AN KARAÖzer GENÇ
Kapak Düzeni: Özer GençYayın, Tasarım ve Düzenleme: A.Z.ÇAMUREmeğin Sanatı E-YayınlarıEmeğin Sanatı E-Kitaplığı47.. E-KitapŞiir Dizisi - 34Mart - 2016
Emeğin Sanatı E-YayınlarıEmeğin Sanatı E-Dergisinin yan kuruluşudur.İlgili web adresleri:http://emeginsanatie-yayinevi.blogspot.comhttp://emeginsanati.blogspot.comhttp://issuu.com/emeginsanatiEmeğin Sanatı E-Yayınları e-posta adresi:[email protected]
© Bu e-kitabın tüm hakları Özer Genç’e aittir. Bu kitap ve kitabın özgün özellikleri Emeğin Sanatı kolektifine aittir. Özer Genç’inizni olmadan hiçbir biçimde taklit edilemez, kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.
Özer Genç’in e-yayınevimizde yayınlanan diğer yapıtları:
Sen Yağmur Ol (Şiirler):https://issuu.com/emeginsanati/docs/sen_ya__murol-__zer_gen__/1
Diren (Şiirler):https://issuu.com/emeginsanati/docs/__zer_gen__-k__tap-d__ren/1
Özer Genç Kimdir?
İstanbul’da doğdu..Trabzon Maçkalı bir babanın oğluolarak..Aile geleneğinden gelen halk müziği ve horon ortamındayetişti…İlkokuldan sonra çeşitli işlerde çalışarak eğitiminedevam etti.Vefa Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi İşletmeFakültesi’ni bitirdi. Üniversite yıllarında Kamusektöründe,askerlikten sonra özel sektörde çalışarak hayatınıkazandı,emekli oldu.Çalışmaya devam ediyor…
Halkoyunları ve halk müziğine ilgi duydu..Çeşitli kurumlarda bukonularda etkinliklerde yeraldı.Festivallere katıldı.Halkoyunlarıeğitmenliği yaptı. Bilim ve teknoloji,tarih,sinema,müzik başlıcailgi alanları oldu.Güler ve Gülin adlarında iki kız babası…
Şiir ve edebiyata küçük yaşından itibaren ilgili oldu. Şiir veÖykü yazıyor…Toplumcu gerçekçi sanat anlayışınıbenimsedi.Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı. FatihHalkevi’ndeki kültür sanat çalışmalarında yeraldı (1970 -1980)
ESERLERİSen Yağmur Ol – Şiirler Emeğin Sanatı E – Yayınevi Eylül 2013Diren – Şiirler Emeğin Sanatı E – Yayınevi Ocak 2014An kara - Şiirler Emeğin Sanatı E – Yayınevi Mart 2016
an kara
bak şu anda tam şurada gözlerine mim koyarken kara ölüm geçti üstümüzden bir kez daha
esip duruyor eskiden beri katliam karayeli bu topraklarda yakışı sarmalıyor bedenimizi acısı hep bize
anlar bazen yüzyıllara bedeldir unutursam aktarmazsam şerefsizim acını bizi öldürenleri kan teninden fışkırdığında benliğime mıhlanan kara gözlerini
geçmişten geleceğe sürüp giden kavgada ölüm ancak bir kez kazanabilir yaşamaksa sonsuz umutları emzirir
ben sen biz her şeyiz katiller anlasa da anlamasa da 7
Anı
kar beyaz bir duvak gibi yağdı İstanbul'a dün gece ben sıcak tutan giysilerimin içindeydim sokak çocukları, kuşlar kediler köpekler ve mekansızları bu alemin cevabı belli bilmece ağla gözlerim
araba farları doldu kirpiklerime Işıklara bindim ver elini çocukluk günlerim
