Top Banner
61

ArkeoGezi Sayı 1

Feb 19, 2016

Download

Documents

Arkeo Gezi

ArkeoGezi dergisi ile Arkeoloji dünyasından yola çıkıp, popüler tarih, kültürsanat,güncel yazı ve haberlerin yanında, gezi rotaları, çeşitli etkinlikler ve daha fazlasını çok daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla ülkemizde kendisine son derece kısıtlı bir yer bulanArkeoloji gazeteciliğini yaymak için yeni bir oluşum içerisinde olmanın heyecanını taşımaktayız.
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ArkeoGezi Sayı 1
Page 2: ArkeoGezi Sayı 1
Page 3: ArkeoGezi Sayı 1

HazırlayanlarTolga CandurÇağrı Durmuş

Uğur Can Uludağ

Kapak GörseliKekova / Çağrı Durmuş

Reklam ve Halkla İlişkiler

Tasarım

Haberler ve Çeviriler

İletişim

Tolga Candur

Uğur Can Uludağ

[email protected]

https://www.facebook.com/Arkeo.Geziihttps://www.facebook.com/arkeo.gezi.7

Verdiği destekten dolayı Dağ Medyaailesine teşekkür ederiz.

www.dagmedya.net

EditördenArkeoGezi dergisi ile Arkeoloji dünyasından yola

çıkıp, popüler tarih, kültür­sanat, güncel yazı ve haberle­rin yanında, gezi rotaları, çeşitli etkinlikler ve daha fazla­sını çok daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla ülkemiz­de kendisine son derece kısıtlı bir yer bulan Arkeoloji ga­zeteciliğini yaymak için yeni bir oluşum içerisinde olma­nın heyecanını taşımaktayız. Bu dergi, alanlarında uzmanakademisyen ve henüz öğrenci arkadaşların aynı potadabilgilerini paylaşarak birbirlerine yaklaşmalarını ve busayede bilgi dağılımının geniş kitlelere yayılmasını amaçedinmiştir. Özellikle Arkeoloji öğrencilerinin her türlüyazı, resim, haber vb. paylaşabilecekleri bir yazılı mecraolması vesilesiyle kişilerin bu bilim dalında kendilerinedaha fazla özgüven katmaları ve amatör ruhun bilimin takendisine nasıl şekil verebileceğinin deneysel arkeolojisibu çatı altında serbestçe yapılabilecektir.

Bu doğrultuda, ilk sayımızda öğrencilerin ‘NedenArkeoloji’ sorusuna verdiği cevaplar derginin tam birkimlik haritasını yansıtmaktadır. Ücretsiz e­dergi olarakilk sayının yayınlanmasının ardından öncelikle Arkeolojicamiasından; öğrencisinden profesörüne kadar geniş birkitlede destek bulabilirsek, internet sitesi ve daha sonra dadijital baskı olarak tüm satış noktalarında elinize ulaşabi­lecek bir dergi yaratarak bir farkındalık da kamuoyundaoluşacaktır. Böylece ilk başta öğrencinin sahip çıkmasıgereken bir bilim dalı olan Arkeoloji, okuduğumuz satır­lardan başlayıp sit alanlarındaki tarihi dokuya dek somutbir sahipleniş bulacaktır.

Bu süreçte, tamamen Arkeolojiye adanmış hayat­ların verdiği mücadeleyi kitlesel bir ses olarak kamuoyunayansıtmamızı sağlayacak olan tüm bireylere ‘AnadoluArkeolojisi’ için şimdiden sonsuz teşekkürler..

Çağrı Durmuş

Page 4: ArkeoGezi Sayı 1

İçindekileraralık 2012

Haberler........................................................................ 5

Arkeoloji ve Eskiçağ Tarihinde Çeviri Eser Sorunu..... 13

Arkeolog Çağrı Durmuş İle Söyleşi............................. 17

Dağ Filmleri Festivali................................................... 22

Bir Yok Oluşun Hikayesi "Kaz Dağları"........................ 26

Pompei'de Yaşam ve Ölüm.......................................... 33

Arkeoloji Öğrencilerine Sorduk "Neden Arkeoloji"........ 44

21 Aralık ve Mayalar..................................................... 52

HindistaNepal Kitap Tanıtımı........................................ 54

Üniversitelerimizden Haberler ve Etkinlikler................. 56

Page 5: ArkeoGezi Sayı 1
Page 6: ArkeoGezi Sayı 1

ORPHEUS'UN DÖNÜŞÜ

Dallas Sanat Müzesi Müdürü Maxwell Anderson verdiği röportajda 9 ay öncemüzelerinde sergilenen bir mozaiğin Şanlıurfa'da Roma Dönemine ait birvillanın tabanından sökülmüş olabileceğini öğrendiklerini ve yaptıklarıaraştırmalar sonunucunda mozağinin söküldüğü düşünülen alanın fotoğrafları ilemozağin tamamen uyuştuğunu gördüklerini söyledi. DMX Uluslararası DeğişimProgramı kapsamında 3 Aralık'ta Dallas Sanat Müzesi yetkilileri ve Türk yetkililerarasında imzalanan anlaşma sonucunda,Orpheus Mozaiği yıllar sonra 9 Aralıkvatanına dönmüş oldu. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay bizzat İstanbul ArkeolojiMüzesinde ki tanıtım toplantısına katıldı ve mozaik hakkında bilgiler verdi.VahşiHayvanları Evcilleştiren Orpheus isimli mozaik Urfa'daki müzenintamamlanmasından sonra sergilenmeye başlanacak.Oprheus lirini çalmaya başlayınca yabani hayvanları evcilleştiren,akarsularıdurduran,ağaçları ve bitkileri bile kontrolü altına alabilen Trakyalı bir ozandır.Mozaikte Oprheus Lirin çalmakta ve etrafına toplanan hayvanlar ise onudinlemektedir.

Bu ayın en güzelhaberlerinden birisikuşkusuz OrpheusMozağinin Türkiye'yeiade edilişiydi. İzine1999 Aralık ayındahalka açık bir müza­yede rastlanan 18000yıllık mozaiğin evinedönüş hikayesi iseşöyle.

Haberler

arkeogezi dergisi 5

Page 7: ArkeoGezi Sayı 1

190 MİLYON

YILLIK DİNAZOR

YUMURTASI BULUNDUGüney Afrika'da 1976 yılında

bulunan dinazor yumurtalar üzerindetekrar yapılan araştırmalarda ilginçsonuçlara ulaşıldı. Bulunan 34 yumurtadönemin teknolojisi ile yeterinceincelenememiş ve depolara kaldırılmıştı.Geçtiğimiz günlerde tamamanlananaraştırmalara göre yumurtalar 190milyon yıllık yani bilinen en eski dinazoryumurtalarından tam 100 milyon yıl dahaeski. Üstelik bu yumurtalar içerisindedeembiryo şeklindede bir dinazor bulundu.

4 ayaklı ve uzun boyunlu bir dinazor türü olan Massospondyluslara aityumurtalar üzerinde Toronto Üniversitesinden Dr.Robert Reisz ve ekibininyüksek çözünürlüklü mikroskoplar ile yaptığı çalışmalar sonucunda en eskidinazor fosilide yumurta içerisinde embiryo halde bulundu. Bu keşifin diğer birönemli yanı ise bir dinazor iskeletinin ne kadar sürede oluştuğunu bizegöstermesi.

Haberler

arkeogezi dergisi

Page 8: ArkeoGezi Sayı 1

Yapılan bu kesif sonucunda bölgede aramaların tekrar ve daha sistemliyapılması planlanıyor. Massospondylus'lar toplu halde yasayan ve yılın belirlidönemlerinde sadece belirledikleri yerlere göç ederek yumurtlayan bir dinazortürü. Bu özellikleri onların farklı farklı bölgelere birçok yumurta bırakmış olabile­ceginide gösteriyor. Antropologları heyecanlandıran bu özelligin Mezozoik za­man ile ilgili bilgilerimizi gelistirmede şüphesiz katkısı olacaktır.

Haberler

arkeogezi dergisi

Page 9: ArkeoGezi Sayı 1

İLGİNÇ BİR KEŞİFHABERİ

Adana'da ineklerini otlamaları için meraya salan Yücel Abuska'nın basınailginç bir olay geldi. Ineklerden birinin aniden çöken bir çukura düstügünü gören veinegini kurtarmaya giden Abuska farkında olmadan Roma Dönemine ait mezar­ların bulundugu bir alanıda kesfetti. Mezarları fark eden ve oldukça sasıranAbuska hemen jandarmaya durumu bildirdi. Jandarma incelemesinden sonraAdana Müze Müdürlügü'nden gelen görevliler bölgede mezarları belgeleyiptutanak tuttular. Müzeden yapı lan açıklamada alınacak izin sonrası kazılara 1 ­1.5 içinde baslanacagı ögrenildi.

Fakat bölgede yasayan, olasıbir kaçak kazıdan çekinen duyarlıvatandaslar tedirgin.Daha önce birçok eserin tahripedildigini söyleyen vatandaslaryetkililerin mezarları bir an öncekoruma altına almasını istiyor.Bakanlıktan çıkacak onayı bekle­yen müze görevlileri ise,eserlerinkoruma altına alındıgını ve vatan­dasların kendilerine güvenmeleriniistedi.

Haberler

arkeogezi dergisi

Page 10: ArkeoGezi Sayı 1

Homo HeidelbergensisDevrimi

Science Dergisinde yayımlananbir makale bilim dünyasını karıştırdı.Bazı araştırmacılara göre tarihinyeniden yazılmasına yetecek kadarönemli buluntulara ulaşıldı.

Günümüzden tam 500 bin yıl önce yapılmış keskin kenarlı mızrak uçları bu­lundu. Yani Neandertaller ve Homo Sapiens lere ait dilgilerden binlerce yıl önce­sine ait.İlk kalıntılarına Almanya'nın Heidelberg bölgesinde bulnuduğu için bu ismialan Homo Heidelbergensislerin MÖ 600.000 ile 400.000 yılları arasında yaşadığıdüşünülüyor. Taş teknolojileri bakımından Homo Erectuslara benzeyen türün çokgeniş bir alanada yayıldığı biliniyor. Ortalama boyları 180 cm olan türün kasları isemodern insana göre oldukça gelişmiş durumda.

Ayrıca aynı bölgede bulunan at, gergedan, fil ve geyik kemiklerine bakıl­dığında ise bilinçli bir şekilde avlandıklarını görüyoruz.Atapuerca kazılarında bulunan bulgulara göre ise Homo Heidelbergensislerölülerini gömen ilk tür olma özelliğine sahip.

Güney Afrika’da Northern Cape eyaletinde bulunan 13 kalıntı üzerinde çalışmayapan araştırmacılar, dilgilerin doğal oluşumlar değil, Homo Heidelbergensislertarafından yapıldığını tespit etti.

Haberler

arkeogezi dergisi

Page 11: ArkeoGezi Sayı 1

Dilgilerin birer kopyasını yapan araştırmacılar deneysel arkeoloji yöntemleri ileölü hayvanlar üzerinde yaptığı denemeler sonucunda kemiklerde oluşan kırıklar vehasarların bölgede bulunan diğer kalıntılar ile eşleşdiğini belirlerdi.Oldowan teknolojisi ile medeniyet meşalesinin ateşleyen kıvılcımın bilineninyüz binlerce yıl önce yakıldığı bu araştırmalar ile kanıtlanmış oldu. Üstelik HomoHeildelbergenlerin yaptığı dilgilerin tahta mızrak sapları ile kullanıldığı ve 2 nesneyibirbirlerine özel yapışkanlar ile tutturdukları düşünülüyor.

TARİHLENDİRME ÇALIŞMALARISÜRÜYOR

Karbon 14 yöntemi ile 60.000 yıl öncesinekadar sonuç alınabildiği için farklı yönetemlerdeneyen ve bir tarih vermekten kaçınanaraştırmacılar dilgiler ile ilgili daha kesin bir tarihvermek için uğraşıyor.

