Top Banner
ALBEMUTH ALBEMUTH Özgür Basın BİLİM KURGU - 11 / 02 İnsanlığın böyle gelişeceğini iddia edenler var. Kimbilir belki de doğrudur! HADİ DEĞİŞTİRELİM!
16

ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Oct 10, 2019

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

ALBEMUTHALBEMUTH ÖzgürBasın

BİLİM KURGU - 11 / 02

İnsanlığın böyle gelişeceğini iddia edenler var.Kimbilir belki de doğrudur!

HADİ DEĞİŞTİRELİM!

Page 2: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Geçmiş ve Bugünden Geleceğe Bakış

"BK geleceğin edebiyatıdır"

Philip K. Dick. Albemuth Özgür Radyosu

Çok değil, 25-30 yıl önce aydınlarımız, toplumumuzun geneli gibi, BK'yu (Bilimkurgu) neredeyse hiçtanımıyordu. Bugün ise aydınlarımız, yine toplumumuz gibi, BK'yu tanıdığını düşünüyor. Oysa medyanın vepopüler kültürün toplumun bütününe BK olarak sunduğu şeylerin, Albemuth' da anlatmaya çalıştığımızgerçek BK sanatı ile bir bağını kurmak güç. Toplumu, oluşturulan bu yanlış bilinç.yüzünden eleştirme gibi birlüksümüz yok. Ama aydınlarımızın bahsedilen bu anlayışlardan öte yaklaşımlar geliştirmemesi, sadecepiyasa ve medyanın sundukları ile yetinmesi, tuhaf bir görüntü ortaya çıkarıyor.

BK'yu TV' de, sinemada, günlük gazetelerde, popüler dergilerde ve ev sinemalarında bizlere sıkça BKolarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi BK ile ilgisiolmayan tüketim ürünleriyle sınırlamanın, aydının araştırıcı, çözümleyici misyonuyla bir bağlantısı olabilirmi?

Arada bu standart anlayışın biraz ötesine giden yaklaşımlar da söz konusu oluyor, Örneğin bazı aydın-larımız BK'nun sadece gelecekte bizleri bekleyen felaketler konusunda uyarı ile yetindiğini, bugün yaşanılan"yabancılaşma" ve "sefaleti" görmezden geldiğini düşünmektedir.

Oysa BK'nun bakış açısı, bu yaklaşım sahiplerinin düşündükleri kadar sığ değildir. BK sadece geleceğideğil, dünü ve bugünü de kendine dert edinir. Fakat, geçmiş ile ilgili yapabileceğimiz bir şey yok. Geçmişideğiştirebilecek her hangi bir araca sahip değiliz. Bugünü ise, öncelikle ortak, ardından da bireysel çabalar-la oluşturuyor ve insanlığın tarihini beraberce yazıyoruz. BK yazarları ve BK aktivist gruplarıda bugünü, dahayaşanır kılmak için emek veriyorlar.

Dün, bugün ve gelecek üçlemesi içinde yönlendirme, değiştirme, geliştirme ve aşma olanağımızın engüçlü olduğu yer ise gelecektir.

İşte bu nedenle, geleceğe yoğunlaşmak zorundayız. Çünkü değişen toplumlara paralel olarak, sanatsalüretimler, gereksinimler değişmiştir. Yeni alt ve üst yapı kurumları eski tarzları, türleri ya da alt türleri yık-mak, değiştirmek dönüştürmek ve yenilerin oluşturmak zorundadır.

Günümüzde yerli yerinde duruyor gibi gözüken edebi tarzları, gelecekteki konumlarına bakarak da gru-plandırabiliriz. Acaba hangi edebi tarzlar geleceğe doğru evrilecek, hangileri sonlanacaktır ?

Bugünkü anamalcı sistemin aşılması ile gelecekte, tür, alt tür kapsamında ele alınan edebi tarzlar yokolacak, ortada sadece geleneksel roman ve BK kalacaktır. Geleneksel romanın varlığını sürdürdüğü koşullarda betimleyicilikle sınırlı kaldığından sıkıcı bulunup, okurunu bulmakta güçlük çekecektir. Korku türü ise, din-sel, metafizik zorlamaların etkisinin bitmesi ile yok olma durumuyla karşı karşıyadır. Gelecekte bilinmeyen-den korkmaya değil, onu, aydınlatmaya yönelen bir gerçek karşımızda olacaktır.

Bahsettiğimiz aydınlık gelecekte, fantazyaya kaçma ihtiyacı artık duyulmayacağından şu anki haliylefantazya yazını devamını sağlayamayacaktır.

Sevginin, aşkın her türlü yabancılaşmadan, önyargı ve yasaktan kurtulduğu dünyada pembe - beyaz dizitarzı popüler aşk edebiyatı da pornografi denilen sektör de yok olacaktır.

Geriye, sadece gelecek rehberi ve insanın bilinmeyenleri aydınlatma güdüsüne cevap verebilen BKkalacaktır. Bugün BK sanatı dediğimiz merkez, var olan tüm kültürel, sanatsal araçları tıpkı bir kara delik gibiiçine katarak büyümekte, gelecekteki görevine hazırlanmaktadır.

Yukarıda çizdiğimiz tablo, olası bir aydınlık gelecek ihtimalinden yola çıkmıştır, gelecek için "olumluya,aydınlığa, gelişmeye her zaman açıktır" diye kesin şart öne sürülemez.

- 2 -

Page 3: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

- 3 -

Pratik Ütopyalar TarihindenKazıcılar

1949' da Londra'nın St George' s tepesini işgal ederek,ekip biçmeye başlayan köylülerin yönettiği hareketinismidir. Bu hareketin fikirsel önderliğini "Yeni DürüstlükYasası" bröşürünü ve "Özgürlük Yasası" kitabını yazanGerrard Winsteyley'di. Toprak ortak mülk kabul edilmesiüzerine şekillenen bu pratik ütopya hareketi, demokratikseçim talebinin altını çizer. Kazıcılar hareketi de egemen-lerce zorla bastırılmıştır.

Ak bir karanfil gibi çatlayıp da çekirdekAtom bahçelerine yürüyünce aydınlık,Yalnız meraklıları değil, bütün insanlıkŞiirin aynasında kendini seyredecek

Aralık 1959N. H. RAN

-Kosmosun Kardeşliği Adına

Kosmosta bizden başka düşünen var mıVarbize benzer mibilmiyorumbelki bizden güzeldirbizona benzer meselâ ama çayırdan nazikbelki de akarsuyun şavkına benzerbelki çirkindir bizdenkarıncaya benzer meselâ ama traktörden iribelki de kapı gıcırtısına benzerbelki ne güzeldir bizden ne de çirkinbelki tıpatıp bize benzerler

hangisinde bilmiyorumyıldızlardan birinde konuşacak elçimiz onunlaTovariş diyecekSöze bu sözle başlayacak biliyorumTovariş diyecekne üs kurmaya geldim yıldızına

ne petrol ne yemiş imtiyazı istemeğeKoko-kola satacak da değilimselamlamaya geldim seni yeryüzü umutları adına,bedava ekmek ve bedava karanfil adınamutlu emeklerle mutlu dinlenmeler adına"yarin yanağından gayrı heryerde her şeyde hep beraber"

diyebilmek adınaevlerin

yurtlarındünyaların

ve kosmosun kardeşliği adına1961

Nazım Hikmet RAN

Bir ütopya gerçekleşecekse, bu durağan olmayan, sürekli evrimsel ve devrimsel olarak gelişen bir içer-iğe sahip olmalıdır. Ve bu ideal, aynı zamanda tutarlı, uygulanabilir ve sürdürülebilir olmak da zorundadır.Bu saydıklarımızdan yoksun bir ütopya idealinin var olabilmesi ve kendini pratikte aşabilmesi mümkündeğildir.

İkinci şık ise, şu anki sitemde yaşamağa başladığımız ve böyle giderse türümüzün toptan imha riskinide içinde taşıyan büyük bir tehlikedir. Yarının nasıl olacağını bugünden tam olarak kestiremiyoruz. Amanasıl olmaması için mücadele etmemiz şart. Dün, bugün ve gelecek adına.

Page 4: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

- 4 -

Yayın Dünyasından BK'sal Haberler

90'lı yılların ortasında Türkiye'de çeviri kitap basımı açısından bir BK Rönesansı başladığını bildirmiştik.Bu çıkış 50'li yıllardaki Çağlayan, 70'li yıllardaki Okat ve 80'li yıllardaki Baskan BK serilerini, eser sayısı veetki gücü açısından aşan bir içeriğe sahipti.

Bu atılımın başlatıcısı olarak Metis ve Kavram yayınevleri öne çıktı. Ardlarından gelen Sarmal,Altıkırkbeş, İletişim, İthaki başta olmak üzere birçok yayınevi benzer bir yolu izlemişti. Bugün baktığımızdaKavram yayınları artık kitap yayınlamıyor, Sarmal yayınları ise uzun süreli bir suskunluğa girdi.