sahi bir zamanlar bu kentte ateş böcekleri vardı kanlı yıllardan önceydi sisli ılık ilkbahar aylarında leylak ve hanımeli kokusuyla eserken bahar yeli murada ermiş genç kızların gözleri gibi ışıl ışıl dans edip göz kırparak bir sevda masalı anlatırlardı 8
Belki
belki yarına katlanamam gel bugün öpelim gözlerimizi
belki yarın kulaklarım körelir gel bugün anlatalım tüm hikayemizi
belki yarın hiç olmayacak gel bugün sarmalayalım bedenlerimizi
9
Bilmece
ağıtlar ne zaman yakılır hocam çocuklar gömülmeden önce mi gömüldükten sonra mı
babaların gözlerine nerede bakılamaz düğün yerinde mi mezarlıkta mı annelerin elleri neden öpülmez
sevince ayrılınca sevinince üzülünce hasretlikte ya da gurbette ağlamak gereksiz midir
şiir mi sevdadan çıkmıştır savda mı şiirden
yumurta tavuk ve devlet bilmecesi bilmece midir 10
cansız
azınlık tedirginliğindedir şiir azabı çeker sözleri susar gözleri delicidir
ıslak güz toprağına terkedilmiş bayramı görebilse babasına gönderilecek genç adamın cansız bedeni
'devlet dersinde öldürülmüştür' gömülmesine izin verilmez 11
de hali
düşen sarı yapraklar değilmiş eylül melankolisinin nedeni betonlar içinde sevda hallerindeyiz
bulutlar da bizim gibi bu akşam üstü dokunsan ağlayacak yağmur şiir olup yağacak bu kirli coğrafyada ıslanmak eğilimindeyiz
‘işte geldik gidiyoruz’un gitme tarafındayız sokak satıcısı gördüğümüzdeki çocuk sevinçlerimizi anmak bir de anne kokusunu özlemek hallerindeyiz
bizi bize tanımlarlar tersinden kinleri binlerce volt düşmanlık yüksek gerilim kablosuna tünemiş serçe keyfindeyiz
kızıl bir haziran arka cebimizde ondörtlü namlu gibi belayı beklemek günlerindeyiz betonlar içinde sevda hallerindeyiz
12
Derslik
yazılılarımız iyiydi aslında egemenler bizi sürekli tahtaya kaldırdı eksi sonsuza göndermek için fikrimizi bedenimizi
biz de onun öğrettiklerini reddedip bedel ödedik hikayenin özeti budur müfettiş bey amca 13
Elgajiye
-Eylem’e teşekkürlerimle-
ağzı kanlı bezle tıkanmış dillerin ikincili yanı başın kuytularda konuşulurmuş habersizsindir anlamazlığından intikam alır bir türküyle genlerine su katılmamış sevdayı gönderir dilin yasaklanmamıştır ya acıtır seni ‘wererê ma wa to zalıma’
siz buralara başka isim vermişsiniz de begim ben Dersim dağlarından çoban İbrahim zalım anasını babasından razılığımı sevdamı hangi dille anlatayım söyleyin ‘wîy limîne derdo derdo’
14
eski
eski kavgaların uzantısısın eski sevdaların yadigarı sen bilmesen de
gülümsediğinde yanağında mor güller açar gamzeler selama durur bir de kızıl güller göverir ki ömre bedel işte öyle 15
felek
'Bu dağlar kömürdendir Giden gün ömürdendir Feleğin bir kuşu var Çırnağı demirdendir'
masuma ölüm getiren felek pençesi demir değil alçak teknolojiden iştahını kan doyurmaz peki maşası elleri ne renktir?
