp,sayılıpayrılmasından”ibaretkalacağıgörülüyor.Bununlabirlikte,koordinasyonsistemi,kategorilerinhareketinikavramanınveçözümlemeninbaşlıcavevazgeçilemezbiryanınıteşkilediyor.

ii.KategorilerinBağımlılıkSistemleri:

Buraya kadar olan bölümlerde, kategoriler ve nesneler arasındaki ilişkileri tanımlarken, genellikle“bağıntılılık” kavramını kullandık, ve kategorilerin ilişki ve hareketlerinin bu geniş kapsamlı kavramiçeriğibakımındangösterdikleriözellikleriinceledik.Bu kısımda ise, bağıntılılığın özel bir halini, farklı ilişkileri ifade eden “bağımlılık” kavramını ele

alacağız.Bağıntı, nesneleri veya kavramları, birlik, birliktelik, bağlılık gibi durumlarda toplayan niteliği dile

getiriyor,ikiyadadahafazlaşeyarasındakiilişkilerintümünükapsıyordu.

Page 101: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Bağımlılıkise,nesnelervekategorilerarasındakiilişkilerinzorunlu,belirleyici, tabikılıcıolanlarınıifadeeden,daha sınırlıbir kapsama sahip. “Bağımlılık”olarak tanımlanan bağıntılarda, nesneler veyakategorilerarasındaki ilişkiöyledirki,bağımlıkategorilerdenbiriolmaksızın,diğerideolamaz.Genelbağıntılılıkniteliği içinde, her kategorinin bir diğeriyle olan ilişkisinin,mutlak bir bağımlılık olmayıpgörelivederecelibirilişkiolduğunu,bağıntılılığınevrenselliğininvemutlaklığının,herhangibirkategorigrubunda değil, bütünlükte bulunduğunu, Hegel sisteminin bir özelliği olarak daha önce görmüştük.“Evrenselbütünlük”,sonsuzçokluğunbağıntılıbütünlüğüolarakdüşünüldüğünde,engeneldüzeyde,bubir“bağımlılık” ilişkisi olarak görünür. Ne var ki, soruna gene insanın dönüştürücü pratiği açısındanyaklaşıldığında, ilişkilerin bir bölümü, kazandıkları farklı nitelik ve özellikleriyle, dolaysız birbağımlılık, belirleyicilik ve zorunluluk ilişkisi olarak, sonsuz bağıntılılık içinde diğerlerinden ayırtedilirler. Pratik ve zihinsel etkinliğin bir bütünlüğü olan bilgi sürecinde, kategorilerin birbirinedönüşebilme, birbirlerinin varlığını zorunlu olarak gerektirme ilişkisi içinde göründükleri bu özelilişkilertoplamına,“kategorilerinbağımlılıksistemi”adınıveriyoruz.Birbağımlılıksistemioluşturankategorilerarasında,biriolmaksızındiğerinindeolamayacağısıkıbirilişkisözkonusudur.Sömürgevemetropol,efendivekölegibikategorilerarasındakiilişkiböyledir.Mantıktanedenvesonuç,nicelikvenitelik,özvegörünüşvs.arasındakiilişkilerdeböyledir.“Bağımlılık sistemi”, bu bakımdan, mantığın bütün kategorilerinin ilişkilerini dile getirirken, doğa

üzerindeki etkinliği içindeki insanın ilişkileri, ancak genel bir bağıntılılık içinde ve belli bir sistemçerçevesindebağımlılıktaşıyabilir.Evrenselbağıntılılıkkavramıaçısındanbakıldığında,gerçekten“biryıldızın canını yakmadan, bir çiçeği koparamayız.” Ancak, çiçek yıldız ilişkisi, pratik faaliyetin fiilialanınagirmedikçe,buyalnızcaşairanebirifadeolarakkalır.Bağımlılık sistemlerinin, kategoriler arasındaki dolaysız ve zorunlu ilişkiler üzerine kurulmuş

olmasıyla,kategorilerinbirbellikarakteristiğebağlıolaraksistemleştirilmelerinedayanankoordinasyonsistemleri arasında bütünlük vardır. Başka bir deyişle, bir koordinasyon sistemi oluşturan, ya da birsisteminkoordineunsurlarıolarakayrıştırılabilenkategorilerinbirbirleriyleolanbağıntısı,birbağımlılıksistemidoğurur.Bu tanımdanşu sonucu çıkarabiliriz:Farklı koordinasyon sistemleri arasındaki ilişki, bir bağımlılık

olarakkendisinigösteriyorsa,yaiçiçegeçmiş,bileşikkoordinasyonsistemlerisözkonusudur,yadabirkoordinasyon sistemindendiğerinegeçişanını, bir çözülmeya da birleşmeanını temsil eden bir ilişkiyakalanmışdemektir.Genelolarakbirniteliktendiğerinegeçişanlarında,kategorilerinhareketlerindebirakışkanlık ve sistemden kopuş eğilimi ile birlikte, sistemin kendisinin çözülüş ve dağılışı ya daayıklanmış,elenmişbirbütünlükolarakyenidenkurulmaihtiyacıbirliktegörülür.Buradagörülenözellik,herikisistemin,koordinasyonvebağımlılıksistemlerininbağımlılığıdır.Her kategorinin, pek çok ilişkinin bir düğüm ve yoğunlaşma noktası olduğunu gördük. Bu anlamda,

kategorininbağlarınınbirbölümününkarakteristikkurucuöğelerhalindehareketettiğini,diğerbirbölümbağın ise, gerekli bağıntılar olarak, dolaylı ve ikincil roller oynadıklarını söyleyebiliriz. Dolaylı veikincilbağıntılar,bağlanan ilebağlanılanarasında, her ikisinin de özelliklerini taşıyan, her ikisiyle debağımlılıkilişkisiiçindeolanbirüçüncübağıntıaracılığıylakurulanbağıntılardır.Bir bağımlılık sisteminde, kategoriler arası bağıntılar içsel ve dolaysız olma özelliğine sahiptir.

Bağımlılıksistemininherkategorisi,bununlabirlikte,evrenselsistemindiğerherkategorisiylede,başka

Page 102: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

kategorilerveyasistemleraracılığıyladolaylıbağlarasahiptir.Ancakkategorilerinhareketlivedeğişkenniteliklerolduğununkabulündenyolaçıkarak,bütünbuilişkilerin,bağıntılılıkvebağımlılıkniteliklerinindehareketlivedeğişken,birbirinedönüşebilirolduğunusöylemeliyiz.İçbağımlılıkilişkileri,bellibiranda,bellibirbütünlüğünuçupgitmeyehazırözdeşliğindekendilerini

gösterirler. Varlığı bir gerçeklik olarak tanımamıza olanak veren ve başka hangi gerçekliklerin bubütünlüktençıkabileceğinigösteren,butürdenbağıntılardır.Bu anlamda, bağımlılık sistemlerinin, yüksek soyutlama düzeylerinde kavramlaştırılabileceğini

görebiliriz.Sayısızbağıntıiçindebunlardansoyutlanarakeldeedilenbağımlılıkilişkileri,dahaderinde,daha sıkı, daha içsel olanı temsil ettiklerinden dolayı, bunların oluşturduğu sistemle, koordinasyonsistemininiçiçeliğihakikatıntemelbiryanınıoluşturur.Gerek kategorilerin genelleştirilmiş bir bilgi tarihinin basamakları ve düğüm noktaları olarak

yorumlanması, gerekse tarihselle mantıksalın birliği, kategorilerin bağımlılık sistemlerinin bulunupanlaşılmasınınkıstaslarınıoluşturur.

iii.KategorilerSistemiveModelKurma:

Tasım, düşünce süreçlerinin yalın biçimselleştirilmesinin ilk örneğidir. Kavramlar ve önermelerarasındaki ilişki, geçiş ve birbirinden doğuş, burada basitleştirilmiş ve “düzeltilmiş” bir modeleindirgenmiştir.Herhangibirbütünlüğünbirsistemolduğu,yaniöğeleriarasındakibağıntınınbellibirkuralauyduğuve

öğelerinin her birinin aynı ilke ile açıklanabildiği saptandığında, biçim ve biçimselleştirme, yapınınkavranabilmesindeönemliroloynar.Biçimselleştirme, bir bilgi içeriğinin açıklığa kavuşturulması bakımından başvurulan bir yöntemdir.

Nesnel gerçekliğin belli bir alanında ilgimize konu olan olaylar, hareketleri dolayısıyla kolaycakavranamazolansüreçler,zihinselolaraküretilmişdüzenli,kararlıyapılaraeşlenirler;böylecesomutunzengin karmaşıklığı, soyutun yalınlığına indirgenmiş olur. Örneğin, düşünceyi tasıma indirgemek,karmaşık düşünme süreçlerini üç öğeli bir yapıya eşlemek demektir. Ancak bu biçimselleştirme,düşünceninhareketini,şöyleyadaböyle,üzerindeişlemleryapılabilirbirhalegetirmiştir.Birkategorilersistemikurmakdemek,maddeninhangihareketbiçimindeyadadüzeyindeolursaolsun,

soyutvegenelbirevrentablosuçıkarmak,öyleysehareketibiçimselleştirmekdemektir.Varlığınbilgisinin, onunbütünbağıntılarınınaçığaçıkarılmasıyla elde edilebileceğini, ancak sonsuz

çeşitlilik içindekibütünlüğünkarşılıklıetkileşme içindekiöğelerini,mutlakolarakbütün bağıntılarıylakavrayabilmenindeolanakdışıolduğunubiliyoruz.Kategorileri, sonsuzçeşitliliğivehareketiözetleyebilmeyeteneğindeolanengenişkavramlar olarak

tanımlıyoruz. Öyleyse, onlardan beklediğimiz başlıca işlev, “çokluğun” üzerinde işlem yapılabilirsadeleştirilmiş,yalınlaştırılmışhalinibizeverebilmeleridir.Böylece“varolanherşeyle”değil,onlarınen genel ve temel özelliklerinin yoğunlaşmış ifadeleriyle, onların “sakin imgesi” olan kavramlarıyla,kategorileriyle,yasalarıylaçalışabileceğizdir.Her bilim dalı, kendisine konu olarak seçtiği “özel bir evren” üzerinde çalışır. Böylece ele aldığı

Page 103: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

evrenparçasınıniçselvedolaysızbağıntılarınınoluşturduğusoyutvesınırlanmışyenibirbütünlükkurar.Buyeniyapı,engenelanlamda,“Model”dir.Demekkimodeller,olgununolayınbütünyanlarını değil,kavram ve kategoriler düzeyinde soyutlanmış özelliklerini ve niteliklerini yansıtırlar. Olgununkavramlaştırılması, öğelerinin çeşitli düzeylerde sistem nesnesi halinde ayırt edilip sınıflandırılması,ayıklanması ve elenmesi, model kurma işleminin başlangıcıdır. Model, olguyu temsil edebilmeyeterliliğini,ancakbusoyutlamanınuygunluğuölçüsündegösterebilir.Model,olguyutanımlayabilmenin,olgununhareketiniyalınvekısasüreçleriçindegözlemleyebilmenin

vesistemleöğelerarasındaki,öğelerinkendiaralarındakikarşılıklı ilişkiveetkileşmeleriçözebilmeninimkânlarınıtaşır.Bugün pek çok bilim dalında, incelenen yapıyı matematiksel analizin konusu yapabilecek modeller

kurulabilmiştir. Birçok bilim dalında da konunun metodolojik düzeyde araştırılması ve denenmesiçalışmaları sürmektedir. Burada temel problem, somut, zengin ve karmaşık evreni, kavramlar vekategoriler arası bağıntılar düzeyinde ifade edebilmek ve matematiksel işlemlerin konusu halinegetirebilmektir.Fizikte,hız,kütle,enerji,vektörvs,gibikavramlarvebunlararasındakurulanmatematikselilişkiler,

ötedenberibaşarıylakullanılandenklemlersistemibiçimindemodellerortayaçıkarmıştır.Üretici güçler, üretim ilişkileri, sınıf mücadelesi, temel ve üstyapı vb. kategorileri öneren ve bu

kategorilersistematiğinde toplumların genel gelişmeyasalarınıçözümleyenMarksizm de, en yetkin birsosyo-tarihselmodeldir.Olguvemodelarasındakiilişkivefarklılıklarışöyleözetleyebilirz:Özellikleorganikbütünlüktaşıyanolgular,daimamodellerindendahazenginvekarmaşıkolacaklardır.

Uygunyansımailişkisi,olguilemodelarasındaişleyençokyönlübirsüreçtekurulabilir.Pratiketkinlik,deneyvegözlem,dahatamvegelişmişbirmodelinortayaçıkmasınısağlar.Model,olgununsisteminindeğişenbağıntılarını,öğelerininetkileşmesinivesistemdekideğişikliklerin

öğelere ve bağıntılara etkisini yansıtabilmelidir. Öyle ki, incelemeci, model üzerinde herhangi birdeğişiklikyaptığında,biröğeyiyadabirbağıntıyıdeğiştirdiğindeeldeettiğisonucun,olgununsistemindede tekrarlanabilir olduğuna güvenebilsin; ancak model, olgunun süreçlerinin yalın ve kısaltılmış haliolduğundan,eldeedileceksonuçlarınolguyauygulanması,daimabellidüzeltmelereihtiyaçgösterecektir.Şuhaldemodelüzerindekideneyinsonuçları,olgununhareketibakımından,çoğunluklayüksekyadazayıfbirolasılıkilişkisiolacaktır.Nesnelilişkiler,hiçbirzamantamvekesinbirbiçimselleştirilmeyeuğratılamazlar.Buyüzdenmodel

vegerçeklikarasında,daimabirfarklılıkbulunacaktır.Sözkonusufark,biranlamda,içerikvebiçimarasındakiçelişmeyekarşılıkdüşer.Modelimükemmel

olmaktan çıkaran bu çelişme, diğer yandan, yeni mantıksal yollar geliştirmek için sürekli gelişen birarayışındadinamiğidir.Genellikle,gelenekselmodellerüzerindetanımlanmasıveçözümlenmesimümkünolmayanproblemlerçıktığında,yenivedahayüksekbiçimselleştirmegerişimlerinindeyoluaçılmışolur.Yenimodeller,eskisininkuşatamadığıbazıyenialanlarıkapsayabilirvegittikçedahagelişmişmodelleredoğruböyleceilerlenir.Fakat,modelvegerçeklikarasındakiçelişme,hareketinkesintisizliğidolayısıyla,hiçbirzamanmutlakolarakgiderilemez.

Page 104: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

C.DİYALEKTİKMATERYALİZMİNBAŞLICAKATEGORİLERİ

Değişik bilim dallarının kendi özgül alanlarında ürettikleri kategoriler, maddi gerçekliğin birbölümüne, tikel bir alana ait ilişkileri kapsarlar. Yalnızca kendi sistemleri içinde açık bir anlamlarıvardır. Böylece, örneğin biyoloji içinde üretilmiş kavram ve kategoriler toplumsal hareketiaçıklayamazlar.Herkategori,ancakkendisistemiiçindebirevrenseldir.Mantıkkategorileriise,bilimselkategorilerinbuözgüllüklerini,yanisınırlanmışgenellikleriniaşmayı,

“evrensellerinevrenseli”olmayıamaçlar.Buanlamdadiyalektikmateryalizminkategorileri,bilimselkategorilerdenfarklıolarak,yalnızcabelli

birtikelalanınözellikveilişkilerinideğil,insanpratiğininkonusuolmuşbütünbirevrenintemelvegenelözelliklerini,bağıntılarınıyansıtır.Bu bölümde, diyalektik materyalizmin birkaç kategorisini inceleyeceğiz. İşlenen kategorilerin

seçiminde, gerçekliği araştırma, inceleme, yorumlama ve zihinsel olarak yeniden üretme süreçlerindebelli başlı aşamaları temsil edebilme özelliğini en fazla taşıma kıstasını kullandık.Aynı zamanda elealınankategorilerin,enzenginiçeriğesahipolmalarınadikkatettik.Böylecekendilerindensözedilirkenbağıntılıoldukları, fakatburadaözelolarakelealınmamışdiğer

kategorilerüzerinedekonuşmaimkânınıbizeverebileceklerinidüşündük.

1.ÖZVEGÖRÜNÜŞ

Diyalektikmateryalizminkategorileriniincelemeye,özvegörünüşkategorisiilebaşlıyoruz.Buseçiminbirbirinebağlıbaşlıcaikisebebivar:—Özvegörünüşkategorisi,yöntemingenelyoluolan“soyuttansomuta”gidişiniçeriğiniaçıklar.Bu

bakımdan,biraraştırmasürecininbaşlangıçkavramlarınınkaynağınaişareteder.—Özvegörünüşkategorisininifadeettiğibağıntı,veherikikavramınkarşılıklıilişkisi,varlığındiğer

belirlenimlerinin(veburadaincelemeküzereseçtiğimizkategorilerin)hareketinikapsar.Diğerpekçokkategorinin içeriğiniaydınlatmak için elverişlidir. Bilginin gelişme yönünü ve aşamalarını dile getirir.Varoluşunörgütlenmişyapısınındiğerdereceleri,özilegörünüşarasındadır.Öz ve görünüş, diğer birçok kategori gibi, diyalektikten önce idealist ve metafizik sistemler içinde

anlamlandırılmışvekullanılmıştır.Varlıkların, biri duyularımızla algıladığımız, kendisini hemen ele veren, diğeri ise bunun ardında,

derininde bulunan iki yanı olduğu düşünülüyordu. Görünürdeki yan, daima geçici ve değişken biraldatıcılıkolarak,diğeryanise,temel,kalıcıvehakikibilgininkaynağıolarakdeğerlendiriliyordu.Gerçektenvarlıktaböyleikiayrıyan,ikiayrıyapıvarmıydı?Bazımetafizikçiler,maddeninayrıştırılmasıyla,kesilipbiçilmesiyle“öz”ünbulunabileceğini,“kabuğun

kırılıpçekirdeğinelegeçirilmesigibi”bunundamümkünolacağınıdüşünüyorlardı.İdealistlerise,“özünmaddedenayrıveonundışındabirgerçekliğibulunduğunuvebirruhgibiancak

düşünceilekavranabileceğini”ilerisürüyorlardı.

Page 105: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Bununlabirlikte,ikisiarasındaşuortaknoktalarısaptayabiliriz:—Maddeningörünüşveözolarakfarklılaşmışikiayrıgerçekliğivardır.Biriolmaksızındiğeri,yada

birbirindenayrılmışolarakherikisideayrıayrıvarolabilirler,—Özvegörünüşbirbiriniiçermezhalde,birkarşıtlıkvebaşkalıkolarakbulunurlar.Çelişkileriiçinde

birlikleri,yadabirliklerindeçelişkileribulunmaz.İdealizm vemetafizik, maddenin geçici ve değişken niteliğinden ayrı, kalımlı bir temel öğenin ona

öncel olarak varolduğu düşüncesini genel olarak ortaklaşa taşımakla birlikte, bu önermeden farklısonuçlar çıkarırlar. İdealizm, bu kalımlı ve öncel öğenin, ruh, idea, tanrı vb. olduğunu, metafizik ise,arkhe(ilkmadde),atom,tözvs.olduğunusöylüyordu.Böyleceayrıldıklarıyerdegenebirleşiyorlarveözherikisindedeçelişmesiz,bağıntısız,değişmezbirgerçeklikolaraktasarlanıyordu.Diyalektiğin ilk büyük ustası Hegel, “öz ve görünüş” arasındaki ilişkiyi ve her birinin içeriğini,

kavramlarındiyalektikhareket ilkelerindentüretiyordu.Onunbazı tanımlarını inceleyelim:“Öz,aşılmışvarlıktır.O,varlıkalanınınyadsınmasıolduğuölçüde,kendiileyalınözdeşliktir.”Hegel’deaşmakavramı,biryadsıma sürecini ifade eder.Aşılmışolan,aşanda “olumlu”yanı ile ve

daha yüksek bir düzeyde kendini sürdürür. Aşma terimi, diğer yandan “elenerek gelişme”yi anlatır.Kavramınaşılması,kendihareketiboyunca,kendindenötebirbaşkayageçiştir.“Öz,varlığınaşılmasıdır”denildiğinde, Hegel açısından, önce varlıkla öz arasında bir çelişme bulunduğunu ve aşanla aşılanarasında bir olumsuzlanma bağıntısı olmak gerektiğini anlamalıyız. Gene bir başka yerde öz’ü,“dolaysızlığındanvebaşkalarıyla ilgisiz ilişkisinden çıkıp kendi ile yalın birliğe dönmüş olan varlık”olarak tanımlar. Burada da, varlık ile özün hareketli bir bütünlük oluşturduklarını, her birinin kendiözdeşliğini,karşısındaki ilekarşıtlığındabulacakbirhareket içindeolduklarınıanlatıyor.Budiyalektikakış, geçiş karşıtına batış ve yeniden kendine dönüş süreçleri içinde, daima elenen, inkâr edilen veolumsuzlanıpyokedilenözelliklerbulunacaktır.Bütünbuhareketvedeğişikliğedayanan,elenmelerdenvegeçişlerdensonradakendisine,kendiözdeşliğiolarakdönebilenkavram,ÖZ’dür.Öz’ütanımladığıbirbaşkayazısındaşunlarısöylüyor:“Belirlenmişbirandır,amaobelirlenimiçinden

geçmişolanvebelirlenimiortadankaldırılmışbiröğeolarakkapsayanbirbelirlenmemişandır.”Buçetincümleyişöyleaçabiliriz:—Öz,kendisidışındabirşeylebelirlenmemiştir.—Ama,varoluşununbiranında,biryadadahafazlabelirlenimiçindengeçmiştir.Buan,onungörünüş

kazandığıandır.Geneonunifadesiyle,“öz,görünüşegeçmekzorundadır.”—Bununlabirlikteözolaraköz,yanigörünüşünaşılmasıolarak,kendinedönmüşolanolarak,biran

taşıdığıbelirlenimleri,kendisindeancak“ortadankaldırılmışbiröğeolarak”kapsayanbirkavramdır.ÖzkavramınınHegelcidiyalektik içeriğini dahayakından tanıyabilmek için, “görünüş”ün onda nasıl

tanımlandığınadabakmakgerekir.Şucümleyianahtarolarakalıyoruz:“Görünüş,varlıkaçısındanözünkendisidir.Özünbirgörünüşesahipolmasınısağlayanşey,onunkendikendindebelirlenmişveböyleliklemutlakbirliğinden ayrımlanmış olmasıdır.” ... “Görünüş, özün kendisidir, ama sadece onun anı olacakşekildebellibirbelirlenimiçindekiözüdür...”Demek ki görünüş, özün kendimutlak birliğinden ayrılmış halidir. Onun hareketinin belirlenimlerle

ayrımlanabilen bir halidir. Ne var ki kazanılan bu belirlenim, onun kendisinin aşılmasına yol açandolaylanma,özünkendisineaittir:“Görünüşünanları,özünkendisininanlarıdır:Özüniçindevarlığınbir

Page 106: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

görünüşüyadavarlığıniçindeözünbirgörünüşüyoktur.Özün içindekigörünüş,birbaşka’nıngörünüşüdeğil,kendindegörünüştür,özünkendigörünüşüdür.”Buradavarlık kavramı, öz ile görünüşün birliğini ifade ediyor.Varlıkta öz ve görünüş ayrılmaz bir

bütünlük gösteriyor. Öyle ki, biri olmaksızın diğeri olamaz, öz olmaksızın görünüş ve bir görünüşkazanmaksızınkalabilenbirözyoktur.Aralarındakiayrımşudur:Öz,olumluileolumsuzunbirliğiolarakbirtemeldir,görünüşiseözündolaylanmasıveolumsuzlanmasıdır.Öz ile görünüşarasındaki bu ilişki, aynı zamanda bir karşılıklı etkileşme ilişkisi olmak zorundadır.