İletişim yayınları son olarak Eylül 2002'de yayınladığı "Fiyasko" romanı ile S. Lem külliyatına devamederken, arada Sturgatski kardeşler ve Mehmet Açar'dan birer BK romanı yayınladı. Altıkırkbeş kendi ritmi-ni bozmadan başta P.K Dick usta olmak üzere BK serisine devam etmekte. Ayrıntı yayınları ise bazen "BK"bazense "edebiyat" ibaresi ile BK çevirilerine yer vermeye devam ediyor. Yayınevinin 2002'de başlattığı"Yeraltı Edebiyatı" serisinde Çarpışma, Kozmik Haydutlar, Dövüş Kulübü gibi BK'sal eserlere yer verilmiştiÖnümüzdeki günlerde, seriden "Dövüş Kulübü' nün yazarı C. Palahniuk'un "Invincible Monsters" ve "GösteriPeygamberi" romanları da çevrilecek.

Kabalcı yayınları Kim Stanley Robinson'un "Kızıl Mars" ı ile BK edebiyatına giriş yaptı. Sel yayıncılıkVelerie Solanas'ın feminist bir ütopya taslağı olan "Erkek Doğrama Manifestosu" nu yayınladı. Kaos yayın-ları da pratik bir ütopya önerisi olan "Bolo, Bolo" yu okurla buluşturdu. Everest yayınları Amerikan toplumu-nun aykırı entelektüeli Susan Sontag'ın "Amerika'da" romanını yayınladı. Roman 1876 yılında Amerika'yaütopik bir komün kurmak için gelen Polonyalı sanatçı Maryna Zalezowka'nın gerçek yaşam öyküsünden kur-gulanmış. Everest yayınları ayrıca, Sadık Yemni'nin "Metros" romanı ile BK yayıncılığına adım atacak. S.Yemni'yi daha önce Metis yayınlarından çıkan polisiye "Amsterdam'ın Gülü" fantastik-korku "Muska" ve "ÖteYer" romanlarından tanıyoruz.

90'lı yıllardaki atılımın öncülerinden Bülent Somay editörlüğündeki Metis BK dizisi son birkaç yıldırbüyük bir durgunluk içinde. 2000 yılının başından beri diziden çıkan roman sayısı, sadece dört. Metis yayın-larının basına duyurduğu sonbahar dönemi yayın programında da BK dizisine ait yeni bir romana yer ver-ilmemiş.

Şu anki durumda 90'ların BK Rönesansını en hareketli şekilde sürdüren yayınevi olarak, İthaki yayınlarıöne çıkıyor. Ekim ayı başında yayınlanan A.E. Van Vogt'un "Uzay Tazısı'nın Yolculuğu" romanı ile BK serisi42. kitaba ulaştı. Van Vogt 40'lı ve 50'li yıların Amerikan BK'sunda etkili olmuş bir isim. Büyük usta P.K. DickBK yazmaya başladığı dönemlerde Van Vogt'tan etkilendiğini söyler, çok kısa bir zamanda kendine özgüevrenini oluşturan P.K.D.'nin Van Vogt ustaya saygısı yaşamının sonuna kadar devam etmiştir.Hatırlanacağı gibi, şimdiye kadar Çağlayan ve Baskan BK serilerinden birer Van Vogt romanı Türkiyeliokurla buluşmutu. Çağlayan serisinin üçüncü kitabı olan “Feza Canavarları” adlı kitap bugünlerde yenibasılmış olan “Uzay Tazısı’nın Yolculuğu” adlı kitabın oldukça eksik bir çevirisiydi. Ayrıca Jules Verne'ninbütün eserleri dizisi de art arda yapılan aslına uygun çevirilerle büyüyor. İthaki yayınlarını bu kararlıyayıncılığından dolayı kutlayarak, devam eden çalışmalarının yerli yazarlarımızın BK eserleriyleçeşitleneceğini umuyoruz.

Page 5: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Pratik Ütopyalar Tarihinden

Etienne Cabet (1788 - 1856) ve Genç İkariaKomünü.

Fransız düşünürü Cabet' in 1842 yılında yayınladığı"İkaria'ya Yolculuk" ütopik romanı geniş kitleleri etk-ilemişti. "İkaria'ya Yolculuk" mülkiyet ortaklığının, aklın veadaletin egemen olduğu bir düş ülkeyi anlatıyordu.Dönemin karmaşık, adaletsiz toplumsal işleyişine karşıCabet her şeyin hesaplandığı ve kurallara bağlandığı birtoplumun özlemini duymuştur. Cabet, 500 taraftarı ile1847 yılında Yeni Dünya Amerika'da görüşlerini pratiğedökme şansına kavuşmuştu. "Genç İkaria" adlı bu ütopikkomün Cabet'in ölümünün ardından, komüncülerin tümözverili çabalarına rağmen kalıcı olamamıştır.

- 5 -

ATLAR GÜVERCİNLER VE O GÜZEL İNSANLAR

Asım Seyhan

-Şarabı versene-Al ama fazla götürme, Para yok şarap da az. Gerçi,yakında ikisine de ihtiyacımız kalmayacak ya.Güvercinler sağdan soldan yağıyordu sanki. Yoldaki at dışkılarına bir iniyor, bir kalkıyorlardı. Dışkılardan

sindirilmemiş arpa, tohum ve benzeri şeyleri ayıklıyorlardı. Gariptir, alkolikler gibi davranıyorlar ve hayatlarıpahasına da olsa o dışkılardan vazgeçmiyorlardı.

-Şuna bak! Minibüs bir güvercini ezdi.-(Kendi kendine) Midemin içine etti, ama çare yok bundan başka içilebilecek şarap kalmadı. (Diğerine

dönerek) Haaa onlar mı? Onlarınki intihar. Doğrusu benden daha onurlular.Bokun içinden karınlarını doyu-ruyorlar ama, ölüm her zaman hoş geldi sefa geldi.

-Sen fazla içme istersen, incilerin dökülmeye başladı yerlere.-Bak bir tane daha ezildi. En ufak bir çabada harcamadı kurtulmak için. At bokunun içinde, bir tek arpa

tanesi uğruna. Al bir yudum.-(Yüzünde mide bulantısı ve dehşeti ifadesiyle.) Dayanamayacağım gidelim buradan. Bu kaçıncı?-(Hırıltılı bir sesle kendine söylenir gibi.) Biz kaçıncıyız? Hesabımızı tutan oldu mu?-Bunun şarap olduğuna emin misin? Tursunol kağıdı gibi oldum.-Şarap aşk' ın içeceğidir, her ikisinin tadına doyulmazları da vardır, ekşiyip asitleşmişleri de. Her ikis de

sarhoş eder ama, biri güneşten dahi vazgeçebileceğin bir baş ağrısı bırakır geriye, diğeri, kendinden bilekurtulmak isteyeceğin kalp ağrısı. Biliyor musun? Aşk ince derimizdir, sivrisinek de en ince yerden kan emer.

-Filozoflar için her zaman bir fazla yudum vardır. Çek! (Çaresizce) Bir tane daha ezildi!.-Onların hepsi kahin. Sonumuzu müjdeliyorlar.-Ne? Anlamadım.Geçmişten bir şeyler anımsamaya çalışıyorlardı. Tatlı birkaç kırıntı yeterdi onlara ama…şehir hatları vapurları, sahildeki eğlence yerleri, sinemalar, kitapçılar, üstü asmayla örtülü baharat koku-

lu çarşılar.Sigaralarından birer nefes çekip, havaya boca ettiler dumanı. Küçücük bir sis oluştu gözlerinin önünde.

Geçmişin güzel yüzlü hayaletleri dolaşıyordu o puslu grilikte. Vapur düdükleri, fırsatçı martılar, sinemaçıkışlarının ağır yürüyüşleri, baharat kokulu, balık pullu çarşılar…

-Geeeel geeeel sardalye ye gel !...ama, küçük bir esinti: sis dağılıverdi. Köhne, çelimsiz düşlerini dağıtıp gitti rüzgar. Ateş gibi belirgin ve

yakıcı bir gerçeklik kaldı geriye.-Kim anladı ki? Neyse işte. Artık ne at boku didikleyecek güvercinler kalacak ne de, pisleyecek atlar.

Yakıtsız kalan minibüsler geri dönemeyecek son duraklarından. Yaşam, seçilmişlerin kolonisiyle birlikte uza-ydaki yeni cennetlerine gitti. Oraları da parselleyip cehenneme çevirmezlerse tabii. Ölüm de buraya , bizekaldı. Öncekiler yeterince bitirememişti dünyayı ama biz, sanat haline geterdik yıkıcılığı, asalaklığı, açgözlülüğü ve sonuç: "O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler."

Son fırtı sen çek!..

Page 6: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Brazil T. Gilliam'ın yönetmenlik dehasını iyice belirginleştiren ve onun ender sayıda, geniş kitlelere yöne-lik sanat filmi yapabilen sinemacılardan biri olduğunu gösteren bir örnektir. Filmin neredeyse bütün planların-da ışık, gölge, müzik, kamera açıları usta işi klasik bir beste gibi bütünlük taşır. Ve Gilliam'ın sinema dilindeyakaladığı melodi, gelişkin bilgisayar teknolojisinin imkanlarına değil, bir nevi zanaatkar uğraşlarına dayanır.Frederick Jameson' un 1984' te yayınladığı "Postmodernizim = Geç kapitalizmin kültürel mantığı"makalesinde ele aldığı nostalji (retro) akımına bağlı filmlerin, gerçek tarihsel zamanın ötesine geçiyormuş"izlenimini yaratmayı amaçladığının altını çizer. Brazil'de nostalji filmleri gibi alternatif bir zamanda geçer.Fakat "20. yüzyıla bir yer" anonsuyla başlayan filmin, postmodern sinemadan farkı, geçmiş, bugün ve gele-ceği tek bir tarihsel süreçte birleştirmesidir.