Aynı bölgede bulunan hayvan fosiller vetoprak örnekleri ile karşılaştırma yapanaraştırmacılar bu karşılaştırmaları ise radyasyonamaruz kalma yöntemi ile yaptı.Bu yöntem dilgilerin ve fosillerin toprağakarışmadan önce en son ne zaman ısıya ve güneş ışığına maruz kaldıklarınıbelirlemeye yarıyor.

Haberler

arkeogezi dergisi

Page 12: ArkeoGezi Sayı 1

Araştırmalara katılan Toronto Üniversitesinden Jayne Wilkins ''Neandertallerve Homo Sapiensler yeni bir teknolojiyi bağımsız olarak geliştirmediler,mirasaldıkları bir teknolojiyi kullandılar'' dedi.Colorado Üniversitesi’nden ThomasWynn dilgilerin nasıl tahta saplaratutturulduğu ile ilgili araştırmalarınsonucunu merak ile beklediğinisöyledi.Homo Sapienslerin veNeandertalllerin genellikle bal mumu veyareçineleri toprak ile karıştırıp ateştesertleştirdiklerini fakat HomoHeidelbergensis'lerin daha farklı yöntemlerkullandıklarını belirten Wynn, ''Gelişmeleriyakından takip ediyorum'' dedi.

500.00 yıl önce böylesine bir yönteminrasgele ortaya çıkamayacağını söyleyenWynn,keşifin en az aya çıkmak kadarönemli olduğunu söyleyerek sözlerinitamamladı.

Homo heidelbergensis'lerin GüneyAfrika ve Avrupa dışında kalıntılarınaulaşılamadı.Afrika'dan çıktıklarıdüşünülen Homo heidelbergensis'lerin Kuzey ve Orta Afrika'dada birçok izine rastlanacağını düşünenaraştırmacılar son buluntular ışığındaHomo heidelbergensislerin göç yol­larınıda bulmaya çalışacak.

Haberler

arkeogezi dergisi

Page 13: ArkeoGezi Sayı 1
Page 14: ArkeoGezi Sayı 1
Page 15: ArkeoGezi Sayı 1

Farkındayım sıkıcı bir konferans başlığı gibi oldu, ama film tanıtımıda nereye kadar birader. Filmler dizisine devam edeceğim, ama dü­zeltmem için bana verilen bir kitapta gördüğüm hatalardan sonra bukonuyu biraz deşmem gerektiğini düşündüm. Aslında hepiniz sorununfarkındasınızdır, ama çeviri işine bulaşmış ve son zamanlarda redak­siyona da girmiş biri olarak durumun ciddiyetini belirtmeden geçeme­dim. Bu tip çalışmalardaki çeviri problemleri için sadece çevirmenisuçlamak haksızlık olur. Çevirmeninden başlayıp editör ve redaktöre,oradan da genel yayın yönetmenine kadar uzanan bir hatalar veboşvermişlikler zincirinden bahsetmek gerekiyor bence. Büyük yayın­evlerinin, ki buna Arkeoloji ve Sanat gibi asıl alanı bu olan bir yayınevi de dahil, bu kadar baştan savma iş yapmalarını nasıl açıklamalı?Bazen çevirmenler kitabın bahsettiği konuya uzak kişilerden seçile­biliyor. Ama çoğu kez yazarla aynı ya da yakın disiplinden gelenleröyle işler çıkarıyorlar ki, kitabın orijinalini bile okumak gelmiyor ada­mın içinden. Kafayı duvarlara vurdurtacak cinsten hatalar bunlar vemürekkep yalamış insanların bunları nasıl yapabildiklerini anlamaktagüçlük çekiyorum doğrusu. Örneğin bir çevirmen nasıl olur da İngi­lizce’den geldiği gün gibi aşikar terimleri olduğu gibi Türkçe’ye geçire­bilir? Düzelttiğim kitap mesela: praetorian, Sasanid, claves, torquegibi İngilizce olduğu artık gayet açık kelimeler, aynen Türkçe’ye metnekoyulmuş. Bunlar ilk aklıma gelenler. Çok daha ciddi ve bir o kadarkomik hatalar mevcut. Elbette editör ve redaktörün işi bunları da kap­sıyor, ama bu durumda bizim yaptığımız çevirmenin arkasını topla­mak oluyor, düzeltme yapmak değil. Bilmeyen de bir bilene sormayıaklına getirmiyor. Bu arada Yunanca ve Latince kelimelerin trans­literasyon ve transkripsiyonuna değinmiyorum bile. Bizim camiadabile bir fikir birliği yok ne de olsa. Bu gibi durumlarda İngilizce’de na­sılsa Türkçe’ye de öyle aktarmak çevirmenler için bir alışkanlık. Birazzahmet edip iki kitap karıştırmak veya bir uzmana sormak zor geliyoranlaşılan. Daha bir Traianus, Nero, Constantinus görmedim. Traian,Neron, Konstantinos, hatta Ioustinianos gibi eğlenceli yorumlara bolcarastlamışsınızdır. Sorun Lykia’ya Likya demek değil. Bunlar artık uzunsüredir kullanılan dilimize yerleşmiş formlar. Ama koskoca Traianus’ugidip Trajan yaparsan o başka mesele. O zaman II. Beyazıt’ı Beyazyapana kızmanın alemi yok. Bunlar özel isimler bir de. ArkeoAtlas’taolduğu gibi Halikanassos’lu Dionysios’u (ya da Syrakusai tiranı, hatır­layamadım. Etrüsklerle ilgili bir makalede geçiyordu) Denys gibi birucubeye çevirmek (muhtemelen Fransızca’dan ama emin değilim) yada eksarkhesi kalkıp exarch olarak öylece bırakmak neyin nesi? Nasılbir tarih, hadi onu geçtim, İngilizce bilgisidir bu? Okuyucu nasıl olsaanlamaz mı, o yüzden mi bu baştan savma işler? O kadar çok körparmağım gözüne örnek var ki, buraya alsam blog Wikileaks olur. De­diğim gibi Klasik bilimlerde bu konulara dair bir uzlaşma yok, zatenolmasını da beklemiyorum. Ben eskiden bu konuda oldukça katıyken,

çeviri işine el attığımdan beri bazı konularda daha açık fikirliolmaya başladım. Likya ya da Makedonya yazmak belli du­rumlarda o kadar batmıyor bana. Burada önemli olan eserinhitap ettiği kitle ve çevirinin kendi içinde tutarlı olması. Amagel gör ki, çevirilerdeki asıl sorun bu değil; kelimeler Türkçe­leştirilmiyor, melez bir şey oluyorlar. Exarch gibi aslı Yunan­ca, ama İngilizce’ye Latince üzerinden geçmiş birçok kelimemetinde öylece durup bize sırıtıyor.

Makale

arkeogezi dergisi 15

Page 16: ArkeoGezi Sayı 1

Burada her çeviriyi sayfa sayfa inceleyip çevirmene giydirmek gibi bir niyetim yok aslında. Ama birkaç örnek vermemgerekiyor. Genelde memlekette teorik ya da felsefi konulardaki çalışmaların çevirileri sizi aydınlatmaz; kafanızı kaşıyıp “yaburada önemli bişi söyleniyor; sanırım aydınlanıcam, ama ne ola ki?” diye düşünmenize sebep olur. Okuduklarım arasındaBaudrillard’in Simulasyon ve Simulakra’sı mesela. Türkçe çevirisi o kadar berbat ki, nerdeyse Fransızca öğrenme isteği aşıladıbana, ki ben Fransızca ve Fransızlardan hazzetmem. Aynı şekilde tarih ya da arkeoloji teorileriyle ilgili kitaplarda kısmen çevir­menin konuya olan uzaklığı kısmen de teorik alandaki Türkçe kelime dağarcığımızın İngilizce’ye ve mesela Arapça’ya göre sı­nırlı oluşu yüzünden, zaten arkeoloji ve tarih teorisinden/felsefesinden fena halde bihaber camianın bu görüşlerden faydalan­ması (eğer bunu isteyen hocalar varsa tabii) iyice hayal oluyor. Örneğin Ian Hodder’in burada Geçmiş Okumak adıyla çıkankitabı.

Eleman bilişsel, tarihi, süreçsel gibi bir süzü arkeoloji kuramı inceliyor bu kitapta. Zaten kendisi post­processual (çeviride “post­süreçsel”!!!!”) arkeolojinin başlıca savunucularındandır, ama gel gör ki bu leziz kitap karşınıza aşağıda rastgele seçtiğim ifadelerleçıkıyor:“Süreçsel arkeolojinin aslında bireysel çeşitlilikle ilgilendiği ileri sürülebilir. Bunar rağmen, normatif yaklaşımlara karşı tepki

vermiş, durumsal uyarlanabilir davranışın önemini belirtmiş miydi?” (s. 36)“Görünürde materyalist olan bir üst hukuk tartışması kültürün içindeki algılara yapılan yüklemelere dayanır” (s. 59)“.. ayrıca bir nesne hem üretim hem eylem süreçlerinin sonucu olan bir nesne gibi, hem de kendisi diğer kavramlar için bir

gösteren olduğundan bir gösterge gibi görülebilir” (s. 94)

“Uyarıcılara evrensel tepki verecek evrensel bir beden, yaşamış olan bedenlerin pürüzlü özgüllüğü ile yer değiştirir. Geçmişleeleştirel olamayan ve açık bir bağlantının kurulmasını desteklemek, çeşitli paydaşların tarihöncesi üzerinde hak iddia ettiklerigüncel politikalara ters düşer” (s. 163)”

Finley’in Antik Çağ Ekonomisi:

“”Hellen yapılanmasını, yeterince tespit edilebilen köle­yöneticilerin varlığından değil fakat azatlı köleler ve onların torunları gözönünde bulundurularak daha az anlaşılır durumda olduğu kabul edilmelidir.” (s. 81)

Makale

arkeogezi dergisi

Page 17: ArkeoGezi Sayı 1

Yine Finley’in Antik ve Modern Demokrasi’si:

“O zaman, ne devletim mistik şeyleşmesine ne de kendi ahlak ve değerlerini bir kenara koyan mitsel objektif gözlemci olanMutlaklara inanmayan katılımcı değil de , onun yerine başka bir gözlemci geçmişse yada şimdiki herhangi bir ulusal siyasiçıkarlara hizmet edip etmediğini nasıl belirler? (s. 48)

Hartog, Herodotos’un Aynası:

“Herodotos’un Tarih’i üzerinde çalışmaya nasıl girişebiliriz? Metin gerçekten bir anlatıcı ve bir alıcı arasında var oluyorsa, vealıcının bir anlamda metnin içinde olduğu doğruysa, o halde ortak bilginin haritasını görmek için metinde çıkmaya gerek yoktur.Üstelik bilgi büyük ölçüde örtük de olsa, bu durum dolaylı olarak açık biçimler altında ortaya çıkan işaretlerin bu bilgiyigöstermesine engel değildir” (s. 31)

“Söylemsel dünyada bulunmayan ve son derece örtük olarak bu kod, dünya tasavvurunun kalıbı ya da ızgarası gibidir. Banakalırsa metin, alıcının düşleminde, Herodotos’un gözlükleri eğreltilemesiyle ne pahasına olursa olsun ifade edilen bu şeyi, buseviye etkili kılabilir… Aslında tasavvura ilişkin bu sayfalar, kullanıldığı araç sayesinde gören ve gösteren ressameğreltilemesinin çağrıştırdığı ve bu eğreltileme çevresinde gelişen bir düşünüştür: Tarih’in ızgarası ve “’ızgara’ olarak Tarih,göstermeye yarayan makine olan Tarih ve gösterme üstadı Herodotos.”(s. 335­336; eserin aslı Fransızca)

Fazla uzatmayalım. Bu pasajlarda çevirmenlerinİngilizce ve diğer dillerden birebir ­muhtemelenorijinalindeki cümle sırasını bile değiştirmeden­ çeviriyaptıkları aşikar. Sadeleştirme, cümleleri bölme, kulağırahatsız edip zihni bulandıran kelimelerden (üst hukuk,Hellen yapılanması, köle yöneticileri, ızgara, alıcınındüşlemi) kaçınma hak getire… Çoğunlukla çevirmenler,akıllarına ilk gelen Türkçe karşılıkları, üzerlerinde kafayormadan yazma eğiliminde oluyor. Bunlar Türkçe’yeçevrildiklerinde tam olarak neye karşılık geldiği belirsizkelimeler haline geliyorlar. Böylece cümlenin sonunageldiğinizde başta ne okuduğunuzu çoktan unutmuşoluyorsunuz. Eh, bu durumda böyle kitaplara tezlerde,

makalelerde vb. nasıl atıf olarak kullanacağız? Türkçe’ye çevrilmiş tanımları anlamakta sıkıntı çekiyorsak, savunduğumuzfikirlerle ya da bulduğumuz örneklerle bunları nasıl ilişkilendireceğiz? Bunlara dayanarak bir varsayımlar yapmak,genellemelerde bulunmak, sınıflandırma yapmak ne derece doğru olacak?

