HAYAT BOYU ÖĞRENME PROGRAMI Hayat Boyu Öğrenme Alanında Toplumsal Eylem Programı, 2007-2013 Çokortaklı Yenilik Transferi Projeleri WAP / Psikiyatri Hemşireliği Mesleki Eğitimi Ambulatuar Psikiyatrik Bakım Hizmeti Sunanların İleri Eğitimi EĞİTİM MODULÜ AİLEYE TERAPÖTİK MÜDAHALE TEKNİKLERİ 1
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
HAYAT BOYU ÖĞRENME PROGRAMIHayat Boyu Öğrenme Alanında Toplumsal EylemProgramı, 2007-2013
Çokortaklı Yenilik Transferi Projeleri
WAP / Psikiyatri Hemşireliği Mesleki Eğitimi
Ambulatuar Psikiyatrik Bakım Hizmeti Sunanların İleri Eğitimi
EĞİTİM MODULÜ
AİLEYE TERAPÖTİK MÜDAHALE TEKNİKLERİ
1
Yazarlar:
Nilgün SARPProfesörAnkara Üniversitesi
Ruhi Selçuk TABAK, Ph. D.DoçentMuğla Üniversitesi
Deniz Kader Şarlak, M Sc
Muğla Üniversitesi
Muğla/Fethiye/Ankara
Eylül - 2008
2
İÇİNDEKİLER
Eğitimciler İçin Yönerge
Giriş
Aile
3
AİLEYE TERAPÖTİK MÜDAHALE TEKNİKLERİ
Bu modülün temel amaçları:
1. Aileye ruh sağlığı açısından terapötik müdahalenin kavramsal ve kapsam özelliklerini anlamak,
2. Aile dinamiklerini çok yönlü perspektiflerden anlamak,
3. Aileye ruh sağlığı açısından terapötik müdahalede öncü ve yeni yaklaşımlar ve modeller hakkında bilgi sahibi olmak,
4. Ailenin değişik sağlık sorunları ve etmenleri konusunda bilinç düzeyini yükseltmek,
5. Ailenin özgün ruh sağlığı sorunları ve çözümleri konusunda bilgi ve beceri sahibi olmak,
6. Ailenin değerlendirilmesi, bakım planı ve müdahaleler konularındaki beceri geliştirmek.
4
Öğrenme Çıktıları
Bilişsel:
Hemşireler, aile türlerini sayabilecekler.
Hemşireler, ailede ruh sağlığını bozan risk faktörleri sayabilecekler.
Hemşireler, aile ile görüşme tekniklerini sayabilecekler.
Bu kitapta Aileye Terapötik Müdahale teknikleri Modülünün tüm içeriği yer
almaktadır. Eğitimciler için gerekli olan yönlendirmeler mavi renkli olarak
yazılmıştır. Bazı bölümlerde eğitime katılanların gruplar halinde birlikte çalışmaları
daha yararlı olacaktır. Grup çalışmaları ile ilgili açıklamalar aşağıda verilmiştir.
Grupla öğrenmenin felsefesi
Grupla öğrenme ya da grup çalışması değerlerin, kaynakların ve işlemlerin
paylaşılması ve/ya da birlikte öğrenilmesidir. Etkili gruplar bu etmenleri
birleştirerek öğrenmeyi gerçekleştirirler. Ancak, her grup, her birey grup
içindekilerin farklılıklarına saygı gösterebilecekleri ölçüde etkili olabilir.
Grup içindeki etkileşim karşılıklı destek ve teşvike dayanır. Grubun yaratıcılık
gücü gruptaki bireylerin ortama getirdilkleri düşünceleri geliştirme becerisine
dayanır. Çatışmalar yaratıcılığın uzantısıdır; grup bu olasılığın bilincinde
olmalıdır.
Çatışmaların çözülmesi için gereken karşılıklı saygı aynı zamanda öğrenme
hedeflerine ulaşımını kolaylaştırır. Diğer bir anlatımla, grup çalışması rekabetçi
değil işbirlikçi bir öğrenme yaşantısıdır.
Grup çalışmasının temel hedefleri:
Ne öğrenilecek: temel bilgiler ve süreç (yöntemler-teknikler)
Ne üretilecek: yazılı kağıtlar, sunum, eğitim materyali
Eğitimcilerin Rolleri
Eğitim ürünlerinin başarısı eğitimcilerden tarafından belirlenen öğrenme
hedeflerinin açıklığına ve beklentilerin kılavuzlanmasına bağlıdır. Grubun görevi
bu hedefleri yorumlamak ve bu hedefler nasıl ulaşılacağını belirlemektir.
5
Grup çalışmasında süreç ancak eğitimcilerin yönetiminde ve rehberliğinde etkili
olur. Grup çalışmaları tam anlamıyla informal işbirliği değildir. Öğrenenler grup
çalışması sürecinin bilincinde ve hazırlıklı olmalıdırlar. İşbirliğine dayanan grup
çalışmaları bireylerin kendilerini diğer grup üyelerinin çabalarına bırakarak pasif
kalmalarını önleyecek biçimde yapılandırılmalıdır.
Her bölümün sonunda eğitimcilerin uygulayacaklarını alıştırmalarla ilgili bilgiler
vardır. Ayrıca, bölüm içerisinde de bilgilerin gruba sunumu ile ilgili (Power Point,
Tepegöz gibi) ipuçları yer almaktadır.
6
GİRİŞToplam 50
dakikaKuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaAile yapıları, ruh sağlığı açısından önemi konusunda grup tartışması
30 dakika
Gerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
GİRİŞ
Görsel destekli sunum.
Aile
Genel olarak, toplumsal ruh sağlığı çalışmaları içinde yer alan aile, bireyin ilk sosyal deneyimini edindiği ortamdır. Aile bireyin ruh sağlığında önemli bir kurum olması yanı sıra ruhsal hastalık ya da zorlu yaşam deneyimleri ile derinden sarsılan bir yapıya sahiptir.
Aile, kan, evlenme ya da evlatlık edinme bağlarıyla birbirine bağlı, aynı evde yaşayan, aynı geliri paylaşan, çeşitli roller çerçevesinde birbirine etki yapan insanlardan oluşmuş toplumsal bir kurumdur.Ailede organik bağdan çok psikolojik-sosyal ve yasal bağlar güç oluşturur. Ruh sağlığı çalışmalarında ailelerle çalışan profesyoneller aile dinamiklerini iyi bilmelidirler :
Tüm aileler temelde aynı işlevlere sahip olmalarına rağmen her aile ve her aile içinde yaşayan her birey tektir. Diğerlerinden farklı öz geçmişe ve özelliklere sahiptir.
Yapısal-fonksiyonel yaklaşımla aileyi 4 temel boyutta ele alabiliriz;
a) Değer sistemi: Değerler sistemini oluşturan faktörler kültür, ahlak, hukuk, din, (inanışlar, gelenekler, cezalar) gibi toplum normlarıdır. Değerler durağan değildir. Sürekli değişir. Değerler davranışlar için genel bir yol gösterici olurken aile içinde aile normlarının ve kurallarının gereksinimine rehberlik eder. Örneğin; sağlıklı olmaya çalışan bir birey, vazgeçilmez olduğunu düşünürse, koruyucu önlemler alacak ve sağlığı için yararlı davranışlar edinecektir.
b) Rol yapısı: Rol, grup içinde belli bir pozisyonda bulunan kişiden beklenen davranışa denir. Ailede roller formal ve informaldir. Formal roller, geçim sağlama, bakımı üstlenme, ana-baba, karı-koca rolleri gibi. İnformal roller ise cesaretlendirme, verici , uzlaştırıcı, hükmedici, dost olma gibi.
7
c) Güç yapısı: Kaynağını para kazanma ve karar verebilme oluşturur. Ailedeki sevgi, güvence, netlik üyeleri birbirine yaklaştırır. Katılık ise ilişkileri zayıflatır. Güç yapısına zarar verir.
d) İletişim yapısı: Aile üyeleri arasındaki ilişki örneği (demokratik, paylaşımcı, empatik ya da baskıcı, olumsuz, katı, ilgisiz) ailenin sağlıklı ya da sağlıksız aile oluşunda önemlidir.
Ailenin genel özellikleri;
Aile evrenseldir, Duygusal bir temele dayanır, Aile şekillendirme özelliğine sahiptir, Kapsamı sınırlıdır, sosyal yapıların en küçüğüdür, Sosyal yapıda çekirdek özelliği taşır, Üyelerinin sorumlulukları vardır, Sosyal kurallarla çevrilidir, Sürekli ve aynı zamanda geçici bir doğaya sahiptir .
Ailenin ortak özellikleri ise ; Her aile üyesi diğer bireylerin davranışlarını stimüle edebilir. Her ailede üyelerin davranışları tüm aileyi etkileyebilir. Her ailenin kendi yapısı ve fonksiyonları vardır; Stres, çatışma ve kriz durumlarına
karşı özgün baş etme yolları vardır.
Bu özelliklerin yanı sıra ailenin bazı fonksiyonları vardır. Bu fonksiyonların yerine getirilmesi ailede uyumu sağlar, çatışmaları önler.
Fonksiyonel ailenin özellikleri ;
İşlevlerini yeterince yerine getiren aile :
Sosyaldir ve başkaları ile ilişki kurmada yeterlidir, Her üyenin kimlik duyguları ve kendilik değerleri gelişmiştir, Her üyenin kendini ifade etmesine ve kendisini disipline etmesine fırsat verir,bağımsızlığa ve kendisine yetmeye teşvik eder, Her bir çocuğu, gelişim seviyesine uygun olarak ebeveyn kontrolünde serbest
bırakır.
Sağlıklı bir ailede, ailenin temel taşları olan ana ve babanın ruh sağlıklı oluşu önemlidir.Ana -babanın ruh sağlığı:
Annenin kadınlık kimliğini kabulü Anneliğe ve babalığa hazır olma Kendi anne-babaları ile ilişkileri Eş ile ilişkileri Eşin alkol madde kullanımı, kötüye kullanımı, işsizlik, göç, hastalık Aile üyelerinden birinin hastalığı Aile üyelerinde kayıplar boşanma
Aile ve yaşamı, birincil koruma yaklaşımında önemli ve önceliği olan bir yapıdır .