BK sinemasında birçok yönetmenin düştüğü, BK'nun zaten özündeki yadırgatıcı tavrın, klasik katarsis-ci anlatımı bertaraf edeceği yönündeki yanılgıya, Gilliam düşmez. Brecht'in epik tiyatrosundaki gibi, sürekliyabancılaştırma tekniklerine başvurarak, Brazil izleyiciyi arınmaya değil, düşünmeye davet eder. Slovakdüşünür Zizek işkence, ölüm, zorbalık gibi belaların mizah tarzıyla anlatılmasını yanlış bularak, Brazil için"totaliter bir toplumu iğrenç denecek ölçüde komik betimleyen bir film" demişti. Fakat, burada Zizek' inkaçırdığı nokta Brazil' in mizahının eğlendirici değil, acıtıcı ve düşündürücü bir kara mizah olduğu ve tama-men yadırgatıcı bir tarzda ele alındığıdır.

- 6 -

Bir BK Başyapıtı Olarak Brazil' in Çıkış Noktaları ve Özgünlüğü

Rafet ARSLAN

Terry Gilliam'ın Brazil filmine nedense G. Orwell'in 1984'ünün kara mizah yorumu olarak bakıla gelmiştir.Brazil'in çekimlerinin 1984 yılında yapılmasının bu yorumlardaki etkisi ise meçhul. Brazil filmini sadece birromanla özdeşleştirmek, ufkunu daraltmak anlamına geliyor.

Çünkü Brazil 20. yüzyılın tüm modernist, öncü sanat anlayışlarına saygı gösterisi sunan ve aynı zaman-da özgün ve yaratıcı bir sinema dili yaratmayı da başaran bir başyapıt. G. Orwell' in 1984 romanı da biraz-dan ele alacağımız Brazil'in geniş gönderme listesinde mevcut. Unutmamak gerekir ki Orwell'in totaliterlikeleştirisinin merkezinde sosyalist sistem vardır. Oysa, Brazil' in yarattığı dis-ütopik dünya, kapitalist birdünyadır. Ve filmin eleştiri oklarının baş hedefi faşizmdir.

Brazil'le ilgili diğer bir yanlış kanı ise "filmin düşleri bir kaçış yolu olarak gösterdiği" yönünde. Bu yak-laşım filmin rüya sahnelerinin, bütün ile birlikte ele alınmamasından ortaya çıkmaktadır. Filmi Sam Lavrey'inburjuva aile hayatı, bürokrasi vb. baskı yaratan mekanizmalar ile, içindeki isyancı ruhun hesaplaşması şek-linde ele aldığımızda, bu yaklaşımın ne denli hatalı olduğu ortaya çıkar.

Page 7: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Filmdeki mizah anlayışının önde gelen esinkaynaklarından klasik iki örnek olarak ReneClair'in "Özgürlük Bizimdir" ve Chaplin'in"Modern Zamanlar" filmlerini gösterebiliriz.Clair'in filmindeki fabrikada haberleşme için kul-lanılan bir çeşit borular vasıtasıyla faks sistemive Chaplin'in filminde kaytaran çalışanlarıekrandan takip eden müdür sahneleri, Brazil'deGilliam'ın yorumuyla yeniden ele alınır. Bu ikifilmin makineleşmenin yabancılaştırıcı etkisiüzerine eleştirisinde kullandığı dişliler, montajbandı gibi teknolojileri Gilliam bilgisayarteknolojisi, kameralar, robot "Big Brother" göz-leri ile belirginleşen yüksek teknolojik (high-tech) dönemin ürünleri ile birleştirerek ele alır.Brazil'in yadırgatıcı kara mizahının diğer önem-li ayağı ise, filme damgasını vuran Kafkaesk

ruhtur. Kafka'nın cehennemi iktidarı, grotesk karakterleri, filmin tümüne sinmiş bürokrasi eleştirisi ve girişsekansında Buttle ile Tuttle'ın, bir insan hayatına mal olmuş isim karışıklığına sebep olan böcek gibi temave unsurlar Gilliam'ın Kafka ile ruh kardeşliğini ortaya koyar. Gölgeler yardımıyla aktarılan enformasyonbürosunun dev kapısı (iktidarın gücünü temsilen) ve kapıdan içeri giren Lavrey'in boyunun küçüklüğü, (çare-siz kılınmış, yalnız bireyi), Orson Wells'in sinema tarihindeki en sağlam Kafka uyarlaması olan Dava filmin-deki dev mahkeme kapısı ile karşı karşıya kalan Bay K.'nin umutsuzluğu ile çakışır.

BK'sal açıdan filmin merkezinde yaratılan karanlık ütopya ve bu durumdan aydınlık bir ütopyayayönelme çabalarının gerilimi vardır. Bu baskıcı sisteme, karşı çabalar olarak Jill'in sivil hak arama mücade-lesi, H. Tuttle'ın bireysel radikalizmi ve ortada gözükmeyen ihtilalci grupların gerçekleştirdiği söylenen pat-lamalar öne çıkar. Tuttle'ın bireysel girişiminin çıkışsızlığı ve ütopik dönüşüme özlem, filmdeki 7. ve en uzundüş bölümünde belirginleşir. Tuttle'ın devrimci bir organizasyon ile Enformasyon bakanlığına yaptığı baskınve burada J. Eisenstein'ın Rusya'daki 1905 ihtilalini konu alan Potemkin Zırhlısı filmindeki Odessa merdi-venleri sahnesinin Gilliam'ca yinelenmesi, bu çıkışsızlık karşısında en azından Lavrey' in düşünde yanan birumut ışığının altını çizer. Blade Runner filminin sonunda karşımıza mutlu son gibi çıkan, doğaya kaçışın,Brazil'in bu düş sekansında ne kadar işlevsiz olduğu gözler önüne serilir. Lavrey' in kaçalım önerisine, Jill"kaçacak bir yer yok" sözleri ile karşılık verir. Yinede filmin sonunda bir nevi bitkisel hayata giren Lavrey' inmırıldandığı filmin fon müziği, belli belirsizde olsa izleyiciye "umut ilkesini" anımsatır.

Brazil dün, bugün ve geleceği aynı potada eriten, tamamen çılgınca düş gücüne dayalı alternatif birdünya oluşturur. Sinema, edebiyat ve diğer sanat dallarında 20. yüzyıla damgasını vuran bütün önemli akımve türleri (gerçeküstücülük, dışavurumculuk, filmnoir vb.) tek bir filmde birleştiren bir yapı kurar. Brazil'in,postmodernizm istilasının, sanatın artık yeniyi üretmediği tartışmalarının, öncü sanatın ölüm döşeğindeolduğu iddialarının ve kitle kültürünün belirleyiciliğinin damgasını vurduğu bir dönemde yaratıcılığını ortayakoyması, filmin önemini arttırmıştır. Gilliam, postmodern anlatımı yapıbozuma uğratarak, modernist vedevrimci yeni bir anlatı oluşturur. Neredeyse tüm anlatım biçimlerinin tüketildiği bir dönemde Brazil eskimalzemelerden, düş gücü, hümanist felsefe, politik radikalizm ve yadırgatıcı bir duruş ile yepyeni ve özgünyapıtlar üretilebileceğinin ispatı olmuştur.

- 7 -

...işler, atom reaktörleri, işleryapma aylar geçer güneş doğarkenve güneş doğarken ben bir geceyi,bir uzun geceyi gene uykusuzağrılar içinde geçirmişimdir.Düşünmüştüm hasretliği, ölümüSeni, memleketi düşünmüşümdür,Seni, memleketi ve dünyamızı.

işler, atom reaktörleri, işleryapma aylar geçer güneş doğarkenve güneş doğarken hiç umut yok mu?Umut, umut, umut,

Umut insanda…

1958N. H. RAN

Page 8: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

- 8 -

Mustafa SUYOLCU

Sanal Gerçeklik (Virtual Reality)

Bilgisayar tarafından oluşturulan, gerçeğe uygunçevre. Günümüz gerçeğinde hemen her ankarşımıza çıkan ve günlük yaşamımıza giren bukavram bilimkurgunun en çok işlediği konular arasın-dadır. Akla gelebilecek hemen her tür insan profilin-in, psikolojik yapının işlendiği bu tür yapıtlargünümüzde özellikle öne çıkmaktadır. Sinemadakien eski örnek olarak "Tron" filmi kabul edilir. Sanalgerçeklikte sıkışıp kalan bir karakterin maceralarınıanlatan filmin neredeyse tamamı bilgisayar grafiklerikullanarak yapılmıştır. Bu özelliği ile de "İlk" kabuledilir. Matrix, Avalon, Exsistance (Varoluş), JohnMenemonic, Dark City (Karanlık Şehir) filmleri bukonuyu işleyen filmler olarak karşımıza çıkmıştır.Yazın dünyasında da yerini alan Sanal Gerçeklik,William Gibson'un ünlü eseri Neuromancer'dedoruğa ulaşmıştır. Bilimkurgu'nun büyük ustaların-dan P.K. Dick de kitaplarında bu konuyu olağanüstübir biçimde işlemiştir. Özellikle Gökteki Göz ve Ubikustanın bu konuyu ele aldığı kitaplardır.

