Top Banner
T. C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI KLÂSİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi- (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Başak EMİR Danışmanlar Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN BURSA 2012
108

ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

Feb 07, 2023

Download

Documents

Ayhan Kaya
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

T. C.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI

KLÂSİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN

DİNSEL RİTÜELLERİ

-Thesmophoria örnek incelemesi-

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Başak EMİR

Danışmanlar

Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN

BURSA 2012

Page 2: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

T. C.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ'NE

Arkeoloji Bilim Dalı’nda 700847001 numaralı Başak Emir’in hazırladığı "Antik

Çağ’da Kadınların Dinsel Ritüelleri –Thesmophoria Örnek İncelemesi" konulu Yüksek

Lisans tezi ile ilgili tez savunma sınavı, ../../2012 günü ……… - ……….. saatleri

arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayın tezinin

……………………………..(başarılı/başarısız) olduğuna ………………………… (oybirliği/oy

çokluğu) ile karar verilmiştir.

Üye

(Tez Danışmanı ve Sınav Komisyonu Başkanı)

Prof. Dr. Mustafa Şahin

Uludağ Üniversitesi

Üye

Doç. Dr. İ. Hakan Mert

Uludağ Ünivesitesi

Üye

Doç. Dr. Gürcan Polat

Ege Üniversitesi

../../2012

Page 3: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

II

ÖZET

Ad-Soyad : Başak EMİR

Üniversite : Uludağ Üniversitesi

Anabilim Dalı : Arkeoloji

Bilim Dalı : Klasik Arkeoloji

Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi

Sayfa Sayısı : V + 101

Mezuniyet Tarihi : …. /…. / 2012

Tez Danışmanları : Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN

ANTİK ÇAĞ’DA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ

-Thesmophoria Örnek İncelemesi-

Antik Çağ kadınları evlerine hapsedildikleri ve hiçbir yasal hakka sahip

olmadıkları bir düzenin içerisinde yer almaktadırlar. Ancak yine bu düzenin

oluşturduğu din yaşantısında sosyal statülerinin aksine oldukça ön planda

bulunmaktadırlar. Hatta bazı tapımları sadece kadınlar gerçekleştirebilmektedir.

Buna verilecek en güzel örnek Tanrıça Demeter adına gerçekleştirilen ritüellerdir.

Toprak ve bereket tanrıçası Demeter, adını "toprak ana" anlamına gelen Ge -

meter'den alır. Kronos ile Rhea'nın kızı olup ikinci tanrı kuşağındandır ve

kardeşi, baş tanrı Zeus ile beraberliğinden kızı Persephone doğar. Demeter,

yapısal bağlamda neolitik çağın Doğa, Doğurganlık (Yaratıcılık) ve Bereket

Tanrıçalarının bir uzantısıdır.

Demeter’in kızı Persephone-Kore ise Hades tarafından kaçırılıp, Hades’in

sunduğu meyveyi yedikten sonra ölüler ülkesinin tanrıçası olmuştur. Persephone -

Proserpina olarak da adlandırılan bu tanrıçanın asıl ismi Kore’dir ve Hades

Persephone ismini O’nu yeraltına kaçırdıktan sonra vermiştir.

Kültü için özellikle Yunanistan’ın buğday üreten bölgelerinde yaygın olarak

düzenlenen “gizem” dolu tapımlar Demeter ve kızı Persephone’nin mitolojik

hikâyelerine öykünmektedir. Demeter’in Kore’den ayrı kaldığı ve kızının yeraltı

dünyasında geçirdiği dönemlerin yansıması doğada kış olarak algılanırken,

Persephone’nin tanrıçanın yanına dönmesiyle birlikte başlayan dönemle birlikte

baharın gelişi ve toprakların bereketlenmesi olarak algılanmaktadır.

Demeter tapımı ile ilgili olarak öne çıkan ve antik çağda bereket için düzenlenen

bir dinsel tören olan Thesmophoria şenlikleri de tanrıça Demeter ve kızı

Persephone’nin mitolojik örgüsü içinde şekillenen ritüeller ile düzenlenmiştir.

Bayramın genel özellikleri, kurban etme (domuz), oruç tutma ve arınma ritüelleri

üzerinde temellendirilmiştir.

Anahtar Sözcükler

Demeter, Kore, Persephone, Thesmophoria, Eleusis Gizemleri, Antik Çağda Kadın

Page 4: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

III

ABSTRACT

Name - Surname : Başak EMİR

University : Uludağ Üniversitesi

Field : Archaeology

Branch : Classical Archaeology

Degree Awarded : Master

Pages : V + 101

Degree Date : …. /…. / 2012

Supervisor : Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN

RELIGIOUS RITUALS OF WOMEN IN THE ANCIENT TIMES

-Thesmophoria Case Study-

Ancient Age women were in a social order in which they do not have any legal

rights nor a social statue. On the contrary, these women are also at the forefront in

the religious activities. Even some cults were exclusively open for only women. The

best example for this is the rituals which were done in the name of Demeter.

The name of Goddess of Earth and fertility –Demeter- originates from the

“Gemeter” that means the Mother Earth. She is from the second generation of

gods and goddesses and daugther of Kronos and Rhea. The offspring of her

relationship with Zeus who is also her brother is called Kore or Persephone. In the

structural context, Demeter is a derivation of Earth and fertility goddesses of

Neolithic times.

The Daughter of Demeter Kore-Persephone was kidnapped by Hades and became

the Goddess of underworld. The original name of the goddess was Kore which

means the “daughter”, Hades gave the name “Persephone” after she became the

goddess of the underworld.

The mysteria’s of the Demeter was aped to the myth of Demeter and her daughter

Persephone. The time Demeter remains separeted from Persephone was perceived

as Winter while the time when she meets Persephone was perceived as spring.

Thesmophoria is one of the religious rituals which were organized for Demeter.

Swine sacrificing, fast and purifications were the main rituals of Thesmophoria.

Key Words

Demeter, Kore, Persephone, Thesmophoria, Eleusis Mysteria, Woman in ancient

time

Page 5: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

IV

ÖNSÖZ

Bölüm Başkanım, değerli hocam, danışmanım sayın Prof. Dr. Mustafa Şahin’e bana

bu konuda çalışma fırsatını verdiği ve bu konuda beni desteklediği için öncelikle

teşekkürlerimi sunarım.

Tezim için kaynakça yardımları ve değerli görüşlerini benden esirgemeyen

hocalarım sayın Doç.Dr. İ. Hakan Mert’e, Doç. Dr. Gürcan Polat’a ve Dr. Mustafa

Bulba’ya teşekkürlerimi sunarım.

Uludağ Üniversitesi’nin tüm değerli akademik kadrosuna bana arkeoloji ile ilgili

verdikleri tüm bilgiler ve destekleri için teşekkür ederim.

Bu çalışmayı hazırlarken benden yardımlarını ve görüşlerini esirgemeyen, her türlü

soruma sabırla cevap veren Zeynep Yeşim Gökçe (Boğaziçi Üniversitesi), Miray

Özkan (ODTÜ), Utku Serkan Zengin’e (ODTÜ), Berkay Dinçer (Uludağ Üniversitesi),

Z. Ezgi Kara (Uludağ Üniversitesi), Serkan Gündüz’e (Uludağ Üniversitesi) ve Ali

Altın’a (Uludağ Üniversitesi); makale çevirimlerimde bana destek olan F. Elif Sorkun

Akay (Boğaziçi Üniversitesi), Serdar Cengiz’e (İstanbul Üniversitesi) ve dilbilgisi

kontrollerimde Nalan Sönmez’e yardımları için teşekkür ederim.

Beni her daim destekleyen, bana güvenen ve benden hiçbir zaman sevgilerini

esirgemeyen aileme çok teşekkür ederim.

Tez çalışmam esnasında sabırla bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntılarımda yanımda

olan ve beni destekleyen ev arkadaşlarıma, iş arkadaşlarıma ve beni motive eden

tüm dostlarıma teşekkürü borç bilirim.

Sizler olmasaydınız her şey çok daha zor olurdu.

İstanbul, 2012 Başak Emir

Page 6: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

V

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI………………………………………………………….………………………..…..I

ÖZET……………………………………………………………………….…………………………………..II

ABSTRACT……………..…………………………………………………….……………………………..III

ÖNSÖZ..……………………………………………………………………….……………………………..IV

İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………….………………..……..V

GİRİŞ……………………..……………………………………..………………………….………………...1

1. YUNAN TOPLUMU ve KADININ YERİ………………….………………...............…….……..4

1.1. Günlük Yaşamda Kadın………………………………………………………………………....8

1.2. Dini Ritüellerde Kadın………………………………………………………………………….15

1.2.1. Cenaze Ritüelleri .............................................................................................. 18

1.2.2. Evlilik Ritüelleri................................................................................................. 20

1.2.3. Doğum Ritüelleri............................................................................................... 21

1.2.4. Kadınların katıldığı diğer dini festivaller ............................................................. 22

2. DEMETER KÜLTÜ…………………………………………………………………………..……..…..28

2.1. Tanrıça Demeter ..................................................................................................28

2.1.1. Demeter'in Genel Özellikleri .............................................................................. 28

2.1.2. Ana Tanrıça ve Demeter ................................................................................... 31

2.2. Kore/Persephone………………………………………………………………………………..37

2.3. Demeter ve Kore/Persephone Efsanesi.............................................................40

2.4. Triptolemos ve Tarımın İnsanlara Ulaşması .....................................................47

2.5. Eleusis Gizemleri .................................................................................................49

2.6. Demeter Kült Alanları .........................................................................................56

2.6.1. Eleusis ............................................................................................................. 56

2.6.2. Knidos .............................................................................................................. 58

2.6.3. Priene .............................................................................................................. 60

2.6.4. Pergamon......................................................................................................... 61

3. THESMOPHORIA………….………………………………………………………………….…..…...64

3.1. Kathados & Anados……………………………………………………………………………..71

3.2. Nesteia………………………………………………………………………………………………71

3.3. Kalligenea………………………………………………………………………………………….71

3.4. Thesmophoria'nın kutlandığı yerler ve arkeolojik veriler……………………..….72

SONUÇ…….……………………………………………………………………………………..………....74

ŞEKİLLER………………………….……………………………………………………….……………….79

KAYNAKÇA………………………….……………………………………………………………..……....96

Page 7: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

1

GİRİŞ

Antik Yunan Medeniyeti, felsefe ve sanata katkıları nedeniyle batılı

toplumlarca kendi medeniyetlerinin kaynağı olarak gösterilecek düzeyde farklı bir

konum edinmiştir. Ancak, günümüz bakış açısı ile toplumsal olarak incelendiğinde,

ataerkil bir toplum olarak görülmektedir ve kadınlar felsefe, politika ve sanata

“konu” olmalarının dışında toplumsal hayata katılım sağlayamamışlardır.

Din, toplumların tarihinde oldukça büyük bir öneme sahiptir ve aslında

toplumların tarihteki gidişatlarında öncelikli olarak belirleyici bir faktördür. Din

olgusuna baktığımızda ise mitoloji kökenli Yunan dini, “gök tanrı-Zeus-baba tanrı”

yüce tanrının hâkimiyetinde birçok tanrı ve tanrıçalardan oluşan bir yapıya sahiptir.

Bireyler, bu tanrılara ve tanrıçalara tapım seçimlerinde özgürlerdir. Sosyal anlamda

kadınlar bu kadar sınırlı çerçeveler içerisinde işlevsiz olarak tutulurken, dinsel

olaylarda oldukça ön planlarda yer alabilmektedirler ve kadınların en büyük

sorumluluklarını da bu dini görevler oluşturmaktadır.

Dişilik kavramına tarihsel süreç içerisinde bakıldığında çeşitli dinler ve

öğretilerin de etkisiyle değiştiği ve farklı sıfatlara sahip olduğu görülmektedir. Bu

tutum ise “kadınlık” olgusuna ve kadınların sosyal statüsüne yansımaktır. Örneğin

dişiliğin kutsal görüldüğü toplumlarda kadının sosyal statüsü de o derece ön

plandadır ve bu toplumlarda Ana Tanrıça kültü bulunmaktadır (Eliade 2003; Ergener

1988). Zaman içerisinde “kutsal dişi”den “kutsal eril”e geçişle birlikte kadın ve

kadınlığın toplum içerisindeki durumu ikincil bir konuma düşmeye başlamıştır. Bu

durum günümüzde hâkim olan monoteist dinlerin kadına yönelik bakış açısıyla da

örtüşmektedir. Zira tüm monoteist dinlerde kutsal dişi her zaman ikinci plandadır,

erkekten sonra yaratılmıştır ve kötülüklerin kadın yaratılışından geldiğine

inanılmaktadır. Bu inancın izleği Yunan toplumunda Pandora efsanesi ile kendini

göstermektedir.

Tanrıça kavramının Yunan dinindeki varlığı ve çeşitli tanrıçaların Gök Tanrı

Zeus ile olan birliktelikleri bize birçok yaratılış mitosunda da yer alan ana tanrıça

inancını ve onun gök tanrı ile olan birleşmesini “hieros gamos”u anımsatmaktadır.

Ayrıca araştırmacılar, Yunan dinindeki tanrıçaların daha önceki toplumların inanç

sistemlerine hâkim olan Ana Tanrıça kavramının türevleri olduğunu

Page 8: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

2

düşünmektedirler (Eliade 2003; Tekin 2003). Bu toplumlarda kadınların sosyal

anlamda ön planda oldukları düşünülmektedir. Yunan dininde devam eden

tanrıçalar anlayışına rağmen kadınların sınırlı sosyal hakları, tarihsel süreçte gök

tanrı-eril yaratan inançlarına geçerken kadınların toplum içerisindeki statüsünün de

değişmesine örnek teşkil etmektedir ve Yunan toplumu bu süreçte ara bir geçişi

temsil etmektedir. Çünkü Ana tanrıça özelliklerini gösteren toprak-ekin-başak

tanrıçası Demeter tapımında yer alan gizemli ritüellerin en önemlilerinden biri olan

Thesmophoria şenliklerinde, kadınlar birincil öneme sahiptirler ve bu gizem

olgusunda erkeklere yer yoktur. Bu durum, bu geçiş aşamasının altını çizmekle

beraber, devam eden ve edecek olan pek çok paganistik öğeleri de barındıran dinsel

bir olgu olarak görülmektedir.

Bu çalışmanın konusunu oluşturan, çok tanrılı bir dinde yer alan ve “Kutsal

Dişi” yani Ana Tanrıça kavramının bir nevi türevi sayılabilecek Tanrıça Demeter

kültü ve bu kült için kadınların erkeklere göre sosyal anlamda geri planda

bulunduğu bir toplumun, sadece kadınları tarafından kutlanan Thesmophoria

şenliği, eril gücün hâkim olarak görüldüğü bir toplumda dikkate değer bir ironi

sergilemektedir. Bu durum Antik Yunan Dininin Kutsal Dişi’den Kutsal Eril’e geçişte

bir aşama olabileceğini düşündürmektedir. Çünkü toplumda geri planda olan kadın

bu tapımda ön planda olmaya devam etmektedir. Bu sebeple Demeter kültü ve

Thesmophoria’yı incelemeye geçmeden evvel öncelikle bu kültü yaşatan kadınların

yaşadığı kültürün genel çerçevesini incelemek faydalı olacaktır.

Bu sebeple, bahsi geçen konuların araştırılmasının amacı, Antik Yunan’da

yukarıda belirtilen sosyal düzen içerisinde, kadınların Demeter tapımındaki önemini,

erkeklerin bu tapımda yer almamasının nedenlerini araştırmak, Antik Yunan’da

kadınların, dini, daha özellikli olarak ise ‘Demeter Kültü’nü bu derece

içselleştirmelerinin sebeplerini ve bu olgudaki önemli rollerini ortaya

çıkartabilmektir.

Bu amaç doğrultusunda öncelikle Antik Yunan toplumunun genel özellikleri

ve dinsel algıları ortaya koyulmuştur. Daha sonra bu toplumdaki kadınların durumu

incelenmiş ve kadınların sosyal statüsü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu

araştırmaların sağladığı zeminle birlikte Demeter Kültü’ne odaklanılmıştır ve

Demeter’in, Ana Tanrıça kavramı ile bağlantısı incelenmeye çalışılmıştır. Bunun için

Page 9: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

3

dinler tarihi ve Ana Tanrıça kültü ile ilgili metinlerin incelemesi yapılmıştır. Bu

şekilde Demeter’in tapımı ile Ana Tanrıça tapımlarındaki benzerlikler de sunulmaya

çalışılmıştır. Bununla birlikte Eleusis Gizemleri olarak da adlandırılan Demeter

tapımına yoğunlaşılmıştır. Bu gizemlerin en önemlilerinden biri sayılan

Thesmophoria, antik metin analizleri ve literatür taraması ile birlikte bu buluntular

ışığında incelenmiş ve kadınların bu tapımdaki önemi ve bu tapımın gizemi ortaya

koyulmaya çalışılmıştır.

Page 10: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

4

1. YUNAN TOPLUMU ve KADININ YERİ

Antik Yunan medeniyeti, Batı medeniyetleri tarafından sanatsal, felsefi ve

politik anlamlarda tarih boyunca başlangıç olarak kabul edilmiştir. Araştırmacılar

günümüz Batı uygarlığının anlaşılabilmesi için öncelikle eski Yunan tarihinin ve

uygarlığının bilinmesi gerektiğini savunurlar1 (Bonnard 2004; Şenel 1970; Tekin

2003). Bunun en önemli sebebi ise batı düşünce sistemi içerisinde yer alan

günümüz bakış açılarının kökeninin Antik Yunan toplumuna atfedilmesidir. Bunun

örneklerini Rönesans döneminden başlayarak görebilmemiz mümkündür: klasisizm

etkisi ile Antik Yunan estetiği ve felsefi öğeler yeniden gündeme gelmiş ve tarihsel

süreçte önemli bir değişime sebep olmuştur. Bu olguları yaratan bir kültürün, hangi

etkilerle şekillendiğinin anlaşılması için dini, sosyal, politik ve coğrafi unsurlarının

incelenmesi gerekmektedir.

Antik Yunan medeniyeti olarak adlandırdığımız toplum, kendilerini uygar diğer

toplumları ise barbar olarak gören bir toplumdur. Kıta Yunanistan’ın o dönemdeki

adı kaynaklarda Hellas ya da Hellad olarak geçmektedir, ve bu halk kendilerine

Hellenler demektedirler (Bonnard 2004: 24; Tekin 2003). Uygar olarak büyük Hint-

Avrupa dil ailesine dayandırılan Yunanca dilini konuşan halkları tanımlamışlardır ve

Yunanca konuşmayan diğer toplumları barbaros ya da barbaroi (dili yabancı olan,

anlaşılmayan) olarak adlandırmışlardır (Beye 1975: 17-30; Bonnard 2004: 24-26;

Tekin 2003).

Ege Denizi’nin iki kıyısındaki halkları kapsayan Yunan toplumunun2 genel

tarihsel süreci için bazı düşünürler terminus ante quem olarak Myken uygarlığının

ortaya çıkışı (İ.Ö. 2000’ler), terminus post quem olaraksa Arap’ların

Constantinople’yi işgal tarihlerini (674-76) vermektedirler (Toynbee 1953: viii).

Orta Tunç çağının başlangıç dönemine denk gelen İ.Ö. 2. binyılın başında Akhalar

(Akhaioi) olarak adlandırılan ve Yunanca konuşan halkın kıta Yunanistan’a gelerek

Minos-Girit kültürünün üçüncü saray döneminde, Mykenai ya da Myken uygarlığı adı

verilen bir medeniyet kurmuşlardır (Tekin 2003; Thomson 1983). Bu uygarlık,

kendilerine haraç ödedikleri, tarımı, hayvancılığı ve metal işlemeyi (demir haricinde)

1 Alaeddin Şenel, Antik Yunan kültürü ile çağdaş Batı kültürü arasında ekonomik ve siyasal yapı benzerliğini ayrıca öne çıkartarak Batı toplumunun 21. yüzyıla kadar geçirdiği aşamaları, özellikle Atina toplumunun, yerleşme öncesi ve ilkel komünal düzenden başlayarak, feodal üretim düzenine ve üretim koşullarının hızlı bir olgunlaşma sürecine geçişiyle birlikte kapitalizmi ve daha sonra da emperyalist açılıma kadar uzanan dönemin hızlı bir çöküşle bir önceki üretim şekline geçmesiyle sonuçlanan süreçte İ.Ö. 7. ve İ.Ö. 2. yüzyıllar arasında geçirdiğini savunur. (Şenel 1970: 2)

2 Ayrıca batı kıyısındaki halklara Hellen, doğu kıyısındaki halklara da Yunan denmektedir.

Page 11: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

5

onlara öğreten Girit kültüründen3 oldukça etkilenmiştir. (Bonnard 2004: 26-27;

Thomson 1983). Akha-Myken uygarlığının hâkimiyetine, Ege Göçleri olarak

adlandırılan Yunanistan’ın kuzeyinden güneye inen Dorlar diye adlandırılan ve

demiri işlemeyi bildikleri için kısa sürede üstünlük sağlayan halk tarafından İ.Ö. 12.

yüz yıl civarında son verilmiştir. Bu sureç ile Karanlık Çağ olarak adlandırılan dönem

başlamıştır. Bu dönemde nüfus azalmış, yazı kaybolmuştur4. Karanlık dönemin

ardından ise İ.Ö. 9-8 yüzyıllarda coğrafi koşullar sebebiyle küçük siyasal bölünmeler

ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu dönem bazı tarihçiler tarafından “Kahramanlar

Çağı”5 olarak adlandırılırken, bazı tarihçiler tarafından feodal yapısı yüzünden

“Yunan Orta Çağı”6 olarak adlandırmaktadır (Şenel 1970: 25). Kantonal biçimli

savunulması kolay site ya da polis adı verilen bu kent devletlerinin ortaya çıkması,

Yunan uygarlığının, Minos ve Mykene uygarlıklarının yıkıntıları üzerinden aynı

toprakta yükselecekleri ve kendi uygarlık seviyelerinde en üst düzeye ulaşac akları

Klasik Dönemlerine doğru bir zemin oluşturmaktadır (Bonnard 2004: 28; Tekin

2003). Yunan kültürü, içinde bulunduğu toplumsal, coğrafi ve tarihsel koşulların

avantajlarını kullanıp, kendisinden once başlamış olan bir medeniyet sürecini de

kendine zemin alarak, tarihsel süreçteki evrimini gerçekleştirmiş ve bu araştırmanın

odağını oluşturan Klasik döneme ulaşmıştır (Bonnard 2004: 36-37).

Bir toplumun ahlak yapısının, o toplumun kabul ettiği din ile paralel

doğrultuda olmasından dolayı, Antik Yunanlıların ahlak yapısını anlamak için bu

yapının kaynağını oluşturan, bireyin topluma dâhil olabilmesinin en önemli

yollarından biri olan dini yapının da anlaşılması oldukça önemlidir.7 (Cosmopoulas

2003: xii) Bu sebeple Antik Yunan’daki din kavramının genel yapısının incelenmesi

gerekmektedir.

3 Önemle belirtilmesi gereken nokta şudur ki, Giritliler döneminde kadın, V. yüzyıl Yunan kadınına kıyasla oldukça özgür sayılmaktadır ve son araştırmalara gore o dönemde Ege kıyılarında yaşayan birçok halkın anaerkil toplumlar oldukları, çocukların annelerin isimlerini taşıdıkları ve akrabalığın kadının soyuna gore hesaplandığı ortaya çıkmıştır. (Bonnard 2004: 26).

4 Akhalar Linear B yazısını kullanmışlardır, Fenikeliler onlar ile yaptıkları ticari ilişkiler sonucu bu alfabeyi geliştirmiş ve onlardan aldıkları sessiz harfler ile Eski Yunan alfebesini oluşturmuşlardır. Bu geliştirilmiş harf sistemi İ.Ö. 8. yüzyılın başlarından itibaren Yunanlılar tarafından kullanılmaya başlamıştır. (Tekin 2003)

5 Bazı düşünürler tarafından Akha uygarlığının en parlak dönemi olarak kabul edilen İ.Ö. 14. Ve 13.

yüzyıllar Kahramanlar Çağı olarak adlandırılır. (Tekin 2003: 33) 6 Bu adlandırma yine bazı tarihçiler tarafından “karanlık çağ” ı tanımlamak için de kullanılabilmektedir. (Tekin 2003: 42)

7 Emile Durkheim’a göre din toplumların, soyların ve kavimlerin oluşturduğu bir olgudur. Bireylerin kendilerinden daha üstün bir gücün olduğuna inandıkları bu olguda “Tanrının sesi” olarak adlandırılan hayali ses aslında toplumun, soyun ya da kavmin ortak bilincinin sesidir. (Murray 1955: dip not 1) bu durumda din ve ahlakın birbirleri arasındaki içiçe geçmiş grift yapısı oldukça doğal bir hal almaktadır.

Page 12: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

6

Eski Yunan dini de yukarıda sayılmış olan diğer unsurlar gibi Giritliler olarak

da adlandırılan Minos kültüründen oldukça etkilenmiştir. Girit dinini biçimlendiren

başlıca unsurlar arasında Anadolu ve diğer eski Yakın Doğu kültleri bulunmaktadır.

Bu unsurların belki de en önemlisi Ana Tanrıça kültüdür. Knossos’ta bulunan, iki

elinde yılan tutan kadın figürünün (Resim 1) genel olarak Neolitik çağdan itibaren

Ege Dünyasında tapınıldığı bilinen ve Tunç çağında Rhea-Toprak Ana olarak

karşımıza çıkan Doğa tanrıçası ya da Ana Tanrıça kültünü sembolize ettiği

düşünülmektedir. Bu dinde ayrıca Doğa Tanrıçası kültünün varyasyonları olarak

kabul edilen ikinci derecede tanrı ve tanrıçalar da bulunmaktadır (Nilsson 1949;

Tekin 2003; ayrıntılı bilgi için bknz.: Thomson 1983: 283-323).

Mitolojiye ve mitosa dayanmakta olan Yunan dini, sadece inanç sistemi

olarak görülmemektedir, aksine bir yaşam tarzı ve tutum olarak içselleştirilmiştir.

(Vernant 1996: 90). Evrenin tanrıları yarattığı düşüncesine inanan Antik Yunanlılar,

doğadaki her hangi bir objeyi kutsallaştırmak yerine (güneş, ırmak ya da bir idol

gibi), bu kutsallığı doğanın yaşamsal gerekliliğe sahip döngülerini insan biçimli

tanrıların sağladığını düşünmüşlerdir (Fairbanks 1910: 30; Hamilton 2008: 11). Bu

şekilde çok tanrıcı bir din yapısını8 kabul etmiş ve tanrılarına tapınaklar kurarak,

arınma ritleri9 ve kurban verme gibi birçok ritüelin oluşturduğu ibadet kavramı

çerçevesinde bu tapınaklara bağışlarda bulunarak ve onların onurlarına festivaller

düzenleyerek ibadetlerini gerçekleştirmişlerdir. Gerçekleştirdikleri bu ritüellerin

karşılığı olarak da ibadet ettikleri tanrıların kendilerine iyi davranacaklarını

ummuşlardır (Fairbanks 1910: 93; Guthrie 1955 c2; Wilkinson 2009)10.

Antik Yunan medeniyetinde oldukça önemli bir etken olan din yapısı daha

sonraki monoteist dinlerce pek çok şekilde yargılanmaktadır ve çoğu zaman tek

tanrılı dinlere benzemediği için din olarak yorumlanmamaktadır11. Antik Yunan

8 Tanrılar, atıfları ve fonksiyonlarına göre birbirlerinden ayrılırlar ancak her tanrı ve tanrıça her birinin

özel bir yerinin ve diğerleri ile ilişkisinin olduğu tutarlı ve uyumlu bir sistemin parçasıdırlar (Lloyd-Jones 2001:457). Birçok tanrı olduğu bilinse de özellikle 12 tanrı (Olympianlar) yani 12 temel ilahlık bulunmaktadır ve bunlar da Zeus, Hera, Athena, Apollo, Artemis, Ares, Hermes, Aphrodite, Posiedon, Hephaistos, Demeter ve Dionysos’tur.

9 Bu arınma ritleri başka hiçbir dinde Yunan dinindeki kadar önemli olmamıştır. Ölü yıkama, doğumdan

sonra arınma, evlilikten önce ve mysterialara katılmadan evvel arınma gibi bireysel ritüellerin haricinde ayrıca herhangi bir hastalıktan ya da kötü ruhlardan korunmak için şehrin de arındırılma ritüelleri bulunmaktadır. (Fairbanks 1910: 99-110)

10Bu noktada önemle belirtilmesi gereken bir durum vardır. Bireyler tanrıları ile yakınlık kurmak amacıyla değil tanrıların onlara zarar vermemeleri ve iyi davranmaları için bu ritüelleri gerçekleştirmektedirler. Çünkü Yunan dinine göre insan, sözcüğün dar anlamında, bir tanrı evladı değildir ve dolayısıyla duaların tanrılarla arasında belli bir yakınlık kurabileceğini umamaz. (Eliade 2003: 318).

11Antik Yunan dini bir anlamda monoteist bir yapıya da sahiptir. Tüm tanrılar Zeus’un hâkimiyetinde toplanmışlardır ve Zeus bu anlamda Tanrıların Tanrısı olarak görülebilmektedir. Zeus’un kuralları ahlaki olarak da birer ölçüt sayılmakta ve bu kurallara uyulmazsa cezasının çekileceğine inanı lmaktadır (Lloyd-Jones 2001:459-460).

Page 13: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

7

toplumunun, birçok yönüyle medeniyetin başlangıcı olarak kabul edildiği halde

dininin aynı saygıyı görmemesinin sebeplerini Lloyd-Jones öncelikle çok tanrılı

olması, bu tanrıların hepsinin iyi özellikler göstermemesi ve aralarındaki ayrımın

iyilik derecelerine göre değil de güçlerine göre olması olarak açıklamaktadır (Lloyd-

Jones 2001:456). Bunların yanısıra Yunan dinini, diğer monoteist algılardan ayıran

en önemli özelliklerden birisi cennet kavramının bulunmaması olmuştur. Yunan

toplumuna göre ölüm, güçten ve bellekten yoksun soluk gölgelerin doldurduğu

“Hades’in yeraltı karanlıklarında, kısıtlı ve küçük düşürücü bir hayat sonrası varoluş”

olarak algılanmaktadır (Eliade 2003: 317). Yine günümüz monoteist bakış açısıyla

yaklaşıldığında empati kurulması zor olan bir diğer nokta ise eski Yunanlıların

Hümanist dünya görüşünü de yansıttığı düşünülen ve daha çok bu yönüne vurgu

yapılan ‘insan biçimli-antropomorfik tanrılar olgusudur (Demiralp 2008; Tekin

2003). Didem Demiralp’in açıklamasına göre “tanrıyla insanın başka hiçbir kültürde

bu denli yan yana ve iç içe tasavvur edilmediği” bu olgu aslında insanoğlunun

kendini sonsuz yaşama sahip tanrısıyla özdeşleştirme arzusundan kaynaklanmıştır,

çünkü tanrısıyla arasındaki en önemli fark ölümlü oluşudur. Akhilleus’un ölümsüzlük

nehri Styx'de yıkanarak ölümsüzlük kazanması gibi Demeter efsanesinde de

Tanrıçanın Demophon’u ölümsüzlük kazansın diye ateşe tutması, ölümsüzlüğün

sıradan bir insan için de mümkün kılınabileceğine dair bir gösterge olarak

algılanmaktadır (Demiralp 2008).

Eski Yunan düşüncesine şekil veren etmenlerden bir diğeri ise halkının

yaşama bağlılığı olmuştur ve hayatı yücelten bu dünya görüşünde yaşam olgusu

tamamen dünyaya dönüktür (Demiralp 2008). Din tarihçisi ve filozof Mircea Eliade

bilgeliği, insanın hayatının bir sonu olduğunun ve eğretiliğinin bilinciyle varılan bir

erdem olarak gören Yunan dininin dünyaya dönüklüğünü, şimdiki zamanın

sunabileceği her şeyden yararlanmak olarak açıklamaktadır: gençlik, sağlık, tensel

zevkler veya erdemlerini sergileme fırsatları. Dünyasal yaşama önem veren ve

insanlık durumunun yeniden değer kazanmasına sebep olan bu olguda ona göre asıl

altının çizilmesi gereken nokta, şimdiki zamana verilen dinsel değer olmaktadır ve

yalnızca “var olma”, zaman içinde yaşama olgusu ile dinsel bir boyut taşımaktadır.

Yunanlıların keşfettiği yaşama sevinci dindışı türde bir eğlencenin yerine, var

olmanın, hayatın kendiliğinden oluşuna ve dünyanın görkemine –gelip geçici bir

biçimde de olsa- katılmanın mutluluğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, insan

hayatının sonlu oluşunun ve -herhangi bir özelliği olmayan- bir varoluşun

Page 14: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

8

sıradanlığının kutsallaştırılmasının dinler tarihinde de oldukça sık rastlanan bir

görüngü olduğu savunulmaktadır (Eliade 2003: 319).

Yukarıda genel hatlarıyla değinildiği üzere, yaşadıkları topraklardan kazandığı

kültürel mirasları kendi yorumlarını da katarak geliştirmeleri sonucunda tarihte

önemli bir yer kazanan Antik Yunan toplumuna şekil veren en önemli etmenlerden

biri olan din, monoteist bakış açılarıyla birçok farklı şekilde eleştirilmiştir. Tüm

bunlara rağmen, Yunan toplumu ataerkil ve monoteist toplumlarla ortak bir

paydada buluşabilmektedir: monoteist dinlerde de hâkim olan “kadınların kötülüğün

kaynağı olarak görülmesi” ve “kadınların toplumsal statüleri açısından geri planda

kalmaları”. Bu durumun incelenebilmesi ve kadının antik Yunan medeniyetindeki

yerinin algılanabilmesi için kadınların günlük yaşamlarının ve dinsel görevlerinin

incelenmeleri gerekmektedir.

1.1. Günlük Yaşamda Kadın

Bu çalışma içerisinde özellikle Atina toplumuna ve İ.Ö. 5-4 yüzyıllara

yoğunlaşılmıştır. Bunun en önemli sebepleri öncelikle Demeter gizemlerinin

gerçekleştiği Eleusis Tapınağı’nın Atina yakınlarında oluşu ve dolayısıyla bu tapımda

Atinalı kadınların nüfus yoğunluğunun fazlalığıdır.

Atina, diğer Yunan kent-devletlerinde de olduğu gibi özel bir lehçenin

konuşulduğu ve kendine özgü belli bir yönetim biçimin geliştirildiği bir kent-

devletidir. Küçük bir şehir olmasına rağmen Attika’nın en büyük eyaleti olma

özelliğini de taşıyan bu polis’te bireyler Yunanlı olarak değil Atinalı ya da Attikalı

olarak tanımlanmaktadır. Atina halkı kölelerden, Atina vatandaşlarından ve

yabancılardan oluşmaktadır.

Arazinin uygunsuz koşulları sebebiyle özellikle buğday yetiştirmede zorluk

yaşayan Atina kentinin tahıl dış alımına dair bulgular bulunmaktadır (Deighton

2005: 12). Bu sebeple, kıtlık tüm halkın ortak kaygısı olmuştur ve kadınların ev

yönetimindeki rolü oldukça önem kazanmıştır. Hatta ekonomiye katkıları o kadar

büyüktür ki ekonomik sözcüğü Yunanca “ev” ya da “ev halkı” anlamına gelen

oikos’tan türemiştir. (Deighton 2005: 42) Kadınların ev için gerekli üretimi

yapmalarının yanı sıra kölelere dayalı ekonomik yapı, erkekleri bir nevi özgür

kılarak onların kent yaşantısında aktif olabilmeleri için oldukça boş vakitleri olmasını

da sağlamıştır. Atina toplumunda erkekler dışa dönük yaşam sürerken bu durum

kadınları ev içinde “inzivada” bir yaşama itmiştir. (Deighton 2005: 42; Şenel 1970:

284)

Page 15: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

9

Bazı araştırmacılar, Atina kadınının ev içinde, üretime yönelik hayatının

sorumlusu olarak Atina’nın geçirmiş olduğu ekonomik değişimi görmektedirler.

