ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ KESİN RAPORU Ephestia kuehniella’da transferin geninin moleküler karakterizasyonu ve savunma reaksiyonlarındaki rolü üzerinde araştırmalar Prof. Dr. Neşet KILINÇER Dr. Nurper GÜZ Proje No: 08B4347005 Başlama Tarihi: 2008 Bitiş Tarihi: 2010 Rapor Tarihi: 2010 Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Ankara - " 2010 "
58
Embed
ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ KESİN …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/5675/Microsoft Word - EPH TRF K[1].pdf · 1 dakika bekletildikten sonra 1 dakika 16
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
ANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJESİ
KESİN RAPORU
Ephestia kuehniella’da transferin geninin moleküler karakterizasyonu ve savunma reaksiyonlarındaki rolü üzerinde araştırmalar
Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Ankara - " 2010 "
I. Projenin Türkçe adı: Ephestia kuehniella’da transferin geninin moleküler karakterizasyonu ve savunma reaksiyonlarındaki rolü üzerinde araştırmalar
Projenin İngilizce adı: Molecular characterization of Ephestia kuehniella transferin and its putative role in defense reactions
Projenin Türkçe özeti:
Transferin böceklerde demir metabolizmasında rol alan önemli bir proteindir. Transferin proteininin demir taşıma fonksiyonunun yanı sıra böceklerde savunma reaksiyonlarında antibiyotik bir ajan olarak, üreme sisteminde jüvenil hormon tarafından regüle edilerek vitellojenik bir protein olarak görev aldığı bilinmektedir. Bu çalışmada model olarak seçilen Ephestia kuehniella ve endoparazitoidi Venturiacanescens ilişkisinde incelenmek üzere transferin geninin moleküler karakterizasyonu ve parazitlenmiş bireylerin farklı dönemlerinde transferin geninin ekspresyonundaki değişimin belirlenmesi amaçlanmıştır. Moleküler yöntemlerin kullanımıyla gerek parazitoid yumurtasına ve gerekse larvasına karşı olası bir savunma reaksiyonunun ip uçlarının ortaya konması hedeflenmiştir. Ayrıca Ephestiatransferin geninin transkripsiyonel profili ve yaralanmanın transferin ekspresyonuna etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Son olarak Ephestia larvalarının bakteri ile enfeksiyonu sonucunda ortaya çıkabilecek transferin ekspresyon değişikliği saptanmıştır. Ephestia kuehniella transferin cDNA’sı revers transkripsiyon polymeraz zincir reaksiyonu (RT PCR) ve cDNA uçlarının hızlı çoğaltılması (RACE) yöntemleriyle klonlanmıştır. 2458 bç uzunluğundaki cDNA’nın 683’lik bir aminoasiti kodladığı saptanmıştır. Ortaya çıkan aminoasit sekansının incelenmesiyle Ephestia transferin geninin Chilo suppressalis’e %76, Galleria mellonella’a %75, Plutella xylostella’ya %74, Manduca sexta’ya %74, Bombyx mori’ye %73, Spodoptera litura’ya %72, Choristoneura fumiferana’ya %71 oranında benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca elde edilen sekansta olası demir bağlama bölgelerinin N terminal lobda olduğu tahmin edilmektedir. Ephestia’nın baş, toraks, barsak, yağ dokusu ve ovarylerinin dissekte edilmesiyle yapılan RT PCR analizi sonucunda transferin transkriptlerinin en fazla yağ dokusunda ve ovarylerde olduğu saptanmıştır. Ephestia’nın farklı gelişme dönemlerinde transferin mRNA’sının ekspresyon profilini incelemek için yapılan Northern blot analizi sonucunda transferin ekspresyonunun en fazla görüldüğü dönemler sırasıyla otuz üç günlük larva, otuz üç günlük erkek larva ve pupadır. En düşük transferin ekspresyonu ise yumurta ve erginlerde saptanmıştır. Ephestialarvalarının steril iğne ile yaralanması sonucunda transferin ekspresyon düzeyi RT PCR ile belirlenmiş bunun sonucunda kontrol gurubuna göre artış göstermesi transferinin yara tamirinde ve bu aşamada olabilecek melanin reaksiyonlarında rolü olabileceği saptanmıştır. Önceki çalışmalarda belirtildiği gibi Ephestia larvalarının E. coli bakterisiyle enfekte edilmesiyle transferin mRNA seviyesi artış göstermiş ve bu artışın en fazla altıncı saatte olduğu ve 24 saat sonra bile kontrol grubuna göre yüksek kaldığı gözlenmiştir. Son olarak Ephestia’nın endoparazitidi olan Venturia canescens ile parazitlenmesi sonucu parazitlenmiş larvalarda transferin ekspresyon düzeyinin kademeli olarak arttığı bulunmuştur. Elde edilen sonuçlarla konukçu parazitoid ilişkisinde olası savunma reaksiyonlarında transferinin rolüne açıklık getirilmeye çalışılmıştır.
Projenin İngilizce özeti:
Tranferrin is an iron transport protein playing an important role in iron metabolism in insects. It is also a
vitellogenic protein and an antibiotic agent regulated by juvenile hormone. In this study, a full length
cDNA encoding a putative iron binding transferin in the Mediterranean flour moth (EkTrf) is
characterized. The clone (2458 bp) encodes a protein of 683 amino acids with a molecular weight of
approximately 76 kDa. The deduced amino acid sequence showed significant homology with known
Manduca sexta (74%), Bombyx mori (73%), Spodoptera litura (72%), and Choristoneura fumiferana
(71%). The EkTrf appears to have residues comprising iron binding sites only in N terminal lobe. RT
PCR analysis indicated that EkTrf transcripts were predominantly abundant in the fat body and ovary.
EkTrf was expressed exclusively at the final larval instars of both male and female and also in pupae.
Analysis of parasitized larva of Ephestia by its endoparasitoid Venturia canescens showed that
transferin expression is induced following parasitoid challenge suggesting EkTrf may play an additional
role in immunity. In similar to other reports, EkTrf increased upon bacterial infection at 6 h post
treatment and remained high until 24 h. Additionally, RT-PCR analysis revealed that EkTrf was
upregulated by wounding.
II. Amaç ve Kapsam
Bu proje ile depolarda ekonomik olarak zarar meydana getiren Ephestia kuehniella’da transferin geninin moleküler karakterizasyonu yapılmıştır. Bu amaçla öncelikle transferin cDNA’sının klonlanması ve sekans analizi gerçekleştirilmiştir. Elde edilen aminoasit sekanslarının diğer böcek gruplarıyla karşılaştırılması yapılarak transferin geni bakımından filo genetik ilişkiler ortaya konmaya çalışılmıştır. Daha sonra Ephestia’nın endoparazitoidi olan Venturia canescens’in konukçuda meydana getirdiği savunma reaksiyonunun transferin geni ekspresyonu üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bunun için sekansı çıkarılmış cDNA’nın bir bölgesinden işaretli probun kullanımı ile parazitlenmiş veparazitlenmemiş konukçulardan Northen blot analizi yapılarak transferin ekspresyon düzeyleri belirlenmeye çalışılmıştır.
III. Materyal ve Yöntem
Böcek kültürlerinin yetiştirilmesi:
Bu çalışmada ana materyal olarak Ephestia kuehniella ve parazitoidi Venturia canescens kullanılmıştır. E. kuehniella un ve kepek karışımında yetiştirilmiştir. Her iki böceğin üretimi 25±1 °C sıcaklık, % 60-70 orantılı nem, 16 saat aydınlık 8 saat karanlık koşulların sağlandığı iklim odalarında gerçekleştirilmiştir. Ortalama 29 günlük Ephestia larvalarına bal ile beslenen yaklaşık 10-15 parazitoid salınmış 24 saat sonra uzaklaştırılmıştır. Konukçu içerisinde gelişimini tamamlayarak çıkış yapan ergin parazitoitler bal verilerek beslenmiştir. Parazitlenmiş larvaların kullanıldığı deneylerde larvaların parazitlendiğinden emin olmak için larvalar parazitlendikten sonra her bir larva mikroskop altında dissekte edilerek içerisinde Venturia yumurtası ya da larvası olup olmadığı kontrol edilmiştir. Bu amaçla öncelikle Venturia’nın ovarylerindeki yumurtalar mikroskop altında dissekte edilerek görüntülenmiştir.
Yapılan çalışmalarda Ephestia kuehniella’dan transferin geninin dizisine rastlanmamıştır. Bunun için önce Ncbi (National Center for Biotecnology Information)’ın web sitesinden böceklerde saptanan transferin genine ait sekanslar incelenmiştir. Daha sonra bu sekansların birbirine benzerlik gösterdiği korunmuş bölge seçilerek bu bölgeye uygun primer dizaynı yapılmıştır. Larvalardan RNA ekstraksiyonu yapılarak cDNA sentezine gidilmiştir. Elde edilen cDNA dizayn edilen primerler ile çoğaltılarak klonlanması yapılmıştır.