Günümüz Türk toplumunda 3 tip aile görülmektedir; köy ailesi, kent ailesi, gecekondu (geçiş) ailesi. Bu ailelerde ruhsal sorunların ortaya çıkışını etkileyen bazı etmenler bulunmaktadır. Bunlar;
özellikle köy ailesinde erken yaşta, görücü usulü ile evlilikler ve akraba evlilikleri, kadının fonksiyonlarının, sorumluluklarının artmış olması, doğu bölgesi ailelerinde başlık parası, kent ailesinde boşanmaların artmış olması, gecekondu ailelerinde uyum sorunları, çatışmalar ve ilişkilerin zayıflaması gibi.
Genel olarak aile kavramıyla ilgili 4 farklı yaklaşım söz konusudur:
1. Aile üyelerinin birinin fikrine dayanarak, onun duyguları ve fantezileri aracılığıyla aileyi
tanıma. Psikiyatride en çok kullanılan tanıma ve tanımlama yolu budur.
2. Aileyi çekirdek ve geniş yönleri ile bir kurum olarak ele alan kültürel yaklaşım. Bu
tanımlama daha çok sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında kullanılır.
3. Aileyi sosyal bir birim olarak alan yaklaşım. Bu yaklaşıma göre aile çeşitli parçaların
oluşturduğu bir sistemdir. Küçük bir grup olarak ele alınır ve küçük grupların davranışları
açısından sosyal psikoloji tarafından incelenir.
4. Aileyi toplum değerleri ile sınırlı bir grup olarak kabul eden yaklaşım. Bu yaklaşıma
göre yasalar tarafından belirlenmiş kurallar olmakla birlikte her ailenin kendine göre belli
ya da belirsiz bazı yasaları vardır.
Bugün gelinen noktada, aileye terapötik müdahale terimi iki anlamda kullanılmaktadır.
Birinci anlam, bireyde bir psikiyatrik bozukluğun oluşumunun anlaşılması ve
sağaltılmasında kullanıldığı durumlardır. Bu durumda içinde yaşadığı birincil çevredeki
yani ailesindeki ilişkilerin dinamiklerinin anlaşılması ve düzeltilmesi için kullanılan
açıklama ve sağaltım biçimlerini kapsar. İkinci anlam ise bir aile olarak birlikte yaşayan
insanların ilişkilerindeki çatışma, sıkıntı ve yakınmaların ele alındığı ve düzeltilmeye
çalışıldığı sağaltım biçimlerini kapsar. Bu ikincisini evlilik terapisi olarak adlandırmanın
daha uygun düştüğü söylenmektedir.
Aile terapisi, bir aile üyelerini bir araya toplayarak, amatörce konuşmalar yapmak ve ya
kendi sağduyusuna güvenerek öğütlerde bulunmak değildir. Ailenin bir üyesinde ortaya
9
çıkan belirti ve ya sorunun ya da birkaç üyenin birlikte yakındıkları bir sorunun aile
üyeleri ile toplu oturumda konuşup, sadece dile getirmesiyle herkesin sorunu artık
bildiğini ve bunu kendiliğinden çözebileceklerini sanmaktan ibaret de değildir. Yeterli
psikoterapi eğitimi ve deneyiminin yanı sıra özellikle aile terapisi yolundaki teknik
yöntemlerin de bilinmesini, ayrıca uygulamada da belli bir klinik deneyimi gerektirir.
Psikiyatrik Hastalığın Aileye Etkisi
Aile üyeleri arasındaki etkileşim, aile üyelerinin tek tek sağlıklarına etki ettiği gibi, bir üyenin sağlıksız olması da tüm ailenin yapısına etki edebilmekte ve aile işlevlerinde bazı bozulmalara neden olmaktadır. Bazı durumlarda hastanın rolünü başka birinin üstlenme zorunluluğu bu sorunu yaratırken, çoğunlukla hastalığı kabullenmeme, suçluluk duyguları, çevreden çekinme gibi duygu ve düşünceler hasta ailesini etkileyebilmektedir. Ancak sorun ile birlikte yaşamayı öğrenme ya da sorunlara yeni çözümler bulma sayesinde ailelerin işlevlerini yerine
getirebilecek başka bir denge kurmaları da mümkündür.
Yöntemleri ne olursa olsun aileye terapötik müdahaleler şu amaçları taşırlar:
Bireydeki ruhsal belirtileri ve işlevsel bozuklukları, ilişkiler alanında ele almak ve azaltmak;
Aile ve evlilik içi çatışmaları ile ailenin daha geniş çevresi ve toplumla çatışmalarını çözümlemek;
Ailedeki yakınmalar için ailenin sorun çözmede kullanabileceği kaynak ve davranışları belirlemek ve kullanma güçlerini harekete geçirmek;
Aile üyelerinin duygusal gereksinimlerinin algılanması ve doyurulmasını kolaylaştırmak;
Üyelerin ve ailenin zorlayıcı yaşam olayları, tıbbi ve ruhsal hastalıkları karşısında sorun çözme, iletişim kurma becerilerini geliştirmek;
Üyelerinin her birinin özerkliğinin ve iletişim kurma becerilerinin artmasını sağlamak;
Cinsler ve kuşaklar arası rol dağılımı konusunda uyuşmanın artmasını sağlamak;
Ailenin toplumsal çevre ile bütünleşmesini kolaylaştırmak.
Aile dinamiklerinin ruh sağlığı açısından etkisi ve önemi konusunda grup tartışması.
10
AİLE VE RİSK
AİLE VE RİSKToplam 50
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakikaEğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaAileye yönelik ruh sağlığı açısından önemli risk etmenleri konusunda grup tartışması
30 dakika
Gerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
Görsel destekli sunum.
Ailenin psikososyal durumu hakkında sağlanacak bilgiler, tedavi/bakım
girişimlerini planlamada gerekli olan verilerdir. Psikiyatrik tedavi kurumlarında yatan
bireyler, bireysel psikopatolojileri nedeniyle aile ve onların ilgilerinden (geçici bir süre de
olsa) uzak kalmıştır. Ruh sağlığı alanında çalışan hemşireler ise, sıklıkla hasta ve
aileleriyle birlikte çalışacaklardır; Alzheimer hastalığı olan bir üyeye sahip aile, aile içi
şiddet öykülü bir aile, dikkat eksikliği/bozukluğu tanılı çocuğu olan aile, kronik ruh
hastalığına sahip üyesi olan aileler toplumda ruh sağlığı hemşirelerinin karşılaştığı riskli
aile tiplerine örneklerdir. Ailede biopsikososyal ve manevi dengeyi bozan ve ruh sağlık
sorunlarını oluşturan çok sayıda riskli durum vardır.
Aile Gelişim Dönemleri ve Riskli Yaşam Değişimleri
Gelişimsel Görevler Yaşam Dönemleri
Sağlıklı doğum---------------------------Dil becerilerinin gelişmesi--------------- Bebeklik ve İmpuls kontrolünün gelişmesi------------- İlk çocuklukOkula başlama------------------------------
Yüksek eğitime başlama--------------------Bir iş seçimi------------------------------------Evlilik-------------------------------------------Doğum-------------------------------------------- Erken YetişkinlikAnne baba olma----------------------------------Okul çocuğu olan bir anne baba olma--------------
Ergenlik döneminde çoğu olan bir anne baba olma--------------Evden ayrılan çocuğu olan anne baba------------------------
Orta YaşÇocuğu yeni evlenen bir anne baba olma-------------Hasta bir anne babanın bakımını sağlamaBüyük anne-büyük baba olma------------
İşten emekli olma----------------------------
Hastalıklarla uğraşma----------------------
Hasta bir eşin bakımını sağlama------------ Yaşlılık
Eşin ölümüyle baş etme-----------------------
Akranlardan birinin ölümüyle baş etme-----
Primer önleyici müdahaleleri planlamak ve sistematik bir şekilde organize etmenin bir
yolu, yaşamın her bir döneminde başarılması gereken gelişimsel görevleri ve yaşam
değişimlerini göz önüne almaktır.
Ailede Ruh Sağlığını Bozan Risk Faktörleri:
a)Ailesel Faktörler;
Aile geçimsizliği, Ailede ruhsal hastalıklar, Ailede kötüye kullanım, Ailede ekonomik güçlükler ve işsizlik, Eğitim düzeyinin düşük olması, Aşırı kalabalık olması, Akraba evliliği, Anababa yokluğu, Rijit aile,
12
Zayıf etkileşim
b) Çevresel-Sosyal Faktörler;
Evsizlik, Ayrımcılık, Mahrumiyet, Göç, Deprem, Yangın, Sel, Çevre kirliliği, Sosyal destek azlığı, Özürlü çocuğu olan ailenin eğitim zorluğudur.
Ruh sağlığı hemşiresi aileyi bütüncü yaklaşımla ele alıp değerlendirmelidir .
Kadın ve Risk :
Ülkemiz kadınları, ruh sağlığı tanımı içinde de yer alan üretkenlik, girişimcilik, kendini
ifade etme, doyum ve sorun çözme becerisi gösterme özelliklerinde sorun yaşayan bir
gruptur. Ülke ruh sağlığı verilerinde özellikle kadınlarda daha yüksek oranda görülen
depresyon ve depresyonun objektif belirtisi olan somatik yakınmalarla sağlık
merkezlerine başvuran kadınların olması bu görüşü desteklemektedir. Biyolojik,
psikolojik ve sosyal yapısı gereği zorlanan bu grubun sağlığının korunması ve
geliştirilmesi sağlıklı aile ve nesillerin oluşturulmasında önemlidir. Kadının psikolojik
doyum ve doyumsuzluğu önemli olup aşağıdaki doyum boyutları ve içeriklerinde
yaşanan sorunlar ya da başarısızlıklar kadın ruh sağlığını riskli durumlardır :
Doyum İçeriği
Sevgi ilişkileri -Sevme sevilme durumu
-Seks hayatında doyumluluk-Sevdiği insanlarla ilişki
Kişisel başarı
-Yaşamda başarı
-İş doyumu- Kendini tanıma ve kabul-Kişisel gelişme
13
Fiziksel sağlık-Beslenme durumu ve yeme tutumu
-Genel sağlık ve fiziksel çekicilik-Fiziksel aktivite
Ebeveyn-çocuk ilişkisi-Ebeveyn olmak
-Çocuklarla ilişki
Kişisel zaman-Kendine zaman ayırabilme
-İş, aile ev ve çevre ile ilgili konularda denge kurabilmek
Sosyal ilişkiler-Yakın arkadaşlarla ilişki
-İş arkadaşlarıyla ilişki-Kendisi için önemli olan diğer bireylerle sosyal yaşamı
Annelik :
Kadınlar için annelik periyoduna geçmek oldukça streslidir. Hamilelik ve doğum sonrası periyod krizlere yol açabilir. Bu zaman sürecindeki stresörler;
1. Hormonal değişiklikler2. Beden imajının değişmesi3. Hamilelikle ilgili psikolojik çatışmalar4. Annelik rolüne hazır olamama.