Sparta ve Dor polisleri dışında, Atina kadının itibarındaki bu düşüş12, üretim

düzenleri ile bağdaştırılmakta ve Atina’da, ticaret ve sanayinin gelişmesiyle birlikte

toplumun aristokratik özelliklerini kaybedip, kaçınılmaz olan burjuvalaşma

hareketine bağlanmaktadır. (Şenel 1970: 282-284)

Hiç bir şekilde mal varlığı edinemeyen, kişilik hakları için yasaya

başvuramayan ve politik yaşamda yer almayan kadının toplumdan uzak

tutulmasının sebepleri erkeğin erkini belirleyen para, mal varlığı ve statüsünü

korumasıyla ilişkili olduğu kadar, vatandaşlığın yasal aile kurumu içerisinde

kalmasını sağlamaktan kaynaklandığı da düşünülmektedir. Atina vatandaşı

denildiğinde “erkek”lerden bahsedilmektedir. Kadınların görevi ise bu vatandaşlığı

nakletmektir. Perikles’in İ.Ö. 451’de yürürlüğe koyduğu yasa gereğince hem anne

hem baba tarafından Atinalı olan kişiler özgür Atina vatandaşı olarak kabul

edilmektedir ve “demokrasi”de hak sahibi olabilmektedir (Deighton 2005: 14;

Mikalson 2005: 140; Şenel 1970: 290; Yolam 2002a). Vatandaşlığın yasal aile

kurumu içerisinde kalmasından kasıt , evlilik dışı cinsel ilişkiyi engellemektir. Ayrıca

şunu da belirtmek gerekir ki Atina’da kadının aklını çelip onu doğru yoldan

çıkartmak anlamına gelen “birini baştan çıkarmak” tecavüzden daha ağır bir suç

olarak kabul edilmektedir (Deighton 2005: 41).

Kültürel miras bağlamında aynı coğrafya üzerinde yaşayan toplumlarda

tarihsel bir inceleme yapıldığında, bu durumun, Yunan medeniyetini büyük ölçüde

etkileyen Girit kültüründe görülmediği düşünülmektedir. Bunun sebebi Knossos

sarayı duvarlarında bulunan ve Ana Tanrıça inancının verdiği nüfuzun etkisiyle Girit

kadının içinde bulundukları serbestliği gösteren fresk kalınt ılardır. Bu fresklerde

Minos şerefine yapılan bir eğlence ya da törende boğa üzerinde amuda kalkmış bir

kız betimi bulunmaktadır (Resim 2). Bu veri kadınların, sosyal hayatta, dinsel

törenlerde ve kamu gösterilerinde erkeklerle birlikte yer aldıklarının kanıtı olarak

görülmektedir (Şenel 1970: 16-17).

12

“Uygarlık öncesi düzende, komünal, ilkel düzende, büyük olasılıkla kadın erkeğe eşitti. Bu eşitlikçi devrin kalıntılarını Girit’te ana tanrıça kültünde ve Girit arsitokrat kadınlarını fresklerde seyrettiğimiz, erkeklerle birlikte sosyal hayata katıldıkları serbest ve mutlu yaşantılarında görüyoruz. Içinde Akhaların göçebelik devirlerinin mitolojik izleri bulunan Homeros destanlarında, tanrılar dünyasında, kadınlı erkekli Olympos tanrılar kurultayından, göçebe devirlerin eşitlikçi düzeninin izlerini, destanlardaki kahramanlar, asiller dünyasında, Kahramanlık çağında, kadının artık ikinci safa düşmüş olmakla beraber, gene de sonra ki devirlere bakarak yüksek bir itibara sahip olduğunun izleri görülmektedir.” (Şenel 1970: 280-292)

Page 16: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

10

Prof. Dr. Alaeddin Şenel’in aktardığı efsaneye göre Atina’da, bir zamanlar

kadınların sosyal ve siyasal hayata katıldıkları, oy kullanma haklarının olduğu bir

dönem olmuştur. Atina polisine bir koruyucu tanrı seçme günü geldiğinde, deniz

Tanrısı Poseidon ile akıl ve kadın işleri Tanrıçası Athena’nın rekabeti üzerine, Atinalı

kadınlar hep birlikte Athena’ya oy vermiştir. Buna çok öfkelenen Poseidon’un,

Atina’yı sele boğmakla ve tufanla tehdit ettiği anlatılmaktadır. Poseidon’un şehre

vereceği zararlardan korkan Atinalıların, tanrıyı yatıştırmak için kadınların oy

hakkını ellerinden aldıkları aktarılmaktadır. (Şenel 1970: 281) Kadınların bir

zamanlar itibar sahibi olduklarının ve zamanla sahip oldukları bu itibardaki düşüşün

izleğini13 taşıyan bu efsaneye göre Atinalı kadınlar o günden sonra siyasal ve sosyal

hayatta yer alamamıştır.

Atina’da yaygın olarak gerçekleştirilen eski bir âdete göre doğum olan bir evin

kapısına eğer bebek erkekse zaferin sembolu olan zeytin dalı, eğer bebek kızsa yün

asılmaktadır (Fairbanks 1910: 121; Şenel 1970: 284). Bu durum henüz doğum

esnasında bile kadın ve erkeğin toplumdaki görevleri ve statüleri hakkında ipucu

vermektedir. Erkek –eğer özgür bir Atina vatandaşı ise- hayatını aktif bir kent

yaşantısında geçirecektir, ancak kız bebeği –eğer baba kız çocuğunun yaşamasına

izin verirse- evin içerisinde yün eğirip, dokuma yaparak geçireceği bir hayat

beklemektedir (Şenel 1970: 284-285).

Antik Yunan toplumunda, İ.Ö. 4. yüzyılın sonuna kadar bölgedeki nüfus

baskısının da sebebiyle, babanın çocuk doğduktan sonra on gün içerisinde çocuğu

vesayetine alıp almama, yaşamasına ya da ölmesine karar verme hakkı

bulunmaktadır (Şenel 1970: 284). Eğer baba, çocuğu tanımaz ve kendi vesayetine

almayı kabul etmezse, çocuk, biri alır ve besler umuduyla toprak bir kaba konularak

kamu meydanına bırakılmaktadır ve babaların kız çocukları için kızına drahoma

sağlaması gerektiğinden özellikle fakir ailelerde bu bırakılan çocuklar çoğunlukla kız

çocukları olmaktadır. (Dickinson 1962: 330; Şenel 1970: 284-285).

Kadınların ev hayatı daha küçüklükten ev içerisinde geçmeye başlamaktadır.

Kız çocukları erkeklerin aksine, evde gynaekonitis denilen evin kadınlara ayrılmış

bölümünde eğitim almaktadırlar ve okuma yazmayı öğrenmenin aksine yün

eğirmeyi, dokuma yapmayı, evdeki hizmetkârları idare etmeyi ve terbiyeli olmayı

13

Prof. Dr. Alaeddin Şenel’e göre Atina kadınının düşüşü, polisin kuruluşu ve burjuvazinin belirişi ile başlar ve bu sebeple bu efsanenin bu düşüşün izlerini taşıdığını aktarır: “Athena akıl tanrıçasıdır, aristokratların erdemini temsil eder. Athena’nın Atina tanrıçası olarak seçilişi, aristokrasinin egemen olduğu, kadının itibarlı olduğu Kahramanlık Çağını yansıtır. Sonra Athena’ya karşı rakip olarak deniz tanrısı Poseidon çıkar. Bu, deniz ticaretinin başlayışını, aristokrasiye karşı burjuvazinin çıkışını sembolize eder. Atina polisi için bir koruyucu tanrı seçimi ise, bu çatışmanın feodal düzenden ticaret düzenine geçiş sırasında, şehirleşme sırasında olduğunu gösterir .” (Şenel 1970: 280-292)

Page 17: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

11

öğrendikleri bu eğitimi annelerinden ya da eğer varlıklı bir aileden iseler

paidagogos’tan (özel öğretmen) ya da dadılarından almaktadırlar (Deighton 2005:

43-45; Licht 1993; Şenel 1970: 285).

Yunanlıların “kadın” sözcüğü gyne karı-eş anlamında da kullanılmaktadır

(Clark 1998: 13). Bu sebeple kadınların hayatlarının iyi bir eş ve anne olmak

üzerine şekillediği oldukça açıktır ve evlilik bir kız çocuğunun hayatındaki en önemli

olgu olma niteliğini taşımaktadır (Mikalson 2005: 152; Yalom 2002a: 23-24).

Erkeğin taşınabilir malı, ona muhtaç, soyunun devamının meşru aracı, çocuklarının

bakıcısı, aşçısı ve ev hizmetkârı olarak algılanan kadınların, bir yük hayvanı gibi

algılandığı evlilik ise büyük ölçüde bir mülkiyet düzenlemesi olarak görülmektedir;

soyluluk ve servette eşitlik evlilikte belirleyici etmen olmaktadır (Deighton 2005:

43; Mikalson 2005: 152-153; Şenel 1970: 285; Yalom 2002a: 23-24).

Yunan kızları, 13-15 yaşlarına geldikleri zaman, kendilerinen en az 10-15 yaş

büyük erkeklerle evlendirilmektedirler. Genel olarak, Atina’da kadın nüfusunun

erkek nüfusundan az olmasına rağmen değerli görülmeyen kız çocuklarının babaları,

onları evlendirebilmek için yüklü bir çeyiz yani drahoma vermek zorunda

kalmışlardır. (Deighton 2005: 43; Mikalson 2005: 153; Şenel 1970: 285-286;

Yalom 2002a: 23-24)

Evlilik sözü eggue, düğünden çok önce kızın babası ile damat arasında

yapılmış bir sözlü anlaşmadan ibarettir ve bu nişanda kız söz hakkına sahip

olmamakla beraber hatta orada bulunamamaktadır (Şenel 1970: 285; Yalom

2002a: 23-24). Bu nişan-söz törensel bir evlilik gerçekleşemese bile yasal ve mali

yükümlülükleri olan bağlayıcı bir taahhüt olarak algılanmaktadır (Yalom 2002a: 23-

24).

Yunanlı bir adam ve bir kadın için yaşamlarını tanımlayan bir olgu olan evlilik

ile beraber, evleneceği adamla ilgili hiçbir söz hakkına sahip olmayan kızlar, çok

genç yaşta evlenerek babasının evinden (oikos) ve himayesinden ayrılıp,

muhtemelen evlenmeden evvel hiç görmediği damadın evine ve himayesine

geçmektedirler (Mikalson 2005: 152-153; Şenel 1970: 285; Yalom 2002a: 23-24).

Hem kadın hem erkek için çocukluktan yetişkinliğe dönüştüklerini gösteren bir

törensel geçit olan evlilik, çocuk sahibi olmayı ve evin bakımını yürütmeyi sağlayan

bir kurum olarak saygı görmektedir ve insanların bir duygu birlikteliği sağlamaları

beklentiler arasında bulunmamaktadır. (Şenel 1970: 285; Yalom 2002a: 24)

Page 18: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

12

Geleneklerin ve toplumun yasalarla desteklediği evlilik kurumunda boşanmalar

da görülebilmektedir. Zira Atina toplumunda, bir kadın çocuk doğuruncaya kadar

kocasının ailesine kesin bir biçimde dâhil olarak algılanmamaktadır ve bu sebeple o

ana kadar gelinin babası aile mülkiyeti ile ilgili gerekçelerle evliliği sona

erdirebilmektedir (Yalom 2002a: 23). Ayrıca, damat da çeyizi iade etmek koşuluyla

herhangi bir gerekçe göstermeden eşini boşayabilmektedir. Ancak burada özellikle

belirtilmesi gereken şudur ki bir kadının kocasından kendi isteğiyle ayrılma hakkı

bulunmamaktadır.

Evlenerek babasının himayesinden kocasının himayesine geçen Atina kadını

hukuken hiçbir zaman kocasına eşit görülmemektedir ve tam ehliyetli hukuk süjesi

olarak algılanmamaktadır (Şenel 1970: 286). Bu sebeple, herhangi bir sebepten

ötürü boşanma yaşandığında kadın tek başına yaşayamamakta ve babasının, erkek

kardeşinin ya da eğer ergin yaşa ulaşmış bir oğlu var ise onun vesayeti ve himayesi

altına girmektedir (Şenel 1970: 286; Yalom 2002a: 23). Ayrıca erkek, eşini,

çeyiziyle birlikte geri vermek şartıyla istediği zaman istediği gerekçe ile

boşayabilmekteyken, kadın için bu durum oldukça zorlu bir süreci gerektirmektedir.

Çünkü özellikle çocuk doğrup erkeğin ailesine dahiliyeti kesinleştikten sonra kadın,

kocasından ayrılabilmek için mahkemeye ya da arkhona (soylular arasından seçilen

üst düzey devlet yöneticisi) başvurmak zorunda kalmaktadır ve kocasının evini

terkedip babasının ya da tayin edilen başka bir kyrios’un (efendi) himayesine

girebilmesi dokuz baş yargıçtan en az birinin iznini gerektirmektedir. (Şenel 1970:

286; Yolam 2002a: 23)

Diğer konularda olduğu gibi miras hususunda da kadınlar yasalar karşısında

erkeklerle eş değerde olmamaktadır. Zira miras, erkek evlatlara aktarılmaktadır ve

kız çocuklarının bu mirasta hiçbir hakkı bulunmamaktadır. Erkek evladın olmaması

durumunda bile kız evlat mirastan tek başına yararlanamamaktadır ve miras en

yakın erkek akrabaya geçmektedir. Kadının ya da kızın mirastan faydalanabilmesi

için –evli bile olsa- kocasından –eğer ki yasalar buna izin verirse- ayrılıp, bu erkek

akrabasıyla evlenmesi gerekmektedir. Ayrıca en yakın erkek akrabanın da –evli olsa

bile eşinden boşanıp- bu miras için babası ölen kızla evlenmesi gerekmektedir.

(Şenel 1970: 286)

Aile içerisinde eşlerin hakları başka yönlerden de eşit olmamaktadır. Kocalar,

eşlerinin dışında cariyerle, erkek ve kadın kölelerle, erkek ve kadın fahişelerle ya da

erkek ve kadın âşıkları ile meşru bir şekilde ilişki kurabilirlerken, kadınların, kocaları

dışında herhangi başka biri ile birliktelikleri şiddetli cezaları gerektirmekted ir. Bu

Page 19: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

13

durumda en hafif ceza, kocasının, kadını boşaması ve ailesinin evine gönderilmesi

olarak görülmektedir. Ancak yasalar daha da fazlasını içermektedir ve kadının âşığı

ile tekrar evlenmesi durumunda, evleneceği adamın vatandaşlıktan atılması kuralı

bu yasalara örnek teşkil etmektedir (Şenel 1970: 286; Yalom 2002a: 23). Bu

şekilde, bu duruma düşmüş bir kadının bir daha evlenememesi onun toplum

içerisinde iffetsiz bir kadın olarak yargılanmasına sebebiyet teşkil etmektedir.

Örneğin, kocasına sadakat göstermemiş bir kadın tapınakta görüldüğünde her hangi

bir vatandaş onu dövüp üzerindeki giysileri yırtıp atabilmektedir. (Licht 1993: 62;

Şenel 1970: 286)

Atina’da erkeklerin kent yaşantısında, Agora meydanında bulunmaları oldukça

normal karşılanmakta ve erkeğin gününü evde geçirmesi utanç verici bir durum

olarak algılanmakta iken, kadınların, bazı özel dinsel bayramlar dışında, yanında bir

akrabası ya da hizmetçi köle kadınlar olmadan dışarı çıkmaları kesinlikle hoş

karşılanmamaktadır. Kadınların erkeklerle olan ilişkilerini minimuma

indirgeyebilmek için kamu işleri hakkında bilgi edinmeleri ve Yunan kültüründe

önemli bir yeri olan komediaları görmeleri yasaklanmıştır, sadece dinsel anlamı olan

tragedialara gidebilmektedirler (Şenel 1970: 287). Ayrıca, kültürel açıdan birleştirici

unsurlardan biri olarak önemli bir fonksiyona sahip olan Olympia oyunlarına Atina

kadınları sadece izleyici olarak katılmaktadırlar (Tekin 2003: 140). Bu sebeple İ.Ö.

5. yüzyılda Atina’nın en önemli rakiplerinden biri olan ve kadınlarının da erkekler

kadar önemli olduğu Sparta kadınlarının toplum içindeki özgür davranışları, hatta

atletizm oyunlarında yer almaları, bir kadının tanımadığı erkeklerin önünde kendi

hemcinsleri hakkında konuşma yapmasının, hatta onların adlarını anmasının bile

uygunsuz bir davranış olarak kabul edildiği cinsiyet ayrımı gözeten bir toplum olan

Atina’da hoş karşılanmamaktadır (Deighton 2005: 10; Tekin 2003: 140).

Atina’da evli bir kadının klasik bir gününün çerçevesini evde çocuklarla

ilgilenmek, hizmetçileri denetlemek, yün eğirip dokuma yapmak oluşturmaktadır.

Fakir ailelerin kadınları bunların yanında ayrıca tarlada çalışmak ve evin bütçesine

katkıda bulunmak zorundadırlar (Deighton 2005; Mikalson 2005; Şenel 1970). Evin

bütçesine katkıda bulunabilmek için kadınların yapabileceği uğraşlar da sınırlı

tutulmuştur. Yazıtlarda, özgür kişilerin veya azat edilmiş kadın kölelerin mezar

taşlarında ya da azat edilme belgelerinde rastlanan meslekler şu şekilde

sıralanmaktadır: Susam satıcısı, yün işçisi, harp çalgıc ısı, at bakıcısı, aulos14

14

Bir üflemeli çalgıdır, alışılmış karşılığı flüttür ancak klarnet ve obua gibi kamışlı sazlara oldukça benzemektedir. (Deighton 2005: 41)

Page 20: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

14

çalgıcısı, parfümcü, bal satıcısı, tütsü satıcısı, ayakkabı satıcısı, pelerin satıcısı,

merhem kaynatıcısı, tuz satıcısı, çamaşırcı ve manav. (Deighton 2005: 41)

Atina kadının gününü özetlemek gerekirse, günün evde yapılan ilk işi

alışveriştir ancak kadın kendisi dışarı çıkamadığından dolayı bunun için kocasını ya

da bir hizmetkârını yani kölesini görevlendirmektedir. Atinalı kadınların ev

içerisindeki yaşamlarında öncelikleri eğer varsa çocukları olmuştur ve anne bebeğini

kendisi beslemekle, yıkamakla ve yetiştirmekle sorumlu tutulmuştur. Sütannelik,

Antik Yunan’da geçerli bir olgu değildir çünkü annelik, kadının başlıca sorumluluğu

olduğu için bebeğine de kendisi bakmakla yükümlü kılınmıştır. Kadın evde

hizmetkârların yönetimi ve kilerin denetimini yapmakta, çocukların bakımını

üstlenmekte ve yün eğirip, dokuma yapmaktadır. Ayrıca aile bütçesini gözetmek,

yeterince giysi bulunmasını sağlamak, hasta hizmetkârların bakımı ile ilgilenmek,

hizmetçilere yün eğirmeyi ve ev işlerini göstermek de yine kadının günlük hayatının

bir parçası olmaktadır (Deighton 2005: 54-57; Mikalson 2005: 140). Eğer eşi

ekklesia’dan ya da Agora’dan dönerse ona hafif bir öğle yemeği hazırlamak ya da

hazırlatmaktadır. Kadınlar sofrada yer almamaktadırlar15 ve sofraya kabul edilmiş

olsalar bile uzanarak değil, erkek çocuklar gibi oturarak yemek yemektedirler.

(Deighton 2005: 79)

Kadınların hayatlarının en önemli görevlerinden biri olan yün eğirme ve

dokuma faaliyetleri için evde bir oda bulunmaktadır ve kadınlar o kadar üretken

olabilmektedirler ki evlerinde aile servetini arttırmaya yarayacak kadar çok üretim

fazlası bulunabilmektedir (Resim 3). Sadece giysi için değil, mobilyalara örtü ve

duvara asmak için de yapılan bu dokumaların tezgâhları hem işlik hem de kadınların

arkadaşlarını misafir ettikleri salon olarak fonksiyon gösteren ve evin üst katında

yer aldığı düşünülen gynaikeion’da bulunmaktadır. Öreke ve kirmen yardımıyla

yapılan yün eğirme işlemi ise tüm dokuma sürecinin en fazla vakit alan evresini

oluşturmaktadır. Birden fazla kadının çalışabildiği dokuma işleminde üretilen

dikdörtgen kumaşlar tüm Yunan giysilerinin de biçimini belirlemiştir. (Deighton

2005: 56)

Sosyal hayatın dışına itilmiş Atina kadının, bu sayede, tek yaşam alanı

gynaekonitis yani kadınların evdeki bölümü olarak sınırlandırılmaktadır. Bu durum

erkeklerin sosyal hayatlarına yanlarında bulunmalarını istedikleri bir diğer kadın

15

İonya’da kadınlar ve erkekler birlikte yemek yemektedirler. Azra Erhat bu duruma Karyalı kadınları örnek göstermektedir. Yunanlıların bu topraklara gelip Karya kadınları ile evlenerek yerleşmelerine bir tepki olarak bu kadınlar sofraya Yunanlı erkeklerle oturmayı reddetmişlerdir ve bir tepki olarak uzun süre bunu devam ettirmişlerdir. Azra Erhat, bu örnekten yola çıkarak Ege kıyılarında, İonya’da ve Karya’da kadın ve erkeğin bu dönemden önce birlikte yemek yediklerini savunur. (Sappho: 29)

Page 21: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

15

grubu olan –hetairae- leri ya da oğlancılık16 da denilen paederasty17 sonuçlarını

doğurmaktadır (Şenel 1970: 289; Yalom 2002a: 22). Hatairae hayat eşi, dost

anlamına gelmektedir ve evlerine kapatılıp, eğitimsiz bırakılmış ve kültürel

faaliyetlerden mahrum kalmış kadınların aksine, bu kadınlar sosyal hayata katılıp,

kültür edinme olanağı bulan –genel- kadınları tanımlamak için kullanılmaktadır

(Şenel 1970: 289). Hetairae’lerin de bir üst sınıfı bulunmaktadır ve bunlara da

Kortezan18 adı verilmektedir. Kortezan diye adlandırılan kadınlar sosyal hayat ve

politika ile ilgilenmekte, sanat, edebiyat ve felsefe hakkında bilgi sahibi

olmaktadırlar (Şenel 1970: 289). Toplum kendi kadınlarının yasal ve sosyal tüm

haklarını kısıtlayarak ortaya çıkan sonuçlarla bu şekilde ironik bir çözüm üretmiştir.

1.2. Dini Ritüellerde Kadın

“Ne bir düğün ne bir şölen Ne de bir oyun kıyıda

Yoktu ki bizim bulunmadığımız…”19

Kadınların sosyal hayattan soyutlanmış ve dışlanmış bir hayat yaşamalarına

rağmen, dini aktivitelerde kısmi olarak erkekle eşit olabildiği durumlar

görülebilmektedir. Hatta bu araştırmanın odak noktasını oluşturan tarımsal

verimliliğin arttırılması için düzenlenen Demeter ve kızı Persephone tapımları

arasında bulunan Thesmophoria’da kadınların hâkimiyeti egemendir ve bu

şenliklerde erkekler bulunmamaktadır. Kadınların Thesmophoria’daki üstün

durumları ileride irdelenecektir ancak kadınların ön planda olduğu başka ritüeller de

bulunmaktadır. Yunan toplumunda kadınların yerinin incelenebilmesi için günlük

hayattaki rollerinin yanı sıra Yunan dininin büyük bir bölümünü oluşturan bu

ritüellerde de kadının yerinin belirtilmesi gerekmektedir.

16

Oğlancılık, genç adamları güçlü birlikteliklerle tanıştırmak için tasarlanmış ve toplumsal kabul gören bir

kurumdur, genellikle kırkın altında yetişkin bir erkekle, on ila on sekiz yaşlarındaki erkek aşığı arasındaki bir dizi adetle tanımlanmaktadır. Evliliğin yerine geçecek bir şey olarak görülmemektedir. (Yalom 2002a: 24)

17Paederasty, homoseksüellik, oğlan sevicilik demektir ve tüm antik Yunan’da yasal olarak görülen

yaygın bir sevgi türüdür. Bunun nedenleri şu şekilde belirtilmektedir: 1)Kadınların kapatılmışlığı, 2) Yunan kültürünün baştan sona erkek kültürü olması. (Şenel 1970: 289)

18Prof.Dr. Alaeddin Şenel’in aktardıklarına göre Kadınlara yaradılışlarının sınırını aşmamalarını, erkekler arasında sözlerini ettirmemelerini öğütleyen Perikles’in Aspaisa’sı da bir kortezandır ve siyasal konularda Perikles üzerinde çok etkili olmuştur. Perikles, karısını boşayıp onunla evlenmiş tir. Kendisi serbestçe erkeklerle konuşup siyasal tartışmalara katıldığı gibi, kendi evinde de Atina’da asla hoş karşılanmayan eşlerin de kocaları ile birlikte katılabileceği Aristokrat sınıfı için toplantılar düzenlemeye çalışmıştır. Halkın bu durumdan hoşnutsuzluğu üzerine bir sebeple mahkemeye verilmiştir ve Perikles kişisel itibarını kullanarak Aspasia’yı kurtarabilmiştir. (Şenel 1970: 289)

19 Sappho: sf: 98 5. Betik 93

Page 22: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

16

Antik Yunan’da kadınlar din için oldukça büyük bir öneme sahiptir. Kadınlar,

özellikle Artemis, Asklepios, Athena ve Demeter gibi bazı kültlerle ilgili ibadetlerini

ev dışında da gerçekleştirebilme özgürlüğüne sahiptirler ve bu dini görevleri

sayesinde evlerinin, köylerinin ve hatta şehirlerinin dışına çıkabilmektedirler.

(Mikalson 2005: 142)

Kadınlar ve genç kızlar gerek ritüellerde gerekse tanrılara adaklara sunmada

kutsal kabul edilmektedir ve özellikle, bakire kızlar Antik Yunan dininde önemli bir

yere sahiptirler. Bakireler, kült ritüelleri sırasında çeşitli dini eşyaları taşıma

görevlerinin dışında tanrılar için şarkı söylemek ve dans etmek gibi sorumlulukları

da üstlenmektedirler (Dillon 2002: 1).

Kadınlar da erkekler gibi rahiplik yapmaktadırlar. Örneğin Atina’da kırka yakın

sayıda rahiplik ünvanına sahip kadın bulunmaktadır ve ayrıca bir kadın da şehrin

patronu ve koruyucusu olan Athena Polias Rahibesi olarak görev yapmaktadır

(Mikalson 2005: 141). Fakat kadın rahipler ile erkek rahipler aynı statü ve değere

sahip olmamışlardır. Bunun en önemli kanıtı, erkeklerin kadınlara göre çok daha

yüksek ücretler almalarıdır. (Dillon 2002: 73)

Buradan da anlaşılabileceği gibi, erkek rahipler kadın rahiplere göre çok daha

itibarlıdır. Rahiplik, satın alınabilen bir makam olmuştur ve bu makamı satın alacak

kişiler için de çeşitli koşullar bulunmaktadır: sağlık ve saflık açısından fiziksel bir

kusurun bulunmaması gibi (Dillon 2002: 74). Örneğin, bedenini satan bir kimse bu

mevkiyi elde edememektedir. Bunun haricinde, rahipliği satın alacak kadınların,

bireysel kültlere göre değişken olmakla beraber genel olarak külte göre 8, 10, 12,

20 veya 40 yaşın üzerinde olmaları gerekmektedir. Kadın rahip olmak için şehir

devletlerindeki yapıya göre ya aristokrat bir ailenin mensubu olunmalıdır ya da

demokratik bir seçimi kazanmak gerekmektedir. Atina’da rahipliğin satılması

durumu mevcut değilken Küçük Asya ve adalarda rahip olmak için tipik yol bu

olmuştur. (Dillon 2002: 76)

Rahiplikle ilgili sınırlandırmalar arasında farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin

Delphi rahibesi bakire kızlar arasından seçilmektedir, fakat Delphi’deki Apollo

Tapınağı rahibesinin evli olabildiği durumlar da olmuştur. Ancak tanrıya hizmet

ettiği sırada kocası ile cinsel ilişkiye girmemesi için bu esnada kocasından ayrı

yaşayacağı bir evi olması zorunluluğu bulunmaktadır. (Dillon 2002: 77). Ayrıca evli

bir bayanın burada kadın rahip olması durumunda yukarıda belirtilen koşula

ilaveten bakire elbisesi giymesi de gerekmektedir.

Page 23: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

17

Antik Yunan dininde kültlerin gerçekleştirilmesi sırasında bekâret ve namus

kavramları oldukça önem taşımaktadır. Ancak Yunanlıların bu iki kavram için de

belirli bir süre tayin ettikleri düşünülmektedir. Çünkü bakire bir kız iken, kadın rahip

olduktan sonra yetişkinliğe erdiğinde toplumsal düzen gereğince evlenenler

bulunmaktadır. Herakles’in, Thespiai’de, ölene kadar hizmet eden bakire bir kadın

rahibi olduğu söylense de bu durum oldukça olağandışı bir örnektir. Buna karşın,

Eleusis’deki Demeter kadın rahiplerinin çocuk sahibi olabildiği kabul edilmektedir.

Sonuç olarak, Yunan dininde bekâretin değeri kültler içerisinde farklılık

göstermektedir. (Dillon 2002: 77)

Kadın rahipler için çeşitli beslenme kısıtlamaları da bulunmaktadır. Örneğin,

Atina Polias’taki kadın rahipler, Attika’da üretilen peyniri yiyememektedir. Dişi

koyunun kurban edildiği ayinlere de başkanlık edememektedirler (Dillon 2002: 78-

79). Oysaki Yunan toplumunda kadın rahiplerin sosyal rollerinden biri de ayinlere

başkanlık etmeleridir. Özellikle, kurban etme ayinlerine katılımları önem

taşımaktadır. Ancak, bir kadın rahibin başkanlığı olmadan ayinler düzenleyen

kadınlar da mevcuttur. Arkesine’deki Demeter kadın rahibi bu durumdan şikâyetçi

olmuştur. Özellikle, Piraeus’daki Thesmophoria sırasında kadınların kendi başlarına

kurban etme ayinleri düzenledikleri söylenmektedir. (Dillon 2002: 79)

Kadın rahipleri sembolize eden bazı unsurlar da bulunmaktadır. Bunlardan en

başta geleni, anahtardır. Antik Yunan’da kadın rahipler ellerinde tapınakların

anahtarlarını tutarken tasvir edilmiştir. Attika’da kadınların mezar taşlarında

anahtarların bulunması da bunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bunlar ise

genellikle 40 santimetre boylarında uzun bronz anahtarlardır. (Dillon 2002: 79-80)

Kadınların şehir yaşantısında görülebildiği durumlar dini ritüellerdir. Şehir

kültü ile ilgili toplumsal kutlamalara katılımlarının yanı sıra, yine şehirle ilgili ancak

sadece kadınların gerçekleştirdiği bazı ritüeller de bulunmaktadır. Ayrıca yine

kadınların hayatında önemli bir yeri olan evlilik töreni de bir dizi ritüel ile

gerçekleşmektedir. Bunların yanı sıra doğum ya da cenazelerde de ritüeller

bulunmaktadır. Bu bölümde kadınların aktif olarak görev aldıkları cenaze, evlilik,

doğum ritüellerinin yanısıra, maenadizm gibi dini festivallerde ön planda oldukları

roller incelenecektir.

Page 24: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

18

1.2.1. Cenaze Ritüelleri

Kadınlar, aile bireylerinin cenazelerindeki temel görevleri ile aile bireylerine

karşı sorumluluklarını tamamlamaktadırlar. Bunun yanı sıra, kadınlar cenazelerde

ağıtçı olarak da görevlendirilmektedirler. Cenaze törenlerindeki bu rolleri, onların

bastırılmışlıklarından dolayı duydukları acının dışa vurumuna kanıt olarak

gösterilebilmektedir (Stears 1998: 113).

Yunan adetlerine göre cenazeler üç bölümden oluşmaktadır: 1) ceset bedeni

hazırlamak, 2) prothesis (sergileme) ceset bedenin ayaklı bir tabut altlığı üzerinde

gün boyunca evin avlusunda sergilenmesi, 3) ekphora ceset bedenin törenle tabuta

alınması ve mezara gömülmesi ya da kremasyon işlemi (Mikalson 2005: 145;

Stears 1998: 113).

Ceset bedenin hazırlanma işlemi sadece 60 yaş üstü, ölü ile akrabalığı olan

kadınlar tarafından yapılmaktadır. Bedenin cenaze için yıkanması, kutsal yağlarla

yağlanması, giydirilmesi ve cesedin sergilenmesi için uygun bir hale getirilmesi

işlemleri bu kadınlar tarafından gerçekleştirilen bir süreçtir (Mikalson 2005: 145).

Prothesis hazırlanan cesedin yine kadınlar tarafından kumaşlarla sarılarak

kefenlenip serginlendiği süreci kapsayan ritüeller dizisidir. Ayakları evin kapısına

doğru olacak şekilde bir taşıyıcıya yerleştirilen cesedin başının altına bir yastık

koyulmaktadır (Stears 1998: 114). Bu eylem evin bir bölümünde gerçekleştirilir20.

Evin hangi bölümünde yapılacağı muhtemelen evin boyutlarına ve imkânlarına göre

değişmektedir. Bir gün boyunca süren prothesis’te ailenin kadınları ya da kiralanmış

profesyonel ağıtçılar ritüelleştirilmiş şekilde saçını başını yolarak ve ellerini

göğüslerine, başlarına vurarak ağıtlar yakmakta ve mersiyeler söylemektedirler

(Mikalson 2005: 145; Stears 1998: 115).

Cenaze betimleri bulunan bazı (Resim 4) tabletlerden anlaşıldığı üzere

prothesis’de aile fertlerinin cesedin (merhum eğer erkekse) başında belirli bir

dizilimi bulunmaktadır: baş tarafında merhumun büyükannesi (thethe) ve toplamda

üç kişi olmak üzere halaları/teyzeleri (en az birinin baba tarafından akraba olması

gerekmektedir) bulunmaktadır. Merhumun başını tutan annenin (meter) yanında

ölen kişinin kızkardeşi (adelphe) yer almaktadır (Stears 1998: 116).

Bu ritüellerin üçüncü gününü ise ekphora oluşturmaktadır. Cesedin törenle

tabuta alınması ve mezara gömülmesi ya da kremasyon işlemini içeren bu süreçte

20

Solon’un cenaze yasalarına göre prothesis evin iç mekanında yapılmaktadır ancak ikonografik örnekler genelde dış mekanı işaret etmektedir. (Boardman 1955; Garland 1985’den aktaran Stears 1998: 115)

Page 25: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

19

hem kadınlar hem erkekler bulunmaktadır. Ölünün en azından ikinci derece kuzeni

olmak şartıyla 60 yaş üstü kadınların katılabildiği bu törenin, cesedin umumi

sergilenmesi ve kadınların ortaya çıkışını bir derece sınırlandırabilmek amacıyla gün

doğmadan önce sabahın erken saatlerinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir

(Mikalson 2005: 145). Erkekler töreni yönetmekle yükümlüdürler. Kadınlar ise ağıt

yakarak (bu törende de profesyonel ağıtçılar bulunabilmektedir) erkekleri takip

etmektedirler. Bu törende ağıtlara eşlik eden ve atmosfere uygun olarak hüzünlü bir

ezgi çalan bir flütçü de bulunabilmektedir (Mikalson 2005: 146; Stears 1998: 116).

Cenaze alayı, tabutun, tabut taşıyıcıları tarafından ya da bir araba ile erkeklerin

önderliğinde taşınması, kadınların ve çocukların da onları takip etmeleri ile

gerçekleşmektedir. Cesedin gömülmesi ya da kremasyon işinin gerçekleştirilmesi

ise erkeklerin görevidir, ancak muhtemelen anne tarafından yönetilen kadınlar

definden önceki tüm gerekli hazırlığı yapmaktadırlar. (Mikalson 2005: 146; Stears

1998: 116).

