T. C. ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİHYÜKSEK KURUMU T ÜRK TARİH K U R U M U Y AYINLA RI II. DİZİ-Sa. 17b ı CEVD ET PAŞA TEZAKiR 21 -39 2. Baskı YAYINLAYAN Ord. Prof. CAVİD BAYSUN \ TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ-ANKARA 1986
T. C. ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
T ÜRK TARİH K U R U M U Y AYINLA RI
II. DİZİ-Sa. 17b ı
CEVDET PAŞA
TEZAKiR 21 - 39
2. Baskı
YAYINLAYAN Ord. Prof. CAVİD BAYSUN
\
TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ-ANKARA 1986
İÇİNDEKİLER
TEZKiRE No. 2 1
Derviş Paşa harekatından sonra Zubçe ve Şuma'da çıkan yeni karışıklıklar. - Şuma'lıların çiftlik s1lhiblerinden şikayeti. - Meclis-i ali-i Tanzimat'ca hazırlanan, Türkçe ve Boşnakça basdırılan çiflikat nizam-namesinin Herse�'de mahzende unutulduğu ve nizam-name denklerinin meydana çıbrıldığı. - Arif Efendi adlı Mostar'lı bir çiftlik sahibinin hıristiyan bir çiftciye haksızlığından dolayı muhakeme edilerek Travnik"e sürüldüğü. - Hersek sancağına aid hisabların tedkikı, toprak mes'elelerinin teftişi, mülki işlerin tanzimi. - Arazi için kurulan komisyonda bir ta'limatname hazırlandığı. - Nevahi-i asiye ele-başılariyle temasa başlanması. - Bosna'da asakir-i nizamiyye tertibi için teşebbüs. -Müslüman ve hıristiyan eşraf çocuklarından ba'zılarının Saray-i hümayun'da silahşor unvaniyle istihdam için lstanbul'a gönderilmesi. - Nevahi-i asiye rüesasının, bir ikisi müstesna, Mostar'a gelerek Cevdet Efendi ile müzakerelerde bulunmaları. - Bunlardan ba'zılarına ma'aş bağlanması. - Mostar ileri-gelenlerinden Hacı Draço'nun Nevahi-i asiye rüesasını tevkif ettirmesi tavsiyesine Cevdet Efendi'nin, devlete emniyet gösterenlere yapılacak mu'amelenin bu olmadığı yollu cevabı. - Hükumetin adaleti sayesinde Liyubuşka'lıların, biilhassa !il.tinlerin (katolikler) inkiyad ve temayül göstermeleri. - Avusturya'dan pasaport alanların bu pasaportları yırtarak devlete bağlanmaları. - Yapılan islahatı yüz üstü bıraktırmak isteyen Avusturya'lıların tezviratı ve islahat hareketlerinde başarı gösteren Binbaşı Hafız Efendi'nin, İstanbul'dan verilen emir gereğince, Cevdet Efendi riyasetinde bir komisyon tarafından muhakeme edilmesi ve istintak esnasında, tezviratın başlıca amili olan Avusturya konsolosunu müşkil duruma sokan cevablar vermesi. - Hafız Efendi'nin kaymakamlığa terfi' edilmesi. -- Mostar ile Koniça arasında bir araba yolu inşasına teşebbüs. -- Katoliklerin rüşdiye mektebine talebe getirmeleri ve bu mektebe mahrec olmak üzere Mostar'da bir tedris müessesesi açılmasına ihtiyac hasıl olması. -Müslüman katolik ve ortodoks çocuklarının bir müslüman hocadan okuduğu bu mektebin !atin mektebi adıyla şöhret bulduğu. - Mostar'daki teftiş işlerin sona ermesi. - Cevdet Efeııdi'nin Mostar'dan Saray Bosna'ya hareket ettiği . . . . . . . . . . . . . . . . . . 3-19
VI TEZAK1R-İ CEVDET
TEZKİRE, No. 22 Saray Bosna'da karşılama. - Mektebleri teftiş. - Bosna'
daki mülki ve mfıll durumun Hersek'deki gibi karışık olmadığı. Eski müfettiş Ziya Bey'in acele ba'zı icraatı. - Vali Osman Paşa, defterdar Naşid Efendi. - Hükümet erkanının konsoloslarla iyi münasebetleri. - Ilosna'da kış. - Cevdet Efendi baloda. -İdari ve askeri alanda deği�iklik. - Boşnakların içtima�'i hayati. Ticari münasebetlerde dikkati çeken dürüstlük. - Eyalet idaresinin, bilhassa aşarın islahı için komisyon. - Bosna'da yeni askeri teşkilat yapılması fikrinin vilayet erkanı tarafından müsa'id karşılanması. - Bu teşkilatta ta'kib edilmesi gereken usül hakkında Cevdet Efendi'nin mutfıla'ası. - Va'izler ma'rifetiyle halka yapılan telkin. - Yeşil şeritli elbise giymiş zuhaf askerinin iştirakiyle bayram alayı. - Hatib Efendi'nin müessir hutbesi. -Boşnaklarda askerliğe temayül. - Bihke'li Mehmed Paşa konağında Uzun Abdullah Efendi reisliğinde toplanan Meclis-i muvakkat ve bu meclise katılanlar. - Kazasker Cevdet Efendi Bosna'lılardan asker istiyor. - Yirmi dört gün süren gizli müzakereler. - Bosna'dan kur'a ile asker alınmasına, bu askerin Bosna dışına gönderilmem<>-Sine, Yenipazar ve Hersek'in Karadağ hüdudundaki kaza ve nahiyelerinde koloni mili ter ( colonie militaire) usülündc bir nev'i yerli müstahfız asker tertib edilme
sine dair karar. - Bosna'lıları askerliğe alıştırmak için Bosna taburlarına yerli bey ve ağaların veya oğulların zabit ta'yin edilmesinin muvafık görülmesi. - Bosnfl askerine yeşil şeritli tali'a elbisesi giydirilmesine, Bosna'lıların yeşil rengi çok sevdiklerine dair. - Hükümet konağında erkan-ı eyaletin ve meclis-i kebir azasının Cevdet Efendi riyasetinde ictima'l. -Askerliğin lüzum ve ehemmiyeti hakkında Cevdet Efendi'nin konuşması, Müfti ve Hatib Efendilerin heyecanlı sözleri. -Bosna'da askeri teşkilat yapılmasının herkes tarafından tasvib edilmesi. - Bosna askerinin bu memleketten dışarı çıkarılmaması hususunda ileri sürülmüş olan şart tasvib edilmiyerek, Bosna askerinin yalnız Bosna taburlarına alınacağı kaydiyle iktifa olunduğu. - Bosna'da askeri teşkilattan hoşlanmayan Avusturya'lıların tezvirleri. - Boşnakların sebat ve metaneti' Askere alınacak delikanlılar ve nişanlıları. - Bosna'da bahar. -Mesire alemleri. - Cevdet Efendi gençlerin evlenmelerini kolaylaştırıyor. - Boşnak kızları nişanlılarını askerliğe teşvik ediyorlar. - Müfettiş Efendi mesirede. - Fakir bir delikanlı ile bir genç kızın aşk macerası. - Gençlerin evlendirilmesi. - Boşnak kızların şarkıları. - Askerliğe heves umumlleşiyor. - Ara
zi-i emiriyyenin erkek ve kız evlada ikili birli intikali mes'elesi. Taşlıca kaymakamlığının idari ve mali karışıklığı. - Teftiş heye'tinin Saray Bosna'dan Taşlıca'ya müteveccihen yola çıkması .
İÇİNDEKİLER
TEZKİRE, No. 23 Gorajde ve Çayniça yoluyla Taşlıca'ya. - Bu kazanın mül
k! ve mali işlerini islahı. - Taşlıca ahalisinin ba'zı adetleri. -Taşlıca'da hayatın, para tedavülü görülmiyecek kadar, ibtidai olduğu. - Karadağ'lıların tecavüzü dolayısiyle Kolaşin-i bala ahalisinin hicrete mecbur oldukları ve Kolaşin'in tahkimi gerektiği. - Dahiliye katibi Saib Bey'dlen, Fuad Paşa-zade Nazım Bey'in öldüğünü bildiren mektub. ·- Bu mektuba Cevdet Efendi'nin cevabı. - Prepol yoluyla Siyeniça'ya. - Askerliğin Yenipazar sancağında tatbikma dair. ·- Rugova malisorlarmın Vasovik'c tecavüzlerini önlemek kararı. - Kolaşin'in tahkimi için Miralay Selim Bey ile Hüseyin (Hüsni) Efendi'nin gayretleri. -Tara nehri üzerine köprüler; Kaıradağ hududunda biri Fuad Paşa kulesi, diğeri Cevdet Efendi kulesi adıyla iki kule yaptırılması. - Yenivaroş, Priboy, Vişegrad. - Sokol!u Mehmed Pa�a'nın Drin köprüsü. - Üç ayağı harab olan bu köprünün mühendis Linardoviç ma'rifetiyle ta'm!r edilmekte olduğu.-Köprü başında ve kasaba tarafındaki han, hamam ve imaret harabeleriKışla olarak kullanılabileceği anlaşılan hanın ta'm!rine teşebbüs. --- Çelebipazarı, Vlaseniça, Birçe Gradçaniça. - İzvornik sancağının merkezi olan Tuzla-i z!r kasabası. - Bosna eyaletinde bazı köyler kaza merkezine çok uzak olduğundan bu gibilerin yakın kazalara bağlanması. - İspiç nahiyesindeki Suzina mer'ası yüzünden Karadağ ile ihtiHl.f. - Kaymakam Hafız Bey'in Karadağ komiseri ile görüşerek bu ihtilafı halletmesi. - Drin nehri mecrasında bir kayalığın barutla atılarak kereste nakliyatının kolaylaştırılması. - Trebin tarafındaki nevahi-i asiye mes'elesi. - Sutorina'da bir karantina-hane ile Grab boğazında bir kule inşası.-Luka Vukavloviç'in isyana hazırlanması, fakat başka kabilelerle anlaşamadığından ailesiyle ve beraberindeki uskoklarla Karadağ'a çekilmesi. - İzvornik sancağında miriye aid Hüseyin Kaptan çiflikatı ile üç miri çiftliğin mültezimleri tarafından yapılan te'addilerin ba'zı ayaklanmalara sebeb olduğu. -Bu mes'elenin halli için İzvornik metropolidi ile müzakere. -Çiftcilere ekip-biçtikleri yerlerin tefvizi ve bu mu'amelenin katolik çiftcilere de teşmili, - Çiftciilerin altı seneliğine aldıkları toprakları kariyle ashab-ı alakaya satarak yine işçi durumuna düşdükleri. - Bosna askeri teşkilatına aid olup İstanbul'dan gelmesi beklenilen fermanın gecikmesi dolayısiyle ba'zı şayi'alar ç'ıkması. - Tuzla'dan avdet. - Poliçe köyü ve buraya vaktiyle gelen faal bir hocanın gayreti sayesinde maarifin terakki etmiş olduğu. - Köy mektebinin iyi eforumu. - Paşa-hanı, Zavido-vik, Zepçe, Vranduk, İzniça, Busovaça, Vites, Ekşi-su . . . . . . . . .
VII
VIII TEZAKİR-İ CEVDET
TEZKİRE, No. 24
Saray Bosna'ya dönüş. - Bosna'da saraclık. - İsyan şayı'aları. - Şehrin ileri gelenlerinden mürekkeb olarak kurulan komisyonda mahallar defterlerinin yoklaması. - Girid'li Mustafa Paşa-zade Mirliva Salih Paşa'nın Bosna'ya ferman getirmesi ve bu fermanın Saray Bosna dışında merasimle karşılanması. -Cevdet Efendi'nin nutku. - Mastar müftisi Mustafa Efendi'nin sözleri, Travnik müftisi Derviş, Saray Bosna müftisi Mustafa Efendi'lerin du'aları. - Boşnaklarda heyecan. - Asker yazılmakta acele etmeleri. - Gönüllülere yeşil şeritli tali'a elbiseleri giydirilmesi. - Nizamiye askerleri ile boşnak gençleri arasında dostluk. - Saray Bosna delikanlılarının askeri ta'llmlere hevesi ve bu hevesin bütün eyalette intişarı. - Teşkil edilen taburlara Bosna ileri gelenlerinden zabit ta'yln ediliyor. - Koloni militer usulü tatbik edilecek kazalar. - Askeri tenslkaatın bütün Bosna'ya yayılması. - Bosna'da teşkll edilen üç taburun o sene yalnız gönüllülerden mürekkeb olacağı, kur'a usulünün ertesi seneye bırakılacağı. - İhlivne kazası Grahova nahiyesinde dört köy ahallsinin Avusturya'nın tezvlrleriyle mahalll idareye karşı durmağa teşebbüs ettiği. - Bosna'daki askeri tensikaatı duraklatma-· ğa çalışan Avusturya hükumetine Hariciye nazırı Ali Paşa'nın şiddetli bir takrir vermesi ve Avusturya'lıların politikayı değiştirmesi. - Bosna alay sancağı. - Boşnak şairi Fra Gurgo Martiç'in sancak için yazdığı Boşnakca manzumenin Türkçe tercümesi. - Bu manzumenin muzıka yüzbaşısı Fuad Ağa tarafından marş halinde bestelenmesi. - İstanbul'dan gönderilen sancağın kışla karşısındaki At-meydanı'nda merasimle alaya teslim edilmesi. - Yeni askerin marş söyleyerek yaptığı başarılı geçid resmi. - Cevdet Efendi'den Sadaret yaveri Binbaşı Hilmi Bey'e mektub. - Travnik'de ikinci tabur sancağının teslim merasimi.Saray Bosna ve Travnik kışlalarında büyücek birer odanın mekteb İttihaz edilerek askerlere okuma-yazma öğretmeğe başlanması. - Boşnakları tahsile teşvik. - Bosna birinci alayı birinci taburu İstanbul'da Taşkışla'da. - Fatih Sultan Mehmed'in Bosna'daki !atin· rahiblerine fermanı. - Cevdet Efendi'ye ikinci rütbeden Osmani nişanı. - Travnik'den Bihk'ye. - Serhadlilerde askerliğe alaka. - Bosna taburların mevcudu. - SerhadIilerin durumu. - Banyaluka'da. - İstanbul'a dönmeğe karar.
TEZKİRE, No. 25
Köyler ve nahiyeler hakkında. - Bosna eyaletinin sancak ve kazaları. - Bosna'nın ihracat ve idhalatı . . . . • . . . . . . . . . . .
65-gı
91-gg
İÇİNDEKİLER
TEZKİRE, No. 26
Banyaluka'dan Gradişka'ya. - Sava yoluyla Zemun'a. -Zeınun'da Belgrad muhafızı Ali Paşa ile mülakat. - Sava vapurundan Tuna vapuruna. - Tuna yolculuğunun güzelliği. -Fransa sefiri Marquis de Moustier ile ahbablık. - Siyasi mes'cleler ve dini konular üzerinde sohbetler. - Cevdet Efendi' Marquis de l'v,fostier'ye İslamiyeti anlatıyor ve yanlış kana'atleri düzeltiyor. - Köstence'den vapurla İstanbul'a geliş. - Fuad Paşa'yı ziyaret. - Bosna'dan getirilen dört boşnak çavuşunun ma'iyyet-i seniyye'deki yirmi dört çavuşa ilhakı. - Cevdet Efendi'ye Bosna'da gösterdiği başarıdan dolayıı bir şeşhaneli tüfenk hediye edilmesi - Cevdet Efendi'nin Fransa sefir i ile münasebatı ve Meşihat'e getirileceğine dair şayi'alar.- Babıali'de uyanan kuşku.Cevdet Efendi Şeyhülislam olduğu takdirde sefirlerin Bab-ı fetva'ya gidip-gelmeğe başlayacağına ve bunun ba'zı mahzurları olacağına dair Hariciye teşrifatcısı Kilmil Bey'in sözleri. - Aıı Paşa'nın bu sözlere önem vermiş olacağı. - Cevdet Efendi'nin İstanbul'da kalması hoş görülmüyor. - Cevdet Efendi, bir vükela encümeninde Gavur-dağı, Hısn-Mansur ve Dersim'in asi durumunu bahis konusu ediyor ve bu havalideki başı boş aşair inzibat altına alınırsa nüfus bakımından ele çok sermaye geçeceğini, kur'a dairelerinin ferahlıyacağını, sonra da gayr-ı müslim tebe'anın askere alınması mes'elesinin düşünülebileceğini ileri sürüyor. - Anadolu'da islahat yapmak üzere bir fıırka-i askeriyye kurulmasına, Dördüncü ordu müşiri Derviş Paşa'nın kumandanlığa ta'yinine, Cevdet Efendi'nin de bu hey'etc fevka'l-ade me'muriyyet-i mahsusa ile iştirakine karar veriliyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
TEZKİRE, No. 27
Gavur-dağı ile Kürd-dağı karışıklığının artması ve as1lerin yabancılarla münasebete giriştiG;i şayia'sı çıkması üzerine Fırka-i islahiyye'nin önce Kozan havalisini ita'ate alması uygun görüldüğü. - Kozan-oğullarının menşe'i. - Kozan havalisi Sis'de oturan Divan-oğullarının hükmü altında iken Kozan-oğullarının tegallüb etmesi. - Hacı Ağa ve kardeşi Topal Ağa. - Topal Ağa-zade Yusuf Ağa'nın bir derebeylik kurması. - Yusuf Ağa'nın Kozan havalisini şarki ve garbi diye iki kısma ayırması. -Kozan-ı garbi ağası Çadırcı Mehmed Ağa. - Kozan-ı şarki ağası Samur ağa. - Çadırcı'nın Mısır'lı İbrahim Paşa'yı mağlub etmesi ve bu galebeden şımarıp Osmanlı hükumetine karşı . ta vur takınması. - Arabistan ordusu müşiri Kıbrıs'lı Mehmed
. Paşa
tarafından gönderilen kuvvetlerin başarısızlığa uğraması. - Sa-. mur Ağa-zadeler. -:- Kozan-ı garbi ağalarına kaymakam, Kozan-ı şarkı ağalarına müdlr denildiği. - Her iki Kozan'da du-
IX
99-ıo7
x TEZAKİR-İ CEVDET
rum. - Aşiretlerle mücadele. - Ermeni tacirler. - Kozan'ın kapalı bir bölge olduğu. - Kozan'ın Kayseri ve Niğde sancaklarından Zamantı suyu ile ayrıldığı. - Karsantı-oğulları. - Rum nahiyesi. - Kozan-ı garbl ağalarının kışlağı Belenköy. - Kozan havalisinde aşiretler ve köyler. - Varsaklar. - Sis kasabası. -Sırkıntı ve Afşar aşiretleri. - Lck, Karintili ve Hacılar aşiretleri . Kozan ile Kars-ı Zülkadriye'yi Sunbas suyunun ayırdığı. -Yağbasan kabilesi. - Kozan-ı şarkinin şarktan Aziziye sancağı ile hem-hüdud olduğu. - Kozan-ı şarki ağalarının makarrı Gürleşen. - İki Kozan ağalarının müşterek mes'elelerini görüştükleri Feke. - Bu havalideki köyler ve aşiretler. - Kozan'ın ikiye ayrılmasında coğrafi zaruretler gözedilmediğine, yalnız aşairin durumuna bakıldığına dair. ·- Zeytun. - Aziz Paşa harekatının başarısızlığı ve bunun sebebi. - Zeytun'un beş köyü. - Ermeni koca-başıları. - Fransızların Zeytun ile ilgilenmeleri ve Ali Paşa'nın bu havalide islahat yapılması hususunda Cevdet Efendi'ye yetki vermesi. - Maraş havalisinde ahalinin Zülkadriye'li ve Bayezid'lı diye iki zümreye ayrılmış olduğu. - İki zümre arasında mücadeleler cereyfm ettiği. - Maraş beyi Süleyman Paşa. -Ceyhan boyları. - Noğay muhacirleri. -· Ceyhan nehrinden Belen boğazına kadar olan dağlara Gavur-dağı (Cebel-i Bereket), buna muvazi ve Kilis tarafında bulunan dağlara da Kürd-dağı denildiği. - Deli Halil. - Kenar nahiyeleri. - Kürkütlü nahiyesi. - Eşkiyft yatağı olan Çerçili nahiyesi. - Tiyek, Ekbcz ve Hacılar. - Çoban-oğulları. - Amik ovasında kışlayan Reyhaniye aşiretinin boybeyisi Ahmed Paşa-zade Mustafa Bey. - Gavurdağı ile Kürd-dağı arasından geçen yolun eşkiya ta'arruzuna ma'ruz bulunduğu. - Gavur-dağı'nın, Ceyhan boylarından Ulaşlı dağlarına uzanan kısmı, Bulanık kazası. - Ulaşlıların beş oymağı ve bunların başındaki ocaklar. - Yarpuz köyü. - Mısır'lı İbrahim Paşa'nın Yarpuz'a ta'arruzurıda Ali Bekir-oğlu'na mağlubiyeti. - Çatalbaş Mustafa Paşa. -· Beş Ulaşlı ocağından birinin diğer dördü tarafından imha edildiği. - Ya�puz'un Karayiğ-itoğullarına geçmesi. - Kıyı nahiyesi. - Ulaşlı ağalarının Küçük Ali-oğµllariyle münasebatı. - Tecirli aşireti. - Küçük Ali-oğlu Halil Paşa ile Payas beylerinden İmam ağa arasındaki husumet. -Payas'ın metruk bir halde kalmasi. - Halil Paşa-zade Dede Bey ile Adana valisi Belen'li Mustafa Paşa. - Halil Paşa'nın küçük oğlu Musdık Paşa ile İmam Ağa'rıın torunu İmam Bey arasında husı'.ınıet. - Kabul! Paşa'nın tavsiye ve israrı üzerine Musdık Paşa İstanbul'a nakl olunur, oğlu Dede Bey de Ali Bekit·-oğlu'na dehalet eder, Ula.ılı ağalarının şekaaveti artar. - Götürüldüğü Edirne'clen kaçıp Kürd-dağı'na gelen Deli Halil'in isyanı. -Niğde ve Kayseri hüdt'ıdundan Maraş ve Elbistan'a, Sivas vilayeti hüdudundan İskenderun, Belen ve Antakya kazalarına kadar
İÇİNDEKİLER
olan sahanın isyan bölgesi halini aldığı ve Fırka-i islilhiyye'nin önce buraları yatışdırması lazım geldiği. - Fırka-i islahiyye'nin tertib ve tanzimi. - Seçme askerler ve değerli subaylar. - On beş tabur piyade, iki alay suvari, beş cebel topu. - Fırka-i islahiyye hey'eti yedi tabur piyade, bir alay suvari, bir hayli top ve mühimmat ile 24 zilhicce 128 ı günü beş beylik vapura rakiben İstanbul'dan hareket eder. - Askeri işlere Derviş Paşa'nın, mülki işlere Cevdet Efendi'nin bakacağı. -- Seraskerlik makamının şifahi ta'limatı gereğince Cevdet Efencli'nin erkan-ı harlıiyye üzerinde ma'nevi bir nezareti olduğu . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
TEzKiıRE, No. 28
Fırka-i islahiyye erkanının yolculuk esnasındaki müzakereleri. - Asileri istimana da'vct için İstanbul' da hazırlanıp basclırılan beyan-namenin sureti. - 2 muharrem 1282 cumartesi günü İskenderun'a muvasalet. - Askerin Bt>len taraf ında, tepelere kurulan çadırlara yer!eşdirilmesi. - Derviş paşa ile Cevdet Efendi Payas'da. - Kozan Gavur-dağı ve Kürd-dağı cihetlerine beyannameler gönderildiği. - Girid'clen beylik vapurla getirilen bir tabur asker. - Mecidiye firkateyni alıkonularak diğer gemilerin iade edilmesi. - Haleb ve Adana valileri, Reyhaniyc aşireti boybeyisi Mürsel-zade Mustafa Bey. -- Hacılar nahiyesi beyi Paşo ve Tiyek'li Mehmed Bey'lerin mutava.'atı. - Fırka-i islahiyye Belen ve Kırıkhan yoluyla Amik ovasında. - Gavur-dağı yamacındaki Soğuk-su'da. - Kargılı'da Ordu köyü kuruluyor. - Tiyek, Ekaz ve Hacılar ileri gelenleri inkıy-ad ediyorlar. - Tiyek civarında
Hassa kasabasının kuruluşu ve Has:ıa kazasının teşkili. - Tahrir-i nüfas ve kur'a. - Karafakılı aşiretine baskın. - Deli Halil'in Gavur-dağı'na firarı. - Kürd-da/tı aşiretleri. - Kürd-dağı'nm İzziye adıyla bir kaza haline konulması. - Gavur-dağı'nm şark kısmında islahat. - Çerçili eşkiya.sını tenkil hareketleri. - Fırka-i islahiyye'nin bir müfrezesinin kumandanı Kurt İsmail Paşa Mağara nahiyesinde. - Fırka-i islil.hiyye Nigolu kalesi civarında. -Kalenin ta'miri. - Derviş Paş:a ve Cevdet Efendi kulelerinin inşası. - Nigolu'da Büyük İskender'e aid bir kitabe. - İslahiye kasabasının te'sisi ve bir kaza teşkili. - Aşiretleri iskan. - Kürkütlü nahiyesinde kur'a. - Deli Halil Kayabaşı köyünde. -Kayabaşı'na baskın. - Eşkiyanın Ulaşlı dağlarına firarı. - Ulaşlı ağalarından üçünün inkıyadı. - Ali Bekir-oğlu Ali ve Dede Bey'lerle Deli Halil'in isyanda devamı. - Fırka-i islahiyye Bulanık kazasının Kişnez köyünde. -- Ulaşlı dağlarında tahrir. -Köylerden erzak satın alınması ve fiat takdiri mes'elesi. - Halkın hükumete bağlanması. - Ağalar nüfüzunun kırılması. - Çukurova tarafına geçildiğinden Haleb ve Maraş cihetine aid hisablarının kesilmesi, ve Ferik Seyyid Paşa'nın Haleb'e iadesi. -Arslan
XI
XII TEZAKİR-İ CEVDET
Paşa ile Aleşkird'li Mehmed Bey'in suvarileri. - Kazan-oğulları arasında ihtilaf. - Kozan-ı şarki müdiri Yusuf Ağa'mn azli. -Kurt İsmail Paşa kuvvetleri Rumgöz ovasında. - İskan mes'eleleri. - Tecirlilerle çarpışmalar. - Kişnez'den Çukurova'ya iniş. Kıyı nahiyesinin merkezi Hacı-Osmanlı köyü. - Ali Bekir-oğlu'nun kuşatılması. - Kars-ı Zülkadriye'yi ihyaya teşebbüs. - Çukurova'da durrac (çil) avı. Köylüler arasında paranın te'ammümü. - Hacı Osmanlı köyünde Osmaniye kasabasının te'sisi ve bir kaza teşkili. - Tecirli ve Cerid aşiretleri ağalarının inkıyadı. Tecirli kethüdası Süleyman Ağa'nın derdi. - Garib adetler. -Derviş Paşa kuvvetleri Ali Bekiroğlu kuvvetleriyle karşı karşıya.Bir dağ muharebesi. - Derviş Paşa harekatta iken Cevdet Efendi karargahda kumandan vekilliği ediyor. - Deli Halil ile Dede Bey'in dehaletleri. - Kozan-ı garbi ağası Ahmed Ağa serkeşlikdc her-devim. - Hemite kalesi civarında. - Çukurova'yı tasvir.Sis kasabası. - Katoğikos Kirağos Efendi. - Kozan-oğlu Yusuf Ağa'nın tutumu. - Sis kasabası dışında taşdan bir minber yapdırılarak bütün ordu ve ahallnin iştirakiyle cuma namazı kılınması. - Kozan-oğullarını başka yerlere nakil. - Ali Bekir-oğlu Ali Ağa'nın dehaleti. - Binbaşı Hüseyin Hüsni Bey'in Kozanoğlu Ahmed Ağa'yı ikna' ederek Sis'e getirmesi. - Ulema ve sulelıadan Kisenit'li Hacı Ömer Efendi. - Ahmed Ağa'nın mirimiranlıkla Kütahya kaymakamlığına ta'yin edilmesi. - Kolera salgını. - Kozan'da idarl teşkllat. - Feke. - Yusuf Ağa'nın, Sivas'a götürülürken firar etmesi. -· Derviş Paşa ile Cevdet Efendi Belenköy'de. - Koleradan ölen Kirağos Efendi'nin yerine Ayintab merhasası Niğoğos Efendi'nin katoğikosluğa intihabı. Mülki işleri Hüsni Paşa'ya, askeri işleri Kurt İsmail Paşa'ya bırakarak, Fırka-i islahiyye'nin avdete karar vermesi. - Yusuf Ağa'nın isyanı. - Harekatın yeniden başlaması. - Cevdet Efendi'nin bir casusu idam ettirmesi. - isyanın basdırılması ve yakalanın Yusuf Ağa'nın, firar ederken öldürülmesi. - Karinti köyünün yakılarak ahalisinin Çukurova'ya indirilmesi. - Kolera salgının sönmesi. - Kozan-oğullarının nakline devam edildiği. Sırkıntı aşiretinin iskanı. -- Yaver Paşa'nın Karsantı-oğlunu İstanbul'a sevk emesi. - Derviş Pa_şa ile Cevdet Efendi'nin Payas'dan vapura binerek cumadel'alıire sonlarında İstanbul'a dön-meleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
TEZKİRE, No. 29
Cevdet Efendi'nin Meclis-i vala azalığından Meclis-i ali-i hazain azalığına nakli. - Varaka-i salıiha niz:lm-namesi, - Kozan'da kur'a-i askeriyyenin tamamlandığına ve bir çok gönüllü zuhur ederek askere kayd olunduğuna dair Kurt İsmail Paşa'dan telgraf geldiği. - Kars-ı Zülkadriye kazasında bulunan Binbaşı Hüse-
1 36-1 9 1
İÇİNDEKİLER
yin Hüsni Bey'in himmetiyle Pazar-yeri nam mahalde Kars-ı Zülkadriye kasabasının inşa ve ihya olunmakta olduğu. - Ayas ve Yumurtalık limanlarıyla Karataş iskelesinin ve daha ba'zı yerlerin keşfi için Payas tarafında bırakılmış olan Ahmed Muhtar Bey'in gönderdiği takrir, ahval-i Karataş, ahval-i Ayas . . . . . .
TEZKİRE, No. 30 Fırka-i islahiyye'nin hisiibları. - Her türlü masrafların dört
bin dört yüz küsur kese akçe tuttuğu. - Meclis-i vükelada bu masrafların kırk-elli bin kese tahmin edildiği. - Meclis-i vahi reisi Yusuf Kamil Paşa'nın, pek hisabi bir zat olan Cevdet Efendi tarafından bu hisabın yirmi-yirmi beş bin kese ile kapatılacağını söylediği. - Pek az bir masrafla işin hali edilmesine Fuad Paşa'nın inanmadığı. - Çok masraf gösterildiği takdirde vükelanın memnun olacağının anlaşıldığı. - Kozan isliihatından önce va'd edilenlerin yerine getirilmediği ve Cevdet Efendi'ye tebdilen birinci rütbeden Osman! nişanı dahi verilmediği. - Sultan Abdülaziz'in Derviş Paşa ile Cevdet Efendi'yi kabul ederek taltif ve birer murassa' enfiye kutusu hediye ettiği. - Evvelce akdedilen istikrazın mucib sebeblerinden biri Fırka-i islahiyye masrafları olduğundan bunların az gösterilmesinin politikaya uymadığı. -Mütercim Rüşdi Paşa'nın ta'rizlel'i. - Ansızın İstanbul'a dönüşü hoşa gitmeyen Cevdet Efendi'nin Meşihat'e getirilmesi bahis konusu olduğu ve ba'zı vükelanın buna aleyhdar bulunmuş olduğu. - Cevdet Efendi'ye vezaret tevcihi mes'elesinin tazelenmesi. - Kendisin evvelce bu yolda vaki' olan teklifleri neden kabül etmediği. - Bu defa ikna' edilen Sultan Abdülaziz, Cevdet Efendi'nin uhdesindeki kazaskerlik payesinin vezarete tebdilini ferman eder. - Arpalık karşılığı olaırak ha-berat on bin kuruş ma'aş-ı zati. - Fuad Paşa konağında Cevdet Efendi'ye, Ali Paşa ile Mabeyn-i hümayun baş-katibi Emin Bey hazır olduğu halde irade-i seniyye tebliğ olunur. - Paşa olan Efendi sarığı çıkarıp fesle kalır ; Fuad Paşa'nın vel'diği elbise ile Saray'a gider; Padişah'dan iltifat görüp atiye ve ihsana nail olur. - Tuna, Bosna ve Suriye'deki vilayet usulüne uygun olarak Haleb ve Adana vilayetleri Ko-
XIII
191-195
zan ve Maraş sancakları birleştirilip Cevdet Paşa'ya tevcih olunur. 195-200
TEZKİRE, No. 3 l
Hassa kışlasındaki tabura t.a'arruza kalkışan ve gönderilen kuvvetlere teslim olmak zorunda kalan Tiyek'li Mehmed Bey'in Niş kalesinde habsedildiği. - Tuna, Bosna ve Suriye vilayetlerinde tatbik edilmekte olan vilayet nizam-namesinin Haleb'de de uygulanması için teşk1lata başlandığı. - Fırka-i islahiyye'nin, Cevdet Paşa'nın nezaretinde olmak üzere Kurt İsmail Paşa'ya
XIV TEZAKİR-İ CEVDET
ihale edildiği. - Fırka-i isliıhiyye'nin bütün Anadolu'da yapması mutasavver islahatın Eflak ve Boğdan'da çıkan karışıklık yüzünden geri kaldığı. - Tuna vilayetinde bir ihtiyat ordusu teşkili �aruretiyle bir kaç taburu İstanbul'a iadesi lazım geldiği. - Cev-det Paşa Hakb'de . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
TEZKİRE, No. 32 Kozan-ı garbi'dc isyan. - Asilerin Belenköy'e ta'arruzu. -
Zabtiye kuvvetlerinin yetişmesi ve Kisenit'li Hacı Ömer Efendi'nin varsakları hükumete yardıma teşvik etmesi. - Kurt İsmail Paşa'nın, isyanı basclırrnası. - Cevdet Paşa Maraş'da. - Binbaşı Hüseyin Hüsni Bey'in himmetiyle ihya edilen Kars-ı Zülkadriye. - Temel açıldıkca çıkan renkli taşlardan yapılmış bağçe tahları. - Hemite kalesi civftrında Bozdoğan aşiretinin iskanı ve inşaatta eski bina kalıntılarından istifade edilmesi - Kars-ı Zülkadriye'de hükumet konağı yapılamadığı ve me'murların çadırda çalışdığı.- Fuad Paşa'nın Saclaret'ten azli ve Mütercim Rüşdi Paşa'nın Sadrazam olması. - Meclis-i vala reisi Kıbrıs'lı Mehmed Paşa ile Sadrazam'ın yeni vilayet teşkilatı usulüne mu'arız bulundukları. - İfrat derecede tasarruf usulünün imar fa'aliyetine mani' olduğu. - Kars-ı Zülkaclriye'dcn Sis'e. - Gelişen zira'at. -Ceyhan nehrine kadar göz alabildiğine pamuk tarlaları. - Kozan mutasarrıfı Salim Paşa'nın yeni teşk!lfıtın tatblkın:la gösterdiği başarı. - Adana'cla hapish,lnenin kötü durumu. -- Osmaniye, İslahiye ve Aziziye yoluyla Halebe avdet. - İslahilt bölgelerinde yapılan ve yapılması gereken işlerin !�ahını ve imar fa'aliyeti için tahsisat talebini mutazammın olarak Cevdet Paşa'nın
200-202
Maliye nazırı Şirvani - zadf'. Rüşdi Paşa'ya yazdığı tahrirat . . . . . 202-2 I 2
TEZKİRE, No. 33
Zeytun bölgesinin kolera salgını yüzünden geri kalan islalıatı. - Binbaşı · Hüseyin Hüsni Bey bir bölük piyade ile Zeytun;da. - Zeytun bölgesi etrafında talışiclat. - Durumu kavrayan Zeytun'luların Hüseyin Hüsni Bey'e mutava'atı. - Hüseyin Bey'in Zeytun'da zabtiye teşkilatı yapması. - Zeytun merkez olmak üzere bir kaza ve yeni usule uygun olarak meclisler. teşkil
edilmesi ta'yinler yapılması. - Kozan'm ma'nevi fatihi olan
Hüseyin Hüsni Bey'in Zey1un'un islahına da muvaffak olduğu . 2 1 2-213
TEZKİRE, No. 34
Gavur-clağı'nda bulunmakta olan Deli Fakı'nın istlsali için
Kurt İsmail Paşa'ya emir verildiği. - Deli Fakı'nın dehalete mecbur olması ve Haleb'e gönderilmesi. - Ali Bekir-oğlu yurdunda iskanın yasak edilmesi. - Yarpuz'da yarım tabur asker
İÇİNDEKİLER XV
alacak genişlikte bir kışla inşası ve buraya İslahiye kışlasından yarım tabur getirilmesi. - Kurt İsmail Paşa'nın Kozan dağlarının kilidi durumunda olan Feke'de bir tabur asker alacak genişlikte bir kışla yapdırıp içine bir tali'a taburu yerleşdirdiği. - Aneze'nin Fed'an aşireti ikiye ayrılıp mücadeleye tutuşdukları. - Bu çarpışmalar sırasında Şeyh Cud'arı'ın hükumet kuvvetlerine sığınan Şeyh Duham'a hücumunda hükumet kuvvetlerinin müdahale etmesi ve saldıraniarı bozguna uğratması. - Şeyh Cud'an'ın dehaleti. - Deli Fakı ile Şeyh Cud'iln Haleb'de Cami'-i Emevi'dc o��n�n Mevlid'de ve şehir dışında yapılacak şosenin başlama me-rasımınde. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • 2 13-2 15
TEZKİRE, No. 35
Haleb vilayetinin altı sancağı yeni usule göre tanzim olunup yalnız Zor sancağının eski şekilde bırakıldığı. - Haleb ma'murelerinin hüdlı.du ve çöl itibar olunan saha. - Ma'murelerin muhafazası için askeri tedbirler. - Haleb'de beledi suvari ve piyade zabtiyesi. - Haleb valisi Cevdet, Suriye valisi Raşid ve Beşinci ordu müşiri Derviş Paşa'ların Haıma'da toplanarak, urban tecavüzlerine mani' olmak üzere bir kuvve-i seyyare teşkili hakkında karara varmaları. - Hama'da tanzim olunan karar-namenin sureti. - Haleb'de müfrezelerin tertib edildiği. - Kiepert'in haritası tashih olunmak şartıyla Hüseyin Bey tarafından bir harita yapılıp basdırıldığı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 215-'-2!9
TEZKİRE, No. 36
Haleb vilayeti sancak ve kazalarını, vilayetin ne kadar haneyi havi olduğunu gösteren tafaılatlı cedveller. - Haleb'in çöl kısmındaki aşiretlere dair. - Haleb, Ayintab, Kilis ve Tarsus' da ule-ma ve şuaradan bir kaç zat . . . . " . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
TEZKİRE, No. 37
Haleb vilayetinde asayiş. - Haleb ile Birecik arasında şose. Cevdet Paşa'ya Divan-ı ahkam-ı adliyye riyasetinin tevcihi. -Haleb'den ayrılırken· şehir dışında yapılan uğurlama merasiminde Cevdet Paşa'nın Haleb vilayetinin iktisadi durumuna temas ederek söylediği veda' nutku. - Haleb mektı'.ıbcusu olup, Divan-ı ahkam-ı adliyye baş-kitabetine ta'yin olunan Halet Bey'in, Haleb şafi'i müftisi Turmanini Ahmed Efendi'den getirdiği mektuba Cevdet Paşa tarafından cev2cben yazılan arabca mektubun sureti. - Haleb valiliğine vezaret rütbesiyle Maraş mutasarrıfı Naşid Paşa'nın Diyarbekir vilayetiine Kurt İsmail Paşa'nın ta'yin edildikleri. - İskenderun demir-yolunun keşfi için Haleb'e gelmiş olan Kaymakam Mes'ud , Bey' in Ticaret nezaretine verdiği mufassal ve mühim raporun tercümesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 226-234
XVI TEZAKlR-1 CEVDET
TEZKİRE, No. 38
Hıristiyanlığın evaili. - Şark ve Garb kiliseleri. - Ermenilerin Şark kilisesinden ayrılarak Eçmiyadzin piskoposunu katoğikos tanıdıkları. - Sis katoğikosluğun te'essüsü. - Eçmiyadzin ile Sis arasında rekabet. -- Sis katoğikosuna bağlı bölgeler. - İstanbul ve Kudüs Ermeni patriklikleri. - Katoğikos üstün olmakla beraber, İstanbul patrikımn saltanat merkezinde bulunmak dolayısiyle ermebnilerin merci'i olduğu. - Her sene İstanbul'dan Eçmiyadzin'e surre gönderildiği. - Eçmiyadzin'e rusların hakim olması. - Mahmud II. zamanında Kazzaz Artin'nin ermenileri ikna' ederek Eçmiyadzin'e surre göndermek usulünü kaldırıp Sis'e ehemmiyet verdiği. - Sis ile Adana arası aşiretlerin fa'aliyet sahası olması ve bunun Sis'e gidip gelmeği zorlaşdırdığı. - Rusya'nın Eçmiyadzin vfısıtasiyle ermenileri kendi tarafına çekmek istemesi. - Kazzaz /,rtin'in Reisülküttab Akif Paşa'ya söyledikleri. - Akif Paşa'nın Rusya sefareti baş-tercümanına susdurucu cevabı. - Ermeni patrikliği için hazırlanan nizam-nameye dair. - Sis ile Adana arasında seyahati kolaylaşdıracak çareler arandığı. - Sis katoğikoslarının intihab şekli hakkında ileri sürülen fikir. - Patrikhane Nigoğos Efendi'nin katoğikosluğunu kabı'.ll etmiyor, bu mesele yüzünden çıkan karışıklık halledilemiyor ........................................... .
TEZKİRE, No. 39
Cevdet Paşa'nın adliye teşkilatı yapmakla ve Mecelle-i ahkam-ı adliyye namiyle mu'amelat-ı fıkhiyyeyi havı bir kitab te'lif etmek üzere toplanan hey'ete riyaset etmekle meşgul olduğu. -Divan-ı ahkam-ı adliyyc riyasetinin nezarete tahvili. - Cevdet Paşa iki sene hizmetten sonra bu vazifeden infisal ederek yeni teşkil olunan Maraş valiliğine ta'yin olunur. - Mersin yoluyla Maraş'a giderken Çukurova'nın ma'muriyetini müşahede eder. -Evvelce teşkil edilmiş olan Haleb vilayeti pek büyük olduğundan, Adana, Payas ve Kozan'ın ayrı bir vilayet haline konulur. -Bu defa teşkil olunan Maraş vilayetinin hüdudu kat'i olarak tesbit edilmediği, ancak Kozan ile Cebel-i Bereket'in Maraş vilayeti dahilinde bulunduğu. - Bu hüdudu mübhem vilayetin Cevdet Paşa'yı merkezden uzaklaşdırmak için kurulmuş olduğu.Pazar-yeri'nde te'sis edilen yeni Osmaniye kasabası. - Gavur-dağı için konulan ve ba'zıları bozulmuş olan esasların düzeltilmesiMaraş'da on sekiz gün. -- İskenderun tarikıyla İstanbul'a avdet. İndeks . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . · . .
TEZKİRE No. 21
Vakaayi.'-i sene 1280
Bosna eyaleti teftişine me'muriyetimizle Hersek'e keyfiyyet-i dühulümüz tezkire-i s§,lifede beyan olunmuş idi. Şimdi Hersek'de vuku'bulan icr�atın tefasili sebt-i cedde-i asar kılınacaktır.
Mukaddema Karadağ muharebesi esnasında Zubçe ahallsi isyan ile Luka Vukavloviç'in kumandası altında alem-efraz-ı şekaavet olarak etrafa tecavüz etmeleriyle Şuma nahiyesi ve Popova nahiyesinin bir kıt'ası ahalisi dahi anlara pey-rev oldukta Derviş Paşa bir fırka-i askeriyye ile varıp ve Zubçe ile Şuma nahiyeleri arasına girip Poliça mevkı'ini tutmuş ve Hoca Braşkovik Ağa'nın ma'iyyetinde nısfı müslim ve nısf-ı digeri hıristiyan olmak üzere elli nefer pandur ta'bir olunur zabtiye neferatı tahrir ile Şuma ve Popova taraflarını taht-ı inzibata idhal etmiş iken muahharan asakir-i muvazzafanın tenkihatına ibtidar olunduğu sırada ihtida bu pandurlann hardan kesilip ol iki nahiyenin muhafazası Trebin'de bulunan arnavud asakir-i muvazzafası binbaşısına havale olunuvermiş Şuma'lılar ise amavud askerini kabul etmediklerinden bu havall yine bir hal-i şuriş ve iğtişaşa düşürülmüş olduğu Hersek'e muvasaletimizde lede't-tahkik hemen Hoca Braşkovik'in me'muriyeti ve ma'iyyeti neferatının harcları ibkaa ile asayiş-i mahalll iade ve nevahi-i asiyenin islahatına burası mebde' ittihaz ve bu misillu umfır-ı siyasiyyede kullanılmak üzere Raguza şehbenderi Mösyö Persiç dahi hilal-i saferde Mos:tar'a celb edildi.
Luka Vukavloviç ile Pop Boğdan bi'l-cümle nevahi-i asiye rüesası tarafından bi'l-vekale İstanbul'a gönderilmek üzere miyanelerinde müzakere ve muhabere cereyan etmekte olduğu işitilmekle Mösyö Persiç Mostar'a geldiği gibi Luka Vukavloviç ile muhabereye başladı ve 1stanbul'a gitmek yahud Mostar'a gelmek hususlarında muhayyer olduklarını iş'ar eyledi.
Şuma nahiyesi islahatca nümfıne ittihaz olunarak sair nevahiye hilsn-i misal gösterilmek mutasavver olduğu halde Şuma
4 TEZAKİR-t CEVDET
nahiyesinin dört nefer koca-başılan hilal-i saferde Mostar'a gelip der-miyan eyledikleri mevadd-ı iştikiliyye sırasında asMb-ı alaka y!ni çiftlikilt ashabı taraflarından kendilerine angarye ettirilmekte ve meccanen peynir ve yumurta ve kuzu gibi şeyler istenilmekte olduğunu ve ashab-ı alil:a karye mer'alannı Avusturya'lılara icfu' etmekle kendi hayvanlarının mer'asız kaldığını der-miyan ettiler. Arftzi kanun-nlimesi mucibince kasabA.t ve kuraya niuhasses ve metrük olan mer' alann ahkamını ve Bosna çiftlikatı nizam-namesinin hülasa-i mündericatını kendilerine ifade ettiğinde böyle şeylere kendilerince ma'lumat olmadığını söylediler ve nahiyelerinde davul çalınmamış olduğu beyaniyle Bosna çiftlikatı nizam-namesinin kendi nahiyelerinde ilan olunmadığına istidlal eylediler. Meğer ol havalide yeni bir emr Ü tenbih ilan olunacak oldukta nahiye davulu çıkarılıp çalınmak ve halk .anın sesine gelip keyf iyetten agah kılınmak adet iken Bosna çiftlikatı nizamatı için bu resm il adet icra olunmamış idüğine nazaran ilan olunmamış demek oluyormuş. Halbuki mukaddema Bosna çiftlikatının mu'amelatından hıristiyan çiftciler şikayet ve anların şikayatı ve ba'z-ı nazariyyat-i ecnebiyyeyi ve ale'l-husüs Avusturya devletinin müdahalesini da'vet etmekle Bosna eyaletinin yedi sancağından altışar yani ashab-ı alaka tarafından müslim olarak ikişer ve hıristiyan çiftcilerden ikişer ve kendi arazisini zirfı'at ile geçinenlerden biri müslim ve diğeri hıristiyan olarak ikişer ki yedi sancaktan nısfı müslim ve nısfı hıristiyan olarak cem'an kırk iki kişi sair ahali tarafından vekil üzere Dersaadet'e celb ve on ay kadar Dersaadet'de.ikaame ve bi'd-defe'at Meclis-i ali-i tanzimat'da isticvab olunarak.alınan mfıl'ü.mat-ı mahfılliyye üzere cümlesinin ittifakıyle Bosna çiftlikatı hakkında bir kıt'a nidm-name kaleme alınmış ve bir tarafı Türkçe ve diğer tarafı Boşnakça olarak tab'olunmuş ve ashab-ı alila ile çiftciler beyninde n-ma-ba'd müşkilat zuhur etmemek için tahriren akd-i mukaavele olunmak üzere bir çok konturato kağıdlan tab' u temsil ]qlınmış idi ve bu nizam-nameler ile konturatö kağidlanndan her sancağın hissesi ifraz ile başka başka denkler bağlanmış ve üzerleri yazılmış ve ol vakit Meclis-i tanzimat azasından bulunduğum cihetle bunlar hep ma'rifet-i da'iyanemle edilmiŞ ve cümlesi meccanen mahallerine gönderilmiş idi. Ol vakitten beri dört sene olmuş iken hala Şuma aha-
TEZAKIR-1 CEVDET 5
lısinin ma'lılmat alamamasına te'accüb ederken meclisde hazır bulunan Persiç dahi Devlet-i aliyye'nin böyle umflm-ı arazi hakkında başka ve Bosna çift:ükatı hakkında başka kanun-name ve nizam-nameleri olduğundan haberdar olmadığını beyan edicek hayret ve te'accübüm arttı. Hemen Mutasarrıf Paşa'yı çağırdım sordum. Bosna çiftllikatı nizam-namesinden anın dahi haberi yok imiş. Artık sabrım yandı. Dersaadet'e gelmiş olan salifü'z-zikr kırk iki vekillerden ikisi Mostar'da bulunmağla anlan celb ile isticvab ettiğimde : "Evet bizler lstanbul'da iken öyle bir nizam-name yapılmış idi. Fakat nüseh-i matbU' ası buraya gelmedi" dediler. Ben ne diyeceğimi ve ne yapacağımı şaşırdım. Bosna valisinden isti'lam ettim. Bu arada Mastar tüccarından biri geldi : "Siz bir nizam arryormuşsunuz. Ben geçen sene Saray Bosna'ya gitmiş idim. Orada elime bir nizam geçti. Aradığınız bu olmasın" diyerek nizam-nameyi gösterdi. Gördüm ki Dersaadet'de dört sene evvel her vech-i meşrfih tab' ettirmiş olduğumuz ve bu kerre aradığimız nizam-namelerin bir nüshasıdır. Bu sırada Bosna valisinden gelen ceV�Lb-nanıede dahi çiftlikat nizam-namesiyle konturat kağıdlanndan Hersek sancağı için gönderilmiş olan denklerin vaktiyle Mostar'a gönderilmiş olduğu hikaye olunmuştur. Bunun üzerine köşe bucak araştırmağa başladım. Muhasebe kalemi kudemay-i hulefasından bir Efendi : "Hatırıma gelryor ki mukaddema bir takım denkler gelmiş idi. Galiba mahzene konuldu" demiş olduğundan yer altında define arar gibi mahzende nizam-name taharrisine kıyam eyledik. Hele aradığııruz denkler bulundu. Üzerlerine ma'rifet-i da'iyanemle konulmuş ve yapılmış olan bendler ve işaretlerin bozulma-, mış olduğu kemal-i te'accüb ile, görüldü. Bu vuku' atı masal gibi yazmak abes görünür ise de hakikat-i halde büyük ibret alınacak bir maddedir. Ber vech-i bala devletce aşırı mertebe ehemmiyet verilerek yapılmış olan bir nizam-nainenin böyle kuşe-i nisyanda kalması ne kadar te'esüfü mflcib halattan olduğu beyana mühtac d·�ğildir. Merkez-i saltanatta bunca tekellüfat ihtiyariyle yapılnuş olan bir mühim nizamı taak-ı nisyana atan müseyyib ve bu misillu teseyyübat ile devletin enva' -ı mÜşkilata düşmesine sebeb olan me'murlar ile memleket idaresi kaabil olamiyacağı vazıhattan olmakla evahir-i saferde Babıali'ye beyan-i te:'essüf ile arz-ı hal eyledim.
6 TEZAKİR-İ CEVDET
Bu nızam-name ashab-ı alakanın hukuk-ı tasarrufiyyesini kafil olup hıristiyanlar içinde bu hukuku çürütmek da'iyesinde bulunan bir takım fesad-pişeler ol nizam-namenin icrasız kalmasını istedikleri gibi garibdir ki ashab-ı alakadan hayr ü şerri tanımaz bir güruh-ı sebük-magzan dahi me'Ifıf oldukları su'-i isti'malata mani' olacağı cihetle anın mevki'-i icraya konulmasını istemezlerdi. Bosna eyaletince en başlı islahat ise bu nizamın icrasiyle bir müddetten beri arazice ehl-i islam ile liıristiyanlar arasında keşa-keşi mı'.'ıcib olan ihtilafatın ber-taraf edilmesi hususu idi. Binaen-ala-zalik bu esnada hıristiyan çiftcilerden birisi Mostar vücfıhundan Arif Efendi'nin çiftliği civarında boz ve hali yerden bir tarla açdıkta Arif Efendi: "Bu benim hüdUdum dahilindedir" deyu ol tarladan üçleme namiyle ücret almak istediğinden çiftcinin şikayeti üzerine keyfiyet Meclis-i idare-i livaya havale olunmakla li-ecli'l-mürafa'a Arif Efendi meclise da'vet olundukta icabet etmedikten başka arazi me'murunu tehdid ve araziye dair olan nizamatın tevkif ve te'hir-i icrasını hod-serane ve ser-kcşane teklif eylemiş ve nüfüz-ı hükumeti istihfaf yolunda sözler söylemiş olduğundan rebi'ülevvellin yirmi dokuzuncu günü sabahleyin haiz olduğumuz ruhsat ve iktidar üzere Üçüncü ordu-yi hümayun müşiri Abdi Paşa ve askeri ve Hersek fırka-i askeriyyesi kumandanı ve askeri müfettişi ve Hersek mutasarrışı Paşalar ve Binbaşı Hafız Efendi'den mürekkeb olarak divan-ı harb tarzında bir komisyon-ı fevka'lade teşkil ve Arif Efendi celb ü istintaak ile bir sene müddet ile nefyine karar verilip mazbatası tanzim ve buyruldusu tahrir olunduğu esnada menzil bargirleri dahi hazır edilmiş olduğundan hemen tahte'l-hıfz Travnik'e nefy ü teb'id ile emsaline ibret gösterildi ve anın bu vechile te'dlbi arazi nizamatının icrasına bir güzel mebde' oldu. İşte ol esnada Luka Vukavloviç'in birfıde�i Yule Vukavloviç ve katibi Miço Baloreviç ve hempalarından Luka Tikoviç ve Benan nahiyesi rüesasından Rado Babiç ve Gaçka mu'teberanından Kagre Guroviç Mostar'a gelmişler idi. Bunların emeli Luka Vukavloviç'in bütün nevahi-i asiyyeye voyvoda nasb olunması hususundan ibaret olduğu halde şayfın-ı kabul mevaddan olmadığını anlayıp bir ma'kul yolda islfıhat icrasına izhar-ı muvafakat ettiklerinden islah-ı ahval-i memlekete dair Zubçe ve Benan nahiyeleri ahalisine hitaben birer kıt'a tahrirat ile iade olunmuşlar idi.
TEZAKtR-İ CEVDET 7
Müte'akiben Kruşovitça nahiyesi rüesasından Lako Miloşoviç ile reftkı Niko Pavloviç Mostar'a gelip arz-ı ihlas eylediler. Bu nahiye Zubçe ve Sutorina nahiyeleri arasında gayet sarp ve meni' bir mevki'dir. Mukaddema Luka Vukavloviç ilan-ı isyan ederek Sutorina ahalisini dahil kendisine tabi' kılmış iken Lako'nun muhalefeti üzerine Kruşovitça ahalisi Karadağ. muharebelerinde i:ıi-taraflıklannı muhafaza etmişler idi. Binaen-aleyh bu kerre Lako'ya ve refikına çelenkler ve camadanlıklar ilbas ile taltif olunduktan başka muahharan bir kıt'a mecidiye nişanı dahi verilmiştir ve Lako ile Luka arasındaki rekaabetten istifade edilmiştir. Bu esnada Piva nahiyesi voyvodası Pop J arko ile meşhur Pop Boğdan ve bir vakitten beri nevahl-i asiye rüesasının darü'n-nedvesi olan Kosireva manastırının baş-papası meşhur Pop Todosiye Luka'dan ayrılıp Trebin'e vurfıd ile İstanbul'a gitmek yahud Mostar'a varmak emrinde mütehayyir kalarak Trebin kaymakamı Münib Efendi ile müzakereye ve Persiç ile muhabereye ba§ladılar.
Arazi me'mfıru Şuma nahiyesine gönderilip hali yerlerden ba'z-ı ahaliye arazi tefviz ile ellerine ,tuğralı tapu senedleri vermeğe başlayınca ekseri sened ile arazi tasarrufuna ve ashab-ı alakadan çiftlik iştirasına rağbet ve ef kar-ı isyaniyyeden feragat eylediler.
Bu yazın Hersek'te sıcak fevka'l-ade olup mizanü'l-harare reomür hisabiyle bir kaç gün otuz sekiz dereceye vardı ve bir gün kırk iki dereceye kadar çıkıp ba'z-ı cevami'in üzerinde kurşunlar eridi. Me'mCıriyyet-i teftişe aid olan işler ise pek ziyade olduğundan ma'iyyet me'mftrlariyle birlikte gece gündüz çalışıhyordı.
Bir taraftan Hersek sancağının umur-ı hisabiyyesi görülür ve bir taraftan Karadağ muhıLrebesi esnasında vuku'bulan masarif-i seferiyyenin karışık hisablannın tesviyesi çaresine bakılır iken bir yandan islahat-ı mülkiyye ve bir yandan Nikşik tarikının taht-ı emniyyette bulunması ve Korianiç nahiyesinin emr-i muhafazası zımnında keşf iyrat-ı lazime ile uğraşılır idi. Halbuki kangı işe yapışılsa bir e8as-ı sahih bulunamazdı. Ez-cümle vergilerin tevzi' ve istifası pek yolsuz olduktan başka tebe'a-i gayr-i müslimenin cizyeden mübeddel olan iane-i askeriyyeleri dahi hala ale'r-rufıs tahsil olunup iane-i. askeriyye hakkında
8 TEZAK1R-İ CEVDET
mukaddema her tarafa gönderilmiş olan evamir-i umumıyyenin Hersek' de kaydı bulunamamıştır ve bir de yarıcılık vechile icar olunan çiftliklerde köyce hane başına isabet eden verginin nısfı ve üçleme usulünde sülüsü ashab-ı alaka tarafınd<1,n veril� mek Bosna eyaletinde usul-i mer'iyyeden iken HerseJ{'de ashab�ı alaka vergiye iane etmeyip hane başına tarh olunan ' vergileriıı kaffesi çiftciler üzerine tahmil edilmiş ve bir taraffun dahi kp� ca-başılar ve sair müteneffizler . türlü nam ile açtıkları na:Obec.;1 masraflara bir çok şeyler ilave ve cümlesiiu vergiye zıı:mm Üe tevzi' ü tahstl ede-geldiklerinden fukaray-ı re' aya bu tekalif altında ezilmiştir. Bundan başka Hersek'te ograda namiyle kadimi etrafı mesdud kışlaklar olup bunlarda kışın hayvan beslerler ve bunlardan mutasamflan icare alırlar. Ashab-ı alakadan ba'zılan dahi çiftliklerinden ber-mucib-i nizam ala-geldikleri icare-i araziye kana' at etmeyip karföü'l-ahdde ogradalara kıyasen mer'alardan ya cibal-i mü bahalardan birer mıkdar mahallerin etrafına çit çevirip anlardan dahi başkaca icare mutalebe eder olduklarından çiftciler bi-hakkın feryada ve ale'l-umfı.m ogradalardan şikayete başlamışlardır. Halbuki kadim ogradalar ile mer'alardan ifraz ile ograda şekline konulan yerlerin tefrikı lazime-i halden idi. Lakin ashab-ı alakadan o misillfı. su' -i isti' -malata me'lfı:f olanlar bu türlü islahatı istemezlerdi. Binaen-aleyh hilal-i rebi'ülahirde Müsteşar-ı sena-veri Raşid Paşa'mn taht-ı riyasetinde Mostar Muftisi Efendi ve Meclis-i idare-i liva azasından Hacı Draço ve diğer vücuh ve mu'teberandan olarak iki müslim ve iki latin ve iki ortodoksdan mürekkeb bir komisyon yapıldı. Saray Bosna ve Travnik vücuhu Hersek'lilere nisbeten daha mütemeddin ve söz anlar zatler olduğundan . ve Travnik beylerinin Hersek sancağı dahilinde pek çok alakaları bulunduğundan Bosna meclis-i tahkik reisi Sun'ullah Efendi ve Travnik hanedanından Hasan Paşa-zade Derviş · Bey ve Tezkireci-zade Derviş Bey ve Ali Bey ve Salih Bey dahi Mostar'a celbile bu komisyona me'ınfı.r kılındılar.
Komisyon birinei ictima'ında bir büyük nümune�i adalet gösterdi. Şöyle ki hane başına tarh olunan vergiden bir çiftcinin hiraset ve hiraset1 eylediği araziye göre hissesine isabet eden
TEZAKİR-İ CEVDET 9
mıkdann yancılık usulünde ise yarısmı ve üçleme ise sülüsünü ashab-ı alakanın itasiyle çiftcilere iane eylemelerine karar verdi ve komisyon azası ashab-ı alakanın en büyüklerinden bulundukları cihetle sairinin bir şey derneğe. haklan olmayıp zürra' ise bu karardan pek ziyade faide-rnend olacaklarından derhal komisyonun bu kararı Meclis-i livaya dahi tasdik ettirildikten sonra her tarafa ilan ile mevki' -i icraya kondu ve komisyon bununla enzar-ı ammede bir büyük şan kazandı.
Ba'dehu ogradalar mübahasesi komisyonu hayli meşgul etti. Nihayet kadimlerinin ibkaasiyle muhdes ogradaların ilgaasına karar verildi ve S erdar-ı ekrem Ömer Paşa'nın ihtida Bosna'ya vürudundan evvel mevcud olan ogradalar kadim ve andan sonrakiler muhdes itibar edildi. Bu huslısun suver-ı icraiyyesi ve sair arazi ve çiftlikat işlerinin hall Ü tesviyesi hakkında komisyondan kaleme alınan ta'limat dahi hemen mevki'-i icraya konuldu. Bu vechile Hersek'de en mühim ve halli müşkil olan arazi münaza'aları her-taraf kılınmış olup bu bahtla komisyon azasından görülmüş olan asar-ı hamiyyet-i vataniyyeden dolayı bi'z-zat komisyona gidip kendilerine teşekkür ettim ve rütbe ve nişanlar ile taltif buyrulmalarını Babıall'ye inha eyledim. Babıall'ce dahi ma'ruzat-ı da'iyaneme müsa'ade buyrula-geldiğinden bu hususda dahi müsa'ade buyrulmuş ve her biri hal ve mesleklerine göre taltif edilmiştir. Erkan-ı eyaletten bu vesile ile Mostar'a celb olunan ve görüşmek bahanesiyle gelen zevatın Bosna'da asakir-i nizamiyye tertibi hakkında gayet hakimane olarak nabızlarını yokladım. Memleketi bu emr-i hayre müst.e'id gördüm. Artık bu hususda olan azimetimin icrasını kaviyyen tasmim eyledim ve görüştüğüm zevatın efkarını bu merkeze <:em' edebilecek vesaile kaviyyen teşebbüs ettim. Bu evanda silahşor unvaniyle Saray-ı hümayunda müstahdem olmak üzere ba'z-i iyalatın vücuh · ve mu'teberanı evladından mürekkeb olmak üzere bir sınıf me'mCı.rin ihd;�s olunup Bosna eyaletinin dahi ileri gelir müslim ve hıristiyan vücuh ve mu'teberanının oğullarından bi'l-intihab mu'ayye:nü'l-mıkdar delikanlıların Dersaadet'e izamları için emir-name-i sami gelmiş olduğuna mebni bunların bir mıkdarı Hersek sancağı hissesine ifraz ile bakisinin diğer elviyeden intihab ve -tahriri Bosna valisine havale olunmuş idi. Vali Paşa'nın ma'rifetiyle intibah olunan-
[ Q TEZAKİR-1 CEVDET
!ar Mostar' a gelip Hersek' ce tahrir olunanlar ile birleştirilerek akdemce Raguza'ya getirtilmiş olan Lutfiye vapur-i hümayununa irkab ile Dersaadet'e gönderilmek üzere evahir-i rebi'ülahirde Binbaşı Hilmi Bey'e terfikan Mostar'dan R;guza'ya gönderildiler. Fakat hizmet-i padişahinin . kadri i'la olunmak ve rekiz-i zamirimiz olan tanzim-i asker husfmma boşnakların efkarı imale kılınmak üzere Mostar'dan alay ile Mric-i şehre çıkarılıp pek alayişle teşyi' edildiler. Ol gün boş� nakların hissiyyatma atf-ı nazar-ı dikkat ile Bosna'da tensikaat-ı askeriyye icrasına muvaffak olabileceğimi anladım: Ol ·gün . . bizim Hafız Beyefendi ahalinin nasiye-i halinde müşahed olan asar-ı vicdaniyyeye bakıp : "Bu gün Bosna ve Hersek' in mukaddeme-i saadet-i hali olacak gibi görünür. Bunu bir tarih ittihaz etmelidir" dedi.
Ol esnada yani evail-i rebi'ülahirde nevahi:-i asiyye rüesasından Pi va nahiyesi voyvodası Pop J arko ve Benan nahiyesi voyvodası Simo Baçeviç ve Benan' da vaki' Kosireva manastınbaş-rahibi meşhur Pop Todosiye ve Benan pandur bölük-başısı Jigo ve Benan rüesasından mukaddema Mostar'a gelip gitmiş olan Rado Babiç ve Bileke kazasına tabi' olan Rudine nahiyesi rüesasından Vuko Aleksiç ve Klobuk tarafında bulunan hıristiyanların rüesasından Ustoyan ve Gaçka'lı meşhur Petar Maniç Mostar'a geldiler. Cümlesiyle iki def'a ve cümlesinin piş�revi olan Pop J arko ile ayrıca bir def'a görüşülerek müzakere-i maslahat olundu. Ba'dehu rebi'ülahirin on birinde Piva'dan Nikola Haciç ve Boçko Knezôviç ve Gaçka'dan Peşkor Benavçeviç ve Zubçe'den pandur bölük-başısı bulunan ve Luka Vukavloviç'in amcası Depoş Vukavloviç ile Jiko İspahiç dahi gelip diğerlerin yanına müsafir oldular. Lakin' Zubçe'liler ile Benan'lılar arasına mubayenet girmekle bir vak'a çıkarmamaları için takayyüdat-i la- · zimeye ibtidar olundu. Bu sırada Rudine'liler ile Benan'lılar arasına dahi mübayenet düşmüştür. Elhasıl nevahi-i asıye rüesası hep Mostar'a gelip toplandılar. Yalnız Luka Vukavloviç ile Pop Boğdan gelmedi. Fakat Luka'nın sair rüesa nezdinde eski nüfüz ve haysiyyeti kalmamış idi. Boğdan dahi muahharan Gaçka kazasının merkezi olan Metohya'ya gelerek hükumet-i mahalliyyeye arz-ı mutava'at eylemiştir ve bir de Drobniak nahiyesi rüesası gelmedi. Çünki muharebat-ı sabıkada Zubçe'liler Derviş Paşa'nın hayli ateşini yemişler idi. Banyan ahalisi dahi pek
TEZAK1R-1 CEVDET I I
cer! bir halk iseler de mes'ele-i ahiretle Derviş Paşa buradan Kite tarikıyle Nikşik'e gidip gelerek bunları pek ziyade ezmiş ve bütün karyelerini ihraak u imha eylemiş idi. Piva'lılar daha kalabalık olup Drobniak'a car-ı mülasık oldukları cihetle oradan dahi daima kendilerine imdad oluna-geldiğinden Piva' lıların kuvveti sair nevahiden ziyade olup hatta muharebat-ı sabıkada bir def'a Serdar-i ekrem Omer Paşa Piva nahiyesine girdikte Piva'lılar külliyetli gelerek anın etrafını ihata vü muhasara ve taraf taraf iktiham ettiklerinde başı-bozuk serkerdesi meşhur Gaçka'lı merhum İsmail Ağa-zade Derviş Bey fevka'l-ade bir sebat göstererek eşkıyayı bir müddet tevkif edip bu esnada ise Derviş Paşa yetişerek eşkıyayı hezimet-i külliyyeye duçar etmiş idi. Sonraki muharebelerde dahi Piva'lılar Derviş Pa:şa'nın hayli ateşini yemişler idi. Amma Drobniak nahiyesi ücra bir mahalde olup bu cihetle Derviş Paşa fırkası oraya kadar gidememiştir ve bir aralık Bosna valisi tarafından Hersek'li İ brahim Bey'in taht-ı kumandasında olarak beş bin başı-hozuktan mürekkeb bir fırka tertib ile Taşlıca tarafından sevk ile Drobniak kıt'asından ma'dud olan Şaran n�thiyesine idhal olundukta Şaran ve Drobniak eşkıyası hücum ile işbu başı-bozuk fırkasını hezimet-i külliyyeye duçar etmiş idi.. Andan sonra dahi Drobniak ahalisi terbiye görmediler. Binaen-aleyh pek ziyade şımardılar. Mostar'da ber-vech-i balil. müctemi' olan rüesanın birincisi ve en nüfüzlusu ve hakikat-i halde cümlesinin en dirayetlisi Piva voyvodası olan Pop J arko idi ki eben-an-ceddin Piva nahiyesinin hem knezı ve hem de papasıdır. Binaen-aleyh papas sınıfından olduğu halde ayin ü mezhebine muhalif olarak sakalsız idi. Pop Todosiye rüesa idadmdan ma'dud olmayıp adi bir papas ise de Benan' da vakı' Kosireva manastırının baş-papası olup ve bu manastır ise bir vakitten beri rüesanın mecma' ve meşveretgahı olmak hasebiyle kendisi dahi anların akıl kahyası mesabesinde idi. Kendisinin başlıca emeli Benan'da ve kendi nezareti tahtında bir büyücek mekteb yapdırıp da Kosireva manastırının şan u şöhretini artırmak ve kendisi bu cihetle dahi nevahi-i ma'lumenin merci'i olmak hususu idi. Binaen-aleyh rüesa tarafından ba'z-ı mevaddı havi kaleme almış olduğu istid'a-namede devletin ianesiyle mekteb inşası münderic idi. Halbuki sair rüesa mekteb lakırdısma ehemmiyet vermiyordu.
1 2 TEZAKİR-İ CEVDET
Ale'l-huslıs Rudine'liler bunun bahsini bile istemiyordu. Hatta
müzakere-i maslahat zımnında rüesa ile ictima' olunarak mez
kur müzekkere kıraat olundukta Rudine'li Vuko Aleksiç kıyam ederek : "Mekteb ne demektir. Bana fOcuklarımı barındıracak kulübe ve bcsliyecek zahire lazımdır" deyu yaygaraya başlayınca sair rüesaya durgunluk geldi. Bunun üzerine : "inşallah ihtida evleriniz yapılır. Fakr u ]likadan dahi kurtulursunuz. Ba'dehU mektebler dahi ayılır her şey olur biter. Bunlar bir günde olacak şeyler deği.ldir. Bir kerre işler yoluna girsin de ha' dehu bi't-tedric cümlesi husdle gelir" diyerek def'-i münakaşa eyledim. Bu esnada Pop Todosiye hünnak illetinden na-nıizac olmağla tedavi olunmakta olduğu halde Vuko Aleksiç: "Kaşki hem bu herif ve hem de sair papaslar geberse ve Kosireva manastın kapansa da bunların gaailesinden kurtulsak. Manastır belası yetişirken başımıza bir de mekteb gaailesi fıkarmak istborlar" deyu alenen bir takım sözler söylemekten hali olmamıştır. Arası çok geçmeyip Pop Todosiye işbu hünnak illetinden fevt oldu. Lakin Rudine'lilerle Benan'lılar arasında bürudet ve mübayenet baki kaldı.
Zikr olunan müzekkerenin bir maddesi çiftlikata ve ashab-ı alaka tarafından vi'ıku'bulan siı' -i isti' mala ta dair olup eğerçi Piva nahiyesinde çiftlik yok ise de sair nevahlde pek çok çiftlikat olduğundan buna dair cereyan eden mübahasatın neticesinde evvel be-evvel arazi me'mftru Benan nahiyesine gidip de arazı kanun-name-i hümayunu mucibince ashab-ı alakanın tapu senedlerini vermek ve Bosna çiftlikatı nizam-namesi mucibince çiftçiler ile konturatoları yapılmak hususlarına. karar verildi.
Zikr olunan müzekkerede münderic mevaddan birisi dahi bi'l-cümle nevahi-i asiyyeye bir reis nasb olunması istid'asından ibaret idi. Bunlar ise Karadağ hüdudunda müteferrik nahiyeler olmağla cümlesini bir idare altına almak kaabil değil idi. Burası kendilerine tefhim olundukta : "Bu bizce mültezem bir şey olmayıp
fakat ahiiUnin arzfisu olduğundan arz olundu" diyerek bu da'iyeden feragat eylediler. Fakat mukaddema Hurşid Paşa Hersek mutasarrıfı iken Luka'ya beş yüz hare itasiyle bi'l-cümle nevahlnin muhafazasını ana havale eylemiş olduğu halde Luka'nın su' -i etvar ve harekatına binaen muahharan azl ile işbu beş yüz hare nahiyeler üzerine tevzi' olunarak başka başka pandur-ba-
TEZAKİR-1 CEVDET
şılar ta'yin kılınmış ve şimdi bunların def'aten kat'ı muvafık-ı hfil ü maslahat olamıyacağından bu masraf nevahi-i mezbure varidatiyle kapatılmak ve bu sermaye ile ol nahiyelerin muhafaza-i asayi§i çaresine bakılmak umur-ı zarfıriyyeden görünmüştür ve mukaddema ma'a Rudine Benan nahiyesi için yüz
· yirmi bir hare verilmiş iken bu kerre ber-vech-i bala beyinlerine bürudet girmiş olduğundan tefrikı lazım gelmekle bu ·harcın elli bu kadarı Rudine'ye tefrik ile Mkisi Benan üzerinde ibkaa
. olunmuştur ve mukaddema Simo Baçeviç Benan voyvodası nasb olunmuş idüğinden bu kerre mildir vekaleti unvaniyle voyvodalıkta ibkaası lazime-i halden olup fakat Rudine'liler aynlmağla anların doğruca Bileke'ye müraca'at eylemeleri karar-ı. vakı'iktizasmdan bulunmuştur. Şu hale göre Pop Jarko'nun da,hi kezalik mildir vekaleti unvaniyle Piva voyvodalığına nasbı lazım gelerek icabı icra ve pandur harclarından tasarruf olunarak Pop Jarko ile Simo Baçeviç'e beşer yüz kuruş aylık tahsis kılınmıştır. Ber-vech-i bala Hersek nevahi-i asiyyesinin hep rüesası Mostar'a gelmiş ise de henüz Drobniak nahiyesinden kimesne gelmediği cihetle bu nahiyenin emr-i idaresi dahi Pop Jarko'ya havale edilmiştir ve mukaddema Mostar'a gelip gitmiş olan Kruşovitça nahiyesi bölük-başısı Lako'nun bölük-başılık aylığı olan yüz yirmi kuruş ma'a� iki yüz elliye iblağ ile yüzbaşılık itibarı verilerek Sutorina nahiyesi pandurlan dahi anın ma'iyy.etine verilmiştir. Lako Mostar'da iken : HSutorina'da muhterik olan kışla inşa olunup da Sutorina dahi kendi idaresine havale olunduğu takdirde Zubfe' tiler tabi' atiyle yola gelip o cihette artık gaa· ile kalmaz" deyu ihtar etmekle keyfiyet BabıaU'ye arz olunmuş idi. Fakat Sutorina'mn öyle inzibat altına alınması Avusturya politikasına münafi olduğundan bu arzfuıun icrası kaabil olamadığına te'essüf olunur.
Mostar vücuhunun en ileri gelenlerinden ve Meclis-i liva azasından meşhur Hacı Draço nam zat ki gayet miisin olup
' hatta Dubrovnik cumhuru himaye-i Devlet-i aliyye'de iken Raguza sancağıyle korsanlık eylemekte ve Sutorina'ya işlemekte olduğu halde büyük Napoleon gelip de Raguza;'yı zabt etmekle kımanlıktan feragat ederek fransızlar ile alız ü itaya koyulmuş ve bu yüzden epeyce temettü' etmiştir. Ber-vech-i bala nevahi-i asiye rüesası Mostar'a gelip ictima' ettiklerinde bir gün nezd-i
14 TEZAKİR-İ CEVDET
da'iyaneme gelip mahremane musahabete girişerek ve : "NevaM-i asrye işte bu rüesadan ibarettir. Bunları tevkif ettiğiniz gibi iş biter" dedikte : " Yok Hacı Ağa bu olmaz Şf[Ydir. Bunlar kendi ayağıyla hükumete gelip dehalet ettiler. Bu makuleleri tevkif etmek kaaide-i hikmet ü hükumete uymaz. Hele bana emniyet edip te gelmiş olan bir şahsa ri' ayetten başka bir mu'amele edemem" deyu cevab verdim. Tekrar iade-i kelam ile : "Mukaddema Serdar-ı ekrem Ömer Paşa bunları ele geçirmek için çok çalıştı muvaffak olamadı. Şimdi bunlar kapana tutulur gibi buraya gelip toplandılar. Eğer bunları tevkif etmez iseniz ihtimal ki devletce makduh olursunuz ve ihtimaldir ki Serdar-ı ekrem'in ihtarı üzerine size bunların tevkifi için Babıatı' den emir gelir" deyince : "Hayır Hacı Efendi böyle şey olamaz. Bi'l-:farz bana öyle bir gizli haber gelecek olsa ben anları gece buradan kaçırırım ve ba' dehU tutmak için askerle arkalarına düşerim" deyu sözü kestirdim. Bilmem ihtiyarın muradı bizi tecrübe miydi. Yoksa bir yanlış nasihat mı idi. Her ne ise bu rüesa vahşi ademler olmak hasebiyle ihtida Mostar'a vüri'ıdlarında pek mütehaşi ve mütelaşi idiler. Fakat gördükleri mu'amelata nazaran kendilerince emniyet ve itmi'nan gelerek Mostar'da yan gelip oturdular ve ariz u amik müzakere-i maslahat ile meşgul oldular ve işlerine birer birer rabıta verdikten sonra ihtida Zubçe ve Rudine rüesası ve ba'dehıl Benan'lılar ve en sonra Gaçka'lılar ,ile Pop J arko aminen ve memnunen mahallerine avdet ile te'ahhüdleri üzere asayiş-i mahallinin muhafazasına gayret gösterdiler. Luka Vukavloviç'in merkez-i isyanı olan Zubçe nahiyesi a.halisinin mürettebat-ı miriyyeleri kararlaştırılmış ve ashab-ı alakaya aid olan hasılat hissesinin itası dahi te'ahhüd ettirilerek kendilerinden sened alınmıştır ve bir kaç ay zarfında Hersek'de sarf olunan yirmi beş bin otuz dokuz kıt'a tapu ilm-i haberlerinin üç bin beş yüz b u kadarı Şuma nahiyesinde ve bin kadarı Bileke kazası dahilinde bulunan Rudine nahiyesinde verilmiştir.
Ber-vech-i bala nevahi-i asiye işleriyle meşgul olduğumuz esnada bir taraftan dahi Liyubuşka kazasında türemiş olan Avusturya mahmilerinden dolayı Avusturya'lılar ile uğraşıyor idik ve bunun için Binbaşı Hafız Efendi me'mılriyyet-i mahsusa ile Liyubuşka'ya gönderilmiş idi. Bir aralık li-maslah atin Mostar'a geldiğinde nevahl-i mezbfı.re rüesasının Mostar'da olduklarını ve Pop J arko'nun dahi beraber gelmiş olduğunu lede'l-istima'
TEZAKİR�İ CEVDET 15
istib'ad eyledi. Hele Pop J arko'nun geldiğine inanmayıp : "Bunda bir yanlışlık vardır. Zira ben Serdar-ı ekrem tarafından bir kaç def' a aınn
yanına vardım celb ü istimalet ile ne,:d-i Serdar-ı ekrem' e getirmeğe çok çalıştım. Kaabil olmadı. Anın Mostar'a gelmesi muhtemel değildir" dedi. Ba'dehı'.'ı rüesanın mihman olduğu hana varıp Pop Jarko ile görüşdükten sonra gelip J arko olduğunu ma'a't-te'accüb tasdik etti. Hal ü zamanın yaptığını kimse yapamaz. Ma' amafih o makule vahşi ademlerin ümera ve zabıtan-ı askeriyyeye hiç emniyet edemedikleri dahi bil'd-defe'at tecrübe olunmuştur. Amma mülkiye me'ını'.'ırlarına ale'l-husı'.'ıs taraf-ı padişahiden fevka'l-ade bir me'muriyet ile böyle bilad-ı ba'ideye gidenlere ziyadesiyle emniyet ede-geldikleri mücerrebattandır. Gelelim Liyubuşka'nın ahvaline :
Bu havali ahalisini en ziyade iz'ac eden mükari maddesidir. Bundan dolayı biçare ahall: azim zahmet ve hasarata uğramış oldukları halde alacakları olan ücuratın istifasına dahi nail olamamışlardır. İşte bu sebebten m1şi Liyubuşka kazası re'ayasmdan iki üç yüz kadar hane Avusturya himayesine girmiş idi. Şöyle ki Liyubuşka kazası Trebijan çayı ile ikiye münkasemdir. Bu suyun sağ cihetinde yani Avusturya hüdudu boyunda olan ahalisi hep Avusturya tabi'iyyeti iddi'asına düşüp ıekalif-i miriyye vermez olmuşlar idi. Binaen•aleyh Liyubuşka kazası ahalisinin inükari hususundan dolayı canib-i miride nakd alacakları olduğunu tahkik ve islahat-ı lazime icrasiyle ahaliyi devlete ısındırmak ve bu himaye da':iyesinin önünü kestirmek üzere Binbaşı Hafız Efendi me'mı'.'ıriyyet-i mahsusa ile ol tarafa gön·derilmiş idi. Gayet mukdim ü gayur ve müste'idd ü cesı'.'ır bir zat olup kemal-i müsara'at ve mehfiret ile ittihaz eylediği tedab ir-i hasene semeresi olarak celb-i kuluba muvaffak oldu. Ale'lhusus latin rahiblerini pek ziyade hoşnud etti. Ashab-ı alakaI).ln : "Biz çiftliklerimizde ecnebi istemeyiz" deyu iddi'aya kıyam etmelerini dahi ifay-i vazifeye vesile ittihaz eyledi ve ibraz olunan asar-ı adalet sayesinde mahmiler kimi pasaportlarını yırtmağa ve kimi tebe'a-i Devlet-i aliyye'den olduklarını mübeyyin senedler vermeğe kıyam eylediler. Dalmaçya ahallsinden ba'zıları dahi teba'iyyet-i Devlet-i aliyye'yi kabı'.'ıl ile beri tarafa geçip tevattuna başladılar. İçlerinde beş altı kadar Avusturya'lı müfsid olup hakkında mahallince yapılan mazbata mucibince Ha-
16 TEZAKİR-1 CEVDET
fız Efendi anları tutup Mostar'a gönderdi. Biz dahi memleketlerine gönderilmek Üzere Mostar'daki Avusturya konsolosuna tesllm eyledik ve Liyubuşka kazasındaki Avusturya hüdı'.idu inzibatsız . bir halde bulunduğundan Hafız Efendi hüdud boyunda sekiz bab kule inşasına başladı. Avusturya'lılar ise Liyubuşka kazasının nısfını benimsemiş oiduklarından bunca vakitten beri sa'y ile kazanmış oldukları nüfüzlarının gaib olacağını gördükleri gibi bu tedabir-i islahiyyeyi yüzü üstüne bıraktırmak da'iyesine düşerek Avusturya konsolosu Hafız Efendi aleyhinde gu.ya Avusturya tebe'ası hakkında zulm ü te'addi eylemiş yollu ba'z-ı mevadd-ı müzevvereyi havi bir protesto-name verdi. Avusturya sefaretinin vaki' olan tebligaatı üzerine Hafız Efendi'nin taht-ı istintaak ve muhakemeye alınması için BabıaH'den dahi telgraf-name-i sami geldi.
Bunun [üzerine J riyaset-i da'iyanem tahtında asker! müfettişi Mustafa Paşa ve Mirliva Mahmud Paşa ve Mutasarrıf Paşa ile ma'iyyet tercümanı İşkodra'lı Yassa Efendi'den mürekkeb bir komisyon teşkil ile Konsolos dahi hazır olduğu halde Hafız Efendi'nin istintakına başlandı. İrad olunan sualleri pek kavi ve Konsolos'a dokunaklı cevablar ile def'edicek Konsolos mahcı'.ib kaldı ve bu da'vayı meydana çıkardığına nadim oldu. Bu da'vanın tevklfini teklif eylediyse de : "Biz buna BabıaU tarafından me'muru;:,. lstintak ve muhakemeye devam etmeğe mecburu;:,. Sizi dahi resmen da' vet eyleriz" deyu cevab verdik ve Hafız Efendi dahi ol vechile itham olunmuş idüğinden dolayı iddiadan hali olmadığını ilave-i kelam ettik. Konsolos ise . artık komisyona gelmez oldu. Liyubuşka kazasındaki latin rahibleri ise ikmal-i islahat için Hafız Efendi'nin hemen Liyubuşka'ya iadesini istid'a ve Avusturya konsolosundan iştika eder oldular. Burası Konsolos'a pek giran geliyordu. Biz dahi Hafız Efendi'nin iftira da'vasında bulunduğu cihetle ya muhtelit bir komisyon olup da anın Konsolos hakkında olan da'vasının rü'yeti yahud kendisinin nezd-i devlette beri'ü'zzimme idüğini isbat için rütbesinin terfi'i lüzumunu der-miyan ettik. Nihayet Hafız Efendi uhdesine kaymakamlık rütbesi tevcih buyrularak Hafız Bey unvanını aldı. Bu suretle keşa-keş her-taraf oldu ve Hafız Bey Liyubuşka'ya gidip icraatını ve büdfı.d boyundaki kulelerin inşaatını ikmal eyledi ve bu kulelerin muhafazası için bir yüzbaşı ma'iyyetinde olarak bir kısmı müslim ve kısm-ı digeri gayr-ı müslim olarak elli nefer pandur tertib etti.
'rEZAxİR-İ CEVDET
Bu pandurların ma' aşatı diğer mahallerde bulunan pandurların tenkihatından tertib eylediğinden hazineye bir masraf tahmil edilmemiştir. Kulelerin inşası için ashab-ı alaka ve sair ahali taraflarından haylice iane olunup baki on beş bin kuruş raddesinde bulunan masarif dahi Liyubuşka kazasının çürük add olan bekayasından bi't-tahsil sarf olunmuş idüğinden :inal sandığının muvazenesine halel gelmemiştir. Halbuki bu cihetten pek çok gümrük malı kaçırılmakta idüğinden bu kulelerin inşasından evvel Gabela gümrüğünün şehriye varidatı altmış bin kuruş raddesinde iken anların inşasından sonra yüz on bin kuruşa kadar terakki eylemiştir ve Dalmaçya ahallsinden peyder-pey beri tarafa geçenler mezra'a ve koru ve çayırları tahrlb ede-gelirken bukarakollarm inşası üzerine bu te'addiyat her-taraf olarak ahalinin mal · u mülkü mahfüz kalmağla cümlesi müteşekkir olmuşlardır ve bu tarik ile ahalinin yüzü beri tarafa dönerek artık Avusturya mahmiyeti iddi'ası her-taraf olmuştur. Hafız Bey'in asıl me'muriyeti mübadele··i arazi m aslahatı yani tahdid-i hüdudda Karadağ ahallsinin Jıaricde kalan arazisiyle. Mricde bulunan tebe'anın Karadağ dahilinde kalan arazisinin mübadelesi keyfiyeti olmağla ve bu işe İşkodra sancağı dahilinde vaki' Bar kazasına muzaf İspiç nahiyesinden bed' olunacağı cihetle Karadağ beyi ile görüşerek işin suver-i icraiyyesine karar vermek üzere bir aralık Hafız [Bey] Karadağ'a gidip gelmiştir. Bosna'- . da tensikaat-ı askeriyye icrası ehemm olup ancak Avusturyalu'nun Hırvatistan eyaletinde olduğu gibi Karadağ hududu üzerinde dahi koloni militer tarzında bir nevi' yerli hüdud askeri tertib olunması dahi icab-ı hal ü mevki'den görülerek bu hususlara dair Babıali ile muhabereye ve ehl-i vukuf ile müşavereye başlanmıştır.
Mukaddema Bosna valisi Osman Paşa tarafından sarf-ı mes'ai olunarak Saray Bosna' dan Koniça'ya kadar bir araba caddesi açılnuş olmasiyle Koniça'dan dahi Mostar'a kadar araba işleyebilecek surette bir cadde açılması vacibat-ı umurdan olduğuna mebni ma'iyette bulunan erkan-ı harbiyye kolağası Hüseyin Hüsni Efendi gönderilerek keşf ettirildi. Hala işleyen menzil caddesinden ve civarından araba yolu açılmak kaabil olamıyacağı anlaşıldı. Fakat Neretva nehri kenariyle Mostar'dan Koniça'ya kadar bir araba caddesi açılmak kaabil olacağı er-
Te.ı.dkir-i Cevdet, 2
ı8 TEZAKİR-1 CEVDET
bab-ı vukuf tarafından haber verilmekle burasının keşfi için Hafız Bey gönderildi. Ba'de'l-keşf avdetinde buradan ahaH ve askerin ianesiyle ve beş bin kese kadar akçe sarfiyle bir araba caddesi açılmak kaabil olacağını beyan etmekle keyfiyet evahir-i rebi'ülahirde Babıall'ye inha olundu ve Hersek kumandanı Ömer Fevzi Paşa dahi ikmal-i keşfiyyat için Hafız Bey ile birlikte Nerctva boyuna gönderildi. Anın tahkikaatı dahi Hafız Bey'in ifüdatını te'yid etmekle ve _inha-i da'iyaneme Babıali'ce müsa'ade buyrularak bu yol için beş bin kese akçe tahsis buyrulmağla emr-i inşası hemen Ömer Paşa ile Hersek mutasarrıfı Cavid Paşa'ya havale edildi.
Erkan-ı harbiyye kolağalarından Hüseyin Hüsni . Efendi Trebin kazası muzafatından Korianiç nahiyesine gönderilip onun ma'rifetiyle esnay-i muharebede muhterik olan hanelerin ekserini ta'mir olunmuş ve Zaklebun nam mevki'de der-dest-i inşa olan palanka hitam bulmağla Aziziye tesmiye kılınmıştır.