coğrafyam seni feleğe ısmarlamadım her kim nereyi düşlerse oraya gitsin ben Yemen'e döneyim içimde kırılmış redif sesi var 16
gece
'ah leyli leyli' gecelerin karası zaman değişti
Anadolu ovalarında Karadeniz dağlarında aylarca birbirini görememekti sevda
bu gün yaşanan bambaşka iştir
Abidin on beş milyonluk kentte yalnızlığın resmini yapabilir mi sence
17
gibi
içimde zamansız bir sevinç var anne kokusu gibi akasya ağacı gibi nedeni sen değilsin içimde yersiz bir melankoli var ondördünde öpüşmek gibi dayatmalı sınavlardan sonra mezun olmuş gibi
dağlara çıkmış gibi ilk kurşunu sıkmış gibi kravatlı haydutlar kan emerken yüzlerine sövmüş gibi ummana dalmış gibi nedeninin sen olmadığını anlamak gibi
18
hasret
o subayın gözlerine mi meftundu sarı yaldızlı meçine mi nerden bileyim
görece usulüyle evlendirip atıvermiştir kendini zemini oynak sahnelerden güvencenin çekiciliğine
siyah beyaz eski kadının sesindeki Hasret ikide bir dolanıyor dilime ben doğmadan çok önce doğmuş ben yaşarken ölmüş İstanbul şehrinde
bu hasreti kim çekmiş dersen bilemem ağır sevdalar kaldı mı hızlı adiliklerin devrinde 19
hesapsız
düşündün mü hiç neden beş parasız günlerinde daha mutlusundur öteki zamanlardan çünkü üç on para öderken sadece işgücünü almazlar insandan
çay simit saltanatı romantik değildir asla arayanı azalmış hesapsız şair
kuşbakışı okurken yaşamın ayrıntısını onlar ezdikçe daha güzel kokmaktır marifet yüreğinin titreşimi sol major beste
yaz ki gönülden gönüle yayılsın öfke soranları azalmış kitapsız şair 20
hüner
kısacık gelip geçtiler mavi gezegenden kötüler de canlıydı zehirli yakışıksız halleri süreğen betonistan'da
düşündü çalıştı yazdı iyiler bedeli çirkin kendileri güzel 'insanlık' dediğin onların eseri mavistan olacaksa mavi gezegen onların hüneridir
21
intihar
canilik intiharınızdır vuruldukça, öldükçe birikiriz sabır kınında bilenir niyetimiz
22
iyimser
haydi gel belki renkler değişir griliklerden yeni iyimserliğim olursun bilmeden
ben çoktan öğrendim tarihsel iyimserliği oysa bu bambaşka sabaha karşı sarılmalarıyla ve yatağımın sıcaklığıyla ilgili
belki türkü söyleriz kafamız dumanlı sarılıp uyuruz öylece
23
kalan
sen eski kavgaların uzantısısın eski unutkanlıkların gencecik ve taze unuttuklarının seni yönetmesine izin verme
kalan zamanın kısalığı tek yoksulluğumuzdur fukara sofrasında zeytin tanesi gibi her birimi fazla değerli
şiirler daha hızlı yol alır sevgilerden 24
kimse bilmez
yol inşaatlarında çalışan Kürt ameleler gibi şiir ve sevda emekçileriyiz bizim olmayanları da sahipleniriz yaşarız yaşamayız o ayrı konu terk edilmişlikleri toplarız buraların dert çöpleri bizden sorulur da 'kimse bilmez kimse bilmez'
yaşamak bir sevdadır aslında farklı renkleri vardır ulaşılamayan acılarla cilveleşir sadece biz biliriz 'kimse bilmez kimse bilmez'
25
mavilim
Fuzûli su diye inler ya 'niye çıktın gurbete' benzetmesini duysa kahrından kasidesiz ölürdü
onun takıntısı başka çağlar öncesi bizimki başka zamanın son halinde ne yarimiz aynı ne kavgamız ne de ulaşamadıklarımız
ama hepimiz maviliyiz be gözüm mavileşemesek de hadi yine o türküyü söyleyelim birikte
26
müzmin
deprem kuşakları üzerinde geçen bir ömür titreşimler derin ayrıntılarda bir bakarsın ölüm günü çok daha yakındır doğum gününden
bin yaşa benim müzmin iyimserliğim 27
on karanfil
kırk yıldır kanayan kızıl karanfillerdi derinimizde arkasında okunmamış destanlar yakılmamış ağıtlar gizli
göğsünün sol tarafında kavgamıza dokunan beş parmağın ucunda inadına parıldayan on karanfil şimdi
halkların aykırı yürekli kararmamış koca yürekli çocukları kulağımıza fılsıldıyorlar hala sen ister anla ister anlama ‘kin doluyor damarıma’
yüreğinin üstünde beş parmağın ucunda parıldayan on karanfildi
‘iyimserliğimiz tarihseldir’ son karanfil olmayacak inan ki 28
resim
Kazıklı Voyvoda'ya söven memleket insanını maddi manevi kazıklara oturtur yetmedi silindir geçirir üzerlerinden bilmeyenler kader sanır
bilenler azaba gönüllüdürler siyah beyaz resimlere bağlanmışlardır teslim olacaklarında akıllarına düşer