Ayrıca cenazeden sonra ağıt yakanlar ve cenazeye katılanlar için evde

verilen yemek (perideipnon) kadınlar tarafından hazırlanmaktadır (Mikalson 2005:

146; Stears 1998: 116). Atina’da ölünün ardından tutulan yas bir ay boyunca

sürmektedir. Örneğin ölünün ardından üçüncü gün ve dokuzuncu gün ritüelleri

bulunmaktadır; ta trita ve ta enata olarak da adlandırılan bu ritüellerde mezara

sunular (yemek, libasyon, ve diğer sunular) bırakılmaktadır (Stears 1998: 116).

Evin reisi olan erkek, aile mezarlarından ve bu mezarlara yapılan yıllık sunulardan

sorumludur ancak birçok vazo betiminde kadınların da aile bireylerinin mezarlarını

ziyaret ettikleri ve bu mezarları donattıkları betimlenmiştir (Mikalson 2005: 147;

Stears 1998: 124).

Cenazeye katılan kadın ve erkekler belirtilmiş bu süre boyunca “kirlenmiş”

olarak (miasma-ritually polluted) algılanır ve tanrıların mabetlerine

girememektedirler. Ev halkı, ancak triakositia adı verilen otuzuncu günden sonra

arınabilmektedir (Mikalson 2005: 146; Stears 1998: 116-117).

Eski Yunan ve Latin eserleri uzmanı Dr. Karen Stears, kadınların cenazelerde

bu kadar çok görev almalarını, cinsiyetleri gereğince miasma’ya açık olmalarına

bağlamaktadır. Çünkü kadınlar doğum yaparak da miasma’ya maruz kalırlar ancak

erkekler böyle bir durumları olmadığı için miasma’ya maruz kalmamayı

seçebilmektedirler (Stears 1998: 117-120).

Page 26: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

20

1.2.2. Evlilik Ritüelleri

Antik Yunan ailelerinin kızları 15 yaşlarına geldiklerinde evlendirilmekte ve

gelin olarak damadın ailesine katılmaktadırlar. Evlilik töreninde, kocasının evine

ritüeller eşliğinde kabul edilmektedirler. Kocasının ailesine kabul edildikten sonra

onlarla birlikte yaşadığı evin dini ritüellerine, cenazelerine ve mezar kültlerine

katılmaktadırlar. Bu sebeple Yunan ailelerinin kızları doğdukları evin geçici bir üyesi

olarak kabul edilebilmektedirler çünkü hayatlarının çoğunu kocalarının ailelerinin

yanında geçirmektedirler. Kızın babası ve damadın nişan töreninde çeyiz miktarının

düzenlenmesi ile birlikte vardıkları sözleşme sonucunda, kız, kadın olma yolunda en

önemli adımını atmış olmaktadır ve bundan sonra en önemli görevi yeni ailesine bir

çocuk vermektir. Hayatlarının dönüm noktası olan evlilik ile kızların statüsü dişiliğin

en önemli iki kategorileri olan parthenos’tan gyne’ye yani bakire den kadına-eşe

dönüşmektedir, ayrıca nymphe adıyla evlenmiş ancak henüz çocuk sahibi olmamış

kadınları tanımlayan üçüncü ek bir kategori bulunmaktadır (Clark 1998: 14). Eğer

zaman içerisinde çocuk sahibi olamazsa, nymphe yeni ailesine de kabul

edilmemektedir (Mikalson 2005: 148-151).

Yunanlı kızların hayatında yaşamlarını tanımlayan bir olgu olan evlilik sadece

eşler arasındaki kutsal bağ sebebi ile değil ayrıca yapılması gereken bir dizi sunu

sebebiyle de dini bir ritüel olarak algılanmaktadır. (Clark 1998: 13; Fairbanks 1910:

122-123). Nişan törenlerinde hiçbir söz hakkı ve sorumluluklarının bulunmamasına

rağmen evlilik törenlerinde yapılan ritüellerde kadınların önemi büyüktür. Evlilik

törenleri genellikle kışın yapılmakta ve iki ila üç gün sürebilmektedir. Törenlerin

birinci gününde gelinin babası evliliği kutsamak ve onu kötülüklerden uzak tutup

bereket sağlamaları için evlilik tanrıları Zeus Teleios ve Hera Teleia’ya adaklar

adamaktadır.21 Gelin ise artık çocukluk dönemini bırakmasının bir simgesi olarak

doğa ve av tanrıçası olmasının yanı sıra bekâret ve doğum tanrıçası da olan

Artemis’e oyuncaklarını, çocukluk giysilerini hatta bazen saçından bir tutamı adak

olarak sunmaktadır. Ayrıca Atina’da, Athena Parthenon’u kadınlar tarafından

süslenir (Blundell 1998: 49) ve tapınakta da küçük bir kutlama gerçekleşir22,

Boeotia’da da evlilik gizemlerinin yöneticisi23 olarak da görülen Demeter’e de sunu

21

Evlilik için yapılan sunulara proteleia denmektedir ve evlenen kişiler de teleioi olarak

adlandırılmaktadır. Bu sebeple evlilik Tanrıçası olarak Hera, Teleia sıfatı ile birlikte kullanılabilmektedir. (Clark 1998: 17). Bu durumun Zeus Teleios için de geçerli olduçu oldukça açıktır.

22Hiç evlenmemiş bir tanrıça olarak “karı-eş” kavramını reddeden Athena için yapılan evlilik sunuları bu sebeple paradoksal bir görüngü oluşturmaktadır. (Blundell 1998: 49)

23Athenaeus, 7, sf:309; Peterson, Hausgottesdienst, n.145 ve 160; Plutarch, Conjug. Praec. 138 B; Preller, Demeter and Persephone, 353, n. 58’den aktaran Fairbanks 1910: 124.

Page 27: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

21

yapılabilmektedir. İkinci gün, gelinin evinde bir düğün ziyafeti verilmektedir ve bu

süreçte gelin damada takdim edilmektedir. Sonrasında kalabalık bir insan

topluluğunun söylediği düğün ilahileri (hymen) ile gelin ve damat, damadın en

yakın arkadaşı tarafından bir at arabasına bindirilip yeni evine götürülmektedir

(Resim 5). Gelin yeni evine vardığında ve yeni evliler gelin odasına alındığında

davetliler düğün şarkıları ya da gelin odası şarkıları (hymen oh hymenaios)

söylemektedirler (Fairbanks 1910: 123-124; Mikalson 2005: 151-152; Yalom

2002a: 22).

Evlilik gününde gelin kendi oikos’unun içinde kadınlar tarafından yıkanır,

giydirilir ve süslenir.24 Bu sıralamanın içerisinde yer alan yıkanma işlemi ise bir

arınma ritüelidir ve “can verici” olarak tanımlanmaktadır. Evlilikten önce

gerçekleşen bu –düğün yıkanması-nın arınma ve bereket için olduğu

düşünülmektedir (Thomson 1983: 250). Bu arınma banyosu için kutsal olarak

adledilen su loutrophoros olarak adlandırılan bir nevi vazonun içinde taşınmaktadır

(Mikalson 2005: 151).

1.2.3. Doğum Ritüelleri

Kadınların hayatlarında tam olarak eş olarak algılanıp gyne olmaları daha

önce de belirtildiği üzere doğum yapmaları sayesinde gerçekleşmektedir ve bu

süreçte de ritüalistik davranışlar bulunmaktadır. Doğum ile özdeşleşen ve evlilik ve

ölüm ritüelleri gibi ayrıntıları ile belgelenmemiş olan bu ritüeller bebeğin aileye ve

tanrılara sunumuna odaklıdır ve anne, miasma’ya maruz kalması gerekçesi ile ön

planda bulunmamaktadır (Stears 1998: 119). Yapılan bu ritüellerin ikili bir amacı

bulunmaktadır. Bunlardan birincisi doğum esnasında kadının kirlendiği (miasma)

düşüncesinden doğan “arınma” amacıdır, ikincisi ise yeni doğanın ilahi anlamda da

onaylanması amacıdır (Fairbanks 1910: 121).

Yeni doğan eğer kızsa evin kapısına bir yün yumağı, erkekse de zeytin dalı

takılmaktadır (Fairbankas 1910: 121; Şenel 1970: 284). Bu durum abdestsiz olarak

da algılanabilen, miasma’ya maruz kalmış kimselerin eve girişini önlemek için

yapıldığı düşünülmektedir (Fairbanks 1910: 121). Amphidromia yeni doğanın aileye

takdim edilmesi törenidir ve bazı araştırmacılara göre bu tören doğumdan sonraki

beşinci ya da yedinci günde yapılmaktayken, kimi kaynaklara göre doğum

yemeğinin gerçekleştirildiği onuncu günde (dekate) yapılmaktadır (Fairbanks 1910:

24

Sue Blundell, kadınların cenaze ritüellerinde ölüyü hazırlamaları ile evlilik ritüellerinde gelini hazırlamaları arasında bir bağlantı kurar. Ayrıntılı bilgi için bknz: Blundell 1998: 119-120

Page 28: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

22

122). Yeni doğanların doğumdan sonraki ilk yedi günü oldukça riskli geçmekte ve

pek çok ölüm olabilmektedir. Bu sebeple bu tören için ilk yedi günün geçmesinin

beklenmesi yaygın bir görüştür (Fairbanks 1910:121-122; Golden 1990).

Anne üç gün boyunca, doğuma katılan kişiler ise beş gün boyunca kirli

olarak algılanmaktadır (Stears 1998: 118). Bu sebeple öncelikli ritüel annenin

arındırılmasıdır ve bu da kutsal sularla temizlenme anlamına gelmektedir. Bundan

sonra genellikle akşamüzeri yapılan bir davet ile bebeğin aileye ve davetlilere

takdimi yer almaktadır. Bu takdim evin kadınlarının, kucaklarında bebek ile birlikte

ocağın etrafında koşmaları ile gerçekleşir ve bu şekilde tanrılara ve aileye sunulan

bebeğin adı koyulmaktadır (Fairbanks 1910: 122). Katılımcılar bu davete hediye

olarak yanlarında yiyeceklerle gelmektedirler ve bu yiyeceklerin en önemlisi ev

hizmetkârlarının hazırladığı özel bir kektir (Fairbanks 1910: 122).

Davetlilerin de getirdikleri ile zenginleşen yemek şöleninden evvel bebeğin

çocukluk ve ergenliğinden sorumlu tutulan tanrılara (Apollo ve Artemis25 gibi)

sunular yapılmaktadır. Gecenin geç saatlerine kadar sürebilen bu davette Yunan

adetlerine göre oldukça alışılmışın dışında bir davranış olmasına karşın kadınlar da

bulunmaktadır (Fairbanks 1910: 122).

1.2.4. Kadınların katıldığı diğer dini festivaller

Yunan kadınları ve kızları, yukarıda bahsedilen törensel durumlardaki

fonksiyonlarının dışında şehir kültleri için yapılan dini kutlamalar ve festivallerde de

yer almaktadırlar. Bunlara Dionysos şenliklerindeki maenad rolleri, Athena

tapımındaki arrephoroi ve Artemis tapımındaki arkteia’daki rolleri örnek olarak

verilebilmektedir. Bu bölümde kısaca bu görevlere değinilmektedir.

Dionysos şenlikleri (Maenadizm):

Maenadizm, Dionysos onuruna düzenlenen coşku dolu kült şenliklerde26 yer

alan kadınlar grubunun sergiledikleri performanstır. Maenadlar topluluğu (Maenadik

thiasos) rolü ise bu şenliklerde satyr rolü üstlenen erkeklere eşlik eden kadınların

oluşturduğu gruptur (Seaford 1998: 128).

25

Kadınlar doğum esnasında da doğum sancılarını azaltmaları için Artemis’e dua etmektedirler. (Guettel Cole 1998: 34)

26Dionysos gizemleri “Dionysiac” ya da “Bacchanalia” adı verilen şenliklerden ve bu şenliklerin Dionysos mitosuna dayalı içeriklerinden oluşmaktadır. Atina’da Dionysos adına dört bayram kutlanmaktadır ve bunlar aralık ayında gerçekleştirilen “Tarlalardaki Dionysos şenlikleri”, kış ortasında kutlanan “Bakkha’lar şenliği-Lenai bayramları”, şubat-mart aylarında kutlanan “Anthesterion şenlikleri” ve son olarak da mart-nisan aylarında yapılan “Büyük Dionysos Şenlikleri” idir. (Eliade 2003)

Page 29: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

23

Dionysos gizemlerinde de kadınların27 özel bir yeri ve görevleri vardır. Bu

gizemli şenliklerde Tanrı Dionysos’un dostları yani diğer bir anlamla doğanın ruhları

olarak algılanabilecek varlıklar da bulunmaktadır ve bunlar kadınlar tarafından

canlandırılmaktadırlar. Tanrıdan esinlenip mistik bir delilik halinde çığlıklar atarak

kırlarda dolaşan, pınarlardan su yerine bal ya da süt içen Bacchalar (Maniaslar),

törenlerde kadınlar tarafından canlandırılmaktadır ve kadınlar çıplak bedenlerini

ceylan postlarıyla örtüp (nebris), başlarına sarmaşıktan bir taç takmaktadırlar.

Ellerine ucunda bir çam kozalağı takılı sarmaşık ya da asma yapraklarıyla sarılı bir

değnek (thyrsos) alarak, iki kulplu büyük şarap kupalarıyla (kantharos) dolaşmakta

ve çift borulu flütlerin ezgileriyle ya da teflerden yayılan seslerle dans etmektedirler

(Dürüşken 2000: 93) (Resim 6).

Çoğu kez sadece inisiye olanların katılabildiği Dionysos adına yapılan bu

törenlerde korolar, pandomim gösterileri gibi modern tiyatronun da kökenlendirildiği

eylemler, şarap içimi ve cinsel eylemler bulunmaktadır. Bireyin cinsel yaşamının

başlangıcı ile Dionysos kültüne girişin aynı anda gerçekleştiği düşünüldüğünde

kadınların bu kültlere katılımı kaçınılmazdır (Eliade 2003: 439; Seaford 1998: 129).

Dionysos bayramlarının ana görüntüsüne sparagmos adı verilmektedir ve

anlamı da canlı bir hayvanın parçalanması, etinin yenmesi ve kanının içilmesidir.28

Bu eylemlerde Dionysos’un Titanlar tarafından parçalanmasına öykünülür ve

tapınıcılar, gerçekten tanrının etini yediklerini, kanını içtiklerini düşünmeleriyle

Tanrıyla bütünleşme hissiyatını yaşamaktadırlar. Eliade’ye göre geceleri, kentlerden

uzakta, dağlarda ve ormanlarda gerçekleştirilen bu ritüellerde “kurbanın

parçalanarak öldürülmesi (sparagmos) ve çiğ et yenmesi (ömofagia) yoluyla,

tanrıyla ruh birliği gerçekleştirilmektedir; çünkü parçalanan ve çiğ çiğ yenen

hayvanlar Dionysos’un epafanileri veya bedenlenmiş halleridir ve diğer bütün

deneyimler –olağanüstü fiziksel güç, ateş ve silahlarla yaralanmama, “mucizeler”

(yerden fışkıran su, şarap, süt), yılanlarla ve vahşi hayvan yavrularıyla “yakınlık”-

27Dürüşken’den edindiğimiz bilgilere göre, Yunan Dininin örnek olduğu Roma Dinine, Gizem dinlerinin de

yansımaları olmuştur ve Roma’daki Bacchusçu ayinler ilk dönemlerde sadece kadınlar için düzenlenmektedir. Kadınlar sırasıyla rahiplerin görevlerini üstlenmektedir; ancak zamanla bu dinsel uygulamalar erkekleri de cezbetmiştir ve bu şekilde erkekler de bu dine katılmaya başlamışlardır. (Dürüşken 2000: 97)

28Tanrı Dionysos ve onun varoluş mitosu hakkında farklı yaklaşımlar ve öyküler bulunmaktadır. Eliade’ye göre, “yok olma”, “gizlenme” ve “denize atlayıp yok olma-gizlenme”, “ölüm” kavramının mitolojik ifadeleridir (Eliade 2003: 439) ve Dionysos, kendisi ile ilgili yapılan bütün törenlerde, hem bereket hem de ölüm tanrısı olarak karşımıza çıkabilmektedir, örneğin “Herakleitos “Hades ile Dionysos’un tek ve aynı tanrı” olduğunu söylemiştir” (Eliade 2003: 441). Dionysos’un “deniz dibinden geri çağrıldığında ölüler diyarından yukarı çıkması” da isminin taşıdığı ve var oluş mitosunda da olduğu g ibi yeniden doğumu hatırlatmaktadır. Zagreus-Dionysos (uzuvları koparılmış Dionysos) mitine göre ise Dionysos Titanlar tarafından öldürülüp parçalanarak yenmiştir. Bu mitler Dionysos gizemlerinde de etkisini göstermiştir. (Eliade 2003: 439)

Page 30: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

24

yaşanan bu tanrısal coşku hali ve tanrıyla özdeşleşme sayesinde mümkün

olabilmektedir. Dionysosçu esrime her şeyden önce insanlık halinin aşılması, tam

kurtuluşun keşfi, insanlığın erişemediği bir kendiliğindenliğin ve özgürlüğün elde

edilmesidir. Bu özgürlüklerin içinde, etik ve sosyal nitelikteki yasaklardan,

kurallardan ve sözleşmelerden kurtulmak da mutlaka yer a lmaktadır ve bu durum

da kadınların kitlesel katılımını açıklamaktadır (Eliade 2003: 444).

Athena Şenlikleri (Arrephoroi/Arrephoria):

Arrephoria gizlerin taşınması demektir ve Arrephoroi de bu gizleri taşıyan

anlamına gelmektedir (Mikalson 2005: 149; Thomson 1983: 247). Bu giz ritüelinde

Atina’nın genç kızları görevlendirilmektedir ve Athena Polias rahibesi olarak seçilen

iki genç kız her yıl mayıs ayı içerisinde belirlenmiş olan bir gecede, bir kutu içinde

gizli bir şey taşıyarak Akropolis’ten aşağı doğru inmekte ve tepenin dibindeki

mağaraya girip kutuyu bırakmaktadırlar. Arrephoroi’lerin kutuya bakmaları

kesinlikle yasaktır ve bu kızlar mağaraya taşıdıkları kutuyu bıraktıktan sonra, oraya

daha önceden bırakılmış olan diğer bir kutuyu alıp geri dönmektedirler.

Mikalson’dan aktarıldığı üzere Pausanias bu ritüelin tamamını şu şekilde

anlatmaktadır (Mikalson 2005: 149):

“Athena Polias tapınağının yakınlarında bir ev vardır ve arrephoroi olacak iki

bakire genç kız burada ikamet ederler. Arrephoria festivali zamanı geldiği

zaman, gece, Athena rahibesi onlara taşımaları için içinde ne olduğunu ne

rahibenin bildiği ne de onu taşıyacak olan genç kızların bildiği bir kutu verir

ve kızlar bu kutuyu başlarının üzerine yerleştirerek taşımaya başlarlar.

Şehirde doğal bir yeraltı geçidi bulunmaktadır ve kızlar bu geçide doğru

inerler. Geçidin içinde taşıdıklarını bırakıp orada bulunan diğer bir gizli kutuyu

alırlar. Bu festivalin ardından kızlar serbesttirler ve yerlerine başka iki kız

geçer.”

Bu ritüelin Athena ile Erikhthonios efsanesine29 bir öykünme niteliği taşıdığı

düşünülmektedir: Athena Tanrıça, yılan biçiminde dünyaya gelen Erikhthonios’u bir

kutuya koyup açmayın diye tembih ederek Kekrop’sun kızlarına verir ancak kızlar

dayanamaz ve kutuyu açarlar. Kutuyu açınca çıldıran genç kızlar kendilerini

29Hephaistos, Athena'ya tecavüz etmek ister fakat başarısız olur. Semeni yere dökülmüştür ve

Erichthonius'un bu yüzden yeryüzünden doğduğu söylenir. Başka bir söylentiye göre semen Athena'nın bacağına gelir. Athena bir parça yün ile semeni silerek yere atar ve Erichthonius böylece bir parça yün ve yerden meydana gelir. Hephaistos'un Athena ile evlenmek istediği ve ilişki sırasında Athena'nın birden ortadan kaybolduğu, Hephaistos'un da semeni bu nedenle yere akıttığı da söylenir. Athena, Erichthonius'un bakımını üstlenir ve daha sonra onu bir kutuya koyar ve Kekrops'un üç kızına (Herse, Pandrosa ve Aglaura) emanet eder.

Page 31: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

25

Akropolis’ten aşağı atarlar (Mikalson 2005: 149; Thomson 1983: 247). Gizemli

ritüellerin çoğunda tanrı ya da tanrıçanın efsanelerine öykünme ve mimesis oldukça

yaygın olduğu için bu ritüelin de Athena’nın bu efsanesine öykünüyor olması

oldukça mantıklı bir hal almaktadır.

Atina’daki genç kızların arrephoroi olmalarının dışında başka görevleri de

bulunmaktadır. Örneğin soylu ailelerin kızları her yıl çeşitli sebeplerle Athena’ya

yapılan kek sunularında kekin yapımına yardımcı olmaktadırlar. Kek sunuları da

aynı hayvan sunuları gibi önemlidir ve bu görev 10 yaşındaki aletrides olarak

adlandırılan kız çocuklarının görevidir. Bölge kültlerinde önemli sorumluluklara sahip

olabilen Yunan genç kızları ile ilgili bu bilgilerin örneği Aristophenes’in

Lysistrata’sındaki Atinalı kadınların koro kısmından şu şekilde aktarılmaktadır

(Mikalson 2005: 148-149)

“Yedi yaşımdayken, arrephoros olarak hizmet verdim,

Onumda Athena Archegetis için aletris oldum.

Daha sonra safran rengi elbisemle Brauronia’da ayıydım.

Ve bir keresinde, güzel bir çocuk olarak ben,

kuru incir kolyeleri takan bir sepet taşıyıcısı oldum.”

(satır: 641-7)

Bu dizelerde bahsi geçen “sepet taşıyıcılığı” görevi ise yine Yunan kız

çocuklarının artık evlenme yaşlarına yaklaştıklarında sahip olabildikleri bir görevdir

ve bu sepetlerin içinde Panathenaia şenliklerinde sunu olarak gerekenler

bulunmaktadır. Mikalson’a göre, Aristophenes’in sepet taşıyıcılarının boynundaki

incirden kolyeler doğurganlığı simgelemektedir. Atinalı kızların bu görev için

seçilmelerinde ailevi bağlantıların olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Helenistik

dönemde kızlarının arrephoroi olarak görevlendirilmelerinden gurur duyan ailelerin,

kızlarının heykellerini adak olarak Acropolis’te Athena’ya sunmaktadırlar.

Bunların dışında yine Panathenaia şenlikleri için kadınlar ve kızlar

(arrephoroiler) Tanrıça Athena için yeni bir peplos hazırlamaktadırlar. Bu görevi

gerçekleştirenlere de ergastinai adı verilmektedir (Blundell 1998: 47; Mikalson

2005: 148-149).

Artemis Şenlikleri (Brauronia):

Artemis orman, bataklık ve kır Tanrıçası olduğu için tapınakları da şehrin

dışında ormanlık alanlarda bulunmaktadır ve Tanrıçanın bu alanları koruduğuna

inanılmaktadır. Artemis için gerçekleştirilen kült törenler bu sebepten şehrin dışında

Page 32: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

26

ormanlık alanlarda yapılmaktadır. Kadın ve şehir arasında bir bağlantı olduğunu

savunan araştırmacılara göre kadının kırılganlığı ile şehrin kırılganlığı eş tutulmakta

ve kadınların gerçekleştirdiği başarılı geçen törenler sayesinde Artemis’in şehrin

sınırlarını koruyacağına inanılmaktadır (Guettel Cole 1998: 28). Bu törenler için

seçilen kızların da Tanrıçanın kendisi gibi evlenmemiş ve bakire olması

gerekmektedir. Ergenlik çağına ve evlilik dönemine yaklaşan kızlara, onları

evlendikten sonraki hayatlarında büyük önem arz edecek olan tanrıça kültüne

alıştırmak için bu tür görevler verildiği düşünülmektedir (Mikalson 2005: 150-151).

“Brauron’da ayı olmak” ise 10-14 arası yaştaki kızların safran renginde

elbiseler giyerek Artemis’e sunu olarak gerçekleştirdikleri bir oyundur. Bu oyunun

öykündüğü efsane ise Artemis’in yoldaşlarından Kallisto’nun hamile kaldığı için

cezalandırılıp Artemis tarafından oklarıyla öldürülmesidir. Efsaneye göre Kallisto,

Artemis’in yakın arkadaşlarından birisidir ve tıpkı Artemis gibi evlenmemeye ve bir

erkekle birlikte olmamaya yemin etmiştir. Ancak Zeus, bir gün Kallisto ağaçların

altında dinlenirken Artemis'in kılığına girerek yanına yaklaşır ve Kallisto ondan bu

sebeple çekinmez. Zeus bu fırsatı değerlendirir. Bir gün arkadaşları ile birlikte gölde

yıkanırlarken Artemis peri kızın hamile olduğunu fark eder ve Zeus sevdiği kızı

Artemis'in öfkesinden korumak için Kallisto'yu bir ayıya çevirir ama bu bile onu

Artemis'in öfkesinden korumaya yetmez. Artemis okları ile onu delik deşik eder.

Kallisto ise öldükten sonra Zeus tarafında gökyüzüne alınır ve 'Büyük Ayı’

takımyıldızını oluşturur.

Genç kızların Kallisto’yu canlandırdığı bu ritüelde bakire kızlar ayı rolüne

girmektedirler ve bu ritüelleri arkteia olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca bazı

düşünürlere göre kızlar bu eylemi, bekâretleri ile Artemis’in gönlünü almak için

yapmaktadırlar (Guettel Cole 1998: 33; Mikalson 2005: 151). Bu şekilde Artemis’i

mutlu ederek şehrin sınırlarının da korunacağına inanmaktadırlar. Bu sebeple, bu

görev için şehrin önde gelen ailelerinin kızları seçilmektedir ve bu kızlar şehrin

sınırlarında dans edip ayı rolünü oynamakta; kendi bedenleri ve saflıkları ile şehrin

güvenliğini sağlamaktadırlar (Guettel Cole 1998: 40).

Bunların dışında, evlenme çağına gelmiş genç kızların Parthenia ya da

Parthenios da denilen şehrin pınarlarında ve derelerinde gövdelerini çamurla

sıvayarak bu sulara girmeleri kuttöreni de yine Artemis’e öykünen bir ritüeldir.

Thomson’un aktardığı efsaneye göre Irmak Tanrısı Alpheios, Tanrıça Artemis’e aşık

olur ancak Artemis hiçbir erkekle birlikte olmamaya yemin ettiği için ona hiçbir

zaman karşılık vermez. Alpheios, Artemis gece vakti nympha’larla şenlik yaparken

Page 33: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

27

onlara gizlice yaklaşmaya kalkar ancak bunu farkeden Artemis ve periler yüzlerine

çamur sürerler. Bu şekilde Alpheios onları birdiğerinden ayırdedemez ve planı

gerçekleşemez (Thomson 1983: 248-249). Bakirelikleri boyunca Artemis’e ibadet

eden Yunan genç kızlarının bu davranışları ile Artemis’e bağlılıklarını ortaya

koydukları oldukça açık bir şekilde görülebilmektedir.

Page 34: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

28

2. DEMETER KÜLTÜ

Kült, esas olarak "din" anlamında kullanılsa da, din ve sosyoloji bilimlerinde,

çevrelerindeki kültür veya toplumun genel veya anaarterin dışı gördüğü inanç,

uygulama veya ibadetlere kendini adamış bir birleşik insan topluluğuna verilen

isimdir. Yunan kültleri araştırmalarında, her bir tanrının kültlerinin bölgelerüstü ve

homojen bir fenomen olarak algılanması eğilimine rağmen aslında bu kültlerin yerel

düzeyde büyük farklılıklar gösterdiği; kültsel efsanelerin, tasvirlerin ve ritüellerin

panhelenik özelliklerine ek olarak, coğrafi yerleşimlere özgü karakteristik nitelikler

barındırdıkları ve belirli bir çevredeki kültün de zaman içerisindeki dinamiği göz

önünde bulundurulmalıdır (Thomas 1998: 277).

Çok tanrılı Yunan dininde mysteria’lar içeren Tanrıça Demeter tapımına

Demeter Kültü denilmektedir. Wolfgang Radt’a göre tamamen kadınlardan oluşan

Kült toplululuğuyla bir kadın kültü olan Demeter Kültü’nün İ.Ö. 7. yüzyılda

muhtemelen Yunanistan’da tarikatları bulunmaktaydı. Anadolu’da bir toprak ve tanrı

anası olarak Meter’in Kültü eskiden beri yerleşikti ve bu nedenle, Meter Theon

(Tanrı Anası) ve Demeter (Toprak Anası) kültlerinin daha çok erken çağlarda burada

kendilerini kabul ettirdikleri düşünülmektedir (Radt 2002: 178). Bir çeşit anne – kız

deneyiminin düzleminde oluşturulmuş olan Demeter ve kızı Kore/Persephone

efsanesi üzerine şekillenen bu kült bu sebepten erkeklere yönelik bir kültten ziyade,

erkeğin varlığının kaçınılmaz ancak aynı zamanda bütününde rahatsız edici bir

etken olduğu anaerkil toplum düzeninin özelliklerinin yansıtıldığı bir külttür (Kerényi

1967: xxxii).

Bu kültün ve kültün en önemli şenliklerinden biri olan Thesmophoria’nın

anlaşılabilmesi için Tanrıça Demeter’in özelliklerinin ve kızı Persephone ile birlikte

yer aldıkları efsanenin de anlaşılması gerekmektedir. Bu sebeple bu bölümde

Tanrıça Demeter incelenmektedir.

2.1. Tanrıça Demeter

2.1.1. Demeter’in Genel Özellikleri

Homeros destanlarında "güzel saçlı kraliçe" ya da "güzel örgülü Demeter"

diye anılan toprak ve bereket tanrıçası Demeter, adını "toprak ana" anlamına gelen

Ge-meter'den alır (Sina 2004: 38). Kronos ile Rhea'nın kızı olup ikinci tanrı

kuşağındandır ve kardeşi, baş tanrı Zeus ile beraberliğinden kızı Persephone doğar.

Bütün bölgelerde ve tüm Yunan kentlerinde tapınılan tanrıçalar içinde halk

Page 35: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

29

tarafından en çok tutulanı ve en eskisi Demeter'dir. Demeter, yapısal bağlamda

neolitik çağın Doğa, Doğurganlık (Yaratıcılık) ve Bereket Tanrıçalarının bir uzantısı

olarak algılanmaktadır (Agizza 2001: 111; Atan 2007: 101, Fairbanks 1910: 156;

Sina 2004: 38). Bir çiftçi tanrıçası olarak da görülen Demeter’in kültünün erken

dönemlerden beri yer altı ile ilişkili olduğu, tohum atma, ürün alma, tarlaların kış

nadasına kutsayıcı bir etkiyle eşlik eden bitkilerin tanrıçası sıfatıyla ona tapınıldığı

düşünülmektedir (Radt 2002: 178).

Tanrıçanın isminin geçtiği ilk örnek Linear B tabletlerinde Da-ma-te olarak

yer almaktadır. Demeter (Attik Δημήτηρ Dēmētēr; Dorik Δαμάτηρ Dāmātēr) isminin

etimolojik kökenlerine bakıldığında Hint-Avrupa dil ailesinden geldiği

düşünülmektedir (James 1959: 153). İsminin içinde geçen meter (μήτηρ) sözcüğü

“ana” anlamını taşımaktadır ve bu sebeple ana tanrıça kavramına yakın

tutulmaktadır. Ayrıca “meter-(mother)” kelimesinin ön eki olarak yer alan De- (Attik

De- (Δη)) kelimesinin Dorik kökenli Ge (γή)’den geldiği düşünülmekte ve bu

sebeple toprak ana anlamına geldiğine inanılmaktadır. Ancak bazı araştırmacılara

göre De- kelimesi arpa anlamına gelen Girit sözcüğü deai (δηαί)’den ve İyonik zeai

(ζηαί)’den gelmektedir ki bu durumda Demeter, Tahılların Anası olmaktadır (James

1959: 153).

Demeter, heykellerinde baygın bakışlı, sarı saçları omzuna dökülen, güzel bir

kadın olarak gösterilmekte ve sağ elinde genellikle bir buğday başağı bazen de

mısır, sol elinde de yanan bir meşale tutarak betimlenmektedir. Roma mitolojisinde

ise ona Ceres denilmektedir. Demeter insana topraktan ürün almayı öğreten

tanrıçadır ve bu yüzden insanlara çok yakındır. Ayrıca insanlara tarımı öğrettiği için

uygarlığın insanlara ulaşmasını da sağlamıştır (Blundell 1998: 6-7). Demeter’in

yeryüzündeki geniş egemenliği, yabani doğanın yani “uygar” dünyanın dışında kalan

büyük bakire Artemis’in egemenliğinin bittiği noktada başlamaktadır (Agizza 2001:

117). Tahıl tarımının güçlü olduğu Peloponez’de, Girit’te ve Anadolu’da güçlü

Demeter kültü bulunmaktadır (Fairbanks 1910: 156). Demeter’in sinirlendiği zaman

bunu kıtlıkla belli ettiği inanışı da yaygın bir durumdur. Ayrıca, Bereket Tanrıçası

olarak da anılan Demeter, yine kadın unsurunun egemen olduğu Dionysos kültünde

olduğu gibi önceleri Olympos Pantheon’unda (Tanrılar Birliği) yer almamaktadır

(Şenel 1970: 31).

Page 36: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

30

Öncelikli olarak insansı ölçülerde çektiği annelik acısıyla, iyiliksever ve uygar

kişiliğiyle insanlardan her zaman saygı gören Demeter’in gerçek kimliğinin ayrıksı

görünümlerinin ifadeleri olarak çeşitli atıfları ve özellikleri bulunmaktadır: Demeter

Chloe (Yeşil Demeter) filizlenen ekinlerin koruyucusu olarak Akropolis’in

yamaçlarında tapım görmektedir. Demeter Erisybe, ekinlerin küflenmesini engeller,

Demeter Olympia sel taşkınlarından korur, Demeter Himalis değirmenciler

tarafından, Demeter Megalomazos ise fırıncılar tarafından tapım görmektedir

(Fairbanks 1910: 156).

Demeter’in en önemli atribüleri buğday başakları ve meşaledir (Atan 2007:

101). Demeter’in elinde bulunan meşale kızını arayışını temsil etmektedir.

Genellikle başı mantosuyla kapalı ya da saçı açık giyimli olgun bir kadın olarak

betimlenmektedir. Başında polos, diadem ya da stephane bulunabilmektedir.

Demeter’in atribüleri genelde kızı Kore’nin de atribüleridir. Ayrıca, bazı

araştırmacılar tarafından bekâret ve annelik gibi iki zıt niteliği taşıdığı düşünülen

Demeter’in ve kızı Persephone’nin aralarındaki bağ bir kimlik olarak algılanmakta ve

“hem kız-kadın, hem bakire-anne olarak kendi içinde zıtlık taşıyan bir çift

değerlilikte kendini ortaya koyan, evrensel ölçüde büyük tek bir kadın figürünün iki

ayrı görünümü” olduğu savunulmaktadır (Agizza 2001: 111).

Annelik eğilimleri ile öne çıkan Demeter’in hiçbir zaman sürekli onunla anılan

bir eşi olmamıştır. Demeter, kardeşi olan Zeus ile aralarındaki ilişkiden (bir evlilik

kutsanması olmaksızın)30 güzel ve horlanmış kızları Persephone doğmuştur. Ayrıca

Demeter’in, Kadmos ile Harmonia’nın düğün töreninde Giritli avcı ölümlü Iason’la

yaşadığı ilişkiden ev zenginliğinin ve köylü gönencinin Tanrısı olan Ploutos dünyaya

gelmiştir. Bunların dışında, Demeter, kendisiyle birlikte olmak isteyen Poseidon’dan

kaçmak için kendini kısrak görünümüne sokmuştur ancak aygır kılığına giren

Posedion, Demeter’e sahip olmuştur. Poseidon’la bu birlikteliklerinden ise

Demeter’in Desponia denilen Nympha bir kızı ve at -tanrı Areiron doğmuştur.