Onunmantığınabağlıkalarakşusonuçlarıçıkarabiliriz:—Öz,görünüştenayrıdeğilse,evrenselkarşılıklıetkiilişkisindendolayı,özdegörünüştenetkilenir.

Yaniözüntemelolması,onundeğişmezveetkilenmezbirkatılıkolduğuanlamınagelmez.—Ancaköz,temelbelirleyici,değişenlerindeğiştiricisivedeğişmelerdenensonetkilenenolduğuna

göre,onundeğişmesi,bütünvarlığındeğişmedurağınadenkdüşer.Böylece, görünüşün aşılmasında, özün belirleyici rolü ile, özün aşılmasında ortaya çıkan, varlığın

başkavarlığageçişiyadaortadankalkışıdüşüncesivurgulanmışolmaktadır.Diğeryandandeğişme(yadagenelolarakhareket)özünetkisiyleveözünetkilenmesiyledoğmaktadır.

Demekki,özyadsınmayauğramadıkça,görünüşündeğişmelerindedebir kesiklik olmayacaktır.Her nekadar öz ile görünüş arasındaki bu çelişme, bir noktada özün kendisine uygun bir görünüşü egemenkılmasıylaçözülsede,oan,özdeartıkdeğişikliğeuğramışolur.Böyleceözvegörünüşünözdeşliğianı,birmantıksaltamamlanmaanıolduğukadar,varlığınhareketindedebirsıçramaanınıifadeeder.İştebuanın gerçekliği, görünüşten öze gidebilmenin, görünüşte özü yakalayıp çıkarabilmenin imkânlarınıvermektedir.Dahaöncekullandığımızdeyimle,soyutgörünüşün,somutözüverebilmesi,ancakgörünüşünaşılabilmesi ve sürecin kesintiye uğrayıp ayrışmasıyla gerçekleşir. Burada öz görünüşe, görünüş özegeçmiştir.Mekanikvemetafiziksistemlerde,özüngörünüş,görünüşünözolması,artardagelenfarklı yapıların

sıralanışıolarakdüşünülmüştür.Önceözvardır, sonrabunauygunbirgörünüşoluşur ve o kendisindensonragelişecekolanbirbaşkagörünüşünözüolurvs.Palamutmeşeninözüdür,meşekeresteninözüdür,kerestemasanın özüdür ve bu böylece sürüp gider. Burada öz ve görünüş arasındaki ilişki, sıralı vezincirleme bir oluş’u geriye doğru izleyerek açığa çıkarılabilir. Diyalektik açısından, bu tasarım,hareketin bir alt biçimini,mekanik yer değiştirmeyi ifade edebilmekte, fakat öz ve görünüş arasındakiilişkiningerçekliğini vermemektedir. Öz ve görünüşün birbirine geçişi, diyalektik açısından, böyle birsıralıyerdeğiştirmedeğildir.Bununlabirliktediyalektik,elbettehareketingenel ilerleyişi bakımından,birgörünüşünbirbaşkagörünüşiçinözolmasıvebununböylecesürüpgitmesinidegörmektedir.Fakatbuilişkininbiçimlerindenyalnızcabirtanesidirveilişkininaslıbundanibaretdeğildir.Özüngörünüşevegörünüşün öze geçmesi ve bunların bir bütün oluşturmalarının iki derecesini ayırt

edebiliriz:Birincisi,görünüşünkendihareketi içindeözügöstermesi,onunbelirlenimlerininbir ifadesiolmasıveözünde,görünüşünkaynağıvegenel-soyutsenteziolmasıdır.Öyleyse,ilkolaraközvegörünüş,aynıvarlıkyapısınıngerçekleridir.İkincisi,özvegörünüşünaynıbelirlenimleresahipolduklarıözdeşlikveaşılmaderecesidirki,burada

daikisibirveaynıgerçeklikolarakbirbirlerinegeçmişlerdir.Birincisinde, görünüşe ait her belirlenim ve her özellik özden çıkmıştır, öz orada “görünmüştür”.

Page 107: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Görünüş,özeaitbirşeyolmuşturveöz,böylecegörünüşegeçmiştir.İkincisinde,görünüştamamlanmış,aşılmanoktasınagelmişvarlığınbiryanıolarak,özileözdeşolmuş,

onunhareketininvebelirlenimlerininkendisindebirçakışmasını temsiletmedüzeyineyükselmiştir.Öz,bütüngerçekliğini,butamamlanmışvarlıktagörünüşolarakaçmıştır.Hegel, sınır içeriğinin, ancak sınır ötesinin bilinciyle kavranabileceğini söyler. Bu önerme, burada

şununanlaşılmasınayardımeder:Olgunun,nesnenin,sürecinvs.inkârauğramış,aşılmış,ortadankalkmışolduğu,birbaşkayageçişanında,özilegörünüşünilişkisiyitipgidenbirözdeşlikolarakkavranabilir.Dikkatedilirse,özvegörünüşkategorisininbuiçeriği,bizibiryandandadüşünceninsoyuttansomuta

gelişmesinin diyalektik yolu hakkında daha önce söylediklerimize götürmektedir. Kısaca hatırlayacakolursak; “soyut” kavramı, düşüncede henüz belirlenimleri açığa çıkmamış, bağıntıları ve kavramsal içyapısının hareketi tanınmamış olan bir bulanıklık durumunu ifade ediyordu. “Somut” ise, analitik vesentetik bir bütünsel süreç boyunca, bütün özellikleri netleşmiş, bağıntıları seçik hale gelmiş vezenginleşmiş “son” kavramı tanımlıyordu. Hegel açısından sorun şöyle özetlenir: Varlığa verilen herbelirlenim, bu belirlenimler varlığın iç hareketinin kaynaklarına, yani temel çelişmelerine götürdüğüölçüdeözüaçığaçıkarır.Böylecevarlığınhiçliğionunderinleşmesindeaşılır.Bununyanısıra,varlığınbelirlenimlerizatenonadıştandayatılmışolmayıponunözündengelenbiriçtepininürünüdür.Öyleyseöz,varlığın dışında kalan bir şey değildir. Bu durumda varlık özüne giderken, bir anlamda dolayımlarlazenginleşerek dışına açılmaktadır. İçini açarken dışlaşır; ya da dışlaşma, aslında bir içe dönüştür.Böylece görünüşe doğru gelişen hareket, aslında özün açığa çıkışı ve gerçekleşmesi olduğu kadar,görünüşündeözilebütünleşmesiveözdeşleşmesianlamındatamamlanmasıdır.Hegelsisteminintemelilkesini,buradabirkezdahagörüyoruz:Soyutkavramdansomutkavrama,yada

görünüştenözeolanharekette,başlangıçvesonözdeştir.Soyutkavramınaçılışsüreci,onunözününbirgörünüş halini alış sürecidir. Sonuçtaki somut kavram ise, bu görünüşün öze uygun aşılmasını, öz ilegörünüşünbirveaynıolmasınıbuanlamdadaözünözolarakkendisinedönmüşolmasınıanlatır.Demekoluyorki,öz,kendisiningörünüşlebirliğinitemsiledenvarlığıniçindekeşfedilecektir.Diyalektikmateryalizm,maddiolgununkendiiçindeörgütlenmişbirbütünlüğüveöznedenbağımsızbir

gerçekliği bulunduğu düşüncesinden hareketle, dış dünyanın duyumlarımıza konu olan bir somutluğubulunduğunusöyler.Nevarkibusomutluk, insanınpratiketkinliğinin,dolayısıyladabilgi süreçlerinindışındakalanhaliyletambirsoyutluluktur.O,bağıntılarının,süreçlerininbirbütünlüğüolarakkavrandığıvezihinselolarakyenidenüretildiğiorandabirsomutlukolacaktır.Bukavramlaraçısındanbakıldığında,dışdünyanın“görünüşü”,düşüncedesoyutformuniçeriğidir.Öz

ise,genebuçerçevede,düşüncedekisomutluğakarşılıkdüşecektir.Bir özdeyişinde Marx, “görünüş ile öz aynı olsaydı, bütün bilim gereksiz hale gelirdi” diyor.

Görülebileceği gibi, bilimsel faaliyetin bütün içeriğini, en genel düzeyde tanımlayan “somut kavramaulaşma”hedefiile,bilimin“özükeşfetme”işleviarasındabubakımdankurulmuşbirbirlikvardır.Marx’ın, “somut”u, bağıntıların ve belirlenimlerin bütünlüğü, çok sayıda belirlemenin bir noktada

bağdaşması olarak tanımladığını hatırlayalım. Bu anlamda, öze doğru giden düşünce, mümkün bütünkavramvekategorilerinbirbağdaşmasınısağlayabildiği ölçüde, özü açığaçıkarmış olacaktır. Öyleyseöz, bir yandan görünüşteki çokluğu, karmaşıklığı ve düzensizliği ifade eden birçok kategorinin, dahayüksekvedahageneldüzeylereyükseltilmesiileveonlararasındabir“bağdaşma”,birsentezdurumunun

Page 108: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

elde edilmesiyle bulunacak, diğer yandanda bu süreçte karşılaşılan her kategoriyi, daha derindeki birilişkiyegötürecektarzdasoyutlanmasınınsonundabulunacaktır.Kapital’deşöylediyorMarx:“Bizmetalarınardındagizlenendeğereulaşmakiçin,metalarındeğişim

değerinden,değişimilişkilerindenhareketetmiştik.”Dahailerideise,değerinardındagizlenensoyutinsanemeğinibulmakiçinaynıyoluizleyecektir.Burada, dereceli ve sıçramalarla ilerleyen bir soyutlama sürecinin, çok sayıda belirlenimin

sentezlenmesisüreciyleiçiçeilerlediğinigörebiliyoruz.Başlangıçta, “bir meta yığını olarak görünen” kapitalist üretim tarzını ele almıştı Marx. Meta

kavramının,buyığınınensoyutifadesiolduğusonucunaulaşmışvemetanındeğişimilişkilerikavramıylahareketiçindekazandığıanlamıbulmuştu.Buradaise,değişimdeğerinindeardında(ondandahagenelvesoyut)değerkavramının bulunduğunu keşfediyor.Değer’in analizinden de, yani onun soyut bir kavramolarakbaşlangıçnoktasındabulunduğubirsüreçtenise,“emek”kavramınıtüretiyor.Diğeryandan,“emek”kavramı,kendisindenöncegelenvederecedereceherbiridahadarkapsamlı

birçok kategorinin (meta, değişim, değer vs.) birbirlerine içten bağlantılanmasının ve bir noktadabağdaşmalarınınsonucuolmaözelliğinitaşıyor.“Görünüş”, böylece olgunun hemen algılanabilen, kendisini ilk ve açıkça ortaya koyan hali olarak

“somut”tur; elle tutulur, gözle görülür olandır. Fakat düşünce için henüz kendi iç hareketini ifade edenkavramlarınaçılmamış,bağıntılarınındeşilmemişhaliolduğu içinhenüzhangibelirlenimlere, ilişkilerevebağıntılarasahipolduğuanlaşılmamışolduğuiçinensoyuttur.“Öz”konumundabulunan“emek”ise,(kiözelliklesoyutinsanemeğisözkonusudurburada),metanın

görünürdeki herhangi bir özelliği değildir. Metada cisimlenmiş emeğin, kendine özgü rengi, kokusu,ağırlığıvb.yoktur.Buanlamdao,görünüşkarşısındaensoyutolandır.Fakatöz,birkezzihninişlemlerisonucukendisineulaşıldığında,ensomutkavram(kalıcı ilişkiler olarakkonulan şey) olarak karşımızaçıkacaktır.BuradaHegel’intanımıylaMarx’ınuygulamasıarasındabirlikgörülüyor:Hegel:“Görünüş,varlıkaçısındanözünkendisidir.”Marx:“Metavemübadele,kapitalistüretimtarzıaçısından,biremek-değerilişkisidir.”Yöntemin “görünüşten öze”, “soyuttan somuta” ilerleyişi, tarihselle mantıksalın birliği açısından da

anlamlıdır.DahaöncedeandığımızbirsözündeMarxşöylediyordu:“İnsanıntoplumsalyaşamsüreçleriüzerindekidüşünmeve incelemeleri, dolayısıylabubiçimlerinbilimsel tahlilleri, bunların fiili tarihselgelişmelerinetamamentersdüşenbiryolizler.İşepostfectum(herşeyolupbittiktensonra)önündehazırbulunangelişmesüreçlerinsonuçlarıylabaşlar.”12

Örneğin,bellibirfiyatlapiyasadadolaşanmeta,satınalınabilen,kullanılansomutbireşya,kazanmışolduğu “para” biçiminin altında, “özel emeğin toplumsal niteliğini” ve “tek tek üreticiler arasındakitoplumsalilişkiyi”gizler.“Para”olarakbiçimkazanmışolanbuilişki,ancaksüreçlerinçözümlenmesiyle,bir dizi soyutlamayla açığa çıkarılabilir. Burada önümüzde bulunan “para” biçimi, toplumsal emeksüreçlerininbirsonucudurveincelemeonunanalizindenbaşlamaktadır.Bubiçiminardındayatanemekilişkileri ise, ancak süreçlerin ayrıştırılmasından, soyutlanmasından geçerek bulunabilecektir. Görünenşey,görünüşhalindeolanşeybugünparadır,dünbirürünledeğiştirilenbaşka bir üründüvs.Bu başkabaşkabiçimleraltındagenelveortakolarakbulunanise,birmiktar“emek”tir.Metanıngelipgeçicidış

Page 109: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

özellikleri, onun “fiili varoluşunun” belirlenimleri, değişen bir çokluk gösterirlerken, “meta” olmaözelliği için zorunlu bir temel nitelik değişmeden kalmaktadır. Bu değişmeden kalan bağıntı, varlığınözüdür. Öz, bu bakımdan, varlığın “içsel ve derindeki” yanı olarak da tanımlanabilir. Böylece öz vegörünüşünfarklıyer ve zamanlarda birbirini izleyen ve birbirlerinin dışındaayrı varlıkları olan farklıgerçekliklerolduğunuilerisürenmetafiziktanımlardanayrılıyoruz.Diyalektikilemetafizikhareketkavramlarınınfarkınışimdişöyleözetleyebiliriz:Özünbütünkavramları,görünüşünkavramlarınınbütünlüğündedir. Ancak özün kavramları, görünüşün

kavramlarının bir basit toplamı olmayıp bir düğümlenişi, birbirine geçişi ve birbiri içinde eriyişidir.Yoksaözvegörünüş,sıraylabirbirininyerinialan,artardadizilişinfarklıevrelerideğildir.Görünüşünkavramlarınınelenmiş, iç içe geçmişveböylece zenginleşip yoğunlaşmış halleriyle özün

kavramlarınıoluşturduğunusöylediğimizde,diğer yandan özün kavramlarının çözülüp dışlaşarak, farklıilişkileriçindedolaylanıpçoğalarakgörünüşünkavramlarınıoluşturduğunusöylemişoluruz.Hegel, özün olumluyla olumsuzun aşılmış birliği olduğunu, bir çelişmenin çözümünü ifade ettiğini

söylüyordu. Buna karşılık görünüş, çelişkilerle zengin, canlı, değişken ve hareketlidir. Ne var kigörünüşünbuözellikleri,özünkavramlarınınaçılmış,dışlaşmışhalindenbaşkabirşeydeğildir.Hegel’in bu tanımlarının, diyalektik materyalizm açısından değeri büyüktür. Bize göre öz, şeylerin

yasasıolarakkendinigösterenbağıntıveçelişmelerinbütünlüğüdür.Örneğin,emek-değeryasası,üreticigüçlerle üretim ilişkileri arasında uyum yasası, birer öz’dürler. Bunların hepsi, bir dizi bağıntı veçelişmeninyoğun,genel, temel ilkeleri halinde ayırt edilebilen,kendilerinedayanılarak birçok yeni vedeğişik bağıntı ve çelişmeyi aydınlatmamıza imkân veren, metanın ve insan toplumunun değişikgörünüşlerinden bağımsız olarak –fakat mutlaka kendine özgü bir görünüş içinde– bulunan öz’lerdir.Emek-değeryasasını,bütünmetabiçimveilişkilerinde,uyumyasasınıbütüntoplumbiçimlerindebuluruz.Fakat yasa biçimi altında bulduğumuz bu özler, metalar ya da insan toplumları olmaksızın yokturlar.Elbette,metanınyadainsantoplumlarınınşurasınaburasınagizlenmiş,elletutulurbirvarlıklarıdayokturbu yasaların. Bu anlamda, metayı neresinden bölersek bölelim, toplumun hangi öğesini duyularımızlayoklarsakyoklayalım,onlardaiçerilmiştoplumsalemeği,yadauyumyasasınıbulamayacağızdır.Maddiüretimsüreçlerinde,veyatarihselharekette,özdaimabirdizisoyutlamanınsonucundaanlaşılabilenbirdizibağıntıdır,birdiziçelişmedir.Bağıntılar,daimabağlananlardanfarklıbirşeydir.Buaçıdan,örneğin“çekirdek ve kabuk” benzetmesi ile, “yüzeydeki köpük ve derindeki akıntı” benzetmesi kıyaslanabilir.Birincisinde, ayrı ayrı varlıklar, ayrı ayrı gerçeklikler olarak, biri orada, diğeri burada bulunabilenfarklılıklarolaraktanıtılmıştır:Öz(çekirdek)vegörünüş(kabuk).Lenin’inbenzetmesindeise,birbirindenayrılmaları mümkün olmayan, tek bir akış sürecinin (nehrin) belirleyen özü (derindeki akıntı) ilebelirlenengörünüşünün(yüzeydekiköpük)bütünlüğüdilegetirilmektedir.Diyalektikanlamda,maddeninbütünlüğündenayrılabilir,ayrılmışhaliyledehâlâmaddeolarakkalabilirbirözsözkonusudeğildir.Öz,incelenen nesnelerin, öğelerinin, çokluk, karmaşıklık içindeki zengin yapısının bütünlüğündedir. Bukarmaşavezenginliğinkendisideğildir,yadaonunbirparçasıdeğildir.

—İçerikveBiçim:

Öz ve görünüş, bütünün hareketi içinde değişik bağıntı düzeylerinin en somut ve soyut halidir ama,

Page 110: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

bütünlük,örgütlenmesinindeğişikderecelerinde,bunlarlailişkilifarklıbirçokyapıgösterecektir.Bunlararasında,özelliklebiçimveiçerikkategorileriyleanlatılanbağıntıtürlerini,özvegörünüştenayırtetmek,fakatilişkilerinidegörmekgerekmektedir.Biçim,görünüşünözelliklerinindağınıklıktan, bağıntısızlıktan çıkarılarak, belli bir örgütlülük düzeni

kazandırılmasıdır. Örneğin, mantıkta, terimler ve önermeler, yapının maddesini, bunların bağıntılı veanlamlıdüzenlenişinivebirbiriyle ilişkisinisağlayankurallıörgütlülük(tasım) de biçimini ifade eder.Kimse, konuşurken, önermeleri sınıflandırıp bunlar içinde büyük ve küçük terimleri ayrı ayrı görerek,sonradaonlarıortaterimleilişkilendirerekbirşeyleranlatmaz.Konuşmanındoğalakışı içinde,anlamlıolmanıngereği olarak, kendiliğindenbu ilişkiler kurulur.Düzenli bir konuşmada, görünüşteki ard ardasıralanmışsözlerkalabalığınıniçinde“örgütlenmişbiryapı”olarakmantıksalbiçimayırtedilebilir.Görünüştekiilişkisizlik,kopukluk,çokluk,görecebirbirlikgösterdiğiveyapıyıtanımlanmayaelverişli

halegetirdiğianda,bir“biçim”kazanmışolur.