Elbette, yazarların kendi yetersizliklerinden ya da konunun doğası itibarıyla karmaşık ve zor metinden dolayı çevirmeninişinin güçleşeceğini kabul ederim, ama bir dereceye kadar. Çevirmen dipnotlarına ağırlık vermek, uzman kişilere danışmak,çeviri üzerinden bir ya da iki kez geçerek metin üzerinde kafa yormak, hatta benzer konularda yazılmış başka kitaplarıkarıştırmakla çok daha iyi sonuçlar kesin alacaktır. Burada yapılan iş bir tercüme bürosundakinden öte bir çabayı gerektiriyor.Bireyler, toplumlar, kültürler gibi unsurlar işin içine girdiğinde bir hukuk metni ya da fizik kitabı çevirmekten başka bir şeyleuğraştığımızı bilmemiz gerekir. Çünkü arkeoloji ya da tarih gibi alanlarda yazanların kendi kültürleri ve ortamları, ortaya çıkanmetinlerin tek bir şablon üzerinde kesin şekilde çevirmemize imkan vermiyor bence. Şahsen Fransızca öğrenmek istemiyorum.O yüzden çevirmenlerin Türkçe’yi daha iyi kullanmasında fayda var.

arkeolojigazetesi.comsitesinden alınmıştır.

Makale

arkeogezi dergisi

Page 18: ArkeoGezi Sayı 1

Merhaba sevgili Arkeogezi okuyucuları, dergimizin bu ilk sayısında bir röportaj ile karşı­nızdayız. Ankara’da yaşayan okuyucularımız bilirler Ulus ve çevresi çok geniş bir restoras­yon sürecine girdi. Eski yapılar büyük bir özveri ile çalışılarak yeniden ayağa kaldırılmayabaşlandı. Bu çalışmalar Ankara’nın geçmişine ışık tutarken bölgenin köhne görüntüsüne deveda etmesini sağlıyor. Böylece I.Meclisin önünden başlayan yürüyüşünüzü, Anadolu Mede­niyetleri Müzesinde sonlandırarak yeni bir gezi rotası kazanmış olacağız. Ankara’nın turizmiaçısından son derece önemli bir kazanım olacak bu çalışmaları ilk ağızdan duyarak siz sev­gili okuyucularımızı bilgilendirmek istedik. Bu amaçla Roma Tiyatrosu Restorasyon sürecin­de çalışan çok eski arkadaşım arkeolog Çağrı Durmuş ile yapılan çalışmalar hakkında vebölgenin geleceğine dair ilginizi çekeceğini düşündüğüm bu kısa söyleşiyi siz değerli okuyu­cularımıza sunuyoruz. Umarım severek okursunuz ve benim röportajı yaparken aldığım keyfisizde aynı şekilde okurken alırsınız.

‘‘Geleceğe açılan yol, geçmişin henüz keşfedilmemiş gizlidehlizlerinden geçer.’’

arkeogezi dergisi17

Page 19: ArkeoGezi Sayı 1

‘‘Tiyatrolar bir kentinulaştığı kültür seviyesinigösterir. 2000 yıl önce 2tiyatroya sahip birkentte bugün modern birtiyatro yoksa eğer, butarihin ilerlediğini fakatkültür ve sanatıngerilediğini göstermezmi?’’

Ankyra’dan merhaba,Ankara’nın günün her saati en işlek semti Ulus’tayız. Devlet protokolünden, memuruna,

işçisine, öğrencisine kadar her kesimden insanın Ulus’tan geçmesi gayet doğal, fakat yolüzerinde gördükleri bir yapı duraksamalarına, şaşkın gözlerle anlamaya çalışmalarına nedenolmaktadır. En çok duyduğumuz soru ise o kadar yıl önce bu taşların nasıl üst üste konduğu.Ankyra Roma Tiyatrosundayız.Tolga Candur: Öncelikle biraz sizi tanıyalım.Daha önce hangi projelere katıldınız ? En çokkeyif aldığınız kazı ve etkilendiğiniz hocanızkimdir ?Çağrı Durmuş: 1989 Ankara doğumluyum.Geçen sene Anadolu Medeniyetleri Müzesitarafından gerçekleştirilen Ankyra Tiyatrosukazı ekibindeydim. Geçtiğimiz Haziranayında da Pamukkale Üniversitesi’ndenmezun oldum. Bu kazı sezonunda ise Myra­Andriake kazıları heyet üyesi olarak mesle­ğimi ilk kez resmi olarak gerçekleştirmefırsatı buldum.Nevzat Hoca’nın üslubu,karakteri, egosuz yaşamı beni derindenetkiledi. İleride bir kazının sorumluluğunu

tümüyle bana ait olursa eğer onu örnek ala­cağım. Bu arada Ntv ekranlarından yayın­lanan Tarih Avcıları programı da keyifli vebir o kadar zor mesleğimizi tüm meraklılarataşıdı.Tolga Candur: Sizin için Ankyra’nınAnadolu’daki yeri nedir ? Ankyra tarihininasıl özetlersiniz ?Çağrı Durmuş: Antik dönemde Frigyabölgesinin coğrafi olarak tam merkezindeyer alan ve doğuyu batıya bağlayan yollarüzerindeki konumu ile giderek daha dagelişen Ankyra’nın bu jeopolitik önemi onuadeta yavaş yavaş bir başkent oluşasürüklemiştir.

Ankara Tiyatrosu

arkeogezi dergisi

Page 20: ArkeoGezi Sayı 1

Tarihte iz bırakan bütün zeki liderlerin yoluAnkara ile kesişmiştir. İskender, kışı Gordion’da(Ankara/Polatlı) geçirip Anadolu hakimiyetini ta­mamen kurduktan sonra o güne dek bilinen tümdünyayı fethetmiştir. Roma Döneminde günümüzUlus semtinde konuşlandırılmış antik kentin mer­kezine ilk imparator Augustus’un tapınağı, bir gu­rur tablosu olan icraatlarını anlattığı tablet ile yap­tırılmıştır. Atatürk tarafından da genç cumhuriyetinbaşkenti seçilerek kent merkezi de 2000 yıl önceantik tiyatro, tapınak, agora, hamam ve kaleninhalen nefes aldığı bu merkez etrafında şekillen­dirilmiştir.Tolga Candur: Ankyra Roma Tiyatrosu’nun sizinve Ankara halkı için önemi nedir ?Çağrı Durmuş: Ben Ankaralı olduğum için vehalen de orada yaşadığım için böyle bir tarihialanın varlığı benim için ayrı manevi değer arzediyor. Geçen sene tiyatro kazı ekibinde oluşumnedeniyle bu alana daha da sahiplenici bakıyorumve Ekim ayı itibariyle başladığımız Ankyra RomaTiyatrosu Restorasyon Projesi ilk duyduğum

andan itibaren sürekli bir heyecan hisset­meme neden oldu. Proje tamamlanıp tiyatrotamamen ayağa kaldırıldıktan sonra Ankaraeşsiz bir kültürel alana kavuşacak, Ankarahalkı ise tarihinin ne denli eskiye ait oldu­ğunu görsel bir kanıt eşliğinde daha da iyianlayacaktır. Şüphesiz bu durum turizme deyansıyarak bölge esnafının ekonomisine birkatkıda bulunacaktır. Günümüzde sadeceAnadolu Medeniyetleri Müzesi’ne yüzlerceturist gelerek ziyaret etmekte ve ardındanotobüse binerek geri dönmektedir. Fakat ti­yatro tamamlandığında, Müze, Ankara Ka­lesi ve Tiyatro arasında bir cazibe merkeziyaratılarak açık ve kapalı bir müze konseptioluşacaktır. Belki bu, ilerleyen yıllarda he­men civardaki Roma Hamamı ve Tapınak ilebütünleştirilebilir. Antik dönemde var oldu­ğunu düşündüğümüz tapınak, tiyatro vekaleyi birbirine bağlayan yol, bir yürüyüşparkuru oluşturularak gezi güzergahı şek­linde yaratılırsa Ulus’un tüm çehresi deği­şecektir. Şüphesiz bu durum bir başkentintarihi ve kültürel sahiplenişi olarak yankıuyandıracak ve bu alanda Roma ile yarışa­cak bir düzeye ulaştıracaktır.

Tolga Candur: Bu bahsettiğinizplanlar bir Ankaralı olarak beni deçok heyecanlandırdı. Projenin buözellikleriyle benzerlerinden çokayrı bir yere sahip olduğunugösteriyor. Tiyatro’ya dönecekolursak, yapı ve restorasyonçalışmaları ile ilgili bilgi verebilirmisiniz ?

Arkeolog Çağrı Durmuş ile söyleşi

arkeogezi dergisi

Page 21: ArkeoGezi Sayı 1

Çağrı Durmuş: Aslında kağıt üzerinde baktığınızda bir metropolün ortasında kazı veya onarımyapmak çok zordur. Kamulaştırma, alan darlığından iş makinası giriş çıkışındaki sorunlar ve bu­na benzer birçok problem görülebilir. Fakat tüm sorunlar bir avantaja dönüştürüldüğünde bu hemçalışma ekibine keyif ve cesaret verir, hem de bölge halkı ve esnafının sizi desteklemesine ne­den olabilir. Biz burada bu doğrultuda hareket etmeye çalışıyoruz ve gayet olumlu sonuçlar alı­yoruz. Zaten Kültür Bakanlığı’nın Arkeolojiye bakışı, Türk Arkeolojisi için bir kilometre taşıdır.Sayın Ertuğrul Günay ‘en büyük hayalim Ankyra tiyatrosunda bir gün oyun izleyebilmek’’ demişti.Biz bu hayali paylaşıyor ve ekibimizle büyük bir azim içinde çalışıyoruz. Bu doğrultuda uzman birekip dahilinde bütünleştik. Daha önce uzun yıllar Magnesia kazısına emek vermiş Arkeolog veRestoratör olan ekip arkadaşlarımız bu amaç için tüm teknik ve donanımlarını sergilemektedir.Örneğin taş ustamız tam 40 yılını vermiş Arkeoloji ve Restorasyona. Benim yaşım 23 olduğunagöre böyle bir tecrübenin ekimizde yer alması bizler için de bir güven kaynağı yaratıyor.