RNA ekstraksiyonu: Ephestia kuehniella larvaları 1,5 ml’lik ephendorf tüpünün içine konulmuştur. Sıvı nitrojen içine daldırılıp dondurulmuşur. Üzerine 200 µl Trizol Reagent (Invitrogen) eklenmiştir. Steril bir havaneli yardımıyla böcekler Trizol reagent içinde ezilmiştir. Üzerine 800 µl daha Trizol reagent eklenmiştir. Vortex yardımıyla hafifçe karıştırıldıktan sonra nükleoprotein yapısının tamamıyla çözülmesi için 5 dakika oda sıcaklığında bekletilmiştir. En yüksek devirde 10 dakika santrifüj edilmiştir. Üst kısımda toplanan sıvı yeni ephendorf tüplerine aktarılmıştır. Bu tüplere 200 µl chloroform eklenmiştir. Ephendorf tüplerinin ağzı kapatıldıktan sonra tüpler elde 15 saniye sallanarak sıvıların iyice karışması sağlanmıştır. Ephendorflar oda sıcaklığında 2-3 dakika bekletilmiştir. Daha sonra tüpler 15 dakika 4°C’de 12 000 g hızda santrifüj edilmiştir. Santrifüj sonrasında 3 faz oluşmuştur. Bunlardan en üstteki renksiz sıvı alınarak yeni ephendorflara aktarılmıştır. Üzerine 500 µl isopropyl alkol eklenmiştir. Örnekler hafifçe karıştırılarak 10 dakika oda sıcaklığında bekletildikten sonra 10 dakika 12 000 g hızda 4°C’de santrifüj edilmiştir. Santrifüj sonrası elde edilen sıvı uzaklaştırılmıştır. Altta kalan RNA peleti 1 ml %75’lik alkol ile yıkanmıştır. Son olarak 5 dakika 7 500 g hızda 4°C’de santrifüj edilmiştir. Peletin üzerindeki sıvı uzaklaştırılarak peletin hava yoluyla kuruması sağlanmıştır. Pelet kurutulduktan sonra büyüklüğüne göre belli oranda distile su eklenmiştirve RNA peletinin su içerisinde çözünmesi sağlanmıştır. cDNA sentezi: Ekstrakte edilen RNA’nın kalitesi ve miktarı Nanodropta ölçülmüştür. Eğer yeterli miktarda RNA elde edilmişse total RNA’dan cDNA sentezi yapılmıştır. cDNA sentezinden önce RNA DNA Free Kit (Ambion) ile muamele edilerek temizlenmiştir. RNA’nın DNAse ile muamele edilmesi: Temizlenecek RNA temiz bir epphendorfa aktarılarak üzerine onda biri kadar 10xDNAse I buffer ve 1 µl rDNAse I eklenmiştir. 37°C’de 20-30 dakika bekletilmiştir. Üzerine RNA miktarının onda biri kadar DNAse inactivation reagent eklenerek oda sıcaklığında iki dakika bekletilmiştir. Daha sonra 10 000 g devirde 1,5 dakika santrifüj edilmiştir. Santrifüj sonunda elde edilen RNA temiz bir epphendorf tüpünealınmıştır. cDNA sentezi için ImProm-II Reverse Transcription System (Promega) kullanılmıştır. 0,2 ml’lik steril ephendorfların çerisine yaklaşık 1 ug RNA, reaksiyon başına 0,5 ug Oligo (dT) primeri eklenerek reaksiyon 5 µl distile suya tamamlanmıştır. Tüpler önceden ısıtılmış 70°C’de 5 dakika bekletilmiştir ve hemen buz içerisine alınmıştır. cDNA sentez reaksiyonu aşağıdaki kimyasallar eklenerek hazırlanmıştır. 4 µl ImProm-II 5xReaksiyon buffer 4,8 µl 6mM MgCl2 1 µl 0,5 mM dNTP 1 µl 20 ünite Recombinant RNasin Ribonuclease Inhibitor 1 µl ImProm-II Reverse Transcriptase 3,2 µl Distile su Önceden Oligo dT ile muamele edilmiş RNA yukarıdaki reaksiyon karışımı içerisine eklenerek 25°C’de 5 dakika bekletilmiştir. Daha sonra 42°C’de yaklaşık 1 saat bekletilerek cDNA sentezi gerçekleştirilmiştir. Reverse transcriptase enzimini inaktive etmek için 15 dakika 70°C’de bekletilmiştir. cDNA’nın PCR ile çoğaltılması: Elde edilen cDNA ile transferin genine spesifik primerler ile PCR yapılmıştır. PCR reaksiyonu için 50 µl’lik mastermix hazırlanarak 0,5 ml’lik ephendorf tüpüne konularak thermocycler’a konulmuştur. 10 µl 5xPCR Buffer 5 µl 25 mM MgCl2 1 µl 10 mM dNTP Mix 1 µl 10 mM Reverse Primer 1 µl 10 mM Forward Primer
0,5 µl Taq DNA polymerase (5 U/µl) 1 µl cDNA 35,5 µl distile su Aşağıda verilen PCR koşulları denemelerle optimize edilmiştir. Başlangıç denatürasyonu 95 °C’de 1-3 dakika Denatürasyon 94-95 °C’de 0,5-2 dakika Primer annealing (bağlanma) sıcaklığını hesaplamak için önce erime sıcaklığı hesaplanmıştır. Bu sıcaklık değeri primerde yer alan nükleotid sayısı kullanılarak 4 (G+C)+2 (A+T) °C formülünden hesaplanarak bulunmuştur. Annealing değeri olarak en düşük erime sıcaklığından 5 °C düşük olan sıcaklık kullanılmıştır. Annealing için 40 °C-65 °C arasında bir sıcaklıkta 0,5-2 dakika arasında tutulmuştur. Extension (uzatma) sıcaklığı 70-75 °C arasında 1-3 dakika Son extension (uzatma) sıcaklığı 72 °C’de 5-15 dakika 25-40 arasında döngü kullanılmıştır. Çalışma süresince kullanılan primer dizileri aşağıda verilmiştir: Transferin primerleri
İleri (Forward):
L1: 5’-TTC CGK TAY SAR GCH GTH ATH GT-3’
L2: 5’-AAG ATM CCW TRA CDA TGY TGA TGA A-3’
L3: 5’-AAC TAY ACN GAR GTC ATY GA-3’
L4: 5’-TGG TTC ACH AAM GTH YTD GG-3’
L5: 5’-GTG TCG TGC TAT GTC TGT GTT C-3’
Geri (Reverse)
L1: 5’-TGC CAM GGT CTN GCN GCC CA-3’
L2: 5’-CCH ARD ACK TTD GTG AAC CA-3’
L3: 5’-GCA TTR TTR AAR ATR ACR TTR TYR TTC TT-3’
L4: 5’-ATD GHH TTR AAY TTB TCR AAG TC-3’
L5: 5’-CCG TCT CTC TGT TTA GGC AA-3’
PCR ürünlerinin jelde görüntülenmesi: Elde edilen PCR ürünleri agarose gel elektroforezi ile kontrol edilmiştir. Genellikle %1,2 agaroz jel kullanılarak 100 V’da yaklaşık 1 saat koşturulmuştur. Jeldeki bantlar transilluminatör yardımıyla görüntülenmiştir. Jel ekstraksiyonu: cDNA bölgesinin PCR yoluyla çoğaltılmasından sonra istenilen büyüklükte olan bant seçilerek jel ekstraksiyonu yapılmıştır. Jel ekstraksiyonu için Wizard SV Gel and PCR Clean-Up System (Promega) kullanılmıştır. İstenilen büyüklükte olan bant UV ışığı altında seçilerek steril bir jilet ile kesilerek 1,5 ml’lik ephendorfa konulmuştur ve jelin ağırlığı tartılmıştır. Ephendorf içindeki jelin üzerine 10 mg jel için 10 µl membrane binding solüsyonu eklenmiştir. Vortekslenip 50-65ºC’de 10 dakika jelin erimesi beklenmiştir. Eriyen jel minikolon içerisine konarak 16 000 g hızda 1 dakika santrifüj edilmiştir. Altta kalan sıvı uzaklaştırılarak kolonun üzerine 700 µl membrane washing solüsyonu eklenmiştir. 1 dakika 16 000 g devirde santrifüj edildikten sonra alttaki sıvı atılacak bu işlem 500 µl membrane washing solüsyon ile bir kere daha tekrarlanmıştır. Bu defa 16 000 g devirde 5 dakika santrifüj edilmiştir. Santrifüjden sonra altta toplanan sıvı atılarak aynı kolon 1 dakika daha santrifüj edilmiştir. Üstteki
kolon 1,5 ml’lik ephendorfa yerleştirilerek üzerine 50 µl nuclease free su eklenmiştir. Oda sıcaklığında 1 dakika bekletildikten sonra 1 dakika 16 000 g’de santrifüjlenmiştir. Ephendorfa toplanan ürün -20 ºC’de saklanarak bir sonraki aşamada kullanılmıştır. cDNA’nın klonlanması: Elektroforezden sonra elde edilen ürün beklenilen büyüklükte ise ve yeterli ise klonlama işlemlerine başlanmıştır. Sekansı çıkarılmak istenen bölge klonlama vektörü içine konmuştur. Klonlama vektörü olarak pGEM T Easy Vector System II (Promega) kullanılmıştır. Öncelikle vektör içine konulacakcDNA miktarı hesaplanmıştır. Bunun için şu formül kullanılmıştır. Kullanılacak vektörün miktarı (ng) x insert edilecek bölgenin büyüklüğü (kb) x insert/vektörün molar oranı
Vektörün büyüklüğü