Posidon’un bu saldırsına çok öfkelenen Demeter’e, bu öfkesinden ötürü –Athena ve

Artemis gibi- korkunç Gorgo’nun taşıdığı lakap verilmiştir ve Demeter, Demeter

Erinye ve Demeter Lousia olarak anılmaya başlamıştır. Yine efsaneye göre Demeter

bu öfkeden ancak Ladon ırmağında yıkanıp arınarak kurtulabilmiş ve eski yumuşak

kimliğine geri dönebilmiştir (Agizza 2001: 116; Kerényi 1967: 31).

30Kutsal evlilik bağı kurulmamış olsa da Zeus ve Demeter’in bu birlikteliği Hieros Gamos olarak

görülebilmektedir, Zeus’un Tanrıçalarla birliktelikleri ile onların vasıflarına sahip olduğu ve bu şekilde anaerkil yapıdan ataerkil bir yapıya doğru geçişin simgelendiği birçok din tarihçisi tarafından savunulmaktadır.

Page 37: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

31

Demeter tüm Yunan Tanrıçaları arasında en tutucusu olarak bilinmektedir.

Demeter tapımının yeni bir doğrultuda geliştiği ve bu tapımın panhelenik bir gizemci

dine dönüştüğü Eleuisis’de bile tarımsal niteliğini bütünüyle yitirmemiştir ve tapım

gördüğü diğer yerlerde de karşı cinsle ilişkiye girmemeyi ve bir eşle birlikte

anılmamayı sürdürmüştür (Thomson 1983: 289).

2.1.2. Ana Tanrıça ve Demeter

Tarih boyunca insanoğlu, doğası gereği kendinden yüce bir güce, bir

yaratıcıya tapınma ihtiyacı duymuştur. Bu ihtiyacı oluşturan ana etmen ise “var

oluş”un akıl ve mantık tarafından hiçbir zaman netliğe kavuşamamış olmasıdır.

Çeşitli tarihsel dönemler boyunca var oluş kavramı ve nedenselliği sorgulanmış ve

çeşitli inanç sistemleri oluşmuştur. İnsanlık için ilk karmaşıklık “doğa”31 ile

başlamaktadır. Doğanın, yapıcılığı ve yıkıcılığı, bereketi ve kuraklığı, bunların bir

düzeninin olması ve bunun anlaşılamaması doğayı her zaman insan karşısında yüce

kılmış, insanı ona bağımlı ve güçsüz bırakmıştır. İnsanlık tarihinde, insan türünün

medeniyete doğru ilerlemesindeki ilk adım ise doğayı evcilleştirmeleri olmuştur.

Doğa ve kadın arasındaki benzerlikler, insanların kadına bakış açısını tarihin

her döneminde etkilemiştir ve doğanın bereketliliği ile kadının doğurgan ve besleyici

olması, ayın 28 günde bir dünyanın etrafında dönüşünü tamamlaması ve bunun

dünyada gel-git olaylarına yol açması ile kadının 28 günde bir regl olması ve on

dördüncü günde yumurtlaması arasında bağlantı kurulmaya çalışılmıştır (Gezgin ve

diğ. 2004: 91). Kadınlar, adet görmeleri, hamilelikleri, doğum yapmaları ve

emzirme gibi anlaşılması güç doğaları ve şaşırtıcı özellikleri ile kutsal olarak

algılanmaya müsait bir yapıya sahiptirler ve bu sebeple ilkel toplumlarda tabu

olarak görülmüşlerdir. Toprağın verimliliği ve kadının doğurganlığı benzer çarpıcı

nitelikler olduğu için de tarıma dayalı toplumlarda anaerkil yapı hâkim olmuştur

(James 1959: 229-230). Bu sebeplerden ötürü toprak kadın ile özdeşleştirilmiş ve

Toprak (Doğa) Ana kavramı ortaya çıkmıştır.

Kadınlara özgü varoluş biçiminin oluşturduğu “gizem”, gerek tarih öncesinin

gerekse tarihin birçok dininde önemli bir rol oynamıştır (Eliade 2003: 34). Toprak

Ana diğer bir deyişle Ana Tanrıça kavramı birçok farklı kültürün mitolojisinde var

olmuştur. Selma Sözer Kölemenoğlu, “Ana Tanrıça Gerçeği” adlı kitabında Anadolu

31

Sosyal Eleştirmen Prof. Dr. Camille Paglia doğayı tanrı ile ilgili düşüncelerimizin kendisinden ya da kendisine karşı biçimlendiği bir zemin olarak tanımlar (Paglia 2004: 13).

Page 38: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

32

ve Avrupa tanrılarının en önemlisi olan Ana Tanrıça’nın farklı kültürlerdeki

karşılıklarını şu şekilde bize aktarır Kölemenoğlu 2001: 51):

Frigya’da: Kybele, Semele, Kubele, Kubebe

Lykia’da: Kybele, Kubele, Dinda, Leto, Lat

Hitit’te (Kültepe Kaynaklarında): Arianna, Hepat, Kubaba

Efes’te: Artemis

Orta Anadolu’da: Kybele, Hepa

Batı Anadolu’da: Hebe

Babil’lilerde: İştar (İausga)

Sümerler’de: Marianna, İnanna

Mısır’da: İsis

Suriye’de: Lat, Atargatis, Palestene, Asrerte, Diktinna

Girit’te: Rhea, Artemis, Ops, Ge, Mata, Urania; Urunome, İda, Maia

İtalya’da: Venüs, Vesta, Anna, Marianna

Arabistan ve Hicaz’da: Hubbel, Kıble

Karadeniz’de ve Pontos’ta: Maa

Ermenistan’da ve Açilisena’da: Anaitis

Kudüs’te: Hepa Heve (Havva Ana)

Dinler tarihine baktığımızda Ana Tanrıça kavramının nasıl oluştuğu ve

geliştiği ve toplumların yaşayış tarzlarındaki değişime paralellik gösterdiği oldukça

açıktır. Muazzez İlmiye Çığ’ın “Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği” adlı kitabında

verdiği bilgilere göre en eski toplumlarda uygarlık kadınlar tarafından başlatılmıştır:

ip yapmak, yiyecekleri koymak için taştan ve kilden kap kacak yapmak, yiyecek ve

ilaç olarak kullanılabilecek bitkileri kullanmak, ateşi bulmak, hayvanları

evcilleştirmek gibi uygarlığın temelini oluşturan birçok eylemin kadınlar tarafından

gerçekleştiğine inanılmaktadır (Çığ 2006: 76). Bunların haricinde kadınların çocuk

doğurabilme özelliği de yine bu insanlar için oldukça karmaşık gelmekte ve

kadınların “yaratıcı” olarak tanımlanmalarına neden olmaktadır. Böylece “yaratıcı”

sıfatına sahip kadınlar ile ilk “Ana Tanrıça” kavramının ortaya çıktığına

inanılmaktadır. Kadınların ise Ana Tanrıça’nın yeryüzündeki temsilcisi olduğuna

inanılmaktadır. İlmiye Çığ’ın, Nickie Robert’ten yaptığı alıntı doğrultusunda

edindiğimiz bilgilere göre İ.Ö. 10 000 yıllarında ilk tarım topluluğunun başlaması

sonucu insanlar arasında bir “din” düşüncesi gelişmiştir ve Ana Tanrıça için küçük

tapınaklar inşa edilmiştir; düzenlenecek törenler için de rahibeler sınıfı oluşmuştur.

Ayrıca Tanrıçanın gücüne ulaşmak için cinsel ayinlerin düzenlendiği de belirtilmiştir

(Çığ 2006: 76).

Page 39: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

33

Eliade’ye göre Ana Tanrıça olgusu tarımın keşfi ile paleolitik dönemde

hayvan dünyasıyla kurulan dinsel nitelikteki ilişkinin yerini insan ve bitkiler ile

toprak arasındaki mistik dayanışma olgusunun ortaya çıkması ile oluşmuştur. Bu

şekilde kadın ve dişiliğin kutsallığı ilk sıraya geçmektedir. Ayrıca kadınlar bitkilerin

evcilleştirilmesinde belirleyici bir rol oynadıkları için, toplumsal konumları yükselir

ve anayer (matrilocation-kadının yaşadığı yer) gibi özgül kurumlar ortaya çıkar.

Toprağın bereketi kadın doğurganlığıyla uyumludur ve dolayısıyla mahsulün

bolluğundan kadınlar sorumlu olur, çünkü yaratımın “sırrını” onlar bilmektedirler.

Burada dinsel bir sır söz konusudur çünkü bu sır hayatın kökenini, besini ve ölümü

yönetmektedir. Daha ileri tarihlerde, saban keşfedildikten sonra, tarım çalışması

cinsel birleşmeyle özdeşleşecektir ancak binlerce yıl boyunca Yeryüzü Ana

partenogenez (Döllenmeden üreme) yoluyla tek başına doğurmaktadır. Bu “sırrın”

anısı Olympos mitolojisinde varlığına devam etmiştir (Gaia’nın kendine eş olarak

Uronos’u yaratması-doğurması, Hera’nın tek başına hamile kalıp Hephaistos’u

doğurması gibi) ve yeryüzü insanlarının Topraktan doğuşu, toprak üzerinde

doğurma, yeni doğmuş bebeğin toprak üzerine bırakılması vb gibi çok sayıda halk

inancı ve mitte bu izler ayırt edilebilmektedir. Kadının ve ananın kutsallığı kuşkusuz

paleolitik çağda da bilinmektedir ama tarımın keşfi onun gücünü hissedilir ölçüde

arttırmıştır ve cinsel hayatın ve öncelikle de kadın cinselliğinin kutsallığı mucizevi

yaratılış bilmecesiyle iç içe geçmiştir. Bu sebeple Partenogenez, hieros gamos ve

ritüel orji cinselliğin dinsel niteliğini farklı düzeylerde ifade etmektedirler (Eliade

2003:58).

Bu kavramın Yunan mitolojisindeki izleği mitolojinin en eski kaynaklarından

birinin (Theogonia) yazarı olan Hesiodos’un Thegonia’sında ortaya çıkmaktadır.

Yunan Yaratılış mitine göre önce Khaos vardır. Ve bu sonsuz boşluk Khaos’tan önce

ilk tanrıça Gaia (toprak, yeryüzü ve toprak altı-Tartaros) ve Eros-sevgi var olur. 32

“Khaos’tu hepsinden önce var olan,

Sonra geniş göğüslü Gaia, Ana Toprak,

Sürekli, sağlam tabanı bütün ölümsüzlerin,

Onlar ki tepelerinde otururlar karlı Olympos’un

32

Bu konuya farklı yaklaşımlar da bulunmaktadır, örneğin Philip Wilkinson’un “Kökenleri ve Anlamlarıyla Efsaneler ve Mitler” adlı kitabında bulunan yaradılış miti şu şekildedir: “Başlangıçta hiçbir şey yoktu, sadece Kaos denilen geniş, karanlık bir ıssızlık. Bu boşluktan yaratıcı güç ortaya çıktı. Eski Yunanlıların yaradılışa ait çeşitli rivayetlerinde bu güce farklı isimler verilir: bu, bazılarında yaradılış sürecini başlatmak üzere Orphion adındaki bir yılanla cinsel ilişkiye giren Eurynome adında bir tanrıça iken, diğerlerinde de Toprak Ana Gaia’dır.” (Wilkinson 2009: 16)

Page 40: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

34

Ve yol yol toprağın dibindeki karanlık Tartaros’ta,

Ve sonra Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların,

O Eros ki elini ayağını çözer canlıların,

Ve insanların da tanrıların da ellerinden alır

Yüreklerini, akıl ve istem güçlerini.”

(Thegonia, 115-123)

Hesiodos’a göre, Khaos’tan sonraki aşamada ortaya çıkan ilk şey somut

olarak da tanımlanabilen Toprak Ana-Gaia’dır. Burada Gaia ölümsüzlerin bile sağlam

tabanı olabilecek kadar güçlü bir kutsallığa sahip bir varlık olarak nitelendirilmiştir.

Gaia, Yunan yaratılış mitolojisinde cinsiyeti belli olan ve bazı insansal sıfatlara sahip

olan ilk yaratıktır ve yeryüzünü temsil etmektedir; evrenin oluşması için ihtiyaç

duyulan “doğurucu”yu temsil etmektedir (Gezgin ve diğ. 2004: 39). Yeryüzünün

dişileştirilmesi aynı zamanda kutsalın akla uygun hale getirilmesidir ve kutsal olanı

insan biçimli dişil olarak tasarlamak, böylelikle bulanık kollektif korkudan büyük

ölçüde kurtulmak demektir (Türcke 1995: 30).

Gaia (Toprak) daha sonra kendine eş olarak ilk önce Uronas’u (Gök) yaratır

ve onunla birleşerek33 Okeanos, Themis, Thetys, İapetos, Rhea ve en küçükleri

Kronos’un34 da aralarında yer aldığı on iki Titan’ı doğurur. Diğer toplumlardaki

yaratılış mitoslarına bakıldığı zaman hemen hepsinde benzerlik bulunmaktadır.

Örneğin Sümer mitolojisinde Tanrıça Nammu’dan doğan An ve Ki (Gök ve Toprak),

Babil mitolojisinde Anşar ve Kinşar (Gök ve Toprak) yaratılış mitoslarında yer

almaktadırlar (Gezgin ve diğ. 2004: 39). Burada dikkat edilmesi gereken nokta

göksel tanrıların eril, toprağı temsil eden tanrıçaların da hepsinin dişil olduğudur;

yaratılışta sadece kendi yaratıcılığını kullanan dişil ilke, eril ilkeyi dölleyici olarak

devreye sokmakta, ona yaratıcılığın sırlarını vermekte ve paylaşmaktadır. (Gezgin

ve diğ. 2004: 39-40). İnsanların Dişiliği en üst kutsallık mertebesinde görmelerinin

sebepleri dişil yaratıcı gücün insanlara hayat vermesi ve aynı zamanda topraktan

besin sağlaması olarak da açıklanmaktadır (Ergener 1988: 35; Stone 1990).

33

Yer tanrıçalarıyla Gök Tanrılarının tarihler boyu sürecek kutsal evliliklerine (Hieros Gamos) ilk örnektir,

daha sonra Zeus ile farklı yeryüzü tanrıçalarının birleşmeleri de bu evliliklere benzetilmiştir. 34“Kronos’un “tarihi”ni hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Neredeyse hiçbir tapımı kalmamış, arkaik bir tanrı olduğuna kuşku yoktur. Tek önemli miti, tanrılar arası savaşın önemli bir bölümünü oluşturur. Bununla birlikte, ilk insan ırkıyla, “altın ırk”la ilişkin olarak da Kronos’un adı anılır. Bu bilgi önemlidir çünkü insanlarla tanrılar arasındaki ilişkilerin başlangıcını ve ilk evresini ortaya koyar. Hesiodos’a göre “tanrıların ve ölümlülerin kökeni aynıdır”, çünkü ilk tanrıları nasıl Gaia doğurmuşsa, insanlar da yerden doğmuştur (gegeneis)” (Eliade 2003: 311).

Page 41: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

35

Neolitik dönemde sanat imgesi olan ana tanrıça imgesi, tarım kültürünün

gelişmesiyle birlikte yeniden biçimlenerek gittikçe soyutlaşan bir hal almıştır ve

Neolitik Çağın sonları ve Tunç Çağının başlarından itibaren tarım kültürünün

gelişimine bağlı olarak toplulukların daha organize toplum yapılarına yönelimine

bağlı olarak anne imgesi otoriter, nesnel bir hal almaya başlamıştır. (Yılmaz 2010:

47) Arkeolojik buluntular Neolitik ve erken kalkolitik çağlarda da Ana Tanrıça

kültünün bulunduğunu işaret etmektedir. Fransa’nın güneydoğusundan Sibirya’da

Baykal Gölü’ne ve Kuzey İtalya’dan Ren Nehri’ne kadar oldukça yaygın bir alanda

bulunan son buzul çağına ait boyları 5 ila 25 santimetre arasında değişen ve taş

kemik veya fildişinden oyulmuş kadın heykelciklerinin efsanevi Ana Tanrıça’yı temsil

ettiği düşünülmektedir (Eliade 2003: 33). Venüs heykelcikleri de denilen bu

heykelciklerin en ünlüsü Willendorf Venüsü (Resim 7) olarak adlandırılan kireçtaşına

oyulmuş ve 25.000 yıl öncesine ait olduğu sanılan dişi figürinidir ve bu tip

heykelciklerin bu kadar yaygın bulunması bazı bilginleri Paleolitik çağ boyunca “Ana

Tanrıça” kültünün var olduğunu ileri sürmeye itmiştir (Winston 2010: 71-72).

Bunların yanı sıra Çatalhöyük’te bulunan kadın formlu yontular yaklaşık İ.Ö.

7000 yıllarına tarihlendirilmektedirler. Ayrıca, Burdur yakınlarındaki Hacılar’da İ.Ö.

5500 yıllarına tarihlenen benzer formda kadın yontuları bulunmuştur. Girit -Minos

uygarlığı kalıntıları arasında, kısa boylu şişman kadın yontuları bulunmaktadır ve bu

yontular İ.Ö. yaklaşık 3500’e tarihlendirilmektedirler (James 1959: 128). Nippur’da,

Babil Ana Tanrıçası’yla bir tutulan İ.Ö. 2700 yılından kalma, kadın yontuları

bulunmuştur. Ayrıca Japonya’da, cilalı taş çağından kaldığı düşünülen abartılmış

üreme organları bulunan, kilden, küçük kadın yontuları ortaya çıkmıştır. Yakın

tarihte ise Filipinler ve Güneydoğu Caroline Adaları yerlileri benzer yontuları

tahtadan yapmaktadırlar, hatta Afrika’da, bazı kuttörenlerinde tahta kadın

bebeklerin önemli işlevleri olduğu düşünülmektedir (Ergener 1988: 33-34). Bu

durum Ana Tanrıça kavramının birbirinden bağımsız bir şekilde, toplumların gelişme

süreçleri ile birlikte doğal olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Ayrıca kadın

yontularının yoğun olarak görüldüğü bu toplumlar anaerkil yapıları ile dikkat

çekmektedirler.

İ.Ö. 4000’lerde Anadolu ile ilişkilerde bulunmaya başlayan Girit Kültüründe

Ana Tanrıça kavramının bu ilişkiler ile ortaya çıktığı ancak antropomorfik bir kimlikle

yerin, yerin altının ve dağların Tanrıçası olarak ortaya çıkmasının bu ilişkilerin arttığı

orta Minos dönemine tekabül ettiği savunulmaktadır (James 1959: 129). Bu şekilde

yaklaşık İ.Ö. 1600’lere tarihlenen ünlü yılanlı Tanrıça ya da Rahibe figürleri ortaya

Page 42: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

36

çıkmıştır ve Yunan dinini oldukça etkilemiş olan Minos uygarlığında dinsel yaşamda

kadınların üstünlüğüne işaret etmektedirler (Yalom 2002b: 15).

George Thomson, toprak ve bereket Tanrıçası Demeter’in atalarının Minos’lu

olduğu düşüncesinin ipuçları için kimi Demeter tapımı anıtlarının incelenmesini

önermektedir. Örneğin Louvre müzesindeki Demeter’i terracotta kabartmasında iki

elinde başak tutan, kollarından yukarı yılanlar süzülen Demeter yerden göğe doğru

yükselirken betimlenmiştir. Daha sonraki dönemlerde yapıldığı düşünülen bu

kabartmanın tipolojisi oldukça eskiye dayandırılmaktadır (Resim:8). Ayrıca

Eleusis’de bulunan çok eski bazı küçük yontularda, Demeter’in başında Yunan

pappas’larının başlıklarını andıran silindir biçiminde bir başlık bulunmaktadır ki bu

da Minos’un yılanlı tanrıçasının ya da onun rahibesinin uzun başlıklı, etekliği

farbalalı, göğüsleri açık korsajlı olarak gösterildiği bazı orta ve geç minos yontularını

anımsatmaktadır (Resim 9-10) (Thomson 1983: 286-287). Bu başlık modeli ayrıca

yine Ana Tanrıça olarak tapım gören Efes Artemisi’nin Efes müzesinde bulunan

büyük yontunun başındaki üç katlı yüksek başlığı da anımsatmaktadır.

Bunların yanı sıra ayrıca öne uzatılmış ellerinde yılan bulunan ve başka

yılanların da kollara omuzlara ve kafaya dolanmış olduğu bu minos tipi, saçlarında

ve ellerinde yılanlar bulunan kadınlar biçimindeki Erinys’leri akla getirmektedir zira

Demeter, Arkadia’da, Demeter Erinys adıyla tapım görmektedir. Ayrıca Poseidon’un

saldırısından sonra öfkelendiği için bu sıfatı aldığı önceki bölümlerde belirtilmiştir.

Bu durumda Demeter ve Erinys’ler arasında bir bağlantı kurulabileceği ortaya

çıkmaktadır (Thomson 1983: 287)35.

Bir diğer taraftan, Demeter kültünün Yunan medeniyetinden evve l bu

topraklarda bulunduğunu kanıtlayan başka veriler de bulunmaktadır. Örneğin,

Eleusis’deki Demeter Tapınağında gerçekleştirilen kazılar burada Miken dönemine

kadar geri giden sürekli bir yerleşim olduğunu ortaya çıkartmıştır. Şenliklerde son

ritüellerin gerçekleştiği telesterion (erginlenme odası) bölümünün Miken bir lordun

megaron’unun kalıntıları üzerine inşa edildiği düşünülmektedir (Guthrie 1955: 282).

Geçmişte kült tapımlarının tek bir ailenin yöneticiliğinde gerçekleştirildiği

düşünülürse mekânın kutsallığı ortaya çıkmaktadır.

35 Thomson, Demeter’in Erinys’lerin kişileşmiş biçimi olduğunu savunmaktadır, Artemis ile Nympha’lar

arasındaki ilişkiye benzer bir ilişkinin Demeter ve Erinys’ler arasında bulunduğunu düşünmektedir. (Thomson 1983: 287)

Page 43: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

37

Yukarıda bahsi geçen örneklerin ışığında Demeter’in, Ana Tanrıça kavramı ile

eşleştirilmesi oldukça doğal bir durumdır. Unutulmaması gereken nokta Ana Tanrıça

kavramının, toplumların ataerkil yapıya dönmeleri ile birlikte yeni ataerkil koşullara

uyum sağlayarak kendine farklı bir alternatif yaratmış olduğudur. Ana Tanrıça

imgesi, Antik Döneme doğru tarımsal bereketin sembollerini üzerinde taşıyan fakat

doğurganlığı artık ikinci planda kalan yüzü, bedeni ayrıntılı olarak tasv ir edilen bir

biçime dönüşmüştür. Bu biçimdeki tasvir anlayışı insan-tanrıdan, insanı betimleyen

bir anlayışa doğru değişmiştir. Ana Tanrıça geleneği, sonunda eril bir tanrıyı

yaratarak rolünü ona devretmiştir (Yılmaz 2010: 47). Paleolitik, Neolitik Devri ve

Tunç Çağı uygarlıklarına esin kaynaklığı eden bu Ana Tanrıçalar,

“Olymposlulaştırılarak”, her biri kendilerine daha spesifik ve daha sınırlı anlamlar

yüklenilen, güçleri azalmış ilahlara dönüşmüşlerdir (Borgeaud 2004: xv-xix; James

1959: 128-153; Thomson 1983: 282; Yalom 2002b: 17) ve Yunan Pantheonu’ndaki

Ana Tanrıça türevi olan tanrıçaları oluşturmuşlardır. Ancak, Yunan Pantheonu’ndaki

diğer tanrıçalara göre Demeter, Toprak ve Bereketin Tanrıçası da olması sebebiyle

Ana Tanrıça’ya en yakın Tanrıça olma özelliğini göstermektedir.

2.2. Persephone/Kore

Demeter’in birlikte efsanelerini oluşturdukları kızı Persephone-Kore, Yunan

mitolojisindeki diğer Tanrı ve Tanrıçalar arasında oldukça farklı bir konuma sahiptir.

Demeter ve Kore, Yunan mitolojisinde anne-kız olarak yer alan tek Tanrıçalar

grubudur ve bu özellikleri özellikle Persephone’nin tanımlanabilmesi açısından farklı

yaklaşımlar doğurmuştur.

Tarımla ilgili atribüleri elinde veya başında başak demeti, haşhaş ve başak,

çiçek ve meyve dolu sepettir. Yer altı ile ilgili atribüleri ise meşale, yılan ve içinden

yılan çıkan sandıktır (cista mystica)36. Persephone devamlı giyimlidir ve başı

mantoyla örtülü, palosla taçlanmış, saçları açık ve uzun olarak betimlenmektedir.

Persephone’nin adı İ.Ö. 1400’lere tarihlenen ve Pylos’ta bulunan Linear B

Miken tabletlerinde geçmektedir. John Chadwick’in Preswa olarak tanımladığı bu

isim, Okeanos’un kızı Persa’yı da anımsatmakla birlikte Persephone adının ilk hali

36 Gizli ritüeller için gerekli olanları içinde barındıran sepet. (Kerényi 1967: 32)

Page 44: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

38

olarak da algılanabilmektedir (Chadwick 1963). İyonik lehçedeki Persephone

(Περσεφόνη) isminin diğer biçimleri ise Homeros’un destanlarda kullandığı

Persephoneia (Περσεφονεία) ile Persephassa (Περσεφάσσα), Persephatta

(Περσεφάττα), Perifona (Πηριφόνα), Phersephassa (Φερσέφασσα) ya da basitçe

Korē (Κόρη, "kız, bakire") olarak sıralanmaktadır (Zunst 1971: 75). Bu isimler

Yunanca kökenli olmamakla beraber Hint-Avrupa dil ailesinden geldiği de

düşünülmemektedir (Zunst 1971: 75). Ancak proto-Hint-Avrupa dil ailesindeki

“ölüm getiren” anlamındaki "φέρειν φόνον", pherein phonon sözcüklerinden gelmiş

olabileceği yine yaklaşımlar arasındadır.

Demeter’in kızı olarak betimlerde genellikle Demeter’in yanında yer alan

Persephone-Kore, Hades tarafından kaçırılıp, Hades’in sunduğu meyveyi yedikten

sonra ölüler ülkesinin tanrıçası olmuştur. Persephone-Proserpina olarak da

adlandırılan bu tanrıçanın ölüler ülkesine gitmeden evvelki adı Kore’dir ve Hades,

Persephone ismini O’nu yeraltına kaçırdıktan sonra vermiştir.

Persephone, Eleusis’de Kore, yani “kız” adıyla, Andania’da ise “Lekesiz Kız”

anlamına gelen Hagne adıyla bilinmektedir (Thomson 1983: 288). Söylencelerde

adı geçen Knossos’lu prenses Ariadne’nin adı “bakire” demek olan eriagne’nin Girit

Dorcasıdır ve Ariadne’nin Thesus tarafından Naksos Adası’na getirildikten sonra

Dionysos tarafından kaçırılması ile Persephone’nin kaçırılması arasında bir bağlantı

olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca yine buna benzer bir örnek olarak adı Minos

dilinde “tatlı bakire” anlamına gelen Britomartis’in kral Minos ile hikâyeleri

verilebilmektedir: Kral Minos tarafından dokuz ay boyunca kovalandıktan sonra

yakalanacağını anlayan Britomartis sonunda kendini denize atmıştır (Thomson

1983: 288).

Bu durumda, Persephone de annesi Demeter gibi Girit kökenli bir tanrıça

olabilme ihtimalini yüksek oranda taşımaktadır. Yunan göçleri ile topraklara

yerleşen yeni halk, bu topraklardaki Yunan öncesi Persephone’yi “kız” sıfatıyla kendi

mitolojilerine yerleştirip Demeter’in kızı olarak kabul etmişlerdir (Zunst 1971: 76).

Persephone, Hades’in yanında geçirdiği vakitlerde Ölüler Diyarının kraliçesi ve

Hades’in eşi rolüne bürünmekte, annesi Demeter’in yanına yeryüzüne çıktığında ise

Kore-bakire sıfatına geri dönmektedir (Zunst 1971: 77). Bu durumda ikili bir durum

ortaya çıkmaktadır ve Persephone hem bereketi hem de ölümü sembolize

edebilmektedir. Bu özellik annesi Demeter’in de Toprak Ana olarak kabul edildiğinde

de ortaya çıkan ölüyü dirilten, topraktan tekrar can veren özelliğine benzemektedir.

Page 45: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

39

Ayrıca, Persephone’nin bereket ile ilgili bu kadar önemli bir durumda bile ölümün

nihai son olacağını da hatırlatan realistik bir çerçeve çizdiği düşünülmektedir (Zunst

1971: 78).

Persephone, Homeros’un onu tarif ettiği “ölüler diyarının kraliçesi” olarak

varlığını sürdürmüştür ancak bazı değişikliklere de uğramıştır. Örneğin Orpheusçu

geleneğe göre Persephone, Dionysos Zagreus’un annesidir ancak bu durum onun

ölüm kraliçesi sıfatını değiştirmemektedir (Zunst 1971: 81; Kerényi 1967: 93).

Diğer varsayımsal yaklaşımların yanı sıra özellikle belirtilen durum Demeter ile

birlikte betimlenen ve anlatılan karakterin Kore olduğudur. Zira daha evvel de

belirtildiği üzere Demeter, Kore ve Hades mitinde, Hades, yeraltı dünyasına

gittiğinde Kore’ye Persephone ismini vermiştir. Hades ve Persephone’nin betimleri

(Resim 11) oldukça nadir olsa da birkaç siyah figürlü vazo betiminde Hades’in

yanında yer verilen Persephone elinde mısır koçanları tutarken betimlenmiştir ki bu

durum Persephone’nin Demeter’in kızı olduğuna işaret etmektedir. Bu mitte de bir

dönüşümün varlığı sezilmektedir.

Diğer bir bakış açısına göre ise tahıl ve toprak Tanrıçası Demeter ve kızı

Kore’nin önemli belirteçlerinden biri olan mısır aynı zamanda Doğa Ana- Ana

Tanrıça’nın da sembollerinden biridir. Demeter, isminin etimolojik incelemesinde de

değilinildiği gibi tahılların anasıdır. Kore ise yine tahıllarla ve özellikle mısırla

betimlenmesi sebebiyle de Demeter’in “genç versiyonu” olarak görülebilmektedir

(James 1959: 231). Yani Persephone, Demeter tapımının bir uzantısı olarak ortaya

çıkmıştır.

Thomson’un Roscher’den aktardığı üzere, Persephone ay ile

ilişkilendirilmektedir. Bu durumda neredeyse bütün Yunan Tanrıçalarının ve

Tanrılarının birçoğunda görülen ay ile ilişkili olma niteliğinin, ayın kadınların

yaşamına egemen olduğuna, kadınların yaşamını çekip çevirdiğine inanılan dönemin

bir kalıntısı olduğu unutulmamalıdır. Orpheusçu gelenekte ayın evreleri çeşitli

biçimlerde yorumlanmaktadır: “Ay yerin üstündeyken Selene, içindeyken Artemis,

altındayken Persephone’dir”. Orpheusçu gelenek çok sonra ortaya çıkmıştır ancak

düşünürler tarafından bu yorum eski bir geleneğin yeniden yaratılması olarak

algılandığı için Persephone ile Ay arasındaki ilişkiyi öne çıkarmaktadır (Thomson

1983: 255).

Page 46: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

40

Cornford’un Persephone’ye bakış açısı ise çok daha farklıdır. Cornford

Persephone-Kore’yi buğday kız olarak tanımlamaktadır. Eskiden tahılların, tuhumluk

buğdayların hasattan ekime kadar yani yılın üçte biri olan dört ay boyunca –

Persephone’nin Hades’te kaldığı zamanla örtüşmektedir- yeraltı ambarlarında

saklandığını belirten Cornford’a göre Persephone’nin kaçırılma miti bu tarımsal

faaliyete öykünen bir mittir ve Persephone burada yeraltındaki mahzenlere gömülen

tohumluk buğdayların kişileştirilmiş halidir (Thomson 1983: 256-257). Demeter’in

adının Tahılların annesi olduğu da düşünüldüğünde, Kore’nin buğday tohumları

olarak algılanması düşüncesi de mantıklı bir hal almaktadır.

Bu kadar farklı yaklaşımlar arasından Persephone’nin en öznel niteliği

hakkında net bir sonuca ulaşılamamaktadır. Thomson’a göre bu yaklaşımlarda ifade

edilenlerin tümü Persephone’yi oluşturmaktadır, o hem genç kız hem kraliçedir,

ancak aynı zamanda yontmataş çağı mağaralarından Atina bayramlarına kadarki

kızlığın tüm yaşantısını kendi üzerinde toplayan sıradan bir genç kızdır (Thomson

1983: 261). Persephone’nin daha iyi anlaşılabilmesi için mitosunun ayrıntılarıyla

incelenmesi gerekmektedir.

2.3. Demeter ve Kore/Persephone Efsanesi

“Tan dağıtır, sen bir araya getirirsin akşam yıldızı

Kuzuları, keçileri, her şeyi ayırırsın ama anayla kızı…”37

Demeter ve Persephone tapımında etkili mitolojik bir öykü olan Demeter-

Kore/Persephone efsanesi özellikle gizemlerin temel yapısını oluşturmaktadır ve bu

sebeple gizemleri incelerken efsanenin de ön planda tutulması gerekmektedir.

Efsaneye göre Kore arkadaşları ile kırlarda çiçek toplarken bir nergis dikkatini çeker

ve Kore bu çiçeğe yaklaştığı anda yer yarılır ve Hades, Kore’yi babası Zeus’un da

izniyle yer altı dünyasına kaçırır. Kızının yokluğunu farkeden Demeter dokuz gün

dokuz gece boyunca kızını arar ancak onu hiçbir yerde bulamaz, sorduğu

hiçkimseden de cevap alamaz. En sonunda “her şeyi gören göz” Güneş Tanrısı

Helios olayı Demeter’e anlatır. Tanrıçanın öfkesi ve kırgınlığı öç alma isteğine

dönüşür ve Olympos’u terkeder. Yaşlı bir kadın kılığında yeryüzüne iner ve Eleusis’e

varır. Eleusis’de kral Keleos’un kızları tarafından saraya götürülür. Burada

Demephon’a bakıcılık yapan Demeter, Demephon’u ölümsüzleştirebilmek için

geceleri onu kutsal yağlarla sıvayıp (kimi kaynaklarda bu ölümsüzleştirme işleminde

37 Sappho: sf:111 – dokuzuncu betik-121

Page 47: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

41

ambrosia’nın da bu kutsal yağlar gibi bebeğe sürüldüğü belirtilmektedir, bknz:

Eliade 2003: 358; Mikalson 2005: 84) ateşe tutar. Ancak bir gece annesi Metaneira

bu olayın farkına varır ve çığlık atar. Bunun üzerine Demeter, Tanrıça kimliğini

açıklar. Eleusis’de kendisine bir tapınak yapılmasını ister ve sonra da bu tapınağa

çekilip yas tutmaya devam eder. Bu sırada Demeter’in yasından ve Olympos’u

terketmesinden dolayı yeryüzünde kuraklık meydana gelir. Zeus haberciler gönderip

onun geri dönmesini ister ancak Demeter sadece kızının yeryüzüne dönmesi şartıyla

geri döneceğini bildirir. Bunun üzerine Kore/Persephone’nin (artık Hades’in eşi

olduğu için Persephone adını almıştır) yeryüzüne dönmesi için Hades’e haber

gönderilir. Ancak Hades’in Persephone’ye yedirdiği nar tanesi yüzünden Persephone

yer altı ülkesini tamamen terkedemez ve yılın üçte birini Hades’te yani yer a ltında

geçirmek suretiyle yeryüzüne geri döner. Kızına kavuşan Demeter Olympos’a

dönmeyi kabul eder ve topraklara tekrar bereket gelir. Ancak Olympos’a geri

dönmeden evvel Kral Keleos’un oğlu Triptolemos’a yalnız kendinin bildiği gizemleri

öğretir ve onu tarımı dünyaya yayması için görevlendirir (Agizza 2001: 115; Eliade

2003: 258-259; Mikalson 2005: 84)38.