Cyberpunk

Dijital toplumun yokoluşçu (nihilist) yönünü anlat-mak için kullanılan terim. Cyperpunk ta olaylargerçek zamanda ve siberuzayda geçer, gerçek ilesanal arasındaki çizgi belirsizdir. Tipik özelliği insanbeyni ile bilgisayar sisteminin birbirine bağlan-masıdır. Cyperunk'ta tarif edilen dünyalar karanlık,kötücül ve çoklukla yaşamın her yönünün bilgisayartarafından kontrol edildiği ortamlardır. Bu türün enünlü yazarları Alfred Bester-(The Stars MyDestination [Tiger! Tiger] ) Kaplan! Kaplan!,P.K.Dick-Ubik, John Brunner-(The SchokwaveRider) Şokdalgası Süvarileri),Vernor Winge-(TrueNames) Gerçek İsimler, William Gibson-Neuromancer olarak sayılabilir.

Bir Bilimkurgu Sözlüğü DenemesiGiriş

Saltık Kurgubilim (Hard Science Fiction)

Bilimsel olasılık ve olabilirlik çerçevesi içindekalmaya dikkat edilerek yazılan BK eselerine genelolarak verilen isim. Bu eserlerde, yazar bilinçli birşekilde doğa bilimler ve teknolojiyi ön planaçıkararak gerçekçi, gelişmiş, bilimsel ve teknolojik biryapı ortaya çıkarmayı hedefler. Bazı örneklerindeastronomik ve fiziksel olaylara oranla karaktergeliştiriminin ikincil düzeyde kaldığı gözlense de,özellikle iyi yazarların oluşturduğu eserlerde insanfaktörü ön planda yer almaktadır. Her iki durumda daesas olarak, Saltık Bilimkurgu teknolojiyi ele alıpişleme eğilimindedir. Yazarlar eserlerini tutarlı bilim-sel verilere dayandırarak oluşturmakta ve yayınla-maktadırlar. Hal Clement, Arthur C. Clark, LarryNiven gibi yazarların eserleri Saltık Bilimkurgu'yaörnek gösterilebilir.

Hafif Kurgu Bilim (Soft Science Fiction)

Kişi veya toplumların doğal fenomenler veyateknolojik gelişimin ortaya çıkardığı durumlarkarşısındaki aldığı tavrı konu alır. Psikolojik ve sosy-olojik analizler konusuna odaklanıp, teknolojinin,araç gerecin, fizik yasalarının ayrıntılarını arka plan-da bırakır. Ray Bradbury, Ursula K. Le Guin, NancyKress gibi yazarların eserleri Hafif Bilimkurgu' yaörnek gösterilebilir.

Yeni Dalga (New Wave)

Yukarıda bahsettiğimiz iki ana başlığın hemenaynı zamanlarda ortaya çıktığı kabul edilmektedir.Günümüzde, Saltık Bilimkurgu tanımına uygun birbiçimde ve daha gelişerek varlığını sürdürmektedir,buna karşın Hafif Bilimkurgu kavramındaki içerik veanlayışındaki değişiklik ve farklılıklar Yeni Dalga adıverilen bir değişikliğe neden olmuştur. YeniDalga'cılar (1960'lı yıllarda) Hafif Kurgubilimde kul-lanılan geleneksel temaların ötesine geçerek, dahadeneysel eserler ortaya koymuşlardır. Daha önce hiçele alınmamış, hatta Bilimkurgu'nun dışında tutulmuşuyuşturucu, nüfus kalabalıklığı, seks gibi konuları elealıp işlemişlerdir. Akımının başlatıcısı olarak,İngiltere' de "New World's Science Fiction" dergisinineditörlüğünü yapmış olan Michael Moorcock kabuledilir. Bu akımın en ünlü yazarları Brian Aldiss, J.G.Ballard, Thomas Disch, M. John Harrison ve MichaelMoorcock olarak sayılabilir. Bazı kaynaklarda RayBradbury ve Alferd Bester bu akımın öncüsü olarakda gösterilir.

Page 9: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

- 9 -

Bilimkurguda Zaman (1)Mustafa SUYOLCU

Bilimkurgu Sanatında en çok ele alınan konuların birinden bahsetmek istiyorum. Hemen herkesin, isterbilimsel, sanatsal olarak, ister sıradan günlük yaşamımız sırasında çeşitli yön ve anlayışlarımızla zengin-leştirdiğimiz bir kavram "ZAMAN".

Ata sözlerimize, deyimlerimize, gündelik yaşamımıza yerleşmiş, ondan bahsetmeden, bazen sevgibazense nefretle, bir günümüz yok. Çoklukla pek de önemsemeden, üzerinde çok durmadan bahsederizondan. Nedense, mutlu, sevinçli olduğumuzda hızlı, dertli üzüntülü olduğumuzda yavaş aktığından demvururuz, yaşadığımız günleri tarif ederken, ne yazık ki mutlu ifadelerle ender andığımız, genel şikayetlerim-iz arasında da" eski güzel günler" olarak geçirdiğimiz bir kavram "zaman" ve o kadar ayrılamaz bir bütün-lüğe sahip ki yaşamdan, kaçınılmaz olarak sanatın, bilimin odak noktalarında, hatta en önemlilerinden, biri.

Zamanla ilgili, onu anlamaya, çözmeye yönelik bilimsel çabalar, çok uzun bir süredir varlar. Ve öylegörülüyor ki daha uzun bir süre de var olmaya devam edecekler.

Biz burada zamanı sanatsal açıdan ele alıp inceleyen, işleyen, onu, dertlerini bizlere anlatmak için biraraç olarak kullanan BK sanat ve sanatçılarını konu edineceğiz. Sizlere bu konuda eser vermiş kişileri birazda olsa tanıtmağa çalışacağız. Ancak bu konu çok uzun bir geçmişe sahip ve o kadar çok eser var ki tek birsayıda bunların hepsinden bahsetmemiz olanaksız. Yerimiz el verdiğince bu konudaki eserleri veyaratıcılarını sizlere tanıtacağız.

Ama, öncelikle bir sanat aracı olarak "Zaman" konusunu fantastik maceralar, doğaüstü yaklaşımlarkonusundan arındırmak gerek. Ne yazık ki BK'nun yazınsal ve sinemasal örnekleri incelenirken bu tür yak-laşımlar, sanatçının anlatmaya çalıştığı atlanarak öne çıkarılabiliyor, hatta, bu bazen o kadar ileriyegötürülüyor ki BK'nun kendisini Fantastik bir öğe imiş gibi yansıtıyor. BK sanatında zaman'ın bir araçolduğunu göz ardı etmemek gerek. Aksi takdirde sanatçının ele aldığı, iletmek istediği konu kolayca gözdenkaçabilir, hele sinemasal örneklerde görselliğin de etkisiyle konu tamamen ortadan kaybolup art arda gelişenbir olaylar zinciri olarak algılanabilir.

Bu küçük uyarıdan sonra "zamandan" BK da ne şekillerde bahsedildiğine kısaca bakalım.

1-Zaman'da yolculuğu sağlayan çeşitli makineler.

Genellikle tek kişi bazen de küçük bir grubun çalışmasıyla ortaya çıkarılmış bilimsel temeli çok etraflıcaanlatılmamış aygıtlardır.

Zaman Makinesi sinemasal ve yazınsal örneklerin çoğunda yeni bir buluş olarak karşımıza çıkar.Okuyucular ya da izleyiciler olarak olayın en başından izleme durumundayızdır.Yakın geçmişte sinemalar-da gösterilen, büyük usta Wells'in aynı adlı romanından uyarlanan, ve pek de başarılı bulunmayan "ZamanMakinesi" filmi bu tür bir yaklaşım sergilemekte. Yine eski bir dizi filmin yeni çekimi "Uzayda Kaybolanlar"da bu türe güzel bir örnek.

Sevgili dost ve abimiz İzmirli mimar ve yazar Can Eryümlü'nün internet üzerinde yayıncılık yapmaktaolan, Alt Kitap'tan yayınlanan "Son Antlaşma" adlı kitabı da, bir grup çalışmasıyla oluşturulan zaman maki-nesinin kullanımını anlatan sürükleyici ve heyecan verici bir kitap. İnternet'ten yararlanarak kolayca ve ücret-siz olarak edinilebilecek bu kitabı öncelikle tüm BK ile ilgilenenlere ve okumayı seven herkese öneririm.Kitabı www.altkitap.com adresinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz.