Daha sonra cDNA vektör içine ligasyon (bağlama) reaksiyonu ile konulmuştur. Ligasyon işlemi için birisi pozitif kontrol diğeri standart reaksiyon olmak üzere 2 reaksiyon gerçekleştirilmiştir. Standart reaksiyon: 2x Rapid Ligation Buffer 5 µl pGEM T Easy Vector (50 ng) 1 µl PCR ürünü hesaplanarak belirlenmiştir T4 DNA Ligase 1 µl Toplam reaksiyon 10 µl’e tamamlanacak şekilde distile su eklenmiştir. Pozitif kontrol reaksiyonu: 2x Rapid Ligation Buffer 5 µl pGEM T Easy Vector (50 ng) 1 µl Insert edilecek kontrol DNA 2 µl T4 DNA Ligase 1 µl Toplam reaksiyon 10 µl’e tamamlanacak şekilde distile su eklenmiştir. 0,5 ml’lik ephendorf tüplerine yukarıda belirtilen maddeler bir araya konularak karıştırılmış oda sıcaklığında 1 saat bekletilmiştir. Ligasyon işleminden sonra transformasyon yapılmıştır. Vektöre bağlanmış DNA E. coli bakteri hücresine transforme edilmiştir. Bunun için plasmidi içine alacak olan özel E. coli bakteri hücresi ( JM 109 High Efficiency Competent cell Promega) kullanılmıştır. -70 °C ‘de muhafaza edilen E. colicompetent hücresi çıkarılarak buz içerisinde eritilmiştir. İçinden 50 µl alınarak 1,5 ml’lik ephendorf tüpüne konulmuştur. Üzerine 2 µl ligation reaksiyonundan eklenmiştir. Hafifçe karıştırılarak buz içerisinde yaklaşık 20 dakika bekletilmiştir. Ephendorflar önceden sıcaklığı 42°C’e ayarlanmış su banyosunda 45-50 saniye bekletilmiştir. Daha sonra buza alınarak burada 2 dakika kadar bekletilmiştir. Üzerine 950 µl LB solüsyonu eklenmiştir. 1,5 saat 37°C’de çalkalayıcıda bekletilmiştir. LB (Luria broth) agar ortamı hazırlanarak içerisine 50 mg/ml oranında ampiciline eklenerek cam petri kaplarına dökülmüştür. LB ortamı donduktan sonra üzerine X-Gal ve IPTG eklenerek 150 µl transforme edilmiş hücreler ortama yayılmıştır. Petriler 37°C’de bir gece bekletilmiştir. Ertesi gün rekombinant koloniler seçilerek ampiciline içeren LB solüsyonuna alınarak 15 ml’lik falcon tüpler içerisinde 37°C’de bir gece çalkalayıcıda bekletilmiştir. Plasmid izolasyonu: Elde edilen rekombinant plasmid DNA’sı Wizard Plus SV Minipreps DNA Purification System (Promega) kiti kullanılarak izole edilmiştir. Rekombinant kolonilerin LB solüsyonunda bir gece büyütülmesinden sonra ertesi sabah spektrofotometrede A600 değerleri okunmuştur. Eğer plasmidin kopya sayısı yüksek ise 1-5 ml’si, eğer plasmidin kopya sayısı düşük ise 10 ml’si alınarak falcon tüplerine konarak 10 000 g hızda 5 dakika santrifüj edilmiştir. Üstteki sıvı atılarak peletin üzerine 250 µl cell resuspension solüsyonu eklenmiş peletin vorteks ya da pipet yardımıyla çözünmesi sağlanmıştır. Daha sonra elde edilen sıvı 1,5 ml’lik ephendorflara aktarılmıştır. Bunun üzerine 250 ul cell lysis solüsyonu eklenerek ephendorflar elde çalkalanarak karıştırılmıştır. 5 dakika oda sıcaklığında içindeki sıvı saydam bir hale gelene kadar bekletilmiştir. Üzerine 10 ul Alkaline protease solüsyonu eklenmiştir. Ephendorflar yine elde çalkalanarak solüsyonun karışması sağlanarak yaklaşık 5 dakika kadar oda sıcaklığında bekletilmiştir. Alkaline protease eklememizin nedeni izole edilen DNA’nın kalitesini
olumsuz yönde etkileyecek olan endonükleazları ve diğer proteinleri inaktive etmektir. Daha sonra 350 ul neutralization solüsyonu eklenerek elde karıştırılmıştır. 14 000 g hızda 10 dakika santrifüj edilmiştir. Böylelikle plasmid DNA’sı pürifiye etmeye hazır hale gelmiştir. Santrifüjden sonra elde edilen sıvıdan yaklaşık 850 ul alınarak spin kolon içerisine konmuştur. Bu işlem sırasında ephendorfun dibindeki pelete dokunmamaya dikkat edilmiştir. Kolona aktarılan sıvı 1 dakika en yüksek devirde santrifüjlenmiştir. Spin kolonun altında toplanan sıvı atılmıştır. Üzerine 750 ul column wash solüsyonu eklenmiştir. Bir dakika en yüksek devirde santrifüj edildikten sonra yine altta kalan sıvı uzaklaştırılmıştır. Üzerine 250 ul column wash solüsyonu eklenerek bir kez daha yıkama işlemi gerçekleştirilmiştir. Aynı şekilde en yüksek devirde 2 dakika santrifüj edilerek column temiz bir 1,5 ml’lik ephendorf üzerine konmuştur. Plasmid DNA’sının üzerine 100 ul nuclease free su eklenerek 1 dakika en yüksek devirde santrifüj edilerek plasmid DNA’sı izole edilmiştir. Restriksiyon analizi: İzole edilen plasmid DNA’sı birkaç ephendorf tüpüne ayrılarak bir kısmı restriksiyon enzimleriyle kesilerek kontrol edilmiştir. Restriksiyon enzimleri olarak vektörü kesimleyen 2 enzim (Nde I ve Sph I New England Biolabs) kullanılmıştır. Restriksiyon kesimlemesi için aşağıdaki reaksiyon kullanılmıştır. 3 µl plasmid DNA’sı NE Buffer 2 1,5 µl Nde I 0,5 µl Sph I 0,5 µl Distile su 9,5 µl Yukarıda belirtilen kimyasallar ephendorf tüpünde bir araya getirilerek 37°C’de yaklaşık 3 saat bekletilmiştir. Daha sonra kesimlenmiş ve kesimlenmemiş plasmid DNA’sı %1,2’lik agaroz jelde koşturularak sekansı çıkarılmak istenen bölgenin vektör içine klonlanıp klonlanmadığı kontrol edilmiştir. Belli bir cDNA bölgesinin sekans analizi: Elde edilen PCR ürünü agaroz jel elektroforezi ile kontrol edilerek elektroforez sonucu vektör ve cDNA’nın bantları uygun büyüklükte ise klonlanmış cDNA’nın sekans kiti (Dye Terminator Cycle Sequencing Kit, Beckman Coulter) kullanılarak Beckman CEQ 8800 sekans cihazı yardımıyla analizi yapılmıştır. Sekans analizinden önce sekans PCR’ı yapılmıştır. Bunun için vektör içine klonlanmış cDNA’dan 5 µl 94 °C’de 4 dakika denatüre edilerek hemen buz içerisine alınmıştır. Sekans PCR reaksiyonunun içerisine 5 µl denatüre edilmiş DNA, 2 µl 1,6 pmol T vektörün sekans primeri (T7 veya Sp6), 5 µl premix ve 8 µl distile su eklenmiştir. PCR için 96°C’de 3 dakika, 96 °C’de 20 saniye, 55 °C’de 20 saniye, 60 °C’de 4 dakika kullanılarak toplam 35 döngülük bir program kullanılmıştır. Daha sonra elde edilen PCR sekans ürünleri Agencort CleanSEQ (Beckman) ile temizlenmiştir. Bunun için PCR’dan alınan örneklerin üzerine 20 µl Agencourt CleanSEQ eklenmiştir. % 85’lik ethanolden 62 µl konularak SPRIplate üzerinde yaklaşık 8 dakika bekletilmiştir. Ethanol uzaklaştırılarak 100 ul tekrar ethanol eklenerek 3 dakika daha bekletilmiştir. Ethanol pipet yardımıyla uzaklaştırılıp 10 dakika daha oda koşulunda bekletilmiştir. 40 µl Sample loading solution eklenerek karıştırılacak daha sonra sample plate üzerine aktarılmıştır. Örneklerin üzerine birer damla mineral yağı damlatılarak buffer plate ile birlikte Beckman Coulter CEQ 8800 cihazında analiz edilmiştir. Sekans analizi sonuçları Ncbi’da bulunan veri tabanı ile karşılaştırılarak değerlendirilmesi yapılmıştır. Elde edilen sekansın doğruluğu kontrol edildikten sonra transferin cDNA’sının bilinmeyen bölgelerinin sekans analizi benzer şekilde First Choice RLM RACE kit (Ambion) kullanılarak yapılmıştır. Bu kit yardımıyla sekansı çıkarılmış bölgeden yararlanılarak 5’ ve 3’ yönünde ilerlenmiştir. RACE kitin protokolü aşağıda verilmiştir. 5’ RACE için yapılan işlemler: Önceden belirtildiği şekilde Trizol kullanılarak total RNA ekstraksiyonu yapılmıştır. Elde edilen RNA jelde görüntülenerek nanodropta değerlerine bakılmıştır. RACE kit için kullanılan RNA’nın temiz
olması başarılı sonuç alınması açısından son derece önemlidir. Bunun için gerekirse RNAtemizlenmiştir. RNA’yı temizlemek için Rneasy mini kit (Qiagen) kullanılmıştır. Temizlenecek olan RNA hacmi DEPC ile muamele edilmiş su ile toplam 100 ul’ e tamamlanmıştır. Üzerine kit içerisinde bulunan RLT bufferdan 350 ul eklenerek karıştırılmıştır. Bu şekilde sulandırılımış olan RNA’nın üzerine 250 ul %96-100 oranında ethanol eklenerek pipetle karıştırılmıştır. Elde edilen karışımdan 700 µl alınarak Rneasy mini kolon içerisine konulmuştur. 10 000 g devirde 15 saniye santrifüj edilmiştir. Santrifüjden sonra üstteki kolon 2 ml’lik yeni bir collection tüpüne alınmıştır. Üzerine 500 µl RPE buffer eklenerek 15 saniye 10 000 g’de santrifüj edilmiştir. Altta toplanan sıvı atılmıştır. Üzerine tekrar 500 RPE buffer eklenerek 2 dakika daha aynı devirde santrifüj edilmiştir. Alttaki sıvı uzaklaştırılarak 1 dakika en yüksek devirde santrifüj edilmiştir. Daha sonra kolon temiz bir 1,5 ml’lik epphendorf tüpüne konularak üzerine 30-50 ul Rnase free su eklenmiştir ve 10 000 g’de 1 dakika santrifüj edilmiştir. RNA son kez Dnase ile muamele edilecek elde edilen temiz RNA’nın miktarı nanodropta okunarak yeterli miktarda ise RACE işlemlerine devam edilmiştir. 5’ RACE için 10 ug total RNA kullanılmıştır. Önce RNA Calf Intestine Alkaline Phosphatase (CIP) ile muamele edilmiştir. Bunun için bir epphendorf tüpünün içerisine 10 µg total RNA, 2 µl 10xCIP buffer,2 µl Calf Intestine Alkaline Phosphatase ve toplam hacim 20 µl olacak şekilde su konulmuştur. Reaksiyon hafifçe karıştırılarak 37°C’de bir saat bekletilmiştir. Daha sonra reaksiyonu sonlandırmak için 15 µl Ammonium Acetate Solution, 115 µl su ve 150 µl acid phenol:chloroform eklenerek karıştırılarak 5 dakika oda sıcaklığında 10 000 g devirde santrifüj edilmiştir. Üstte toplanan sıvı temiz bir epphendorfa aktarılarak üzerine 150 ul chloroform eklenmiştir. 