Kore/Persephone’nin kaçırılışının ve Demeter’in yasının anlatıldığı bu efsanenin

geçtiği en eski kaynak Homeros’un övgülerinde bulunan (Homeric Hymn to

Demeter) Demeter’e Övgü’dür. İ.Ö. 9. ya da 8. yüzyıllarda yaşadığı düşünülen

Homeros, eski Yunan’ın en büyük destanları İlyada ve Odysseia’nın yaratıcısı olarak

kabul edilmektedir. Homeros’un yaşantısına dair çok az bilgi bulunmaktadır ve bu

sebeple hayatı ile ilgili bilgiler birer varsayımdan öteye gidememektedir. Ancak pek

çok tarihçinin ortak olarak birleştiği nokta onun bir İon olduğudur. (İlyada 2006)

Homeros’un 495 satırdan oluşan Demeter’e övgüsünün yaklaşık olarak İ.Ö.

600’lerde ortaya çıktığı düşünülmektedir ve bu yapıt Eleusis’deki Demeter kültünün

ve gizemlerin oluşumuna bir yorum katmıştır (Mikalson 2005: 83). Efsane şu

şekilde özetlenmektedir (Homeros’tan aktaran: Dürüşken 2000: 107):

“Persephone, annesinin olmadığı bir sırada, Oceanus’un kızlarıyla birlikte,

yumuşacık çimenler üzerinde oyunlar oynamakta ve buralarda yetişen hoş

kokulu, birbirinden güzel çiçekleri toplamaktadır. Güller, menekşeler,

nergisler ve sümbüller. Bunların arasında muhteşem görünümlü bir nergis

vardır ki, diğerlerinden apayrı bir ışık saçmakta ve hoş bir koku yaymaktadır.

Toprak, Zeus’un isteğine uyarak, bu çiçeği genç kızı tuzağa düşürmek için

kullanmaktadır. Aniden çiçek yüz baş verir ve çok güzel bir koku yayılır.

38 Bazı kaynaklarda Triptolemos ile birlikte Diokles’e, Eumolpes’e ve Keleos’a da öğrettiğ i belirtilmektedir

(Eliade 2003: 359).

Page 48: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

42

Bütün yeryüzü ve gökyüzü hoş bir tebessümle dolar. Hayretler içinde kalan

genç kız uzanıp çiçeği iki eliyle koparmaya kalkar. Toprak yarılır ve içinden

altın arabası ve onu çeken ölümsüz atlarıyla Hades çıkar ve kızı, bütün karşı

çıkışına ve ağlamalarına karşın, alıp kaçar. Kız olanca gücüyle çığlık atar ve

babası Zeus’tan yardım diler (1-21). Ama ne yazık ki, Hekate ve Helios

dışında, hiçbir tanrı ya da hiçbir ölümlü sesini işitmez. Demeter uzaklarda

kızının çığlığını duyumsar ve yüreğini büyük bir acı kaplar. Sarı buklelerini

örten örtüsünü çıkarıp karalar bağlar, bir kuş gibi uçarcasına karaları ve

denizleri geçerek kızını arar. Ama ne bir insan, ne de bir tanrı ona gerçeği

açıklar. Eline meşaleler alarak dokuz gün dokuz gece yeryüzünde kızını arar.

Yemeden içmeden kesilir, hiç yıkanmaz (22-50). Onuncu günün şafağında,

Hekate ile karşılaşır. Hekate kızın çığlığını mağarasında duymuştur.

Demeter’e, bir ses işittiğini ama hiçbir şey görmediğini söyler. Tanrıça ona

hiç karşılık vermez. Elindeki meşaleleriyle birlikte onunla birlikte sessizce

yürür. Helios’a gelirler. Görkemli arabasında oturup insanları ve tanrıları

seyreden Helios’a tanrıça, ‘tanrıça olsam da bana acı’ der. ‘Kızımın acı

çığlığının çıplak arazilerde yankılandığını duydum, ama bir şey görmedim.

Sen, ışığınla göğün tepesinden karayı ve denizi gözlersin. Söyle bana, ben

yokken kızımı hangi tanrı ya da insan kaçırdı?’, Helios, tanrıçaya yanıt olarak,

kızının kaçırılmasından son derece üzüntü duyduğunu ve bu kaçırma işine

Zeus’un kendisinden başka hiç kimsenin cesaret edemeyeceğini söyler ve

onun izniyle genç kızı Hades’in kaçırdığını anlatır. Ama Hades, Zeus’un ve

Demeter’in erkek kardeşidir. Bu yüzden Demeter yasına son vermeli ve

kendisiyle aynı tohumdan gelen birinin kızını kaçırmasından utanç

duymamalıdır… Her şeye rağmen Demeter’in yüzü daha fazla hüzünlenir.

Zeus’a kızıp tanrıların meclisinden ve yüce Olympos’tan ayrılır. İnsanların

yaşadığı kentleri, bereketli ovaları terkeder. Eleusis kralı Keleos’un sarayına

gelinceye kadar, hiçbir insan onu bir daha görmez. Yaşlı bir kadın kılığına

giren Demeter Eleusis’e gelip, Kız Pınarı denilen bir pınarın üstünde büyüyen

bir zeytinin gölgesine, kent halkının pınardan su çektiği sırada, hüzün ve yas

içinde oturur (51-100)... Bu sırada su çekmeye gelen Keleos’un kızları onu

görür ve yanına gidip sorular sormaya başlarlar. Demeter yanıt olarak

Crete’den geldiğini ve iş aradığını söyler. Keleos’un kızları, anneleri

Metaneira’nın küçük oğlu için bir bakıcı aradığını belirtirler ve Demeter’i

saraya götürürler. Tanrıça onların arkasından kara giysileri içinde yasla yürür.

Saraya geldiklerinde, anneleri kucağındaki çocuğu Demophoron’la birlikte

oturmaktadır. Kızlar annelerine koşarlar. Tanrıça kapının eşiğine geldiğinde,

kapı tanrısal bir ışık ile dolar. Metaneira, korkudan ve şaşkınlıktan

solgunlaşır. Sandalyesinden kalkıp Demeter’e oturmasını söyler. Ama

Demeter buna oturmaz. Bunun üzerine kendisine bir tabure getirip üstüne

gümüş bir post atarlar. Tanrıça bunun üzerine oturur. Yüzüne örtüsünü iyice

çeker ve uzun süre sessizce öyle oturur. Hiç ses çıkarmadığı gibi kımıldamaz.

Hiçbir şey yemez ve içmez. En sonunda, hizmetçi akıllı Iambe (Kır tanrısı Pan

ile su perisi Ekho’nun kızı, Eleusis kralı Keleos’un sarayının hizmetçisi), onu

yaptığı şakalarla güldürmeyi başarır39

. Metaneira, tanrıçaya bir kap şarap

39 Bazı kaynaklarda Iambe’nin yaptığı şakaların arasında “eteğini kaldırıp edep yerlerini gösterdiği” ve bu

şekilde Demeter’i güldürdüğü aktarılmaktadır (Agizza 2001: 113). Bu durum Ergener’in aktardığı ortaçağ köylerinde, bir tarlanın çevresinde ekinlerin daha hızlı büyüdükleri inancıyla cinsel organlarını sergileyen kadınları (Ergener 1988: 14) anımsatmaktadır. Demeter’in yüzünün gülmesi de bereket getirmektedir. Bu noktada “edep yerini gösterme”deki benzerlik dikkat çekicidir.

Page 49: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

43

sunar ama o bunu içmeyi reddeder. Kırmızı şarap içmenin caiz olmadığını

belirtir… Tanrıçanın isteği üzerine, arpa, su ve yumuşak nane yapraklarından

bir içki karıştırıp kendisine sunulur (kykeon). Demeter onu alır ve töresine

uygun bir şekilde içer (101-212). Metaneira, oğlunun bakımını Demeter’e

bırakır. Tanrıça çocuğu kucağına alıp göğsüne götürünce annesinin kalbi

sevinçle dolar. Demeter bu çocuğu bir tanrı gibi büyütür. Ne ekmek ne de süt

verir. Bir tanrı oğluymuş gibi, onu ambrosia ile besler ve geceleri kaynayan

ateşe daldırarak ölümlü derilerini soyarak büyütür. Böylece onu yaşlılıktan ve

ölümden kurtarmaya çalışır. Ama annesi bir gün onun, oğlunu ateşe

soktuğunu görünce, büyük bir öfkeye kapılır. Demeter o zaman tanrı

olduğunu açıklar ve kadının kendisine engel olmasına çok kızar. Oğlu artık

ölümsüz olmayacaktır ama ölümden sonra büyük bir onur kazanacaktır.

Tanrıça kendisine büyük bir tapınak ve onun altında bir sunak yapılmasını

ister. Bu tapınakta kendisine uygun bir şekilde tapınıldığında, kendisinin de

onlara onur bahşedeceğini söyler. Bunun üzerine kılığını değiştirip eski

güzelliğine kavuşur, ölümsüz yüzünden parlak bir ışık, giysilerinden de güzel

kokular yayılır. Altın saçları omuzlarına dökülür. Saray ışıkla dolar… Bütün

gece korkuyla titreyip tanrıçaya dua ederler. Şafakla birlikte Keleos’a giderler

ve onun isteğini belirtirler. Tapınak yapılır ve tanrıça buraya çekilir. Tanrıça

tohumları sakladığından, insanoğlu o yıl toprağından hiç ürün alamaz.

Öküzler boş yere kıvrık sabanı sürer dururlar. Zeus bu durumu görüp

yumuşamasa, insanoğlu açlıktan ve kıtlıktan perişan olacak ve Olympos’un

tanrıları da kurbanlardan ve tapımlardan yoksun kalacaktı… Zeus Iris’i,

ardından tüm tanrıçaları Demeter’e gönderir ve tanrıçayı Olympos’a çağırır.

Ama o, kızı olmadan asla dönmeyeceğini belirtir. O zaman Zeus, Hermes’i

Hades’e yollar ve Persephone’yi yeryüzüne salmasını ister. Hades,

Persephone’nin annesine kavuşmasına izin verir ve ona ölümsüzler arasında

bir yer ayıracağından söz eder. Ama tam ayrılırken ona yemesi için bir nar

tanesi verir ve genç kız bunu yer. Persephone, Hades’in arabasına binip

annesinin tapınağına gider. Onu görünce kalbi büyük bir sevinçle dolan

Demeter’in ilk işi, kızına yeraltında bir şey yiyip yemediğini sormak olur. Kız

bir şey yemediyse, Zeus’un ve diğer ölümsüzlerin yanında sonsuza kadar

oturacaktır, ama eğer yediyse, o zaman Hades’e, yerin derinliklerine geri

dönüp yılın üçte birini orada geçirecektir. Kızı kendisine doğruyu söyler…

Yasını sürdüren Demeter’e bu kez Zeus, annesi Rhea’yı yollar. Rhea,

Olympos’un doruklarından uçarcasına aşağı iner ve Rharium ovasına gelir. Bu

ova bir zamanlar yaşam sağlayan yiyeceklerle doluyken, Demeter beyaz

arpayı sakladığı için artık kupkurudur (310-411). Rhea, ısrarla tanrıçayı

Olympos’a çağırır ve Persephone’nin yılın üçte ikisini tanrılarla, üçte birini de

Hades’le birlikte geçireceğine ilişkin Zeus’tan söz aldığını belirtir. Demeter,

yatışınca, her yer yeniden buğday başaklarıyla kaplanır. Rhea’nın, sözünü

dinleyen tanrıça sakladığı tohumları her yana serper. Yeryüzü yeniden

yeşillenir ve çiçeklenir. Bereket yeniden gelir. Demeter yörenin krallarına

gidip töresini ve gizemlerini anlatır. Hiçbirinin bunları etrafa yaymaması ve

töreyi bozmaması gerekir. İnsanlar arasında bu gizemlere girenler kutlu

sayılacaktır. Ama katılmayanlar, karanlığın ya da Hades’in derinlerinde

kendilerine düşenle yetineceklerdir. Demeter bunları anlatıp kızını alarak

Olympos’a çıkar ve orada Zeus’la birlikte oturur (433-495)…Bu gizemleri

görmüş olan yeryüzündeki insanlara ne mutlu! Ama bu dine eremeyen,

erenler arasında yer almayan kişi, öldüğünde, karanlığa ve sıkıntıya gark

olduğunda, iyiliklerden asla pay alamayacak (480-487)… “

Page 50: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

44

Demeter’e Homeros Övgüsü’nde iki tür erginlenme nakledilmektedir ve

metinde Eleusis gizemlerinin temelinin hem iki tanrıçanın bir araya gelmesiyle hem

de Demophon’u ölümsüzleştirme çabasının uğradığı başarısızlık ile oluştuğu

belirtilmektedir. Eleusis gizemlerinde erginlenen kişi ölümsüzlüğe erişmemektedir.

Ancak Eleusis tapınağının zaman zaman büyük bir ateşle aydınlatıldığı bilinmektedir

ve bilinen bazı insan yakma törenlerinin dışında erginlenme törenlerinde doğrudan

bir rol oynaması düşük bir ihtimal olarak belirtilmektedir (Eliade 2003: 360).

Demeter'e yazılmış Homerik övgüde basit bir şekilde Eleusisli Demeter'in yerel

kült efsanesidir denilememektedir çünkü bazı yerlerde bu efsane daha geniş bir

Yunan kitlesine ulaşabilmesi amacıyla genelleştirilip şekli değiştirilmiştir. Bu

durumun en dikkat çekici özelliği değişiklik isimlerdedir (Mikalson 2005: 85).

Eleusis'de Persephone'nin ismi Kore'dir ve yeraltı tanrısı da Hades değil Pluton'dur.

Eleusis'in yerel efsanesinin daha geniş bir Yunan kitlesine müsait ve anlaşılır hale

getirilmesi yerinde olmuştur çünkü Eleusis'deki gizemler, neredeyse diğer bütün

Atina kültlerinin aksine, bütün Yunanlılara açıktır.

Homerik övgüde anlatıldığı biçimiyle, Persephone’nin kaçırılması bir tür zorla

evliliğe işaret etmektedir (Thomson 1983: 259). Ayrıca diğer kaynaklarda Hades’in,

Zeus’un rızasıyla bunu yaptığı belirtilmektedir (bknz. Eliade 2003: 358). Bu durum,

gelinin kocasının evine gittiğini örtük bir biçimde gösteren ataerkil bir birleşmedir.

Eleusis’de Demeter’i sarayına çağıran ve orada onun onuruna eğlentiler düzenleyen

de Kraliçe Metaneira’dır ki bu durum da söylencenin geçtiği ortamın anaerkil

olduğunu göstermektedir (Thomson 1983: 259). Öyleyse eğer evlilik kısmı

sonradan eklenmemiş ise bu durum kutsal evliliğe (hieros gamos) bir gönderme

ihtimalini de taşımaktadır. Zira Eleusis gizemlerinde de buna öykünüldüğü

düşünülen, başrahiple başrahibenin canlandırdığı kutsal bir evlenme söz konusudur

(Eliade 2003: 360; Thomson 1983: 259).

Persephone’nin Hades tarafından kaçırıldığı “çayır” ile ilgili farklı yaklaşımlar

bulunmaktadır. Bunlardan en ilginci bu çayırın Dionysos’un doğum yeri olarak kabul

edilen Nysa’da bulunan Nysion ovası olduğudur. Bu yaklaşıma göre Hades’le

özdeşleştirilen şarap tanrısı Dionysos’un yer altı tanrısı olma özelliği ve

Persepnone’yi kaçıranın aslında Dionysos olduğu düşüncesi Hymnos’ta üstü kapalı

bir şekilde ifade edilmiştir. Bu yaklaşıma kaynak olarak bazı vazo resimleri

gösterilebilmektedir (Kerényi 1967: 34-35) (Resim 12).

Page 51: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

45

Persephone’nin yer altına kaçırılmasının simgelediği düşünüldüğü bir başka

olgu daha bulunmaktadır ki bu da önceki bölümde de belirtildiği gibi Persephone’nin

buğday kız olarak algılanmasına sebep vermektedir. Birçok Yunan devletinin ilk

ürünlerinin toplandığı Eleuisis’de tahıllar yer altındaki ambarlara kapatılmakta ve

dört ay sonra sonbaharda çıkartılıp tohumluk buğdaylarla karıştırılmaları için

satılmaktadırlar (Thomson 1983: 256). Ayrıca Eleusis’deki Gülmez Kaya’ya,

Demeter orada oturup ağladığı için bu ad verilmiştir ve burası Tanrıça Demeter’in

kızını ölüler ülkesinden geri çağırdığı Megara kayasını akla getirmekted ir. Homerik

Övgüler’de Gülmez Kaya’dan söz edilmemektedir ancak Demeter’in Kız Kuyusu’nun

başında oturduğu söylenmektedir. Kız Kuyusu, doğal bir pınar değil yapay bir kuyu

olarak algılandığında bir tahıl ambarını sembolize etmektedir ve Gülmez Kaya da

onun kapağı haline gelmektedir. Kız Kuyusu’nun diğer bir adı da Çiçekli Kuyu’dur ve

Persephone’nin kaçırılması anında topladığı çiçeklerden esinlenilerek bu adı almıştır.

Bu durumda yeraltı tahıl ambarları, ölüler evi-Hades olarak algılanabilmektedir

(Eliade 2003: 358-361; Thomson 1983: 256-257).

Ayrıca yine Homerik Övgü’de Persephone’nin ay ile ilişkisine dair de ipuçları

bulunmaktadır: Hekate40 genç kızın çığlıklarını duymuş ancak kaçırılışını gözleri ile

görmemiştir çünkü o sırada mağarasındadır. Aradan geçen dokuz gün boyunca

Demeter kızını aramıştır, kavşaklarda ve yol ayrımlarında ağlayıp yakarmaktadır41.

Hekate’nin gözle görülmez olduğu ve Demeter’in arayışla geçirdiği bu dokuz günlük

süreç ayın yitmekte olduğu son üçte birlik dönemidir, yani Orpheusçu geleneğe

göre ayın Persephone halidir.

Yine Homerik övgüde de adı geçen Nergis çiçeği, Demeter ve Persephone

tapımında sümbül ve çiğdem gibi kutsal bir nitelik taşımaktadır ve kendilerini bu

tapıma adayan kadınlar başlarına nergisten çelenkler örmektedirler. Thomson bu

mitos’daki çiçek toplama olgusunun temelinde “bitki büyüsü”nün varlığına işaret

etmektedir (Thomson 1983: 258-259). Kadınların yazları kumaş boyası, ilaç ve

40 Bazı kaynaklarda Atinalıların, Hekate’nin Demeter’in kızı olduğuna inandıkları belirtilmiştir. (Keréenyi

2001: 36)

41 Ay ile arasında en açık seçik bağ kurulan kutsal varlık Büyü Tanrıçası Hekate’dir. Ay sonlarında ayın

görünmez olduğu zamanlarda Yunanlı kadınlar yerleri süpürür, çöpleri ve süprüntüleri yol ayrımlarına götürür ve orada bırakırlardı. Bunlara “Hekate’nin akşam yemekleri” denmektedir. Ayrıca Hekate’ye trioditis (kavşak) ve triprosopos (üç yüzlü) ön adları verilmektedir. Üç yüz-yol durumunun ayın üç evresini simgelediğine inanılmaktadır. (Thomson 1983: 253-254) Ayrıca, Orpheusçu geleneğe göre ayın yerin üzerindeyken Selene, içindeyken Artemis, yerin altındayken ise Persephone olarak adlandırıldığı da önceki bölümde belirtilmiştir. Bu durumda Demeter’in kavşaklarda ve yol ağızlarında dokuz gün boyunca Persephone’yi araması oldukça dikkat çekicidir.

Page 52: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

46

büyü hazırlamak üzere bitki toplamalarını örnek vererek bu bölümün efsanedeki en

eski bölümlerden biri olduğunu savunur. Çünkü bitki büyüsü tarımdan eski

zamanlarda varlığını göstermiştir.

Demeter Övgüsü’nde, Tanrıça Demeter’i tuttuğu yas esnasında yaptığı

müstehcen şakalarla tek güldürebilenin Iambe olduğu belirtilmektedir. Bu durum,

Demeter festivallerinde kaba saba hareketlere ve hikâyelere yer verilmesinin

altında yatan unsuru oluşturmaktadır. Ayrıca efsanenin yine bu bölümünde

Metaneira, Demeter’e içmesi için bir kap şarap sunar ancak Demeter bunu içmeyi

reddeder. Hades’i, Dionysos ile özdeşleştiren inanca göre Persephone’yi kaçıran

Dionysos’tur. Bu durumda Demeter, kızını kaçıran Dionysos’un yeryüzüne armağanı

olan şarabı bu sebeple reddeder ve daha sonra erginlenme gizlerinin temel içkisi

olacak olan arpa, su ve naneden hazırlanan kykeon olarak adlandırılan karışımı

hazırlatır (Kerényi 1967: 40).

Demeter’e Övgü’de tarıma yalnızca bir kez, mysteria’larda ilk erginlenen ve

gizemleri ilk öğrenenin Triptolemos olduğu belirtilirken bir gönderme yapılmaktadır

çünkü geleneğe göre Demeter, Yunanlara tarımı öğretmesi için Triptolemos’u

görevlendirmiştir. Bazı düşünürler, kuraklığı Persephone’nin Ölüler Ülkesi Hades’e

gidişinin bir sonucu olarak açıklasa da (bknz: Fairbanks 1910: 156) Homeros,

Demeter’in kuraklığın çok sonra, Eleusis’de kendisi için yapılan tapınağa çekildikten

sonra ortaya çıktığını anlatmaktadır. Ayrıca birçok metin ve betim buğdayın

Persephone dramından sonra, Demeter tarafından insanlara verildiğini

doğrulamaktadır. Eliade’ye göre bu durumda tahılların yaratılışının bir tanrının

ölümü ile açıklandığı arkaik bir mite gönderme bulunmaktadır (Eliade 2003: 360).

Ayrıca övgüde Eleusisli Demeter’in iki ana alanı görülmektedir: ürünlerin

verimliliği, özellikle Yunanlıların temel besin maddeleri olan buğday ve arpanın ve

ikinci olarak da ölülerin ölümden sonraki hayatlarındaki refahı. Demeterin tahıl

ürünlerinin tanrıçalığı rolü Yunan dünyasının genelinde kabul edilmektedir ve her

Yunan şehrinde kadınlar özellikle hasat zamanında ürünlerin verimliliğini arttırmak

amacıyla Demeter'e ayinler düzenlemektedirler. Bu Thesmophorialar (bu ayinlere

Thesmophoria denilmektedir), Atina ve Eleusis'de de düzenlenmektedir, ama

Eleusidekiler büyük ihtimalle Demeter'in sadece tahıl hasatını idare etmeyip ayrıca

Eleusisli Triptolemos'a tahıl ürünlerini ekmeyi öğretenin ilk o olduğunu anlatan

övgünün ortaya çıktığı yüzyıldan sonra gelişmeye başlamıştır. Övgüde Triptolemos

sadece Eleusisli soylulardan biri olarak görülmektedir fakat Atina efsanesinde,

Page 53: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

47

Demeter’in ona öğrettiklerini dünyaya yayarken görülmektedir. Bu efsane ile

Eleusisliler ve Atinalılar Demeter tapınakları yapmışlardır ve Yunanlıların yaşamında

hayati öneme sahip besinlerin kaynağı olan bu tanrıçayla yakın ilişkiler

kurmuşlardır. İ.Ö. 5. yüzyılda, "Atalarının Adetlerine" ve Delphi'li bir kâhine

dayanarak Atinalı çiftçiler onlara sağladığı nimetlere karşılık ürettikleri bütün

arpaların 1/600'ünü ve buğdayların 1/1200'ünü "ilk mahsul" adağı olarak Eleusisli

Demeter’e sunmaya başlamışlardır. Tahılları depolamak için tapınağa silolar inşaa

edilmiştir ve bu tahılların satışı tapınağa hatırı sayılır bir zenginlik getirmiştir42. İ.Ö.

430'lu yıllarda, Atinalılar daha da ileri giderek bütün Atina eyaletlerinden, ürettikleri

tahıllardan aynı oranda Eleusisli Demeter'e bağış yapmalarını istemişlerdir ve diğer

Yunan eyaletlerini de aynısını yapmaları konusunda teşvik etmişlerdir. Ancak diğer

Yunanlıların Demeter'e dair farklı kültleri olduğu için ve Eleusislilerin, Triptolemos

hakkındaki iddialarını kabul etmedikleri için Atina'nın bu isteğini görmezden

gelmişlerdir (Mikalson 2005: 85).

Buraya kadar aktarılanlardan anlaşıldığı üzere Homerik Demeter Övgüsü,

Eleusis’deki Demeter kültünün ritüellerinin oluşumunda oldukça önemli bir yere

sahiptir ve efsanenin bu versiyonu Eleusis’e özgüdür. Ayrıca bu efsane ve bu

efsaneye öykünülen ritüellerle ilgili faklı yaklaşımlar da bulunmaktadır. Bu durum

“insan topluluklarının, evreni, dünyayı ve doğa olaylarını kişileştirerek yorumlamak,

henüz sırrını çözemedikleri yaşamın ve evrenin çeşitli görüntülerini bir anlam

kolaylığına bağlamak gereksiniminden doğmuş öyküler” olan mitlerin çeşitli

yorumlara açık olabilmesinden kaynaklanmaktadır (Necatigil 2002: 13). Ayrıca tüm

bu farklı yorumlar, Eleusis’deki Demeter tapımının anlaşılabilmesinde büyük önem

arz etmektedir.

2.4. Triptolemos ve Tarımın insanlara ulaşması

Demeter efsanesinde önemli bir yere sahip olan Triptolemos, Demeter’in ona

öğrettiği gizemler doğrultusunda tarımı insanlara yaymakla sorumlu tutulmuştur.

Bu sebeple, efsanede olduğu gibi, insanlık tarihinde de uygar Tanrıça Demeter’in

“uygarlığını” insanlara ulaştırdığı için özel bir konuma sahiptir (Resim 13).

42Bu durum Katolik Hristiyanlıkta kilise için toplanan vergilere benzemektedir ki Hristiyanlığın mezheplere

ayrılmasında bu vergiye karşı muhalif olan krallıklar oldukça etkili olmuştur. Dinlerin Tarihsel enlemlerine bakıldığında kilise ve tapınakların inancı kullanarak bu şekilde vergi ya da bu örnekteki gibi ürün toplamaları oldukça yaygın bir durumdur.

Page 54: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

48

Triptolemos adı (Τριπτόλεμος) üçlü savaşçı anlamına gelmektedir. Eleusis Kralı

Keleus ve Metaneira’nın oğullarıdır. Bazı kaynaklara göre ise Gaia ve Okenaos’un

oğullarıdır. Yani başlangıçtan beri var olandır. Ancak bu yaklaşım Demeter

Efsanesine oldukça uzak durmaktadır.

Demeter efsanesinde, Triptolemos’un varlığı ve adının Demeter ile birlikte

anılması, Demeter ile benzerliği ortaya koyulmuş olan Minos Ana Tanrıçasının

yanında betimlenen oğlu ya da eşi olarak algılanabilen ve cilalı taş devrinde hiçbir

betimde yer almayan erkek ortağını anımsatmaktadır. Bu durumda anaerkil toplum

düzeninden ortaya çıkan ataerkil bir ilkeyi temsil etmektedir.

Triptolemos, Demeter’den öğrendiği saban kullanmayı ve tarla bakımını bütün

dünyayı dolaşarak insanlara öğretmiştir. Bu şekilde, söylencede erkeğin belirmesi,

erkeğin tarımla uğraşmaya başlamasını temsil etmektedir (Thomson 1983: 288-

289). Bu noktada Eliade’nin belirttiği gibi önceki bölümlerde işlenmiş olan sabanın

keşfi ile tarım çalışmasının cinsel birleşmeyle özdeşleştiği hatırlanmalıdır. Bu şekilde

tarım ve üretim kadının tekelinden çıkmaktadır ve erkeklerin de üretkenliği ortaya

çıkmaktadır. Resim 13’de Eleusis’de bulunan bir vazo resminde Demeter,

Persephone ve Triptolemos betimi bulunmaktadır. Sol tarafta Demeter,

Triptolemos’a tohum uzatmaktadır. Triptolemos ise temel "saban-fallus” analojisini

anımsatan bir şekilde elinde saban tutmaktadır. Arkasında ise iki elinde meşalelerle

yer altı dünyasını simgesi haline gelmiş Persephone bulunmaktadır.

Bir diğer Demeter miti olan Giritli Demeter efsanesinde değinilen ancak

Homeros’un övgüsünde hiç bahsedilmemiş olan bir diğer erkek karakter ise

Ploutos’dur. Homeros öncesi özellikler taşıyan bu diğer efsaneye göre Demeter’in,

Giritli avcı İason’la yaşadığı ilişkisinden Ploutos dünyaya gelir (Kerényi 1967: 30-

31). Ploutos bolluk ve gönenç tanrısı olarak anılmaktadır. Hesiod, Ploutos için:

“Kime rastlar, kimin eline düşerse,

Zengin eder onu, berekete boğar…”

diye yazmıştır. Ploutos bir anlamda dünya zenginliğinin kişileştirilmesidir; daha

geniş anlamı ile ayinler tanrısı Dionysus’un eşdeğeri olarak da anılmaktadır

(Campbell 1995: 18).

Triptolemos’un Homerik Övgü’de sahip olduğu öneme benzer bir şekilde

Ploutos da Demeter’in bolluk ve bereketinin bir sembolü olarak Girit mitinde yerini

almıştır. Her iki efsanede de Demeter’in yanında, Demeter’in atıflarını vurgulayacak

Page 55: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

49

nitelikte erkeklerin bulunması dikkat çekicidir. Triptolemos insanlara tarımı öğretip,

Demeter’in ona verdiği tohumları dünyaya yayan karakter olarak efsanede yerini

alırken, bir diğer mitte Ploutos da bu ürünlerin bolluk ve gönencinden sorumlu

olmuştur (Resim 14-15).

Tüm bunlar dâhilinde Triptolemos, Tanrıça efsanesindeki eril katılımı ifade

eden ve farklı mitlere göre adı değişmiş olan erkek karakterin isimlerinden sadece

birisidir. Tarihsel sürece bakıldığında, Triptolemos, Ataerkil bir toplumun

anaerkillikten kurtulması ya da en azından üret im sürecine dahiliyeti için gerekli bir

karakter olmuştur. Yunan toplumuna bakıldığında, zaman içerisinde falluslar

bereketin sembolü haline gelmektedir. Triptolemos, belki de bu değişimin ilk adımı

olabilir.

2.5. Eleusis Gizemleri

“İnsanlar arasında bu gizemlere girenler kutlu

sayılacaktır. Ama katılmayanlar, karanlığın ya

da Hades’in derinlerinde kendilerine düşenle

yetineceklerdir...”43

Antik Yunanlıların ölümlülükleri ile başa çıkabilmek için yaptıkları ruhsal

girişimler olarak algılanan gizem kült lerinin en önemlilerinden olan Eleusis’deki

Mysteria’ların yaklaşık olarak iki bin yıl boyunca kutlandığı ve bazı törenlerin zaman

içerisinde kısmen değişikliklere uğradıkları düşünülmektedir (Cosmopoulas 2003: 1;

Eliade 2003: 361; Guthrie 1955). Eleusis’in Atina’ya komşu olması ve bu kentin

sağladığı koruma Eleusis Mysteria’larının tüm Yunan dinsel hayatının merkezine

yerleşmesine katkı sağlamıştır (Eliade 2003: 361).

Eleusis’deki kutlamalar ve törenlerin mimetik (insanların tanrıçayı taklit

etmesi) karakterinin geçmişi Miken çağına dek uzanmaktadır. Ancak Eleusis, Atina

kontrolüne girince buradaki törenler, Atina’nın himayesinde düzenlenen festivaller

haline gelmişlerdir. Demeter ve kızı Persephone onuruna her yıl düzenlenen bu

bayramlar, tüm Yunan dünyasının katılımıyla gerçekleşen saygın dinsel kutlamaların

başında yer almaktadır ve Eleusis dinsel törenleri kapsamında Attika bölgesi

genelinde Demeter ve kızı Persophone onuruna kutlanan sekiz büyük bayram

43 Önceki sayfalarda belirtilmiş Demeter’e Övgü’den alıntıdır.

Page 56: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

50

bulunmaktadır: Proerosia, Thesmophoria, Haloa, Khloaia, Mikra Mysteria (Küçük

Gizemler), Thargelia (Harman), Skira ve Makra Mysteria (Büyük Gizemler).

Demeter kültü kapsamında düzenlenen bu bayramlardan özellikle Thesmophoria ve

Haloa bayramları yasal eşler olan kadınlar tarafından kutlanmaktadır (Kerényi

1967: 138).

Demeter kültüne bağlı söz konusu bu kadın ritüellerinin oldukça eskiye, Yunan

öncesi (İ.Ö. 2000) Akdeniz dinine ortak ana tanrıça tapınımına ait olduğu

bilinmektedir (Kerényi 1967: 138). Eleusis'deki Demeter kültünün kökeni

konusunda kesin bilgi olmamasına karşın, Akdeniz dünyası içerisinde yer alan dört

bölgenin adı geçmektedir: Mısır, Thesalia, Girit ve Thrakia. Tarihçi Herodot (İ.Ö.

484- 424), Demeter kültünün, Danaos'un kızları tarafından Mısır'dan getirildiğini ve

Pelasg kadınlarına öğretildiğini yazmaktadır. Herodot, sonraları Dorlar

Peloponnesos'da oturanların tümünü yurtlarından attıktan sonra Demeter

gizemlerinin kaybolduğunu, yalnızca ilk Peloponnesoslular olan ve göç etmeyip

yerlerinde kalmış bulunan Arkadialıların bunları koruduğunu ayrıca belirtir.

Herodot'un görüşünü izleyen araştırmacılar, Demeter'in Eleusis mitosu ile Mısır'ın

İsis ve Osiris mitosu arasında dikkat çekici benzerlikler olduğuna değinerek

gizemlerin XVIII. Hanedanlık döneminde (İ.Ö. 1539- 1292) Mısır'dan Eleusis'e

gelmiş olduğunu savunur (Sina 2004: 40; Foucart 1914). Ancak, Eleusis tapınak

alanında bulunan ve İ.Ö. 2. bin yıla tarihlendirilen mezarların gün ışığına çıkmasıyla,

mitosun kökeni konusunda yeni görüşler ileri sürülmüştür. Örneğin İ.Ö. 2 binyılın

ortasından itibaren Demeter'e ayrılmış hieronda (kutsal alanda) kültün Mısır kökenli

olabileceğine ilişkin hiçbir buluntuya rastlanmamasından ve mitosların çok farklı

özellikler gösterebileceğinden yola çıkarak gizemlerin kökeninin Girit ve tarih öncesi

döneme ait olabileceği savunulur. Demeter'in Girit kökenli olabileceği yönündeki

görüşü destekleyen edebi kaynaklar da bulunmaktadır. Odysseia'da Demeter'in

Giritli İasion'a gönül vermesi, Theogonia'da ise İasion ile birlikteliğinden 'Girit'in

nadaslı tarlalarında Plutos'u doğurması' tanrıçanın Girit kökenli olduğunu

düşündürten sebepler arasında bulunmaktadır (Eliade 2003: 358; Sina 2004: 40).