Ankyra Tiyatrosunun diğer antik benzerlerine göre en büyük farkı; oturma sıralarının geçdönemlerde çıkarılarak başka yapılarda kullanılmış olmasıdır. Şu an elimizdeki birkaç örnektenbaşka cavea’da oturma bloklarının yerine ana kaya görülebilmektedir. Bizans Döneminde yerin­den çıkarılarak yapının hemen yanında bulunan Ankara Kalesi’ne taşınan bu taşlarla yeni bölüm­ler kaleye kazandırılmış veya bazı bölümler onarılmıştır. Bu durum gerekli kazı ve ölçüm işlerininardından yeni blokların getirilerek ana kaya üzerine yerleştirmemizi gerektirecektir. Yani 2000 yılönce Romalılar karşılarında gördükleri çıplak ana kaya üzerine nasıl bir tiyatro yaslandırdıysa bizde aynısını yapacağız.Tolga Candur: Bu durumArkeologlar açısından apayrıbir heyecan yaratıyorolmalıdır. Peki, gördüğümkadarıyla müze de kendiekibiyle bir yandan kazıyadevam ediyor. Aranızda nasılbir diyalog ortamı var ?Çağrı Durmuş: Evet, bizkendi ekibimizle restorasyonve gerekli gördüğümüz alan­da kazılar yaparken, müze e­kibi de Nisan ayından itibarenbaşladığı alandaki kazılarınadevam ediyor. Her 2 ekip deaslında aynı amaç için, yanitiyatronun tamamen açığa çı­kartılıp onarılması için çalış­tığından aramızda da büyükbir koordinasyon sağlanmışdurumda. Özellikle müze temsilcisi olan Ankyra Tiyatro kazı sorumlusu sayın Mahmut Aydın,hem kendi ekibindeki kazıyı denetlemekte hem de bizim çalışmalarımıza destek vererek,büyükşehir belediyesinin yanında müzenin de desteğini hissetmemiz açısından somut bir örnekoluşturmaktadır. Zaten bizim restorasyon projesine başlamamız belli bir çalışmalar birikiminin

Ankara Tiyatrosu

arkeogezi dergisi

Page 22: ArkeoGezi Sayı 1

sonucunda gerçekleşme imkanı buldu. Müze ekibi, ilk kez 1980’li yılların başında başladığıçalışmaları son 4 yıldır aralıksız sürdürmektedir. Bu da ciddi bir kazı dönemlerinin ardından artıkrestorasyon aşamasına geçilmesi olanağını doğurmuştur.

Tolga Candur: Yeni kuru­lan birçok üniversitedeArkeoloji bölümü açılmayadevam ediyor, yeni mezunbir Arkeolog olarak öğrenciarkadaşlarımıza tavsiyeler­de bulunur musunuz ?

Çağrı Durmuş: Elbette. Öncelikle bu işi yap­mak isteyen Arkeolog adayları bu mesleği sev­mek zorunda. Bu kesinlikle sevmeden, keyif al­madan yapılabilecek bir iş değil. Öğrenci arka­daşlar bölüme girdikten itibaren sürekli çalış­malıdır, fakat bu salt sınav geçme amaçlı değil,bu bilgi bana ne katar düşüncesiyle yapılmalıdır.Tarih okurken keyif almalı ve farklı dönemlerikarşılaştırarak öğrenmeliyiz. Böylece bilgiler art­tıkça geçmişle bugünü daha iyi birbirine bağla­yabilir ve günümüzdeki birçok kavramın köke­nine ulaşabiliriz. Ayrıca benim Arkeolog kavra­mım sadece kazı yapan veya buluntu yorum­layan kişi değildir. Bir Arkeolog siyasetten müzi­ğe, resimden fotoğrafçılığa dek birçok alandakendini iyi yetiştirmelidir. Çünkü çok yönlü olma­yan, entelektüel birikime ulaşma ış bir Arkeologuzun süre bu işi yapamaz ve televizyondaki birprogramda meslektaşlarını gördüğünde içi bur­kulur. Öğrenciler hiçbir maddi beklentide bulun

madan kesinlikle kazılara katılmalıdır. Ben öğ­renciliğimin her yılında kazılara katıldım ve 1lira bile almadım. Fakat şu anda bu arazi de­neyimim sayesinde Arkeolojinin içinde kala­bildiğim için çok mutluyum. Son tavsiyem iseetrafa farklı açılardan bakmaları yönünde ola­caktır. Bir Arkeolog iyi bir gözlemcidir. Her ba­kış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, herdüşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.Tolga Candur: Çok keyifli ve bir o kadaröğretici bu sohbetiniz için çok teşekkür ederiz.Meslek hayatınızda bu kısa süredeyakaladığınız başarıları çok uzun yıllar devamettirerek Anadolu’yu geleceğe emanetettirebilmeniz dileğiyle.Çağrı Durmuş: Ben teşekkür ederim. 1 yıliçinde tiyatronun açılışında görüşmek üzere

arkeogezi dergisi

Arkeolog Çağrı Durmuş ile söyleşi

Page 23: ArkeoGezi Sayı 1
Page 24: ArkeoGezi Sayı 1
Page 25: ArkeoGezi Sayı 1

Türkiye'nin, dağ, keşif vemacera konulu, ilk ve tek filmfestivali olan Dağ FilmleriFestivali, 27 Şubat'ta, İstanbulBeyoğlu'nda, izleyicileriylebuluşuyor. 3 Mart'a kadar sürecekfestivale bu yıl; Fransız KültürMerkezi, Galatasaray Aynalı Geçitve Pusula Sanat Galerisi evsahipliği yapacak.

Film sayısında rekor artışDünya festivallerinde gösterilen500’den fazla film arasından belirlenen2013 seçkisi 40’a yakın filmdenoluşacak. Filmler; “Ülkemizden”,“Dünyadan”, “Keşif Ruhu”, “Doğa­Çevre­İnsan”, “Su Dünyası”,“Bisiklet”, “Kayak” ve “Doğa FilmleriYarışması Finalistleri” olmak üzere, 8tema başlığı altında toplanıyor.Seçkide; rafting, dalış, dağcılık, kayatırmanışı, base jump, kayak, dağbisikleti gibi doğa sporlarının yanı sıra,çevre ve doğa belgeselleri ve gezi,keşif ve insan hikayeleri de yer alıyor.

Film gösterimleri ücretsizTüm film gösterimlerinin ücretsizgerçekleştirileceği festival kapsamında;kitap sergileri, söyleşiler ve ödüllüyarışmalar da düzenleniyor. Geniş birizleyici kitlesine hitap eden DağFilmleri Festivali kapsamındaki buetkinliklerle; dağ ve doğa bilincinedikkat çekiyor, ulusal dağ ve doğabelgeselciliğine katkı sağlayarak doğakültürü alanındaki önemli bir boşluğudolduruyor.

National Geographic dergisinin deana basın sponsoru olduğu festivalinprogramıyla ilgili bilgi almak veetkinlikleri takip etmek için, aşağıdakiiletişim adreslerini kullanabilirsiniz.Web : www.dagfilmfest.org

E­posta : [email protected] Grup : http://groups.google.com/group/dagfilmfestFacebook : http://www.facebook.com/DagFilmleriFestivali

Dağ Filmleri Festivali Nedir?Dağ Filmleri Festivalleri (DFF) dünyanın çeşitli ülkelerinde yaklaşık 60 yıldır düzenleniyor. Festival doğa, keşif, çevre ve

kültür hikayeleri ile macera ve adrenalin sporları, yolculuk ve seyahat kültürü, ekolojik yaşam, ve doğal hayata dair yerliyabancı birçok yapımın izleyici ile buluştuğu sıra dışı bir organizasyon. Festivalde film gösterimlerine ek olarak düzenlenensergiler, atölye çalışmaları, söyleşiler film yarışmaları ve şehir yarışları ile on binlerce kişiye ulaşılıyor. Dağ Filmleri Festivali,tüm dünyada aynı isimle gerçekleştirilen bir organizasyon. İsimden dolayı her ne kadar dağcılara dönük bir festivalmiş gibialgılansa da aslında izleyicisini dağcılık dışında birçok sıra dışı yapımla buluşturuyor. Festival gösterime aldığı çevre, gezi vedoğa kültürüne ilişkin belgeseller, kültürel yapımlar, keşif ve gezi hikayelerinin yanı sıra extreme kayak, base jump, kayatırmanışı, dağ ve yol bisikleti, kano, kayak, yelken, dalış, yamaç paraşütü, skydiving, trekking, dağcılık ve rafting gibi bir çokdoğa ve macera sporuna ilişkin filmlerle geniş izleyici kitlelerine ulaşıyor. Dünyada 1950’li yıllardan bu yana gerçekleştirilenDFF’ler kurumsallaşmış yapıları, düzenledikleri etkinlikler ve uluslararası yarışmalarıyla on binlerce izleyicinin takip ettiğiorganizasyonlar haline geldi.Bugün, Türkiye de dahil olmak üzere, dünyada 17 ülkede 29 DFF düzenleniyor.Türkiye’de Dağ Filmleri Festivali

Türkiye’nin doğa, çevre, keşif vemacera temalı ilk ve tek film festivali.Festivalde doğa, keşif, çevre ve kültürhikâyeleri ile macera ve adrenalin spor­ları, yolculuk ve seyahat kültürü, ekolojikyaşam, doğal hayat konulu onlarca çarpıcıfilm izleyiciler ile buluşuyor. Günümüzdeher geçen gün daha da popülerleşen butemalar festivalin en büyük itici gücünüoluşturuyor. 2006’dan bugüne;

Türkiye’deki ilk Dağ Filmleri Festivali2006 yılında düzenlendi. Aradan geçen 6 yılgibi kısa bir sürede çok hızlı bir ilerlemekaydeden festival İstanbul, Ankara, İzmir veFethiye’de toplam 10 defa sinema ve doğa­severler ile buluşma başarısını yakaladı. Fes­tival, her sene gösterime aldığı çarpıcı film vebelgesellerin yanı sıra düzenlediği dinamiketkinliklerle de takipçilerine sıra dışı dene­yimler yaşatan ve kendi izleyici kitlesini ya­ratan alışılmadık bir organizasyon oldu.

Festival kapsamında gösterilen filmve belgeseller şu temalar altındatoplanıyor;

Dünyadan, Ülkemizde, Doğa, çevreve insan, Keşif Ruhu, Kayak,Bisiklet, Havacıl, Deniz / Yelken,Sıra dışı! (Ekstrem sporlar),Sinema tarihinden.

Festival

arkeogezi dergisi 25

Page 26: ArkeoGezi Sayı 1
Page 27: ArkeoGezi Sayı 1
Page 28: ArkeoGezi Sayı 1

bir yok oluşun hikayesiKAZ DAĞLARI

Tanrıların dağı Olympos’da kutlanan bir düğüne Fesatlık Tanrıçası Eris davetedilmez.

Bunun üzerine Eris düğüne davetsiz olarak katılır ve masanın ortasına bir altın elmabırakır.

Elmanın üzerine de “en güzele” yazmıştır. Bunu gören kadınlar ‘elma benim’ diyereksahiplenmeye kalkmışlar.

Tarafsız davranmak isteyen Olympos’un baş tanrısı Zeus, Yunan mitolojisinin ünlütanrıçaları Hera, Afrodit ve Athena, arasında kimin en güzel olduğuna dair bir yarışmayapmaya karar verir.

Krallar kralı Zeus, bu yarışma için Kaz Dağlarının yakışıklı çobanı Troya prensi Paris'ialtın elmayı en güzele vermesi için görevlendirir.

Paris de Altın Elma'yı güzelliğiyle ünlü tanrıça Afrodit'e vererek en güzeli seçer.Fakat Hera buna çok sinirlenir ve işte bu da Troya’nın sonunun başlangıcı olur.Çünkü Afrodit de Paris’e vaat ettiği gibi bu seçimin karşılığında “tüm kadınların en

güzeli” olan Helen’i Paris’e âşık eder.Hikâyenin devamını filminden de biliyorsunuz zaten.Akalılar ve Troyalıların savaşı için iki gruba ayrılan tanrılar İda Dağının eteklerinde bu

savaşı seyreder ve yönlendirmeye çalışırlar.

arkeogezi dergisi25

Page 29: ArkeoGezi Sayı 1

Bu mitolojik hikâye suçsuz birdağın nasıl savaşın ortasındakalabileceğinin göstergesidir aslındave dünyaya tepeden bakantanrıların nasıl bir yok oluşubaşlatabileceğinin hikayesidir.Güçlünün zayıf olan ileumursamazca giriştiği mücadelediraslında. Altın Elma'nınpeşinden giden bir ulusuncezalandırılmasıdır bu hikâye.

Altın Elma mitolojik bir hikâyeden çok, hırsın ve kibirin simgesidir.

Kaz Dağları

Page 30: ArkeoGezi Sayı 1

Altın Elma'yı alan kişi kendini herkesten üstün hisseder ve bu elmayaulaşmak için her şeyi göze alırmış.İşte, Dünyanın oksijeni en bol noktalarından biri olarak kabul edilen Kaz

Dağları'nda Altın Elma'nın aranmasının hikâyesi olmasının yanında, AltınElma’nın peşinden koşarak günümüze kadar gelen bu insani hırsın hikayesidiraynı zamanda.