Bu stresörlerin sonuçları genellikle hamilelikte ve doğumdan sonra sıklıkla depresyondur. Hamilelik sırasında ya da doğum sonrası dönemlerde depresyon gelişebilecek riskli kadınları tanımak mümkündür. Çok genç, iyi eğitim almamış, çocukları olan, işsiz kadınlar depresyon gelişmesi açısından risk faktörleridir. Bu risk faktörleri hemşireye tanı koymak ve erken müdahale etmek için fırsat yaratır. Böylece anne olacak adayların ruhsal ve fiziksel sağlıkları geliştirilir.
Çalışan anneler; Ekonomik durumları ve kişisel kariyer seçimlerinden dolayı çalışan kadınların sayısı artmaktadır. bir kadın için çalışmak, pozitif gelişen duygular, kendine güvenin artması ve bağımsızlık duyguları yaratabilir. Ama aynı zamanda eşini ve çocuklarını ihmal etme düşüncesinden dolayı suçluluk ve anksiyete de yaratabilir. Çalışan kadının ailede olumsuz giden her şey için sorumlu tutulması oldukça yaygındır. Çalışan kadınlarda rol yüklenmesi, belirsizliği, yetersizliği ve çelişkileri oldukça sık görülen sorunlardır.
Çalışan kadınlarla ilgili Ruhsal belirtiler:
1. Uzun süre evde olan kadının işine tekrar döndüğünde anksiyete yaşaması.2. Kariyer başarısının sosyal başarısızlığa dönüşmesi ile ilgili korku ve anksiyete.
14
3. Kendinden beklenilen sosyal beklentilerle, kendi ihtiyaçları ve hakları arasında çatışma.
4. Bir kadın olarak ve profesyonel kimliği arasında çatışma ve evliliğinin, ailesinin bağımsızlığını tehdit ettiği duygusu.
Böyle kadınlarda üç savunma mekanizması görülür:
Rasyonelleştirmede; anne davranışını sosyal olarak kabul edilmiş bir neden olarak görür. Örneğin, “eğer evde olsaydım gönüllü olarak yapabileceğim bir iş bulurdum ya da ben çalışan bir kadınım, temizlik yapmaya vaktim yok”.
Yansıtmada; sürekli olarak başkasını suçlar.
Kompansasyonda; başka şeylerle tamamlamaya çalışır. Örneğin, çocuklarına sürekli hediyeler alır.
Hemşireler, çalışan annelere rolleri ile başa çıkmalarında yardım edebilirler. Öncelikle, kendi çatışmalarını anlamaları sağlanmalıdır. Annenin, çocuğun gelişimi üzerinde anne-çocuk iletişiminin niceliğinden çok niteliğinin önemli olduğunu anlaması sağlanmalıdır.
Çocuk – Ergen ve Risk
Birçok yetişkin problemlerinin kaynağı çocukluk çağıdır. Çocukluk ve ergenlik dönemleri, başa çıkma yeteneklerinin öğrenme dönemidir. Çocukluk çağlarında ki birincil koruma girişimlerinin değerlendirilmesi ile ilgili durumlar şu şekildedir:
1. Antisosyal davranışa. Fiziksel agresiflik (kavga, yıkıcı olma)b. Diğer antisosyal davranışlar (kaçma, hırsızlık ve benzerleri)
Bu görülen problemlerin bir kısmı biyolojik gelişimle ilgili olabilir. Diğerleri, ruhsal gelişimle, aile ve sosyal çevre ile ilgili olabilir. Bu durumlarla ilgili risk faktörleri, ebeveyn-çocuk ayrılığı, ebeveyn kaybı, çocukların kötüye kullanımı, aile çevresinden ve anne babanın boşanması gibi durumlarla ilgili olabilir. Çocukluk dönemi ve adölesanlara yönelik koruma ile ilgili faktörler, problem çözme yeteneğini, sosyal becerileri, sıcak bir ilişkiyi ve evin dışındaki olumlu deneyimleri kazanma olarak sıralanabilir .
Risk etmenlerinin ruh sağlığı açısından pratik etkileri konusunda grup tartışması.
AİLE İLE GÖRÜŞME
AİLE İLE GÖRÜŞMEToplam 50
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaAile ile görüşme tekniklerininde gerçekçi uygulamalar konusunda grup tartışması
30 dakika
Gerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
Aileye yönelik terapötik müdahale açısından hemşirenin taşıması gereken nitelikler arasında aşağıdaki temel beceriler öncelikle yer almaktadır:
o İletişim Becerileri
o Sorun Çözme Becerileri
o Danışmanlık becerileri
o Tartışma Becerileri
o Yetişkin (Ana-Baba) Eğitimi
o Psikiyatrik Bakım ve Eğitim Becerileri (Özellikle Şizofreni gibi ciddi ruhsal bozukluklar açısından)
İletişimde Tedavi Edici (Terapötik) Teknikler
16
Tedavi edici iletişim teknikleri, danışanın; duygularını, düşüncelerini ve niyetini rahatça ifade edebilmesi kolaylaştıran sözlü ve sözsüz iletişim teknikleridir. Toplum ruh sağlığı hemşiresinin hastasıyla ya da danışanıyla yaptığı yapısal görüşmelerde (danışma oturumlarında) kullanılır.
Tedavi edici iletişimin temelini oluşturan tavır, ilişkiye katılan tarafların benlik saygılarını korumaya esas alır. Danışana, toplum ruh sağlığı hemşiresinin anlayışı, empati ve yardım becerisi iletilir. Danışan, kendisine saygı duyulduğunu, değer verildiğini, güven duyulduğunu hisseder. Bu da, bireyin kendini “iyi”, “ değerli” ve “özel” hissetmesini sağlar. İfade ettiği duygu ve düşünce yüzünden bireyin; cezalandırılmayacağından, alay edilmeyeceğinden, kınanıp suçlanmayacağından ve herhangi bir misillemeyle karşılaşmayacağından emin olmasını sağlamak esastır. Danışan; duygu, düşünce ve gereksinimlerini ifade edebildiği sürece, iletişim açıktır ve hangi tekniğin kullanıldığı o kadar önemli değildir. Burada iletişimin açık tutulması ve sürdürülmesi toplum ruh sağlığı hemşiresinin amacının ve sorumluluğudur.
Aşağıda iletişim teknikleri ve yaklaşımlar; danışana ulaşmada, onun iletmek istediklerini iletmesinde v iletişimi açık tutmada etkili olan iletişim becerileridir. Danışana geribildirim sağlar ve kendini ifade etmesini kolaylaştırır (Smitherman, Colleen (1981) Larson 2000).
1. Gözlemleri iletmek : Her an danışmanla ilgili birçok olguyu gözlemleme olanağına sahip olduğu için; bu gözlemler danışanla veya durumla ilgili olabilir. İki halde de bu gözlemlerin ortaya konması değerlidir:
Danışanla ilgili gözlemler: Danışanla ilgili gözlemler çoğu kez konuşmayı başlatmada yararlıdır. Gözlemlere dayalı açıcılar, kişinin kendini ifade etmesini kolaylaştırır.
“Bu sabah erken kalkmışsınız.”
“Bugün sıkıntılı görünüyorsunuz.”
“ Geçen hafta ziyaretimde; kayın validenizin yanında konuşmaya pek istekli görünmüyordunuz?”
Durumla ilgili gözlemler: Bireyle konuşmak istediği konuya giriş için bunları kullanabilirsiniz. Konuşmayı başlatırken yararlıdır.
“Sizinle psikiyatrik ilaç kullanmaya bağlı tepkiniz konusunda konuşmak istiyordum.”
2. Konuşmayı cesaretlendirmek: Özellikle ilişkinin başlangıç evresinde yararlı olur. “Devam edin, sizi dinliyorum” anlamına gelen kısa sözcüklerle kişinin konuşmayı sürdürmesi sağlanır:
“ Devam edin.” “ Evet.” “ Hıh hı.” “Öyle mi?” “ Sonra ne oldu?”
Bu tür sözlü davranışlara ek olarak, baş sallama, danışana doğru eğilme gibi
sözsüz davranışlar, hemşirenin ilgi ve dinleme isteğini belirtir.
3. Keşfetmek: Bu teknik, kendini ve sorunlarını derinlemesine tanıması için danışanı cesaretlendirir.
17
“Bana işinizden söz eder misiniz?”
“Ailenizde şizofren tanısı konmuş bir hastanız olduğunu söylediniz?”
4. Kabullenici davranmak: Bireyin yaptıklarını onaylamamız veya düşüncelerine katılmamız anlamına gelmez. Bireylerin hissettikleri duyguları ne ise, bunları hissetmeye haklarının olduğunu ve davrandıkları gibi bir davranışları olduğunu kabul ederiz.
5. Duygulara yoğunlaşmak: Danışanın duygularının neler olabileceğinin ortaya konmasında toplum ruh sağlığı hemşiresi sorularını birey için önemli olan konular üzerinde yoğunlaşmasına yardımcı olacak biçimde düzenlemelidir.
Danışan: “Bu olacak şey değil”
Hemşire : “ Bütün bunlardan bunalmış gibi gibisiniz.”
6. Açıklığa Kavuşturmak: Danışanın söyledikleri tam olarak anlaşılmadığında kullanılır. Bu durumlarda:
“Şu an sıkıntılı olduğunuzu söylüyorsunuz. Neler hissettiğinizi tarif edebilir misiniz?”
“Söylemek istediğinizi doğru anlamış mıyım? Diyorsunuz ki, ne yaparsam yapayım babamın gözünde başarılı biri olamadım. Öyle mi? ”
7. Özetlemek: Danışanla konuşulmakta olan konunun temel fikirlerinin vurgulanmasıdır. Görüşme boyunca üzerinde durulan temel konuların gözden geçirilmesini sağlar. Görüşmenin başında bir önceki görüşmenin özetlenmesi yararlıdır. Özetleme sayesinde danışan, tartışılan konuları anımsar ve hemşirenin söz konusu oturumu nasıl sentez ettiğini görme olanağı bulur. Özetleme, katılanların amacı gözden kaçırmamaları sağlar.
“Geçen görüşmemizde, eşinizin sizi nasıl karşılayacağı hakkında endişeleriniz vardı.”
“ Bugün üç temel nokta üzerinde durdunuz; bunlar……………….”