Eyyam-ı muharebede Nikşik'den hicret etmiş olanlar bu esnada şuradan buradan toplattırılıp vatanlarına izam ile iskan ettirilmiş ve Nikşik kalesi ile civarındaki kulelerin ta'mirat ve inşaatı dahi bu evanda hitam bulmuştur. Bundan sonra Nikşik tarikının te'mini için lazım gelen mevaki'e kuleler inşası hususuna teşebbüs edilmiştir.
Ma' arif-i umi:ımiyyenin intişarı hakkında vaki' olan teşvikaatın asarından olarak Mostar'da la tin taifesi Mostar mekteb-i rüşdiyyesine konulmak üzere on sekiz çocuk getirdiler. Bunlar ise kentiz elif-ha okumamış olduklarından ikinci derecede mekteb-i rüşdiyyeye konulmaları kaabil olmadığı gibi mekatib-i sıbyaniyye-i islamiyyede dahi ecza'-i kur' aniyye ve ilm-i hal okuna-gelip hıristiyan çocuklarına Kur'an ve ilm-i hal okutmak dahi münasib olamayacağından ve bunların reddi muvafık-ı hal ü maslahat olmadığından hemen senevi beş yüz kuruş kira ile bir hane istikra ve şehriye yüz elli kuruş ma'aş ile bir ehl-i islam hocası tedarik olunarak hıristiyan çocuklarının ta'limine başlandı ve bu masarifin ma'arif-i umumiyye müteferrikasından tesviyesi hususu hilal-i cumadel'ahirede Babıali'ye inha vü istid'a olundu. İhtida bunu istid'a edenler ber-vech-i bala on sekiz latin çocuğu iken mektebin yevm-i küşadında otuz çocuk bulunup müte' akiben elli nefere baliğ olmuşlar ve az vakit zarfında
TEZAK.İR-İ CEVDET ı g
Türkçe yazı okumağa başlamışlardır ve bu mekteb devlet mektebi ve hocası müslüman olmağla latinlere mahsus olmayıp müslim ve latin ve ortodoks çocuklarına açık olarak mekteb-i rüşdiyyeye mahrec itibar olunmuş ise de küşadına badi latinler olduğundan latin mektebi deyu ma'rı'.'ıf olmuştur.
Balada tafsil olunan umur-ı fevka'l-ade arasında bir tarafdan dahi Hersek'ce me'muriyyet-i teftişe müteferri' olan mesalih-i mühimme dahi ikmal edilmiş olduğuna binaen mah-ı recebin altıncı günü Mostar'dan hareket ile dördüncü günü Saray Bosna'ya muvasalet kılındı. 01 tarafca vaki' olan icraatımız aynca bir tezkire ile beyan ollunacaktır.
Hersek'de beş ay bu kadar gün ikaametimiz müddetinde iken Babıali'ye yüz kırk sekiz kıt'a ariza ve yetmiş beş kıt'a telgraf-name ve sair mevili' ve me'murine ve saire yedi [yüz] altmış yedi kıt'a Türkçe ve kırk sekiz kıt'a Fransızca ve on altı kıt'a İtalyanca ve elli kıt'a latin hurufiyle v:e altmış sekiz kıt'a islav hurufiyle Boşnakça muharrerat yazılmış ve cem'an teftiş kaleminin Hersek'de mahsulü dokuz yüz kırk dokuz kıt'aya baliğ olmuştur ı. Bosna ve Hersek'de hıristiyanların muhaberatı Boşnakçadır. Fakat latinler yani katolik mezhebinde bulunanlar latin hurufunu ve ortodoks mezhebinde bulunanlar islav hurı'.'ıfunu isti'mal etmekte oldukları beyaniyle hatın-i kelam olunur.
Ft 12 şaban sene 68 ve ft 27 haziran sene 97
TEZKİRE No. 22
Bakıyye-i vakayi'-i sene 1280
Hersek'den Bosna cihetine azimetimizde Neretva nehri güzar olunduğu gibi Saray Bosna'ya kadar ol vakit Bosna valisi bulunan Topal Osman Paşa tarafından yaptırılmış olan bir araba yolu görüldü. · Mucib-i inbisa.t-ı derun oldu ve Koniça' dan Mostar'a kadar bir araba caddesinin inşası arzusu zihnimizde bir mertebe daha kuvvet buldu. Bin iki yüz seksen senesi recebinin dokuzuncu ve kanun-.ı evvelin yedinci günü Saray
1 Bu hesapta bir karışıklik olduğu görülüyor.
20 TEZAKİR-İ CEVDET
Bosn a'ya muvasalct olundu. Saray Bosna §ehrine girilirken müslim ve gayr-ı müslim mekteb çocukları takım takım haric-i şehre çıkarılmış idi. Yeni açılmış bir hıristiyan kız mektebi şagirdanından bir küçük hıristiyan kız çocuğunun boşnak lisanı üzere irad eylediği nutkun tercümesi ber-vech-i ati tahrir oh�nur.
Tercüme-i nutuk
Kudretlil Piidişah-ı alem-penah Abdülaziz Han efendimiz hazretlerinin vek ili Efendimiz. .<:.,iit-ı fahzmaneleriniz vatanımızı teşrif ile sıhhat ü · 4fi:),et üzere aramızda sizi gördüğümüzden ve teşrlf-i iitıniz ahdl i-i beldenin istiriihat ve islah-ı halleri için olduğunu bildiğimizden hep refika ve sınif daşlarım tarafından arz-ı teşekküre intihiib olunduğuma teşekkürle beraber _te:::,iiyüd-i ryyam-ı ömr Ü ikbal-i fah fmiineniz du' ası vird-i :::,ebiinımız olduğunu arz e.J'lerim.
Çend ruz sonra Saray Bosna'nın mektebleri mu'ayene ve teftiş edildi. Mostar mekteblerine nisbetle memnun olacak bir halde görüldü ve hıristiyan kız mektebine gittiğimizde yine zikr olunan kız çocuğu tarafından Boşnakça bir nutuk irad olundu ki tercümesi ber-vech-i ati tahrir olunur :
Fahô.metlil Efendimi;::,. Kudretlil azametlu Padişahımız Sultan Abdülaziz efendimiz hazretlerine teşekkür etmek üzere mektebimiz şagirdleri beni intihô.b ve tevk il ettiler. Evvela Allahu te' ala hazretlerine teşekkür ryleriz ki bizi böyle merhametli ve şefkatli padişahın ülkesinde yarattı ve Piidişdh-ı alem-pendh efendimiz hazretlerine dahi teşekkür ederiz ki bizi her türlü ni'met ve ihsanına nail etti ve z 'fr-i cenah-ı müstelzimü' l-felah-ı Devlet-i aliyye' de her türlü asayiş ve istirahatte bulunduğumuzdan dolayı ne vechile teşekkür edeceğimizi bilemeyip refikalarıml� beraber du' 4J-i tezayüd-i ryydm-ı ömr ü 4fiyet-i piidişah ı tekrar be-tekrar meifil' -ı kabUl-gdh-i cendb-ı Rabbü' l-ibdd kılınmıştır ve mektebimizi bi' t-teşrif bryne' !-akran bizi miiftehir buyurduğunuza dahi kezalik cümle tarafından teşekkür ederim.
Erkek hıristiyan mektebine vanldıkta dahi bir erkek hıristiyan çocuğu tarafından yine Boşnakça bir nutuk irad olunmakla anın dahi Türkçe tercümesi ber-vech-i ati talırir olunur :
Çok çükür olsun Cendb-ı Hakk'ın biz/ere inifyet-i mahsusa-i iliihiyyesi olan Sultan Abdülaziz Han efendimiz hazretlerinin asr-ı hüma
yunlarında böyle bir ferahlı güne yetiştik. Bi' l-cümle sunıif-ı tebe' ası
TEZAKİR-İ CEVDET 2 1
hakkında kalb-i rahim ü şefik ile mütesaviyen lutf u iltifat buyurdukları cihetle cümlemiz bahtiyarız. Bundan dolayı ne vechile teşekkür edeceğimizi bilemeyip du'dy-i tezayüd-i eyyam-ı ömr ü iclal-i Padişah-ı merahim-iti
yiida terdifen me'mur-ı murahhasları semahatlu Cevdet Efendi hazretlerine dahi du' iilar ryleriz.
Elhasıl Saray Bosna bir güzel şehir olup ma'arif dahi terakkiye başlamış idi. Saray Bosna sancağının hisabları görüldükte Hersek hisabları gibi karışık olmayıp orasının umur-ı maliyyesine nisbetle burasının umur-ı maliyyesi pek yolunda ve umur-ı mülkiyyesinin suret-i i daresi dahi oldukca uygun ve yolları düzgün idi. Saray Bosna'daki Husrev Bey evkafının hisabları rü'yet edildi. Doğrusu hiçbir beldede misli görülmemiş surette muntazam olduğu nazar-ı memnuniyyet ile görüldü. Binaen-aleyh Bosna valisi Osman Paşa ile defterdfırı Naşid Efendi'ye beyan-ı memnuniyyet kılındı. Selefimiz Ziya Beyefendi Saray Bosna'ya gelir-gelmez mal sandığını temhir edip rü'yet-i muhasebeye mubaşeretten evvel defterdarı azletmiş idi. Ol vakit Maliye nazırı bulunan Mısır'lı Fazıl Mustafa Paşa ise böyle bi-gayri vechin ve la-tahkikin defterdarın azlini tasdik etmeyip me'muriyetine devam etmesini telgraf ile defterdara iş' ar ve muhasebesi rü'yet olunarak zuhur edecek hale göre kabının icrası lazım geleceğini dahi Babıali'ye takrir ve bu bahtla israr etmekle miyanede keşa-keşler· zuhur etmiş idi. Osman Paşa hakkında dahi hayli kıyl u ka�l vuku'a gelmi§ ise de hemen azli yoluna gidilmeyip müte'akıben vuku'bulan me'mı1riyyet-i da'iyanem üzerine azl ü tebdili hususu inhay-i da.'iyaneme ta'lik ü te'hir edilmiş idi. İcraat-ı vakı'aya nazaran Osman Paşa'yı valiler içinde ehven-i mevcud gördüm ve ol asırda tesviye-i turuk maddesine evvel be-evvel Niş tarafında ve bir de Bosna cihetinde başlanmış -ve Osman Paşa'nın bu bahtla asar-ı gayret ve ikdamı görülmüş olduğundan gerek anı ve gerek Naşid Efendi'yi Babıali'ye tavsiye eyledim. Yazın Hersek'de sıcaklar ne kadar şiddetli olduysa bu kışın dahi Bosna ol kadar fevka'l-ade şiddetli kış oldu. Lakin gecelerin uzunluğunU: umur-ı teftişiyyeye müteferri' olan müza� kerat ile imrar ederdik ve Saray Bosna'daki · ecnebi konsolosları gerek birbiriyle ve gerek hükumet me'murlariyle şir ü şeker gibi imtizac ederek tatlı görüşür ve haftada bir kerre balo verip yek
2 2 TEZAKİR-İ CEVDET
diğeriyle güzel musahabet ederler idi. Biz dahi geceleri bulunur idik. Bu cihetlerle Saray'da eyyam-ı şitayı ferag-ı bal ile geçirdik ve bu esnada Saray Bosna sancağının hisablarını gördük. Mülhak sancakların muhasebe defterlerini dahi tedkik etmek üzere kürs1 -i eyalete celb ettirdik. Hersek ve Bosna' da- kaza daireleri kaptanlar zamanında pek nisbetsiz ve münasebetsiz bir halde teayyün ederek kazaları birbiri içine girmiş ve bir kaza merkezine daha karib olan köyler daha uzak bir merkeze merbut kalmış ve ba'z-ı mahallerde güzel bir kaza dairesi teşkll edecek köyler iki kazaya tefrik edilmiş olup bu ise hüsn-i idareye mani' idi. İşte bu kabllden olarak Neretva nehri Hersek ve Saray Bosna sancaklarına hadd-i fasıl itibar olunmakla Koniça kazası Hersek' e ve Neretva kazası Saray Bosna'ya muzaf idi. Halbuki iki merkezin arasında bir nehir olup bir köprü ile yek diğeri merbut olarak ikisi bir kasaba hükmünde iken iki tarafta dahi birer mildir bulunuyordu. Her taraftaki karyeler mesafece ve mu' amelatça münasib olan merkezlere raht olunarak kazalar daireleri yeniden tahdid olunduğu sırada N eretva kazası dahi Bosna' dan tefrik ile Hersek sancağına ilhaak olundu ve bunun gibi diğer cihetlerde dahi ba'z-ı kazalar birleştirildi ve kazalar müdirleririin ma'aşları dahi ittıradsız bir halde bulunduğundan kazaların cesametine ve ehemmiyyet.-i mevki'iyyelerine göre niüdirlerinin ma'aşlan dahi müceddeden tertib edildi ve nahiyelerde bulunan zabıta me'mı'.'ırlarından ba'zılarının ibkaası hal Ü mevki' icabından bulunmuş ise de ba'zılarında tabi'i bulunması lazım gelen asakir-i zabtiyye zabitleri anlardan mugni olmağla zabıta me' -muriyetlerinden ba'zıları dahi ilgaa kılındı. Çünki mukaddema Rumeli iyalatının zabtiyeleri usul-i cedide üzere yani j andarma tarzında teşkil olunduğu sırada Bosna ve Hersek kıt'alarında dahi iki alay asakir-i zabtiyye teşkil olunmuş idi. U.kin bunlar kazalara ve mevaki' -i münasibeye yoluyla taksim olunmamış idi. Bu kerre asakir-i merkuume bölük bölük ve takım takım mevaki' e taksim olundukta bir çok nahiyelerde zabıta müdiri bulundurmağa hacet kalmadı. Bu vechile mı-ıkaddem ve muahhar vuku'bulan ta'dHat ve tasarrufattan hasıl olan mebaliğin bir mıkdarı ile kazalar müdiranmın ma'aşları hadd-i layıkına iblağ olunduktan sonra fazla görünen şehriye yedi bin dokuz yüz kuruş dahi hazine-mande edilmiştir ve ber-vech-i bala asakir-i
TEZAKİR-İ CEVDET 23
zabtiyye tanzim olunmuş iken Hen;ek sancağının çok mahallerinde pandur namiyle müstahdem olan pandıırlar dahi ibkaa olunmuş ve ba'z-ı mevaki'inde ba§kaca asakir-i muvazzafa dahi istihdam olunmakta bulunmuş idi. Asakir-i zabtiyyenin bervech-i bala yoluyla mevaki'e taksimi hasebiyle işbu pandurların ekserinden istiğna hasıl olmağla mukaddem ve muahhar icra olunan tenk.ihattan ve asakir-i muvazzafanın dahi birazı tenzil olunduğundan dolayı şehriye beş yüz doksan üç bin üç yüz elli beş kuruş nef' -i miri husule gelmi�tir.
Bir takım kesanırı. bi-gayr-i hakkın hapishanelerde yatmaması ıçın tahkikaat-ı lazime icrası me'muriyyet-i da'iyaneme müteferri' mevaddan olmağla Saray hapishanesi yoklandı. Mostar'da olduğu gibi burada dahi hayli kesanın müddet-i medide mevkuf bulundukları görüldü ve lede't-tahkik mazbataları Dersaadet'e takdim olunalı hayli vakit mürur eylemiş olduğu halde cevablarının gelmemiş olduğu cihetle mevkuf kalmış oldukları ve bu husus için vilayatın teftişinden fa.ide olmayıp Dersaadet'deki meclislerin islah-ı ahvali lazım geleceği anlaşıldı. Hemen bu misillu cezaya müte'allik olan mazbatalar hakkında ne denilecek ise denilip de işlerin teahhurattan kurtarılması lüzumu Babıali'ye inha edilmiştir.
Bosna eyaletinin ormanları ziyade olduğundan şehriye beş bin kuruş ma'aş ile Dersaadet'den bir orman me'mfrru gönderilmiş ise de bu ma'aşın bir mıkdarı ile orman mektebinden çıkma 1 bir orman mühendisi ve bakıyyesiyle ma'iyyetine me' -murlar ta'yin olunsa külll temettü' olunacağından bu me'muriyet ilgaa olunarak bir orman mühendisi istenildi. Bunun üzerine Dersaadet'deki orman mektebinden muhrec bir efendi gönderilmiş ve bu cihetle Bosna ormanlarından sonraları pek çok istifade olunmuştur.
Bosna eyaleti ma'dence dahi zengin bir kıt'a olup Travnik cihetinde bir de civa ma'deni bulundu ve nümunesi Dersaadet'e gönderilip bir ma'den mühendisinin lüzumu inha kılındı. Ancak Dersaadet'de ma'den mühendisi olmadığına mebni Almanya'dan bir ma'den mühendisi celbine karar verilmiş olduğu cevabı alındı.
1 Müsveddelerde "mektebinden çıkma" kelimeleri, anlaşıldığına göre, zuhulen çizilmiştir.
TEZAKİR-İ CEVDET
Gusinye kazası dahilinde vaki' Vusay karyesi ahfil!si ki fi'l-asl Klement malisorlarından oldukları halde vaktiyle gelip burada tevattun etmişler ve isla.m ile müşerref olmuşlardır. Şimdi kilffe-i ahallsi müslim oldukları ve cümlesi yüz bu kadar haneden ibaret bulundukları halde mektebde te'allüme müste'id yüz elli bu kadar çocukları olup o kadar çocuk isti'ab edecek bir mektebleri dahi mevclıd ise de mu'alliın bulunmadığından canib-i mMden yüz elli ve nihayet iki yüz kuruş kadar ma'aş tahsisiyle bir hoca tedariki elzem olduğundan . ve mukaddema İşkodra malisyalarında müceddeden mektebler kü�ad olunmuş ve Vusay ahalisi dahi malisorlarından ma'dlıd bulunmuş olmağın mahallinde bir mu'allim tedarik olunmak üzere ma'aş-ı ınezkurun tahsisi hilal-i ramazan-ı mübarekde Babıall'ye arz u inha olunmuştur.
Bosna ekaalim-i barideden olmağla burada çocuklar geç yetişir ve hayli yaşlanmadıkça baliğ olmazlar ve erkekler ile kızlar beyninde aşıkdaşlık usulü cari oup bu yolda birbiriyle gayet serbest ve aleni olarak muhavere ve muhataba ederler ve on beş yaşındaki kızlar henüz yetişmiş add olunmayıp bunlar bu aşıklık mu' amelesinde bulunmazlar. Ekseriya on yedi ve on sekiz yaşına vardıktan sonra bu türlü muhatabata ehl olurlar ve senelerce aşıklık ile imar-ı vakt ederler ve ne kadar yaşlansalar tezevvüc etmedikce ehl-i islam kızları dahi ferace giymeyip açık gezerler. Amma nikahlandığı gibi feracelenip artık kimesne yüzünü göremez ve kızların böyle açık saçık gezmeleri asla iffete münafi add olunmaz ve hakikat-i halde boşnakların erkekleri ve kızları pek ziyade ehl-i iffet ve ismet kişilerdir. Henüz ahlakı bozulmamış bir kavimdir. Kızlar yirmi yirmi beş yaşına [kadar] açık gezerler ve köyleri büyut-ı müteferrikadan ibaret olup her ferdin hanesi kendi tarlası başındadır. Kasaba tarzında topluca -köyleri pek azdır. Bununla beraber bir buçuk sene kadar ol tarafta dolaştık. Bir kızın cebren ırzı hetk olunduğunu işitmedik. Sirkat ise çingenelere mahsus gibidir ve bu müddet zarfında bütün Bosna eyaletinde üç katil vuku'buldu. Kaatillerin Karadağ'dan ve Sırbistan'dan geçmiş hırsız makulesi oldukları sonradan sabit oldu.
Boşnakların böyle ahlak-ı hasene ve sabite ashabından oldukları lede' t-tahkik hüsn-i niyyet ve hulus-ı taviyyet ile mü-
TEZAKİR-İ CEVDET
başeret olunacak mesalih-i cesimenin burada sühuletle husule gelebileceğini cezm eyledim. Bu cihetle tensikaat-ı askeriyyeye muvaffak olacağımı anladım.
Boşnaklar böyle hüsn-i ahlak ashabı olmalarıyle beraber mütedeyyin ve musalll ve tammü'l-i'tikaad ademlerdir. Ulemaya dahi hürmetleri ve ş�r'-i şerife ri'ayetleri ziyadedir. Fakat bu aşıklık usulüne ba'z-ı ulema itiraz eyledikleri halde ez-kadim me'li'ıf oldukları bir mu' amele oldui�undan bu adetin ref'i kaabil değil idi. Çünki adet insana tabi'at-i saniye olduğundan tebdlli ne mertebe güç olduğu vazıhattandır. Ma'amafih bu usulün icray-i mu'amelatında iffete mugaayır olacak bir hal ü hareket vuku'undan be-gaayet ictinab ederler. Hatta delikanlılar daima kızların haneleri piş-gahına gidip pencereden lakırdi ederler yahud sokak kapısına inip delikanlı ile görüşür ve ba'zan ana su veyahud kahve verir veyahud delikanlı havli içine girip kız ona abdest almak için ibrik ve namaz kılmak için seccade getirir. Lakin bu arada kaza-ra birinin parmağı diğerin eli;ne dokunacak olursa bu adeta nikah hükmünde tutulur ve hemen akd-i nikah ettirilir. Elhasıl erkek ve kız hayli vakit aşıklık ederek birbirinin tavr u mişvarını öğrenip ve birbirini sevip izdivaca karar verirler ve böyle aşıkdaşlık yolunda olan nikahlar mahkemede akd olunur. Şöyleki zevc ve zevce hod be-hod huzur-ı hakime giderler ve nikahlarını akd ederler ve kendi hanelerinde düğün mu' ameleri icra .etmeyip evvelce tedarik ettikleri bir mahalde icray-i resm-i zifaf eylerler. Bundan velileri izhar-ı infi'al eder ise de çok geçmeyip barışarak güveyi ve gelini hanelerine alırlar ve infi'alleri ca'li olup hakikat-i halde bu mu'ameleden hoşnud kalırlar. Çünki suret-i adiyyede düğün yaparak kız kocaya verenler pek çok masarifo duçar olurlar. Zira sırmalı ve işlemeli ağır elbise ve mefruşat yaptırmak ve haftalarca ziyafetler vermek adet olduğundan kız kocaya veren ademin olanca varı mahv olup gider. Binaen-aleyh düğün ederek kız kocaya verenler pek az bulunur. Bu cihetle kızlar kendi kendilerine böyle aşıklık yolunda koca bulmağa mecbur olurlar ve bu babda pek ziyade maharetleri vardır. Hele gurebayı pek kolaylıkla çarpıp kendilerini tezvic ettirirler. Saray Bosna'ya giden vülat ve sair me'muri:nin daireleri halkından çoğu te'ehhül ederek orada kalır. Hıristiyanlarda ise kızların velileri kızları satar-
TEZAKİR-1 CEVDET
casına aşıklarından bir hayli akçe almak gibi bir fena adet olduğundan hıristiyan kızları koca bulmak için güçlük çekerler.
Ber-vech-i bala aşıklık yolunda pek çok kızlar sühulet ile koca bulurlar ise de mu'teberan-ı ahaliden ba'zılarmın böyle kaçırma yolunda kızlarının tezevvücü güçlerine gittiğinden düğün yaparak kızlarını tezvic ederler. Lakin servetleri dahi biter ve ba'zılarının kızları kocaya varamayıp evde kalır. Binaen-aleyh sırma işlemeli ve ağır bahalı melblısat ile zaid düğün masrafları yasağ edildi ve hıristiyanların kızlarını satar gibi bedel-i mu'ayyen mukaabilinde ere vermeleri adet-i makduhasmın memnlı'iyetine dair Bosna ve İzvornik despotlarına tahrirat-ı mahsusa gönderildi.
Boşnakların ahlakı bozulmamış ademler olduklarına bir delil dahi . Bosna' da cari olan alız ü Ha mu' amelesidir. Buranın mu'amelat-ı ticariyyesi sırf emniyet üzerine mebni ve bir suret-i garibede cari idi. Bosna'ya iki taraftan emval-i ticariyye nakl olunurdu. Şöyleki İstanbul'dan Selanik ve Yenipazar tarikıyle Saray Bosna'ya mal götürülür ve Avusturya'dan İzvornik sancağı yahud Bihke sancağı tarikıyle yine Saray Bosna'ya mal getirilir idi ve bu mallardan yol üzerinde liva ve kazaların hisseleri ifraz olunmayıp anlar dahi sair liva ve kazalar gibi errival-i ticariyyeyi Saray Bosna'dan alırlar idi. Bu cihetle Saray Bosna şehri hem kürsi-i vilayet ve hem de merkez-i ticaret idi ve Bosna kıt'ası Bosna ve Travnik ve Bihke ve Banyaluka ve İzvornik sancaklarından mürekkeb olup Hersek sancağı dahi bu eyalete mülhak idi ve bu yedi sancak da zükıir ve inas bir milyon iki yüz yetmiş bu kadar bin nüfüs var idi. İşte bu kadar bin nüfüsun merkez-i ticareti Saray Bosna şehri idi. Halbuki ticaret mahkemesinin hasılatı mahkeme katibinin ma'aşına kafi olmadığından : "Refs ma' ii.şı bütün bütün açık kalıyor" deyu riyaset tarafından şikayet vuku'buldu. Bu şikayet ise fakire mucib-i hayret oldu. Hemen mahkeme-i ticarete varıp defterleri mu'ayene ettim. Hiçbir ay şehriye üç yüz elli kuruştan ziyade hasılat olmamış ve bu mıkdar dahi nadir olup ekseri yüz elli ve iki yüz kuruştan ibaret olduğu nazar-ı hayret ve te'accüb ile görüldü ve lede't-tahkik bu hasılat dahi ancak Saray'a gelen ecnebi da'valarından husule geldiği ve yerli tüccarın mahkemeye mürfi.ca' at etmedikleri anlı;şıldı. Bunun üzerine artık Bosna ticaretinin
TEZAKİR-İ CEVDET
ne yolda cereyan ede-geldiğini öğrenmek lazım geldi. Lede'tteftiş anlaşıldı ki gerek İstanbul ve gerek Avrupa emti'a ve eşyasını celb edenler ancak Saray Bosna tüccarı olup mülhak liva ve kazalar tüccarı Saray'a vürud ile anların mağazalarından mal alarak memleketlerine nakl ile füruht ediyorlar. Şöyleki liva tacirlerinden biri Saray'a gelip ve Saray tüccarından me' -llıf olduğu bir büyük tacirin mağazasına gidip kendisine lazım olan emvali beyan ve mağazanın yazıcısı dahi anı yukarıdan aşağı zincir vechile tahrir ve her nevi' malin hizasına mıkdarını ve esmanının neye baliğ olduğunu irae, eder ve bu . defterin ayhı olmak üzere bir pusla tanzim eyler. Bu sırada denkler bağlanıp denkler ile beraber ol pusla dahi müşteriye verilir. O dahi bu emvali alıp memleketine götürür ve sancağı dairesinde yine böyle bir emniyetkarane mu'amele ile satar ve ara sıra Saray tüccarı tarafından çıkarılan tahsildarlara ceste ceste para verip anların yedinden dahi birer ilm-i haber alırlar. Elhasıl mvlhak liva ve kazalar tacirleri Saray' dan üçer beşer yüz bin kuruşluk mal alıp puslasiyle beraber memleketlerine götürüyorlar. Kendileri bir sened vermeyip işhad dahi olunmuyor. Bu halde anlar borçlarını inkar etseler isbata medar olacak elde bir şey yok. Halbuki ticaret mahkemeleri sen�d üzerine icray-i mu'amele eder ve mahakim-i şer'iyye şahid arar. Bu halde Bosna'nın ticaret da'valannı görecek bir mahkeme yok. Anın için yerli tücçarın ticaret mahkemesine gitmelerine bir yol bulunamıyacağı tebeyyün eyledi. Fakat böyle bir cesim eyaletin mu'amelat-ı ticariyyesi senedsiz ve şahidsiz nasıl dönüyor. Burasına merak ettim. Saray tüccarından Merhemik Mehmed Ağa namında bir zat var idi. Anı celb ile riıülhakatta veresiye vermiş olduğu emvalden dolayı : "Ne kadar alacağın vardır" dedim. On bin keseden ziyade olduğunu söyledi. "Elde sened_ya şahid varmı" dedim. "Hayır adet olmamış" dedi. " Ya müşterilerden ba' ;;,ısı borcunu inkar edecek olursa ne yaparsın" dediğimde te'accüb ile gülerek : "Bu kadar malı denkler ile mağazadan kaldırıp puslasiyle götürdü. Nasıl inkar edebilir" deyu cevab verdi. " Ya bunlardan biri vefat ederse paranız batmaz mı" dedim. " Vefat ederse bizim puslamız terikesinde yıkar. Veresesi anı te' diye eyler" dedi. Fi'l-vaki' mülhakatta Saray tüccariyle alız u itası olanlardan biri fevt olsa derhal terikesinde zuhur eden pusla ve ilm-i haberler Saray'a gönderilip muteveffanın borcu tesviye olunur ve yetim var ise Saray tüccarının alacağı tesviye olunmadıkçahaki m-i
TEZAKİR-İ CEVDET
beldeye tahrir-i terike ettirilmez imiş ve bunca senelerden beri Saray tüccarından kimesnenin alacağı inkar olunmamış olduğu tahkik olundu.
Mukaddema Bosna çiftlikatı mu'amelatınm ta'dili için Bosna'nın yedi sancağından kırk iki vekil celb olundukta ağaların çiktcilerinden ala-geldikleri ücret arazinin memleketce mu'tad olan faize nisbeti ne olduğun bilinmek üzere ihtida ehl-i İslamdan Bosna'da kesesi kaç kuruşa faizle akçe ikraz olunduğu sual olundukta : "Haşa biz faiz:, almayız. Böyle haram para yemeyiz" demişler ve hıristiyanlardan soruldukta : "Faiz almak yahudilere mahsustur. O da ahd-i kartbde ihdas olundu. Biz islam ve hıristiyan birbirimize ödünç akçe veririz faiz almayız ve sened alıp vermek dahi adetimiz değil iken şimdilerde borc için tahv il almak adeti dahi zuhUr etti" deyu cevab vermişler idi. Bu kerre Bosna'da tahkik-i madde ettim. Dediklerini doğru buldum. Şu kadar ki bir vakitten beri ecnebiler gelip gitmeğe başladıklarından faiz almak hususu hıristiyanlara sirayet etmeğe başlamış idi.
Bosna'nın İslam ve hıristiyanları öteden beri miri hakkında be-gaayet ictinab edip öşür verilmedikçe hasılatı kaldırmazlar ve kendiliklerinden öşürlerin ifraz ile getirip me'muruna verirler ve ba'dehu hasılatı tarladan kaldırırlar iken muahharan iltizam usulü icra olundukta mültezimler zürra'a zulm Ü te'addi eder olduklarına mebni zürra' takımı pek şaki idiler. İşte bunun ve bir de vergilerin suret-i istifasına bir hüsn-i suret vermek levazım-ı umurdan idi. Bu evanda ise öşrü harac-ı muvazzafa kalb etmek mutala'aları Babıali'ce mevzu'-ı bahs ü müzakere olduğundan Hersek'de iken bu mutala'anın oraca suret-i icrasını düşünmüş idim ve Hersek sancağının tarlaları ekseriya taşlıklar içinde ve çukurlar arasında toprak birikintilerinden ibaret ve ahaH-i mevcudeye nazaran araz1-i mezru'ası az ve kıymetli olmak mülabesesiyle mesaha olunarak dönüm başına bedel-i öşür takdirinde sühulet gördüm. Fakat hasılat az olan nesnelerde ahali hem harac-ı araziyi vermek ve hem de bir sene geçinebilmek için istikraza mecbur olacaklar. Akçenin faizi ise ziyade olduğundan başka ekseri istikraz edecek akçe bulamıyacaklarına mebni evvel-i emirde zürra'a ucuz faiz ile akçe ikraz edecek bir zira'at bankası yapılmak lazım gelecek idi. Yoksa hal-i hazır üzerine evvel-i emirde öşrü böyle bedele raht
TEZAKİR-İ CEVDET 29
etmek münasib olamıyacağı anlaşıldı. Ba'dehı'.i: Bosna cihetini gördüm. Bu tarafta arazi vüs'atli ve nüfüs-ı mevcudeye nazaran fazlalı ve karyeler dağınık ve bi'l-mesaha arazinin mıkdarın a göre öşre bedel bir harac vaz' etmek müşkil olduğunu anladım ve fakat mültezimlerin te'addiyatından zürra'ın tahlisini lazime-i halden gördüm. Halbuki umum eyalete aid olan mesalihin müzakeresi için erkan-ı vilayetten mürekkeb bir komisyon teşkfü hususuna Meclis-i idare-i vilayette bi'l-müzakere karar verilmiş olduğundan komisyonun teşkilinde işbu vergi ve aşar işlerinin dahi müzakeresine karar verilmiş idi. Bu komisyonun teşkilinden maksad-ı asli-i ubeydanem ise tensikaat-ı askeriyye mes'elesi idi. Bosna'ca erkan-ı vilayet vücuh ve eşraf-ı memleketin en ileri gelenleri demek olup bunlar ikna' olunduğu halde tensikaat-ı askeriyye icrası kaabil olacağı derkar idi. Zira erkan-ı vilayetten ma'dud olanlar her tarafta nafizü'l-kelim ve herkesin nazarında mevsuk ve muhterem zatler idi ve bunların birincisi Saray Bosna eşrafından ve mevallden ve Meclis-i kebir-i eyalet azasından Nüfüs nazırı Uzun Abdullah Efendi olup vilayetin her tarafında ma'rUf ve her hal Ü tavrına vakıf idi. Biraderi Recai Efendi ile Meclis-i tahkik reisi Sun'ullah Efendi ve Kazay-i erba'a yani Saray Bosna ve Mostar ve Travnik ve Kal'a müftileri ve Mostar vücuhundan Hacı Draço ile · Şakir Efendi ve Travnik hanedanından Tezkireci-zade Derviş Bey ile Hasan Paşa-zade Derviş Bey ve Bihke sancağı hanedan-ı kadiminden meşhur Kulen-zade Kadı Bey ve Bihke vücuhundan Rüstem Bey ve Aydın Ağa ve Banyaluka hanedanından Hacı Ali Bey ve Nazif Ağa ve Tuzla-i zir'de Yusuf Efendi ve Taşlıca'da Abdi Bey meşahir-i erkan-ı eyaletten idi. Meşhur Bihke'li Mehmed Bey ki sonra uhdesine mirimiranlık tevcih buyrulmuş olan Mehmed Paşa"dır o dahi efühim-i erkan-ı vilayetten olup ol esnada bir pir-i ruşen-zamir olduğu halde Saray Bosna'da sakin idi. Gelelim komisyonun teşkiliyle tens ikaat-ı askeriyyenin keyfiyyet-i icr:aatına :
Memllik-i mahrlısenin sair mahallerine nisbetle Bosna ve ale'l-husus Hersek ahalisi ulum ve ma'arifce pek geri kalmış oldukları halde efkar-ı askeriyyeleri dahi inanılmayacak mertebe tenezzül etmiş idi ve eğerçi Nikşik ve Korianiç ve Kolaşin ahalisi ile Bihke'nin serhad halkı pek şeci' ve dilaver ve lede'l-hace
TEZAKİR-İ CEVDET
işe yarar ademler ise de sair cihetlerinin ahalisi harb u darbı unutmuş ve pek çoğu silahlarım satmış ve'l-hasıl öteden beri şeca'at ve bahadırlıkla ma'ruf gazi boşnaklar bir garib tenezzüle yüz tutmuş idi.
Şu hale nazaran Bosna'da terbiyye-i umumiyyenin ilerilemesine sarf-ı mesa'i ile beraber boşnakların ırk-ı hamiyyetlerine taze kan verecek ve asab-ı salabetlerine hissiyyat-ı hubb-ı vatan getirecek ve lede'l-hace kendilerini bir hey'et-i muntazamada olarak meydan-1 karzara götürecek tedabir-i lazime icrasiyle Bosna kıt'asında tensikaa't-ı askeriyye icrasının vücubu müsellemattan bulunmuş ise de boşnaklar diyar-ı saire halkı gibi gurbete me'luf olmadıklarından Bosna kıt'asından harice çıkmak kendilerince alem-i hayattan ayrılmak gibi güç geldiğine ve şayed ki Bosna'da kur'a icra olunup da askere yazılanlar diyar-ı saireye ve siyyema bilad-ı harreye gönderilmekten endişe-nak olduklarına binaen 0her ne vakit Bosna' da tahrir-i nüfüs ve arazi gibi ba'z-ı mevadd-ı mühimmenin icrasına teşebbüs olunsa aram u rahatleri rnünselib olurdu. Amma Bosna kıt'asından harice çıkarılmayacakları te'min olunsa -askerlikten asla kaçınmayacakları ve Bosna'da tertib olunacak asakir-i cedldeye yerli elbise�ine şebih bir nevi' elbise iksa ol.unsa ondan dahi memnlın kalacaklarını bu kerre ifa olunan tahkikattan ve ehl-i vukuf ile icra kılman müzakerattan gereği gibi anlamış idim ve mukaddema arazi ve çiftlikat komisyonunda bulunmak üzere Bosna cihetinden Mostar'a celb olunan erkan-ı vilayet ve vücuh-ı memleket içinde söz anlar hayli zatler olup bunlar ile esnay-i musahabet-i mahremanede : "Ben Bosna ve Hersek'de bir terttb-i askeriye ihtiyac-i sahih görüyorum. Bunu Babıalt'yç bildirmek isterim ve suret-i tertibi sual buyrulacak olursa ejkllrımı beyan etmeğe mecbı1� olurum ne dersini;:," deyu halisane istimzac-i keyfiyyet ederek mükerreren cereyan eden muhaverattan memleketin bu işe müste'id olduğunu teferrüs eylemiş idim. Halbuki Bosna kıt'ası Avusturya memaliki ve Sırp ve Karadağ emaretleri ile muhat � yalnız dar ve tulani bir boğazdan ibaret olan Yenipazar sancağiyle Rumeli kıt'asına merbut olmağla burada bir yerli kuvve-i müstalıfize bulunması feraiz-i haliyyeden idi. Binaen-aleyh burada bir nevi' yerli asakir�i nizamiyye tertibi lazime-i umlırdan görüldü ve bunun tertib ü tanziminde ihtida üç su-
TEZAKİR-İ CEVDET :ı ı '
ret hatıra geldi. Birincisi her yerde olduğu gibi beş sene müddet ile fi'len istihdam olunmak ve yedi sene redif olmak üzere yirmi yaşından yirmi beş yaşına kadar kur'a çekilmek ve ikincisi iki sene müddet ile istihdam olunmak üzere yirmi yaşından yirmi sekiz yaşına kadar kur'a ile yahud sinnen tekaddüm ve te'ahhur itibariyle mıkdar-ı mu'ayyen asker yazılmak ve üçüncüsü koloni militer usulünde yirmi yaşından kırk beş yaşına kadar bedenen hizmet-i askeriyyeye salih olan ehl-i islam hep asker itibar olunarak kendilerine canib-i miriden birer şeşhane itasiyle eyyam-ı mu'ayyanede ta'lim-i fünı'.'ın-ı harbiyye ittirilmek ve fakat bunların içinden bir mıkdar-ı mu'ayyeni ber-minval-i sabık iki sene silah altında bulunmak üzere kur'a ile yahud sin tertibiyle tahrir Ü istihdam edilmek suretlerinden ibarettir.
Bir memleketin ahalisinden ne mıkdarı silah altında tutulabileceği mes'elesine gelince bunda üç derece vardır. Hadd-i asgar ve hadd-i mutavassıt ve hadd-i a'zamdır. Hadd-i asgar mecmı'.'ı'-ı nüfüs-ı zükı'.'ır ve initsın iki yüzde biri yani nüfüs-ı zükurun yüzde biri silah altında tutulmaktır. Bu suret ancak vakt-i asayişde ve san'at ile te'ayyüş eden memleketlerde cari olur. Hadd-i mütavassıt mecmu' -ı nüfüsun yüzde biri silah altında tutulmaktır ki kuvve-i askeriyye mükemmel olmakla beraber zira'at ve san'at ve ticareti sektedar etmez ve servet-i umı'.'ımiyyeyi imha eylemez. Hadd-i a'zam mecmu' -ı nüfüs-ı mevcı'.'ıdenin altınışda biri silah altında tutulmaktır. Bu suret ancak memleketin duçar-ı muhil.tara olduğu eyyam-ı harbiyyede olur ve bundan ilerisi . servet-i umumiyyeyi imha ve memleketi tahrib eder. Fransa'nın mecmu' -ı nüfüsu otuz altı milyon olduğu halde daima silah altında bulunan askeri üç yüz bin olmak hasebiyle nüfüs-ı mevcudenin yüz yirmide biri silah altında bulunduğuna nazaran hadd-i ı:nutavassıta karibdir. Memalik-i mahrusede kur'a keşide olunan ahali-i islamiyyenin mecmu'-ı nüfüs-ı zükur ve inası on yedi milyon raddesinde tahmin olunduğu halde daima silah altında bulunan sunfıf-ı askeriyyesi
· yüz elli bin raddesinde bulunduğu cihetle bu dahi hadd-i mutavassıta karibdir.
Bosna ve Hersek'in nüfüs defterleri itimada şayan olmayıp ancak tahkikaat-ı vakı'aya göre nüfüs-ı zükur ve inas beraber olarak Bosna' da ehl-i islam dört yüz bin ve latin yüz kırk dört bin ve
32 TEZAKİR-İ CEVDET
ortodoks dört yüz bin ve Hersek' de ehl-i islam yetmiş iki bin ve !atin kırk bin ve ortodoks seksen sekiz bin ve mecmu'u bir milyon yüz kırk dört bin olup bundan dört yüz yetmiş iki bini ehl-i islam olmak lazım gelir ve bunun hadd-i mutavassıt olarak dört bin yedi yüz bu kadarı daima silah altında tutulabilir. Bu ise muhafaza-i memlekete kafi olmayacağından buraca redifin teksiri ile az vakit zarfında külliyetli asakir-i mu'alleme yctişdirilmek üzere ber-vech-i bala bast u beyan olunan suver··İ selasenin birincisinden sarf-ı nazarla ikinci ve üçüncü suretlere hasr-ı efkar olunmak muvafık-ı hal ü mevki' görüldü ve eğerçi ikinci suret dahi ahalinin biı· mıkdar-ı ınu'ayyenini kur'a ile yahud sin tertibiyle silah altına almaktan ibaret İse de hizmet-i askeriyyc iki sene olduğu takdirde nihayet-i derece itibar olunan altmış da bir nisbeti bu surete göre hadd-i 1tidal olup bu nisbet üzere asker alınsa sekiz bine karib olur ve bu surette sekiz dokuz ve belki on tabur şeşhaneci tertib olunabilir ve iki sene hizmet-i fi'liyyeyi ifa edenler bir müddct-i mu'ayyene ile redif itibar olunarak az bir müddet zarfında külliyetli asakir-i mu'alleme mevci'ıd bulunur. Üçüncü suret iki sureti mutazammın olup şu kadar ki üçüncü surette elli bu kadar bin nefer def'aten ta'lim edilerek muhafaza-i memlekete kafi olacak bir hey'et yetiştirilmiş olur ve bunun içinden bir mıkdarı hizmet-i fi'liyyede bulunup hakisi asakir-i redife hükmünde bulunur. Fakat bu surette derhal Bosna'ya elli binden ziyade şeşhane gönderilmek lazım gelip bu ise ol vaktin hükmünce otuz bin kese akçe kadar bir masraf ihtiyarına mevkuf idi. Bu mutala'atı evail-i recebde Hersek'de iken Babıali'ye inha �tmiş idim ve ol vakit Dersaadet'de Se:rdar-ı ekrem Ömer Paşa tarafından verilmiş olan layıha üzerine Bosna'da koloni militer usulünde yani yerli müstahfız askeri olmak üzere bir hey'et-i askeriyye tertibi tezekkür olunmakta olup ancak boşnakların buna dahi muhalefetleri ihtimali badi-i tereddüd olmakta idüğinden bin iki yüz seksen sene-i hicriyyesi şabanının gurresi ve kanfm-ı evvelin otuzu tarihiyle müverrahan varid olan emir-name-i samide koloni militer denilen usulde olarak Bosna ve Hersek cihetlerinde birer hey'et-i muhafıza tertibi tezekkür olunmakta ise de havaH-i mezbure ahalisi huşunet ve cehaletleri iktizasınca bunu ihtimal ki başka nazarla göreceklerinden işe başlanmazdan evvel ol bahtla kendilerinin
TEZAKİR·İ CEVDET 33
te'mi:n-i efkarı muvafık-ı kaaide-i hikmet-şinasi görünmekle Devlet-i aliyye buralarda yerliden lüzumu kadar muhafaza askeri tertib buyurmak niyetinde olduğu ve bundan maksad asayiş-i eyalet ve ahalinin mahfüziyyeti kaziyyesi bulunduğu gibi işbu askerin dahi her türlü intizam ve istirahatlerinc bakılacağı ve kendileri cünud-ı saire misillfı mevaki'-i saircye sevk olunmayıp münavebeten daire-i muhafazalarında istihdam kılınacakları vadisinde keliniat ile lazım gelenlere beyan-ı hal kılınarak ve ol bahtla ağızları araştırılarak ve daha diğer suver-i münasibe ile tatminat-ı lazime icra olunarak alınacak ma'lı'.imat ve mahsı'.isatm iş'arı .emr ü irfide buyrulmuş idi. Halbuki boşnakların hakk-ı da'iyanemde gösterdikleri emniyet ve itimada nazaran her türlü efkil.r-ı halisaneyi kendilerine kabul ettirebileceğimi anlamış olduğumdan Bosna eyaletinde adeta asakir-i nizamiyye tahrir ve kur'a usılı.lünü. te'sis etmek niyyet-i hayriyyesini tasmim etmiş idim. Fakat Korianiç nahiyesiyle Bileke ve Gaçka ve Nikşik kazalarını Hersek' den ve Kolaşin ve Gusinye kazalarını Yenipazar sancağından bir hatt-ı mevhum-ı münhani ile ifraz ederek ancak buralarda koloni militer tarzında bir nevi' yerli asakir-i müstahfize tertib ve bu usulü 1şkodra cihetine dahi ta'mim ile Karadağ'ın etrafına bir kordon çekmek isterdim ve bu hatt-ı hüdudun haricinde kalan Hersek ve Bosna kazalarında kur'a usulünü te'sis ile Saray Bosna' da bir mekteb-i idadiyye-i askeriyye küşad ettirmek ve boşnakları oldukça terbiye ile memleketi imar etmek emelinde idim ve eğcrçi Bihke sancağının serhad ahalisi dahi vahşi iseler de Bihke sancağında erkan-ı vilayetten ve vücuh u eşrafdan söz anlar nafizü'l-kelim ademler bulunduğuna mebni bu ahaliyi sair komşuları ile birlikte taht-ı inkıyad ve inzibata alabilmek ümldinde idim. Lakin kırk seneden beri asker vermemek �çin kerrat ile isyan ü ihtilale kıyam eden boşnaklardan asakir-i nizamiyye tertibi Dersaadet'ce me'mul olmadığına mebni bütün Bosna eyaletinde koloni militer usulünün icrası arzu olunuyordu.
Binaen-ala-zalik ı 5 şaban sene 80 tarihiyle müverrehan hem sadrazam ve hem serasker bulunan Fuarl Paşa'ya takdim eylediğim arizede :
Koloni militer tertibi birinci derecede Nikşik için elzemdir. Fakat orada böyle bir hey' et-i askeriyy,e terttb olunduğu takdtrde bunun hiila
34 T�ZAKİR-1 CEVDET
aşiret hiilinde ;•aşayan Korianiç nahiyesiyle Kolaşin kazasında dahi icrası lazım gelir ve ba'dehU Karadağ hüdudu üzerinde bulunan diğer nevdhfye dahi bu usıUün ta'm imi muvdjık-ı hdl ü maslahat görünür ve işbu koloni mi/iter usulünün mevaki' -i selasede yani Korianiç nahiyesiyle Nikşik ve K olaşin kazalarında icrdsına kardr verildiği hdlde Nikşik' e giden Benan tarfkının mebde'i olan Bileke kazasına ve Duga boğazı ve Piva ndhfyesi tarik/erinin üssü' l-harekatı olan Gafka kazasına dahi ta'm imi münasib olur ve Foça' dan Gafka'ya giden tarik üzerinde vaki' Sutiska boğazının tt'm f:ni için Foça'nın Tentişta tarafı dahi bu kordon içine alınır ve oradan O,grafanifa ve Nefertara'yı iferiye bırakarak Tara nehrine muvaz i bir hatt-ı mevhUm-ı münhani ile Taşlıca kazasının tuliiıı i bir kıt' ası ve belki Gusirrye kazası dahi bu usule raht olunur. Bu takdfrce şimdi asakir-i nizdmiyye ve muvazzafa ile muhôfaza olunan mevki' !er işbu yerli asakir-i müstahfize ile muhafaza olunarak hazine-i celfle bir az im masrafdan kurtulmuş olur ve bu surette neviihi-i asiye dahi Trebin' den Gusirrye'ye kadar nısıf ddireye şebih çekilmiş olan bir münhani dahilinde kalır ve koloni militer usulüne raht olunan yerlerde tekli! if-i m friyyece ba' z-ı müsa'addt gösterilmek tabi'f olduğundan el-hıiletü hiizih i nevdhf-i asfyenin bir suret-i istisnafyyede durmasından dolayı bddi-i halecan-ı derun olmakta bulunan sirayet endişesi def'aten ::;dil olur. Ba' dehU nevdht-i asiye dahi. koloni mili ter şekline konularak eski tavırları iade olunup da el-hiiletü hdzihf alet-i i'.ryan olan silahları dday-i Devlet aleyhine isti'mal ettirilmek üm id ve ihtimali dahi vardır. işte bu vechile Hersek ve Bosna kıt' alarının imar ve temeddüne yüz tutmuş olan ve bu yolda terakkilerine saıf-ı mesa' i olunmakta bulunan
yerler�vle henüz hdl-i vahşet ve bedavette bulunan dağlar ara$ına bir lıatt-ı hüdı1d çekilmiş olur. Fakat bu hüdı2dun haricinde kalan yerlerde dahi boşnaklardan asakir-i muntazama tertibi lazım gelir ve bu askerin sair vilaydtta olan asakir-i nizamfyye ve redife usulünde olması münasib olur. Şu kadar ki beş sene yerine hizmet-i fi' liyyeleri iki sene ve müddet-i redifiyyeleri dokuz sene ta'yin olunmalıdır ki az vakit zarfında çok redif yetişsin ve ddhil-i eyalette istenilen mevdki'de kullanılmak üzere hdrıca çıkarılm?Jacakları te'm tn buyrulmalıdır ki Anadolu ve Arabis-tan taraflarına aşırılmak endişesinden vdreste olsunlar ve bu teşkilatın öıf ve te' dmül-i memlekete dokunmayacak vechile ve teddb tr-i hakimane ile icrası lazime-i halden görünür. Bu suretle Bosna ve Hersek' de bir kuvve-i kiifiye tedarik ohmarak bu eyaletin ahval-i atfyesi te'm tn edilir. Fakat burasının intizamını istemeyen ecneb ilır bu türlü teşebbüsdtı
TEZAKİR-İ CEVDET 35
duydukları gibi bir takım entirikalar ile men'ine falışacakları melhı1z olduğundan işin mektuin tutulması lazım gelir ve evvelce işin z fr ü balası güzelce mutalaa olunup da tavı geldiği gibi kırıp sarmak lazımdır. Zfra icraatta te'ahhur ve tereddüd göstermekten ise hif teşebbüs etmemek daha hayırlıdır ve bir de bu bdbda mutala' a-i aliyye-i vekalet-penah fleri ne merkezde ise bilinip de ana göre olunacak istiş' arat esnasında efkarı maf[ub-z alı olan yola sevk etmekte jaide fOktur. Zira bidayet-i müzakerede ne pğır açılır ise o yoldan gidildiği halde günden güne halkın emniyeti müzdad olur ve cüz' i televvüıı gô"sterilir ise boşnaklar şübheye düşerler. Husemamız dahi bunu ser-rişte ederek efkar-ı ahdl fyi ifsada sa'y ederler. Koloni militer usalünün icra olunacağı yerler ahdlfsi pek vahşi iseler de anların eski hfll Ü te'amülleri zaten bu usıJ,le şeblh olduğundan kendilerini tevhiş etmiyecek üsli1b-ı hakimane ile bu tertibin icrası dahi kaabil olur" deyu arz u inhi� etmiş idim ve Bosna'da ol vechile tensikaat-ı askeriyye icrasına hal ü zamanın müs'fıid olduğunu istiş'arat-ı vakıadan anladını ise de Bosrta'da her ne vakit asker yazmak hususu meydana konulmuş ise bir ihtilal zuhur eylemiş olduğuna binaen Babıall bundan pek ziyade kocunmakta bulunduğu cihetle ihtiyata ri'ayeten tekrar lazım gelenler ile bu hususa dair müzakere ve muhabereye devam ettim ve umum eyalete aid olan umlıru müzakere etmek üzere elviye-i mülhakada erkan-ı vilayetten olan vücuh-ı islamı ba'de'l-id Saray Bosna'ya gelmek üzere da'vet eyledim ve keyfiyeti 8 ramazan sene 80 tarihli arizam ile Babıali'ye bildirdim.
Bu esnada sırplıların pey der-pey tedarikat-ı seferiyye ve taraf be-taraf ta'lim-i harekat-ı harbiyyc ile meşgul oldukları ve mevsim-i baharda Bosna cihetine tecavüz edecekleri havadisi Saray Bosna'da şayi' oldu. Bunu tasdik u tekzlb etmeyip ancak Bosna ahi\Iisinin her halde bir hey'et-i mualleme ile sefere müheyya bulunmaları lüzumu ileri gelenlere işrab ile bunun zımnında rekiz-i zamirimiz olan tensikaat-i askeriyyeye teşvik u tergibden MH değil idim. Bey-cami'-i şerlfinde ammeye nush u pend eden va'izlere birer yeşil biniş giydirdim. ıJ" _,.,,, f .:ıt,,� r-rl) ayet-i kerimesini tefsir ettirdim. Boşnaklar zaten yeşil rengi sevdiklerinden ba'z-ı gazevat-ı nebeviyyede mel&ike-i kiramın yeşil imameler ile yer yüzüne inip de ehl-i islama imdad eylediklerini dahi bu va'izler vasıtasıyla halka bildirdim. Saray Bosna kışlasında bir tal!'a ta-
TEZAK1R-1 CEVDET
buru var idi. Akdemce bu tabur için yeşil şeritli elbise-i cedide gelmiş idi. Yevm-ı. id-i fıtrda ilbas olunmak üzere tc'hir ettirmiş idim. Hersek'de bulunan yeşil sarıklı zuhaf taburundan dahi bir takım celb eyledim. Bayram sabahı ol tabura bu yeşil şeritli elbise-i cedideyi giydirdim ve hükümet konağından Bey-cami'ine kadar bu taburu iki keçeli dizdirdim ve kazaskerliğe mahsus olan sırmali yeşil feraceyi giyip mezkur yeşil sarıklı zuhafları dahi beraber alarak askerin arasından alay ile ciimi'-i mezkı'.'ıra vardım. Bey-cami'i hatibi ve boşnaklar arasında mazinneden ma'dfıd sade-dil bir adem olup akdemce kendisine yaptırmış olduğum yeşil biniş ile minbere çıktı. Pek müessir bir hutbe okudu. Ba'dehu cami'den çıkıp yine minval-i meşruh üzere hükumet konağına avdet eyledim. Boşnaklar ale's-sabah hanelerinden çıkıp da cami'e giderken bu alayı gördüklerinde ilk baharda taze çemenistana çıkmış gibi münbasit ve münşerih oldukları ve sanki melekler ehl-i İslama imdad için yer yüzüne inmiş gibi bu alaydan te'essürat-ı vicdaniyye aldıkları sonradan tahkik olundu. Ramazan-ışeriften beri icra olunan tedabirden maksad-ı da'iyanem dahi anlara bu tali'a elbisesini giydirmek idi ve eğerçi Bosna askerine yek-nesak olmak şartıyla her nasıl elbise olursa olsun giydirmeğe me'zı'.'m isem de ol vakit asakir-i nizamiyyenin telebbüs ede-geldikleri elbiseden bir nev'ini ihtiyar ve ilbas etmeği arzu ederdim. İşte ol gün bu alayın hüsn-i te'sir-i alayişi ile bu maksad husule geldi ve boşnakların asakir-i nizamiyyeye meyli müzdad oldu. Erkan-ı vilayetten ve Kulenzadelerden Kadı Bey ramazan içinde Saray Bosna'ya geldi. Bir pir-i ruşen-zamir idi. Efkar-ı ammenin islahı yolunda asar-ı himmeti görüldü. Ba'de'l-id hep erkan-ı vilayet gelip Saray Bosna'da toplandılar ve içlerinden bir meclis-i muvakkat teşkil ettiler ve erkan-ı vilayetten olup bir müddetten beri Saray Bosna' da mutavattin olan mirimirandan Bihke'li Mehmed Paşa'nın konağında ale'd-devam ictima ile müzakereye başladılar ve mevaliden ve Meclis-i kebir-i eyalet azasından Abdullah Efendi'yi bu meclisin riyasetine intihab eylediler. Abdullah Efendi vilayetin her tarafında ma'ruf ve her tarafın ahvaline vakıf ve sahihen riyasete müstehik ve her türlü sitayişe layık bir zat idi. Meclisin azası dahi bunlardır : Travnik müftisiDerviş Efendi [ve] Gradaçaç kazası müftisi Hacı Hafız Ahmed Efendi ve erkan-ı eyaletten
TEZAKİR-1 CEVDET 37
ve Travnik hanedanından Tezkireci-zade Derviş Bey ile Hasan Paşa-zade diğer Derviş Bey ve yine erkan-ı vilayetten olarak Banyaluka hanedanından Hacı Nazif Ağa ve Belina kazası hanedanından Mehmed Ali Bey ve İhlivne kazası hanedanından Abdurralunan Bey ve Saray Bosna? da Meclis-i tahkik reisi Sun'ullah Efendi ve Novosel kazası hanedanından ve Kulen-zadelerden Haö Kadı Ömer Bey ve İzvornik sancağı meclis azasından ve Tuzla hanedanından Hacı Yusuf Efendi ve Bihke sancağı meclis azasından Hacı Rüstem Bey ve Srebreniça hanedanından Hacı Süleyman Ağa ve Banyaluka hanedanından İbrahim Bey ve Akhisar hanedanından M!rialem-zade İbrahim Bey ve Gradaçaç hanedanından Hacı Mehmed Bey ile Bihke sancağı vücuhundan Aydın Ağa. Bu hey'et-i meclis ile ibtiday-i mülakatımda kendilerine bir nevi' ta'limat ve mebde' -i müzakere olmak üzere mevzıl'-ı bahs olacak mevadd-ı külliyyeyi beyan sırasında: "Bosna'ya kazasker gelmiş midir" dedim. İçlerinden tarih-aşina olan ba'z-ı zevat: "Fatih Sultan Mehmed Han-ı sanf hazretleri ordu ile gelip buraları Jeth ettiği vakit yanında kazasker var imiş. Andan sonra Bosna'ya' kazasker gelmedi. Karfbü'l-ahdde Arif Hikmet Beyefendi kazasker olduğu lılilde Rumeli teftişine çıktı. Euraya da gelecek idi. Lakin .Niş' den avdet eyledi" deyu cevab verdiler. Bunun üzerine: "Kazasker haktkat-i halde askerin kadısı demektir. Fatih-i merht1mun zamanında buraya kazasker gelmiş amma ordu dahi beraber imiş. Sultan Abdülaziz Han efendimiz hazretleri beni teftiş me'mı1riyeti ile buraya gönderdi ve kazaskerlik rütbesi verdi. Bunun ne ma'nıiya işaret olduğunu derk edebilirsiniz. Ben kadı-askerim. Fakat askerim yok. Sizlerden bir yeni asker isterim:. Olmaz ise çok eğlenmeyip giderim" dedim ve işbu erkan-ı eyalet meclisinde umum elviyeye şamil olan mesail-i külliyye müzakere olunacak ise de en mühim müzakereleri asker maddesi olduğunu ifade ve bunun gayet mektılm tutulmasını tavsiye ettim ve bu babda kendilerinden ahd-ı kavi aldım. Tahrir-i asker maddesi mukaddema erkan-ı vilayetin ileri gelenleriyle söyleşilmiş ve muvafakatleri istihsal edilmiş idi. Lakin anlar dahi Bihke sancağında vaki' serhad kazalarının ahalisinden sakınıp oraca bir muhalefet görülmeye deyu endişe ederler idi. Bu kerre erkan-i vilayet sırasında dahil-i meclis olan serhad ağalan Türkçe bilmedikleri cihetle ifüdat-ı meşrılhamız Abdullah Efendi vasıtasiyle kendilerine tercüme
TEZAKlR-! CEVDET
ve tefhim olundukta tahdr-i asker sözü anların indinde mazhar-ı hüsn-i telakki olucak diğerleri hemen bunun lüzum ve vücubundan bahs ederek esasen bu hususa karar verildi ve teferrüatının müzakeresi kendilerine havale edildi. Hemen bunu gayet mektüm tutarak müzakereye devam eylediler. Bir husüsda tereddüd eyledikleri halde içlerinden ba'zılan nezd-i aciziye gelerek hall-i mes'ele eylerlerdi ve ba'zan fakir dahi meclislerine varıp mahremane müzakerede bulunurdum. Cereyan eden müzakerata benden başka kimesne vakıf olamazdı. Boşnakların metanetine bak ki bir aya karib müzakerat ile meşgul oldular. İçlerinden harice bir söz tereşşüh etmedi. Böyle bir büyük meclisde müzakeratın imtidadından dolayı ecnebiler ale'l-husüs Avusturya'lılar ile sırplılar çok merak edip tahkike çalıştılar bir ser-rişte alamadılar. Bizim mecalis-i mahsusamızda müzakere ettiğimiz şeylerin ekseri ferdası gün Beyoğlu'nda duyulur. On yedi on sekiz boşnak yirmi dört gün akd-i meclis ederler harice sır vermezler. Böyle sağlam ademler ile halisfıne pek büyük işler görülebileceğini bu hallerden istidlal eyledim.
İşbu erkan-ı eyalet meclisinde tanzim-i askere dair cereyan eden müzakerat-1 kesirenin neticesinde Hersek ve Yenipazar sancaklarının Karadağ hüdudu üzerinde bulunan kaza ve nahiyelerinde koloni militer usulü üzere bir nevi' yerli müstahfiz askeri tertib olunmak üzere diğer kaza ve nahiyelerinden ve Bosna'nın baki beş sancağından sair bilad-ı osmaniyye gibi kur'a-i şer'iyye ile asker vazılmasına esasen karar verildikten sonra iki hususda istisnaya musa'ade istediler. Birisi bilad-ı sairede hızınet-i fi'liyye beş ve redlflik yedi sene olduğu halde Bosna' da hizmet-i fi'liyye üç ve rediflik dokuz sene itibar olunmasıdır. Bu vechile az vakit zarfında pek çok asakir-i mu'alleme yetişmek fa.idesi olduğundan bu istid'aları muvafık-ı hal ü mevki' idi. İkincisi Bosna askerinin haric-i Bosna'ya sevk olunmaması hususu olup eğerçi Bosna'da daima Rumeli ordusundan suvari ve piyade bir asakir bulundurulmakta olduğuna ve hengam-ı muharebede dahi Bosn'a ve Hersek kıt'aları boş bırakılamıyacağına nazaran Bosna askerinin harice çıkarılamayacağı der-kar ise de devletce böyle bir şart altına girilmek muvafık-ı usul değil idi. İşte Bosna'lıların tanzim-i asker hususunda daimiyyü'lcereyan olmak üzere istedikleri müsa'ade bu iki maddeden ibaret
TEZAKİR-1 CEVDET 39
idi. Fakat ileride kur'a ve terfi'-i rütbe kanun-nameleri Bosna'da dahi mer'iyyü'l-icra olmak üzere ibtiday-i emride neferat-ı lazime bekar bulunmak ve mu' avini çok olmak gibi esbab-ı terdhiyye ile tefrik olunmak ve zabitanından ba'zıları yerli beylerinden intihab u ta'yin kılınmak hususlarını dahi bir defa'lık müsa'ade olmak üzere istid'a eylediler. Bosna ve Hersek'de tahrir-i nüffıs işi henüz ikmal olunamamış olduğu cihetle kur'a keşide kılınmak müşkil olduğuna ve boşnakların as kerliğe me'!Uf olmadıkları cihetle def'-i vahşet için ilk senesinde asker olacak neferatın kendi içlerinde itimad eyledikleri bey ve ağalarını veya anların oğullarını görmeleri icab-ı hal ü mevki'e muvafık olacağına nazaran ve cüz'-i tam zabitanı olan miralay ve binbaşılar ile yüzbaşıların asakir-i ı:ıizamiyye zabitanından alınması umur-ı zaruriyyeden ise de kaymakamın ve kolağaları ve mülazimler ile çavuş ve onbaşılardan ba'zılarınm yerli beylerinden intihabında be'is görülemediğine binaen bu istid'aları dahi münasib görülmüş idi. Kaldı ki daimi olarak silah altında tutulacak neteratın mıkdarı hususunda idare-i perkar-ı efkar olundukta mevcudları sekiz yüz nefer olmak üzere altı tabur teşkil olunmak üzere karar verilmiş idi ve kaaide-i istibdal üzere bunun her sene üçte bir mıkdarı müceddeden yazılacak idi. Şu hale nazaran birinci sene dahi bin altı yüz nefer alınmak lazım gelip halbuki bunun ekseri teşvikaat-ı lazime ile gönüllü olarak yazılacakları der-kar olup bil.klsınin dahi ber-vech-i bala ba'zı ısbab-ı tercihiyye ile ve eşraf ve vücuh-i memleket ma'rifetleriyle tefrik u tahriri emr-i sehl idi. Elbise bahsine gelince ber-vech-i bala id-i sa' id-ı fıtrda cami'e çıkarılan tali'a taburuna giydirilmiş olan yeşil şeritli elbise-i cedide boşnakların nazar-ı tahsinini cclb eylemiş olduğu tahkik olunmağla başka elbise ihtira'ına hacet kalmamıştır. Şevvalin yirmi sekizi tarihiyle müverrahan Fuad Paşa'ya takdim eylediğim arizalar ile müzakeratın bu netaici verdiğin i beyan u tafsil eyledim. Bu vakte kadar erkan-ı vilayetin müzakeratı herkesten hafi tutulmuş idi. Mutale'at-ı meşruhanın daha büyük bir meclise tasdik ettirilmesi tensl:b olunmağla şevvalin yirmi dokuzuncu perşembe günü Saray Bosna'nıın bi'lcümle vücuh ve mu'teberanı hükumet konağına da'vet ve erkan-ı vilayet ve azay-i meclis-i kebir hazır oldukları halde riyaset-i da'iyanem tahtında bir meclis-i umumi akd olundu. Umuma hitaben dedim ki :
40 TEZAKİR-İ CEVDET
"Geçenlerde erkan-ı l!Jalet buraya celb olunmuş ve anlardan mürekkeb bir melis-i muvakkat teşkil kılınmış idi. Bi'l-mü:dikere karar vermiş oldukları maddelerin bô.zısı der-dest-i icr!i ve ba'zısı der-dest-i arz ü inhddır. Der-miyan eyledikleri mevliddan 1!Jliletin selamet ü sa!idetini mı1cib olacak en başlı ve esaslı iki maddedir. Biri mevcud olan kalelerin icra)'-i ta'm fratı ile ikmal-i mühimm!itı hususudur. Bu madde hükumetin himmeti ve fc!ihına göre ah!ilfnin mu' aveneti ile husule gelecek bir ş�ydir. Fakat Bosna kıt'asında kale denilen şeylerin bir çoğu dahilen bir [;ı1ne emniyetsidik lıudusunda muvakkaten iyal ü evliid barındıracak iz is arlar dan ilıdrcttir. f'aktiyle sah ihen kale olmak üzere yapılmış olanların bir l/(/)'lisi dalıi şimdiki usul-i lıarbiyye ve asrımızda ihtir!i' olunmuş . olan alat ve edaat-ı narfryenin karşısında kalelikten çıkıp anlar dahi hisar hükmüne girmiştir. Bunları keşf ile kangıları sah fh kale olmak ü,�ere )'apılmak ve kangıları hisar hükmünde kalmak lazım gelecektir. Evvel-i emirde buraları bilinmek lazımdır. Bunlar bf�mennih i te' ata sii;•e-i /ıazret-i padişah fde yapılır. Diğer madde tanz im-i asker mes' elesidir ki eyaletin madde-i ha)'iitiyyesi hükmünde tutularak erkan-ı eyalet meclisinin asıl meşguliyeti bundan ibliret idi. Mebhusün-anh olan askerin tertfb Ü tahriri u"' _,..., .r 0l,,iı · r.rl\ a)'etci kertmesinin tefs ir ü te' v ilidir. Bilirsiniz ki cihlid farz-ı kif!iyedir. Ehl-i isllimın bir fırkası bunun ifasına münhasır olmak lazımdır. Fakat bu fırkanın seçilip ayrılması için lıer asırda bir kaaide cart ola-gelmiştir. Bu asırda dahi bli-kur' a-i şer'iyye asker alımp da beş sene hizmet-i Ji'liy)'e ve yedi sene hizmet-i red ifi;ye usulü irade-i seniy)1e-i hazret-i hilôjet-penahi ile mevzu' ve müesses olduğundan mucibiyle amel viicib olmuştur. ..k.!ll · i.ıl:....L\ .;�ı lıadfs-i şerifinin meal-i müıı ifiııce bu farfzayi Rumeli ve Anadolu halkı nasıl ifa edi;1orlar ise Bosna ahalisi dahi bi-tıbkıhi ol vechile ifa eylemek lazım ve vdcib olduğu lıahs ii iştiblih kabUl eder bir madde clmayıp şu kadar ki esııan-ı şanede kasr u tul ftibliri)'le bir tefavüt olduğuna kıyasen burada vaz' olunacak usul-i askeriy)'enin sinn ü senece ve mevliki' -i istihd!imca ba' zı mertebe ta' dfline mesağ görülmekle işte burası erklin-ı eyaletin uzun uzadıya müblihas!it ve müzliker!it ile iştigaalini mucib oldu. Bu mübd!ıasat ve miizakeriitın neticesi olmak üzere verilen karar dahi tert ib olunacak askerin h!iric-i eyalete çıkarılmaması ve hizmet-i fi' liyyenin üç ve hizmet-i redifiyyenin dokuz sene olması ve bir de atfk nüfus defterleri ştlyan-ı i'timil.d olmayıp tahrfr-i cedfd dahi henüz hitam bulmamış idüğinden ve tahrir-i asker maslahatına henüz ahiiU alşımamış olduklarından şimdilik kur'a usulü te' hfr olunup da alınacak neferlitın sinn ve
TEZAK1R-1 CEVDET 4 1
kesret-i mu' avin itibariyle ve mahiillı' meclisleri ve vücuh ve mu' teber anı ma'rifetleriyle yazılması ve tert fb olunacak askerin bu yıl üçte biri alı- . nacağından euuel-i emirde Bosna ue Travnik ve Bihke ve Banyaluka ve /zvornik sancaklarından iki tabur teşkil ve bunların ziibitan-ı asakir-i şahanenin mu'allem zdbitaniyle Bosna beylerinden mürekkeb ve mahlut olarak tertıb olunması hususlarından ibiiret olı!yor. Bosna'nın hal ü mevki'i icabınca tertfb olunacak askerden başka burada daima dilfer ordulardan bile [bir] mıkdar asakir-i nizamfıye bulunmak umılr-ı tabf'iyyeden olarak Devlet-i aliyye'nin buraya dair olan efkdr-ı hikem-şiarı ve adi ü merhamet-i hazret-i şehriyarf ma'luınum ve bu husus hakkında hemen irade-i seniyye isdar buyrulacağı meczı1mum olduğundan erkan-ı ililfiyete söz ·vermiş idim. Şimdiden sizi dahi te'm !n ederim. Mevadd-ı saire dahi der-dest-i arz u istızandır. Kabı1l biıyrulacağını kaviyyen me'mul ederim. Fakat erkan-ı vilayetin mübahasat ile zihinleri yoruldu. Ben de bu mübahasat ile meşgul oldum. Bir adem kendi yazdılfı şeyi lfb1ıkıyle tashfh edemeyip göz değişmek lazım olduğu gibi mesalih-i ceszmeyi dahi müzakere ve tertfb edenlerden başka tedkfk ü .tasdik için zihni yorulmamış d(ğer bir takım zevat olmak lazım gelir. Anın için sizleri celb ile bu meclis-i umum fnin akdine ilıtiyac giirüldü".
Bunun üzerine Saray Bosna vücuh ve mu'teberanının ileri gelenlerinden ba'zılan : "Memleketin selamet ü saadeti asakir-i niziimiyye terttbine mevkıifdur" deyip ba'zıları dahi istirham olunacak müsa'adatın muhass€natınd:an bahsile : "Bunların irdde-i seniyyesi isdar buyrulduğu lziilde şükriinden aciziz" demelerini ta'kiben ol havalke pek ziyade mazhar-ı hüsn-i zann ve i'timad-ı umumi olan ve erkan-ı vilayet meclisinde bulunan Travnik müftisi Mehmed Derviş Efendi dedi ki : "Hiil-i hazır üzere devam etmek tehlikedir. .s::ı;ıı J 1 �"-Y. 4 1_,.41; '} J ınüfadınca asker tertıbine me' muruz. Suret-i tertfb ve teşkflini .ı;ok düşündük ve kiraren bahs ü müzakere ettik. Memleketin Jıal ü mevki'ine göre der-miyan olunan müsa'adatın istirhiimından başka arz u ihtar edecek bir şey bulamadık. Dünya ve dhiretce bu yolda askerlikten ala şey olama,(,"
Ba'dehu Saray Bosna müftisi Mustafa Efendi şu asırda asakir-i şahanenin amel ü hizmetinden efdal ibadet göremediğini edille-i akliyye ve nakliyye ile isbata ibtidar ve hal ü sinni böyle ..iıl JI � olan mürabıtin silkindle bulunabilmesine mani' ve hail olduğundan dolayı te'essüfler izhar eyledi ve askerliğin şeref ve meziyyei:ine dair hayli sözler söyledi ve bu güne kadar erkan-ı
TEZAKİR-İ CEVDET
vilayet meclisinin herkesden mektum tutulan karar-ı müzakeratı böyle birden bire meydana konulduğu gibi efkar-ı huzzara pek güzel ve adb surette te'sir ederek cümle tarafından kemal-i rağbet ve hahiş ile kablıl olundu. Fakat Bosna askerinin Bosna' dan harice çıkmaması bahsine girişilecek oldukta Husrev Bey cami' -i şerifi hatibi Hafız Efendi ld-ı fıtrda labis olduğu yeşil binişi labis halde orada bulunmağla kıyam ederek : "Efendim Bosna askerine bqyram sabahı cami' e gelen askerin yeşilli rubaların giydirilmesini isteriz başka Şl!J değil" demekle latife vadisinde : "Pek iyi Hatfb EJendi amma bu yeşilli rubayı !abis olan taburlar Haremryn-i şerifryn' e mensub asker demektir. O yeşil şeritler şayed ki Haremryn-i şerifryn'e eşkıya tarafından ta' arruz olunacak olursa bu askerin Hicaz' a kadar gitmek üzere amiide olduklarına işarettir" dediğimde Hatlb Efendi kükreyip : " Ya biz Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere'nin muhfijazasından geri mi duracağız. Lede'l-hiice biz de askerle beraber gideriz" dedi. Ba'zılar dahi : "Fı:' !-vaki' bu bayram günü Bey-cami' inde bir takım yeşil elbiseli bir takım askerler görüldü. Ol vakitten beri ezhiin-ı enamda bir garib te'essür görülüyor. Bosna' da tertıb olunacak asakir-i niziimiJ!yrye bu elbise giJ!dirilse münasib olur" demekle hemen Bosna askerine yeşil şeritli tali'a elbisesi iksası hususunun istirhamına karar verildi ve Hatib Efendi'nin sözü kestirildi. Ben dahi bunu devletten istirham etmek üzere va'd eyledim. Ar.tık Bosna askerinin Bosna haricine çıkarılmaması şartı meşkuk ve mübhem bir halde bırakıldı. Ba'dehu sadede atf-ı kelam ile : "Erkan-ı vilayet meclisinin karar··ı müzakeratı hemen arz u istizan olunacaktır. Şurası şöyle olmalı idi denilemez. Herkes güzel düşünsün ve hiitırına gelen her ne ise söylesin" dediğimde Saray Bosna müftisi Mustafa Efendi : "Evet şimdi her ne denilirse bryan-ı hdtıra kab ilinden olarak mevki' -i bahs ü müzakerrye konulur. Amma sonradan memleketin hayr ü selametini mucib bir madde-i hayrryye hakkında bôjle ittifaak-ı ara ile verilen kararın aleyhinde söz söylryen olursa anın katline fetva veririm. Şimdiden cümlenin ma'lumu olsun" deyu sözü kestirdi. Diğer müftiler dahi anı tasdik etmekle erkan-ı eyalet meclisi reisi Abdullah Efendi'nin işareti üzerine Husrev Bey cami'i imamı mlıma-ileyh Hafız Efendi hale muvafık ayat-ı beyyinat tilavet edip Travnik müftisi Derviş Efendi bir güzel du'a etti. Herkesin vechinde du'anın kablılüne alamet olan asar-ı vicdaniyye ru-nüma oldu ve herkes yek-ruğeri tebrik ederek meclis dağıldı. Kırk seneden beri Bosna'ca keşa-keşde
TEZAKİR-1 CEVDET 43
kalan tanzim-i asker mes'elesinin hall olunmuş olduğu ol gün Saray Bosna şehrinin her tarafında duyuldu. Ahaliye def'aten bir başka hal geldi. Taraf-ı da'iyancmden dahi hemen erkan-ı eyalet meclisinde verilen kararın meclis-i umumide dahi kabul ve tasdik olunduğuna ve Bosna askerine yeşil seritli tall'a elbisesi iksası dahi karar altında bulunduğuna ve bu babda hemen bir kıt'a ferman-ı allnin isdar buyrulması lüzumuna dair Fuad Paşa'ya şifreli bir telgraf çekildi. Tafsfüttı dahi zilka'denin beşi tarihiyle müverrah bir kıt'a arlza-i da'iyanemle bildirildi.
Mezkur telgraf-nameye cevaben varid olan şifreli telgraf-name-i samide Dar-i şura'ca Bosna'da Avusturya'nın hüdud boyundaki koloni militer usulüne mutabık olarak bir nevi' yerli müstahfız askeri tertibi tasavvur olunmakta idüği ve Bosna'ca üç sene hizmet-i fi'liyye ve dokuz sene hizmet-i redlfiyye olmak üzere asakir-i nizamiyye tertibi ana nisbetle müreccah olduğu ve mahalli beylerinden zabit nasbı ve Bosna askerinin harice çıkarılmaması hususlarının musaddak bulunduğu beyan ve me-sa'i-i vakı'amız takdir ü istihsan buyrulmuştur. Fakat Bosna askerinin harice çıkarılmaması şartı ber-vech-i bala Hatib Efendi'nin ifüdatı arasında mübhem bir halde kalmış olduğuna mebni ba'dehu bu şartın tasrihinden feragat ile ana bedel Bosna askerinin Bosna taburlarına kayd olunması şartiyle iktifa olunmuştur. Bu esnada işin teferru'atına dair Fuad Paşa ile miyane-i da'iyanemde pey der-pey şifreli telgraf-nameler te'ati edilmiştir.
Balada işaret olunduğu üzere Bosna'da daimi olarak hizmet-i fi'liyyede bulundurulacak altı taburun mevcudu tam sekiz yüz neferden mürekkeb olarak mecmu'u dört bin sekiz yüz nefer olmak lazım gelir ise de üç senede bir istibdat olunacaklarından ilk senesi mıkdar-ı mezkurun sülüsü mıkdarı nefer alınmak lazım gelip bu surette ise birinci alay teşkil edilmiş demek olacağına mebni bir alay sancağının şimdiden imal 'ü irsal buyrulması lüzumu dahi Fuad Paşa'ya inha olunmuştur. Erkan-ı eyalete rütbe ve nişanlar arz u inha edilmiş ve Fuad Paşa tarafından dahi ma'ruzatımıza müsa'ade buyrulmuştur. Tahrir ve tanzim-i asker husiısunda artık ferman-ı alinin vüruduna · intizar olunmak lazım gelmiştir.
Bosna'da bu vcchile asker tanziminden hoşnfıd olmayan ecnebller boşnakların ihlal-i ezhanına sa'y eder oldular ,ise de za-
44 TEZAK1R-İ CEVDET
fcr-ylıb olamadı lar. Hatta Hırvatistan ahalisiyle daima ihtilat i izere bulunan scrhadlilcre Avusturya me'murlarından ba'zıları : "Siz (l ıkcr yazılma.�a m;a göstermişsiniz. Halbuki Devlet-i a!i,v_ve'nin nıu..:r[vaka-i mıil�ı;;ıesi var. Size aylık veremez" deyu boşuakları bıı karfrrdan döndürmeğe çalıştıklarında serhadliler : " Para için askerlik etmek bizim dfnimize ;•akışmaz. Biz askerlik vaz i
fesfrıi ancak din il drvletimiz için if4ya borçluyuz. Erkaıı�ı vilayet böyle münıisib görmüş. Kaza' -i erba' a müjiileri dahi fetva vermiş. Biz andan diineıne)'iz" dcyu ccvab vermiş oldukları sonradan tahkik olunmuştur. Bizim bu husi'ısda en ziyade kocunduğumuz serhadliler idi. Anların bu vechile scbatları anlaşılınca sair boşnaklardan cser-i tereddüd ve muhillefet gösterilmiyeceğine emin idik ve eğerçi ferman-! alinin vüruduna kadar boşnaklarda bir tereddüd ve nedamet görülmek ihtimali ba'z-ı ezhana halecan vermekte ise de boşnakların derecc-i sebat ve metanetlerini gereği gibi tahkik etmiş olduğum cihetle bu babda müsterihü'l-bal idim. Kaldıki asker olacak delikanlıların ma'şukaları olan kızlar dahi bu babda kalben bizim gayret-keşimiz idi. Çünki bunların teshil-i emr-i izdivacları için tedabir-i lazimede taksir etmiyor idik ve gurebadan ve alc'l-husı"ıs me'mı"ırinin etba'ından ba'zıları icray-i mezak için Bosna' da te' ehhül eder çok geçmeksizin zevcesini tatlik ile bir tarafa savuşup gider olduklarından yerliler hakkında mu'tad olan mihr-i mis! usulü kemakan baki olmak üzere gurebadan olup da Bosna' da te'ehhül edecek olanların mihr-i misli bir kaç kat ziytıde takdir edilerek dun mihr ile akd-i nikah olunmasını yasağ ve bu makulclerden zevcesini ' tatlik eden olursa derhal mihr-i müsemmanın kendisinden tahsll olunmasını ve tercddüd vuku'unda bila-cman hapis ile tazyik kılınması huslıslarını lazım gelenlere sıkı sıkıya tenbi.h ettirm�ş idim ve kızlar böyle aşıklık fle iza'a-i evkaat etmekten ise vaktiyle kocaya varıp da vatan muhafızı olacak yiğitler yetiştirmeleri dünyaca ve ahıretcc hayırlı olacağını hocalar vasıtasiyle kendilerine duyurmuş idim.
Bu sene Bosna'da kış pek ziyade şedid ve medid olmağla Saray Bosna' da kapanıp kalmış ve pek ziyade sıkılmış idik. Mevsim-i baharda birden bire karlar kalktığı gibi gönüller ta'rif olunmaz mertebe ferah u inbisat ile doldu. Herkes bir şevk u neşat-ı fevka'l-ade ile mesirelere gider oldu. Sahralar taze çemen ile bezendi. Sanki sahralara zümrüd renkli kaliçeler döşendi. Kızlar
TEZAKİR-İ CEVDET 45
aşıklariyle kar§ılıklı musahabet ve muhavere için takım takım mesirelere giderdi. Nesim-i anber-şemim estikçe ağaçların koyu yeşil yaprakları dahi ihtizaz ile sanki anlara aşinalık ederdi.
Bir cuma günü ale's-sabfıh etraftan bir çok kız fıvazeleri ve gayet müessir şarkı agazeleri işitildi. "Nedir" df:yu sual ve tahkika mecbur olduk. Meğer ki cumfı ve pazartesi günleri Saray Bosna'nın seyr ü temaşfı günleri olup biir gün şehrin bir tarafına ve bir gün dahi diğer tarafına çıkarlarmış ve mevsim-i baharda her mahallenin kızları böyle fevc fevc bir ağızdan şarkılar okuyarak mesirelere giderler ve gayet hazin ve müessir şarkılarla aşıklarına mevsim-ı safa ve yevm-i temaşa olduğunu ihtar ederler imiş. Ol gün biz de Vfıli Paşa ve ma'iyyet me'murları ile birlikte seyir yerine gittik. Gördük ki bir <;ok kızlar el ele tutunup boşnak lisanınca eş'ar okuyarak kendilerine mahsus ve alafranga oyunlara müşabih güzel oyunlar oynuyorlar. Delikanlılar dahi karşılarıı;ıa dizilip temaşa ediyorlar ve gahice ırz u namusa dokunmıyacak vechile yek-diğere söz atıyorlar. Sahihen şayan-ı temaşa bir hal-i ferah-feza idi. Kızlara ikramen çalgı getirtip çaldırdık ve ba'zı hulviyyfıt ihdasiyle taltif eyledik. Bir mertebe daha kendilerine şetaret ve oyunlarına halavet geldi. Mesireden avdet edip gelirken reh-i rastımız üzerinde bir büyücek hanenin önünde bir çok kalabalık gördük. Meğer mesireden avdet eden kızların bir güruhu ol haneye toplanıp ve sokak kapısını ve pencereİeri fora edip şarkılar okumakta oldukları halde bir takım delikanlılar dahi sokakta dizilerek onlar ile muhavere ve mu'aşaka ederlermiş. Bizleri gördükleri gibi kızlar sokak kapısını kapayıp delikanlılar dahi dağıldı. Fakat içlerinden birisi karşıdaki duvara dayanıp dona-kaldı. Yanına geldik gördük. Arkasını duvara verip hayran hayran ol hanenin penceresine nigeran oluyor. Müsteşarımız Belgrad'lı Raşid Paşa vasıtasiyle anı istintak ettirdik. Öğrendik ki bu biçare üç seneden beri bir kız ile sevişip her gün çarşıya gidip gelirken subh ü mesa iki def'a anın hanesine uğrayıp görüşür imiş ve bu kerre ol kız bu hanede bulunmağla işbu biçare dahi zulümat-ı hayrete dalmış olduğu halde orada müctemi' olan kızlar ve kadınlar içinde cananı temaşa ediyormuş. Sanki reng-amiz bulutlar içinde mah-ı tabanı temaşa ediyormuş. Ne bizim kalabalığa geldiğimizden haber almış ve ne de etrafındaki refiklerinin dağıldığından agah
TEZAK!R-1 CEVDET
olmuş. Hemen ol hanenin kapısını açtırdık. Kızlar havli içinde göründü. Ol kız dahi anların içinde bulundu. Anı dışarı aldık. "Bu delikanlı seni istiyor sen de anı istermisin" deyu sorduk. "O beni nasıl sevip dilerse ben de anı öyle sevip dilerim" dedi. " ra niçin bunlar tezvic olunmuyor" deyu sordum. Kimi : "Kızın validesi izin vermryor" ve kimi : "Oğlanın babası razi olmuyor" yollu vahi özürler irad ile hakikat-i hali setr edecek musanna' sözler söylediler. "Bunların vel fleri izin vermez ise ben emir veririm" dedim. Kemal-i hicab ile sükut eylediler. Lede't-tahkik anlaşıldı ki izdivaca mani' oları ancak fakr imiş. Çünki Bosna'da bir delikanlı bir kız ile bir müddet aşıklık ederek nihayet tarafeyn izdivaca karar verdiklerinde delikanlı kıza yüksük gibi bir nişan ve hiç olmaz ise bir altın vermekle namzed olur ve müte'akiben akd-i nikah edilir imiş. Bu biçare delikanlı ise yevmiye kazandığı para ile ancak kendi geçinirmiş. Üç sene zarfında masrafından bir altın artıramamış ki ma'şı'.'ıkasına nişan verip de namzed olsun. Hakikat-i hale kesb-i vukuf ettiğim gibi kıza nişan olarak vermek üzere delikanlıya beş-altı aded yüzlük altını verdim. O dahi kıza ita ile namzed oldu. Hemen mahkemeye gidip de akd-i nikah etmeleri kaldı. Kendisine dahi harclık olmak üzere yedi-sekiz altın verdim. Kızın validesine haber gönderdiler. O gele-dursun bu sırada . Bosna Mollası Efendi mesireden avdet ile oraya geldi. Derhal anı diğer lazım gelenler ile ol haneye idhal ettik. Hemen bu iki alüftenin nikahını kıydılar ve derhal bir ferace bulup kıza giydirdiler ve ol hanede müctemi' olan kızlar aşağa inip ve ref-'i perde-i naz ederek el ele tutunup sanki içlerinden birini gaib ettiklerine te'essüf ediyorlar gibi gayet hazin ve sı'.'ıznak sesler ile şarkılar okuyarak ve ağızları sulanarak güzel oyunlar oynamağa başladıkları sırada biz dahi Vali Paşa ve ma'iyyet rnem&rları ile birer iskemle bulup sokakda otururken mesireden avdet ile oraya uğrayan çalgıcılar dahi sokak ortasında oturup ahenge koyuldular. Etrafa dağılmış olan delikanlılar dahi gelip toplanarak ve her biri bu cem'iyyet içinde sevdiği kızın raks u reftarına nigeh-endaz-ı hayret olarak sir-aheng oldular. Bu sırada gelin kızın validesi gelip kızının düğününe yetişti. "Bu ne" deyu adetleri üzere ca'H olarak mırıldanmak istedi ise de : "Sus bu iş Müfettiş Efendi'nin emriyle oldu bitti" dediler. O da susa-kaldı ve hakikat memnun ve müteşekkir oldu. Kızı ve güveysi ile ha-
TEZAKİR-İ CEVDET 47
rıştı. Anlar dahi birbiriyle kavuştu. Akşam yaklaştı. Biz hükumet konağına avdet ettik. Kalabalık dahi dağıldı.
Pazartesi günü diğ·er bir seyir yerine gittik. Yine böyle bir aşık-ı dMne bulup Vali Paşa ile bi'l-iştirak yine bin beş yüz kuruş kadar para sarf ederek anın dahi nikahını seyir yerinde Molla Efendi'ye akd ettirdik. Gelin kız meydanda oynayıp gezerken akd-i nikah olunduğu gibi kızlar ve kadınlar etrafını ihata ettiler. Derhal bir eğreti ferace bulup giydirdiler. Andan sonra kimesne gelinin yüzünü görmez oldu. Andan sonra dahi haftada iki gün mesirelere gidip ber-minval-i meşruh birer kızı gelin etmeği adet ettik. Böyle aşıklık yolunda kocaya varan kızların velileri tarafından itiraz olunmamak ve suret-i infial gösterilmemek dahi bir yeni adet oldu. Adet-i nas ancak bu misillu ahval-i fevka'l-ade ile ta'dil olunabilir. Yoksa bir kavmin adetini değiştirmek en müşkil bir iştir. Zira adet insana tabi'at-i saniyedir.