5 dakika daha aynı sıcaklık ve devirde santrifüj edildikten sonra üstteki sıvı yine temiz bir epphendorf tüpüne alınmış üzerine 150 µl isopropanol eklenmiştir. Vorteks yardımıyla karıştırıldıktan sonra 10 dakika buz içerisinde bekletilmiştir. 20 dakika en yüksek devirde santrifüj edildikten sonra elde edilen pellet 500 µl % 70’lik soğuk ethanol ile yıkanmıştır. 5 dakika daha en yüksek devirde santrifüj edilerek ethanol uzaklaştırılmış ve pelletin kurutulması beklenmiştir. Kuruyan pelletin üzerine 11 µl su ilave edilerek pelletin çözünmesi sağlanmıştır. Sonraki aşamada RNA Tobacco Acid Pyrophosphatase (TAP) ile muamele edilmiştir. Bunun için CIP ile muamele edilmiş RNA’dan 5 µl alınarak üzerine 1 µl 10xTAP buffer, 2 µl Tobacco Acid Pyrophosphatase ve 2 µl su eklenerek 37°C’de bir saat bekletilmiştir. Bu işlemlerden sonra RNA’ya 5’ RACE adaptörü bağlanmıştır. Bunun için 2 µl CIP ve TAP ile muamele edilmiş RNA üzerine 1 µl 5’RACE adaptörü, 1 µl 10xligase buffer, 2 µl T4 RNA Ligase (2.5 U/µl) ve 4 µl su eklenerek 37°C’de bir saat bekletilmiştir. Adaptörün bağlanmasından sonra reverse transcriptase reaksiyonu yapılmıştır. 2 µl adaptör bağlanmış RNA, dNTP karışımından 4 µl, random dekamerlerden 2 µl, 2 µl 10xRT buffer, 1 µl RNase inhibitor, 1 µl M-MLV Reverse Transcriptase ve üzerine su eklenerek toplam reaksiyon 20 µl’e tamamlanmıştır. 42°C’de bir saat bekletildikten sonra RACE PCR yapılmıştır. RACE PCR’da rutin PCR mastermiksi hazırlanmıştır. Bunun için 1 µl RT reaksiyonundan alınıp üzerine 10xPCR buffer, dNTP mix, 5' RACE gene-specific outer primer (10 µM), 5' RACE Outer Primer, thermostable DNA polymerase (0.25 µl of 5U/µl) ve su eklenerek reaksiyon 50 µl’e tamamlanmıştır. Thermocyclera konarak 3 dakika 94 °C’de bir döngü, 94°C’de 30 saniye, 60°C’de 30 saniye, 72°C’de 30 saniye toplam 35 döngü ve son olarak 72°C’de 7 dakikalık bir programda PCR yapılmıştır. PCR reaksiyonunun başarısız olması halinde farklı programlar denenmiştir. Elde edilen PCR ürünleri jelde görüntülenerek ikinci bir PCR yapılmıştır. Nested PCR’da kalıp olarak ilk PCR ürünü kullanılmış, primer olarak 5' RACE gene specific inner primer (10 µM) kullanılmıştır. PCR’lar sonunda beklenen ürünlerin alınmasıyla daha önceden anlatılan klonlama yöntemiyle istenilen bölgenin sekansı çıkarılmıştır. 3’ RACE için yapılacak işlemler: 3’ RACE PCR 5’ RACE’e göre biraz daha basit olup CIP ya da TAP muamelesini gerektirmez. 1 µg total RNA alınarak 3’ RACE adaptörü kullanılarak reverse transcriptase reaksiyonu gerçekleştirilmiştir. Bu reaksiyonda 2 µl 1 µg total RNA, 4 µl dNTP mix, 2 µl 3' RACE Adapter, 2 µl 10X RT Buffer, 1 µl RNase Inhibitor, 1 ul M-MLV Reverse Transcriptase ve 8 ul su kullanılacaktır. Reaksiyon karışımı bir saat süreyle 42 °C’de bekletilmiştir. Daha sonra 5’RACE’de olduğu gibi transferin genine spesifik inner
ve outer primerler ile PCR’lar yapılarak 3’ yönünde ilerlemeye çalışılmıştır. Aşağıda 5’ ve 3’ RACE PCR stratejisini özetleyen bir şekil bulunmaktadır.
RACE PCR için kullanılan primer dizileri aşağıda verilmiştir: RACE PCR primer dizileri
L1A 5’ Reverse outer primer: 5’-C C A T T A T G G G C C A A G C A T-3’
L1A 5’ Reverse inner primer : 5’-A C T G A C A C A A C G A A C A T A G
C T G A-3’
L 1 A 5’ Gene specific primer : 5’-T G G G G T C A A C A G A A A C G T
C-3’
L 1 A 3’ RACE inner primer: 5’-A T A A T G G C G G C G A T A G T C G-
3’
L 1 A 3’ RACE outer primer: C A G T T C C C T G A T A A A T G C G A C-
3’
3’ outer primer: 5’-T T G C C T A A A C A G A G A G A C G G-3’
3’ inner primer: 5’-C C T G G C T T T C G G T G A A A A C T G T-3’
(K:G or T; Y: C or T; S: G or C; R: A or G; M: A or C; W:A or T; B: G, T or C; H: A,T or C; D: G, A or T; N: A, G, T, C)
Northern Blot analizi: RNA örneklerinin agaroz jelde ayrılması: %1-%1,5 agaroz jelin hazırlanması: 1,5-3 g agaroz 1xMOPS buffer içerisinde mikrodalgada çözülmüştür. Biraz soğutulduktan sonra üzerine 8,1 ml %37’lik formaldehyde eklenmiştir. Hazırlanan jel uygun büyüklükte taraklar takılmış elektroforez tankına dökülmüştür. Jelin polymerize olması beklenmiştir. 1 litrelik 10xMOPS’un hazırlanması: 200 mM MOPS buffer 50 nM Sodium acetate 20 mM EDTA Yukarıda yazılan kimyasallar bir araya getirilerek 1 litre distile su içerisinde çözülmüştür. pHsı yediye
ayarlanmıştır. Hazırlanan MOPS buffer steril filtreden geçirilerek ışık geçirmeyen bir ortamda +4°C’de muhafaza edilmiştir. RNA yükleme bufferının hazırlanması: 250 µl formamide 83 µl %37’lik formaldehyde 50 µl 10xMOPS 50 µl %100 RNase free Glycerol 10 µl %2,5 Bromophenol blue 1,5 µl etidium bromide 57 µl DMDC veya DEPC ile muamele edilmiş su Ekstrakte edilen RNA miktarı ve kalitesi spektrofotometrede ölçülmüştür. 1 µg total RNA için 2 katı kadar miktarda RNA yükleme bufferı temiz bir ephendorf tüpünün içine konularak 65°C’de 10 dakika denatüre edilmiştir. Denatüre edilmiş örnekler hemen buz içerisine alınmıştır. Jelin poymerize olmasından sonra elektroforez tankının içerisine koşturma bufferı olarak jeli kapatacak şekilde 1xMOPS buffer eklenmiştir. Hazırlanan RNA örnekleri jele yüklenmiştir. 70 voltta yaklaşık 5-6 saat koşturulmuştur. Daha sonra jeldeki bantlar transilluminatör yardımıyla görüntülenmiştir. RNA’nın membrana transfer edilmesi: Jeldeki formaldehyde’i uzaklaştırmak için jel 2 kere on beşer dakika 20xSSC solüsyonu içerisinde yıkanmıştır. 20xSSC solüsyonunun hazırlanması: 3 M NaCl 300 mM Sodium citrate Yukarıdaki kimyasallar tartılarak 1 litre distile su içerisinde çözülmüştür. pH’sı yediye ayarlanmıştır. Plastik bir tepsi üzerine cam bir plaka konmuştur. Tepsi içerisine 20xSSC doldurulmuştur. Cam plakanın tam ortasına uzunlamasına önceden 20xSSC ile ıslatılmış Whatman 3MM kâğıdı konmuştur. Kâğıdın üzerine SSC ile yıkanmış jel yerleştirilmiştir. Steril cam bir pipetle jel ile kağıt arasında kalan hava kabarcıkları alınmıştır. Jelin üzerine aynı büyüklükte kesilmiş naylon membran (Amersham Hybond N+) konulmuştur. Üzerindeki hava kabarcığı pipet yardımıyla çıkarılmıştır. Membranın üzerine jel ile aynı büyüklükte kesilmiş 2 adet Whatman 3 MM kâğıdı konmuştur. En üste yine aynı büyüklükte kesilmiş havlu kâğıtlar konmuştur. Bunun üzerine 200-500 g civarında ağırlık konmuştur. RNA’nın membranan transfer olması için yaklaşık bir gece bekletilmiştir. Ertesi gün RNA’yı membran üzerine sabitleştirmek için RNA kısmı üstte kalacak şekilde membran UV crosslinker fırınının içerisinde 120°C’de 30 dakika ya da 80 °C’de 2 saat bekletilmiştir. Northern blot’ın prehibridizasyonu: Prehibridizasyon için DIG Easy Hyb Granülleri kullanılmıştır. Granüller 64 ml steril distile su eklenerek 37°C’de 5 dakika karıştırılarak çözülmüştür. Membran hibridizasyon şişesine yerleştirilmiştir. 10x10 cm’lik bir membran için 10-15 ml prehibridizasyon buffer eklenerek 68°C’de bir gece hibridizasyon fırınında döndürülerek prehibridize edilmiştir. Ertesi gün prehibridizasyon solüsyonu dökülerek membran üzerine içinde işaretlenmiş probun olduğu hibridizasyon solüsyonu eklenmiştir. İşaretlenmiş probun hazırlanması: Probu işaretlemek için PCR Dig probe Synthesis kit kullanılmıştır. Materyal olarak cDNA klonlanmasında kullanılan plasmid DNA’sı (10-100 pg) ve transferin için dizayn edilmiş primerler kullanılmıştır. İşaretlemeye başlamadan önce kitin içerisindeki malzemelerin enzim hariç buz üzerinde erimesi sağlanmıştır. Hafifçe vorteksleyip yarım dakika santrifüjlenmiştir. Aşağıda verilen çizelgedeki reaksiyonlar hazırlanmıştır.