Kaz Dağları; milyonlarcaağacı, zengin bitki örtüsü,yeraltı suyu,kaplıcaları, zeytinliklerbarındırdığı ve yabanhayatının korunmasıgereken bir bölge.Büyükşehirlerden kaçıp haftasonu tatilini temiz havave bol oksijen iledeğerlendirmek isteyenlerinyeri. Buz gibi suları,mis gibi havasıyla tam bircennettir Kaz dağları.

Öyle bir flora düşünün ki sahilden kızılçamlarla başlasın 800myükseklikte karaçamlara, daha sonra bu karaçamlar meşe ile karışsın.Kaz Dağı'nın en yüksek kesimlerinde ise dünyada yalnız Kazdağı’ndayetişenKazdağı göknarına ulaşılsın.Öyle bir fauna düşünün ki karaca, ayı, yaban kedisi, domuz, çakal,tilki, ağaç sansarı, yaban tavşanı, kartal, doğan, şahin, çulluk vekeklik olsun.

arkeogezi dergisi

Bir Yok Oluşun Hikayesi

Page 31: ArkeoGezi Sayı 1

Biga yarımadasının bu en büyük dağı şimdilerde parça parça altın elmaarayıcılarıyla işgal ediliyor.Kazdağı’nın kalbine demir gövdelerle girip asırlık ağaçlara bir kürdanmuamelesi yapıyorlar.Endemik bitkiler yok ediliyor, kayalar dinamitleniyor, dev makineler girebilsindiye yollar yapılıyor, şantiyeler kuruluyor, sondaj alanları açılıyor, toprağınaçaresi olmayan zehir sızdırılıyor, suları zehirleniyor ve havası karartılıyor.

arkeogezi dergisi

Kaz Dağları

Page 32: ArkeoGezi Sayı 1

pomaknews.com

Kaz Dağlarında 250­300 ton altın olduğu tahmin ediliyor. Bualtınlar toprağın altında zerrecikler olarak bulunuyor ve çıkarmakiçin ne yapmak mı gerekiyor?* Kazdağı’nda altın çıkarılırsa; 1trilyon ton toprak işlenecek, 400bin ton siyanür kullanılacak.* Kazdağı’nda altın çıkarılırsa; 2milyon 580 bin dönüm orman, 10milyon zeytin ağacı etkilenecek.* Kazdağı’ nda altın çıkarılırsa;su kaynakları azalacak vekirlenecek.* Kazdağı’nda altın çıkarılırsa;orman köylülerinin geçimkaynağı azalacak ve göçezorlanacak, 20 bin zeytinüreticisi, 80 bin zeytinişçisi ile 30 bin aile etkilenecek.Ürünlere alıcı bulamayacağız.Bölgeye turist gelmeyecek.* Her yıl zeytinden,zeytinyağından ve diğer tarımürünlerinden eldeedilen 650 milyon dolar ve ayrıcaturizm gelirleri kesilecek.

arkeogezi dergisi

Bir Yok Oluşun Hikayesi

Page 33: ArkeoGezi Sayı 1

Bir altın madeninin ömrü 10 yıl… Kazdağı’nda altın çıkarılırsa; 10yıl sonra siyanür çukurlarıyla üzerinde ot bitmeyen toprak dağlarıkalacak.10 yılda verilen zarar yüzlerce yıl temizlenemeyecek. Siyanür veağır metallere maruz kalacak, zaman içinde ölümcül hastalıklaramaruz kalacağız.

Bundan asırlar sonra dönüp arkamıza baktığımızda bir tarihin yokolduğunu göreceğiz. Efsanelerin konuşulmaya konuşulmayaunutulduğuna tanıklık edeceğiz. Pişman olduğumuzda ise her şey içinartık çok geç olacak…

“SON IRMAK KURUDUĞUNDA, SON AĞAÇ YOKOLDUĞUNDA, SON BALIK ÖLDÜĞÜNDE;BEYAZ ADAM PARANIN YENMEYEN BİR ŞEYOLDUĞUNU ANLAYACAK…”KIZILDERİLİ ATASÖZÜ

arkeogezi dergisi

Kaz Dağları

YazıTOLGA CANDUR

[email protected]

Page 34: ArkeoGezi Sayı 1
Page 35: ArkeoGezi Sayı 1

Pompei'de yaşam ve ölümPOMPEİ

Pompei

YAZI VEFOTOĞRAFLARAYNUR KOÇ

Bir gezgin olarak Akdeniz’deki Roma Kentleri’nin çoğunu gördüm.Bunların arasından ise adı hep cinsellikle ve hatta sapkınlıkla anılanPompei’den çok etkilendim. Gezmeden önce okuduğum tüm yazılarda heplanetle anılıyordu. Oysa gezdikten sonra, Pompei’ye çok haksızlıkedildiğini düşünüyorum.

arkeogezi dergisi 34

Page 36: ArkeoGezi Sayı 1

Pompei’yi tam olarak anlayabilmek için önce Napoli Müzesi’nin ikinci katındasergilenen kazılardan çıkan eserleri görmek gerek. Tarihin en büyük felaketinde yokolan kent aslında eğlencenin yanı sıra zengin tüccarların geldiği çok önemli birliman ve zengin Romalıların sayfiye yeri.Müzede gördüklerim, villalardan çıkarılan duvar ve yer mozaikleri, tablolar,heykeller Pompei’ deki yaşamı vurguluyordu, ören yerinde gördüklerimse ölümdenarda kalanları…Pompei, İtalya’nın CampaniaBölgesi’nde, Napoli’nin 23 kmgüneybatısında yer alır. Kente ilkyerleşenler en eski Campania halkıolan Osklardır. 5.Yüzyılın sonunadoğru savaşçı bir İtalik Kabilesi olanSamnitler , Campania’yı dolaysıylaPompei’yi ele geçirir. Tarihte ‘’Pompei‘’ adı ilk defa İ.Ö 310 ‘daII.Samnit Savaşı’nda geçer. SamnitSavaşları’nın sonunda Campania,Roma’ya bağlanır, bölgedeki kentlerRoma’yla müteffik olur. Bu karararağmen İ.Ö 90­89 ‘da İtalik Savaşı’nakatılan Pompei’ye Roma ağır cezakeser . Dönemin ünlü Roma GeneraliSulla’nın yeğeni olan Publius Sullabaşkanlığında ’’Romalı SubaylarKolonisi’’ kurulur , Osk dili yerineLatince resmi dil ilan edilir. Kentinmimarisi ve kültürü kısa süredeRomalılaştırılır.

Müzedeki eserleri bubilginin ışığı altındageziyorum. Girişte yeralan makette, kenttekiçarşılar, evler, villalar,caddeler, çeşmeler,tiyatrolar canlandırılmış.

arkeogezi dergisi

Pompei

Page 37: ArkeoGezi Sayı 1

“İssos Çatışması “

Müzede dikkat çekicibulduğum ilk eser bir duvarresmi. Faun Ev’i olarakadlandırılan Roma öncesiII.Samnit Dönemi’ndeyapılan bu villada “İssosÇatışması “ adlı resminkopyasıdır ve bu resmin aslıkayıptır. Bu resim savaşınşiddetini ve her ikikomutanın savaşesnasındaki yüz ifadesinigünümüze taşımış. Bilindiğiüzere Büyük İskender bugünİskenderun’un doğusundayer alan İssos Bölgesi’nde,Pers Kralı III.Dara’yla(Darius) karşı karşıya gelirve onu yener.

Salonları gezdikçe karşımaçıkan eserler beni çokşaşırttı. Daha o dönemde bireliyle dudağınadokundurduğu kalemle, diğerelinde tuttuğu kitapla adetabir sekreter ifadesi taşıyanPompei’li kadın tablosubugün bile pek çok sanatçınınyaratamayacağı güzellikte.Dönemin saç tipi vegiysilerini de galeride yeralan tablolardan takip etmekolası.

arkeogezi dergisi

Pompei

Page 38: ArkeoGezi Sayı 1

Pompei

Page 39: ArkeoGezi Sayı 1

Pompei

Loş ışık altındasergilenen erotikobjeler, heykeller vegenelevlerinduvarlarından çıkanfreskler 18 yaşındanaşağı olanlarıngirmesinin yasakolduğu ayrı bölümdesergileniyor.

Tiyatrodançıkarılan mozaikpanolar,masklar,evlerden çıkarılanhayvan figürlüpanolar, sutünlarPompei’deki yaşamve zenginlikhakkında epey fikirveriyor.

Page 40: ArkeoGezi Sayı 1

Henry Matthews tuttuğu günlükte‘’insanlar dışında herşey tamam,Pompei’nin sokaklarında yapılacakbir yürüyüş Roma yaşam biçimihakkında dünyadaki tümkitaplardan daha canlı fikirverecektir ‘’ diye yazmıştır. Yüzyıllarca lavlar altında kalan Pompei’yiVezüv’ün gölgesi altında gri,yağmurlu bir ekim sabahı gezmeyebaşlıyoruz. İnsanı garip bir hüzünsarıyor .

Pompei

arkeogezi dergisi

Page 41: ArkeoGezi Sayı 1

Denize doğru batıtarafındaki ana girişolan eski PortaMarina Kapısı’ndangiriyoruz. Geçmişteyaklaşık 25.000kişinin yaşadığıalanı gezmek hiçtekolay değil. Giriştenhemen sonraTempio de Apolla(Apolla Tapınağı)ve Pompei’nin enbüyük binasıBasilica gibi resmikent binalarıylaçevrili şehrinmerkezi sayılanForum’u geziyoruz.

Page 42: ArkeoGezi Sayı 1

Kuzeye doğru yürüyüp döneminzengin tüccarlarına ait Casa delVettil gibi ünlü evlerini görüyoruz.Burada ‘’Cave Canem’’ ‘’KöpeğeDikkat ‘’ mozaiği ile tanınan Casadel Poeta Tragica’yı atlamamakgerek.

Apollon Tapınağı

Pompei

Pompei ‘de , 5000 Kişilik açıkhava tiyatrosu olan TeatroGrande ve 800 kişilik TeatroPiccola veya bilindik adıylaOdeon olmak üzere iki tiyatrobulunuyor. Her iki tiyatrodabugün, sanki birazdan sanatçılarsahne alacakmış gibi eskigörkemiyle duruyor. Oyunlar içingençlerin hazırlık yaptığıAgustus’un hediyesi olanPalestra’da korunmuş.

Page 43: ArkeoGezi Sayı 1

ayrıldığı söyleniyor. Kente çeşitliülkelerden gelen denizcilerle dilsorunu yaşanmaması için genelevkadınlarından talep ettikleripozisyonu gösteren resimleringenelevlerin duvarlarında yeralmış.Elle pozisyonu işaret etmek yeterli.Genelevlerin tümünde her biri farklıpozisyonu gösteren 120 adetresim bulunmuş. Oda kapılarınıngirişlerine o odada çalışan kızlarınMytris, Drauc, Felicia, Nica,Mula, Rusatia gibi adlarınınyazıldığını ve yanına düşülennotlarda ise uzmanlık alanlarının dabelirtildiği ifade ediliyor.Pompei’de tespit edilen 25 adetgenelevin, genelde şarapdükkanlarının üzerinde faaliyetgösterdiği saptanmış. Adeta kölegibi çalıştırılan fahişelerinçoğunluğu Yunan ve Doğukökenliymiş.

Pompei

arkeogezi dergisi

Üzerlerinde her biri diğerinden özgünçeşmelerin , yağmurda üzerlerinden atlamakiçin konulmuş taşlarla bezenmiş cadde vesokaklar Roma Dönemi’nin tipikörneklerinden. Genelev bölgesineyaklaştığımızda yerdeki ‘’Fallus’’ dikkatimiziçekiyor. Rehber bunun bu cadde üzerinde‘’Genelev’’ bulunduğun gösteren bir simgeolduğunu söylüyor. Ören yerinde en büyükilgiyi ‘’ Lupanare­Dişi Kurtların İni ‘’ adlıgenelev görüyor.