resimler de başkadır hani bir yanları Akdeniz bir yanları Zigana
yılgınlığın başı döner gözlerine bakınca bezginlik kendinden utanır
bayrak dikmişlerdir
üstünlerin böğrüne 29
sabır
kaçıncı gençliği toprağa verişimiz kalanların gözlerine nasıl bakabildik ölüm bize arkadaş mı olmuş ne hala anlayamadığım
on yıllardır ağıt marş sonra türkü ve kabristan görevi
ey sabır nasıl katlandın bize 30
seçim
senin kaç tane 'bir tanem' in olduherkesin bir ya da bir kaç tane olmuştur zaman mekan ve insan görecelidir
çapkın adamın biri 'oğlum kadınlar seçer' demişti de kafama dank etti 'seni birden fazla kadın seçerse eğer ancak o zaman onlardan birini seçebilirsin'
bir mi yanlış tane mi doğru ya da ne yanlış ne doğru değişir
ademoğlu seni hiç biri seçmediyse eğer yalnızlık şiirleri sana yazılmıştır 'kara bahtım' türküsü sana yakılmıştır
ulaşamadığımız belki de iyi ki kavuşmamışız olandır
31
seng-i mezar
mezar taşlarımız okunaklıdır da okuyamazlar servetperestlik gözlerine perde indirmiştir 'gözleri vardır görmezler'
el-ilah tacirleridirler kanlı salyaları kravatlarına damlar sattıklarıyla makara geçerler
oysa biz onların gelmişini geçmişini bilenlerdeniz onyedimizde onsekiz sayılıp asılan onaltımızda vurulup onyedimizde ölenlerdeniz
32
soru
mekanda eylül hafta sonu herkes birlikte kimi eşli kimi yalnız kiminin derdi her şey kimin hiç bir şey umurunda değil
ayrıca kimi eşli aslında yalnız kimi yalnız gerçekte eşli en derin düşünen
gözleri en çok dalan kimdir sence33
süz
mahsus mahal müdavimiyiz yediveren gülü zulmünüzün ucunda en kızılından
ipler elinizde henüz zamane anaforcuları besleme zilyonerler biz hükümlü siz hükümsüz
34
terk
'terk etmedi sevdan beni' demiş usta umarım öyledir
önce gençliğin terk eder aynı anneden doğmuşların peşinden gider 'düşme' bir kere
'ne olur beni bırakma' diyen sevgililerin katılır kervana sonra diriliğin terk eder çoluk çocuk sıraya dizilir ve terk edenler suçu hep sana yazar
sonrası küfür kıyamet oysa biz sadece yenildik hiç düşmedik ki aynı türküyü söyler yıllardır kalın kafamız aynı davaya hizmet eder 35
tur
bir tur daha atıverdi ihtiyar kutlama kadayıfsız olsun uşşak hüzzam ya da bir kırık hava
bizde başa gelen yazılır eskilerin tersine makinemiz pahalı cevherle çalışır
gitme günü daha yakınsa doğum gününden defterde kaç boş yaprak kalmış bilinmez içine bişeyler yazılabilmişse kapaklarına takılıp kalmamalısın
badireler ağaç gölgesi değil de başımızla gökyüzü ellerimizle toprak yüreğimizle deniz hallerindeyiz türküler eskimiyor biz söyledikçe kirazın fındığın anavatanı katliamların katmerli hüzünlerin ülkesinde
siz aşkı zamansız alkolü zamanlı içenler kavgacılar kılı kırk yarıcılar eski mahalle mavracıları çapkın filozoflar sinsi zamparalar anlatıcılar ey cemaatı kafein olmasaydınız çekilmezdi be 36
uyku
halkevinde açlığımızı bastıran ölmek/öldürmek korkusuydu bir de dillerdirilemeyen sevdaların ağrısı evvel zaman içinde Fatih denilen yerde
yoldaşlığın doruklarını yaşarsan kara gün dostluğu dedikleri solda sıfır kalır
eğitim Hoca'dan çorba paraları Kara Sürmeneli'den iki, üç günde bir doymak saltanatı yünlü, aylı, yıldızlı sobayı unutmuş olamazsın
hangi uyku daha huzurludur hafız hangi uyku daha müstehcen gençlikteki mi, yoksa yaşlılıktaki mi hangi taburelerde daha rahat uyunur 37
uzun hava
aslında kadının aradığı belli ya da erkeğin bilenler anlamazlıktan gelir bilerek bilmeyerek
sonra şiirler şarkılar türküler ki onlar da anlatamaz asıl meramı
sonunda akıllılar bir noktada buluşacaklar elbet ama noktalar farklı yerde zaman denen boyut içinde sonrası mı 'kara bahtım' makamından bir uzun hava anlayana 38
vay
bilmez misin can dostum ne kadar yalnızsan o kadar özgür ne kadar özgürsen o kadar sancılı
ve ne kadar sancılıysan o kadar kavgacı kavgasına belasına eyvallah
yoksa siz sevdayı kavgasız günlere mi bırakmıştınız
ya da tırnak içi sevdalar adına kavgadan mı kaçmıştınız
vay olsun size 39
yalnız
bu efkar neden yalnız dalgın genç adam yine mi farelerin terk etti seni..