Ayrıca, Giritlilerin çok eskiden beri Atina yakınlarındaki Laureion gümüş

madenlerinde çalıştıkları ve bu dönemde Attika'ya yerleştikleri ve de Eleusis

kentinin bir Myken yerleşimi olduğu bilinmektedir. Demeter, hymnosta, bizzat kendi

ağzından, Hades tarafından kaçırılan kızını bulabilmek iç in yeryüzünü dolaşırken

geldiği bu kentin kralı Keleos'un kızlarına başından geçenleri anlatırken 'Girit'ten

geldiğini' söylemektedir. Ancak son kazılar Eleusis yapılarında Girit ya da bir başka

Page 57: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

51

deyişle Minos etkileri olabileceği savını çürütmüştür. Mylonas, eskiçağ yazarlarınca

anlatılanların daha çok kuzey, yani Thesalia veya Thrakia kökenli bir tapınıma işaret

ettiğini anımsatır (Mylonas 1961: 3-9).

Thrakia ve Thesalia'nın Demeter kültünün kökeni olabileceğine ilişkin güçlü

kanıtlar bulunmaktadır (Guthrie 1955: 292). Bunlardan ilki, Eleusis'de gizemleri ilk

kutlayanlar arasında Thrakia'dan gelmiş olduğu bilinen Khione'nin oğlu ve ilk

hierophantes44 olan Eumolpos'un da adının geçmesidir. Tarihçi Pausanias, Atina

kralı Erektheos İ.Ö. 9. yüzyılda Eleusis dışında, Attika bölgesinin tüm kentlerini

egemenliği altına aldığını ve bu sırada Thrakialıların Eleusislilere yardım ettiğine

değinmiştir. Homeros da, Demeter'in Thesalia kenti Pyrasos'unda temenosu45

olduğu yazılıdır. Pyrasos kelimesinin Hellen öncesi bir döneme ait olması,

Thesalia'daki Demeter kültünün de Homeros öncesi döneme ait olabileceğine işaret

etmektedir. Kültün kökenleri neresi olursa olsun, gizemlerin Yunan öncesi döneme

ait oldukları ve arkaik özellikli bir tapınımın uzantısını oluşturdukları genel olarak

kabul edilen bir olgudur (Sina 2004: 39-40).

Eleusis Kültü ikili bir doğaya sahiptir; Atina polis dininin ayrılmaz bir parçası

olmuştur ve diğer bir taraftan da bireysel tercihle kabul töreni yoluyla da erişilebilir

bir kült olma özelliği taşımaktadır. Bu durum da hem Atinalılar için hem de Atinalı

olmayanlar için “mystai” kategorisindeki bu dine mensup olabilme hakkını

doğurmuştur. İkinci olarak da Eleusis, en başından beri Atina topraklarında yer

almaktadır yani daha sonradan birleşmemişlerdir ve bu sebeple taşrada yer alan

Eleusis kültü yine en başından beri hem taşra hem de “merkez polis” kültü

olmuştur. Ayinsel ve mitolojik anlamlarda merkezle bağlantılı olmasının yanı sıra,

sembolik de olsa taşranın, şehirle entegrasyonunu açık bir şekilde sağlamıştır.

Ayrıca, bu kültün doğası Eskatolojik bir tarafın dâhil olması ile birlikte 6. yüzyılın

erken dönemlerinde değişmiştir ve yeniden şekillenen bu kült bireysel tercihe

dayanan ve ölüm sonrasında ebedi hayatta da mutluluk vaat eden daha mistik bir

hal almıştır (Inwood 2003: 26).

Bu gizemlerin en temelinde bu usulleri ilk olarak tanrıça Demeter’in ortaya

çıkardığı inancı bulunmaktadır. Ritüellerin bu şekilde ilahi bir yolla meydana çıktığı

düşüncesi Antik Yunan dinlerinde oldukça nadiren rastlanılan bir durumdur Bu ilahi

44 Tapınak ve kültün baş görevli rahibi

45 Etrafı duvarla çevrili, bir ya da daha fazla tapınağı ve dinsel yapıyı içine alan kutsal alan

Page 58: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

52

ortaya çıkış sebebiyle de esasi herhangi bir değişikliğe karşı da açık ve net

sınırlandırmalar oluşmuştur. Değişiklikler ancak belirli parametrelere göre

yapılabilmektedir ve büyük ihtimalle de yüzyıllar boyunca oluşabilecek her hangi bir

farklılığı önlemek için de festivalin temel çizgilerinde asla yer almamışlardır (Inwood

2003: 28).

Mysteria’larla ilgili bilgiler sınırlıdır çünkü bu ritüellerde gizlilik ön koşul olarak

kabul edilmektedir (Eliade 2003: 360). Bu sırları ifşa etmenin cezası ise ölümdür

(Mikalson 2003: 86). Antik kaynaklardan ve arkeolojik buluntulardan anlaşıldığı

kadarıyla erginlenme törenlerinin sadece gizlilik gerektirmeyen ilk aşamaları bu

kaynaklara ve buluntulara yansıyabilmiştir; örneğin sanatçılar vazolarında ve

kabartmalarda Eleusis sahnelerini tasvir edebilmektedirler ve Aristophanes bir

oyununda erginlenmenin bazı yönlerine göndermeler yapmıştır (Eliade 2003: 361).

Birçok derece içeren Eleusis Gizemleri’nin Küçük Mysteria’lar, Büyük Mysteria

ritüelleri (telete’ler) ve son deney epoteia’dan oluştuğu belirtilmektedir.

Mikra Mysteria’lar olarak da adlandırılan Küçük Gizemler genellikle yılda bir

kez, ilkbaharda, çiçek bayramı –Anthesteria- olarak bilinen Mart ayında

gerçekleştirilmektedir (Mikalson 2003: 131). Bazı kaynaklarda bu ay Şubat olarak

da geçmektedir (Kerényi 1967: 51). Bu törenlerin, sadece Atina’nın dışında yer alan

Agrae’de düzenlenmektedir. Bir mystagogos46 önderliğinde gerçekleştirilen ve iki

tanrıçanın mitinin bazı bölümlerinin erginlenme adayları tarafından yeniden

canlandırıldığı oruç, arınma, kurban törenleri gibi bir dizi ritüelden oluşmaktadır.

(Eliade 2003: 362) Ayrıca Persephone gizemleri diye de adlandırılar mikra

mysteria’lar, makra mysteria’lara hazırlık niteliği de taşımaktadır. “myesis” ritüelleri

olarak bilinen mysterialara katılan erginlenme adayları, ancak gelecek sene Eylül’de

gerçekleştirilen epopteia’lara katılabilmekteydiler. İ.Ö. 215’ten itibaren bu ritüeller

geniş katılımcı nüfusuyla yılda iki kez kutlanmaya başlanmıştır (Kerényi 1967).

Büyük Gizemler (Makra Mysteria) ise yine yılda bir kez, Boedromion (yardım

eden) ayının (Eylül) 16. gününde kutlanmaya başlanmaktadır (Mikalson 2003: 131;

Kerényi 1967: 60). Sekiz gün süren bu bayramlara “elleri temiz olan” (yani arınmış)

ve Yunanca konuşan –kadınlar ve köleler de dâhil olmak üzere- ilkbaharda

Agrae’deki hazırlık ritüellerini gerçekleştirmiş herkes katılabilmektedir (Eliade 2003:

362; Guthrie 1955: 291; Mikalson 2003: 87). Kutlamalar Eleusisli bir ailenin ferdi

46 Eski Yunan’da mysteria’ları öğreten rahibe verilen ad. (Eliade 2003: 362; Kérenyi 1967: 75)

Page 59: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

53

olan ve kutlamaların yöneticisi olarak seçilen hierophant ’ın47 sorumluluğu altında

gerçekleşmektedir (Fairbanks 1910: 131). Bayramından evvel kutsal nesneler

(hiera) Eleusis’ten törenle Atina Eleusinium’una getirilmektedir. Boedromion’un 16.

günü ise tören alayı denize doğru geçmekte ve vasisinin eşliğinde bu tören alayında

yürüyen her aday beraberinde bir domuz yavrusu taşımaktadır. Atina’ya

döndüklerinde aynı gün içerisinde kurban edecekleri bu domuz yavrularını denizde

yıkamaktadırlar. Boedromion’un 17. gününde, Atina halkının ve diğer sitelerin

temsilcilerinin huzurunda arkhon basileus (yönetici kral) ve eşinin büyük kurban

törenleri gerçekleşmektedir. Boedromion’un 18’i genellikle evlerinde geçiren

katılımcıların Demeter ritüellerinde oldukça önemli yeri olan kykeon’u bugün

içerisinde hazırladıkları düşünülmektedir. Boedromion’un 19’u ise festivalin ilk

günüdür ve kamusal törenlerin doruk noktasıdır. Mysteria olarak adlandırılan ve

diğer tüm ritüellerin buna sadece hazırlık aşaması olabildiği bu festivalin ilk gününe

toplanma anlamında agrymos denilmektedir (Kerényi 1967: 62). Şafakla birlikte

hiera’ları geri götürecek rahibelere eşlik edecek olan ve erginlenecek adaylar,

vasilerini ve çok sayıda Atinalı’yı içeren çok büyük bir tören alayı Atina’dan yola

çıkmakta ve Eleusis kutsal yoluna doğru yol almaktadırlar. Bu sırada kadınlar

başlarının üzerinde kykeon kâseleri, erkekler ise testiler taşımaktadırlar (Kerényi

1967: 64). Akşamüstü saatlerinde Kephissos üzerindeki bir köprüye varan tören

alayı bu köprüden geçerken, bir grup maskeli adam en önemli yurttaşlara çeşitli

küfürler savurmaktadırlar. Bu duruma gephyrismoi denilmektedir ve tam olarak ne

için yapıldığı bilinmemektedir. Ancak düşünürler bu müstehcen ifadelerin özellikle

apotropaios (kötülükleri uzaklaştırıcı) işlevleri üzerinde durmaktadırlar (Eliade

2003: 362). Bir diğer taraftan bu durum, Homeros’un övgüsünde de geçen Iambe’in

müstehcen şakalarını da anımtsatmaktadır. kykeon’un, festivalin bu aşamasında

tüketildiği düşünülmektedir (Kerényi 1967: 65). Aynı günün akşamında ise hacılar

ellerinde meşaleler ile tapınağın dış avlusuna varmakta ve gecenin ilerleyen

saatlerine kadar tanrıçalar onuruna dans edip şarkılar söylemektedirler (Mikalson

2003: 133). Ertesi gün erginlenme adayları oruç tutmakta ve kurbanlar

sunmaktadırlar ancak bu gün gerçekleşen gizli ritüeller –telete’ler- hakkında

varsayımsal yaklaşımlardan ileri gidilememektedir. Telesterion’un (Erginlenme

odası-sırlar odası) önünde ve içinde yapılan törenlerin tanrıçalarla ilişkili olduğu

düşünülmektedir ve ellerinde meşalelerle törene katılanların Kore’yi arayan

47 İsminden anlaşıldığı üzere bu kişi aynı zamanda gizli sembolleri gösterecek ve bunları açıklayacak kişi

de hierophant’tır. (Fairbanks 1910: 131)

Page 60: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

54

Demeter’i taklit ettikleri (mimesis) bilinmektedir (Eliade 2003: 362). Ayrıca bazı

törenler bazı kısa törensel sözler ve yakarıların oluşturduğu legomena’lar

içermektedir ve yalnızca Yunanca bilenlere erginlenme izni verilmesinin sebebinin

bu olduğu düşünülmektedir. Eleusis’de geçen ikinci günde yapılan ritüeller hakkında

yeterli bilgiye sahip olunmamakla birlikte erginlenmenin en üst noktası olan yüce

görünün yani yalnızca bir yıldır erginlenmişlerin ulaşabildiği epopteia’nın gece

gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Ertesi gün özellikle ölüler için düzenlenen

ritüellere ve saçılara ayrılmıştır ve bu şekilde bayram törenleri son bulmaktadır.

Sonraki gün mysteria’lara katılanlar Atina’ya geri dönmektedirler (Eliade 2003:

363).

Bu törenlerde, Tanrıçanın, kızını ararken çektiği acıyı adeta onunla paylaşmak

isteyen adayların onu taklit etmeleri, yoksunu anımsamaları, oruç tutmaları bir yana

Persephone’nin kaçırılışını, onu arayışını ve yeryüzünde hüküm süren kıtlığı da

simgesel olarak canlandırılmaktadır. Demeter’in kültüne kabul edilmek ve böylelikle

öbür dünyada mutlu bir yaşam sürme garantisini edinmenin verdiği rahatlamanın

yanısıra, tanrıçayla aynı duyguları hissetmek ya da onunla özdeşleşmek için kendini

onun yerine koyma uğraşısı içindeki insan “empati” kurabilmektedir ve işte bu

özellik törenlerin psikolojik yönüne işaret etmektedir. Katılımcılar, bu şekilde

Aristoteles’in sanat felsefesinde (Ona göre, aktörün sahnede yaptığı etkinlik

mimetiktir, ressam ve heykeltraşlar gibi) oldukça önemli yer tutan “mimesis” olarak

adlandırılan eylemi de gerçekleştirmektedirler (Demiralp 2008).

Epopteia erginlenme ritüellerinin en üst noktasıdır, myesis’de seçilmiş olma

durumu bulunurken epopteia görmüş olanı ifade eder. Bu aşama gizemlerin

açıklandığı ve gözlerin açıldığı bölümdür. Bununla ilgili Eleusis’de normalde

şifalandırıcı tanrılar arasında bulunmayan Demeter’in kör bir insanı iyileştirdiği

söylencesi de bulunmaktadır. Bu söylence ile epopteia yani erginlenme aşaması

ifade edilmektedir. Demeter gözleri açandır, gözler açılınca görülen ise yeraltı

tanrıçası, ölüler ülkesinin kraliçesi Persephone’dir (Kerényi 1967: 96-97). Bu

inanışın yansımaları bazı arkeolojik bulgularda da görülebilmektedir (Resim 16).

Erginlenme ritüellerinin en önemli aşaması sayılan ve haklarında pek fazla

kanıt bulunamayan telete ve epopteia ile ilgili varsayımsal yaklaşımlar ölüm ve

sonrası ile ilgili olduklarına yöneliktir. Bu ritüellerde ruhun ölümden hemen sonraki

deneyimleri, erginlenecek adayın Büyük Mysteria’larda yaşadığı sınavlara

benzetilmektedir: aday başlangıçta karanlıklar içinde dolaşmaktadır ve her türlü

dehşeti yaşamaktadır; sonra üzerine ışık vurur ve saf güzelliğe sahip manzaraları

Page 61: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

55

görür, sesleri duymaya başlar ve dansları algılar. Erginlenen yani ölümü

deneyimlediği düşünülen kişi, başında bir taçla “saf ve mübarek insanlar” olarak

algılanan diğer erginlenen bireylere katılır ve bir köşede balçık ve sis içinde üst üste

yığılmış, ölüm korkusu ve öteki dünyanın mutluluğundan duydukları kuşku

nedeniyle sefil bir halde bekleşen erginlenmemiş insanları seyreder (Stobaios’tan

aktaran Eliade 2003: 363). Bu ritüellerin sırlarının aynı şekilde karanlıklar içinde bir

yürüyüş ve çeşitli dehşet verici görüntülerden hemen sonra birden ışıklı bir çayıra

girilmesini içerdiği başka düşünürler tarafından da kabul edilmektedir.48 Ancak

Demeter Tapınağı’nda ve sırlar odası Telesterion’da yapılan kazı çalışmaları

sonucunda, erginlenecek adayların ayinsel bir şekilde Yeraltı Ülkesi’ne inmesini

sağlayacak herhangi bir yer altı odası olmadığı ortaya çıkmıştır (Eliade 2003: 363) .

Erginlenme ritüellerini tamamlayan bireylerin kendisini tanrıçalara yaklaştıran

tanrısal bir sırrı algıladıkları ve hatta bir anlamda Eleusis Tanıçaları tarafından evlat

edinildiklerini düşündükleri savunulmaktadır (Eliade 2003: 366; Guthrie 1955b:

292-293). Erginlenme tanrısal dünyayla yakınlığı, ölüm ile hayat arasındaki

sürekliliği ortaya koymaktadır ve hayat ile ölüm arasındaki gizemli sürekliliğin

ortaya çıkması ya da vahyedilmesi epopteia adayını kendi ölümünün kaçınılmazlığı

düşüncesi ile yüzyüze getirerek onu bu durumla barıştırmaktadır (Eliade 2003:

367).

Eleusis Mysteria’larında erginlenenler gizli bir dernek ya da topluluk

oluşturmamaktadırlar, bu erginlenme sınavlarından ve ritüellerinden geçenler

evlerine döndüklerinde kamusal tapımlara katılmayı sürdürmektedirler. Böyle bir

topluluğun kurulmamasının başlıca sebebi erginlenenlerin ancak ölümden sonra bir

araya geldikleri düşüncesi olmuştur. Buna göre erginlenenler, ölümden sonra,

erginlenmemişler kalabalığından ayrılarak kendi gruplarına yani erginlenenler

arasında yer alacaklardır. Eleusis’in başlıca katkısı ölümden sonra koruyuculuk

vadetmesidir ve bu sebeple bu mysteria’lar Atina tarafından onaylanarak

korunmuştur (Eliade 2003: 367).

Antikçağ’da başka Demeter Mysteria’ları da gerçekleşmiştir ve bunların

arasında en önemlileri Andania ve Lykosura Mysteria’larıdır. Kuzey bölgelerinin –

Trakya, Makedonya, Epeiros- erginlenme merkezi olan Samothrake (Semendirek),

Kaberoi (Kabir’ler) mysteria’ları ile ünlenmiştir ve İ.Ö. 5. yüzyıldan beri Atina’da

48 Detaylı bilgi için ayrıca bknz: Foucart 1914: 392

Page 62: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

56

Trakya-Frigya tanrısı Sabazios için mysteria’lar yapıldığı ve bunun batıya sızan ilk

Doğulu tapımlardan biri olduğu belirtilmektedir (Eliade 2003: 367). Buradan da

anlaşıldığı üzere Eleuisis Mysteria’ları gördüğü yoğun ilgi ve saygınlığa karşın

Eliade’nin yorumuyla “Yunan dinsel dehasının” bu alandaki tek yaratımı olmamıştır.

Eleusis Gizemleri Yunan din tarihinde merkez bir rol sahibi olmuştur ve Avrupa

kültürü tarihine esas olarak “erginleyici sırların” yorumlarından oluşan dolaylı bir

katkı sağlamıştır. Eleusis’in eşsiz saygınlığı sonucu, bölge pagan dinselliğinin

simgesi haline gelmiştir ve tapınağın yakılması ve bu gizemlerin yasaklanması,

paganizmin “resmi” olarak bitişine işaret etse de bu olaylar paganizmi yok

etmekten ziyade içselleştirilmelerini sağlamıştır. Eleusis Mysteria’ları gizemli

gizlerini hala korumakta ve araştırmacıların imgelemlerini meşgul etmeyi

sürdürmektedir.

2.6. Demeter Kült Alanları

Demeter tapımlarının gerçekleştirildiği ve kutsal alan olarak görülen yerlere

Demeter kült alanları denilmektedir. Demeter kültünün özellikleri, bu kült alanlarda

gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar ışığında şekillenebilmektedir. Bu sebeple,

başta en önemli Demeter kült alanı olarak görülen Eleusis olmak üzere başlıca 4

Demeter Kült alanı bu araştırma içerisinde örnek olarak ele alınmaktadır.

2.6.1. Eleusis

Günümüzde küçük bir sanayi kenti olan Eleusis antik çağ pagan dünyasının

en önemli dini merkezlerinden biri olarak anılmaktadır. Antik çağda, Demeter

rahibesi tarafından yönetilen Demeter ibadetçilerinin oluşturduğu bir yerleşke

olarak da algılanan bu kent yine döneminin en önemli tarım merkezlerinden de

birisi olmuştur (Fairbanks 1910: 130; Mikalson 2005: 88; Mylonas 1961: 3).

Atina’ya uzaklığı yaklaşık 22 km olan Eleusis’in en büyük avantajları üç tarafının

dağlarla çevrili oluşu verimli toprağı ve denize yakınlığı ile oluşan doğal sınırları

sebebiyle savunmaya elverişli mevkisi olmuştur (Mylonas 1961: 23). Konumunun

bir diğer önemli etmeni ise Attika, Boiotia ve Peleponnesos bölgelerini birleştiren

ticaret yolunun üzerinde, Atina ve Peloponnessus’u batıya ve güneye, Thebes’le ve

tüm diğer merkez ve kuzey Yunan şehirlerine bağlayan yolun Eleusis’in hemen

kuzeyinden geçiyor olmasıdır.

Atina ile yaşadıkları zorlu bir sürecin ardından Atina’nın egemenliği altına

giren Eleusis, Atina’yı dini anlamda kendi hâkimiyetine almıştır ve Demeter kültü

Page 63: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

57

Atina’nın en önemli kültlerinden biri haline gelmiştir. Sonrasında tüm

Yunanistan’dan kendine yandaş bulan bu kült Olympia ve Delphi sayesinde Roma

döneminde bile kendisine yer edinmeye devam etmiştir (Guthrie 1955: 285;

Mikalson 2005: 86).

Eleusis isminin Hellen öncesi (prehellenic) olduğu belirtilmektedir (Mylonas

1961: 18). Ayrıca Eleusis’in ilk sakinlerinin Traklar oldukları düşünülmektedir

(Eliade 2003: 361). Yapılan arkeolojik kazılar tapınağın tarihlendirilmesini

etkilemiştir ve ortaya çıkan sonuç şudur ki Eleusis İ.Ö. 1580-1500’e doğru

kolonileşmiştir ancak Megaron B olarak da adlandırılan ilk tapınak (bir oda ve damı

taşıyan iki iç sütun) İ.Ö. 15. yüzyılda yapılmıştır ve dolayısıyla myseterialar da bu

yüzyılda başladığı düşünülmektedir (Eliade 2003: 361) (Resim 17).

Bölgedeki arkeolojik çalışmalar ilk defa 1882 yılında Greek Archaeological

Society of Athens-Atina Yunan Arkeoloji Topluluğu tarafından başlatılmıştır ve

birkaç duraklamanın haricinde günümüze dek devam etmiştir. 1882 yılında,

Demetrios Philios önderliğinde ve Wilhelm Dörpfeld’in de yardımlarıyla (özellikle

mimari planlarda) başlayan kazı çalışmaları ile Demeter Tapınağı neredeyse

tamamen ortaya çıkartılmıştır. Philios’un çalışmaları 1892 yılına kadar devam

etmiştir. 1894-1907 yılları arasında Prof. Andrea Skias’ın başkanlığında kazı

çalışmaları devam etmiştir. Bu süre içerisinde tapınak ve tapınağın güney bölümü

ve geometrik döneme tarihlendirilen mezarlar ve tarihöncesi kalıntılar incelenmiştir.

1917 yılında Konstantinos Kourouniotes kazı çalışmalarının başına getirilmiştir ve o

güne dek süren kazı çalışmalarına devam edilmiştir. 1930 yılında Rockefeller

Foundation’ın desteği ile Edward Capps kazı çalışmalarını devralmıştır ve bu tarihten

itibaren kazı alanı genişletilmiş ve Tapınağın kazı çalışmaları tamamlanmıştır. 1945

yılından sonra kazı çalışmaları sırasıyla Atina Üniversitesi’nden Prof. Anastasios K.

Orlandos, Dr. John N. Travlos ve George E. Mylonas’ın başkanlıklarında devam

etmiştir (Mylonas 1961: 12-13).

Yüz yılı aşkın bir süredir devam eden bu kazı çalışmaları sonucunda Eleusis

Mysteria’larının popülerliği ile büyüyen ve gelişen kentteki Demeter Tapınağı’nın da

bu duruma paralel bir şekilde orijinal tapınağın etrafında genişletilerek uyum

sağladığı ortaya çıkmıştır. Tapınağın etrafındaki peribolos duvarları kuzeye güneye

ve doğuya doğru sürekli olarak genişletilmiş ve tapınağın üzerinde durduğu teras

duvarlarına destekler eklenmiştir. Hristiyanlığın ortaya çıkışı ve Yunanistan’da kabul

görmeye başlamasıyla birlikte tapınağın önemi azalmaya başlamış ve 4. yüzyılla

Page 64: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

58

birlikte gizem kültlerine getirilen yasaklarla beraber tapınağın kaderi de

belirlenmiştir. 5. yüzyılın başında ilk Hristiyanlar tarafından tapınağın neredeyse

tamamının yıkıldığı belirtilmektedir (Mylonas 1961: 8; Sina 2004: 39). Genel olarak

dini mekânların inşa edildiği yerler dinler değişse de sabit olarak kalabilmektedir.

Bu durum mekândan çok konumun kutsallığına işaret etmektedir. Bu olgunun

Eleusis’deki yansıması ise Tapınağa verilen zararların ardından tapınağın hemen

yakınlarına kurulan kilise olmuştur. Yaklaşık bin yıl sonra ise Osmanlı hâkimiyetinde

bulunan bu topraklarda Tapınağa dair neredeyse hiçbir iz kalmamıştır (Mylonas

1961:8-9).

Eleusis’deki Demeter kültüne şekil veren Homeros’un Demeter Övgüsünde

sözü geçen Demeter Tapınağının 1931-1941 yılları arasında Kourouniotes

önderliğinde yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan, Eleusis’in doğu yamacında

yer alan ve daha sonra üzerine Büyük Telesterion’un yapılandırıldığı Megaron B

olduğu düşünülmektedir (Cosmopoulos 2003: 1-23; Mylonas 1961: 36-49). Dar ve

uzun bir odadan oluşan ve bir portico ile cephelendirilen bu megaron’un içerisinde

orijinal pozisyonunda kalmış bir sütun kaidesinden başka herhangi bir buluntuya

rastlanmamıştır (Mylonas 1961). Bu durum Gizemlerin açık havada sunağın (altar)

çevresinde gerçekleştiğini düşündürmektedir. Arkaik dönemde, Miken dönemine ait

olduğu düşünülen Megaron’a eklenen bir yapı ile birlikte Mysteria’ların iç

mekânlarda da gerçekleşmesi gündeme gelmiştir.

Yine Homerik övgüde de bahsedilen, “kız pınarı” olarak adlandırılan ve

Demeter’in oturup yas tuttuğu yer olduğuna inanılan kutsal kaynak Eleusis’de

bulunmaktadır ve bu kaynağın bulunduğu yer üzerinde ziyaretçiler için iki adet girişi

bulunan özel bir oda inşa edilmiştir. İnisiye olanların bu yere oturmaları Tanrıça’nın

orada oturduğuna inanıldığı için yasaklanmıştır (Kerényi 1967: 71).

2.6.2. Knidos

Bir diğer önemli Demeter Tapınağı’nın bulunduğu Knidos, günümüzde Datça

Yarımadası olarak bilinen yarımadanın en dış burnunda bulunmaktadır. Karia’nın

yöreleri arasında yer alan Knidos, çoğunlukla kayalık dağlardan oluşan bir

topoğrafyaya sahiptir ve antik kent, yarımadanın güneyindeki dik bir yamaçtaki

terasların üzerine kurulmuştur. Bu özelliği nedeniyle de Homeros’un yazılarında

“yüksekteki Knidos” olarak geçer (Özgan 2002: 5).

Page 65: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

59

Knidos’taki ilk sistemli kazılar Londra British Museum adına, 1857/59

yıllarının kış dönemlerinde Sir Charles Newton tarafından yapılmıştır (Özgan 2002:

31). Tanrıça Demeter’in kutsal alanının ilk kazı çalışmaları da yine Newton

tarafından 1857/58 yıllarında gerçekleştirilmiştir. Bu kutsal alan, bu tür kült

merkezlerinde genellikle geçerli olduğu üzere, kent merkezinin dışında, Akropol’ün

altında bir kaya terası üzerinde yer almaktadır ve Anadolu’da birçok örneği bulunan

bir kaya kutsal alanı olma özelliği taşımaktadır. Alandaki dikey kaya duvarının bir

deprem sonucunda oluşmuş olan bir doğal yapı olduğu ve bu duvarın içine bazı kült

nişlerinin işlendiği düşünülmektedir (Özgan 2002: 95).

Demeter’in asıl kutsal alanının, bu kaya duvarı yapısının altındaki yaklaşık 75

x 40 m.lik terasın üzerinde, üç tarafta polygonal teknikteki temenos duvarları ile

çevrilmiş olarak yer aldığı düşünülmektedir (Resim 18). Bu temenos duvarlarının

güney tarafta bulunanı ayrıca terası da desteklemektedir. Ayrıca bu destek duvara

paralel bir şekilde doğudan batıya doğru uzanan ve esas kutsal alana açılan uzun

bir geçidi oluşturan bir duvar daha bulunmaktadır. Bu geçidin doğu tarafında bazı

küçük yapıların temelleri bulunmuştur ancak bu yapıdan ve doğudaki küçük odalı

uzun yapıdan neredeyse hiç iz kalmamıştır (Özgan 2002: 96).

Bu bölgede ve odacıklarıda yapılan kazılarda ele geçen buluntular arasında

kandiller, pişmiş toprak küçük yontular, irili ufaklı mermer yontular, yontu kaideleri

ve birçok yazıt bulunmaktadır (Özgan 2002: 96). Bu buluntuların burada depolanan

adak hediyeleri olduğunu düşünülmektedir (Resim 19).

Tüm bunların dışında bu alanda ayrıca Thesmophoria kutlamalarında

kullanıldığı düşünülen elips formlu bir kurban çukurunun olabileceği belirtilmiştir.

Olası bu alanın içerisinde Demeter kültünde son derece önemli kabul edilen ritüelleri

sembolize eden domuz yavrusu yontuları da bulunmaktadır. Thesmophoria’larda

daha önce çukurlara atılarak öldürülmüş olan yavru domuzlar yakılmaktadır ve yine

bu alanda yapılan kazı çalışmalarında en alt tabakada domuz ve kanatlı hayvan

kemikleri ele geçmiştir (Özgan 2002: 96).

Bu yapı alanının doğusundaki büyük odada normal insan ölçülerinden büyük

olarak yapılmış ve tanrıçanın kendi tasviri olduğu muhtemel olarak kabul edilen

oturan bir kadın yöntusu bulunmuştur (Resim 20). Ayrıca kutsal alanda kurşun

levhacıklardan oluşan el yazısı bir grup yazıt bulunmuştur. İlginçtir ki kült yapısının

duvarlarını asıldığı düşünülen bu el yazıtları değişik şahıslara karşı kadınların

beddualarını içermektedir. Bunlara örnek olarak Antioge’nin kocasını zehirlemek

istediği şeklindeki iftiralardan şikâyeti olup, kendini savunarak Demeter’e bu

Page 66: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

60

söylentiyi çıkartan kişileri cezalandırması için yalvardığı levhacık verilebilir (Özgan

2002: 97). İhanet eden kocalara, mallarını çalan hırsızlara ve kendilerini

kandıranlara karşı Knidos’lu kadınlar Tanrıça Demeter’in rızasıyla onlara ah ediyor

ve tanrıça tarafından suçluların cezalandırılmasını istemektedirler (Özgan 2002: 97;

Sönmez 2007: 171). Bu durum daha ileride değinilecek olan Thesmophoria’nın

etimolojik araştırmasında ortaya çıkan ve Demeter’e evlilik tanrıçası olmasından

dolayı yakıştırılan “yasa koyucu, yasa taşıyan, düzeni sağlayan” 49 sıfatlarının bir

uzantısı olarak da görülebilir.

2.6.3. Priene

Priene, günümüz coğrafyasına göre Aydın, Söke’de kurulmuş bir İyon

kentidir. Güneye bakan dik bir yamaç üzerine kurulmuştur ve şehrin Akropolis’i

şehirden yaklaşık 230 metre yukarıdadır. Priene’de de neredeyse her antik yunan

şehrinde olduğu gibi güçlü bir Demeter ve Persephone tanrıça grubu tapımı

bulunmaktadır ve bu kültün sembolleri arasında yer alan mısır başağı Priene’nin ilk

sikkelerinde bile yerini almıştır ki bu da bu kültün Priene’deki öneminin altını

çizmektedir. Bu iki tanrı tanrıçaya dair en erken bulgu İ.Ö. 350’lere tarihlenen

Kaynak Kapısı üzerinde bulunan yazıttır.

Demeter Tapınağı grid yapısıyla ünlenen şehrin sistemli yapısı içerisinde

bulunmamaktadır. Tapınak, kültün de bir özelliği olarak algılayabileceğimiz şekilde

şehrin dışında, en yüksek bölgesinde, Akropolis’in yanında yer almaktadır. (Resim

21) (Ferla 2005: 126) Tapınak, üzerinde kurulduğu düzlüğün yeri ve yüksekliği

(129 m.) nedeniyle şehrin ve ovanın eşsiz manzarasına sahip olmuştur. Yapı, 45,05

m. uzunluğunda, 17,75 m. eninde doğu-batı yönünde uzanan bir Temenos duvarı

üzerine kuruşmuştur. (Bayhan 1989: 29; Ferla 2005: 126) Kutsal alan girişinde iki

rahibe heykeli bulunmaktadır ve bu heykellerin Demeter ve Kore’nin baş rahibeleri

olduğu düşünülmektedir (Bayhan 1989: 29).

Knidos’taki Demeter kutsal alanı planına oldukça benzeyen kutsal alanın

girişi, alanın doğusunda bulunmaktadır. Batıya doğru uzanan alanının orta

bölümünde ritüellerin gerçekleştirildiği bir avlu bulunmaktadır. Kutsal alanın

batısında ise Tapınak yer alır (Bayhan 1989: 29; Ferla 2005: 126). (Resim 22-23)

49 Sina 2004: 44; Thomson 1983: 247

Page 67: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

61

Kutsal alanın 1/3’ünü kaplayan Tapınak yapısı, doğuya bakan bir prostasis,

ana cella (Resim 22: H) ya da naos, ve kuzeyde iki küçük salondan oluşmaktadır.

Ayrıca kutsal alanı kaplayan duvar ile tapınak arasında dar bir koridor

bulunmaktadır (Ferla 2005: 126).

Tapınağın dışında, cellanın güney tarafında diğer Demeter kutsal alanlarında

da olduğu gibi bir kurban çukuru yer almaktadır. (Resim 22: L) Yeraltı tanrılarına

adak olarak kurban edilen hayvanların yanı sıra bu çukurda çok sayıda garip şekilli

figürinler bulunmuştur. Bu figürinlerden bazıları aynı Priene sikkelerindeki

betimlerde olduğu gibi ellerinde mısır başağı tutmaktadırlar (Bayhan 1989: 30;

Ferla 2005: 130).

2.6.4. Pergamon

Pergamon’daki Demeter kültü Efes Artemision50 ’u ya da Atina’daki diğer

tapımlar gibi iyi bir şekilde belgelenmemiştir. Ancak Pergamon’daki tapınakta

yapılan ilk kazı çalışmalarında bulunan buluntuların iyi bir şekilde kayıt altına

alınması, kült faaliyetlerinin kronolojik taslağının oluşturulabilmesinde oldukça

faydalı olmuştur. Pergamon’da Demeter tapımı kabaca iki evrede yer almıştır:

Hellenistik dönemde, Attalos hanedanlığının en faal olduğu dönem ve gizem

kültünün yetkililerinin tapınakta ilk resmi bir şekilde beyan edildiği Demeter

Kültünün yeniden canlandığı Antoninus Pius dönemi (Thomas 1998: 278).

Külte dayalı nedenlerden dolayı kent surlarının önünde bulunan Demeter

tapınak alanı yapımından 100 yıldan fazla zaman sonra II. Eumenes’in şehri

genişletme faaliyetleri ile surlu kent alanının içerisindeki yerini alabilmiştir.

Gymnasion’un batısında, belirgin olarak öne çıkartılmış terasın üzerinde, yüksek

teras duvarının sık konmuş destek payelerinden dolayı Demeter tapınağının küçük

bir çekirdek yapıdan yükseldiği öne sürülmektedir. Yaklaşık olarak İ.Ö. 4. yüzyılın

ilk yarısında daha sonraki zamanlarda tapınağın da inşa edileceği bölgede, Kale

Dağı’nın ileriye uzanan bir kaya oluşumu üzerinde bir kült yeri olduğu tahmin

edilmektedir ancak bu alanın başlangıç dönemlerine dair hiçbir bilgi

bulunmamaktadır (Radt 2002: 178-179).