Yukarıda özü, değişik biçim ve görünüşler altında, soyut olarak değişmeden kalan bir şey olaraktanımladık.Nevarki,gerçekte,süreciaçıklayıcıbirçelişki,biryasa,temelbirbağıntıolmakanlamındaher öz, kendine özgü bir biçimi gerektirir. Bütün tarih için, toplumsal olayların, görünüşlerinörgütlenmelerinözüolarak, sınıfmücadelesi kavramını ileri sürmek, en genel planda açıklayıcıdır. Nevarkibirbelli tarihselaşamada, toplumsalkuruluşunözünübugenellik içinde ifadeetmek,açıklamayıeksik kılar. Bumücadelenin hangi öğeler arasında, hangi çelişmeler üzerinde gerçekleştiğini ayırmak,yanibugenelözün,özelörgütlenmesini,tekkelimeylebiçiminibulmakgerekmektedir.Marx,kapitalizminözünün, “üretimin toplumsal karakteri ile üretim araçları üzerindeki mülkiyetin özel biçimi arasındakiçelişme”olduğunusöylüyordu.Böylece,bütünzamanlarvebütünsınıflıtoplumlariçingeçerliolabileceken genel bir “öz”ün yanı sıra, özel olarak bir belli tarih döneminde bir belli toplumsal aşamayıaçıklamayaelverişli,onunbiçimözellikleriyletutarlıbirözönerilmektedir.Böyleceöz,görünüş,biçim,birbiriyleuyumlu,sıkıcabağlıözelliklervenitelikleriçindeifadeedilmektedir.Biçim’in, yığın içindeki belli öğelerin ve bağıntıların, özel bir tarzda örgütlenmesi olduğunu

söylemiştik.Biçim’inüzerinekurulduğubuöğelere,süreçlere,yadabağıntılara,içerikadınıveriyoruz.Şuörneğiinceleyelim:“Saint Domingo’ya yerleşen ilk İspanyollar, hiç İspanyol emekçisi bulamadılar. Ama emekçi

olmaksızın, sermaye uçup giderdi ya da en azından her birinin kendi elleriyle kullanabileceği küçükparçalara bölünürdü. İngilizlerin kurdukları son sömürgede –Swan River Sömürgesi– bu fiilen böyleoldu:Buradasermayeyikullanabilmekiçingerekliemekçiyokluğunda,büyükbirsermaye,tohum,araçvehayvansürüsüyokoldu.Vehiçkimse,kendielleriylekullanabileceğindenfazlasermayeyieldetutmadı.”Marx,buraporuşöyleyorumluyor:“Wakefield’e göre, kölelik, sömürgeci zenginliğin biricik doğal temelidir. Ne var ki o (sermaye),

Page 111: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

kölelerle değil, özgür insanlarla iş görmek zorunda olduğu için, onun sistemli sömürgeciliği en kötüolasılıktır.”Kapitalistsermaye,kendiüretilişkoşulları içinde tutarlıbirbütünlükgösterir.Kapitalistörgütlenme,

mülkiyet ve emek ilişkileri, ücret sistemi, makineli üretim, toplumsal ilişkilerin yapısı, yani bütün buiçerik,kendineözgübirörgütlenmesistemiiçindevarolabilirdi.Buörgütlenmişbütünlüğüniçeriğiolarakhareketveetkinlikkazanmışolanöğelerin,başkabağıntılar,başkasüreçler,başka ilişkiler için geçerliolan bir başka biçim altında varlıklarını sürdürebilme imkânı yoktur. Taşınmış bir öğenin yaşamınısürdürebilmesi için,şuyadabuölçüde,kendiüretilişkoşullarına,kendivaroluşbiçimine uygun ya dabenzeryapılar bulabilmesi gereklidir. Farklıbiryapıyakatılan her yeni öğe, o yapının özsel ilişkileritarafındanbelirlenenbirçerçevedehareketetmekzorundakaldığında,yapıyıkendineuyarlayamazsa,yabu biçim tarafından değiştirilip dönüştürülecektir, ya da dışlanacak, işlevsiz bırakılacaktır. Kendinidayatmagücünügösterenyeniöğelerise,ergeçbiçimdekibirdeğişimigerçekleştirecektir.Biçim, bir yandan, öz ve görünüş arasındaki ilişkide olduğu gibi, bilgi sürecinde kendisinden yola

çıkılacakkategoriolmaözelliğinidetaşır.Fakatdiğeryandan,genebilgisürecinde,kendisineulaşmayıhedeflediğimiz yapıyı da dile getirir. Mantık formları, doğa yasaları, teorik sistemler vs. yüksekbiçimlerdir.Buanlamda,içeriğindüzenlivekararlıörgütlenmesiolarak,hemözünelegeçirişilindebirbaşlangıç olma özelliği taşır, hem de içeriğin teorik-mantıksal yeniden kuruluşu olarak bilgi sürecininsonunutemsileder.Konuylailgilibazıilkelerivetanımlarışöyleceözetleyebiliriz:Öz ve görünüş, içerik ve biçim, çelişmeli bir birlik gösterirler. Bu çelişme, bütünlüğü oluşturan

kavramlarınbağıntılığındagörülenfarklıözelliklerdenkaynaklanır.Özselolanıoluşturankavramlararasıbağıntılar,görünüşüoluşturan bağıntılılıktan daha kalıcı, derin,

içseldir.İçerik,enhareketli,vedeğişkenöğevekavramlarınyapısıdır.Biçimise,görecedonuk,katı,hareketten

vedeğişmedengecikereketkilenen“kabuk”tur.İçeriğegöredahayalın,düzenlivesakindir.Özilegörünüş,içerikilebiçim,arasındakiilişki,birerçakışmailişkisideğildir.Özbellibirvaroluş

için daima temel olmakla beraber, çeşitli ve çok sayıda farklı görünüşün kendi üzerinde yükselmesineengeldeğildir.Bunungibi,benzergörünüşlerde,aslındafarklıözleredayanıyorolabilirler.Budurumdagörünüşler

arasındaki bu ilişki “benzerlik” kavramıyla anlatılır. “Benzerlik”, birbirleriyle özce ayrı şeylerin,belirtilerde ortaya koydukları uygunluk halidir. Farklı özlerin benzer görünüşler altındaki hareketi,biliminvegünlükpratiğinyanılgılarınayolaçar.Öz ve görünüşün değişmelerimutlak bir bağımlılık göstermez.Öz değiştiği halde, bir belli görünüş

değişmedenkalabileceğigibi,değişengörünüşlerekarşılık,özdeğişmedenkalmışolabilir.Bilginin amacı, görünüşten öze ve daha derinde başka özlere ulaşmaktır. Öz ile görünüş arasındaki

çelişmelibirliği çözmek,özünnedenvehangi etkiler dolayısıyla o görünüşüverdiğini bulmaktır. Aynışekilde özün, başka hangi görünüşler altında bulunabileceğini ve hangi başka görünüşlerin aynı özedayandığınıaraştırmak,bilgininilerleyişiningenelçizgisidir.

Page 112: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

—İçselveDışsal:

“İçselvedışsal”,özvegörünüşkategorilerininyöntemdekiişlevinitamamlayankategorilerdir.Genellikle, iç ve dış kavramlarının metafizik tarzda, bölümleme alışkanlığına bağlı olarak, bir

yumurtanıniçi-dışı,birülkeninsiyasisınırlarınıniçi-dışıgibiayırımlarıifadeettiğidüşünülüyor.Pekçokbaşlangıç kitabında, sözlüklerde, örnekler bu türden ayrımlar üzerine veriliyor. Oysa diyalektikbakımından ayrım, öze ilişkin olanla, görünüşe ilişkin olan arasındaki ayrım olarak anlamlıdır. Buanlamda, içselolan,özü;dışsalolan ise,görünüşü ifade eder.Böylece iç vedış bağıntıların, cisimselanlamdakuruluiç-dışayrımınadenkdüşmediği,yadayalnızcabellibiranda,bellibirdurumiçindenkdüşebileceğigörülecektir.İç ve dış ayrımı, çeşitli bağıntıların süreçlerin ve öğelerin, bir belli bütünün hareketi bakımından

oynadıklarırolegöreyapılmalıdır.Oluşubelirleyen,“olmazsaolmaz”türündenönemesahipolanbütünöğeler, süreçler ve bağıntılar, içsel’dir; varlığın doğasını belirlemeyen, ama onun oluş sürecinde birgörünüşöğesiolarakbulunanlarisedışsal’dır.Konuyu, sözde anlaşılır kılmak için, iç ve dış ayrımını, cisimsel olarak apaçık bir içi ve dışı olan

nesneler ya da olaylar üzerinde örneklemek, diyalektiğin vulgarizasyonuna, dolayısıyla dametafizikleştirilmesineyolaçmaktadır.Yumurtaörneğinialalım:Denilirki,yumurtadancivcivçıkabilmesiiçin,iççelişmeler,yaniyumurtanın

döllenmişolmasıbelirleyicidir.Amabunadışçelişmeninyanibirmiktarısınındakatılmasıgereklidir.Burada iç-dış ayrımının, yumurtanın kabuğuna göre yapıldığı açıktır. Kabuğun içinde olanlar iç

çelişme, dışında olanlar ise dış çelişme sayılıyor. Döllenmiş olma, yalnızca kabuğun içinde olmasıdolayısıylabiriççelişmeolarakgörülüyor.Oysaherkesbilirki,“belirleyiciiççelişme”olaraksunulmuşbulunandöllenme,soğukbiryumurtadahiçbirşeyibelirleyemez.Civcivçıkmasıolayı,birbütünolarakalındığında,döllenmişolmaveısı,parçalanamaztekbirgereklilikoluştururlar.“Belirleyiciiçsellik”,buikisininbirliğindedir.Buradaısınındışsallığıancakşubiçimdekonulabilir:Kuluçkamakinesininısısıyadaanaçtavuğunısısı,ikisideolayıngerçekleşmesikoşulunuyerinegetirirler;ikisindenbirisininolmasıyeterlidir.Budurumdahangisininolacağıolayıdışsaldır.Özetle,ısıöğesiolayıniçselliğinde,fakathangibiçimaltındaolayagirdiği,dışsallığındadır.

2.OLANAKVEGERÇEKLİK

“Özvegörünüş”kategorisi,varlığınazçok tamamlanmışyapısındaayırt edilebilen ikiyanını, onungerçekliğinin iki düzeyini araştırıyordu.Şimdi inceleyeceğimiz kategori ise,oluş sürecindeki varlığınbaşlangıçvetamamlanmaaşamalarıarasındakiilişkileriniinceliyor.Kategorilerin,daima,birönceilesonraarasındayeraldıklarınıvekendileribirkategorininhareketi

iledoğmuşken, kendi hareketlerinindebaşkakategorilerin doğuşuna yol açtığını gördük.Kategorilerinbilgisürecindebirerdüğümnoktasıolmaözellikleriniburadaşubiçimdegörüyoruz:Herşey,öncekendivar oluşuna yol açan bütün geçmiş süreçler, bağıntılar ve hareketler bilinirse; sonra da, kendisininvaroluşundaroloynayacağıgelecektekibütünvaroluşlarveonlarınaşamalarıbilinirsevesonolarakda,geçmişininvegeleceğininbirliğiolarak,bütünobağıntılıvegeçişlisüreçlerkesintisizliğindekikendiyeri

Page 113: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

bilinirse,gerçektenbilinirolacaktır.“Olanakvegerçeklik”kategorisi,iştebu“geçmiş-an-gelecek”bağıntısının,herkavramveherşeyiçin

ifadeettiğiengenelveentemelözellikleriaydınlatmayaçalışıyor.“Olanak ve gerçeklik” kategorisi, öğelerinden, süreçlerden, bağıntılardan oluşan bir hareket

cümlesinden, belli bir gerçekliğin doğabilmesinin nasıl mümkün olduğunu, ya da tersine, bir belligerçekliğin hangi bileşenlerden ve hareketlerden doğmuş olduğunu ve hangi başka gerçeklikler içinkendisininbirolanakolacağınıçözümlemeninilkelerinisaptamayaçalışıyor.Burada “olanak” kavramı, bir olaylar ve nesneler topluluğunun hareketindeki gelişme eğilimlerini,

gerçekliğin oluşması için gerekli koşulların varlığını, ya da gerçekleşmeyi engelleyecek koşullarınyokluğunuifadeediyor.“Gerçeklik” ise, varlığın somutluğudur. Hegel’e göre, “öz ile varoluşun birliğidir”. Bu tanım,

“gerçeklik”ile“fiilivaroluş”arasındabirayırımkoyuyor.“Fiilivaroluş”,zorunluvezorunsuzkalıcıvegeçici,temelvetemelolmayanbütünyanların,niteliklerin,özelliklerinbirliğidir.Gerçeklikise,bundanfarklı olarak, yalnızca özle birleşen özelliklerin, zorunlu, kalıcı ve temel yanların, süreçlerin birliğinitanımlayan bir kavramdır. Bu iki kavramın içerildiği “olanak ve gerçeklik” kategorisi ise, birindendiğerinegeçişidekapsamaküzere,esasolarak,olanaktangerçekliğegeçişi, birbirlerini içerişlerini vebirbirlerinedönüşmelerinianlatıyor.Olanak ve gerçeklik arasındaki ilişki, bir “oluş” sürecidir. Bir durumdan bir diğer duruma geçiştir.

Hegel’egöre,olanağınzengin,karmaşıkvesoyutçokluğunakarşılık,gerçeklik,yalın,düzenlivesomuttur.Buaçıdanbakılınca,onunilişkiyi“mantıksalbiroluşsüreci”olaraktanımladığınıvekavramhareketininbirkategorisiolarakönerdiğinianlayabiliriz.Diyalektik materyalizm ise, bu kategori ile ifade edilen ilişkiyi, insan etkinliğinin en önemli

yanlarındanbiriolarakgörür,pratik,daimabirşeyibaşkabirşeyyapmak,birşeyinmeydanagelmesinisağlamak,yadaistenmeyenbirşeyindoğmasınıönlemekgibiamaçlarlaözetlenebilenbirdizi işlemdir.Bütünçalışma,nelerdenneleryapılabileceği,nelerlenelerinönlenebileceğigibiyalınbirsoruçevresindedöner.Dış dünya ile kendi amaçları arasında bir çelişme gören insan, hedeflerini gerçekleştirebilmekiçin, elindeki nesnelerin, araçların, zaman ve mekân koşullarının elverişli olup olmadığına, harekethalindekiyadakendisininhareketegeçireceğinesnelsüreçlerin,amaçveihtiyacauyguneğilimlertaşıyıptaşımadığına;özetle,“hedeflediğigerçeklikiçinolanakbulunupbulunmadığına”bakacaktır.Sınırsızbirçeşitlilikvedeğişkenlikgösterenevrende,insanınyapmayıistediğiherşey içinolanaklar

vargibigörünmektedir.Hegel, çokluğun, çeşitliliğin ve değişkenliğin tümüyle bir olanaklar topluluğu olarak görülmesini,

“gerçeklik karşısında derin olmayan düşüncenin bir abartması” diye tanımlıyor. “İnsan ne kadarbilgisizse,elealdığıkonununbelirlenmişilişkileriniokadarazkavrarvebuyüzden,örneğinpolitik lafebelerigibi,herçeşitboşolanaklılığaatılmayaeğilimliolur.”Geneonagöre,içeriğininbağlantılarından,ilişkilerindenkoparılmışbirgerçeklik,nekadaraklaaykırı

görünürse görünsün, “olanakların sınırsızlığı” kavramı açısından düşünüldüğünde, olanaklı gibigösterilebilir:“Buakşamayınyeryüzünedüşmesiolanaklıdır;çünküay,dünyadanayrıvehavayaatılanbir taş kadar düşebilecek bir cisimdir. Osmanlı sultanının papa olması olanaklıdır, çünkü sultan birinsandırveinsanolarakHıristiyanlığıkabuledebilir,papazolabilirvb.Pratikveaklıbaşındaadamlar,

Page 114: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

saltbirolanaklıdanibaretolanolanaklınınayartmasınakendilerinikaptırmayıpgerçekleyetinirler...Öteyandan,herşeyolanaklı sayılabilirse, aynı nedenle, olanaksız da sayılabilir. Çünkü bir içerik, sadecefarklıbelirlenimlerdeğil,karşıtbelirlenimlerdetaşır.”Görülüyor ki, “her şeyin mümkün olduğu bir evrende” yaşıyor olduğumuzu söylemenin diyalektikçi

bakımındanbiranlamıyoktur.Çünkügerçekten,birbelligerçeklikiçingerekliolanaklarınvarlığıyokluğuproblemi, bütün tarih boyunca, insan pratiğinin başlıca içeriğini oluşturmuştur, ve bu, “her şeyinolanaklı” görünmesiyle, ancak “bazı şeylerin gerçekleşebilir” olması arasındaki çelişmenin çözülmesiçabasıdır.

—SoyutOlanakveSomutOlanak:

Olanak’ı, gerçekliğin ortaya çıkışı için gerekli koşulların varlığı veya aynı gerçekliğin doğmasınıengelleyecekkoşullarınyokluğuolaraktanımlamıştık.Budurumlardanbirincisine,yanigerçekliğindoğuşu içingereklikoşullarınvarlığıdurumuna “Somut

olanak”,yada“Gerçekolanak”deniyor.Beklenengerçeklikiçinzorunluolanaklar,bucümleyegiriyor.İkinci durum ise, oluşu sağlayacak koşullar hakkında bir şey bildirmemekle beraber, olmamaya yol

açacakkoşulların dabulunmadığınıgösteriyor.Gerçekliğin o koşullardan doğması kesin değildir, amadoğmamasıiçindebirnedenyoktur.Bunada“Soyutolanak”veya“Biçimselolanak”deniyor.İkisiarasındakiayrımın,hemnesnel,hemdeözneldayanaklarıvardır.Budurumda,“soyutolanak”,ya

nesnel olarak bir belirsizlik aşamasıdır; nesnel eğilimlerin yönü ve gerçekleşme gücü yeterinceolgunlaşmamıştır,yadaöznelolarak,bilgiaçısından,olanağınyapısıhenüzyeterinceanalizedilmemiştir.Pratik etkinliğin konusu, genellikle bir “soyut olanağı”, “somut olanak” haline getirmedir. Böylece

gerçekleştirilmek istenen hedef için gerekli eğilimlerin, öğelerin geliştirilmesi ya da oluşturulması,engelleyici koşulların ortadan kaldırılması, gerçeklik için gereksiz olanların ayıklanması gibi bir dizifaaliyetsözkonusuolacaktır.Nesneüzerindekietkinliğin,buradabirsoyutolanağı,somutolanakhalinegetirmede,kendisinibilinçlibirçabaolarakgösterdiğinitespitedebiliriz.Eldeedilmekistenensonucunbağıntılı bütünlüğü ile, bunun olanakları arasındaki ilişki Hegel’in belirttiği gibi, bir bilgi içeriğidir.Amaçlıvebilinçliinsanpratiği,soyutolanağı,somutolanakhalinegetirir.Öyleyse,insanpratiği, somutolanağı gerçeklik haline getirmekle kalmıyor, bundan öte, soyut olanakları da somut olanaklar halinegetirebiliyor.Nevarki,buetkinlik,genedaimaolanaklartopluluğununkapsadığımalzemeilesınırlıdır.Diğer yandan bu nesnel sınırlılık, aynı zamanda insan amaçlarının ve ihtiyaçlarının da sınırıdır. Ünlüözdeyiştesöylendiğigibi,insanancakçözümolanaklarıbulunanproblemleriönünekoyarvehergerçekproblem,çözümolanaklarıylabirliktedoğar.Amaç ve olanak arasındaki bu birlik, elbette yukarıda değindiğimiz gibi, çelişmeli bir birliktir.

Olanaklar üzerindeki etkinlik, bir yandan hedefin olası çözümlerini yaratırken, diğer yandan da yenihedefler,yeniproblemleryaratarakbirilerlemesürecidoğurur.