bu efkar neden yalnız dalgın genç kadın yalanlara mı inandın
batmayın her şeye inanmayın 40
yarısı
gece yarısı dosttan gelen merhaba yalnızlığının saçlarını okşar sana 'bir aşk masalından şarkılar söyler' hangi masalımı anlatsam zaman yetmez
zaten seni dinlemeye eksiğim yine de gönderdiğin bir yudum sudur yaşasın kehribar devrimi Edip Cansever olsa zenginlik derdi buna 41
yerçekimi
eski saflığımızdan mı sence dayanma gücümüzün yüksekliği baksana nasıl acımasızlaşıyor yıllar biriktikçe insafsız yerçekimi
havanın toprağın kirlenmediği suyun zehirlenmediği naif günlerdi aklımız biraz da cahil sevdalarımız acemi
yıllar geçip gitti öylece zaman omuzumuzda birikti
42
yerinde
biliyor musun o düşlediğimiz ülke vardı ya hala duruyor orada ayın ondördü gibi yerli yerinde biz eksildik - şimdilik-sadece
gidenlerin hikayesini dağlara haykır sabır nasılsa dolaşıyor damarlarımızda yaşama nedenimiz budur ölmekle bayılmayı birbirine karıştırmamız bundan acılar kin olup aktarılır
mahir ellerinle kurulacak her şey yeniden gidenlerin gençliğini denizlere haykır kalanlar kendini anlatır 43
yetmişsekiz
doktor, avukat, hakim, savcı, iktisatçı olmaya gönderilmişlerdi öldürüldüler sağ kalanlar işkenceye çekildi ameleler hem vardı hem yoktu bakışlarında annebabaların gözlerini yaşamaktı talihsizliğimiz kabristana taşıdık omuzlarımızda Türk bayrağına sarılı bedenleri toprağa gömdük sonra biz de yaşadık be gülüm bayrak yünlüydü inanmadığımız nöbetlerde sıcak uyurduk kalanların kimi alkolik oldu kimi acımasız patron biz o yollara sapmadık aybalam küçüğüm pulim hewalim her dilde acıyı anladık o nedenle parlıyoruz hala insanlığın zamandaki yolculuğunda 44
45
yüzde beş
sonradan görme gökdelenlerin kibirli sarayların önünde çalkalanırken oltacı Hamdi çinakop istavrit tutar mevsiminde lüfer palamut beş buçuk metrelik teknesi solmuş bayraklı yağmur kar soğuk dinlemez havaya rüzgara bakar bir de dedesinin geldiği kuzeye
millet yüzde beş alkollü birayla kafa bulurken yüzde beş bizle maytap geçiyor abi kalkınmaymış ne kalkınması kulampara sarması
milletin üstüne ölü toprağı attılar lüfer zokasını yutturup yiv set dağıttılar
özetle böyledir durum babamın adı Ali elimden gelen budur uymadı biliyorum
Karadeniz’den Akdenize inerken oltacı Hamdi’nin önünden saygıyla geçer Panama’ya giden gemiler
46
İÇİNDEKİLERan kara / 7
anı / 8belki / 9
bilmece / 10cansız / 11de hâli / 12derslik / 13elgajiye / 14
eski / 15felek / 16gece / 17gibi / 18
hasret / 19hesapsız / 20