Bu esnada ağniyadan ve mu'teberan-ı tüccar-ı islamdan biri kızını usul-i belde üzere düğün yaparak tezvic etmek isteyip biz ise düğünlerde tekellüfatı yasağ ederek hilafına hareket edenlerin vergisi iki kat edilmek gibi bir cezaya duçar edilmelerini tenbih eylemiş olduğumuzdan gelip düğünün suret-i icrasını istizah ve istizan eyledikte ağır bahalı elbise yaptırılmayıp yalnız akrabaya bir sofra simat çekilerek saireye dahi yemek yerine birer kahve ve nihayet bir de şerbet verilmesini tavsiye ettik. Bi'z-zat Vali Paşa ile birlikte ol ademin düğününe gittik ve yalnız birer şerbet içip avdet ederek saire hüsn-i misal gösterdik ve mu'tad olan masarifin onda biriyle bu düğünün savulduğunı tahkik eyledik. Bosna kızlarının ekseri aşıklık yolunda kendilerine koca arayıp bulurlar. Bu babda veli'lerinden mu'avenet görenler azdır. Binaen-aleyh emr-i izdivacın teshili için vaki' olan teşebbüsatımızdan pek hoşnud kaldılar ve boşnak lisanı üzere "Hünkar Müfettiş Efımdi'ye emir vermiş ve buyurmuş ki paranın gittiğine bakma. Altınları su gibi akıt. Kızları tezvic et. Ta ki gazi yiğitler ve yeşilli askerler doğursunlar" yollu şarkılar yapıp mesirelerde aşıklarına karşı oynar iken okumağa başladılar. Yeşil ta'bi:ri boşnaklar beyninde şerefli ve saadetli makamında müsta' -mel olup ancak bunda Bosna askerine giydireceğimiz yeşil şeritli elbiseye dahi telmih vardır. Anların bu şarkıları ise delikanlılar hakkında Bey-cami'i hatibinin ve beiki Travnik müftisinin va'z
TEZAKİR-1 CEVDET
u nasihatlerinden daha müessir idi. An asıl boşnaklar askere alınmak lakırdısından ürkerler iken bu sözleri ma'şı'.'ıkalannın ağızlarından mütelezziz olarak istimfr' eder oldular. Artık efkar-ı askeriyyenin Bosna'da yerleşeceğine ve buna dair erkan-ı eyalet meclisinde verilen kararın paydar olacağına emniyet geldi.
Erkan-ı eyalet meclisinde mevzfı'-ı bahs Ü müzakere olan mevaddan biri dahi arazi-i miriyyenirı evlad-ı zükı'.'ır ve irıasa ikili birli olarak intikali hususu olup bu mutala'a ve istid'alarında haklı idiler. Çünki fi'l-asl ari'ızi-i miriyye yalnız evlad-ı zükfıra intikaal edip evlad-ı zükür olmadığı takdirde kızlar hakk-ı tapu ashabından ma'dud idiler. Muahharan evlad-ı inasın dahi mahrum edilmemesi Babıali'ce münasib görülüp ancak bu babda ıJ.;.Pi'I ..!.>- j.:. f .ilJ kaaide-i şer'iyyesine tevfik . olunmak lazım gelirken Fransa'da cari olan usı'.'ıl-i mirasa takllden ve 1stanbul'da icareteynli evkaf hakkında bir müddetten beri müte'amil olan icare-i fa.side usulüne tevfikan ari'ızi-i miriyye evlad-ı zükfır ve inasa siyyan olarak intikaal etmek üzere kanun ittihaz olundu. Arazi-i miriyye ise İstanbul'un vakıf hane ve dukkanlarına makıys olamaz. Çünki bir çiftliğin arazisi avlad-ı zükur ve inas beyninde ale's-seviye ve eşcar ü ebniyesi kaaide-i şer'iyye üzere ikili birli olarak taksim olunmak lazım gelip bundan dahi pek çok karışıklıklar zuhur etmekte bulunmuştur ve arazinin böyle siyyan olarak taksimi suretinin kanun ittihazı hata olduğu anlaşılmış ise de Babıali bu hatasını tashih edememiştir. Bu kerre erkan-ı eyalet meclisinde araz1nin emlak ve eşya gibi zükur ve inas beyninde ikili birli olarak taksimini tensib ile der-i devletten istid'a olu:pmasına karar verdiler. Taraf-ı da'iyanemden dahi Babıali'ye inha olundu ise de bu madde Bosna eyaletine mahsus olamayıp kanunun bi'l-cümle iyalata am olmak üzere tashllıi lazım idi ve diğer ba'z-ı iyalattan dahi bu yolda istid'alar vuku' buldu. Lakin bu mes'ele meclislerde sürüncemede kalıp hall ü tesviye olunamamıştır.
Meclis-i erkan-ı eyalette verilmiş olan karar üzere Bosna taburlarını küşad eylemek için ferman-ı alinin vüruduna intizar olunmak lazım geldiğine mebni ol vakte kadar ba'z-ı mülhakaatı teftiş eylemek ve hem de varılan yerlerde efkar-ı askeriyyeyi neşr ile ezhan-ı ammeyi icraat-ı askeriyyeye hazırlamak münasib görülmüş ve Taşlıca kaymakamlığının i.ımı'.'ır-ı mülkiyye .ve
TEZAKİR-Jt CEVDET 49
maliyyesi pek müşevveş bulunduğundan evvel-i emirde Bosna muhasebecisi Naşid Efendi oraya gönderilmiş ve çend rfız sonra yani zilhiccenin yirminci günü hay'et-i teftişiyye ile Saray Bosna'dan hareket ile Taşlıca tarafında gidilmiştir.
Saray Bosna'da beş ay bu kadar gün müddet mcks ü ikaametimizde tarafımızdan Babıali'ye ha-posta yüz kırk dokuz ve ha-telgraf yirmi yedi ki cem'an yüz yetmiş altı kıt'a ma'rfızat takdim edilmiş ve me'mfıdn-i teftişiyyeye müteferri' mevad hakkında diğer makam ve mevki'lere ve dahil ve haricde bulunan me'mfırlara ve sairlere bin yetmiş kıt'a Türkçe ve Fransızca tahrirat ve telgraf-name ve ta'limat ve ilan-name yazılmış ve'lhasıl müddet-i mezbfıre zarfmda teftiş kaleminin mahsulü cem'an bin iki yüz kırk altı kıt'aya baliğ olmuştur.
Ft 27 şilban sene 9fJ ve ft 12 temmuz sene 97
TEZKİRE No. 23 1
Bakiyye-i vakaayi'-i sene r280
Tezkire-i sfılifede iş'ar olunduğu üzere bin iki yüz seksen senesi zilhiccesinin yirminci ve mayısın on dördüncü perşembe günü Saray Bosna'dan hareket ve Gorajde ve Çaynıça tadkıyla Taşlıca tarafına azimet ve zilhiccenin yirmi ikinci cumartesi günü Taşlıca kasabasına muvasalet olunmuştur. Saray Bosria'nın an asıl posta caddesi bu tarik olduğu halde Karadağ muharebeleri esnAsında Drobniak nahiyesinden çıkan haydudlar bu tarika ta'arruz eder oldukları cihetle posta tarikı tebdil olunarak elha.Ietü hazihi: Saray Bosna'nın postası Vişegrad ve Yeni varoş ve Siyeniça üzerinden Yenipazar'a işlemektedir.
Ol vakit nahiye müdürlerine zabıta me'mfıru ve kaza kaymakamfarına müdir ve sancak mutasarrıflarına kaymakam ve müstakillen idare olunan sancak kaymakamlarına mutasarrıf denilirdi ve Hersek bir kıt'a-i cesime olup Çayniça ve Taşlıca ve Prepol ve Kolaşin kazaları dahi Hersek muzafütından iken Drobniak ve Piva ve Çerkotse nahiyelerinin isyanı hasebiyle Tara nehrinin sağ tarafında bulunan mezkur kazaların Hersek sancağıyla hatt-ı muvasaletleri münkati' ve Mostar'dan bu kazalara gidilecek olsa Foça üzerinden dolaşılmak lazım gelip halbuki.
1 Bu tezkire ile dokuzuncu defüır başlamaktadır.
TEZA.KİR-İ CEVDET
bu yolda dahi emniyet meslub olduğuna mebni Çayniça ve Prepol ve Kolaşin kazalarının ilhakiyle Taşlıca kaymakamlığı teşkltl olunmuş idi. Muahharan Yenipazar sancağının gayr ez Vişegrad havi olduğu kazalar ile Gusinye kazası ve Taşlıca kaymakamlığı birleştirilerek Siyeniça merkez olmak üzere Yenipazar mutasarrıflığı teşkil kılınmış ve Vişegrad kazası Saray Bosna sancağına ilhak olunmuş idi. Halbuki Prepol ve Kolaşin kazalarının doğrudan doğruya Siyeniça'dan idareleri daha münasib ve Çayniça kazasının Vişegrad gibi Saray Bosna sancağından idaresi mümkin olarak ol vechile kabı icra olunmak üzere bulunduğundan Taşlıca kaymakamlığı Taşlıca kazasından ibaret kalmış idi. Taşlıca'nın umur-ı mülkiyye ve maliyyesi Hersek'den daha fena bir halde bulundu. Hemen kaymakamı azl ile yerine Çelebipazar kazası müdiri Hacı Selim Bey ta'yin kılındı. Mal katibi dahi taht-ı tevkife alındı. Tahkikaat-ı lazime icrası için komisyonlar teşkil olundı. Müte'akiben Yenipazar mutasarrıfı Mahmud Paşa dahi Siyeniça'dan Taşlıca'ya gelmekle o dahi bu tahkikat işlerinde bulundu.
Rumcli'de rlız-ı Hızır'a ri' ayet eder ve ol gün ahall sabahleyin erkenden nehir kenarlarına ve çayırlara çıkarlar ve ruz-ı Hızır gelmedikçe kuzu kesmezler ve ol vakte kadar kuzular analarının kucağında yatıp ri'ız-ı Hızır'da anasıyle arka arkaya yatmağa başlar deyu andan evvel koyunun yavrusunu kucağından ayırmağı pek kabih görürler. Binaen-aleyh ri'ız-ı Hızır'a kadar kuzu kesilmeyip ol gün kuzu kesmeğe başlarlar. Bir aralık İstanbul'da dahi bu kaaideye ittibaen rılz-ı Hızır'dan evvel kuzu kesmek yasağ olup yakın vakitlere kadar bu yasağın hükmü baki idi. Bosna kıt'ası ekaalim-i barideden olmak hasebiyle burada n'ız-ı Hızır'da bedel-i Ali gününe ri'ayet ederler ki temmuzun yirminci günüdür. Buna hıristiyanlar Ilya günü derler. Taşlıca'nın ise mevki'i mürtefi' ve soğuk bir belde olup bütün yazın karşısındaki dağlarda kar eksik olmaz ve Taşlıcalı'lar asla kuzu yemezler. Kuzular büyüyüp de toklu olmadıkça anları kes·· mezler ve kesenlere kaatil nazariyle bakarlar. Haric-i kasabada sürülerle kuzular gezer kimesne kesip yiyemez ne kadar çok para verilse satmazlar. Fakat beslemek için çocuklara satarlar. Hey'et-i teftişiyye dahi çocuklar vasıtasiyle her gün birer kuzu aldırır ve geceleyin kesdirir idi. Elhasıl Taşlıca ahalisi hal-i be-
TEZAKİR-İ CEVDET 5 1
davette olup ticaret olmadiğı cihetle meydanda paranın devri görülmez idi. Hatta bir gün temaşa zımnında haric-i kasabaya çıkarken bir iki çocuğa tesadüf olundu. Kendilerine atıyye olarak bir kaç kuruş çil akçe verecek olduk. Çocuklar hiç görmemiş oldukları çil akçeleri görücek ürküp feryada başladılar. Saray Bosna buralara nisbetle pek mütemeddin bir belde add olunur. Buraları dahi Hersek sancağının dağ nahiyelerine nisbetle mütemeddin sayılır. Ma'amafih Taşlıca'nın epeyce mütehayyiz ve söz anlar vücuhu var idi. Hatta içlerinden Abdi Bey erkan-ı vilayetten ma'dud idi. Bosna beylerinden ba'zılarınm oğulları zabitlik ile der-dest-i teşkil olan Bosna taburlarına alınmak mukarrer olduğu halde kendisinin oğlu Selim Bey sinnen küçük olduğundan anın Mekteb-i i'dadiyye'ye alınmasını reca etmegin Dersaadet ile ba'de'l-muhabere Selim Bey Mekeb-i i'dadiyye'ye gönderilip orada ikmal-i tahsil ettikten sonra Mekteb-i harbiyye'ye dühul ile ba-şehadet-n:1me zabitlik ile çıkarak Bosna taburlarında kullanılmak üzere iade olunmuştur. Biz gelelim ma-nahnü-fihimize :
Nevahi-i asiye ahalisinin ekseri Karadağ muharebelerinde az-çok asakir-i şahanenin ateşini yemiş oldukları halde Drobniak asileri bir tokat yememiş oldukları ve bir ücra mahalde bulundukları cihetle hala hal-i isyanda bulunarak Taşlıca hükumetini tanımazlar idi. Binaen-aleyh terbiyeleri ve bir zabıta altına alınmaları feraiz-i umurdan idi. Ancak evvel be-evvel Kolaşin-i bala'nm istihkamı ehemm ü akdem idi. Kolaşin-i bala ahalisi ise Karadağ'lılar ile gayet hun-rizane muharebeler ettikten sonra kendilerine beri taraftan İmdad olunamadığı cihetle muhacerete mecbur olarak Taşlıca ve Siycniça taraflarına dağılıp şurada burada dolaşmakta ve Karadağ'lılar gelip anların yerlerini zira'at etmekte idiler. Kolaşin'lilerin ileri gelenleri bu kerre Taşlıca'ya gelip memleketlerinde iskanlarına müsa'ade ve mu'avenet olunmasını istirham eylediklerinde bu emellerinin icrası miısammem bulunduğu kendilerine mahremane tebşir ile mektlım tutmaları tavsiye olunmuş ve Hersek fırka-i askeriyyesi ümerasından Mirliva Lehli Mahmud Paşa bu işe me'mur edilmekle bu tarafa gelmek üzere bulunmuş idi.
Fuad Paşa'nın büyük oğlu Nazım Bey bu esnada fevt olarak pederini dil-hun edip gitmiş olduğuna ve bizim Bosna'ca
TEZAKİR-İ CEVDET
fevka'l-ade tc§ebbüsatımız Fuad Paşa'nın bi'z-zat ma'rüza11-mıza nazar-ı ehemmiyet ile bakmasına manut olup. yoksa iş meclislere düşer ise sürüncemede kalacağına mebni Nazım Bey'i zaten sevdiğim cihetle hasıl olan elem�i vicdaniden başka i:şlerimizce dahi bize külli keder ve endişeyi mfı.cib olmuştur. Buna dair Dahiliye katibi Saib Beyefendi ile olan muhaberemiz ber-vech-i ati kayd olunur.
Saib Bey tarafından gelen mektfı.b
Ah benim efendiciğim
Bundan akdem irsal buyrulan emir-nameleri geldi ise de cevablarına kl)1iim edeyim der iken geçen cuma gecesi saat iki kararlarında füc' eten mahdum-ı sadaret-penah i Nazım Beyefendi vefat etmiş olmağla bu güne kadar vô.lideyni;ıle bizim yalıda ve ba' deM tercüman Arift Beyefendi sô.hil-hô.nesinde leyi ü nehô.r uğraşmaktayız. Hizmet-i sadaret vekaleten Ali Paşa hazretlerine tefviz buyrulmuştur. B içare Nazım Bey bi'l-cümle lstanbul halkını yaktı yandırdı gitti. Hemen Cenab-ı Hakk cümleye ve bô.-husus vô.lideynine sabr u tehammül ihsan eyleye. lşte efendim bu kadar yazabildim. Bakı irade efendimindir.
Fi 21' zilhicce sene 80 ( S6ib)
Mezkur mektubun cevab-namesi
Ah efendim Zikri getu-gzr-i elem ve fikri muhtir-i şeb-i matem olan vakı'a-i
fô.cı' a-i ma' lume hakkında 24 zilhicce sene 80 tarihiyle müverrahan dest-i tahassüre ra' şe ve kalb-i ;;,a' ife hadşe getiren mersiye-nameni;;,in muı�alô.' asına eşk-i dide-i hasret-dide mani' olduğundan harf be-haef okudum desem yalan söylemiş olurum. Mtr-i merMm bu tarafın ahvaline merak edip rı1zgar-ı kec-reftar bu dd' flerini bir mevki' -i müşkile düşürmesin deyu endişe ediyordu. Meğer b !çarenin bir ayağı kenare-gtr-i hufre-i ecel imiş. Sadrazam efendimizin hdl-i pür-melalini düşündükçe ciğerim han ve gam u kederim ef;;,ı1n olup elim işe varmryor. Hemen Cenab-ı Hakk cümleye ve ale' !-husus muşarün-ileyh efendimize sabr ü tahammüller ihsan buyursun. Şimdiye kadar mişkat-ı mutala' a-hdne-i müvdsdt olan ihsan-ndmelerini;;,iıı cevabları hep hatt-ı dest-i dara' et-peyvest-i kemtert ile ola-gelmiş iken bu kederle hame-i abbdst-imame günc-i şiven Ü mateme atılmış bu-
TEZAKtR-1 CEVDET 53
lunmasiyle işbu ta' zryyet-name-i küdı1re-t-meal ala vechi' l-imlal keş fde-i safha-i hüznü melal kılınmıştır. r')L.)1 � J l:.,,k l')\....ll ...:... J r')\....JI .}ı l ,
Fi 9 muharrem sene 8r (Cevdet}
Vekaayi'-i sene 1281 Yirmi yedi gün Taşlıca'da tahkikat ve islahat ile uğraşıl
dıktan sonra oradan hareket ile lPrepol'a ve oradan Yenipazar sancağının merkezi olan Siyeniça.'ya gidildi. Siyeniça'ya vürfıdumuzda Yenipazar kazasiyle sair mülhakaatın vücfıh ve eşrafı gelip görüştüler. Saray Bosna'da mün'akid olan meclis-i erkan-ı eyaletin tanzim-i asker hakkında vermiş oldukları kararın Dersaadet'e arz olunduğu der-miyan olundukta cümlesi Bosna cihetinde her ne yapılır ise Yenipazar sancağına dahi ta'mim olunmak lazım geleceğini lisan-ı tahsin ve teşekkür ile beyan ettiler ve buna dair bir mazbata tanzim eylediler ve Kolaşin-i bala müstesna ve Nikşik'e müşabih bir halde olmağla Nikşik hakkında her ne yapılır ise Kolaşin-i bala hakkında dahi ol vechile mu' amele olunmasını ve belki Gusinye kazası bir taraftan Arnavudluk malisyaları ve diğer taraftan Vasovik nahiyesi ile muhat ve mahsur olduğundan anın dahi Nikşik ve Kolaşin sırasında tutulmasını münasib gördüler. Keyfiyet hemen Babıali'ye inha ve verdikleri mazbata dahi takdim edilmiştir. Bu esnada Siyeniça kalesinin .ta'miratı hitam bulınağla masarif-i ta'miriyyesinin hisabları rü'yet olunarak hülasası Babıali'ye bildirilmiştir.
Siyeniça kasabası mevki'i icabınca Yeni pazar sancağına merkez ittihaz olunmuş ise de küçük bir kasaba olup burada birinci derecede ileri gelir vücüh ve eşraf olmadığından meclis-i livada verilen kararlara Taşlıca ve Yenipazar vücühu çendan ehemmiyet vermiyorlar idi. UmCır-ı mülkiyye merkez ittihaz olunacak yerlerde ise bu dakikanıın gözetilmesi levazım-ı umürdandır. Bakiyye-i Kostayniça denilen kıt'a Kozarça ve Priyedor ve Novin ve Dubiça namiyle beş kazaya münkasim olup ancak müdirlerinin ma'aşları hadd-i kifayeden pek dün idi. Me'mCırlara mıkdar-ı kifaye ma'acş itası ise umür-i mefrCızeden olup aksi takdirinde istediğinizi yapınız alınız kapınız demek olur. Halbuki Kozarça ile Priyedo:r yek diğere pek karib olduğun.dan ayrı ayrı kaza ittihazına mütehammil değil idiler ve Dubiça
54 TEZAKİR-İ CEVDET
kazasında geçen sene Sırbistan muhacirlerinin iskaniyle imar edilen Kostayniça kasabasının ehemmiyyet-i mevki'iyyesi der-kar olduğu halde Dubiça ile Novin kasabalarının vasatında ve iki tarafa dahi merkez-i. idare olabilecek bir mevki'de bulunmuştur. Binaen-ala-zalik Kostayniça merkez-i kaza olmak üzere Dubiça ve Priyedor kazaları birleştirilip Kozarça kazası dahi Priyedor'a ilhaak ve dört kaza müdirliğinin tahsisatı dairesinde olarak Kostayniça kazası müdirliğine şehriye iki bin iki yüz elli ve ma'a Kozarça Priyedor kazası müdlrliğine iki bin kuruş ma'aş tahsis ve Kozarça ve Novin ve Dubiça nahiyelerine birer zabıta me'mı'.'ıru ta'yin olunmuş idüğinden hazinece dahi o yolda mu' amele icra olunması zımmında Babıali'ye muharremin on altısı tarihiyle müverrah bir kıt'a ariza takdim olunmuştur. Mukaddema Hcrsek'de yapıldığı gibi bu kerre Yenipazar sancağında müstahdem olan asakir-i muvazzafanın dahi tenkihatı icra olunarak bunların ma'aş ve ta'yinatından şehriye yüz on iki bin dört yüz bu kadar kuruş nef' -i miri husı'.'ıle getirilmiştir.
Bu esnada Vasovik nahiyesi rüesasından Pop Yosif ve Lopud ve Miro Siyeniça'ya gelip arz-ı mutava'at ve İpek kazasına muzaf olan Rogova malisorlarının Vasovik nahiyesine itale-i dest-i te'addi etmekte olduklarından dolayı şikayet eylediler ve Karadağ muharebeleri esnasında ekip-biçemediklerinden sene-i sabıka vergisini ifadan aciz olduklarına mebni der-dest-i ta'mir olan Berane kışalasına lazım olan kereste-bahalarının vergilerine mahsi'ıb edilmesini istid'a ettiler. Esnay-i muharebede fi'l-vaki' Vasovik'lilcr ekip-biçememişler idi. Lakin Karadığ'lılar ile beraber düşüp kalkmışlar idi. Rogova malisorlarının buralara tasallutları inkar olunamaz. Lakin Vasovik'lilerin Karadağ eşkıyası ile birlikte ehl-i islama ettikleri te'addiler dahi henüz hatırlardan çıkmamış idi. Ma'amafih kendileri merkez-i ita'atte sabit oldukları müddetce arnavud malisorlarımn te'addiyatından muhafaza olunacakları va'd edildi ve Berane kışlasına verecekleri kereste-bahftlarının dahi vergilerine mahsub edilmesi için lazım gelenlere emir verildi. Gerek Vawvik ve gerek Drobniak nahiyelerinin gereği gibi taht-ı inzibata idhalleri Kolaşın-i bala'nm istikmiil-i istihkamatından sonra düşünülecek mevaddan olduğuna mebni Vasovik rüesasiyle uzun uzadıya muhav:erelere girişilmeyip hemen ber-vech"i bala vaki' olan ifadelerine müsa'ade sureti iraesiyle iktifa olunmuştur.
TEZAKİR-İ CEVDET 5 5
Bu tarafça en mühim iş Kolaşin maslahatı olniağla akdemce Mirliva Mahmud Paşa Siyeniça'ya celb edilmiş ve erkan-ı harbiyye zabitanından olup ma'iyyet teftiş yaverliğinde müstahdem bulunan Bursa'lı Hüseyin Hüsni Efendi dahi anın ma'iyyetine verilmiş olduğundan tedarikat-ı lazime ile meşgul idiler. Etrafta bulunan taburlardan lüzumu mıkdarı anların ma'iyyetinde bulunmak üzere tertlb ve biraz da muvazzafa ilave ve zehair ve mühimmat ve lcvazım-ı saireleri tehyi'e olunduktan sonra Kolaşin'e sevk u izam ve Kolaşin muhacirleri dahi evvelce cem'olunarak yolda anlarai lhaak olunmağla bağteten Kolaşin-i bala'ya vardıklarında Karadağ'lılar biraz tüfenk atarak tehdide kıyam etmişler ise de Kolaşin'lilerin asakir-i şahaneye istinaden müşahcd olan muhacemat-ı dillranelerine dayanamıyarak oradan savuşub gitmişlerdir. Drobniak ahalisi mukaddema pek şımarmış olduklarından Taşlıca hükumetini tanımazlar iken bu vechile Kolaşin-i bala tutulduğu gibi tebdil-i tavr u meslek ederek bilasilah Taşlıca pazarına gelip gitmeğe başlamışlar. Kolaşin istihkamatının itmamında bir mertebe daha islah-ı ahval edecekleri siyaak-ı halden anlaşılmıştır. Mahmud Paşa'nın · bidayet-i emirde hüsn-i hizmet ve gayreti görülmüş olduğu halde çok geçmeyip inhiraf-ı mizacından bahsile itizar eylediğinden avdetine ruhsat verilmiş ve yerine Miralay Selim Bıey gönderilmiştir. Selim Bey 'ile Hüseyin Efendi Kolaşin palankasının ta'miratını ikmal ve Tara nehri üzerinde köprüler ve Karadağ hüdudu üzerinde kuleler inşa etmişler ve bu kulelerden birini Fuad Paşa Kulesi ve diğerini Cevdet Efendi Kulesi deyu tesmiye eylemişlerdir. Biz yine sadede gelelim :
Siyeniça'da yedi gün ikaamet ile ber-vech-i bala Kolaşin tedarikatını ikmal ettikten sonra muharremin yirmi sekizinci ve haziranın yirmi ikinci günü Siyeniça'dan avdet ile Yenivaroş kasa basma . geldik. Yeni varoş kazasının hıristiyanlarını terbiyeee ve efkarca sair kazalar hıristiyanlarına nisbetle ehven ve eslah gördük. Epeyce tüccarı ve söz anlar koca-başıları var. Rıza-cuyane ve huluskarane hareket ediyorlar. Sırbistan'dan çıkıp da ebnay-i sebile ta'arruz edıen haydudlardan iştika eylediler ve bunların tutulamamasına sebeb köylerde yatakları olduğunu söylediler. Bunun üzerine ahalinin kcfalet-i mütcselsileye raht olunması münasib görüldü ve lazım gelenlere bu
56 TEZAKİR-1 CEVDET
babda emir verildi ve buna mebde' olmak üzere ihtida kaza meclisi fcsh olunarak müceddeden ahaltnin intihabiyle mecli·· sin teşkili hususu hükf:ımet-i mahaliyyeye havale edildi.
Ba'dehf:ı Yenivaroş'dan hareket ve bir gece Priboy palarıkasında beytutet olunduktan sonra Vişegrad kasabasına geldik ve bir gün anda ikaamet ile istihkamat-ı mevcüdeyi ve Sokollu Mehmed Paşa'nın bina-kerdesi olan Drin köprüsünü mu'ayene ettik. Osmanlıların bu havaUde bırakmış oldukları en büyük asar-ı hayriyyedendir. Üç ayağı haraba yüz tutmuıj olduğundan mukaddema şayan buyrulan irade-i seniyye üzere ta'miri için buraya göndermiş olduğumuz Almanya'lı mühendis Linardoviç tedarikat-ı levazımat ile meşgul ve suların çekilmesine muntazır idi. Köprünün hitam-ı ta'mirinde nişan getirteceğimi va'd ile teşvik eyledim. Köprünün başında ve kasaba tarafında pek cesim han ve hamam ve imaret harabeleri görüldü ki duvarları paydar olduğundan han ta'mtr olunsa pek güzel ve müstahkem bir kışla olarak hem kasabasının ve hem de köprünün muhafazasına medar-ı küfü olacağından bunun keşfi dahi Linardoviç'e sipariş edildi.
Ba'dehfı Vişegrad'dan hareket ile Çelebipazarı'na gelindi. Burada dahi iane-i ahali ile bir mahkeme inşası için teşvikaat-ı lazime icra olundu. Çelebipazarı'ndan İzvornik sancağını teftiş etmek üzere merkez-i liva olan Tuzla-i ztr'e azimet ve biır gece Glaseniça karyesinde beytfttet olunduktan sonra ferdası Birçe kasabasına varıldı. Burası bir küçük kasaba olduğu halde ab u havası latif ve imara müste'id bir mahaldir. Mukaddemce buradan Saray Bosna'ya kadar bir araba yolu açılmış ve biır sene içinde müceddeden yirmi bu kadar güzelce haneler yapıl· mış olduğu çeşm-i ibtihac ile görüldü. Buradan lzvornik'e gi· den yolun tesviyesine dahi başlanmış ise de henüz tamam ol· mamış ve halbuki itmam olunduğu halde Saray Bosna'dan İzvornik'e kadar arabalar işleyerek az vakit zarfında asar-ı ma'mfıriyyet görüleceği der-kar bulunmuş olduğundan bu husiisda dahi 11\.zım gelenler teşvik u tergib edildi. Srebreniça ile İzvomik arasında bir çeyrek kadar mahalde vaki' taşlık barut ile atılarak tesviye olunsa Srebreniça'dan Drin boyuyla Sava kenanna ka· dar araba işleyebileceği haber verilip Srebreniça kazası müdiri Süleyman Bey ise pek ehliyetli ve mukdim bir zat olduğundan buranın keşfine me'mür kılındı.
TEZAKİR-l CEVDET 57
Ba'dehu Birçe'den hareket ve bir gece Graçaniça karyesinde beytutet olunarak ferdası yani haziranın otuzuncu günü merkez-i liva olan Tuzla-i zir kasabasına varıldı. Haylıca söz anlar ve ileri gelir vücuh ve mu'teberanı var bir büyük kasabadır. Kasabaya on dakikalık mesafede 1storgone (..; _,&. J.,:..1) nam mesirede bir çeşme var ki suyu Büyük Çamlıca suyu gibi lezizdir ve Çamlıca suyu gibi yerinde pek latif olup durdukça bozulur eskimeden içmelidir. Karakulak suyu gibi müddet-i medide dayanmaz. Merkez-i livanın işleriyle meşgul olduğumuz esnada İzvomik kazasının tahkik-ı ahvali için teftiş müsteşarı Raşid Paşa'yı ol tarafa gönderdik.
Bosna eyaletinde vaki' kaı�aların havi oldukları karyelerden ba'zıları merkez-i kazaya pek ba'id olduğundan emr-i idare ve zabıtaca mucib-i sühulet olmak üzere merkezlerine ba'id olan karyeler kurb u civarında bulunan kazalara raht u ilhaak olunarak defterleri takım takım Babıali'ye takdim oluna-gelmiş idi. Bosna eyaletinde en cesim ve vasi' kaza Banyaluka kazası olup halbuki ba'z-ı kurası ınerkez-i kazaya on iki- saat ba'id olduğu halde livay-i mezbura muzaf olan Gradişka ve Derbend kazalarına bir iki saat karib bulunmağla ahallsi merkez-i kazaya müraca'atte azim zahmet ve meşakkat çekmekte oldukları mukaddema icra olunan tahkikattan anlaşılmış ve muahharan işin tafsilatına dair mahallinden bir mazbata dahi gelmiş olduğuna mebni bu misillu karyelerden otuz bir adedi Banyaluka kazasından bi't-tefrik yirmi altısı Gradişka kazasına ve beşi Derbend kazasına ilhaak edilmiş ve mart ibtidasından itibaren bu vechile idaresi için mahalline emir verilmiş ve sancağın cedveli ana göre ettirilmiş olduğu halde mesalihin tezahümü hasebiyle henüz keyfiyet BabıaU'ye inha olunamamış idi. Halbuki mahallince ne karar verildi ise hazinece dahi o yolda mu'amele olunmak lazım geleceğinden icra'at-ı mezkfıre bu kerre saferin on ikisinde Tuzla'dan çıkarılan posta ile Babıali'ye �nha olunmuştur ve akdemce Banyaluka sancaı�ının muhil.sebatı dahi rü'yet ettirilmiş olduğundan teftiş muhasebesinin hülasası dahi bu posta ile takdim kılınmıştır.
Mukaddema tahdid-i hüdudda İşkodra sancağı sahilinde vllki' !spiç nahiyesinin Suzina nam mer'asının bir mıkdarı Karadağ tarafında kalmış idi. Karadağ'lılar ise buna kaani'
TEZAKİR-İ CEVDET
olmayıp İspiç tarafında kalan kıt'asına dahi ta'arruzdan hali olmazlardı ve bu esnada mübadele-i arazi komisyonunun İspiç hüduduna vürudunda Suzina mer'ası kamilen Karadağ tarafına terk olunacak deyu eradf çıkarmış olduklarından 1spiç'liler ürküp rikab-ı hümayuna arzıhal vermeleriyle keyfiyetin tahkikı taraf-ı übeydaneme havale buyrulmuş idüğinden mübadele-i arazi me'muru olup bu esnada emr-i mübadeleye mübaşeret etmek sadedinde bulunan Kaymakam Hafız Bey'den isti'lam-ı keyfiyyet edilmiş ve buna dair İşkodra mutasarrıfı İsmail Paşa'ya dahi tahrirat yazılmış idi. Bu esnada Hafız Bey'den varid olan cevab-name ile İspiç bayrakdarının ve koca-başılarının memhur mahzarları lede'l-mutala'a Karadağ'lılar bu türlü mu'amelat ve ilkaat ile İspiçli'leri me'yus ederek kendilerine dehalete mecbur etmek ve bu tarik ile denize inmek da'iyesinde bulundukları anlaşılmağla BabıaJi'ye arz u beyan-ı keyfiyyet olunmuştur. Karadağ'lıların en başlı bir garazları İspiç nahiyesinde bir iskele edinmek maddesi olup İspiçli'ler kendilerine ittiba' etseler kolaylıkla tspiç sevahiline malik olacakları der-kar idi ve İspiç nahiyesi ahalisinden Karadağlu'ya mail olanlar dahi var idı. Lakin lspiç bayrakdarınm muhalefeti Karadağ'lıların bu fırzularına mani' ve hail oluyordu. Bu cihetle Karadağ'lılar İspiçli'leri usandırıp da kendilerine dehalet ve i ttiba'a mecbur etmek isterlerdi. Müte'akıben Hafız Bey ile Karadağ komiseri beyninde bi'l-müzakere verilen karar üzere İspiç'lilerin mer'a ve orman ve suları tefrik ü ta'yin ile def'-i münaza'a olunmuşt ur.
Sava nehrine munsab olan Drin nehri ki Foça civarında Piva ve Tara nehirlerinin birleşmesiyle hasıl olan bir büyük nehirdir. Foça'dan Sava'ya kadar sal ve kereste tenziline salih ise de Srebreniça'nın üst tarafında işbu Drin nehrinin Sırbistan hüduduna mebde' olduğu yerde kayalar arasına sıkışıp şelaleler peyda etmekle kereste tenziline mani' olduğundan bu kayaların barut ile atılması başlıca-umur-ı nafi'adan add olunmağla keşfi Srebreniça müdiri Süleyman Bey ile mühendis Linardoviç'e havale olunmuş idi. Bu kerre Süleyman Bey Linardoviç ile birlikte varıp keşf etmişler. Linardoviç bir takrir yazıp Süleyman Bey'e vermekle bu kcrre Tuzla'ya gelip takriri verdi. Aıiın ifadesinden ve takririn mutala'asından anlaşıldı ki sarf olunacak
TEZAKİR--İ CEVDET 59
baruttan başka olarak usta ve amele yevmiyesi ve masarif-i sairesi olmak üzere kırk iki bin kuruş sarf ile bu kayalık tesviye olunabilecek ve ol halde yalnız Vişegrad ile Srebreniça kazalarındaki ormanlardan Sava'ya külliyetli çam ve çıra a,ğaçları indirilecek ve Foça ile Vişegrad arasında kereste tenziline mani' bir şey olmadığından Foça kazası için dahi bir mecrfty-i ticaret açılacak ve Vişegrad'ın üst tarafında Drin nehrine munsab olan Lim nehrinin etrafında dahi pek çok ormanlar olduğuna mebni buradan dahi Drin nehrine pek çok kereste nakl olunacak olduğuna nazaran masarif-i ınezkure hasıl oiacak fevaid ile muvazene olundukta la-şey mesabesinde göründüğünden Süleyman Bey'in nezareti ve Linardoviç'in ma'r-ifoti ile ol kayalığın ref' ü izalesi hususu bu kerre Babıal't'den istizfın olundu. Muahharan müsa'id cevab alınarak ber-vech-i meşruh ol kayalık tathir ile Drin nehri kereste nakline salih bir hale konulmuştur.
Bu esnada Trebin'den alınan evrak mutala'asından anlaşıldığına nazaran ol tarafta nevahi-i asiye işleri epeyce yoluna girmiş olduğundan ber-vech-i ati tafsil-i keyfiyyete ibtidar olunur şöyle ki : Avusturya'ya tabi' Mokrine karyesi nahiyesi ahalisi fuzuli kat-ı hatab ve ra'y-i hayvanat zımnında Kruşovitça nahiyesine tecavüz etmekle tarafeyn beyninde münaza'a ve mücadele zuhur etmekle bunun ber-taraf edilmesi Trebin kaymakam vekaletinde bulunan Salih Efendi'ye havale olunmuş idi ve Zubçe nahiyesinde vaki' Grab boğazında bir kule ile bir gümrük-hane yapılması mukarrer olmağla keşfı lazım gelmiş idi. Sutorina'da karantine-hane inşa olunmak üzere Kolağası Mehmed Efendi mc'mur edilmiş idi. Halbuki beş altı seneden beri Zubçe ve Kruşovitça ve Sutorina nahiyelerine devlet me'mf:ırları gidip gelmezdi. Salih Efendi ise meşhur Podgoriça kadısının oğlu ve değerli ve cesaretli ve ahval-i mahalliyyeye vukuflu olmak hasebiyle hemen Sutorina karantine me'muru Rifat Efendi ile karantine-hanenin keşfine me'mur muma-ileyh Mehmed Efendi'yi ve Trebin tahrirat katibi Hüseyin Efendi'yi bi'l-istishab hemen Grab boğazına gidivermişler. Burası Zubçe nahiyesinin en kalabalık kabilesi olan Sipalıik kabilesinin mahallesinden ma'dud olmağla Sipalıik rüesası gelip istikbal ile ikram etmekle orada bir mıkdil.r aram ettikten sonra Salih Efendi refikleriyle beraber Sutorina'ya gitmişler ve gece orada beyti'ıtet
6o TEZAK1R-İ CEVDET
etmişler. Ferda.Sı hüdud üzerinde Raskel nam mahalde Avusturya me'mfırlarıyla mülakaat ederek tarafeynin ittifakıyle münaza'ayi def'edecek ba'zı mevadda karar vermişler ve ferdası Kruşovitça yüzbaşısı ve ma'hud Luka Vukavloviç'ın hasmı olan Lako Miloşoyiç ve sair Kruşovitça ve Sutorina rüesası hazır oldukları halde Sutorina'da karantine mahallini keşf ü ta'yin eylemişler.
Salih Efendi'nin böyle la-übaliyane Trebin'den Sutorina' ya kadar gidivermesi ve esnay-i rahda rast geldiği ahaliye nevazişkarane istimalet vermesi ve Zubçe ve Kruşovitça ve Sutarina nahiyeleri rüesası hazır oldukları halde Avusturya me'mfırlariyle görüşerek Kruşovitça mes'elesini halledivermesi işbu nevahi-İ selase ahalisinin ezhanına pek güzel te'slr ve: "Bundan sonra buralara Osmanlı gelmez" deyu ahaliyi iğfal eden fesad-pişelerin eracif-i iğfüliyyelerini tekzib ederek mukaddema Kruşovitça yüzbaşısı mumaileyh Lako Miloşoviç vasıtasiyle dil.ire-i istimalete alınmış olan Sutorina'lıların efkar-ı mutava'atkarUerine kuvvet ve Luka Vukavloviç'in tahrikatiyle henüz hal-i tereddüd ve tezebzübden kurtulamıyan Zubçe'lilerin islfl.h-ı efkarına sebebiyet vermiş hatta Sutorina karantine-hanesinin keşfi esnasında umum ahali me'mfırin-i devlete pek ziyade hürmet ve ri'ayet ve kanlan : "Elhamdülillah yine Osmanlı yüzü gördük" diyerek izhar-ı beşaşet eylemişler ve küçüğü büyüğü : "Padişahımız fOk yaşasın. Düşmanlarını Allah kahr eylesin" deyu avaz-ı bülend ile du'a ederek me'mfırini teşyi' etmişler. Bu hfl.lfl.t ise Luka Vukavloviç'e pek ziyade giran gelerek artık Zubce'de duramıyacağını cezm ile Avusturya tarafında bir hane tedarikine kalkışmış. Ma'amafih son def'a olarak ihlal-i ezhan-ı ahfl.liye ibtidar etmek üzere Zubçe rüesasmı cem' ile: "lşte Grab'da dahi kule yapılacağında şübhe kalmadı. Bunca kanlar döküp bu kadar meşakkatler ile kazanmış olduğumuz hürriyeti bir günde z4Ji' edeceğimi;;, rtl-nümd oluyor. Osmanlı'nın penfesine dfifar olduğumuza yanmam. Lakin bir takım miskin ağalann pe71fe-i ;:,ulm ü i'tisôflanna şu fakir ahaUnin giriftar olacağını düşünüp ağlıyorum. Bugün si;:,i burqya celb ü cem'etmekten meramım bir veda' mukaddimesidir. Ben sahthen terk-i vatana mecbar olacağım eyyamı müşahede ediyorum. Fakat Zubfe aha[ isini kendime yar u kafadar bilsem faresini bulurum üm tdindeyim. Zira Devlet-i al!Jıye bir ufak şey ifin üzerimize asker sevk etme;:, ;:,anne-
TEZAKtR-İ CEVDET 61
derim" demesi üzerine yine rüesay-i merkuume : "Şimdiye kadar kangı işde seni yalnız bırakdık. Biz her türlü fedakarlıktan geri durmayız" demeleriyle : "Öyle ise Grab kulesinin inşasından sarf-ı nazar olunması ahalı tarafından istid'a ve ba'z-ı vesait ile ifade kılınır. Müf fd olmaz ise bi' l-Ji'il muhalefet eder gibi hareket olunur yapılmaz kalır bir ş9 de olmaz. Bunun ifin gelecek sualin cevabını ben veririm" demiş ise de bu esnada Sipahik kabilesi ile Luka'nın tarafdarlan arasına tefrika düşmekle Luka aradığı ittifakı husCıle getirememiştir. Şöyle ki bir 'katil vuku'unda kaatil tarafı Luka'ya iltica ve Sipahik'liler dahi Salih Efendi'ye müraca'at etmekle Zubçe'liler iki fırka olarak hüklimetin müdahalesine mühtac olmuşlar ve Sipahikliler Trebin'e gelip çiftlik ağalarıyla uyuşmuşlar ve ashab-ı alaka çiftliklerine gidip gelmeğe başlamışlar. Bunun üzerine Salih Efendi'nin harekatı takdir ü tahsm ile Babıali'ye tavsiye olunmuştur. Bu vechile Luka'nın ifsadatı te'sirsiz bırakılmış ise de Sutorina karantine-hane inşasiyle Devlet-i aliyye bayrağının Sutorina sahilinde görünmesini Avusturya'lılar istemeyip burasının boş ve bi-taraf gibi bir halde kalması politikaları iktizasından bulunduğuna mebni Luka'dan
· ziyade buralarda ebniye inşasından sarf-ı nazar olunması emrinde her türlü esbaba teşebbüsden hali değiller idi. Bir taraftan oralarda gavail çıkarmağa ve bir taraftan dahi dostluk yüzünde ihtarat-ı kazibe ile Babıali'yi bu da'iyeden
° vaz geçirmeğe çalı
şırlar idi. Müte'akiben Grab kulesinin inşasına mübaşeret olunduğu gibi Luka Vukavloviç kendisine hem-pa olan bir kaç uskok lan yani haydudları ve kendi familyasını alıp Karadağ'a nakl-i hane eylemiş olduğu haber alınmıştır.
İzvornik sancağı dahilinde olup canib-i miriden mazbfıt olan ve bin yüz elli bir haneyi havi bulunan müteveffa Hüseyin Kaptan çiftlikatiyle yüz otuz iki haneyi havi bulunan diğer üç kıt'a miri çiftliklerinin emaneten idaresinde hazinece hasar görülmek mutala'asiyle mültezimlere ilzam oluna-gelip halbuki mültezimlerin te'addiyatınden dolayı bir aralık bu çiftliklerin çiftcileri isyan derecesine kadar. gitmişler idi ve Bosna' dan bir takım vekiller celb ile Bosna çiftlikatı hakkında bir nizam-name-i mahslis yapılmasına badi olan sebeblerden birisi dahi bu madde idi. Binaen-aleyh bu çiftliklerin had.d-i vasat olarak varidat-ı seneviyyesi bi'l-hisab altışar yıllığı bedel itibar olunarak üç senede
TEZAKİR-1 CEVDET
üçer taksit ile eda olunmak üzere derı'.'ınlarında müste'cir bulunan çiftcilere tefviz olunması Meclis-i vükela'da karar-g�r olarak icray-ı icabı için bundan üç dört sene evvel Bosna vilayetine emir-name-i sami yazılmış iken her nasılsa mevki'-i icraya konulamamış olduğu ma'lum olduğundan ve arazisi olmayan çiftciler her ne vakit bir ihtilal zuhur etse hanelerini yakarak ihtilale mu'avenet ede-gelip arazi sahibi. olan re'aya ise vatanına muhabbet ederek daima ihtilalden sakınmak tabi'i bulunduğundan bu kerre Tuzla'da İzvornik sancağı metropolidi ile müzakere ve sair lazım gelenler ile muhavere olundukda bu çiftliklerin çiftcileri münasib bedel ile taht-ı zira'atlerinde olan yerleri almağa ragıb olduklarını Metropolit Efendi beyan etti ve bunlardan yetmiş kadar çiftcileri getirip gösterdi. Hemen icray-i icabı için hükumet-i mahalliyyeye emir verildi ve bu hususa dair Bosna valisine ta'limat kılıklı bir kıt'a tahrirat gönderildi.
Ba'dehu Tuzla'dan Saray'a · gelirken esnay-i rahda tesadüf olunan katolik rahiblerine tefhim-i madde olunup anlar tarafından vuku' bulan teşvikat üzerine katolik mezhebinde bulunan çiftcilerden dahi bir hayli talih bulunmuş ve ol çiftliklerin bir haylisi hane be-hane çiftcilerine tefviz olunmuştur. Bosna' dan Dersaadet'e· avdetimizden sonra buna ehemmiyet verilmez olmuş ve iş yine yüzü üstüne bırakılmış ve çiftlikatın bakıyyesi haricden zuhfır eden talihlerine satılmak üzere müzayedeye verilmiş ve bir kıt'ası Vali Paşa'nın istid'ası üzerine bedel-i münasib ile kendisine tefviz buyrulmuştur. Bu da Vali Paşa'nın ağraz-ı şahsiyyesine haml edilmiş ise de ber-minval-i meşrı"ıh altı yıllığına arazi alan çiftcilcr sonradan bu yerleri kar ve temettü'ü ile ashab-ı alakaya satıp kendileri me'lılf oldukları çiftcilik haline avdet eylemiş oldukları kemal-i te'accüb ile işitilmiştir.
Ber-vech-i meşruh Tuzla'da ba'z-ı islahat ve icraat ile meşgul olduğumuz halde müceddeden teşkil olunac;ak Bosna taburları hakkında intizar olunan ferman-ı ali gelmek üzere bulunnıuş ise ele Babıali'nin icraatında bir vakitten beri mu'tad olan betaetten naşi vürudu biraz teahhur etmek hasebiyle Bihke tarafında ba'z-ı havadis-i gayr-i mülayime şayi' olduğundan bu eradfi bastırmak için hemen Bosna nehrini ubur ile öte tarafta bulunmak icab-ı hal ü maslahattan bulunduğuna ve ferman-ı
TEZAKİR-İ CEVDET
alinin vürı'.'ıdunda ahkfım-ı münifesinin icrasına bi'z-zat mübaşeretimiz dahi irade-i aliyye iktiizasından olduğuna mebni mah-ı saferin yirmi dördüncü perşembe günü Tuzla'dan hareket olundu ve dört saat mesafede vaki" !spreça nahiyesi karyelerinden Poliça nam karyeye gelindi. lspreça İzvornik ve Tuzla kazaları derunundan cereyan eden bir nehir olup iki tarafı münbit ve ma'mı'.'ır bir güzel vadidir ki iki ' tarafdan dahi mürtefi' ve ormanlık dağlara müntehl oluır ve bu dağların eteklerinde ma'mı'.'ır karyeler olup bunlara lspreça nahiyesi denilir. Ekser-i ahalisi ehl-i İslamdır. İşte bu karyelerden birisi dahi mezkur Poliça karyesidir ki yüz yirmi hane ehl-i İslam ile on hane hıristiyanı var idi. Bu karyede ilm ü ma'arifce Bosna'nın kasabalarında görülmedik asar-ı terakki görüldü. Karye-i mezkı'.'ıre civarına vürı'.'ıdumuzda ihtiyarları ve gençleri takım takım istikbale çıktılar. Altmış nefer chl-ii İslam şagirdanı dahi bir tarzda ve bir biçimde beyaz don ve gömlek ve siyah yelek giyip gayet nazif oldukları halde hocalarıyla beraber ayrıca saf olarak ilahi okuyorlardı. Köye girdiğim gilbi ihtida bunların mekteblerini gezdim. Keyfiyyet-i tahslllerini teftiş ettim. Fıkıhdan Halebi ve Mültekaa'ya kadar ders görmüş çocuklar gördüm. Hele on iki on üç yaşında Münyetü'l-musalli'yi okuyup istihrac-ı ma'naya muktedir çocukları görüb kemftl-i tahsin ile te'accüb eyledim.
Bosna'nın karyeleri Rumeli karyeleri gibi kasaba tarzında toplu olmayıp hep büyfıt-ı. müteferrikadan ibaret olduğu halde böyle yüz yirmi kadar dağınık haneler ahalisinin bu mertebe ilme gayret etmesi ve kasabalar ahalisinden ileri gitmesi sahihen te'accübe şayan bir keyfiyet olmağla aslını aradım. Meğer mukaddema buraya bir hulı'.'ıslu hoca efendi gelip ikaamet ile ahaliyi teşvik ederek bir güzel mekteb yaptırmış ve teşvikaat-ı lazime icrasiyle işi bu derecelere kadar getirmiş olduğu anlaşılmıştır. Çocuklara atiyye olarak bir mı:kdar çil akçe verdim ve mekteblerine Maarif-i umumiyye nezareti canibinden mıkdar-ı kafi kütüb ve resail gönderilmesi istid'asiyle Babıali'ye ariza-i mahsusa gönderdim. Poliça karyesinde üç saat ikaamet olunduktan sonra hareket ile Maglay kazası hüdı'.'ıduna gelindikte haylice dağlar ve ormanlar tathir ile müceddeden tarlalar açılmış ve açılmakta ve zira'at epeyce terakki etmekte bulunmuş olduğu nazar-ı memnı'.'ıniyyet ile görüldü. Ol gece Poliça karyesine .
TEZAKİR-1 CEVDET
dört saat mesafesi olan Paşa-hanı nam karyede beytt'.i.tet edildi. Burası iki han ile bir kaç kulübeden ibaret olarak dar bir mahal olmağla gece biraz sıkıntı çekildi. Maglay kazası meclis azası beyninde şikaak u ihtilaf olduğu tahkik olunmağla meclis hemen fesh olunarak intihab-ı ahali ile müceddeden aza ta'yin ohmması tenbih kılındı. Ferdası Paşa-hanı'ndan hareket ile iki saat mürurunda Krivaya suyunun Bosna_nehrine munsab olduğu mahalden kayıklarla Bosna nehrinin sol yakasında Teşene kazasına muzaf Zavidovik nam karyeye ubfır edildi. Bu tarafı karşı taraftan ziyade mezru' ve ma'mt'.i.r görüldü ve oradan hareket ile beş saatlik mesafede vaki' Zepçe kasabasına gelindi. Bir gece dahi orada beytutet olundu· Zepçe kasabası Brod caddesi üzerinde ve Teşene kazası dahilinde mevkı'i güzel ve imara müste'id bir cay-i ferah-fezadır. Zepçe'den hareketle beş saatlik mesafede vaki' Vranduk karyesine gelindi. Burası otuz kadar hane ile bir harab kaleden ibarettir ki mevkı'i mürtefi'dir ve sarp bir boğaz olup iki sene Fatih'e mukavemet etmiştir. Muahharan burada araba yolu yapılmıştır. Dağın eteğinde Bosna suyu cereyan eder. Kaleden bir dakikalık mesafede bir güzel han var. Orada kahvaltı edildi ve bir iki saat kadar oturuldu. Ba'. dehti oradan hareketle üç saat mesafesinde vaki' İzniça'ya gelindi ki iki yüz elli haneyi havi ve ferahlı ve içinden sular cereyan eder bir güzel kasabadır. Zavidovik'den buraya kadar araba caddesi hep Bosna suyu kenarıyla gider. Etrafı hep mezru' ve ma'mt'.i.rdur ve sık hanlar vardır. İşbu Brod caddesinin en güzel bir kıt'asıdır ve bu hanlar hep birer çiftlikte vaki' olup harem ve selamlık daireleri ayrı olarak çiftlikat ashabı tarafından yaptırılmıştır ve çiftli katın ekser-i hasılaatı bunlarda sarf olunmakla sahibleri iki yüzden - temettü' eder ve yazın sahibleri ekseriya çiftliklerinde ikaamet etmekle yolculara güzel bakılır. Yatak ve levazımfı.t-ı saire bulunur. Bilad-ı sairemizin hanları gibi çıplak değildir ve bu cadde üzerinde Saray Bosna'dan Brod'a kadar pek çok bargir arabaları işlemekle buraları günden güne ma' mı1r olmakta idi. Bir gece dahi İzniça'da beytt'.i.tet ve ferdası Busovaça karyesine uğranılarak Ekşi-su nam mahalle muvasalet olundu.
İzniça'dan iki saat beride Viliter ( j.,k_,) karyesi kurbürıde Travnik caddesiyle Brod caddesi birleşmekle bundan sonra
TEZAKİR-İ CEVDET
hanlar sıklaştı. Hep yarım saat ve bir çeyrek fasıla ile yol üzerin de hanlar ve haneler olup sair yerlerden ziyade buralarda tısfır-ı ma'muriyyet ziyadeleşmekte idi. Hele Ekşi-su nilm mcvkı'in etrafında pek çok hanlar olup cyyfım-ı sayfde pek çok kimseler ge-· lerek burada haftalarca ikaamet ile her gün bu sudan içip vücüdca pek çok istifade ederlerdi. Pek fa.ideli bir sudur. Çend ruz burada biz dahi ikaamet ederek bu suyu içip nef'ini gördük ve müterakim olan umür-ı talıririyycmizi rü'yet ettik. Rı'dehfı Bosna'ya gelip ferman-ı alinin vüruduna muntazır ve ahkam-ı münifesinin icrası için Hızım gelen csbftbın istikmali ile meşgul olduk. Tafsllatını diğer tezkirc-i da'iy�nemde beyftn eylerim.
Fz 3 ramazan sene 98 ve fi 17 temmuy sene 97
TEZKİRE No. 24 Bakıyye-i icra�lt-ı sene 1281
Tezkire-i salifcmizde iş'ar olunduğ·u üzere çcncl rı'.'ız Ekşi-su' da ikaamet ve etraftan oraya gelmiş olan bir çok halk ile hale münasib yolda musahabet edilerek teneffüs ve tenezzüh olunduktan sonra evail-i rebl'ülcvvelde Saray Bosrıa'ya avdet ve muvasalet olundu. Saray Bosna'dan müförakat ve .avclctimiz arasında iki ay bu kadar gün geçmiş idi. Saray Bosna'da ikaametimiz müddetinde ahalisiyle hoş görüşülmüş olduğuna mebni bu kerre sanki bir uzun seferden vatanımıza avdet etmiş gibi münşerih olduk. Ahali dahi bu vechile suret�i beşaşet gösterdiler. Bosna eyaletinin en cesim kasabası olan Saray Bosna �ehri ahalisinin ekseri san' at ve ticaret ile te'ayyüş edip bütün Bosna eyaletinden başka Sırbistan' da dahi Saray'ın ma'mı'.'ılat-ı sarraciyye ve haffafiyyesi isti'mal oluna-gelirken bir müddetten beri · Sırbistan'ca bunların sürümüne halel gelmiş ve ale'l-husı'.'ıs Bclgrad vak'a-i ahiresinden sonra Saray'ın ticaretine haylice sekte ariz olduktan başka tebeddül-i ahval-i zamane hasebiyle Sırbistan' da Avusturya ma'rnı'.'ılat-ı sına'iyyesi ziyade revac bularak Saray'ın ma'mfılatı sürülmez olmuş idüğinden Saray Bosna esnafı duçar-ı hayret ü iztirab olmuştur ve Saray'ın mamı'.'ıliltım mümkin mertebe icab-ı ha.l ü zamana tevfik eylemek la-
Tc�akir-i Cnıtbt, 5
66 TEZAKİR-İ CEVDET
zime-i halden görülmüştür. Binaen-aleyh mukaddema Saray'da iken crbab-ı vukuuf ile lede'l-müzakere evvel be-evvel debbağ esnafından iki kişinin Derrnadet'e izamiyle debbağ-hane-i amircde bir iki sene zarfında usul-i cedide üzere gön imali öğrettirilmcsi hususu tezekkür olunmuş idi. Bu kerre yine bu mes'ele mevzfı'-ı bahs ü müzakere oldukta kunduracılık öğrenmek için dahi yemenici esnilfın,clan bir kaç şagirclfının Dersa;ldet'e gönderilmesine karar verildi ve lede'l-arz vaki' olan müsft'acle-i aliyye üzere dibagat ve kunduracılık san'atlerinin te'allümü için S::ıray Bosna'dan beş altı delikanlı Dersaadet'e gönderilmiş ve bir müddet sonra Bosna'ya avdetlerinde kendilerinden san'atce hayli faide görülmüştür. Ez-kadim Bosna'da ala esbler ve tüvana idiçler bulunur iken bir vakitten beri bunlara inkıraz gelmiş olduğundan ashab-ı alaka bu hususa teşvik ile an ların kısraklarına çektirilmek ve hükumetin nezareti tahtında bulunmak üzere cins atlardan beş altı re's aygırın Bosna'ya gönderilmesi Babıall'ye inha ve istid'a edilmiştir. Ber-vech-i bala mukaddemce Saray'dan çıkarılarak Yenipazar ve İzvornik sancaklarında devr ü teftiş olunduğu esnada Bosna'da bir ihtilal hazırlanmış ahali isyan edeceklermiş yollu etrafta bir çok erfıcif tekevvün etmiş idi ve tanzim-i askere dair saclir olan ferman-ı aliyi hamilen Girid'li Mustafa Paşa-zade Mirliva Salih Paşa Dersaadet'den hareket ederek Tuna ve Sava tarikıyle gelirken Bosna'da ihtilal var imiş deyu ba'zı havadis işitmiş idi ve bu sırada hüdfıd üzerinde bulunan me'mfırlarımızdan ba'zıları tedavi için me'zfınen Avusturya tarafına geçmiş olması dahi bu eracife kuvvet vermiş idi. Ol esnada Vali Paşa'nın tebdil-i hava zımnında Saray Bosna'da kale içinde bir hane istikra ile orada ikaamet eylemesi dahi ba'zı nas tarafından anın havf ü telaşına hami olunmuş idi. Lakin hak1kat-i halde ba'is-i ihtilal olacak bir vesile yok idi. Şu kadar ki ecanibden ve ale'l-husus Avusturya me'murlarından Bosna'da asakir-i muntazama yapılmasını istemeyenler Bihke ahalisini askerlikten tebrid etmek ve ba'z-ı eracif işa'asiyle me'murini ürkütmek için lazım gelen esbaba teşebbüsden hali değil idiler. Halbuki erkan-ı eyalet ve ekser-i ulema ve vücuh-i memleket bu babda müttefiku'l-kelim oldukları cihetle ahilllnin isyanı müsteb'ad idi. Asker olacak delikanlılara gelince kızların asker-
TEZAKİR-İ CEVDET
liğc dair anlara karşı okudukları şarkıların meva'iz ve nasayıh-i . ulemadan ziyade muessir olduğunu bildiğim cihetle bu babda mutma'inü'l-kalb olarak Bosna' da müceddeden taburlar teşkili hakkında lazım gelen esbab ve mukaddematı tehyi'e ile meşgul idim ve Salih Paşa'nın ferman-ı ali ile Brod iskelesine çıkacağı ma'lum olmağla oraya kadar Travnik sancağı kaymakamı Ahmed Bey ve bir bölük nizamiye su varı . asakir-i şahane gönderildi ve akdemce erkan-ı eyalet ile Hersek ve Yenip�zar sancakları kazalarından birer ikişer zat rebi'ülevvelin onunda Saray Bosna'da bulunmak üzere da'vet olunrimş idüğinden ekserisi yevm-i mu'ayyende gelip Saıray Bosna'da hazır ve ferman-ı alinin vfırfıduna muntazır oldu!lar. Özr-i şer'isi olup da gelemiyenler dahi askere yazılmak üzere oğullarını gönderdiler.
İbtida Saray Bosna şehrinde yazılacak neferat evvelce tasarlanmak ve efkar-ı amme hakkıyle meydana çıkarılmak üzere mukaddema erkan-ı eyalet meclisinde reis bulunan Abdullah Efendi'nin biraderi kibar-ı müderrisinden Recai Efendi'· nin taht-ı riyasetinde olarak Saray'ın vücuh ve mu'teberan-ı esnafından mürekkeb bir büyük komisyon teşkil olunmağla bu meclisde iş ortaya düşüp mahallatın defterleri yoklanmağa başladı. Ol vakit efkar-ı umumiyyenin askerliğe olan derece-i meyl ü mahabbetleri meydana çıkmağla henüz tamamiyle def'-i tereddüd ve iştiballı edememiş olan dur-endişan-ı eyalet dahi müsterihü'l-kalb olarak nezd-ı da'iyaneme gelip : "İşte bize de şimdi itmi'niin-ı tam geldi" dediler. İki · gün sonra yani rebi'ülevvelin on dördüncü çarşamba günü Salih Paşa' nın ferman-ı ali ile Saray Bosna'ya vasıl olacağı tahakkuk etmekle şehre üç çeyrek mes.3.fesi olan bir mahalde çadırlar kuruldu ve istikbal için iki bölük suvari nizamiye ile oraya çıkıldı ve ferman-ı aliye ihtiramen ba'z-ı me'mfırin ile daha bir bölük suvari ileriye gönderildi. Bi'l-.cümle me'mfırin ve ashab-ı rütbe üniformalarını labis ve Saray ve l\1ostar ve Gradaçaç müftileri ile sair erkan-ı eyalet ve eşraf ve vücfıh-i memleket hazır ve bizimle beraber ferman-ı alinin vüruduna muntazır oldukları halde Salih Paşa gelip müheyya olan çadıra indirildi. Binlerce ahali kimi suvarı ve kimi piyade olarak haric-i şehre çıkıp temaşaya müheyya iken vücfıh-i beldeden ba'zıları maraz yahud temaruz her ne sebebden naşi ise çıkmayıp derun-ı şehrdc kalmış olma-
68 TEZAKİR-İ CEVDET
!arı ber-vech-i bfıla askerlik mes'elesinden dolayı Bosna'da ihtilal zuhur etmiş ya edecek dcyfı şayi' olan eracifi mücyyid oldu. Hatta huzzardan ba'zılarının kalblcrine halecan geldi ve bu işde damcı1 der-miyan-ı ittihad olan erkfın-ı eyaletin bile nasıye-i hallerinde dişini çıkartmak niyyetiyle dişci isteyip de geldiğinde fesh-i niyyet edenlerin ahval-i tereddüd-iştimaline benzer haller görüldü ve fi'l-vak;i' bu gün Bosna için bir asr-ı cedidin fasl-ı müştercki olmak hasebiyle bu misillu te'essürat-ı vicdaniyycnin husulü emr-ı tabi'! idi. Tcsadüfat-ı garibedcn olarak on günden beri Saray Bosna'da havalar bozulup ruy-i sema gayet mağmum olmuş ve mizil.nü'l-harare beş dereceye kadar tenezzül etmiş ve bir buçuk saat mesafedeki dağlara kar düşmüş idi. Bi-hikmetihi te'a!a ol gün sabahleyin Brod yolu tarafından şehire doğru bulutlar sıyrılıp hava açılma�;a ve semilnın yüzü giilmeğe başlamış ve sanki fcrman-ı allnin nlıraniyeti zulümat-ı schabı şakk ederek S alih Paşa'nın çadıra nüzülünde hava pek ziyade küşayiş ve letafet peyda eylemİ!i olduğunu halkın pek çoğu fal-i hayır ittihaz eylemiş idi. Ben de zihinlere küşayiş ve inbisat getirecek bir hitabet · eyl emeği kurdum yani boşnaklara gayret verecek sözler söylemeği münasib gördüm ve hemen çadırılann önündeki düz ve alçak tepecik üzerine çıkıp ayak üzerinde durdum. Salih Paşa ferman-ı al'iyi bir atlas kese içine koyup göğsünde tutarak geldi yanımda durdu. Vali Paşa ile erkan-ı eyfılet ve azay-i meclis-i kebir dahi gelip yanımızda toplandılar. Sair vücuh ve eimmc ve huteba ve mu'teberan-ı tüccar ve esnaf dahi etrafımızda saf saf olarak clizilip bize nazır ve söze muntazır oldular. ݧte ol vakit lmzzara hitaben bi'l-bedahe şu nutku lrad eyledim :
"Burada müctemi' olan zdtler Bosna ve Hersek kıt' asının erkan ı1 vücuh ve eşriif ü mu' teberanı yani eyaletin hulasası oluj• kendilerine edeceğim ihtardt ve vesqya hep ahaliye şamil olmak üzere irdd olunacaktır. Tarih mutala' a edenlerin ma' lı1mudur ki Bosna' dan pek fOk büyük "z,iitler yıkıp devlet ve millete büyük büyük hizmetler etmişlerdir. rakın vakitlere kadar her saf! ve meslekte boşnaklar içinde böyle meşhı1r ::.fitler var idi. Vezir-i a' zamlar içinde tarihce en büyük bilinen zfitlerden birisi ve belki birincisi Sokollu Mehmed Paşa'dır. AsaH muvaffakiy
yetleriiıden biri de sqye-i muvaffakıyyet-vdye-i hazret-i padişah fde şurada der-dest-i ta'mfr olan Vişegrad köprüsüdür. Yakın vakıtlerde ::.uhUr
TEZAKİR-1 CEVDET 69
edip devletin pek büyük işlerine yaramış olan Cezzar Ahmed Paşa'nın dahi boşnak olduğu ma' lumdur. Elhdsıl boşnakların hüsn-i ahldkı hasebiyle üç da·rt yüz seneden beri her asır ve zamdnda içlerinden böyle meşhı1r ve memdulı zdtler zuhUra gelmiştir. Kırk elli seneden beri sizlere bir durgunluk driz oldu. Bunun sebebi nedir arar isek bulabiliriz. Acebd eski boşnakların hüsn-i ahldk ve sıjlit-ı sdbitesi var idi de şimdi buna halel mi geldi. Hayır. Boşnaklar pek yakın hemşehrılerim olduğundan tavr u miziic · ve mişviirlarını bilir ve pek beğenir idim. Bir seneden ziyddedir teftış me'muriyetiyle bu havdlfde bulunuyorum. Bu halkın siftit-ı sdbite ve ahldk-ı memdı1hası asla bozulmamış olduğunu gördüm. Müverrih olduğum cihetle m�mleketinizin sevdlif-i ahvalini sizden iyi bilirim. Me'muriyetim ahval-i memleketi teftiş u talıkfk demek olduğundan lıasbe'l-me'mı1r{yye şimdiki ahvdlinizi dahi pek güzel tahkik eyledim. Zannederim ki sizleri sizden ala anladım. Başka me'muriyetle gelmiş olsa;ıdım belki bu kadar anlayamazdım. Ki!Jıleriniz dağ başında büyı1t-ı müteferrikadan ibaret olduğu hdlde burada katl-i nefs ve hetk-i ırz u ndmı1s gibi insaniyete yakışmıyacak cinqydt-ı cesime .sdir yerlere nisbetle yok gibidir. Yalnız şurası ahdlfnin hüsn-i ahldkına delfl-i kdfi olabilir. Ellıdsıl sizler yine üç dört yüz sene evvelki boşnakların evldd u ahf dd ve hayrü' l-!ıaleflerisiniz. Fakat tebeddül-i etvar ve ahvdl hasebiyle her millette umı1r-ı tabi'iyyeden olduğu üzere zuhılra gelen inkıldbdt-ı zamdniyyeden ndşf burasının dahi sı1ret-i iddre ve hey'et-i müctemi' asına ba' z-ı tegayyiirdt driz olarak şfriizesi bozulmuş bir kitaba inüşdbih olmuştur. Liikin yazılarına lıiç halel gelmemiş ve kiiğıdları sağlamdır. Şirazesi örüldüğü gibi bu yine eski kitabdır. O da şuferman-ı alidir. Me'mı1riyetiın tamam olmak üzeredir. Size vedd' edip gidecek zamdnım yaklaştı. Şundan pek memnun ve müftehirim ki me'muriyetimin hitamı pek hayırlı bir maslahatın mebddi-i icraatına tesadüf edecektir. O maslahat-ı lıayriyye de işbu fermdn-ı iilfnin icray-i ahkam-ı münlfesidir. Bu fermdn-ı ali sabahleyin Bosna üzerine yeni doğmuş bir güneş gibidir ki anın ziydsı şevketlı1 kudretlı1 kerametlı1 mehdbetlı1 vetıni'met-i h ı-minnetimiz pddişdhımıı. Abdülaziz Han efendimiz hazretlerinin enviir-ı teveccühdtıdır. ln-şd-Allahü'l-kerfm fermdn-ı dU okunduğu gibi beni tasdik edecek ve hakkınızda olan teveccühiit-ı merdhim-ayiit-ı hazret-ı zıllu' lldh inin derecesini anla;ııp kadr ü şükrünü bileceksiniz. Getiren zdtın ismi Sdlih olduğundan anınla da tefe'ül etmelryiz. Pek ala bilirim ki bu işde vdsıta olanlar sü:.lerin ve evldd u a' kaabınızın hayırlı du'alarına mazhar olacaklardır. Ben de bu viisıtalardan birisiyim. Anın için bugün kendimi pek bahtiyar addederim".
70 TEZAKİR-İ CEVDET
Huzzarın ekseri lisan-ı türkiyi tefehhüm edemediklerinden yek-diğere sual eder oldukları cihetle mevaliden ve Meclis-i kebir-i eyalet azasından olup mukaddema erkan-ı eyalet meclisinde riyaset etmiş olan Abdullah Efendi hazır-cevab bir zat olmağla bu ifadatımızı boşnak lisanı üzere bülend-avaz ile halka tebliğ ettikten sonra umum tarafından cevab olmak üzere : "Efendim. Alıdli diyor ki bizler öyle dediğiniz mertebe medhe sezqyız di
yemeyiz. Fakat bizi böyle bilmiş olduğunuzdan dolayı dmmeten teşekkür eyleriz. Şu kadar var ki bu � frazenin bozulup düzelmesinde bizim medhalimiz yok. Kusur var ise mücelliddedir ve Şevket-meab efendimiz hazretlerine gece gündüz du' d ve teşekkürler ediyoruz ki bize böyle me'murlar gönderiyor ve bu maslahat-ı hayrbı._yenin bö;•le misli bulunmaz bir vel f-ni' -metin zamanına tesadüf ettiğinden dahi başkaca memnun ve müftehiriz" deyicek herkese inbisat geldi ve kalbinde tereddüd ve halecan olanların yüzleri güldü. Hele "Kusur var ise mücelliddedir" fıkrasından müstemi'ine dıhk-ı zaruri arız oldu. Türkçe bilı:İıeyenler dahi "Ne dedi" deyu bilenlerden istihfüm etmeğe başladıklarından Abdullah Efendi Boşnakça anlara : "Sizin tarafınızdan şu vechile cevdb verildiğini Kazasker Efendi'ye söyledim" demekle huzzarın cümlesi m�mnun ve münbasit oldu. Bunun üzerine Abdullah Efendi'ye hitaben : "Bu sözünüz pek becadır. Zira cümlenin ma' lumudur ki Pddişdh'ımız şevketlu efendimiz gece gündüz devlet-ü millet ve memleketin sa' ddet-i lıdlini mucib olacak esbdbın istihsdl ve iStihzarına hasr-ı efkar buyurup bundan grryrı bir şry düşünmüyorlar ve başka bir emel ü arzuları yoktur. Böyle isldlıdt-ı cedide ve umur-ı hayriyy ise öyle bir velt-ni'metin zamdn-ı saltanatına yakışır" dedikten sonra yine Abdullah Efendi'ye hitaben : " Vali Paşa hazretleri bu memlekette pek çok asdr-ı hayriyye vücUde getirmiş. Birer birer gördükçe kendisine teşekkürden hdl i olmadım. Asiir-ı muva.ffakıyyetlerinden biri de bu gün bize bu ferman-ı dl i'yi getiren Brod caddesidir. Bunun için kendisini hassaten tebrik eylerim" dediğim de Vali Paşa : · "Bunlar sqye-i şahdnede cümlenin inzimam-ı say u gayretiyle vüct1de gelmiş şeylerdir. Fakat böyle bir maslahat-ı hayriyyenin icrası benim vdliliğim zamdnına tesddüf ettiğinden ben de kendimi bahtiyar bilirim" deyu cevab verdi. Ba'dehu Abdullah Efendi kelama agaz ile : "Cümle ahdtı tarafından bir şey daha ifdde edeceğim. Mukaddemd şu giirdüğünüz caddeden araba değil bargir bile güç geçerdi. Şimdi pek işlek bir araba caddesidir ve b u kadar arabalar peyda olmuştur. Bunlar hep Vali Paşa hazretlerinin eser-i himmetidir. Cümlemiz kendisinden hoşnud olduğumuzu alenen
TEZAKİR-t CEVDET
ifade eyleriz" demekle ana cevaben dedimki : "Şimdiye kadar gördüğüm ahvale nazaran ben de bu vechile hoşnud ve müteşekkir olduğunuzu anlamış idim. Şimdiki ifademiz dahi anı tasdik u te'y id etmiştir".
Abdullah Efendi ile ber-vech-i bala vuku' bulan muhaveremiz huzzara inbisat vermiş ve boşnak delikanlılarının asab-ı hamiyyet-i askeriyyelerini harekete getirmiş olduğundan işte bu şevk u inbisat ile alayın hareketine emir verildi. Alayın boyu hemen yarım saatlik bir mesafe kadar var idi. Böyle büyük ve pek alayişli bir alay ile şehre girildi ve fcrman-ı ali hükumet konağına getirildi ve iki gün sonra yani rebl'ülevvclin on yedinci cumartesi günü kışla-i hümayun piş-gahında vaki' At-mcydanı'nda ferman-ı ali Vali Paşa'ya kıraat ettirildi. Ber-vech-i meşruh fcrman-ı alinin kıraati akabında cümle huzzara hitaben dedim ki : "Boşnakların şeca'atlerinden ve dilfrliklerinden bahse hdcet gô·remem. Tarihler buna şahiddir ve her yerde ma' lum ve müsellem olan mevaddandır. Anların noksanı yalnız ta' lı.mdedir. işte ferman-ı ali okundu. O yol da açıldı. Bu gün Bosna ve Hersek için bir yeni tarihdir. Ta'lfmin lüzumu şer' an ve aklen müsbet olup tecrübe dalıi buna şahiddir. Burada bulunanların ekseri askere ta'lim ü inti�:amın lüzumunu ve faidesini gereği gibi bilir. Hele Hersek'lilerde bilmeyenler var ise pek nadirdir. Ale' !-husus Jvlostar müftisi Mustafa Efendi mulıdrebenin son gününe kadar Derviş Paşa hazretleriyle birlikte bulundu. Askerlik ne demektir görüp anladı. Cihet-i şer'iyyesini dahi pek ala bilir. isteyenlere tafsllat-ı ka
fiye verebilir" . Bu hitabetimizin üzerine Mo�tar müftisi kelama agaz ileV"' _,...,, f .Jl:-i; r.rl.S' u...., "'4-- ,Jİ .:ı_,.t;l.4� .:..:·rn � ..iıl .:ıı ayet-i kerimesini tefsir ve ta'lim Ü intizamın lüzum ve füidesini ve asar-i
· fi'liyye mücerred hey'et-i ictima'iyyeye terettüb edip mesela her nevi' sükna taş ile ağaçtan imal olun<::.-geldiği halde bunlar bir slıret-i mahsusada meze ü terkib olunmadıkça kaabil-i iskan olmadığını velhasıl muharebe askerin m'uallem ve muntazam olmasına mevkuf olduğunu Türkçe ve Boşnakça huzzara tefhfm ii takrir ettikten sonra Travnik müftisi Derviş Efendi halisane ve dervişane ve Saray Bosna müftisi Mustafa Efendi münşiyane ve beligaane birer du'a ettiler. Anlar du'alarırıı hatm ile henüz meydanda müctemi' olan binlerce ademin saday-i dilkcş-eday-i aminleri kesilmeden meydanda saf-bestc-i selam olan suvari ve piyade asakir-i şahfme "Padişahım çok J!(ışa" cleyu çağırdı lar. Boşnakları bir mertebe daha şevk u gay�ete getirdiler. Bunun üzerine Vali
TEZAKİR-İ CEVDET
I\ısa ile bcrfther cemiyet içinden çıkarak kışlaya gırı p de birer şerbet i çmek ve biraz teneffüs etmek ü zere erkan-ı eyalet ile ü:ı:fty-i meclisi da'vet e ttim. Bizler kışlanın meydana nazır olan büyük kapısı n dan girer iken yan kapısından bir çok halk hücum ederek içeride bir gürültü peyda oldu. "Bu ne" deyu sordum. Mcğ·er askere yazılacak gönüllüler yek-diğere müs{l.bakat ile bi rbirinden daha evvel yazılmak üzere c ümlesi birden içeri-· ye hücum etmişler. Artık §Crbet içmeğe vakit kalmaclı. "Hemen im giiniilliilr,ıe elhise iksa olunsun" dedim. Ber-mucib-i Larar yeşil şeri t li tall'a r:lhiscl cri çıkarılıp erkfm-ı eyalet ve a'za y-ı meclis a nlara bi rer birer i ksaya müsara'at eylediler. Ak.�ama kadar böyle elbise iks[ısiyle rnqgul oldular. Kışlada bulunan tali'a taburu dahi işbu asakir-i cedideye öz biraderleri gibi mu'avenet ederler ve birlikte anbra tahsis olunan koğuşlara giderler idi. Bosna taburları hep .1qhancci ve mevci'ıdları tam sekizer yüzden nürekkeb ol acağı cihetle cümlesi tali'a demek olduğundan tali'a nefcrfı.tiylc bu asakir-i cedide beyninde ol günden itibaren bir gayret-i cinsiyye peyda oldu ve bu tali' a neferatından ol gün çarşıya çıkan ncferat ile ahalinin mu'amelesi derhal bir başka şekle gireli . Asker ve ahali beyninde bir rabıta-i üns ü uhuvvet peyda oluverdi . Şöyle ki ol gün yek-diğere olan mu'arnele-i nevfı.zi.�kfı..rancleri nm'ayedcye benze"rdi. Ol gün boşnaklar birdenbire askcrliğ-c ol kadar hahiş-ger ve haris oldular ki gönüllüler fart-ı izclilıttm ile yek-diğeri çiğneyerek kışlaya girerlerdi . Eşraf-ı beldeden ba'z-ı zevat oğlunu yazdırmak için hanesinde ve sokakta ararken oğlunun kendiliğinden gelip elbise giymiş olduğunu sonradan haber alırdı. Bu vcehile üç karındaş gelip yek-diğerinden bi-hab cr olarak yazılmışlar. Sonradan pederi gelip birini çıkarmak istedi . Halbuki oğullarının hiç birisi elbiseyi çılGı.ı:mak istemediğ·inden erkan-ı eyalet vasıtasiyle ikna' olunarak kur'a ile içlerin den birisi çıkarıldı. Nüfüs defterleri yohında clcğ·il esnan nasıl tefrik edilecek kur'a nasıl çekilecek cleyu D8.r-ı şürfı'ca telaş edilir ve erkan-ı eyalet ve vücuh-ı memleket ma'rifetiyle asker alınacak olursa araya hatır girer bir takım fukara mağdfır olur cleyu ıtirilz olunur ve bizden sorulur idi. Biz ise böyl e gönüllü çıkarmak için tersine kur'a çekmcğe mecbur olduk.
Erkfm-ı ey1tlcttcn ve Travnik han edan-ı kadiminden Tezkircci-zfade Derviş Bey ki muahharan Şüray-ı devlet'in teşki-
TEZAK1R-İ CEVDET 73
linde vilayetlerden birer aza celb olunduğu sırada o dahi Bosna' -dan cclb ile Ş Cıray-i devlet azalıEtına ta'yin olunmuştur bu zat mukaddema Bosna'da timarlu suvari alayı tertib olunduğu vakit bu alayın kaymakamı olmak hasebiyle bu kerre ber-vech-i bala teşkiline teşebbüs olunan Bosna birinci alayının kaymakamlığına intilıab olunmuş idi. Hemen anın riyaseti ve Mirliva Ahmed Paşa'nın nezareti tahtında ba'z-ı crkan-ı eyalet ve zabitan-ı askeriyyedcn mürekkeb bir komisyon teşkil olunup pey der-pey bu asakir-i · ceclidenin tahrir ü tertibine me'mur kılındılar. Müfettiş-i askeri Mirliva Mustafa Paşa bi't-tesadüf bu esnada Saray Bosna'da bulunmağla o dahi bu babda bu işlere mu'avenet etmekte idi.
Id�i fıtırdan beri boşnakların heveskar oldukları yqil şeritli tall'a dbisclerini Saray Bosna gönüllüleri giyip sokakta ve mahallat aralarında gezerken kızlar tarafından daha ziyade rağbet gördüklerine mebni Saray de!ikanlıları�n askerliğe meyilleri arttı ve ta'llme o kadar haris oldular ki tali'a taburu neferatından biri pazara yahud diğer bir mahalle gidecek olsa iki tarafina birer boşnak nefer katılarak gidip gelinceye dek ana refakat eyler ayak ta'Ilmi eder!erdı. Birinci ve ikinci taburun mevcı'.'ıdları sekizer yüze iblağ· olunmak için her kazadan ne kadar asker yazılmak lftzım geleceği bi'l-hisab başka başka pus-
· laları yapılmış idi. Saniy Bosna gönüllüleri tertibden biraz ziyade zuhur etmekle diğer kazalarının tertibinden biraz tenzil olunmak lazım geldi.
Saray Bosna osrnanhların müeeddeden inşa ve ihya etmiş oldukları bir şehirdir ki Fatih Sultan Mehmed Han-ı sani hazretleri bu mevki' de bir saray yaptırmış sonra etrafında hane ve dükkan ve hanlar yapıl arak bir şehr-i cesim peyda olmuş binaenaleyh Saray-ı Bosna deyu tesmiye edilmiştir. İşte ol sarayın- yerinde muahharan kışla-i hümftyun inşa buyrulmuştur. Bu kerre Bosna birinci alayının hirinci taburu ber-vech-i bala bu kışlada teşkil olunmuştur ve Saray Bosna sancağıyle İzvornik sancağından yazılacak nefcratın birinci tabura kaydiyle Saray Bosna kışla-i hümayununda toplanmalarına karar verilmiş ve ana göre lazım gelenlere bildirilmiştir. Saray'da ber-vech-i mcşrı'.'ıh gönüllüler yazılmakta iken Visoka kazasından altmış bu kadar nefer gelerek hemen kışla-i hi.imayfına idhal ile bölüklerine
74 TEZAKİR-t CEVDET
yerleştirilmiştir. Saray'ın böyle askerliğe fevka'l-acle meyli 1zvornik sancağında şayi' olucak orada bu hahiş ve arzu uyanmış ve her kazanın askeri takım takım olarak bayraklar küşad ile davullar çalarak birbiriyle yarış edercesine kemal-i müsara'at ile Saray'a doğru gelmeğe başladılar. Srebreniça kaymakamı Süleyman Bey pek ehliyetli ve mukdim bir zat olup hemen Srebreniça kazası askerini cem' ile sair kazalardan evvel Saray'a vuslıl buldu ve evvelce haber alınmağla haric-i şehirden istikbal ile kışla-i hümaylına getirildi.
Ber-veclı-i bala Bosna birinci alayının kaymakamlığına Travnik'li Derviş Bey intilıab olunduğu gibi alay eminliğine dahi Abdullah Efencli'nin oğlu ve zabtiye alay katibi İsmet Bey intihab ve Saray Bosna vüefıhundaıı Bakroviç Mehmed Ağa-zade !brahim Ağa saneakdar ta'yin olundu. Miralaylığına dahi Üçüncü ordu-yı hümfıylın ümerasından Miralay Ali Bey me'mur buyrulmuş olmagla anın vürlıduna kadar alayın tqkilatında Borna'da bulunan ümeray-i askcriyye istihdam kılınmıştır ve birinci taburla beraber ikinci taburun teşkili dahi mukarrer bulunmuştur ve buna dalıi Travnik kasabası merkez ittihaz olunmuş ve bu tabura kayd olunacak neferatın Travnik kışlasında toplan
maları karar altına alınmıştır ve işbu taburların cüz'-i tam zabitanı ile sağ-kolağaları hep nizamiye taburlarından alınmıştır ve birinci taburun sol-kolağalığına Tuzla'lı Mahmud Paşa hafidi Mehmcd Bey ve tabur imamlığına Saray'lı Mustafa Ağa-zade Hacı Hüseyin Efendi ve ikinci taburun sol-kolağalığına erkan-ı eyaletten ve livay-i Bihke meclis azasından Hasan Bey-zade Rüstem Bey ve tabur imamlığına Travnik'li Abdullah Efendi-zade Hafız Silih Efendi ta'yin olunmuştur. Mülazimlerin yerli bey-zadclerinden intihabına ruhsat verilmiş ise de içlerinde kendilerine hocalık ve ustalık edecek mu'allem zabitlerin bulunması lazime-i halden görülmesiyle Mekteb-i harbiyye'den muhrec olup Bosna'da bulunan mülazim-i sanllerden ikisi mülazim-i evvellik ile ve Bosna'da bulunan nizamiye taburlarının en müste'icl baş-çavuşlarından dört neferi mülazim-i sanilik ile
bölüklere alınıp diğer nıülazimler Saray Bosna ve İzvornik ile Travnik ve Banyaluka ve Bihke sancaklarının bey-zadelerinden intihab edilmiştir. Çavuşların yansı r.izamiye taburlarının mu'allem onbaşılarından ve yarısı vücuh-zadelerden intihab olun-
TEZAKİR-·İ CEVDET 75
muş ve onbaşılar dahi böyle mahlüt olarak tertib ü ta'yin kilınmıştır.
Zabitanın rütbe ve ma'aşları ferman ya buyrulduları tarihlerinden itibar oluna-gelmiş ise de Bosna askerinin bir def'alık olmak üzere bu husüsda müstesna tutulmaları lazime-i hal ü maslahattan görülerek vitki' olan arz u inhay-i da'iyanem üzerine ihsan buyrulan müsa'ade-i aliyye mucibince ber-vech-i bala gerek yerlilerden intihab kılınan ve gerek asakir-i nizamiyye taburlarından nakl olunan zabitanın rütbe ve ma'aş ve ta'yinatı hep inhay-i acizi tarihinden itibar kılınmış ve nizamiye taburlarından nakl olunan zabitan hep terfi' -i rütbe ile alınmıştır. Binaen-aleyh nizamiye taburları zabitanı Bosna taburlarına geçmek heves ve arzusunda bulundukları cihetle içlerinden en güzideleri alınmış ve bunların intihabına fevka'l-ade itina olunmuştur. Evvel be-evvel birinci ve ikinci taburlar teşkil olunup da ba'dehü üçüncü taburun teşkiline teşebbüs olunmak karar-gir olmuş ise de Bosna tarafındaki askerlik hevesi Hersek tarafına dahi sirayet etmekle hemen Hersek ve Yenipazar sancakları efradından dahi üçüncü taburun teşkiline ve şimdilik üç bölüğünün Mostar'da ve diğer bölüklerinin Siyeniça ve Yenipazar kasabalarında toplanmalarına karar verildi ve birinci ve ikinci taburların esli.ha ve elbise ve saireleri pey der-pey Selanik tarikıyle gelmekte olduğundan işbu üçüncü tabur için dahi başkaca esliha ve elbise ve levazımat-ı saire gönderilmesi için Fuad Paşa'ya telgraf çekildi ve bu taburun dahi cüz' -i tam zabitaniyle sağ-kolağası nizamiye taburlarından alınıp sol-kolağalığına İstolça hanedanından ve Rıdvan Begoviç neslinden Hüseyin Bey-zade Mehmed Bey intihab olundu ve nizamiye taburları mülazim-i sanilerinin en müste'idlerinden biri ve bir mektebden muhrec bir efendi mülazim-i evvellik ile ve mu'allem çavuşlardan iki neferi mülazim-i sanilik ile ve hayli mu'allem onbaşılar çavuşlukla alındı. Sair mülazimler ile çavuşlar dahi Hersek ve Yeni pazar sancaklarının beylerinden ve vücuh-zadelerinden intihab kılındı. Bu suretle tensikaat-ı askeriyye ma'a Hersek Bosna eyaletinin her tarafına ta'mim edilmiş oldu. Fakat Karadağ üzerinde bulunan kazalar müstesna tutuldu. Şöyle ki : Trebin nehri hüdud ittihaz olunarak Trebin kazasının Karadağ cihetinde kalan nahiyeleri ile Bilekc ve Gaçka ve Nikşik ve Ko-
TEZJi.KİR-·İ CEVDET
laşin ve Gnsinye kazaları kur'a dfrirclerinden haric bırakıldı ve buralarda sakat ve alil olmıyanların kaffesi asker itibar· olunarak münavebe ile ta' l i m ve istihdam olunmak üzere koloni militer usi'ılünde bir nevi' asker tertibine karar verildi ve bu üç taburun bu sene tamamen gönüllülerckn teşkil olunabileceği anlaşıldı. Sene-i atiycde ise kur'a keşid e olunması umur-c tabi'iyyeden görüldü ve bu sene bir def' alık olmak üzere yerli beylerinden ve ağalannda zabi tler intihab olunduysa da bundan sonra terfi'-i rütbe kanun-namesine tevf"ik-i mu'amcle olunacağı cümlesine tefhim edildi.