—OlanaktanGerçekliğeGeçiş:

Bir olanaklar topluluğu içinden, hedeflenenbir gerçekliği üretmek için girişilen faaliyet, her şeyden

Page 115: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

önceşusorularacevaparayacaktır:—Hedeflenengerçeklikleolanaklararasındauyumvarmıdır?Gerçekliğin,olanaklartopluluğuiçinde

varolanbileşenlerinelerdir?— Hangi öğelerin bir araya getirilmesi, hangi süreçlerin ne tarzda etkilenmesi, hangi nedenlerin

yaratılmasıyadaortadankaldırılmasıolanağı,gerçekliğedönüştürecektir?—İstenmeyensonuçlardoğmasıhangietkinliklerleönlenecektir?Sorular çoğaltılabilir. Fakat soruların ilkesi, “geçmiş-an-gelecek” bütünlüğünü dikkate almalı,

hareketin her biçiminde bir süreklilik bulunduğu ve değişip dönüşmenin bir aşma içeriği taşıdığıgerçeğinedayanmalıdır.Çözümlemeşuözellikleridikkatealacaktır:—Olanaklartopluluğundakietkileşmevenedensellikilişkilerininbulunması,— Öz, görünüş, biçim, içerik ilişkilerinin, içsel olanla dışsal olanın ilişkilerinin aydınlatılması,

etkilerininayırtedilmesi,— Olasılıkların, karşıt gerçeklik eğilimlerinin ve alternatiflerin saptanması; bunların, hedeflenen

gerçeklikiçindebirolanakolupolmadıklarınındeğerlendirilmesi,—Parçavebütün,öğelervesistemarasındakiilişkilerinbulunması,—Nicelikvenitelikilişkilerininçözümlenmesi,— Evrim ve devrim süreçlerinin ilişkilerinin ve bunların birbirine dönüşme ve birbirini içerme

tarzlarınıntespitedilmesivs.Bir“oluş” sürecini ifade eden olanak ve gerçeklik ilişkisi, kategorilerin hareketinin temel niteliğini

açıkçasergiliyor.Yalnızca“olanak”ve“gerçeklik”birbirinebağlıolmaklakalmıyor,diğer kategorilerde ilişkininsürecindeharekethalindebulunuyorlar.Böylecebizi,yalnızcabirbelliolanaklar topluluğuileondançıkacakolangerçeklikarasındakiilişkiyedeğil,aynızamandagerçekliğinolanakolarak işlevyüklendiğidahasonrakisüreçlere(geleceğe)degötürüyor.

—OlumsallıkveOlanaksızlık:

Olumsallık ve olanaksızlık, gerçekleşme sürecinin, gerçekliğe karşıt iki durumudur. Olumsallıktagerçeklik,tambirbelirsizlikiçindeyken,olanaksızlıktakendiinkârınatakılıpkalmıştır.Olumsallık, belli bir gerçekliğin bir olanaklar topluluğundan çıkabileceğini, çıkmayabileceğini veya

beklenenden başka türlü çıkabileceğini tanımlayan bir kavramdır. Hegel kavramı şöyle tanımlıyor:“Olumsalıbiz, var olabilen, ya da olmayabilen,şu ya da bu tarzda olabilen ve var olup olmamasınınilkesikendisindedeğil,birbaşkaşeydebulunanşeyolaraktanımlıyoruz.”Buradasoyutolanaktanfarklıolarak,her türlübelirleniminmümkünolduğu, fakatbunların hiçbirinin

egemenolmadığıbir belirsizlik söz konusudur. Soyut olanakta, hiç değilse,gerçekleşmenin önünde birengelbulunmadığınıbilebiliyorduk.Olumsallığı bir somut olanağa çevirmek, ya da onun bir olanaksızlık olduğunu, yani beklenen

gerçekliğin ondan çıkamayacağını kesin olarak anlamak, veya burada istenenden başka bir gerçekliğinçıkacağınıgörmek,ancakteorikvepratiketkinliklemümkünolacaktır.KonuylailişkiliolarakHegelşunlarısöylüyor:

Page 116: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

“Doğanın sadece oluşumlarının zenginliği ve çokluğu karşısında coşkuya gelmek alışkanlığı vardır.Ancak bu zenginlik, eğer onda gerçekleşen idenin gelişmesi bir yana bırakılırsa, salt zenginlik olarakfazlabir ilginçlik taşımaz, üstelik, inorganik ve organik ürünlerin büyük çeşitliliğinde bize belirsiz birolumsallıktanötebirşeygöstermez.”Lenin,Hegel’in“ide”,“tin”vb.kavramlarıkullandığıyerlerde,bunları,“insanın bir ereğe yönelmiş

pratiketkinliği”,“amaçlıinsaneylemi”biçiminde“ayaklarıüzerine”diker.Böylebirçevirmeburadadauygundüşüyor.Eğer,“doğanınoluşumlarınınçokluğuve zenginliği”, onun üzerinde gerçekleşen amaçlıinsan etkinliği bir yana bırakılacak olursa, anlamsız olacaktır. Böylece olumsallık, onu bir biçimdebelirlenimlerledonatacak,neiçinvenebiçimde,neolabiliryadaolamazolduğunuaçığaçıkaracakolansosyo-tarihselsüreçlertarafındanaşılır.

—KarşıtveAlternatifOlanaklar:

Hegel, olanaklar zenginliğinin ve “her şeyin olabilir olmasının” beklenen gerçekliğin oluşmasınayetmediğinisöylerken,şuçokönemlinoktayadikkatçekiyordu:Herolanaktopluluğu,yalnızcahedeflenengerçekliğindeğil,karşıtınındabelirleniminitaşırvebirveaynıolanaklartopluluğu içinden,beklenenintamkarşıtıbirgerçeklikçıkabilir.Bu tez,heröğe, süreç ve bağıntının,“karşıtlarınbirliği” halinde bulunduğu düşüncesine dayanır. Şu

halde bir olanak topluluğu, üzerinde etkinlikte bulunulduğunda, hedeflenen gerçeklik için bir öğeler vesüreçlergrubuhareketegeçirildiğinde,karşıteğilimlerindeaynıandahareketegeçmesikaçınılmazdır.“Karşıtolanak”larınvarlığı, beklenen sonucunolanaksızlığına işaret etmez.Burada sözkonusuolan,

her iki gerçeklik için bir ve aynı olanakların karşıt yanlarının birbiri üzerinde eylemde bulunmasıdır.Hangi gerçekleşme eğiliminin güç kazanacağı, karşıtların mücadele sürecinde belirleneceğinden,başlangıç aşamalarında bir olumsallık gibi görünen durum, ilerleyen hareket boyunca, birbirinedönüşebilir eğilimlerin mücadelesiyle, gerçekliklerden yalnızca birisi için “somut olanak” niteliğikazanacaktır.Dolayısıyla burada, sürecin temel çelişmeleri ekseninde devam eden bir çatışma içinde bir “karşıt

olanaklar kümelenmesi” gözlenecektir. Her kümeden diğerine akışın, geçişin ve dönüşümünkesintisizliğinde,karşıtgerçekliklerdenyalnızcabirisinindoğabileceği,diğerininiseeriyiş,çözülüş,yokoluşsürecindebirbaşka(yadakarşıt)olanağadönüşeceğibirkesiklikanıgelecektir.Birveaynızeminüzerinde, devrim ve karşı-devrimin çatışmalı ilerleyişi ve sonuçta yalnızca birisinin gerçekleşebilirolması,busürecintipikörneğidir.Karşıtolanaklardanbiriningerçekleşmesi,diğergerçekliğinolanaklarınıntüketilmesinedayanır.Herhangibirtoplum,bellibirdoğaparçasıüzerinde,vetoplumsalkuruluşununmekanizmalarıyla,bir

belli “olanaklar topluluğunu” elinde tutar. Genellikle “sınırlı imkân” teorilerinin eksik yorumlarındakullanıldığı gibi, bu olanaklar topluluğu bir anlamda gerçekten sınırlanmıştır; fakat bir anlamda daevrenselbirsınırsızlıkiçerir.Sınırlıdır:Çünküetkinliğinöznesi,bilgiveteknolojidüzeyiyle,olanaklarınharekete geçirilmesi bakımından yetersizdir ve üstelik, varolan olanakların hangi gerçekleşmeler içinnasıl kullanılacağına karar vermede, karşıt eğilimlerin kaynağı olan karşıt sınıflara bölünmüştür.Sınırsızdır: Tarihsel bakımdan konulmuş sınırlar aşılmaz değildir ve soyut olarak, o anki kuruluş

Page 117: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

aşamasındadahisınırsızdır.Somutlanış,pratiğekalmıştır.Bu durumda olanaklar topluluğunun, toplumsal karar süreçlerinde belirlenen gerçeklikler için

alternatifbir nitelik taşıdığından söz edebiliriz. Lenin, “sömürücü toplumun tarihi, ziyan edilmiş halkyeteneklerinin üzerinde yükselmiştir” derken, sınıflara bölünmüş toplumların egemenlik biçimine veegemenliğindarsınıfsaliçeriğinebağlıolarak,önütıkanmıştarzdadüzenlenmiş,çoğukezplansız-anarşiküretiminyolaçtığıyıkıcıvemüsrifgerçekleştirmeetkinliğineişaretediyor.Bubirsınıfsaltercihtir.Aynıolanaklardan,birbaşkaüretimtarzıiçinde,birbaşkasınıf,büsbütünfarklıgerçekliklerçıkarabilirdi.Dahabasitolarak,birtaşparçasıvebirağaçdalı,ilkelbirmızrakiçindeolanaktır,birtaşbalta için

de.Un,şeker,yağvarsa,helvadayapılabilir,baklavada.Olanaklaraynıdır,farklıgerçekliklerçıkabilmiştir.Atomcularınbirteorisivardı:A-Nbiçimindesıralanmışikiöğeyadasüreç,Zmaddesiniveriyorsa,

aynıöğeyada süreçlerinN-Abiçiminde sıralanmasındanartık bir başkamadde çıkacaktır diyorlardı.Öğeleraynıdır,bağlanışsırasıyadaetkileşmebiçimideğiştiğiiçin,sonuçdadeğişikolmuştur.“Alternatifolanak”terimi,birveaynıolanaklarüzerindenfarklıgerçekliklerinüretilmesinde, insanın

sosyo-politik etkinliğinin de bir öğe olarak değer kazandığı ilişkileri anlatıyor. Pratik etkinliği içindeinsan, iki kategoriyi birbirine bağlayan basit bir “orta terim” değildir.Oluş sürecinin asli öğesidir veonsuz,neolanakvardır,nedegerçeklik.Diğeryandan,hedeflenenbirgerçeklikiçinbirdenfazlaolanakbulunabilir.Özetle:—Birolanaklartopluluğununaynıöğelerinden,değişenbileşimlerlefarklıgerçekliklerçıkarılabilir.—Farklıöğevesüreçtoplulukları,aynıhedeflenengerçekliğinolanağıolarakdeğerlendirilebilir.Dolayısıyla, hedeflenen bir gerçeklik için yalnızca bir olanak bulunabileceğini, ya da bir olanaktan

yalnızca bir gerçeklik üretilebileceğini düşünen metafizik kısırlık, diyalektikte “erekli insan etkinliği”tarihsel kavramıyla aşılmış, kategoriler arasındaki ilişki, böylece maddenin mekanik tekdüzeliğindenkurtarılarak,açıkuçlubirsarmalınhareketiiçindetasarlanmışveilerlemenindinamiklerindenbiriolarakdeğerkazanmıştır.

3.NEDENSELLİK

Olanak ve gerçeklik arasındaki ilişkinin birçok bağıntı, öğe ve süreçle örülmüş olduğunu, belli birgerçekliğin ortaya çıkışında, olanaklar yığınında bulunan bağıntılı birçok öğe ya da olayın karşılıklıetkileşmesininroloynadığınıgördük.Gerçekliğinoluşsürecinde,eğerbelli bir anı“başlangıç”anıolarak soyutlarsak, bunu izleyen diğer

olaylar, o “başlangıç” anının bazı özelliklerine dayanarak, bazı özelliklerini kendisinde içererek veonların dönüşmüş bir devamı ve sürekliliği olarak belirleneceklerdir. Bu “yeni” olayda, “başlangıç”anındakipekçoköğevebağıntı,etkisinivehareketbiçiminidiğerbiröğevebağıntının,yadaöğelervebağıntılar grubunun hareketi içinde ifade etmeye başlayacak, kendine özgü hareket ve eğilimlerini buegemenilişkiiçindegösterecektir.İşte, belli bir gerçekliğin doğuşu için gerekli öğeleri ve süreçleri bünyesinde taşıyan, doğuşu

engelleyenöğelerivesüreçleriisedışlamışbulunan;vetekrarlanabilirgenelbirilişkiiçindedaimaaynı

Page 118: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

temel özelliklere ve niteliklere sahip aynı gerçeklikleri veren bu özel örgütlenmeye neden adınıveriyoruz.Bellibirgerçekliğindoğuşuyönündehareketegeçenbuyapı,“neden”kategorisiiçindetanımlanabilir

olmak özelliğini gösterebilmek için, süreçteki diğer öğeleri, bağıntıları ya da olayları, kendi koşuluolaraketkileyebilmeliveonlardangerçekleşmemeyönündegeleceketkilerieritebilmelidir.Tanımgereği“neden”,gerçekleşmesizorunluolangücüdilegetirir.Böylece“olanak”ve“olasılık”tan

ayırtedilir.Nevarki,bunoktada,birolayın“tamneden”,yada“temelneden”olupolmadığı,yanibeklenenetkiyi

yada sonucuzorunluluklave özsel olarak doğurup doğurmayacağı, daima pratik bir sorundur. Çünkü“tam neden”, ancak sonucun gerçekleşmesi anında, ya da az çok tamamlandığı bir evrede, daha kesinolarakda,olayolupbittiktensonravebirdizitekrarlanabilirpratikiçindebirçokdefagözlendiktensonraayırt edilebilir. Başka bir deyişle, süreçteki pek çok koşulla etkileşmesi içinde az çok değişse de,hızlanıpyavaşlasada,bazıolaylararasındatekrarlananbirilişki,öncekipratiksüreçlerde“milyarlarcakez”gözlenmişolmasındandolayı,kaçınılmazvezorunluolarakgörünür.Nevarki,dünyanınçeşitliliğiveçokluğuiçinde,bilebildiğimiz,ayırtedebildiğimizbutürilişkiler,hâlâsayılabilirvekoşulluilişkilerdurumundadır.Birbakıma,builişkilerinbilinebilmederecesiileinsanındoğaüzerindekiegemenliğininderecesibirbirinebağlıgörünmektedir.Böylebirbağıntı,engeneldüzeydebulunmasaydı,maddihayatınüretimi ve yeniden üretimi mümkün olamazdı. Birbirini izleyen olaylar arasında, soyut düzeyde bir“tekrar” ilişkisini ortaya koyan bu bağıntıya “nedensellik” diyoruz. Olayın bütünlüğü içinde, art ardagelenfarklılığıngerçekleştiğiortamada“koşul”adınıveriyoruz.Özetlersek:— Bir olanaklar yığını içinde, bir grup öğe, özel örgütlenmesiyle daima aynı temel nitelikleri ve

özellikleritaşıyanbellibirgerçekliğindoğuşuyönündeetkigösteriyor,—Bugrupdışındakalanlar,yaonuneğiliminekatılarak,yadaonakarşıkoyarakonuetkiliyorlar,Birsüreçsonunda“başlangıçtakinden”farklıfakatonunöğelerininvebağıntılarınınbirdevamıolarak,

onlarıyenibiröz,yenibirbiçimaltındaörgütleyenyenibirolaydoğuyor.İlkolaya“neden”,ikincisine“koşul”sonolayada“sonuç”diyoruz.Başlangıçvesonarasındaki ilişki,başkazamanveyerlerdede tekrarlanıyorsa, ilkolayıngöründüğü

yerdeikincisideardındanortayaçıkıyorsa,buikiolayarasında“nedensellik”bağıntısınınbulunduğunusöylüyoruz.

Page 119: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

i-MetafizikNedensellikTeorileri:

Nedenvesonuçarasındakiilişkinin“evrenselvezorunlu”olduğuyolundakiinanç,birkeznedenlerinbilinmesiyle,bütünzamanlariçinbütünsonuçlarınbilinebileceğidüşüncesinindoğuşunayolaçtı.Antikdoğafilozofları,evreninbağıntılıbirbütünolduğudüşüncesini,tekbir“kaynakmadde”ile,yani,

herşeyinbaşlangıcındabulunanvekendisindenöncebaşkabirşeyinbulunmasınagerekbulunmayan,herşeyidoğuranfakatkendisidoğmamışolanbir“ilkmadde”kavramıylatemellendirmişlerdi.Sonrakifelsefisistemlerdede,“başlangıç”iledevamıvesonucuarasındakiilişkiprobleminindeğişik

yanlar, değişik içerikler taşıyarak zenginleşip her sistemin en önemli düşünce konusu olarak elealındığını, önceki bölümlerde gördük. Bu bağımlılık ve bağıntılılığın, sürekli, kopuşsuz ve gelişen birilişkiolduğudüşünceside,başkabiçimlerdeifadeedilsede,hemenhemenelealdığımızbütünsistemlerinortaklaşataşıdıklarıbiranafikirdi.

—Aristoteles’inNedenÖğretisi:

Konuyu,sistemlivegünününkoşullarınagöreoldukçaileribir“bilimsellik”düzeyindeelealmakgeneilkkezAristoteles’inbaşarısıoldu.Aristoteles’e göre, dört nedenin ayırt edilmesi, varoluşun kaynaklarını ve gelişmesini açıklamayı

sağlayandörtbiçiminayırtedilmesiydi.Bunlarşöyleözetlenebilir:

1.MaddiNedenyadaTözselNeden:

Aristotelesde,maddenindeğişimininherdurağında,yenibiçimlererağmendeğişmedenkalanbiryanbulunduğunu düşünüyordu.Heykeltraş, birmermeri yontuyor ve onu insan biçimine sokuyor;mermerinbiçimideğişmiştirama,maddesideğişmemiştir.Böylece,bütündeğişmelerde,kendisiniensondayanakolarak koruyan, olup biten her şeyin ya kendisi üzerinde ya da kendisiyle birlikte gerçekleştiği bir“neden”vardır.Aristoteles’egöre,bumaddineden’dir.Öyleki,bu“neden”,herhangibirbiçimaltında,biçimdenayrıolarakgörülebilir.Heykeldemermer,masadakereste,kamadademirvs.olgusalbir öğeolarak,varoluşundayandığısonöğe,yadakendisindendahageriyegidilemeyenöğeolarakbulunur.Aristoteles’egöre,evrendekidört temelöğe(Toprak,Su,Hava,Ateş),görünürdünyanınenyalınve

kendilerinedayanılanöğeleriydi;aynızamanda,dünyanın“madditözselnedenleri”ydi.

2.BiçimselNeden:

Eğermadde, herhangi birbiçim’den yoksun olsaydı, varolamazdı, diye düşünüyor Aristoteles. Dörttemel madde de, diğer bütün maddeler de, daima bir biçim altında bulunuyorlar. Öyle ki, biçimolmaksızın madde bir şey değildir. Mermer, ya ocaktan çıkarıldığı blok biçimine, ya heykeltraşın

Page 120: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

yonttuğu insan biçimine, bunun gibi pek çok ayrı biçime sahip olarak, bu biçimlere dayanarak, bubiçimlerin bir sonucu olarak varolabilecektir.Böylece varlığı,maddesi ile birlikte var eden bir diğernedendir,“biçimselneden.”

3.HareketEttiriciNeden:

Mermer,durduğuyerde,kendikendineinsanbiçiminialamaz.Biçimindeğişmesi,birbiçimdenbaşkabiçime geçilebilmesi, ancak bir dış araca bağlıdır. Değişme ve hareketi sağlayacak bir kaynakgereklidir.Böylece,maddevebiçiminyanısıra,varlığıvarkılanbirüçüncünedenolaraketkennedenya da hareket ettirici neden buluyor Aristoteles. Heykeli yapan heykeltraş, onun “hareket ettiricinedeni”dir.

4.ErekselNeden:

Yukarıdaki özetten anlaşılacağı üzere, Aristoteles’e göre biçim, etken neden’in sonucu olarakdoğmaktadır;buise,maddineden’iöncedenvarsaymaktadır.Böylece,biçim,maddiveteketkennedeninbirlikte erekolaraköngördükleri, onaulaşmaküzere birleştikleri nedenlerdir.Bu durumda biçim, aynızamanda bir erekselliktir, kendisine ulaşılmak istenen sonsal durumdur. Öyleyse, Aristoteles’e göre,biçimselneden,aynızamanda ereksel nedendir.Çünküdiğer nedenlerin amacı, bu ereğe, yani edinilenbiçim’eulaşmaktır.Böylece, biçimsel nedenle ereksel neden özdeşleşirken, kendi özdeşliklerine diğernedenleri de katmaktadırlar. Bir başka deyişle, ereksel neden, etken, biçimsel ve maddi nedenleri;kendisinebağlamakta, bütünonlarınkaynağıolarak etkidebulunmaktadır.Bu anlamda, heykel örneğinedönecek olursak şunları görürüz: Heykeltraş, kafasında güzel bir insan tasarlıyor ve bunu bir heykelolarakgerçekleştirmekistiyor;buonunereğidirvehenüzortadabaşkahiçbirşeyyokkenbuerekvardır.Bununbiçimi,bubiçiminüzerindegerçekleşeceğimaddevegerçekleşmeyisağlayacakhareketler,hepsibuereklebağlıolarakdüzenlenecektir.Örneğin tasarlanan güzel insan vücudu, herhalde, kerpiçten değil, ona uygun düşecek olan beyaz

mermerden yapılacaktır; güzellik oranlara uygun biçimleri gerektirecek, bütün bunları sağlamak içinheykeltraşınbeceriklielhareketleriişgörecektir.Ereksel neden’in belirleyiciliği tezi, Aristoteles teorisi bakımından, evrenin hareketlerini, doğal

varlıklarınvaroluştarzlarınıaçıklamayatemelteşkilediyordu.Bırakılantaşlarındüşmesininnedeni,onundahaöncesahipolduğufakatkaybettiğiyeredönmesi içinbirerek taşımasıydı;ateşingökyüzünedoğruyükselmesi, onun gök ateşlerine karışma isteğinden doğuyordu. Olup biten her şeyin kaynağında,maddeninkendivaroluşunauygunbirsonucaulaşmakiçinbirerektaşıyorolmasıvardı.Nedenlerin dayandırıldıkları son nedenin “ereksel neden” olması, gerek Aristoteles’te, gerekse onu

izleyenlerde, oluşu açıklama adına kısır bir döngünün savunulmasına yol açmıştır. Örneğin, “otlarınbüyümesinin nedeni, onların koyunlar tarafından yenmesi ereğidir”, “elmanın nedeni, insanların onuyemekten hoşlanmasıdır” gibi... Bugün bize gülünç görünen bu tür açıklamalar, gerçekte pek az terkedilmiştir. Hâlâ bir çok biyolojik olay, çoğu kez farkına varılmaksızın “ereksel neden”lerle açıklanır.Çiçeklerin renk ve kokularının nedeninin, arıları, böcekleri kendilerine çekerek döllenmeyi sağlama

Page 121: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

amacından kaynaklandığını söylemek bunun tipik örneğidir. Herhangi bir olayı, kendisine uygun birerekselsonuçlaaçıklamak,erektenhareketedereknedeniyalnızcaonauygunoluşve hareket biçimleriiçindearaştırmak,metafiziğinkarakteristiklerindendir.