8. Dinlemek: Söylenenleri, işitmekten öte bir şey ve anlatılmak istenen anlamı yakalama eylemidir. Danışanla etkileşim süresince, hemşirenin daha çok dinleyen, danışanın ise daha çok konuşan olması önemlidir. Dinleme; sessiz durmaktır, ancak pasif bir süreç değildir. Bu arada gözlem yapılmalı, duyduklarının gözlemlediklerinin anlamını kavramaya çalışmaktadır.
9. Kapsamın Yansıtılması: Danışanın anlattığı kapsam içindeki temel düşünceyi yineler. Bu, kendini sözcükleriyle yineleme tekniğe benzer.
“Yakında her şeyin daha iyiye gideceğini düşünüyorsunuz.”
“Yarım gün çalışacağınız bir iş bulmanın iyi olacağını söylüyorsunuz.”
10. Duygularının Yansıtılması: Danışanın ifadelerinde belirtilen açık ve örtülü duyguların dile getirilmesidir. Bireyin anlayıp anlamadığı ortaya konmuş ve empati, ilgi, saygı da iletilmiş olur:
18
“Anladığım kadarıyla erkek kardeşinize öfkelenmiş gibisiniz.”
11. Bilgi vermek: Danışanın bilgi isteyen sorularına, doğrudan ve istenen bilgi verilerek yanıtlanması yeterlidir.
“Sizi onbeş günde bir Salı günleri ziyaret edeceğim.”
12. Kendi sözcükleri ile yinelemek: Danışanın anlattığı konuların içindeki temel düşünceyi kendi sözcükleri ile yinelemektir.
“Yani sizi çocuk yerine koyarak davranmalarından rahatsızsınız.”
“ Beş yaşındayken annenizin sizi terk ettiğini söylüyorsunuz.”
Algıları kontrol etmek: danışanın davranışları, düşünceleri ve duygularıyla ilgili algıları onunla paylaşılır ve anlaşılanların birey açısından öyle olup olmadığı kontrol edilir.
“Gülümsüyorsunuz ama, bana öfkelendiğinizi hissediyorum.”
13. Soru sormak: Danışana yardım edebilmek için, bilinmesi gereken tüm bilgileri toplamak için gereklidir.
14. Geribildirim: Danışana, davranışlarının başkaları üzerindeki etkisi hakkında bilgi verir, güven verici ve açık ilişkileri geliştirir.
Aile ile ruh sağlığı hizmetlerini sunma (terapötik-eğitsel müdahale) açısından yapılacak görüşmelerin temel ilkeleri şunlardır:
1. Eğitime görüşme ilkeleri doğrultusunda başlama (aileyi selamlama)
2. Aile bireylerinin evde ilaç kullanmaya ilişkin endişelerini ifade etmeleri için açık uçlu sorular sorma ("ilaç kullanmaya ilişkin endişelerinizden söz eder misiniz?, İlaç kullanmaya ilişkin güçlükleriniz neler?.. ".)
3. Hastaya bakım verecek birey/bireylerin ilaçlara ilişkin var olan bilgisini öğrenme ("hastanızın kullandığı ilaçlara yönelik neler biliyorsunuz? ")
4. Aile bireylerinin ilaçlara ilişkin var olan doğru bilgileri destekleme
5. Aileye hastaya verilen ilacın neden verildiği ve hastalığı tedavi etmedeki etkisini anlaşılır bir dille anlatma
6. İlaçtan beklenen olumlu etkinin görülmesi için düzenli kullanmanın önemini anlatma (özellikle ilk alımda etkisinin yaklaşık 1 hafta-10 günden sonra başlayacağını belirtme)
7. Özellikle i lk kullanımda beklenen olumlu etkilerden önce yan etkilerin görülebileceği ve yan etkilerin her bireyde farklı düzeylerde görülebileceğini söyleme
8. Aileye ilaç kullanımı sırasında hastalarının günlük yaşamında yapması gereken değişiklikleri, uyması gereken durumları (araç kullanma, alkol-ilaç etkileşimi, ince motor becerilere] etkisi) açıklama
19
9. İlaç yan etkileri ortaya çıktığında yapmaları gereken uygulamaları açıklama (ilacın çeşidine göre)
10.Yan etkiler çok ciddi düzeyde ise mutlaka doktora başvurmaları gerektiğini açıklama (ilaç entoksikasyonu, akut distoni gibi)
11.Aileye soru sorma fırsatı verme
12.Ailenin sorularını yanıtlama
13. Görüşmeyi görüşme ilkeleri doğrultusunda sonuçlandırma
AİLEYİ ETKİN DİNLEME BECERİSİ
AİLEYİ ETKİN DİNLEME BECERİSİToplam 50
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaAileyi etkin dinleme konusunda grup tartışması 30 dakikaGerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
HEDEFLER:
Dinleme ve işitmenin farkını kavrayabilmesi
Dinlemede sık yapılan hataları fark edebilmesi
Dinleme çeşitlerini bilme
Kendini dinleme davranışını değerlendirme
Kişilerarası ilişkilerde etkili dinleme davranışını değerlendirebilme
DİNLEME
Dinlemek bir konuyu iletmek isteyen kişinin söylediklerini onun iletmek istediği biçimde
anlamaktır. Dinleme birinin söylediğini duymaktan daha çok ne söylediğini duymaktır.
Dinleme aktif tutumlar gerektirir. Hem sözel hem de sözel olmayan tepkilerle onun
söylediklerine dikkat ettiğinizi göstermelisiniz. Dinlemeyi sağlamak için sessiz bir yer ve
zamana ihtiyaç vardır. Olgunlaşmamış tepkilerle karşıdakinin endişelerini gidermeye
20
çalışma ve öğütler verme, birkaç sözcük duyduktan sonra sorunun ne olduğunu bildiğini
düşünen, sabırsızlıkla yorumlar ve tahminler yapanların sayısı hiç de az değildir.
Dinlemenin Fonksiyonları
1. Dinleme birilerinin sizi anladığını veya en azından çaba gösterdiğini anlamanıza izin
verir.
2. Dinleme diğer insanların anlattıklarını gerçekten görme ve deneyimleriniz için sizi
cesaretlendirir.
3. Dinleme, hem kendiniz hem de konuşan için açıklık yaratabilirsiniz. Durum ve
problemdeki önemli bilgilerin ne olduğunu gösterir. Bu, durum hakkında açıklık yaratır.
Böylece problemlerin kendi kendine çözümünü bulmada yeterli yardımı gösterebilirsiniz.
Dinlemenin ilkeleri
Dinleme gerçek ilgiyi göstermelidir. "Görünüşte" dinleme, yapılıyorsa konuyu anlamak
mümkün değildir. Dinlemede açık ifadeler olmalıdır, böylece dinlediğimiz kişinin amacını
anlayabilirsiniz.
Göz iletişimi: Karşımızdakine dikkat ettiğinizi, ilgilendiğinizi açık olarak gösterme
yoludur.
Vücut postürünüzle ilgilendiğinizi gösterin: Vücut postürünüz diğer insanları etkiler
postürün dinlemeye açık olması çok önemlidir. Vücudunuz kişiye dönük olmalıdır.
Konuşmayı cesaretlendirmek: Bu bölümün önemli noktaları iki örnekle açıklanabilir.
Kuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaAile ile iletişimde etkin soru sorma becerisini grup tartışması ve dramatize etme
30 dakika
Gerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
HEDEFLER:
1. Soru sormanın fonksiyonunu kavrayabilme
2. Doğru soru sormanın önemini tartışabilme
3. Soru tipleri tartışabilme
4. Verilen cevaplara uygun yeniden soru sorabilme
AİLE İLE İLETİŞİMDE ETKİN SORU SORMA BECERİSİ
Etkili soru sorarak kendimize ve diğerlerine daha fazla zaman ayırabilir, konuyla
ilişkili ve daha fazla kullanılabilir bilgi toplayarak görüşmelerimizi etkili hale
getirebiliriz. Etkili sorular sorarak veri topladığımızda ihtiyacımız olan doğru bilgiyi
toplarız. Aile üyeleri ile aramızdaki yardım ilişkisi soru sorma becerileriyle gelişir.
Uygun sorularla somut ve aile üyesine odaklanmış bilgiler elde ederiz. Aile üyesinin
ya da ailedeki psikiyatrik bakıma ihtiyacı olan bireyin bakım kalitesini sağlamada
24
özel veriler uygun soru sorma yolları ile elde edilebilir.
Soru Tipleri
Açık UçIu Sorular
Evet ya da hayır ile yanıtlanamayacak sorulardır. Temelde kişinin belirli bir konu ile
ilgili görüş, düşünce ve duygularını anlamaya yöneliktir. Özellikle iletişimin
başlarında kullanılmaları uygun olup iletişimin sonraki aşamalarına geçişi
kolaylaştırır. Açık uçlu sorular hiçbir önyargı olmaksızın iletilere açıklık getirir. Açık
uçlu sorularda karşımızdakini anlayabilmek için tam bir dinlemeye geçmek gerekir.
Bu tip sorular görüşmeyi açma ve konuyu değiştirmede gereklidir. Açık uçlu
sorularla hastanın öyküsünü spontan olarak anlatmasını sağlarız.
Kapalı Uçlu Sorular
İletişimde dinlemeye ve anlamaya geçmek için açık uçlu sorular işe yarardır. Ancak
açık uçlu bir soruya verilen cevapta açılması gereken belirsizlik taşıyan duygu ve
düşünceler olabilir. Bu durumlarda genel ve belirsiz bir şekilde sunulan kavramları
belirginleştirmek veya ilgili verileri alabilmek için kapalı uçlu sorular devreye girer.
Kapalı uçlu sorularla iletiler arasında farklı anlamlara çekilebilecek belirsiz
kavramları daha belirgin hale getirmek amacıyla kullanılırlar. Kapalı uçlu sorular
gelen iletinin netliğini sağlama açısından önemlidir. Kapalı uçlu sorular gelen ileti
somut veriler haline gelir. Fakat iletiyi veriye dönüştüren bu tip sorular fazla
ayrıntıya inmeden ve tehdit edici olmadan sorulmalıdır.
1. Sorduğumuz sorular görüşmenin içindeki tüm gerekli ayrıntıları ortaya
koyacak şekilde olmalıdır. Sorunla ilgili yer, nitelik, nicelik, kronoloji,
ortam, koşullar ve ilgili değişkenler açıklaştırıcı olmalıdır.