Kimyasallar Transferin probu İşaretlenmemiş DNA kontrolü
İşaretlenmiş kit kontrol probu
Su 50 µl’e tamamlanır
50 µl’e tamamlanır
29,25 µl
10xPCR Buffer (MgCl2 dahil)
5 µl 5 µl 5 µl
PCR işaretleme karışımı
5 µl - 5 µl
dNTP stok solüsyonu
- 5 µl -
Transferin primeri F
5 µl 5 µl Kit primeri (5µl)
Transferin primeri R
5 µl 5 µl Kit primeri (5µl)
Enzim karışımı 0,75 µl 0,75 µl 0,75 µl DNA 1 µl 1 µl Kit kontrol
DNA’sı (5 µl) Toplam reaksiyon 50 µl 50 µl 50 µl
Yukarıdaki çizelgede belirtilen reaksiyonlar 0,5 µl’lik bir ephendorfa konup thermocyclara konmuştur. Uygun PCR koşulları denemelerle belirlenmiştir. PCR ile amplifiye edilmiş işaretlenmiş probun etkinliğinin kontrolü elde edilen PCR ürünlerinin jelde koşturulmasıyla saptanmıştır. Jelden elde edilen bantlar işaretlenmiş kit kontrol probu ve işaretlenmemiş DNA kontrolü ile kıyaslanmıştır. İşaretlenmiş transferin probunun büyüklüğü istenen büyüklükte ise kullanılacak prob miktarı saptanmıştır. Kit protokünde belirtildiği gibi standart prob konsantrasyonu 1 ml hibridizasyon bufferı için 2 µl prob kullanılmıştır. Konsantrasyonu belirlenen prob hibridizasyon bufferının içerisine eklenerek membranın üzerine dökülerek ön denemelerle belirlenmiş hibridizasyon sıcaklığında 1 gece hibridizasyon fırınında hibridize edilmiştir. Membranın yıkanması ve RNA bantlarının görüntülenmesi için Dig High Prime DNA Labelling and Detection Starter Kit II (Roche) kullanılmıştır. Hibridizasyon tamamlandıktan sonra probun bulunduğu hibridizasyon bufferı daha sonraki Northern blot deneylerinde kullanılmak üzere –20°C’de saklanmıştır.Membran farklı yıkama solüsyonlarıyla hibridizasyon fırını içerisinde yıkanmıştır. İlk önce membran 2 kere beşer dakika 2xSSC, %0,1 SDS solüsyonu içerinde 15-25°C’de yıkanmıştır. Daha sonra 65-68°C’de 2 kere on beşer dakika 0,5xSSC, %0,1 SDS solüsyonunda yıkanmıştır Bu yıkamalardan sonra membran özel hazırlanacak yıkama solüsyonu (0,1 M Maleik asit, 0,15 M NaCl (pH 7,5), % 0,3 Tween 20) içerinde 5 dakika daha yıkanmıştır. Kit içerisinde bulunan 10xBlocking (bloklama) solüsyonu 1xMaleik asit solüsyonu ile seyreltilerek 1xBloklama solüsyonu hazırlanmıştır. Yıkamalardan sonra membran üzerine spesifik olmayan bağlanmaları engellemek için 10 ml 1xbloklama solüsyonu dökülerek yarım saat uygun sıcaklıkta hibridizasyon fırınında bekletilmiştir. Daha sonra kit içerisinde bulunan ve işaretlenmiş proba bağlanacak olan anti digoxigenin AP antibody solüsyonu 5 dakika 10 000 rpm’de santrifüjlenmiştir. Bloklama solüsyonu içine 1: 10 000 oranında antibody solüsyonu eklenecek bunun 10 ml’si alınarak membran yarım saat daha bu solüsyonda bekletilmiştir. Membran önceden maleik asit ile hazırlanmış yıkama solüsyonu ile 2 kere on beşer dakika yıkanmıştır. Daha sonra kit protokolünde önerildiği gibi alkaline fosfotaz bufferı olan detection bufferı hazırlanmıştır. Bunun için 0,1 M Tris HCl ve 0,1 M NaCl distile su içerinde çözülerek pHsı 9,5a ayarlanmıştır. Membran hazırlanan bu solüsyonun 20 mililitresi ile 5 dakika yıkanmıştır. Membran hibridizasyon şişesinden çıkarılmıştır. Bantların görüntülenmesi için CSPD Ready to use isimli kimyasaldan 1 ml membranın üzerine dökülmüştür. Oda sıcaklığında 5 dakika bu kimyasala maruz bırakılmıştır. Kimyasalın fazlası alınarak membran şeffaf naylon bir poşetin içerisine konarak etrafı kapatılmıştır. Northern blot sonucu elde edilen bantlar jel görüntüleme sistemiyle görüntülenmiştir.
IV. Analiz ve Bulgular
Ephestia’da transferin kodlayan geni karakterize etmek için revers transkripsiyon PCR ve RACE PCR
protokolü izlenmiştir. Bu amaçla önce son dönem Ephestia larvaları toplanarak total RNA izolasyonu
yapılmıştır. Elde edilen RNA cDNA sentezinde kullanılmıştır. Daha önceki çalışmalarda Ephestia
transferine rastlanmadığı için başka transferin dizilerinden yararlanılarak dejenere primerler dizayn
edilmiştir. cDNA’nın kalıp olarak kullanılmasıyla Taq polymeraz yardımıyla PCR yapılmıştır. Elde
edilen PCR ürünleri klonlanmış ve sekansları çıkarılmıştır. Tüm cDNA’nın bulunması için beş adet
primer yardımıyla önce tüm genin ufak parçalar halinde dizi analizi yapılmış daha sonra RACE kit
yardımıyla 3’ ve 5’ yönünde ilerlenmiştir. Aşağıda RNA izolasyoundan başlamak üzere elde edilen tüm
sonuçlar verilmiştir.
RNA ekstraksiyonu sonrası elde edilen RNA’nı kalitesi ve miktarı %1’lik agaroz jelde kontrol
edilmiştir. Ekstrakte edilen RNA’nın ve temizlenmiş RNA’nın % 1’lik agaroz jelde koşturulduktan
Şekil: Ephestia transferin sekansının genel veri tabanındaki diğer dizilerle karşılaştırılması RACE tekniği kullanılarak E. kuehniella’ya ait transferin geninin tüm sekansı çıkarılmıştır. Buna göre
tüm cDNA uzunluğu 2458 bç olarak saptanırken, ORF (open reading frame-açık okuma çerçevesi)’nin
uzunluğu 2052 bç olarak bulunmuştur. Saptanan transferin geninin moleküler kütlesi (molecular mass)
76.319 Da olup izoelektrik noktası (isoelectric point) (pI) 8.63 olarak hesaplanmıştır.
5’UTR (5’ transle olmamış bölge)
Kodlama bölgesi 3’ UTR (3’ transle olmamış bölge)
Poly A kuyruğu
80 bp 2052 bp 265 bp 25 bp
Ephestia transferin geninin dizisinin incelenmesi sonucunda 80 bç’lik bir 5’ UTR (5’ transle olmamış
bölge) bulunurken, 3’ ucunda ise 265 bç’lik 3’ UTR (3’ transle olmamış bölge) bulunmaktadır. 3’
RACE kullanılarak yapılan analiz sonucunda transferin geninin 3’ ucunda 25 bç uzunluğunda bir poly
A kuyruğuna sahip olduğu saptanmıştır.
Açık okuma çerçevesi nükleotid ve aminoasit sekanslarıyla birlikte aşağıda verilmiştir.
Ephestia transferin geninin ekspresyon düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yapılan deneylerde öncelikle
transferin geninin hangi gelişme döneminde ve hangi dokuda en fazla ekspresse olduğu saptanmıştır.
Ardından transferin geninin parazitlenme, yaralanma ve bakteri ile enfeksiyonu gibi farklı koşullardaki
ekspresyon seviyelerinin nasıl değiştiği araştırılmıştır.