—SkolastikteNedensellik:

Ortaçağdüşüncesininbirözelliğinin,Aristoteles’ienuçnoktalarakadarçekipyozlaştırmak,ondacanlıolannevarsaöldürüpölüvemetafizikolanıhortlatmakolduğunadeğinmiştik.“Nedenler”konusundadaaynıyolunizlendiğinigörüyoruz.Skolastik, Aristoteles’in dört nedenine karşılık kırktan fazla neden bulup çıkardı. Burada da, tasım

öğretisinde olduğu gibi, evrenin tanrıdan başlayarak aşağı doğru inen hiyerarşik düzenini kanıtlamaçabasının etkisini görebiliriz. Eğer çokluk, kendisinin üzerinde bulunan birliğin parçası ise, çokluğutemsil etmeye yetenekli daha genel ve üst parçalardan geçerek Bir’e ulaşılabilir, daha doğrusu, onunöncedenkoyduğubilgi anlaşılabilirdi.Tasımkiplerinin altmış dörde çıkarılması ile nedenlerin kırktanfazlasınınbulunupçıkarılmasıarasındabutemeldebirilişkibulunabilir.

—YeniçağdaNedensellik:

Skolastiğin dinsel dogmalara dayanan ve yukarıdan aşağıya inen açıklama tarzına karşılık, gelişenbilimi kendisine çıkış noktası olarak alan yeniçağ düşüncesi, nedensellik konusunda da Demokritosatomculuğunu diriltmeye yöneldi. Atomcu nedensellik teorisi, düşünceye, iradeye, zihinsel öğeye yerbırakmayan, bütünüyle mekanik bir sistem ifade eden değişmez ve zorunlu ilişkiler olarak tanımlar,neden-sonuçbağıntısını.Mekaniktekigelişmeler,özellikleNewton’unöne sürdüğüyasalarınbaşarısı, nedenlerin bilinmesiyle

sonuçların da birbirine bağlı olarak sonsuzca bilinebileceğine dair eski umudu canlandırdı. Nedenleribilerek ve hesap ederek, çok yıllar sonra güneş sisteminde hangi gezegenin nerede bulunacağınıgörebiliyorduk; ay ve güneş tutulmalarının zamanını bilebiliyorduk: Öyleyse aynı ilkeleri kullanarak,nedenlerle sonuçlar arasındaki ilişkiyimatematikbir kesinlikle çözerekkendi geleceğimizi de bilemezmiydik? Makinelerin büyük ölçekli kullanımı ile üretimin gelişmesi, toplumsal hayatın “duyulur” biryasalılıkiçindeilerlediğinindüşünülmesiylebirlikteortayaçıktı.YeniçağınXX.yüzyılakadarolanbütünzamanları, bilimde nedensellik kavramının egemenlik yılları olarak adlandırılabilir. Bütün bilimler,fiziğinerişmişbulunduğu“kesinlik”tenetkilenerek,nedenlesonuçarasındaki“mutlakvezorunlu”bağıbirkezbulabilirlerseeğer,geçmişgibi,geleceğideapaçıkgörebileceğimizdürtüsüyleilerliyordu.Özelliklepozitif bilimlerdeki gelişmenin, nesnelliği deneysel bir nesnellik haline getirmekte gösterdiği başarı,kapalısistemler üzerindegerçekleştirilendeneylerin tekrarlanabilirliğindeki yüksek oran, nedenselliğin“evrenintemelyasası”olduğuyolundakiinancıpekiştirdi.Herhangibirnesneninhareketiningelecektekidurumunu bilebilmek için, onun belli bir andaki koordinatlarını ve “reflekslerini” bilmek yetecek gibigörünüyordu.

Page 122: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

—İndeterminizminDoğuşu:

Nedensellik, çağın bütün bilimleri açısından şu genel formülle tanımlanıyordu:Bir olay ya da olgu,belli koşullar altında, daima belli bir sonuca doğru ilerler.Daha açık bir deyişle, aynı nedenler, aynıkoşullardaaynısonuçlarıdoğurur.Klasik dinamikte, mekanikte, evrensel çekim teorisinde, Maxwell elektrodinamiğinde elde edilen

sonuçlarveyasabiçimindekesinlikkazandırılanformüller,buidealtanımauygundu.Böylece,şugüvenelde edildi: Zaman ve uzay koşulları (yani başlangıç noktasını karakterize eden koordinatlar) ile busistem içinde yer alan öğelerin özellikleri verildiği, ve bu sistemedışarıdan gelen etkiler de bilindiğitaktirde,sistemiçindeolagelmişveolacakolanbütünolaylarıtamamiyletanımlayabilecekbirmatematikdenklemlergrubuinşaedilebilirdi.Olmuşveolacakbütünolaylar,nedensellikilişkisiiçindekiöğelerinhareketinebakılarakbilinebilirdi.Bu “kesin sonuç”, evrende ne varsa hepsinin bütün ayrıntılarına kadar önceden planlandığını ve bir

erek doğrultusunda kopuşsuz bir zincir gibi, neden-sonuç-neden-sonuç vs. biçiminde ilerlediğini önesürendüşünceyi de güçlendiriyordu;maddeyemaddedışındaki bir gücün (Tanrı’nın) etkisi olmaksızın,herşeyinbirbirindendoğarakkendiliğindenvemaddiolarakvarolduğudüşüncesinide!Nedensellik,buhaliyle,herikiyandan,idealistvemetafiziksistemleriçinbir“tanıtlama”deposugibiydi.Biryanda“herşeyin kurucusu ve yaratıcısı” bir “ilk neden=Tanrı” tezi, diğer yanda “eğer her şeyin bir nedeni varsaTanrınındabirnedeniolmalıdır,öyleyseTanrıyoktur”akılyürütmesi,aynıtemelüzerindekapışıyordu.“Evrenin bu temel ve değiştirilemez yasası”, nedensellik, yarattığı bütün olumlu gelişmelere, zengin

felsefi tartışmalara, kendi ifade ettiği ilişkiye uygun olarak “neden olurken”, gelişme, ve yasanın iççelişmeleri,birbaşkasonucu,“nedenselliğininkârı”sonucunudahazırlıyordu.Bilimdüzeyindeelealındığında,nedenselliğin“geçerli”birbağıntıolupolmadığınınölçütü,incelenen

olayıngeleceğineilişkin“tutarlıbiröngörüde”bulunabilmekyadabunubaşaramamaktı.Yukarıdasözünüettiğimiz bilim dallarında bu önemli ölçüde sağlanmış bir başarıydı. Bunun sonucu olarak da,“nedensizlik”,“rastlantısaldoğa”gibifelsefigörüşlerepeycesinmişbulunuyordu.Nevarki,fizik,atomvekuantummekaniğidallarındageliştikçe,nedenselliğin“evrenintemelyasası”

olduğudüşüncesisarsıntıyauğradı.Bir elektronun hareketi boyunca, onun konumunu ne kadar kesinlikle tespit etmekmümkünse, hızı o

kadar belirsiz kalıyor; ya da hızı kesinlikle tespit edilebilirse, konumu bilinemez oluyordu. Buna“Heisenberg Kesinsizlik İlkesi” denildi. Böylece bilinen bir durum, bütün kesinliğe rağmen kendisinebağlıbirbaşkadurumiçin tambirkesinsizlikdoğuruyor,buçelişki,nedenselliğin“birolayınmeydanagelişindenbirbaşkaolayınmeydanagelişiniçıkarsamak”biçimindetanımlananiçeriğiniyıkıyordu.Şöyledüşünülüyordu: Eğer verilere dayanılarak sonradan gelecek olayı açıklayabiliyorsak, verilerle olayarasındanedensellikbağıntısıvardı;verilerkesinolduğuhaldeaçıklanamazbirolaylakarşılaşıldığında,nedensellikde,“evrenintemelyasası”olmaniteliğinikaybediyor.Böylece,“evrenintemelyasası”nın,atomlardünyasında“kesinbiryenilgiyeuğradığı”ilanedildi.Koordinatlarvereflekslerarasındakibukopuşhaliningörülmesi,klasiknedensellikteorilerininolduğu

kadar,genelolarakfelsefinedensellikkavramınındasonusayıldı.Maddeninbir iradeveerek taşıdığıyolundakieneskiidealistteoriler,buradakendileriiçinbirgüçkaynağıgördüler.

Page 123: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Maddeninörgütlenmesininvehareketininyüksekbirbiçimini,toplumlarıvetarihiinceleyenbilimlerdede hemen hemen doğa bilimlerindeki gelişmelere paralel olarak, “nedensellik” yasası, egemenlik veçöküşdönemleriyaşadı.Yeniçağın tarihvepolitikayakafayoran ilerici filozofları,“determinist tarihanlayışının” temellerini

attılar.ÖrneğinMontesquieu,yeryüzününbütünolaylarıgibi, tarihinde “genelnedenlerle” ilerlediğini,tariholaylarının“eşyanındoğasındangelenbelirliyasalarıveilkeleriizlediğini”söylüyordu.Başkaları,örneğinİbn-iHaldun,Vico,Voltairegibi farklıçağveülkelerdeyaşamışpekçokdüşünür, tarihteolupbiten olayların maddi nedenlerin sonuçları olarak yorumlanıp açıklanmasından yana düşünceler ilerisürmüşlerdi. Coğrafya, ırk, ticaret, iklim vs. gibi pek çok “maddi neden”, savaşların, uygarlığın,devletlerinoluşveyokoluşlarınayolaçıyordu.Modern zamanlardaAugustComte pozitivizmi, toplumsal olayların neden-sonuç ilişkileriyle işleyen

yasalara dayandığı düşünce-sinden hareketle “sosyoloji”nin temellerini attı. 1830 devrimci dalgasınınürküttüğü burjuva düşüncesini karakterize etmek üzere, bu “bilim”, devrimlerin, karışıklığın,ayaklanmaların nedenlerini bulmaya ve bunları önlemek için neler yapılabileceğini tespit etmeyeyönelmişti.Tarihveyasalılıkkavramlarının,“nedensellik”temelindebirleştirilmesi,toplumbilimlerinde“coğrafi

determinizm”, “ekonomik determinizm”, “kültürel determinizm” gibi birçok akımın gelişmesine zeminhazırladı.Dayandıklarıfelsefitemelesasolarakmateryalizmolanbuakımlar,nedensellikkavramınıntekyönlü,sınırlayıcıvemekanikyorumuyla,metafizikkalıplarıaşamadılar.Öznelöğenin,iradenin,bilincin,büyük adamların ya da tanrı buyruğunun soyut insani erekselliğin, hürriyet idealinin tarihsel olaylarıngüdücüsü olduğu yolundaki tezlerde de, derece derece bir nedensellik anlayışı vardır. Görülebileceğigibi, bu alanda da, kaba materyalizmle idealizm, aynı metafizik kaynaklara dayanıyor olmanınparalelliğinigösteriyorlar.“Nedenselliğin”,tarihbakımındada“evrenselvetemelyasa”olduğudüşüncesininsarsılması,fizikteki

gibikesinveanibirbuluşlaolmadı.Tarih,herbilimdendahaçoksiyasalve ideolojiketkilereaçıktır.Dahadoğrubirdeyişle,birtoplumbilimiolantarih,kesinbirsınıfsalniteliktaşır.Burada şu gerçeğe değinebiliriz: Her sınıf, tarihte neler olduğu sorusuna, kendisinin tarihte neler

yapmaktaolduğuveneyapmakistediğiilebağlıbircevapverir.Sınıflariçin,geçmişvegelecek,daimayaşanan zamanın ihtiyaçları bakımından anlamlıdır. Ve tarih bilimi, eğer geçip giden olayların neolduğununaraştırılmasındanibaretbirbilimolsaydı,bugüneveyarınailişkindavranışlar,politikalarveideolojiler bütününden koparılabilseydi, yani sınıfların mücadelesinden ayrı, amaçlarından etkilenmezolarak kalabilseydi, belki Fizik gibi “kesin”, “nesnel”, “matematiksel” hale gelebilirdi. Bu olamaz.Tarihinnesnesinindoğasınıbiryanabırakarak,yalnızcaonunpratik insanetkinliğibakımından taşıdığısınıfsalanlamaçısındanbaksakbile,buolamaz.Tarih,yalnızcanesnelanlamdabir“sınıflarmücadelesialanı”değildir,bilimolarakdaaynıözütaşır.Buaçıdanbakılınca, tarihbilimine ilişkinherhangibir teorinin,yadakavramınetkinliğinindeneyle,

buluşlarla, “herkes için geçerli” hale gelmesi, ya da geçersizliğinin herkes tarafından açıkçagörülebilmesimümkünolamıyor.Klasik anlamda mekanik determinizm, daima bir temel neden ya da açıklayıcı tek neden ile sonuç

arasındakiilişkiyi,olayınözünübulabilmekiçinyeterlisayar.Açıkçaherolayda,birdençoköğevardır

Page 124: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

vebaşlangıçtabuöğevesüreçler,birbelliolayınnedenininaraştırıldığıalanıkapsıyorlarsa,olayınbirsonuçolarakbunlardançıkarsanabilmesi,aşılmasıgüçbirengellekarşıkarşıyadır.Mekanizm,buengeli“temelneden,”yada“nedenlernedeni”adınıverdiğibirbelirleyicigücübularakaşmayaçalışır.Ancakbuarayış,daima,yanısırabir“çoknedenlilik”anlayışıylabirlikteaynımetodolojininözelliğiolarak,yadafarklımetodolojikeğilimlerolarakgelişmiştir.Modern anlamda hiçbir tarihçi, olayı “çok boyutlu ve karmaşık bir bütün” olarak alma gereğinden

kaçınamaz.Nevarki,“sonanalizde”, tarihinmotorgücününneredebulunduğununcevabı,sınıf tavrınınbirifadesidir.

ii-DiyalektikteNedensellikKavramı:

—HegelveNedensellik:

Kendizamanında, nedensellik kavramının bilimlerde oldukça etkili bir yer tutmuş olmasına rağmen,mekanik içerik ve anlamıyla, Hegel, nedenselliğin kendi sistemine, diyalektiğe uygun düşünmediğini,sınırlı kaldığını ve evrenin oluşunu açıklayamadığını görerek, yalnızca tikel olguları, o da ancak birölçüdeanlamayıkolaylaştıranbirilkeolarakdeğerlendirdi.Ona göre “nedensellik”, kavramı, kaçınılmaz olarak bir “ilk neden” arayışına yol açar. İlk neden’e,

tanrıdadesek,maddededesek,genedeoluşsüreçlerinibir“sır”olmaktankurtaramayız.Çünkübellibirnedeni,bellibirsonucunizlemesinin“mantıksalbiraçıklaması”yoktur.Oysa,doğrudandoğruyabirakılsüreci olan evren, kendi kuruluşunu ifade eden kavramlarda tam bir mantıksal hareket formuverebilmelidir.Bu noktada Hegel, “neden” kavramı yerine, aynı zamanda akıl anlamına da gelen ve Türkçeye,

neden’den farkını belirtebilmek için “sebep” diye çevrilen bir kavram kullanıyor. Ona göre, sebep,nedenden farklı olarak, kendi sonsal ereğini içermektedir. “İlk neden”, daima açıklanamaz olarakkalırken, erekselliği dolayısıyla “sebep” hem kendisinin, hem de kendisinden çıkacak olan sonuçlarınmantıksalaçıklamasınıtaşımaktadır.Diğer yandan,mekaniğin koyduğu ve o çağda “evrensel” ilan edilmiş olan ilkelere göre, neden ve

sonuç arasında, Hegel, ilerleme gösteren bir ilişki bulunmadığı düşüncesindeydi. Hiçbir sonuç,nedeninden daha fazla, daha büyük, ya da daha zengin olamazdı, “Nedende bulunmayan, etkide debulunmazdı”. Örneğin bir bilardo topu diğerine çarptığında, ikinci top ancak kendisine çarpan topunkuvvetikadarbirkuvvetleyüklenebilirveondandaha fazlavedahahızlıvs.olamazdı.Bu ilişki, yaninedenindaima,yakendisineeş,yadakendisindendahaküçük,fakatkesinlikledahafazlaolmayanbiretkidoğurması ilişkisi, tarih ve evrim problemlerine uygulandığında, başlangıçtan bugüne kadar gittikçezenginleşip karmaşıklaşan evren tablosu açıklanamaz oluyordu. Böylece, mekanizmin “evrenin temelyasası”diyesunduğuyasa,evreninoluşvegelişme-ilerlemehalindekiakışınıaçıklayamıyordu.Hegel,buformülüşöylecebenimsiyordu:“Nedenleetkiilişkisikabuledildiğinegöre,etkinedendenbüyükolamaz;çünküetki,nedeninaçığaçıkışındanbaşkabirşeydeğildir”.Böylece,ilerlemenin,zenginleşipgelişmeninolmadığı bir kısır döngü ortaya çıkar. Neden ne kadarsa, etki de o kadar, ya da daha küçük olacak,

Page 125: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

böylece hiç deHegel’in tasarladığına uygun olmayan, yani giderek açılıp yayılarak sonunda kendisinezenginleşmiş ve somutlanmış olarak dönecek olan bilincin serüvenine benzemeyen bir gerileme sürecidoğacaktır.“... neden sadece kendisinden başkasının nedeni değil, kendi kendisinin de nedenidir; etki, yalnızca

kendisindenbaşkabir şeyin değil, kendi kendisinin de etkisidir. Buna göre, şeylerin sonluluğu şundanilerigelir:Nedenleetki,kavramlarınagöreözdeşken,buikibiçimayrıymışgibioluşurlar,oşekildeki,nedenaynızamandaetki,etkideaynızamandanedendir,amanedenhangibakımdanetkiyse,busefergeneo bakımdan etki değildir. İşte ilerlemeyi, belirsiz bir nedenler dizisi biçiminde sonsuza geri götürenbudur...”Oysa,geneHegelbelirtmektedirki,Tin,“nedenikendisindesürmeyebırakmamakta,sürekliliği kırıp

nedenidönüşümeuğratmakta”veilerlemektedir.BuradaHegel’inidealistkalıplariçindedeolsa,önemlibirözelliğikeşfettiğinisöyleyebiliriz.Hegel,

nedenselliği,mekanik anlamıyla dar ve evreni açıklama yeteneğinden yoksun bulurken, onu “karşılıklıeylem” kategorisi içinde eritiyor. “Eylem karşılıklığı, tam gelişmesi içinde konulmuş nedensellikilişkisidir. Ve iç düşünme, şeyleri nedensellik açısından incelerken, nedenlerin ve etkilerin sonsuzilerlemesiylebuilişkiyebaşvurur.”Demekki,“karşılıklıeylem”içindenedensellik,“nedenlerinveetkilerinbelirsizilerlemesi”olmaktan

kurtulur;“nedenlerdenetkilere,etkilerdennedenleredoğrugidendoğruçizgihalindekikaçışkırılır”ve“kendiüzerinedöndürülür.”Buradaanlatılanhareketbiçimini,Hegel,şöylegeliştiripaçıklıyor:“Nedenveetki,herikisidebirbiriniöncedenvarsayar...Herikisidebirbirindenöncegelir.”(Yani,

zamanda ve uzayda art arda dizilmiş halkaların oluşturduğu bir zincir görüntüsü vermez.) “Ve birbiriüzerindeeylemdebulunur,herbiridiğerinineylemininsonucudur.”(Yaniikiolayarasındakinedensellikbağıntısı,nedendensonucadoğrutekyönlübirilişkivermez.)Bu noktada, Hegel’in “düşünce sürecinin nedensellik bağıntıları” üzerine konuştuğuna özellikle

dikkatetmeliyiz.Soyutlamadüzeyinde,artardagelenikiolaydanbirininneden,diğerininsonuçolduğunusöyleyebilmek, önceden bu ikisinin birbirlerini varsayması ile mümkündür. Yani tekrarlanan pratikiçinde, pek çok defa gözlenmiş olması; A’nın görülmesinin ardından B’nin geleceğinin veya B’ningörüldüğüyerde,A’nıngeçilmişolduğununbilinmesigerekmektedir.Bir olayı “neden” olarak adlandırabilmek, ancak onun bir “sonuç”a bağlı olduğunun önceden

bilinmesiylemümkündür.Herhangibirolay,hangibelli-bilinensonucayolaçacağıbilinmeksizin“neden”olamaz; belli ve bilinen bir nedene dayandığı hakkında bilgimiz olmayan bir olay da, bu kendi başınaolduğu haliyle “sonuç” değildir.Böylece düşüncede, sonuç nedenden ve neden de sonuçtan hemönce,hemsonragelirler.Hegel, olayı ve süreci bir bütün olarak görüyor, parçalanmış ve parçalarında donup kalmış, kopuk

kopuk anların art arda birleşmesi olarak anlamıyor hareketi. Sürekliliği görüyor ve süreklilik içinde,birlikte ve karşılıklı eylemhalinde, aynı anda ve iç içe geçmiş olarak birbiri üzerinde etkide bulunanolaylarvesüreçlerbütünlüğünügörüyor.