Mukaddema Liyubuşka kazasından icra olunan islfthattan dolayı Avusturyalı'lar pek ziyade tas' lbat gösterip h atta Hafız Bey'i talıt-ı muhi'tkemcye aklırmışlar idi. Ba'dehu j hlivne kazasına muzaf Grahova nahiyesinde vaki' dört karye ahalisi Avusturya pasaportu alarak hükumet-i mahalliyyeye karşı durmağa başladıklarından islahat�ı lftzimeye ibtidar olundukta .ı\ vusturya'lılar tarafından müşkilat gösterilmiş iken bu esnada nahiye-i merkuumenin islahatına teşebbüs olundukta Avusturya tarafından bir ses çıkarılmadı ve Avusturya politikasınca tebcddülfıt-ı azimc görüldü. Bu cihetle nahiyc-i mezblırece islfthat-ı lazimc icra edildi. Sonradan anla§ıldı ki Avusturya devleti hüdud ü zerindeki işlerinden dolayı icraat-ı tefüşiyyeden şikayet eylemiş Hariciye nazırı Ali Paşa dahi ana cevfıben gayet şiddetli bir takrir vermiş. Buna mebni Avus turya'lılar tahvil-i hal ü hareket etmişler. Yalnız bu himmeti için Ali Paşa'nın her kusurunu afv ederim.
Hersek sancağının neferatı Mostar'da ictima'a başlamakla üçüncü tabur binbaşılığına ta'yin olunan Hüseyin Ağa Mostar'a gönderildiği gibi sağ-kolağalığına ta'yin olunan Mustafa Efendi dahi ihtida Vişegrad kazasının asker.ini toplayıp da Siyeniça'ya götürmek ve Yenipazar sancağı bölüklerini teşkil etmek üzere ol tarafa gönderildi. Halbuki Vişegrad kazası efradı toplanıp kendi kendilerine Siyeniça'ya gidivermiş olduklarından o dahi arkalarından gitmiş ve Yenipazar cihetinin efradı dahi Yenipazar kasabasında toplanmak üzere bulunmuştur . .
Ber-vech-i bala Salih Paşa ile ferman-ı ali gelip kıraat ve birinci tabur teşkil olunduktan sonra hemen Travnik'e giderek orada dahi ikinci taburu ki.işacl etmek isterdim. Fakat alay
TEZAKİR-İ CEVDET 77
sancağı henüz gelmediğinden anın resm-i tesliminde bulunmak üzere bir müddet Saray Bosna'da tevakkufa mecbur oldum. Sebeb-i teahhur bu imiş ki Fuad Paşa her şeyde ihtira'ı sever bir zat olduğundan Bosna alayları için bir yeni alay sancağı ihtira'edip Sultan Abdülaziz Han hazretlerine arz ettikte karin-i tahsin-i ali buyrularak hep alay sancaklarının bu şekle konulmasını ve ilk def'a yapılmış olan sancağın hassa birinci alayına itasiyle Bosna bir:nci alayı için diğer sancağın yaptırılmasını emr ü ferman buyurmağla tekrar sancağw imal ve irsaline dek bir ay kadar vakit geçmiştir. Bu müddet zarfında ben dahi Saray Bosna kışlasındaki asakir-i cedidenin emr-i ta'llmine itina ettim ve müfredat-ı ta'Hmi sonradan tahsil etmek üzere şimdilik alay sancağının resm-i tesliminde bir resm-i geçid icra edebilecek kadar ta'lim olunmalarına hasr-ı nazar ederek kışlada bulunan tali'a taburunu bunlara ta'limci ettim. Tali'a taburu zabitan ve neferatı bunları ale'd-devam ta'lime başladılar. Boşnaklar dahi ta'lime o kadar haris ve münhemik oldular ki gündüzün ta'limine kana'at etmeyip geceleri dahi kışla derununda ta'lim ile meşgul oldular ve bir ay zarfında bir resm-i geçid icra edebilecek kadar ta'lim öğrendiler.
Ber-vech-i meşrüh Bosna birinci alayı için tarz-ı nevin üzere yapılmış olan sancak-ı hümayün hassa birinci alayına ihsan buyrulmuş idüğinden tekrar bu tarz-ı bihin üzere Bosna alayı için yapılan sancağ-ı hümayun Bosna alayı birinci taburuna binbaşı nasb :u ta'yin buyrulmuş olan Ebuzer Ağa ile irsal buyrulmuş olduğundan evasıt-ı rebi'ülahirde Saray Bosna'ya vusul buldu. Bu sancak-ı hümayun Bosna'ya birinci yadigar-ı hazret-i zıll-ullahi olduğundan resm-i teslimini alayişli bir surette icra etmek muvafık-ı hal ü maslahat görüldü. Saray Bosna'da bulunan la.tin taifesi fratoru yani reis-i ruhanisi olan ve meclis-i kebir-i eyalet azasından bulunan Fra ·-curgo Maretiç bu kerre Bosna asakir-i nizamiyycsi hakkında boşnak lisanı üzere bir güzel manzume-i teşvikıyye yaptı ki mısra' be-mısra' Türkçe tercümesi bu mahalde tahrir olunmak münasib görülmüştür.
Bosna birinci alayının sancağı hakkında Boşnakça yapılmış olan manzumenin tecümesi :
TEZAKİR-İ CEVDET
Güneş çıkıp ziyaları parladı Bosna'ya Hükdr tebessüm eyledi Fermiin-ı iilf-şdnını gönderdi Nev-civanları askere istedi
Hqydi haydi gelin sancak altına
Sancağ-ı hümayun kanadın açtı Boşnakları uykudan uyandırdı lhsdn ve irdde-i seniyyeye Hemen herkes koşup imt:sdl etti
Hqydi hqydi gelin yiiz ağartmağa
Milletin hüldsa-i iftiharı Ya'nt ki eski şahin yavruları Cçup geldiler Hünkar hizmetine Tecdid etttiler sadakatlerini
Ha;•di hqydi din ü vatan uğruna
Yazılıp oldu hiizır u amade Yeni asker ceng ü harbe gitmeğe Sultan Abdülaziz Han uğruna Vatanı düşmandan muhıifaza etmeğe
Haydi haydi ateşe ve cenge
Hqydindin haydindin gazi yiğitler Suvariler ile pfyadeler Yüreğinde şecii'at kanı olan Hiç bir yana eylemez atfı nazar
Haydi hqydi bakmayınız ger!Jıe
Padişah'ın nazarı yoldaşınız Hüsn-i tali'de karındaşını?, Nev-civdnlar yiğitler pehlivanlar Padişah'a sadakat pddaşınız
Hqydi haydi durun arslanlar gibi
Bu manzlımeyi muzika yüzbaşısı Fuad Ağa'ya verdim ve buna boşnak havalarına muvafık bir beste yapılıp da sancağın resm-i teslimi günü muzika ile okutturulmasını reca ettim. Fuad Ağa müste'id bir zat idi. Bosna kahvehanelerinde saz ile söyle-
TEZAKİR-İ CEVDET 79
nip de boşnaklarıın en ziyade hazz ettikleri bir destan var imiş ki Hekim-oğlu Ali Paşa'nın Nemçe seferlerinde vaki' olan muzafferiyetlerine dair imiş. Fuad Ağa iki gün zarfında bu makamdan ol manzumeye beste yapıp bir güzel marş tertib ve muzika neferatına meşk u ta'lim eyledi ki muzika ile çalınır iken nakaratını hep muzika neferatı bir ağızdan okurlar idi. Haricde kimesne buna vakıf olmadıktan başka Bosna asakirinin öyle resm-i geçici icra edebilecek kadar ta'lim olunmuş oldukları haricde bilinmez belki söylense inanılmaz idi. ·
Rebi'ülfıhirirı yirminci çarşamba günü Vali Paşa ve Liva Paşalar ve sair me'm{ıdn ve bendegan ve da'iyan hep üniformalarıyla hükumet konağına gelip tertib olunan alayda cümlemiz piyade olarak ve Salih Paşa alay sancağını bii: boğça içinde bulunduğu halde elinde tutarak kışla-i hümayun piş-gahında mukaddema ferman-ı alinin kıraat olunduğu At-meydanı nam meydan-ı vasi'a götürüldü. Kışlanın bu meydana nazır olan büyük kapısına karib mahalle varıldı. Kışlada bulunan tall:'a taburlarından birer mıkdar asakir-i şahane meydanın iki tarafında saf-beste-i selam ve meydanın her tarafı müzdehem-gah-ı enam olduğu halde temaşa için meydana nazır olan hi'ınelere kadınlar toplanmış ve damların üzeri seyirci kızlar ile çiçek bağçeleri gibi donanmış idi. Salih Paşa kışlanın zikr olunan kapısından içeri girip sancağ-ı hümayunu direğine rabt ile çıkacağı sırada Bosna birinci taburunun evvelce yazılıp da oldukça ta'lim öğrenmiş olan efradı tüfenk der-dest ve henüz yazılmayıp da yalnız ayak ta'limini belleyebilmiş olanları dahi geriden tüfenksiz oldukları . halde kışlanın yan kapısından çıkarak kol hey'etiyle dolaşıp meydana gelirken önlerinde muzika dahi ber-vech-i meşruh Fuad Ağa'nın manzume-i mezkureye marş yolunda rabt-ı nota-i teşrik eylemiş olduğu makam ile terennüm-saz ve muzikacıların cümlesi bir ağızdan haydi haydi sancak altına demek olan nakaratını boşnak lisanı üzere bülend avaz ile okuyup meydana velvele-endaz olucak ehl-i temaşaya hayret geldi. Herkes başını çevirip muzikacılara nigeran oldu. Asakir-i cedide kemal-i intizam ile meydanın ilerisine doğru gidiyordu. Halk anları bizim eski taJi'a taburu zannediyordu. Fakat zabitan içinde uzaktan birinci Bosna alayı kaymakamı olan Travnik'li Derviş Bey ile diğer bey-zade ve vücüh-zadelerin görülmesi ehl-i temaşaya şübhe verdi. Etrafimızdaki beyler ve
80 TEZAKİR-İ CEVDET
ağalardan bazı ları Boşnakça : "Bu tabur bi;:,im _yeni asker" deyip diğ-erleri : " Yok canım bunlar mu' allem asker "<ler ve diğer biri : "Pek f,Yi amma bizim zabitler kumanda ed�yor giirmi)'Or musun" deyu cevab verir idi. Anlar birbiriyle böyle söyleşirler iken asker kol kol olarak meydanın öteki ucuna vardı ve kol hey'etind� bu'd-ı tilm ile durdu. Kaymakam Derviş Bey taraflndan olunan kumanda üzerine hemen saff-ı harb oluverdi. Ben de yanımdaicilere : "Boşnaklar işte Bosna'nın birinci taburunu giirilnü;:,. Bir ayf'.k ta'limlerini temaşa ediniz" dedim. Cümlesine o kadar hayret clvı:rdi ki ba'z-ı vücfıh ve cşrafı r; gözlerin den sakallarına katarat·ı eşk-i şadi dökülür ve yüzlerinde asa r-ı te'acciib ve te'cssür görülür idi. Bu sırada Derviş Bey ile diğer zabitfı.n tztburdan ayrılıp ilerlediler ve yanımıza geldiler. Sancağ-ı hümaylınun direğini Vali Paşa tutuyordu. Bm de sanca ğı tutup : "Gazi boşnaklar işte Bosna birinci rıla_yınııı sancağı hudur. Bu sancağ-ı hüınqyun şevketlu Pddişah'ı
mı;:,ın Bosna)ıa b irinci bergfizlirıdı.r. Bu da birinci alay için bir büyük mifharettir. Bunun şan u nlimı1sunu muhafaza etmek cürııle boşnaklara
farl;:,a-i ,?,immettir. Henüz alayımı;:, tamam olmadı. Bunc alay namına olarak birinci tabura tesl tm ediyorum. F) birinci taburım zabitan ve efradı aferin size ki şu meydanda ferman··ı dl f okunalı ,'ıenüz otuz bu kadar gün oldu. Bu müddet-i kaltle zaıfında bi'z-zat ı ılay sancağını tesellüm edebilecek kadar mu' allem oldunuz. Vlikı' li gece gündü;:, terk-i hlib u rahat ile zahmet çektiniz. Lakin nam u şan aldınız. Bundan sonra dahi diğer arkadaşlarınız ile birlikte bu sancağ-ı hiim(ryunun şan u namı1sunu muhiifaza edeceğinize şübhe etmem. Bunun ıılimvsu Pddişalı'ımızın ve devlet Ü milletimizin şan u namusudur ki bugün siz anın mulılifazasına müte' ahhid bulunuyorsunuz. Fakat bu sancoğ-ı hümayı1nu muhafazadan ıze ma'na anlıyorsunuz. Üzerine toz konmasın deyu mahfuz bir yerde tutmak mı. H qyır öyle değil. Toz toprak kurşı ın .varası anın namusuna halel getirmez. Belki kurşun dlineleriyle delik deşik olsa şliıı u şerefi artar. Bunun nlimı2su ancak düşman iiıziiızde ser-füru etmek ile bozulur. Sizler bunun i;in canjedli edeceksiniz. İşte Plidişah'ın emanetini alınız" diyerek sancağı zabitan-ı muma-ileylıime ve rdim. Bosna taburları için dahi başkaca birer küçük sancak gönderilmiş oldu,ğundan bu sırada birinci taburun sancağını d ahi binbaşıları Ebuzer Ağa'ya teslim eyledim. Derhal birinci t ıburun imamı du' a ve asakir-i cedide üç kerre "Padişah'ım çok yap" deyu nida ettikten sonra kaleden yirmi bir pare
. top atıldı. Ba'delıu asker yine
TEZAKİR-İ CEVDET Sı
kol hey'etine girdi ve önümüzden geçerek bir güzel resm-i geçid icra etti ve geldikleri yoldan avdet ile kışla derununa girdiler ve tabur olup durdu. Yine üç kerre "PMişahım çok yaşa" deyu çağırdılar. Ba'dehü alay sancağını kışla kapısı önüne rekz ettiler ve kendilerinden nöbetci koydular. Akşama kadar sancağ-ı hümayunu hemşehrilerine ziyaret ettirdiler. Bütün ahaU takım takım sancağı ziyarete gelip gittikleri cihetle ol gün kışlanın önü metaf-ı ehl-i temaşa oldu ve delikanlılar ile kızlar aşıklığa bedel bu temaşa ile meşgul olup kaldı. Düvel-i mütehabbe konsolosları dahi alayın temaşasına çıkmış olduklarından resm-i geçid icrasından sonra gelip tebrik eylediler ve Avrupa'da nizam-ı askeri icad olunalı bir ay zarfında resm-i geçid icra etmiş bir asker görülmemiş ve işidilmemiş olduğunu makaam-ı tahs!n ve te'accübde söylediler. Mukaddema vuku' bulan inhay-i da'iyanem üzerine Bosna eyaletinin erkan ve vücuh u eşrafına ihsan buyrulmuş olan nişanlar ve rütbe rüus-ı hümayunları bu esnada vusul bularak sahiblerine tevzi' ve isal edildi.
Geçen sene Mostar'da iken silahşoranı götürmek me'mılriyeti ile Dersaadet'e gönderilmiş olan Binbaşı Hilmi Bey'i Fuad Paşa sadaret yaverliğiyle yanma almış idi. Bu esnada hulusa ve ba'z-ı husılsata dair taraf-ı da'iyaneme bir mektı'.lb göndermekle ana cevaben yazılmış olan tahrirat-ı sena-veri ahval-i hazıranın izahına medar olaca.ğından bir sureti zirde dere ü irad olunmak münasib görüldü.
Yaver-i sadr-ı ali Binbaşı Hilmi Bey'e
Bu kerre bekaay-ı teveccüh ve müvalat-ı kiram tlerini müsbit bir kıt'a kerem-name-i vifa-şi'iMleri alındı ve kemal-i fahr ü mesar ile kıraat olundu. Sadrazam efendimizin yai1erliği şerefine nailryyet-i behiyyelerinden dolayı ne derecelerde memniJn olduğumu ta'rif edemem. Devlet-i al!Jye' de şimdi müşarün-ilf!Yh efindimizin hizmet-i mahsı1salarından mükemmel bir mekteb yoktur. Vaktryle ben de bu mektebde bulunup halife çıkdım. Vakı'a ünvanım yaver değil idi. Lakin ma'nen sizin bulunduğunuz hizmet-i mahstlsada bulundum ve bu tarik ile kesb-i terbtye eyledim ve elhamdülillah f eyz aldım. Zat-ı hamiyyet-simatınızın dahi bu yolda feyz-yab olmanız eltaf-ı ıitahiyyeden mes'(ildur. Bu tarafın ah· valine gelince Bosna şimdi bildiğiniz Bosna değildir. Bilirsiniz lci Hersek',e muvôsalet-i d/1.'ryanemde ibtid�i teşebbüs olunan icraattan biri tahrtr-i
T etdkir·I C<0dtt, 6
TEZAKİR-İ CEVDET
nüfus maddesi olarak buna mübaşeret olundukta Bosna ve Hersek' den asker alınacak imiş vadisinde zuhUra gelen havaidisi basdırmak iı:in epryce saı:f-ı efkar etmiş idik. Şimdi Bosna' da ayılan iki tabur i;in pey der-pey ' asker tahrir olunmaktadır ve evvelce yazılmış olan neferata tüjenk ta' l imi ettirilmeğe başlandı. Sancaklar beyninde ru-nüma olan rekaabet iktizasınca Hersek ve ma'a Taşlıca Yenipazar sancakları halkının askerliğe ru-numli olan rağbet-i umumiyyeleri üı:üncü taburun küşadına dahi bizleri mecbur etmekle elbise ve sairelerinin irsali hususu makaam-ı kaim-mekaaıni-i serasker iye inM olundu. Şimdi vaktiyle yetişmez ise buraca sıkıntı ı:ekilrnek Mtırası Mtır-hıraş olmaktadır. Ma'lum-ı alinizdir ki silahşoranın Mostar' dan zat-i valdlarına teslim ve ihrac olunduğu gün herkesin ndsiye-i halinde meş!tı1d olan te'essürat-ı vicddniyyeye bakıp Hafız Beyefendi "Bugün Bosna ve Hersek'in mukaddeme-i saddet-i hali olacak gibi gtirünü)'or bunu bir tarih ittihaz etmelidir" demiş idi. Fi' !-vaki' öyle oldu. Zira andan sonra işbu tanzim-i asker maddesine saı:f-ı efkar olunarak nihayet şu günün halini intac eyledi. Asakir-i nizamiyyeye kec nazarla bakan boşnakların indinde şimdi askerlikten mu'azzez ve muhterem bir şey yoktur. Z,at-i şahane'nin te'sir-i nüfuz ve ikbal ü iclali ke;fiyetini gelip de burada temaşa etmeli. Sadrazam efendimizin tali'-i mes' adet-metali' -i hid tvtlerinde fevka' l-dde işler görülmek vardır. Bosna askerliği dahi anların mücerreb olan asar-ı muvaffakiyyet-i aliyyelerinden olduğunda bahs ü iştibah olunamaz. Birinci ta'burun merkezi Saray Bosna olup ikmali kuvve-i karibeye geldi. Vı:üncü taburun dahi ba' z-ı mevaki'inde asdkir-i cedide toplanmağa başladı. İkinci taburun ikmali iı:in şu günlerde Travnik' e a;:,imet ve in-şa-Allah yakın vakitte bu dahi ikmal olunduğu gibi Tuna tarikıyle Dersaddet' e avdet üzereyim. Kariben hüsn-i müldkaat ile karirü' l-ayn olmağı eltôf-ı ildhiyyeden üm Zd eylerim. Her halde bekaay-ı hüsn-i teveccüh ve müvaldt-ı behiyyeleri ehass-ı iimiil-ı sena-vertdir efendim.
Ber-minval-i meşrı'.'ıh alay sancağının resm-i tesllmi icra olunduktan sonra Saray Bosna'da artık işimiz kalmadığından Mirliva Salih Paşa Selanik tarikıyla Dersaadet'e gitmek ve esnay-i rahda üçüncü taburun Siyeniça'da ve Yenipazar'da toplanmak üzere bulunan bölüklerini mu' ayene etmek üzere ol tarafa gönderildi. Biz dahi ikinci taburun teşkilatını ikmal etmek üzere rebi'ülahirin yirmi birinci günü Mirliva Ahmed Paşa'yı istishab ile Saray Bosna'dan çıkıp Travnik'e gittik ve
TEZAK!R-.t CEVDET 83
rebl'ülahirin yirmi beşinci pazartesi günü kışla-i hümayuna gidip ikinci tabura ihsan buyrulmuş olan sancağı dahi Mirliva Ahmed Paşa yediyle Saray'da icra olunan usı'.'ıl üzere ikinci tabura mensı'.'ıb olan asakir-i cedideye teslim ettik.
Travnik'de bir garib hale tesadüf ettik. Şöyle ki her yerde olduğu gibi burada dahi kışlada müctemi' olan asakir-i cedi:deye nizamı vechile ta'yinat verilip halbuki etrafdaki dağ köyleri ahalisi öteden beri kukuruz ekmeği yemeğe me'lılf olarak buğday ekmeğine çörek nazariyle bakmakta olduklarından bu kerre kışlaya gelen dağlı neferat ala buğdaydan ma'mul asker ekmeğini iki lokma edip yuttukları gibi aç kalıyorlarmış. Zabitler gelip haber verdiler. Dağlılar için başka ve sairleri için başka tartıda ekmek yaptırmak ise usul ve nizamata ,uymıyacağından haftada iki gün bunlara kukuruz ekmeği yedirerek bi't-tedric buğday ekmeğine alıştırılmaları için ümera ve zabitana emir verildi.
Mukaddema bir defa Bosna eyaletinde tahrir-i nüfös olunmuş ise [de] yolunda yazılmamış ve sonra da vuku'atı yürütülmemiş olduğundan nüfı'.'ıs defterleri yok hükmünde olarak müeeddeden tahrir-i nüfösa ihtiyaç görülmüş idi. Halbuki müs-
. tekillen me'mı'.'ırlar ta'y'lniyle tahrir-i nüfCısa kıyam olunsa masarif-i külliyyeye muhtae olduğuna: mebni me'murin-i mahalliyye teşvik olunarak ve ba'z-ı zabitan-ı askeriyyeye dahi mu'a.venet ettirilerek ehven suretle tahrir-i nüfüsa mübaşeret ettirilmiş idi. Bu esnada her taraftan varid olan nüff"ıs defterlerinin birer nüshası Defter-i hakaani'de hıfz ettirilmek üzere Babıali'ye takdim olunmakta bulunmuştur.
Gerek . Saray Bosna kışlasında ve gerek Travnik kışlasında birer büyücek oda mekteb ittihaz olunarak her gün bir iki saat kadar asakir-i eedideyi okutup yazdırmak için lazım gelenlere emirler verilmiştir. Birinci alay miralayı Ali Bey dahi bu babda ikdam etmekle bu iki kışla boşnaklara birer güzel mekteb olmuştur. Bosna taburlarının 'mevcudu tam tertib olup boşnaklar dahi yeni asker olduklarından daima beşde birinin sılada bulunmalarına ruhsat verilmesi usul ittihaz olunmuş ise de sırasiyle sılaya me'zı'.'ın olanların kimi hiç gitmez ve kimi gitse müddet-i me'zuniyyetlerinin hitamından evvel avdet eder olduklarına mebni kendilerinden lede's-sual ta'llm ve te'allünıden ve
TEZAKlR-1 CEVDET
okuyup yazmaktan geri kalmak istemediklerini beyan etmişlerdir. Dersaadet'e avdetimden sonra bu kışlalara pek çok ecza
. ve resail gönderip boşnakları okuyup yazmağa teşvikten hall olmadım ve bir kaç sene sonra lede't-tahkik Bosna taburlarına girip çıkan neferat içinde altıda beşinin az-çok .okuyup yazmak öğrendikleri reside-i guş-i ibtihacımız olmuştur. Zabit olan beyler ise ekseriya okur-yazar ve müstei'd zatlar oldukları cihetle ta'lim ü te'allüme ve fünun-ı askeriyye tahsiline fevka'l-ade sa'y ü ihtimam ederek az vakit zarfında içlerinden pek güzel zabitan ve ümeray-i askeriyye yetişmiştir. Taburlardan alınan mu'allem zabitan ise hep güzide ademler olduklarından Bosna taburları fevka'l-ftde muntazam bir hale girmiştir. Bir müddet sonra Sultan Abdülaziz Han hazretleri Bosna askerini görmek istedi. Birinci aiayın birinci taburu Dersaadet'e getirildi. Beş aydan ziyade Taşkışla'da ikaame edildi. Jurnallerinde hiç vuku'at olmadığı halde Bosna'ya gittiler. Asakir-i nizamiyye icad olunalı bir tabur beş ay kadar bir mahalde ikaamet edip de bir neferinden bir gune vuk'uat görülmemek mesbuk bi'l-misl . olmadığına binaen ümeray-i askeriyye ma'a'l-istiğrab tahsin ettiler. Ba'dehu Bosna taburlarından diğer biri dahi Dersaadet'e getirildi. O dahi dört ay kadar durup kezalik bila-vuku'at avdet eylemiştir. Biz yine ma nahnü fihim'ze gelelim :
Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri tarafından Bosna rahiblerine bir kıt'a hatt-ı hümayun ihsan olunmuş ve bu hatt-ı hümayun hala Bosna latin rahibleri yedinde mahfüz bulunmuştur. Bu kerre Bosna' da tensikaat-ı askeriyye ve islahat-ı mülkiyye icra ile Bosna eyaleti bir yeni tavr u hale girmiş olduğundan anlar dahi bu mu'afiyetlerinin tecdidine dair bir kıt'a ferman-ı ali istid'a. ettiklerinden keyfiyet Babı3.li'ye İnha kılınmıştır. Ftaih tarafından verilmiş olan mezkur hatt-ı hümayunun sureti ber-vech-i ati ayniyle tahrir olunur :
Ben ki Sultan Mehmed Han'ım cümle avam ve havassa selam ola ki işbu darendeg!in-ı ferman-ı hümayun Bosna rahiblerine mezfd inqyetim zuhura gelüp buyurdum ki mezbı1rlara ve ken fsalarına mani' ve müzahim olmayup ihtiyatsız memleketimde duralar ve gelüp gidenlere dahi emn Ü eman ola geçüp bizim hiissaten memleketimi;:,de haefsiz sakin olup kenisalarında mütemekkin olalar ve yüce hazretimden ve vezirlerim-
TEZAK1R-İ CEVDET
den ve kullarımdan ve re'ayamdan ve cümle memleketim halkından kimesne mezburlara dahi ü ta' arruz ed«P incitm9e kendülerine ve canlarına ve mallarına ve kiliselerine dahi yabandan hassa memleketimize il.dem gelürlerse ulüvv-i inayeiimden yemzn-i mugallaz ederin ki yeri ve göğü ,yaradan Perverdigdr hakkıyçün ve yedi Mushaf ve ulu p9gamberler içün ve yüz yirmi dört. bin p9gamberler hakkıyçün ve kuşandı.ğım kılınc içün bu yazılanlara hiç bir ferd muhalefet itmiye miidiiriı ki bunlar benim hidmetime ve emrime mutf' olalar. Tahrirenfz mayıs sene selase ve sittfn ve seb' a mi' e.
Bosna' da icra olunan tensikaat-ı askeriyyeye mükafat olmak üzere bu esnada taraf-ı pidişahiden da'ilerine ikinci rütbeden bir kıt'a nişan-ı osmani ihsan buyrulmuştur ve ol vakıt tarik-ı ilm·yye ashabindan henüz kmesneye nişan-ı osmani verilmcm'ş olduğu cihetle fevka'l-ade bir eser-i taltif ve iltifat addedimiştir.
İkinci taburun Travnik kışlasındaki mevcudu iki yüz bu kadar nefer olup ancak Banyaluka'da müctemi' olan yüz bu kadar nefer dahi Banyaluka hanedanından Fehim Bey refakatiyle Travn:k'e gelm::ık üzere bulunmuşlardır. Bihke sancağı neferatına gelince erkan-ı vilayetten olup ikinci tabur sol-kolağalığına intihi\.b edilmiş olan Rüstem Bey ile erkan-ı vilayetten ve Kulen-zadelerden ve Novosel kazaşı hanedanından meşhur Kadı Bey mukaddemce Bihke'ye gönderi:miş idi. Bihke'de diğer vücuh ve eşraf ile bi'l-ictima' tertib-i asker hususunda lede'l-istişare Bihke sancağının beri taraflardaki kazalarından asker cem'ini emr-i sehl görüp : "Amma kenar halkı ale'l-husus Sazin kazası ahalisi pek vahşi oldukları ciht'tle anlardan endişe-nak olarak ya Kazasker Efendi'nin bi'z-ziit Bihke)e gelmesi yiihud Abdullah Efendi'yi göndermesi lazımdır" deyu Saray Bosna'ya beyan-ı hal . etmişler idi. Bu esnada biz dahi Travnik'e azimet etm'ş id.k ve Jerınan-ı allnin bir sureti leff olunarak bu bahtla teşvikaatı havi bir kıt'a tahrirat göndermiş idik. Travnik'de beş-altı gün ikaametten sonra oradan hareket ile beşinci gün yani cumadel'ulanın ikinci günü Bihke'ye vasıl olduk ve Bihke kışlasında tertibden fazla neferat bulduk ve lede't-tahkik öğrendik ki ser hadi ilerde mc' -mı'.'ılün hilafı bir hal ve hareket görülmüş. Şöyle ki Bosna' da fer-
. man-ı ali kıraatinde bulunan erk:!in-ı eyalet Bihke'ye avdet ve di-
86 TEZAKlR-İ CEVDET
ğcr vüd'ıh ve eşraf ile meşveret ettiklerinde ihtida Novosel ve Ma'den ve Priyedor ve Kostayniça kazalarının gönüllü nefedtı B ihke kışlasında cem' olunup da ba'dehu Bihke ve Krupa kazaları ahalisi teşvik olunmak ve . Sazin kazası sonraya bırakılmak üzere kadr vermiş oldukları halde her kazanın ileri gelenleri cem' olunup da ferman-ı allnin ahkam-ı mündericesi kendilerine tefhim olundukta ihtida Ostroşca'lılar yani Sazin kazası ağaları ileri atılıp : "Bu yolda devletimize hizmet cümle;ıe fartze-i zimmettir. Fakat madam ki şevketlu Padişahımız bu kenar halkına atf-ı nazar buyurup bu havaliye bir kazasker ve mahsusen ferman göndermişler bunun şükranesi olmak üzere biz de fevka' l-dde bir hareket etmeliyiz" demişler ve : "Ne yapalım" deyu birbirinden sormuşlar. Ba'zıları : "Bu yeni askere verilecek tüfenklerin parasını biz versek" demiş ise de Bihke sancağı ahalisinin fakr-ı halleri buna mani' olduğu cevaben der-miyarı olunmuş. Nihayet Üftroşça'lılar : "Biz fakir ddemleriz. Bize düşen budur ki hemen evldd ve biraderimizi evvel be-evvel asker defterine kayd ettirmeliyiz" deyip hemen kimisi oğlunu ve kimisi biraderini sebt-i defter ettirmişler ve memleketlerine varıp her kazadan evvel kendi kazalarının gönüllülerini toplayıp Bihke kışlasına getirmişler ve orada bulunan asakir-i şahane binbaşısına teslim etmişler. Bak belaya ki Saray Bosna'da iken her kazanın hisse-i askeriyyesi tefrik olunarak puslalarını mahallerine göndermiş idim. Halbuki Sazin kazasının gönüllüleri tertib puslasından fazla zuhur eylemiş binbaşı dahi bu fazlayı redd etmek istemiş. Scrhadliler ise "1.sker olmuş iken geri dönmeği muhill-i namus add etmekle miyanede keşmekeş vuku' bulmuş olduğu esnay-i rahda haber alındı ve Bihke'ye muvasalet olunduğu gibi hemen tertibine bakılmayıp ne kadar gönüllü zuhur ederse Travnik kışlasına gönderilmeleri için lazım gelenlere errir olundu. Bir de sair sancaklarda ittihaz olunan usule tevfikan bu ağaların oğulları dahi zabitlik ile yazılmak isteni ldikte serhad ağaları bunu kabul etmeyip kendi oğullarının ve biraderlerinin behemehal neferlikle kabul olunmaları hususunda dahi isri'tr etmişlerdir. Bak şu vahşi serhadlilere Padişah'ı nasıl mukaddes tutuyorlar ve fermana ne mertebe hürmet ediyorlar. Ostroşcalı'larm bu hali sair kazaları gayrete düşürerek Bihke sancağının neferat-ı mürettebesi pek az vakit zarfında müctemi' olmuştur ve cümlesi ikinci tabur sol-kolağası
TEZAKİR-1 CEVDET
Rüstem Bey'e terfikan Travnik'e gönderilmiştir ve serhad ağaları oğullarının neferlikle kayd olunmalarında israr eylemişler ise de erkan-ı vilayet meclisinde bulunan Aydın Ağa gibi mütehayyiz ağalardan ba'zılarının oğulları Travnik'e giderken esnay-i rahda onbaşı ve çavuş nasb olunmalarını Rüstem Bey'e tenbih eyledim. Bu esnada birinci taburun neferatı yedi yüzü ve ikinci taburun mevcudu dahi altı yüzü geçerek hemen itmam olunmak üzere bulunduğu gibi üçüncü taburun bölükleri dahi Hersek ve Yeni pazar sancaklarında dolmak üzere olduğu tahkik olunmuştur ve bu esnada üçüncü taburun elbise ve esLha ve sairelerinin dahi Dersaadet'den gelmiş olduğuna dair Saray Bosna'dan bir kıt'a tahr1rat alınmıştır ve Hersek ahalisi askerliğe pek haris olup her taraftan g:üz1de delikanlıların gönüllü yazılmakta oldukları ve yalnız elbise-i askeriyyeyi giymek arzusiyle yazılmış olmayıp silk-i neferata dahil olanların ekserisinin senevi üçer beşer bin kuruş 1radları olmasına nazaran hizmet-ı devlet ve millet arzü-yi sahihine mebni olduğu Mostar'dan alınan tahr1rattan müstefad olmuştur.
Bu sene Bosna'dan alınacak neferat her kazada takriben mevcüd olan ehl-i İslamın mevcuduna göre tefrik ü taksim ile puslaları mahallerine gönderilmiş idi. Bu taksimatın sureti bu mahalde sebt ü kayd olunur :
Birinci ta bur dairesi
Nefer 58 Saray Bosna şehri
22 Mülhak karyeleri !30
60 Visoka kazası 22 Foynica 1 2 Kladine 28 Çelebi pazarı
202
76 Tuzla-i zir kazası 25 Tuzla-i bala 43 İzvornik 34 Belina 1 9 Preçka 45 Gradaçaç
90 TEZAKİR-İ CEVDET
olmağla anların mahsı'.'ıb edilmesi hususlarına karar verilm'.ştir. Şu kadar ki Bosna kıt'asında daima Üçüncü ordu-yi hümayundan iki alay suvari bulunuyor ise de kışın btinlari isti'ab edecek suvari kışlaları bulunmadığından azim zahmetler çekiliyor. Halbuki Bosna'da bir çok ashab-ı alaka oiup bunların oğulları daima ata binmeğe me'lıJ.f oldukları cihetle bunlara göre piyade askeri olmak güç geliyor. Bu misillu asıl-zadelerin esb ve elbiseleri kendilerinden. olmak ve yalnız silah altına alındıkları vakit ma'aş ve ta'yinat verilmek ve hizmet-i askeriyye on iki sene itibar olunarak bunun ilk iki yahud üç senelerinin yaz mevsimlerinde cem' Ü ta'lim edilmek ve diğer seneleri rediflik müddeti olarak Bosna'nın yaz mevsimlerinde dahi irade buyrulduğu halde birer veya ikişer ay ta'llm ettirilmek üzere bir gönüllü suvari alayı küşad olunsa masrafsızca bir alay suvari vücude getirilmiş olur ve bu halde iki nizamiye sU:vari alaylarından biri ordu-yi hümayuna iade edilir. İşbu gönüllü alayı tam altı bölük olarak teşkil olunabilip hele hayvanları ala ve tüvana olarak dört bölük güzel suvari vücı'.'ıde gelir ve hayvanlarının kıymeti şu kadar kuruşdan aşağı olmamak şart edilmek tabi'i olduğundan neferatın tezyidi istenilir ise bu kıymet tenzil ve taklili istenilir ise kıymet tezyid olunmak dahi elde olur. Velhasıl az masrafla Bosna'da daima bir alay suvari inevcud ve müheyya bulunur deyu Fuad Paşa'ya bir kıt'a ad:za takdim edilmiş ve bununla Bosna tensikaat-ı askeriyyesine hitam verilmiştir.
Bihke sancağı sanayi'den mahrlım olup ahallsinin te'ayyüşü emr-i zira'ate münhasırdır. O dahi derece-i matlı'.'ıbede değildir. Merkez-i liva olan Bihke kasabasında hafföJ olmayıp ayakkabları Saray Bosna' dan celb olunur. Serhadli denilen kenar halkı ise gayet fakirdir. Libasları beyaz don ile beyaz gömlekten ibarettir: Gömleğin üstüne bir de siyah yelek giyen pek azdır. Fa.kat her birinin eslihası mü kemmeldir. Saray Bosna'dan ba'z-ı erbab�ı sanayi' celb ile B ihke kasabasında olsun kabaca san'atlerin icrası hükfımet-i mahalliyyeye tavsiye olunmuş ve ba'dehı'.'ı Banyaluka'ya azimet kılınmıştır. Banyaluka ahalisi Bihke'lilere nisbetle daha müteıneddin iseler de burası dahi ma'arifce pek geri ' kalmıştır.
Bosna'da işlerimiz bitti. Güz mevsimi de hulUI etti . Hemen Bosna asakir-i cedidesinin nümı'.'ınesini göstermek üzere birinci
TEZAKİR-İ CEVDET 91
ve ikinci taburlarının en güzide ve gösterişli ve uzun. boylulanndan yanımıza dört çavuş aldık ve anlan istishab ile Dersaadet' e avdet etmek üzere müteheyyi'-i hareket olduk. Keyfiyyet-i avdetimizi beyandan evvel Bosna hakkında ba'z-ı ma'lılniat-ı cografiyye vermek isterim. · Her halde . .
Ff ıB ramazan se�e 99 ve fi I ağustos sene 97
TEZKİRE No. 25 1
Bakıyye-i vakaayi'i şene 1 281
Memalik-i mahrusede karyele:r büyük olsun küçük olsun tekalif-i miriyyenin tevzi'atca her biri müstakildir ve · müte'addid karyeler münasebet-i mevkı'iyyeleri hasebiyle bir nahiye itibar olunur ve 'ba'z-ı nevahlde umür-.ı zabıtaya bakmak için bir zabıta me'muru bulunur ise de umılr-ı adliyye ve maliyyece her karye doğrudan doğruya re's-i kazaya müraca'at eyler ve ba'z-ı kuranın civarında on-onbcş haneli küçük köyler bulunur ise de mustakil karye add olunmayıp mücavirleri olan karyelere mülhak olarak bunlara Rumeli'de kulübelik ve Arabistan' da mezra'a denilir. Bosn�'da ise.topluca karye pek az olup ekseri büyüt-ı müteferrikadan ibarettir ve her hane arazisinin yani başındadır ve on-onbeş ve daha ziyadece haneler bir karye itibar olunur ve müte'addid karyeler bir yafta itibar olunarak her · yaftanın vergisi ayrıca tevzi' olunmağla Bosna'nın yaftaları sair yerlerin karyeleri hükmünde bulunur ve müte'addid karyeler bir cema'at itibar olunur ki bir nahiye itibarındadır ve cema'atlerde birer mescid ve mekteb bulunur. Topluca ve büyücek karyelere hep kasaba denilir . . Gerek ·Bosna' da ve gerek sair yerlerde umur-ı adliyye ve maliyye için daima re's-i kazaya müraca'ate muhtac olduklarından karyelerin merkez-i kazaya mümkin mertebe semt ve karib olması lazımdır ve kaza hey'etlerinin teşkili ancak umuı:-ı adliyye ve maliyye içindir� Binaen-aleyh Bosna ve Hersek kıt'alarmda kazalar daireleri tahkikaat-ı kafiyye üzerine müceddeden ta'yin ü tahdid olunmuştur. İşte bu
1 BU: tezkire ile onuncu' defter başlamaktadır.
92 TEZAKİR-1 CEVDET
teşkllat-ı cedide üzerine Bosna eyaletinin havi olduğu kazalar ber-vech-i atl beyan olunur.
Taksimat-ı cedlde üzere Bosna eyaletinin havi olduğu kazalar :
Saray Bosna sancağı
Esaami-i kaza Saray Bosna kazası
Visoka kazası ma'a kasaba-i Varoş Foynica kaz:lsı ma'a kasaba-i Kreşova Çayniça kazası ma'a Gorajde
Vişegrad kazası
Çelebipazar kazası
Kladine kaz:lsı
Devriye mevleviyetlerindendir. Re's-i kaza olan Saray Bosna şehri büyük ve güiel ve havası latif bir şehirdir. Merkez-i liva ve kütsi-i eyalettir. Bender-i ticarettir. Burada merhum Husrev Bey'in bina-kerdesi olan cami'-i şerif osmanlılann asar-ı her-güzidelerindendir.
Fi'l-asl Hersek sancağı dahilinde iken Gaçka nahiyelerinin isyanı hasebiyle Taşlıca kaymakamlığına ve muahharan Saray Bosna sancağına ilhaak olunmuştur.
Bu dahi Yenipazar sancağına mülhak olduğu halde muahharan Saray Bosna sancağına ilhaak olunmuştur. Re's-i kaza olan Vişegrad kasabası Drin nehrinin sağ yakasında bir mevki'-i meni'dir. Burada Sokollu Mehmed Paşa'nın inşa-kerdesi olan köprü osmanlılann en büyük :lsarındandır.
Travnik sancağı
Travnik kaz:lsı ma'a kasaba-i İzniça Re's-i kaza ve merkez"i liva olan Travnik kasabası mukaddema hayli müddet makarr-ı vülat olmak hasebiyle ahalisi sair yer-
TEZAKİR-1 CEVDET 93
Yayce kazası ma'a kasabıı.-i Gölhisar ve Varçar
Akhisar kazası m'a kasaba-i İskoble ve Prozor
Glamoç kazası İhlivne kazası ma'a 'niihiye-i Grahova
din ve munis ademlerdir. Valilerin daireleri halkı burada ahaliye peynir imalini öğretmişler. Burasının peynirleri Bi:ısna'nın her tarafında füruht olunur. Bosna'mn sair yerlerinde peynir yapmağı bilmezler. Fakat Bosna'ya vardığımız sene Rumeli'den bir hıristiyan gelip Çelebipazar kazasında peynir imaline başlamış idi.
Avusturya hüdıidu üzerinde tıilani bir kazadır. Re's-i kazıi İhlivne kasabasıdır. Grahova hıristiyanı çok bir nahiyedir.
Bihke sancağı Kliyuç kazası Novosel kazası ma'a Petrofça
Bihke kazası
Sa�ın kazası
Krupa kazası ma'a kasaba-i Pujim Kostayniça kazası ma'a: kasaba-i Novin· ve Dubiça
Priyedor kazfuıı ma'a Kozarça ·Ma'den kazası
Meşhur Kulen-zadeler bu kazanın hanedanındandır.
· Re's-i kaza ve merkez-i . liva olan Bihke Una nehri üzerinde bir büyücek kasabadır. Merkez-i kaza Ostroşça kasabasıdır. Buranın ahalisine serhadli ve kenar halkı denilir, Ceri ve cengaver ademlerdir.
Una nehri · boyunda bir .vasi' kazadır; Novin ve DubiÇa kasabaları birer küçük müdarlik� !erin merkezleri idi. Muahharan Sırbistan muhacirin-i islaıniyyesi iskan olunarak imar .edilmiş olan Kostayniça kasabası merkez-i kaza ittihaz olunarak Novin ve Dubiça nahiyeleri dahi buraya raht olunmuştur.
94 TEZAK1R-1 CEVDET
Banyaluka sancağı
Banyaluka kazası ma'a kasaba-i Orahova ve Prinavor ve Kubaş
Gradişka kazası
Derbend kazası ma'a kasaba-ı Brod
Teşene kazası ma'a kasaba-i Zepçe ve Doboy
Gayet vasi' bir kazad_ır. Hıristiyam çoktur. Re's.-i kaza ve merkez-i liva olan Banyaluka kasabası müferrah ve şirin ve büyük bir kasabadır.
Merkez-i kaza Sava nehri kenarında bir küçük kasabadır.
Saray Bosna'dan Brod iskelesine kadar araba yolu yapılmış olduğundan pek işlek bir iskele olmuştur.
İzvornik sancağı
Maglay kazası Gradçaniça kazası
Gradaçaç nam-ı diger Kale kazası ma'a nahiye-i Modriç ve kasaba-i Aziziye-i zir ve bala
Breçka kazası \
Belina kazasıma'a kasaba-i Yanya ve Breze ve Apoli
Memlaha-i zir kazası ma'a Memlaha-i bala
İzvornik kazası ma'a kasaba-ı Kozluk
Aziziye-i zir ve bala Sırbistan'dan çıkan muhacidn-i islamiy� yenin iskaniyle miiceddeden inşa olunmuş iki kasabadır.
Re's-i kaza olan Breçka kasabası Sava nehri üzerinde bir işlek iske!edir.
Bir taraftan Sava ve diğer taraftan Drin nehirleriyle mahdı'.'ıddur. Re's-i kaza Belina kasaba.sıdır. Mülhak karyelerinin ekser-i ahalisi hıristiyandır.
Memlaha-i zir büyücek bir kasaba olup re's-i kaza ve merkezi-i livadır.
İzvornik kasabası re.'s-i kazadır ve Drin nehrinin sol yakasında vaki'dir. Fakat karşı yakasında dahi bir mahallesi vardır ki Küçük 1zvornik denilir. SırJ,Iar ötelerin ahalisine nisbetle mütemed-
TEZAKİR-1 CEVDET 95
Birçe kazası. ma'a Yeni Kasaba Srebreniça kazası
den •beri Drin nehri hüdud olmak mülabesesiyle Küçük İzvornik'in Sırbistan'a ilhakını iddeadan hali değiller idi.
Yenipazar Sancağı
· Yeni Varoş kazası Siyeniça kazası
ma'a· palanka-i Priboy
'Yenipazar kazası
· Sancağın ortasında bulunmak hasebiyle karibü'l-ahdde merkez-i liva ittihaz olunmuştur ve fi'l-asıl merkez-i liva Yenipazar idi.
Mitroviça kazası ma'a palanka-i Banska Gusinye kazası ma'a kasaba-ı Plava Gusiııye kazası boşnak memle
ketlerinden olup ancak Arnavudluk malisyaları içine girmiş olmak mülabesesiyle bir aralık İşkodra'ya i!haak olunmuş ise de muahharan Yenipazar sancağına ilhak edilmiştir.
ve nahiye-i Vasovik�i zir
Tergovişte kazası Bihor kazası ma;a Akova Kolaşin-i zir ve bala kazası
Prepol kazası Taşlıca hazası ma'a . nahiye-i Drobniak
Merkez-i kaza Kolaşin-i bala palankasıdır. Nikşik gibi Karadağ içine girmiş bir mevki'-i mühimdir. Fi'l-asıl Hersek muzafütından iken Gaçka nahiyelerinin isyanı cihetiyle Taşlıca kaymakamlığına ve ba'dehu Yenipazar sancağına ilhaak olunmuştur. Prepol ve Taş lıca kazaları dahi Hersek muzafiltından iken bu vechile Yenipazar sancağına i!haak olunmuşlardır.
Hersek sancağı
Foça kazası· ma'a nahiye-.i Çerkovitçe Koniça kazası ma'a Neretva Dumna kazası
96 TEZAKİR-İ CEVDET
Liyubuşka kaz.fısı ma'a bakz.yye-i İmoçka ve ma'a karye-i Gabela
Mastar kaz.fısı ma'a karye-i Blagay ve kasaba�i Poçitel
İstolça kazası ma'a n.fıhiye-i Lubin Trebin kaz.fısı ma'a n.fıhiye-i Korianiç
ve ma'a nevahr-i Şuma ve. Popova ve Zubçe ve Knışovitçe ve Sutorina
Bileke kazası. · ma'a palanka-i Korita ve nahiye-i Benan
Nikşik kazası.
Gaçka kazası ma'a nabiye-i Piva Nevesin kazası
Mastar büyük bir kasaba olup re's-i kaza ve merkez-i livadır.
Gaçka rudinesi denilen nahiye Gaçka kazas;ndan bi't-tefr!k merkezi Bileke karyesi olmak üzere müstakillen bir müdirlik ittihaz olunmuştur.
Bir taraftan Karadağ ve bir taraftan nevahi-i asiye ile mahsur bir mevki'-i mühimdir.
Hersek sancağı öteden beri müstakillen mutasarrıflık ve
sair sancaklar kaymakamlık vechile idare oluna-gelm:ştir. Fakat karibü'l-ahdde Yenipazar sancağı kaymakamlığı dahi mutasarrıflığına tahvil ve Siyeniça merkez-i liva ittihaz olunmuştur. Elhasıl Bosna eyaleti yedi sancağa münkas'm olup ikisi mutasarrıflık ve beşi kaymakamlık ünvfuıiyle idare olunmakta bulunmuştur ve cümlesi ber-vech-at1 elli beş kazaya taksim olunmuştur.
H u l a s a
Aded-i kaza 7 Saray Bosna sancağı
5 Travnik sancağı 8 Bihke sancağı 4 Banyaluka sancağı 9 İzvomik sancağı
ıo Yenipazar sancağı r r Hersek sancağı
54 Bosna eyaletinin işbu taksimat-ı ced!desine göre bir kıt'a
haritası yapılıp muahharan tab'u temsil ettirilmiş idüğinden bir nüshası leffen plş-gah-ı hak.ayık [-iktlnah-ı] sümfıhilerine
TEZAKİR-1 CEVDET 97
takdim olunmuştur. Bu haritada Karadağ ve İşkodra nahiyeleri dahi bir sı'.'ıret-i mücmelede görünmekle mukaddema İş. kodra me'mılriyetine dair yazmış olduğumuz tezkirenin mündericatını sühulet ile tefehhüme dahi medar olur.
Bosna'nın en başlı ihracatı işlive denilen erikdir ki bunu kurutup külliyetli olarak harice: satarlar ve bundan pek çok pestil ve arak dahi yaparlar. Sırbistan'da dahi çok erik olur ve oranın erik ırkı daha güzel ise de. Bosna'nın erik kurusu daha aladır. Bosna'ya vardığımızda eırik kurusu satılmaz olmuş idüğinden ahali duçar-ı fakr u muzayaka olmuş idi. Binaen-aleyh tahkikine gfrişilmek lazım geldi. Bosna'nın erik kurularını öteden beri Peşte tüccarı alıp götürüyormuş. Oradan sorduk haber aldık ki bu erikler Peşte'den Trieste'ye götürüle-gelmiş iken geçen sene Trieste bu mahsulü çekmemiş olduğundan Bosna erikleri satılamayıp Peşte'de mağazalarda kalmış anın için bu sene tüccar bu mahsule rağbet etmemiştir. Bunun üzerine Trieste'den lede't-tahkik anlaşıldı ki Trieste iskelesi bu eriklerin mahreci olup mahall-i sarfı Amerika imiş. Bunlardan orada enva'-ı hulviyyat yapılıp sofralara konulurmuş . Halbuki o evanda Amerika bir büyük muharebe-i dahiliyye ile meşgul olduğundan Amerikalı'larm bu misillfı işlere rağbet edecek vakitleri müsa'id olmadığı cihetle Bosna erikleri sürülmez olmuştur. Blçare boşnaklar erikleri para etmez olduğu cihetle ellel:i böğürlerinde kalmış idi. Lakin sebebi ma'li'ım değil idi. Alemde umur-ı ticaretin ne mertebe vüs'at kesb eylediğini anlamalı ki Amerika muharebesi Bosna ticaretine külli · sekte getirmiştir. Bu sırada Bosna'nın ihracat ve idhalatı bi't-tahkik bir kıt'a fihris cedveli yapılmış idüğinden sı1reti zirde kayd olunmak münasib gö� rülmüştür. '
Bosna eyaletinin mu'amelat-ı ticariyyesi
Bosna eyaletinin ihracatı Ta.kriben kıymet-i eşya Cins-i eşya
5500 000 2900 000 2750 000
Buğday ve çavdar Kukuruz Arpa ve yufaf ve
ot ve saman
Eşyanın gönderildiği mahaller Avusturya ve Amit.vudluk Karadağ Avusturya
98
IOOO 000
5000 000
lOO ooo 14.00 000
2000 000 3000 000 r8oo ooo 400 000
2900 000 35 000
800 000 1000 000 2400 000 ı ı 70 000
2000 000
4000 000
200 000
650 000 4rno5 ooo
TEZAKİR-İ CEVDET
Mahlut zehair
Erik
Ceviz ve fındık Fıçı tahtası ve sair
kereste Balmumu Sığır hayvanı Koyun Canavar Sığır ve koyun derisi Hayvan bağırsağı Kürk Boyalı meşin Yapağı Keçe ve kilim ve lotca
Şerit ve kaytan ve sair yünden mamul şeyler
Ham ve işlenmiş demir
Ma'mulat-ı nühasiyye
Bıçak ve sair esliha
Avusturya ve sair bilad-ı osmaniyye
Peşte ve Viyana ve Harnburg
Sırbistan Avusturya
Trieste ve Viyana Avusturya Avusturya Avusturya Avusturya Avusturya İstanbul 'Karadağ ve Arnavudluk Trieste ve Viyana Sırbistan ve Karadağ ·ve
sair bilad-ı osmaniyye Sırbistan ve Karadağ ve
sair bilad-ı osmaniyye Sırbistan ve Eflak ve sair
bilad-i osmaniyye Karadağ ve Arnavudluk
ve Rumeli Karadağ ve Arınavud
luk ve Rumeli
Bosna eyaletinin idhalatı :
Takriben kıymet-i eşya.
1440 000 1430 000 r6oo ooo 500 000
IOOO 000 ro ooo 60 000
5500 000 400 000
30 000 4000 000 6000 000 3000 000 7000 000 1500 000 480 000
Cins-i eşya
Şeker Kahve Pirinç Zeyt yağı Müskirat Taze ve kuru meyva Sair me'kôlat Duhan Sabun Mum Pamuk ve bez Basma Mendil Çuha Fes Osmanlı kart kilim
20 000 1500 000 5000 000 4000 000 1300 000 600 000
5000 000 400 000 400 000 600 000
1850 000 86 000
900 000 55606 000
55606 000 41005 000
14 601 000
TEZAKİR-İ CEVDET
Avrupa kari kilim Fanilya ve sair yün ma'mı'.llatı İpek İpek ma'mı'.llatı Sırma şerit ve kaytan Kınnab Yapılmış elbise
99
Kehruba ve mercan ve sair mücevherat Lepiska kürkü Kağıd Ham bakir ve kalay ve kurşun Demir . ve pirinç tel ve teneke Esliha
Ber-cevh-i bala idhaii\tın mecmı'.l'u İhracatın mecmı'.l'u
İhracat ile idhalat bu vechile muvazene olundukta idhalatın on dört milyon altı yüz bir bin kuruş fazlası olduğu ma'lum olur. Fakat Bosna ve Hersek'de bir hayli asakir-i nizamiyye bulunmağla anların ma'aş ve masarif-i saircleri için haz1nc-i celileden nakden ya havaleten gönderilen mebaliğ ile bu açık kapatılmış olduğu anlaşılır. Ma'amafih Bosna eriklerinin sürümü ziyadeleşir ise anınla bu açığın bir mıkdarı kapatılabileceği ümid olunur idi.
Bundan sonra Bosna'dan keyfiyyet-i avdetimizi başkaca bir kıt'a tezkire ile beyan eylerim efendim.
Ft 23 rama.tan sene 88 ve ff 6 ağustos sene 97
TEZKİRE No. 26 Bakıyye-i vakaayi'-i sene 1281
İşbu bin iki yüz seksen bir senesi cumadel'ülasının yirmi birinci günürie müsadif olan teşrin-i evvel-i ruminin onuncu cumartesi günü hey'et-i teftişiyye ile birlikte Banyaluka'dan hareket ile Gradişka'ya varıldı ve ferdası pazar günü orada ikaamet ile karşı Gradişka'ya geçilip Avusturya yakası temaşa edildi ve ferdası pazartesi günü vapura rakiben nehr-i Sava ile aşağı doğru akıp bir gün sonra yan! çarşamba günü Zemun'a muvasalet olundu.
100 TEZAKİR-İ CEVDET
Belgrad muhafızı Ferik Ali Paşa Zemun'a geldi görüşdük. Belgrad'm ahvalini layıkıyle öğrendik. Hersek'li müteveffa :Ali Paşazade Mehmecl Kamil ve Ali Beyler Dersaadet'den Bosna'ya giderken Zemun'da Tuna vapurundan çıkıp Sava vapuruna muntazır bulunduklarından burada kendileriyle görüşüldü. Taraf-ı da'iyaneme olarak bir kıt'a emir-name-i sami ile Serdar-ı ekrem Ömer Paşa'nın bir kıt'a tavsiye-namesini teslim eylediler. Hülasa-i mealleri mı'.'ıma-ileyhima bu kerre Bosna'da teşkil olunan asakir-i şahane silkine birer rütbe ile kayd Ü idhclllerini istid'a etmeleriyle ve hanedan-ı kadimden olduklarımı mebni husul-i ümniyeleri arzu olunur ise de zabitanın intihabı mahallince bilinecek şey olmağla nizam-ı mevzu'una tevfikan icray-i icabının taraf-ı da'iyaneme havale.sinden ibaret bulunmuştur. İkisinin dahi emsaline tevfikan birer zabitlik rütbesiyle kayd olunmaları usı'.'ıl-i müttehazemize muvafık bulunmuş ise de taburların zabitanı kamilen intihab olunmuş idüğinden ikisi dahi açıktan mülazimliğe intibah olunup ve mülazim elbisesi giydirilip fakat şimdilik birer bölüğe çavuş kayd olunarak ma'aş ve ta'yinlerinin ol vechile yürütülmesi ve scnc-i atiyedc küşad olunacak taburlara yerleştirilmeleri münasib görülerek ol vechile icray-i icabına dair Bosna valiliğine bir kıt'a fahrirat yazılarak kendilerine ita . ile Bosna'ya izam olundular. Bosna'nm birinci ve ikinci taburlarından ma'iyyete almış olduğumuz dört çavuş ley! ü nehar ta'lim oluna-gelmekle iyice mu'allem olmuşlar idi. Esnay-ı rahda tesadüf olunan Avustmya zabitleri anları görüp : "Bosna askeri hep böyle midir" deyu sorarlar ve : "Bunların her biri birer onbaşı takımına mu'adil olur" derler idi.
B_ir gece Zemun'da ikaamet olunduktan sonra Tuna vapuruna rakiben Irşova'ya ve orada dahi bir gece . ikaametten sonra cumadel 'ı'.'ılanm yirmi yedinci ve teşrin-i . evvelin on altıncı cuma günü Bazyaş'a ve ferdası Vidin'e vasıl .olduk.
Tuna nehrinde vapur ile hareket ne güzel seyahattir. Suyu leziz havası temiz sık sık iskelelere uğranılır ve her türlü levazımat alınır. Ara-sıra iskelelerden vapura çalgıcılar gelir çal� gılar çalınır. İki tarafın eşcar ve çemenistanı nazar-ı zevk u safa ile temaşa olunur. Eğlencesi çok fırtına korkusu yok. Doğnısu pek güzel bir yolculuktur.
TEZAKİR-1 CEVDET ıoı
Muvakkaten Avrupa'ya gidip de güz mevsimi olmak hasebiyle Dersaadct'e avdet eden sefirlere Tuna vapurunda tesadüf olundu. Bunlardan birisi Fransa büyük elçisi idi ki muahharan Fransa Hariciye nazın olan Mösyö Moustier'dir. Asıl-zade ve nazik bir zat idi. Anınla pek tatlı ülfet ettik. La-yenkati' muhavere ve musahabet ederdik. Ba'de't-ta'am kahveyi birlikte içip gündüz muhavereye ve gece müsamereye devam eylerdik. Enva'-ı mesalih-i siyasiyye ve mesail-i hikemiyye üzerine söz açılır ve pek mübahase ve münazara edilir idi. Miyanedc cereyan eden muhaverat ve müsarneratı temfımen yazmak mfıcib-i tasdi' olur. Fakat bir iki muhaverernizi b,eyan edeyim :
01 vakit Macaristan'dan Tuna kenariyle aşağa doğru inşa olunmakta olan şömendöfer Eflak hüduduna yaklaşıp oradan doğru Yergöği'ye isal olunması. hususuna Eflak ahalisi ınmı
tazır iken Avusturyalu bu hattın güzer-gahını tebdll ile Kara-. pak dağlarından dolaştırarak Bükreş'e ve oradan Yergöği'ye ulaştırmak isterlerdi. Memleketeyn emareti ise "Avusturyalu'nun bundan garazı bir vakt-ı fırsatta arka taraftan doğru makarr-i emaret olan Bükreş' e bir kuvve-i askeriyye getirip de Memleketeyn'i zapt edivermektir" deyu buna muvafakat etmeyip demir-yolunun Tuna nehri boyunca doğru Yergöği'ye isal olunmasını ve oradan llükrcş'c bir şube çıkarılmasını isterlerdi. Avusturyalu dahi ameliyi'ıtı ta'til ile emareti kendi dil-hahına muvafa kate mecbı'.'ır etmek üzere meks ü tevakkuf ediyordu. Bu da diplomatlar beyninde bir mes'ele olmuş idi. Bu mes'ele der-miyan olundukta Mösyö Moustier : "Ne dersin" dedikte "Memleketejn emareti sabr ederse da'vayı kazanır" dedim ve " Niçin" deyu sordukta dedim ki : "Eflak hüduduna kadar bir memzy-i ticaret ayılıp da. orada kat' olunuvermesine emr-i ticô.ı-et razı olmaz. Halbuki asrımızda ticaretin pe;ıdfi ettiği akıntılara karşı bir devlet duramaz. Ticaret behemehal en kesdirme tarfk ile bu mecrayı Yergöği'ye fsal etmek üzere Avusturya devletini mecbıJr eder". Mösyö Moustier bu cevabı begendi ve "Benim de muta/ti' am budur" dedi ve ol esnada Memleketeyn çiftlikleri ha.kkında emaretce ittihaz olunan usul"i cedideden dolayı boyarlar müşteki olmağla vapura gelip de bizimle gör.üşen boyarlar bu şikayatı alenen söylediler. Bunun üzerine tasarruf-ı emlak hakkın.da olan ahkam-ı şer'iyye ve mutala'at-ı hikemiyyeyi beyan ettiğimde dahi Mösyö Moustier verilen ma'lumattan dolayı riıahzuz
102 TEZAKİR-İ CEVDET
oldu :ve bu sırada ba'z-ı mübahasat-ı felsefiyyeye daldı. Napoleon Bonaparte der imiş ki : "Eğer bir din ile mütedeyyin oisam müslüman olurdum . .?,frd müslümanlıkta clıfrge ydnf rühbllniyet yoktur". Mösyö Moustier bir aralık bu mes'eleyi der-miyan ederek : "Birinci Napoleon müslümanlıkta clirge yoktur demiş. Halbuki bir müddet istanbul'da eğlendim. Ulema sınifını gördüm. Anların clerge tarzında olan meratibini ö'ğrendim. işte siz de bu tarfkın yukarı derecesinde bulunuyorsunuz ve bu sifat-ı resmiyye-i ruhaniyye sayesinde bunca yıllardan beri askerlikten istinkaf eden Bosna eyaletinde tensfkaat-ı askeriyye icrasına muvaffak olmuşsunuz. Napoleon buralara gelmediği cihetle hakikat-i hale muttali' olamamış" dedi. Ana cevaben dedim ki : "NapoUon bu mes' eleyi pekala tahkik eylemiş ve pek güzel s!Şylemiş. Hakikaten iS!amda clıfrge yoktur. i::ı\...� I J 9�J 'i deyu bir hadfs-i şerif dahi vardır. Gördüğünü;:, sarıklılar clıfrge değillerdir . .?,fra anlarda bir sifat-ı resmryye-i rı1hanryye yoktur. Cterge'nin tevaif-i iseviyye hakkında icra eyledikleri hükumet-i rı1haniyye gibi sıkı mu'amelelere millet-i islamiyye bir vakitte tehammül edeme;:,. Bir hıristiyan _çocuğu anasından doğar vQfti;:, olmak yanı hıristiyan defterine kayd ile -sahfhen dünyaya gelmiş add olunmak ifin papasa mühtac olur. Andan sonra Allah' a ibddet edebilmek ve ara sıra günahlarını ajv ettirmek ifin dahi papasın vesatetine mühtac olur. Bekaay-i nev'ine hizmet ifin te'ehhül edebilmesi papasın akd-i nikah etmesine mevkuftur. Ölülerinin ruhlarına bir hedrye göndermek ifin papasın du' asına mühtdc olur. Kendisi fevt oldukta yer altına girmesi dahi papasın vücuduna mevkuftur. Vürudu teahhur etse cenaze mıydanda kalır. Bu mu'amelat-ı dfniyyenin icr8.sında hiristiyanlar papasa mürdca'ata mecMr olduklarından papasların o bZfarelere etmedikleri ftisijat yoktur. A le' !-husus hdl-i ihti;:,drda bulunan hıristryanların emval ü emlakini kiliselere vak] u vasryyet ettirerek veresıyi mahrum edryorlar. Şimdi Avrupa'nın pek fOk yerler[in]de hıristryanların dinsizlik yoluna salik olmalarına bu mu' ameleler biiyük sebebryet veriyor. islamda ise bu türlü tekelliifdt yoktur. Bir islam fOcuğu doğar. Babası kulağına bir ezan okur ve adını kor. imam efendrye mühtac olmaz. Çocuk büyür okur ilm-i hdlini öğrenir kendi kendiye Cendb�ı Hakk' a ibadet · eder. Öğrenmek ifin hocaya mühtdf olur amma ibddet ifin başkasının v8.sıtasına mühtaf olmaz ve cemil' a.t ile namaz kılacak olduklarında ifl;rinden birisi imam olur. Fi' !-vaki' imamet hizmetini eda ifin bir cami' e bir imam ta'yfn olunmak adet olmuş ise de bu adet zarı1riyyat-ı dfnryyeden olmayıp imam efendi bulunmaz ise cemil' atten birisi imam olur namaz kılınır ve
TEZAKİR-İ CEVDET 103
ehl-i islam indinde günahları ancak Allahu te' ala hazretleri afv eder. Lazım olan ancak hulus-ı kalb ile yalvarmaktır. Rabb ile kul arasına başkası giremez ve bir erkek ile bir kadın izdivaca rağbet ettikleri halde kendileri yahud vekilleri akd-i nikah ederler. Fakat iki şahid' huzurunda olmak lazımdır. Bunun iyin hocaya mühtay olmazlar. Vakı'a akid ce'miyetlerinde mahalle . imamlarının bulunması adet olmuştur . . Lakin bunlar akideynin isimlerini ve mihr-i mu' accel ve mü' eccelin mıkdarını kayd etmek üzere bulunurlar ki bu da bir nevi' hizmettir. Bununla beraber imam yahud diğer bir hoca efendi teberrüken bir de du' a eder amma imam bulunmasa nikah yine mün' akid olur ve ehl-i islamdan biri ölülerinin ruhlarına hediye göndermek ister ise Kur'an okur yahudfukaraya sadaka verı'r ve savabını anların ervahına bahş ediverir. Bu savabı anlara fslil iyin imama ve hocaya mühtaf olmaz ve biri fevt oldukta anı gasl ile cenaze namazını kılıp difn etmek sair müslümanlara farz-ı kijliyedir yapmazlar ise günehkar olurlar. Fakat cenazelerde imamlara birer mıkdar para verilmek 11.det olduğundan bu vazif ryi anlar eda ediverir. imam olmasa sairleri bu vazife-i diniyyeyi ifaya mecbur olur. Elhasıl imam ve müezzin gibi sarıklılar hep bir dhet ve hizmet sahibi ademlerdir. Anların . sair
. ifrad-ı nasdan fazla bir sıfat-·ı ruhaniyyeleri yoktur. Anların üst
tarafında bulunan ve beyne' n-nlis i' zaz u ih�iram olunan müderrisler dahi Avrupa'nın doktorları makamındadır. Şan u meziyyetleri dahi ancak ilmin şerif u itibarından münba'isdir. Bununla beraber ahkam-ı d iniyyeyi · anlar sairiMen ziyade bildiklerinden milletce ziJ!ade muhteremdirler. · Kuzat ve mevaU dahi bu misillu ulem&-dan yetişir ve millet-i islamiyyede en büyük vazife ihkadk-ı hak maddesi olduğundan bunun ifasına me'mur olanların her cihetle sunuf-ı saireden mümtaz olmaları tazim gelir. Bu cihetle ulema sınifı .�iyy u kıyajetce dahi sairinden mütehayyiz olur. işte bunlar dahijüj (juges) yani hükkamsınifı demektir. roksa piskoposlar ile mütenazır değillerdir ııe Roma'nın kardinallerine mu' adil gördüğünüz kazaskerler dahi büyük hakimler demektir. Şeyhülislam Efendi bu hükkama nezaret eder bir vekfl-i padişahı olup o dahi bir sıfat-ı rfihliniyyeyi haiz değildir. Elhasıl millet-i islamiyyede clerge yoktur. Fakat cuma ve bayram namazlarını kıldıracak ve hutbe okuyacak imamlar ki hatib denilir anların taraf-ı padişahıden me' zun olmaları şarttır. Bu da bir nevi' vekaletten ibarettir".
Mösyö Moustier dinledi anladı teşekkür eyledi : "Hayli vakit lstanbul'da oturdum. Buralara layikıyle ma'lumat alamamışım" dedi. Dedim ki : "Siz Beyoğlu'nda oturdunuz. Değil memalik-i os-
104. TEZAK1R-İ CEVDET
mliniyyenin nefs-i İstaııbul'un bile ahvalini lliyıkıyle öğrenemediniz. Beyoğlu Avrupa ile memlilik-i islamiyye arasında bir berzahtır. Buradan lstanbul'u siz durbin ile görürsünüz. Lakin kullandığınız durbinler hep çarpıktır".
İşte bu misillu muhaverat ile vakitlerimizi hoş geçirip yol yorgunluğunu hissetmiyerek cumadel'ı'.'ılanın selhi günü Boğazköyü iskelesine çıktık. Cumadel'ahirenin gurresi olan salı günü Boğazköyü'nden şömendöfer ile Köstence'ye gelip hemen Karadeniz vapuruna rakib olduk. Ferdası yani cumadel'ahirenin ikinci ve teşrin-i evvelin yirmi birinci günü Dersaadet'e vusul bulduk.
Karadeniz-boğazı'ndan girer iken vapurun kaptanı gelip : "Beş sancak çekilecek. Nt tertib üzere çekelim" deyu sordu. "Büyük elçiler cümleye tekaddüm eder. Ammli orta elçilere biz tekaddüm ederiz. Binaen-aleyh en yukarıya Fransa sancağı ve ba'dehU Devlet-i aliyye sancağı çekilerek. Diğerleri dahi me'mflriyetlerince kıdemlerine göre takdim olunmak lazım gelir" deyu cevab verdim. Kaptan dahi ol vechile beş sancak çekti. Mösyö Moustier bunu görücek kaptana sormuş. o dahi tarafımızdan bu vechile ta'rif olunduğu beyaniyle cevab vermiş. Mousticr ise : " Yok yok öyle değil. Bu Efendi'nin m
.e'mfl
rryeti fevka' l-ddedir ve tarikı bizim tartkimızın haricindedir. Hem de şimdi Osmanlı memleketindeyiz. Osmanlı sancağını en üst tarafa çekiniz" demekle derhal Devlet-i aliyye sancağı en yukarı çekildi. Böyle beş sancak ile Dersaadet limanına lenger-endaz olduğumuzda görenler merak etmiş. Sultan Abdülaziz Han hazretlerinin dahi dikkat nazarını celb ile sorup hakikat-i hale kesb-i vukuf ettikte mahzuz ve münbasit olmuş idi.
Ol gün ber-vech-i bala Bosna taburlarından istishab edilmiş dört çavuşu alıp Babıali'ye götürdüm. Fuad Paşa'ya gösterdim: Boy ve postlarına bakıp te'accüb ve tahsi'n eyledi. Sathi'ce ta'limlerine baktı beğendi ve cuma günü selamlık resm-i alisinde huziır-ı hümayuna arz olundu. Ba-irade-i seniyye dördü dahi ma'iyyet-i hümayunda bulunan yirmi dört çavuşa ilhaak buyruldu. Taraf-ı da'iyanemden dahi keyfiyet ba-tahri'rat-ı mahsusa Bosna birinci alayı miralayı Ali Bey'e bildirildi.
Gelelim Karadağ etrafında kur'a dairelerinden müstesna tutulup da koloni militer tarzında asker yazılan yerlere : Buralarda ol vechile bir nevi' hüdud askeri tanzimi bi't-tensfü ku-
TEZAKİR-İ CEVDET 1 05
mandanlığına 1 havale olunmuş ve icrasına Ni�ik'den başlanmış ise de buna me'mur olan zabitler dekaayik-i umur-ı siyasiyyeden hl-behre oldukları cihetle bir binbaşının hizmetinde bulunan bir Nikşik'li uşağı zabit yapıp da anın ma'iyyetine mukaddema hizmetkarı olduğu bir ağayı nefer yazmak gibi muvafık-ı hal u mahall olmayan mu'amelelerden naşi iş keşa-keşe düşerek bu askerin tertibine muvaffak olamamışlardır. Halbuki Hersek ve Yenipazar sancaklarında ol vechile bir nevi' hüdud askeri tanzim olunduktan . sonra İşkodra cihetinde dahi islam ve latinlerden mürekkeb bir hey'et-i cesime-i askeriyye tertib olunsa idi Karadağ dairen ma-dar bir kordon altına alınarak önüne bir sedd-i sedid çekilmiş olurdu. Ne çare ki öyle fevka'l-ade işler adi me'murlar eliyle icra olunamayıp fevka'l-ade mahir zatler istihdamına mevkuftur.
.
Bosna'da bir alay gönüllü suvari küşadı hususu dahi Dar-ı şuray-i askeri'ye havale buyrulmağla orada müzakereye yattı. Sair meclislerd� ve komisyonlarda sürüncemede kalan işler gibi bu dahi pes-mande oldu.
Bosna'daki icraatımız nezd-i hümayunda mazhar-ı talı.sin ve enzar-ı evliyay-i umurda kabule karin olup hatta Bosna askerine verilmiş olan şeşhanelerden birisinin çakmağına (Bosna Şüc' an-ı ahdi Esinin hizmet-i . askeriyyeye neylleri hakkında sudt1r-i izamdan semahatlt1 Cevdet . Efendi hazretlerinin vuku' bulan himmetlerine taraj-ı askeriden yadigdr-ı takdtrdir) ibaresi hakk ettirilerek nişan-ı iftihar olmak üzere fakire ihsan buyruldu. İndimde nişanlarımın en değerlisi bu tüfeiıkdir. Halbuki bunca senelerden beri Bosna'ca arzu olunan tensikat-r askeriyyenin ümeray-i askeriyye tarafından icra olunamayıp da ulemadan birinin eliyle hayyiz-i husule gelmesinden dolayı ümeray-i askeriyyeden ba'z-ı zevatın mizac-i hod-pesendanesine hoş gelmediği sonradan anlaşıldı ve bir de Bosna'da iken Sultan Abdülaziz Han hazretleri fakiri makaam-ı meşihate getirmek istemiş ise de : "Şimdi tensfkaat-ı askeriyye ile meşguldür. Bu emr-i mühimmi yarıda bırakmak mündsib olmaz" deyu savuşturulmuş olduğunu işittim. Fuad Paşa'nın yanma gittim. Bir münasebet düşürerek şeyhülislamlık arzu-
1 Metinde kumandanlığına kelimesinden önce Hersek fırka-i asker!Jyesi yazılmış sonra çizilmiştir.
1 06 TEZAKİR-İ CEVDET
sunda olmadığımı ve sekiz-on sene geçmedikçe bu makaama çık·· mağı istemediğimi esbab-ı mucibesiyle tefhim ü tebyin ve yemin ile te'min ettim. Fakat Şeyhülislam Efendi bu havadisi işidip de bihude yere da'iyc-i istirkaaba düşmesi bana mucib-i endişe oldu. Meğer bu sırada az-çok kesb eylemiş olduğumuz haysiyyet ve itibarı bizim Babıali yadigarlarından ba'zıları dahi çekemiyor imiş. Çünki ol vakit İstanbul'da Fransa politikası galib ve Mösyö Moustier'nin her sözü müsmir ve mü'essir idi. Tuna yolculuğunda biz"' den ziyade mahzuz olarak bu kerre Fuad ve AH Paşa'lara beyan-ı memnfmiyyet ile hayli sitayişimizde bulunmuş ve : "Ben ulema sınıfında böyle ademler olduğunu bilmez idim" demiş. Fuad Paşa dahi : "Bizim medreselerden çıkan doktorlarımız işte bu sınifdır" deyu mukaabele etmiş. Moustier dahi : "Aman öyle ise ulemadan diğer ba' z-ı zevat ile görüşsem" diyerek İstanbul' da bir sınıf zevatın vücuduna şimdiye kadar ma'lumat alamadığına te'essüf eylemiş. Ba'dehu ziyaretimize geldi. Ol vakıt kazaskerler sefaret-hanelere değil bir münasebet-i mahsusa olmadıkça vüzera konaklarına bile gidip gelmez iseler de .anın gelişine mukaabeleten biz de Fransa sefaretine gitmeğt! mecbur olduk. Moustier'nin bu vechile tarafımıza meyl Ü mahabbeti ise ba'z-ı zevat-ı kiramın mutala'alarına elvermiyor imiş. Hatta sonradan almış olduğum ma'lumata göre bir gece Ali Paşa'nın meclis-i hassü'l-hass da Hariciye teşrifatcısı Kamil [Bey] hazır olduğu halde bize dair söz açıldıkta Kamil Bey Ali Paşa'ya müteveccihen : "Siz ulemqya karşı seferqyı ve süferaya karşı ulemayı göstererek ba' z-ı müşkildt-ı politikayı hail edersiniz. Cevdet Efendi şıyhülisldm olursa süferanın bir ayağı da Bdb-ı fetva' da olacak. Burasını güzelce düşününüz" demiş ve guya Ali Paşa dahi buna ehemmiyet vermiş ve balmum yapıştırmış. Bunlar mücerred mesmu'at kabilinden ise de bizi İstanbul' da tutmaktan ise taşra me'muriyetlerinde bulundurmak müreccah görüldüğü siyak-ı ahvalaen anlaşılniıştır. Fakat ol vakıt taşralarda kazaskerler için devam üzere duracak bir me'muriyet yok idi.
Kırım muharebesinden beri tebe'a-i gayr-i müslimeden ha-kur'a asker almak mes'elesi ara sıra mevzu'-ı bahs olup ancak bunlardan müstakil alay ya tabur ve yahud bölük mü yapalım yoksa asakir-i islamiyye ile muhteliten mi istihdam edelim ve bunları nasıl kullanalım deyu düşünülüp bir karar verilemezdi. Bu esnada kur'a dairelerinde esnan-ı askeriyyenin dar-
TEZAKİR-İ CEVDET
}aşmış ve günden güne darlaşmakta bulunmuş olduğundan bahsile yine bu mes'ele meydana çıktı ve havass-ı vükeladan mürekkeb bir encümende mevki' -i müzakereye konuldu. Biz de bu müzakerede bulunduk. NüfUs-ı islamiyyenin azalmakta olduğuna dair söz açıldıkta dedim ki : "Hfn-i fetihden beri Gavurdağı yanı Cebel-i Bereket bir hdl-i isyandadır. Kozan dağlarına hükumet-i Devlet-i aliyye hiç girmedi. Hısn-Mansur tarafı bir hıil-i serkeştde ve Akcadağ ile Dersim dahi Gavur-dağı tavrunda bulunuyor ve buraları birer eşkıya yuvası olup etr6:Jdaki etin Zler buralara iltica ile hükUmetin pençesinden kurtuluyor ve bu dağların sebebine bir çok aşair dahi bevadf-i isyan ve ser-keşide dolaşıyor. Bunlar taht-ı inzibiita alınsa nüfdsca elimize . pek çok sermqye geçer. Kur'a daireleri teneffüs eder. raksa o makuule Ml-i isyanda bulunanlar müstesna tutulup da yalnız ahdlf-i muti' aya yüklenir isek günden güne anasır-ı asliyyemize za'j gelir. lbtida buralarının is/ahına himmet olunmalıdır. Bir taraftan dahi tebe'a-i gayr-i müsZlimeden asker alınmak mes'elesini düşünmelidir" dediğimde : "Evet diğer ba' zı taraflardan vuku' bulan ihtarat üzerine Anadolu cihetinin islahdtı için bir fırka-ı askeriyye tanzim kılınmalıdır" denildi ve mevsim-i baharda bunun icr�sına karar verildi ve ba'deM jırka-ı islahiyye namiyle bir fırka teşkil ve kumandanlığına dördüiıcü ordu-yi hümayun müşiri Derviş Paşa ta'yin buyuruldu ve fevka'l-ade me'muriyyet-i mahsusa ile bizim dah.i birlikte azimetimiz münasib görüldü. Bosna'dan avdet ile Kozan'a azimetimiz esnasında havale buyrulan işleri görmek ve kanun ve nizam layıhaları bleme almak ile meşgul olduğumuz halde vak'a-nüvislik vazifesine aid olan işleri dahi yoluna koymak hulyasında iken Kozan seferi zuhura geldi. Vak'a-nüvislik umuru sene-i atiyeye bırakıldı. Kozan seferini in-şa-Allahü'l-kerim ayrıca bir tezkire ile beyan eylerim.
Fi ;�8 şevval sene g8 ve fi ro eylül sene 97
TEZKİRE No. 27
Yirmi altıncı tezkiremizde iş'ar olunduğu üzere dördüncü ordu-yi hümayun müşiri Derviş Paşa'nın taht-ı kumandasında bulunacak Fırka-i islahiyye ile Kozan'ın zabt u .ıslahına me' -mur olduğumuz .cihetle süfün-i hümayfın ile Mersin iskelesine
1 08 TEZAKİR-İ CEVDET
çıkılarak Tarsus ve Adana tarlkıyle Kozan üzerine gitmek ve Kozan dağlarını zabt ile taht-ı inzibata aldıktan sonra çend seneden beri hal-i isyanda bulunan Zeytun nahiyesini islah ve ba'dehu Maraş üzerinden Kürd-dağı ve muahharan Cebel-i Bereket tesmiye olunan Gavur-dağı taraflarına dolaşarak buralarını dahi dairc-i ita'ate idhal etmek tasmiminde idik. Bu esnada ise Gavur-dağı ile Kürd-dağı'nın ihtilal-i ahvali ziyade şiddet bulmuş ve Gavur-dağı ağalarının ba'z-ı me'murin-i ecnebiyye ile muhabere ve ihtilata başladıkları şayi' olmuş idüğinden evvel-i emirde Cebel-i Bereket yani Gavur-dağı tarafı zabt ile taht-ı inzibata alındıktan sonra Kozan'a azimetimiz irade buyruldu. Binaen-aleyh bin iki yüz seksen senesi evahirinde Kozan niyyetiyle hareketimize üç dört gün kalmış iken tahvil-i niyyet olunarak ibtida İskenderun'a çıkılıp da Gavur-dağı zabt ile Kürd-dağı dahi islah olunduktan sonra Kozan canibine gidilmek üzere karar verildi.
İşte buraları taht-ı inzibata alındıktan sonra Akçadağ ve Dersim dağlarını taht-ı ita'ate idhal etmek ve ba'dehu aşair-i ekradı islah ederek İran hüdı'.'ıduna dek gitmek mutasavver ise de evvel be-evvel Gavur-dağı ve Kürd-dağı usatını ve gerek bu cihetlerde ve gerek Çukurova'daki aşairi ve Kozan-oğullarını taht-ı ita' ate idhal etmeğe me'mur olduğumuzdan yek hamlede islahına me'mlır olduğumuz yerler Kayseriye sancağı hüdlıdundan Kilis kasabasına kadar mümted idi. Bu ise pek vüs'atli bir daire olduğundan bir senede islahı imkandan haric gibi görünüyordu.
Me'mı'.'ıriyetimizin derece-i ehemmiyyet ve nezaketini takdir ve tefhime medar olmak üzere evvel-i emirde işbu daire-i islahiyyenin ahval-i tarihiyye ve coğrafiyyesine dair ber-vech-i ati ba'z�ı ma'lumat-ı icmaliyye verilmek münasib görülmüştür.
Kozan dağlarının ahalisi Selçı'.'ıkller zamanından kalma aşair ve kabailden ibarettir ve ekseri farsah yan!' varsak denilen aşirettir. Yavuz Sultan Selim Han hazretleri Adana vilayetini ve memalik-i Zülkadriye'yi memalik-i osmaniyyeye ilhaak ettikte bu dağlar dahi bi't-tabi' memalik-i osmaniyyeye mültehik olmuş idi. Fakat ahalisi vahşi ve yerleri sarp olduğundan geregı gibi taht-ı inzibata alınamamış ve hatta usul-i Devlet-i aliyye üzere tahrir olunamamıştır. Binaen-ala-zalik Adana ve
TEZAKİR-İ CEVDET ıog
Misis taraflarının arazisi Defter-i hakaani'de mukayyed olduğu halde Kozan dağlarının ve belki Sis tarafının bile Defter-i hakaanide kaydı bulunamamıştır. Kozan-oğullarına izafetle Kozandağı denilip amma Kozan-oğlu ta'birinin neden me'hfız olduğu ma'lfım değildir. Fakat Kozan-oğullarının ceddi Ayintab kazasında vaki' Kozan karyesinden gelmiş olması maznfındur. Rivayat-ı mahalliyyeye nazaran Kozan kıt'ası on iki aşiret kethüdalığına münkasim olarak her biri birer derebeyi hükmünde olup fakat cümlesi Sis kasabasında post-nişin-i tegallüb olan Divan-oğullar1nm taht-ı hükmünde imişler. İşte bu on iki kethüdalıklardan biri takriben üç yüz haneden ibaret olan Arıklı cema'atinin kethüdalığı imiş ve Arıklı cema'ati kethüdaları Kozan-oğulları olup bunların: mahallince isimleri ma'lıim olanların en eskisi Hacı Ağa ile biraderi Topal Ağa'dır. Topal Ağa Arıklı cema'ati kethüdası iken birader-zadesi yani Hacı Ağa'nın oğlu Osman Ağa anı idam ile yerine kethüda olmuştur. Osman Ağa' -nın vefatında yerine Topal Ağa'nın büyük oğlu Yusuf Ağa Arıklı cema'ati kethüdası olduktan sonra sair kethüdalara galebe ve Divan-oğullarının hükumetini imha ve bir büyük derebeğilik teşkil etmekle zir-i dest-i tehakkümüne geçen yerler Kozan deyu ma'rfıf olmuştur. Osman Ağa'nın Mehmed Ağa ve Hacı Ağa namında iki oğlu ve Mehmed Ağa'nın dahi İbrahim Ağa ve Mehmed Ağa namında iki oğlu ve bu ikinci Mehmed Ağa'nın Hamza Bey ve Mustafa Bey namında iki oğlu olmuştur. Kozan'a gittiğimizde işbu Hamza Bey ile Mustafa Bey her-hayat bulunup kendilerine yeğen ta'bir olunuyordu; Topal Ağa'nın küçük oğlu Hasıl Ağa'nın Ali Bey namında bir oğlu ve anın dahi Mehmed Bey ve Ali Bey ve Hacı Bey ve Halil Bey ve Osman Bey namında beş oğlu olup bunlar dahi yeğen ta'bir olunur beylere karışmışlar idi ve gerek anlar ve gerek mı'.'ıma-ileyhima Hamza Bey ile Mustafa Bey ammi-zadelerİ tarafından kendilerine tahsis olunan nan-pare ile te'ayyüş etmekte idiler. Cebbarzadeler Anadolu'da ziyade kuvvet kazanıp hatta Adana eyaletinde dahi alaka peyda ederek ara yerde Kozan-oğullarını yol üzerinde bir diken gibi görerek anları imha etmek üzere Kozan'a sevk ettikleri asakir-i külliyye . Kozan'ın Rum nahiyesini zabt ile oradan Kozan belini aşarak Belenköy ( ı.SJ3 0')\,,ı ) üzerine inerken Kozan-oğullarının kuvvetli zamanı olmak hasebiyle
I IO TEZAKİR-İ CEVDET
Cebbar-zade askeri üzerine şiddetli hücum ederek anları tar mar etmişler idi. İşte bu vak'a Kozan-oğullarının şöhretini mucib olmuştur.
Yusuf Ağa ber-vech-i meşruh Kozan'da teşkil eylediği hükumet-i müstekilleyi hal-i hayatında ikiye taksim ile Kozan-ı şarki'yi ikinci oğlu Samur Ağa'ya vermiş ve Kozan'ın büyük parçası olan Kozan'ı garbl'yi büyük oğlu AH Bey'e kalmak üzere kendi idaresinde alıkoymuştur. Yusuf Ağa'nın bu ikisinden başka Derviş Bey ve Hüseyin Bey ve Hacı Bey namında üç oğlu olup Hacı Bey bila-veled fevt olmuştur. Derviş Bey'in Yusuf Bey ve İsmail Bey ve Ahmed Bey namında üç oğlu olup asrımızda her-hayat idiler ve Çataloluk karyesi Yusuf Bey'in yemekliği ve Kisenit karyesi Ahmed Bey'in yemekliği olup biraderleri İsmail Bey dahi diğerlerinin sayesinde te'ayyüş ediyordu. Hüseyin Bey'in Mehmed Bey namında bir oğlu her-hayat bulunup o dahi yeğen beyler idadından ma'dud idi. Yusuf Ağa'nın vefatında vasiyyeti vechile büyük oğlu Ali Bey yerine geçip Kozan- ı garbi ağası olmuş ve Samur Ağa dahi Kozan-ı şarki ağalığında kalmıştır. İşbu Kozan-ı garbi ağası Ali Ağa'mn Çadırcı- Mehmed Bey ve Ömer Bey ve Yusuf Bey namında üç oğlu var idi. Çadırcı Mehmcd Bey pek yaramaz bir oğlan olup nihayet pederi Ali Ağa'yı idam ile yerine Kozan-ı garbi ağası olmuştur.