Daha az rastlanan bir başka "Zaman Makinesi" örneği de büyük gruplar tarafından kullanılan gelişkinyapıların tarif edildiği türlerdir. Ünlü Bilim adamı ve BK yazarı Isaac Asimov'un "Sonsuzluğun sonu" adlıromanı da bu tür bir zaman makinesi yaklaşımını anlatır.

Bu örnekleri çoğaltmak olası ancak zamanımızın darlığı nedeniyle ve daha sonra bu örneklerden bah-setmek üzere diğer maddeye geçelim.

Page 10: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Akil Başyıldızdışarıda gün ortası olduğunu anlatmaktaydı. Biryatakta idi. Odanın kapısı ardından gelmekte olan susesi az sonra kesildi. Kapıda bir genç kız belirdi.Giyinik, çantası omzunda. Yüreği hızla atmayabaşladı. Kız ona yaklaştı ve dudaklarına bir öpücükkondurdu. Doğruldu, tekrar kapıya yöneldi. Bir andönüp ona baktı, kapının ardında kayboldu. Azsonra uzaklardan bir kapı kapanma sesi daha duyul-du. Bu ses yataktan fırlamasına neden oldu. Dağınıkelbiseleri gördü. Alelacele giyindi. Kapıdan çıktı.Koridor. Nihayetine vardı. Karşılıklı iki kapı. Biriniaçtı, geniş bir salon, boş,kapattı tekrar. Yerdeayakkabılar gördü, geçirdi ayaklarına. Diğer kapıyayönelirken yan tarafında bir hareket hissetti, döndü.Duvardaki parlak yüzeyden bir genç kendisine bak-maktaydı. Geriledi, karşısındaki de. Bir an kımıl-damadan baktı bu görüntüye ve kapıyı açtı.Sahanlık. Aşağı ve yukarı merdivenler. Aşağıyayöneldi, indi merdivenleri. Koridor, kapı, dışarıdaydı.Güneş gözünü aldı bir an. Kaldırım ve iki yana uza-yan sokak yolu. İlerde bir köşeyi dönmekte olanbirkaç insan. O yöne koşturdu, köşeyi döndü ve bircadde ile karşılaştı. Araç ve insan seli. Gözleriniinsanların üzerinde gezdirdi. Kaldırımda koşmayabaşladı. Bazıları kısa bir an dönüp bakıyordu ona. Birsüre sonra nefes nefese kalmıştı. Durdu. Biraz soluk-landı. Ev! Evet. Eve dönmeliydi. O, tekrar gelebilirdi.Geri döndü. Çıktığı sokağı anımsamaya çalışarakhızla yürümeye başladı. Arada bir koşuyordu.Caddeye açılan sokaklar; hepsi birbirine benziyordu.Bir sokağa daldı, ilerledi, ilk köşeyi döndü. Acaba?Yürümeye devam ederken az gerisinde birisininolduğunu sezdi. Adımlarını ağırlaştırdı. Gerisindekide yavaşlamıştı. Omzunun üzerinden kaçamakçabaktı. Dikkat çekici bir bıyığa sahip olan gençtenbiriydi yakın mesafede yürüyen. Tekrar başını önüneçevirdi, karşı kıyısına geçti sokağın. Yol uzunlaması-na devam etmesine rağmen az ilerde bir dirsek deveriyordu. Köşeye varınca döndü yan sokağa. Azilerde bir ev ile kesiliyordu yol. Kenardaki çöp bido-nunun çevresinde dolanan birkaç kedi haricindeıssızdı çıkmaz sokak. Çıkmalıydı buradan. Geriyedöndü; Az önceki bıyıklı, yanında birkaç kişi dahakendisine doğru yaklaşmaktaydı. Ellerinde, telaşın-dan ne olduklarını fark edemediği bir şeyler vardı.Yüreği göğsünden dışarı çıkmaya koyulmuştu sanki.Gerilemeye başladı. Hızlanarak yaklaşanlar artıkdokunacak mesafedeydiler handiyse. Ayağı bir şeyetakıldı. Sırt üstü düşerken gözlerinin kapanmasıkaçınılmaz oldu. Karanlık...

Önceleri mırıltıyı andıran sesler giderek normalkonuşma perdesine yükseldi. Başını kolundankaldırdı. Dirseğini dayamakta olduğu masayı veüzerindeki bilgisayarı gördü. Geniş olmayan, üstüaçık, kare şeklinde bir mekandaydı. Hararetli konuş-

- 10 -

24

Tüm çevreni ılık bir sıvı ile kaplıydı.Bunun farkın-da değilse de kendisine dinginlik veren bir ritmihissedebiliyordu. Açlık yoktu. Sürekli bir haz vegüvende olma duygusu içindeydi. Mutluluk. Uyku.Karanlık...

Bulunduğu ortamdan itilme, dışlanma hissiylegerildi. Gözleri aralandı; ışık. Şaşırdı ve korktu.Dudaklarından bir feryat yükseldi. Güvenli sıvı orta-ma dönme istenciyle kuvvetle yumdu gözlerini.Karanlık...

İlk kez açlık hissetmekteydi. İstemsiz bağırdı.Gözlerini aralarken alıştığı ılık ortamın çok yakınındaolduğunu algıladı. Önündeki kocaman yuvarlağaatıldı. Kendiliğindenlikle emmeye koyuldu.Doygunluk sevincini tattı. Başı yana kayarken dingin-lik veren ritmi tekrar hissetti. Güvenlikteydi yine.Gözleri kapandı yavaşça. Uyku. Karanlık...

Gözlerini açtığında kucağında kocaman hafif biryuvarlaklık vardı. Uzattığı eli dokununca kaçmıştı.Uzunca bir kovalamacadan sonra yakalayıp abandıüzerine. Patlayan küre gözlerini korkuyla yummasınaneden oldu. Karanlık...

Gözlerini açtı. Geniş bir bahçedeydi. Gün ortası-na ulaşmamış olsa da güneş, ılık ışıklarıyla teniniokşuyordu. Neşeli sesler doldu kulaklarına. Çeşitliyönlere koşturmakta olan çocuklara aitti bu sesler.Öylece ayakta durup izledi onları. Güdüleri tetikte.Hafiften bir panik kabarmaktaydı içinde. Koşarakyaklaşan bir kız durdu önünde. Elini uzattı ona. Bir antereddütten sonra uzatılan eli tuttu. Kız onu dasürükleyerek artan bir hızla koşmaya başladı.Koştukça kızdan çıkan kahkahalara kendisininkininde eşlik ettiğini fark etti. Tedirginlikleri aktı üzerinden.Hafiflemiş, koşmak uçmakla koşut bir duyguyadönüşmüştü. Bu an hiç bitmesin istedi. Hepsürsündü. Hiç durmasındı. Bir an kızın eli çözüldü,kaydı parmaklarından. Kalabalıkta yitirmişti onu.Artan bir telaş ve hızla onu bulmak için koşturmayabaşladı. Ayağı bir yere takıldı. İleri doğru savrulurkenhenüz sahip olduğu bir şeyi yitirme duygusuna korkueklendi. İstemsiz yumdu gözlerini. Karanlık...

Sonsuzcasına bir haz okyanusunda yüzmektey-di. Dalgalar, aldığı hazlarla beslenerek onu erişilme-zlere ulaştırıyordu. Daha yükseğe, daha yükseğe.Daha ötesinin olamayacağını hissettiği zirvelere.Eriştiği bu haz noktasında zaman dondu sanki.Ancak geriye dönüş başlamıştı bile, eklenenler bir bireksilerek. Yavaşça, yumuşakça indi dalgaları sönendenize tekrar. Dinginlik sardı her yanını. Uyku veuyanıklık arası gelgitlerde yüzdü bir süre. Gittikçeartan bir tedirginlik bedenini ürpertmeyebaşlamıştı.Gözleri aralandı. Önce çevresindekibeyaz çarşafları sonra da pencerenin beyaz tülperdelerini gördü. Işığın yoğunluğu ve gölgesizlik,

Page 11: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

konuşmalar, telefon seslen, yürüyen insanlarınbuzlu cam kaplı kapıdaki gölgeleri. Ayağa kalktı.Bulunduğu yerin yüksekliği gözü hizasındaydı.Çevresi benzer karelere bölünmüş bir labirent gibisonsuzcasına uzanmaktaydı. Aralarda dolaşaninsanlar bir şeylere geç kalmışçasına hareketlilikKapıya gitti, açtı. Yanından gelen geçenler. Bütün bubölmeleri saran yapının kendisine en yakın görünenduvarına doğru ilerledi. Bir kapıdan geçti. Geniş birkoridor, yürümeye devam etti. Etrafta birkaç insan.Bir kapı açıldı. Birisi dışarı çıkarken içerdeki parlakbeyazlığı fark etti. Durdu. Adam gitmiş, kapı kendil-iğinden kapanmıştı. Eliyle iterek içeriye girdi. Beyazfayanslı duvarlar. Birkaç adım atmıştı ki, yan tarafın-da bir hareket sezdi. Döndü o yana. Tanıdık gelenbirisi kendisine bakmaktaydı. Belden aşağısı görün-meyen adamın bir yansıma olduğunu anlamıştı. Ortayaşa yakın bu adam ve zihninin derinliklerinde birevin koridorundaki genç. Yabancısı olmayan panikduygusu kıpırdanmaya başladı içinde. Geri döndü,çıktı kapıdan. Geldiği yönün aksine yürümeye devametti. Geniş bir bölüme vardı. Karşısında camdankapılar. İnsanlar girip çıkmakta. Çıktı dışarıya. Binaile kaldırım arasındaki geniş merdivenlerin bir kenarı-na çökercesine oturdu. Kaldırımda yürüyen insanlaruzun gölgelerini sürüklemekteydiler peşlerinden.Ağzının kurumasına neden olan korkuyu çıktığı yeretıkıştırma savaşımı verirken insanları incelemektey-di. Epey ilerde yürümekte olan yüzünü yandangördüğü bir kadın onu heyecanlandırdı. Acaba?Ayaklandı, merdivenleri üçer beşer atladı. Kaldırımıkoşarak geçerken birkaç kişiyi sıyırdı. Kalabalıkta birgörünüp bir kaybolan kadınla arasında caddeolduğunu ve kadının karşı kaldırımda yürüdüğünüanladığında caddenin yarısını aşmıştı. Üzerine hızlagelmekte olan arabayı gördü. Korunmak için kolunukaldırdığında gözlerini istemsiz yummuştu çoktan.Karanlık...