Page 126: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

–DiyalektikMateryalizmdeNedensellikKavramı:

ÖzellikletarihinvetoplumungenelgelişmeyasalarınınbirbilimiolarakadlandırıldığındaMarksizm,özetlediğimiz metafizik nedensellik anlayışının yanlış akıl yürütmesiyle bir “ekonomik determinizm”olarak yorumlanır. Bu yalnızca burjuvazinin bir çarpıtması olarak kalmamış, pek çok “Marksist” dekendisiniböyletanımlayabilmiş,veyayaptığıişbusınırlı,mekanikteorileştirmeyedenkdüşmüştür.Henüz ikisi de sağ iken, Marx ve Engels, kurdukları bilimin böylece çarpık anlaşılıp kendilerine

“Marksist”diyenlerceuygulandığınatanıkolmuşlardı.Eskinedensellikteorilerinintümü,nedenvesonuçarasındakiilişkiyitekyönlübirilişki,yaniyalnızca

“nedenlerden doğan ve artık onlardan başka bir şey olan” sonuç’la, onun zaman ve yer bakımındanöncesindebulunanfarklıbirolay(neden)arasındakiilişkiolarakdüşünmüştür.Artardadizilipgidenbuolaylar zincirindeki etki, daima nedenden sonuca doğruydu ve sonuçlar, geriye doğru etkidebulunamazlardı.Gerçizincirlemegidişboyunca,hersonuç,kendisindensonrakininnedeniolacaktıamabuhiçbirzaman,birsonucunkendinedeninindenedeniolacağıanlamınagelmiyordu.Diyalektikmateryalizm,herşeydenönce,butekyönlüvekopuk,karşıtneden-sonuçilişkianlayışının

terkedilmesidir.Kavram hareketi düzeyinde ele alındığında, neden ve sonucun birbirine geçişli, birbirini içeren ve

birbirine dönüşen yapılarda olduğunu, diyalektik hareketin ilkeleri ışığında hemen gözleyebilmekmümkündür.Ancakbusoyutlamadüzeyinden,nesnelerinilişkilerihakkındanasılbirbilgiçıkarabiliriz?Kapital’deMarx, kapitalist üretim tarzının bunalımını açıklarken, diyalektik nedensellik anlayışının

klasikbirörneğiniverir.(Bkz.“Kapital”Cilt1.,s.648-650)Değişen sermayedeki artış ya da azalışın çalıştırılan emekçi sayısı ile denk düştüğü varsayımından

hareketle, önce bir bütün olarak toplumsal yapının bu olayda (büyüme ve bunalım) yer alan, harekethalindeki ve karşılıklı etki içindeki öğelerini ayırt eder. Üretim sürecinin teknik koşulları, artı-nüfusuoluşturan işçi ve işsizler ordusu, sermayenin hareketi ve yeniden üretilme süreçleri, sabit ve değişkensermaye oranları vs. Bunlar izlenen olayın, yani bunalımın, önceki bölümde kullandığımız deyimle,olanaklarının bir toplamıdır. Aynı kümeden, öğelerin hareket ve bağıntı tarzlarına göre, ve karşılıklıetkilerinin oluşma tarzına bağlı olarak, çelişmelerin şiddetine, çözüm koşullarına bağlı olarak, farklısonuçlarçıkabilecektir.Yabirdengeveortalamacanlılıkdönemi,yadabirbunalımdönemi.Diğeryandanbuolanakların,bellikoşullardolayısıyla,bunalımsonucunuverdiğinivebununoandaki

nedenininartı-nüfusolduğunudüşünelim.Şemalaştırırsakeğer,şöyleifadeedebiliriz:Her iki şekilde, neden ve sonuç arasındaki ilişkinin, basit bir tekrarlanma ilişkisi olmadığını,

sonuçların yeni sonuçlara yol açarken, eskilerden daha yoksul, daha zayıf kalmadığını ve değişirkenilerlemeninmümkün olduğunu göstermeyi hedefliyor. Nedenlerin ve sonuçların art arda dizilişinde, 1.şekildedahaaçıkçagörülebileceğigibi,birbirindenkopuklukvebirbirinindışındakalmadeğil,birbiriiçinden türeme ve birbiri içinde sürüp gitme, hareketin kesintisizliğinin ve etkinin karşılıklığının birözelliğiolarakkendinigösteriyor.Builişkiyi,konuyuincelediğibölümdeMarx,şöyleanlatıyor:“Tıpkı belirli bir hareketle gökyüzüne fırlatılmış bulunan gök cisimlerinin bunu daima yinelemeleri

gibi,birkezbubirbirini izleyengenişlemevedaralmahareketi içine sokulan toplumsalüretim içinde

Page 127: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

durumaynıdır.Sonuçlar,sırasıgelincenedenhalinialırlarvedurmadankendikoşullarınıyenidenüretensürecintümüiçerisindekiolaylar,devreselbirşeklebürünürler.Budevresellikbirkezyerleştimi,nisbiartı-nüfusunyaratılmasını–yanisermayeninkendisinigenişletmesiiçingerekliolandanfazlabirnüfusunmeydanagelmesiniekonomipolitiğinkendisibilebüyüksanayininzorunlubirkoşulusayar.”Buanlayışta,nedenvesonuç,birveaynıolaybütünlüğüiçinde,sürekliolarakbirbirinitamamlıyorlar

vebirbirleriylekopuşsuzbir“karşılıklıeylem”ilişkisiiçindebulunuyorlar.“Biriolmaksızındiğerinindeolmayacağı”şeklindekisoyutformülasyon,burada“karşılıklıiçerme”olarakaçıklıkkazanmıştır.Diğer yandan, nedenve sonuç arasındaki ilişkinin “nedenden sonuca”biçimindemutlaklaştırılan tek

yönlülüğüde,gene“karşılıklıetki”kavramıiçindeçözülmüşveolaylararasındaçokyönlübiretkileşmeilişkisi halinde kavranmıştır. Artı-nüfus ve birikim, yalnızca zamana yayılmış hareketleri içinde değil,aynıaniçindedebirbirlerininnedenvesonucudurlar.Öyleyse,mekanikteyalnızcaartardagelenfarklıolaylarınzaman içinde sıralanmasıolarak tanımlananvemekanikhareketanlayışınauygunolarakbasityer değiştirme biçiminde yorumlanan neden-sonuç ilişkisi hakkındaki öğretiyle açık bir farklılıkkonulmuştur.Diyalektik bakımdan hareket, “basit yer değiştirmeden” farklı olarak, bir iç ilişki, iç bağıntıların

kurulup çözülmesi, çelişenlerin birliği vemücadelesi olarak anlaşıldığında neden ve sonuç arasındakietkileşmeve“birinindiğerinedönüşmesi,birininyerinidiğerininalması”kavramlarıda,mekanik,zamaniçindeartardalığınmutlaklaştırılmasınıaşar.“Zincirlemediziliş”tasarımında,daima,“oradabirneden-buradabir sonuç”olaraköncelik-sonralık ilişkisi içindedizilmişnedensonuçsıralamasıönerilmişken,diyalektikte“karşılıklıetki”kavramıylabirlikte,biriçsellik,içtenbağlanmışolma,önerilmiştir.Bukavrayıştarzı,nedenselliğitekbaşınaevrenintemelyasasıilaneden,sonradayalnızcanedensellik

ilişkileri ile evrenin açıklanamayacağını gördüğünde onu kaldırıp atan metafiziğin aşılmasını temsilediyor.Şöyle ki: Diyalektik, bütünlüğü, tek bir bağıntıya indirgemeksizin, hareketi her yönü ve öğesiyle

kavramayı,bütünbağıntıveilişkileri,süreçleridüşünmeyiöğretiyor.Nedensellik,bağıntılıbütünlüğünbağıntılarından yalnızca bir tanesidir ve eğer diğer bütün bağıntılarla birlikte düşünülmezse, olguyuaçıklamakta ilerleme sağlamaz. Aristoteles’in ya da onun abartmacı öğrencilerinin nedenlerin sayısınıartırmaçabasınınbiranlamıdaburadadır.Onlar,pekçokbaşkabağıntıbulmakyerine,tekbirbağıntıyı,nedenselliğikendiiçindeçoğaltarakeksiklikleriniyenmeyidenemişlerdir.Bütünlüğü,bağıntılarınbir zenginliği, içsel-dışsalbütün ilişkilerinkarmaşasıolarak ele aldığımızda,

neden-sonuç ilişkisinin kendi üzerine dönüp duran bir gerileme ilişkisi olması da son bulur. Çünkükarşılıklı etkileşme, karşılıklı eylem bağıntısı içinde nedensellik, artık bir nedenden ancak kendisindeiçerilmiş olduğu kadarıyla bir etki doğuran donmuş ve kapalı öğe olmaktan çıkar. Öyle ki, bununsonucundaşutanımaulaşabiliriz:“Sonuçlar,nedenlerindendahakarmaşıkvedahazengindir.”

—GittikçeZenginleşipKarmaşıklaşanSonuçlarınDoğuşundaNedensellik:

Klasikdeterminizm,neden-sonuçilişkisinin“beklenensonuçlarınkensinlikleeldeedilipedilememesi”ölçütüne göre, farklı sistemlerde farklı biçimler aldığını ileri sürüyordu. Bu ayrıma dayanarak, doğa

Page 128: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

yasalarını,“DinamikYasalar”ve“İstatistikselYasalar”olmaküzereikiyeayırdı.“Dinamik Yasalar” terimi, verili bir sistemde, başlangıçtaki durum hakkındaki bilginin daha sonra

ortayaçıkacakolandurumunbilgisinişüpheyeyerbırakmayacakkadaraçıkolarakverebildiği ilişkileritanımlıyor. Yani böylece, belli sayıda öğe ve ilişkinin bir belli durumu, sonraki durumun öncedenkesinlikle bilinmesinimümkün kılıyor. Burada sistem öyle kurulmuştur ki, hem sayılabilir ve eksiksizdenetlenebilirnicelikteilişkiveöğetaşımaktadır,hemdebuöğeveilişkiler,dışetkilerden,kontroldışıbulunanbaşkasüreçlerdenarındırılmıştır.“İstatistiksel Yasalar” ise, böyle “otonom” sistemler halinde soyutlanamayan yapıların ilişkilerini

ifade eden yasalar olarak tanımlanmışlardır. Öğeler ve ilişkiler, sayılabilir, denetlenebilir olmanınötesindedir. Üstelik, kendilerini başka olay ve süreçlerin etkisinden koruyan bir kabuktan dayoksundurlar.Dolayısıyla böyle sistemlerde, belli bir durumun sonraki durumların bilgisini kesinlikleverebilmesi imkânı kalmamıştır. Öyleyse, olabilecek olanlar, ancak ve yalnızca, istatistiksel olarakkestirilebilecektir.Geçmişte,buveyabunaözselolarakbenzeyenbaşkasistemlerdeolupbitmişvebellibirsonucudoğurmuşbulunannedenler,incelenensistemde“beklenen”fakatkesinolmayanbirbiçimde“aynı sonuçları” doğuracaklardır. Burada, nedensellik, o eski ve mutlak kesinlik ve zorunluluğunuyitirmekte,birolasılıkderecesinedüşmektedir.Bu,“otonomolmayansistemler”,etkilerineaçıkolduklarıdışsisteminsüreklideğişkenolmasındandolayı,kendiöğelerinindedeğişkenliğinisergilemektedir.Buayrımda,bizimşuandadikkatetmemizgerekensorun,nedensellikilişkisinin,kapatıldığımetafizik-

mekanikkalıbızorlamasıvenesnelgerçekliktebulunmayanayrımlarıdayatmasıdır.Her şeyden önce, “Dinamik Yasalar”ın geçerli olduğu ileri sürülen “kapalı sistemlerin” maddi

hareketinhiçbirbiçimindegeçerliğiyoktur.Hiçbirsüreç,hiçbirhareket,tekilvebağımsızdeğildir.Bununsonucu olarak, gerçeklik, gelişmesinin her aşamasında, etkileştiği bütün süreçlerde, yeni niteliklerkazanır. Bu onun “başlangıçtaki” durumunu değiştirir. Dolayısıyla, “sistemin başlangıcındaki verilidurum”, henüz etki ya da sonuç doğmadan önce değişebilir; buna bakarak öne sürülmüş olan “sonuçbeklentisi”,süreçtekietkileşmelervedeğişmelerizlenmezse,hiçbirzamangerçekleşmeyecektir.Bütünevreninbiraçıksistemolduğubugünkabulediliyor.Buyüzdendemodernbilim,artık“herşeyi

açıklayacaktemelevrenselyasa”larpeşindekoşmadığıgibi,birzamanlaröylesayılmışolannedenselliğide,artıkbir“olasılıkilişkisi”olarakyorumluyor.Nedenselliğin bir olasılık ilişkisi olarak ele alınması, yalnızca bir yöntem sorunu değildir. Nesnel

gerçekliktede,eskilerinsandığıtarzdaveonlarıbazanfatalizmeyadateleolojiyegötürmüşbulunan“katıvedeğiştirilemez”birnedensellikzinciriyoktur.Birolayınbirbaşkaolayıdoğurması,daimasüreçtebelirlenen,yeniolayveöğelerleetkileşmeiçinde

adımadım kesinlik kazanan bir sonuçtur.Dolayısıyla,başlangıçta “işte neden budur” diye ayırdığımızşey, aslında hareketi boyunca defalarca kırılıp genişleyecek olan ve içeriğini değiştirecek olan birolanaklartoplamıdır.Öyleki,butoplamiçinde“neden”olaraksoyutlanmışöğevesüreçler,bağıntılarveolaylar,daimapekçokfenomenleilişkiveetkileşmeiçindedir.“Neden”indışındaki,yanibellibiretkininkendisindenbeklendiğiözelolanaklartoplamınındışındakidiğerbütünöğeler,bir“gerçekleşmeortamı”olarakgörünür.Herhangibirsonucunortayaçıkabilmesi,birnedenebağlıolarakbirbaşkaolayınortayaçıkabilmesi,buortamolmaksızınimkansızdır.Olayın“dışında”kalanbudünyanınçeşitliliği,zenginliğive etkileşme gücü, “neden”in dışında ve ihmal edilebilir bir nicelik olarak düşünüldüğünde, “aynı

Page 129: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

nedenlerdenaynısonuçlarınçıkması”beklentisiboşaçıkacaktır.istenmeyenbirsonucunönlenmesi,yadaistenen bir sonucun elde edilmesi, pratik etkinliğin, bu toplam üzerinde uygun bağıntıları seçebilmişolmasına,etkilenebilirvedeğişmesisonucundabeklenensonuçlarıverebiliröğeleribulabilmişolmasınabağlıdır.Buetkinlik,nesnelerinhareketinde“öznelneden”adınıverdiğimizbiryenigüçdoğurur.Doğadavar bulunduğunu düşündüğümüz ve “katı zorunluluk”, “kör rastlantı” gibi adlarla andığımız ilişkileridenetleyebilmek ve egemenlik altına alabilmek, doğrudan doğruya hareket halindeki maddenin gerçekilişkilerinibilmeklemümkündür.Bu,“öznelnedenlerin”,diğerhertürlünedendendahaetkiliolduğubirandır. Böylece, Hegel’in deyişiyle, “Tin (pratik etkinlik olarak okuyabiliriz bunu) nedeni kendisindesürmeyebırakmamış,sürekliliğikırmışvenedenidönüştürmüşolacaktır.”Nedensellik ilişkilerinin süreç içindeki bu değişebilir ve değiştirilebilir özelliği, “somut durumun

somuttahlili”kavramınayolaçar.“Neden”leribirkezbildiktensonra,bütünzamanlariçinsonuçlarıdabilebileceğinidüşünenmetafizikkarşısındadiyalektikçininesasfarkıburadadır.

—Koşul:

Hareketi içinde bir olayın, sonuçta hangi olayı “kesin” olarak doğuracağı, “başlangıçta” içerilmişbulunan öğelerin, kesin kalıcılığı, etkilenmezliği ve değişmezliği ölçüsünde bilinebilir. Bunun “kapalısistemlere”özgübirbilgiiçeriğiolduğunugördük.“Açıksistemlerde”,özelliklesosyo-tarihselolaylarda,birbelli“neden”inhangisonucudoğuracağının

daima yüksek ya da zayıf bir olasılık olarak saptanabilmesi, sürecin karmaşık, çok yönlü ve değişkenetkilerleyüklüolmasından;“nedensellik”bağıntısıdışındaveonunhareketinietkileyenpekçokbağıntınınyerveetkideğiştirmesindenkaynaklanır.Bununlabirlikte,mantıksalbirmodelüzerinde,engenelplanda,sosyo-tarihselilişkiler içindedebir

“nedensellik”bağıntısıayırtetmekmümkündür.Fakatburadakurulanilişki,hiçbirzaman“aynınedenler,aynıkoşullaraltındaaynısonuçlarıverirler”mekanikkuralınauymayacaklardır.“Aynı” terimi, “kapalısistemlere” uygulanabilen bir soyutlama iken, doğada ve tarihte, bir tekrarın bulunmaması gerçeğikarşısındageçersizkalır.“Tekrar”, ancak tikel biçimlerden soyutlanmış, somut, nesnel ilişkilerden farklı bir kavram hareketi

olarak görülebilir: Bunalımın ardından büyüme, sonra gene bunalım; ya savaş devrime yol açar, yadevrim savaşı önler, gibi, her biri ancak bir tarihselliği ifade ettikleri ölçüde ve bir olasılık olarakgerçeklenebilir ilişkilerdir. Kaldı ki, bu örneklerde dile getirilen ilişkiler de yalnızca nedensellikbağıntılarıylaaçıklanabilmeninçokötesindedir.

Page 130: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Mekanikyorum,neden’den sonucadeğişen ilişkiler ve etkileşmeler sürecini açıklayabilmek için bir“koşul”kategorisinebaşvurmuşvebunuda,kendiiç-dışayrımınagöretanımlamıştır.Gerçekten,soyutlamadüzeyindeelealındığında,bizebirinedendiğerisonuçolarakgörünenikiolay

arasında,gerçekleşmeninyönünü,zamanınıvebiçiminietkileyençevreolaylarıdaayırtedilebilir.Bunudiyalektiğiniçvedışkavramlarınaverdiğiiçerikbakımındanelealabiliriz.