Tapınak eski teras yapısının seviyesinin 1 metre indirilip daha geniş bir alan

elde edilmesinin ve kutsal alanın yönünün bir miktar daha çevrilmesinin ardından ilk

anıtsal formunu Attaloslar Hanedanının kurucusu olan Philetairos (İ.Ö. 281-263)

50 Artemis Tapınağı’nın Yunanca karşılığıdır.

Page 68: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

62

zamanında elde edilmiştir. 3. Yapı evresi olarak adlandırılan bu dönemin

tarihlendirilmesi tapınak ve esas sunak üzerinde bulunan iki adak yazısı ile mümkün

olmuştur. Bu yazıtta Philetairos ile kardeşi Eumenes’in, anneleri Boa adına

Demeter’e bu binaları adadıkları yazmaktadır (Radt 2002: 178; Thomas 1998:

288). Bu yapı hem bir anne sevgisinin anıtı hem de Demeter’e yapılmış bir

hediyedir. Bu durum Demeter kültünün annelere ve evli kadınlara hitap edişinin

altını çizmektedir (Thomas 1998: 288).

Yeni düzenlemelerin ardından oluşturulan kutsal alanın kuzey tarafın batı

yarısında arkasında odalar bulunan bir galeri ve doğu yarısında da oturma

basamaklarından oluşan uzun bir yapı seyir merdiveni olarak da adlandırılan yapılar

bulunmaktadır. Bu seyir merdiveninin Thesmophoira’larda tohum atma şenliklerinde

kadınlardan oluşan kült cemaatin toplanmasına hizmet etmiş olduğu

düşünülmektedir. Bu merdivenlerin önünde mistik törenlerin Yunan dünyasının en

büyük Demeter tapınağı olan Eleusis’deki gibi gerçekleştiği tahmin edilmektedir

(Radt 2002). Ancak inisiye olunan salon olarak da açıklanabilen “telesterion”a ait

olabilecek hiçbir yapı kalıntısı bulunmamaktadır (Thomas 1998: 284). Alanın güney

bölgesinde ise tapınak ve önündeki sunaklar bulunmaktadır. Kutsal Alan’ın sunakları

kurban etme sırasında rahibenin baktığı yön olan doğuya yönlendirilmiştir ki Ana

Sunak ve Sunak D’nin batı tarafları önünde yer alan basamaklar bunu

doğrulamaktadır (Radt 2002: 180) (Resim 24).

Demeter Tapınağı, en son haline ve boyutlarına I. Attalos’un (İ.Ö. 241-197)

eşi Apollonis’in bağışı ile ulaşmıştır. Apollonis’in bu bağışı ile ilgili bilgiler, yapılan bu

yeni binalara ait olan propylonun arşitravında bulunan yazıtlardan anlaşılmaktadır.

Bu yazıtlarda Kraliçe Apollinis’in bu galeri ve kutsal mekânları (Oikoi) Demeter ve

Kore’ye, Thesmophoria şölenlerinin tanrıçalarına adadığı yazmaktadır. (Radt 2002:

180) Yapılan galeriye, yamacın dikliği sebebiyle boylu boyunca güney nefin altında

uzanan bir bodrum katı eklenmiştir ve bu bodrum katında destek için yamaç

tarafına inşa edilen duvarın bu yapıya bir kuzey bir de güney bölüme ayırdığı

düşünülmektedir. Güney galerisi bodrumuna birkaç kapıdan girmek mümkündür,

ayrıca en batıda bodrumdan kuzeye yönelerek karanlık bir odaya ulaşılabilmektedir

ve burasının kültün gizem törenlerinde bir rol oynamış olabileceği tahminler

arasındadır. (Radt 2002: 181) Araştırmacılar, Apollinis döneminde tapınağın

kuşatılmış yapısı ve telesterion benzeri bir yapının inşası ile birlikte Eleusis

gizemlerinin bu dönemde gerçekleşmiş olduğu düşüncesindedirler; ancak yapım

sırası bu tezi doğrulamamaktadır (Thomas 1998: 287).

Page 69: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

63

Kutsal alandaki ön avlunun doğu tarafında Apollinis zamanında yapıldığı

düşünülen havuzlu bir çeşme bulunmaktadır. Yine ön avlunun güneybatı köşesinde

kesme taş bloklardan yapılmış bir kurban çukuru bulunmaktadır. Bu çukura

verimlilik tanrıçasının yer altı temsilcisi olan Persephone için adak kurabiyeler ve

benzeri adak sunuların koyulduğu düşünülmektedir. Propylonun güneydoğu

köşesinin önünde Apollinis vakfından evvel kullanılması muhtemel bir sarnıç yer

almaktadır ve bu çeşmenin öncüsü olarak görülmektedir. Bunların kült ile ilgili

arınmalarda kullanılmış olduğu düşünülmektedir (Radt 2002: 182).

Tapınak Roma döneminde de değişik tadilat evrelerinden geçmiştir. Roma

döneminde kült artık sadece kadınlara özgü olmaktan çıkmış ve hem erkek hem

kadınlara açık bir hale gelmiştir. Bu döneme ait mermer bariyer rölyeflerdeki

betimlerde Demeter kültüne ve Thesmophoria’ta işaret eden pek çok unsurun

yanısıra Dionysos’u da işaret eden unsurlar da bulunmaktadır. Kutsal alan, Roma

dönemi boyunca da canlı bir kült yaşantısına tanıklık etmiş ve dönemin başka

inançlarına ait tapınakları ile rekabet içinde olmuştur. Bu dönem Demeter kültünün

yeni din unsurları tarafından güçlü bir şekilde etkinlendiği tarihlere denk

gelmektedir ve M.S. 4. yüzyılın ikinci yarısında Hristiyanlığın gelişi ve pagan

tapınaklarının kapatılmasıyla Demeter Tapınağı da önemini yitirmiş ve işlevini

kaybetmiştir.

Page 70: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

64

3. THESMOPHORIA

Tanrıça Demeter için düzenlenen şenlikler arasında Yunan dünyasında en çok

kutlananı Thesmophoria’dır. Adını Demeter'in sıfatı olan Thesmophoros'dan alan

Thesmophoria bayramı, ekin ekme zamanı olan ve Atina takvimine göre Pyanopsion

(Ekim-Kasım) aylarına denk gelen genellikle Pyanopsion’un 11, 12 ve 13.

günlerinde 3 gün süren kutlamalarla gerçekleşmektedir (Harrison 1955: 121;

Mikalson 2005: 144; Thomson 1983: 246).51 Thesmophoros "thesmoi'un

taşınmasıdır" ve Thesmos da "konulan" bir şey demektir; genellikle bir "yasa" ya da

"kural"dır ve "yasa koyucu, yasa taşıyan, düzeni sağlayan" anlamına ge lmektedir.

Bu sıfat Demeter'e evlilik tanrıçası olmasından dolayı yakıştırılmıştır (Sina 2004: 44;

Thomson 1983: 247). Thesmophoria kelimesinin, "thesmo-" yani depozito etmek ile

"phor-" geleceğe yatırım (brought forth) kelimelerinden geldiği de düşünülmektedir

(Mikalson 2005: 144-145).

Thesmophoria ritüelleri kırsal ve yer altı dünyasına ait yönelimlere sahip

özelliklere sahiptir. Demeter’e özgü mitsel yapının ilk yazınsal kaynağı olan

Homer’in Demeter’e Övgüsü’nde Kore’nin kaçırılmasıyla ortaya çıkan kült efsanesi

döngüsünün uygulaması olarak Eleusis gizemleri daha sonra ortaya çıkmıştır. Bu

mitsel yapı, Thesmophoria ritüellerinde ritüellerin aiton’u yani nedeni olarak da

sunulmaktadır. Diğer bir taraftan, Mysteria’lar bu kült efsanesinin bereketlilik ile

özdeşleştirilmesinden ziyade sadece kaçırılma ve Persephone’nin tekrar yeryüzüne

çıkması olgusuna odaklanmıştır (Thomas 1998: 281).

Üç gün boyunca devam eden Thesmophoria’nın ilk günü Anados, ikinci günü

Nesteia ve üçüncü günü Kaligeneia olarak adlandırılmaktadır (Harrison 1955: 121;

Mikalson 2005: 144; Thomson 1983: 246; Thomas 1998: 282). Başka yerlerde ise

Pyanopsion’a Demetrios da denilebilmektedir. Bu ay içerisinde başka şehirlerde

farklı zaman aralıklarında da Thesmophoria gerçekleşmektedir. Örneğin Syracuse’de

Thesmophoria on gün süre ile kutlanmaktadır ve Atina’dan yaklaşık bir ay önce

Thesmophoria tapımları gerçekleşmektedir. Thesmophoria’nın düzenlendiği

tarihlerde farklılık olmasına rağmen bahara hazırlık sırasında toprağa ekin atılırken

gerçekleştiği bilinmektedir (Dillon 2002: 111).

51 Ayşen Sina makalesinde Thesmophoria kutlamalarına hazırlık günü –stenia-yı da da ekler ve kurban

törenlerinin de ayrı bir gün yapıldığını savunarak bu bayramın 5 gün sürdüğünü savunmaktadır (Sina 2004). Ancak diğer kaynaklarda Thesmophoria’nın üç gün boyunca kutlandığı belirtilmektedir.

Page 71: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

65

Thesmophoria’nın tarım verimliliğini artırmanın merkezi amaç olarak belirdiği

bir festival olduğu düşünülmektedir ve başlıca özellikleri domuz kurban edilmesi ve

tarımsal verimliliğin artırılması için yapılan ritüellerdir. Antik Yunan’daki çoğu

bereket ritüellerinde ve tarımla ilgili festivallerde olduğu gibi Thesmophoria’da da

başlıca ve hatta temel rol ‘kadın’a aittir (Mikalson 2005: 144-145). Burada dikkati

çeken nokta tarım verimliliğini artırmanın temel amaç olduğu bir tapımda verimliliği

temsil ettiğine inanılan kadının başrolü oynamasıdır. Böyle bir tapınmada erkeklere

rol bulunmamaktadır. Erkeklerin şehir devletlerinin senatolarında söz sahibi

olmalarının, seçimlerde oy haklarının bulunmasının ve sosyal statülerinin

kadınlardan daha ön planda olmalarında rağmen din, kadının saflığına, bekâretine

ve doğurganlığına önem vermektedir. Erkeklerin bu şenliklere katılmaları kesinlikle

yasaklanmıştır ve buna cesaret etmenin oldukça ciddi cezası bulunmaktadır.

Örneğin, Cyrene Kralı Battos’un, kadın kılığında bu şenliklere katılması sebebiyle

hadım edildiği bu tür söylenceler arasındadır (Thomas 1998: 282) Sonuç olarak

Thesmophoria kadın egemenliğinde ve erkekler tarafından bilinmeyen bir tapım

haline gelmiştir. Ayrıca Thesmophoria bayramlarının amacının ekinlerin bereketini

arttırmak olduğu halde kadınlar erkekleri bu etkinlikten uzak tutarak bir nevi

dölleyici etkilerden de uzak durmaktadırlar. Bu durum ise bu şenliğin başlangıçtaki

işlevinin unutulup farklı bir nitelik kazandığının düşünülmesine yol açmaktadır

(Thomson 1983: 246).

Bayram kutlamalarına katılacak kadınların nasıl bir araya geldiği kesin olarak

bilinmemektedir. Bu kadınların bulundukları toplumda yüksek statüye sahip

oldukları, fahişelerin bu kutlamalara katılmasına izin verilmediği ileri sürülmektedir.

Üç antikçağ yazarı Aristophanes, Isaios ve Lukianos bu konuya daha ayrıntılı ışık

tutmaktadır. Aristophanes katılımcı kadınları "eugeneis" olarak adlandırmaktadır. Bu

sözcük, insana olduğu kadar bitki ve hayvanlara da atfedilir ve "kalıtımla geçen iyi

özelliklere sahip" anlamına gelmektedir. Isaios, tapınağa sadece temiz bir yaşam

süren kadınların girmesine ve dinsel törenleri izlemesine izin verildiğini

yazmaktadır. Ayrıca, Thesmophoria şenliğinde "arkhousa" görevi yapacak bir

kadının kanuna ve törelere uygun bir seçimle bu göreve geldiğini ekler. Kısaca

kadınların hem temiz bir yaşam sürmeleri hem de toplumun üst tabakasının üyesi

olmaları gerekmektedir. Lukianos, şenliğe yalnızca evli kadınların değil genç kızların

da katıldığını, hatta anneler ve kızlarının birlikte katıldıklarını aktarmaktadır. Öte

yandan Menandros'un Epitrepontes (Hakeme Başvuranlar) adlı oyununda varlıklı bir

adam Thesmophoria şenliğine hem karısının hem de metresinin kat ılması için

Page 72: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

66

yüklüce para öder. Alkiphron'un Mektuplarından birinde bir fahişe bir diğerine şöyle

yazar: "Biz şimdi Thesmophoria şenliğini kutluyoruz. Yarın da Kalligeneia'yı

kutlayacağız, Atinalı kadınlarla birlikte kurban sunmak için acele Atina'ya gel!"

Lukianos’un oyununda da şenliğe katılmaya can atan bir fahişe geçer (Sina 2004:

45). Ancak yine de katılımcıların profilleri hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır.

Bu festivelde gizlilik hayati bir önem taşımaktadır ve Thesmophoria kutlamalarına

izinsizce katılan erkeklerin kadınlar tarafından hadım edildiği söylenceler arasında

bulunmaktadır. Erkeklerin, ritüelleri izlemelerinin dışında onunla ilgili hikâyeleri

dinlemeleri de yasaklanmıştır. Bu nedenle, Aristophanes’in Thesmophoriazousai adlı

oyununda52 Thesmophoria ritüelleri ile ilgili çok sığ bilgiler verdiği düşünülmektedir

(Mikalson 2005: 145).

Atina’da şehrin içinde ve çevresindeki tapınaklarda kutlanan ve 3 gün süren

bu festival, evin hanımı ve ev halkındaki diğer evli kadınların evden dışarı çıkıp

yakınlardaki Demeter Tapınağı’nda kamp yapabildikleri nadir durumlardan birisi

olmuştur. Eleusis Gizemlerinde de olduğu gibi bu kutlamalarda da kadınların

tarımsal döngünün yeni başlangıcını kutladığı özellikle de tahıl ürünleri için şükür

ettikleri düşünülmektedir (Mikalson 2005: 144-145).

Festival ayrıca cinsellikle de mükellef tutulmaktadır, fallus sembolleri ve

müstehcen şakalar da bu kampta yer almaktadır. Bu durum bu ritüellerin açıkça

hem tarımsal üretim hem de doğurganlıkla alakalı olduğunu düşündürmektedir.

(Mikalson 2005: 144-145) Demeter, Thesmophoros (kadınlarla ilgili yasaları koyan)

kabul edildiği için, bu bayram bir tür evlenme ve anneliğe hazırlık kutlaması olarak

da algılanmaktadır. Modern araştırmacılar bu festivaldeki gizlilik ve cinsel

sembolizminin yanında kadınların bu kampta kurdukları düzen ile kendi “geçici

kendi şehir-devletleri” olarak da adlandırılabilecek özerklikleri, erkeklere muhalif

duruşları, kamptaki küfürbaz ve bayağı davranışları ile kadınların davranışlarını

sınırlayarak sosyal düzeni tersine çevirmeleri karşısında büyülenmişlerdir (Mikalson

2005: 144-145).

Ekim-Kasım aylarına denk gelen bu bayramın birkaç ay öncesinden Haziran’da

ya da Temmuz’da kutlanılan Skirophoria’da kadınlar domuz kurban etmekte ve

bunları Demeter’e sunu olarak büyük bir mağaraya bırakmaktadırlar. (Thomson

1983: 246). Thesmophoria bayramı geldiği zaman üç gün boyunca bedenlerini

52 Bu oyun http://www.youtube.com/watch?v=qp3KDHFVPEI linkinden izlenebilmektedir. (07.08.11)

Page 73: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

67

temiz tuttuktan sonra mağaralardaki yılanları53 ürkütüp kaçırmak için ellerini

çırparak büyük mağaraya –megaron-a girer ve domuzların çürümüş kalıntılarını

toplayarak bunları güz ekimi için bereket versin diye tohumluk tahıllarla

karıştırırlardı.

Demeter kültünde oldukça önemli olan domuz kurban edilmesi Thesmophoria

şenliklerinde de ön plandadır. Bu duruma sebep olarak efsanede de geçen, Kore’nin

Hades tarafından yer altın dünyasında kaçırıldığı zaman yakınlarındaki domuz

çobanı Euboleus ve domuzlarını da yer altına aldığı inancı gösterilmektedir.

Eleusis’de Euboleus ya da diğer yerel bölgelerdeki isimleri olan Zeus Boleus ve Zeus

Euboleus olarak Thesmophoria’nın ilk gününde Demeter ve Kore ile birlikte saygı

görmektedir (Thomas 1998: 281).

Burada domuz kurban edilmesinin iki türlü anlamı bulunmaktadır. Bunlardan

birincisi Persephone’nin yeraltı dünyası Hades’e kaçırıldığı zaman, orada bulunan bir

domuz çobanı ve beraberindeki domuzların da toprağın altına çekildiği mitosudur.

Bir diğeri ise domuzun doğurganlığı sebebi ile bereket simgesi haline gelmesi ve

domuzun kadının yerine konulmasıdır. Thomson domuzla kadının bağdaştırılmasına

örnek olarak domuz için kullanılan khoiros sözcüğünün halk arasında pudenda

muliebria (kadının edep yeri) karşılığı olarak kullanılmasını vermektedir (Thomson

1983: 247). Ayrıca domuz kanı, kadının aybaşı kanının –katharmata- ya da

lohusalık akıntısının da yerini tutmaktadır ve önceleri katharmata’nın tohumların

verimini arttırmada kullanılmak amacıyla gizlice dağıtılması biçiminde ilkel bir

uygulama bulunmaktadır. 54 Bu görev domuz kanına aktarıldığında kadınların olumlu

niteliğini yitiren cinsel etkinlikleri bir kirlenme olarak görülüp yasaklanmıştır

(Thomson 1983: 247). Domuz kanı ise bu ilkel uygulamadaki katharmata’nın yerini

almıştır.

Ayrıca yapılan araştırmalar göstermiştir ki çürümüş olan bu domuz kurbanlar

toprağa koyu renkli, killi ve verimli bir özellik kazandırmaktadır. Hatta Eleusis

Bothroi’sinde bulunan toprakta yapılan incelemeler son kurban etme ritüellerinden

yaklaşık 1500 sene geçmesine rağmen toprağın verimliliğini hala koruduğunu

53Mağaralarda aşağıya atılan domuz etlerini yiyen yılanlar olduğu söyleni lmektedir. Ayrıca yılanların

kutsal yerler olarak kabul edilen bu mağaraları koruduğuna inanılmaktdır. (Sina 2004)

54Aybaşı kanının doğurganlığa neden olduğu gibi ürünlerin bereketini de arttırdığına inanılmaktadır. Bu

uygulama ortaçağ da bile devam etmiştir; Ortaçağ Avrupası’nda kadınlar, tohumları tarlalara, aybaşı kanıyla lekeledikleri torbalardan saçarlardı ve bazen ekinlerin bereketinin arttırılması amacıyla tarlalara doğrudan aybaşı kanının döküldüğü de görülebilmektedir. (Ergener 1988 c.3: 14)

Page 74: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

68

göstermiştir. Bu benzeri olmayan kurban ritüellerinin Thesmophoria kelimesinin

anlamca kökenini oluşturduğu düşünülmektedir: “thesmos” bırakmak, yere

yatırmak anlamlarındadır; “phoria” ise bunu tekrar kaldırmak ve atlar üzerine

koymak eylemini ifade etmektedir (Thomas 1998: 282).

Thesmophoria ile ilgili olarak, Samsatlı (Samosato) Lukianos, bu bayramın

nasıl kutlandığı konusunda en önemli kaynaktır: (Sina 2004: 41-42)

"Thesmophoria, Skirophoria da denilen gizem törenlerini kapsayan bir Yunan

şenliğidir. Katılımcılar, çiçek toplarken Pluoton tarafından kaçırılan Kore

efsanesi gereğince bu şenliği kutlarlardı. Kore'nin kaçırıldığı yerde Eubouleos

adında bir domuz çobanı sürüsünü otlatmaktaydı. Plouton'un Kore'yi

kaçırmak için açtığı yarığa bu domuz çobanı da düşer. İşte, Eubouleos'un

onuruna, Demeter'in kızı Kore'nin yeraltına kaçırılırken domuzların da

düştüğü ve "megara" denilen bu yarıklara domuzların atılması bundandır.

Törenlerin saflık kuralları üç gün gözledikten sonra, "bulucu" denen kadınlar

mağaralara inerler ve çürümüş kalıntıları arayıp bulduktan sonra da yukarı

çıkarırlardı. Tapınağa getirilen bu kalıntıları sunağın üzerine koyarlardı. Sunak

üzerindeki kalıntılardan bir parça eline geçiren kişi de, bunu tohumluk ekinine

karıştırıp tarlasına ektiğinde iyi bir ürün alacağına inanırdı. Ayrıca,

mağaralarda aşağıya atılan domuz etlerini yiyen yılanlar olduğu söylenirdi.

"Bulucu" denilen kadınlar gürültü yaparak yılanları korkutup kaçırır ve

aşağıya atılanlardan geriye kalanları alırlardı. Yılanların kutsal yerler olarak

kabul edilen bu mağaraları koruduğuna inanırlardı. Bir de benzer biçimde

yapılan Arretophoria vardı. Bu da, insanoğlunun üremesi ile ürünlerin

bereketini arttırmak amacıyla kutlanırdı. Katılımcılar bu kutsal yere gelirken

yanlarında yılanlara göstermek için hamurdan yapılmış erkek cinsel organı

şeklinde mahrem nesneler ile çok çabuk büyüyen bir ağaç olmasından dolayı

kozalaklı çam dalları getirirlerdi. Yanlarında getirdikleri bu nesneleri

domuzlarla beraber kutsal saydıkları mağaralara atarlardı. Domuzlar, insan

ve hayvanların üremesini sağlayan bereket sembolleri olarak kabul edilirdi.

Yani, insan soyunu uygarlaştıran Demetrian'a (Tahıl Ana), bereketi sağlayan

Demeter'e şükran sunusu olarak domuz sunulurdu. Yukarıda anlatılanlar bu

eylemin mitolojik açıklamasıdır. Gerçekte bu ritüeller doğayı izlemekten

başka bir şey değildir. Söz konusu bu Thesmophoria şenliği adını, Demeter'in

"yasa koyucu, düzen sağlayıcı" anlamına gelen Thesmophoros sıfatından

alır."

Eski Yunan Halkının kadınları aralarından bu grubu yönetmeleri için ritüellerin

gerçekleştirilmesini sağlayabilecek ve Demeter Rahibesine eşlik edebilecek iki kadın

seç ilmektedir. Ayrıca seçilen bu kadınlar festivale kocalarının sağladığı dörder litre

arpa, buğday, arpa unu, buğday unu ve kuru yemiş ile üç litre şarap, yarım litre

zeytinyağı, yarım litre bal ve birer litre beyaz susam ile haşhaş, 450 gramdan az

olmamak şartıyla peynir, 900 gram soğan, birer meşale ve yaklaşık 400 dolara-

1000 TL’ye denk gelecek nakit para getirmekle yükümlüdürler (Mikalson 2005:

144).

Page 75: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

69

Thesmophoria şenliği başlamadan evvelki geceye stenia adı verlmektedir ve

bu süreç festival için yapılan hazırlıklarla geçmektedir. Yalnızca yasal eşlerin

katıldığı bu şenlik Pyanopsion ayının 9'una denk gelmektedir ve gündüz gerçekleşen

resmi açılış törenlerinin ardından, Yunanistan'ın her yanından gelen kadınlar bütün

gece boyunca açık saçık konuşmalar ve kaba saba hareketlerle geceyi

geçirmektedirler. Bu etkinlikte, Demeter Övgüsü’nde geçen, kızı için yas tutan

Demeter’in Eleusis sarayına vardığında moralini düzeltmek için Iambe’nin yaptığı

müstehcen tavırlara öykünüldüğü düşünülmektedir: "Hizmetçi akıllı Iambe yaptığı

şakalar ve şaklabanlıklarla güldürmeyi başarır Demeter'i".

G. Thomson, dinsel törenler sırasındaki bu tür edebe aykırı davranışlar ve

cinsel imaların, tüm dünyada yaygın olan ilkel bir bereket töreni olduğunu,

erginlenmeyle özellikle bir bağıntısı olmadığını aktarmaktadır (Thomson 1983). Eski

toplumlarda hemen her yaşantı biçimi törensel bir eyleme dönüşmektedir. Böylelikle

de dinsel tören, bütün özelliklerini yeniden üreten ve dinsel törenin açıklaması

olduğuna da inanılan bir mitos ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, Demeter'e hymnosda

da benzer durum vardır: Bunlardan ilki bir genç kızın evlenmesi, ikincisi ise, bir

annenin (özellikle de annenin ve kızın rızası alınmaksızın) kızının evlenmesiyle

ortaya çıkan dramatik duygusallığı ve son olarak da kızın evlilik sonrası konumu

öykülenir. Bu bağlamda, geceleyin gerçekleşen genel ahlaka aykırı bu eylemlerin

amacı büyük bir olasılıkla toplumsal baskının kadınlar üzerinde yarattığı yasaklardan

kurtulma denemesi olarak görülebilmektedir. Ancak müstehcen davranış ve

konuşmaların en önemli amacı, apotropaios (kötülükleri uzaklaştırıcı) işlevi olduğu

inancıdır (Sina 2004: 42-43).

Kutlamalar süresince kadınlar Persephone'nin çiçek toplarken kaçırılmasından

dolayı çiçeklerden yapılmış taç takmamakta ve cinsel ilişkiden kaçınmaktadırlar.

Ayrıca, Eleusis Gizemlerinde yernilmesi kesinlikle yasak olan nar, Thesmophoria’da

Eleusis Mysteria’larının aksine çok farklı bir anlamı ifade etmektedir. Bu durumda

eğlence, hüzün ifadesinin önüne geçer ve kadınların oruç günlerinde nardan başka

bir şey yemeleri kesinlikle yasaktır. Sadece yere düşen nar tanelerine dokunmaları

yasaklanmıştır. Bunun içinse Alexandira’lı Celement’in ilginç bir açıklaması vardır:

nar ağacı Dionysos’un yere düşen kan damlalarından ortaya çıkmıştır (ayrıntılı bilgi

için bknz Kerényi 1967: 140).

Kırmızı renkli yiyeceklerin yalnızca ölülerin yemeği olarak görüldüğü ilkel

tabular bulunmaktadır. Persephone de şartlı olarak geri dönmüş olsa bile, ölüler

Page 76: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

70

ülkesini temsil etmektedir ve yılın büyük çoğunluğunu yer altında yediği nar tanesi

yüzünden Hades’te geçirmek zorundadır. Nar Akdeniz’de yemek ve suyundan içecek

ve şarap edinilerek tüketilen pek çok bitkiden yalnızca birisidir. Meyve ve bitkiler

dinsel çağrışımlarına göre ikiye ayrılmaktadırlar. Nar, elma, incir ve şarap

Dionysos’la özdeşleştirilirken; nar, badem ve hurma tanrıların annesi Rhea ile

özdeşleştirilmektedir (Kerényi 1967: 134). Ayrıca günümüzde dahi nar bereketin

sembolü halinde kullanılmaktadır. Ancak Demeter efsanesinde nar, ölüler ülkesi

Hades’in sembollerinden de birisi olmuştur. Bu durumu Kerényi şu şekilde açıklar:

narın kana benzeyen rengi ve tohumlarının çok fazla olması nedeniyle Persephone

mitinde yerini almış olabilir ancak yine de nasıl ölümle de özdeşleştirildiği

bilinememektedir. (Kérenyi 1967: 137) Bunlara ek olarak, Eleusis gizemlerinde

tüketilmesi yasak olan narın, Persephone mitiyle ilişkisi bulunsa da, Eleusis’de

Persephone’nin nar ile birlikte bir betimi bulunmamaktadır. Diğer bölgelerde ise yer

altı dünyasıyla ilişkisini sembolize etmek için Persephone’nin nar ile birlikte

betimleri bulunmaktadır (Kerényi 1967:137).

Thesmophoria bayramı kutlamalarının hangi gününde yapıldığı kesin olarak

bilinmeyen ve yalnızca kadınlar tarafından gerçekleştirilen başka ritüeller de

bulunmaktadır: Bunlardan ilki verimlilik ve doğurganlığı arttırması amacıyla

yapıldığı sanılan ve morotton denilen yünden yapılmış bir kırbaç ile kadınların

birbirlerine vurması ya da vurur gibi yapmasıdır. Diğeri zemia denilen kefaret

kurbanın kesilmesi ve sonuncusu da kadınların habersizce birbirlerini kovalaması

temeline dayanan diogma ve Khalkis kovalaması ritüelleridir (Sina 2004: 44).

Kampın birinci günü yerleşme ile geçmektedir (Kathados & Anodos). İkinci

gün oruç tutulur (Nesteia), 3. ve son gününde ise "Kalligeneia" kutlanmaktadır.

Kampta gerçekleşen ritüller Eleusis'deki gibi çok gizlidir ve bu konuda bilinenler

oldukça azdır. Ancak ana törenin bir önceki festivalde kurban edilen domuzların (bir

anlamda da depozito edilen kurbanlardır bunlar) gömüldükleri yerlerden çıkarmak

için toprakta derin çukurların (megaron) açılması ve bu kemiklerin çıkartılması

sırasında gerçekleştiği düşünülmektedir. Çıkartılan bu kalıntılar Demeter’in sunağına

yerleştirilmekte ve o senenin mahsulünden çeşitli tahıl tohumları bu kemiklere

karıştırılmaktadır (Mikalson 2005: 144-145). İkinci gün tutulan oruç (ayrılmalarına

ağıt) ve 3. gün gerçekleşen kutlamalar (birleşme) Eleusis Gizemlerindeki dizilimi ve

ritüellerin de kökenini oluşturan Demeter ve Kore-Persephonenin ayrılışını ve tekrar

birleşmelerini anımsatmaktadır (Mikalson 2005: 144-145).

Page 77: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

71

3.1. Kathados & Anados

Ayın 11'indeki kutlamalarına kathados veya anados denilmektedir. Atina'da

kutlanmaktadır ve tören alayının Phnyks tepesine doğru yürüyüşe geçmesi

nedeniyle bu eyleme anodos (çıkış) ve kathodos (iniş) dendiği dışında bilgi

bulunmamaktadır (Sina 2004: 43).

3.2. Nesteia

Festivalin ve kampın ikinci günü “yas günü”dür ve oruç tutulur. Bu oruç tutma

durumu Demeter’in ve kızı Persephone’nin ayrılmalarına ağıt gibidir (Mikalson 2005:

144-145). Pyanopsion ayının 12. gününe Nesteia (oruç günü) veya Meşe (beş

günlük şenliğin tam ortasına işaret ettiği için "orta gün") denilmektedir. Komedya

yazarı Aristophanes İ.Ö. 411 yılında Büyük Dionysia Şenliklerinde oynanmış olan

Thesmophoriazusai (Thesmophoria Şenliğini Kutlayan Kadınlar) adlı eserinde o günü

ayrıntılarıyla anlatır.

Nesteia gününde kadınlar oruç tutmakta ve erkeklerle bir araya

gelmemektedirler. Kadınlar oruçlu oldukları süre boyunca yere serdikleri söğüt

dallarında ya da şehveti yatıştıran bitkilerden yapılmış minderlerde oturmaktadırlar.

Kentte kamu işleri yapılmamakta ve kurban kesilmemektedir. Ayrıca günün

onuruna mahkûmlar serbest bırakılmaktadırlar (Harrison 1955: 127; Mikalson

2005: 144; Sina 2004: 44).

Kadınlar oruç tuttukları bu gün boyunca oturmalarının, Tanrıça Demeter’in

Gülmez Kaya üzerinde kederle oturup kızının üzüntüsünü yaşamasına öykünülmüş

bir hareket olduğu da düşünülmektedir (Harrison 1955: 127).

3.3. Kalligenea

Thesmophoria şenliğinin son gününe Kalligeneia (iyi doğmuş ya da güzel

doğum) denilmektedir (Harrison 1955: 121; Mikalson 2005: 144; Sina 2004: 44).

Kalligeneia'da her demostan bayramda kendilerini temsil etmek amacıyla

"arkhousa" (kadın başkan) denilen ve demosun önde gelen kadınları arasından

seçilen kadınlar tarafından tüm kadın katılımcılara bir ziyafet verilmektedir.

Kholargos demosuna ait bir yazıtta, Thesmophoria şenliğinde arkhousalar

tarafından rahibelere kek sunuları yapıldığı geçmektedir. Kalligeneia adından da

anlaşılacağı üzere güzel, sağlıklı çocukların doğması umuduna ve insan tohumunun

iyi hasat beklentisine yöneliktir (Sina 2004: 44).

Page 78: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

72

Ayrıca üçüncü gün gerçekleşen bu kutlamalar Demeter ve Kore-

Persephonenin tekrar birleşmelerini simgelemektedir ve bu kutlamalar süresince

kadınlar beslenmelerini liderlerinin sağladığı vejetaryen besinler ve şarapla

yapmaktadırlar (Mikalson 2005: 144-145). Ancak, Demeter’e Övgü’ye bakıldığında

Demeter’in şarap içmeyi caiz olmadığı gerekçesiyle reddetmesi göz önünde

bulundurulduğunda, Kalligenea’da şarap tüketiminin kesinliği bilinememektedir

ancak Demeter’in hazırladığı ve içtiği kykeon’un tüketildiği tahmin edilmektedir.

3.4. Thesmophoria’nın kutlandığı yerler ve Arkeolojik veriler

Thesmophoria’nın oluşumu bronz çağına kadar kökenlendirilebilmektedir ki bu

Eleusis Gizemleri için ispatlanan bir durum olamamıştır. Thesmophoria’lar

Sicilya’dan Anadolu’ya, Kuzey Afrika’ya ve Karadeniz’e kadar tüm Yunan

dünyasında yerel uyarlamalar ile dağılmıştır. Anadolu’da Gambreion’da, Efes’te,

Smyrna’da ve Miletus’ta yazılı kaynaklara geçmiştir (Thomas 1998: 280). Bunların

dışında, daha önceki bölümde incelenmiş olan çeşitli Demeter kült alanlarındaki

arkeolojik veriler sayesinde bu temenoslarda Thesmophoria’nın kutlandığı

belirtilmiştir.

Hellenistik dönemde Pergamon’daki Demeter kült aktivitelerinin Thesmophoria

odaklı olduğu düşünülmektedir (Thomas 1998: 283). Apollonis döneminde,

Thesmophoria kutlamaları çok daha belirgin bir hale gelmiştir ve bu dönemde

yeniden yapılandırılan tapınak Thesmophoroi olarak Demeter ve Kore’ye adanmıştır.

Propylon’da bulunan adak yazıtında “Kraliçe Apollonis bu stoa ve odaları Demeter

ve Kore’ye adamıştır” diye yazmaktadır. Bu durumun Thesmophoria’ya atfedilmes in

sebebinin Demeter’in kızı olarak Thesmophoria bağlamında Kore adının

geçmektesidir. Eleusis Gizemleri içeriğinde aynı Demeter’e Övgü’deki gibi

Persephone adı kullanılmaktadır (Thomas 1998: 285). Bu sebeple, bahsedilen

dönem içerisinde Thesmophoria şenliklerinin ön plana çıktığı düşünülmektedir. Bu

durumu destekleten diğer arkeolojik veriler ise Demeter kült alanında bulunan

hydriskoi adı verilen küçük su çanaklarıdır. Bu çanakların festivalin oruca ayrılan

ikinci gününde kullanıldığı, saflık ve temizlik için gereken suyu sembolize ettiği

düşünülmektedir. Bunlara ek olarak, yine kutsal alanda bulunmuş olan iki adak

dikkati Thesmophoria üzerinde yoğunlaştırmaktadır: birincisi kendisine

nezaketinden ve iyiliğinden ötürü Menophon’un karısına ithaf ettiği adak; ikincisi ise

oğulları tarafından sevgili anneleri Philotera’ya ithaf ettikleri adaktır. Bu durum

kadınların eş ve anne olarak ön plana çıktığı bir durum olarak Thesmophoria ile

Page 79: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

73

ilişkilendirilmektedir. Ayrıca Hellenistik döneme tarihlenen Demeter heykellerinden

birinde Demeter kızı Kore ile betimlenmiştir ki Thesmophoria’da Demeter,

Persephone’den ziyade Kore ile eşleştirilmektedir (Thomas 1998: 292-293).