Gözünü açtı. Karşısında bir kapı. Bir evin dışkapısı. Bir şey düşünmeye fırsat bulamadan kapıaçıldı. Orta yaşını az geçmiş bir kadın tebessümlekarşısında durmaktaydı. Dudaklarına bir öpücük kon-durup eğilerek elindekini aldı. Elinde bir çantataşıdığını o an fark etti. Çantayı bir eline alan kadındiğer elindeki küçük bir kağıdı avucuna sıkıştırdı.Nazlı bir eda ile onu omuzlarından tutup geriye çevir-di. Sırtına vurduğu bir fiske ile onu hafifçe iterekkapıyı kapattı. Önünde küçük bir bahçe ve kaldırımakadar kısa yolu vardı. Biraz oyalandı, omzununüstünden kapıya baktı. Sonra yürüdü ve kaldırımavardı. Eve bakarak kaldırımda yürümeye başladı.Durdu. Geri dönüp eve ve çevresine baktı. Evyerinde duruyordu. Biraz daha uzaklaştı. Tekrardönüp baktı. Ev hala oradaydı ve onu gözden yitirm-eye cesareti yoktu. Yine de evin çevresinde attığıturu genişletti. İçinde gelişmekte olan güven,ona

eşlik eden kımıl kımıl bir sevinç ve elinde tuttuğukağıtla biraz daha uzaklaştı. Gökyüzü maviliğiniyitirmekteydi. Işıklarını birer birer yakmaya başlayanmekanlar onu çekti. Bol ışıklı bir alışveriş merkezineyaklaşırken önünden geçmekte olduğu dükkanıncamında yürüyen yansımasını gördü. Orta yaşı çok-tan geride bırakmış adamı tanımakta zorlanmadıysada az önceki duygularından eser kalmamıştı.Yerlerini yeni ve kötü duyguların almasına fırsatolmadı. Az ötesindeki marketten insanların birbirleri-ni iterek, ezerek, bağırarak dışarı boşalmaktaolduğunu gördü. Birdenbire içerden dışarı camlansavuran büyük bir patlama duyuldu. Havanın sadme-siyle yere düşerken gözleri yumulmuştu çoktan.Karanlık...

Uyku uyanıklık arası bir rehavet içinde birtakımsesler duymaktaydı. Pek de niyeti olmadığı haldegözlerini araladı. Önce karşı duvardaki oldukçabüyük ekranı gördü. Sonra başını önüne eğdi verahat bir koltukta oturmakta olduğunu ama yalnızolmadığını fark etti. Göz ucuyla baktı. Beyazsaçlarıyla yaşlı bir kadın az ötesinde oturuyor ekranıizliyordu. Salonun kalın perdeleri örtük, akşamın geçbir vakti olduğunu gösteriyordu. Dingindi ama çokyorgun hissediyordu kendini. Yaşlı kadın ayaklan-mıştı. Bir şeyler mırıldandı ve bir kapının ardındakayboldu. Yalnız kalınca ayağa kalktı, dahadoğrusu buna çabaladı. Zorlukla doğrulabildi.bakışlarını salonda gezdirdi. Duvarlarda bir çokfotoğraf olduğunu gördü. Ağır ağır bunlara yaklaştı.Gülen, neşeli insanlar ve çocuklar. Kendiliğinden birtebessüm yayıldı dudaklarına. Elini uzattı, dokunduçocukların fotoğraflarına. Bakışları eline kaydı,lekelive zayıftı. Hafif bir ürperti hissetti. Çok yorgundu.Yaşlı kadının çıktığı kapıya yürüdü, bir koridora girdi.En dipteki kapının buzlu camını, arkasından gelenhafif bir ışık aydınlatıyordu. Koridorda başka kapılarda vardı. Birisini açtı, içerisi karanlıktı. Duvarınüstündeki düğmeye dokundu. Fayans kaplı duvarlaraydınlandı. Lavabonun üstündeki aynaya yaklaştı,baktı. Saf bir korku göğsüne yapıştı. Tanıdık gelenyaşlı bir adam umutsuz bir ifadeyle kendisine bak-maktaydı. Becerebildiğince çabuk çıktı banyodan.Dipteki ışıklı odaya yöneldi. Heyecanı daha dabitkinleştirmişti onu. Kapıyı yavaşça araladı.Genişçe bir yatak odasına girdi sessizce. Çift kişilikyatağın bir tarafında yaşlı kadın sırt üstü yatmışuyuyordu. Diğer yana sürükledi kendisini ve oturdu.Dinlendi biraz. Solukları uyumakta olan kadınınkikadar değilse de, biraz düzeldiğinde ona dokun-ma cesareti buldu. Parmaklarını kadının omzu-na dokundurdu. Tepkisi sırtını dönüp uykusunadevam etmek oldu yaşlı kadının. Kırıldı cesareti.Dinlenmeye çok gereksinim duyuyordu. Uzandıkadının yanına. Kadının üstü örtüktü. O da örtünmekistedi; korunmak ve sığınmak dürtüsüyle. Bir kısmı

- 11 -

Page 12: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

istedi; korunmak ve sığınmak dürtüsüyle. Bir kısmı ayak-larının ucunda kalan yorganın üzerini kaplamaya başlaması-na şaşırdı. Ve onu gördü. Metal elleriyle üzerine yorganı çek-mekte olan insan ebadındaki madeni oluşumu. Yuvarlak,kocaman gözleriyle, kıpırtısız kendisine bakmakta. Bakıştılarbir süre. Sonra, titreyen yorgun elini ona uzattı. Kısa bir an elihavada kaldı. Metal bir el yavaşça yükseldi, hafifçe tuttu elini.O an: zaman, bir sel gibi boşaldı beynine. Anılar tül katman-larıyla yığıldılar üst üste. Bir pişmanlıklar silsilesi gibiydiler.Acıları ve mutlulukları büyük bir hızla tadıyordu peş peşe.Hafızasını doldurmaya devam eden bunca yıllar yaşanmışmıydı gerçekten? Yoksa bir deneyin kurbanıydı da, yapay anımı yüklüyorlardı beynine? Yoksa ölüyordu da, yaşamı bir filmşeridi gibi gözlerinin önünden mi geçiyordu? Kendi isteğiylebir sanallığı mı yaşıyordu yoksa? Ya da normal genişlemekteolan zaman, kendi bulunduğu noktada pırtlamış; her şeyiherkesten önce yaşatmış ve pırtlayan baloncuğun esneyerekgeri dönüşünde normal akışındaki zamanla kesiştiği noktalar-da kendisine bu oyunları mı oynamıştı? Tüm bu sorularıngerçekten bir yanıtı ve bu yanıtın da gerçekten bir önemi varmıydı? Eğer yaşamının sonuna geldiyse neye yaramıştı buyaşam? İnsanın yaşam süresi uzun da olsa, yaşan-mışlar hep geride kaldığından, her sabah yeniden başlayan

- 12 -

ve gecesinde biten bir tek günden ne farkı vardı? Eli yatağa düştü. Robot da indirdi elini. Robotun metalomuzu üzerinden karşı duvardaki saati gördü : 23.59 Korku yoktu artık içinde. Yerini derin bir dinginliğebırakmıştı. Ancak yorgun göz kapaklarını yumarken, bir damla yaş süzüldü çorak yanaklarına. Karanlık...00.00

27-09-2002: Albemuth yayına başladı. İzmir,Denizli, Manisa, Aydın, Mersin, Adana, Ankara,Eskişehir, Bursa ve İstanbul”daki BK ve edebiyatseverlerle buluştu. Başta Leon olmak üzereAlbemuth’a katkı sağlayan herkese teşekkürler.

28-09-2002: Batı Radyo’da Fahrenheit 451Bilimkurgu programının dördüncüsü yayınlandı.Programda BK Tarihinin aktarımına devam edildi veBK öyküleri seslendirildi.