İki caddenin kesişme noktasında yer alan‘’Lupanare’’ genelevler içinde hem en meşhurolanı , hem de en büyük ve en iyi planmışolanıdır. Adını fahişeler için kullanılan bir deyimolan Latince dişi kurt anlamına gelen‘’Lupa’’dan ( kadınların dişi kurt gibi ulumasesini erkeklerin takip ettiği söyleniyor) alan buevin alt katında yer alan 10 odada duvara bitişiktaş yataklar, merdiven altında ise ortak tuvaletbulunmuş. Üst katın daha imtiyazlı müşterilere

Fallus

Page 44: ArkeoGezi Sayı 1

26 Ağustos 79 ‘da Vezüv ‘ünpatlamasıyla lavlar altında kalanPompei’den arta kalanları ören yerinin enözel bölümünde üzülerek görüyoruz.Burada çeşitli pozisyonlarda gördüğümüzinsan ve hayvan kalıpları için özel yöntemoluşturulmuş. Ünlü İtalyan ArkeologGiuseppe Fiorelli 1860 yılında , volkanikküllerin arasında kalıp dağılan insanvücutlarının bıraktığı boşluklara çimentodökerek bunların kalıplarını çıkarmatekniğini geliştirmiş.

Pompei

arkeogezi dergisi

Page 45: ArkeoGezi Sayı 1

Lavlar , Pompei’nin hem şansızlığıhem de şansı olmuş. Şansızlık zirakentte yaşamı bitirmiş, şans kentiuzun yıllar dış etmenlerden korumuş.Bu sayede bugün bir Roma kentinikuşaklardan kuşağa gösteren tek örnekPompei.Yolunuz bir gün Pompei’yedüşerse cep telefonunuza vemüzikçalarınıza Nana Mouskouri’denAlmanca olarak söylediği“Schubert’in Seranade’’siniyükleyin ve bu parçayı dinleyerekören yerini gezin. Schubert 31yaşında frengiden ölür ,hastalığınıbilmesine karşın son gününe kadarçalışır, üretir adeta ‘’’inadına’’ yaşar.Bu sonat onun ‘’ölümsüz eseri’’olarak nitelenir. Ben de lavlarınkoruduğu Pompei’yi lavların altındançıkartılıp yaşatılmasını ‘’ölümsüz‘’olarak niteliyorum. İyi gezmeler…

arkeogezi dergisi

Pompei

Aynur Koç[email protected]

Page 46: ArkeoGezi Sayı 1

Kimisi “mezarcı” dedi, kimisi“hazine avcısı” dedi, birazı “işsizkalırsın okuma” dedi, diğer yarısı“bizim köyde küp bulduk senanlar mısın?” dedi. Aslındakiminle konuşsak aynı cevaplarıalıyorduk erkekler kamçılı adamİndiana Jones’u izlemişti.Kadınlarda Lara Croft’un etkisialtındaydı.

Hep aynı sözlerle karşılaşırolmuştuk. “Aslında benimdehep hayalimdir arkeolog olmakfakat işsiz kalırsın dedilerbende dişçi oldum.” Arkeolojisanırım bu konuda her insanınhem fikir olduğu bir meslek.Aslında irdelenmesi gerekeninsanların arkeolojiyi nedenseçmediği değil, bu yoldailerleyen insanların nedenseçtiğidir.

İşte bu merak edilenkonuyu siz değerliokuyucularımız için araştırdık.Arkeoloji okuyan insan birhayalperest mi? Yoksa sonuhüsranla bitecek bir sistemkurbanı mı?

Sizin için arkeolojiöğrencilerine sordukNEDEN ARKEOLOJİ

arkeogezi dergisi

Röportaj ve yazıTOLGA CANDUR

[email protected]

45

Page 47: ArkeoGezi Sayı 1

AKİF ÇELİKKIRŞEHİR AHİ EVRANÜNİVERSİTESİ FEN­EDEBİYAT FAKÜLTESİARKEOLOJİ BÖLÜMÜ4. Sınıf öğrencisi

Ne kadar özetle anlata­bilirim bilmiyorum çünkübenim için arkeolojiyi anlat­mak ‘‘Mecnun’un Leylayaolan aşkını anlattırmak gibibir şey’’ yani sayfalar dolu­su hatta anlatılmaz yaşanırda denilebilir.

Ne kadar özetle anlatabilirim bilmiyorum çünkü benim için arkeolojiyi anlatmak‘‘Mecnun’un Leylaya olan aşkını anlattırmak gibi bir şey’’ yani sayfalar dolusu hatta anla­tılmaz yaşanır da denilebilir.

Küçük yaşlardan beri hayalimdidemek sözü belki benim için söylenmiştir.Araştırmak, yeni şeyler keşfetmek vebilgiyle yoğrulmuş eskiyle yeniyi birleştir­mek nedeni ile bu bölümde nefes aldım.Eskiçağa, Tarihe ve Arkeolojiye olan dü­şüncelerim küçük yaşlardan beri filiz­lenmiş, yeşermiş ve büyümüştü. Bunuliseden sonra kâğıda dökerek noktaladımzannediyordum. Arkeoloji bölümüne ge­lince bu düşüncem, duygum yerini arkeo­lojinin gizemli büyüsüne bıraktı. Gözlerikör bir insanın gözlerinin ameliyat sonu­cu açılması dünyayı buğulu görmesigibiydi benim arkeolojiyi seçmem. Veyine uçsuz bucaksız çöllerin ortasında birdamla su misali olmanın özlemi vardıiçimde.

Arkeolojiyi bir tutku, günışığı, yenibir umut, geçmişten geleceğe doğruatılan ilk adım olarak görmemdi. Buhavayı sürekli solumak, her eserintopraktan gün yüzüne çıkışı, heye­canımla birlikte nefesimin kesilmesive geçmişe beni sürüklemesini iste­memden kaynaklandı. Hep sözelolarak düşünülen bu bölümüme eşitağırlıkçı biri olarak girmek, sayısalyanlarını anlamak, anlatmak hevesivardı içimde. Arkeolojinin dönüşüolmayan bir tahribat olması ve bununbelgelenerek sonraki kuşaklara akta­rılması, müzelerde bu eserlerin 3boyutlu bir şekilde yansıtılması veanlatılması arkeolojiyi seçmemdeki enbüyük nedenimdi.

arkeogezi dergisi

Neden Arkeoloji

Page 48: ArkeoGezi Sayı 1

Teknolojiyle gelişen bölümler gibi arkeolojinin de teknolojiyle bütünleşmesini ve bunabir zat şahit olmak, içinde bulunmak, deyim yerindeyse okyanusta bir damla, çölde birzerre kum tanesi olmak istedim. Arkeolojide doğayen olmuş ustaların adımlarını takipetmek, bu bilime yeni şeyler eklemek ve bu ailenin bir bireyi olmak için tercih ettim.

Bu bölüme gelmek isteyen arkadaşlarınistedikleri bölümü kazanamayıp, ama birüniversite okumak için mecburi tercihlerindendolayı değil de bu bölümü severek gelme­lerini isterim. Bu söylediklerimin tersi olmasıbu bilimin geri kalması hatta ANADOLUARKEOLOJİSİNİN gerilemesi anlamına gelir.Bu sebepledir ki ülkemizdeki kazılarınçoğunluğu yabancı arkeologlar tarafındansürdürülmektedir.

Yazısında bana yer veren değerli arka­daşıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

ANIL ARSLANDumlupınar ÜniversitesiArkeoloji Bölümü 2.sınıf

Üniversite sınavı açıklan­dıktan sonra ben ilk olarakarkeoloji düşündüm. Puanımınçok yüksek yerlere tutmasınarağmen. Arkeoloji okumakbenim küçüklükten beri içimdeolan bir şeydi. Buna, aslındayaşadığım yerden dolayı et­kilendim.

Ben Milas doğumluyum ve çevremde yani Muğla bölgesinde çok fazla kazı var. Bu daister istemez dikkatimi çekiyordu ve hayalim buralarda çalışmaktı ve de oldu. 2. sınıftandaha 5 farklı kazıda çalıştım çoğunda ücretsiz tabi. Bu bana inanılmaz zevk veren birşey. Çünkü antik dönemde insanlar doğa üstü şeyler yapmışlar bunları irdelemek içinbence arkeoloji okumak gerekir.

arkeogezi dergisi

Neden Arkeoloji

Page 49: ArkeoGezi Sayı 1

BÜŞRA TOPUZAnkara Üniversitesi Dil ve Tarih­Coğrafya Fakültesi / 3.sınıf

Deniz kıyısında büyüdüm. Kumsalda kale yapmayı daseverdim elbette; fakat bir midyenin,küçücük bir taşın bilehikayesini merak ederdim.

Ayak basabildiğim her mağara ve antik kentin taşlarınadokunarak yürürdüm. İçim ürperirdi gizemin bana verdiğimutluluktan.

Geçmişe dokunmak deniz suyunun görünen yüzüydü. Bendibine dalmak için bu bilimin ilmini öğreniyorum şimdi.

Gizeminde sakladıklarını merak ettiğim toprak benim içimdemuhteşem bir tutku yeşertiyor. Arkeoloji; çünkü tutkularımınpeşinden mutlaka giderim.

Neden Arkeoloji

HALIL ERDEM TURAÇMuğla Üniversitesi/Arkeoloji 2.sınıf

Bize eski çağlarda yaşamış olaninsanların yaşam biçimlerini, inanç­larını ve düşüncelerini aktardığıiçin, onları zamanın karanlığındanaydınlığa çıkardığı için arkeoloji.Kendimi bildim bileli hep ilgi duy­dum ve benim için hep bir çekimkaynağı oldu. Bugün hak ettiğideğeri görmemesi ise bizim için çoküzücü bir durum. Arkeoloji insan­oğlu için kültürel bir ışıktır.

arkeogezi dergisi

Page 50: ArkeoGezi Sayı 1

Arkeolojiyi seçmiştim çünkü diğer meslekler gibideğildi. Sevinci, mutluluğu, heyecanı korkuyu, hüznüve daha birçok duyguyu içinde barındırıyordu. Bin­lerce yıl önce birinin kullandığı bir eşyayı ilk siz alır­sınız elinize, önce sevinirsiniz. Sonra ne oldu diyedüşünmeye başlarsınız, kime ait olduğunu nasıl biriolduğunu hayal edersiniz. Bazen bir mağarada çalı­şırsınız bilmediğiniz yerlere girersiniz korku kaplariçinizi kaybolduk sanırsınız ama birden bir çıkış bu­lursunuz basarsınız çığlığı.

MERVE ULUDAĞUludağ Üniversitesi / Arkeoloji

Çünkü;arkeoloji hayatın en özgür anı...Geçmişinde bilmediğin milyonlarca şeyi merakkonusu haline getiren ve seni istemediğin kadarderinlere götüren çıkarsız sevgi... Ben arkeolojiiçin uçuk hayaller beslemeden ,hayatın beni onayönlendirmesi sonucu, kendimi bu tarihi elçiliğiniçinde buldum. Zorlu yolculuğun en güzel anında,keşfetmenin yaşattığı tarifsiz havasında, iyi kiarkeolog olacağım dedim. Herkesin imrenerekmerak ettiği, fakat herkesin aynı değeri vere­mediğini düşündüğüm bu ayrıcalıklı bilim dalı ileilgilendiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Nurullah Emre DAYLANSelçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü

Klasik Arkeoloji Anabilim DalıYüksek Lisans Öğrecisi

Benim için Arkeoloji Atatürk’ün “geçmişini bilmeyen, geleceğini bilemez”sözüyle başladı. Bu sözü ilk duyduğumda bu alana yönelmeye karar ver­miştim. Başlangıçta sadece bir meslekti. Fakat sonra bir aşka dönüştü. Tıpkıbir sevgili gibiydi nereye baksam onu görüyordum. Eğer arkeoloji içindeysenizbir antik kente gittiğinizde orayı sadece gezmesiniz. O taşları okursunuz.