Mısır'lı İbrahim Paşa Adana eyaletine vürud ile Sis kasabasını zabt ettikten sonra bütün Kozan dağlarını istila da'iyesine düşüp Kozan-ı şarki ağası Samur Ağa kendisine sfıret-i mutava'at göstermiş ise de Kozan-ı garbı ağası Çadırcı Mehmed Ağa muhalefet etmekle Kozan üzerine_ bir fırka-i askeriyye sevk etmiş idi. Çadırcı ise bağteten bu fırkayı basıp ol mertebe inhizaµıa duçar etmiş idi ki asakir-ı mısriyyeden pek azı Sis tarafına firar ile tahlis-i can edebilmiştir. Bu vak'a ile Kozanoğulları bir mertebe daha şöhret bulmuştur ve ol vaktin hükmünce Çadırcı'nın bu muzafferiyeti nezd-i Devlet-i aliyye'de dahi şayan-ı tahsin olmuştur. Fakat Mısır'lılar oralardan çekilip de ol havali doğrudan doğruya devletin idaresine kaldıkta Çadırcı evamir-i devlete karşı muhalefet ve ser-keşan:e hareket eylemiştir. Hatta kendisine ba'zı evamir-i padişah! tebliğ olundukta : "Ammim oğlu bunca memaliki havza-i tasarrufuna geçirmiş. Bir avuç Kozan dağlarını dahi bana çok görmemelidir" deyu küstaha.ne
TEZAKİR-İ CEVDET i l 1
cevab vermiş olduğu mervidir. Kıbrıs'lı Mehmed Paşa Arabistan ordusu müşiri iken Kozan üzerine bir firka·asakir-i nizamiyye sevk etmiş idi. Bu fırka Kars..:ı Zülkadriye kazası içine dühul ile Kozan hüduduna tekarrüb ettikte Kozan'lılar bağteten huruc ile bu fırkayı basıp bozmuşlardır. Andan sonra Kozan üzerine devletce bir hareket olunmamıştır. Binaen-ala-zalik Kozanoğulları Kozan'da keyfe-ma-yeşa mutasarrıf kalmışlardır. Çadırcı'nın vefatında biraderi Ömer Bey Kozan-ı garbi ağası oldu ve hayli müddet Kozan-ı garbi ağahğında kaldı. Ahmed Bey ve Ali Bey ve Yusuf Bey ve Mehmed Bey ve diğer Mehmed Bey namında beş oğlu var idi. Bu iki Mehmed'in valideleri başka olmak hasebiyle ikisi dahi oğullarını Mehmed deyu tesmiye etmiştir. Yoksa iki biradere bir isim takmak sair yerlerde adet değildir. Ömer Ağa mülayim ve mu'tedil bir zat olup oğlu Ahmed Bey ise amcası olan. Çadırcı'ya benzer sert mizaclı bir adem olmağla pederi Ömer Ağa sekiz sene Kozan-ı garbi ağalığı ettikten [sonra] Ahmed Bey anı ağalık postından indirip tegallüben pederi
· yerine geçmiştir, Büyük Yusuf Ağa'dan sonra Kozan-oğlu hanedanından olanlara bey ta'blr oluna-gelmiş ise de ağalık makamına geçdikte bey ünvanmı ağa ünvanına tahvil ederlerdi ve Ahmed Ağa'ya kendi adamları Ağa efendimiz derler idi. Pederi Ömer Ağa dahi ağalık etmiş bulunduğundan ana dahi ihtiram ederler ve Büyük Ağa derler idi.
Kozan-ı şarkı: ağası Samur Ağa'nın Ahmed Ağa ve Mehmed Ağa ve Yusuf Ağa ve Hacı Bey ve Ömer Bey ve Halil Bey ve Hasan Bey ve Murtaza Bey ve Musdık (J.ı..a..) Bey namında dokuz oğlu olup vefatında ikinci oğlu Mehmed Ağa Kozan-ı şarki ağası olmuş ise de sekiz dokuz ay sonra fevt olarak Samur Bey ve Ali Bey namında iki oğlu kalmıştır ve Mehmed Ağa'nın vefatında biraderi Yusuf Ağa kozan-ı şarki ağası olmuştur. Ba'dehu biraderi Hacı Bey bir aralık tegallüben Kozan-ı şarki ağası olmuş ise de Yusuf Ağa yine ana galebe ederek elinden ağalığı almıştır; Hacı Bey'e dahi Haçin'in bir mahallesini yemeklik olarak tahsis eylemiştir. Vuku'atını yazmak sadedinde olduğumuz bin iki yüz seksen, bir sene-i hicriyyesinde işbu Yusuf Ağa Kozan-ı şarki müdiri bulunmuştur. Büyük biraderleri Ahmed Ağa sakin ve miskin bir adem olup Yaylacı farsahı kendisine yemeklik tahsis olunmuş idüğinden kuut-ı la-yemı'.'tt bu
1 1 2 TEZAK!R-1 CEVDET
vechile te'ayyüş ederek başka bir işe karışmaz idi. Kökülü ve İmamoğlu taraf.larına müteferrik olan Selimlü aşireti Ömer Bey'in ve Haçin'in diğer bir mahallesi Halil Bey'in yemekliği idi. Hasan Bey fevt olup İsmail Bey ve Ali Bey namında iki oğlu ve Murtaza Bey kezalik fevt olup Ağçe Bey namında bir oğlu kalmış idi. Musdık Bey dahi kantar ve ihtisab gibi rüsumat ile geçiniyor idi.
Ol vakit elviye-i mülhaka mutasarrıflarına kaymakam ve kaza kaymakamlarına müdir denilirdi. Buna kıyasen tahrirat-ı resmiyyede Kozan-ı garbi ağalarına Kozan kaymakamı ve Kozan-ı şarki ağalarına Kozan-ı şarki müdiri yazılırdı ve Kozan sancağı gah Adana eyaletine ve gah Ankara eyaletine merbut olduğu halde Kozan-ı şarki Maraş sancağına muzaf sayılırdı. Halbuki ikisi dahi sı'.'ıret-i müstekillede hükumet ederler ve evamir-i devleti tanımazlar idi. Kozan-oğullarının hükumeti bir hükı'.'ımet-i mutlaka-i mütegallibane olup hiç bir şart u kayd ile mukayyed değil idi. Ağalar akıllarına geleni yaparlar idi ve ziyade gazab-nak oldukları ademi idam ediverirler idi. Bir mahkeme-i şer'iyye ve nizamiyye yok idi ve eğerçi Sis ve Haçin kasabalarında müfti namiyle ve ba'zı kurada müderris namiyle ulemadan zatler var ise de pek çok hususlarda ahkam-ı şer'iyyeye ri'ayet olunmazdı. Kozan'da fevt olanların terikelerinden evlad-ı zükfıruna kuut-ı la-yemlıt te'ayyüş edecek şey ifraz u ita ile bakisini Kozan-oğlu müsadere ederek dilediği kesana ihsan eylerdi . ..:iıl �) t. J,, taksim-İ miras olunmazdı. Kozan ahalisi mütedeyyin ve salih ademler ise de pek ziyade cehalet içinde kalmış idiler ve eğerçi Kozan' da ulemadan hayli zevat var ise de bunlar hep Kozan-oğlunun ianesiyle Kayseriye'de tahsil-i ulı'.'ım edip gelmiş olmalariyle mütegallibe güruhundan olan Kozan-oğulları hakkında sükut ile mu'amde ederlerdi ve bir de Kozan-oğulları dörtten ziyade karı alıp hatta Ömer Ağa-zade Ahmed Ağa dokuza kadar karı tezevvüc etmiş idi. Fakat beşinciyi tezevvüc edecek olduklarında eskilerden birini müseyyeb ederlerdi. Müseyyeb ta'b1ri sanki mutallaka demek olup halbuki müseyyeb olan karılar kema-fi's-sabık Kozan-oğlu" nun yanında bulunurdu ve bu müseyyeb ta'b1ri ulemanın itirazından ihtirazen bir te'vil ise de ekser-i ulema bundan dolayı Ko-zan-oğullarına buğz ederlerdi.
-
TEZAKİR-1 CEVDET 1 13
Kozan dağlarında mutavattin olan kabail ve aşair hep Kozan-oğlu'nun piyade askeri olup Cihan nehrinin sağ tarafındaki göçebe aşiretler dahi suvarisi idi ve kendileri umum kumandan olup aşiret kethüdaları dahi ma'iyyetlerinde olarak aşiretlerinin kumandanları idiler. Çünkü Cihan nehrinin sağ yakasındaki göçebe aşiretler Kozan'a mensub olup kışın Çukurova'da kışlarlar ve yazın Kozan dağlarını aşıp beri tarafta yüksek ve suyu ve otu bol yerlerde yaylarlar
. ve güz mevsiminde yine Çukurova'ya inerler idi. Bu cihetle Kozan-oğullarına ser-füru ve yazıh Anadolu içinde ve kışın Çukurova cihetinde gasb u sirkat eyledikleri emvalden Kozan-oğullarına hisse-i münasibe ifraz ederlerdi ve ele geçirdikleri at ve gaşiye ve sairenin alalarını seçip anlara verirlerdi ve bu aşiretler Cihan nehrinin sol yakasındaki Cerid ve Tecirli aşiretleriyle ekser-i evkatta harb üzere bulunurlardı. Bunlardan Kozan-oğlu'nun asakir-i hassası · makamında bir kaç yüz etba'ı var idi. İşbu etba' güruhu kamilen hükumet sayesinde geçinirler idi ve Kozan-oğlu haremiyle beraber uykuya yattıkta etba'dan iki mü'temen ademi sabaha kadar müsellah oldukları halde <ı.yaldarı ucunda bekleyip birisi ağanın ve diğeri hareminin ayaklarını uğuşturmak garaib-i adat-ı kerihelerinden imiş.
Kozan ahallsi ehl-i kasaba ve kura iseler de anlar dahi yazın hanelerini terk ile yaylaya çıkıp ağaç dallarından ve ottan huğlar yaparak yazın bunların içinde yaylarlardı. Hatta Sis kasabası ahalisi bile yazın yaylaya gidip kasabada bekcilerden başka kimesne kalmaz idi ve yayladan birisi li-maslahatin kasabaya gelecek olsa bekcilerin iilmi lahik olmaksızın kendi hanesine girip de bir şey alamazdı. Balada iş'ar olunduğu üzere Kozan-oğulları musadere-i emvali mübah hükmünde tutup fakat bu yolda aldıkları emlak ve saireyi şuna buna bahş ederlerdi ve kendilerini hükümdar makaamında tutarak ve Kozan'ı kendilerine malikane bilerek kışın sakin oldukları haneler ile cüz'!: bağçelerden başka akarat tedarikine haris değiller idi ve fi'l-vaki' irad edinmeğe ihtiyacları dahi yok idi. Zira hanelerini aşiret kethüdaları bi'l-münavebe idare ve at ve at-takımı ve keçe ve kilim gibi şeyleri dahi Kozan'a mensub olan Çukurova aşiretleri takdim ederlerdi. Kozan-oğullarının bakiyye-i havaici kendilerinin ve evlad u iyallerinin elbisesiyle şuna buna verecekleri
y,�dkir·i Ca1det, o
TEZAKİR-İ CEVDET
fes ve yelek ve cübbe gibi hil'atlerden ibaret kalırdı. Bunları bir kaç ermeni tacir ve sarraflar tesviye ediverirlerdi. Şöyle ki bu sarraflar Adana'ya gelip elbise ve saire alarak Kozan'a avdet ederler ve Kozan- oğullarına ve hanelerine lazım gelen melbfısatı verirler ve kendilerince defter tutarlar ve sene başında bir hülasa puslası yapıp Kozan-oğlu'na ibraz ile : "İşte bu sene mesarifimiz şu kadara baliğ oldu. Falan nahiyenin aşarım havale ederseniz tesvi;ıe olunur" derler. Kozan-oğlu dahi etba'ından birini çağırıp : "Falan nahiyenin aşarım bu çorbacıya verdim sen de me'murusun" demekle sarraf ol me'mur ma'rifetiyle ol nahiyenin aşarım cem'ü füruht ettikten sonra Kozan-oğlu'na varıp : "Aşar varidatı şu kadara bô1iğ oldu. Masarif ha' de' t-tendl bakı bende efendimizin bu kadar alacağı kaldı" deyu haber verir imiş ve Kozan-oğullarınca defter tutmak hisab görmek tekellüfatı olmadığından sarrafın ifadesine emniyet ve itibardan başka bir mu'amele olmayıp ellerinde bir vasıta-i tahkik dahi yok imiş. Zira me'mfırun elinde defter yok ki ne kadar zahire hasıl ve esmanı ne mıkdara baliğ olduğunu tahkik edebilsin. Bunu kabaca tahmin edebilse bile o da sarrafın ikramiyesiyle geçineceği cihetle anı tasd'ika mecbur olurmuş. Hele Adana'dan alınan eşyanın kıymetini Kozan'dan tahkik etmek hiç kaabil değil idi. Zira Kozan'dan Kayseriye'ye gelip gidenler aneak Kozan-oğlu'nun ianesiyle geçinen talebe-i ulum olduğu gibi Adana'ya gidip gelenler dahi ancak bu ermeni sarraflar olup anlar dahi Kozan-oğlu'nun emniyet ve itimad eylediği efrad-ı mefdfıdeden ibaret idi ve mücerred Kozan-oğlu'nun izniyle gidip gelirler idi. AhaU-i saireden kimsenin Kozan haricine çıkmasına ruhsat verilmez ve çıkan olur ise bir dahi Kozan'a idhal edilmez idi ve Adana valisi tarafından bir me'mfır Kozan-oğlu'nu görmek üzere bir iş ile Kozan'a gidecek oldukta Sis'e varıp kenarında tevakkuf eder ve Kozan-oğlu etbaında�ı ta'yin olunan mübaşir ile Kozan dağına gider idi ve mübaşir anı gayet dolaşık ve çapraşık yollardan götürerek doğru yolları ana göstermez idi. Elhasıl Kozan ağaları haricden kimesneyi Kozan'ın ahvaline vakıf etmezler ve Kozan ahalisine dahi haricin ahvalini öğrenmeğe meydan vermezler idi. Biçare farsahlar yüksek dc;,ğlann üzerine çıkarak canib-i şimale nazar ile Rum tarafı ve canib-i cenuba nazar ile Çukurova diyarı diyip başka alem bilmezler idi. Fakat hacca gidip gelenlerin sözlerini masal gibi dinlerler idi.
TEZAK1R-İ CEVDET.
Kozan sancağı şimalen Sivas ve cenuben Adana eyaletleri ile ve şarkan Maraş sancağı ve garben Kayseriye ve Niğde sancakları ile mahduddur. Zanıantı nehri Kayseriye ve Niğde sancakları ile Kozan sancağını fasl ederek Sis'in alt tarafında Kozan içinden cereyan eden Göksu ile birleşip Seyhan ismini alır. Kozan-ı garbi ağalarının makarrı olan Belenköy'den işbu iki nehrin yani Aksu ile Zamantı'nın mütelaki oldukları mahalle kadar on dört saatlik mesafe: olup hep K-0zan-ı garbi arazisidir. Ba'dehu Ceyhan nehri Karaisalı kazasından cereyan
, eden derelerin ve daha sonra Çakıd nehrinin iltihakiyle kesb-i cesamet eder ve Adana kasabasının yanından cereyan etmek mülabesesiyle Adana� ırmağı denilir ve ba'dehu Çukurova'dan cereyan ederek denize munsab olur.
Kozan ber-vech-i bala bir müstesna halde bulunduğundan etrafındaki nahiyeler dahi inzibatsız bir halde olarak buraJardaki şaki ve caniler Kozan'a kaçıp kurtulurlar idi ve Karaisalı kazasında Menemenci-oğulları eski derebeyleri tavrunda bulunmağla burada Adana valisinin evamiri layıkıyla icra olunamazdı. Menemenci dağlarının altında ve Seyhan nehrinin sağ yal.asında vaki' Karsantı nahiye�inde dahi Karsantı-oğulları nim isyan halinde bulunurlar idi ve Zamantı nehrinin sağ keçesinde ve Aladağ'ın aşağısında Çakır ve Barazan nam iki karye ahalisi KarSantı aşiretinden oldukları halde bütün bütün isyan halinde olarak Adana hükumetini asla saymazlardı. K.ozan'ın Zamantı nehri boyunda münbit ve mahsuldar bir nahiyesi olup ana Rum nahiyesi denilir ki Eşepınarı ve Çataloluk ve Kiske ve Kaleköyü ve Şıhlı ve Y eniköy ve Afşarköyü ve Karaköy nam karyeleri ve diğer km·ay-i sag1reyi ve üç yüz bti kadar haneyi havidir. Eşepınan Kozan'ın hüdudu olan Zamantı nehri kenilnnda ve Kayseriye'den Belenköy'e giden cadde üzerinde ve Kayseriye . sancağına muzaf Develi kazasının merkezi olan Develi kasabasına beş saatlık mesafede vaki'dir ve bu cadde üzerinde ve Develi kazası dahilinde Fırakdin nam bir karye olup Develi kasabasına dört ve Eşepınarı karyesine bir saatlik mesafesi vardır.
Rum nahiyesi ahalisi ekser-i levazımatını Develi . kasabasından iştira ederler ve Kayseriye ve Niğde sancakları ahallsiyle ihtilatları olmak hasebiyle oldukça insan görmüş ademlerdir.
1 1 6 TEZAKİR-İ CEVDET
Dağ ahalisine nisbetle munisdirler ve işbu Rum nahiyesiyle Belenköy arasında yüksek dağlar olup buralara kış�n. çok kar düşerek yollar kapanır ve Belenköy tarafına geçilemez olur. Bu dağlar içinde ve Eşepınarı'ndan Belenköy'e giden tarik üzerinde Bağçecik nam karye olup buradan Belenköy' e gidilir. iken bir saat kala dağın belinden Belenköy'e inilir. Binaen-aleyh bu karyeye Belenköy tesmiye olunmuştur. Eşepınarı'ndan Kale karyesine üç ve oradan Bağçecik karyesine dört ve oradan Belenköy'e kezalik dört saatte varılır. Binaen-aleyh Belenköy ile Eşepınarı arasında on bir saatlik mesafe vardır. Belenköy yüz bu kadar haneyi havi bir karye olup kışın Kozan-ı garbi ağası ve akraba ve etba'ı burada ikaamet ederler. Bağçecik müslim ve gayr-1 müslim takriben otuz haneden ibaret bir karyedir. Her tarafında demir ma'denleri vardır. Rum nahiyesine civar olmak mülabesesiyle asıl cebel ahalisine nisbetle munisdirler ve oldukça söz anlar ademleri vardır. Bağçecik karyesinin canib-i garbisinde Oruclu aştreti sakin olup yüz elli hane kadar vardır. Fakat bunların bir haylisi kışın Sis tarafına gelirler.Yine derun-ı cebelde ve Bağçecik karyesinin canib-i cenubisinde ve iki saat mesafe kurbünde otuz haneyi havi Gürümze nam bir hıristiyan karyesi vardır ve bu karyenin civarında ve Belenköy'e dört saat mesafede altmış haneyi havi Kisenit nam islam karyesi vardır. Belenköy'den Develi'ye bir kesdirme yol olup yazın işler ve Gürümze ve Çataloluk üzerinden geçer. Bu tarik ile Belenköy'den Gürümze'ye giderken Gürümze'ye bir saat kala bir han harabesi olup Köroğlu hanı denilir ki mukaddema Kör-oğlu namında bir kimesnenin inşa-kerdesi imiş. Yoksa masallarda söylenen meşhur Köroğlu değildir. Zira meşhur Kör-oğlu'nun makarrı Tokad'a altı saat mesafede vaki' Çamlıbel olduğu meşhurdur. Belenköy'ün cari1b-i garblsinde altmış kadar müslim ve gayr-i müslim hanelerini havı Yere bakan nam bir karye vardır. Yine Belenköy' ün canib-i garbisinde ve Sis caddesi üzerinde Akkaya nam bir farsah karyesi vardır. Bunlardan başka dağlarda ve Göksu boyunda bir çok ufak tefek farsah karyeleri vardır. Farsahlar pek vahşi ve fakir ve fakat mütedeyyin ademlerdir. Göksu'nun aşağı tarafında ve iki keçesinde Karacalar aşireti olup dört yüz yetmiş kadar haneyi şamil on sekiz kıt'a karyeleri vardır. Pek ziyade fakr u faka ile te'ayyüş ederler. Belenköy'den Sis'e kadar on sekiz
TEZAKİR-İ CEVDET 1 1 7
saatlik mesafedir. Sis Kozan dağının eteklerinde ve Çukurova'da bir dağın yamacında altı yüz kadar müslim ve ermeni hanelerini havi bir güzel kasabadır. Bir büyük manastır ve kilisesi olup Sis katoğikosunun makamdır. Kozan-ı garbi'de bundan baJJka bir kasaba yoktur. Kozan-oğlu tarafından bir zabit burada icray-i hükumet etler. Civarında hayli karyeler ve aşiretler vardır. Karnitili ve Lek ve Hacılar nam aşiretler dahi Sis'e merblıttur. Fakat kışın Çukurova'nın Sis'e kadb mahallerinde kışlayıp yazın Harmancık nam yaylaya giderler ve daima hırsızlık ederler. Bu üç aşiret kürd olup sair Kozan aşair ve ahalisi hep türkdür. Sis ile Adana arasında kışlayan Sırkıntılı ve yine Kozan tadkıyle Çukurova'ya inip kışlayan Afşar birer büyük türkmen aşiretidir. Bunlarda dahi hırsızlık adeti var ise de kürdlere nisbetle pek ehven ve ehl-i ırz ademlerdir. Sis'den Adana'ya kadar on sekiz saatlik mesafedir. Çukurova'nın bir kıt'asıdır. Bu mesafenin nısfı Adana'ya tabi' ise de buraları cevelan-gah-ı aşair
. olmağla Adana'dan bir buçuk saat ilerisinde emniyet yoktur ve Cihan nehrinin sağ keçesinde kışlayan aşiretler Kozan'a menslıb olmağla Kozan-oğlu Adana tarafına gücense bir aşireti taslit ile Adana'nın hayvanatını gasb ve mezrı1'atını itlaf ettirir. Binaen-aleyh Adana eyaleti meclis-i kebirinde azadan birisi Kozan-oğlu aleyhine söz söylemekten ihtiraz eylerdi. Hatta bir gün Adana meclisinde Vali Paşa dahi hazır olduğu halde aşiret kethüdalarından birisi : "Ömer Ağa' nın posta cülusu senesi şöyle olmuş idi" deyu bir fıkra nakl edip cüllıs ta'biri ise padişahların taht-ı saltanata geçmeleri makaamında örf ve ıstılah olduğundan Vali Paşa'nın buna. pek ziyade canı sıkılmış olduğu halde alenen kethüdayı tekdire cesaret edememiştir. Sis cihetinde Kozan ile Maraş sancağına tabi' Kars-ı Zülkadriye kazası arazisi beyninde Sunbas nehri hadd-i fasıl itibar olunmuştur. Fakat nehrin
,üst' tarafında vaki' Bucak karyesi dahi Sunbas nahiyesi dahilindedir. Sun bas nehri Anavarza kalesi civarında Savrun nehrine munsab olur. Anavarza Kars'a üç ve Sis'e dört ve Cihan nehrine bir saat mesafede nevadir-İ' asar-ı kadimeden bir şehr-i cesimin harabesidir. Kars-ı Zülkadriye kazasının merkezi olan Kars-ı Zül kadri ye kasabası · vaktiyle Zülkadriye devletinin meştası olduğundan bir ma'mur kasaba iken harab ve külliyyen na-bedM olarak Pazar-yeri denilir arazi-i Mliyyeden ibaret
1 1 8 TEZAKİR-1 CEVDET
kalmış ·idi ki Çukurova' da ve Sis kasabasına altı saatlik mesafede vaki' müferrah bir mahaldir. Derunundan Savrun nehri cereyan eder. İşbu Pazar-yeri ile Cihan nehri arasındaki sahralar Bozdoğan aşiretinin kışlasıdır. Kars-ı Zülkadriye kazasının Kozan'a muttasıl olan Sunbas nahiyesinde Kökülü-oğulları başlı başına hükumet ederler. Kozan-oğullarına vergi vermezler ve Kozan'a istinaden Kars kazası müdirine dahi ser-füru etmezler ve Sunbas nahiyesinin üst tarafında Yağbasan kabllesi olup bunun kethüdası olan Gençoğlan-oğlu Ahmed Ağa cesur bir adem olmağla o dahi başlı başına bir derebeği idi. Hatta Kıbrıs'lı Mehmed Paşa Arabistan ordusu müşiri iken balada beyan olunduğu üzere Kozan üzerine sevk olunan a�akir-i nizamiyye zabitanına Ahmed Ağa hüsn-i mu'amele etmekle Kozan-ı şarki ağası Yusuf Ağa ana gücenip asakir-i mezkure bozularak oradan çekildikten sonra Ahmed Ağa'nın aleyhinde bulunmuş ise de Ahmed Ağa kendi aşiretiyle bir seneden ziyade Yusuf Ağa'ya mukaavemet etmiş ve nihayet Yusuf Ağa Çukurova
· aşairi ile anı aşağı taraftan dahi tazyik etmekle barişmağa mecbur eylemiş ve andan sonra Ahmed Ağa dahi Yusuf Ağa'ya mümaşat ve müdaraya mecbur olmuştur.
Yağbasan yaylaları Göksun nahiyesiyle Kozan-r şarki arasında yukarıya doğru mümted olup gider. Elhasıl Kozan•ı şarki'yi şarkan Sunbas nahiyesi tahdM eder. Dağlar ve dereler ile mahallince ma'lum olan hüdudu iki taraf dahi tüfenkleriyle muhafaza eyler. Göksun nahiyesi fi'l-asıl Kars-ı Zülkadriye kazasına merbut iken muahharan Andırın kazasına ilhaak olun-' muştur ve üst tarafta Mağara nahiyesi dahi Kars-ı Zülkadriye kazasından ma'dı'.'ı.d iken muahharan Sivas vilayeti dahilinde müced�eden teşkil olunan ve şarkan Kozan-ı şarki'yi tahdid eden Aziziye sancağına raht olunmuştur. İşbu Mağara nahi.yesi Kozan-ı şarki'nin canib-i şark-ı şimalisinde vaki' olarak Kozan-ı şarki içine girmiştir. Kozan-ı şarki ile Kozan-ı garbi: arasında hüdud-ı tabi'iyye yoktur. Karye ve nahiyeleri birbiri içine girmiştir. Kozan-ı şarki'nin şimalen Aziziye kaymakamlığına ve garben Kozan-ı garbi'nin Rum nahiyesine muttasıl bir nahiyesi olup elli haneyi havi Şamlı ve altmış haneyi havi İmam-kulu ve kırk haneyi havi Rumlu karyelerini ve diğer ba'zı kuray-ı sagireyi cami'dir. Yine bu nahiye dahilinde ve Rumlu karye-
TEZAKİR-İ CEVDET 1 1 9
sının canib-i şimalisinde ve Aziziye hüdudu üzerinde altmış haneden ibaret Yaylacı farsahı olup bunlar Üçer beşer hane müteferrik olarak iskan ederler. Aziziye'nin kıt'a-i şarkıyyesinden Haçin'e giden yol Mağara nahiyesi içinden geçer ve Aziziye'nin kıt'a-i garbiyyesinden Haçin'e giden cadde dahi Yaylacı farsahları içinden ve Ruınlu karyesinden mürur eder. Haçin iki binden ziyade. haneyi şamil bir kasabadır. Kozan-ı şarki müftisi dahi bt'rada ikaamet eder ve etrafındaki karyelerde İslam kesret üzeredir. Lakin nefs-i kasabada ehl-i İslam pek azdır. Sair ahalisi hep hıristiyandır. Kozan-ı şarki' de bundan başka kasaba yoktur. Haçin'in canib-i cenubisinde ve üç saat mesafesinde vaki' ve elli altmış kadar haneyi havi olan Gürleşen karyesinde Kozan-ı şarki ağası ve akraba ve etba'ı ikaamet ederler. Gürleşen'e üç ve Belenköy'e dahi üç saat mesafesi olan Feke karyesi dahi Kozan-ı şarki'ye mülhaktır. Altmış kadar islam ve hıri&tiyan hanelerini şamildir. Bir küçükkalesi vardır. İki Kozan'a dahi hakim bi: noktadır. Kozan'Iıfarın bir mühim işleri olsa iki taraf burada ictima'ile meşveret ederler. Feke'nin üst tarafında ve Belenköy'e . üç ve Haçin'e altı saat mesafede vaki' Göbelli karyesi ve yine bu cihette Belenköy'e iki buçuk ve Haçin'e yedi saat mesafesi olan Sülemişli karyesi ve Belenköy'e üç ve Haçin'e altı saat mesafesi olan Köleli ve Belenköy'e dört ve Haçin'e yedi saat rııesafesi olan Tenkerli karyesi hep Kozan-ı şarki merbutatından idi. Gürleşen karyesinin ·alt tarafında ve Göksu boyunda Selimli farsahları sakin olur bir büyük aşirettir hayli karyeleri vardır. Tapan ve Şerifli meşhur karyelerindendir. Tapan'da Yusuf Kethüda Kozan-ı şarki ağası Yusuf Ağa'nm kayın pederi ve ol havalide mütehayyiz ve söz anlar bir ademdir. Sis kasabasına dört ve Haçin kasabasına on altı saat mesafede vaki' ve kırk haneyi havi Menteş ve Sis'e iki ve Haçin'e on beş saat mesafede vaki' ve yirmi beş haneyi havi Gedikli karyeleriyle Sis'e bir iki saat karib ve Haçin'den on iki ve on sekiz saat ba'id bir taklm kuray-i sagire dahi hep Kozan-ı şarki muzafatından idi. Elhasıl iki Kozan aşairce taksim ile birbirinden tefrik olunup yoksa münasebet-i mevkı'iyye gözetilerek yapılmış bir taksim değil idi.
Tafsilat-ı sabıkadlln anlaşıldığı üzere ol vakit Maraş sa.1cağ�nın Kozan'a ci�ar olan nahiyeleri inzibat altında değil idi. Bundan başka Maraş kazası dahilinde vaki' Zeytun nahiyesi dahi
I �o TEZAKİR-1 CEVDET
çend seneden beri bütün bütün isyan halinde idi. Çünki Zeytun ermenilerinin vuku' bulan ba'zı harekat"ı ser-keşaneleri üzerine Maraş mutasarrıfı bulunan İzzet Paşa-z�de Aziz Paşa anlan tc'dlb için yerlilerden ve Tecirli aşiretinden ve muhacirin-i çerakiseden bir mıkdar nefir-i anı askeri toplayıp Zeytun üzerine sevk etmiş idi. Halbuki yerlilerden bir çoğu ve Tecirli aşireti te'dib nöbeti sonra kendilerine dahi geleceği mutala'asiyle Aziz Paşa'nın ınuvaffakiyetini istemediklerinden asakir-i merkuume Zcyturı' a tekarrüb ettiklerinde ermeniler bunların üzerine hucum ettikleri gibi Tecirli atlısı ric'at edip yerliler dahi bozulmağla ve muhacirin dahi buraların acemisi bulunmağla hayli telefat verilerek münhezimen avdet olunmuş idi ve bunun üzerine Zeytun eşkıyası şımarıp bütün bütün isyan suretini gösterm.iş olmalarıyla andan sonra ne Maraş'dan oraya kimesne gidebilirdi ve ne de Zeytun'lulardan birisi Maraş'a gelebilirdi. İstanbul'daki ermeni çelebilerinden bir takım müfsidler ise Zeytun'daki dört koca-başının resimlerini aldırıp anlan bir vasıta ile Fransız imparatoru üçüncü Napoleon'a takdim etmişler. Bir gün Paris büyük elçisi Cemil Paşa Fransa Hariciye nezareti dairesine gittikte bu resimler kendisine sanki erm!'!ni prenslerinin resimleri imiş deyu ira'e olunmakla o dahi : "Bunlar bir takım çobanlardır" demiş ise de bu resimler Fransa devleti nezdinde bütün bütün tc'sirsiz ve hükümsüz kalmayıp Zeytun'Iuları min-gayri-resmin himaye efkarı peyda olmuş idi. Ol çelebilerin garazı ise Zeytun' da bir ermeni emareti teşkil etmek idi. Halbuki orada · bir emaret teşkll edecek haml:r-i maye olmadığı tafsilat-ı atiyeden ma'lum olur.
Zeytun nahiyesi Andırın ve Maraş ve Elbistan kazaları arasında bir kasaba ile Alabaşlı ve Mıhal ve Kızıldağ ve Dönükler ve Fenk nam beş karyeden ibarettir. Zeytun kasabası Maraş'ın canib-i şimal-i garbisinde ve on iki saat bu'dunda ve yüksek dağlar arasında vaki' bir dar vadi içinde olarak bin üç yüz haneyi şamildir. Takriben yirmi otuz hanesi İbrahim-uşağı denilen ehl-i İslam olup hakisi ermenidir. Bu kasaba dört mahalleye münkasim olup her birini birer ermeni koca-başısı başlı başına idare eder. Yek diğerin işlerine karışmazlar. Bunlar Yenidünya-oğlu Asfatur (Asduadzadur) ve Yakob-oğlu Mıgırdiç ve Suren-oğlu Nazaret ve Şurba-oğiu Gazur'dur. Mezkur ehl-i islam
'l'EZAK1R-İ CEVDET 1 2 1
haneleri işbu Şurba-oğlu Gazur'un mahallesinde ve anın taht-ı idaresinde idi. Kasabanın cihet-i cenubiyyesinde ve bir saat mesafesinde vaki' ve ehl-i İslam ile mahlut ve on iki haneden ibaret bulunan Fenk karyesi dahi kezalik Gazur'un idaresine tabi' idi ve kasabanın cihet-i garbiyyesinde on haneden ibaret olan Kızıldağ nam ermeni karyesiyle kasabanın civarında bulunan ve ahalisi hep müslim olan Dönükler karyesi Suren-oğlu Nazaret'in idaresinde bulunan mahalleye mülhak idi ve kasabaya üç saat mesafede ve canib-i cenub-ı garbisinde yüz otuz haneyi havi ve beş oymağa münkasim olan Mıhal karyesi Y akoboğlu mahallesine ve Maraş cihetinde vaki' ve yüz seksen haneyi havi ve kezalik beş oymağa münkasim olan Alabaşlı karyesi dahi Yenidünya-oğlu mahallesine mülhak · idi . . Bu karyelerin yerleri dağlık ve ekseri taşlık olup cabeca çam ağaçları bulunur. Ahalisi üçer beşer hane bir yerde olarak müteferrikan iskan ederler. Bu cihetle Alabaşlı karyesi oymaklarının bir ucu Maraş'a dört saatlik mahallere kadar mümted olur. Elhasıl Zeytun kasabası ile kuray-i mülhakasının mecmı'.'ı'u bin altı yüz kırk yedi haneden ibaret olup bunun tahminen kırk bu kadar hanesi ehl-i İslam olduğu cihetle ermenileri bin altı yüz haneden ibaret kalır. Başlıça medar-ı te'ayyüşleri· demir ticaretidir ki kasabanın üç saatlik mesafesinde vaki' dağdaki demir ma'deninden pek ziyade külfetle demir çıkarıp satarlar. Şu hale .göre burada nasıl ernıeni emareti teşkil olunabilirdi ve Fırka-i islahiyye Kozan ve Gavur - dağı ve Kürd - dağı havalisini islaha me'mur olup bu arada Zeytun gibi bir küçük nahiyenin dahi zamime-i �slahat kılınması emr-i tabl'i idi. Fakat Zeytun işi bir mes'ele-i politikıyye rengini almış olduğu cihetle bu babda Hariciye nezaretinin muvafakatı lazım geldiğine mebni Fuad ve Ali Paşa'lar ile . bu islahata dair müdavele-i efkar olunurken bu Zeytun mes'elesini der-miyan ettim ve : "Bunca memfilik-i vfisi'anın islahiyle meşgul olduğumuz hdlde zeytun nahiyesini hdli üzere bırakmak caiz olamaz ve şayed ki buııa politika mani' olur ise esasen bu islahattan feragat evla olur" declim. AH Paşa mutala'aya vardı. Ben de üzerine varmayıp sükut eyledim. Bir kaç gün sonra çağırdı. Yanına vardım. "Kozan hakkında ne mu'amele eders_,eniz ayniyle Zeytun hakkında dahi ol vechile mu'amele etmeğe me'zı1nsunuz. Ana göre hazırlanınız" dedi. Bundan işin cihet-i politikıyyesini
1 22 TEZAKİR-İ CEVDET
li'tzım gelenler ile söyleşip karar-ı kat'! vermiş olduğunu anladım. Zira .Ali Paşa mesail-i politikıyyede gayet ihtiyatkarane davranır dür-endiş bir zftt idi:
Haleb ve Ayintab taraflarında ahali emir ve yeniçeri deyu. i ki kısma münkasim olup yeniçeriler osmanlı takımı olarak devlet tarafdarlığını ' ziyade iltizam ederlerdi. Enılrler dahi efkar-ı atika gayretini güderlerdi. Yeniçeri ocağının ilgaasına kadar bu keyfiyet baki olup ara sıra tarafeyn beyninde mücadeleler ve muharebeler vuku' bulurdu. Ayniyle bunun gibi Maraş sancağında dahi Zülkadriye'li ve Bayezid'li deyu ahali ikiye münkasim olarak ara sıra beyinlerinde mukaatele!er vuku'a gelirdi. Çünki Zülkadriye memaliki zabt olundukta taraf-ı Devlet-i aliyye'den Bayezid Bey namında biri Maraş beyi nasb olunmuş idüğindrn ana tarafdar olanlara Bayezid'li ve eski beylere ve ağ·alara Zülkadriye'li denilmiş idi. Maraş kasabasında iki takımın kahvehaneleri bile başka başka olup bir taraf diğeır tarafın kahvehanesine gitmez idi. Mülhak nahiyelerde dahi bu keyfiyet cari idi. Mesela Bulanık kazası iki nahiyeye münkasim olarak biri Bayezid'li ve diğeri Zülkadriye'li idi ve Maraş'a mülhak olan Ekbez ve Tiyek ve Hacılar nahiyesi beyleri hep Çoban-oğullarından oldukları halde Ekbez ile Tiyek nahiye ..
!eri Zülkadriye'li . ve Hacılar nahiyesi Bayezid'li olmuş idi. İşte bu vechile Zeytun çorbacıları dahi Bayezid'li ve Zülkadriye'Ii deyu iki kısma t<..ksim olunup ara sıra bunlar dahi muharebelere teşrik edilirdi . Nefs-i Maraş'da kangı tarafın nüfüzu galib olursa nevahide dahi ol tan•f galib sayılırdı. Elhasıl Maraş sancağında ara sıra müşacere ve muharebe vuku'u adet hükmüne girmiş idi. Lakin bu muharebeler doğrudan doğruya devlete karşı isyan kabilinden add olunmazdı ve sair nevahl gibi Zeytun nahiyesinin ihtilali dahi Zülkadriye'li yahud Bayezid'li beylerin tahrikatından neş'et eylerdi. Bu cihetle : "Zeytun'da zuhUra gelmiş olan yolsuzlukların mahdllirıce mündsib olan ba' z-ı teddb ir ile tesviJesi kaabil iken Aziz Paşa anı izdm ederek Zf!Ytun üzerine nefir-i dm kaldırıp net fcesinde münhezimen avdet etmesiJle bir Zf!Ytun mes'elesi meydana çıktı" deyu ba'z-ı erbab-ı vukuf tarafından ihtar olunmuş idi. Şu halata nazaran Zeytun mes'elesinin tüfenk patlamaksızın tesviyesi me'mı'.'ıl ise de daima işin · ağır tarafını dahi düşünmek lftzım geldiğinden lede'l-hace Zeytun'un vu-
TEZAKİR-İ CEVDET 1 23
rulması için Hariciye nezaretinin muvafakatini tahsile lüzum görülmüş idi. Maraş beyi · Süleyman Bey ki muahharan mirimiran olan meşhur Süleyman Paşa' dır bu dahi Maraş'ın Bayezid' li kolundan olduğu halde Zülkadriye'lilerden kız alıp iki tarafı · celb ile Maraş' da büyük kuvvet kazanmış idi. Yazın ekseriya Maraş civarında Başkonuş nam dağın üzerinde ikaamet eyler ve zevk u safa ile meşgul olur idi. Halbuki Cebbar-zade Celal Paşa asakir-i külliyye ile Maraş üzerine hareket etmekle lede'l-muharebe Süleyman Paşa münhezim olarak Sis'e gidip Kozan-oğullarına dahil · düşmüş idi. İşte ol vakit Başkonuş yaylasının zevk u safasını tahattur ve tahassür ederek söylemiş olduğu şarkının bir bendi budur :
Çık bakalım görünür mü Başkonuş'un dağı şimdi Maraş'ın bağçesi bağı Ruhların oymağı şimdi.
Süleyman Paşa bir müddetcik Sis'de tevakkuf ile Kozanoğullarından me'mul olan mu'aveneti görmediğine mebni GaVllr-dağı'na geçip K.arayiğit-oğullarına dehalet ve Gavur-dağı'ndan ve civarındaki aşairden cem' eylediği asker ile hareket ederek tekrar Maraş'ı alınış ve evvelkiden ziyade kuvvet bulmuş idi. Hatta Mısır'lı İbrahim Paşa'nın Ayintab'da ta'biye eylemiş olduğu nizamiye taburları üzerine bağteten hücum ile bunları muzmahil etmiş ve bu cihetle nezd-i devlette dahi kesb-i i'tibar eylemiş idi. Vefatında oğlu Ken'an Bey'e paşalık ünvanjyle Maraş sancağı tevcih olunmuş ise de pek hadisü's-sinn olduğu cihetle bir aralık celb ve rütbesi kalemiye rütbesine tahvil ve Mektubi-ı sadr-ı ali odasına me'mur kılınmış ve andan sonra Maraş'a taraf-ı devletten mutasarrıf nasb olunmakta bulunmuştur. İşte asrımızda münşi-i meşhur olan Ken'an Bey budur.
Cihan yani Ceyhan nehri Elbistan kazasından çıkıp ve Zeytun nahiyesinin canib-i şarkisinden ve Maraş kasabasmın iki saat aşağısından geçerek Düldül dağını yarıp Çukurova'ya iner ve Hemite ve Şahmaran kaleleri civarından ve Misis karyesinden geçip Yumurtalık limanının canib-i garbisinde , denize munsab · olur. Misis arabların Masisa dedikleri şehirdir ki mürur-ı zaman ile harab olarak Cihan nehrinin sağ tarafında
1 24 TEZAKİR-İ CEVDET
ve Adana'mn altı saat mesafesinde bir karyeden ibaret kalmıştır. Bunun karşı tarafında iki cesim han olup ancak surre-i hümayun bahren Beyrut'a gönderilmeğe başladıktan sonra bu hanlar metruk hükmünde kalmıştır. Buradan Payas' a giderken Kurtkulağı'ndaki han dahi bu haldedir. Kırım muharebesinden sonra Rusya'dan hicret eden nogay muhacirlerinden iki bin bu kadar hanesi akdemce Hemite kalesinden Misis civarına kadar iki keçeli iskan ve bir hayli karyeler teşkil olunmuş idi. Çukurova tı'.'ılen İçel sancağı hüdi'ıdundan Gavur-dağı'na kadar ve arzan Sis'den ve Kars'dan Seyhan nehrinin munsabına ve Karataş iskelesine kadar mümted
.bir sahray-i vasi'adır. İçinde
kıt'a kıt'a tepeler ve dağlar vardır. Berdan nehri Tarsus'dan ve Seyhan nehri Adana' dan ve Cihan dahi ber-vech-i bala Misis'denı cereyan eder ve bir çok enhar-ı sag!re dahi bu nehirlere karışır. Sahife-i mistar-keşide gibi bir güzel sahray-i vasi'adır ve gayet münbit ve mahsuldardır ve Mersin kazasından Adana'ya kadar olan kıt'ası ma'mur ise de . andan ötesi cevelan-gah-ı aşair olmağla asar-ı umrandan hall idi ve Adana'dan Kozan'a doğru bir saat mesafe ilerisinde emniyet yok idi. Misis ve Kurtkulağı karyeleri ahalisi dahi aşairin şerrinden azade değiller idi. İşte Çukurova bu halde iken nogay muhacirleri Cihan nehrinin iki keçesinde köyler yapıp Çukurova'nın bir kısmını imara çalışmakta ve kendilerini silahlarıyla aşairin şerrinden muhafaza etmekte i diler.
Düldül dağı uzaktan sivri ve yüksek bir dağ gibi görünür. Halbuki ikiye bölünüp arasından Cihan nehri geçer. Bu dağda bir takım farsahlar vardır ki aşair oralara çıkamayıp anlar dahi aşairin te'addisin<len havf ile ovaya inemezler ve kazmalar ile yerleri kazıp kukuruz ekerler ve keçi beslerler. Te'ayyüşleri buna münhasırdır ve gayet vahşi ademlerdir. Cihan nehrinden Belen boğazına kadar olan cibal-i müteselsileye Gavur-dağı denilir ki muahharan Cebel-i Bereket deyu tesmiye olunmuştur. Bu dağın canib-i şarkisinde ve ana muvazi olarak mümted olan dağlara dahi Kürd-dağı denilir ki Kilis kazasına mülhaktır ve Kilis kasabası bu dağın canib-i şarkisinde vaki'dir. Kürd-dağı Hacı
1 Müsveddede Misis'den çizilmiş ise de mana bakımından gerekli görülerek metne alınmıştır.
TEZAK!R-1 CEVDET
Ömer-oğlu Deli Halil'in zir-i dest-i tegallübünde idi ve kendisinin Kilis' de bir konağı olup ba'zan orada ikaamet eyler ve hükumetin umuruna müdahale eder ve istediği mahbusları salıverir idi. Kilis kaymakamının Haleb cihetindeki ova köylerine hükmü cari olup amma Kürd-dağt ciheti Deli Halil'in elinde idi. Kilis kasabası sanki Haleb hükumeti ile Kürd-dağı hükumetinin arasında bir fasl-ı mütşerek gibi olmuş idi. Kürd-dağt'nın her tarafında Deli Halil'in hükmü cari olup şu kadar ki Maraş cihetinde kain Keferdiz nahiyesi ağaları ana karşı serbest · ve müstakil iseler de Deli Halil Keferdiz ağalarına dahi galebe etmiş idi. Kürd-dağt ahalisi kaffeten kürd olup Kürdce tekellüm ederler. Gavur-dağı ahalisi eskiden kalma türklerden olup Kozan'lılar gibi bunlar da kendilerini Osmanlı add etmezler. Fakat. Keferdiz nahiyesi karşısında ve Gavur-dağı'nın canib-i şarkisindeki Egintili ve ilhamanlu nahiyeleri ki bunlara Kenar nahiyeleri denilir ve ·tlhamanlu nahiyesinde vaki' Hanağzı karyesinin yanında Gavur-dağı'nın içine doğru girmiş Çerçili nahiyesi ve anın sırasında ve canib-i cenubisinde va'Iü' Kerkütlü nahiyesi ahalisi kürd olup eğerçi Gavur-dağı'nda bulunmaları hasebiyle Türkçe tekellüm ederler ise de havmiyyet kasebiyle bu dört nahiyede dahi Deli Halil'in nüfüzu cari olarak hükumetin emri nafiz olmaz idi ve eğerçi Kerkütlü nahiyesinde bulunan ve seksen doksan han.eyi havi olan İdinlü ( _,.li..l0i) ve Kökülü (Jf_,f) mahalleleri ahallsi fi'l-asıl türk iseler de kürdler içinde kalıp anların tavr u mizacını almışlardır. Bu kürd nahiyeleriyle Keferdiz nahiyesi arasında vasi' ve münbit ovalar vardır ki Dumdum-ovası denilir. Buraları Delikanlı ve Çelikanlı aşiretlerinin cevelan-gahı olmak hasebiyle asar-ı imaretten aridir. Çerçili nahiyesi hayadid ve eşkıya yatağı ve emval-i magsube ve mesrukamn pazar-gahı olup Adana tarafından gasb u nehb ü sirkat olunan hayvanat ve emval-i saire burada satılır ve Kilis ve Ayintab taraflarına götürülür ve o taraflardan alınan mallar kezalik Çerçili'de satılarak Adana cihetine aşırılır idi. Kerkütlü nahiyesinin içerisinde Kayabaşı denilir ve oradan Gavur-dağı'nın sarbü'l-menal yerlerine çıkılır bir mevki'-i meni'olup Hacı Ömer-oğlu Deli Halil' in pek başı . sıkılır ise buraya iltica eyler idi. Kerkütlü nahiyesinin canib-i cenubisinde ve yine Gavur-dağı'nın cihet-i şarkıyyesinde Ekbez ve Tiyek ve Hacılar nahiyeleri
TEZAKİR-İ CEVDET
olup bunlar Maraş'a mülhaktır ve ahalisi hep türktür. Fakat araya mezkur kürd nahiyeleri girmekle bunların Maraş'a irtibatları münkati' hükmünde olduğundan bu üç nahiyede dahi ol vakit yerli beyleri sfıret-i müstekillede hükumet ederlerdi. Güya Sultan Murad-ı ril.bi' Bağdad seferinde buradan geçip de Tiyek piş-gahında ordusunu kurtlukta bir çoban bir elmas bulup huzur-ı hümayuna takdim ettikte kendisine bu üç_ nahiye bervech-i malikane ihsan buyrulmuş. Saray-ı hümayunda- mahfüz olup Çoban-taşı deyu ma'rfıf olan elmas bu taş imiş ve bu üç nahiyenin beyleri ol çobanın neslinden imiş deyu mahallince hikaye olunur. Karibü'l-ahdde Tiyek'li Mehmed Bey Ekbez ve Tiyek nahiyelerinde tegallüb edip Paşo Bey dahi Hacılar nahiyesinde teneffüz etmekle harb ü cidalden hali değiller idi. Amik ovasında kışlayan ve iki bin beş yüz haneyi muhtevi olan Reyhaniye aşireti boybeyisi Ahmed Paşa-zade Mustafa Bey Paşo Bey'e tarafdar olup ancak Reyhaniye ağalarından bazıları dahi Mehmed Bey'i tesahhub ederle.di. Gavur-dağı'ndaki kaba.il ve aşairinin reislerine hep ağa denilir. Fakat bu üç nahiyedeki rüesa ile Payas tarafında hükumet eden Küçük Ali-oğullarına bey ünvanı verilirdi. Bu üç nahiye ile Kerkütlü ve Çerçili nahiyelerinin üst tarafı Ulaşli aşiretlerinin yurdlan olan sarp ve sa' -bü'l-menal dağlardır ve Kenar nahiyelerinin üst tarafı Bulanık kazasıdır. Gavur-dağı ile Kürd-dağı'nın arası gayet güzel bir vadidir' ve Maraş'_dan Arnik ovasına giden cadde bu vadiden geçe::: ve Reyhaniye .aşireti bu tarik ile Maraş'a ve oradan Uzunyayla'daki yaylalarına gider. Delikanlı ve Çelikanlı aşiretlerinin yayla yolu dahi budur. Cihan nehrinin sol yakasında kışlayan Tecirli ve Cerid aşiretleri ise Bulanık kazasından mürur ile Ga_vur-dağı'nı aş�p yine bu _ tarik üzerine inerek kezalik Maraş'a ve oradan Uzunyayla'ya giderlerdi. Elhas1l bu iki dağ arasındaki vadiden . Amik ovasına kadar bir düz cadde olup ancak aşair ve eskıyanın cevelan-gahı olmak hasebiyle ebnil.y-i sebil buradan gidip gelemez idi. Hele Çerçili eşkıyil.sı bu yolu kat' ettikten başka Haleb'den Kilis ve Maraş'a giden yollara bile te'arruz ederek ba'z-ı ebnay-i sebile iril.s-ı hasar ederlerdi. Ol vakit Belen'den Amik ovasına inip de Murad Paşa köprüsünden ubur ve Reyhaniye içinden mürur ile doğru Haleb'e giden caddede dahi emniyetyok idi. Reyhaniye aşireti boybeyisi Mustafa Bey'e
TEZAKİR-İ CEVDET 127
bu caddenin muhafazası için elli nefer asakir-i muvazzafa harcı verilip o dahi kendi ademleriyle postayı götürüp getirirdi ve evvelce kendisine haber verilir ise ba'z-ı me'mı'.'ırini dahi Belen' den Haleb tarafına ve o taraftan Belen'e geçirirdi. Reyhaniye atlıları olmadıkça kimse bu caddeden emniyet üzere geçemezdi. Binaenaleyh İskenderun iskelesine çıkan ebnay-i sebil Belen ve Antakya üzerinden dolaşarak Haleb'e ve oradan dahi Ayintab tarikıyle dolaşarak Maraş'a giderlerdi .
Ber-vech-i bala göçebe aşiretler Uzunyayla'ya gidip gelirken Maraş civarında bir iki gün meks ü tevakkuf ile kışın Adana ve Haleb taraflarından ve yazın Anadolu içinden gasb u sirkat eyledikleri emvali dun fiatlar ile Maraş'da satarlar ve Maraş'dan sırmalı eğer takımları ve ma'mı1lat-ı saire alırlar idi. Bu cihetle Maraş ahalisi ucuz baha ile bir çok eşya alırlar ve esnafı ale'l-husıls saradan hayli alış veriş ederlerdi. Lakin Maraş civarİndaki münbit arazilerini zira'at ve imar edemezlerdi. Zira g0çebe aşair külliyetli hayvanlariyle hareket ede-geldiklerinden uğurlarına rast gelen mezru'atı itlaf ederlerdi. Bulanık kazası Gavur-dağı'nın Cihan nehrinden Ulaşlı dağlarına kadar olan kıt'asıdır. İçinde epeyce ma'mı'.'ır karyeler vardır ve Maraş ·
sancağına tabi'dir. Fakat garben Çukurova'ya ve cenı'.'ıben Ulaşlı dağlarına muttasıl olduğundan ve canib-işark!sinin bir ucunda dahi kürd nahiyeleri bulunduğundan tamamiyle inzibat ve inkıyad altında değil idi. Ulaşlı aşairi. Bulanık kazası hüdı1-dundan ' bed' ile Gavur-dağı'nın zirvesinde ve sa'bü'l-menal olan yerlerinde sakin olup hep' Uzeyr yani Payas sancağına merbutturlar. Fakat Ulaşlı'lardan Kapulu aşireti denilir bir küçük oymak vardır. ki Kapulu derbendinin üstünde. sakin olup Tiyek nahiyesine tabi'dir. Yazın Tiyek'liler yaylamak üzere buraya çıkarlar. Ulaşlı'lar beş oymağa münkasim olarak her biri bir nahiye itibar olunur ve her birini derebeyi tarzında bir ağa idare eder. Bu ağalıklar birer hanedana mahsus olarak bi'ttevarüs intikaal eyler. Bunlara ocak ta'bir olunur ve beyinlerinde ocağı · batası ta'biri inkisar ve bed-du'a makamında kullanılır. Bunlar beş hanedandır ki Kelmen ( ,rlf)- oğulları ve Karayiğitoğulları ve Kaypak-oğulları ve Çend ( � ) - oğulları ve Ali Bekiroğulları'dır. Kelmen-oğullarının makarrı Yarpuz karyesi idi ki Çerçili nahiyesinin üst tarafındaki zirve-i cebelde bir karyedir.
TEZAKİR-İ CEVDET
Bu karye ile Bulanık kazası arasında Karayiğit-oğlu nahiyesi olup bunun yanında ve yine Bulanık kazası ittisalinde dahi Kaypakoğlu nahiyesi vaki'dir ve Kaypak-oğlu nahiyesi ittisalinde Çukurova'ya nazır olan Ula§lı dağları Çend-oğlu nahiyesidir. Kaypakoğlu ve Çend-oğlu nahiyelerinin canib-i cenubrsi Ali Bekir-oğlu'nun yurdu olup andan cenuba doğru olan Ula§lılar hep Ali Bekiroğlu'na tabi'dirlcr. Bu cihetle Ula§lı ağalarının en kuvvetlisi Ali Bekir-oğulları' dır ve bu dağın en sarp yerleri Ali Bekir-oğlu nahiyesidir. Ale'l-husus Büyük Güllü ( Jl)) ve Küçük Göllü ( J_,f) karyeleri fevka'l-ade sarp mahallerdir. Mısır valisi Mehmed Ali
. Paşa-zade lbrfıhim Paşa bu havallyi istila ettikte otuz bini mütecaviz askeriyle Çerçili'den Yarpuz'a çıkıp orada ordusunu kurduktan sonra Ali Bekir-oğlu üzerine hareket etmiş ise de Gavurdağlılar anm . hatt-ı ric'atini kesip asakir-i mısriyye bir hal-i muhataraya düşmüş idüğinden İbrahim Paşa bir mıkdar akçe ve cebhane gibi atiyye ve hediyye vererek Ali Bekir-oğlu ile mütareke yolunda barışıp geri çekilmiş idi. Mehmed Ali Paşa oğlu İbrahim Paşa'yı Şam ve Haleb tarafına gönderecek oldukta : "Oğlum lbrahim. Dağlar ile ovaların ahvalini fark u temyiz et. Dağlıları nazar-ı ehemmiyyette tut" deyu nasihat eylemiş imiş. İbrahim Paşa ise sehlü'l-menal yerlerdeki ahalinin silahlarını toplayıp anları tahte'l-kahr kullanarak dağlar hakkında dahi bu vechile mu'amele etmek istemiş idi. Halbuki her tarftan gem almaz bir takım ceri ve fedai ademler andan firar ile dağlara sığınmışlar idi. Bu cihetle dağlarda ana karşı epeyce kuvvet toplanmış idi. Halbuki böyle sarp dağlarda asakir-i muntazama manevra çeviremez ve ağır ordular ile hareket olunamaz. Ale'l-husus Mısır askeriyle bir iş becerilemez. İbrahim Paşa Dürzi muha� rebelerinde blhude yere bir çok asker kırdırmış olduğu gibi bu taraflar� vürudunda dahi gerek Gavur-dağı'nda ve gerek Ko�· zan'da dağlılara karşı zafer-yab olamayıp ve olanııyacağını anlayıp pederinin nasihati ile amel etmeğe mecbur olmuştur.
Ba'dehlı Kıbrıs'lı Mehmed Paşa Arabistan ordusu müş!ıri iken Çatalbaş Mustafa Paşa kumandasiyle Gavur-dağı üzerine sevk eylemiş olduğu fırka-i askeriyye İbrahim Paşa ordusunun çıktığı yoldan ileriye hareket eylemiş ise de henüz Yarpuz'a varmadan bozulup bir çok zabitler Ulaşlı eşkıyası yedine esJ1r olmağla Payas tarafından Küçük Ali-oğlu Musdık Paşa çıkıp
TEZAKİR-İ CEVDET
bu zabitleri tahlis ile Mustafa Paşa'ya teslim eylemiştir. Bunun üzerine Gavur-dağlılar bir mertebe daha şımarıp artık evamir-i devlete kat'a kulak asmaz oldu.lar. Bu vak'adan Fırka-i islahiyye'nin ol havallye vüruduna kadar onbeş-onaltı sene geçip bu müddet zarfında artık Maraş'dan doğru Amik ova�ına giden cadde bütün bütün mesdı'.'ıd olarak aşairden başka kimesne geçmemiştir;
Elhasıl Ulaşlı nahiyelerinde beş hanedan yurdluk ocaklık vechile hod be-hod hükumet ederlerdi. Muahharan Kelmenoğullan hadd-i ma'rıifu tecavüz etmekle dört sene mukaddem diğer ağalar bi'l-ittifaak bu ocağı batırmışlar ve Yarpuz karyesini ihraak ile yerini Karayiğit-oğullanna vermişler ve Yarpuz ahalisinin birazı Karayiğit-oğullarma tabi' olarak Yarpuz'da kalıp hakisi Çend-oğullan ile Ali Bekir-oğullan yanına varmış� lar. Bu cihetle Ulaşlı dağlan diğer dört ağalar elinde kalmış idi. Çend-oğlu nahiyesinin alt tarafında ve Gavur-dağı'nm canib-i garbisindeki eteklerinde bir nahiye olup buna Kıyı-köyleri denilir. Merkezi Hacı Osmanlı karyesidir. Bu nahiye dahi Payas sancağına tabi'dir. Bu cihette Payas ile Kozan ve Adana sancaklarını Cihan nehri tahdid etmekle Çukurova'nın bir büyük kıt'ası bu cihetle Kurtkulağı ve Yumurtalık limanı ve Ayas karyesi hep Payas sancağının mülhakaatındandır. Kıyı nahiyesinden 1stkenderun hüdı'.'ıduna kadar olan kurayı-i sa-hiliyye ile Gavur-dağı'nın canib-i garblsinde vaki' ve 1skenderuirlimanına nazır olan ve Dağ köyleri denilen karyeler dahi hep Payas sancağına merbut olmağla epeyce büyük ve 'mühim bir sancak idi. Bu sancakta öteden beri Küçük Ali-oğulları tegallüb ederek keyfe-ma-yeşa tasarruf ederlerdi. Fakat Kıyı köyleri Ulaşlı dağlarına müstenicl olmağla burasını ba'zı mertebe mümtaz ve hürmetli tutarlardı. Ulaşlı ağalan ise Küçük Alioğullarına mütaba'at ve inkıyad sureti ibraz ederler ve harb için emr ettikleri yerlere giderler ise de kendi nahiyelerinde
. suret-i müstakillede hükumet edip Küçük Ali-oğullarından sancak beyi bulunan zat anlaım hakkında tamamiyle evamirini yürütemezdi ve eğerçi ağalardan birine ziyade gücenir ise diğerlerini anın üzerine tasllt ile ahz-i sar edebilir ise de lede'l-hace kendisinin melce'i dahi Ulaş dağlan olduğundan bu ağalara daima ri'ayete mecbı'.'ır olurdu. Elhasıl Küçük Ali-oğullan dahi
Tezö!Jr .. ;. Ce'lldet, 9
130 TEZAKİR-İ CEVDET
Kozan-oğulları gibi mütegallibeden iseler de Kozan - oğulları gibi sancağın her tarafında keyfe - ma-yeşa tasarruf edemezlerdi. Z ira Gavur-dağı istibdad üzere hükumet eden küçük küçük ağahklara münkasim olduğundan cumhuriyete benzer bir hfılde idi. Kozan ahalisi dahi hal-i bedavette i seler de mütedeyyin ve ehl-i ırz ademler olup içlerinde ulema ve suleha çok ve gasb u sirkat adeti yok idi. Cihan nehrinin sağ yakasmda kışlayıp Kozan'a mensub olan aşiretler dahi sair göçebelere nisbetle ehven idiler. Amma Gavur-dağı ahalisi zulümat-ı cehalet içinde kalıp mektebleri ve hocaları yok idi . Ale'd-devam gasb u sirkat ile meşgul idiler. Burada müslümanlığın ancak ismi var idi. Cihan nehrinin sol yakasında kışlayıp Payas sancağına merbut olan aşiretler ve ale'l-husus Tecirli aşireti dahi bu halde olarak kışın Çukurova'da kışlayıp yazın Uzunyayla'ya kadar giderler ve Anadolu içine yayılıp hırsızlık ederler idi.
Ez-kadim Payas caddesi surre-i hümayunun meriıerri olup Küçük Ali-oğlu mqhür Halil Paşa ise bac resmi için kaafile-i hucdcı tazyik eylediğinden başka etvar-ı bagıyanesi elsine-i enamda dair olarak te'dlbine lüzum görüldüğünden devr-i Hamid Hani'de donanma-yi hümayun ile üzerine asker sevk olunmuş ve civardan nefir-i anı toplanıp hatta Uzeyr sancağı hanedanından İmam Ağa dahi celb ile üzerine taslit olunarak Payas kalesinde hasr u tazyik olundukta Halil Paşa tab-aver-i mukaavemet olamıyacağını anlayıp bir takrib ile kaleden firar ile Gavur-dağı'na savuşarak kurtulmuş idi. Bundan sonra Halil Paşa lede'l-hace sühfılet ile Gavur-dağı'na firar ve iltica edebil-· mck üzere Gavur-dağı'na daha karib köylerde ikaamet ederek Payas'ı t.erk etmekle Payas kasabası metrfık ve hali kalmıştır. Ba'dehü Sadrazam Yusuf Ziya Paşa'nın Halil Paşa'ya ziyade infi'ali olduğundan ordu-yi hümayun ile Mısır'dan avdetinde bi't-tabı' tarik-ı hacc olan Payas caddesinden geçmesi lazım gelcceğ"ne nazaran Halil Paşa'yı te'dlb etmesi melhuz iken esnay-1 rahda bir dağ muharebesine tutulmamak için bu caddeyi terk .ile öte taraftan dolaşarak Üsküdar'a gelmiş idi. Buralarını Tarilı-i Cevdet' de tafsil etmiş olduğı.:ımuzdan oraya mü:raca'at oluna.
Halil Paşa'nın vefatında büyük oğlu Dede Bey dahi babasının isrine iktifa etmekle Adana valisi bulunan Belen'li Mus-
TEZAKİR-İ CEVDET ı g ı
tafa Paşa anın üzerine varıp Maraş tarafından dahi sıkıştırılmakla Dede Bey ele geçtikte Mustafa Paşa anı. Adana'da idam ile ihraak bi'n-nar eylemiştir. Halil Paşa'nın küçük oğlu Musdık Bey ki somadan m!rimiran olan meşhur Musdık Paşa'dır ol vakit onbeş yaşında bulunarak kadınlar içinde kalıp bu arbede arasında oradan firar eylemiş idi. Dört-beş sene sonra Adana cihetine gelerek Adana valileri hizmetinde bulunduğu. esnada Payas sancağı Adana'lı Hasan Paşa-zadelerden Karaca Bey elinde olup Musdık Bey dahi bu havallce ba'zı işlerde kullanılarak geçindirilir idi. Mısır'lı İbrahim Paşa'nın bu havallye vürudunda Musdık Bey ibtida anınla uyuşmuş ise de sonra devlet ordusuna gidip ·oradan Payas'a gelerek asakir-i mısriyye ile muharebeye kıyam eylemiştir. Lakin tab-aver-i mukaavemet olamıyacağını derk ile İbrahim Paşa Maraş'da iken varıp ana dehalet ederek aırıın emriyle gelip yine Payas'da ikaamet eylemiş ve ba'dehlı asakir-i mısriyye bu havaliden çekildikte Payas'da istikrar bulmuş ve paşa olmuştur.
Garibdir ki Halil Paşa ile salifü'z-zikr İmam Ağa beynindeki adavet evlad u ahfadlarma mevrus· olup Halil Paşa'nın hafidi işbu Musdık Paşa Payas sancağında mütegallibane ve mütehakkimane hükumet ede-geldiği halde İmam Ağa'nın hafidi olan İmam Bey dahi ana muhalif ve mu'arız olarak Gavur-dağı eşkıyasından bir hayli kesanı başına cem' ile Payas sancağı dahilinde bir karyede oturup tarik-ı ser-keşi ve şekaavette eşerr ve hırsızlık ve haydudluk ederek başındaki eşkıyayı geçindirip kendisi dahi bir tavr-ı mütehakkimanede yaşar idi. Ulaş eşkıyası ise haydudluğu kendilerine medar-ı te'ayyüş bilip Payas caddesine inerek ebnay-i sebile ta'arruzdan hali olmazlardı ve Musdık Paşa'yı büyük tanırlar ve anın emriyle harbe giderler ise de haydudluğu kendilerine bir nevi' san'at ittihaz eylemiş oldukları cihetle bundan vaz geçemezlerdi. Hatta kadbü'l-ahdde Payas'ın beri tarafında Burnaz-köprüsü nam mahalde surre-i hümayunu alız ü gasb etmişler idi. Musdık Paşa'nın mütegalli beden olduğu müsellem ise de eşkıyanın bu mertebeye kadar icray-i fezahat etmelerine rıza vermesi dahi me'mul değil idi. Lakin sancağın mutasarrıfı bulunduğu cihetle o dahi bundan dolayı nazar-ı devlette müttehim olmuş idi. ,
Bu cihetle ol ha-
TEZAKİR-İ CEVDET
vallnin taht-ı inzibata alınması vacibat-ı umurdan görülmüş ise de bunun icrası yakt-i merhünuna ta'lik olunmuştur ve Adana'dan Belen'e kadar surre-i hümayun beşyüz - bin atlı ile geçirile-gelmiş ise de yine muhatara der-kar olduğundan Fuad Paşa kara yolunu terk ile surre-i hümayi'ınu Beyrut'a ve oradan Şam-ı şerif'e göndermek hususunu kaaide ittihaz ettirmiştir.
Kabfıll Paşa bir-iki sene evvel tahkik me'mıiriyetiyle Haleb'e gidip geldikte almış olduğu ma'lı1mat-ı nakısaya göre : Arabistan caddesi olan Payas tarfkının emniyetsizliği mücerred Musdık Paşa'nın ô.sar-i şekaavetinden [ dir]. Yoksa o Payas' dan kaldırılır ise hem tarfkfe emniyet husule gelir ve hem de Payas sancağı ele gefmiş olur" deyu Fuad Paşa'ya ihtar eyledi . Fuad Paşa : "Şimdi bir Payas mes'elesi fıkarmanın zamanı değildir." deyu geçiştirdi. Kabfrli Paşa ise ihtara tında ısrar ederdi. Bu cihetle söz çoğaldı ve nihayet Adana'dan Belen tarafına gidecek yollu bir mıkdar asakir-i nizamiyye gönderilip Payas'a vardıkta Musdık Paşa asakir-i şahaneye ikram kaydına düşüp zabitan-ı askeriyyeyi dahi kendi konağına müsafir etmiş. Kumandan ise yedindeki ta'limat-ı hafiyye mucibince hemen Musdık Paşa'yı ve evlad u iyallerini tutup Dersaadet'e gönderdi. Musdık Paşa'nın büyük oğlu Dede Bey ise ele geçmeyip Gavurdağı'na firar ve Ali Bekir-oğlu'na dehalet ile isyan ve şekaavete kıyam eyledi ve ara sıra bir takım eşkıya ile aşağı inerek etrafa sarkıntılık etmeğe başladı. Ulaşlı eşkıyası dahi bu Ml-i ihtilali fırsat ittihaz ederek sevahile ve Çukurova'ya inerek haydudluğa koyuldular. Bu cihetle Payas caddesi bütün bütün kapandı ve o taraftan kuş uçmaz oldu. İmam Bey'e bir mıkdar nıuvazzafa harcı verilip Payas caddesinin muhafazası ana ihale. olundu. İmam Bey' in paşındaki dağlılar ise hep · haydud makuulesi olmağla hem hare alırlar ve hem de hırsızlıktan geri durmazlar idi. Bu 'cihetle Payas'daki tabur dahi mahsur hükmünde kalıp Payas caddesinin emniyetini istihsale muvaffak olamıyordu ve Gavur-dağı eşkıyası İskenderun'dan Belen'e giden yola dahi ta'arruz eder olduklarına mebni yolcular on - onbeş nefer olmadıkça İskenderun'dan gidemez oldular. Meğer Musdık Paşa Gavur-dağı eşkıyasının önünde bir perde olup Kabı11i Paşa'nın tahkikatı yanlış imiş. Bu hayal perdesi kaldırıldığı gibi Ulaş eşkıyası zuhur ile her tarafa isal-i şerr ü şıir eder oldular. Ne çare iş bu pereseye geldikten sonra bu havalmin islah-ı ahvali
TEZAKİR-� CEVDET 1 33
feraiz-i haliyyeden olmuş idi ve bu .esnada Gavur-dağı ağalarının ba'z-ı ecanib ile muhabereye başladığı havadisi dahi işidilmiş idi.
Musdık Paşa ber-vech-i bala alız ü girift ile Dersaadet'e ihzar olunduğu cihetle Gavur-dağı'nın canib-i garbls inde emniyet külliyyen zail olduğu gibi ol esnada Haleb valisi Süreyya Paşa bir desise ile Hacı Ömer-oğlu Deli Halil'i tutturup göndermiş idüğinden o dahi Edirne'ye nefy ü teb'ld olunmuş iken Deli Halil bir takrib ile bu esnada Edirne' den savuşup Kürd-dağı'na varmış ve evvelki ser-keşliğini artırmış olduğundan Kürd-dağı'nın ihtilali ziyadeleştiği gibi Gavur-dağı'nın cihet-i şarkıyyesindeki ahval-i isyaniyyesi dübala olduğuna mebni Haleb vilayeti tarafından feryad olunarak Kürd-dağı üzerine mıkdar-ı kafi asker sevk olunması istid'a edilmiş idi. Binaen-ala-zalik . evvel-i emirde ber-vech-i bala Gavur-dağı ile Kürd-dağı üzerine hareket olunmak üzere karar verilmiş idi. Elhasıl Niğde ve Kayseriye sancakları hüdı'.'tdundan Maraş ve Elbistan kazaları hüdı'.'tduna ve Sivas vilayeti hüdı'.'tdundan İsken�erun iskelesiyle Belen ve Antakya kazaları hüdı'.'tduıia kadar olan kıt'a-i cesime hep zulümat-ı isyan u ihtilal içinde bulunduğuna mebni Fırka-i islahiyye ile birinci hamlede buraları islah ile taht-ı inkıyad ve inzibata alındıktan sonra Anadolu içerisine gidilmek matlub idi. Daire-i islahatın vüs'at ve cesameti ve me'mı'.'triyetimizin derece-i ehemmiyyeti balada bast u irad olunan. tafsllattan anlaşıldı. Şimdi Fırka-i islahiyye'nin keyf iyyet-i tertibini ve suret-i sevldni beyan edelim : ·
Derviş Paşa Ostrok boğazından mürur ile Karadağ'ı yarıp muzafferen İşkodra cihetine geçmiş olan asakir-i şahanenin en güzidelerinden yedi tabur nizamiye seçti ki ekser-i neferatı zeybek baha.dırlan ve hakisi Arnavudluk'un güzide erleri idi. Dağlarda ve taşlarda keklik gibi seğirdirlerdi ve tüfenkleri hep nev-kad şeşhane idi. Arnavudların nasıl çabük ü çalak ve şed'�i hl-bak oldukları ma'lumdur. Zeybekler ise mehalik ve muhatarattan sakınmaz yorulmaz ve usanmaz şuh u şen sanki askerlik için yaratılmış bir kavimdir. Doğrusu insanın bir güzel soyudur. Tabur binbaşılarından biri Mekteb-i harbiyye'den çıkma Ahmed Efendi olup gayet müste'id ve ceslır bir zat idi ki muahharan Yemen'e me'mur olan Ahmed Paşa'dır ve diğer biri dahi sarıklı
1 34 TEZAKİR-1 CEVDET
zuhaf taburu binbaşısı Tatlı-oğlu Mehmed Ağa olup ümmi bir adem olduğu halde fevka'l-ade şeca'at ve kabiliyyet-i fıtrin'esi var idi ki muahharan Rusya muharebe-i ahfresinde ferik olduğu halde fevka'l-ade !braz�ı şeca'at ve isbat-ı ehliyyet ederek şehld olan Tatlı-oğlu Mehmed Paşa'dır. Askeri sarıklı olmak mülabesesiyle Derviş Paşa bizi bu tabura müsafir verdi. Bu yedi taburdan birinin binbaşısı dahi Redif Efendi idi ki muahharan serasker olan mqhur Redif Paşa'dır ve kumanda üzerinde bulunan piyade miralaylarından biri şeca'at ve bahadırlık ile ma'rfıf olan İbrahim Bey idi ki muahharan mirliva olarak Girid' de şehld olmuştur. Hassa ikinci suvari alayı dahi ma'iyyete me'mfır olup ol vakit kaymakamı bulunan Gedik Ali Bey ise suvari zabitlerinin en güzi:delerinden gayet şeci:' ve bahadır ve suvarilikte mahir bir zftt idi. Çok geçmeyip miralay olmuştur ki muahharan Rusya muharebesinde hüsn-i hizmeti görülen ferik meşhur Gedik Ali Paşa'dır.
Erkan-ı harbiyyemiz dahi hep erkan-ı harbiyye zabitanının' güzideleri olup reisleri erkan-ı harbiyye kaymakamlarından Rfışdi Paşa damadı Hüseyin Bey idi ki hem zeki ve hem de cesur ve ceri bir zat idi. Ma'iyyetindeki erkan-ı harbiyye zabitanı içinde pek değerli iki zat var idi. Biri binbaşı Ahmed Muhtar Bey'dir ki Rusya muharebe-i ahiresinde Anadolu ordusu umum kumandanı olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa'dır. Diğeri Bursa'lı Hüseyin Hüsni Bey'dir ki Bosna' da bir buçuk sene kadar ma'iyyetimizde bulunarak umür-ı siyasiyyedc dahi kesb-i ma'lumat ve meleke eylemiş nadirü'l-vücud bir zat olup bu kerre Fırka-i islahiyye ma'iyyetine me'mur olan erkan-ı harbiyye idadından ma'dıld olduğu halde yaverlik ile ma'iyyet-i mahsusa-i daiyaneme verilmiş idi . Mirliva Kurt İsmail Paşa dahi Fırka-i islahiyye'�i� bir müfrezesi olmak üzere Dördüncü ordu-yi hümayundan bir alay suvari ve dört tabur piyade ile Sivas tarafından K.ozan-ı şarki'ye dcğru hareket etmek üzere idi. Kurt İsmail Paşa şeca'at ve bahadırlık ile ma'rüf olup Kırım muharebesinde miralay bulunarak Anadolu hüdudunda kesb-i şöhret etmiş olan üç beylerden birisidir. Diğer ikisi dahi gürcü beylerinden Arslan Bey ile Aleşkird'li Mehmed Bey'dir. Arslan Bey muabharan mirimiran olan Arslan Paşa'dır.Mehmed Bey dahi ba'dehu m.irimiran olarak Şfıray-i devlct'in teşkilinde azalığına me'mur olan meşhur
TEZAKİR-1 CEVDET 135
Aleşkird'li Mehmed Paşa'dır. Arslan Paşa iki yüz kadar gürcü ve çerkes süvarisi ve Mehmecl Bey iki-üçyüz kadar kürd süvfırisi ile Fırka-i islahiyye'ye mültehak olmak üzere harekete me'mfır olarak telgraf ile emirler gönderildi. Girid'den bir tabur niz<lmiye dahi Fırka-i islahiyye'ye mültehak olmak üzere 1skcnderun'a sevk olunması için emir verildi. Adana tarafından Payas'a gelen bir tabur nizamiye ile Mirliva Hasan Paşa bize Payas'da muntazır olup Maraş cihetinden bir tabm dahi Bulanık kazfısın<). gelmek ve Haleb fırka-i askeriyyesi kumandanı Seyyid Paşa ile Mirliva Hüsni Paşa dahi bir tabur nizamiye ile ol taraftan hareket ederek bizi istikbal edecekler idi. Ma'iyycte mc'mı'.'ır olan ümeradan biri dahi Mirliva Yaver Paşa idi ki muahharan serasker olan Yaver Paşa'dır. Elhasıl Fırka-i islahiyye'nin mccrnı'.'ı'u on beş tabur piyade ve iki alay suvari nizamiye ve beş-altı yüz kadar güzide gürcü ve çerkes ve kürd atlılarından ınürekkeb olup askerin adedi az ve fakat ümera ve zftbitan ve neferatının ekseri güzide ve mümtaz idi ve beş kıt'a şeşhfıncli dağ topu tertib olunmuş idi ki sarp dağlarda Mısır'lı tbril,him Paşa orclusı-ndaki büyük ve bir çok bataryalardan daha ziyade işe yarardı. Fırkanın masarif-i fevka'l�adesi için hazine-i ccllleden müstckillcn muhasebeci ve ma'iyyetine muhasebe ketebesi ve ma'iyyet-i da'iyaneme bir kaç tahrirat kbbi ta'yin ve cümlesinin ma'aşlan masarif-i fevka'l-aMtlen tcrtib ve Derviş Paşa'nıri müşirlik ma'aş
· ve ta'yinatmdan fazla olarak kendisine masarif-i fcvka'l-adcdcn şehriye onbin ve fakire dahi İstanbul'da aldığımız ma'fi.ş ve
' arpalığımızdan ba�ka olarak şehriye otuz bin kuruş ma'ftş tahsis buyruldu. Bin iki yüz seksen bir senesi zilhiccesinin yirmi dördünde yol hazırlığımız ikmal olunup bir alay suvari ve yedi tabur piyade ve müretteb olan top ve mühimmatı ve ma'iyyet mc' -mfırları ile beş kıt'a beylik vapurlara i'il.kiben Dersaadet'den hareket t>:yledik.
Dervݧ Paşa ile bi'l-iştirak bir fevka'l-ade me'züniyeti haiz idik. Umı'.'ır-ı mülkiyye bana ve askerin ta'biyesi ana aid olup ne tarafa hareket olunmak ve nereye asker gJnderilmek husüsıı dahi beynimizde bir vazife-i müştereke idi. Biz ise Derviş Paşa ile yek-dil ve yek-cihet olup ayrımız gayrımız yok. Bu iş senin vazifendir bu benim vazifeme füiddir 'gibi sözier vuku' bulmazdı. Binaen-aleyh her yerde tevflk-i ilahi bize yaver olurdu ve ma-
TEZAKİR-1 CEVDET
kaam-ı ser-askeriden verilen ta'Hmat-ı şifahiyye üzere erkan-ı harbiyyeye ma'nevi bir nezaretim olmak hasebiyle erkan-ı harbiyye zabitanı ekser-i ahvalde taraf-ı da'iyaneme müraca'at eylerdi. Keyfiyyet-i harekat ve icraatımızın tafsilatı in-şa-Allahü teala başkaca bir tezkire ile beyan olunur.
Ff 28 şevval sene 88 ve fi ro e,ylül sene 97
TEZKİRE No. 28 ı
Yirmi yedinci tezkirede beyan olunduğu üzere Fırka-i islahiyye'ye me'mur olan suvari ve piyade asllir-i şahaneyi ve ma'iyyet me'murlarını bi'l-istishab Derviş Paşa ile birlikte beş kıt'a vapur-1 hümayuna rakiben bin iki yüz seksen bir ,senesi evahirinde Dersaadet'den hareket olunmuş idi.
Esnay-i rahda erkan-ı harbiyye zabitaniyle pey der-pey akd-i meclis ederek ne yolda hareket edeceğimizi ve kangı yolda gideceğimizi müzakere ederdik. Vak'a-nüvislik münasebetiyle ve hayli vakitten beri Babıali'ce la-yenkati' umur-ı mülkiyye ile meşgul olduğum hasebiyle memalik-i mahruse'nin ahval-i tarihiyye ve coğrafiyyesine dair epeyce ma'lumatım olduğundan Payas ve Maraş ve Kozan ve Adana havalisine dair olan ma'lumatunın hülasası mevzu'-ı bahs edilerek cereyan eden müzakeratın neticesinde her ne kadar tasavvurat kab ilinden. ise de kendimizce ba'z�ı hususata karar verdik. Şöyleki : Doğru Payas sahiline çıkıp da oradan Gavur-dağı'nın zirvesine su'ud ile Ulaşlı eşkıyasını te'dib etmek sureti tasavvur olunduysa da dağın bu yüzü pek sarp olup bu yüzden hareket münasib olmıyacağına Mısır'lıların dahi buradan dağa çıkmamış olmaları bir delil ittihaz olundu ve bir de Mısır'lılar zamanında olduğu gibi bütün Gavur-dağı ve Kürd-dağı usatı ve Çukurova aşairinin şekaavet-plşelcri bi'l-ictima' uğurumuzda külliyetli a'da bulunacağı cihetle bu suret münasib görülmeyip -İskenderun ve Belen tarikıyle Amik ovası tarafına geçip ve Gavur-dağı'nı sol cenahımıza alıp da Kürd-dağı ile Gavur-dağı arasındaki vadi ile şimale doğru gitmek ve Ulaşlı aşairi mühimmat ve levazımat-ı .sairelerin Payas ve İskenderun' sevahilinden tedarik ede-geldikleri cihetle
1 Bu tezkire ile ·onbirinci defter başlamaktadır.
TEZAKİR-İ CEVDET 1 37
bu taraftan anları hasr u tazyik etmek muvafık-ı hal ü maslahat görüldü ve eğerçi Gavur-dağı ile Kurd-dağı'nın arasından ileri hareket etmek iki ateş arasına girmek demek ise de Fırka-i askeriyye'miz mazbut ve muntazam olduğu cihetle başı-bozuk eşkıyasının hücumundan havfımız olmayıp halbuki bu tarikle Kürddağı ele alınarak daire-i isyanın tasgir edilmiş olacağı der-kar idi.
Biz Kürd-dağı ve Gavur-dağı islahatiyle meşgul iken Kozan tarafındaki efkarı hazırlamak ve lazım gelenleri birer takdb celb ü te'Hf eylemek üzere erkan-ı harbiyye binbaşılarından yaverlik ile hizmetimde bulunan Hüseyin Hüsni Bey'i dahi İskenderun'a çıktığımız gibi Kozan tarafına göndermek niyyetinde bulunduğuma mebni bir taraftan dahi ana ta'limat vermekte idim. Elhasıl İskenderun limanı.na dahil oluncaya dek harekat-ı · atiyemize dair müzakerat ile meşgul olduk ve sene-i cedidenin huluyliyle beraber biz dahi daire-i me'muriyyetimiz dahilinde bulunan Çukurova sevalıiline vusul bulduk.
Ol havali· ahalisinden inkıyada mail pek çok ademler bulunacağı. derkar ise de seyyiat-ı sabıkadan mes'ul olmak endişesinde olacakları cihetle bunlar hakkında bir afv-ı umumi ilanı münasib olacağı derpiş olunup Dersaadet'de iken buna dair bir beyan-name kaleme alınarak tab' u temsil ettirilmiŞ ve vapurda nüseh-i matbı'.i'ası Derviş Paşa ile tarafımızdan müştereken temhir ediliniş ve gurre-i muharrem sene u82 deyu tarih konulmuş idi ve Kozan-oğullariyle nevahi ve aşair beylerine hitaben tahrirat-ı mahsusa yazılarak bu beyan-namelerden dahi birer nüshası leff edilip Hüseyin Hüsni Bey'e teslim edilmiş ve Sunbas nahiyesine tabi' Yağbasan kethüdası Gençoğlan-oğlu Ahmed Ağa Sunbas beyi Kökülü-oğlu Ahmed Bey'e tabi' ise de ol havalice meşhur bir adem olmağla ve Hüseyin Bey Kozan-ı şarki'ye gidip gelir iken anın mu'avenetine muhtac olacağı cihetle ana dahi müstekillen tahrirat yazılmış idi. Mezkur beyan-namelerin bir sureti bu makamda kayd olunur.
Beyan-name ı
Cümlenin ma'lumu olduğu üzere veli-ni'met-i h ı-minnetimiz Pfidişahımız efendimiz hazretlerinin daima nuhbe-i ef kar-ı merahim�di-
1 Matbu beyan-name yirmi sekizinci tezkireye ilave olarak kunulmuştur.
TEZAKİR-İ CEVDET
sdr-ı cendb-ı hilôfet-pendh Ueri müstazill-i sqye-i re'fet-vdye-i hazret-i pddişahfleri olan sunuf-ı tebe'a ve ahal inin tamdmi-i husul-i sa'adet-i hdl ü istirahati ve bi' l-cümle memdlik-i şdhdnelerinin tezqyüc(-i esbdb-ı refah ü ma'muriyyeti olujJ bunun semeresi her gune ve her tarefta görülmekte ve bu bdbda canib-i Saltanat-ı seniyye' den masruf buyrulmakta olan himem-i celile ve a' ld vü edna ve bdy ü geda cümlenin hukuk-ı meşru' asını muhdjazada giisterilen dsdr�ı cem flışye mukaabil kdffe-i ahdtı ve ::; ir-destdn taraflarından dahi ve::;aif-i asliyye-i tdbi'iyyet ve mutava'atin ifdsı )'dn i herkes vatanın sermq)!e-i aslf-r sa' adet-i hdli olan asayişinin devamına çalışarak suııılf-ı tebe' anın ve e.frdd-ı ahdlfnin yek diğerine aid olan hukukuna ri' qyet ve cümlenin mendji'ine raci' bulunan hidemat-ı devleti edqya müsara'at ile şerait-i musadakatin icrası aranılmaktadır. Sizler servet ve ma' mdriyyetce memdlik-i şd!İanenin en kaabiliyetli olan yerlerinin ahtll !si olup sizin dahi her gı1ne sa' adet-i hdle mazhar u ndil ve buralarca da asqyiş u istirahatin mertebe-i ınat!U.be-i kemale vasıl olması, arzu ve emel olunu?" iken nasılsa a/zvalinize bakılmadığından ve içini?,e uygunsuzluk girdiğinden bir müddetten beridir bu dağlarda hilaf-ı mar:d bir takım harekôt vuku' bulmakta ve bu ise rüesqy-i ahalı. tecebbür yolunda v; eski derebeğliği hal ü sifatında bulundukları ve efrad-ı ahdlfden dahi ba' ::;-ı cühela ve sebük-mag::;anın isldmiyet ve insaniyetin hilafına olarak vddi-i ser-keşdne ve bdgiydnışye gittikleri cihetle bütün ahdli)'i na::;ar-ı töhmet altında ve vatanınızı fitne ocağı ve hırsı;:, yatağı şeklinde gö'stermekte olmasiyle artık bu hale bir nıhdyet verilip cümlenizi · şu töhmetten kurtarmak ve herkesin müstefid olacağı islahdtı te'sis ve hem hukuk ve menafi' -i devleti ve hem de hüsn-i izdi ve istirahat-i ahdi ı ve ra'iyyeti te'min ışylemek için müte'allik ve şeref-sudur buyrulan emr ü
ferman-ı keramet-unvan-ı ha::;ret-i pddişdh ı mucibince refakatimi::;de olan şüc' dn-ı asdkir-i şdhdne ile buraya gelindi. Ahvdl-i sabıkanın eseri olmak üzere bir çok uygunsuzluklar olmuş ise de Saltanat-ı senfyye'nin murddı at f/i islah etnit,k ve kuvve-i kaahiresi ne kadar büyük ise inqyet ve merhameti dahi ol mertebe büyük olduğunu göstermek olduğundan devletce olan cerdim-i sabıka mensi ve ma'fuv tutularak tekdlif-i meşru'a ve hukuk-ı sabite-i şahsiyyeden başka hiç bir ŞiŞ)! aranılmayıp herkesin mdl il cdn ve ndmusu için Padişdhımız efendimizin ndm-ı hildfet-ittisamlarına olarak em an verilir ve bundan baıka ale' l-umılm ahalinin muhiifaza-i esbdb-ı refah ve rdhatleriııe bakılacağı gibi rüesqy-i ahdi iden dahi devlet bende ve hizmetkarı olduklarını gösteren ve rı::;d ve tes" l imiyJet ile şerdit-i musadakat ve mutava' atı ifa edenler dahi her nerede
TEZAKİR-İ CEVDET 1 39
olursa olsun gerek şimdi ve gerek sonra saye-i Devlet-i aliyye'de geçinecek ve hizmetleriyle nail-i mükafat olacak bir hdlde bulunacakları dahi
· cümleye te'mfn olunur . .Atı için yapılacak islahdt dahi memalik-i şahanenin sair tarafları ahdtısinin ifa ettikleri vezaifi sizler dahi anlar gibi eda edip bundan dolayı hiç kimsenin kimseye gadr u zulm edememesi ve memleketin idaresini mütegallibelik ve derebeylik yolundan çıkarıp idare-i umumiyyeye tatbfkan hükumet-i senryye' nin te' s isinden ibarettir. lşte burası cümlenin ma'ldmu olduktan sonra her kim meslek-i mutii.va' at ve rıza-cuyfde bulunur ise mazhar-ı merhamet ve ma' defet olacağında şübhe olmayıp hilafı hfil vuku' unda yani bir şahıs ve ya bir cem'iyyet tarafından ser-keşane ve bdgiyane hareket zuhılrunda dahi şiddetle icrqy-i te'dzbôt olunacağı cümlenin meczdmu olmak lazım gelir. Bir elde berilt-ı emiln ü merhamet ve. diğerinde seyf-i ma' delet-i şeri' at olarak gelindi. Hemşehrilerimizden bir ferdin bir damla kanının dökülmesi istenilmez. Lakin ser-keşlik ve bilgılik edenin te'dfbi dahi şer' ü kanunun ahkamı iktizasındandır. Rejakatı:mizde bulunmalariyle iftihiir ettiğimiz asakir-i şahilnenin üzerlerine sqye salan sancak herkes için mezalle-i emn Ü eman olduğundan anın altına sığınanlar her suretle masun olacakları misillu ellerinde olan süngülere karşı gelenlerin dahi duçar-ı kahr u nekal olacakları derkardır. Burasını herkes anlayıp meslek-i fevz u necat olan tarik-ı rızil-cdy i ve mutilva'ate müsa'araten girip cümlenin hayr ü
faidesi için ittihilz olunacak islilhilt hakkında vuku' bulacak teşebbüsilt ve tenbihdta inkıylid ile h'ilafı hareketten tehdşz olunmak üzere dfvan-ı müşzriyyet-i ordu-yı hümayun ve me'mı1rryyet-i mahsdsadan işbu ıtil.n-nilme tastfr. ve neşr olundu.