2. Sorulan sorular karşımızdaki tarafından anlaşılır olmalıdır. Tıbbi dil
kullanılmamalı, açık ve basit bir dil kullanılmalıdır. “Bir sorunun cevabı
içinde belirginleşmiş olmamalıdır.” “Taburcu olduğunuz için seviniyor
3. Sorular merakımızı gidermeye yönelik olmamalı, deşici sorular
25
sorulmamalıdır. Eşiniz sizi neden terketti?
4. Birkaç soru aynı anda sorulmamalıdır. “Size anlattığım önerilere uydunuz
mu, diyetinize dikkat ettiniz mi, kontrollere gittiniz mi?”
5. Sorular neden ve niçin ifadeleriyle başlamamalı, aile üyesi sorgulandığını
hissetmemelidir. “Neden bu zamana kadar kontrole gelmediniz? Niçin
diyetinize uymuyorsunuz?”
Bir Soruyu Sormadan Önce Kendimize Sormamız Gereken Sorular?
Bu soruyu NİÇİN seçtin?
Tam olarak NE sormak istedin? NASIL sormak istersin?
KİME sormak istersin?
NE ZAMAN sorulmalı?
NEREDE sorulmalı
Kişisel Merak İçermeyen Sorular
Çok gerekli değilse, kişinin özel yaşamını anlatması önlenir. Sağlık personelinin
gösterdiği merak kişisel değil, mesleki olabilir. Örneğin sağlık personeli; hastanın
yarasının kapanıp kapanmadığını, absenin iyileşip iyileşmediğini, durumunda bir
değişme olup olmadığını merak edebilir. Bunların merak edilmesi; sağlık personeli
danışanı düşündüğünü, onunla ilgilendiğini, durumundaki gelişmeleri izlediğini gösterir.
Bu da danışanın kendini iyi ve değerli hissetmesine katkıda bulunan tavırlardır.
"Karınız sizi niye terk etti?"
"Bu yaşa dek neden evlenmediniz?"
Bu gibi sorular, danışanla ilgili bilgi toplamaktan çok, soranın kişisel merakını gidermeye
yönelik olduğu için uygun değildir. Ancak bu konularda bilgi toplamamız gerekiyorsa, bu
soruları aşağıdaki şekilde düzenlemek uygun olac,!ktır:
"Karınızın ayrılması konusunda konuşmanın bir yararı olur mu?"
26
"Evlilik konusunda neler düşünüyorsunuz?"
AİLE İLE GÖRÜŞMEDE KULLANILACAK GÖRÜŞME SORULARI
AİLE İLE GÖRÜŞMEDE KULLANILACAK GÖRÜŞME SORULARI
Toplam 50 dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaAile ile görüşmede kullanılacak görüşme sorularının grupla paylaşılması
30 dakika
Gerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
AİLE İLE GÖRÜŞMEDE KULLANILACAK GÖRÜŞME SORULARI
Aşağıda bulunan örnek sorular sağlık personeline görüşme boyunca uygun
soruları sormada yardımcı olabilecek niteliktedir. İşlev düzeyi yüksek hastalarla
görüşmede, açık uçlu soruların görüşmeyi kolaylaştırdığını hatırlatmak gerekir.
Fakat, işlev düzeyi daha düşük, dezorganize bir hastada kapalı uçlu sorular,
yanıtı "evet" veya "hayır" olan soruları veya kısa cevaplı sorular birliktelik
sağlandığı ölçüde, daha işlevseldir. Kapalı uçlu bir soru hasta için uygun olan bir
konuyu açıklığa kavuşturmak veya daha fazla bilgi almak için "bana onunla ilgili
daha fazlasını anlatır mısın?" şeklindeki bir soruyu içerebilir.
PSİKOLOJİK BOYUTU :
1. Son zamanlarda sıklıkla ve açıkça düşündüğünüz bir probleminiz var mı?
2. Bu problemin geçmişte sahip olduğunuz diğer problemlerle ilişkisi var mı?
Bununla ilgili bir örnek var mı? Bu örnek ebeveynleriniz ile geçmişte olan
27
çatışmalara benziyor mu?
3. Son zamanlarda yaşamınızda çok değişiklik oldu mu?
4. Şimdi kendinizi nasıl görüyorsunuz? Bu durumlar benlik saygınızı etkiledi mi?
SOSYAL BOYUTU :
1. Genelde başka insanlarla çok fazla zaman harcıyor
musunuz?
2. Diğer insanlar size farklı bir şekilde karşılık veriyorlar mı?
3. Son zamanlarda yakın ilişkilerinizde değişiklik oldu mu?
4. Arkadaşlarınız durumunuz hakkında ne düşünüyor?
5. Kendinizi çok eleştirir misiniz?
6. Bu dünyada (yaşamda) bugün birlikte olabilecekleriniz ile
ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
7. Bugün diğer insanların kendi problemlerinizden sorumlu
olduklarını hissediyor musunuz?
8. Başkalarının etkisiyle yada kendi değerlerinize göre hareket
eder misiniz?
BİYOLOJİK BOYUTU :
1. Herhangi bir aile üyenizde de buna benzer bir problem var mı? Ailenizde
herhangi biri, psikiyatrik bir hastalık nedeniyle hastaneye yatırıldı mı?
2. Son zamanlarda yeme ve uyku alışkanlıklarınızda bir değişiklik oldu mu? Son
zamanlarda olağandışı bir şekilde üzüntü veya mutluluk hissettiniz mi?
3. Başkalarına açıklamakta zorlandığınız olağan dışı deneyimleriniz oldu mu?
Düşünceleriniz genelden daha hızlı veya yavaş bir şekilde hareket ediyor gibi mi
görünüyor ?
28
4. Bazı düşüncelerinizin kontrol altında olmadığı hissiniz oldu mu?
5. Başkalarının beklentileri nedeniyle baskılanmış hissediyor musunuz?
6. Ne sıklıkla (ve ne kadar) alkol içiyorsunuz? Herhangi başka bir madde
kullanıyor musunuz? Madde veya alkolle ilişkili herhangi bir probleme sahip
misiniz?
7. Şu an önerilen herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz?
KÜLTÜREL BOYUTU:
1. Sizin şu anki yaşamınız, büyürken (yetişirken) ki aile yaşamınızdan ne kadar
farklı? Aileniz ve arkadaşlarınız şu an sizin anlayacağınız sıkıntılara sahip mi?
2. Bu çeşit problemlere önceki yaşadığınız kültürünüzden insanların tepkisi
nasıldı? Onlar böyle bir durumu nasıl açıklıyor veya hissediyorlar?
DAVRANIŞSAL BOYUTU:
1. Her zaman problemlere neden olan herhangi bir spesifik davranışınız var mı?
Sizin durdurmak istediğiniz kontrol altında görünmeyen herhangi bir davranış var
mı? Gerçekten yapmak istemediğiniz, bazı davranışları yaparken zorlanıyor
musunuz?
2. Diğer insanlar size nasıl tepki gösteriyor ? Arkadaş edinmek kolay mı?
RUHSAL /SPRİTUEL BOYUTU:
1. Yüksek bir gücün veya yüceliğin olduğuna inanıyor musunuz? Bu gibi güçlerle ilişkiniz nedir?
2. Bu dünyada problemlerinizi veya sizin durumunuzu anlayabilen dininiz nedir?
29
BİREY VE AİLE ÜYELERİNİN RUHSAL DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
BİREY VE AİLE ÜYELERİNİN RUHSAL DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Toplam 50 dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakikaUygulama 30 dakikaBirey ve aile üyelerinin ruhsal durumlarının değerlendirilmesinin grupla tartışılması
30 dakika
Gerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
HEDEFLER
1. Ruhsal durum değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken özellikler
RUHSAL DURUM DEĞERLENDİRMESİ
Ruhsal durum değerlendirmesi, öncelikle tıbbi açıdan geliştirilmiş bir tanılama
aracıdır. Bu değerlendirmenin amacı, psikopatolojik semptomları tanımlamak ve
danışanın/ hastanın bugünkü zihinsel ve duygusal fonksiyonları gibi ruhsal
durumunu değerlendirmektir. Bu araç, danışanın akut psikotik özelliklerini
çabucak tanımlamak ve işlevsel durumlarını organik durumlardan ayırmak için
oldukça yararlıdır.
Tüm veri toplama, değerlendirme araçlarında olduğu gibi, ruhsal durum
değerlendirmesi, ancak danışanın öyküsü, sosyokültürel statüsü ve fiziksel
durumuyla ilişkilendirildiğinde anlaşılabilir. Hemşire, ruhsal durum
30
değerlendirmesi ile ilgili sorularını hastanın/ danışanın kültürel geçmişine,
kişiliğine, gereksinimlerine, isteklerine ve iletişim düzeylerine uygun bir şekilde
hazırlamalıdır.
a) Projektif Testler:
Projektif testler, anlamı belirsiz figürler üzerine olan sözel ifadelere odaklanarak
hastanın/ danışanın zihin yapısını göstermek için düzenlenmiş testlerdir. Projektif
testler, standardize olmamış düşünce örneklerini ve gerçek durumlardaki gerçeğe
dayanan veya tahmini davranışları tanımlamaktadır.
GÖRÜNÜM: Genel görünüm, motor davranışlar, kişisel davranış ve konuşma, postür, yürüyüş genel bir gözlemle değerlendirilir ve genel izlenim olarak kaydedilir.
DAVRANIŞ: Konuşma örnekleri, ses tonu, argo kullanımı, konuşmanın akıcılığı, göz teması, beden dili, başkalarına ve çevresine genel davranışsal tepkileri genel bir gözlemle değerlendirilir ve danışanın genel davranış bulgularıyla karşılaştırılır.
ORYANTASYON: Kişi, yer, zaman, durum ve başkaları ile ilişki gerçeğini fark etme, direkt sorgulama ile değerlendirilir.
BELLEK: Yakın bellek, şimdiki, son bellek, uzak bellek, direkt sorgulama ile değerlendirilir.
DUYUSALLIK: İçsel ve dışsal uyarıları algılama, konsantre olma, ilgilenebilme. Direk sorgulama ile değerlendirilir.