Onlar sadece bir taş değildir artık sizin için. Baktığınızda savaşları, barışları mutluluklarıhüzünleri görebilirsiniz. Taşlara kulağınızı verdiğinizde fısıldamaya başlar size. Anlatırlar baş­larından geçenleri. Kimi başlangıçta bir duvar bloğudur. Fakat biri almış yazı kazımıştır. Birdiğeri tapınağı ayakta tutan sütun olmuştur. Her birinin hikayesi vardır.

arkeogezi dergisi

Neden Arkeoloji

Page 51: ArkeoGezi Sayı 1

Arkeologsanız yorum kabiliyetinizde gelişmiştir. Güneşe dayanıklılığınız da artmıştır.Çalıştığınız yeri gezen turistler güneşten şikâyet ederken siz hiç aldırış etmeden çalışmayadevam edersiniz. En güzel yanı da mesleğiniz ne diye sorduklarında söyledikleridir: Mezarcı.Bazen bizim köyde bilmem kim zamanından kalma diye bir yer var diye başlarlar. Bazen de“Bende hep okumak istemişimdir” derler. işte bu sözü duyunca gururlanırsınız mutlu olursunuz.Çoğu insanın hayali sizin mesleğinizdir.

Neden Arkeoloji dediklerinde saatlerce düşünmek lazım aslında. Çünkü o kadar neden vardırki nerden başlayacağınızı bilemesiniz. Belkide asıl sebebi budur.

Neden Arkeoloji

SITKI SERKAN GÜZELKocaeli Üniversitesi Arkeoloji Kulübü Başkanı4. Sınıf Öğrencisi.

Açıkçası küçüklüğümden beri tarih kitapları okurumveya eskiye fazla ilgim vardır gibi klişe cümleleri kullan­mayacağım. Bunlar zaten camiamızda çok fazla duydu­ğumuz şeylerdir. Biliyorsunuz ki arkeoloji ile tanıştıktansonra yaptığımız işin hiç bir şekilde İndiana Jones'luk ilealakası olmadığını görüyoruz. Bu noktada farklı bir duru­ma değinmek isterim. Ben hala içimde gizemli şeylerinsırrını çözme düşüncesini taşıyorum. Tamam bu çocuk­luğumuzda düşündüğümüz bir şeydi ama olsun. Farklıhikayelerin peşinden koşmak beni cezbediyor ve biliyo­rum ki efsaneler içinde gerçeklikler barındırır. Bu yüzdende kazıdan ziyade survey, yani yüzey araştırması yapı­yorum. En ufak şehir efsanesi dahi benim olaya atılmamayetiyor. Anlayacağınız üzere efsaneler benim arkeolojiaşkımı her daim taze tutuyor ve bu yüzden arkeoloji.

arkeogezi dergisi

UĞUR CAN ULUDAĞPamukkale Üniversitesi Arkeoloji / 2.sınıf

Nereden ve nasıl geldiğimiz bilmeden,şuan bulunduğumuz noktada kendimizi asladoğru ve tam olarak tanımlayamayız.İştebu yüzden kendimizi ve geçmişimizi sorgu­ladıça arkeolojiye duyulan ihtiyacımızdaartıyor. Üstelik bu sorgulamayıda hiç bir etkialtında kalmadan nesnel olarak yapıyoruz.

Yazılı kaynaklara dayalı bir tarih anlayışınınaksine arkeolojide bulunan buluntular üzerndenyola çıkarak yaptığımız yorumlar bize gerçeğiaramada yol gösterdiği gibi,tarihin bize aktarılankısmını değil, bizzat dönemi yada olaylarıyaşayan insanların gözünden yazma şansınıbize veriyor.

Geçmişe birerbir şahit olabilme ve anılaradokunabilme şansınıda yine bize arkeolojiveriyor.

Page 52: ArkeoGezi Sayı 1

Bir mezar açarken,binlerce yıl önce o mezarın etrafında yas tutan ve ağlayan insalarınacılarını,göz yaşlarını ve hüzününü hissedebiliyoruz.

Bütün heyacanı ve duygusallığı ile arkeoloji insanoğlunun uzun yolculuğunu bize anlatmakiçin bekliyor.İşte bu yüzden arkeoloji hayatımızın olmazsa olmazlarından biri olmaya ve geçmişnesiller ile gelecek nesiller arasında köprü olma görevine devam edecektir.

Neden Arkeoloji

arkeogezi dergisi

YASEMİN KABAKMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiArkeoloji / 2011 mezunu

Arkeoloji bir aşk bana göre çıkan esereveya çıkmış esere dokunmak muhteşem birduygu. Geçmişin sanat düşünce anlayışını,kültürünü, sosyal yaşantısını doğrusunuveya yanlışını yazılı veya yazısızgörüyorsun ve kendini ve kişiliğini ona göreşekillendiriyorsun. Daha bilinçli oluyorsun.

Umarım farklı üniversitelerde arkeolojiokuyan arkadaşlarımızla yaptığımızröportaj derdimizi anlatmamız açısındanbiraz faydalı olabimiştir. Daha arkeolojiokurken yüksek bilince sahip bir nesilinyetiştiğini ve bu kitlenin öğretimlerinitamamladıklarında çok az bir kısmının bumesleği yapabilecek olması ne kadarüzücüdür.

Beni kırmayıp röportaj yapmaisteğime olumlu cevap veren tüm arka­daşlarıma teşekkür ederim.

Bir milletin geçmişini öğrenmesigerektiğini cumhuriyetin kuruluş amaçlarıarasında gösteren ulu önderin, milletineders niteliğinde söylediği sözle yazımınoktalıyorum.

"Bir vatana sahip olmanın yolu, o toprakalardayaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları

tanıma ve sahip olmaktan geçer."M. Kemal Atatürk

Page 53: ArkeoGezi Sayı 1

YAZI

ÇAĞRI DURMUŞ

Page 54: ArkeoGezi Sayı 1

Mayalar astronomi uzmanıydılar. Bütün güneş ve ay tutulmalarını, dünyanın dönüş hızındakideğişimleri büyük oranda doğru şekilde saptamışlardır. 21 aralık gün dönümü güneşi ile Saman­yolu’nun gittikçe birbirlerine yaklaşımını izlerken gelecekte bir devirde bunların kesişmesinin gerek­tiğini fark etmişlerdir. Bu kesişmenin ne zaman olacağı ile ilgili de bazı hesaplamalar yapmışlar ve‘uzun sayım takvimi’ olarak adlandırılan takvimlerine de bunu kodlamışlardır. Uzum sayım takvimiyaklaşık 5126 yıllık bir takvim olup, her biri 394 yıldan oluşan 13 tane baktun adı verilen dönemdenoluşuyor. Büyük döngünün başlangıç noktası genel kanıya göre M.Ö.13 Ağustos 3114’e denkdüşmekte ve bitiş tarihi olarak da MS. 21 aralık 2012 tarihi öngörülmektedir.

İşte tüm Dünya’da tartışmalaryaratan Maya’ların Meksika’da yer alanTortuguero’da bulunan bir anıtüzerindeki kabartmalarda işledikleri osözler ; ‘13. pik tamamlanmış olacak.Bu 4 Ajaw 3 K’ank’in ve ‘göz önünde’olacak. Bu B’olon Yokte’nin büyükatanmasının gösterisi’.

Astronomi, matematik,mimari ve sanat gibi birçokalanda oldukça ileri düzeydeolan Mayalar bugünlerde tümdünyada tartışmalar yaratan‘kıyamet’ kehaneti ile gündem­deki yerini korumaktadır. Pekibu tartışmanın kaynağını oluş­turan Mayalar 21 Aralık 2012için ne demişlerdi ?

21 Aralık ve Mayalar

arkeogezi dergisi53

Page 55: ArkeoGezi Sayı 1

Kehanete göre, Mayalar’ın yaradılış vesavaş tanrısı Bolon Yokte, Tortuguero kentin­deki bir tapınakta hüküm sürmek için Dünya’yadönecektir. 13 sayısı Mayalarda kutsal bir de­ğer ifade etmektedir, 400 yıllık 13. döneminsonuna denk düşen 21 Aralık 2012 tarihindegizemli Maya tanrısı Bolon Yokte’nin dünyayadönüşü tasvir edilmiştir. Yazıda, Bolon Yok­te’nin yolculuğunu planlamak isteyen Mayahükümdarı Bahlam Ajaw’a ait bir kehanetiniçeriği vurgulanmaktadır. Aslında bu tarihMaya takviminin sonu değildir, uzun sayımınyani bu 5125 yıllık döngünün son tarihidir.Yani, 21 Aralık’ta Dünya’nın değil, Maya takvi­minin kurgusal döngüsü tamamlanmış olacak.Günümüzde de bilim adamları 21 Aralık tari­hinde dünyayı bekleyen herhangi bir tehlikeninvarlığını bulamamışlardır.

Bilim adamlarına göre 21 aralık 2012’de gezegendeki en önemli değişim; gezegen veyıldızların bu tarihte gökyüzünde geldiği konumun, tam 584 bin 283 yılda bir gerçekleşiyorolması. Eski Türklerin 22 Aralık’ı bayram olarak kutladıklarını biliyoruz. Sümerolog Muazzezİlmiye Çığ şöyle diyor: “Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor.Bu hayat ağacı. Sümerlerde de var. Bir ucunda göktanrısı duruyor. 22 Aralık’ta güneş yenidenfazla olarak dünyayı aydınlatacak, günler uzayacak. Türklerin göktanrısı, gün ile geceyi tanzimediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık’ta gün, geceyi yeniyor.Bunu ‘Yeniden Doğuş Bayramı’ olarak Türkler kutluyorlarmış.’’ Sonuç olarak eski Türklerininanışında da görüldüğü gibi 21 Aralık ‘yeni’ bir sonun başlangıcına işaret etmektedir. Hem yenibir yılın başlangıcı, hem de yüz binlerce yılda bir tamamlanan bir döngünün sonu.

Zaten ister istemez insanın aklına şöyle bir soru da gelmiyor değil; Mayalar mademdünyanın sonunu bile gördü, kendi sonlarını neden göremedi ?Son Durak : Şirince

Maya takvimine göre, 21 Aralık’takıyametin kopacağı ve İzmir’in Şirince Köyü­nün de bundan etkilenmeyeceği yönündekiinanış nedeniyle Şirince Köyü’ndeki hareket­lilik tüm hızıyla devam ediyor. Bu gidişle 21Aralık’ta kıyamet kopmasa bile Şirince zatenkıyameti ve mahşer kalabalığını görmüş du­rumda. Sonuç olarak 21 Aralık 2012 keha­netinin tek kazananı turizm patlaması yaşa­yan Şirince oldu.

21 Aralık ve Mayalar

arkeogezi dergisi

Page 56: ArkeoGezi Sayı 1
Page 57: ArkeoGezi Sayı 1

Dünyanın başka coğrafyalarındaki farklı kültürleri merak eden ancak izin, ekonomi, özgüven vs.sebeplerle hayalini öteleyenlere cesaret vermek düşüncesiyle kitabı kaleme aldığını belirten Önder, şöylekonuşuyor: “İyi bir planlama ile görece uzak noktalara seyahatler planlayabilir, hayatınızın macerasınıyaşayabilirsiniz. Gezi benim için, sekiz yıl kurulan hayalin, bölgeye dair okunan onlarca yazının sonundagerçekleşti. HindistaNepal tam da bu duruma muhalif bir duruş sergiliyor. Kimsenin yıllarca beklemesinegerek yok. Karar vermek yeterli.”

İki bölümden oluşan kitap, yol hikâyesi ile başlıyor. Günlük şeklinde tutulmuş notlarda seyahatinİstanbul’dan başlayıp iki yabancı kültürde devam edip İstanbul’da biten tüm süreçleri akıcı bir üsluplayansıtılıyor. Hindistan ve Nepal gibi iki büyülü ülkenin günlük yaşamına karışan yazar, yine bu bölümdeiki büyük kültürün izlerini satır aralarına serpiştiriyor. HindistaNepal, başkent Delhi ve Katmandu’nunyanı sıra aşk adına yapılmış en ölümsüz eser Tac Mahal için Agra’yı, göz tanığı olduğu ölü yakmatörenleri için Varanasi’yi ve Himalayalar’ın eteklerinde cennetten bir köşe Pokara’yı okuyucusununayağına getiriyor.