Fi gurre-i muharrem sene 128:<
İşbu bin ikiyüz seksen iki senesi muharremü'l-haramının ikinci cumartesi günü İskenderun kasabasına varılıp kasabaya yarım saat mesafede ve Belen cihetinde vaki' tepeler ve cebeller üzerine çadırlar rekz ile ordu kuruldu. Suvar! ve piyade asakir-i şahane ve edevat ve mühimmat-ı harbiyye çadırlara çıkarılıp yerleştirildi. Bu sırada Derviş Paşa ile birlikte bir vapura rakiben Paya:s'a varıldı. Payas mevki'i görüldü. Küçük fakat metin bir kalesi ve üstü örtülü kargir çarşısı ve güzel ve kargir cami' ve medresesi var. Lakin harab ve hali ez-ahali duruyordu. Küçük Ali-oğlu Halil Paşa burasını terk ettikten sonra hali ve harab olduğu ihtiyar ademler tarafından haber verildi. Hemen ol
140 TEZAKİR-1 CEVDET
gün burasının imarını tasmim ettik. Bu havalinin muhafazası ve dağlıların sevahil ile ihtilatları kesilerek bu cihetten hasr u tazyik olunmaları için bir tabur ile burada bulunan Mirliva Hasan Paşa'ya ta'limat-ı lazime ita ve taburiyle birlikte bu mevki' de ibkaa olunarak hemen ol gün vapur ile İskenderun'a avdet ile ordu-gahımıza gittik. Yine ol gün yaverimiz olan erkan-ı harbiyye zabitanından Bursa'lı Hüseyin Hüsni Bey'[i] Kozan cihetinde neşr etmek üzere müstashib olduğu tahrirat ve beyannameler ile ol tarafa gönderdik. Gavur-dağı ve Kürd-dağı taraflarındaki kabail ve aşaire neşr olunmak üzere bir . hayli beyan-name dahi vesait-i saire ile etrafa irsal eyledik. Ferdası Girid'den bir beylik vapur ile bir tabur geldi. Bu tabur dahi karaya çıkarıldı ve çadırlara yerleştirildi . Mecidiye nam firkateyn vapur-ı hümayunu İskenderun limanında bi't-tevkif baki beş kıt'a vapur iade edildi. Müte'akiben Heleb valisi Süreyya Paşa gelip gitti. Kürd-dağı ve Gavur-dağı hakkında olan ma'lCımat ve mutale'atını beyan etti. Ba'dehı1 Adana valisi Ali Rıza Paşa geldi. O dahi Gavur-dağı ve Kozan dağları hakkında ma'llımat verdi. Ba'dehu Reyhaniye aşireti boybeyisi Mürsel-zade merhlım Ahmed Paşa'nın oğlu Must�fa Şevki Bey gelip Hacılar nahiyesi beyi Paşo Bey'i birlikte getirdi. Paşo Bey her vechile evamir-i devlete mutava'at ve hüsn-i hizmet edeceğine söz verdi. Fakat hasmı olan Tiyek'li Kara Bey-zade Mehmed Bey' e andan fazla iltifat olunmamasını şart etti ve Mehmed Bey ile beraber nefy olunurlar ise ana dahi müteşekkir olacağını beyan velhasıl kadr ü meziyyetce andan aşağı düşürülmemesini reca eyledi. İkisi yan yana ve müsavi derecede birer bey oldukları cihetle istid'ası muvafık-ı hal il maslahat görüldü ve bu babd.a kendisine söz verildi ve daire-i isyan u ihtilale dühı1-lümüzde' birinci menzilimiz olan Hacılar bu suretle ele alınmış oldu. Mehmed Bey İskenderun'a gelmek için Hacılar nahiyesi kenarından geçmeğe mecbur olup Paşo Bey'in ademleri ise anı buldukları yerde idam edeceklerinden vürudu teahhur eylemiş ise de sonra o dahi Reyhaniye aşireti kethüdalarından Ömer Ağa'nın taht-ı himayesinde olarak yanımıza gelip görü§tü. Bu cihetle Tiyek ve Ekbez nahiyeleri dahi daire-i dehalete girmiş oldu. Paşo Bey ile Mehmed Bey asakir-i şahaneye zahire ve levazımat-ı saire tedarik etmek üzere mahallerine iade edildi Ve Mustafa
TEZAK1R-İ CEVDET
Bey cadde muhafızlığı namiyle Haleb vilayetinden elli suvan harcı almakta olduğu cihetle frrka ma'iyyetinde alıkonulmuştur. Küçük Ali-oğlu Dede Bey' e .afv�i umumiden hissedar olmak üzere Fırka-i islahiyye'ye dehalet eylemesine dair tahr!rat-ı mahsusa yazılmış ise de ita'atten imtina' ile son dereceye kadar , müdafa'a kaydında bulunacağı cevabını vermiş ve Ali Bekir-oğlu Ali Ağa'nın yanına gitmiştir.
·
Çend ruz kendimize çeki düzen vermek üzere İskenderun haricinde ikaametten sonra buradan hareket ile Belen kasabasına çıkılıp oradan Kırıkhan tar!kıyle Amik ovasına inilip evasıt-ı muharremde Gavur"dağı eteğinde Soğuksu nam mevki'de nasb-ı hıyam edildi. Gavur-dağı pek sarp olduğundan askerin çantaları ve kunduraları Belen kasabasında bırakıldı ve çantaya bedel Rumeli usulünde birer dağarcık yaptırıldı ve çarık giydirildi. Fırka-i islahiyye':rıin ahına! ü eskaalini nakl için mukaddemce Antakya cihetinden te:rtlb edilmiş olan iki yüz beş re's hayvanın yüz re'si vücuh ve nıu'teberan-ı ahali tarafından hizmet-i müftehire olmak üzere terk ü teberrü' olunduğu gibi bu kerre nefs-i Belen kasabası ahallsi tarafından otuz ve Reyhaniye aşireti tarafından elli ve Hacılar nahiyesi ahallsi tarafından yirmi beş re's hayvan kezalik hizmet-i müftehire olmak üzere takdlın olundu.
Çend ruz Soğuksu mevki'inde ikaamet olunduğu esnada Gavur-dağı'na muvazi olarak hareket olunacak olursa sağımızda Kürd-dağı ve solumuzda Gavur-dağı bulunarak Fırka-i islahiyye iki ateş arasında kalacağına mebni buradan Kilis'e gidilip de oradan Kürd-dağı taht-ı ita' ate alındıktan sonra Gavurdağı tarafına geçilmek sureti ba'zılar tarafından ihtar olunduysa da bu suretle pek çok vakit zayi' edilmiş olacağına binaen tasmlın-i sabıkımız vechile doğruca ileriye hareket olunmak sureti tercih edildi ve hatt-ı ric'atimizin muhafazası için Reyhaniye aşireti boybeyisi Mustafu. Bey'e Haleb'den almakta olduğu muvazzafa harclarından fazla olarak elli suvari harcı verildi ve hemen ileri hareket olunarak Hacılar nahiyesi hüduduna varıldı ve Lece ile Hacılar nahiyesi arasında vaki' Kargılı nam mevki' de ordu kuruldu. Reyhaniye aşireti nlın ita'at halinde bulunduğu cihetle daire-i isyana şimdi girilmiş oldu ve eğerçi Paşo Bey ile Mehmed Bey ber-vech-i bala gelip arz-ı mutava'at etmişler ise
142 TEZAKiR-İ CEVDET
de anlara henüz tamamiyle itimad olunamamış idi. Burası Maraş'dan İskenderun'a gelen caddenin memerri ve Amik ovasına çıkacak yeri ve Maraş sancağının sınuru olan bir cl erbend ve boğaz olmağla bu mevki'de Ordu-köyü namiyle bir karye teşkiline teşebbüs edildi ve Hacılar nahiyesinden buraya otuz hane indirilip iskan edilmesi için Paş"o Bey'e emir verildi. Ferdası oradan dahi hareket ile üç saat ilerisinde vaki' Tiyek piş-gahına varılıp ordu kuruldu. Hacılar ve Tiyek ve Ekbez nahiyeleri beyleri ve ağaları buraya gelip arz-ı mutava'at eylediler. Burada bir kışla inşasına mübaşeret olundu ve Hacılar ve Tiyek ve Ekbez nahiyeleri birleştirilerek teşkil olunan kaza'ya merkez olmak üzere kışla yanında bir kaç yüz hanelik bir ,kasaba inşasına başlandı ve buraya ihtida hassa taburları ayak basmış olduklarından Hassa kasabası tesmiye kılındı ve nevahi-i selaseye vergi tevzi' olunur gibi nüfüsları nisbetiyle haneler tevzi' olunarak her biri hissesine aid olan mıkdar haneleri tefrik ile kasabaya tenzil ve iskan ederek birer mahalle teşkil eylemeleri miinasib görüldü ve Hacılar nahiyesinin diğer ikisine nisbetle cesametine mebni Ordu nahiyesine indirip iskan edeceği hanelerden başka Paşo Bey'in akrabasından ve Hacılar nahiyesi rü'esasından bulunan Mehmed Bey'in kasabada bir hane inşfısiyle bi'n-nefs kasabada tavattun eylemesi bi't-tensib ifay-i muktezaları için lazım gelenlere emir verildi. Hassa kasabasının mevkı'i Maraş'a on beş ve Belen kasabasına on iki saattir. Belen ile İskenderun arası dahi üç saatlik mesafe olduğundan Hassa kasabası İskenderun iskelesinden Maraş' a giden caddenin üzerinde ve tam yarı yerinde vaki'dir.
Ber-vech-i bala iki dağ arasında vaki' Lece kenarındaki taşlıklar . içinde iki karye teşkil ile ikaamet ederek daima hırsızlık etmekte
, bulunan ve cümlesi yetmiş haneden ibaret bulunan
Adumanlı ekradı kavmiyet hasebiyle · Kürd-dağı'na merbı1t bulunmuşlar ise de Lece'nin Gavur-dağı cihetinde ve Hassa kasabasının civarında bulunduklarından bu iki karye dahi Hassa kazasına ilhaak olurımuştur ve üç nahiyenin ileri gclenlerinde:U birer ve ermeni taifesinden dahi bir aza intihab olunarak dört azadan mürekkeb bir kaza meclisi teşkil ve haricden bir müdir ta'yin ve Hassa kasabasında bir mekteb-i sıbyan yapılmak üzere şehriye yüz kuruş hocalık ma'il.şı tahsis ve ma'a
TEZAKİR-İ CEVDET 143
zabitan elli altı nefer as<'i.kir-i zabtiyye tertib kılınmıştır ve karyelerde müceddeden muhtarlar intihab ettirilerek karyelerin defter-i esamisi Babıali'ye takdiıırı ile her birine mühürler hakk ettirilip gönderilmesi ve bir de naib hasb u irsal buyrulması arz u inha edilmiştir.
Mısır'lı İbrahim Paşa'dan müdevver defterlerde Gavur-dağı nahiyeleriniiı mu'ayyenü'l-mıkdar vergileri mukayyed olup ancak tahsil olunamadığı cihetle bakaaya kalmış ve şimdi bunların te'diyesine ahallnin muktedir olamıyacağı derkilr bulunmuş bunun olduğundan vergileri müceddeden tertib olunmak üzere bakaayası afvolunup fakat buna mukaabil der-dest-i inşa olan Hassa kışlasına kereste getirmeleri tenblh edildi. Her sene Payas ve Kilis taraflarına gelen kur'a me'murları iskaat-ı vazife kabilinden olarak esnan ashabını da'vet ederler ve işittirmek kaabil olmadığına mebni cümlesini asker kayd ederek savuşturup giderler imiş. Şu hale nazaran şimdi hemen bÜtifa ahalinin askere alınması lazım gelip bu dahi mümkin olamıyacağı cihetle müceddeden tahrir-i nüfüs ile kur'a keşide olunmak üzere kur'a bakaayası dahi afv ile ahallye llan kılındı ve hemen tahrir-i nüfUsa başlandı. Tahrir-i nüfüs i�i kemal-i sür'at ile ikmal olunarak esnan erbabı peder ve sair akrabalariyle beraber haziranın on üçünde ordu-gaha gelip gece kaldılar. Ol gün ise cülı'.'ıs-ı hümayun gününe müsadif olmağla gece şehirlerde cari olan şehrayinlere bedel Tiyek piş-gahında vakı' İncesu muhayyeminde ve karakol mevki'leri olan müferrah tepeler üzerinde Derviş Paşa'nın tertibi üzere resimli ateşler yakılarak ve toplar atılarak ha'.l ü mevki' e yakışacak surette şenlikler icra edildi ve ferdası kur'a çekildi. Fakat Hacılar nahiyesine tabi' olup zirve-i cebelde bulunan Karafakılı aşireti mena'at-i mevkı'iyyelerine güvenerek .
· kur'a da'vetine icabet etmediler. Paşo Bey dahi izhar-ı acz etmekle Derviş Paşa'nın Miralay İbrahim Bey'in kumandası ile tertib ve geceleyin sevk .u tesrib eylediği bir kaç .tabur piyade asakir-i şahane keklik gibi sekerek Karafakılı aşiretinin bulunduğu zirve-i cebele çıkıp burası ordu-gaha sekiz saatlik mesafe olduğu halde ale's-sabah bagteten aşiret-i merkuumeyi basarak ekserisini alız ü girift ile orduya getirdiklerinde henüz akşam olmamış idi. Hemen elde edilen esnan-ı askeriyyeleri tefrik ile kur'aya idhal olundular. Biz iki ateş arasında iken bu vak'a Kürd-dağı'
r44 TEZAKİR-İ CEVDET
nın ele geçmesine ve Kilis ve Haleb yolunun açılmasına badi olmuştur. Çünki bu vak'a sair nevahi halkına dehşet vermiş olduğundan Hacı Ömer-oğlu Deli Halil artık Kürd-dağı'nda duramayıp Gavur-dağı'nda ve Kerkütlü nihiyesinde vaki' ve fevka'l-ade mena'at ile ma'rılf olan Kayabaşı karyesine geçmiştir. Bunun üzerine zaten Deli Halil'in etvarmdan na-hoşnud olan Kürd-dağı ağalan ordu-gaha gelip gitmeğe başladılar. Bu suretle Kürd-dağı ele alınıp Kilis üzerinden Haleb'e giden yol açıldı. Reyhaniye aşireti boybeyisi Mürsel-zade Mustafa Bey bi'z-zat ma'iyyetimizde bulunup ademleri vasıtasiy]e hatt-ı ric'atimizi muhafaza etmekte olduğuna mebni İskenderun iskelesinden her gfıne levazımatımız emniyet ile gelmekte olduğu halde bu tarik ile Haleb'den levazımat tedarik eder olduk ve Kürd-dağı ahalisi vergi bakaayalarına mahsuben fırkaya zahire ve hayvan getirmeğe başladılar. Ale'l-husus Şıhlar aşireti ağası Reş Ağa:zade Mehıned Ağa ile Okcu İzzeddinlü aşireti ağası Hacı İsmail-oğlu Osman Ağa Fırka-i islahiyye'ye pek güzel hizmet ve mu'avenet eylediler.
Kürd-dağı'nda mutavattın olan kürdler Okcu İzzeddinlü ve Şıhlar ve Amild namiyle üç aşirete münkasimdir. Okcu İzzeddinlü aşireti aded-i nüfüsca diğerlerinden daha kalabalıktır ve Deli Halil'in aşiretidir. Kürd-dağı'nın Maraş cihetinde bulunan Keferdiz nam nahiyesi ahfıllsi dahi Okcu lzzeddinlü aşiretinden olup bu nahiye Maraş'a merbut olup ağaları dahi Deli Halil'e muhalif bulunmuşlar ise de Deli Halil anlara galebe ederek bu nahiyede dahi hükmü cari idi. Diğer nahiyeler ise bütün bütün anın elinde idi. Fakat Reş Ağa'nın oğlu Mehmed Ağa Şıhlar aşireti ağası olup Amiki aşireti dahi an,dan ayrılmazdı ve Kürd-dağı'nda en mu'teber bir adem idi. Kürd-dağı'nda bulunan Okcu İzzeddinlü aşiretinın ağası olan salifü'z-zikr Osman Ağa Deli Halil'in evamir-i mütehakkimanesine mütaba'ate mecbur olup ancak zaten kendisi zararsız
bir adem olmağla bu kerre Deli Halil Kürd-dağı'nı terk ile Kayabaşı'na iltica ettikte Osman Ağa dahi Reş Ağa-zade'ye ittiba' ile Fırka-i islahiyye'ye gelip arz-ı mutava'at eylemiştir. Şıhlar aşiretinden ma'dud olan Meydanlı nahiyesi ağası Sino öteden beri Deli Halil'in gayret-keşi ise de yalnız kalmağla o dahi Mehmed Ağa ile birlikte harekete mecbur olmuştur.
TEZAKİR-İ CEVDET 145
Elhasıl Kürd-dağı ele geçti ve sağ tarafımız açıldı. Meşguliyetimiz Gavur-dağı'na münhasır kaldı ve gayr ez Keferdiz Kürd-dağı müstekillen bir kaza ittihaz olunarak Şehzade İzzeddin Efendi'nin namına nisbetle İzziye denildi ve burada asıl mütegallib olan Deli Halil olup o çıktıktan sonra diğer ağaların hüsn-i istihdamı kaabil olı:nağla gerek Mehmed Ağa ve gerek Osman Ağa ve sairlerine itibar edilip meclis azalığı gibi me'mılriyetlerde istihdam olunarak Kürd-dağı'nın islahatı anların vasıtasiyle vücılde getirildi ve Kürd-dağı'nda asla hıristiyan ve yahudi olmadığından hep azası kürd ağalarından ölmak üzere bir kaza meclisi teşkil ettirildi.
.Hassa kazası beylerine gelince bunlar öteden beri kendi nAhiyelerinde hükümdar-ı müstakil gibi hod-serane hükumete ve vfiridat�ı mahalliyyeyi istedikleri gibi kabz u sarfa me'llıf olmuşlar idi. Şöyle ki nahiyelerinin vergilerini tahsil edip ancak Maraş mutasarrıflığına ilan-ı isyan etmiş olmamak için onda birini Maraş mal sandığına irsal ile bakisini umılr-ı zatiyyelerine sarf ederlerdi. Üç nahiyeden senevi iki yüz elli kuruş kadar bedel-i öşür alınırdı ve geçen sene Tiyek'li Mehmed Bey Maraş mutasarrıflığı tarafından müdir nasb olunarak Tiyek ve Ekbez hissesi olmak üzere beş yüz kuruş aded-i ağnAm resmi tahsil olunmuş ise de Paşo Bey ana ita'at etmediğinden Hacılar nahiyesinin hissesi tahsil olunamamıştır. Halbuki bu üç nahiyenin aşar ve rüsi'ımatı külli bir meblağ olacağı bi'l-mu'ayene ma'lılm olmuştur. Hacılar nahiyesi cesametce Tiyek ve Ekbez nahiyelerine mu'fidil olduğu halde Paşo Bey ile birader-zfidesi Mehmed Bey elinde idi. Mehmed Bey .zaten derviş bir adem olduğu halde ber-vech-i bala Hassa kasabasına nakl-i hane ettirilerek Paşo Bey nahihiyesinde yalnız kaldı. Halbuki Hassa kazası taht-ı intizama alınmış olduğu [cihetle] anın Hacılar nahiyesinde ibkaası kaabil değil idi. Zira hükümetin evamiı:i ber-mi'ıcib-i nizam icra olunmak lazım gelip bu ise kendisine · giran gelirdi ve kendisi hazın etse bile ahalinin rahat bırakmıyacakları der-kar idi. Burası kendisine halisane ifade ve Mürsel-zade Mustafa Bey vasıtasiyle tefhlm olundu. O dahi hak verdi ve Tiyek'Ii Kara Bey-zade Mehmed hakkında dahi icra olunmak şartiyle .her ne suret tensib olunursa ma'a't-teşekkür kabul edeceğini bildirdi. Tiyek nahiyesi işbu Kara Bey-zade Mehmed Bey elinde olup
Teı:.&kfr .. i Cevdet. 1 0
TEZAK1R-İ CEVDET
Ekbez nahiyesinde dahi nüfüzu cari idi ve bu kuvvet ile Paşo Bey'i tehdide muktedir oluyordu. Ekbez nahiyesi beylerinin en büyüğü Ahmed Bey idi. Lakin kendisi sakin bir adem olmağla iş kendisinin birader-zadesi Ali Bey'in elinde idi. Mutala'a-i meşruhaya mebni bunların dahi diğer mahallere n.akl-i hane ettirilmesi lazime-i halden idi. Binaen-aleyh Kara Bey-zade Mehmed Bey ile Paşo Bey'e kayd-ı hayat şartiyle şehriye ikişer bin kuruş tahsis ve Mehmed Bey Rumkale kazası müdlrliğine ve Paşo Bey Elbistan kazası müdirliğine ta'yin ve ikisine dahi kapıcıbaşılık rütbesi arz olundu ve Ekbez'li Ahmed Bey'e kayd-ı hayat şartıylc şehriye yedi yüz elli ve biraçleri Hacı Bey'e iki yüz ve Paşo Bey'in birader-zadesi Mehmed Bey'e üç yüz kuruş ma'aş-ı zati tahsis edildi ve Ahmed Bey'in birader-zadesi ve şerik-i emr-i idaresi olan Ali Bey' e kezalik kayd-ı hayat şartiyle şehriye beş yüz kuruş ma'aş-ı zati tahsis ile muvakkaten ma'iyyette alıkonuldu ve Ahmed Bey'in diğer biraderi Ali Bey dahi bir münasib hizmette istihdam olunmak üzere ha-tavsiye-name Adana'ya gönderildi. Bu vedıile tahsis olunan ma'aş-ı zatiler için sened-i muvakkat olmak üzere Derviş Paşa . ile tarafımızdan bi'l-iştirak mahtum birer kıt'a buyruldu verilir ve ba'dehu bunların berat-ı ali1eri dahi gelip sahiblerine teslim ettirilir idi. Fakat Tiyek'li Mehmed Bey müvesvis ve mütelevvin bir adem olduğundan geceleyin biraderini ve evlad u iyalini alıp Kapulu derbendine çıkıp Ulaşlı'lar ile muhabereye başlamış ve Tiyek ahalisine dahi birlikte hareket etmek üzere teklif eylemiş İse de kendi etba'iyle biraz şekaavet-pişelerden başka kimesne kendisine pey-rev olmamıştır. Müte'akıben izhar-ı nedamet ile Fırka-i islahiyyc'ye dehalet ettikte dehaleti kablıl edildi. Lakin artık kendisine rütbe ve me'muriyet verilemiyeceği cevabi verildi. o dahi Antakya' da ikaamete ruhsat istemekle şehriye bin kuruş ma'aş tahsisiyle Antakya'ya gönderildi. Paşo Bey ise bu vechile hasmına galip olduğundan dolayı fevka'l-ade memnun olarak debdebesiyle Elbistan'a varıp icray-i hükumete başlamış. Ba'dehu rütbesinin irade-i seniyyesi geldi. Kendisi dahi merkez-i sıdk u istikaamette sebat eylemiştir.
Fırka-i islahiyyc'nin ahmal ü eskaalini nakl için bu esnada Adana'dan yüz elli ve Tarsus'dan yüz ki cem'an iki yüz elli bargir miicedded semerleri ile beraber hizmet-i mvftehire olmak üzere takdim ü irsal olunmuştur. Fırka-i islahiyye ma'iy-
TEZAKlR-1 CEVDET 147
yetinde istihdam olunmak üzere Haleb v alisi tarafından bir zabtiye yüzbaşısı refakatiyle bir mıkdar suvari zabtiye gönderilmiş idi. Bu yüzbaşı Mehmed Çavuş deyu ma'ruf olan zattir ki gerek bu havallye ve gerek Haleb'in çöl taraflarına vukuf ve ma'lumat-ı tammesi olmağla bize epeyce ına'lumat vermiştir ve Kürd-dağı ağalarının celb ü te'lifi hususunda güzel hizmet etmiştir. Haleb vücuhundan ve ma'lumat-ı mahalliyye ashabından bir zatın ma'iyyette bulunmasını bi't-tensib Haleb valiliğine tahrir olunmağla Haleb eyaleti Meclis-i kebiri azasından ve rütbe•i salise ashabından V eys . Efendi gönderilmiş idi. Bu zatın dahi nevahiden zahire ve adem celbinde hayli mu'aveneti görülmüş v� mükafaten rütbesi terfi' edilmiştir. Ber-vech-i -meşruh Hassa ve İzziye kazaları taht-ı inzibata alındıktan sonra Gavur-dağı' nın cihet-i şarkiyyesinde vaki' kürd nahiyelerinin islah-ı ahvaline başlanmıştır. Şöyle ki : Ekbez nahiyesine muttasıl olan Kerkütlü nahiyesi kürdleri Şıhlar aşiretinden olmak hasebiyle Reş Ağa-zade Mehmed Ağa'ya tabi' olarak slıret-i ita'atte görünürlerdi. Lakin bu nahiyenin içerisinde Kayabaşı nam karye ahallsi Okcu İzzeddinlü aşiretinden oldukları halde bu kerre Deli Halil oraya iltica etmekle bunlar aleni isyan halinde idiler. Bu nahiyenin canib-i şimalisindeki Çerçili ve Hanağzı ve Kürdbağçesi ve Eğintili nahiyeleri ahalisi hep Okcu İzzeddinlü aşiretinden olarak hala Deli Halil'in gayret-keşi idiler ve Çe::çili nahiyesi eşkıya ocağı olup etraftan buraya tecemmü'eden eşkıyanın mıkdarı yerlilerinden ziyade idi. Binaen-aleyh bunların terbiyesiyle sairlere ibret gösterilmek lazım gelmiş idi. Çerçili eşkıyası 1ise ekinlerini toplayıp ve zahirelerini çuvallarına doldurup da Ulaşh dağlarına çıkmak da'iyesinde oldukları teferrüs edilmiş idi. Halbuki bu sene aşairin yaylaya azimetleri men' olunmağla Çerçili civarında hay�e-nişin olan ve Çerçili piş-gahında vaki' Nigolu ( Jy,,; ) kalesi civarında iskanları musammem bulunan Delikanlu aşireti zahirece muzayakay.ı. duçar olmuşlar idi. Çerçili ekinlerini anlara kaldırtmak muvafık-ı MI ü maslahat görülmüş idi. Binaen-aleyh Çerçili üzerine üç bölük suvari ve üç tabur piyade asakir-i nizamiyye sevk olunup Mürsel-zade Mustafa Bey dahi mukaddimetü'l-ceyş olmak üzere bir mıkdar Reyhaniye atlısiyle anlara · terfik olundu. Mustafa Bey Nigolu kalesine vardıkta Çerçili eşkıyası çıkıp anı ihata etmişler ise · de
TEZAKİR-İ CEVDET
asakir-i şahane yetişip eşkıyayı perişan ve içlerinden ba'zılarını esir ederek Hassa kasabasına avdet etinişler idi. Bu sırada Delikanlu aşireti dahi Çerçili ekinlerini toplayıp hayme-gahlarına avdet eylemişlerdir. Asakir-i şahanenin avdetinden sonra Çerçili eşkıyası ovaya inerek ahz-i sar için Delikanlulara ta'arruz edip hatta birini cerh ve birinin atını telef etmi§ler ise de Delikanlu aşireti sekiz oymağa münkasim ve altı yüz bu kadar haneyi hav! bir büyük aşiret olduğu halde intibah üzere bulunarak derhal müdafa'aya kıyam ile eşkıyadan dördünü idam ve beşini cerh ve on dördünü ahz u girift eylemişlerdir. Çerçili eşkıyasından ve şekaavet-i müstemirre ashabından ele geçmiş olan dört neferden ikisi itlaf edilip diğer ikisi dahi Fırka-i islahiyye komisyonundan tanzim olunan mazbata mucibince on beşer sene müddetle pırangaya konulmuştur.
Fırka-i islahiyye'nin bir müfrezesi kumandanı olan Mirliva Kurt İsmail Paşa akdemce Kozan-ı şarki civarında vaki' Mağara nahiyesine gelmiş idüğine mebni. 1skenderun'dan gönderilmiş olan Hüseyin Hüsni Bey İsmail Paşa nezdine gidip gelirken Kozan-ı şarki müdiri Yusuf Ağa'ya müsafir olarak yanında hayli vakit oturarak ol havall ahallsinin ahvaline iyice vakıf olmuş ve avdetinde Yusuf Ağa tarafından Hacı Halil Efendi ana terfik ile Fırka-i islahiyye'ye gönderilmiş idi: Hüseyin Hüsni Efendi'den ol havall ahvaline [dair] epeyce ma'lumat alındı. Halil Efendi'ye ikram olunarak geri iade olundu. Bu sırada Kozan-ı garbl kaymakamı Ahmed Ağa tarafından dahi Hafız Ali Efendi namında biri gelip gitti.
Hülasa-i tahkikaatımız şundan ibaret oldu ki Kozan ahalisi mütedeyyin ve ehl-i ırz ademler olup oraya vardığımızda vuku'u melh_uz olan muharebemiz ahfı.JJ ile olmayıp ancak Kozanoğulları hükumetiyle olacak idi. Bu ise esassız bir hükfrmet-i mütegallibane olduğuna nazaran hedm ü imhası bizce müşkil değil idi. Amma Gavur-dağı'nda karibü'z-zuhur olan muharebelerimiz hep hayadid ve kutta' -ı tarik ve gayret-i diniyyeden ar! olan eşkıyay-i ahali ile olacak idi. Ahali ile muharebe ise daima müşkildir. Binaen-aleyh tevfik-ı Bar! refikımız olup da Gavur-dağı eşkıyası tedmir olunduğu halde Kozan'ın islahı bizce eshel olacağı anlaşıldı ve ol vakte kadar Kozan aha-
TEZAKİR-İ CEVDET 149
lisinin kulakları doldurulmak ve islaha hazırlanmak münasib - olmağla buna dair olan esbaba teşebbüs edildi.
Hassa kazasının umlır-ı mühimmesi bu esnada hitam buli:nağla der-dest-i inşa olan kışlanın itmamiyle muhafazası için dahi bir tabur piyade ve bir bölük suvar! asakir-i nizamiyye bırakılarak saferin on beşinci cumartesi günü Fırka-i islahiyye ile Tiyek plş-gahından hareket ve üç saat ilerisinde vaki' Kerkütlü nahiyesi piş-gahında Alagöz-gediği nam mahalde l;>ir gece beytutet ve ertesi Çerçili nahiyesi p!ş-gahına muvasalet ve Nigolu kalesi civarında rekz-i hiyam-ı ikaamet olundu. Çerçili'ye giderken Reyhaniye atlısı bir tarlaya urup ekinleri çiğnemekle derhal sahibi celb ile ekinleri keşf ettirilerek esmam Mustafa Bey'e tazmin ettirildi. Ol havali ahallsi böyle bir eser-i adalet görmemiş oldukları cihetle , askerden havf ile dağlara firar etmiş olan kürdler bunu işittikl�ri gibi hemen yerli yerlerine inerek pey der-pey ordu-gaha gelip gittneğe ve serbestce me'külat ge- , tirip ·alış veriş etmeğe · başladılar ve mütegallibeden olan ağalarından teneffür ile tarafımıza izhar-ı meyl il rriahabbet eylediler. Nigolu kalesi Maraş'dan Amik ovası tarikıyle Antakya'ya ve Belen tarikıyle İskenderun iskelesine ve Haleb ve Ayintab ve Kilis ve İzziye taraflarından Çukurova'ya ve bu. cihetten oralara giden tariklerin tekaatu' noktasında vaki' olarak bu havalinin kilidi mesabesinde bir mevki'-i mühim olmağla hemen bir kışla olmak üzere anın ta'm1rine ve Kerkütlü cihetintinde vaki' ve kaleye nazır olan tepeye Cevdet Efendi kulesi ve Çerçili boğazında Derviş Paşa kulesi namiyle birer kule inşasına ve' bir taraftan dahi Kerkütlü nahiyesinin tahr1r-i nüfüsuna ibtidar olundu.
Nigolu kalesi ta'mir olunurken iki nev'i taş bulundu. Biri asıl binanin taşlarıdır ki pek eski olduğundan aşınıp sünger gibi delik deşik olmuştur. Diğeri sonıra vuku' bulan ta'mirinde ilave olunan taşl;:ı.rdır ki bunlar evvelki taşlara nisbetle yeni olduğu lede'l-mu'ayene ma'lum oldu. İşte bu yeni taşlardan birisinin üzerinde eski yunan lisanı üzere hakk olunmuş iki satır yazı bulundu. Bir satırının ba'zı mahalleri bozuk olmağla okunamadı. Diğer mahalleri okunup Türkçe tercümesi "lskender burada ceza kanununu vaz' etti" demektir. Bundan bu kale pek kadim bir şey olup harab olmağla İskender anı ta'mir ettirmiş olduğu anla-
TEZAKİR-1 CEVDET
şıldı. Çünkü İskcnder ihtida Ayas ile Payas arasında Dara ile muharebe edip anı bozdukta İran ordusu Payas üzerinden lskcnderun'a ve oradan Belen' e avdet ile Belen boğazını tutmuş ise de İskender hücum ile burada dahi anları bozmağla iraniler artık burada dayanamayıp Babil'e doğru avdet etmişler. İskender dahi Amik ovasına inip Babil' e gitmiştir ve Babil'e giderken bu kaleyi ta'mir ettirmiş olmak gerektir. Ba'dehu harab olup bu kerre biz dahi anı saniyen ta.'mir ile kışla ittihaz eyledik ve mezkur taşı orada hıfz ettirdik. Ba'dehu Kerkütlü ve Çerçil i ve Hanağzı ve Kürdbağçesi ve Eğintili nahiyeleri ve Kürddağı'ndan Keferdiz nahiyesi ve arada Dumdum-ovası denilen güzel. ve münbit ovalar birleştirilerek bir vasi' kaza teşkil ve İslahiye tesmiye olundu ve Haleb'e merbut olan Delikanlu aşireti ve Maraş'a merbut olan Çelikanlu aşireti işbu Dumdum ovasında iskan ile m üte'addid karyeler teşkil kılındı ve bu kazaya merkez olmak üzere Nigolu kalesi civarında bir kasaba inşasına ve bir hükumet konağı binasına başlandı ve Delikanlu · ve Çelikanlu ağalarından ba'zıları birer mıkdar haneler ile birlikte işbu İslahiye kasabasında iskan kılındı ve burada bir meclis teşkll ile evvel be-evvel Delikanlu aşireti boybeyisi Hüseyin Ağa ve Keferdiz hanedanından Ali [Ağa] azalığına intihab ve İslahiye merkez-i liva olmak üzere İzziye ve Hassa ve Bulanık kazaları dahi buraya ilhaak olunarak Maraş mutasarrıflığına merbfıt olmak üzere bir kaymakamlık teşkll ve Çelikanlu aşireti ağalarından dahi birinin azalığa intihabı der-dest olup burada bir de müfti bulunmak muvafık-ı hal ü maslahat görüldüğü halde Maraş tarafına gelmiş olan muhacirin içinde Kabartay ulemasından Ca'fer Efendi namında biri bulundu ve Iede'l-imtihan müftiliğe ehliyeti tebeyyün etmekle şehriye beş yüz kuruş ma'aş ile ·İslahiye müftiliğine ta'yin olundu ve Payas sancağı kaymakamı bulunan Şevki Efendi İslahiye kaymakamlığına ta'yin olunarak bu tarafa geçirildi. Anın yerine dahi Payas kaymakamlığına Haleb eyaleti Mesclis-i kebiri azasından Fırka-1 islahiyye ma'iyyetinde bulunan Veys Efendi m ttimür edildi. Hacılar ve Tiyek ve Ekbez nahiyeleri gibi Gavur-dağı'nın . canib-i şarklsinde bulunan kürd nahiyeleri arazisi Maraş san-·· cağından ma'düd olmak hasebiyle aşarı Maraş mal sandığına aid olduğu halde ahalisi kürd olmak mülabesesiyle vergileri
TEZAKİR-1 CEVDET 151
Kilis defterlerinde mukayyed idi. Bu ise pek karışık bir iş olduğundan Kürd-dağı'yla berfıber bunların dahi aşar ve vergileri İslahiye'ye raht olunarak Kilis ile olan alakaları kesildi.
Hassa'da iken Ekbez beyleri yanımıza gelip görüşürler idi ve ba'zılan birlikte buraya dahi getirildi. Yalnız en ihtiyarları olan Ahmed Bey gelip görüşmemiş idi. Kendisi zararsız bir zat olduğu cihetle tarafımızdan dahi bir şey denilmemiş idi: Bu kerre o dahi tslahiye'ye gelip görüştü. Sebeb-i teahhuru sual olundukta dedi ki : "Bu havalıden §Ok ordular geçti. Bu ordu da gelifJ gefer. Ben kendi halimde bir ademim. Şahsımca mılcib-i mes'ılliyyet olacak bir işde bulunmadım. Orduda ne işim var dedim. Sonra gördüm Nigolu kalesini ta'm fre başladınız. Anladım ki bu iş esaslıdır. Zfrti bu havalfnin kilidi burasıdır. Biz bu havalfnin büyüklerinden bulunmuşuz. Başlı başımıza hükumete alışmışız. !ttihôz olunan usul-i idarrye nazaran bizlerin buralarda ikaametimiz münasib olnııyacak. Ben de evlô.d u ryalimle Haleb'e gidip de ömrümü orada geçirmek isterim. Fakat orası bfr büyük şehirdir. Hisab ettim orada geçinmek iyin şelzrfpe dokuz yüz kuruşa mühtac olacağım. Bunu , tahsis ediniz. Beni de Haleb'e gönderiniz" , Derhal ma'aş buyruldusu yazdırıldı. Kendisine teslim ile istediği gün Haleb'e gitmek üzere avdetine ruhsat verildi. Bunun üzerine Ahmed Bey : "Ben artık Ekbez' e avdet edemem. Beni buradan Haleb'e giinderiniz" demekle hemen lüzumu kadar bargir tehyi'e edildi ve evlad u iyali getirildi. CürrJesi ikram u i'zaz ile Haleb'e gönderildi.
Çerçili nahiyesi mecma'-ı lıayad1d olup hiç bir tarafta barınamıyan şekaavet-pişeler buraya toplanmakta ve burada pek çok yabancı bulunmakta olduğu halde bu kerre Fırka-i islahiyyc'nin satvetinden havf ile çil yavrusu gibi dağılmışlardır. Bunun üzerine asıl yerlileri kalıp arz-i dehalet etmişler ise de şimdiye kadar ettikleri pek çok olduğundan UıSL>:. Jt;.J 1 fehvasınca ekser-i kurasının ahallsi firar ile Ulaşlı dağlarına çıkıp ancak bir kaç miskin karyeler ahalisi
'yerlerinde kaldı. Kalanlara ili:ifüt olunup firarilerin karyeleri ihraak ile fi-ma-ba'd yurdlarında hane binası yasağ edildi. Bu vechile Çerçili cem'iyeti etrafa dağıldı. İçlerinden ba'zılarının Mısır'a kadar firar etmiş olduğu sonradan tahkik edilmiştir.
Kerkütlü nahiyesinin tahr1r-i nüfüsu hitam bulmağla İslahiye kasabasında kur' alan çekildi. Kenar nahiyeleri ekradı
TEZAK1R-İ CEVDET
arz-ı inkıyad etmekle anların dahi tahrir-i nüfösuna başlandı. Tahririn hitamında anların dahi kur'aları çekilmiştir. Fakat Kerkütlü nahiyesinda vaki' Kayabaşı nam karye ahalisi hal-i isyan üzere bulunup Deli Halil dahi orada kem!n-gir-i ihtifü olarak tekrar çıkıp da bu havaliyi ifsad etmek için Fırka-i islahiyye'nin bu taraftan gitmesine müterakkib idi. Anı bu halde bırakmak ise caiz değilidi. Halbuki Mürsel-zade Mustafa Bey'in kız karındaşı Deli Halil'in taht-ı izdivacında ve Deli Halil'in kız karındaşı dahi Ekbez'li Ali Bey'in taht-ı izdivacında olup bu ikisi dahi Fırka-i isİahiyye ma'iyyetinde müstahdem olarak ikisi dahi Deli Halil'in aleyhinde i'mal olunmak lazım geliyordu ve Mustafa Bey'e emniyetimiz var ise de Ali Bey'in etvar u mişvarına nazaran ana pek o kadar güvenilemiyordu. Kayabaşı'nın medahi1 ü meharicini en ala bilen ise Ali Bey idi. Deli Halil'in kangı köşe ve bucakta mahfi olduğunu dahi bilebilecek o idi. Binaen-aleyh geceden üç tabur tertib ve kable'l-fecir Kayabaşı' -na sevk u tesrib olunup Ali Bey'in dahi ber-mu'tad kollan bağlatılarak kıJağuzluk işinde istihdam olunarak Kayabaşı'nda ale's-sabah bağteten Deli Halil basıldı. Vehle-i ula.da ma'iyyetindeki eşkıya tüfenk endahtiy1e mukaavemete cür'et etmişler ise de asakir-i şahanenin hücum ve iktiham-ı diliranelerine tab-aver-i mukaavemet olamayıp $arp yollardan Ulaşlı dağlarına doğru su'ud ile firar etmişlerdir. Bu sırada Deli Halil yalın ayak firar ile Ulaşlı dağlarına çıkıp o dahi Dede Bey gibi Ali Bekir-oğlu Ali Ağa'ya dahll düşmüştür. Lakin hayvanları ve ağırlığı çizmelerine varıncaya kadar asker tarafından iğtinam olunmuştur. Validesi ve bu havalinin bir büyük beliyyesi olan Hanım dahi elinden ve kalçasından birer şeşhane kurşunu ile mecruh olmuştur. ,Deli Halil'in zevcesi Mustafa Bey'in hemşiresi kocasının en ala atına suvar olarak dağa sarıp biraz yol almış ise de hayvan geçemiyecek sarp yerlere vardıkta blçare at düşüp yuvarlanacağı vakit Hanım ayaklarinı ü_zengiden çıkarıp taşlara tutunarak ve keklik gibi sıçrayarak Ulaşlı dağlarına su'ud ile kocasına yetişmiştir. Mustafa Bey'e göre hemşiresinin · bu felaketini görmek güç ise de te'ahhüd ve iltizam eylemiş olduğu sıdk u istikaametten ayrılmamıştır. Ali Bey' den dahi eser-i hiyanet görülmemiş ise de anın artık buralarda durması muvafık-ı hal ü maslahat görülmediğinden kayd-ı hayat ile muhasses olan beş
TEZAKİR-İ CEVDET . 1 53
yüz kuruş ma'aşını almak ve Edirne'de ikaamet ettirilmek üzere Dersaadet' e gönderilmiştir.
Garibe- Neferat-ı askeriyyeden biri yalnızca Deli Halil'in odasına girip işret takımını meydanda bulmuş ve ziyade arak içip sarhoş olmağla orada sızıp kalmiş. Askerin avdetinde Deli Halil'in ademlerinden ba'zıları gelip anı odada bihuş bulmalarıyla alıp ve şeşhane tüfengiyle beraber Ulaşlı dağına çıkarıp Deli Halil'in yanına götürmüşlerdir.
· .
Bu esnada taraf-ı şahaneden Fırka-i islahiyye'yi taltif için yaver-i hazret-i şehriyari Miralay Rauf Bey İslahiye'ye geldi .
. Frrkanın asar-ı muzafferiyyetine vakıf oldu. Mürsel-zade Mustafa Bey'in biraderi Mehmed Bey ile Payas hanedanından meşhılr İmam Bey'in oğlu Ahmed Bey silahşorluk hidmet-i mucibü'l-mefharetine intihab olunarak Rauf Bey'e terfikan Dersaadet'e gönderildiler. Ulaşlı ağalarından Karayiğit-oğullari ve Kaypak-oğlu ve Çend-oğulları Fırka-i islahiyye'ye gelip arz-ı mutava'at eylediler. Karayiğit-·oğlu Kadir Ağa'nın karyesi buraya karib olduğundan İslahiye'de kendisine bir hane yapmak ve · haftada bir iki gün gelip gitmek üzere evail-i rebi'üllevvelde İslahiye meclisi azalığına ta'yin olundu. Hedef-i harekatımız dört Ulaşlı ağalıkları iken üçü. bu vechile arz-ı inkıyad et-
1 mekle meydanda yalnız Ali Bekir-oğulları ile anlara dahil olan Dede Bey ve Deli Halil kaldı. Ali Bekir-oğlu Ali Ağa sair ağalara nisbetle ehven ve oldukça söz-anlar bir adem olduğu haber veriliyor ise de bu iki dahilini feda edip de bize mutava'at etmesi kaba.il ve aşairin kavaidine mugaayır olduğundan anı silah Jı;uvvetiyle taht-ı ita'ate getirmek umur-ı zaruriyyeden görülmüştür. Şu hale nazaran hemen İslahiye'den Yarpuz üzerine çıkıp da oradan Ali Bekir-oğulları üzerine varılmak lazime-i halden görülmüş ise de bu yolu Mısır'lı İbrahim Paşa tecrübe . etmiş Yarpuz'dan ileriye hareketinde ordusu muhataraya düşmüş muahharan Kıbrıs'lı Mehmed Paşa zamanında Çatalbaş Mustafa Paşa dahi buradan sevk•ı asker eylemiş olduğu halde Yarpuz,'a varmadan bozulmuş olduğu ma'lum idi. Bu kerre beşinci ordudan gelip Fırka-i . islahiyye'ye mülhak olan bir taburun binbaşısı ol vakit Çatalbaş Mustafa Paşa fırkasında bulunmağla bu yolun sarplığı andan dahi öğrenildi. Elhasıl bu yolu terk ile Bulanık kazasına çıkıp da oradan bir münasib yol aran-
1 54 TEZAKlR-1 CEVDET
mak münasib görüldü. Kaldı ki Karayiğit ve Kaypak ve Çend oğulları mü'ellefetü'l-kulüb hükmünde olarak haklarında Fırka-i islahiyye'ce henüz emrıiyyet-i kamile hasıl olmamış idi.
Evfül-i rebiü'levvelde İslahiye mevkı'inin muhafazası için bir tabur piyade asakir-i · nizamiyye bırakılarak oradan Fırka-i islahiyye ile hareket ve Hanağzı karyesi tarikıyle İsl ahiye'ye beş saat mesafede ve Kaypak-oğlu n ahiyesi ittisalinde vaki' ve Bulanık kazasına tabi' olan Kişnez karyesine çıkılıp rekz-i hiyam-ı ikaamet olundu ve hemen Karayiğit-oğlu ve Kaypak-oğlu ve Çencl-oğlu nahiyelerinde dahi kur'a çekilmek üzere tahrir-i nüfüslarına başlandı. Bir ay mukaddem Bulanık kazası içine girmiş olan bir tabur piyade asakir-i nizamiyye burada Fırka-i islahiyye'ye munzam oldu.
Kişncz ahalisi Fırka-i islahiyye'nin hareketini duydukları gibi karyeyi terk i le civarlarındaki dağlara çıkmışlar ve harmanlarını yüzü üstüne bırakmışlar idi. Harmanların muhafazası için etrafına karakollar tertlb edildi . Bulanık kazasının hem hatibi ve hem de müftisi olan Kanber Efendi ile ba'z-ı İnuhtaran yanımıza gelmekle bir aydan beri Bulanık'daki tabura venniş oldukları zahire ve erzak bahasının hisablarını görmeleri kendilerine tenblh edildi ve KişRez karyesi ahalisi gelip da harmanlarını döğmeleri ve zahirelerini alıp samanlarını dahi bize satmaları için bunların vasıtasiyle haber gönderildi. Bunlar ise ordu içinde kalan harmanlardan eser kalmıyacağı itikadında bulunarak zahirclerinden me'yus imişler. Karyenin civarındaki tepelere gelip uzaktan tema§a ile harmanlann bıraktıkları hal üzere durduğunu görücek ma'a't-te'accüb yavaş yavaş yanaşıp harmanlarım döğdüler ve samanlarını . bize sattılar. Lakin şimdiye kadar burada para ile saman satılmamış olduğundan sair eşyanın parasını alıp da samanı parasız vermek istediler. Bunun caiz olamıyacağı kendilerine söylen dikte fi' eti olmadığından ne diyeceklerini şaşırdılar. Çaresiz Hassa ve İslahiye taraflarına orduca mu'ayyen ve ma'lUm olan es'ara kıyasen saman ve saireye fi'et konuldu. Ahali ise şimdiye kadar saman parası almamış olduklarından her [ne] denilse arz-ı şükraniyyet ediyorlardı.
Beri tarafta Kanber Efendi'nin muhasebesinde daha acib müşkiİat zuhlıra geldi. Çünki Bulanık'daki tabur bu kerre Fırka-i islahiyyc'ye karışmış olduğundan bu vakte kadar hisabmı kat'
TEZAKİR-1 CEVDET 1 55
etmesi emr olunmağla Bulanık' da bulunduğu müddetce erzak ve saire muhtarlar ma'rifetiyle karyelerden toplanıp verilmiş idi. Ahali bu makule şeyleri beylere ve ağalara meccanen veregelmiş oldukları cihetle bu eşyanın esmanını almak ümidinde değiller idi. Fakat rü'yet-i muhisebe ile alacaklarının te'diyesi em..r olunmağla Kanber Efendi ve ba'z-ı muhtaran gelip tabur binbaşısı ve katibi ile rü'yet-i muhasebeye giriştiklerinde kıyye ve fi' et ma'lüm olmadığından hayrette kalmışlar. Bunlar bir çadır içinde hisab ile meşgul olduklarında fakir dahi böyle bir muhasebe-i na-şinideyi görmek üzere bi'z-zat çadır önüne vardım ve bir sandalye üzerinde oturdum. Binbaşı : " Yağın kıyyesi burada kaç kuruşadır" deyu sual ettikte Kanber Efendi ile arkadaşları birbirinin yüzüne bakıp : "Kıyye nedir" deyu sordular. Meğer bunlar kıyye ve dirhem isti'mal etmeyip yalnız batman kullanırlarmış. Halbuki Haleb ve Maraş cihetlerinin batmanları muhteliftir. Bulanık batmanı kangısına muvafık olduğu ma'lı'.im değil idi. Lede'Hahkik Maraş batmanına muvafık olduğu anlaşıldı ve hisabı bu batman üzerine görmek lazım geldi. Bunun üzerine tabur katibi : "Pek iyi yağın batmanı burada kaç kuruşadır" deyu sordu. "Burada para ile yağ alıp satan yoktur" dediler. " Ya birinize .Yağ lazım olursa ne yaparsınız" denildi. "Komşudan alırız. Ana lazım olursa o da bizden alır" dediler. Binbaşı : "Ya nasıl edelim Efendi"
' dedi. Kanber Efendi biraz tefekküre vardı ve kalkıp Bulanık'· lılardan bir ihtiyar adem çağırdı : "Sen bir kaç sene evvel Maraş'a gitmiş idin. Orada yağın batmanını kaç kuruşa veriyo.rlardı biliyormusun" <leyu sordu. "Evet ol vakit şu kadar paraya olduğunu işitmiş idim" deyu cevab verdi. Anın rivayeti üzerine vaz'-ı fi'et olundu. Ba'dehu tabur katibi : "Soğanın batmanı kaç paraya" deyu ol ihtiyar ademden sordu. !htiyar tebessüm ederek : "Soğanın para ile alınıp [satıldığını] aba vü ecdadımdan işitmedim" deyu cevab verdi. Çare yok artık askerin diier yerlerdeki mübaya'atma kıyasen bir fi'et konuldu. Bulanık'lılar dahi ·buna razi oldular. Ben de : "Bu hisabların neticesi helallaşmağa m�vkuftur" dedim ve herifler ile helallaştım. Gavur-dağlılar burada dahi Fırka-i islahiyye'den gördükleri asar-ı adalete nazar-ı te'accüb ile bakarak taraf-ı devlete müncezib oldular. Yerli ağaların ahall üzerindeki nüfüzlarına za'f-ı külli geldi.
TEZAKİR-İ CEVDET
Buradan Ali Be.kir-oğlu üzerine hareket mutasavver iken Bulanık üzerinden Ali Bekir-oğlu nahiyesine giden yol yine Yarpuz'a çıkıp Yarpuz üzerinden ileriye hareket ise gayet su'ubetli olduğu anlaşıldı ve bir de Ulaşlı dağlan şark ve garb taraflarından mahsur hükmünde ise de Kıyı köyleri vasıtasiyle Çukurova tarafından kendilerine lazım olan şeyleri almakta oldukları ve Kıyı nahiyesinden Ali Bekir-oğlu yurduna geçilmek sühuletli olduğu öğrenildi. Binaen-aleyh Çukurova'ya inip de oradan Kıyı nahiyesi üzerine çıkmak ve us atı [bu] yüzden dahi mahsur ve me'yfıs ettikten sonra üzerlerine varıp tenkilleri çaresine bakmak suretine karar verildi ve Çukurova tarafına geçildikte artık kaffe-i mu'amelatımız Adana eyaletiyle olacağından şimdiye kadar Haleb ve Maraş cihetlerindeki kaza ve nahiyeler ile olan hisablarımızın burada kat'ı: münasıb görülmekle her tarafa i'Ian-ı keyfiyyet olunmuş idi. Ashab-ı matlub Kişnez karyesine gelip hisablarını rü'yet ettikçe alacakları nakden veya havaleten tesviye edilmiş ve Haleb ve Maraş cihetleriyle olan ilişiklerimiz kamilen kesilmiştir. İskenderun caddesinin muhafazasına me'mfır olan Mürsel-zade Mustafa Bey ve Haleb zabtiyeleri akdemce iade olunduğu gibi bu kerre Haleb mevki'i ferikı Seyyid Paşa dahi Kişnez'den Haleb'e iade edilmiş ve yanımızda yalnız Mirliva Yaver ve Hüsni Paşa'lar kalmıştır. Fakat bu esnada Mlrimiran Arslan Paşa ve Aleşkird'li Mehmed Bey beş-altı yüz kadar güzide çerkes ve gürcü ve kürd atlılariyle gelip Fırka-i islahiyye'ye mültehik olmuşlar idi. Pek güzide ve gayet mazbut suvari idiler. Ale'l-husus kürd atlılarının pek çoğu aşiret beyleri ve ağaları idi. Hep fahri olarak aşiretlerinden birer mıkdar atlı alarak Mehmed Bey'in askerine karışmışlar idi. Hatta Dersim · dağı ağalarından meşhur Mahmud Ağa dahi beraber gelmiş idi. Bunun maksudu ise şayed Fırka-i islahiyye o tarafa dahi giderse evvelce Fırka'nın icraatına kesb-i vukuf etmek maksadına mebni imiş. Erkan-ı harbiyyeden yaverimiz Hüseyin Hüsni Bey gah Kozan-oğullariyle ve gah Mağara nahiyesine gelmiş olan müfreze kumandanı Kurt İsmail Paşa ile Kozan'a gidip geldiği ve afv-i umumi llan-namelerini neşr eylediği sırada ulema gürfıhiyle ve aşair ve kaba.il kethüdalariyle görüşerek efkar-ı ammeyi epeyce celb ü te'lif eylemiş idüğinden Kozan'da efkar-ı umfımiyye ikiye münkasim oldu ki bir kısmı
TEZAKİR-1 CEVDET 1 57
Kozan-oğullarının evamirine ita'atte sebat etmek ve diğer kısmı Fırka-i islahiyye'ye arz-ı inkiyad eylemektir. Binaen-aleyh Kozan'ın ileri gelen zevatından ba'zıları Fırka-i islahiyye'ye gelip gitmeğe başlamışlardır. ' Hatta Kozan-ı şarki müdiri Yusuf Ağa'nın biraderi Hacı Bey ile Haçin müftisi Mehmed Efendi ve Kozan-ı şarkinin ileri gelenlerindan ba'zıları Fırka-i islahiyye'ye mutava'at sebeb-i selamet ve saadet olduğunu Yusuf Ağa'ya ihtar ile nasihat etmişler ise de müsmir olmadığından Kurt İsmail Paşa nezdine varıp orad�n dahi Fırka-i islahiyye'ye geldiler. Bunun üzerine Yusuf Ağa azl ile yerine Hacı Bey Kozan-ı şark! müd iri nasb edildi ve yüz nefer zabtiye tahriri için yedine buyruldu verildi ve refikleriyle birlikte Kozan-ı şarki'ye gönderildi. Mahallerine avdetlerinde İsmail Paşa tarafından yanlarına
. bir mıkdar suvari terfik ile Haçin'e izam olunup kasaba ve civar kura ahalisi bi'l-ictiına' Hacı Bey'in ıne'muriyet buyruldusu kıraat edilmiş ve Hacı Bey icray-i me'muriyyete başlamıştır ve bunun üzerine İsmail Paşa dahi ma'iyyetindeki müfreze ile Kozan-ı şarki'ye dahil olarak Haçin kasabasina bir saat mesafesi olan Rumgöz ovasında rekz-i hiyam-ı aram eylemiştir.
Çukurova'da kışlayan türkmen aşairinden Afşar aşiretinin ol esnada Sivas eyaletine muzaf olan Aziziye sancağında vaki' Sariz arazisinde iskanına teşebbüs olunduğu halde mahallince buna ba'zı teshilat gösterilecek yerde tas'ibat gösterilmiş olduğundan Afşar beyi müteveffa Çerkes Bey-zade Hacı Bey muma�ileyh Kozan-oğlu Hacı Bey ile birlikte Fırka-i islahiyye'ye
1 gelerek arz-ı hal ile hükumet-i mahfılliyyenin mu'amelatından . iştika edip istid'ası ise Fırka-i islahiyye'ce müttehaz olan usule
muvafık görülmüştür. Çünki Afşar aşireti yazın Uzunyayla'da ve kışın Çukurova'da bulunup bu esnada ise Uzunyayla'da birçok çerkes muhacirleri iskan olunmakta idi. Biz dahi bu havalideki aşairi göçebelikten men'ile isterler ise kışlalarında ve isterler ise yaylalarında iskan etmek üzere tahy1r etmiş idik. ' Afşar aşireti yaylada iskan arzusunda olup yaylaları ise çerkes muba�irlerine verilmiş olduğundan ana bedel kendilerine iskan için bir yayla gösterilmek lazım idi. Sariz arazisi ise anların Uzunyayla'daki yaylaklarına civar olmak hasebiyle bu arazinin kendilerine tahsisi muktezay-i adalet ve hakkaniyet idi. Binaen-aleyh bu babda tes-
1 58 TEZAKİR-İ CEVDET
hilat-i lazime icrasiyle kendilerinin dil-hahları vechile iskfmlan için lazım gelenlere emirler yazıldı. Bu babda mu'avenet-i Iazime icrası dahi Kurt İsmail Paşa'ya iş'ar edildi. Bu havalideki aşiretler hep gasb u sirkate me'llıf olup fakat yek diğere nisbetk ba'zıları ehvence idi. Mesela altı yüz haneden ziyade olan Delikanlu aşiretine nisbetle dört yüz haneden ibaret olan Çelikanlu aşiretinin hırsızı daha ziyade ve etraf u eknafa mazarratları daha çok idi ve bu lıavalideki aşairin en ziyankarı Tecirli aşireti idi. Ale'l-husus Tccirli kethüdalarından Kara Kethüda bir vakitten beri aşiret içinde teferrüd ederek aşiretin en ziyade şekaavet-pişeleri anıri başına toplanıp etraf u eknafı gaaretten hali olmazlardı ve Tecirli suvarisi her tarafta cür'et ve cesaret ile ma'rlıf olup daha büyük aşiretler anlardan havf ü ihtiraz ederlerdi. Tecirli suvarisi ise her tarafta ser-keşlik ederek diğer aşiretlerden ihtiraz etmeyip yalnız Reyhaniye aşireti pek kalabalık olduğu cihetle andan havf ü ihtiraz ederlerdi ve Tecirli aşiretinin çoğu Bulanık kazasına merbut ve Çukurova'da vaki' Harlıniye nam ormanlıklar içinde kışlarlar idi. Burası ise kendilerince bir mevki'-i meni' idi.
Bu sene hep aşiretler yaylaya gitmekten men'olunup hatta Reyhaniye aşireti bile Amik ovasında bulundukları yerlerde kalmışlar idi. Bu esnada Fırka-i islahiyye'nin Çukurova tarafına geçip de Kıyı nahiyesinde rekz-i hiyam-ı aram edeceği vakit olmağla Tecirli ve Cerid aşiretlerinin ırz u edebleri ile yerlerinde durmaları lazım gelirken Fırka-i islahiyye henüz Bulanık kazasına varmadan Kara Kethüda başındaki bir çok Tecirli haneleriyle birlikte Harfıniye'den kalkıp ve Bulanık kazası içinden Gavur-dağı'nı aşıp da kema-fi's-sabık yaylaya gidivermek üzere hareket :,eylediği lede'l-istihbar vurulması için Bulanık'daki tabura emir verilmiş idüğinden Kara Kethüda oymağı vurulup geriye iade olunmuş ve bir hayli hayvanları alınmış idi.
Evasıt-ı rebi'ülevvelde Mirliva Yaver Paşa erkan-ı harbiyye reisi Miralay Hüseyin Bey ile birlikte bir bölük suvari ve bir iki tabur piyade nizamiye ile keşf için Kıyı nahiyesine gönderilmiş ve Tecirliler kışla mahallerinde durup Gavur-dağı eteklerinde dolaşmamaları için tekrar kendilerine tenbilı olunması için dahi Yaver Paşa'ya emir verilmiş idi. Esnay-i rahda Kara Kethüda takımına lede't-tesadüf Tecirli eşkıyası tenbihata tevfik-ı
TEZAKİR-İ CEVDET 159
hareket edeceklerine mukaabeleyc kıyam eyleimş olduklarından Üzerlerine hücum olunarak yirmi iki neferleri tutulmuş ve bir hayli hayvanları alınıp Kıyı nahiyesine götürülmüş ve Miı:liva Hasan Paşa Payas'dan oraya gelip Kıyı nahiyesinin merkezi olan Hacı Osmanlı karyesinin üst tarafı ordu-gah olmak üzere tenşib edilmiş olduğundan Hüseyin Bey bir takım suvari ile avdet edip gelirken yine Kara Kethüda. takımına tesadüf ile üzerlerine hücum ettikte eşkıya etraftan üşüntü ederek her tarafını ihata ile anı tutmak üzere iken yakın yerde bulunan bölükler tüfenk sesini işitip ve ol tarafa seğirterek yetişip kendisini tahlis etmiş-
, lerdir. Bu mukaatelede bir suvari mülazımı ve bir çavuş ve iki nefer yaralanmı§ ise de Tecirlilcrden dahi onbeş kadar maktul ve mecrfih vuku bulmuş ve bir kaçı hayyen ele geçirilmiş ve bir hayli hayvanları iğtinam olunmuştur. Lakin erkan-ı harbiyyc reisinin böyle hoyrat bahadırlığı .edip de cüz'iyyü'l-mıkdar askerle bir aşiret üzerine hücum etmesi muhalif-i usul olmağla
· Fırka-i islahiyye'ye geldiğinde bu hareketi takbih edilmiştir. Bunun üzerine rebi'ülevvelin yirmi beşinci cuma günü Fırka-i islahiyye ile Kişnez karyesinden hareket ile Çukurova cihetine ·
inilip gece Kişnez'e dört saat mesafc�i olan Bacburunu nam mevki'de beytutet olundu. Ferdası oradan hareket ile Hacı Osmanlı karyesinin üst tarafında ta'yin olunan ordu yerinde nasb-ı hiyam ile mevcud-ı ma'iyyetimiz olan dokuz tabur piyad'.': asakir-i nızamıyye · ta'biye edildi ve · suvari alayı ile gürcü ve çerkes ve kürd atlıları karyenin alt tarafında ve Çukurova'dan ma'dud olan düzlükte yerleştirildi ve hedef-i
1 harekatımız olan Ali Bekir-oğlu her taraftan abluka edilmiş . oldu. Hacı Osmanlı karyesi Gavur-dağı'nın bir vadisinde bir
ucu Çukurova'nın kenarında ve bir ucu yukarıya doğru uzanmış tulani bir karye idi'. Bunun üst tarafında ve canib-i garbi-i cenub1sindeki sırt üzerinde çadırlar kuruldu ve etrafındaki tepeler tutuldu ve burada bir kule in§asına müba§eret edildi. Hacı Osmanlı karyesinin piş-gahında Pazar-yeri denilir bir mahalde görülen asara nazaran vaktiyle burası bir büyük kasaba olup mürur-ı zaman ile harab olarak ahalisi dağılıp dağlara çekilmiş olduğu istidlal olunmuş ve arazisi ise Gavur-dağı eteklerinde Çukurova'nın en münbit yerlerinden crlduğu görülmekle burada yine bir kasaba inşası tasmlın kılınmı§tır. Ol vakit Kars-ı Zül-
160 TEZAKİR-1 CEVDET
kadriye şehrinin yeri dahi ayniyle bu halde olup ana dahi Pazaryeri denilirdi. Vaktiyle orası Zülkadriye devletinin makarr-ı hü�umeti olmuş iken muahharan harab olup ahalisi Kars dağlarına çekilmiş ve yer yüzünde ancak ezmine-i kadimede putperest ma'bedi iken sonradan cami' olan bir kargir bina kal- · mış idi ve burası Kars dağlarının eteklerinde ve Çukurova'nın bir ucunda vasi' ve münbit ve ferahlı bir mevki' idi. Kars-ı Zülkadriye kazası eşrafından ba'z-ı zevat Fırka-i islahiyye'y� gelerek bu şehrin imarını ihtar u istid'a etmeleriyle hemen Kars dağlarından ve Çukurova aşairinden istek edenlerin burada ebniye inşasiyle tevattunları için ellerine buyruldu itasiyle iade kılınmışlardır. Kıyı köyleri öteden beri Küçük Ali-oğullarının taht-ı idarelerinde bulunup Ali Bekir-oğullarının dahi buralarda bir mertebeye kadar nüfüzları cari olduğundan bu karyelerin ahalisi bi't-tabı' Ali Bekir-oğlu Ali Ağa ile anın dahili olan Dede Bey'in gayret-keşi iseler de ordu ile üzerlerine konmuş olduğumuzdan zahir-i halde ita' ate mecbur olmağla ileri gelenleri daima yammıza gelip giderlerdi. Bulanık kazasına nisbetle burası denize daha karib ise de bir tarafla ihtilatları ve alız ü i'talan olmadığı cihetle ahalisi hal-i vahşet ve bedavette idiler. Medar-ı te'ayyüşleri arazi ve hayvan mahsulatına münhasır gibi idi. Ma'amafih içlerinde Sarı Kelle ( .Uf) ve Arslan Kurt gibi oldukça söz 'anlar kethüdaları var idi. Cümlesinin büyüğü yani kethüdalar kethüdası Ali Kahya nam bir genç adem idi. Pederi bu havalide pek mu'teber olduğundan vefatında yerine oğlu geçmiş. Fakat genç olmak hasebiyle söz validesinde idi.
Derlın-ı karyede her sabah taze tereyağı çıkarıldığından yevmiye birer mıkdar şey almak istedik. Buraca dirhem ve kıyye ve fi'et malum olmadığından fi'etinin ta'yininde zahmet çekildi. Nihayet bir su tası gösterildi. Anın üzerine pazarlık edildi. Pek ucuz bir fi' et kesildi. Her gün sabahleyin bir tas dolusu ala ve taze tereyağı alınırdı. Ma'lum olduğu üzere av etlerinin en alası durrac dedikleri kuştur. Bu kuşların Çukurova sanki vatanıdır pek kesret üzere bulunur. Hacı Osmanlı karyesi avcıları her gün durrac vururlar. Avcılar ile dahi pazarlık etmek istedik. Akçe ile pazarlığa girişmediler. Her durrac başına şu kadar barut kurşun· saçma istediler. Biz dahi istediklerini vermek ve üstüne birer mıkdar akçe dahi ilave etmek üzere pazarlık ettik.
TEZAKİR-İ CEVDET 1 6 1
Her gün beşten ona kadar durrac vurup getirirler ve .bedeli olan barut ve kurşun ve saçmayı alıp giderler ve üst tarafındaki akçeye çendan ehemmiyet vermezlerdi. Lakin Adana'dan Fırka-i islahiyye'ye pek çok esnaf gelip gitmeğe ve her türlü eşya getirip satmağa başladıkları gibi köylüler dahi derhal paranın kıymetini takdir eder oldular. Bir cuma günü ma'iyyet me'mf:ırları Ali Kahya'nın hanesinde kuzu yemek üzere ruhsat alıp gittiler. Aşçı ve ba'z-ı levazımat [alıp] götürdüler. Resmen Ali Kahya'nın validesine müsafir olup Ali Kahya'nın on üÇ yaşında bir çocuğu dahi ayak üzerinde musafirlere hizmet ederken Başkatibimiz Mazhar Bey çocuğa hitaben : "Para istermisin" deyu sormuş o dahi : "!sterim" deyu cevab vermiş. "Parayı ne yapacaksın" demiş : "Para ile ne yaparlar bilmem" dedikte : " Ta bilmediğin şeyi nasıl istfyorsun" deyicek "Bir kaç gündür bizim köyde bir para ldkırdısi çıktı. Anınçün görmek isterim" demiş. Bunun üzerine Mazhar Bey cebinden biraz çil akçe çıkarıp çocuğa vermiş. Bakıp " Tuhaf şey" deyerek geri vermek istedikte : "Al senin olsun" demiş. "Ya bunu ne yapmalı" deyu sormuş. Mazhar Bey dahi : "Adana' dan gelen esnaf ve tüccara bunları verirsen fes ve emsali her ne istersen alırsın" demiş olduğunu çadıra avdette garaibden olarak hikaye eylemiştir. Lakin garibdir ki para mu'amelesini bilmeyen çocuklar bir kaç gün zarfında paranın kadrini öğrendiler. Muhtarların çocuklarma bahşiş ' itasiyle şuraya buraya tahrirat-ı mühimme gönderirc:Ek. Kemal�i emniyyet ile götürürler ve para ile sa'ilik ederlerdi.
Hacı Osmanlı karyesi merkez olmak üzere Kıyı nahiyesi bir . kaza ittihaz ile Osmaniye tesmiye olundu. Çukurova'dan Tecirli ) ve Cerid aşiretlerinin kışlak yerleri ve Ülaşlı'dan Çend�oğlu nahi
yesi bu kazaya ilhak kılındı. İşte bu sırada Ulaşlı'dan Kaypakoğlu nahiyesi Bulanık kazasına ve Karayiğit-oğlu nahiyesi İslahiye kazasına ve Kapulı oymağı Hassa kazasına ilhaak olunmuştur ve Hacı Osmanlı karyesi hükumet konağı ve sair ebniye-i miriyye ve cami' ve mekteb inşasiyle bir kasaba şekline konulması hususuna teşebbüs kılınmıştır ve Osmaniye kazası meclisi azalığına Osmaniye kasabası mu'teberanmdan Arslan Kurt Ağa ve Akyar karyesi kethüdası yani muhtarı ağa ve Ulaşlı ağalarından Çendoğlu Molla Ağa ta'yin olunduğu gibi Tecirli müdirliği ünvaniyle Bacburnu muhafazasına me'mur olan Tecirli Rüstem Ağa
Tt.t.dkir-i Cevdet, ı r
TEZAKİR-1 CE \.'DET
dahi Osmaniye'de bulundukça meclisde bulunmak üzere azadan itibar ve hep aza'ya münasib mık.dar ma'aşlar tahsis edilmiştir ve Osmaniye kasabasında hükumet konağı ittihaz olun- ' mak üzere bir hane arandı. Kasabanın en güzel mevkı'inde hükumet 'konağı ittihazına elverişli nezareti güzel ve oldukça vüs'atli bir hane bui2:-ıdu. İki bin beş yüz kuruşa pazarlık olundu bi'z-zat gidip gördiim. Yirmi sekiz bin bu kadar arşın arsası ve epeyce kargir ebniyesi var. Bana pek ucuz geldi. "Bu haneyi müceddeden inşa edecek olsak kaç kuruşa çıkar" deyu muhtarlardan sordum. "]ki bin beş yüze olur" dediler. "Ya bu hanenin arsa bahası ne:ede kaldı. Sahibine gadir mi ettik" dediğimde güldüler. " Toprağın bahası olur mu. Köyde arsa çok. Biz ana daha ala yer göstereceğiz. Taş bdd-ı hava. Dağlarda ağaç çok. Konu komşu imece ederler parasız nakl olunur. Eks.;r parası dülger yevm'{yesi lıin bu kadar kuruşa baliğ olur. Üst tara.fi kendisine kar kalır. Bundan b�yük inayet olmaz. Sayenizde ihya oldu gitti" dediler. Bu karye ahalisi Fırka-i islahiyye ile alış veriş ederek az vakıt zarfında epeyce para kazanıp sonra da merkez-i kaza olmak hasebiyle alız ü itaya alışmışlar ve eskiden me'luf oldukları hır•ızlığa bedel ticareti kendilerine pişe etmişlerdir. Alemde �kçenin derece-i te'sir-i nüfüzu mühtac-ı beyan değildir. Fakat ne mertebe seri'ü't-tı::'<:ir olduğu bu misillu vuku'at ile müsbet ve calib-i nazar-ı dikkat olmuştur.
Tecirli ve Cerid boybeyileri ve kethüdalan ordugaha gelip giderler ve kendilerine aid olan işleri rü'yet ederlerdi. Fakat Tecirli Kara Kethüda havfe tabi' olmagi<> gdip görüşmedi. Halbuki bir kaç def'a vurulup küçük ve büyük hayli hayvanları ele geçmekle muhafaza edilerek gelip hayvanlarını alması için kendisine haber gönderilmiş ve te'minat verilmiş idi. Yine gelmeğe cesaret edemeyip şurada burada dolaştt idi. Tecirli boybeyisi Si'.i-leyman Ağa tuhaf ve la-üball bir adem idi. Bir gün anı celb ile : "Kara Kethüda takımının hll)ivanlarını ne yapacağız. Kendisi gelmiyor. Bari SrJii ashabını bulsan da sahiblerine tesUm etsen" dedim. Süleyman Ağa İ8c ol gün bir hususdan doiayı muğberü'lhatır İmiş : "Efendim niçin böyle olmıy�cak şeyleri fzam ediyorsunuz. Bu hayvanların kangı sahihlerini soruyorsunuz. Bu hqyvanlardan Tecirliler yedinde yıllanmış hqyvan yoktur. Şundan bundan ah;:, ü gasb olunmuş mallardır. Asıl sahiblerini Allah'dan başka kim bilir. Şimdi askerin eline geçti. Askerin olmak lazım. gelir. Fakat madam ki bu kadar
.TEZAKİR-1 CEVDET
merak edi_yorsunuz. Pek de ihsana müstehik olmayan Tecirli aşiretine bir iyilik edebilirsiniz. Şöyle ki bu malları satarsınız. Paralarını aşiretin vergiden olan bakaayasına mahsub edersiniz" dedi. Biz de hayvanları müzayede ettirdik. Bir mıkdarını sattık. Baklsini dahi değer kıymeti ile askere .verdik. Tecirli aşireti bakaayasına mahsfıb ettik. Bu vesile ile elimize biraz nakid geçti. Asker dahi bol bol et yedi. Süleyman Ağa'run sebeb-i tekeddürünü istifsar ettiğimiz de . ol gün · karısı kendisini boşamış. Bundan dolayı anın dahi canı sıkılmış. Meğer Tecirli aşiretinde karılar kocalarını boşamak adet imiş. Şöyle ki karı kocasına : "Ben andan mahzaz değilim" deyu haber gönderd'ği gibi kocasından boş olurmuş. Kocası dahi aşirete ilan edip kendisini beğenen bir karı varını deyu sual ettirirmiş. Bu arada bir karı çıkıp da ben anı beğenirim der ise anınla tezewüc edermiş. Bu adet-i garibe Tecirli aşiretine mahsus imiş. Fakat Aneze urbanmda dahi karılar kocalarını boşamak adeti olduğu işitildi. Antakya'· da dahi bu yolda bir adet-i garibe vardır ki örf ü adetlerince . nikahlarl kanların mai ferace giymemesi ile meşrlıt imiş ve bir karı mai feraceyi giydiği gibi kocasından boş oluyormuş. Bina.enaleyh oldukça vakt ü hali uygun olan gelinlerin cihazında bir de mai ferace bulunuyor ve bu ferace daima kadınların sandığında mahfuz duruyor. Bir karı kocasına pek ziyade darılır ise sandıktan ol inai feraceyi çıkarıp giydiği gibi kocasından boş düşüyor. Şayed kendisinin mai feracesi yok ise komşusundan alıp giyermiş.
Bu havalldeki T.ürkmen aşiretlerinin en şeriri Tecirli aşireti olup işleri daima gasb u sirkat idi. Biraz okur yazar Kara Kethüda namında biri var idi O dahi ser-defter-i eşkıya olarak ber-vech-i bala Fırka-i islahiyye'ye gelemeyip serseri geşt ü güzar ediyordu. Tecirli aşiretinde cenaze namazı kıldıracak hoca olmadığından meyyitlerini hemen fevt oldukları yerlerde defrı edip çend malı sonra bir hoca bulurlar ise kabri üzerine götürüp bir cenaze namazı kıldırırlar ve iki şahid ile zevc ve zevcenin akd-i nikahı şer'an sahih olduğunu bilmeyip mutlaka akd-i nikah için bir hoca lazımdır zanniyle zifaflarından sonra ne vakit bir hoca bulurlar ise nikah kıydırırlar ve çok kerre zevce hamil iken akd-i nikah olunur. Şühiır-ı selase münasebetiyle içlerine bir hoca giderse bir çok cenaze namazları kılar ve hayli
TEZAKİR-İ CEVDET
nikahlar kıyar. Bu vech ile eline epeyce para geçer ise de bu para ile semt-i selamete çıkmak güçtür. Ekseriya yine Teciırliler anı yollarda soyar. Hoca Efendi bir yol bulup da savuşabiJirse ne mutlu. Hırsızlara tutulur ise kazanmış olduğu akçeden başka yanındaki Mushaf-i şerifi dahi gasb ederler idi. Memalik-i Dcvlet-i aliyye hiç bir devletin memalikine benzemez. Her köşesinde böyle birer garibe görülür. Bir vilayet diğer bir vilayete belki bir vilayetin bir sancağı diğer sancağına uymaz. Anın için devletce mevzu' olan usulün her yerde muttarid olarak icrası na-kaabildir ve bir vali veya mutasarrıf me'mı'.'ır olduğu mahalde bir sene oturup da ahalisinin etvar u efkarını öğrenmedikçe hüsn-i idareye muktedir olamayıp la-ekall bir sene kadar şunun bunun re'yine müraca'ate mühtac oluyor. Biz yine sadede gelelim :
Kars-ı Zülkadriye kazasına tabi' ve Kozan hüdudunda vakı' Sunbas nahiyesi beyi Kökülü-oğlu Ahmed Bey ve Sunbas nahiyesine merbut Yağbasan nahiyesi kethüdası Gençoğlanoğlu Ahmed Ağa gibi ba'z-ı zevat bu esnada Osmaniye'ye gelip gitmeğe ve etraf u eknafda bulunan aşair bey ve ağaları arz-ı mutfıva'at etmeğe başladılar. Şu hfıle nazaran artık Kozan canibine azJ'metimiz lazım gelmiş ise de mecma'-ı eşkıya oları Ali Bekir-oğl� nahiyesini hali üzere bırakmak caiz olmıyacağından bu cem'iyeti dağıtıp da bu havalideki islahatı te's1s eylemek lazime-i halden görülmüştür.
Derviş Paşa'nın dağ muharebelerinde mehareti müsellem . olup ancak yolları ve şekl ü hey'eti mechı'.'ıl ve ormanlık ve
gayet derin ve dar vadlleri havi ve pek ziyade arızalı olan Gavur-dağı'nda hareket-i askeriyye ne kadar müşkil olduğu beyana mühtac değildir. Bir gün Derviş Paşa ile birlikte iki bölük nizamiye ile keşf için dağa çıktık. Osmaniye üzerindeki cibalin en yüksek mahalline vardık. Ordu-gahdan iki saatlik mesafe mıkdarı ayrılmışız. Meğer eşkıya cem'iyeti karşımızdaki dağ" laıda imiş. Bizi gördükleri gibi üzerimize ateş ettiler. Kurşunlan yanımızdaki keşşaf neferatının elbisesine dokundu. Fakat telefat vuku' bulmadı. Derviş Paşa'nuı bi'l-bedahe intihab eylediği bir tepe üzerine çıkıp müdafa'aya hazırlandık.. Eşkıya bizim halimize vakıf olup da cem'iyet ile üzerimize hücum etmiş olsaydılar bizleri tutmak ihtimali var idi. Fakat düşman
TEZAKİR-İ CEVDET 1 65
düşmanın halini bilmez derler. Anlar bağteten üzerimize hücuma cesaret edemediler. Biz dahi geriye yaver gönderip iki tabur celb ile kurtulduk. Ba'dehu Derviş Paşa yedi tabur seçti ve za'iflerini ordu-gahda bırakıp yerlerine sağlam neferat aldı. Cümlesine çarık giydirdi ve askerin her birine çanta yerine Rumeli usulünce keçi derisinden ma'mul birer dağarcık verdi ve askerin altı günlük peksimedleri ile mıkdar-ı kafi cebehanelerini bu dağarcıklara koydurdu. Bu dağlaırda at işlemediğ:ne mebni Derviş Paşa'dan binbaşılara kadar bi'l-cümle ümera ve zabitan birer estere suvar oldu. Beş kıt'a şeşhaneli dağ toplarının ikisi ordugahda. bırakılıp baki üç kıt'asiyle bir de havanı Derviş Paşa esterlere irkab ve istishab ile harekete müheyya oldu. Arslan Paşa ile Aleşkird'li Mehmed Paşa maiyyetindeki başı-bozuk suvarisi Osmaniye kasabasının alt tarafında Çukurova'da hayme-nişin idiler. Kürd atlıları mızraklı olduğundan anlar oldukları yerde kaldılar. Gürcü ve çerkes atlıları tüfenkli olduğundan harb etmek üzere dağa çıkmak istediler. "Bu dağlarda at işlemez ve biz sizin atlarımıza dağda arpa bulamayız" dediğimizde : "Biz sizden arpa istemeyiz. Dağda hayvanlarımızı ağaç yaprakları ile besleriz. Fakat hayvanlırımızı dahi berô.bt!r götüreceğiz ki yiyecek bulamaz isek atlarımızı kesip tegaddi eyleriz" dediler. "Ôyle ise Allah seldmet versin" dedik. Binaen-aleyh rebi'ülahirin · gurresi ve ağustosun on ikinci perşembe günü iki yüz kırk nefer gürcü ve çerkes suvarileri Arslan Paşa ma'iyyetinde mukaddimetü'l-ceyş olarak dağa sarıldılar. Müşir Paşa hazretleri dahi anların arkalarından mezkur fırka ile hareket eyledi. Askerin çadır ve kazanı olmayıp yalnız ellerinde şeşhane tüfenkleri ve sırtlarında birer dağarcık ve dağarcıklarında altı günlük peksimed ve mıkdar-ı kafi ceblı.aneleri var idi. Üzeyr sancağı hanedanından Küçük Ali-oğullarının rakibi olan İmam Bey iki yüz nefer Payas'lı. piyade asakir-i muvazzafa ve Kıyı nahiyesinden iki yüz kadar nefir-i anı ile birlikte Müşir Paşa refakatinde gitti. Çend ve Kaypak ve Karayiğit-oğulları dahi bir kaç yüz Ulaşlı tüfenk-endaz ile birlikte hareket etti. Bu fakir kumandan vekaletiyle ordu-gahda kalıp fakat seferber olan askeri teşyi' için yanıma altı bölük piyade alarak askerin arkasından hareket ettim. Gençoğlan-oğlu Ahmed Ağa'yı dahi beraber götürdüm. Mukaddema keşf için çıkmış olduğumuz zirve-i cibale kadar çıktım. Karşımızdaki Ali
166 TEZAKİR-1 CEVDET
Bekir-oğlu yaylası üzerinde cem'iyyet-i eşkıya göründü. Fakat aramızda bir büyük vadi var di. Derviş Paşa sırasiyle taburları sevk etti. Kendisi dahi ileri gitti. Bir şeşhaneli topun ağzını yukarı kaldırıp bir kobuz attırdı. Bi't-tesadüf kobuz varıp cem'iyyet-i eşkıyanın ortasında patladı. Yerden toz kaldırdı. Cem'iyyet-i eşkıya dağıldı. Bu sırada ol vadinin aşağısından yukarıya . doğru seğirdip giden bir takım suvari görüldü, Tecirli suvarisinden bir takımı eşkiyaya iltihaak için dağa çıkacak imiş deyu işitilmiş olduğundan bu suvarinin Tecirli aşireti eşkıyası olduğuna zahib oldum. Derhal durbinler ile bakıp gördük ki Arslan Paşa'nın Suvarisidir. Aşağıdan yukarıya seğirdip henüz ol kobuzun kaldırdığı toz bütün bütün zail olmadan oraya vardılar eşkıya üzerine saldırdılar. Eşkıya sarp dağlardan aşağı doğru firara yüz tuttuklarında anlar dahi şahin gibi süzülüp üzerlerine hücum ve iktiham ettiler ve gözümüzden nihan olup gittiler. Meğer at işlemez yerlere geldikleri gibi piyade olarak kılıç ve kamalarını sıyırıp eşkıyayı ta'kib ile ol havaliden tard etmiş oldukları sonradan öğrenilmiştir.
Bu esnada Ali Bekir-oğlu Ali Ağa'nın küçük biraderi olup Deli Fakı diye ma'rUf olan Ahmed Ağa bir kaç yüz eşkıya ile askerin sağ cenahındaki vadilerden çıkıp dümdar taburunun üzerine ateş etti. Taburun önünde giden cerrah binbaşısı ile bir kaç neferi vurup düşürdü. Taburunun binbaşısı Redif Efendi (muahharan serasker olan Redif Paşa'dır) bu hücı1m-ı nagehan! üzerine ne yapacağını şaşırdı. Asker kumandaya muntazır olup Deli Fakı ise istediğini nişan edip vururdu. Biz dümdar taburuna yakın idik. Lakin aramızda harekete mani' olacak arızalar var idi. Ma'amafih bunun bir çaresini düşünmeğe vakit kalmadı.Jleride bulunan Miralay İbrahim Bey iki bölük şeşhaneci ile dönüp Deli Fakı fü:erine ateş ederek hücum eyledi. · Deli Fakı takımı bozuldu. Aşağı doğru kaçtı. Lakin İbrahim Bey'in ateşi altmda bulunmağla §eşhane kurşunlarınm menzilinden kurtuluncaya dek hayli zedelendiler. Bu arada Derviş Paşa dahi geri dönüp yaralıları ordu-gaha iade etti. Ba'dehı1 kendisi askerle ileri gitti. Biz dahi oradan dönüp ordu-gaha geldik. Yaralıların timarına ihtimam ettik. Ba'zıları kurtuldu ise de cerrah ile ba'z-ı neferat fevt oldu. Ol gece Osmaniye muhtarlarından ba'zıları çadıra gelip bizimle görüştüklerinde :
TEZAK.1R-İ CEVDET
"Bu dağın işi bitti. Ulaşlı' !arın en büyük fendi üzerlerine gelen ordunun önünden savuşarak epeyce ileri çektikten sonra sağından solundar ve arkasından vurup şaşırtarak münhezim etmek sureti olup Mısır' lıları dahi bu yolda mağlUb etmişler idi. Bu kerre Miralay lbrahim Bey'in harreketi bu tertibi bozdu. Dağlıların gözünü yıldırdı. Bunlar artık bu askere yaklaşamazlar" dediler. Vakı'a dağlılar ol vechile şeşhanelerin tadını tattılar ve andan sonra asakir-i şahane üzerine hücuma mütecasir olamayıp uzaktan merhaba eder oldul ar.
Kozan'da bulunan yaverimiz Hüseyin Hüsni Bey ol gün Kozan'dan avdet ederek Kozan-ı garbi ağası -\hmed Ağa'nın pederi Ömer Ağa ve Sis müfüsi Mehmed Efendi ve Kozan-ı garbi'nin ba'z-ı vücuh ve mu'teberanı ve aşiret ağalarından ileri gelenleri ve Kozan-ı şarki müdirinin biraderi Halil Bey ile birlikte Osmaniye'ye geldiler. Ber-vech-i bala avdet ile çadırlara geld'ğimizde anlar ile görüştük ve kendileri için çadırlar kurdurup Derviş Paşa'nın av�etine kadar müsafereten kendilerini alıkoyduk. Fakir her gün sabahleyin hastaları ve kara- . kolları dolaşıp ba'dehu çadırıma gelir ve kahvaltı ettikten sonra elde olan umı'.'ır-ı asker'iyye ve mülkiyyeyi rü'yet ettikten sonra akşam üstü yine minval-i meşrı'.'ıh üzere çıkıp mevaki'i dolaşır ve bu arada ihtilas-ı vakt ederek müsafirlerimiz ile dahi görüşür ve Kozan'� dair bahisler açarak zihinleri�i daire-i inkıyada meyl ettirecek edille-i ikna'iyye ile uğraşır idim.