ALGISAL SÜREÇLER: Duyusal olarak alınan bilgilerin incelenmesi, kendisini fark
etmeyi, birisinin düşüncelerini, gerçekleri ve fantaziyi içerir.
b) Kişilik Envanteri::
Kişilik envanterleri, tutumları, alışkanlıkları ve hareket eğilimlerini ölçen,
standardize edilmiş objektif testlerdir genellikle anket formundadır. Kişilik
envanterlerinin zorluğu, soruların yapay ortam koşullarında sorulması ve test
tarafından sunulan sınırlı sayıda yanıt arasından seçim yapılmak zorunda
kalınmasıdır. Bunlar, kültürel açıdan, bias (ön-yargı) yaratabilirler. Ancak, bu
testler, potansiyel davranışların ve düşünce örneklerinin güvenilir göstergelerini
31
oluşturmaktadır.
c) Zeka Testleri:
Zeka testleri, sözel ve sözel olmayan düzeylerde zihinsel fonksiyonları ölçer. Bu
testler yaşa göre standardize edilmiştir. Genellikle zeka testlerinde bireyin
sosyokültürel özelliklerinin mantık üzerine etkisi değerlendirilemez. Uygulanan
zeka testlerinin amacı, bir psikiyatri hastası/ danışanı için, problemlerinin
varoluşu ve gelişiminde, zihinsel fonksiyonların rolünü belirlemektir.
Oryantasyon
1. Nerede olduğunuzu veya etrafınızda neler olduğu farketme
sorununuz oldu mu? Şu anda nerede olduğunuzu söyler misiniz?
BİLİŞSEL:
1. Kendiniz için kaygılanıyor musunuz?
Hafıza
1. Bugün kahvaltıda ne yediğinizi hatırlıyor musunuz?
2. Dün günlerden neydi?
Düşünce İçeriği:
1. Son zamanlarda hakkında çok fazla düşündüğünüz veya her zaman sık sık
düşündüğünüz bir konu var mı?
2. Düşünceleriniz normalden hızlı veya yavaş mı hareket ediyor?
3. Son zamanlarda sanki aklınız boş gibi mi geliyor?
4. Düşüncelerinizi sürdürmekte veya anlamakta sorununuz var mı?
5. Benim adım neydi?
6. Mezun olduğunuz yüksek okulun (lisenin) adı neydi?
Duyarlılık
1. Düşüncelerinize konsantre olma veya odaklanma sorununuz var mı? Bir
32
filmi yada bir kitabı başından sonuna kadar takip ederek izleyebiliyor
musunuz yada okuyabiliyor musunuz?
2. İletişim kurmak ta sorununuz var mı?
Algılama
1. Diğer insanların bilmediği, sizin duyabildiğiniz ve görebildiğiniz bir şeyler
var mı ?
2. Bu günlerde genellikle olağanüstü yeteneklere ve deneyimlere sahip
olduğunuzu düşünüyor musunuz?
3. Diğer insanların tamamen yanlış söylediğine inandığınız şeyler var mı? Sizi
incitmeye çalışan insanların var olduğuna inanıyor musunuz?
4. Son zamanlarda, bjr adamı bir gölge gibi, bir şeyi başka bir şeymiş gibi
gördüğünüz oluyor mu?
İç görü:
1. Bugün burada olmanıza neden olan gerçek problemin ne olduğunu
düşünüyorsunuz?
2. Şu an tüm bu durumları nasıl yorumluyorsunuz ve bu durum hakkında
hisleriniz neler?
Yargılama:
1. Eğer bir polis sizi aşırı hız nedeniyle durdursa ne yaparsınız?
2. Eğer, postadan sadece sizin kullanabileceğiniz 10.000 dolar bir çek alsanız
ne yaparsınız?
Mizaç ve Affekt:
1. Son zamanlardaki duygu-durumunuzu nasıl tanımlarsınız? Normalden daha
fazla veya daha az mı duygusalsınız?
ÖYKÜ:
33
1. Kaç tane erkek veya kız kardeşiniz var? Nerede doğdunuz? Küçük bir
çocukken ebeveynleriniz neye benziyordu? Çocukluğunuza ilişkin
hatırladığınız şeyler neler?
2. Okul yaşamınızda başarılı oldunuz mu? Başarınız nasıldı? Diğer
çocuklarla çok fazla oynar mıydınız? Evde hoşlandığınız şeyler nelerdi?
İlkokul neye benziyordu? Ne hoşlanırdınız? Notlarınız nasıldı? sorununuz
var mıydı?
3. Lisede siz neye okudunuz? Notlarınız
Entelektüel Birikim:
1. Valinizin adı nedir? Son zamanlarda gündemdeki en önemli haber (olay) nedir?
2. Ben dur diyene kadar 100'den 7 çıkararak (lA' dan geriye 7'şer 7'şer) sayabilir misiniz?
3. İnsanlar "Dökülen sütün ardından ağlanmazlı dediğinde ne anlıyorsunuz?
SONLANDIRMA (BİTİRME) FAZI:
1. Benim sizi anlamama yardımcı olacak, başka herhangi söylemek
istediğiniz bir şey var mı?
2. Bu görüşme için eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? Sizin için bu
görüşmenin neye benzediğini bana söyler misiniz?
3. Bana soracağınız sorularınız var mı?
AİLE İLE DANIŞMANLIK
AİLE İLE DANIŞMANLIKToplam 50
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakika
34
Uygulama 30 dakikaAile ile danışmanlığın grup içünde tartışması 30 dakikaGerekli Malzemeler:Kağıt, kalemProjektör, laptop
HEDEFLER
1. Danışmanlık ilkelerini açıklayabilme.
2. Danışmanlık ilkelerini uygulayabilme
DANIŞMANLIK
Danışmanlık her hangi bir konuda başvuran bir kişiye güvenilir bilgi ve becerisi olan kişiler tarafından, bilgi ve beceri kazandırılması, kişinin bilinçlendirilerek kendi düşünce, seçim ve kararını oluşturabilmesine yardımcı olunmasıdır. Danışmanlık;
- Hizmet alan kişiyi ve ailesini bilgilendirme
- Hizmet alan kişinin sorularına yanıt verme ve kaygılarını giderme
- Bundan sonra yapması gerekenleri açıklama
- Ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar hakkında bilgi verme amaçlarıyla verilir.
- Danışmanlık süreci
Danışmanlık aile üyelerinin/üyesinin rahat ve güvenli hissedeceği, mahremiyetine
saygı duyulan ve iletişim tekniklerinin ustaca sunulduğu bir ortamda verilmelidir.
Isıtma ve aydınlatma koşulları uygun olmalı, temiz, sakin olmalıdır.
Danışmanın Özellikleri;
Danışman güvenilir olmalı; kişinin mahremiyetini korumalıdır. Danışman,
danışmanlık istenen konuda bilgili olmalıdır. Danışman iletişim becerilerini etkili
kullanabilmelidir. Danışmanlık İlkeleri;
Aile üyesine/üyelerine iyi davranma
Güçlü bir etkileşim ve iletişim kurma
35
Aile üyesine/üyelerine gereksinimine uygun bilgi verme
Aile üyesine/üyelerine anlamasına, hatırlamasına yardım etme.
Danışmanın Aile üyesi/üyeleri ile Görüşmeyi Değerlendirme
Danışanla yakınlık / iletişim kurdu mu?
Danışanın duygusunu doğru yansıttı mı?
Danışanın duygularını paylaştı mı?
Danışana karşı yargılamadan açık iletişim kurabildi mi?
Danışman stresörlerle duygusal tepkiler arasında bağlantı kurabildi mi?
Problemin tanımında karşılıklı anlaşma sağladılar mı?
Danışman danışanın rahatça açıklamasına ve konuşmasına izin verdi mi?
Danışan görüşmenin sonunda yararlı seçeneklere/çözümlere ulaştı mı?
2. Kriz yaşayan bireye/ aileye yaklaşım ilkelerini bilme, müdahale edebilme
3.Kriz yaşayan bireyi/ aileyi uygun yere yönlendirebilme.
KRİZ YAŞAYAN BİREYE/AİLEYE MÜDAHALE
Kriz; kişinin ruhsal yapısını ve davranışını yeniden organize etmesini gerektiren, kişinin
kendisinden beklentilerinde ani değişime neden olan ve genel başa çıkma
mekanizmalarıyla başa çıkılamayan herhangi bir geçici durumdur. Yaşam sürecinde bir
dönüm noktası olarak ta tanımlanabilir. Kriz birey veya aileyi tehdit ederek varolan
dengenin bozulmasına ve tehdit altına girmesine neden olabilmekle beraber durumdan
başarıyla çıkabilmek kişisel gelişim için bir fırsat yaratabilmektedir. Caplan krize götüren
dört adım tanımlamıştır:
1. Birey, krizle karşılaştığı durumla yüz yüzedir. Gerginlik ve anksiyeteyle başa çıkmak
için geçmişte işe yarayan başa çıkma tarzını kullanır.
2. Kriz yaratan durum anksiyeteye neden olmaya ve gerginlik yaratmaya devam eder.
3. Acil problem çözme mekanizmaları kullanılır, birey yardım arar. Bütün iç ve dış
kaynakları harekete geçirilir. Problem geçmiş deneyimlerle benzerlik bulma amacı ile
yeniden tanımlanır. Birey kendini probleme göre yeniden ayarlar, bazı amaçlardan
37
vazgeçilir. Bazen problem çözülür ve denge sağlanır. Problem çözülmezse gerilim
giderek artar ve birey depresyona girebilir.
4. Problem devam eder, çözülemez ve giderek artarsa aktif bir kriz durumuyla
sonuçlanır. Krizdeki kişi kendini çaresiz hisseder ve ne yapacağını bilemez. Birey
emosyonel bir yıkıma uğrayabilir veya uygun olmayan çözümlemez. bularak gerilimi
azaltırken gelecekteki sosyal işlevselliğine zarar verebilir.
Kriz oluştuktan sonra birkaç günden birkaç haftaya kadar bir zaman diliminde sona erer.
Çoğu kez kriz genellikle 24-36 saat sürer, nadiren bu süre 5-8 haftaya kadar uzayabilir.
Kriz her bireyin yaşantısının bir döneminde ortaya çıkabilecek bir durumdur. Krizdeki
birey ruh hastası değildir. Tanıya gidilecek herhangi bir patolojisi yoktur. İçinde
bulunduğu koşullar nedeni ile geçici bir gerginlik yaşamaktadır. Baldwin bakım planlama
ve değerlendirmeyi sağlayan altı kriz tipi tanımlamıştır.
Durumsal Krizler: Burada kişinin yüz yüze geldiği belirgin bir durum sonucunda orta
çıkan bir sorun söz konusudur. Örneğin alkolik bir eşin olması.
Yaşamsal Krizler: Bu krizler yaşam sorunlarının psikolojik anlamına bağlı olarak
durumsal krizlerden ayrılır. Yaşamsal krizlere örnek olarak ana baba olma, boşanma,
kronik hastalıkların gelişimi verilebilir.