Bir diğer önemli kült alana sahip olan Priene’de bulunan tapınak da yine

Pergamon’da olduğu gibi Demeter ve Kore ikilisine adanmıştır ve şehrin kuruluşu ile

paralel zamanlarda yapılandırılan kült alanında bulunan kurban çukurları

Thesmophoria’nın bu bölgede kuruluşundan beri önemli olduğunu göstermektedir

(Thomas 1998: 289). Yine benzer bir şekilde Knidos’taki Demeter kutsal alanındaki

arkeolojik kazılarda bulunan buluntular da Thesmophoria şenliğinin burada uzun

süre kutlanmış olduğuna işaret etmektedir (Özgan 2002: 98).

6. yüzyılın başlarından beri Mısır dini ikonografisini kullanmaya başlayan ve

Anadolu’da yaygın olarak tapınılan Demeter-Dionyos çiftini İsis ve Osiris çifti ile

özdeşleştiren Karia kentleinden biri olan Kaunos antik kentindeki khitonik yönü

olduğu kabul edilen Demeter Temenos’unda ise yine büyük çoğunluğu kurban

edilmiş domuzlara ait birçok kemik bulunmuştur. Ayrıca adak hayvan olarak domuz

getiren kadın betimli terrakotta figürinler yine bu alanda ele geçen buluntular

arasındadır (Bulba 2011: 23).

Anadolu’daki çeşitli diğer Demeter kutsal alanlarında bulunan ve

Thesmophoria kutlamaları ile özdeşleştirilen bothroi (kurban çukurları) ve oruç

zamanı için kullanılan çeşmeler Thesmophoria şenliklerinin yaygın bir şekilde

kutlandığını işaret etmektedirler (Thomas 1998: 288). Bu durum, Anadolu’da da

yaygın olarak kutlanıldığı düşünülen Thesmophoria’nın kültsel kapsamına kanıt

olarak gösterilebilmektedir.

Page 80: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

74

SONUÇ

Araştırmanın odak noktası olarak belirtilen kadın ve kadınlık kavramı çağlar

boyunca gerek doğaları gereği anlaşılamaz oluşu, gerek bazı psikolojik etmenler

sonucu tanımlanması zor noktalarıyla insanoğlunun gelişiminde farklı konumlarda

yer almıştır. Günümüzde ise kadınların toplum içerisindeki gelişimi, mitten gerçeğe

bir yolculuk değil, mitten yeni bir mite doğru yapılan yolculuktur (Paglia 2004: 28).

Kadının doğa ile özdeşliği, tarihsel bağlamda en sorunlu ve tart ışma yaratan terim

olagelmiştir; zira kadın, doğanın döngüsünün kendisidir ve kadının, dünya

mitolojisinde kendisine çokça yer bulan deamonik arketipleri, doğanın

denetlenemez yakınlığını temsil etmektedir. Kadınlara karşı duyulan tarihsel

nefretin rasyonel temelleri bulunmaktadır: iğrenme, bereketli doğanın

saldırganlığına karşı aklın verdiği uygun bir tepkidir (Paglia 2004: 21-25).

Bu araştırma içerisinde ele alınan konuların çerçevesi ve sıralaması Antik

Çağ Yunan Medeniyeti’ndeki, özellikle de Atina’daki kadınların sosyal yapı

içerisindeki konumlarından başlayarak, bu medeniyetin inanç sisteminin irdelenmesi

ve dinsel yapının içerisinde kadının rollerinin incelenmesi ile oluşturulmuştur. Bu

durum kadınların gündelik hayattaki rolleri ile dinsel anlamda yükümlü oldukları

rollerinin karşılaştırılmasına olanak vermiştir ve oldukça açıktır ki bu iki ayrı olguda

kadınların yerleri azımsanamayacak ölçüde birbirlerinden farklıdır. Gündelik

yaşantılarında kadınlar mekansal, sosyal ve yasal anlamda sınırlı tutulmuşlardır. Bu

sınırları oluşturan başlıca etmenler ise yine bu sosyal yapıyı ve şehir hayatını

oluşturan erkek egemen yapının tüm unsurlarıdır. Bu unsurlar sebebiyle eril

kavramlar ön plana çıkarak dinsel ve sosyal anlamlarda kültürleri etkilemişlerdir. Bu

etkiler Antik Yunan toplumunda net bir şekilde görülebilmektedir.

Yapılan araştırmalar ve literatür analizleri doğrultusunda önemle belirtilmesi

gereken noktalardan biri, din olgusunun insanlık tarihinde nasıl ve hangi sebeplerle

oluştuğudur. Din teskin edici ritüellerden ve doğanın güçlerini yatıştırmak için

yapılan tılsımlardan doğmuştur; Suni bir yapı olan toplum ise, aslında doğanın

tahakkümü karşısındaki bir dirençtir (Paglia 2004: 13). Araştırmacılar din

kavramının insanın doğası gereği yüce bir yaratıcıya tapınma ihtiyacından

oluştuğunu savunmaktadır. Rasyonel anlamda, “var oluş” kavramının

açıklanamaması sebebiyle de medeniyetler tarihi boyunca toplumlar, çeşitli inanç

sistemleri oluşturmuşlardır. Bu inanç sistemlerinin ortak merkezlerini ise yine

“yaratıcı” gücün kendisine atfedildiği dişil kavramlar ve Tanrıçalar oluşturmuştur.

Page 81: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

75

Genel anlamda, araştırmanın önceki bölümlerinde de değinildiği üzere, tarih öncesi

toplumların tümünde Ana Tanrıça olgusu bulunmaktadır. Bu dişil tanrıça’ya ise yine

kadının doğurganlığı ile özdeşleştirilen özellikler ve yüce sıfatlar verilmiştir. Toprak

verimliliği ile kadın doğurganlığının bağdaştırılmasının ürünü olarak ise Bereket

Tanrıçaları oluşmuştur. Toplumların yaşayışlarını etkileyen en önemli faktörlerden

biri olan üretim olgusu, oluşturulan bu inanç sistemlerini etkilemiştir. Erkeklerin de

tarım ve üretim sürecine dahil olmaları ile birlikte eril bereket tanrıları da zaman

içerisinde ortaya çıkmaya başlamıştır. Toprak kültünden gök kültüne doğru

evrimleşme boyunca kadın aşağı bir dünyaya doğru itelenmiştir. Kadının gizemli

yaratıcı güçleri ve vücut hatlarının toprağın dış hatları ile benzerliği, kadını erken

dönem sembolizminin merkezine yerleştirmiştir ve dinin tüm dünyada doğuşunu

sağlayan Yüce Ana figürü ortaya çıkmıştır. Kadın karın büyüsünün idolü olmuştur.

Gök kültüne geçiş ise karın büyüsünden kafa büyüsüne geçiş anlamına gelmektedir.

Kadının doğayla özdeşleşmesi tarih öncesi dönemde evrensel bir özellik

taşımaktadır. Doğaya bağımlı olunan avcı ya da tarım toplumlarında kadınlık,

bereketin içkin ilkesi olarak onurlandırılmaktadır. Kültür geliştikçe, zanaat ve

ticaret, erkeklerin iklim ya da coğrafyaya bağlı kısıtlar karşısında özgürleştiren bir

kaynak birikimi yaratmıştır ve doğa bir kenara itilince, kadınlık da önemini

kaybetmiştir (Paglia 2004: 20-21).

Antik Yunan Bereket Tanrıçası Demeter de yine yukarıda bahsedilen tarih

öncesi Ana Tanrıça kavramlarına oldukça yakın bulunmaktadır. Araştırmanın

içerisinde cevaplanmaya çalışılan en önemli sorulardan birisi olan Ana Tanrıça

kavramı ile yakınlığı olduğu düşünülen Tanrıça Demeter’in tapımında kadınların ön

planda yer alabilmesinin nedeni, Ana Tanrıça kültüne benzerliği ile taşıdığı

düşünülen bu külte ait unsurlara bağlanabilme olasılığı olmuştur. Bu sebeple Ana

Tanrıça kültü incelenerek benzerlikler özellikle ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Ana

Tanrıça kültü bulunan tarih öncesi toplumlarda kadınların sosyal yapıdaki yerlerinin

diğer monoteist ve baba tanrı kavramlarına sahip toplumlardan daha ön planda

tutulduğu ortaya çıkmıştır. Antik Yunan toplumunda kadınların dinsel rolleri

incelendiğinde ise yine Ana Tanrıça kültlerine benzerlikleri ile öne çıkan Artemis ve

her ne kadar eril bir Tanrı olsa da yine tarih öncesine ait paganistik unsurlar

barındıran Dionysos kültlerinde, Demeter kültünde olduğu gibi “kadın” varlığının ön

planda tutulduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumda kadınların bu kültlerdeki aktif dinsel

sorumluluklarını yukarıda da belirtildiği üzere Ana Tanrıça kültünün bir uzantısı

Page 82: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

76

olarak algılanabilecek Yunan Tanrıçaları tapımlarında, bu kültün sağladığı “kadının

ön planda olması” durumu kendini gösterebilmiştir.

Ayrıca çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçiş aşamasında Yunan Dininin

yeri üzerinde durulmuştur. Monoteist din kavramları ile karşılaştırmalar yapılmış ve

eleştiriler üzerinde durulmuştur. Ancak, her ne kadar eleştirilerin yoğunluğu fazla

olsa da Yunan Dini ile tektanrılı dinlerin “Baba Tanrı” ya da “Allah Baba” kavramları

ile Tanrıların Tanrısı Zeus arasındaki benzer unsurlar, geniş bir perspektif

içerisinden bakıldığında Antik Yunan inanç sistemine, dinsel dönüşüm içerisinde bir

geçiş noktası olarak adlandırılabilecek bir nitelik kazandırdığı ortaya çıkmıştır. Bu

sebeple, bu dönüşüm içerisindeki bu noktada, hem geçmişten gelen ve yaşanılan

topraklardan miras kalan Ana Tanrıça kültüne dair özelliklerin, hem de ileride

monoteizm ile birlikte tamamen insanlık üzerine yerleşmiş olacak olan Baba Tanrı

kavramına dair özelliklerin bir arada bulunmasının doğal bir süreç olduğu

düşünülmektedir.

Bu süreç içerisinde Tanrıça Demeter’e atfedilen tüm özellikler üzerinde

durulmaya çalışılmış ve Demeter’in Antik Yunan din sistemi içerisindeki yeri ortaya

koyulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte Demeter efsanesi ve kızı Kore-Persephone

arasındaki ilişki incelenmiştir. Demeter ve Kore-Persephone ile ilgili çeşitli

analizlerin sunulması ile ortaya çıkan sonuçlar ise varsayımsal yaklaşımlardan öteye

gidememektedir. Özellikle üzerinde durulan ortak nokta ise Demeter ve kızının

efsanelerinin, Yunan dininin temelini oluşturan bir çok efsane ve mitin içerisindeki

benzersiz oluşudur. Zira, Demeter ve Kore-Persephone’yi diğer tüm tanrı ve

tanrıçalardan ayıran en büyük özellikleri bu ikilinin tek tanrıçalar grubunu

oluşturuyor olmalarıdır. Hatta bu sebeple Kore-Persephone’nin tanımlanabilmesinde

oldukça farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu ikilinin efsanelerinin, Tanrıça

Demeter adına gerçekleştirilen tüm kutlama ve ibadetlerde hakim riüelistik

davranışları oluşturan ana etmen olduğu ortaya çıkmıştır.

Tanrıça Demeter adına düzenlenen Eleusis Gizemleri hakkında yapılan

araştırmaların sonuçları ise bu gizemlere ait arkeolojik verilerin yetersizliği

sebebiyle yine varsayımlardan öteye gidemeyen yaklaşımlardır. Araştırmanın

içerisinde, kadınların varlığı ve ritüellerdeki rolleri ile ilgili net bilgilere yer verilmiştir

ancak gizem ritüelleri ve bu ritüellerin anlamları hakkında net bilgilere bu ritüellerin

gizliliği sebebiyle tarihe sahnesinde bıraktıkları veri yetersizliği sebebiyle

ulaşılamamıştır.

Page 83: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

77

Bu gizemlerle ilgili bir diğer önemli nokta ise Eleusis bölgesini ele geçirdikten

sonra Eleusis Gizemleri’nde söz sahibi olan Atina’nın, arazisinin uygunsuz koşulları

sebebiyle tahıl yetiştirmede zorluk çektiği ve tahıl dış alımına dair bulguların olduğu

belirtilmiştir. Eleusis Gizemleri’ni kendi egemenliği altına alan Atina’nın İ.Ö. 5.

yüzyılda, diğer Yunan polislerinden, Eleusis Demeter’ine tahıl bağışı yapmalarını

talep etmeleri, bu ritüellerin bazı politik amaçlara da hizmet etmesi için

kullanıldığını göstermektedir.

Demeter Tapımı içerisinde yer alan ve bereketi arttırmak amacıyla

düzenlenen Thesmophoria şenlikleri de örnek inceleme olarak araştırmanın ana

konusu çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır. Çeşitli yaklaşımlara yer verilmiştir

ancak yapılan literatür taraması sonucunda ortaya çıkan şudur ki Thesmophoria

şenlikleri de Tanrıça Demeter’in diğer rituellerinde olduğu gibi gizemini büyük

oranda korumaya devam etmektedir. Bu sebeple Thesmophoria ile ilgili bölümde

çeşitli araştırmacıların yaklaşımlarındaki ortak noktalar ve farklı yaklaşımlar hem

metin içerisinde hem de dip notlarda verilmeye çalışılsa da sonuç Thesmophoria ile

ilgili olarak ulaşılabilecek yazınsal ve arkeolojik verilerin kurban edilen domuz

kemiklerinden, adak olarak yapılan sunulardan ve birkaç yazınsal bulutudan öteye

gidememektedir. Ancak belirtilen bu buluntular Thesmophoria ile birebir örtüşen

ritüellerin kalıntıları olarak algılandığında yine bu ritüellerin öne çıkan unsurları net

bir şekilde görülebilmektedir; domuz kurban edilmesi, Persephone’den dolayı

kithonik yönlü adaklar ve Demeter’in anne özelliğini vurgulayan adaklar.

Bu araştırma ve sonuçlarının ışığında ortaya çıkan şudur ki Demeter kültü,

Ana Tanrıça kültünün bir uzantısı olarak algılanabilecek düzeyde güçlü özellikler

göstermektedir. Bu durum kadınların bu kült içerisindeki önemini vurgulayarak

erkeklerin dış etmen olarak görülmesine sebebiyet vermiştir. Ayrıca, “hem kız-

kadın, hem bakire-anne olarak kendi içinde zıtlık taşıyan bir çift değerlilikte kendini

ortaya koyan, evrensel ölçüde tek bir kadın figürünün iki ayrı görünümü” 55 olarak

nitelendirilen bu ikili tanrıça grubu içerisinde Persephone’nin konumu yine kadınlarla

özdeşleştirilen kithonik yönü de ortaya koymakta ve daha ilkel Ana Tanrıça

tapımlarında da görülen yer altını da kapsayan bir gücü ifade etmektedir. Mitsel

özellikleri ile kültürel hayata etkileri yine efsanelerine paralel doğrultuda -kısmi

yerel özelliklere gore değişse de- etki etmiştir. Tapımcılar için kültsel ritüeller

efsaneye uygun mimetik uygulamalardan oluşmuştur. Bu durum arkeolojik veriler

55 Agizza 2001: 111

Page 84: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

78

ile de desteklenmektedir. Ancak, gizliliğin ön planda tutulduğu bu ritüellerin tam

olarak anlaşılabilmesi için açılması gereken sır perdesi, arkeologların, tarihçilerin ve

din bilimcilerin önlerinde durarak yeni yaklaşımlara da olanak kılacak şekilde

gizliliğini korumaya devam etmektedir.

Page 85: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

79

RESİMLER

Resim 1: Yılanlı Tanrıça Figürini (http://tr.wikipedia.org/wiki/Knossos). ................6

Resim 2: Knossos Sarayı’nda bulunan fresko

(http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Bull-leaping.jpg) ........................................9

Resim 3: Günlük yaşamda kadınları konu alan vazo betimi

(http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/31.11.10).............................. 14

Resim 4: Prothesis sahnesi, İ.Ö. yaklaşık 510'a tarihlenen Attik Siyah figürlü adak

tableti (http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/54.11.5) ...................... 18

Resim 5: Gelin ve Damadın at arabası ile Damadın evine getirilişinin konu alındığı

vazo betimi (http://www.metmuseum.org/toah/works-of-art/56.11.1) ............... 21

Resim 6: Meanad betimi (http://www.mlahanas.de/Greeks/Music3.htm) ............ 23

Resim 7: Willendorf Venüsü

(http://tr.wikipedia.org/wiki/Willendorf_Ven%C3%BCs%C3%BC) ..................... 35

Resim 8: Demeter'in Yükselişi, Terracotta kabartma (Thomson 1983: Figure 27) . 36

Resim 9: Demeter'in pappas tipi, Eleuisis'den bir kabartma (Thomson 1983: Figure

28)......................................................................................................... 36

Resim 10: Altın ve fildişi yılanlı Tanrıça, Minos. Yaklaşık İ.Ö. 1500-1600 (Yalom

2002b: Figüre 6) ...................................................................................... 36

Resim 11: Hades ve Persephone betimi

(http://en.wikipedia.org/wiki/File:Persephone_Hades_BM_Vase_E82.jpg)).......... 39

Resim 12: Demeter, Hermes, Persephone ve Dionysos’un birlikte betimleri . (Kerényi

1967: Figure 5) ........................................................................................ 44

Resim 13: Demeter, Persephone ve Triptolemos betimi (Campbell 1995: Resim

14)………………………………………………………………………………………………………………………………47

Resim 14: Demeter (ortada), Kore/Persephone (sağda), Triptolemos (ortada

yukarda), Ploutos’un (Demeter bebek Ploutos’u Kore’ye uzatırken) birlikte betimleri

(Kerényi 1967: Figure 50 B) ....................................................................... 49

Resim 15: Triptolemos, Demeter ve Kore-Persephone ile birlikte, yaklaşık İ.Ö. V.

yüzyıla tarihlenen ve Eleusis'de bulunan mermer kabartma (Kerényi 1967: Figure

36)......................................................................................................... 49

Resim 16: Demeter’in “gözleri açan” sıfatının ön planda tutulduğu adak betimi

(Kerényi 1967: Figure 34) .......................................................................... 54

Resim 17: Eleusis’deki Demeter Kutsal Alanının konumu ve planı

(http://www.utexas.edu/courses/introtogreece/lect18/img8eleusplan.html) ........ 57

Resim 18: Knidos’taki Demeter Kutsal alanının planı (Newton 1862-63’teki orjinal

çizime sadık kalınarak tarafımdan çizilmiştir) ................................................. 59

Resim 19: Knidos’taki Temenos’ta ortaya çıkan arkeolojik buluntuların çizimleri

(Newton 1862-63).......................................................................................59

Resim 20: Knidos Demeter’i (http://kids.britannica.com/comptons/art -

26207/Demeter-of-Cnidus-a-sculpture-of-the-ancient-Greek-goddess) ............... 59

Page 86: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

80

Resim 21: Demeter Tapınağı’nın konumu (mavi renk ile belirtilmiştir) (Ferla 2005:

126) ....................................................................................................... 60

Resim 22: Demeter Kutsal Alanının Planı (Bayhan 1989: Form 4) ...................... 61

Resim 23: Demeter Tapınağı’nın üç boyutlu çizimi

(http://www.vitruvius.be/boek4h9.htm) ....................................................... 60

Şekil 24: Demeter Tapınağı’nın seyir merdivenlerinin oturma basamakları (Radt

2002: res. 127)………………………………………………………………………………………………………….62

Page 87: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

81

Resim 1: Yılanlı Tanrıça Figürini

Resim 2: Knossos Sarayı’nda bulunan fresko

Page 88: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

82

Resim 3: Günlük yaşamda kadınları konu alan vazo betimi

Page 89: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

83

Resim 4: Prothesis sahnesi, İ.Ö. yaklaşık 510'a tarihlenen

Attik Siyah figürlü adak tableti

Page 90: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

84

Resim 5: Gelin ve Damadın at arabası ile Damadın evine getirilişinin

konu alındığı vazo betimi

Page 91: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

85

Resim 6: Meanad betimi

Resim 7: Willendorf Venüsü

Page 92: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

86

Resim 8: Demeter'in Yükselişi, Terracotta kabartma

Resim 9: Demeter'in pappas tipi, Resim 10: Altın ve fildişi yılanlı Eleuisis'den bir kabartma Tanrıça, Minos. Yaklaşık İ.Ö. 1500-1600

Page 93: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

87

Resim 11: Hades ve Persephone betimi

Resim 12: Demeter, Hermes, Persephone ve Dionysos’un birlikte betimleri

Page 94: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

88

Resim 13: Demeter, Persephone ve Triptolemos betimi

Resim 14: Demeter (ortada), Kore/Persephone (sağda), Triptolemos (ortada yukarda),

Ploutos’un (Demeter bebek Ploutos’u Kore’ye uzatırken) birlikte betimleri

Page 95: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

89

Resim 15: Triptolemos, Demeter ve Kore-Persephone ile birlikte, yaklaşık İ.Ö. V. yüzyıla

tarihlenen ve Eleusis'de bulunan mermer kabartma (Kerényi 1967: Figure 36)

Page 96: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

90

Resim 16: Demeter’in “gözleri açan” sıfatının ön planda tutulduğu adak betimi

Resim 17: Eleusis’deki Demeter Kutsal Alanının konumu ve planı

Page 97: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

91

Resim 18: Knidos’taki Demeter Kutsal alanının planı

(ortadaki elips formlu oda kurban çukurunu ifade etmektedir)

Page 98: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

92

Resim 19: Knidos’taki Temenos’ta ortaya çıkan arkeolojik buluntuların çizimleri

Page 99: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

93

Resim 20: Knidos Demeter’i

Resim 21: Demeter Tapınağı’nın konumu

(mavi renk ile belirtilmiştir)

Page 100: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

94

Resim 22: Demeter Kutsal Alanının Planı

Resim 23: Demeter Tapınağı’nın üç boyutlu çizimi

Page 101: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

95

Resim 24: Demeter Tapınağı’nın seyir merdivenlerinin oturma basamakları

Page 102: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

96

KAYNAKÇA

Agizza 2001 Rosa Agizza, Antik Yunan'da mitoloji: masallar ve

söylenceler, Olympos'tan Hades'e, Parnassos'tan

Elysion Bahçeleri'ne savaşlarla dinselliğin iç içe geçtiği

söylenceler evreni, çev. Z. Zühre İlkgelen, İstanbul:

Arkeoloji ve Sanat

Atan 2007 Yaşar Atan, Akdenizli Tanrılar, Evrensel Basım Yayın,

İstanbul

Bayhan 1989 Suzan Bayhan, Priene Miletus Didyma, Kesk in Color

Kartpostalcilik

Beye 1975 Charles Rowan Beye, Ancient Greek literature and

society, Garden City, N.Y.: Anchor Press

Blundell 1998 Sue Blundell, “Marriage and the Maiden: narratives of

the Parthenon” in The Sacred and the Feminine in

Ancient Greece, ed: Sue Blundell, Margaret Williamson,

London and New York: Routledge, 47-71

Bonnard 2004 Andre Bonnard, Antik Yunan Uygarlığı: İlyada’dan

Parthenon’a, çev: Kerem Kurtgözü, Evrensel Basım

Yayın, İstanbul

Borgeaud 2004 Philippe Borgeaud, Mother of the Gods: from Cybele to

the Virgin Mary, trans: Lysa Hochroth, The John

Hopkins University Press, Baltimore and London

Bulba 2011 Mustafa Bulba, “Kaunos Demeter Kayalığından ele

geçen Kıbrıs Heykelcikleri”, ADALYA; Suna-İnan Kıraç

Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü Yıllığı, No:

XIV/2011, 17-31

Campbell 1995 Joseph Campbell, Batı Mitolojisi: Tanrının Maskeleri

Çeviren: Kudret Emiroğlu, İmge Kitabevi, Ankara

Chadwick 1963 John Chadwick, The decipherment of linear B., New

York: Vintage Books

Clark 1998 Isabelle Clark, “The gamos of Hera: myth and Ritual” in

The Sacred and the Feminine in Ancient Greece, ed:

Sue Blundell, Margaret Williamson, London and New

York: Routledge, 13-27

Cosmopoulas 2003 Michael B. Cosmopoulos, Greek Mysteries, The

Archaeology and Ritual of Ancient Greek Secret Cults,

Michael B. Cosmopoulas (ed.), Routledge

Page 103: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

97

Çığ 2006 Muazzez İlmiye Çığ, Bereket kültü ve mabet fahişeliği,

İstanbul: Kaynak Yayınları

Deighton 2005 Hillary J. Deighton, Eski Atina Yaşantısında Bir Gün,

çev: Hande Kökten Ersoy, İstanbul: Homer Kitabevi

Demiralp 2008 Didem Demiralp, “Tanrıça Demeter’in Eleusis’deki

Kültü’ne farklı bir bakış”, Ekev Akademi Dergisi-34

Dickinson 1962 G. Lowes Dickinson, The Greek view of life, Pref. by

E.M. Forster, London: Methuen

Dillon 2002 Matthew Dillon, Girls and Women in Classical Greek

Religion, London and New York

Dürüşken 2000 Çiğdem Dürüşken, Antik Çağ’da Yaşamın ve Ölümün

Bilinmezine Yolculuk, Roma’nın Gizem Dinleri, Arkeoloji

ve Sanat Yayınları İstanbul

Eliade 2003 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi,

çev: Ali Berktay, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, cilt: 1

Ergener 1988 Reşit Ergener, Ana Tanrıçalar Diyarı Anadolu, İstanbul:

Yalçın Yayınları

Fairbanks 1910 Arthur Fairbanks, A handbook of Greek religion, New

York: American Book Company

Ferla 2005 Kleopatra Ferla (ed); contributors, Fritz Graf,

Athanasios Sideris, Priene, Athens: Foundation of the

Hellenic World; Washington, D.C.: Center for Hellenic

Studies, Trustees for Harvard University; Cambridge,

Mass: Distributed by Harvard University Press

Foucart 1914 Paul François Foucart, Eleusinian Mysteries, Paris

Gezgin ve diğ. 2004 İsmail Gezgin, İlkay Gezgin, Nazım Çokişler, Mitoloji:

Mitos ve Logos, Hayatımıza Yön Veren Söylenceler,

Güncel Yayıncılık, İstanbul

Golden 1990 Mark Golden, Children and Childhood in Classical

Athens, Johns Hopkis Press

Guettel Cole 1998 Susan Guettel Cole, “Domesticating Artemis” in The

Sacred and the Feminine in Ancient Greece, ed: Sue

Blundell, Margaret Williamson, London and New York:

Routledge, 27-45

Guthrie 1955 c2 W.K.C. Guthrie, The Greeks and their gods, Boston:

Beacon Press

Hamilton 2008 Edith Hamilton, Mitologya, çev: Ülkü Tamer, İstanbul

Page 104: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

98

Harrison 1955 Jane Ellen Harrison, Prolegomena to the study of Greek

religion, New York: Meridian Books

Hesiod Hesiodos eseri ve kaynakları, çevirenler Sabahattin

Eyuboğlu, Azra Erhat; Önsöz giriş ve sözlük Azra Erhat,

Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991

James 1959 E. O. James, The Cult of the Mother Goddess: An

Archaeological and Documentary Study, New York

Kerényi 1967 Karl Kerényi, Eleusis: archetypal image of mother and

daughter, Translated from the German by Ralph

Manheim, New York: Bollingen Foundation: distributed

by] Panthion Books

Kölemenoğlu 2001 Selma Sözer Kölemenoğlu, Ana Tanrıça Gerçeği,

İstanbul: Arıtan Yayınevi

Licht 1993 Hans Licht, Sexual life in Ancient Greece, trans. by J.H.

Reese; ed. by Lawrence H. Dawson, New York: Dorset

Press

Lloyd-Jones 2001 Sir Hugh Lloyd-Jones, “Ancient Greek Religion”,

Proceedıngs of the American Philosophical Society vol.

145, NO. 4, 456-464

Mikalson 2005 John D. Mikalson, Ancient Greek Religion, Blackwell

Publishing Ltd, UK

Murray 1955 Gilbert Murray, Five stages of Greek religion, Garden

City, N.Y.: Doubleday

Mylonas 1961 George E. Mylonas, Eleusis and the Eleusinian

Mysteries, Princeton, New Jersey, Princeton University

Press

Newton 1862-63 Charles Thomas Newton, A history of discoveries at

Halicarnassus, Cnidus & Branchidæ. By C.T. Newton,

assisted by R.P. Pullan, London: Day & Son

Nilsson 1949 Martin P. Nilsson, A history of Greek religion, translated

from the Swedish by F. J. Fielden. Imprint Oxford:

Clarendon Press

Özgan 2002 Christine Bruns-Özgan, Knidos: Antik Kent Rehberi,

çev: İ. Hakan Mert, Konya

Paglia 2004 Camille Paglia, Cinsel Kimlikler: Nefertiti’den Emily

Dickinson’a Sanat ve Dekadans, İngilizceden çevirenler

Didem Atay, Anahid Hazaryan, Ankara: Epos Yayınları

Page 105: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

99

Radt 2002 Wolfrang Radt, Pergamon: Antik bir kentin tarihi ve

yapıları, Fotoğraflar: Elisabeth Steiner; çeviren: Suzan

Tammer, İstanbul: YKY

Sappho Azra Erhat & Cengiz Bektaş, Sappho: Üzerine

Konuşmalar, Şiir Çevirileri, İstanbul, 1978

Seaford 1998 Richard Seaford, “In the mirror of Dionysos” in The

Sacred and the Feminine in Ancient Greece, ed: Sue

Blundell, Margaret Williamson, London and New York:

Routledge, 128-147

Sina 2004 Ayşen Sina, “Eleusis'de Demeter Kültü ve Kadın

Ritüelleri/The Cults of Demeter and the Rituals Held by

Women at Eleusis”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-

Coğrafya Fakültesi Dergisi,44,1, 37-52

Sönmez 2007 Oktay Sönmez, Knidos: Mavide Uyuyan Güzel, İstanbul:

Arkeoloji ve Sanat Yayınları

Stears 1998 Karen Stears, “Death becomes her: gender and

Athenian death ritual”, in The Sacred and the Feminine

in Ancient Greece, ed: Sue Blundell, Margaret

Williamson, London and New York: Routledge, 113-128

Stone 1990 Merlin Stone, When God was a Woman, New York:

Dorset Press

Şenel 1970 Alaeddin Şenel, Eski Yunan’da Eşitlik ve Eşitsizlik

Üstüne, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Yayınları, NO:307, Ankara

Tekin 2003 Oğuz Tekin, Eski Yunan Tarihi, İletişim Yayınları,

İstanbul

Thomas 1998 Christine M. Thomas, “The Sanctuary of Demeter at

Pergamon: Cultic Space for Women and its Eclipse”, in

Pergamon citadel of the gods: archaelogical record,

literary description, and religious development, edited

by Helmut Koester, Harrisburg, Pa.: Trinity Press

International

Thomson 1983 George Derwent Thomson, Eski Yunan toplumu üstüne

incelemeler: Tarih öncesi Ege, çev. Celal Üster,

İstanbul: Payel Yayınevi, 1983-1985

Toynbee 1953 Arnold Toynbee, Greek civilization and character: the

self-revelation of ancient Greek society / introduction &

translation, New York: New American Library

Türcke 1995 C. Türcke, Cinsiyet ve Akıl: Cinsiyetlerarası Savaşımda

Felsefe, çev: M. Tüzel, Kabalcı, İstanbul

Page 106: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

100

Vernant 1996 Jean Pierre Vernant, The Myth and Society in Ancient

Greece, çev. Janet Lloyd, New York

Wilkinson 2009 Philip Wilkinson, Efsaneler ve Mitler, çev: Emel Lakşe,

Alfe Basım Yayın, İstanbul

Winston 2010 Robert Winston, Tanrının Öyküsü: Tanrı mı insanı, insan

mı tanrıyı yarattı?, çev. Sinan Köseoğlu, İstanbul: Say

Yayınları

Yalom 2002a Marilyn Yalom, Antik Çağlardan Günümüze Evli Kadının

Tarihi, çev. Zeynep Yelçe, Neşenur Domaniç, İstanbul

Yalom 2002b Marilyn Yalom, Memenin Tarihi, çev. A. Gün, İstanbul

Yılmaz 2010 Osman Yılmaz, “Sanatın Arketipi olarak Anne İmgesi”,

C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2010, Cilt: 34, Sayı:

2, 47-59

Zunst 1971 Günther Zuntz, Persephone: Three Essays on Religion

and Thought in Magna Graecia, Oxford, At the

Clarendon Press

Page 107: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

101

ÖZGEÇMİŞ

Adı, Soyadı BAŞAK EMİR

Doğum Yeri ve Yılı BURSA 1982

Bildiği Yabancı Diller İNGİLİZCE FRANSIZCA ve Düzeyi ÇOK İYİ ORTA

Eğitim Durumu Başlama - Bitirme Yılı Kurum Adı Lise 1993 2000

Nilüfer Milli Piyango Anadolu Lisesi

Lisans 2003 2007 BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

Yüksek Lisans 2008 -

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

Doktora

Çalıştığı Kurum (lar) Başlama - Ayrılma Yılı Çalışılan Kurumun Adı

1.

2. 3.

Üye Olduğu Bilimsel ve Mesleki Kuruluşlar

Katıldığı Proje ve

Toplantılar

Yayınlar: Diğer: Sunumlar:

“Reşat Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi”, Boğaziçi

Üniversitesi Tarih

Öğrencileri Sempozyumu, 2005, İstanbul “The meeting place of the first Ecumenical Council and

the Church of the Holy Fathers at Nicaea”, Prof. Dr. Cyril Mango’nun makale

okuması, Uluslararası İznik 1. Konsil Sarayı’nın Lokalizasyonu Çalıştayı, 22-23 Mayıs

2010, İznik İletişim (e-posta): [email protected]

Tarih İmza

Adı Soyadı

Page 108: ANTİK ÇAĞDA KADINLARIN DİNSEL RİTÜELLERİ -Thesmophoria örnek incelemesi-

102

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TEZ ÇOĞALTMA VE ELEKTRONİK YAYIMLAMA İZİN FORMU

Yazar Adı Soyadı Başak Emir

Tez Adı

Antik Çağ’da Kadınların Dinsel Ritüelleri –Thesmophoria örnek incelemesi-

Enstitü Sosyal Bilimler Enstitüsü

Anabilim Dalı Arkeoloji Bilim Dalı Klasik Arkeoloji

Tez Türü Yüksek Lisans Tez Danışman(lar)ı Prof. Dr. Mustafa Şahin

Çoğaltma (Fotokopi Çekim) İzni x Tezimden fotokopi çekilmesine izin veriyorum

Tezimin sadece içindekiler, özet, kaynakça ve içeriğinin % 10 bölümünün fotokopi çekilmesine izin veriyorum

Tezimden fotokopi çekilmesine izin

vermiyorum

Yayımlama İzni x Tezimin elektronik ortamda yayımlanmasına izin veriyorum

Tezimin elektronik ortamda

yayımlanmasının ertelenmesini istiyorum 1 yıl 2 yıl 3 yıl Tezimin elektronik ortamda

yayımlanmasına izin vermiyorum Hazırlamış olduğum tezimin yukarıda belirttiğim hususlar dikkate alınarak, fikri mülkiyet haklarım saklı kalmak üzere Uludağ Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı tarafından hizmete sunulmasına izin verdiğimi beyan ederim.

Tarih: İmza:

RİT -FR-SKD-12/00