4. 2. 1 E. kuehniella’nın farklı dokularında transferin düzeylerinin saptanması
Ephestia kültüründen rastgele seçilen ergin dişilerin baş, toraks, barsak, yağ dokusu ve ovaryleri
disseksiyon pensleri yardımıyla mikroskop altında dissekte edilmiştir. Her bir dokunun temiz olarak
dissekte edilmesine özen gösterilmiştir. Özellikle ovaryler ve barsağın etrafındaki yağ dokuları
temizlenmiştir. Disseksiyon sonrasında elde edilen dokular 1xPBS çözeltisi içerisine konmuş ve RNA
izolasyonuna kadar buz içerisinde muhafaza edilmiştir. RNA izolasyonundan sonra elde edilen RNA
miktarı ölçülmüş ve dokuların çok küçük olmasından dolayı çok az miktarda RNA elde edilmiştir. Bu
nedenle dokulardaki transferin ekspresyon düzeylerinin semi quantitative real time PCR yöntemi ile
saptanmasına karar verilmiştir. RNA izolasyonunda sonra tüm dokuların cDNA’ları sentezlenmiştir.
Öncelikle elde edilen cDNA’lar 1:5 oranında sulandırılarak actin primerleriyle çoğaltılarak kontrol
edilmiştir. Ephestia’nın farklı dokularındaki transferin mRNA miktarını saptamak için yapılan deneyde
her bir doku örneği için hem actinle hem de transferinle 20,23,25,28,30 ve 35 döngülük PCR’lar
yapılmıştır. Yapılan PCR’lar sonunda actin ve transferin için artan faz ve plato fazı tesbit edilmiştir.
Buna göre actin için artan faz 25 döngü olarak belirlenmişken transferin için 30 döngü olarak
bulunmuştur. RT PCR’da actin kullanılmasının amacı PCR yaparken her dokudan eşit düzeyde cDNA
ile başlandığını göstermektir. Elde edilen PCR ürünlerinin % 1,5’luk agaroz jelde görüntülenmesi
sonucunda en fazla transferin ekspresyonu yağ dokusunda bulunurken ikinci olarak ovarylerde
saptanmıştır. Bu deney sonuçları aşağıdaki şekilde verilmiştir.
Şekil 4. 35 E. kuehniella’ya ait farklı dokuların transferin ekspresyon düzeyleri
Yapılan çalışmalar transferinin temel olarak yağ dokularında üretildiğini daha sonra kana salgılandığını
ve burada transferinin demire bağlanarak demiri çeşitli dokulara taşıdığı belirtilmiştir (Hirai et al. 2000,
Harizanova et al. 2005). Kim et al. (2008)’ın Protaetia ile yaptığı çalışmada larvalardan toplanan yağ
dokusu, barsak ve epidermis örnekleri ile yapılan Northern blot sonucunda transferinin en fazla yağ
dokusunda sentezlendiği diğer dokularda bulunmadığı saptanmıştır. Dinglasan et al. (2006) Glossina
dişilerinin orta barsak, yağ dokusuyla beraber süt bezi tübülleri ve üreme sistemi erkeklerinin orta
barsak, yağ dokusu ve üreme sistemini dissekte ederek 25, 28, 30 ve 35 döngü kullanarak semi
kantitatif RT PCR yapmıştır. Bu deney sonucunda dişilerin üreme sistemi ve yağ dokusunda en fazla
1 2 3 4 5
1. Baş 2. Barsak 3. Toraks 4. Yağ dokusu 5. Ovary
Transferin
Actin
düzeyde transferin bulunurken buna karşılık barsakta az düzeyde transferin saptanmıştır. Erkeklerin ise
üreme sisteminde bol miktarda transferine rastlanmıştır. Güz et al. (2007) tarafından Glossina ile
yapılan benzer bir çalışmada yine benzer dokular Northern blot analizi ile incelenmiş ve transferin
dişilerde en fazla yağ dokusunda, yağ dokusuna oranla daha az miktarda üreme sisteminde saptanmıştır.
Aedes aegypti’nin kanla beslenmesinden 24 saat sonra transferinin hangi organda bulunduğunu
saptamak için yapılan çalışmada, transferine en fazla yağ dokusunda ve karkasta (toraks, baş ve
bacaklar) rastlanırken, ovarylerde, orta barsakta ve malpigi tüplerinde hiç rastlanmamıştır (Harizanova
et al. 2005). Benzer sonuçlar Ampasala et al. (2004) tarafından bulunmuştur. Araştırıcı Choristoneura
larvalarında en fazla transferin mRNA ekspresyonunu yağ dokusunda bulurken, çok az miktarda
epidermisde bulmuş, orta barsakta hiç transferine rastlamamıştır. Sonuç olarak Ephestia transferinin en
fazla sırasıyla yağ dokusunda ve ovarylerde bulunması daha önce yapılmış çalışmalara uygunluk
göstermektedir.
4. 2. 2 Ephestia’nın farklı gelişme dönemlerinde transferin ekspresyon düzeylerinin belirlenmesi
Ephestia’nın gelişme dönemleri sırasında transferin mRNA’sının nasıl bir ekspresyon profili çizdiğini
göstermek için yapılan deneyde bir günlük Ephestia yumurtaları, on beş günlük larva, otuz üç günlük
dişi ve erkek larvalar, herhangi yaştaki pupa, dişi ve erkek ergin bireyler Ephestia kültüründen
toplanarak RNA izolasyonları yapılmıştır. İzole edilen RNA’ların nanodropta ölçümler yapıldıktan
sonra her birinden 10 µg alınarak formaldehid içeren jelde yürütülmüştür. Membrana aktarılan
RNA’nın transferin probuyla hibridizasyonu ile Northern blot analizi yapılmıştır. Northern blot analizi
sonucunda transferin ekspresyonunun en fazla görüldüğü dönemler sırasıyla otuz üç günlük larva, otuz
günlük erkek larva ve pupadır. En düşük transferin ekspresyonu ise yumurta ve erginlerde saptanmıştır.
Şekil 4. 36’da ilk sıra Ephestia’nın yumurta, genç larva, dişi ve erkek olgun larva, pupa, dişi ve erkek
ergin bireylerine ait transferin ekspresyonunu ikinci sıra ise Northern blotta kullanılan örneklerin eşit
miktarda RNA’ya sahip olduklarını göstermek amacıyla blotın membrana akratılmadan önce çekilmiş
ribozomal RNA resmini göstermektedir.
yumurta
15 günlük larva
33 günlük larva ♀
30 günlük larva ♂
pupa
Ergin ♀
Ergin ♂
Şekil 4. 36 E. kuehniella’nın farklı gelişme dönemlerinde transferin ekspresyon düzeyleri
0
0,1
0,2
0,3
0,4
0,5
0,6
yumurta
15 günlük larva
33 günlük dişi larva
33 günlük erkek larva
pupa
ergin dişi
ergin erkek
E. kuehniella 'nın farklı gelişme dönemlerindeki
transferin ekspresyon düzeyleri
Şekil 4. 37 Ephestia’nın farklı gelişme dönemlerine ait transferin ekspresyon düzeylerinin ribozomal RNA ile normalize edilmiş grafiği
Yukarıdaki grafik faklı gelişme dönemindeki Ephestia bireyleriyle yapılan Northern blot analizi ile elde
edilen sonuçların ribozomal RNA ile normalize edildikten sonra çizilmiş grafiğini göstermektedir.
Grafiktende anlaşılacağı üzere transferin mRNA’sı yumurtadan başlayarak gelişme dönemleri
ilerledikçe bir artış göstermekte ergin olmaya doğru tekrar azalmaya başlamaktadır. Bir önceki deneyde
transferin ekspresyon seviyesinin en fazla yağ dokularında saptanmasıyla gelişme dönemleri göz
önünde bulundurulursa yağ dokusu arttıkça transferin oranının arttığı sonucu çıkarılabilir.
Ribozomal RNA
Transferin
Yoshiga et al. (1999) Drosophila melanogaster’in embriyo, üçüncü dönem larva, açık ve koyu pupa ve
imagolardaki transferin ekspresyon düzeylerini tespit ettiği çalışmasında transferinin en fazla oranda
pupalarda, daha sonra imagolarda ve üçüncü dönem larvalarda tespit etmiştir. Aynı çalışmada
embriyolarda transferin bulunmamasının nedeni Sarcophaga örneğinde olduğu gibi oogenez sırasında
yumurtanın depoladığı transferini embriyonunda kullanmış olabileceği olarak açıklanmıştır.
Choristoneura fumiferana’nın farklı dönemlerinde transferin mRNA’sını saptamak için yapılan
çalışmada Choristoneura’nın transferin düzeyi dördüncü ve beşinci dönem larvaların ilk günlerinde
artmış sonra tekrar azalmış altıncı dönemde ve pupa döneminin ilk günlerinde ise tekrar artış
göstermiştir (Ampasala et al. 2004). Benzer sonuçlar Harizanova et al. (2005) tarafından bulunmuştur.