29-02-2002: Aylık BK söyleşilerinin bu ayki gün-demi Hugo ve Nebula ödüllerini alan, Mülksüzler veBitmeyen Savaş adlı eserlerdi. Sunum, söyleşilerinsürekli katılımcılarından Argun BAŞER tarafındanyapıldı.

Ekim ayının hoş bir sürprizi ise Fahrenheit 451ve Albemuth’un etkinliklerini destekleyen İsviçreyaşamlı Ünal BUDAK’ın İzmir’de bulunmasıydı.

20-10-2002: Beşinci BK radyo programı yayın-landı. Girişte Akil BAŞYILDIZ ilk çağlardan F-451’ekitap ve kitaplıkların yakılış trajedisini özetledi.Programda Asım SEYHAN, Akil BAŞYILDIZ, RafetARSLAN ve W. HILTON - YOUNG’ın birer BKöyküsü seslendirildi. Ayrıca Akil BAŞYILDIZ BK tari-

hçesinin 18. yüzyıldaki bölümünü, Cahit ORPAKArthur C. Clarke biyografisini, Rafet ARSLANAdemden Önce BK romanı ve Mustafa SUYOLCUBK eserlerinde zaman fenomeninin işlenişi konu-larını dinleyicilere aktardı.

27-10-2002: Aylık BK söyleşilerinin 22’incisigerçekleşti. Gündem “Bilimkurgu ve İdeoloji”,sunumu yapan Murat GÖÇ. Konunun genişliğisebebiyle öncelikle Sinema ayağı ele alınarak işle-nen gündem, çeşitli örnekler ve karşılıklı görüşalışverişiyle sürdürüldü. Aynı konunun Edebiyatayağı söyleşinin bir sonraki gündemini oluşturacak.

İZMİR BİLİMKURGU ETKİNLİKLERİ

Merih' e giden kosmos gemisinde turistlerYeryüzüyce yazılmış şiirler okuyacak.

Her sözü beste beste, renk renk, kat kat açarakEn sırlı çekirdeğe ulaşabilecekler.

Aralık 1959N. H. RAN

Page 13: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Bekleme Odası

Biyonik ortopedi bölümünün bekleme odasındayalnızca iki hasta bekliyordu. İkisi de erkekti. Biriduvar monitörlerindeki eğitici görüntüleri izliyor, izle-mekten sıkıldıkça odada dolaşmaya başlıyor odadaniyice bunalınca dışarıya şöyle bir çıkmak istiyor,lakin duvarlara gömülü hoparlörler aracılığıyla anabilgisayarın ona gönderdiği "Sayın Hikmet Demir,bekleme salonunu terk etmeniz durumunda, odayadönene kadar bekleme sırasından çıkarılacaksınız!"uyarısıyla itaatkar bir şekilde yerine oturuyordu.

Hikmet bey tüm bu sıkılma seansına iyiden iyiyekonsantre olmuşken beklemekte olan diğer hasta neodanın ortasındaki sehpanın üzerine bırakılmış elek-tronik dergilerle ne de duvarlarda oynamakta olansağlık eğitimi görüntüleriyle ilgileniyordu. O sadeceoturmuş mutsuz gözlerle hareketsiz duran sağ kolu-na bakıyor, bakıyor, bakıyordu. Arada bir de bayağıağır bir küfrü homurtu formatında azad ediyordu.

Tüm bu sıkıntılı dakikalar boyunca beklemeodasına bir temizlik robotu girip yerleri temizleyip,çöp kutularını boşaltmış, bir kaç pratisyen doktor dauzman doktorun yanına girmiş ve bir daha çık-mamışlardı.

Uzun ve boş dakikaların birinin tam ortasındagenç doktor adaylarından biri uzman doktorunodasından çıktı ve elinde bir elektronik not defteriylekucağında hareketsiz koluyla oturmakta olan (hattaoturduğundan beri hiç kalkmamış olan) hasta doğruyaklaştı ve "Hüseyin Şahin?" dedi.

Hüseyin bey "Evet, benim." diye cevap verince,pratisyen doktor elindeki not defterinde bir kaç yeredokundu. Hasta göremiyor olsa da not defterininholografik ekranında bu dokunuşlarla menüler açılıpkapanıyor ve notlar alınıyordu. Genç, sivilceli ve tip-siz semi-doktor tüm bu not alış prosesine bir andason verip bir kelime etmeden bekleme odasını terketti.

Sırasının geldiği umuduna kapılıp o umuduaniden yitiren Hüseyin bey bu sefer ki küfrünüpratisyen doktora güdümleyerek serbest bıraktı.

Hikmet bey kendine bir soru dahi sorulmamışolmasının verdiği "sıranın sonunda olma" komplek-siyle sıkıntının sınırlarını iyice zorladı ve sıkıntıdandelirmemek için Hüseyin beye yaklaşarak "Merhababen Hikmet Demir." dedi. Ve tokalaşmak için sağelini uzattı.

Karşılığında ise sadece soğuk bir bakış aldı. Eliöylece havada kaldı. Ancak bir süre sonra kendinegeldi ve elini indirdi. Tam bu esnada " Ben deHüseyin Şahin. Tıpkı o salak doktor çömezinin debelirttiği gibi." dedi Hüseyin bey.Ancak cesaretikırılmış olan Hikmet bey başıyla onaylamaktanbaşka bir şey yapamadı.

Bir süre sessizlik hakim oldu odaya. Daha sonra Hikmet bey "Ben standart kontroller

için gelmiştim ya siz?" dedi. Hüseyin bey ise "Benim sağ kolum bozuldu.

Halbuki ne de güzel gidiyorduk." dedi ve sanki birşeyleri hatırlıyor gibi dalgın dalgın bakmaya başladı.

"Pardon, güzel giden neydi acaba?" diye sorduHikmet bey.

Daldığı yerden çıkması zaman alan Hüseyin bey"Bir yarışma. Eşimle katıldığımız bir yarışma." diyecevapladı.

"Bir bilgi yarışması mı?" diye sorularına devametti Hikmet bey.

"Hayır şu sıralar pek popüler olan seks yarış-malarından birine katılmıştık. Eşler kategorisindeyarışıyorduk. Bizim katıldığımız yarışmada iki haftaboyunca günde en azından dört saat seks yapıyor-sunuz ve izleyicilerin puanlarıyla her gün bir çifteleniyor son kalan iki çift ise eş zamanlı olarak canlıyayında seks yapıyorlar ve birinci çifte büyük ödülveriliyordu. Biz son dört çiftin arasındaydık, fakatmilyonlarca insanın önünde kolum bozuldu veelendik. Oysa ki kolum bozulduktan sonra tüm zor-luğuna rağmen üç buçuk saat daha devam etmiştiksekse." diye cevapladı Hüseyin bey.

"Sizin adınıza üzüldüm." diye belirtti Hikmet beyYine sessizlik içinde oturmaya başladılar. Ancak

bu sefer sessizliği bozan pratisyen doktor değilHüseyin beyin cep telefonu oldu. Arayan karısıydı,üç boyutlu holografik görüntüsü heyecanlı vesabırsızdı.

"Aşkım bizi beğenmişler, film teklif ettiler, konuda sensin. Filmde kolu bozulduğu halde sevişmeyedevam eden kahraman bir adamı oynayacaksın."

Hüseyin bey " Ya sen sevgilim?" diye sordu."Seni baştan çıkartan hizmetçiyi oynayacağım"

dedi."Güzeel..." derken keyiflendi Hüseyin bey.Görüşme bitince Hikmet bey "Yarışmadan bir

ödül kazanmış sayılırsınız. Hem Devletin seksyardımı kredilerinden de yararlanabileceksiniz.Tebrikler. " dedi.

"Çok teşekkürler." dedi Hüseyin bey."Sizin gibi örnek vatandaşlarla tanışmak

herkese nasip olmuyor. Çocuklarımız için daha iyibir dünya istiyorsak sizin gibi pek çok örneğe ihtiy-acımız var. Hatırlıyorum da küçük oğlu bir türlüreklam izleme alışkanlığı kazanamamıştı. Birseferinde "Bana neden bu reklamları izleyeyim kibenim zaten hepsinden var." demişti. Ne utançtıailemiz için. Daha sonra sağolsun öğretmenleri onubüyük sınıflara özendirmişlerdi de yola gelmişti bizimoğlan." dedi Hikmet bey.

"Ya, ya, tabii ki çocuklar yapar böyle şeyler;ama hepsi bir gün akıllanır."

-13 -

Efe GÖKTOĞAN

Page 14: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Geleceğin Sesleri(Notes of the Future)

"Dinleyin çocuklarım, duyacaksınızAdımlarımızın sesiniSesini yarınlarımızın…Ne bilinmeyen varNe önemsenmeyenNe değersiz çabalarNe unutulmuş iyilikler.Hepimizin var, tekrar tekrar anlatıcak hikayesiYanan bir iplik olacaklar insanlık kumaşında,Yürüyecek çocuklar sokaklardaRenkleri getirecekler yanlarındaDiyetlerini ödedikleriKalplerinin devrimci kanıyla"

Patti SMITH

- 14 -

geliştirmişlerdi. Yayınlanan öykülerden yazarlar para talep etmiyorlardı. Amerikanın ilk kadın BK yazarlarıda bu grup içinden çıkmıştır.