Travmatik Stres Krizleri: Beklenmeyen ya da kontrol edilemeyen durumlar sonucu ortaya
çıkan durumlardır. Aile üyelerinden birinin ani ölümü, doğal felaketler ve tecavüz gibi
durumlar travmatik krizlerdir.
Gelişimsel Krizler: Gelişimsel ya da olgunlaşma krizleri yaşam sorunları geçmişte
uyumlu bir şekilde çözümlenmediği zaman ortaya çıkar. Bağımlılık, değerlerin çatışması,
cinsel kimlik sorunları örnek verilebilir.
Psikopatoloji Sonucu Oluşan Krizler: Daha önceden bir psikopatolojinin bulunduğu
duygusal durumları kapsar. Nevrozlar, kişilik bozuklukları bu gruba girer.
Psikiyatrik Aciller: Kişinin işlevlerini ciddi bir şekilde bozulduğu, yaşanan tehlikeye atan
38
durumları içerir. Örneğin intihar girişimleri, akut psikoz durumları gibi.
Krize Müdahale
Krize müdahalede iki amaç vardır. Birincisi duygusal ve çevresel alandaki acil ilk
yardımla bireyin ve çevrenin acısı azaltmak, ikincisi kriz esnasında bireyin uyum ve
mücadele gücü artırmaya çalışmaktır.
Kriz çalışmalarında ilk adım kişi ve yakınları için krizin anlamını açıklamaktır. Krizi
değerlendirme şimdiki sorunun hikayesini almakla başlar.
“Semptomlar ne zaman başladı? Hasta tarafından nasıl tanımlanıyor? Hastanın
hayatında başka ne aynı zamanda başladı?”
Geçmişle ilgili hikayesi ve başa çıkma mekanizması hakkında bilgi alma :
“Daha önce benzer şekilde kriz olayı yaşandı mı? Hastanın hayatındaki önemli
birinin yaşadığı benzer kriz durumları var mı? Geçmişte yaşadığı kriz durumları ile
nasıl başa çıkmıştı? Varolan başa çıkma yöntemlerini kullanmanın sonuçları
nelerdir ? Sorunun devam etmesine neden olan biri var mı?”
Ailenin sosyal destek seviyesini değerlendirme
“Kriz anında kime başvurdunuz? Bireyin hayatındaki en önemli ve ulaşılabilir kişi
kim? Ev ortamı nasıl? Hastanın iş çevresi ve sosyal çevresi nasıl?
Hemşirenin kriz durumunu açıklayabilmesi için bazı yolları izlemesi gerekir.
39
Aileye Terapötik Müdahale Yaklaşımları
Psikodinamik ve İçgörü Yönelimli Yaklaşımlar
Bu ekoldeki temel kavramlar bireysel hastaların psikoanalitik tedavisinden alınmıştır. Ailede şimdi varolan sorunlar, karı-kocanın bilinçdışı çatışmaları ve geçmişteki ailelerinden kaynaklanan yansıtmaları ile bağdaştırılarak açıklanır. Örneğin kendi bilinçdışı çatışmaları ile dünyayı doyurucu bulmayan bir anne çocuğunu kendi narsistik doyumu için kullanarak çaresizlik ve suçluluk içine sokabilir. Bir aile terapisinin psikanalitik sayılabilmesi için 3 kriter öne sürülmektedir. Birincisi aile içi kişiler arası ilişkilerin dinamiğini psikanalitik kurama dayanarak
değerlendirilmesidir. İkincisi, terapiye katılanların bilinçdışı çatışmalarının farkında olmalarını ve onları çözümlemelerini sağlamasıdır. Üçüncüsü ise terapötik çerçevenin psikanalitik olmasıdır.
Bu yaklaşımı kullanan aile terapistleri, yüzleştirme, yorumlama, netleştirme teknikleri kullanarak bireylere ve eşlere içgörü kazandırarak aile dizgesinde değişiklik yapmayı amaçlamaktadır. Terapi sayesinde, bireylerin özerklik ve yakınlık gereksinimlerinin daha gelişmiş biçimde sağlanması, daha empatik ilişkiler yaşanabilmesini, duygusal tepkiselliğin azalıp, bilişsel işleyişin yükselmesi hedeflenir.
Yapısalcı Yaklaşımlar
Yapısalcı modelde, aile sistemi, karşılıklı etkileşimlerin, çeşitli ve karmaşık davranış örüntülerinin olduğu bir bütün olarak kabul edilir. Aile Terapisi, bu karmaşık davranış örüntülerinin sürecini anlamaya yardımcı bir teoridir. Bu teorinin 3 temel kavramı:
1) Aile Yapısı
2) Altsistemler ve
3) Sınırlardır.
Aile yapısı, ailenin tekrarlanan davranış örüntüleri sonucunda oluşan, aile üyelerinin
etkileşimini sağlayan, bu etkileşimle ilgili düzenlemeler koyan yerleşmiş davranış
örüntüleridir. Bir yapısı olan aile sistemi işlevlerini, bireylerin oluşturduğu altsistemlerle
yerine getirir. Her bireyin kendi başına da bir alt sistem olarak kabul edildiği ailede üç
genel alt sistemden söz edilebilir. Bu alt sistemler; karı-koca altsistemi, anne-baba alt
sistemi, kardeşler altsistemidir. Varolan altsistem ve sistemlerin bir sınırı vardır. Bu
40
sınırlar bir altsistemden diğerine ne kadar duygu ve bilginin aktarılacağını, kimin kiminle
ve nasıl bir ilişkiye gireceğini belirler özellikleri açısından katı, belirsiz ve belirgin olmak
üzere sınırlar üçe ayrılmıştır. Katı sınır ile sınırlanmış altsistemler/sistemler arasında
geçirgenlik olmadığı için bireyler bağımsızlık kazanmalarına rağmen, birbirlerine
yardımcı olamaz ve birbirlerinden öğrenemezler. Eğer sınır belirsiz ise bir tür iç içe
geçmişlik söz konusu olur ve altsistemler/sistemler birbirlerine yardım etmeleri,
birbirlerinden öğrenmelerine rağmen bireyselliklerini ve farklılıklarını koruyamazlar.
Belirgin sınır özelliğine sahip ailelerde ise bireyler birbirlerinden kopmadan fakat
bireyselliklerini koruyabildikleri bir birlikteliği başarabilirler. Ailede sınırlar ve hiyerarşinin
bozulduğu durumlara bir örnek olarak aşırı koruyucu, denetleyici bir ebeveyn alt sistemi
ile edilgin yada isyankar çocuğun bulunduğu bir aile yapısı verilebilir. Yapısalcı terapötik
2) çağrışım düzeyi (vücut ve ses iletişimi ile anlamla ilgili mesaj)
3) çevre düzeyi (iletişimin geçtiği yer ve zaman).
Bunların dışında kişiler arası ilişkilerde kullanılan beş iletişim çeşidi vardır:
1) Yatıştırıcı iletişim: iletişimin bütünün içindeki benlik diğer kişi ve çevre boyutlarından,
benliğe hiç önem verilmez ve diğer kişi ile çevre dikkate alınır. Bu iletişim şeklinde kişi
ne olursa olsun kabul eder, katılır.
2) Suçlayıcı iletişim: iletişimin bütünü içinden diğerleri ve çevreye önem verilmez, önemli
olan sadece benliktir. Bu iletişim şeklinde kişi varoluşunu, suçlayarak, kabul etmeyerek
devam ettirir.
3) Süper mantıklı iletişim: iletişim bütünü içinden benlik ve diğer kişiye önem verilmez,
önemli olan sadece çevredir. Bu iletişim şeklinde kişi genelde katı, prensipli, objektif,
obsesif kompulsiftir.
4) İlgisiz iletişim: iletişim bütünü içinden benlik, diğer kişi ve çevre boyutlarının tümü
dikkate alınmaz. Bu iletişim şeklinde kişinin söylediği hiçbir şeyle ilgili değildir.
5) Uygun iletişim: iletişimin bütünü içinden benlik, diğerleri ve çevre boyutlarının tümü
dikkate alınır. Belirtilen bu beş iletişim çeşidinden ilk dördü işlev bozukluğu olan ailelerin
kullandığı iletişim şekilleridir.
Tedavi sürecinin iki temel amacı vardır. Birinci amaç her üyenin başkalarının yanında,
kendi ve diğerleri hakkında düşündüğü/hissettiği/gördüğü şeyleri uygun ifade biçimleri
olarak açıklayabilmesini sağlamaktır. İkinci amaç bireyselliğe saygının varolduğu bir
bütün içinde kararların güç yerine pazarlık/araştırma ile alınmasını gerçekleştirmektir.
Eğitsel Yaklaşımlar
Bazı yeni çalışmalar bu yaklaşıma önem kazandırmıştır. Hastaların ailelerine, diabet ve
hipertansiyonda nasıl suçları yoksa bu hastalıklarda da suçlarının olmadığı bilgisi iletilir.
Etiyolojik-patogenetik model yerine, başa çıkmayı sağlayan, bilgilendiren model
43
kullanılır. Bilgilendirme, çalışma grupları, yazılı kaynaklar, broşürler aracılığı ile yapılır.
Bu yaklaşımlar, kronik ruhsal bozuklukların yanısıra çocuk gelişimi, iletişim gibi
konularda da uygulanmaktadır.
Terapötik Müdahale Sürecinin Özellikleri
Aileye terapötik müdahale terapisi genellikle beraber yaşayan aile üyelerinin tümünün bir
araya getirilmesi ve hemşire ile birlikte görüşülmesi şeklinde yürütülür. Ancak
uygulamada, tüm geniş aileyi (nineler, dedeler, dayılar, amcalar, halalar ve benzerleri)
bir araya getirmeyi amaçlayarak çalışmayı doğru bulan hemşireler olduğu gibi bir tek
bireyle de aileye terapötik müdahale uygulanabileceğini, önemli olanın ilişkileri ele almak
olduğunu savunan görüşler de vardır. Evlilik terapisinde, evli (ya da birlikte yaşayan) çift
birlikte görüşmelere alınır. Bireysel terapilerin olduğu durumlarda önemli bir sorun, çifti
gören terapist yada terapistler ile terapiyi sürdüren terapistlerin işbirliği kurarak
çalışabilmeleridir.
Aileye terapötik müdahale çalışmasını yürütecek olan hemşirenin özellikleri açısından
önemli olan noktalar, geniş bir eşduyum becerisine sahip olabilme; psikiyatrik bakım
konusunda bilgili olma; karışıklığa dayanma gücü; terapötik sürece kendi katkısını ve
etkisini ele almaya istekli ve yeterli olmadır.