Ömer Ağa fakirin öyle sabah ve akşam dolaştığıma merak edip sebebini ba'z-ı rüfekasından lede's-sual : "Kumandan Paşa dağda harb ile meşgul olduğundan ordusunun şimdi kumandanlık
1 işini Kazasker Efendi görüyor" dediklerinde : "Ya Müşir Paşa da böyle dolaşır mı" deyu sormuş. "O hiç durmaz" deyu cevab vermişler. Ömer Ağa buna te'accüb ettikte : "Askere böyle bakarsan iş görür" demişler. Gençoğlan-oğlu Ahmed Ağa: orada bulunmağla : "Ağam ordu böyle olmalı. Bu tertfblere bu tedbirlere ne bu dağlar dayanır ne bizim dağlarımız karşı durabilir" dedikte Ömer . Ağa : "Evet doğrusun. Ben de teslim olmak üzere oğlum Ahmed Ağa'ya nasihat edeceğim ve dinlemez ise anı terk ile orduya gelip ken.di hisabıma ita'at edeceğim" demiş. Sonra buralarını zımnen
· bana dahi açtı. Ömer Ağa mülayim ve söz anlar bir adem olup amma oğlu hayli çetin ve haşin olduğuna mebni anın nasihat dinleyip de ita'at eylemesi meşkuk idi. Fakat İskende-
r68 TEZAKİR-İ CEVDET
run'dan buraya gelinceye dek ibraz olunan asar-ı adalet ve hakkaniyetten ahall fevka'l-adç memnun olup "Padişah size bir kitab ile bir kılıç yollamış. Kitaba ita'at edenlerin kılıç ile işi yok ve illa kılıç hazırdır" lakırdıları beyne'n-nas şüyu' bulmuş ve bu şayı'alar Hüseyin Bey vasıtasiyle Kozan'ın öte tarafına kadar münteşir olmuş idüğinden Ahmed Ağa mukaavemete kıyam ederse kendi etba'iyle yalnız kalacağı siyak-ı halden anlaşılmış idi.
Millet-i islamiyye ne mübarek millettir. Gerek nizamiye ve gerek başı-bozuk asakir-i islamiyye ne güzel askerdir. Vakt-i hazarda ma'aş ve ta'yin için sızlanırlar. Seferber olduklarında kuru ekmeğe kana 'at ederler. Bizim başı�bozuklarımız ara-sıra ta'yinat az verildi yahud vaktiyle verilmedi deyu iz'acattan hali olmazlar idi. Bu kerre Ulaşlı dağlarına çıktıklarında peksimedden başka bir şey istemez oldular. Lakin fakire dahi gayret düşüp elimden geldiği kadar kendilerine me'kı'.'ılat ve levazımat göndermekte tecv1z-i kusur �tinedim.
Derviş Paşa Ali Bekir-oğlu nahiyesine girip harb ederek ileriye doğru hareket etmekte olduğu halde civar kura ve kazalardan tertib olunan nefir-i anı askerinden her gün birer fırka gelip Derviş Pa§a nezdine sevk eyler ve anlarla beraber birer kafile zahire ve saire gönderir idim. Bu cihetle Derviş Paşa fırkasının her gün kuvveti tazelenirdi ve Kıyı nahiyesi ahallsinin ita'ati pek de samimi değil ise de Osmaniye delikanlılarından akçe ile celb ettiğim genç çocuklar vasıtasiyle her gün bir ve ba'zan iki def'a muhabere ve mürasele ederdim. Derviş Paşa ordu mevki'inden dokuz saat teba'üd eylediği halde muMberemiz kesilmedi.
Çend ve Kaypak ve Karayiğit oğulları dahi birer mıkdar tüfenk-endaz ile Derviş Paşa ma'iyyetinde bulunup bunlar ise Ulaşlı oldukları cihetle kendilerine gereği gibi emniyet olunamıyor ise de eşkıya. ile birlikte bulunmamaları bir büyük füide idi. Derviş Paşa Güllü ( Jlf) karyelerine kadar eşkıyayı kovaladı. Eşkıya b itab oldu. Dede Bey ile Deli Halil emansız bir halde kalarak Derviş Paşa'ya dehalet etmekle o dahi anlara re'y ü eman vermekle gelip tesllm olmuşlar ve mukaddema Kayabaşı'nda Deli Halil'ın arakından içerek sızıp da esir olan neferi dahi tüfenğiyle beraber getirmişler. Ali Bekir-oğlu Ali Ağa dahi : "Benim şimdiye kadar mukaavemetim bu iki müs4firimin
TEZAKİR-İ CEVDET 169
hatırı için idi. Şimdi bir ilişiğim kalmadı. Ben de size dehiilet ederim. Siz işinize gidiniz. Ben buraca olan işlerimi tesviye ettikten sonra yanınıza giderim" deyu Derviş Paşa'ya haber göndermiş . ve bu babda kaviyyen söz vermiş. Anın sözüne tamamiyle itimad olunamaz ise de asker . açıkta ve bulundukları dağlarda soğuk ziyade olduğundan Derviş Paşa bu hususta re'yimi isti'lam etti. Ben dahi askerin yedi-sekiz gün kadar açık saçık dağlarda harb ile meşgul oldukları cihetle yorgunluklarını ve Kozan işlerinin ehemm ü akdem olduğunu der-piş ederek hemen avdetini münasib gördüm. o dahi avdet ile ordu-gaha takarrüb ettikte istikbale çıktık. Dede Bey ile Deli Halil silahlan bellerinde olduğu halde başı-bozuk serkerdeleri tarzında askerle beraber geliyorlardı. Esnay-i muharebede ele geçen ba'z-ı eşkıya dahi bağlı olarak getiriyorlardı. Asakir-i şahane arslanlar gibi muzafferane dağdan aşağı doğru sür'at ve mehabet ile inerken Kozan'lılar temaşa ediyorlardı. Geldiler çadırlarında yerleştiler. Ömer Ağa ve refikleri Derviş Paşa ile görüştükten sonra ordu hediyesi olarak Ömer Ağa'ya ma'a kordon bil altın saat ve Sis müftisi ile diğer ba'z-ı rüfekasına sadece birer kaplama saat verildi ve yanlarındaki aşiret ağalarına birer hil'at giydirildi ve cümlesi rebi'ülahirin on üçüncü pazartesi günü erkan-ı harbiyye binbaşılarından yaverimiz Hüseyin Hüsni Bey ile birlikte Kozan'a iade edildi. Asıl iş tegallüben Kozan-ı garbi ağası olan Ahmed Ağa'nın inkıyadı emrinde kaldı ve · bir de akdemce Kozan-ı şarki müdirliğinden azl olunan Yusuf Ağa vehham ve müvesvis bir adem olduğundan bizlere yaklaşmayıp vadi-i ser-keşide dolaşıyordu. Fakat biraderi Hacı Bey anın yerine mildir nasb olun• muş idüğinden kuvveti azalınış idi ve Ahmed Ağa Kozan-ı garbi kaymakamı bulunarak zaten anın kuvveti ziyade idi. Pederi Ömer Ağa mülayim bir zat ise de anın nasihatini ısgaa edeceği mechul idi. Şu hale nazaran artık Kozan'a az\'metimiz lazime-i halden görüldü ve evveli keşf için erkftn-ı harbiyyeden Ahmed Muhtar Bey bir mıkdar suvari ile ileri gönderildi. Yol üzerinde kurumuş otlar pek çok olduğundan yol açmak için ba'z-ı mevaki'deki otları yakmak üzere bir mıkdar asker gönderilmesi lüzumuna dair Muhtar Bey' tarafından haber geldi. Dokuz tabur piyade ve bir alay suvari nizamiye ve bir hayli başı-bozuk atlısı ve iki bine karib mükari ile hareket edecek Fırka'ya otların mani' -i mürur
TEZAKİR-1 CEVDET
olabilmesi ba'id göründü. Ma'amafih ihtarı vechile bir mıkdar asker gönderildi.
Ev;lsıt-ı rebi'ülahirde Fırka-i islahiyye ile Osmaniye'den hareket ve Cihan nehrinden ubur ile bir gece Hemite kalesi harabesi civarında ve Cihan nehri kenarında ve bir gece dahi yine Çukurova' da beytı'.'ıtet edildi. Ahmed Muhtar Bey'in haberi tas� dik olundu. Eğer evvelce gönderilen [asker] reh-güzarımızda olan otları yakıp da yol açmış olmasaydı bu ot deryası içinden bir büyük fırka ile geçmekte hayli müşkilat çekilecek imiş. Meğer Çukurova bilmediğimiz bir alem imiş. Bu otlar içinde kürd atlıları giderken kargılarının uçları görünmüyordu. Burada kuvve-i namiye sanki kemal-i şevket ve saltanatını gösteriyordu. Her tarafında büyük küçük nehirler ve. çaylar akıyor yağmurlar mevsiminde yağıyor yağmasa bile geceleri yer yüzüne düşen latif şebnem ile nebatatı besleniyor. Temmuz ve ağustos içinde her yerin otları kurumuş iken reh-güzarımızda henüz solmağa yüz tutmuş ve bir tarafa serilip serpilmiş ipek gibi otlar görülüp bunlar kaldırıldığı gibi altından taze otlar ve zümrüd gibi çemenler görünüyordu. Çi faide ki cevelan-gah-ı aşair olmak hasebiyle hiç bir yerinde zira'at ve insan emeğine delalet edecek emare ve alamet yok idi. Her tarafında kalkıp uçan durrac kuşları ve cabeca seğirtip kaçan ceylan sürüleri bu mürg-zar-ı letafete şenlik veriyor ise de her köşesinde görülen yaban domuzları ile küçük ve büyük yılanlar dahi insana vahşet getiriyordu.
Her ne hal ise Osmaniye'den hareketimizin üçüncü günü erkence Sis kasabasına varıldı. Haric-i kasabada ordu kuruldu. Kozan-ı şarki müdirinin biraderi Halil Bey birlikte bulunmağla erkan-ı harbiyye çadırlarına müsafir verildi. Karayiğit ve Kaypak ve Çend oğulları birer mıkdar piyade tüfenk-endazlariyle birlikte gelmiş olduklarından anlara dahi ordu-gahta çadırlar kurularak yer gösterildi.
Kozan ahalisi yaz mevsiminde kaffeten yaylaya gider oldukları cihetle Sis kasabasında bir hç bekçiden başka kimesne yok idi ve yazın herkes yaylada bulunmak Kozan-oğlıllarınca mültezem bir kaaide olduğundan mesela Sis ahallsinden birisi li-maslahatin Sis'e gelecek olsa bekçilere müraca'at etmeksizin kendi hanesine bile giremezdi. Sis kasabası böyle hali ezaMU olmağla gözlerimize pek karanlık göründü. Kozan-oğlu
TEZAK1R-1 CEVDET
tarafından istikbal için kimesne gönderilmemi§ olması dahi tevahhuş ve isyanına emare ittihaz olundu. Mute'akıben Si� katoğikosu geldi. Bu cihetle manastırda şenlik peyda oldu. Ba'dehu Ömer Ağa'nın ikinci oğlu Ali Bey ba'z-ı mu'teberan ile birlikte gelerek pederinin Osmaniye'den avdetinde namizac olduğunu ve büyük biraderi Ahmed Ağa'nın Binbaşı Hüseyin Hüsni Bey ile birlikte Eşepınarı'ndan bed' ile tahrir-i nüfüs için ol tarafa gittiğini bildirdi. Devletce Ömer Ağa Kozan kaymakamı· tanınmakta ise de emr ü nehyden mahcur olup oğlu Ahmed Ağa müstekillen Kozan-ı garbf'de ağalık etmekte bulunduğu halde mahcubiyetinden naşi Fırka-1 islahiyye'ye gidemediğinden bahsile t.ahrir-i nüfüsun hitamında Sis'e gideceğini Hüseyin Bey'e söylemiş ise de meramı ancak bizleri aldatıp avutarak imrar-ı vakt edip de Fırka-i islahiyye'nin avdetinde Kozan'da kema-kan mütegallibane hükumet eylemek hayal-i fasidinden ibaret olduğu siyak-ı halden anlaşıldı. Anın bu tavrı silahsız bir mukaavemet idi. Lakin yol hazırlığımız tamam olmadığı cihetle biraz vakit Sis'de ikaamete mecbur olduğumuz cihetle anın bu mu'amelatından iğmaz-ı ayn olunmak lazım geldi.
Çünki Sis kasabasından Adana'ya on sekiz saat mesafe olup burada köy ve kend yoktur ve burada kışlayan Sırkındılı aşireti henüz yaylıidan inmemiş idi ve Sis ahalisi hanelerine gelmedikçe aşair kethüdaları dahi tereddüd ve şübheden vare�te olup da Fırka-i islahiyye'ye tereddüde başlayamıyacakları ma'lum olmadı. Şu hale nazaran Sis kasabasında askerin bir-iki aylık zahiresi iddihar edilmedikçe harekat-ı askeriyyeye mübfıderet kaaide-i hazın ü ihtiyata mugaayir görüldü. Binaen ala-zalik hemen Adana'dan zahire celbine müsara'at edildi ve Sis ahalisinin kasabaya gönderilmeleri için Ömer Ağa'ya yazıldı. Oğlu Ali Bey dahi hem ahali'yi sevk etmek ve hem de biraderi Ahmed Ağa'nın ordu-gaha gelmesi lüzumunu ihtar eylemek üzere geri gönderildi. Katoğikos Efendi dahi Sis ermcnilerinin hanelerine gelmesi için haber gönderdi. Katoğikos'un hüsn-i sirtt ü sülukü memnuniyet ü şükraniyeti mucib ve tavr u mişvarı emniyeti calib bir halde idi. Bunun üzerine Sis'lilerden ba'zıları yalnızca ve ba'zıları haneleri halkıyle beraber Sis'e gelmeğe başladılar. Zahire dahi Adana'dan tevarüde başladı.
172 TEZAKİR-İ CEVDET
Sabık Kozan-ı şarki müdiri Yusuf Ağa Gürleşen karyesinde 1 bulunup tarafdarı olan kabail ve aşair dahi suret-i isyanda olduğuna nazaran kendisi Ahmed Ağa'nın hareketine muntazır olduğu tahakkuk eyledi. Halbuki akdemce kendisi azl ile yerine müd!r nasb olunmuş olan biraderi Hacı Bey Haçin'de hükumet etmekte ve biraderi Halil Bey Fırka-i islahiyye'de bulunmuş olduğundan Kozan-ı şark! ahalisi iki fırkaya münkasim oımağla İsmail Paşa'nın müfreze ile ilerlemesi için kendisine tahrirat gönderildi. O dahi fırka-i muti'aya mu'avenet yolunda ilerliyerek Haçin'e dahil olmuştur. İşbu Halil Bey diğer biraderlerine nazaran munis ve dfır-endiş bir zat olmağla artık Kozan'da ikaamet edemiyeceğinden bahsile fima-ba'd Sivas'da ikaamet etmek üzere kendisine mıkdar-ı kafi ma'aş tahsisini istid'a etmekle kayd-ı hayat şartiylc kendisine şehriye iki bin beş yüz kuruş ma'aş tahsis ve beratı gelinceyedek sened-i muvakkat olmak üzere yedine buyruldu ita kılındı ve kendisine ıstabl-ı amire müdlrliği payesi arz olundu. Kozan'da cuma namazı kılmak mu'tad olmayıp fakat Yusuf Ağa okur-yazar bir aden'ı olduğundan ba'zan minbere çıkıp ve hutbe okuyup cuma namazı kıldırdığı var imiş. Bu adem pek muvesvis ve pek de dessas idi. Lakin Ahmed Ağa kadar kuvveti olmayıp bu kerre biraderlerinin kendisinden ayrılması hasebiyle bir derece daha kuvveti tenakus bulmuş idi.
Bu kerre Sis kasabası haricindeki meydanda taş ve kireç ile bir minber inşa olundu. Cuma günü alay imamlarından biri hutbe okuyup bi'l-cümle ordu halkıyle cuma namazı kılındı. Sis'de bulunan yerli ve dağlı ahali dahi bu namazda bulundu. Kozan'Iılar mütedeyyin ve salih ademler olduklarından şimdiye kadar kılmamış oldukları cuma namazını kıldıklarından dolayı o kadar :rriemnfın ve mübahl oldular ki bu namazda bulunan Kozan'lılan sair vatandaşları vicahen ve gıyaben tebrik eder oldular. Bu namaz Kozan dağlarını öyle sarsdı ki Kozan-oğullarının binay-i hükumetleri ta temelinden mütezelzil oldu. Bunun üzerine Sis kasabasındaki cami' -i şerif imamı için bir hitabet beratı gönderilmesini Babıali'ye arz ettik. Nice yıllar geçti ki bu beratın istihsaline zafer-yab olamadık. Meğer Kozan' ın fethinden mukaddem evkaf hazinesinin islahı elzem imiş.
TEZAKİR-1 CEVDET 173
Mısra' - Mebhas-i zülf-i semen-b4Ji uzatma kısa kes. Biz yıne sadede gelelim :
Haçin müftisi Mehmed Tevfik Efendi bu esnada Sis'e geldi. Kozan-ı şarki'nin ahvaline dair ba'z-ı ma'lumat getirdi. Kozan-ı şarki müdlri nasb olunan Hacı Bey der-dest-i icra olan islahatın neticesinde Kozan'ın ne hal Ü suret kesb edeceğini müdrik olduğundan başka mahalle nakl-i hane emelinde olup ancak büyük biraderi Yusuf Ağa'nın vehm ü vesvesesinden naşi husule gelen iğtişaşı izale ile nan u ni'met-i devleti hak etmek üzere can-siparane çalışacağını ve fakat kendisine dahi biraderi HaJil Bey gibi kayd ı hayat şartıyla mıkdar-ı kafi ma'aş verilmesi ve bu ma'aşın Kayseriye emvaJinden alınmak üzere şimdiden. tahsis edilmesi recasında bulunduğunu Haçin müftisi vasıtasiyle bildirdi. Küçük biraderi Musdık Bey ise zaten kendi halinde bir adem olup biraderleri arasına düşen ihtilaftan dilgir olarak hemen müfreze kumandanı Kurt İsmail Paşa ma'rifetiyle Kayseriye'ye nakl-i hane edip ma'aşının Kayseriye emvalinden tahsisi intizarında bulunduğu ihbar edildi. Binaen-aleyh kayd-ı hayat şartiyle Kayseriye emvalinden alınmak üzere şehriye iki bin beş yüz kuruş Hacı Bey'e ve bin kuruş Musdık Bey'e ma'aş-ı zati ve Mehmed Tevfik Efendi'ye dahi Haçin mal sanduğından almak üzere şehriye üç yüz kuruş müftilik ma'aşı bi't-tahsis sened-i muvakkat olmak üzere birer kıt'a buyruldu yazıldı ve
Müfti Efendi'nin buyruldusu kendisine verildi diğerleri dahi sahiblerine gönderildi ve keyfiyet Babıali'ye inha ve Hacı Bey i.le Musdık Bey'in beratları ve müftilik ma'aşının sureti irsal buyrulması istid'a edildi. Bu sırada Kozan-ı şarki'nin diğer mu'teberanından ba'z-ı zevat dahi gelip gitmeğe başladı. Lakin Yusuf Ağa ara-sıra bir takım e§kıya ile dolaşarak Sis'e gelip gidenlere ta'arruz ederdi ve Tapan kethüdası Yusuf Kethüda Yusuf Ağa'nın kayın pederi olmak hasebiyle Tapan tarafı hala Yusuf Ağa'nın hükİnünde idi. Binaen-aleyh Ha�in müftisinin ve sair gelip gidenlerin salimen mah:1llerine isali ve bu cihetteki yollann te'mini hususuna Yağbasan Kethüdası Gençoğlan-oğlu Ahmed Ağa me'mur edildi.
Mukaddema Reyhaniye aşireti bir müdMik ittih:1z olunmuş ise de ahalisi hala çadırlarda ikaamet eylemekte olduklarından burası bir sahih kaza şekline konulmak ve emval-i be-
1 74 TEZAKİR-1 CEVDET
kaayadan sarf ile hükumet konağı ve sair ebniye-i miriyye inşa olunmak üzere bu esnada Reyhilniye müdirliği Reyhaniye boybeyisi Mürsel-zade Mustafa Bey'e ihale ile keyfiyet Babıali'ye inha edilmiş ve Haleb vilayetine dahi bildirilmiştir.
Ber-vech-i bala Ali Bekir-oğlu Ali Ağa Fırka-i islahiyye'nin avdetinden sonra gelip tesllm-i nefs edeceğine söz vermiş' idi. Bu söze hiç kimse itimad etmemiş idi. Aşair ve kabil.il halkı ise sözlerinde dura-geldiğinden cumadel'Ulanın gurresi ve eylı'.'ıl-i ruminin onuncu günü Sis'e geliverdi. Hemen Gavur-dağı'nda kendisinin müsafirleri olan Dede Bey ile Deli Halil'in yanına -müsafir edildi ve kendisine pek ziyade ihtiram gösterildi. Anın dehaletiyle Gavur-dağı islahatının arkası alınmış olduysa da biraderi Deli Fakı yerinde kalmış olduğuna nazaran bütün bütün ilişikten kurtarılamamış idi.
Kozan-ı garbi ağası Ahmed Ağa'ya gelince Fırka-i islahiyye hakkında Kozan'lılar ulemadan isti'lam-ı hal ettiklerinde dev· let askerine karşı gelmek şer'an caiz olmadığını beyan etmişler ve Ahmed Ağa mukaavemet etmek üzere kethüdalan yanına celb ü cem' ile istişare ettikte ita'at yolunu tercih eylemişler. Bu cihetle Ahmed Ağa muharebeye cesaret etmeyip ancak kendisini tereddüdden dahi kurtaramamış lakin Sis ermeni kethüdası ve kendisinin mevsuk ve mü'temeni olan Şahin Kethüda ile müşavere ettikte o dahi : "Mukaavemet edemezsin. Dehdletten başka çare yoktur. Bi' l-farz dağdan dağa firar ile imrar-ı vakt edecek olsan bunca evliid u fyıll ve akraba vü ta'allukaatın hep Osmanlu elinde kalır. Böyle yaşamanın ne lezzeti olur. Amma teslfmiyet suretinde her halde mükerrem olursun" demiş iken yine yanımıza gelemiyordu. Fakat Hüseyin Bey'i dahi iadeye cesaret edemeyip tahrir-i nüfüs bah,anesiyle anı dahi beraber gezdiriyordu. Hüseyin Bey el altından bu ahvale kesb-i vukuuf ede-geldiği halde sarahaten bize bir şey yazamayıp fakat ba'z--ı rümı'.'ız ve işarat ile Ahmed Ağa'yı ikna' tderek birlikte orduya getireceğini iş'ar ediyordu. Benim de Huseyin Bey'e itimad-ı tammım var idi.
Lakin Sis'de ikaametten Derviş Paşa'nın canı sıkılmağa baş� !adı. Artık Ahmed Ağa geltnez ise bile Hüseyin Bey'in lüzı'.'ım-ı avdetini ihtar ve isti'cal eder oldu. Çaresiz ben de Hüseyin Bey'e artık avdet eylemesi için mektı'.'ıb yazdım. Arası çok geçmeyip Hüseyin Bey Ahmed Ağa'yı alıp cumadel'ülanın gurresi olan cuma
TEZAKİR-İ CEVDET 1 75
günü birlikte Sis'e geldiler. Ahmed Ağa'nın peder ve biraderleri ve diğer müte'allikaatı dahi hep birlikte Sis'e geldiler. Kozan-ı garbide vaki' Kisenit karyesi farsahlarından Ve meşahir-i ulema ve sulehadan ve Kozan'ca mazinne-i kiramdan olan Hacı Ömer Efendi dahi bu sırada Sis'e gelmiştir. Gayet müsinn ve lakin zinde bir zat olup sinni yüze kadb idi. Evail-i halinde Kayseriye'de tahsil-i ulum ile icazet alarak Kozan'a gelip ve ba'dehu hacc için Haremeyn'e gidip gelirken Şam-ı şedf'de Halidi'ler tarikının piri olan meşhur Şeyh Halid kzretleriyle mülakaat ederek andan ahz.-i dest-i inabet ve Kozan'a avdet ile hasbi olarak neşr-i ulüma hasr-ı ömr etmiş ve ol vakıtten beri bu kerre Sis' e vurudu arasında elli iki sene mürur eylemiş bu müddet zarfında kimes
. neden bir şey kabul etmeyip kedd-i yemin ve arak-ı cebin ile hu-sule getirdiği mahsulat ile geçinmiştir. Şöyle ki tarlayı ekip ve hasıl ettiği · zahireyi bi'z-zat değirmene görtürerek öğütüp un ettikten sonra zevcesine teslim eder ve o dahi ekmek yapıp, birlikte yerler imiş ve Kozan-oğulları kendisine fevka'l-ade ihtiram ettikleri halde anların yemeğini 1yemez ve lede'l-iktiza Közan-oğlu'nun yanına varacak olsa mahsul-i sa'yi olan ekmeğini koynuna koyup beraber götürür ve andan yer imiş. Fakat Kozan-oğulları dahi andan öşür almazlar imiş. Anın muradı mal-i tayyib yemek olup halbuki elli iki sene öşür vermediği
' · cihetle üzerinde mlrinin bir çok alacağı teraküm eylemesi kendisine dag-ı derun imiş. Bu kerre Sis'e vürı"ıdunda ihtida Adana valisi Ali Rıza Paşa'nın çadınna varıp burasını ana açtıkta o dahi : "Buralarını ben bilemem. 'Fakat burada Kazasker var. Ana mürfica'at etmelisin" diyerek alıp bizim çadırımıza ge·
ltirdi. Böyle salah ü tekva [ile] ma'rUf bir zat ile görüştüğüme memnun olarak kendisine ihtiram ve istifsar-ı hal u hatır ettim ve buraya kadar şedd-i reha] ile it"ab-ı vücud eylediğinin sebebini sordum dedi ki : "Elli iki seneden beri mal-i tayyib ile te'ayyüş etmek üzere kendi elimle ekip biçtiğim mahsUlat ile geçindim. Lakin Kozan
· oğulları benden b"şür almadılar. Ben · de verryim demedim. ,(,fra müstehikkı olmadıklarını bildiğimden versem de yerine varmıyacağını bi-liyordum. Asıl mal sahibini bulup vermek dahi mümkin olmadı. Vatan-ı aslı olmak hasebefyle Kozan' da tutuldum kaldım. Bunca senelerden beri mahsul-i sa'y u kisbimi şübhede; kurtarıp da mdl-i tayyib edemedim. Bundan sonra in"şa Allahü'l-kerfm (!,'şar-ı şer'iyyemi beytü'l-mfile tes-
TEZAKİR-İ CEVDET
l im ederim. Amma şimdiye kadar olanı ne yapmalı. Bunun çaresi nedir". Buna cevaben : " Ulemanın beytü' l' -maide hakkı var. Senin hukukun dahi aşardan olan düyununa mukaabil tutulur ve mahsub edilir" deyu tesliyet verdim. Dedi ki : "Benim de burası hatırıma geliyordu. Lakin bu hakkın hak olması ima.mü'l-müslimzn'in ta>yfnine manuttur. Halbuki taraf-ı şahane'den benim için bir şey tahsis olunmamıştır ki mahsub edelim". Ben dahi : " Taref-.ı padişah ıden hdiz olduğum me' ;;;uniyet bu mahsubiyetin icrasına kiiffdir" diyerek nam-ı padişahiye olmak üzere bi'l-vekale Hoca Efendi ile helallaştık. Ba'dehfı mahalli mal sandığından almak üzere kendisine şehriye yüz kuruş ma'aş tahsis ile hemen buyruldusunu yazdırıp : "Senin gibi ulema ve sulehddan bir ;;,atın beytü'l-malde hakkı kaldığın Padişahımız tecviz etmez. Al sen de hakkını" diyerek buyrulduyu kendisine kabul ettirdim. Ba'dehfı aşarı kime Vermesi lazım geleceğini sordu. "Belenköy bir kaza merkezi ittihaz olunmak .musammemdir. Kisenit karyesi bi't-tabı' bu kaza dahilinde kalır. Burada bulunacak me'mur her kim olursa olsun öşrü ana verirsin doğru beytü'l-male vasıl olur" dedim. Dedi ki : "Bence buraya gelmekten maksud-ı aslf geçen aşar borçlarının tesviyesi idi. Fakat bir fazla söz söyleyeceğim. Kozan-oğullarının hdli ma'lum. Lakin çok iltifatlarını gördiim. Beynimizde bu kadar hukuk var. Bunlar hakkında mümkin mertebe hüsn-i mu'amele olunmasını reca ederim". Bu bahtla dahi kendisine te'm!nat verdim.
Gelelim Kozan-ı şarki ahvaline : Yusuf Ağa'nm taraföarları azalmakta olup yalnız Tapan nahiyesi kethüdaları kalmağla Selimlü farsahları kethüdalarmın reisi ve Yusuf Ağa'nın kayın pederi bulunan Yusuf Kethüda dahi her tarafm ileri gelenleri Fırka-i islahiyye'ye gidip gelmekte oldukları halde Tapan'lılarırı geri kalması ileride kendilerini bir arbedeye uğra1mak inuhtfmel olduğu beyaniyle damadı Yusuf Ağa'ya ihbar-ı keyfiyyet ile bi'l-cümle Selimlü aş!reti kethüdalarırıı alıp Sis'e geldi. Bu cihetle Yusuf Ağa'ya nokta-i İstinad kalmayıp ve Ahmed Ağa'nın dehaletini işittiği gibi artık duramayıp hemen Sis'e gelerek arz-ı inkıyad ve dehalet eylemiştir.
Bu vechile Kozan gaailesi esasen bitmiş oldu. Fakat Kozanoğullarırıı ürkütmeyerek buradan birer tarafa def'edip de memleketi mütegallibe elinden kurtarmak maslahatı kaldı ve evvel be-evvel Ahmed Ağa'yı bir tarafa aşırmak lazım geldi. Halbuki
TEZAKİR-1 CEVDET
Sis'c gelecek olduğunda kendisine Hüseyin Bey : "Seni eğer Kozan'da bırakmazlar ise Kozan'dan bir sancağa mirimiranlık ile me'mı1r edilirsin" deyıl kendisine söz vermiş. Ahmed Ağa'ya kalsa Kayseriye yahud Niğde sancağını ister. Bunlar ise Kozan'a muttasıl olduklarından Kozan'dan çıkmamış gibi olur. Bu dahi bizim işimize elvermez. Rumeli tarafına gönderilecek olsa tevahhuş ederek firar kaydına düşer ve sair beyler dahi şübhelenir ve pişmiş aşa su katılmış olur. Buraları Derviş Paşa ve ümeray-i askeriyye ile . mutala'a ve muvazene olunarak iki tarafın maksadını hasıl edecek Bursa eyaleti dahilinde bulunan Kütahya sancağı hatıra geldi. Ahmed Ağa'yı rütbe-i mlrim!rani ile buraya me'mur etmeği münasib gördüm. Derviş Paşa : "Orası daire-i islaMtın haricinde bulunmağla derece-i me' zı1niyyetimizi tecavüz etmiş olunu:, . . Hem de def' aten m frim fra'nlık tevcfhine korkarım ki Babıalt müsa' ade etmez. Bari ıstabl-ı amire müdfrliği payesi arz olunsa" d:yerek tereddüd ettikte : . "Hüseyin Bey öyle siiz vermiş" dedim. "Ne beis var. Hüseyin Bey bu kadarcık yalancı yıkmış olsun" dedi. Ben dahi : "Hüseyin Bey benden aldığı ta'Umat üzerine böyle söz vermiş. Ben de Hüseyin Bey'e me'ztlniyyet-i mahstlsama tevfikan öyle ta'ltmat vermiş idim. Anın va'di bi'l-vasıta devletin va'di demek olur. Bundan nükul caiz olamaz" dedim ve Ali Bekir-oğlu Ağa Gavurdağı'nda vermiş olduğu sözü incaz ile Kozan'a kadar gelip kendisini bize teslim eylemiş olduğu halde bir me'mur-ı mahsusun devlet namına olarak verdiği sözün incaz olunamaması bence kaabil değil idi. Binaen-aleyh hemen Fuad Paşa'ya hitaben : "Kozan-oğlu Ahmed Ağa orduya geldi. Mırimfranlık ile Kütahya kaymakamlığına me'mtlr edildi. Hemen bahren gönderilmek üzeredir. Fakat burada iken kendisine paşa ta'b iri lazime-i hal ü maslahattan olup bu ise irade-i sen!Jyeye mevkuf olduğundan irô.de-i senfyyesini istihsal ile M-telgraf sür' at-i iş' arı niyaz olunur" deyu bir telgraf-name kaleme aldım ve : "Ben bunu imza edip yekerim. Müsa'ade buyrulmaz ise derhal isti'ja edip giderim" dedim. Bunun ü�erine · Derviş Paşa dahi muvafakat etti ve hemen bu telgraf-nameyi şifre ettirip ikimiz dahi [imza] ederek cumadel'lılanın beşinci günü keşide ettirdik. Ferdası sabahleyin Fuad Paşa'dan cevaben varid olan cev!b-name-i samide : "Mu'amelat-ı resmiyyesi der-dest olup ancak şifahen irade-i sen!Jyesini istihsal ettim. Paşa unvanını veriniz. Vürudunda me'mı1rf,yerti tanınmak iyin re' s-i eyalet olan Bursa'ya dahi yazdım"
TEZAKİR-İ CEVDET
deyfı münderic olmağla hemen ordu defterdarı Efendinin unıforması al;nıp ve bir at donatıldı . Çavuşlar ve yavetler· hazır edildi ve hemen Ahmed Ağa çağrıldı ve bir çadıra götürülüp üniforma giydirildi. Be'dehfı bizim çadırımıza getirildi. Bi'l-cümle ümeray-i askeriyye (ve kendisinin peder ve akrabasi hazır oldukları halde)1 Ahmed Paşa ünvaniyle Kütahya sancağı kaymakamlığı icra edildi. Ba'dehfr alay ile derfrn-1 kasabaya gön� derildi . O d<ı,hi yol hazırlığı ile meşgul oldu ve kendisine alacağı me'mfrriyet ma'aşından fazla iki bin beş yüz kuruş ma'aş-ı zati tahsis edildi. Biraderi Ali Bey müstekillen bir hane sahibi olmağla ana dahi kayd-ı ,hayat şartiylc bin kuruş ma'aş tahsis oluridu. Ömer Ağa'nın Ahmed Ağa ile Ali Bey' den başka yirmi iki yaşında Yusuf Bey ve on iki yaşında Mehmed Bey ve altı yaşında diğer Mehmed Bey namında diğer üç oğlu var · ise de bunların pederlerinin hacr-ı terbiyesinde olmağla anlar için ayrıca ma'aş tahsisine lüzum görülmeyip Ömer Ağa'ya kayd-ı hayat şartiyle şehriye dört bin kuruş ma'aş tahsis }.ılındı ve bir de Ömer Ağa bakiyye-i ömrünü Konya tarafında geçirmek üzere kendisine o tarafta bir çiftlik verilmesi emelinde bulunduğundan bunun için dahi _ kendisine kaviyyen söz verildi ve lazım gelen kfığıdlar tehyi'e edildi. Diğer beylerin bir takımı Ömer Ağa ile birlikte Konya' da ve diğerlerinin kimi Kayseriye'de ve kimi Sivas' da tavtin olunmak üzere mu'ayyen olan mahallerine gönderilmeleri için · ıazım gelenlere emirler verildi ve her birine münasib mıkdar ma'aşlar tahsis ıle buyrulduları gönderildi.
Ahmed Ağa Mersin'den vapura rakiben İzmir'e ve oradan mahfill-i me'mfıriyyeti olan Kütahya'ya ve pederi Ömer Ağa dahi Konya canibine gitmek üzere cumadel'fılanıı:ı O!l
uçuncü çarşamba günü cümlesi k;labalıkları ile birlikte Adana valisine terfikan Sis'den çıkarıldılar. Yine Kozan-oğulları hanedanından torun ta'bir olunur beylerden Hüseyin Ağa-zade Mehmed Ağa'nın Kayseriye'de ve Derviş Ağa-zade Ahmed Ağa ile Mehmet Ağa'nın mahdumları Hamza ve Mustafa Beylerin Kayseriye sancağı mülhakaatından Develi kazası dahilinde vaki' Everek kasabasında ikaametlerine karar verilmekle ve bun-
1 Parantez içindeki ibarenin- üstü müsveddede çizilmiştir.
TEZAKİR-İ CEVDET 179
ların dahi Kozan' da malikane suretinde köyleri olmakla mahall-i ikaametlerine muvasaletleri tarihinden itibaren kayd-ı hayat şartiyle Kayseriye emvalinden almak üzere Hüseyin Ağa-zade Mehmed Ağa ile Derviş Ağa-zMe Ahmed Ağa'ya şehriye sekizer yüz ve Mehmed Ağa'nın mahdumu Hamza Bey'e altı yüz ve bir�deri Mustafa Bey'e iki yüz kuruş ma'aş tahsis ile buyrulduları yedlerine ita olunmağla bunlar dahi mahall-i ikaametlerinc nakl-i hane etmek üzere bulunmuşlardır.
Ömer Ağa Adana tarafında fevt olmağla muhasses olan dört bin kuruş ma'aşından oğullarına münasib mıkdar ma'aşlar tahsis ile li-ecli'l-ikaame Konya'ya gönderilmişlerdir. Ymuf Ağa' -ya ihtida kendi istid'ası üzerine Maraş' da ikaamet etmek üzere şehriye iki bin beş yüz kuruş tahsis olunmuş iken andan feragat yine kendi istid'ası üzerine mahall-i ikaameti Siva;;'a tahvil olundu ve on üç yaşında bulunan oğlu Ali Bey'i Mekteb-i harbiyye'ye konulmak üzere Dersaadet'e gönderilmesi arzusunda bulunmuş iken andan dahi vazgeldi ve bir aralık Sivas'dan ferf,gat ile Dersaadet'e gitmek istid'asında bulunup sonra andan dahi fariğ oldu. Elhasıl renkten renge girip her gün bir fikirde bulunur mütelevvinü'l-mizac bir adem olmağla kendisi Fırka-i islahiyye ile birlikte dağa çıkıp da oradan Sivas'a gönderilmek üzere müsafereten erkan-ı harbiyye çadırlarında alıkondu ve biraderi Halil Bey hem kendisinin _ve hem de anın harendelcrini alıp da Sivas'a götürmek üzere Kozan-ı şarH'ye gönderildi. O dahi gerek kendisinin ve gerek Yusuf Ağa'mn evlad u iyallerini alıp Sivas'a gitmiştir.
Bu sırada Sis'de pek şiddetli bir kolera zuhur eyledi ve Kozan'ca kemal-i yüsr ü süh\Het ile rıl-nüma olan muzafferiyet ve muvaffakiyet lezzetini bu hastalık beliyyesi unutturdu. Zaten Kozan dağlarına çıkıp da orada me'murlar ta'yiniyle te'sis-i hükumet eylemek musammem iken bu kerre koleranın zuhuru üzerine dağlara askeri ilm-i tıbba tevfikan seyrek seyrek ta'biye ederek tebdil-i hava ettirmek lazım geldi.
Dede Bey ve Deli Halil ile Ali Be\:ir-oğlu Ali Ağa bizimle birlikte gelmek yahud Adana'ya gidip de avdetimize kadar kadar ikaamet eylemek hususlarında tahyir olundular. Dede Bey ile Ali Bekir-oğlu Adana'da ikaameti tercih etmekle oraya gönderildiler.
180 TEZAK1R-İ CEVDET
Deli Halil Fırka-i isiahiyye ile birlikte hareketi tercih ettiğinden anınla Yusuf Ağa ve Sunbas nahiyesi beyi Kökülüoğlu Ahmed Bey birlikte olarak hemen Fırka-i islahiyye ile Sis'den hareket olundu ve üçüncü günü Feke'ye varıldı. Kolera ise kemal- i şiddet ile hükmünü icra etmekte idi. Dağa çıkarken bir taraftan cenazeler gömülür bir taraftan koleraya tutulanlar hayvanlara bindirilerek konak mahalline götürülür idi. Hatta Müşir Paşa ile fakirin önümüzde çekilen yedekler üzerinde bile her gün birer hasta bulunur idi. Böyle elem-nak bir bade Feke'ye vardık. Müte'akiben İsmail Paşa dahi Haçin tarafından müfreze ile oraya geldi. İki asker birbirini görüp memnlıniyyet-i umlımiyye hasıl oldu. Lakin Fırka'da hastalık olduğ·undan bari müfreze bulaşmasın deyu kendimizi karantine altına aldık. İsmail Paşa ile ma'iyyetindeki zabitandan ba'zıları civarımıza gelip uzaktan musahabet olunurken İsmail Paşa : "Siz ateş içinde bulunup da bizi muhifaza için kendinizi karantine altına almak ne demek" dcyu ağlayarak karantineyi bozup yanımıza geldi . Bunun üzerine asker dahi zabt olunamayıp birbirine karıştılar. Bi-hikmeti'llahi te'ala müfrezede dahi kolera z uhur ediverdi.
Haçin müftisinin ihtarı üzerine Kozan-ı şarkl müdiri Hacı Bey'in ma'aşına bir mıkdar şey zam ile Kayseriye meclisi azalığında istihdam olunmasını istid'a etmekle ma'aş-ı muhassesine beş yüz kuruş zam ile üç bine iblağ olunarak meclis azalığında istihdam olunmak üze:ı;e Kayseriye kaymakamlığına tahdra:t gönderildi ve anın yerine Kozan-ı şarki müdirliğine Adana eşrafından biri me'mi'.ır edildi ve Haçin müftisinin hizmetine mükafüten muhasses olan üç yüz kuruş ma'aşına iki yüz kuruş zam olundu ve nefs-i Kozan üç kazaya yan'i Sis ve Belenköy ve Haçin kazalarına taksim ve Kozan-ı şarki'nin Sis'e karib olan karyeleri Sis kazasına ve Belenköy'e karib olan karyeleri Belenköy kazasına ilhaak olunduğu sırada Feke dahi Belenköy'e üç saatlik mesafede bulunmağla o dahi Belenköy kazasına ilhaak kılındı ._ Kars-ı Zülkadr�ye kazasının Tatarlı nahiyesi hfıl-i isyanda ve Sunbas nahiyesi dahi Kozan-oğullarının hükm ü nüfüzu altında bulunmağla bu iki
. nahiye Savrun nahiyesiyle bir
leşti rilerek ve bu cihette Cihan nehri boyunda iskan olunan aşair " dahi buraya ilhaak olunarak Kars-ı Zülkadriye kazası hfıl-i kadimine iade ve Kars-ı Zülkadriye kasabasının ihyasına şüru'
TEZAKİR-İ CEVDET 181
olunup bu kaza dahi Kozan sancağına ilhaak olunarak dört büyük kazadan -mürekkeb bir cesim sancak teşkil ve Adana eyaletine raht edildi ve Kozan sancağı kaymakamlığı Mirliva Hüsni Paşa'ya ihale ve rütbesine mahsus olan ma'aş ve ta'yinatından fazla olarak kendisine beş bin kuruş ma'aş tahsis kılındı ve Sis müfrisine iki yüz elli kuruş ma'aş tahsis olunduğu gibi Tapan ulemasından Küçük Mehmed Efendi dahi iki yüz elli kuruş ma'aş ile Belenköy müftisi nasb olundu ve her kazaya naibler müdirler ts'yin kılındı. Kozan sancağı için müceddedcn suvari ve piyade bir tabur zabtiye tertlb olunup Gençoğlan- . oğlu Ahmed Ağa dahi tabur ağası nasb olunmuştur. Karacalar aşireti kethüdası Vezir Ağa dahi Sis merkezi yüzbaşılığına ta'yin kılınmıştır.
Feke bir mevkı'-ı meni' olup bir harab kalesi dahi vardır ve her ne taraftan gidilecek olsa yolları sarptır. Müşir Paşa ve umeray-i askeriyye ile bir gün çadırda otururken : "Buraya harben gelmek lazım gelsrydi ne kadar askere mühtdc olurduk" dedim. Müşir Paşa : "Kırk tabura mühtac idik" dedi. Erkan-ı harbiyye reisi ise : "Harben biz buraya kırk tabur ile dahi gelemezdik" dedi. Elhasıl Feke iki Kozan'ın kilidi ve sancağın ortası gibidir. Şu h�le nazaran burası merkez-i liva olmak münasib ise de hükümet konağı ittihaz ,olunacak ebniye olmadığından ve Çukurova aşairinin iskanı bir mühim mes'ele olmak hasebiyle İnerkez-i livanın muvakkaten olsun ol tarafta bulunması münasib görüldüğünden Sis kasabası merkez-i liva ittihaz kılınmıştır. Kışlamak üzere bir tabur Belenköy'e ve bir tabur dahi Gürleşen karyesine gönderildi. Bir mıkdar nizamiye şeşhaneci ile biraz da asakir-i muvazzafa Feke kalesine yerleştirildi. Biz dahi Göksün üzerinden Maraş'a gidilecek yol.lu hareket ederek bağteten Zeytun üzerine varıp da orasını da terbiye ve islah edivermek niyyetinde idik. Lakin kolera Fırka-ı islahiyye'ye pek ziyade zedeledi. Ne yapacağımızı şaşırdık ve hala pey der-pey vefeyat vtiku' buluyordu ve bir gece Deli Halil tutulup ferdası sabahleyin vefat eyledi. Uzun boylu gayet yakışıklı kaviyyü'l-bünye vücudu sağlam mütenasibü'l-a'za cündi ve bahadır emsali nadir bir yiğit idi. Böyle vefat edivermesi herkese sairinden ziyade dehşet verdi.
TEZAK!R-1 CEVDET
Bunun üzerine Müşir Paşa dahi avdet arzusuna düştü. Gördüm ki artık böyle bir hal-i ye's ü fütur ile başlu bir iş göi:ülemiyecek. Ben de anın efkarına müşareket eyledim. Fakat avdett� bari Belenköy mevki'i görülmek üzere uğramak istedim. Bu esnada Maraş mutasarrıfı Aşir Paşa dahi fevt olmuştur. Devlette yetişecek bir adem idi. Bu havallce icra olunan islahatın te'sisine güzel hizmet ve gayret etmekte olduğu cihetle anın vefatı zayi'attan addolunarak mucib-i te'essüf-i azim olmu�tur.
Yusuf Ağa'nıri etvarı mucib-i iştibah olmağla Sivas'a doğru gönderilmek bahanesiyle Kozan'dan çıkarilıp da ba'dehü Sivas'daki . evlad u iyaliyle birlikte Samsun'a indirilerek bir vapura irkab ile İstanbul'a aşırılmak suretine karar verildi ve yanında on üç yaşında bulunan oğlu Ali Bey ile birlikte Kurt İsmail Paşa'ya tesllm edildi. Ba'dehu Feke'den Belenköy'e varıldı. Gece Kozan-oğlu Ahmed Paşa'nın harem dail-esinde ben kaldım. Derviş Paşa dahi selamlık dairesinde kaldı. Dersaadet'den çıkalı yalnız bu gece dam altında yatmışızdir. Ba'dehı'.'ı Belenköy'den hareket ile oraya on sekiz saat mesafesi olan Sis'e avdet edildi. Bu sırada Sis katoğikosu Kirağos Efendi dahi koleradan vefat edip cenazesi alay muzikası ve pek alayişli bir alay ile kaldırılnuştır. Kozan islahatında mu'aveneti görülmekle bunun vefatı dahi bizce mı'.'ıcib-i keder olmuştur. Kendisinin birader-zadesi ve Ayfotab ermeni merhasası olan ve ekser-i evkatta Katoğikos Efendi'nin yanında [olup] aramızda vasıta-i muhabere bulunan Nigoğos Efendi katoğikosluğa intibah olunmağla tasdik-ı me'muriyyeti Babıali'ye inha olunmuştur.
Sis kasabasının haricinde iki bağçe olup biri İbrahim Kethüda'nın ye diğeri Sis ermenilerinin kethüdası olan Şahin Kethüda'nın idi. İkisinde dahi pek çok limon ve portakal var idi. Kozan'lılar portakalları yiyip limona itibar etmezler idi. Bu cihetJ.e limon hiç para etmez idi. Asker birer ikişer paraya limon alarak yemekte kullanmağa ve limonata yapmağa başladı. Günden güne limon para etmeğe başladı. Bu kerre dağdan avdetimizde limonun danesi beş paraya çıktı. Bu iki bağçe sahibleri epeyce temettü' eyledi ve limon böyle para etmeğe başladığı gibi Adana'dan dahi limon getirilip satılmağa başladı. Halbuki Çukurova'nın ucunda ve Kars-ı Zülkadriye vadile-
TEZAKİR-İ CEVDET 183
rının içinde yabanı limon ormanları bulundu. Cevelan-gah-ı aşair olmağla Kars kasabası harab ve na-bedid olduğu halde bu vadller hali olmağla içindeki limon ormanları hali üzere kalmış. Bu kerre ba'z-ı aşair bunlardan limon devrşirip Sis'e getirerek satmağa başladılar. Bu yabani limonlar Payas ve Sis limonlarına nisbetle biraz ufak ve kabukları kalın olup pek ziyade dayanıyor.
Koz an'ın umı'.ir-ı mülkiyyesi Hüsni Paşa'ya muhavvel olduğu gibi umı'.ir-ı askeriyyesi dahi. Kurt İsmail Paşa'ya muhavvel olup Mirliva Yaver Paşa dahi Adana ciheti kumandanlığına ta'yin edildi ve teşrin-i evvel dühı'.il ile mevsim-i şita tekarrüb eylemiş olduğundan alay ve taburların meştaları ta'yin ile takım takım meştalarına gönderildi. Bizim yanımızda beş tabur kaldı.
Biz dahi bu kışı İstanbul'da geçirmek ve gelecek mevsim-i baharda gelip de yine islahata devam etmek üzere Müşir Paşa ile beynimizde karar verdik ve Adana ve Tarsus tarikıyle M:ersin'e gelip de oradan Taif vapur-ı hümayı'.'muna rakiben Dersaadet'e azimet etmek üzere Sis'den hareket ile bir iki saat beride hayme-nişin olduk ve keyfiyyet-i azimetimizi cumade'lı'.ilanın yirmi dördü tarihiyle müverrah bir kıt'a telgraf-name ile Babıali'ye inha eyledik.
Halbuki Yusu,f Ağa'nın Kozan'lılar ile muhabere�i hafiyyesi var imiş ve Fırka-i isl&hiyyeye koleradan dolayı arız olan perişanlığı kendisine müsa'id görmüş ve Kozan-ı garbi beyleri dahi Kozan' dan çıkarılmış olduğu cihetle bütün Kozan'ı zabt ile yeniden bir hükı'.imet-i asiye teşkilini kurmuş. Binaen-aleyh İsmail. Paşa tarafından Sivas'a doğru gönderilir iken esnay-i rahda keyifsizliğe vurup bir gece Göbelli karyesinde beytutet ettikten sonra Pağnik karyesine varıp yanında bir zabit ve yedi nefer suvari olduğu halde bir gece dahi orada kalmışlar. Yusuf Ağa ile muhabe:re-i hafiyyesi olan bir gürı'.ih-ı eşkıya ise ol gece gelip cebren Yusuf Ağa'yı almışlar ve zabit ile neferatı bir haneye habs eylemişler. Bu sırada Yusuf Ağa'nın yanında bulunan oğlu Ali Bey hadaset-i sinniyle beraber pederine nasihat kaydına düşerek: "Karındaş ve kız karındaş/arımız ve validelerimiz Sı'"vas'da hükumet elindedir. Bizim bu halde i.ryanımız hamiyyete elvermez" demiş ise de anı dahi ihafe ederek tavile-i şekaavete ·bağlamışlar ve Kozan-ı şarki'de ne kadar hırsız ve eşkıya güruhu var ise Yusuf Ağa'nın başına
TEZAKİR-İ CEVDET
toplamp Gürleşen ve Haçin ve Kötün ve Feke yollarını kesmişler. Sunbas nahiyesi dahilinde vaki' Karinti karyesi ahalisi fi'l-asıl hep hırsız makuulesi oldukları cihetle anlar dahi Yusuf Ağa'ya tabi' olarak kimisi anın yanına gitmiş ve kimisi Sis tarikının kat'ına kıyam etmiş. Bu hadiseden İsmail Paşa iki gün sonra haber alıp tedabir-i lazimeye teşebbüs ile beraber bize dahi haber göndermiştir. Bu haber-i vahşet-eser bizce pek ziyade mfıcib-i endişe vü keder oldu. Zira taburları ber-vech-i bala kışlamak üzere mevaki'e dağıtmış idik. Yanımızda yalnız beş tabur var ise de pek perişan halde idiler. İki alay nizamiye suvarisini yokladık. Ayakta sağlam kalan neferat ancak mevcfıd hayvanatı bakmağa kafi olabilir. İki alaydan sağlam · olarak iki bölük .bindirip göndermek kaabil olamıyacak. Arslan Paşa askerinin kimi fevt olmuş kimi hasta ve za'if olarak şurada burada kalmış. Aleşkird'li Mehmed Bey bizimle birlikte Dersaadet'e azim olmak münasebetiyle yanımızda ise de anın ma'iyyeti neferatının dahi çoğu fevt olmuş ve bakisi dağılmış yanında ancak on beş kadar ademleri kalmış idi.
Yusuf Ağa ise meydanı hali bulup Kozan-ı şarkl'yı ayağa kaldırdıktan sonra Kozan-ı garbi kethüdalarını celb için her tarafa . ilan-name tarzında puslalar göndermiş idi. Hatta Sis tarafını ihlal için bu tarafa dahi casus tarzında bir ademi Sis kazası aşiretlerini Yusuf Ağa tarafına da'vet ile meşgul olduğu halde Yaver Paşa tarafından Bulduk aşireti içinde tutturulup habs edilmiş idi.
Fırka-i islahiyye sanki isabet-i ayne uğradı. Nice yıllar sarf-ı mesi'i ile husule gelebilecek islahat mücerred eser-i tevfik-ı ilahi olarak altı ay zarfında vücfıde gelmiş ve yar u ·ağyarın hayret ve, te'accübünü mı1cib olmuş iken kolera zuhur ile pek az bir vakit zarfında Fırka'yı böyle bir haI-i felakete duçar eylemiştir. Kozan bu halde kalıp da kış dahi basar ise mevsim-i baharda yeniden zabtı ne kadar müşkil olacağı mutala'asiyle dfıçar-ı piç [ü] tab olduk. Binaen-aleyh taburların noksanı doldurulmak üzere altı yüz nefer ile diğer iki mükerİıi:nel tabur gönderilmesi için cumadel'lılanın yirmi dokuzunda Fuad Paşa'ya bir kıt'a telgraf-name keşide ettik ve mevcCıd-ı ma'iyyetimiz olan askerle herçi badabad İsmail Paşa müfrez_esine imdiid etmek üzere hemen ol tarafa harekete karar verdik.
TEZAKİR-1 CEVDET 185
Fakat bizim ol tarafa vusı1lümüzden evvel muhataranın derecesini anlamak ve İsmail Paşa'ya kuvvetü'z�zahr olmak üzere bir zatın seri'an ol tarafa gitmesi lazım gelmekle Sis'den ve civanndaki aşair ve kabailden bin bu kadar ncflr-i am cem' ile Aleşkird'li Mehmed Bey'in kumandası altında olarak ileri _gönderildi. Bunlar ise hep Kozan'lı olup henüz bize .tsınmamış olduklarından cüz'1 bahane ile rfı-gerdan olarak aleyhimize
' hareket edecekleri der-kar idi. Mehmed Bey burasını pek ala bildiği halde vaktın darlığını dahi müdrik olduğundan fedailik yolunda bu ıne'muriyeti kabfıl etti ve hemen kendisine bigane olan bir başı-bozuk hey'etini alıp gitti.
Bizce badi�i endişe olan bir madde dahi bu idi ki Belenköy' de bir tabur olup keyfiyyetten hl-haber oldukları halde bağteten eşkıya gelip de orasınr basarlar ise bir felakete uğramaları muh..: temel idi. Halbuki İsmail Paşa'nın bulunduğu mevki' e karib olduklanndan vak'adan haber-dar olsalar silahları kuvvetiyle eşkıyayı yarıp İsmail Paşa ile birleşebilirler idi. Binaen-aleyh yanlarına mühimmat ve zahairden taşıyabilecekleri mıkdar alarak baki eşyayı ihraak ile hemen İsmail Paşa müfrezesiyle birleşmek üzere Belenköy'den hareketleri emrini isal etmek üzere erkan-ı harbiyye binbaşılarından Ahmed Muhtar Bey'e Müşir Paşa tarafından ta'lfmat-ı şifühiyye verilerek bir kaç nefer şeşhaneci iie Belenköy'e gönderildi ve : "Be-heme-hal Yusuf Ağa'nın ahz il girifti matMb-ı kat'ı dir" deyu Sis ile Belenköy arasındaki kaba.il ve aşair kethüdalarına mektfıblar yazıldı ve Ma· raş'a gitmek üzere yola çıkarılmış olan iki tabur nizamiye Kars-ı Zülkadriye'de tevkif edildi ve Sunbas nahiyesi ahalisini cem' ile ol tarafdan dahi eşkıyayı tazyik etmek üzere erkan-ı harbiyye binbaşılarından yaverimiz Hüseyin Hüsni Bey Kars-ı Zülkadrlye canibine_ gönderildi. Biz dahi cumadel 'ahirenin ikinci günü bir kaç tabur ile dağa çıkmak üzere ale's-sabah yerimizden hareket ederken ma'den mühendisi Miralay Enis Bey koleradan fevt oldu. Fırka'mızda koleradan vefat edenlerin en sonu bu idi. 01 vechile mevcfıd-ı ma'iyyetimiz olan asker ile kalkıp Sis kasabası piş-gahından geçerken Yaver Paşa ve Sis müftisi Mehmed Efendi ile diğer ba'z-ı mu'teberan istikbale çıkıp ber-vech-i bala Yusuf Ağa tarafından Sis cihetine gönderilmiş ve Yaver Paşa tarafından alız ü girift edilmiş olan casusu getirdiler ve za-
186 TEZAKİR-İ CEVDET
ten şekaavette müstemir bir şerir olduğunu beyan ettiler. Ba'dehu mazbatası yapılmak üzere hemen at üzerinde olduğumuz halde salbine emir verdik. Derhal orada bulunan bir ağaca salb ile emsaline ibret gösterildi ve hemen durmayıp ileri hareket olunarak dağa tırmanıp çıkar iken İsmail Paşa tarafından bir zabit gelip Yusuf Ağa'nın tutulduğu haberini getirdi. Gelelim Yusuf Ağa'mn ahvaline :
Ber-vech-i bala Yusuf Ağa i'lan-ı isyan ettikten sonra Pağnik tarafında vaki' Haç-beli nam mevki'de mütehaşşid olan üç yüz kadar eşkıya üzerine İsmail Paşa tarafından bir mıkdar asakir•i nizamiyye sevk olunmasiyle lede'l-mukaabele şeşhane kurşunlarının te'siriyle eşkıyadan on iki neferi telef ve bir haylisi mecruh olup ve yirmi iki neferi tutulup hakisi perişan olmuş ve Kötün ile Feke arasındaki eşkıyadan dahi üç neferi ele geçirilmiş ve Yusuf Ağa da'vet-name irsaliyle celbine çalıştığı Karacalar aşireti kethüdası Vezir Ağa kendi aleyhinde hareket ederek bir hayli tüfenk-endaz ile Belenköy'e varıp sair aşiretlerden dahi epeyce nefir-i am toplanarak Belenköy kaymakamı Bekir Bey iki binden ziyade nefir-i am ile Belenköy'den hareket ederek Feke havallsini tutmuş olduğum•. mebni Yusuf Ağa artık oralarda duramayıp Göksu nehrinin sol yakasına geçmiş ise de kendisinin kayın p0ederi ve Selimlü farsahları kethüdası olan Yusuf Kahya dahi kendisine pey-rev olmadığından Gürleşen karyesi ile Kiraz-dağı arasında Aşağı-oba ta'bir olunan Hüseyin-beli nam mevki'de istikrar etmiş ve Gürleşen'de hayme-nişin olan tabur üzerine beş yüz nefer eşkıya sevk eylemiş olduğundan lede't-tekaabül eşkıyadan on beşi telef ve bir haylisi mecruh olup ve beş neferi tutulup hakisi münhezimen firar eylem�ş ve asakir-i şahaneden ancak bir nefer şehid ve iki nefer mecruh olmuştur.
Yusuf Ağa Sis tarikını tutmak için oğlu Ali Bey ma'iyyetiyle Sis cihetine bir fırka eşkıya sevk edip bunlara dahi Aleşkird'li Mehmed Bey'in takımı karşı gelmiş. Garibdir ki Mehmed Bey ile Sis'den çıkan nefir-i am askerinin çoğu esnay-i rahda dağılıp yanında kalanlar dahi uzaktan Ali Bey'in askerini gördüklerinde : "Biz Kozan-oğullarına tüfenk atamayız" deyu Mehmed Bey'e cevab vermişler. O dahi ne yapsın : "Hakkınız var. Hukuk-ı kadime bunu zcab eder. Lakin siz tüfenk atmayınız. Yal-
TEZAKİR-İ CEVDET
nız şu dağların iki tarafına dizilip sryirci olunuz" demiş. Anlar dahi dağların üzerine dizilmişler. Mehmed Bey dahi on beş kadar ademi ile bir boğazı tutup şeşhane atmağa başlamış. Düşman düşmanın halini bilmez. Ali Bey sür'atli hareket ile ileriye seğirtmiş olsa Mehmed Bey takımını esir edebilir iken görünen kalabalığı hep kendisine düşman sanıp geriye dönmüş ve avdetind.e İsmail Paşa'nın aşkerine tesadüf ile bir yaylım ateş yiyip ma'iyyetindeki asker bozulmağla o dahi pederinin yanına firar eylemiştir.
Yusuf Ağa ise cüz'iyy ü'l-mıkdar eşkıya ile Göksu köprüsü başına inip Gürleşen karyesi ahalisınden ba'zılarına haber göndererek anları iğfal ile yeniden cem'iyet tedarikine kıyam eylemiş. Halbuki Gürleşen ahalisi Yusuf Ağa'dan usanmış ve muharebeden canları yanmış olduğundan Gürleşen kethüda-, !arından Misll Hasan Kahya ahaliden bir takımı ile bi'l-ittihad gfıya Yusuf Ağa'nın cem'iyetine mültehik suretinde yanına varıp derhal Yusuf Ağa'yı kayd ü bend ile zabitan-ı askeriyyeye teslim etm şler ve memleketi anın belasından kurtarmışlar. Ber-vech-i bala Sis piş-gahından hareket ile henüz dağa tırmanıp çıkarken Yusuf Ağa'nın tutulduğu haberi gelicek askere tebşir-i keyfiyyet ile oradan ric'at olundu. Sis piş-gahına geldiğimizde ahali çıkıp tebrik ile Padişah'a du'a ettiler. Biz dahi durmayıp hemen ol gün sabahleyin kalkmış olduğumuz hayme-gahımıza geldik ve bu vechile gaailenin her-taraf olduğunu ha-telgraf Babıali'ye bildird:k ve salifü'z-zikr Karinti karyesini ihraak ile ahallsini Çukurova'ya indirerek iskan eylemek üzere ol tarafta bulunan · Hüseyin Hüsni Bey'e tahrirat gönderildi. Sunbas nahiyesine mülhak Tatarlı cema'ati dahi sengistan ve dar ve sa'bü'l-mürur mahallerde tevattun edip Karinti karyesi ahalisi gibi gasb u sirkat ile me'llıf olduklarından anların dahi . bu vechile Çukurova'ya indirilmeleri · ve Pazar-yeri denilen mahalde iskan ile eski Zülkadriye kasabasının imarı hususu dahi Hüseyin Bey'e ilave-i me'mılriyyet edildi.
İsmail Paşa müfrezesinde bi-hikmeti'-llahi te'ala tüfenk patlamağa başlayıcak kolera hastalığı zail olduğu gibi bizim dahi bu hareketimizden yan't ber-vech-i bala dağa kadar gidip geldikten sonra fırkamızda koleradan bir eser kalmadı. Yusuf Ağa'nın artık doğruca İstanbul'a gönderilmesi lazime-i halden
188 TEZAKİR-1 CEVDET
iken yine geceliyin firar sadedinde bulunmağla karakol tarafından kurşun ile vurulup idam edilmiş olduğu haberini bu kerre İsmaıl Paşa yanından avdet edip gelen Ahmed Muhtar Bey getirdi. Yusuf Ağa'nın biraderi Musdık Bey dahi bu esnada mahall-i ikaameti olan Kayseriye'den firar ile cebel-i Kozan'a gelirken Develi kazasında tutulup Kayseriye'ye iade edilmiş olduğu haber alındı.
Kozan-oğlu hanedanından bulunan beyler ve. ağalar ve haremleri çocuklu olan dul kadınlarına varınca hep ber-minval-i meşruh Konya ve Kayseriye ve Sivas taraflarma çıkarak Kozan sancağı bu esnada kamilen tahliye edilmiş idi. Fakat Kozan-oğullarının bu havalide tek durmıyacakları Yusuf Ağa'· nın keyfiyyet-i isyiını ve biraderi Musdık Bey'in firarı ile istidlal olunduğundan artık bunların Rumeli canibine aşırılmaları İsmail Paşa ile bi'l-muhabere karar-gir olmuş idi. Yusuf Ağa'· nın biraderi ve sabıkaa Kozan-ı şarki müdi'ri Hacı Bey Kayseriye'ye giderken Aziziye tarafında fevt olmağla anın çocuklarına dahi ma'aş tahsis olunmak üzere Dersaadet'e gönderilmeleri İsmail Paşa'ya bildirilmiş idi. Muahharan Samsun'a bir beylik vapur celb ile Konya ve Kayseriye ve Sivas tarafların dabulunanlar yek-diğerinden bi-haber olarak sahile indirilip cümlesi ol vapura irkab ile Dersaadet'e gönderilmişlerdir ve Kütahya mutasarrıfı Ahmed Paşa'dan başkasının emlaki füruht olunarak esmanının kendilerine isali hususu Kozan kaymakamı Hüsni Paşa'ya havale olunmuştur.
Kozan-oğullarından ve Samur Ağa-zadelerden müteveffa Enbiya Bey'in dokuz yaşmda ve Mehmed Bey namında bir oğlu Kozan'da kalmış olduğundan kendisine ma'aş tahsisiyle li-ecli'l-ikaa�e validesiyle beraber Tokad'a gönderilrrı.esi İsmail Paşa tarafından inha olunmağla ana dahi şehriye iki yüz eIIi kuruş ma'aş tahsisiyle buyruldusu İsmail Paşa'ya gönderilmiş ve ber-mucib-i inha Tokad'a gönderilmesi için tahrirat yazılmıştır. Kozan'ın tahrir-i nüfüsu henüz hitam bulmadığından ikmal-i nevalası için kol kol me'murlar ta'y!n edilmiş ve sair mahallere nümune ve iane-i askeriyyenin tevzi'ine vesile olmak üzere Sis kasabasının kur'a-i askeriyyesi çekilmiştir. Kozan-ı şarki'de dahi İsmail Paşa tarafından kur'a çekilmeğe başlanmış ve Haçin kasabasının iane-i askeriyyesi vaz' u tevzi' olun-
TEZAKİR-İ CEVDET 189
muş idi. Hüseyin_ Hfüıni Bey dahi Tatarlı ve Sunbas nahiyesiyle diğer Kars-ı Zülkadriye karyelerinin tahrir-i nüfüsuna başlamış olduğundan hitamında Kars-ı Zülkadriye kazasında bulunan iki tabur nizamiyenin kışlamak [üzere] Miralay İbrahim Bey ma'iyyetiyle Maraş'a gönderilmesi Adana ciheti kumandanı bulunan Yaver Paşa'ya tenblh edilmiştir.
Sis ile Adana'nın arası on sekiz saatlik mesafe olup burası Çukurova'nın en büyük aşiretlerinden olan Sırkıntı aşiretinin kışlası idi. Bu kerre Sırkıntı aşiretinin burada karyeler teşkiliyle iskanları . karar-ı vaki' iktizasından olup Kozan ve Adana sancaklarının hüdudu dahi ta'yfü olunmağla Sırkıntı aşiretinin bir kısmı Adana cihetinde kalmağla müstakillen müdirlik ittihaz olunarak müdirliğine Sırkıntı hanedanından Yusuf Bey ve Kozan cihetinde kalan kısmı Sis kazasına merbı1ten idare olunmak üzere mildir vekaletine . işbu Yusuf Bey'in birader-zadesi Ahmed Bey ta'yin ve teşrin-i evvelin on beşinden itibaren Yusuf Bey' e bin yedi yüz elli ve Ahmed Bey' e yedi yüz elli kuruş ma'aş tahsis kılındı. Bu misillu icraatın arkası alındıktan sonra Adana canibine hareket ile Hey'et-i islahiyye'yi fesh etmeksizin ma'iyyet me'murlarından ba'zılarını bu tarafta terk ve ba'zılanm istishab ederek Dersaadet'e azimet etmek ve mevsim-i baharda yin� emr-i islahata devam eylemek üzere Derviş Paşa ile beynimizde karar verdik ve bu vechile Dersaadet'e avdet etmek üzere . olduğumuzu cumadel'ahirenin yedisinde çıkan posta ile Babıali'ye bildirdik. Ba'dehU Sis civarından hareketle Adana'nın üst tarafında vaki' mürtefi' cebellere Vusul bulduk ve Mersin'den vapura rakiben Dersaade'te avdet etmek niyyetinde iken Fırka-i islahiyye'de kolera hastalığı külliyyen zail olup Adana ve Tarsus taraflarında ise henüz başlamış olduğuna mebni bu niyetten sarf-ı nazarla Payas'dan vapura binmeğe n�yyet ve bura:. da Adaria ile ihtilattan memnfı' olarak çend ruz ikaamet ederek bi'l-muhabere tesviye-i umura mecbur olduk.
Dede Bey'in pederi Musdık Paşa Dersaadet'de bulunup kendisinin dahi Rum canibine aşırılması zaten musammem idi. Amma Ali Bekir-oğlu Ali Ağa bir mıkdar ma'aş tahsisiyle Adanada ikaamesi musammem iken biraderi Deli Fakı Gavur-dağı'nda kalıp arz-ı dehalet etmediğinden ve oraca ne vakit olsa bir gaaile çıkarması melhuz olduğundan Ali Ağa'nın dahi Adana' da
ıgo TEZAKİR-İ CEVDET
bırakılmasına cesaret olunamadığından Dede Bey ile birlikte Niş'e kadar gönderilmiştir.
Menemenci-oğlu Ahmed Bey ile Karsantı-oğlu Fırka-i islahiyye'ye gelip de isbat-ı vücud etmediler. Bu kerre Sis'den Adana'ya teveccühümüzde da'vet ettik yine gelmediler. Bizim niyyetimiz ise Ahmed Bey'i Adana meclisi azalığına ta'yin ile buraya nakl-i hane ettirmek ve Karsantı-oğluna bir mıkdar ma'aş tahsis ile bir mahalde ikaame ettirmek idi: Anlar Fır·· ka-i islahiyye'yi tanımadıkları cihetle bir aralık tutulup da DeTsaadet' e gönderilmeleri Yaver Paşa'ya havale olundu. O dahi bir aralık bunları alız ü girift ile Dersaadet' e göndermekle Ahmed Bey'e şehriye .beş bin kuruş ma'aş tahsis ile vefatına kadar Dersaadet'de ikaame edilmiş ve Karsantı-oğlu dahi Rumeli canibine gönderilmiştir.
Adana'ca olan işlerimiz tesviye olunduktan sonra Misis ve Kurtkulağı tar!kıyle Payas'a varıldı. Uzeyr hanedanından ma'hud İmam Bey hare namiyle canib-i mMden mebaliğ-i külliyye almakta olduğu halde hükCımet-i mahalliyyedcn emin olmadığı cihetle hükumete gelip gitmez ve hükumet dahi ana emniyet etmez idi. Şu hale nazaran anın .Payas'dan kaldırıl. ması lazime-i halden idi. Halbuki Payas'dan hareket edeceği-miz zaman bizim yanımıza dahi gelmedi. Da'vet eyledik ba'z-ı a'zar-ı vahiye serd eyledi. Bir aralık alız ü giriftiyle Dersaadet'e gönderilmesi Payas sancağı kaymakamı Veys Efendi'ye tenblh kılındı. Arası çok geçmeyip Veys Efendi İmam Bey'i tutup Dersaadet'e göndermekle ana dahi şehriye iki bin kuruş ma'aş tahsis ile Dersaadet'de ikaame edilmiştir. Bizler ise Payas cihetindeki umur-ı islahiyye için ta'limat-ı lazimeyi me'murlara ita ettikten sonra Payas'dan vapura rak:ben lenger-endaz-ı azimet olduk ve evahir-i cumade1'ahirede Dersaadet'e vusul bulduk. Bundan sonra zuhura gelen vuku'at bi-mennihi te'ala diğer tezkire ile beyan olunur.
Fi 5 zilka' de sene 98 ve fi ı6 eylül sene 97
TEZKİRE No. 29
Yirmi sekizinci tezkirede beyan olunduğu üzere bin iki yüz seksen iki sene-i hicriyyesinde Payas'dan Dersaadet'e avdetimiz esnasında me'muriyetimiz Meclis-i valay-i ahkaın-ı adliyye azalığından Meclis-i i\li-i hazain azalığına tahvll buyrulmuş idi. Ol vakit Meclis-i ali-i hazain Rüşdi Paşa'nın taht-ı riyasetinde olarak umur-ı maliyyenin islahı için mülgaa Meclis-i ali-i tanziınat raddesinde ve Meclis-i vala'nın fevkında olarak müceddeden te§kil olunmu§ bfr meclis idi. Dersaadet'e geldiğimde bu mecliste Varaka-i sahfhe nizam-namesi mevzıl'-1 bahs olup bu nizam-nanie itmam ile tab'u neşr olunmuş• tur. Andan başka bu meclisin bir ba§lı eseri görülmemiştir. Fırka-ı islahiyye fesh olunmamı§ olduğu cihetle Meclis-i hazain' e devam etmekte olduğum halde bir taraftan dahi arasıra Derviş Paşa ile birleşerek Fırka-i islahiyye'ye aid olan işleri rü'yet ve tesviye ederdik. Ol esnada Kozan'ın kur' -a-i askeriyyesi hitam bularak Kozan'lılardan bir çok gönüllüler zuhur ile askere kayd olundukları Kurt İsmail Paşa tarafından ha-telgraf bildirilmekle Babıali'ye arz u beyan edilmiştir. Kars-ı Zülkadriye kazasında bulunan erka�-ı harbiyye binba§ılarından Hüseyin Hüsni Bey'in himmetiyle Pazar-yeri nam mahalde Kars-ı Zülkadriye kasabası müceddeden in§a vü ihya olunmakta idi ve Dersaadet'e gelirken Ayas ve Yumurtalık limanlariyle Karataş iskelesinin ve mahall-i sairenin keşfi için Payas tarafında bırakılmış olan Ahmed Muhtar Bey bu esnada Dersaadet'e avdet . etmekle vermi§ olduğu takririn sureti burada kayd �lunmak münasib görülmüştür.
Ahmed Muhtar Bey tarafından verilmiş olan takririn sılreti
Ahval-i Karataş
Karataş burnu lskenderun �örfezinin taraf-ı şimiilfsini sedd eden karanın ucu olup harita-i mahsusasında gösterildiği vechile mahô.ll-i merkuum etriifı sur ile muhat bir şehr-i azfm harabesi olup şimdiki halde gerek sur ve gerek hanelerin yalnız temelleri ile zfr-i zemfnde ba'zı mağaraları rü'yet olunabilip ve şehr-i mezburun yedi-sekiz bin haneden mürekkeb olduğu görünen cesameti halinden istidlal olunur ve mahall-i
1 92 TEZAK!R-İ CEVDET
mezbUrede ma' -i cari' -i leziz olmoyıp pek yok kıpıuları mevcad ise de derunları dolmuş fakat iskelede bulunan kuyuların suyu tatlı olduğundan anların dahi bunlara mümasil olması akıldan ba'td değildir ve tepelerin eteklerinde ba' zı küçük pınar gözleri görünüp iskele ahô.lis_inden sual olundukta mualıharan peyda olduğu cevabı alınmıştır ve nehr-i Ceyhan ise mahdll-i mezbtırun iki saatlik mesafesinden geçtiği ,ve ara
yerinde hiç bir mani' ve hailin bulunmadığı cilıetle surun bir çeyrek ydhud yirmi dakikalık mahalline nehr-i mezbllrdan istenildiği kadar su getirilebilip bir ucu denize verilir ve kadiminde dahi bu vechile idare olunduğu ihtimfil-i kavfdir.
lşte her ne suretle ise şehri-i mezbllrun ahfil fsi dağılıp fak at iskelede on kadar hane kalarak civarları orman ile ilıdta olunduktan sonr� bundan bir hayli vakit evvelce iskele-i mezbareye fellah/ardan beş on hane gelip iskan etmiş ve şimdiki halde nısfı dtvfir-ı binada ve nı.if-ı . diğeri hu[ğ]larda beytutet eden elli altmış haneden ibaret olup buralarda havanın let4fdiyle iskan eden ahalfnin yaylağa ihtiyacları olmadığı ahalisinin takrfr!erinden ve eşkal ü hey' etlerinden müstebandır ve iskele ise hartta-i mahsusunda rü'yet olunacağı üzere Karataş burnundan berren bir saat mesafede olarak lskenderun körfezinde vaki' olup mahallinin taht' t bir liman bulunmadığı ve sun' f bir liman yapılmağa mfiste' id bulunduğu cihetle denizin şiddetli dalgalarının geleceği cihetle metin ü rasfn olarak bir sed inşa olunmuş ve maMll-i mezbt1run poyraz tarafı kara ile muhdt ve gün doğusu tarefı köifez dahili olduğundan ol tarefı dahi açık bırakılarak inşa olunan sed yalnız lodos tarafiyle riyah-ı garbfye hdil olmak üzere inşa olunarak liman tehaddüs etmiş ve riyah-ı garbinin istikaameti sedd-i mezbura mail tesadüf ettiğinden bi't-tabı' tras-ı hasar edemeyip fakat lodos rüzgarının istikaameti ise sedde amı1den tesadiif edip hiç bir mahal dahi hail olmıyarak doğrurhın doğruya enginden geldiği cihetle sedd-i mezhUr enginden gelen lodos dalgalarının taht-ı şiddet-i te' sfrinde kalarak harfibiyete yüz tutup taşları ka' r-i deryaya dökülmekle şimdiki halde haritada gösterildiği üzere ada hey' etinde üç beş parça olarak kalmış ve mualıharan hasıl olan gediklerden lodos dalgaları kum ve ;amur atarak ve gelip giden tüccar sefzneleri hamulesini aldık;a sqfra .. boşaltarak limanı dolmuş ise de yine tüccar sejfneleri işlemek� tedir ve bir de Karataş keşif harf tasında ve umum harftada ne sd.retle bulunduğu rü'yet olunacağı vechile dalyan yapılmak üzere denizden bir kol su alınarak ovaya verilip ff-zamanin!i-hdz/i. metrı1,k bulunmuş olmağın vfiridat-ı vejfre mu'attal bulunmuştur.
TEZAKİR-İ CEVDET 1 93
Alval-i Ayas
Ayas lskenderun körfezinin dahilinde ve muhit-i şimaltsinde bir şehr-i harab olup harabesinden istidlal olunduğuna nazaran on bin haneyi mütecaviz zann olunur ve üç yüz elli hatve tul ve yüz elli hatve arzında haritada görüleceği üzere limdn-ı sun'znin yanında ı'ki arşın sihaninde duvar ile burclardan ibaret bir kalesi olup deniz tarafında bulunan iki dıl'ı bütün bütün ma'dum ve diğer tarafları harabe ve hendeği dahi var ise de arz u umkunun kaW olmasından la-şey makamın.fadır ve bundan başka şehir harabesinin ucunda leb-i derytida mücedded gibice ve sedd-i liman üzerinde harabca yirmişer otuzar kişilik birer kuleleri dahi mevcuddur ve şehr-i mezbı1rıın ahdltsi ise on beş haneden ibaret olarak derdn-ı kal' ada bina etmiş oldukları hanelerinde oturmakta ve bu arazinin ab u havasını senli etmektedirler ve bu şehir harabesinin cüz'fce ma'-i lezfz-i cdrt-i daimtsı' var ise de kadtminde bulunan kesret�i nüfusu idare edemiyeceği cihetle Gavur-dağı'nda Osmaniye kasabasının
. yukarısında bulunan Mitisin nam yayladan cereyan eden derenin suyunu ibtida zir-i zeminden ha' dehıl meydanda olarak bend ile Erzin civarında ovaya indirip yine bend ile dolaştırarak Karanlıkkapı'dan geçirip şehre taksim olunmak üzere kale nezdine inşa olunmuş havuza (sal etmişler ise de şimdiki halde bend dahi ma' dum bulunmuş ve limanın seddi ise münhedim olarak ada hey' etinde parça parça bulunmuş ve limanı dahi epcyce dolmuştur ve bu liman�ı sun' ı körfezin dahilinde bulunduğu ecilden seddine 'isabet edecek dalgalar katılü'l-mesôfe olan deryanın dalgası demek olmağla Karataş limanı seddinin bulunduğu taht-ı taz
yikta bulunmaz ve Yumurtalık limanı ise gayet vasi' tabt'z bir liman olup kurbiyeti cihetiyle Ayas bu limanın kapısı mesabesinde bulunmuştur.
Ayas ve Yumurtalık cıvlirı yani nehr-i Ccyhan'ın Bozağaç tesmrye olunan lskenderun köifezi tarafı be-gayet malısUldar ve münbit ve lıer şrye miiste'id bir arazi olduğu re'ye' l-ayn müşahede ve istihbar olunmuştur ve Çukurova'ya nisbetle şu kaltlü' !-mesafe arazide kırk kadar karye
yeri olup el-hiiletü•hiizıhi hardbelııri müşahede olunmakta ve bu günlere değin hdlİ}leten hiil !Je durmakta iken lehü' l-hamdü ve' l-minne saye-i
. haz
ret-i şahanede Fırka-i celfle-i islahiyye'nin bu nevahıde geşt ü giizarını müte' akib husule gelen emniyetten naşi haylice taleb-kdrlar zuhılr etmekte ve şu ahvale cümle tarafından teşekkürler olunmaktadır.
Gerek Bozağaç ve gerek Yüreğir ovasında bulunan karye ve çiftlikat ahalisi hubUbiitı tahn ettirmek üzere Tarsus yahud Adana veyilhud Misis değirmenlerine gitmeğe mecbar olup bu sı1retle kimi on ve kimi
Te.tdkir-i Cerıdet, 13
1 94 TEZAKİR-İ CEVDET
on beş ve on sekizer saatlik mahallere kadar tahn-ı dane için gittiklerinden başka mezkur değirmenlerde rast geldikleri izdiham-ı nas pek ;ok müşkilat verdiği müşahede olunmuş. Halbuki mahalldt-ı mezkurenin vasatında ne!ır-i Ceyhan üzerinde Kızıltalıta nam harab karyede atik iki ıkğirmen ocağı olup biri nehr-i mezkurzın tam vasatında üç göz köprü ile gidilir ve cümlesi kargir olarak ma'mıll taşları ınevcud altı göz bir değirmen o(up harabe ise de ta'm'iri eshel ve altmış-yetmiş bin kuruş ile ve la-ekall senevi on beş binden yirmi bine kadar varidat verebilir ve bu ise Al-i Ramazan evkafından olduğu sö_ylenir. Diğeri dahi bundan bir mıkdar aşağıda ve nehrin kenarında Mısır' lı zamanında bina olunmuş yine altı göz bir değirmen ise de taşları olmayıp üstü açık ve suyu getirilmemiş Jlduğu halde metruk olup beyne'n-nds ol vakitte işletileınedigi mütevatirdir ve suyu ise Cihan' dan tefrik olunarak hark ile gelecektir.
Çukurova'nın mine' !-kadim başlıca iki iskelesi olduğu asar-ı mevcudesinden anlaşılmağla biri Karataş ve diğeri Ayas iskelelerinden ibaret olup lskenderun ve Mersin civarında bulunan Karaduvar nam ına!ıdller dahi iskele iseler de biri Antakya ve Haleb ve diğeri Tarsus ve Kayseri taraflarına did gibi iken akdemki ikilerin emnfyetsizliğfyle harabi)ıetinden ve gerekse husus-ı sairesinden dolayı terk olunmasiyle lskenderun ve Karaduvar iskelelerinin şerefi kesb-i terakki etmiş ve manzur-ı alileri buyrulduğu vechile lskenderun hdli üzere baki ise de diğeri !imansızlığından Kazanlı ile tebdil olunup orasının dahi limanı olmadığından sonra oldukça tabı' i bir limanı bulunup ıssız bulunan Mersin ndm mahdl umum iskele itti/ıdz olunarak Ayas Karataş Kazanlı Karaduvarlı nam mahiiller mu' atta! kalmıştır ve bu ise zikr olunduğu üzere bir liman ise de mevsim-i şitl'ıda . vapurların yolcu ve eşya almak üzere uğrayıp hiç bir şey alamryarak dönüp gittiklerinin ba' zan vuku' u sö.,vlenilmekte ise de bununla beraber Çııkurova'nın işini dahi bitirdikleri aşikar olup mahdll-i mezkur gün be-gün han ve mağazalar gibi ebniye da!ıi yapılarak ma'ınurfryet kesb'etmektedir. Bunda olan mahzur Adanaya olan mesiifesinin on dört saat olınasiyle vapur hamt;,lelerinin meşakkatle temlfye ve tahliye olunmasından ve beyan olunduğu üzere ba' zı hefta te' hfr olunmasından ve yalnız Tarsus ve Kayseri tarqflarına kurbiyeti cihetiyle Çukurova'nın sair mahdllerine ba' idce bulunmasından ibdrettir. Adana' dan Karataş iskelesi on bir ve Ayas iskelesi on dört saatlik mesiifede bulunup ve umum Çukurova hakkında merkez ittihii;:, olunabilirler ve vapurların emniyetle gelip gitmesfyle lıamulesinin müsterilzan temlfye ve tahliye olunacağı bedfhf ve aşikardır ve mahzuru bunların /ıal-i h!izırasiyle ıssızlığından
TEZAKİR-1 CEVDET 1 95
ve her kanğı birinin imariyle lskenderun ve Nfersin iskelelerinin şerefinin kesb-i tedenni etmek ihtimali olmasından ibarettir. Elhasıl bunlardan her kangı birinin şenlendirilmeleri lazım geldikte yalnız Çukurova'nın hasılatına münhasır tutulmayıp daha ilerisinin mülô.ha7.,a olunmasiyle intihab olunacağı bedzhf ve aşikar olduğundan bu bdbda layih-i hatır-ı çakeranemin serd ü beyanına ibtidar eylerim şöyle ki : Basra körfezinden Birecik'e kadar Fırat nehrinde vapur işlıyebileceğinden dahi Nizib ve Ayintab civarlarından Maraş'a ve oradan dahi nehr-i Ceyhan'ın kangı tarafı intihılb olunur ise ol tarafından dağlık mahallerde nehir bf!)!Unca gı'derek Çukurova'nın ortasından bi'l-mürı1r Cihan'ın ol tarafı iskelesine yani ya Ayas vrya Karataş iskelesine kadar bir kol demir-yol suMletle vücUde gelerek Hindistan iskeleleriyle Bağdad hakkında bir tarfk-ı aksar olacağından ana göre intihab olunması münasib ise bu husılsda Ayas diğerine müreccah gibi görünür ve şu halde Anadolu ortasından hdlen ve maslahaten Erzurum'un eşedd-i ihtiyac ile mühtac bulunduğu şosenin dahi Maraş' dan veyahud Adana' dan Haçin · tarfki)ıle imal ü inşa olunması ehemm-i mehdmdan 'olduğu muhı1t-.ı ilm-i alem-aray-i hidiv-i efhamileri buyruldukta ol babda. Fi 25 receb sene 282
Binbaşi-i erkan•ı harbi)ıye Ahmed Muhtar
fi 5 zilka' de s�ne 298 ve ff 16 eylül sene 297
TEZKİRE No. 301 Bakıyye-i vakaayi'�i sene 1 282
Sis ve Adıma taraflarında hayme-nişin olduğumuz esnada Fırka-i islil hlyye'nin hisabları rü'yet ve defterleri tanzim ve Payas'dan vapura bindiğimizde ted!dk ve hatm ile tasdik edilmiş ve bir hülasa puslası yapılmış idi. Masarif-i fevka'l-ademizin mecmu'u dört bin dört . yüz bu kadar kese akçeye baliğ olup Derviş Paşa ile fakirin fevka'l-adeden muhasses olan ma'aşlarımız ile Fırka defterdarı Arif Efendi'nin ve sair ma'iyyet me'murin ve ketebesinin ma'aşatı ve başı-bozukların ma'aş ve ta'y!natı ve on beş tabur piyade ve iki alay suvari asakir-i nizamiyyenin nakliyatı -ve Hassa ve İslahiye kışlalariyle İslahiye ve Osm�-
1 Bu tezkire ile on ikinci defter başlamaktadır.
! •
1 96 TEZAKİR-1 CEVDET
niye'de inşa olunan kulelerin masarif-i inşaatı ve sair masarif-i fevka'1-ade hep bu dört bin bu kadar kese ıriiyanında olup yalnız vapurların devr-i çarlı masarifatı haric idi ve bu meblağın çoğu müte'assir belki müte;azzır görünen bekaaya ile kapatılmış idi. Halbuki kaffe-i ahal inin ınatlı'.ibatı nakden ya havaleten tesviye olunarak gerek Haleb ve gerek Adana eyaletlerince hiç bir ilişiğimiz kalmamış idi ve ahali tarafından hizmet-i müftehire olarak pek çok hayvan verilmiş olduğundan Dersaadet'e avdette Fırka-i islahiyye'de semer ve sair takımları mükemmel olarak iki bin kadar mükari bırakılmış idi. Bunların kıymeti la-ekall üç-dört bin keseye varır. Meclis-i mahsus-ı vükelada Fırka-i islahiyye'nin bir senelik masarif-i fevka'1-adesi kırk-elli bin kese raddesinde tahmin olunup ancak Meclis-i vala reisi Kamil Paşa : "Cevdet kjendi pek hisôU bir zlittir. Bunu yirmi-yirmibeş bin kese ile kapattırır" demiş iken böyle bir meblag-ı cüz'i ile kapatılması fevka'l-ade ve me'mulün haricinde bir hizmet idi. Bu bahtla Derviş Paşa' -nın himmetine fevka'1-ade teşekkür olunur ve bir de Kırım ordularının muhasebeleri henüz tesviye edilememiş ve Sı'.'ıriye'nin masarif-i fevka'l-adesi beş yüz bin kese raddelerinde görünüp ancak hisablarının hala arkası alınamamış ve şimdiye · kadar şuraya buraya sevk olunmuş olan ordu ve fırkaların hisabları kat' olunamamış iken Fırka-i islahiyye'nin böyle derhal hisab-ı kat'! vermesi Devlet-i aliyye'ce vuku'at-ı fevka'l-adeden ma'dud idi ve sair fırkalara nisbetle kırk-ellibiiı kese masraf gösterilse istiksar olunamıyacak imiş. Hele yirmi-otuz bin kese kadar masraf göstererek bundan Derviş Paşa ile birlikte beşer onar bin kese alıvermiş ve ma'iyyet me'murlarına dahi birer mıkdar şey serpiştirmiş ve hisablarını dahi bir vakitte tesviye kablıl etmiyecek yolda karıştfrıp arab saçına döndürmüş olsaydık hem cümlemiz zengin olacak ve hem de aferin alacak imişiz. Bu yolda bizleri takbih ve tahmik edenler de oldu. Lakin öyle irtikab yollarına sapmış olsaydık aceba yıllarca uğraşarak icra olunabilecek islahiit-ı fevka'l-adeyi böyle altı ay içinde vücude . getirebilirmiydik. !şte burası cay-i bahs ü nazardır. "Ne beis var iş yine olur biter idi" diyen bulunur ise de bu misillu büyücek muvaffakıyyetlerin ancak tadk-ı sıdk u istikaamette teşebbüsat-ı halisane ile hasıl ola-geldiği mücerrebattandır ve menafi' -i şahsiyye efkarına düşenlerin muvaffak olamıyacakları müsellemattandır. İslahat-ı vakı'anın
TEZAKİR-1 CEVDET 197
bu kadar az müddette husulünü Haleb ve Adana me'murları me'mul etmediği gibi biz dahi ümid etmez idik. Bir kaç yıl buralarda uğraşırız zann ederdik. Ancak hey'etce işe kemal-i sıdk u ihlas [ile] hasr-ı nazar ettik. Cenab-ı Hakk dahi tevfik verdi. Bak belaya ki Dersaadet'e gelip de Derviş Paşa ile birlikte ilk def'a Fuad Paşa ile görüştüğümüzde masarif-i fevka'l-ademizin hisab-ı kat' isini mübeyyin olan hülasasını dest-i iftihar ile takdim ettik. Fuad Paşa tahsin edeceğine inanmadığını müş'ir sözler söyledi. Te'minat-ı kafiye verdik. Sözü dolaştırıp başka vadllere atf-ı licam-ı kelam eyledi. Mukaddema Fırka-i islahiyye ile Dersaadet'den çıkarken bizlere pek çok şeyler va'd olunmuş idi. Hiç olmaz ise gerek Derviş Paşa'nın ve gerek fakirin hamil olduğumuz ikinci rütbe osmani nişanlarımızın birinci rütbeye tebdfü mukarrer iken bundan dahi iğmaz-ı ayn olundu. Fakat Sultan Abdülaziz Han hazretleri ikimizi dahi huzur-ı hümayunlarına celb ile taltif buyurdu ve birer kıt'a murassa' kutu verdi.