Aedes aegypti transferin mesajı ilk olarak üçüncü dönem larvalarda görülürken dördüncü dönem
larvalarda artıp pik yapmıştır. Dördüncü dönemin son döneminde düşen transferin düzeyi pupada ve
ergin dönemde tekrar artmıştır. Apis mellifera’da yapılan Northern blot analizinde Ephestia’dakine
benzer sonuçlar almıştır (Nascimento et al. 2004). Apis’deki transferin ekspresyon düzeyi ikinci dönem
larvada başlamış ve beşinci dönem larvada en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Pupa döneminde halen
yüksek olan transferin seviyesi pupa döneminden sonra azalmaya başlamıştır. Başka bir çalışmada
Glossina türlerinin diğer böceklerden farklı bir üreme fizyolojisine sahip olmalarına rağmen benzer
sonuçlar bulunmuştur (Güz et al. 2007). Larval gelişimlerini anne vücudunda tamamlayan Glossina
morsitans dişilerinden birinci, ikinci ve üçüncü dönem larvalar dissekte edilerek dişi bireyler ve
larvalardan ayrı ayrı Northern blot analizinin yapıldığı çalışmada larva dönemlerinde hiç transferin
mRNA’sına rastlanmazken en fazla transferin ekspresyon düzeyi üçüncü dönem larvayı taşıyan
anneden elde edilmiştir. Aynı örneklerin kullanılmasıyla yapılan Western blot analizinde larval
dönemlerde bol miktarda proteine rastlanması ile uterus içerisinde gelişimini tamamlayan larvanın
kendisi için gerekli transferinin anne tarafından sağlandığı ortaya konmuştur. Ayrıca içinde gelişimini
tamamlayan larva dönemleri artan annelerde transferin düzeyinin artması, yağ dokusunun ve
hemolimfin artmasıyla daha fazla transferin üretildiği anlamına gelmektedir.
4. 2. 3 E. coli ile enfekte edilen Ephestia larvalarında transferin düzeyindeki değişimin saptanması
Bakteriyel enfeksiyon sonucunda farklı şekilde ekspresyon gösteren PCR ürünlerinin sekansları
çıkarılmış ve bunlar arasında transferin geninin de yer aldığı belirtilmiştir (Seitz et al. 2003).
Dolayısıyla Ephestia larvalarının laboratuvar streyni E. coli ile enfeksiyonu sonucunda transferin
ekspresyon düzeyinde bir değişiklik olup olmadığı saptanmak istenmiştir. Bu amaçla DH5α streyni LB
ortamında 37 derecede gece boyunca büyütülmüştür. Ertesi gün nanodropta bakteri kültürü ölçülerek
ml’ye 106 bakteri gelecek şekilde PBS çözeltisi içerisinde seyreltilmiştir. Ephestia’ları bakteri ile
enfekte etmek için önce ince uçlu iğne yardımıyla bakteri solüsyonu Ephestia larvalarına enjekte
edilmiştir. Ancak gerek larvaların kısa sürede melanize olmasından dolayı gerekse yaralanmadan dolayı
transferin miktarındaki artış olabileceğinden dolayı farklı bir yöntem uygulanmasına karar verilmiştir.
Bu amaçla Ephestia’nın E. coli ile enfekte edilmesinde Hughes et al. (1981, 1986) tarafından Noctuid
larvalarının Bacillus thruingiensis ve bakulovirus ile enfekte edilmesinde kullanılan ‘droplet feeding’
adı verilen metod kullanılmıştır. Daha önceden metod kısmında açıklandığı gibi 1 ml dd suyun içerisine
0,1 g mavi renkli gıda boyası, 0,1 g sukroz ve 106 bakteri karışımı eklenerek bir karışım hazırlanmıştır.
Yaklaşık 24 saat aç bırakılan Ephestia larvalarının bu solüsyonu içmeleri sağlanmıştır. Mavi boyanın
larva vücudunda görülmesinden sonra denemeye alınan larvalar 3, 6, 12 ve 24 saat sonunda toplanarak
RNA izolasyonları yapılmıştır. Kontrol larva grubuna sadece PBS, sukroz ve boyadan oluşan karışım
verilmiştir. İzole edilen RNA’lardan Northern blot analizi yapılmıştır.
Şekil 4. 38 E. coli ile enfekte olan Ephestia larvalarındaki transferin ekspresyon düzeyinin Northern blot yöntemiyle tespiti 1. E coli+sukroz+boya ile beslendikten 3 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 2. E coli+sukroz+boya ile beslendikten 6 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 3. E coli+sukroz+boya ile beslendikten 12 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 4. E
Transferin
Ribozomal RNA
2 3 4 5 6 7 8 1
coli+sukroz+boya ile beslendikten 24 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 5. Sadece sukroz ve boya ile beslendikten 3 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 6. Sadece sukroz ve boya ile beslendikten 6 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 7. Sadece sukroz ve boya ile beslendikten 12 saat sonra toplanan Ephestia larvaları 8. Sadece sukroz ve boya ile beslendikten 24 saat sonra toplanan Ephestia larvaları
0
0,5
1
1,5
2
2,5
3
3,5
E. coli ile enfekte edilmiş E. kuehniella
larvalarında transferin ekspresyon düzeyi
E. coli
Normal
3 saat 6 saat 12 saat 24 saat
Şekil 4. 39 E.coli ile enfekte edilmiş E. kuehniella larvalarında transferin ekspresyon düzeyi
E. coli ile enfekte edilmiş Ephestia larvaları ile yapılan Northern blot sonucunda bakteri kültürü
verilmiş larvalarda transferin düzeyi normal olanlara göre bir artış göstermiştir. Bu artışın en fazla
altıncı saatin sonunda olduğu gözlenmiştir. Kontrol grubuna göre farklı saatlerde toplanan her örnekte
transferin düzeyinde artış gözlenmesine rağmen ilerleyen saatlerde azalan bir artış gözlenmesinin
nedeni ise ilerleyen saatlerde bakterinin böcek vücudundan atılmasıyla açıklamak mümkündür.
Bugüne kadar transferinin antimikrobiyal bir protein olduğunu kanıtlamak için pek çok çalışmanın
yapıldığı yayınlarda böcekler genellikle bir bakteri ya da fungus ile enfekte edildiğinde çoğunlukla
transferin ekspresyon düzeyinde bir artış gözlenmiştir. Aedes aegypti ve Aedes albopictus’un gerek
Northern blot gerekse Western blot analizleri ile normal ve bakteri ile inoküle edilmiş hücre kültürleri
kıyaslandığında bakteri inoküle edilmiş hücrelerde normal hücrelere göre gerek protein gerekse mRNA
seviyelerinde bir artış gözlenmiştir (Yoshiga et al. 1997). Daha sonraki yıllarda aynı araştırıcılar
tarafından Drosophila’nın E. coli ile enfeksiyonu sonucunda transferin ekspresyonu ilk 6 saatte birden
artmış 12 ve 24. saatlerde bu artış giderek azalmıştır (Yoshiga et al. 1999). Law J. H. (2002)
Drosophila melanogaster’in bakteri ile enfeksiyonu sonucunda transferin regülasyonunda bir artış
saptanırken aksine ferritinde bir değişim görülmemiştir. Yine Drosophila genomu kullanılarak
erginlerin Escherichia coli ve Micrococcus luteus enfeksiyonu sonucunda yapılan mikroarray
sonucunda artan genler arasında transferinin de olduğu saptanmıştır (Gregorio et al. 2001). M.
darwiniensis’e ml’de 1,5x108 M. anisopliae konidisi verilmesi sonucunda kontrol gurubuna göre fungus
verilmiş bireylerde transferin ekspresyonu 3,5 kat artış göstermiştir (Thompson et al. 2003). G. m.
morsitans’ın 105 E. coli içeren kanla beslenmesi sonucunda normal kanla beslenenlere göre transferin
ekspresyonunda yaklaşık 2 katı kadar artış saptanmıştır (Güz et. al. 2007). Apis mellifera’nın E coli ve
S. cerevisiae ile enfekte edilmesiyle transferinin transkripsiyonel tepkisi farklı çıkmıştır. E. coli ile
enjeksiyon sonrası transferin mRNA düzeyi yaklaşık % 50 oranında artarken S. cerevisiae ile
enjeksiyon sonrası transferin mRNA düzeyinde bir değişiklik bulunmamıştır. Bu sonuçlara göre
transferinin sadece Gram negatif bakterilere karşı reaksiyon gösterdiği önerilmiştir (Kucharski and
Maleszka, 2003). C. fumiferana’nın Gram pozitif bir bakteri olan Bacillus licheniforis ile ve Gram
pozitif bir bakteri olan E. coli ile ve Botrytis cineria ile enfekte edilmesiyle transferin ekspresyon
düzeyleri araştırılmıştır. Her iki bakteri ile enfeksiyondan 12 ve 24 saat sonra transferin ekspresyonu
artarken Choristoneura’nın fungus ile enfekte edilmesi sonucunda transferin ekspresyonunda bir
değişiklik gözlenmemiştir. Ayrıca hem Gram negatif hem de Gram pozitif bakteriye karşı transferin
mRNA düzeyindeki değişiklik transferinin her iki gruba karşı da duyarlı olduğunu göstermiştir
(Ampasala et al. 2004). Protaetia brevitarsis larvalarına E.coli, Bacillus thrugiensis ve Beauveria
bassiana enjekte ediltikten sonra diğer böceklerde olduğu gibi transferin ekspresyonunda artış
saptanmıştır (Kim et al. 2008). Wang et al. (2007) ise bakteriden farklı olarak Locusta migratoria
hemolimfinin Metarhizium anisopliae ile enfekte edilmesiyle hemolimfin iki boyutlu jel elektroforezi
ile analizi sonucunda artan genler arasında transferininde bulunduğunu saptamıştır. Yine başka bir
çalışmada Galleria mellonella larvalarının Candida albicans ile enfekte edilmesinden sonra hem
hemosit yoğunluğunda artış görülmüş hem de gallerimycin ve transferin gibi genlerin ekspresyonunda
artış görülmüştür (Mowlds and Kavanagh, 2008). Solenopsis invicta’ya entomopatojenik bir fungus
olan B. bassiana’nın farklı dozlarda verilmesiyle eş zamanlı PCR analizi ile transferin ekspresyonunda
kontrol grubuna göre doza bağımlı olarak bir artış saptanmıştır (Valles and Pereira, 2005). Son olarak
G. mellonella’nın Candida albicans ve Saccharomyces cerevisae ile enfeksiyonu sonucu hemolimfde
artış gösteren proteinlerin iki boyutlu jel elektroforezi ve MALDI TOF analizi ile incelenmesi sonucu
artan proteinler arasında transferinin de bulunduğu saptanmıştır (Bergin et al. 2006).