Değerlendirme aşamasında, hemşire bir geçmişi paylaşan, anıları olan bir grupla
konuşmaktadır. Ailenin kendine özgü değerleri ve iletişim diline başarıyla uyum
gösterebilmesi gerekir. Bu uyumu sağlamayı kolaylaştırmak için kullanılabilecek
teknikler, aynı dili kullanma, ailenin ve tek tek bireylerin değerlerini ve güçlerini
vurgulama ve övme, yargı belirtme yerine etkileşimsel (döngüsel) sorgulama (örneğin;
karınız öyle yaptığı zaman siz ne yapıyorsunuz? sorusu gibi) tekniklerdir. Değerlendirme
sürecinde, her üyeden, sorunu ve sorunun tarihçesini kendi gördüğü açıdan tanımlaması
istenir. Bir üyeye sorulan sorunun aynısı diğerlerine de sorulmalıdır. Söylenenlere karşı
oluşan etkilenme de her bir üyeden alınır. Bireylerden “ben” diliyle konuşmaları istenir.
Her birinin çözüm konusundaki öneri ve düşünceleri alınır. Birbirlerine söylediklerinin
aynı anlamlarda işitilip işitilmediği araştırılır. Rol değiştirme ve eşleme gibi psikodrama
teknikleri kişilerin birbirlerinin davranışlarından nasıl etkilendiklerini anlamalarını
sağlamada çok yararlı olabilecek tekniklerdir. Hemşire, görüşme odasında bireylerin
44
birbirleri ile etkileşimlerini gözleyerek, sorunu netleştirme ve etkileşimlere ilişkin
yorumlamalar yapar. Sorun konusunda değişimleri tetikleyen önemli araçlardan birisi de,
yeniden çerçevelemedir. Bu, genellikle olumsuz etiketlenen davranışı olumlu bir
çerçeveye alan, yeni bir bakış açısı getiren, davranışın işlevsel yararına odaklanan bir
yorumlamadır. Bu şekilde, olumsuz duygu yükünün azalarak kişilerin anlayış ve değişim
gücü kazanmasına yardımcı olan bir tekniktir. Aile terapisinde davranışsal kalıplara
odaklanılmaktadır. Aile üyelerinden birinin davranışı diğer üyelerde, etkileşime bağlı
davranışlarla sonuçlanır. Değişim süreci de bu davranışsal ardışıklığın farkedilmesi ve
değiştirilmesi biçiminde olacaktır.
Aileye terapötik müdahale sürecinde, genellikle görüşmeler arası sürede, ailenin
değişimini sağlayacak doğrultuda bireylere ya da aileye ‘ev ödevleri’ verilir. Bunlar,
yakınmaların ve sorunların denetlenebileceğini gösterebilecek ve çözüm doğrultusunu
pekiştirecek davranışsal ödevler, izleme notları gibi ödevlerdir.
Aile ile görüşmeler sırasında hemşire etkin bir şekilde yönlendirici de olabilmelidir.
Örneğin, aile üyelerinin oturma düzeninde değişiklikler önerebilir; iletişim becerileri
konusunda etkin bir eğitimci rolü üstlenebilir; aile içi şiddet ya da tartışmaları sınırlayıcı
ve yasaklayıcı olabilir. Bu tür durumlarda, tartışmaların belli bir süreye sıkıştırılması
önerilerek aileye bu tür durumların aslında onların denetiminde olan durumlar olacağı
mesajı verilebilir.
İletişim becerileri aslında davranışsal değişiklikleri sağlamak açısından özellikle önem
taşır. Açık ve net iletişim, soru sorabilme yetisi, söylenenlerin karşındakiler tarafından
nasıl anlamlandırıldığının soruşturularak araştırılması becerileri sorunların
çözülebilmesini sağlayacak araçlardandır. Hemşire, görüşmeler sırasındaki tarzı ve
iletişimi ile üyelerin etkileşimsel iletişim konusunda beceri kazanmalarını sağlayabilecek
bir örnek (rol model) oluşturmalıdır.
AİLE DEĞERLENDİRME FORMU
45
1.Demografik Veriler2.Roller Kurallar ve İlişkiler
Karar verme patterni, İletişim patterni, Kurallar ve roller
3.Sosyo ekonomik ve kültürel faktörler Sağlık gereksinimini karşılama durumu Rol sorumluluk ve değerleri Dinle sağlık ilişkisi Değer sistemi
4.Çevresel Faktörler5.Sağlık ve tıbbi öyküsü
Ailenin sağlık ve hastalık öyküsü Ailenin sağlık bakımını arama, isteme durumu Ailenin hastalık, tedavi ve sağlık anlayışı Ailenin sağlık bakımı verenleri algılayışı Ailenin sağlık öncelikleri
6.Riskli Aileler Çok sorunları olan krizli aile Sağlıksız aile( işlevselliği bozulmuş aile) Göçmen aile Kayıtlı olmayan aile Kronik hastalığı olan aile Yaşlı aile Sosyo ekonomik durumu iyi olmayan aile Şiddetin var olduğu aile
tedavisi Hırpalanmış Kadın: Sorunun gözlenmesi,hırpalanmış kadının özellikleri kaynak/
eylem Hırpalanmış Yaşlı: Sorunun gözlenmesi, yaşlının özellikleri
AİLE VE BİREYE YÖNELİK PSİKO EĞİTİMSEL HEMŞİRELİK PROTOKOLLERİ
1.Bilgilendirilmiş onam ve uygunluğu arama: Hasta katılımı Aile üyesinin hasta tanımı Aile üyesinin izni (onamı)
2.Kayıtlardan elde edilen öykü ( bilgi ) Son bir yıldaki hastanede yatış günü Son bir yıldaki hastaneye yatış sayısı İlk yatış
46
Son çıkıştan beri kontrol/ poliklinik kaydı Psikiyatrik tanılar Hemşirelik tanıları Tıbbi öykü, anamnez Diğer tıbbi problemler
3.Hastanın klinik değerlendirilmesi Hastalığın hasta tarafından algılanması Hastaneye yatış sebebinin hasta tarafından algılanması Var olan hastalık belirtilerinin hasta tarafından tanınması Semptomlar ile başa çıkmada hastanın bulduğu şeyler Tedavi ve hastalığa karşı hastanın tutumu Hemşirelik tanısı Psikiyatrik semptomlar (Problem değerlendirme ölçeği ) Hasta hedefleri Hastanın sosyal ve boş vakit aktiviteleri
4.Aile üyesi ile görüşme (Katılıma rıza gösterdiğinde ) Aile üyesinin hastaneye yatış sebebini algılayışı Aile üyesinin hastalık belirtilerini tanımlaması Aile üyelerinin semptomlarla baş etmede bulduğu şeyler Aile üyelerinin hastanın tedavisi ile ilgili hedefleri Aile üyesinin hastaya ayırdığı haftalık saat/ zaman Hastalığa karşı ailenin tutumu Ailenin sosyal ve boş vakit aktivitelerini algılama ve beklentileri
5.Uzman klinik hemşirelerinin bilgi sentezi ve psikoeğitimsel planı uygulaması Psikolojik eğitim için karşılıklı amaçlar ( Hasta, aile algılaması ve klinik
hemşirelerin değerlendirmeleri ile ) Hasta ve aile gereksinimlerine göre aile ve hasta için psiko-eğitim planı yapma ve
geliştirme6.Taburcu Planı ve sonrası
İnterdisipliner taburcu planı Taburcu sonrası halk sağlığı, ruh sağlığı, evde bakım hemşiresi ile temas Gerektiğinde uzman klinik hemşiresi ile telefon teması Taburcu sonrası bir yıllık değerlendirme
Aile ile Görüşme14. Eğitime görüşme ilkeleri doğrultusunda başlama (aileyi selamlama)15.Aile bireylerinin evde ilaç kullanmaya ilişkin endişelerini ifade etmeleri için açık
uçlu sorular sorma ("ilaç kullanmaya ilişkin endişelerinizden bahseder misiniz?, ilaç kullanmaya ilişkin güçlükleriniz neler?.. ".)
16.Hastaya bakım verecek birey/bireylerin ilaçlara ilişkin var olan bilgisini öğrenme ("hastanızın kullandığı ilaçlara yönelik neler biliyorsunuz? ")
17.Aile bireylerinin ilaçlara ilişkin var olan doğru bilgileri destekleme18.Aileye hastaya verilen ilacın neden verildiği ve hastalığı tedavi etmedeki
etkisini anlaşılır bir dille anlatma19. İlaçtan beklenen olumlu etkinin görülmesi için düzenli kullanmanın önemini
anlatma (özellikle ilk alımda etkisinin yaklaşık I hafta 10 günden sonra başlayacağını belirtme)
47
20.Özellikle i lk kullanımda beklenen olumlu etkilerden önce yan etkilerin görülebileceği ve yan etkilerin her bireyde farklı düzeylerde görülebileceğini söyleme
21.Aileye ilaç kullanımı sırasında hastalarının günlük yaşamında yapması gereken değişiklikleri, uyması gereken durumları (araç kullanma, alkol-ilaç etkileşimi, ince motor becerilere] etkisi) açıklama
22. İlaç yan etkileri ortaya çıktığında yapmaları gereken uygulamaları açıklama (ilacın çeşidine göre)
23.Yan etkiler çok ciddi düzeyde ise mutlaka doktora başvurmaları gerektiğini açıklama (ilaç entoksikasyonu, akut distoni vb.)
4. Hastalığın işlevselliğine, rol ve sorumluluklarına, insanlarla iletişimine etkisini açıklama
5. Hastalıkla birlikte evde ya da iş yerinde okulda nasıl yaşayacağı dikkat edeceği durumlar hakkında bilgi verme
6. Hastalık semptomlarını artırabilecek durumlar (iş ve aile yaşamında sorunlar, ilaç kullanmayı bırakma, çevre ve eş desteğinin olmaması vb.) hakkında bilgi verme
7. Hastalık belirtilerinin önlenmesinde ilaç ve önerilen diğer tedavilerle uyumunun önemini açıklama
8. Hastalığın yeniden başlama belirtilerini açıklama (uyku düzeninde, yeme bozukluklar, duygusal durumunda değişiklikler, içe kapanıklık intihar düşünceleri ya da girişimleri, davranışlarında kontrolsüzlük, aşırılık vb) açıklama.
9. Bu belirtiler olduğunda hastaneye başvurması gerektiğini hatırlatma
10.Hastaya soru sorma fırsatı verme
11.Hastanın sorularını yanıtlama
12.Görüşmeyi görüşme ilkeleri doğrultusunda sonuçlandırma