J. Michel'in 1937' deki ABD'nin ilk ulusal BK. Kongresinde yaptığı "Mutasyon ya da Ölüm" adlı konuşmagenç futurianlar arasında destek buldu ve Michelism adlı, sosyalist görüşle BK' yu birleştiren bir akım gelişti.Fakat Mc Cartney döneminin cadı avlarında futurian' lar izlenmeye alındılar, yer yer tutuklanmalar yaşadılar.

Pohl - Kornbluth ikilisinin ülkemizde Metis yayınlarından çıkan "Hukuk Gladyatörü" ve "Uzay Tacirleri"romanları cesur siyasal eleştirileri, çılgınca düş gücü ve mizahla futurian yazınına iki iyi örnek oluşturmak-tadır. Futurian' lar bir bakıma 60 ve 70'li yılların özgürlükçü New Wave BK yazınının öncüsü olmuşlardır.

Futurianlar

Futurianlar 1938-1945 yılları arasında New York merkezli BKaktivistleri grubunun ismidir. Grubun içinde çeşitli tarihlerdeDonald Wollheim, Frederick Pohl, Cyril Kornbluth, David Kyle,Isaac Asimov, Damon Knight, John Michel gibi BK yazarları bulun-muştur. İngiltere' de de 1938-40 yılları arasında MichealRosenblum editörlüğünde "The Futurian" adlı bir fanzin yayınlan-mıştır. 1950' li yıllarda Amerika ve İngiltere' de pre-futurians, newfuturians gibi gruplarla bu gelenek devam etmiştir.

Din, politika, cinsellik gibi temalar, Gensbeck - Campbellçizgisinin hakimiyetindeki Amerikan bilimkurgusunda uzun süre elatılmayan konular olarak kaldılar. Oysa Nazizim vahşeti karşısın-da, özellikle Yahudi kökenli genç entelektüeller politik eleştiriyimerkeze koyan yeni bir BK anlayışı geliştiriyordu. Bu çalışmalarFrederick Pohl'un "Super SF", D. Wolheim' in "Cosmic Stories" gibifuturian dergilerinde kendilerine yer buldular. Futurianlarla, BK H.G. Wells'in ütopya ya da disütopyaları felsefi, sosyo-politik sorgu-lamalar için ele alan yaklaşımı yeniden canlandırmış oldu. Asimovadının futurianlar arasında görülmesi birçok BK severe ilginçgelebilir, fakat yazarlığının başlarındaki genç Asimov bir futuriandı.Ama kısa bir süre sonra Gensbeck ekolüne transferolmuştu.Futurianlar kendi içlerinde dayanışmacı bir anlayış

Page 15: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

"Evrenin, insan hırslarıyla mükemmel uyumiçinde olmaya gereksinimi yoktur."

Carl Sagan

Lera'nın küçük ve çevik elleri mağara duvar-larını tarıyordu. Elleri onun soluk ve çıplak siluetinemağaranın tünel ve deliklerinde rehberlik ediyordu.Görmüyordu ve mağaraların sonsuz karanlığındagörmeye de gereksinimi yoktu. Tüneller boyunca kiilerlemesinin rehberi farkında olmadığı anılarıydı.

Annesinin, bir köşede büzüşüp durduğu, zifirikaranlık içindeki daha geniş mağaraya geçti. Lera,arka planda diğer anne ve çocukların konuşma vefısıltılarını duyuyordu.

Lera'nın annesi ayağa kalktı "Çocuk" Kaba eliile Lera'nın pürüzsüz yüzünü okşayarak, "sanadokunmak her zaman çok güzel".

"Dans ediyorum, anne! Hissediyor musun?"Lera dans edip, zıplayarak annesinin etrafında

dönüyordu."Evet canım, yarattığın titreşimi hissediyorum.

Çok hoş.""Dans et anne! Ve şarkı söyle!""Lera, ilgilenmek zorunda olduğum başka şeyler

var.""Hala mı? Orada daha ne kadar oturacaksın?""Anlayana kadar.""Düşündüklerini hissedebiliyorum.""Büyüyorsun Lera.""Kafamda bir gong gibi. Gürültüsüne

dayanamıyorum."Annesi kızının başını ovdu. "Bu geçici bir

durum" dedi.Lera sonsuz karanlıktaki büyük mağara içinde

dolaştı. Bu mağara birkaç ailenin yaşadığı yerdi.Burası onların doğup, yiyip, uyuyup, düşünüp,öldükleri yerdi. Yakınında küçük birinin varlığını his-setti. Hissedebiliyordu, çünkü etrafındaki hava "ger-ilmişti". Soluna döndü.

"Mari, benimle dans et."Ona yaklaşan küçük kız, sadece sesi sayesinde

görülüyordu."Şimdi olmaz Lera, Tanrıların dünyayı kendi

renkleriyle boyamadığı yere gidelim."Lera ve Mari orada olduğunu hissettikleri

mağara duvarına doğru ilerlediler ve elleriyle büyükmağarayı ve salonlarını taradılar.

Her zaman olduğu gibi küçük kovuk çok kala-balıktı. Odacık içerdeki pek çok çocuğun soluğuylaılık ve nemliydi. Çevrelerinin vücutlar tarafındansarıldığını hissedene kadar aralarına sokuldular veTanrıların boyamayı durdurdukları yere baktılar.

- 15 -

Etrafı aydınlatamayacak kadar güçsüz, küçücükbir ışık huzmesi sonsuz karanlığa sanki o bir hiçmişgibi kafa tuttu. Mağara duvarındaki çatlaktansüzülen ışık, ona bakan çocuklar ve onları izleyeniki yetişkinden hatta onların tüm uygarlığından daönce orada olduğu için, o Tanrılara ait bir şeyolmalıydı.

Kalabalığa ani bir sessizlik çöktü. Topraktahissedilen bir hareket. Derinden bir sallanma. İçin-den gelen bir duygu Lera'ya ışığa daha yakındanbakmasını söylüyordu. Çocukları ve yetişkinleri yol-undan iteleyerek, ışığın geldiği yere yaklaştı veışığın geldiği yeri büyük bir dikkatle açtı. Kendindengeçerken karanlık onu sardı.

Kendine gelirken, üstü başı kirlenmişti veyanağından kan damlıyordu. Bir şeylerin yanlışolduğunu hissetti. Çevresinde yere serilmiş vücutlarvardı. Ayaklarının dibinde bir yetişkinin varlığını his-setti.

Küçük yarık artık daha parlaktı ve Lera onunışığından, gözlerini korumaya çalıştı. Bir içgüdüyleyarığın çevresini genişletmeye başladı. Onu yön-lendiren meraktı. Arkasından titrek, kuru bir ses,

"Yapmamalısın! Orası Tanrıların boyamadığıyer." dedi.

"Ama bu cennete giden yol." diye karşı çıktıLera.

"Hayır, değil. O boşluk, hiçlik. Ona gitmemelisin.Orası tanrıların dansetmemizi istemedikleri yer."

"Ama çok parlak. Orası gerçekten boyanmış,yoksa boşluk nasıl bu kadar güzel olabilir ki?"Kazmaya devam etti. Duvardan kayalar ve tozlardüşüyordu.

"Tanrılar böyle renkler kullanmaz! Bak bizimrengimizi nasıl da bozuyor! Böyle zıt renkler karışa-maz. Hayır çocuk! Bu başka, kötücül bir tanrınınmağarası! Hayır!"

Oradaki herkes korku ve dehşet içindekaçarken, Lera büyük bir hızla kazmaya devamediyordu. Bu yeni rengin parlaklığı ve yoğunlununverdiği acıyla bağırarak elleriyle gözlerini kapattı.

Koştu, koştu, koştu…

Tanrıların RenkleriJ.E. Barber

Çev: Efe GÖKTOĞAN

Page 16: ALLBBEEMMUUTTHH Özgür Basın - kisi.deu.edu.trkisi.deu.edu.tr/murat.goc/2.pdf · olarak sunulan, ama BK'nun Uzay Operası olarak adlandırılmış bölümü ve UFO, ruhçuluk gibi

Can BARSLAN

Sayfa 1 KAPAK - Argun BAŞER çizdi.

Sayfa 2-3 Geçmiş ve Bugünden Geleceğe Bakış

Sayfa 4 Yayın Dünyasından BK’sal Haberler.

Şiirler Nazım HikmetRan, KarikatürlerDerya Sayın’dan............. mıştır.

Not: Daha açık daolmaz.

Sayfa 5 Öykü. Asım SEYHAN yazdı.

Sayfa 6-7 Sinema Kritik “Brazil”

Sayfa 8 Sözlük Denemesi. Ne sözlüğü mü?

Sayfa 9 Zaman

Sayfa 10-11-12 Öykü Akil BAŞYILDIZ yazdı ve etkinliklerden haberdar olun.

Sayfa 13 Yine Öykü, Efe GÖKTOĞAN yazdı

Sayfa 14 Futurianlar

Sayfa 15 Çeviri Öykü. Efe çevirdi. biz yardım ettik.

Sayfa 16 Hep olacağı gibi BAKTIĞINIZ YER