Daha önce yapılan çalışmaların hepsinde E coli ile enfeksiyon sonucunda transferin akut faz bir protein
olarak devreye girerek artmaktadır. Ephestia’nın droplet feeding yöntemiyle vücuduna E coli almasıyla
transferin düzeyindeki artış literatüre uygunluk göstermektedir. Ayrıca bu çalışmada droplet feeding
yönteminin Ephestia’da başarılı bir şekilde uygulandığı gösterilmiştir. Transferinin aynı zamanda
böcekte oluşan yaralanma sonucu bakteriyel enfeksiyonda olduğu gibi artış gösterdiği bildirilmiştir
(Kim et al. 2008). Dolayısıyla Ephestia’da bu yöntemle bakteri ile enfekte edilen larvalardaki transferin
ekspresyonundaki artış yaralanma ile oluşabilecek bir artışdan bağımsız olmuştur.
4. 2. 4 Ephestia larvalarının yaralanmasıyla transferin ekspresyon düzeyindeki değişim
Bazı böceklerin yaralanma sonucunda transferin ekspresyonunda artış saptanmıştır (Kim et al., 2008,
Yoshiga et al., 1999). Ephestia larvalarına steril bir iğne ile yara açılıp 3, 6, 12 ve 24 saat sonunda
kontrol grubuyla birlikte RT PCR ile analiz edilmiştir. Her saat için üç larva toplanıp RNA
izolasyonları yapılmıştır. Bu analiz sonucunda yaralanmış bireylerde kontrol grubuna göre transferin
ekspresyonunda bir artış saptanmıştır. RT PCR’ın kontrolü için actin geni kullanılmıştır. RT PCR
sonucu şekil 4. 40 ve 4. 41’de verilmiştir. Aynı yaştaki Ephestia dişi larvaları ile yapılan deneyde ilk
sıra yaralanmadan 3 saat sonra alınan, ikinci sıra 6 saat sonra alınan, üçüncü sıra 12 saat sonra alınan,
son sıra ise 24 saat sonra alınan örnekleri temsil etmektedir. Hem yaralanmış hem de normal larvalara
ait gerek transferin gerekse actin ekspresyon düzeyleri aşağıdaki şekilde görülmektedir.
Şekil 4 40 Yaralanmış ve normal larvalardaki transferin ekspresyon düzeyi
Transferin (Normal)
Transferin (Yaralanmış larva)
1 2 3 4
1 2 3 4
Şekil: 4. 41 Yaralanmış ve normal larvalardaki actin ekspresyon düzeyi
Oligonükleotid mikroarrayin kullanımıyla Drosophila’da savunma reaksiyonlarının genom düzeyinde
analizi yapılmıştır (De Gregorio et al., 2001; 2002). Bunun sonucunda Drosophila’da yaralanma ve
fungus ile enfeksiyon sonrası indüklenen genler arasında transferinin de olduğu bildirilmiştir. Aynı
çalışmada yaralanmadan 1,5 saat sonra transferin ekspresyon düzeyinde 13 kat artış saptanmıştır.
Yoshiga et al. (1999) tarafından Drosophila erginine steril bir iğne batırılarak bir yara açılmış ve
Northern blot analzi sonucunda yara açılmış sineklerde transferin ekspresyon düzeyinin normal olanlara
göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Transferin ekspresyon düzeyinin fazla olmasının nedeni yara
açılmasıyla oluşan melanizasyon sonucunda transferin geninin devreye girmesi olarak açıklanmıştır.
Kim et al. (2008) Protaetia brevitarsis’in yaralanma sonucu transferin ekspresyonunda artış meydana
geldiğini bildirmiştir. Benzer şekilde Apriona germari’nin yaralanmaya karşı hem RNA hem de protein
düzeyinde transferin düzeyinde artış saptanmıştır (Lee et al., 2006).
Drosophila’nın yaralanması sonucu kütikular bariyerinin kırıldığı, kanda melaninin salgılandığı ve
pıhtılaşmanın arttığı bildirilmiştir (Söderhall ve Cerenius, 1998). Melanizasyon olayı sadece yaralanma
sonucu değil aynı zamanda parazitoidlerin kapsüllenme reaksiyonlarına da görev almaktadır.
Venturia ile parazitlenmiş Ephestia larvalarındaki transferin ekspresyon düzeylerini belirlemek için 33
günlük dişi Ephestia larvaları Venturia ile parazitletilmiştir. Parazitoidin konukçuyu parazitlemesinden
hemen sonra süperparazitizmi önlemek için larvalar çekilerek içinde besin bulunan kaplara konmuştur.
Parazitletmeden hemen sonraki günden başlanarak dokuz gün süreyle her gün gerek parazitlenmiş
larvalardan gerekse kontrol grubundan üç adet larva toplanarak sıvı azot içinde dondurularak -80°C’de
muhafaza edilmiştir. Örnek alınmadan önce parazitlenmenin olup olmadığını kontrol etmek için larvalar
mikroskop altında dissekte edilerek parazitoid yumurtası ve larvası kontrol edilmiştir. Daha sonra aynı
güne ait üç larva aynı tüpe konularak RNA’ları ekstrakte edilmiş ve Northern blot analizi yapılmıştır.
Actin (Normal)
Actin (Yaralanmış larva)
Aşağıdaki şekilde yapılan analiz sonuçları verilmiştir.
Şekil 4. 42 Normal Ephestia larvalarındaki transferin ekspresyonundaki değişimin Northern blot analizi ile saptanması 1: 33 günlük Ephestia larvası 2: 34 günlük Ephestia larvası 3: 35 günlük Ephestia larvası 4. 36 günlük Ephestia larvası 5: 37 günlük Ephestia larvası 6: 38 günlük Ephestia larvası 7: 1 günlük Ephestia pupası 8: 2 günlük Ephestia pupası 9: 3 günlük Ephestia pupası
0
0,2
0,4
0,6
0,8
1
1 2 3 4 5 6 7 8 9
Parazitlenmemiş Ephestia larvalarında transferin
ekspresyon düzeyi
Normal
Şekil 4. 43 Normal Ephestia larvalarında transferin ekspresyon düzeyi
1 2 3 4 5 6 7 8 9
Ribosomal RNA
Transferin (normal)
1 2 3 4 5 6 7 8 9
Transferin (parazitli)
Ribosomal RNA
Şekil 4. 44 Parazitlenmiş Ephestia larvalarındaki transferin ekspresyonundaki değişimin Northern blot analizi ile saptanması 1: 33 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası 2: 34 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası 3: 35 günlük parazitlenmiş Ephestialarvası 4. 36 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası 5: 37 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası 6: 38 günlük parazitlenmişEphestia larvası 7: 39 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası 8: 40 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası 9: 41 günlük parazitlenmiş Ephestia larvası
Valles S. M. and Pereira R. M. 2005. Solenopsis invicta transferrin: cDNA cloning, gene architecture,
and up-regulation in response to Beauveria bassiana infection. Gene 358, 60-66.
Wang C., Cao Y., Wang Z., Yin Y., Peng G., Li Z., Zhao H., Xia Y. 2007. Differentially-expressed
glycoproteins in Locusta migratoria hemolymph infected with Metarhizium anisopliae. Journal of
Invertebrate Pathology 96, 230–236.
Yoshiga T., Hernandez V. P., Fallon A. M., Law J. H. 1997. Mosquito transferin, an acute-phase
protein that is up-regulated upon infection.Proc Natl Acad Sci U S A. 11;94(23):12337-42.
Yoshiga T., Georgieva T., Dunkov B. C., Harizanova N., Ralchev K., Law J. H. 1999. Drosophila
melanogaster transferin. Cloning, deduced protein sequence, expression during the life cycle, gene
localization and up-regulation on bacterial infection.Eur J Biochem. 260(2):414-20.
VII. Ekler
d) Sunumlar (bildiriler ve teknik raporlar)
Bu projeden elde edilen sonuçlar Türkiye III. Bitki Koruma Kongresinde sözlü sunum olarak bildirilmiştir. Ephestia kuehniella Transferin Proteininin Moleküler Karakterizasyonu ve Savunma Reaksiyonlarındaki Rolü Nurper Güz ve Neşet Kılınçer Türkiye III. Bitki Koruma Kongresi 15-18 Temmuz 2009, Van
e) Yayınlar (hakemli bilimsel dergiler) ve tezler
Desteklenmiş olan bu proje ile Nurper Güz doktora çalışmalarını yürütmüştür.
Nurper Güz’ün Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri doktora tezi: ‘Ephestia kuehniella’da Transferin geninin Moleküler Karakterizasyonu ve Savunma Reaksiyonlarındaki Rolü Üzerinde Araştırmalar’ Son olarak projeden elde edilen veriler yayın haline dönüştürülmüş ve Journal of Insect Physiology
dergisine sunulmuştur. Ancak henüz bir sonuç alınanamamıştır.
‘Molecular characterization of Ephestia kuehniella (Lepidoptera: Pyralidae) transferrin and its response
to parasitoid Venturia canescens (Hymenoptera: Braconidae) (Gravenhorst)’ Journal of Insect
Physiology 2010.
NOT: Verilen kesin rapor bir (1) nüsha olarak ciltsiz şekilde verilecek, kesin rapor Komisyon onayından sonra ciltlenerek bir kopyasının yer aldığı CD ile birlikte sunulacaktır. Kesin raporda proje sonuçlarını içeren, ISI’ nın SCI veya SSCI veya AHCI dizinleri kapsamında ve diğer uluslar arası dizinlerce taranan hakemli dergilerde yayınlanmış makaleler, III. Materyal ve Yöntem ve IV. Analiz ve Bulgular bölümleri yerine kabul edilir.