Önceki kısımda, içsel olanın, bir olayın özsel süreç ve ilişkilerini, dışsal olanın da onungerçekleşmesinin süreçlerinde niteliksel olmayan bağıntılarla yer alan dolaylı etkileri dile getirdiğinigörmüştük.Neden’densonucailerleyişiçinde,süreçaçısındanbakıldığındagörünümşudur:—Bir olanak, kendi hareketi boyunca, başlangıçtaki içeriğinde bulunmayan pek çok öğe ve sürecin

harekethalindebulunduğubirortamdailerliyor,—Karşılıklıetkikuralıgereği,başlangıçtaki içeriğindebulunmayanbuortamınöğevesüreçlerinden

etkileniyorveonlarıetkiliyor.Buradaikitüretkigözlenebilir:— Ya başlangıçtaki eğilim, nitelikçe değişir, ya da taşıdığı eğilimin niteliği tamamlanır: Böylece

Page 131: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ortamınöğevesüreçlerinitelbiretkigücügöstermişolurveartıkiçselleşerekneden’egeçerler.—Bununötesinde,dışteriminedenkdüşenortametkenlerininetkisiancakşunicelsonuçlarıverirler–

kiasılanlamıyla“dışsal”olanlarbunlardır.—Gerçekleşmeninyönüneveiçeriğinekendietkisinikatarak,beklenendendahazayıfyadadahagüçlü

olmasınayolaçabilirler,—Gerçekleşmesüresiniuzatıryadakısaltırlar.Başkabirdeyişle,onuyavaşlatıryadahızlandırırlar.Bununla birlikte, bir dönem “dışsal” olma niteliği önde bulunan bir ortam etkeni, süreçte nitel

değişiklikler yapabilecek bir güç göstererek içselleşebilir. “Nedeni ortadan kaldırabilir”, ya da bizzatkendisi, nedeni bir koşul olarakdeğerlendirebilir ve kendisi neden haline gelebilir. Bu durumda, “birnedenin ortadan kalkıp diğerinin egemen olduğundan” söz etmek yerine, yeni ortaya çıkanın egemenolduğu ve etkilediği kadar da etkilendiği ve sonunda kendisi olmaktan çıktığı bir sentez süreciningözlenmesi imkânını veren ilişkiler doğabilir. İkinci durumda, sürecin sürekliliği kopmuş, bir kesiklikmeydana gelmiş olur. Sürecin niteliği değişir. Özellikle antagonist çelişmeli olayların kesişensüreçlerindegözlenebilenbuolay,herikisürecindedeğişmesidiraslında.Sonuçolarak,“başlangıçtaiçerilmişsonuç”kavramınadenkdüşenmetafizik“neden”kavramıyerine,

diyalektik, koşullar ve nedenler arasındaki karşılıklı etkiyi ve bunun sonucunda da süreçte oluşannedenselliğiönermektedir.İkisistemarasındakifarklılığışöyleceözetleyebiliriz:

4.RASTLANTIVEZORUNLULUK

Gerek “öz ve görünüş”, “içerik ve biçim” gibi yapıya ilişkin kategorilerde, gerekse “olanak vegerçeklik”, “neden ve sonuç” gibi oluş’a ve geçiş’e ilişkin kategorilerde, hareket, süreç ve bağıntıkarakteristiklerininbaşlıcaaçıklayıcıkavramlarolarakkaldıklarınıgördük.Bütünolayveolgularda,tamamlanmışlık,kesiklibirdurgunluk,içtenbağıntılılıktanyoksun,değişmez,

eğilipbükülmezmutlaklıklararayanmetafizikkarşısındadiyalektik,oluşveyokoluşiçinde ilerleyenvegerileyenevrenselkarşılıklıetkileşmeyi,birbirinegeçişliliğivedönüşebilirliğigözönünealır.“Rastlantıvezorunluluk”olarakayırtettiğimizbağıntıyıdaaynıilkelerışığındaelealacağız.Diyalektiğegelinceyekadar,bu ikikavram,mutlakkarşıtlıklar olarak tanımlandı.Bir olayda birinin

varlığı,diğerininkesinolarakyokluğuanlamınagelirdi.Örneğin,mekanistyorumuiçinde“nedensellik”kavramı,zorunluluğunmutlakbirifadesidir.Bueşleme,

dahaöncekibölümdegördüğümüzgibi,sonuçtanedenselliğinbüsbütüninkârınayolaçabilmiştir.Şundandolayı: Mekanik determinizmde, zorunluluğun karşıtı olarak düşünülen rastlantı, nesnel bir karaktertaşımaz. Esas olarak öznel bir kavramdır ve doğada bulunmayıp araştırmacının yöntem ve araçlarınınyetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan, “bilinmeyen durum”dur, “hesap edilmemiş öğe”dir. Diğeryandan,butanımaaykırıolarak, rastlantınınnesnelbirbağolaraksaptanması,bukez, tersineçevrilmişbir mutlaklaştırma ile “indeterminizm” prensibine yol açmıştır. Çünkü mekanizme göre, bunlardanyalnızcabirisi,yarastlantıyadazorunlulukgeçerliolabilirdi.

Page 132: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

–NesnelveÖznelRastlantı:

Bağıntı,erekleridoğrultusundadünyaüzerindeişyapaninsanınbütünleştiricieylemininbirunsurudur.Buanlamdadoğada, insaneyleminekonuolmadıkça,gerçektennelerindoğrudanveöze ilişkin,nelerindolaylı ve dışsal olarak bağıntılı olduğuna hüküm verilemez. Dönüştürücü tarihsel etkinlik, kendikoşullarına, araçlarına, düzeyinegöre, olanaklar üzerinde, ereğeolabildiğinceuygun ilişkiler seçmeye,bunlar arasında yeni ve zorunlu bağıntılar kurmaya yönelir. Bunu başarabildiği, tekrarlayabildiği vedüzenlikıldığıölçüdeegemenliğinikurarvepekiştirir.Bütünbueylemin,“çıplakdoğa”yadadolaysıztoplumsalhareketiçinde,kendisinin“özgülevrenler”

olarak ayırdığı alanlar üzerinde gerçekleştiğini, hayatı bir yerinden kesintiye uğratmaksızın, “ölü gibidondurmaksızın”gerçekleşemediğinidahaöncebelirttik.Oysa,apaçıkki,bueylem,hiçkesintisizakanvehiç dondurulamayacak olan nesneler ve süreçler üzerinde yapılmak istenmektedir. Burada birbirineuyumlukılınmakistenen,ikikarşıthareketsözkonusudur:Biri,kendikesintisizsüreciniyaşayan,diğeriereğidoğrultusundaonukesintiyeuğratmayaçalışanikikarşıthareket...İnsanmüdahalesiolmaksızındavarolabilenin sonsuz akışı ve bu akış üzerinde, kendisi için yeni bir bağıntılar düzeni kurmak isteyenerekliinsaneylemininakışı...Rastlantı ve zorunluluk, bu çatışma alanı üzerindeki ilişkilerin, biri insan tarafından kuşatılan ve

kopartılan “evren”e dışsal, diğeri bu “evren”in ilişkilerinde içkin, belirlenmiş, içsel bağıntılarını vebunlararasındakiilişkiyiifadeedenkategorilerdir.Böylece, iç ve dış hakkında daha önce söylediklerimizi hatırlayarak şu ayrımı yapabiliriz: Olayın

(insaneylemininkuşattığıveetkilediği“evren”in)içselsüreçlerindeyeralanöğelerarasındakiilişkilerve bunların sonuçları zorunlu; dışsal olaylar ve öğelerle olan ilişkiler ve bunların sonuçları iserastlantısaldır.Bu çerçevede rastlantı, aynı zamanda, mantıksal yapı ile uyuşmazlık içinde bulunan öğelerin de

niteliğidir.Mantığın, kavramlar arasındaki ilişkileri zorunlu yapılar (biçimler) içinde ele aldığını, birönermeden diğerine geçişin, bir kavramdan diğerini çıkarsamanın, daima, belirlenmiş ve başka türlüolamazolan bir ilişki halinde kurulduğunubiliyoruz.Böyle bir yapı içinde, genel tutarlılığa uymayan,öncüllerden çıkarsanamayan her öğe, her kavram, ya da her önerme, sistem bakımından bir rastlantısayılacaktır.Mantıksallık,diyalektikanlamda,düzeltilmişbirtarihselliktir.Bu“düzeltme”,birarındırmasürecinde

gerçekleşir. “Zigzaklı, karmaşık ve rastlantısal” süreçlerin yığışması halinde görünen tarihsellik, bukarmaşa içinde bulunan zorunlu, düzenli, dolaysızca bağıntılı öğe ve süreçlerin seçilmesi, yenidenbağıntılandırılmasısonucundamantıksalhalegetirilir.Busonuçaçısından,elenmişbulunandiğeröğelervesüreçlervebunlarınroloynadığısonuçlar,sürecinanakarakterinibelirlemeyen,süreçtebulunmasıyadabulunmamasıarasında“mantıksalolarak”farkolmayankategorilerolarak,yanibirer“rastlantı”olarakbir yana bırakılmışlardır. Mantıksal kuruluş, eğer tarihselliğin iç yasalarına uygun olarakgerçekleştirilebilmişse,teoride,bu“ihmaledilmişöğeler”önemlibireksiklikdoğurmaz.Bir belli teori ışığında da yürütülse, pratik, daima teoride öngörülmemiş bir dizi yeni problem

doğurarak ilerler. Bunların her biri, ya öngörülmeleri mümkün olmadığından, ya da mantıksal sistemiçindeöncedençıkarsanamadığından“rastlantısal”sayılır.Budurumda,olayınyadaöğelerin,gerçekve

Page 133: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

dolaysızbağıntılarasahipolupolmadıkları,tekrarlanabilirlikleri,birdüzenlilikgösteripgöstermedikleriincelenerek teori genişletilir. Bir önceki teorik kapsam açısından “rastlantısal” olan, artık bir sistemöğesideğerikazanarak“zorunlu”olur.Bunungibi,doğadada,birzamanvebelliilişkileriçindegeçicibir çıkıntılık gibi duran, “rastlantısal” olan, bir başka zaman ve ilişkiler içinde, düzenli olaraktekrarlanabilir, düzenlilik kazanır ve artık “zorunluluk” haline gelebilir. Şu halde teoride olduğu gibinesnelliktede,birolayın,sürecingenelbütünlüğüiçindedeğişenyeriveönemibakımındanaynıbirşey,rastlantısal ya da zorunlu olabilir. Bugün bir zorunluluk olarak kendisini gösteren şey, yarın birrastlantısallıkolarakelenipgidebilir.Demekki,birolayınbirsüreçterastlantısalmı,yoksazorunlumuolduğu,diğerbütünöğeve ilişkilerleetkileşmesininzaman içindeyayılışına, sürekliliğineyadageçicioluşunabağlıolarakbelirlenecektir.Tarihselsüreciöncelbirmantıksallığınürünüolarakgörenidealizmaçısındanise,Tanrısal iradenin,

herşeyinevvelindebulunan“mutlak ide”ninbiraçılımıolanbusüreçte,hiçbirşeyrastlantısalolamaz.Böylece evrende her şey, en küçük ayrıntısına kadar, ya önceden belirlenmiştir, ya da mantıksal birzorunluluklabirbirinden,başkatürlüolamayacakbirbiçimde,çıkmaktadır.

—RastlantıveZorunluluğunİçiçeliğiveBirbirineDönüşmesi:

Toplumsal işbölümünün ve işkollarının ayrışmasının doğuşu ve bunun toplumsal bir yasa ile ifadeedilebilecek şekilde zorunlu ve genel bir ilişki halini alması sürecindeMarx, bir yandan, geçerli olansistem açısından rastlantısal olanın süreçteki rolünü tespit ederken, diğer yandan zorunluluğun “baştanbelirlenmiş”olmadığını,onunda“süreçiçindeoluş”genelniteliğinesahipolduğunuaçıklar.Biridealisteönce işkolunun ayrışma yasalarının varlığı, sonra da buna uygun olarak ortaya çıkan bölünme olarakgörünecekolanolay(böylecebaştansonazorunluluklabelirlenmişolanbuolay),Marx’a, rastlantılarınartardayığışmasıvebağıntılıhalegelerekyenibirsistenoluşturmalarınınsüreciolarakgörünüyor.Diğeryandanbusürecintamamlanmışolduğu,bütünişlerindüzenlivezorunlukurallarçerçevesindeyürüdüğütoplumsal örgütlenme düzeylerinde de hâlâ örgütlenme dışı kalmış işleyişlerini sürdüren öğelerbulunabilir. Bunların yeni bir zorunluluğun habercisi mi, yoksa geçmiş zorunluluk ilişkilerinin şimdirastlantı durumuna düşmüş kalıntıları mı olduğu, yeniden kendi ilişkilerini doğurup doğurmayacakları,gelip geçici belirsizlikler halinde kaybolup olmayacakları, bir başka deyişle, kendilerine özgü birgerçekleşme içinolanakdurumundabulunupbulunmadıkları, süreçteki ilişkilere, karşıtlar savaşına, birbütünolaraksisteminiçilişkilerinevegelişmeeğilimlerinintoplametkisinekalmıştır.Herdurumdada,rastlantılarzorunluluğu,zorunlulukdarastlantılarıiçeriyor.Engels,ikibağıntıarasındakiilişkiyişöyletanımlıyor:“Zorunlu olduğu ileri sürülen şey, salt rastlantılardan meydana gelmiştir; ve sözde rastlantı,

zorunluluğunaltındagizlendiğibirbiçimdir.”Bu önermenin birinci bölümü, zorunluluğu rastlantıların bir bütünlüğü, ikinci bölümü ise, rastlantıyı

zorunluluğun bir biçimi olarak tanımlıyor. Kavramların bu birbirine bağımlılığı, gerçekte, nesneldünyanınilişkilerininbuikikavramlaifadeedilendurumvetarzlarınıniçiçeliğindendoğuyor.Birrastlantınınzorunlulukhalinialabilmesinin,olanakvegerçeklikkategorisi içindeçözümlediğimiz

Page 134: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ilişkilere bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Bu, her rastlantının zorunluluk biçimi alacağının zorunluolmadığı,aradakiilişkininnedenselolmadığıanlamınagelir.Bir zorunluluğun rastlantı durumuna düşmesi ise, boydan boya, sistem içi bağıntıların değişmesine

bağlıdır.Sistemveöğelerarasında,birinindiğerineöncelolmadığı,amaherbirinindiğeriilebirlikteilerleyip

tamamlandığı bir ilişki bulunduğuna değinmiştik. Rastlantı ile zorunluluk arasındaki ilişkide de bukendisinigösterir.Birbirindenkopukolarakgelişenbirçoktekilolayın,buaradabellibirdüzenlilikvegenel bağıntılılık eğilimi içinde bütünleşebildiklerini gözleyebiliyoruz. Bu ilişkiler, tekrarlanabilir,genelvesüreklihalegeldiğinde,rastlantısallıkvetekilliksonbulur.Buarada,tekrarlanabilir,genelvesürekli ilişkilerindışındakalanlarınelendiği,yadabirbiçimdedeğişipdönüşerek,geneleğilimiçindetanımlanabilirözelliklerkazandığıdagörülecektir.Her yeni eğilim, kendisinden önce zorunluluk değeri kazanmış te-mel hareket tarzlarının etkinlikte

bulunduğu bir temel üzerinde gerçekleşir.Ama gene her yeni gerçeklik, verili zorunluluk ortamına birkatkıdabulunarak,kapsamındabirgenişlemevederinleşmedoğurur.Özellikle sosyo-tarihsel hareket içinde, bir sınıfın doğuşu, egemen sınıfla çatışmasının yaygın ve

sistematik bir yapı kazanması ve bir eğilimi zorunluluk haline getiren başka pek çok etken doğurması,hareketbiçimiveöğeüretmesi,sözünüettiğimizolayınklasikbirörneğidir.Rastlantılarıngenellikve süreklilikleriölçüsündebir zorunluluğayol açmaları,diğeryandanonların

birzorunluluğunürünüolduğugerçeğinideörtmemelidir.Buanlamdabilim“rastlantılarındüşmanıdır.”Görünüşte bağımsız, rastgele ortaya çıkmış ve bir sistem öğesi olma niteliğinden uzak gibi duran herolayın, gerçekte bir zorunluluğun belirtisi olması gerektiği, yani bir bütünselliğe, bir yasaya dayanıyorolmasıgerektiğidüşüncesi,bilimselaraştırmanınyolunuçizer.Nevarki,birçokkereyanlışanlaşıldığıüzere,buözdeyiş,biliminrastlantıyıreddetmesigerektiğianlamınagelmez.

Marx, “zorunlubağıntıların gücününbittiği yerde bilimbaşlar” diyor.Gerçekten, zorunlu bağıntılarıapaçıkolarakgörülebilenolaylarçoksınırlı sayıdadırvegenellikle insanlarınsıradansayageldiği, ilgiçekiciolmaktanuzakolaylardır.Çoğunlukladoğave toplumolayları,düzensiz,bağıntısız,zorunsuzöğe

Page 135: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

ve süreçlerle örülmüşgibidir. Kaba zorunluluk, pratiğin kabalığıyla örtüşebilen bir görünüştür sadece.Dahaözsel,içselbirdönüşümeyönelenherpratik,zorunlulukdiyeyakaladığıilkhalkanınbirgörünüştenibaretolduğunu,ayrıntılarda, ilkbelirlemelerleuyuşmayan ve gittikçe başlangıçta varsayılmış sistemingeçersizliğiniortayakoyanyeniilişkilerin,etkileşmelerinvehareketbiçimlerinindoğduğunugörecektir.Genelolarakbilimintarihi,butürden“zorunlulukların”birer“rastlantı”olarakbiryanabırakılmasının,

birzamanlar“rastlantı”diye ihmaledilmişolanlarındasonradanzorunlulukolarak ifadeedilmelerininörnekleriyledoludur.

–RastlantınınRolüveEtkisi:

“Zorunluluk”,süreçiçiilişkilerinvehareketlerinbellibirsomutlukkazanmasınınsonucudur.Birbaşkadeyişle, bir olayın gerçekleşmesinin zorunlu olduğunu söylemek, onun bağıntılarının tamamlanmışolduğunu,artıkdıştangelecekmüdahalelerekarşıdirenç kazandığını, böylece değiştirilemeyeceğini, içhareketliliğinin kazandığı yön ve şiddetin bir başka, karşıt ya da alternatif eğilime çevrilemeyeceğinisöylemekdemektir.Budurumdaolayıniçselörgütlülüğü,dışsaletkilenmelerikıracak,geriçevirecekyadakendiyönünekatılanbiriçsellikhalinegetirebilecekbütünlüğekavuşmuştur.Marx, “eğer tarihte rastlantılar hiç rol oynamasaydı, tarih çok gizemli bir nitelik taşırdı” diyor.

Düzenliliğinve zorunluluğunbir oluş süreci olduğu, tamamlanma-bitme gibi bir durgunluğu tanımadığıdüşünüldüğünde,oluşungeneleğilimineters,uyumsuzyadabusistembakımındanbeklenmedikolanın,tekkelimeyle“rastlantının”,sürecinheraşamasındabirbellietkiyesahipolabileceğidekabuledilmişolur.Ancakbuetki,sürecinazçokbelirginlikkazanmışgenelniteliğinintümüyledeğişmesisonucunuvermez.Buradarastlantının,bellibireğilimigüçlendirmek,hızlandırmak,yadatersine,zayıflatmak,yavaşlatmakyönündenicelbiretkisibulunabilir.Ama,oluşunhenüzbelirsizliklerleyüklüolduğu,eğilimin ancakkesinolmayanbir yönelimkarakteri

taşıdığı, karşıt olanakların karşılıklı etkileşme ve çatışmalarının belli bir egemenlik sonucunu henüzvermediğianlarda,rastlantı,nitelsonuçlardoğurabilir.Ancakbunungerçekleşebilmesi için, rastlantısalöğenin etkisinin, süreç ilişkileri içinde yeniden üretilebilmesine yetecek olanakların bulunmasıgerekmektedir.

5.NİCELİKVENİTELİK

Bağımlı kategoriler arasındaki ilişki, birinden diğerine geçişte, dereceli bir yükseliş, birikim vesonuçta sıçramayladönüşmeözellikleri gösterir.Oluş’ungenel karakteristiği, böylece süreklilik içindebirkopuşun,kesintisizlikiçindebirkesikliğinortayaçıkışıveyenioluşvegeçişsüreçlerininbaşlangıcıiçinolanaklarındoğuşuolarakkendisinigösterir.Süreçteki bu iki farklı durum, yani birikim ve dereceli yükseliş ile, kopuş ve sıçrama durumları,

“nicelikvenitelik”kategorisindeifadesinibulur.Birikim, artış, büyüme, genişleme gibi fiziksel görünüşlerin yanı sıra, daima süreç öğelerinin ve

bunların hareketinin bağıntılarında da bir değişiklik beraber ilerler. Bu konuda çok kullanılan örnekte

Page 136: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

olduğu gibi, ısıtılan suyun, ısının belli bir niceliğinde, fiziksel niteliği değişir. Şu nokta önemlebelirtilmelidir ki, burada niceliği artan şey yalnızca ısı değildir; ve nitelik değişikliği, yalnızca bununsonucu değildir. Burada aynı zamanda, su moleküllerinin her birinin hareketinde bir hızlanma,bağıntılarındabirdeğişmegözlenir.Şu halde nicelik değişikliği denilince, bunun bir nitelik dönüşümüne yol açabilmesi için, yalnızca

ölçülebilir, sayılabilir özelliklerde bir miktar değişikliğin anlaşılmaması gerekiyor. Bunun yanı sıra,olgunun her bir öğesinin hareketinde, bağıntılarında ve karşılıklı etkileşmelerinde meydana gelendeğişikliklerinmiktarındadabirdeğişmebulunmalıdır.Özetle,yalnızcasayılabilirözelliklerdekiartışyada azalışın nitelik dönüşümü için yeterli olduğu, ya da nitelik dönüşümünün başlıca koşulunun bundanibaretolduğusanısıyersizdir.Geçişinbutüranlaşılması,moderndiyalektiköncesisistemlerdedevardı.Biradamınkafasındakisaçları tektekyolarsan,sonuçtasontektelidekopardığındaadamdazlakolur!Tek bir saçın koparılması bir şey ifade etmez, ama işlem tekrarlanırsa, sonuçta niteliksel değişmekendisinigösterir.Nicelikdeğişimibirbellisınırageldiğinde, toplam,nitelikselolarakyenibirbütünümeydanagetirir!Bu tür örnekler, konuyu anlaşılır kılmaktan çok, yanlış ve metafizik düşünmeye kapı açmaktadır.

Sonuçta “formel diyalektik” diyebileceğimiz bulanık, tümdengelimci ve yalnızca tikel formlar içindegerçekleşebilen bir düşünme tarzı doğurmaktadır. Çünkü bu örnekler, hem kast edilen hareketiaçıklayamamakta, hemdediyalektiğin asıl “kendini gerçekleştirdiği” alanolan sosyo-tarihsel vedoğalolayların anlaşılması söz konusu olduğunda, son derece mekanik kalmaktadır. Göz önündebulundurulmalıdır ki, böyle karmaşık ve “canlı” yapılarda, nitelik dönüşümüne yol açan her niceldeğişiklik,gerçekte,nitelikçedeğişenöğelerinniceliğindekibirdeğişimdir.Şuhaldedışsalbirbiçimdekendinigösterennicelbirikim,birniteldönüşümeyol açmayacak, fakat

nicelikçe birikiş ve yükseliş ifade eden her birimin nitelikçe değişiminin bir toplam göstermesidurumunda, öğelerin içsel bağıntılarındaki bir değişmenin eski niteliğin sınırlarını aşan bir birikimeulaşmasıdurumunda,nitelsıçramagerçekleşecektir.Özetle:Nitelikçedeğişenöğelerin,nicelikçebellibirsınırıaşmalarısonucunda,toplamnitelikdeğişir.