hüner / 21intihar / 22iyimser / 23kalan / 24
kimse bilmez / 25mavilim / 26müzmin / 27
on karanfil / 28resim / 29sabır / 30seçim / 31
seng-i mezar / 32soru / 33süz / 34terk / 35tur / 36
uyku / 37uzun hava / 38
vay / 39yalnız / 40yarısı / 41
yerçekimi / 42yerinde / 43
yetmişsekiz / 44yüzdebeş / 45
içindekiler / 46
EMEĞİN SANATI KİTAPLIĞIŞiir-Dizisi:1. Kalp Örsünde Karanfil — ALİ ZİYA ÇAMUR2. Arsız Akrostiş — SERKAN ENGİN3. Diplerin Zirvelere Uçurumlardır Yolu — ADNAN DURMAZ4. Acının Ucu — HAMZA İNCE5.Yıldızlı Gece Kanamaları — İRFAN SARİ6. Öfkeye Tutunmak — ERCAN CENGİZ7. Semahlar, Horonlar, Gowendler — YAŞAR DOĞAN8. Militan Bir Ağrı — MELİH COŞKUN9. Söylenmemiş Sözdeyim — ABDULLAH KARABAĞ10. Yaralı Ağaç — MEHMET RAYMAN11. Bahara Gebe Düşlerim — SEVGİNAZ İNAL12. Dene ve Yenil — U. HİMMET ASLAN13. Seksen Kere Söyledim — ŞEREF ÖZTÜRK (Usta)14. Dilbaz Şiirler — SERKAN ENGİN15. Yıldız Dalı Yasaklı Gönül — ABDULLAH KARABAĞ16. Her Şiirin Uyaksızı — SERKAN ENGİN17. Umut Her Şeydir — ABDULLAH ORAL18. Gölgemi Sildin Gölgemden — DURAN AYDIN19. Ah — GÖNÜL ÜLKÜ DİLEK20. Beynimdeki Meşale — ABDULLAH ORAL21. Kalbim Irak-Gönlüm İsyan — ADNAN DURMAZ22. Kıssadır Hayat — M. ŞEHMUS GÜZEL23. Erotik Şiirler Atlasım — SERKAN ENGİN24. Her Şiir Bir Aşka Temelli Gelir — BÜLENT AYDINEL25. Sen Yağmur Ol — ÖZER GENÇ26. Tartıya Kalan Düşler — ABDULLAH KARABAĞ27. Öfkeye Tutunmak(2. Baskı) — ERCAN CENGİZ28. Yıldızlı Gece Kanamaları (2. Baskı) — İRFAN SARİ29. Diplerin Zirvelere Uçurumlardır Yolu(2. Baskı) — ADNAN DURMAZ30. Diren — ÖZER GENÇ31. Arsız Akrostiş(2. Baskı) — SERKAN ENGİN32. Kalp Örsünde Karanfil(2. Baskı) — ALİ ZİYA ÇAMUR33.An Kara – ÖZER GENÇAnlatı Dizisi:34. Ofire Yolculuk (Öykü) — MUHAMMET DEMİR35. Uysal Cinayetler(Roman) — SERKAN ENGİN36. Hayatın Sesleri ve Yüzleri(Öykü) — ERDOĞAN TEZGİDEN37. Cumartesi Anneleri(Oyun) — ADİL OKAY39 Sessiz Bir Yolculuk — YAVUZ AKÖZEL40.Tekel İşçisi Bir Kadının Uyanışı(Oyun) — ADİL OKAY41.Paris’in Nabzı Metroda Atar(Tarih-Gezi-Anı) — M. ŞEHMUS GÜZELDüşünce Dizisi:42. Gölge Boksu — SERKAN ENGİN43. Umut Sarkacında Yaşam — ALİ ZİYA ÇAMUR41. Emeğin Sanatı Yazıları — ALİ ZİYA ÇAMUR44. Kapitalizmin Kalesi Dostoyevski – YAVUZ AKÖZEL45. Köy Enstitüsü Tartışmaları Ve Can Yücel'e Yolculuk – YAVUZ AKÖZEL46. Gölge Boksu(2. Baskı) — SERKAN ENGİN47. Çok Kül-türlü-lük – M. ŞEHMUS GÜZEL
An kara
Özer Genç
geçmişten geleceğe sürüp giden kavgada ölüm ancak bir kez kazanabilir yaşamaksa sonsuz umutları emzirir
ben sen biz her şeyiz katiller anlasa da anlamasa da