Rehber bölümde yok yokKitabın ikinci bölümü, bölgeye seyahat edecek olan gezginlerin ihtiyaç duyacakları tüm bilgileri

içeriyor. Ülke mutfaklarından çanta hazırlığına, konaklamadan iklim şartlarına, harcamadan Hindistanve Nepal’deki dünya kültür mirası eserlerine kadar birçok yararlı ve pratik bilgi bu rehber bölümde yeralıyor. Yazarın hayatının en heyecan verici macerası olarak tanımladığı Hindistan ve Nepal gezisi,kitabın görsel tamamlayıcısı, her birinde ayrı hikâye saklı çarpıcı fotoğraflarla zenginleştirildi. HanYayınları’nın gezi kitapları serisinden yayınlanan HindistaNepal; Avrupa ve Amerika’dan sıkılan,alternatif coğrafyaları keşfetmeyi sevenler için referans bir kitap olma özelliği taşıyor. Bir forması kuşekağıda basılan ve toplam 256 sayfadan oluşan kitabın satış fiyatı 12 TL.

Kitaptan“…Beni taksiye davet eden adamı şoför sanmıştım, değilmiş. Ön koltuğa şoförün yanına oturdu. Başladısohbet etmeye. Ya da daha doğru benzetmeyle lafa tutmaya. Çevreyi gözlemlemek, ısınma turları atmakistiyorum. I­ıh yok. Rahat verecek gibi değil. İlk sorusu Hindistan’a ilk kez gelip gelmediğim. Pekmanidar bu soruyu o an tüm saflığımla yanıtladım. Altında yatan derin anlamı deşifre edecek tecrübeyesahip değildim. Ne de olsa Hindistan benim gerçek anlamdaki ilk gezginlik maceram…”Yazar hakkında

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1996 yılında mezun olan İhsan Önder, meslek yaşamınasırasıyla spor, ekonomi ve otomotiv içerikli medya organlarının muhabirliğini ve editörlüğünü yaparakadım attı. İki uluslararası spor giyim markasının iletişim yöneticiliğini yapan Önder, halen özel bireğitim kurumunda kurumsal iletişim yöneticisi olarak görev yapıyor. Evli ve bir kız çocuk babası olanÖnder, outdoor sporlarını, okumayı, gezmeyi ve yazmayı seviyor. Zirve Dağcılık ve Türkiye GezginlerKulübü üyesidir.

Kitap üzerine yorumlar“İhsan Önder, bir eğitici ama aynı zamanda kendini yenileyen bir gezgin. İlk gezi kitabındamozaik ülke Hindistan ile esrarengiz Nepal gezisini sizlerle en ufak detayına kadar paylaşıyor.”Prof. Dr. Orhan Kural / Türkiye Gezginler Kulübü Derneği Kurucu Başkanı“HindistaNepal, günümüz insanını önyargılara kapılmadan gezgin ruhuyla yeni dünyalarıkeşfetmeleri için yüreklendiriyor. Çok ince detaylara kadar inilmiş olması, okunanların bir filmşeridi gibi zihinde canlanmasını sağlıyor.”Prof. Dr. F. Günseli Malkoç / Nepal Fahri Başkonsolosu

Agra ­ Varanasi treni

Varanasi'de olu yakma toreni

Patan'da bir Nepalli

Katmandu

arkeogezi dergisi

Kitap

Page 58: ArkeoGezi Sayı 1

Üniversite haberlerine ve gelecek etkinliklere ayırdığımız köşemize bu sayımızda 2 üniversitemizkonuk oluyor. Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi.

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Fen­Edebiyat Fakültesi Arkeoloji BölümüAkif ÇELİK

ARKEOLOJİ GÜNLERİOluşturmuş olduğunuz dergi de bize de yer verdiğiniz için teşekkür ederiz. Kırşehir Ahi EvranÜniversitesi Eskiçağ Kültürleri Topluluğu Ve Arkeoloji Bölümü Öğrencilerinin ortaklaşa düzenlediği‘‘ARKEOLOJİ GÜNLERİ’’ kapsamında iki etkinlik bulunmaktadır.Bu etkinlikler;1­) ARKEOLOJİK FOTOĞRAF SERGİSİ2­) ÖĞRENCİ SUNUMLARI

arkeogezi dergisi57

Page 59: ArkeoGezi Sayı 1

arkeogezi dergisi

Öncelikle Arkeolojik Fotoğraf Sergisinden bahsetmeyi yerinde buluyorum. Yapa­cağımız bu sergi için profesyonel fotoğrafçılardan ve arkeoloji adına çalıştıklarınızannettiğimiz insanlardan yardım istedik. Ama anladık ki ticari menfaatleri bu sev­giden önce geliyormuş. Bizde ailemize yani Arkeoloji öğrencilerine ve Arkeolojiyegönül verenlerle iletişime geçtik. Bize severek yardım ettiler. Özellikle Anadolu­nun farklı yerlerinde olan antik kentlerden, höyük kazılarından ve müzelerde sek­siyonda bulunan eserlerden oluşan fotoğraflar geldi. Bunlara sergide yer verdik.Fotoğrafları Kırşehir Belediyesi yardımıyla bastırdık. Sergi için gecemizi gündü­zümüze kattık ve sergiyi 10.12.2012 tarihinde Kırşehir Belediye Başkanı YaşarBAHÇECİ, Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kudret SAYLAM, Rektör Yar­dımcısı Prof. Dr. Güray ERENER, Arkeoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. IşıkAdak ADIBELLİ, Öğretim Üyeleri ve Öğrencilerin katılımıyla açılışını gerçekleş­tirdik. Sergide insanların aslında arkeolojiye, eskiçağa ve tarihe değer verdiklerinigördük. Özellikle eserlerin mitolojik hikâyelerini dinlerlerken yüzlerindeki tebes­süm bizlere sonraki etkinlik hakkında fikir verdi. Üç gün boyunca sergimiz birçoköğrenci ve akademisyenler tarafından ziyaret edildi. Serginin son günü12.12.2012 tarihinde öğrenci sunumları başlıklı etkinliğimiz başladı. Toplam 16sunumdan oluşan etkinlik de 5 oturum yer aldı. Arkeolojinin Gelişimi, Arkeoloji veDefinecilik, Ölü Gömme Gelenekleri, Türk Müzeciliği, Antik Çağda Spor, AntikÇağda Gladyatörler, Gordion ve Büyük Tümülüs, Antik Çağın Yedi (7) Harikası,Antik Çağda Ticaret, Türkiye’de Su Altı Arkeolojisi, Mısır Pramitleri, ArkeolojideUzaktan Algılama Sistemleri ve Bilgisayar Teknolojisinin Kullanımı bunların yanisıra antropoloji, coğrafya ve matematik bölümü öğrencilerinin sunumları da yeraldı. Bu sunumlar; İlk Trapenasyon, Coğrafik Bilgi Sistemleri ve son olarak daAlgısal Evren konulu sunumlardır. Şunu da belirtmeliyim ki Öğrenci SunumlarıEtkinliği ve sempozyumdaki sunumların tamamının öğrenciler tarafından hazır­landığıdır. Öğrenci Sunumları etkinliğinin açılışında fazla katılımın olmaması biziendişeye düşürdü lakin öğrencilerin daha sonra salonu doldurmaları yüzümüzügüldürdü. Bu etkinliklerimiz arkeoloji bölüm öğrencilerine arkeolojiye olan bağla­rını güçlendirmek, deneyim kazandırmak, toplum önünde hitap etme yetilerinigeliştirmek, araştırmaya yönlendirmek, ortak hareket edebilmeyi ve sosyalleşe­bilmelerini sağlamaktır. Bu sempozyumun en farklı yani da farklı bölümlerdensunumlarında yer almasıdır. Ve bizim demokratik bir çerçeveden bakmamızısağlamış, diğer etkinliklerimize de alt yapı oluşturmamız konusundaki düşünme­mize sebep olmuştur. Nitekim bu tarz etkinliklerin katlanarak sürmesi gerekmek­tedir. Yapacağımız etkinliklerde sizleri de aramızda görmekten gerçekten mutlulukduyarız. Arkeolojinin bir evi de Kırşehir de bulunmaktadır.21.12.2012 tarihinde Prof. Dr. Tuba ÖKSE hocamızın vereceği ‘‘TUNÇ VEDEMİR ÇAĞLARINDA YUKARI DİCLE HAVZASI’’ başlıklı bir konferansyapılacaktır.Açıkça söylemek gerekirse arkeoloji gönül işidir. Yapmak, söz vermekle, ya daheves edip durmakla değil elini taşın altına sokmakla olur. Bu bağlamda bize fo­toğraf sergisi için yardım eden başta kardeşim Tolga CANDUR sana ve isimlerineburada yer veremediğim bütün dostlarıma teşekkür ediyorum. Derginizin başarılıolmasını canı gönülden istiyorum. Umarım emekleriniz filizlenip büyür.

Üniversite Haberleri

Page 60: ArkeoGezi Sayı 1

Ankara Üniversitesi Arkeoloji Topluluğu BaşkanıArman TEKİN

Ankara Üniversitesi Arkeoloji Topluluğu yıllardırvarlığını sürdüren köklü bir topluluktur. Yıllar içindeçoğu kez kurulup aynı zamanda feshedilme sıkıntılarıyaşayan topluluk 2012 yılının Nisan ayında yenidenkurulmuş ve kurulduktan bir hafta sonra I.Ankara Ar­keoloji Günleri’nde 3. Üniversite olarak yer alarak ak­tif bir topluluk olma yolunda büyük bir yol katedeceğiizlenimini vermiştir. 1 hafta süre sonra yapmasına rağ­men ile topluluğa inancı olan başta kurucu üyeler veonlara destek veren topluluk üyelerinin büyük özveri­leri sayesinde elinden gelenin en iyisini yapmış ve yap­tıkları işlerle gerek kendi üniversite öğrencileri ve ho­caları gerekse diğer üniversitelerden gelen öğrencilertarafından büyük bir beğeni toplamıştır. Yeni üniversitedöneminin başlamasıyla çalışmalarına hız veren toplu­luk 5 ve8 Kasım 2012 tarihlerinde ‘Evrim:Türlerin Se­rüveni ‘ ve ‘Agora’ filmlerinin gösterildiği I.ArkeolojiFilmleri Gösterimini yapmış ve kayıtlara göre ilk gün45,ikinci gün 40 kişinin gelmesi ile memnun edici birkatılım sağlanmıştır. Aktif olarak varlığını devam etti­ren topluluk 4 ve 6 Aralık 2012 tarihlerinde ise TarihÖncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı ile ortaklaşa düzen­lediği Prehistorya konulu konferanslar vermiştir. Ko­nuşmacı olarak ise Venedik Ca'Foscari Üniversitesin­den Prof. Dr. Paolo Biagi "Late Mousterian landscapeand settlement in the Pindus range of Western Macedo­nia (Greece)" ve “The Epipaleolithic site of Ouriakosin the Island of Lemnos (Greece)” konulu konferanslarvermiştir. Fakültede çıkan tatsız olaylar sebebiyle 1haftalık resmi tatil olması durumuna rağmen topluluküyesi olan arkeoloji öğrencileri ve diğer üniversiteler­den gelen arkeoloji öğrencilerinin desteği ile konfe­ranslar başarılı bir şekilde nihayete ermiş ve kayıtlaragöre ilk gün ve ikinci gün 42 kişinin katılımı ile ista­tiksel olarak bunu kanıtlar nitelikte olmuştur. İlerikizamanlarda Ankara merkezli üniversitelerle bir arayagelip II. Ankara Arkeoloji Günleri konusunda toplantıyapması gündemde olan topluluk bu şekilde de etkin­liklere devam edileceği konusunda herkese güvenvermiştir.

Üniversite Haberleri

arkeogezi dergisi

Page 61: ArkeoGezi Sayı 1