6.EVRİMVEDEVRİM

Nicelik ve nitelik arasındaki içsel ilişki,değişim sürecininmutlak olarak nicel birikim vemutlakolaraknitelsıçramaözelliklerigösterenaşamalarabölünmesiniimkânsızkılar.Hernicelbirikimdönemi(evrim),birimdüzeydenitelikseldönüşümleri(devrim)içerir.Böyleceevrimsüreçlerinindaimabütünühenüzetkilemeyendevrimcidönüşümkonaklarınınartardave

içiçegeçişiyleilerlediğini,devrimcidönüşümkonaklarınınise,genelvedahayüksekevrimsüreçlerininbir öğesi olarak hareket ettiğini görebiliriz. Hiçbir evrim dönemi, temel öğelerin nitelikçesıçrayışlarından bağımsız, ya da bu olmaksızın, bir bütün halinde devrimci sıçrayış anına ulaşamaz.Devrimci sıçrayış ve kopuş anı, evrim süreçlerinin içinde birikimini tamamlamış olan dönüşmüşniteliklerinhareketiolarakortayaçıkar.Bununla birlikte, buradan, evrim ve devrimmomentlerinin özdeş oldukları sonucu çıkmaz. Burada,

öğelerin hareket ve etkileşmelerini bir bütün olarak tanımlayan farklı sistemler ayırt edilmelidir.

Page 137: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Hatırlanacağı üzere, bir sistem, kendi öğelerinin bağıntı ve hareket tarzını belirler ve tanımlarken,öğeleriniçhareketvebağıntılarıdasisteminniteliğinietkilemekte,belirlemekteydi.Sisteminöğelervebağıntılarüzerindeki etkisiyle,öğelerin vebağıntıların yol açtığıhareketin sistem üzerindeki etkisi herzamanuyumludeğildir.Uyumunbozulması, sisteme göre daha hareketli ve değişken olan kategorilerinbağımlılıkilişkilerindekideğişmeilegerçekleşmektedir.Ozaman,kibuöğelerinvesüreçlerinhertürdenilişkisinin nitelikçe dönüşümünün belli bir sınırı aştığı andır, sistem parçalanır ve içsel bağıntılılığauygunyenibirdıştanımlayıcıkurulur.5Bkz:ENGELS-“DoğanınDiyalektiği”,s.271-2756MARX:“EkonomiPolitiğinYöntemi”-Türkçedekiüçdeğişikçevirisiiçinbkz:“GRUNDRİSSE”,SevenNişanyançevirisi,s.168-182,EKONOMİPOLİTİĞİNELEŞTİRİSİNEKATKI”,SevimBelliçevirisi,SolYay.s.266-277ve“EKONOMİPOLİTİĞİNELEŞTİRİLMESİNEKATKI”,OrhanSudaçevirisi,ÖncüKitabevi,s.210-221.7Önermenindayandığıbaşlıcakaynaklar,Marx’ın“FeuerbachÜzerineTezler”başlığıileanılannotlarıveburadaözellikle“1.Tez”dir.Aynıdüşünceninkuvvetlevurgulandığıpekçokbaşkapasajiçindenbirinide“Almanİdeolojisi”ndenaktarıyoruz:“1. “Şimdiye kadarki tümmateryalizmin (Feuerbach’ınki dahil) başlıca kusuru, nesnenin (Gegenstand), gerçekliğin, duyumluluğun, insanınduyumsalfaaliyetiolarakdeğil,pratikolarakdeğil,öznelbiçimdedeğil,yalnızcanesneyadasezgibiçimindekavranmasıdır.Bununiçindirki, materyalizme karşıt olarak etkin yön, gerçek, duyumsal faaliyeti olduğu gibi elbette tanımayan idealizm tarafından soyut bir biçimdegeliştirildi. Feuerbach, duyumsal nesneler ister; ama insan faaliyetinin kendisini nesnel faaliyet olarak kavramaz. Bunun içindir ki,HıristiyanlığınÖzü’nde,o,teoriktutumu,ancakhakikiinsanolarak

görür,pratiğiise,ancakiğrençYahudicegörünüşiçindeelealırvesabitleştirir.Bunedenlede‘devrimci’faaliyetin,‘eleştirel-pratik’faaliyetinöneminianlamaz.”(“Almanİdeolojisi”içinde,S.Belliçevirisi,SolY.,s.19)

“(Feuerbach) Kendisini çevreleyen duyulur dünyanın tüm sonsuzluktan doğrudan verilmiş ve durmadan kendine benzeyen bir nesnesiolmadığını,amasanayiininvetoplumundurumununürünüolduğunuvebununduyulurdünyanıntarihselbirürünolduğuanlamındaolduğunu,herbirikendisindenöncekikuşağınomuzlarıüzerindeyükselen,onunsanayiiniveticaretiniyetkinleştiren,vegereksinimlerdekideğişikliklereuygunolaraktoplumsaldüzenideğiştirenbütünbirdizikuşağınfaaliyetininsonucuolduğunugörmez.Enbasit‘duyulurkesinlik’nesnelerininkendileri,Feuerbach’aancak toplumsalgelişmeyle, sınaive ticarideğişimleryoluyla sunulmuştur.Herkesbilirki,kirazağacı,hemenbütünmeyve ağaçları gibi, yalnızca birkaç yüzyıl önce ticaret tarafından bizim enlemimize nakledildi ve demek ki belirli bir toplumun, belirli birçağdakibueylemisayesindedirki,kirazağacı,Feuerbach’ın‘duyulurkesinlik’inesunulmuştur...

“...Veinsanlarınkesintisizbufaaliyetibuişi,bumaddişeylerinyaratılması,birsözcüklebuüretim,günümüzdeolduğubiçimiyle,bütünduyulurdünyanıntemelidir...Elbette,dışdoğanınbaştagelmesi,buyüzdengeçerliliğindenbirşeyyitirmezvebütünbunlar,doğaldırki,kendikendineüremeyoluylaüremişolanilkinsanlarauygulanamazlar;amabuayrımın,ancak,insandoğadanayrıbirşeyolarakkabuledildiğitakdirdebiranlamıvardır.Zateninsanlarıntarihindenöncegelendoğa,hiçdeFeuerbach’ıniçindeyaşadığıdünyadeğildir.”(MARX-ENGELS:“Almanideolojisi”,Çev:S.Belli,SolY.,s.49-52)

8Bkz.LENİN:“FelsefeDefterleri”,s.212.9ENGELS:“DoğanınDiyalektiği”,SolYayınları,DördüncüBaskı,s.33810ENGELS:“KARLMARX’INEKONOMİPOLİTİĞİNELEŞTİRİSİNEKATKISI”başlıklımakale,“Felsefeİncelemeleri”,Sol.Yay.,s.115’te11MARX:“EkonomiPolitiğinYöntemi”,Grundrisseiçinde.12Tarihselvemantıksalınbirliğiaçısındanönemtaşıyanbuçözümlemenin,aynızamandaözvegörünüşilişkisinedeaçıklıkgetirmesi,diyalektikyönteminönemlibirözelliğineişaretediyor.Diyalektikbiranaliz,çoksayıdakategoriiçeriğininiçiçegeçtiğizenginbirsüreçtir.Hiçbirkategori,tekbaşınagerçekliğinbütününüanlamamızayetmeyecektir.Tambirbilimselbilgi,buradaolduğugibi,birçokkategoriyleifadeedilmişbulunanpekçokilişkivebağıntınınbağdaşmasınıtaşımalıdır.

Page 138: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

EKLEREK:IÖNERMETÜRLERİ

Önermeler,Aristoteles’egöre,ikianagruptadörtbiçimdebulunurlar:a.Nitelikselönermeler-Olumluönermeler-Olumsuzönermelerb.Nicelikselönermeler-Tümelönermeler-TikelönermelerBöylecebirönermeşudörtbiçimdenbirinegirer:-Tümelolumlu-Tümelolumsuz-Tikelolumlu-TikelolumsuzBirönermenindeğişikbiçimleriarasında,aşağıdakişemadagösterildiğigibibirilişkivardır:Önermelerinvekavramlarınböylecesınıflandırılmasınınamacı,birönermedendahadarkapsamlıbir

başka önermeye, bir kavramdan daha alt bir başka kavrama geçiş için şematik ve biçimsel bir yolgöstermektir;vebuyol,mantıksistemininbiçimselyapısıylatutarlıdır.Tümel olumlu bir önerme düşünelim ve varsayalım ki, bu önermenin değeri “doğru”dur: “Bütün

insanlar ölümlüdür.” Bu durumda, bu önermenin karşıtı olan, tümel olumsuz “Hiçbir insan ölümlüdeğildir.” önermesi, hiçbir deneyyadagözlemedayanma ihtiyacıduyulmaksızın kesin olarak “yanlış”değeri alacaktır. Çünkü, birinci önerme ile ikincisi arasında, özneler (konuları) ve yüklemleri aynıolmaklabirliktebirkarşıtlıkvardırvebiridoğruise,ötekinindedoğruolmasıolanaksızdır.Görüldüğügibi,buradaönselolarak,birtümelönermeninolumsuzununonakarşıtolacağıhakkındakibilgi,araçsızolarakbirbaşkabilgiyidoğurmuştur.Aynı önermenin tikel olumlu biçimi bize, bir “altık” ya da alt-önerme verecektir: “Bazı insanlar

ölümlüdür.”Bu tikel olumlu önermenin değeri, ilk tümel olumlu önermenin değerine bağlıdır. Eğer ilkönermedoğruise,budakesinolarakdoğruolacaktır.Bütüninsanlargerçektenölümlüise,bazıinsanlarındaölümlüolacağıgenedeneysizbellidir.İlişki,tümelolumsuzönermeile,tikelolumsuzönermearasındadaaynıdır.Fakat,eğeraltık’ınkarşıtınıelealırsak,işlembirazdahakarışıkbirhalalacaktır.“Alt-karşıt”önerme,

Page 139: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

şubiçimdekurulacaktır:“Bazı insanlarölümlüdeğildir.”Eğer,“doğru”değerialmışbulunan ilk tümelolumluönermeninalt-önermesiaçısındanelealınırsa,alt-karşıtönerme,altık’ındeğerinebağlıolarakbirdeğeralacaktır.Bazıinsanlarölümlüise,diğerbazılarıdaölümsüzolabilir.Fakat,olumlutümelönermeilebualt-karşıtönermeçelişikolacaktır.Bütüninsanlarınölümlüolduğudoğruise,“bazıinsanlarölümlüdeğildir.” denilemez. Tümel olumsuz “hiçbir insan ölümlü değildir.” önermesi ile, alt önerme “bazıinsanlarölümlüdür”arasındakiilişkideçelişiktir.Bütünbukarşıoluş,çelişiklik,altıkyadaalt-karşıtlık ilişkilerinin temelindeAristoteles’in özdeşlik

ilkesibulunmaktadır.Özdeşlik ilkesi, karşı olum sınıflandırmalarına, bu sınıflandırma da, bir belli önermeden, bir başka

önermenintüretilebilmesineimkânvermektedir.Önermeler ifade ettikleri içerik bakımındandört biçimdebirbirlerinekarşı olabilirler. Bu durumda,

Aristoteles,önermelerinbirbirlerinidıştabırakanbirbağlantıiçindeolduklarınısöyler.Budörtanakarşıolumilişkisişöylesayılır:1.Görelilerinkarşıolması,2.Karşıtlarınkarşıolması,3.Yoksunluğunsahipolmayakarşıolması,4.Onayıninkârakarşıolması.Aristoteles’in kavramları ve önermeleri bu tarzda sınıflandırmış olması pek çok defa eleştirilmiş,

bazen eksik, bazen de tamamen gereksiz ve yanlış bulunmuştur. Ne var ki, onun mantık sistemiaşılmadıkça, ya da Aristoteles sistemi tümüyle eleştiriye tabi tutulmadıkça, kavramların bu tarz elealınışınıneleştirisifazlabiranlamtaşımıyor.ÇünkübuyoldanAristoteles,bilginintümeldentekiledoğruinidiriliş yolunun esas alınmasından doğan bazı problemleri çözmekte, sistem içinde kalındıkcakarşılaşılacakolandüşüncegüçlüklerinigidermekistemektedir.Diyalektik bakımından, sınıflandırılmış karşıtlıklar yoluyla kavramlardan ya da önermelerden yeni

türdebilgilertüretilebileceğifikritamamengeçersizgörünür.Ancak,Aristotelesmantığınatemeldebağlıkalındıkça,buçabanınbüsbütünboşveyararsızolduğusöylenemez.

Page 140: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

EK:IITASIMINBİÇİMLERİVEKİPLERİAristoteles’egöre,ortateriminyerinindeğişmesi,üçtemeltasımbiçimimeydanagetirir:I.Ortaterimbüyükönermedeözne,küçükönermedeyüklemdir.MPSMSPII.Ortaterim,hembüyükönermede,hemdeküçükönermede,yüklemdir.PMSMSPIII.Ortaterim,hembüyükönermede,hemdeküçükönermedeözne(konu)durumundadır.MPMSSPBunların dışında, Aristoteles’ten sonra, onun öğrencileri ve Skolastikçiler tarafından bir dördüncü

tasımbiçimidahabulunmuştur.IV.Ortaterim,büyükönermedeyüklem,küçükönermedeöznedurumundadır.PMMSSPTasımınbutemelbiçimleridışındabirdekiplerivardır.Hertasımbiçimi,önermelerininniceliğiveniteliğinegörebelirlenenözelbiryapıgösterir.Buyapıya

tasımınkipidenir.Kipler,büyükveküçükönermelerinniceliklerininveniteliklerininilişkisiyle,vargınınhertasımbiçimiiçinkazanacağınicelikveniteliğitanımlarlar.Biçimvekiparasındakuralabağlanmışbirilişkivardır.Kipleritayinedenönermetürleri,belliharflerlesembolizeedilmişlerdir:A:TümelolumluE:Tümelolumsuzİ:TikelolumluO:TikelolumsuzKipler, tasımınçıkarımkurallarınıverdikleri için,büyükönemesahipgörülürler.Mantıklı düşünmek

vedoğru sonuçlara varabilmek, ancak tasımın biçimiyle kipi arasındaki ilişki kuralına uyarakmümkün

Page 141: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

olacaktır. Her tasım biçimi için farklı sayılarda kipler bulunduğu öne sürülmüştür.Kuralları, örneklerüzerindegöstereceğiz.Tasımınbirincibiçiminindörtkipivardır.1.İlkikiönermetümelolumluise,vargıdatümelolumluolur.A-BütünM’lerP’dir.A-BütünS’lerM’dir.A-BütünS’lerP’dir.2.Büyükönermetümelolumsuz,küçükönermetümelolumluise,vargıtümelolumsuzolur.E-HiçbirM,Pdeğildir.A-BütünS’lerM’dir.

E-HiçbirS,Pdeğildir.3.Büyükönermetümelolumlu,küçükönermetikelolumluise,vargıtikelolumluolur.A-BütünM’lerP’dir.İ-BazıS’lerM’dir.İ-BazıS’lerP’dir.4.Büyükönermetümelolumsuz,küçükönerme,tikelolumluise,vargıtikelolumsuzolur.E-HiçbirM,Pdeğildirİ-BazıS’lerM’dir.O-BazıS’lerPdeğildir.Tasımınikincibiçiminindedörtkipivardır.1.Büyükönermetümelolumlu,küçükönermetümelolumsuzise,vargıtümelolumsuzolur.A-BütünP’lerM’dirE-HiçbirS,MdeğildirE-HiçbirS,Pdeğildir.2.Büyükönermetümelolumsuz,küçükönermetümelolumluise,vargıtümelolumsuzolur.E-HiçbirP,Mdeğildir.A-BütünS’ler,M’dir.E-HiçbirS,Pdeğildir3.Büyükönermetümelolumsuz,küçükönermetikelolumluise,vargıtikelolumsuzolur.E-HiçbirP,Mdeğildirİ-BazıS’lerM’dirO-BazıS’lerPdeğildir.4.Büyükönermetümelolumlu,küçükönermetikelolumsuzise,vargıtikelolumsuzolur.A-BütünP’lerM’dirO-BazıS’lerMdeğildir.O-BazıS’lerPdeğildir.Tasımınüçüncübiçimininaltıkipivardır1.Büyükönermetümelolumlu,küçükönermedetümelolumluise,vargı,bubiçimde,tikelolumluolur.A-BütünM’lerP’dirA-BütünM’lerS’dirİ-BazıS’lerP’dir.2.Büyükönermetümelolumsuz,küçükönermetümelolumluise,vargıtikelolumsuzolur.

Page 142: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

E-HiçbirM,PdeğildirA-BütünM’lerS’dirO-BazıS’lerPdeğildir.3.Büyükönermetikelolumluküçükönermetümelolumluise,vargıtikelolumluolur.İ-BazıM’lerP’dirA-BütünM’lerS’dirİ-BazıS’lerP’dir.4.Büyükönermetümelolumlu,küçükönermetikelolumluise,vargıtikelolumluolur.A-BütünM’lerP’dirİ-BazıM’lerS’dirİ-BazıS’lerP’dir.5.Büyükönerme,tümelolumsuz,küçükönermetikelolumluise,vargıtikelolumsuzolacaktır.E-HiçbirMPdeğildirİ-BazıM’lerS’dirO-BazıS’lerPdeğildir.6.Büyükönerme,tikelolumsuz,küçükönermetümelolumluise,vargıtikelolumsuzolur.O-BazıM’lerP’değildirA-BütünM’lerS’dirO-BazıS’lerP’değildir.

Aristoteles’in,tasımınbiçimlerivekiplerihakkındakiteorisi,Skolastiğinelinde,tambirdogmahalinegetirilmiş,Aristoteles’teönermelerinvetasım’ınolgusaliçeriği–sınanabilirdoğruluğuyadayanlışlığı–önemtaşımışken,artıkyalnızcabiçiminönemliolduğubiranlayışegemenkılınmıştır.Böylece,doğruluğuinanca bağlı olarak saptanan bir temel öncülden, biçime ve kiplere uyularak yapılacak çıkarsamanınsonuçlarının tartışılamazdoğruluktaolduğukabuledilmiştir.Bilgisüreci, tasımın tümdengelimsürecineindirgenmiştir. Böyle bir tanıtlama çabası için Aristoteles’in çalışmaları yetmez görülünce de, tasımbiçimleridörde,kipsayısıdaaltmışdördekadarçıkarılabilmiştir.

TASIMTÜRLERİ

Page 143: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

-ÇokTasım:

Birbirinebağlıbirçokönermedenmeydanagelentasım,çoktasımdiyeadlandırılır.Buradabirtasımınvargısı, sonraki bir başka tasımın öncülü olur. Öncül konumunda bulunan tasıma öntasım, bu öncüledayanantasımadaastasımdenir.Eğlenceli ve klasik örneği, Tilki uslamlaması diye anılır; bir dereyi geçmekle geçmemek arasında

ikirciklikalantilkinintümdengelimyapmasınıanlatır.

BunehirgürüldüyorGürüldeyenşeylerhareketlidir

BunehirhareketlidirHareketliolanşeylerdonmuşdeğildir

BunehirdonmuşdeğildirDonmamışolandayürünmez

Bunehirdeyürünmez.

Tilki, birbirine bağlı üç tasım kuruyor; öyle ki, birincinin vargısı ikincinin ve ikincinin vargısı daüçüncünün öncülüdür. Böylece birbirleri içinden geçerek, ilk önermeden son vargıya tasımlar yoluylagidiliyor.-ZincirlemeTasım:Bir dizi önerme, eğer öncekinin yüklemi sonrakinin öznesi olacak şekilde art arda dizilmişlerse, bu

tasımazincirlemetasımdenir.Şöyleformülleştirilir:HerA,B’dirHerB,C’dir,HerC,D’dir,HerA,D’dir.Vargıdabelirtildiğiüzere,A’nınDolmasısonucu,BveC’ninhembirbirlerine,hemdeayrıayrıAve

D’yeözdeşolmalarınabağlıolarakortayaçıkmıştır.BirinciveikinciönermelerinortaterimiB’dirveAile C’yi birbirine bağlamıştır. İkinci ve üçüncü önermelerin orta terimi C’dir ve B ile D’yi birbirinebağlamıştır.Bise,başlangıçtaAileözdeşolarakverildiğinegöre,AileDözdeş,olmaktadır.OsmanlıDevletgeleneğiüzerineuydurulmuşşuözdeyişlerdizisi,buformülegörekurulmuştur:

Adldir,mucib-isalahıcihan,Cihanbirbağdır,dıvarıdevlet,Devletinyatımışeriattir,Şeriataolamazhiçharisillemelik,Melikzapteyleyemezilleleşker,Leşkericemedemezillemal,

Page 144: Aydın Çubukçu - mantık ve diyalektik

Malıcemedenraiyettir,RaiyetikulederpadişahıalemeAdalet.

Bu sözler, bir çember şeklinde yazıldığında, son bulduğu yerden yeniden başlar ve defalarcaokunabilir.Adaletilebaşlamışveadaletindevletörgütlenmesindekiyeriveunsurlarınıbellibiryönetimfelsefesi açısından özetlemiştir. Ancak diziliş öyle kurulmuştur ki, her önermenin yüklemi, sonrakininöznesidir veböylece, devletinunsurları birbirlerineözdeşlenmekteve aralarındabulunduğuvarsayılankopmazbağböylecevurgulanmaktır.