:Meğer akdemce akd olunan bir istikrazın esbab-ı mucibesinden biri dahi Fırka-i islahiyye'nin masarif-i fevka'l-aclesi add olunmuş idüğinden masarifin böyle az gösterilmesi vükelanın meslek-i politikasına mugaayır imiş ve her şeye mu'teriz olan Meclis-i hazain reisi Rüşdi Paşa'iıın damadı Hüseyin Bey Fırka-i islahiyye'de erkan-ı harbiyye reisi olmak hasebiyle bu kerre bizimle birlikte Dersaadet'e geldiği gibi masarif-i fevka'l-adenin mıkdarını kayın pederine söylemiş. o dahi bunu sermaye-i ta'dz ederek : "Canım bu istikraz/ar niçin oluyor. Kozan fırkası dün
yayı titretti. Anın da masarif-i jevka' l-/ldesi beş bin keseye varmamış" deyu söylenmeğe başlamış. Bu ltirazat ise hep Fuad Paşa'ya dokunuyordu. Derhal ben .işin ledünniyatını anladım. Masarif�i fevka'l-acle bahislerinden keff-i lisan eyledim ise de Derviş Paşa şurada burada Fırka-i islahiyye'nin kemal-i inzibatından ve hüsn-i idaresinden lisan-ı mübahat ile bahs ediyordu. Halbuki daire-i askeriyyede kendisini çekemiyenler çok idi.
Kozan tarafında bulunduğumuz esnada bizim dahi makaam-ı meşihate getirilmekliğimiz için söz olmuş. Lakin me'muriyetimizin nezaket ve ehemmiyetinden bahsile vakitsiz İstanbul'a celbimiz münasib olamıyacağı medar-ı ma'zeret ittihaz edilmiş. Bizim meşihatimiz ise ba'z-ı vükelanın mutala'asına elvermiyor
198 TEZAKİR-İ CEVDET
imiş. Fuad Paşa derya-dil ve hüsn-i ahlak sahibi bir zat-ı bi-mu'adil idi. Fakirin hakkında olan hüsn-i teveccüh ve mahabbeti dahi inkar olunamaz. Lakin bizim için rüfekasmdan ayrılamaz idi. Politika alemi bir başk:oı alemdir. İnsan karındaşı olsa feda eder. Mukaddemat-ı meşrı'.'ıhaya nazaran bizim bu kışın Adana'da ya Maraş'da ikaametimiz icab-ı hale muvafık imiş. Fakir dahi burasını hiç bilmez değil idim. Lakin altı ay çadır altında yatıp kalktık yorulduk. Evlad u iyali görmek arzusu dahi galebe etti. İkimiz birden kışı çıkarmak iç1n Dersaadet'e geliverdik. Meğer zülf-i yare dokunmuşuz. Bizim vezaretimiz da'iyesi teceddüd etti. Halbuki beş-altı seneden beri. bir kaç def'adır uhdemize rütbe-i vezaret ile gah Vidin ve gah Bosna ve hir def'a dahi Aydın valilikleri tekllf olundu. Tebdil-i tarikten istinkaf eyledim ve bir def'a İstanbul payelilerinden iken vezaret ile valilik tekllf olundukta : "Bu devlette feda edemiyecek iki rütbe vardır. Biri kazaskerlik ve diğeri ferikliktir. Ben vakı' a henüz kazasker olmadım. Lakin bir basamak kaldı. Ne vakit olsa bi-hasebi't-tarfk kazasker olurum. Bunu vezarete değişemem. :(,ira kazaskerlik arpalığına kana' at eder geçinirim. Hiç kimseye yüz suyu diikmeğe mühtac olmam. Amma vezaret alsam derhdl teşrffat harcı ve levazım-ı vezaret tedariki için bir hayli borc altına girmek ve me'mılriyet ma'aşından bunu tesviye etmek lazım gelir ve ba'de'l-in
fisiU yine bir me'mılrryet yakalamak yahud ma'zılliyet ma'aşı almak ıçın evliyay-i umura bir çok yüz Sllj'U dökmek lazım gelip bu ise dur-endzşlik usulüne tev4fuk etmez" deyu makaam-ı ma'zerette söylemiş idim ve
akdemce Şirvani-zade Mehmed Rüşdi Efendi vezaret ile Suriye valisi nasb olunmuş ise de o müderrislikten vezaret aldı. Ben ise müntehay-i tarik olan kazaskerliğe bir kademe kalmış iken bunu vezarete değişmek müşkil olduğunu dahi ilave-i kelam eylemiş id�m. Bu kerre Sultan Abdülaziz Han hazretleri tebdil-i tarikımız hakkında ikna' olunmuş ve ol vechile itizarımız dahi söylenmiş idüğinden şa'ban-ı muazzamın yirmi beşinde haiz olduğumuz kazaskerlik payesinin rütbe-i vezarete tebdilini kat'iyyen emr ü ferman ve fakat arpalık bedeli olarak ba-berat-ı ali şehriye on bin kuruş ma'aş-ı zati ihsan buyurmuş olmalariyle sabahleyin erkence Fuad Paşa'nın konağına da'vet olundum. Vardığımda Ali Paşa ve Mabeyn-i hümayun baş-katibi Emin Bey orada idiler. İrade-i seniyyeyi tebliğ ettiklerinde gördüm iş işden geçmiş itizara vakit yok : "Kaf a·efa'dır fevka'l-ade me'muri-
TEZAKİR-İ CEVDET ı gg
etlerde bulundum. Başımı uğur-ı hamijyun' da fedd ederek nice muhlitaralar aşurdum. Şimdi bir sarığı fedd etmem diyebilirmiyim" diyerek kabule mecbur oldum. Hemen sarığı çıkarıp fes ile kaldım. Fuad Pa§a dahi eğreti bir kat elbise verdi. Giyip Mabeyn-i hümayun'a gittim. Zat-i şevket-simat efendimiz ol gün sabahleyin kendisine giymek için hazırlanmış . olan elbisesini gönderdi. Giydim huzur-ı hümayuna girdim. Fevka'l-a<le iltiHtt ve taltif-i hümayun ile teselli buldum. Ba'dehu levazım-ı vezaretin tedariki için yüz elli bin kuruş atiyye-i seniyye ihsan buyurdu ve Mabeyn-i hümayun terzisine bir kat üniforma ile bir kaç kat elbise yaptırdı. Bunun üzerine artık tedarik-i levazımat ile meşgul oldum. Ta'yin-i me'muriyyet bahsine gelince Fuad ve Ali Paşa ihtida bi r me'muriyet ta'yin etmeyip ancak : "Size şimdi bir mündsib me'muriyet bulmalıyız" deyu nazikane feth-i bab-ı niüzakere ettiler. Halbuki taşraya izamımız mültezem olduğunu evvelce teferrüs etmiş olduğumdan İstanbul'da iş istemek pek kabalık olacağına mebni: "Bdr-ı giran-ı vezareti kabUl ettikten sonra husM matlab caiz olmaz. Taşrqya gidecek olduğum halde dahi her.denizce Edirne ile Haleb ve Bursa ile Suriye mıitesavfdir. Ta'yfn-i mansıb evliyay-i umurun re'yine manuttur" dedim hazzettiler. "Fırka-i islalıiyye ile hayli isldhdt yaptınız. Bunun te' szsi yine sizin himmetinh,e manuttur" [dediler]. Haleb . ve Adana eyaletleri birleştirilerek bir vilayet teşkil ile uhdemiz� tefvizini tekllf eylediler. "Münasibi budur. Ben de efendilerimizin yerinde olsam böyle yapardım. Islahatın te' sisini vazı' -Zarına havale etmek muvdfik-ı hikmettir" dedim. Hemen Haleb ve Adana eyaletleri ile Kozan ve Maraş sancakları birleştirilerek mukaddema Tuna ve Bo3lla ve Sflfiye'de teşkil olunan vilayet usulüne tevfikan burada dahi bir cesim vilayet teşkil olunmak üzere uhdemize tefviz buyruldu. Vak'a-nüvislik me'muriyeti dahi uhde-i fllzılanelerine iMle buyrulmuş idüğinden artık vakaayi' -i Devlet-i aliyye'nin zabt u tahriri müterettib-i zimrnet-i ulyaları olup bendeniz otuz kıt'a tezkire ile devrütesllm-i m:ı'lfımat vazifesini ifa eylemiş oİdum. Fakat arz eylemiş olduğum ma'lumatın ikmali lazime-i halden olmağla . ikmal-i vazife kabilinden olmak üzere piş-gah-ı hakaayık iktinah-ı fazilinelerine diğer ba'z-ı tezakir takdim etmek niyyetindeyim.
Fi 7 zilka'de ::ene 298 ve fz rB eylül sene 297
:;ıoo TEZAKİR-İ CEVDET
TEZKİRE No. 3 1
Tiyek'li Mehmed Bey'e şehriye iki bin kuruş ma'aş-ı zati tahsis ile Antakya' da ikaametine ruhsat verilmiş idi. Bizim İstanbul'a avdetimizde meydanı hal! zann ederek Antakya'dan firar ile Tiyek'e gelip ve başına bir hayli serseri toplayıp Hassa kışlasındaki taburu muhasara ve tazyika ve Gavur-dağlıları isyana teşvika cesaret etmekle Haleb'den ve sair taraflarından imdM olunup kendisi dahi icray-i ma-fi'z-zamire muvaffak olamıyacağını cezm ederek teslime mecbur olmuş ve Haleb'e götürülüp kışlada tevkif edilmiş olduğu telgraf ile ihbar olundukta Rumeli canibine aşırılmak üzere İstanbul'a gönderilmesi mahalline iş'ar olunmuş idi. Geldi bizimle görüştü. Derviş Paşa ile birlikte kendisini tevbih eyledik. Ne çare artık kendisinden emniyetimiz · münselib olmağla Niş'e gönderilmek üzere Tuna vilayetine gönderildi. Hiial-i ramazanda Ruscuk'a götürülür iken zabtiyenin hayvanına suvar olarak firar eylemiş olması üzerine derhal Tuna valisi Midhat Paşa her . tarafa telgraflar çekerek ve zabtiyeler göndererek tutturmuş olduğunu telgraf ile ihbar ettikte müebbeden Niş'de kal'a-bend olmasına karar verildi ve Midhat Paşa'ya bildirildi . .
Vilayet usulü ihtida Tuna vilayetinde tecrübe edilmiş olduğundan Bosna ve Suriye vilayetleri nizam-nameleri Tuna vilayetine tatbikan tertlb olunduğu gibi Haleb vilayeti teşkilatının dahi bunlara tevflkı tabi'i idi. Fakat bu vilayetler nizamnamesinde mecalis-i idare azalariyle mecalis-i de'avi azalarının nısfı müs1im ve nısf-ı diğeri gayr-ı müslim olmak musarrah olup bu kaaide ise Haleb vilayetinde muttarid olarak cereyan edemiyeceğinclen Haleb vilayetinde nüfi:ısun mıkdarına itibar olunarak gayr-i müslim aza ve mümeyyizlerin nısfa kadar olmaları ta'blriyle Haleb vilayeti nizam-namesi tashih ü ta'dil ettirildi. Diğer vilayet valilerinin fermanlarına tatbikan bize dahi bir kıt'a ferman-ı ali isclar buyruldu ve cinayat-ı mütehakkıka ve sabite erbabının layık olduğu mücazat-ı kanı'.iniyyeyi emsaline irll.e-i ibret-i seri'a için ba'de'l-hükm doğrudan doğruya icra ile beraber evrakı irsaliyle keyfiyetlerini ifa etmek me'zı'.iniyyet-i fevka'l-adesini havi diğer bir kıt'a ferman-ı ali dahi verildi.
TEZAKİR-İ CEVDET 201
Derviş Paşa'nın hal ü mevki'i meşkuk ve mübhem gibi görünürken bu esnada Cebel Lübnan'ca zuhura gelen karışıklık bahane ittihaz olunarak hilal-i ramazan-ı şerifte me'muriyeti Dördüncü ordu-yi hümayun müşirliğilnden Beşinci ordu-yi· hümayun müşlrliğine tahvil ve icaleten mevsim-i şitada Sı'.'ıriye'ye izam edildi. Fırka-i islahiyye taht-ı nezaretimizde bulunmak üzere kumandanlığı Mirliva Kurt İsmail Paşa'ya ihale buyruldu.
Haleb Beşinci ordu-yi hümayun'un mevaki' [in] den olarak orada Beşinci ordunun bir fırkası bulunurdu. Bu fırkanın bizimle mu'amelesi sair vilayat valileriyle daire-i vilayetlerindeki kumandanlar ile cari olan mu'amelelerine tatbikan cereyan edecek olup a:mma Maraş ve Adana ve Kozan taraflarında bulunan Fırka-i islahiyye doğrudan doğruya ma'iyyetimize verilmiş olduğuna mebni · Haleb vilayetinin teşkilat-ı mülkiyyesine dair olan nizam-namelerin tanzimiyle meşgul olduğumuz halde bir taraftan dahi Fırka-i islahiyye'nin umurunu tesviyeye çalışıyor idik.
Fırka-ı islahiyye'nin Akçadağ ve Dersim ve bi'l-cümle Kürdistan'ı dolaşarak Anadolu kıt'asını kamilen islah eylemek muk<ı.rrer iken bu esnada Eflak ve Boğdan'da karışıklık zuhur ederek Tuna vilayetinde bir ihtiyat ordusu teşkiline karar verilip Fırka-i islahiyye'den dahi bir kaç taburun mıkdar-ı kafi mükari hayvanlariyie beraber Dersaadet'e iadesi taraf-ı aciziye emr olundu ve Anadolu'nun umum islahatı te'hir olunup da şimdilik islahat-i vakı'anın te'sisiyle iktifa olunması hususuna karar verildi. Şu hale göre Miralay İbrahim Bey'in taht-ı kumandasında bulunan hassa taburlarının iadesi tabi'i olup halbuki böyle mücerreb ve cesur bir zatın bir müddetcik daha Fırka-i islahiyye'de bulunması icab--ı halden görülmekle vaki' olan istid'ay-i acizaneme mebni anın ma'iyyetindeki taburlar iade olunup da kendisinin muvakkaten Fırka-ı islahiyye'de alıkonulmasına müsa'ade buyruldu ve bir de erkan-ı harbiyye zabitanından yaverlik ile Bosna' da bir buçuk sene ve Fırka-ı islahiyye'de altı ay refakat-ı mahsı'.'ısamda bulunan Binbaşı Hüseyin Hüsni Efendi'nin bir müddet daha. ma'iyyetimizde bulunmasını reca ettim. Buna dahi muvafakat gösterildi. Kozan sancağı kaymakamlığı muvakkaten Mirliva Hüsni Paşa'ya havale olunmuş idi. Vilayet usulünce hep , sancaklar mutasarrıflık ve kazalar
202 TEZAK1R-İ CEVDET
kaymakamlık ve nahiyel er müd!rlik olr�ıak lazım geleceğinden Kozan mutasarrıflığına bacenahımız Salim Efendi ba-rütbe-i mir-i mirani nasb u ta'yin edildi.
Mevsim-i bahar tekarrüb edip biz dahi yol hazırlığım ikmal eylemiş olduğumuzdan bir beylik firkateyn vapur verildi. Bin iki yüz seksen iki senesi şevvalinin on altısında defterdar ve mektübcu ve politika me'muru ve alaybeyi gibi ma'iyyet me'mürlarıyle birlikte vapur-ı hümayun'a bindik. Fuad Paşa vapura gelerek teşyi' zımnında bizi taltif edip gitti. Biz de lenger-endaz-ı azimet ve hareket olduk. Esnay-i rahda fırtwaya tutulduk. Sisam limanına girip kurtulduk. Bir iki gün sonra fırtına sakin oldu. Biz de kalkıp Kozan'a gidecek me'mürları Mersin iskelesinde bırakarak kendimiz salimen İskenderun'a vardık. Haleb fırka-i askeriyyesi kumandanlığından bir bölük suvari nızamiye gönderilmekle bizi alıp Haleb'e götürdü. Haltb' e varıp teşkilata başladık. Teşkilatın hülasası diğer tezkire i le beyan olunur.
Fi 7 ,Zilka'de sene 298 fi eylfil sene 287
TEZKİRE No. 32
Otuz birinci tezkirede beyan olunduğu üzere bin iki yüz seksen iki senesi ev8.hirinde Haleb'e bi'l-vusul teşkil-i vilayete başlandı. Haleb vilayeti yedi sancağa taksim olundu ki Haleb Payas Adana Kozan Maraş Urfa ile Zor sancaklarıdır. Lakin Zor sancağı teşkilattan haric tutulup teşkil-i vilayet usulünce sancak kaymakamlarına mutasarrıf deni!mek lazım geldiği ha lde Zor sancağı kaymakamlığı ünvanı ibkaa olundu ve diğer altı sancakta. icray-i teşkilata başb�di. Fakat teşkilatın itmamına kadar İnesalih-i vilayete merci' olmak üzere bir büyük meclis-i muvakkat teşkil kılındı şöyle ki : Meclis-i kebir-i eyalet azası ibkaa olunarak Adana ve Kozan ve Maraş ve Urfa sancakları eşrafından birer zat celb ve kendilerine Haleb'de bulundukları müddetcc almak üzere biner kuruş ma'aş tahsis ile ıneclis-i mezkura me'mı'.'ır edildiler.
Tuna yalısında bir ihtiyat ordusu teşkil olunmakta olduğu cihetle Dcrsaadet' ele iken verilen emir üzerine bu kerre Hassa ordu-yi hümayunu piyade taburları Dersaadet'e gönderildiği
TEZAK1R-İ CEVDET
sırada üç yüz bu kadar mükari dahi gönderilmiştir. Geçen sene Dersaadct'e giderken Fırka-i islahiyyc'de iki bin kadar nakliye hayvanı bırakmış idik. Kışın bunlara layikıyle bakılamadığından çoğu telef olmuş ancak yedi�sekiz yüz kadar kalmış . İşte bunlardan üç yiiz bu kadarı seçilip gönderilmiştir.
Bin iki yüz seksen üç senesi hilalinde biz teşkilat-ı vilayet ile meşgul iken Kozan-ı garbi'de bir büyücek ihtilal zuhur etti. Fırka-i islahiyye kumandanı Kurt, İsmail Paşa mevcud-ı ma'iyyeti olan asker ile ol tarafa seğirtti. Çiinki Kozan beyliklerinin ilgaasından ahali hoşnud iseler de Kozan-oğullarının bir kaç yüz etba'ı olup bunlar hükumet sayesinde te'ayyÜş ede-gelmiş oldukları halde bu hükumet-i mütegallibe ref' olundukta bunların bir mıkdarı zabtiye oldularsa da bir mıkdarı açıkta kalmağla bir fitne ihdasına sa'y edecekleri varid-i hatır oh: /Ordu. Lakin bu esnada ana cesaret edemezler zann olunuyordu ve bir de Çukurova aşairinin bir takımı Kozan üzerinden geçerek ve bir takımı Ga:vur-dağı'nı aşarak yazın U zunyayla'ya giderler ve kışın Çukurova'da kışlarlar idi. Şimdi ise bu iki yol dahi kapanmış ve Uzunyayla'da çerkes muhacirleri iskanına başlanmış idüğinden bu aşairin bir takımı Aziziye sancağında tavattuna mecbur olup hakisi dahi Çukurova'da iskan olunmakta idiler. Göçebeliğe me'luf olan aşaire göre iskan ise pek güç geldiğinden bu a.�air dahi islahat-ı vakı'adan memnun değil idiler. Yusuf Ağa'nın firarında Kozan-ı şarki ahal isi şeşhane kurşunlarının tadını tatmış iseler de Kozan-ı garbi halkı bunu tecrübe etmemiş olduklarından ber-vech-i bala etba' gürfıhu ahallyi isyana teşvik ettikleri gibi derhal kaba.il ve aşairden bir hayli eşkıya ictima' ile' Belenköy'deki taburu muhasara etmişler. Lakin Kozan sancağı zabtiye binbaşısı Gençoğlan-oğlu Ahmed Bey Kars-ı Zülkadriye ve Kozan-ı şarki ahalisinden beş-altı yüz tüfenk-endaz ceın' ile eşkıya üzerine vardığı gibi zabtiye yüzbaşısı ve Karacala�· aşireti kethüdası olan Vezir Ağa dahi kendi aşiretinden beş yüz kadar tüfenk-endaz ile Belenköy tarafına seğirtmiş öte tarafta Kisenit karyesinde mutavattın olan meşahir-i ulemay-i Kozan' dan Hacı Ömer Efendi dahi eşkıyanın terbiyesi için cıvarındaki farsahları asakir-i şahaneye iane etmek üzere teşvik eylemiş olduğuna mebni Belenköy'ü muhasara etmiş olan eşkıya her tarafta hasr u tazyik olurımağa
204 TEZAKİR-1 CEVDET
başlandığı esnada İsmail Paşa dahi asakir-i şahane ile yetişerek ihtilali bastırmış ve eşkıyadan bir kaç yüzünü tutup istintaak altına almıştır.
Ol esnada biz dahi devr-i vilayet etmek üzere Haleb'den çıkıp Maraş'a vürfıd ile Maraş sancağının eski hisablarını rü'yet ettirip bir taraftan dahi teşkllat-ı cedidenin icrasına gayret ettiğimiz sırada Gavur-dağı tarafında inzibat-ı idareye halel gelmeğe başlamış olduğunu görüp derhal İslahiye kazasına ve Ulaşlı dağlarına kadar me'mfırlar irsal ile asayişin takririne müsara'at olundu. Bu fenalıkların hudfısu ise Maraş mutasarrıfı Tevfik Paşa'nın sfı'-i idaresinden neş'et eylediği anlaşılmağla Babıali'ye arz olunarak azliyle yerine Hersek mutasarrıflığından münfasıl Naşid Paşa Maraş mutasarrıflığına ta'y!n ettirilmiştir. Maraş sancağının teşkilat-ı cedideye aid olan icraat-ı esasiyyesi yoluna konulup sair mcsalih-i mühimme dahi rü'yet olunduktan sonra Andırın kazası tarikıyle Kars-ı Zülkadriye dağları aşılarak müceddeden inşa ve ihya olunan Kars-ı Zülkadriyc kasabasına gelirken erkan-ı harbiyye binbaşılarından olup Kars'ın imarı için bu tarafta bırakmış olduğumuz Hüseyin Hüsni Bey bizi istikbal ile kasabaya getirdi. Geçen sene buraya Pazaryeri denilir bir hali sahradan ibaret iken bu kerre müceddeden altı yüz bu kadar hane ve bir hayli dükkanlar yapılıp bir yeni kasaba peyda olmuş ve haneler yapılırken temel atmak için arsalar kazıldıkça eski Kars-ı Zülkadriye kasabasının asarı görülmüş. Şöyle ki bir arşın kadar hafr olunduğu gibi reng-amiz çakıl taşlarından masnu' bağçe tarhları zuhur etmiş ve pek çok ebniye taşları bulunarak anlar ile güzel ebniye-i cedlde ya-· pılmış. Bir taraftan dahi müceddeden hane ve dükkanlar inşa olunmakta idi. Hemite kalesi civarında iskan olunan Bozdoğan aşireti dahi ' temel atmak için yerleri hafr ederlerken pek çok ebniye-i kadime taşları bulunmağla hep yonma taşdan haneler inşa ile güzel köyler yapmış oldukları ma'a'l-memnuniyye istima' olundu. Geçen sene buralarda ebniye değil bir kulübe ve samanlık bile yok iken Pazar-yeri'nde böyle bir güzel kasaba peyda olduktan başka Çukurova'nın her tarafında müceddeden köyler teşkll edilmiş ve Kurt İsmail Paşa'nın zoriyle aşairin çadırları bozulup parçalar yine hanelerine döşeme yapılmış olduğu nazar-ı hayret ve te'accüb ile görülmüş ve Hüseyin Bey'in
TEZAKİR-İ CEVDET
bu ikdaınat-ı fevka'l-adesi Bosna'da ibraz eylemiş olduğu hideınat-ı ınebruresine ilave-i füika olduğundan kendisine azim teşekkür edilmiştir. Fakat böyle müceddeden bir cesim kaza teşkiliyle ana merkez olmak üzere müceddeden bir güzel kasaba inşasına başlandığı gibi evvel-i emirde bir güzel hükumet konağı ve sair ebniye-i mlriyye yapılıp da ahaliye hüsn-i misal gösterilmek lazım iken ahall tarafından altı yüz bu kadar hane ve pek çok dükkanlar inşa olunmuş ve bir tarftan dahi inşa olunmakta bulunmuş olduğu halde hükumet hala çadır altında idi. Şöyle ki bir kaç büyücek kara çadır tedarik olunarak biri hükumet dairesi ittihaz olunmuş ve ikisinde meclis-i idare ve meclis-i de'avi akd olunmakta bulunmuş idi. Zabtiyeler açıkta ve mahbuslar diğer ba'zı çadırlarda bağlı idi. Çünki ol esnada Fuad Paşa azl ile yerine Rüşdi Paşa sadrazam ve Kıbrıs'lı Mehmed Paşa Meclis-i va.la reisi olup vilayet teşkllatının aleyhinde bulunduklarından teşkil olunmuş olan vilayetlerin ilgaasiyle eski eyalet usulüne iadeleri emel ve efkarında idiler ve bu dahi 'mücerred ol vakit fevka'lade mültezem olan taklll-i masarif kaziyyesine müstenid olduğundan nerede ebniye-i ıniriyye var ise ta'tili ve bu sene yeniden inşaate başlanmaması için Babıali'den evamir-i kat'iyye gelmiş idi. Kozan sancağı ise henüz ele geçmiş bir kıt'a-i mühimme olduğu cihetle bu bahtla müstesna tutulmak umCır-ı zaruriyyeden iken burasını anlatmak kaabil olamuyordu. Her ne hal ise Kars-ı Zülkadriye'den kalkıp Sis'e gelirken üç saat kadar hep pamuk tarlaları içinden geldik. Sağ tarafımızda Kozan dağlarına ve solumuzda Cihan nehrine dek gözümüzün gördüğü kadar yerler hep mezru' olup hava dahi misk gibi kokuyordu. Bir aralık burnumuza bir fena koku geldi. "Acebıl bir tarafta bir laşe mi var" deyu Hüseyin Bey'den sordum. "Hayır bir şvı yok. Fakat mezrı1'4t içinden çıkıp henüz zira'at olunmamış yerlere geldik. Bu fena koku andan gelfyor.
· Biz geçen sene Çukurova' da ge;;,d�ğimiz vakit hep bu fena kokular içinden geçmişiz. Lakin her taraf bir halde bulunduğundan anı duymamışız. Şimdi bir tarafı zira' at ile islah olunduğundan harab ve hali yerlerin fena kokuları böyle his olunuyor. lşte Çukurova havasının fenalığına sebeb dahi ancak harabfyeti olduğu eğer imar olunsa havası dahi böyle kesb-i nezafet edeceği bu halden anlaşılıyor" dedi.
206 TEZAK1R-İ CEVDET
Ba'dehu Kozan mutasarrıflığının merkezi olan Sis kasabasına geldik. İsmaii i'aşa ile görüştük. Belenköy vak'asında der-dest olan bir kaç yüz müttehiml erin istintakı henüz hitam
. bulmağla mahkum olan yüz bu kadar mücrimin Adana'ya gönderildi. Zira Sis'dc henüz hapishane inşa olunmamış idi. Bu kerre bcr-vech-i bala Kozan-ı garbl'de ihtilal ç-ıkaranlar Kozan�oğullarinın zamanında ahali �;rtından geçinmeğe me'lılf olanlar olup bunların bir çoğu vaki' olan muharebelerde telef olmuş ve hakisi dahi tutulmuş idüğine mebni Kozaiı islahatı bu vechile te'essüs eylemiş ve asayiş yerleşmiştir. Kozan mutasarrıfı Salim Paşa mukdim ve gayur bir zat olmağla Kozan sancağında teşklJat-ı cedideyi icra etmiş idi ve Kozan'lılar eski eyalet usulünü görmemiş oldukları cihetle burada usul-i cedide kolaylıkla vücude gelmiş idi. Binaen-aleyh Kozan'da teşkilat ile uğraşmağa mühtaç olmayıp hemen Adana'ya geldik. Kozan isJahatı üzerine Adana'dan Kozan'a gitmek arzılsunda pek çok tüccar var ise de Adana'dan Sis'e kadar on sekiz saatlik mesafe olduğundan ara yerde hiç olmaz ise gece beytıltet olunacak bir han yapılmak lazım gelip buralarda iskan olunan halk ise bu türlü şeyleri bilmez aşair olmağla canib-i mirlden bir han yapılıp da icar olunmak ve ba'dehu satılmak suretine karar verilmiş ise de ber-vech-i bala istanbul'ca ittihaz olunan usul-i tasar::ufiyye buna mani' olmuştur. Kaldı ki Adana'nın hükumet konağı müşrif-i harab olup hapishanesi .dahi mail-i inhidam olduğu mahbuslar feryad etmekte bulundukları halde Kozan müttehimleri _dahi buraya gönderilmiş idi. Böyle iki cesim sancağın bir hapishanesi olmamak hükumete elverir bir keyfiyet değil idi. Ne çare ki Rü§di Paşa'nın iltizam eylemiş olduğu usuH tasarrufiyye bir şey yapmağa müsa'id olmaması mucib-i ye;s ü fütur olmuştur. Ne hal ise Adana sancağında teşkilat-ı cedideyi ba'de'l-icra Payas'a varıp orada dahi teşkilat işlerini yoluna kc) duktan sonra Osmaniye ve İslahiye ve Izziye tadkıyle HaJeb'e avdet eyledik.
Avdetimize kadar Haleb sanoığının teşkllfttı icra olunmak için tenbihat-ı lazime icra ve muahharan bi'd-defe'at iş'ar olunmuş iken henüz teşkllata başlanmamış olduğu ma'a't-te'essüf görüldü ve hemen merkez, sancağının teşkllatı icra edildi. Urfa sancağına gitmeğe vakit olmayıp ta'llmat-ı mahsusa irsaliyle
TEZAKiR-İ CEVDET
oranın teşkilatı dahi icra edildikten sonra meclis-i idare-i vilayet ve divan-ı temyiz dahi teşkil ile vilayetin teşkllatı ikmal edilmiştir. Sene-i atiyede Urfa'ya gittiğimde teşkilatca ba'z-ı hati'at vuku' bulmuş idüği görülerek ta' dil ü islah olunmuştur. Elhasıl Kozan mutasarrıfından başkası kendiliklerinden olarak teşkilat-ı cedideyi yoluyla icra edememişlerdir. Halbuki mutasamflarımızın ekseri iş eri zatler idi. Bu misillı1 te'sfsat ve teş- · kilat-1 cedide kağıd üzerinde pek kolay görünür. Güçlüğü ancak icraat ve fi'liyyatında bilinir. Kaldı ki mesalih-i cariyenin hüsn-i idaresiyle beraber bir taraftan dahi usul-i kadimeyi ref' ile yerine usul-i cedide vaz'etmek epeyce müşkil bir iş olduğu itiraf olunmalıdır. Her ne hal ise vilayetin teşkilatı icra olunmuş · ise de daire-i islahatta yapılması derece-i vücubda olan bir çok şeylere İstanbul'ca ifrat derecesinde iltizam olunan usfıl-i tasarrufiyye mani' olmuştur. !zah-ı mes'ele için ol vakit Maliye nazırı bulunan Şirvan1-zade Rüşdi Paşa'ya Adana'dan yazmış olduğum bir mektubun sureti zirde tahrir olunur :
Maliye nezaretine yazılan tahriratın suretidir
Geçen sene Fırka-i islahiyye ile Çukurova' da gezilen mahallerde ceylan sürülerinden başka mılcib-i inşirah-ı fılitır olacak · ve bu da sa'y-i beşerdfr diyecek bir eser gô.rülmemiş olduğu halde icraat-ı islahiyye semeresi olarak bu sene-i mübiirekede taraf taraf mücedded karyeler ve cihet cihet pamuk tarlaları ve saman ve ot yığınları nazar-ı memnunryyet ile görülmüştür. Der-dest-i takdim olan aşar defterinde dahi semeresi nıanzur-ı samz-i nezaret-penahileri buyrulur. Maraş' dan Kozan' a gelirken Andırın ve Kars dağları aşılarak Fırka-i islahiyye arkadaşlarından ba'z-ı zabitan-ı askertyye ile birlikte Zülkadriye devletinin pay-ı tahtı olup geçen sene eser-i ümrandan hali bir harabe olan Kars-ı Zülkadriye şehri mevki' ine inildiktd müceddeden bina olunmuş altı yüz yetmiş bu kadar Mne görüp J l_, ... ;! l ..ı J.J,ı. ı J_,� .:..� diyerek Cenab-ı Hakk'a hamd ü sena ve Zat-i hazret-i pddişahi'ye du' fi eyledik. Burada put-perestlik 7,amanıııdan kalma bir kilise olup vakt-i islamda cami' e tahvfl olunmuş ve Kars kasabasının inhidam ü indirası ile o dahi haraba müşrif olduğu hiilde bu kerre ta'mir ile yine cami' itti/ıliz kılınmış 'Je e,�erçi aşar zahiresi koyacak mahal olmadığından buraya vaz' olunmağla şimdiki hiilde namaz kılınamryor ise de zehiiir-i mezkure sarf ü füruht olunmak üzere olduğundan karibü'l-ahdde tahliye vü temliyesi me'mul bulunmuştur. Cay--i te'accüb
208 TEZAKİR-İ CEVDET
burasıdır ki kasabanın zemini bir iki karış kazıldığı gibi yer altında çakıl taşından ma'mul güzel ve musanna' dö'şemeler zuhUr ediyor. Lakin yer yüzünde mezkur cami' -i şerif den başk aasar-ı attka görünmüyor. Buraya dört saat mesôjede vaki' Hemite kalesi civarında Bozdoğan-ı biila aşiretinin bir takımı iskan olunup burada dahi ba' zı mahaller hafr olundukta kesme ve yonma bir çok taşlar çıkmakla anlarla gü<,elce haneler yapmışlar. Sô.ir kurô. ve kasaba ahalfsinin yaptıkları hanelerin ekseri huğ ta' b ir olunur sazdan ve kamıştan ma'mul şeylerdir ve eğerçi Kars ahiiUsinden ba' zıları taş ve kireç ve kereste ile hane derneğe değer evler yapmışlar isede pek azdır. Sô.irlerinin daki bu huğları terk ile öyle güzelce hiine yapmaları hakkında teşvikaat-ı lii;:,imeye ibtidar olunacak idiyse de henüz hükumet kendisine bir yer yapamadığından müdfr ve hakimin huğları dahi olmayıp birer çadırda akd-i meclis ettikleri görülünce leb-i teşvtka mühr-i sükılt vurulmak lazım gelmiştir. Halbuki Kars kazasının müceddeden inşa olunan kasaba ve karyeleri a/ziil isi geçen sene dağlardaki haneleri yıkılıp yakılıp da aşağı indirilerek ve göçebe takımından çadırları yırtılıp atılıp mahal be-mahdl yerleştirilerek bir sene zarfında hem hdne yaptırılmış ve hem de zira' ate başlattırılmış olan kürd aşiretleri olup bu sene epeyce pamuk yetiştirmiş olduklarından bunları satıp da akçe lezzetini alırlar ve in-şa�Allahü te' ala bir sene dahi bu hal üzere geçip de emr-i temeddüne alışırlar ise artık ilerisine emnfyet olunabilir ve devlet müceddeden bir ma'mur kıt'a kazanmış olur. Amma şimdiki halde ·henüz emr-i temeddün nedir daha bilmeyip mücerred geçen sene Fırka-i islahiyye'nin tehdfdtitiyle alınan hız üzerine gidilip arkaları boş/anmadığından bu halde devam ediyorlar ise de terk-i adet pek güç bir keyfryet olduğundan kimisi çadırlara çıkmak ve kimisi dağlara dağılmak üzere cüz' i bahilne arayıp hatta ba' zılarının Çukurova' da ektikleri pamukları güzel neşv Ü nema bularak kemale gelmiş olduğu halde bunu satıp da para kazanmağa alışmamış olduklarından Çukurova' da bunları hali üzere terk ile yaylaya gidip henüz avdet etmemiş olanları ihzar ile mahsullerinin kaldırılması için mahsas me' -murlar ta'yfn olunmuştur.
Hal bu merkezde iken bir hükumet konağı yapılmayıp devlet me' -murlarının menzil-i temeddüne da'vet vadisinde türkmenlere bıraktırmış olduğu çadırlarda mihman olmalarına içlerinden ba' z-ı sebük-magzan buralarda hükUmetin te'essüsü matlub olmamak ma'nasını verip henüz :::;ihifılerinde biikf olan bediivet arzusuna bununla. takviyet vermekte ve bu cihetle hiine yapanların dahi çoğu ber-vech-i meşruh temelli hiine inşasına ;endan heves etmeyip sazdan ve kamıştan huğlar inşasiyle
TEZAKİR-İ CEVDET 209
iktifa edip encam-ı kara intizar etmekte ve : "Bizi ev yapmak ifin icbar ediyorlar. Temelli bir iş olsa ibtida devlet kendine bir ev yapardı" demekte oldukları kiraren işitildi ve Kars'ın tamam ebniye inşa edecek mevsimi olduğundan hemen inŞaata mübllşer�t iyin me'mtlrin tarafından dahi ifade vü ihtar edildi ise de ne fare ki bu misillı1 mevliki' de hasbe' [-ha[ umuM zarı1riyyeden görünen inşaat hususu der-dest-i mulıtibere olup henüz cevab-ı samzsi alınamadığından gah hararet-i te' essüf ve telehlıüf ile te' abbüs ve gah germf-i hacdlet ile ateşin p!rahen telebbüs ederek Kars' dan yıkılıp geyerı sene göz gördüğü kadar her. türlü eser-i a'mal-i beşerden hiiU ve bu sene enva'-ı me;:,ru'fit ile mütehallf olan Çukurova' da dfde-i hayret-dfdeye tUde tı1de berf-i puşfde gibi görünen pamuk tarlaları iı;inden geı;erek merkez�i liva olan Sis' e varıldı. Orada dahi Hey'et-i isllihiyye'nin emriyle başlanmış olan hükumet konağı yarı
yerde birakılmış ve Kaymakam Paşa Sis'lilerden birini nasılsa fıkanp iki odadan ibaret olan Mnesini hükilmet konağı ittihiiz eylemiş. Mahbus koyacak yer yok. Z,abtiyeler meydanda kalmış olduğu ma' a' t-te' essüf görüldü ve hemen vak' a-i ma' turnede müttehim olan eşhasın istintak/arı ikmal ve um.ur-i hisabiyye istikmfil ile müttehimfn-i merkuume Adana'ya ishal olunduktan sonra bunca kedd ü meşakkat ile vücude getirilmiş olan Kozan kaymakamlığını viran elimi' kapısına çocuk bırakır gibi terk ile Sis' den hareket olunup bu yü;:,de dahi müceddeden yapılmış karyeler ve henüz mahsulü alınmış ve 'alınmakta bulunmuş olan cedıd mezra' atar ve ma'mureler görülerek be manend-i ümm-i arı1s lehce-i abUs ile sahte ibiihôc ü inbisat gösterilerek hem ağlar liem güler teranesiyle Adana'ya gelindi ve ol gün · müttehimtıi-i merkuumzn dahi Adana'ya fsdl olundu. Ne gördük ki emr-i ta'mfri muhfiberede dolaşan hükumet konağı haraba müşrif olup zabtfye koğuşları rükil' a varmış payende/erle duruyor. Müteferri' fitından bir daire henüz yıkılmış. Hapishfine kav gibi olup tekme ile ne tarafına dokunulsa yıkılacak. Mahbltsfni kaı;ırmamak iyin ley! ü nehfir zabtiyeler etr4fında nöbet bekliJor. Adana'da iş mevsiminde bir rencber yevmrye ·otuz . kuruş alır. Evkaat-ı · saire de dahi azdan az· on beş kuruş kazanır iken mahiye yetmiş kuruş ile böyle nöbet bekleyen zabtiyeden ne hayırgörülür demeğe vakit kalmayıp Kaymakam Paşa işbu ta'mfrfit maddesinden dolayı keşf-i tilmar-ı iştika ve bıi kış dahi üzerinden gefip de ziyadece yağmurlar yağarsa hapishane ile zabtiye koğuşları bütün bütün
yıkılacak ve ol hô,lde mfrfye külU masraf arıtacak mukaddime/eriyle te'yıd-i · müdde' ô, etmesiyle hô.la Haleb' de vilayet konağı olmayıp iclire ile oturulmakta olduğu sened ittihfiz olunarak sanki iskfit eyledim.
Teı:.ılkir-i Cwıleı, 14
2 1 0 TEZAKİR-İ CEVDET
Lakin hakka' !-insaf bunda kendimi haklı göremedim. Zira Haleb'in hapishanesi ve ;::,abtiye daireleri muntazam değil ise de müstahkem olup konak zıyk ise de devletin böyle mu;::,ayakalı vaktinde her nasılsa kullanılır ve bir müddet daha bu hal üzere gidilir. Lakin kışın, ortasında Adana'nın ;::,abtfye koffeışları ile hapishanesi yıkılırsa ne yapılır. Ma' amrifih Adana cesim bfr kasaba olup böyle zarnret ilcasında han ve Mneler istikra 8dilınek kaabildir. Kozan' da kira ile tutulacak han ve hane
yok ki hapis!ıfıne ve ;::,abtiye koğı!ŞU ittihaz olunsun. Fakat orada dahi her ne hal ise hükumet konağı olmak üzere hif olmazsa iki odalı bir hane bulunmuş. Ya Kars müdtrliği ne yapsın. Müdir ve hakim yadır· altında
yatıp kalkacaklar ve çadır ifinde me�lis kuracaklar. Başlıca va;::,ife-i me'muri_vyetleri ise halkı temeddüne da'vet ile fadırları bıraktırmaktır. ,Zabtiyesi nerede oturtulacak. MahbUslara ne mu' amele olunacak bilmem. Arayıp sormağa yiizüm tutmadı. Bu havaltnin inşaatı hakkında bu gün:.. !erde bir cevab-ı samf vürudu me'muldur. Fakat keşif defteri yapılıp da takdim olunması emrinden ibaret olmak ihtimal-i kavidir. Ba' z-ı mevaki' hakkında bu dahi kaabil ise de Kars'ın buna tahammillü yoktur ve orada ebn[ye inşa edecek vakit tam bu mevsimdir. Vakit gefirilir ise oranın imarı hakkında bir sene daha zayi' etmiş oluruz. Devletin terakki.:i varidatı ise ahalinin servetine manut ve bu terakki husul-i temeddün ve ma'muriyyet ile meşruttur. Muzayaka-i ha;::,ıranın hükmünce ebniye-i rniriyyenin ta'tUi umur- ı tab.i'iyyedendir. Lakin kaaide-i la-tetegayyer hükmünde tutulamaz. Ale'l-husus böyle yeni ele alınmış ve· ahalisi henüz devleti tanırnağa başlamış olan yerleri öteden beri hükm-i hükumet altında bulunan beldeler ile bir tutmak ve bir kaaide altında bulundurmak kaabil olama;:,. 'Yirmi bu kadar sene zarfında Kozan kaymakamlığından hadnrye aid olan varidat yirmi bu kadar bin kuruştan ibfıret olduğu tahkik olundu. Kuyud-ı ha;::,inrye müraca'at olunsa aynfyle zuhı1r eder. Bu hafta postasiyle takdim olunan defterde Kozan kaymakamlığının işbu sıksen iki senesine mahsuben emaneten idare olunan aded-i ağnam rüsumu beş yük bu kadar bin kuruşa baliğ olup ha;::,ine-i ceWeye mücedded varidat kayd olunacaktır. Ba' dehı1 takdfm kılınacak defterlerde ii.şarınfa;::,lası dahi bu nisbette olduğu rıe pek çoğu Kars kazasından husule geldiği ma' lum-ı samf-i nezaret-penahfleri buyrulacaktır. Vergi ve ianesinin dahi hayli fazlası olup karfben defterleri takdim olunacaktır. Bir sene zaıfında buradan devlet bu kadar vdriddt-ı cedfde altp da bunun bir mıkdlir-ı cüz' isini bu halin bekaa ve terakkisi için sarfa mu;::,ayaka-i hazıra mani'-i meşru' olurmu bilmem. Hele Kars'da hükamet konağı
TEZAKİR-İ CEVDET 2 1 1
yapmayıp da bunun için saifı lazım gelen mebdliği başka yere sarf etmek tohumluk zaMreyi satıp da akçesiniyemek gibi bir keyfiyettir. Kozan'ın bu varidatı sene-i atiyede terakki bulmak ve rüsumat ve saire dahi istihsal kılınmak emr-i tabi'Zdir. Lakin böyle tohumluk zaMreyi yemek raddesine kadar tasarruf kaaidesi burada dahi icra olunursa nasıl olur bilmem. Geçende Kozan'da zuhUra gelen ahval-i ihtilaliyye üzerine her taraftan nizamiye ve muvazzafa sevk olundu. Hatta Beyrut'tan dahi bir tabur celb ü irsal kılındı. Masarif-i fevka'l-adesinin ekseri me'm11rları tarafından teberru' edildi. Baktsine dahi eşkıyanın· ele geçip de orduca satılan ba' z-ı hayvanat ve eşyay-i saire bahdsı gibi karşılıklar bulunarak nejfr-i iim masrafı ve sair masarif-i fevka' l-ade ile bir taburun mükari ücuriitı dahi kapatılıp yalnız Üf taburun masiirif-i nakliyyesi açıkta kalmıştır. Bu misillu harekat-ı askeriyyede ise ne kadar masarif gösterile geldiği ma' lıJ.m olan hdlattandır. Tasarruf içinde halimiz suhte idaresi raddesine varmıştır. Bundan ilerisi yoktur. Kozan ahdlisiiıi Kozan-oğullarının elinden kurtarıp devlet eline aldık. lçlerinde pek çok ulema ve sulehii var. Birinci sene aldığımız varidat-ı cedide ki henüz hazineye kayıd düşmemiştir. Bunun bir cüz' isini feda ederek ha' z-ı mevaki' de beşer onar bin kuruş ile mescid ve mekteb gibi şeyler yapılmak ve devlet hükmünde bulunmanın meziyyetini göstermek kaaide-i adl ü insaf iktizasından bulunduğu cihetle Haçin kasabası cami'iniıı on bin kuruş saifiyle ta'mfrini arz u inha etmiş idim. Cevaben aldığım emir-name-i samZde bunun teşvik ile ba'z-ı ashô.b-ı hajra yaptırılması münderictir. Haçin ise Kozan'ın en büyük kasabası olduğu hdlde ekser-i ahiil isi ve ale' !-husus ehl-i serveti ermenidir. lçinde cüz'f mıkdar ehl-i islam vardır. Anlar da dağılmış olsa burası Zeytun'dan beter olur. Şimdiye kadar Kozan-oğullarının baskısı altında imişler. Şimdi bizim elimize geçti. Buradaki cô.mi'i ta'mir ve sevad-i islamı teksfre çalışmak farzdır. Orada cami' yapacak ehl-i hayr me'murlardan ibilrettir. Anların da hilli ma'lumdur. Ma'amafih geçen seneden beri Mirliva lsmail Paşa ve Haçin müdiri Hüseyin Efendi ve sairi bu misillu hayrat iyin hayli akçeler saif ettiler. Bu cami' in ta'mtrinden sonra etrôfında medrese gibi çend bab oda inşası musammem olup anı dahi Müdir-i muma-il�yh kesesinden yapacak idi. Lakin böyle mühim bir mevki' de devlet buranın varidat-ı cedZdesinden pek cüz-i bir mıkdarını feda etmediği hillde kime ne diyelim ve me'murini nasıl teşvik edelim. Siyli.k-ı meşruh üzere makaam-ı reımtye ar,t-ı macera de'b-i edebin hilafı ve süMt dahi kaaide-i hamiyyete münaff olduğundan çaresiz hasb-i hô.l yolunda efendimizi tasdi' ve arz u ifadesini üzerime farz
2 1 2 TEZAKİR-İ CEVDET
bildiğim hususatı uhde-i merahim-udde-i asafanelerine tevdi' eyledı'm. Ba'dehU defterleri takdzm olunmak üzere Kars'da bir müdir konağı ve zabtiye koğuşu ve. hapishdne inşasına müsa' ade buyrulur ve telgraf ile emr olunur ise hemen Adana'dan usta irsaliyle tedarik-i ma-:fata gayret olunacağı arz u ifadesiyle hatm-i kelam eylerim. �LFl_, Wl.r l �� .öıl �1 '-:"',._l.,..J f:·'Yl _,_,..':;11 J_,J _,..':;i l _, �ll t)\�I ':;il l:.,k l..� .
Fi 7 zilka' de sene 298 ve fi I8 eylül sene 297
TEZKİRE No. 33
Vakaayi'-i sene 1 283
Fırka-ı islahiyye ile Kozan tarafına azimetimizde Zeytun nahiyesinin islahına dahi m e'zun idik. Lakin kolera hastalığının zuhlıru buna meydan vermedi. Bu kerre Haleb'e azimetimiz esnasında Hariciye nazırı . AH . Paşa bu me'zfmiyeti yine te'yid etti. "Lakin işi Kumandan'a bırakma bu mes'eleyi valilik sıfatiyle halt ü tesvryeye falış" deyu tavsiye eyledi.
Binaen-aleyh erkan--ı harbiyye binbaşılarından · Hüseyin Hüsni Bey'e ta'limat-ı mahsusa verdim ve bir bölük piyade nizamiye ile anı Zeytun'a gönderdim. Fakat Maraş'da bir kaç tabur nizamiye olup Kozan'dan Göksun'a dahi bir tabur piyade ve Elbistan'a üç bölük suvari nizamiye celb ettirdim. Lede'l-hace mıkdar-ı kafi asakir-i nizamiyye dahi oraya yetişmek üzere mevaki' -i münasibede müheyya idi. Elhasıl Zeytun nahiyesi her taraftan abluka tahtında olarak def'aten Zeytlin'a mıkdfı.r-ı kafi asakir celb olunmak kaabil olup Hüseyin Bey tarafından iş'ar vuku'unda cümlesi hareket etmek üzere me'mlır idiler. Zeytun'lular bunu anladıkları gibi Hüseyin Bey'e arz-ı mutava'at ettiler. Hüseyin Bey hemen bir bölük suvarı ve bir bölük piyade asakir-i zabtiyye teşkil eyledi ki gerek zabitan ve gerek neferatının nısfı müs.lim ve nısf-ı digeri ermeni idi ve cümlesi güzlde ve cesur ademler idi. İşte bu iki bölük zabtiye ile Hüseyin Bey vilayet usulüne tevfikan Zeytun'un islah-ı ahvaline başladı. Haberimiz yok nefs-i Zeytun kasabasında kırk kadar ehl-i islam hanesi zuhur etti ki Zeytun koca-başılarının taht-ı idaresinde bulunarak kur'a-i askeriyyeden müstesna kalmışlar. Civarındaki ehl-i islam karyeleri dahi anlara istinaden asker vermezler imiş. Hüseyin Bey bu ilci
TEZAKİR-1 CEVDET
bölük zabtiye ile ihtida ehl-i islamuı kur'a-i askeriyyelerini çekti. Ba'dehu ermenilerin iane-i askeriyyeleri hususunu yoluna koydu. Bunun üzerine Zeytun kasabası merkez olmak üzere civarında bulunan ba'z-ı nevahl-i. islamiyye dahi ilhaak olunarak müceddeden bir kaza teşkll kılındı ve vilayet usulüne tevfikan azasının nısfı müslim ve nısf-ı digeri ermeni olmak üzere meclisler teşkll ve kaymakam ve naib nasb ile. Zeytun mes'elesi hall ü tesviye olundu. Arası çok geçmeyip Zeytun kasabasında bir ihtilal zuhur etmiş ise de zabtiye:iıin inzıbatı her-kemal olduğundan".asakir-i zabtiyye vasıtasiyle Hüseyin Bey bu ihtilale ön-ayak o!anları tutup seri'an te'dib ile ihtilali her-taraf eylemiştir ve bir aralık Zeytun'un dört koca-başılarını Haleb'e gönderip · Haleb'den dahi Dersaadet'e izam olunmağla Zeytun'un islahatı ikmal ü te'sls edilmiştir. Hüseyin Bey Kozan'ın fütih-i ma'nevisi olduğu gibi ber-vech-i bala Zeytun'un islahına dahi vesile olmuştur ve ol vakit te'sis olunan usüle :ri'ayet olundukça Zeytun kazasının emn Ü asayişi her-devam kalmıştır.
Ff ? zilka'de sene 298 ve Jı 18 eylül sene 297
TEZKİRE No. 34
Otuz üçüncü ''te�kiremizde beyan olunduğu üzere Zeytun mes'elesi hall olunduktan sonra meydanda yalnız Haleb'in çöl ciheti ahvall ile Gavur-dağı'nda Deli Fakı gaailesi kalmış 'idi.
Deli Fakı'nın başındaki cem'iyet bir kaç yüz kişiden ibaret ise de mevki'leri gayet sarp olmağla istisalleri müşkil idi. Halbuki arasıra bu e�kıyanin birer mıkdarı Payas yüzüne inerek ebnay-i seblle ta'arruz eder idiler. Bu hal üzere kalırlar ise gittikçe cem'iyetleri tezayüd ederek Gavur-dağın eski hal-i isyana avdet edeceği der-kar idi. Bu esnada ise Rumeli cihetinin nezaket ve ehemmiyeti olduğuna mebni Babıali' den istizan olunsa şimdi yeniden mes'ele çıkarmanın zamanı değildir deyu ruhsat verilmiyeceği emr-i aşikar idi. Binaen-aleyh istizan . olunmaksızın hemen kuvve-i mevcude ile Kurt İsmail Paşa'nın dağa çıkıp da bu eşkıyayı istisal eylemesi için kendisine tahriren emr-i kat'i verildi. Mes'elenin müşkilatını der-piş ederek bu bahtla duçar-ı telaş ü endişe olup ma'iyyetindeki ümera ve zabitanın ekseri
TEZAKİR-İ CEVDET
dahi bu hareketi tensib etmemişler ise de İsmail Paşa vazife-i askeriyyesini ifa için hah u na-hah hareket� .mecbur olup mevcud-ı ma'iyyeti olan asakiri Payas ve İslahiye tarafından zirve-i cebele sevk ve bölük bölük tefrik ile eşkıyayı şediden darb u tazyik etmekle Deli Fakı teslime mecbur olmuş ise de akdemce tarafımızdan dahi Deli Fakı'nın başına on bin kuruş baha kesilerek her kim anı hayyen veya meyten ele geçirir ise on bin kuruş verileceği ilan olunmuş idüğine mebni her taraftan kürdler bu parayı almak için anı .gözetmekte olduklarından Haleb'e savuşmak üzere yol bulamayıp İsmail Paşa'ya dahi emniyet edemediğinden Haleb'e isal olunmak şartiyle İsmail Paşa'ya teslim olup o dahi ani salimen Haleb'e göndermi§tir ve Güllü karyeleriyle civarlarında bulunan diğer karyeler ahalisi[nl] iki takım ederek bir takımını Payas cihetine ve bir takımını Hassa tarafına indirmiştir ve bundan sonra gerek bu karyelerde ve gerek Ali Bekir-oğlu yurdunda iskan kat'iyyen yasak ve aşağıdan kimesne çıkıp da iskan etmemek üzere Hassa ve Payas taraflarında karakollar tertib edilmiştir. Ba'dehu İsmail Paşa dağın devam-ı asayiş ve intizamı için Yarpuz'da Mısır'h İbrahim Paşa'nın otağ kurmuş olduğu yerde yarım tabur nizamiye alır bir kışla yapmış olduğu'ndan daima İslahiye kışlasındaki asakir-i şahaneden buradil yarım tabur bulundurulması usulden ittihaz olunmuştur. İsmail Paşa Kozan dağlarının kilidi mesabesinde olan Feke'de dahi tam bir tabur tali'a alacak vüfl'atte bir kışla yaptırıp burada dahi bir tabur tali'a bırakılmıştır.
01 esnada Aneze'den Fed'an aşireti ikiye inkısam ile bir kısmı Şeyh Duham'a ve diğer kısmı Cud'an'a tabi' olarak yekdiğeriyle muharib idiler. Evvelce Duham Haleb'e gelip hil'at giymiş olduğundan aşiretiyle beraber Cebbul'a karlb mahalle hayme-nişin olup Cud'an ise kuwe-i külliyye ile Duham'ın üzerine hücum ettikte · Duham orada bulunan asakir-i şahanenin himayesine dehalet eylemiş iken Cud'an yine iktihama cesaret etmekle asakir-i şahane tarafından vuku' bulan müdafa'ada seşhane kurşunlarının te'sirinden usattan urbanın yetmiş bu kadarı telef ve bir o kadarı mecruh olarak münhezimen firar etmişler. Bir hafta sonra Cud'an Had'idi şeyhinin vasıtasiyle bağteten Haleb'e gelip vilayete dahil düştüğü gün Deli Fakı dahi Haleb'e vusul buldu. Ferdası ise Cami'-i Emevi'de menkıbe-i mevlid-i
TEZAKİR-İ CEVDET
nebevi kıraat olunacağından ikisi birlikte cami'-i şerife götürülüp resm-i mevlidde bulundurularak halka ibraz olundular ve ol gün Haleb'in haricinde şose yol inşasına mübaşeret musammem olduğundan ikisi dahi birlikte haric-i şehre çıkarılıp birlikte yol ameliyyatına teberrüken bed' ü mübaşeret olunmağla efkar-ı ammede hüsn-i te'sir husule gelmiştir.
Ff 7 zilka'de sene 2g8 ve ft rB l!Jllül sene 297
TEZKİRE No. 35
Haleb vilayetinin elviye-i sittesi usul-i cedide üzere tanzim olunup Zor sancağı usul-i kadime üzere kaldı. Cebbul .memlahasından İdlib kazasının çöl kenarında bulunan karyelerini dahilde bırakarak Ma'arratü'n-Nu'man kazası hüdıiduna kadar bir hatt-ı münhani-i vehmi ile Haleb ma'murelerinin hüdudu ta'yln ve anın harici çöl itibar olunarak bu hatt-ı mefruzun haricinde zuhura gelen vakı'at hakkında urban usfılü üzere mu'amele olunarak bunlara dair Haleb'e bir da'va vürfı-
. dunda Divan-ı temyize havale olunmayıp Meclis-i idare-i vilayete havale. olunmak üzere · usul ittihaz olundu ve ma'mCırelerin şerr-i urbandan muhafazası için beş yüz nefer suvari seyyare taburu için Avrupa'dan beş yüz şeşhaneli filinta getirtildi ve beş bölüğe suvari nizamiye alayından birer mu'allem çavuşbaşı ta'yin ile. ta'Hm ettirildi ve her' bölüğe boru ita ve borazanlar tertib olunarak suvari nizamiye gibi. taht-ı intizama alındı. Haleb'in beledi suvarisi ve piyade zabtiyesi dahi pek güzel tanzim olundu. Urbanın evvelki derecede tasallutu kalmadı. Her tarafta Haleb zabtiydi şöhret buldu. Fakat Beşinci ordu-yi hümayun müşiri ve Suriye ve Haleb valileri bir münasib mevki'de birleşerek çöller hakkında başlı bir tedbir düşünülmesi için mukaddema Babıali'den emr olunmuş. iken henüz fi'le gelmemiş idüğine mebni Beşinci ordu müşiri Derviş · Paşa ve Suriye valisi Raşid Paşa ile bi'l-muhabere Hama'da birleşmek üzere karar verdik. Hemen bir bölük seyyare ile bir mıkdar beledi suvari zabtiye istishab ile Hama'ya vardım. Müte'akiben Derviş ve .Raşid Paşalar dahi gelip bin iki yüz seksen dört senesi .muharreminin
· evailinde Hama'da birleştik müzakereye giriştik. Suriye zab-
216 TEZAK!R-1 CEVDET
tiyeleri başı-bozuk tarzında olup bizim zabtiyelerimiz ise gayet muntazam ve elbiseleri cedid ü ceyyid olarak daima . boru ile kumanda olunur idüğinden bir kaç gün kadar bizim zabtiyeIerimizi Haleb'deki nizamiye suvari alayından alınmış zann ettiler. Halbuki zabtiyelerimizin hayvanları gayet ala olup suvari alaylarında o kadar güzel hayvanlar yok idi. Bir kaç gün sonra bunların zabtiye oldukları öğrenilerek Hama'ca mucib-i te'accüb oldu.
Urban hakkında cereyan eden müzakeratımızın neticesi bundan ibaret idi ki urbanın cürd atlısı_ ma'murelere gelerek bir karyenin hayvanlarını sürüp götürüyor bunları arkasından kovup yetişmek kaabil olamıyor. Halbuki urbanın dahi haymegahı .civar mahallerde olup orada develeri ve gebe hayvanları ve evlM u iyhli bulunuyor. Elde bir kuvve-i seyjrare olup da bir aş!ret öyle bir tarafa tecavüz ettikte doğru ol aşiretin haymegahlarına hücum ve iktiham olunsa ahz-i sar edilmiş olur ve bunun üzerine te'addiyata tasaddiden vaz geçmeğe ve hükumete boyun eğmeğe mecbur olurlar. İşte bu kuvve-i seyyarenin tertibi hakkında bi'l-müzakere bir karar-name kaleme .. alındı ki sureti zirde irad olunur.
Hama'da tanzim olunan karar-name sureti
Sı1rrye ile Haleb vilayetleri beyninde müşterek olan t;ölün. muhafazası it;in iki tarafta birer kuvve-i miifreze-i seyyare terttb olunacaktır.
Bu miifrezeler ikişer tabur piyade ve birer alay suvari asakir-i nizamiyye ve ikişer kıt'a şeşhıineli dağ topu ile birer tabur seyyare asakir-i ,zabtijyeden ibıiret olacaktır.
Gerek Haleb ve gerek Hama mevki'lerinde bulunan suvari al�ylarının eslihdsı hep şeşhane_)'e tebdil olunmak lazım geleceği gibi iki tarafta bulunan sey)'are zabti:Je · taburlarına dahi şeş hane verilerek t;ô"lde hareket ıÇin fcab eden manevralar ta'lfmryle birer hafif suvari alqyı tarzına konulacaktır.
Müfrezeler sey)'ar hıiline konulmak üzere sür'at talf'a taburlarının esterleri hadd-ı mukarrerine iblağ olunacak ve her miifre;:,e it;in üt;er yüz hecin alınacaktır. Bundan başka. her müfrezenin levazımatını nakl it;in yüzden ikişer yüze kadar deve �tınmak mukarrer olup ancak bunların tedarikine kadar lüzı1mu olacak develer yevmiye ile tutulacaktır.
. TEZAKİR-1 CEVDET
Müfrezelerin mevcadlarına göre daima yirmişer günlük erzak-ı muktaziyyeleri;yle peksimedleri ibtidd ·bulunacakları mevki' terde müheyya bulundurulup bir tarafa hareketlerinde bir haftalık yalnız tuz ve peksimed ve nizamiyenin on diirder ve diğer sınıftan bulunacak askerin lüzumu kadar cebhaneleri ve toplar is:in dahi seksener atım dane ve yirmi dörder atım piş-revleri ile hayvandt-ı mevcUdenin bir haftalık idarelerine kafi arpasını nakl edecek kadar esbab-ı nakliyyesi müheyya bulunacaktır.
Esterlerin yem ve sair masrafları nizamı müsa'id olduğu cihetle masarif-i askeriyye mfyanına idhdl ile tesviye olunacak ve develerin ücretleri ile hecinlerin masarifi askert mecalis mazbatası ve kumandanlar tasd,f-kaatı · ile mal sandıklarından ıta kılınacaktır. .
Alınacak esterler ile lıecinlerin bahdları muğtenemat aks:esinden ve bu sene alınacak vidi hasılatından yani urbanın verecekleri hayvanatın
filruhtiyle esmdnından tesvfye edilecektir. Levazımat-ı seferiyye çölde harekete salih ve müsa'id olacak bir hdle
konulmak lazım geleceğinden lüzumu kadar saka meşkleri ve su kapları tedarik olunacaktır .ve bunların masarif atı . dahi mecalis-i askeri mezabitiyle ve kumandanlar tasdfkaatiyle muğtenemat ve vidi hdsılatından tesviye olunmak üzere ta'vfzen mal sandıklarından ahz ü istifa kılınacaktır.
Balrida gösterildiği üzere bu sene alınacak vidi akçesiyle beraber muğtenemat akçesi dahi ber-minval-i sabık bu müfrezelerin masarifine karşılık tutulacakti'r. Ancak muğtenemat akçesinden evvel-i emirde harbde bulunan askere mutayyeb olacakları sdrette hisse-i müııdsibe s:ıkarıldıktan sonra biikısı' bu masarife karşılık olmak üzere mal ve askerf sandıklarında hıfz olunup başka mahalle saif edilmiyecektir. Fakat bundan fazla kalan akçe ile sene-i haliye ve atiyede ba' zı kale ve kule ve derbendat muhô.jazası is:in inşa olunmuş ve olunmakta bulunmuş olan ebniye-i mirryye masdrifine karşılık tutulacakltır ..
Her müfreze kendi cihetini muhafazaya me'mtlr olup ancak daima müttehidane hareket etmek üzere y�k-diğeriyle muhabereden hdlf olmı
yacaklardır; Bu miifrezelerin emir ve kumandasına ümeray-i askeriyyeden muk
tedir ve mücerrebü' l-etvar zat/erin intihabı feraiz-i umtlrdan olmasiyle buna fiina olunacak ve bu tarafta bulunamaz ise diğer ordulardan celb ü ıa'ytnı iİin makaam-ı samt-i ser-askerfJe inhd kılınacaktır.
Tertibdt-ı meşrtlha ile ma'milrelerin emr-i muhô.jazası hasıl olacağından şimdi ma'intlrelerin muhafaza ve urbanın müdafa'asına me'mur
2 1 8 TEZAK!R-1 CEVDET
olan kuvve-i askeriyyenin sene'i atiyede bir mıkdarı ifraz ile Deyr'e muhdzi olarak Tedmür ve Suhni ve Karyeteyn kasabaları tutulup Haleb müfrezesinin mevkı'i Deyr olmak lazım geleceği gibi Hama mevkı'i
yerine dahi Tedmür ge;eceğinden artık Humus' dan Deyr' e kadar mümted olan bir kordonun içerisi ma'mure ittihaz olunarak yayla ittihaz için urbdnın buraya diihalü memnu' tutulacaktır.
Surfye'nin pek mühim ve ştfyan-ı i'tina bir yeri dahi Havran ciheti olup burası için ayniyle mezkur müfrezeler gibi başkaca bir müfreze tertib ü teşkil ile re' sen burasının muhafazasına itina olunacaktır.
Tedabfr-i mep·uha üzerine Suriye'nin gerek Havran ve gerek Hama ve Humus cihetleri ile Haleb'in Şamfye kıt' ası ydnt nehr-i Fırat'ıiı canib-i yemini tamamen taht-ı zabıtaya alınmış olacağı gibi Haleb vildlayetinin Cezire kıt' ası yant Fırat' ııı canib-i şimaltsi dahi bundan hisse-dar-ı asayiş olarak müteakiben bu �uretle orasının dahi taht-ı zabıta idhdli hususuna itina kılınmak lazım gelecektir.
Me'mur-ı muhafaza 11e imarı olduğumuz Surfye ve Haleb vilayetlerinin bir vakitten beri giriftar oldukları hasar-ı urbandan tahlısiyle servet ve ma'muriyetce müste'id oldukları mertebeye isalleri için tazım gelen lıususatın müzakeresi zımnında Hama' da birleşilerek miyane-i dcizanemizde cereyan eden ebhdsın netfcesi olmak üzere ber-vech-i bala mutala' at-ı kaasıranemizin icraat-i fi' liyyesine bi' l-ittihi1d teşebbüs olunacağından işbu karar-namenin zeyli ·tahtfm olunmuştur.
Fi 6 muharrem sene I284 Mehmed Raşid Ahmed Cevdet lbrahim Derviş
Hama'dan avdette müfrezemin tertibine müsara'at olundu ve üçer yüz hecin ile ester tedarik ile bir tabur esterli ve bir tabur hecinli tertib kılındı. Şeşhaneli toplar için hecinler ile beraber': gidebilecek kavi develer tedarik edildi. . Hecinler öyle terbiye olundu ki üzerleinde iki nefer ateş ettiği halde ürkmezlerdi ve nizamiye suvarisinden ala manevra ederler ve resm-i geçid icrasında anlardan daha güzel dönüp geçerler idi ve her biri için iki neferin altı günlük peksimedleriyle mıkdar-ı kifaye cebhanelerini alacak birer heybe ve iki neferin altı günlük sularını almak ve kolan gibi karınları altına konulmak üzere meşinden birer boru yaptırıldı. Elhasıl altı gün me'kulat ve meşrubata mühtac . olmamak üzere çölde gezdiri-
TEZAKİR-1 CEVDET
lecek bir tabur nizamiye ile bir kıt'a şeşhaneli top takımı tehyi'e edildi. Bes yüz şeşhaneli ve · mu'allem suvar! neferatından mürekkeb olan jandarma taburumuz dahi bir alay hafif suvari tarzına konuldu ve bunların hayvanları o kadar idmanlı idi ki lede'l-hace günde bila-fütur yirmi ve belki yirmi . dört saat mesafeyi kat' ederlerdi. Esterli taburumuz dahi buna karib bir halde . idi. Nizamiye suvari alayı ise bunlar ile beraber gidemeyip anlara nisbetle mevki' muhafazasına me'mur hükmünde bulunurdu. Kaldıki Fırat nehri ile Suhni ve Tedmür ve Humus ve Hama arasındaki çöllerin neresinde su .var ise tedkik olunarak haritası yapılıp müfreze kumandanına verildi. Binaen-aleyh müfrezemiz bu çölün her tarafında serbestce hareket edebilirdi. Binaen-aleyh bu çölün her tarafına müfrezemizin hey'et-i 'mecmu'asını sevk edebilirdik. Urban bu kuvveti gôrdükleri gibi hükumetten havf eder oldular� Ma'murelere ta'arruz şöyle dursun çölde emniyet üzere yaşayabil� mek için def'aten ikişer üçer yüz deve vidi ita etmeğe başladılar. İşte biz de bu vidiler ile müfrezemizin idaresine muvaffak olduk.
Fırka-i islahiyye'de iken erkan-ı harbiyye zabitlerinin yapmış oldukları heşif haritalarının müsveddeleri nezd-i adzanemde bulunduğundan bunlar toplanarak ve Kiepert'in haritası tashih kılınarak ve çölde su bulunan mahallere dahi işaret konularak Hüseyin Bey nia'rifotiyle bir kıt'a vilayet haritası tanzim olunup muahharan tab' ü temsil edilmiş olduğundan bir nüshası taraf-ı bahirü'ş-şeref-i sümuhilerine takdim oludu. Bu haritada Haleb vilayetinin ol vakitler olan şekl ü cesamesti görüldüğü gibi Haleb çöllerinde su · bulunan mevki'ler dahi ma'lum olur.
Fi 7 Zilka' de sene 2f}8 ve fi 18 eylill 297
TEZKltRE No. 36
Müceddeden teşkll olunan Haleb vilayetinin haritası 35 numaralı tezkireye merbuten takdim olunmuş idüğine mebni bu ,tezkirede dahi vilayetin ne kadar haneyi havi olduğunu bildirmek münasib görüldü. Fakat Zor sancağının henüz nü-
220 TEZAK1R-l CEVDET
ffısu yazılmamış ve emlakinin tahriri zamanı gelmell}iş olduğu cihetle bunda her ne denilse kabaca bir tahminden ibaret olacağı gibi Haleb' e merbut olan göçebe aşiretlerin dahi mıkdar-ı nüfüsları hakkiyle ma'lum değildir. Maraş ve Payas ve Adana ve Kozan sancaklarında iskan olunan aşairin bir takımı müteferrik olarak iskan olunup bunların kur'a defterleri tanzhn olunmuş ise de hatadan salimdir denilemez. Ma'amafih mümkin mertebe sıhhate takı'ib olunmuştur. Elhasıl oldukça sıhhate takrib olunarak her vech-i at! her kazanın ne mıkdar haneyi [havi] olduğuna dair bir cedvel yapılıp bu mahalle dere olunmuştur.
Hane Yekı'.inM liva Y('kô.n-ı kazıl
Haleb vilayeti
Halep Sancağı
müslim gay-rı müslim
19 18 10 180
Haleb kazası Nefs-i Haleb şehri. Cebel Sem'an nahiyesi
N�fs-i Haleb şehrindeki iki bin dört · yüz yetmiş selli gayr-ı müslim hanesinin beş yüz bu kadarı yahudi olup bfıkisi hıristiyandır. Hıristiyanlar dahi ermeni ve ortodoks ve katolik olmak üzere üçe münkasimdir. Katolikler dahi ermeni katolik ve rum katolik ve süryani ve maruni kısımlarına münkasiin olarak başka başka kiliseleri vardır ve nefs-i Haleb'de yüz elli beş cami' ve yüz altmış iki mescid ve yirmi üç medrese ve bir mekteb-i rüşdiyye ve on altı tekke ye on dört kilise ve yirmi dördü islam ve altısı hıristiyan ve ikisi
TEZAKİR-1 CEVDET 221
Hane Yekön,ı liva Y ekön-ı kazl\ müslim gayr-ı milıılim
yahudi mektebi olmak üze-re otuz iki mekteb-i sıb-yan ve iki matba'a ve kırk bir hamam ve beş bin beş yüz dükkan ve sekiz yüz on mağaza ve bir be-destan ve yetmiş han ve doksan beş değirmen ve seksen dört fırın ve iki bin dokuz yüz on beş aded akmişe destgahı ve iki cen-dere ve üç debbağhane ve yirmi yedi basmahane ve altmış dokuz kahvehane ve on yedi meyhane ·ve yüz on dokuz boyahane ve on üç sabunhane ve iki kalhane ve on bab ma'-sara ve dört pamuk . fab-rikası ve haric-i şehirde
ı bir çok r ıstık ve zeytin ve saire bağ ve bağçeleri
· vardır. Menstlc!tca sair-ı bilad-ı ostnaniyyeye faik bir şehr-i sehirdir.
1 220 1220 İzziye ki Kilis kazasından bi'l-ifraz müstekillen kaza ittilıaz olunan Kürd-dağı' dır. Ahalisi Okcu lzzed-dinlü ve Şıhlar ve Amiki nam üç kürd aşiretlerinden ibarettir.
7 1 76 6850 326 KWs kasabası ve mülhak kura ve nevahisi. Kilis'-deki . üç yüz yirmi altı gayr-i müslim hanesinin kırk altısı yahudi ve hakisi hıristiyandır.
5001 3907 1094 Ayintab kazası. Ayintab'daki gayr-i müs-!im hanelerinin altmış ye-disi yahudi ve hakisi hı-ristiyandır. Haleb sanca-
222
Hane Yek-Un-ı liva YekÔ.n-ı kaza
3703
2200
53479 53479
TEZAKİR-1 CEVDET
mülim
6500
3580
26 ı ı
2200
gayr-ı müslim
20
123
ı ı29
5606
ğında nefs-i Haleb şehrinden sonra en büyük kasaba Ayintab'dır. Otuz altı cami'i elli yedi mescidi yirmi bir medresesi dört tekkesi otuz yedi .mektebi beş kilisesi on üç hamamı bin dokuz yüz otuz sekiz dükkan ve dört bezestan ve on han ve otuz altı kahvehanesi ve dokuz meyhane ve elli boyahanesi ve üç sabunhan.;ı;i ve on beş ma' -sara ve bir ·mumhAnesi vardır. Bab ve CebbUl kazası. Bu kazada hıristiyan olmayıp yalnız yirmi hane yahudi vardır. ldlib kasabası ma'a nahiye-i Er!ha ve Sermın ve Ma'arratü'l-Masrm. İdlib büyücek ve bir güzel kasabadır. Ahalisi zekidir. Fakat müzevvirleri çoktur. Cisr-Şugı'.lr ma'a nahiye-i Ordu ve Darkuş ve Kal'a-i Mudik. Harım ma'a nahiye"i Barişa. Antakya kazfis.ı. . Gayr-i müslim hanelerinin otuz üçü yahudidir. Ehl-i islam içinde dahi pek çok nusayr1 vardır. Nefs-i Antakya bir büyük kasabadır. Nice cevaıni' ve mesacid ve mekatib ve bin bu kadar dükkan ve sekiz bab hanı ve ebniye-i saireyi havldır. Reyhaniye kazası. Ahalisi Reyhaniye aşiretinden ibarettir.
TEZAKİR-1 CEVDET 223
Uzeyr yani Payas sancağı Hane
Yek\ın-ı liva Yekü.n-ı kazı\
5089
1660
5089
1662
1 300 2735
2 1 54
müslim gayr-ı müslim
3 1 2
1 2 1 3 447
4330 759
Adana sancağı 5800
1 2 10 2730
90 5
1 1 33
Kozan sancağı
352
1 895 259
Payas sancağı fi'l-asıl Adana eyaletine mülhak olduğu halde Fırka-i ishahiye tarafından Payas ve Osmaniye kazalarına taksim olunmuş idi. Teşkil-i ·�ilayette Belen kazası dahi Haleb sancağından bi't-tefrik Pa· yas sancağına ilhaak olunmuştur. Belen kazası ma'a İskenderun. Merkez-i liva olan Payas kazası. Osmaniye kazası ma'a nahiye-i Çend-oğlu ve Tecirli ve Cerid.
Adana kazası ma'a nahiye-i Misis ve Karsantı ve Sırkıntı-i zir ve Bozdoğan-ı zir. Nefsi Adana pek cesmi
ve meşhur bir kasabadır; Cihan nehri boyunda iskan olunan muhacirin.
,Tarsus kazası. Nefs-i Tarsus büyük ve ticaretgah bir kasabadır. Mersin kazası. Karaisalı kazası.
Merkez-i liva olan Sis kazası. Belenköy kazası ma'a nahiye-i Rum. Kozanın Run
'"'-.
224
Hane Y ckftn .. ı liva Y ektln-1 kaza
3323
2596
1.2381 12381
2459 2930
4259 7876
2658 1544 2049
1 2 18
24993 24993
3053 272 1 2380
1391
9545 9545
ı ı9449
TEZAK1R-İ CEVDET
müslim
1584
2500 -9935
Liva-i
20J I 1 22 1
4063 5476
2622 1 1 94
202 ı
ı ı 18
1 9726
gayr-ı müslin:ı
1 739
96
2446
Maraş
448 1 709
196 2400
36 350
28
IOO
5267
Urfa sancağı
2956 97 2602 ı ıg 1377 1003
1 377 14
8312 1 233
nahiyesindeki hıristiyanları ortodoks mezhebinde olup sair tarafdakileri ermenidir. Haçin kazası ma'a karye-i Gürleşen ve Feke. Kars-ı Zülkadriye kazası.
Andırm kazası. Zeytun kazası. Merkez-i kaza olan Zeytun kasaba-smda ehl-i islam pek azdır. Elbistan kaz fısı. Nefs-i Maraş kazası. Yirmi dokuz hanesi yahudidir. Pazarcık kazası. Bulanık kazası ma'a na-hiye-i Kaypak-oğlu. İslahiye kazası ma'a na-hiye-i Kara yiğit-oğlu ve aşiret-i Delikanlu ve Çe-likanlu. Ha�sa kazası. Hacılar ve Tiyek ve Ek bez nahiye-!erini havidir.
Rumkale kazası. Birecik kazılsı. Nefs-i Urfa kazası. Yirmi dokuz hanesi yahudidir. Hı-ristiyanları dahi müteaddid mezheblere münkasiındir. Suruç kazası. Ahalisi Bara-zi aşiretinden ibarettir ve ekserisi Yezidi mezhebin-dedir.
TEZAKİR-1 CEVDET 225
İcmal Hane Yahudi hıristiyan müslim Yekun
Haleb sancağı 727 4879 43573 53 1 79 Payas sancağı 759 4330 5089 Adana sancağı 1 1 33 1 3 1 3 1 1 4764 Kozan sancağı 2446 9935 1 2381 Maraş sancağı 29 5238 19726 24993 Urfa sancağı 29 1 204 831 2 9545 ----
785 15659 10861 3 1 1 9449 Zor sancağmda takriben 10000 10000 Müteferrik aşair 4000 4000 . ----
785 15659 1 22 6 1 3 .233449
Bunlardan başka maktu' vergi ve aded-i ağnam verir Hadidi aşireti vardır. Bu aşiret pek kalabalıktır. Lakin mıkdar-ı hane ve nüfı'.'ısu ma'lum değildir. Aneze urbam çöle gittikte bunlar dahi çöle giderler ve mevsim-i sayfde Aneze'den evvel ma'mfırelere yaklaşırlar ve ekinler kalkuktan sonra ma'mureler içine girip hayvanlarını otlatırlar. Bunların pek çok yağ ve yapağı mahsulatı olur. Yağları Haleb'i idare ettikten başka Suriye'de de sarf olunur ve ba'zan İstanbul'a bile getürülür. Bunlardan başka Mev.ali ve Leheb aşiretleri gibi küçük aşiretler dahi vardır. Bunların vergisi 've resm-i ağnamı olmayıp fakat Aneze urbam üzerine hareket olunursa hükumete mu'avenet ederler. Muahharan Ma'arretü'n-Nu'man kazası Hama sancağından tefrik ile Haleb sancağına raht olunmuştur. Ancak bidayet-i teşkilatta Hama sancağına merbut bulunduğundan cedvel-i salifü'z-zikre idhal olunmamış ve haritada dahi Suriye yilayeti dahilinde gösterilmiştir.
Lahika
Vaktiyle Haleb ve Ayintab ve Maraş şehir ve kasabaları mahatt-ı ulema ve üdeba iken sair yerlerde olduğu gibi ol havalide dahi ulum ve ma'arife külli inkıraz gelmiş idi. Fakat Haleb'de şafi'i müftisi ola:n Turmanini Ahmed Efendi sahlhen alim ü fazıl ve zahir ü batını ma'mur bir zat idi. Ayintab'da dahi şu'aray-i benamdan meşhur Hasırcı-zade Mehmed Ağa her-hayat idi. Kilis'de Abdullah Efendi namında bir zat olup
Tttdkir .. i Cevdet, 15
TEZAKİR-İ CEVDET
ilm-i mantıkta mehareti var idi. Tarsus müftisi Ahmed Efendi fudaladan bir zat-i memduhü's-sıföt olup ancak anı Valide Sultan hazretleri bir aralık Dersaadet'e celb etmekle ekseriya sarfıy-i hümayunda ikaamet üzere bulunurdu. Haleb müftisi Bahaüddin Efendi Haleb'irı şeyhü'l-meşayihi olup pek mukdim ve gayur bir zat olduğundan yol yapmak gibi umfır-ı nafi'aya ve hükumete müte' allik sair husfısata çalışıp çabalar idi.
Fi 7 :(,ilka'de sene 298 ve ff z8 rylül sene 297
TEZKİRE No. 3 7
Bir sene kadar Haleb vilayetinin teşkilatiyle uğraşıldı. Bimenihi-te'ala pek ala teşkil edildi. İşler yoluna konuldu. İki sene evvel Çukurova'yı geçip ve Gavur-dağı'nı aşıp da Maraş'a yahud Kilis'e gitmek kaabil değil iken bir tek atlı Adana'dan kalkıp Osmaniye'ye ve oradan Bulanık tarikiyle Maraş'a ve İslahiye ve İzziye tarikıyle Kilis'e gidip gelir ve Haleb'den İzziye ve İslahiye ve Osmaniye üzerinden Kozan'a ve oradan Niğde'ye ve Kayseriye'ye kadar aminen ve salimen varır oldu ve iki sene evvel Haleb'den Deyr'e elbise ve eşyay-i saire-i askeriyye gönderilecek olduğu halde Haleb'den f:ıir tabur ile yola çıkarılıp Deyr'den dahi bir tabur çıkarak tesadüf ettikleri mahalde yek-diğere teslim ü tesellüm ederler iken icraat-ı islahiyye semeresi olmak üzere her hafta Haleb postasını iki nefer zabtiye ve ba'zan bir arab alıp Deyr'e götürür oldu. Emn ü asayiş-i umumi bu vechile te'essüs edicek günden güne ma'mı'.'ıriyyet terakkiye ve varidat-ı devlet tezayüde başladı. Haleb'den Birecik'e kadar olan cadde, araba geçebilecek surette tesviye olundu. Haieb'den İskenderun'a bir de şose yol inşasına başlanmış olduğu cihetle anın itmamına sa'y ü gayret olunmakta idi.
Bin iki yüz seksen dört senesi zilka'desi evasıtında uhdemize müceddeden teşkil olunan Divan-ı ahk2.m-ı adliyye riyaseti tevcih olunmağla Dersaadet'e azimetimizde bi'l-cümle ümeray-i askeriyye ve me'murin-i mülkiyye ve a'zay-i mecalis ve eşraf-ı belde ber-mü'tad icray-i resm-i teşyi' için haric-i şehirde rekz olunan çadırda mevcı'.'ıd oldukları halde bu nutku irad etmiş idim :
TEZAK1R-İ CEVDET 227
N u t u k Alem bir inkılabilt ü teceddüdattan ve infisalat ü ittisaliittan ibd
rettir ve cümlemizfanfyiz. Lakin devlet ü millet ve vatan bdktdir. · Vatana daima o nazarla hizmet etmelidir .. Ben buraya geleliden beri kendi zamanımı düşünmedim. Daima ahliifımın zamanını düşünüp te' sisatta ana gö're yalıştım. Memleketin servet ve ma'mı1rryeti zira' at sına' at ticaret ile olur. Elhamdülillah zira' atin pek çok ilerilediğini görüyorsunuz. Sına' at dahi epeyce ilerilemiştir. Z,fra teşkıt-i vilayette Haleb'de işleyen destgahlar sekiz yüze bdliğ olmuyordu. Şimdi üç bine vardı. Amma ticaret yine eski halindedir. <:;fra bunun cereyanı için lazım gelen yollar henüz itmam olunamadı. Memleketin servet ve ma'mı1riyete ne derece i'sti' dadı vardır bundan anlaşılıyor ki Haleb eyaleti yedi sekiz sene kadar çekirgeden dfet-zede olmuş iken şimdi bir senenin Jeyz ü bereketryle hiisıl olan zahireyi zürra'ı satacak bir yer bulamryor. Ceniib-ı Hakk djattan selamet verirse bıı sene hasılat dört-beş kattır. Eğer yolları yapıp da bu zehiiiri iskeleye indirebilir isek memleket bir sene içinde ihya olur ve illa zahire kesretinden naşt taparak ile beraber olur. Zürra' Jakrdan kurtulamaz. Bu kadar ilerilemiş olan zira'at dahi durur. Bunun için her şeyden evvel der-dest-i tanzi'm olan yolların itmamına cümleniz el birliğile çalışıp çabalamalısınız. Müjti Ejendi'den de bunu rıca eyleriz ki bu yollar hakkında geçen sene ki himmetini yine sarf ederek bu yolda devam etmelidir. �!hasıl her şeyden evvel uğraşılacak bu yol maddesidir.
Dersaadet'e ba'de'l-vürlıd Divan-ı ahkam-ı adliyye me'mlırlarını iritihab u ta'yin ettiğimiz sırada Haleb mektubcusu Halet Bey Divan-ı ahkam-ı adliyye baş-katibi nasb u ta'yin olunmağla Dersaadet'e geldiğinde Turmanini Ahmed Efendi tarafından bir mektub getirmiş olduğundan ana cevaben bir mektlıb yazılmış idi. Suretini bu mahalle kayd edelim :
Turmanini Ahmed Efendi'ye cevab-name r-..... JI ı)a-)1 .:iıl r.
/J! yl.,.,I �l..,.. I _, .U T J<>..ı .ı.J. I . l_,J ...,.,...ı...., � •)...ll _, ..W.. 1 J_,J -1..J.. I ..,_Jll�.l, .;J l>- 0l.t İl.Hl .J.r:' _, ?· 1 Jl� �1 t,.!.ll .__,....,.. JI r')l..J I ,!.al -1..� -1f.I _,
ı)\....11 � ..ıl-_J..... � d'Y. .µı M .... ')\.-ll C:' l:.:JI J...--' 9-1.JI i� )i l iıl_,l� �; ..;.Jh; r.,... )1 ı.ia-)\ .ili r .;\ _, \':,;s:ll �\.:....)! \ .y ,;\ .Jl.!J\ J,1� yL::S:; .� �I .;r,ill p"'+"ll L....- ;_, ... \ JS::. ..ı J..ı -1........J I J.,W J.!..;! yi5 r.1-- ..,_J.;_, r.J"'')\:.:-)1\
TEZAKİR-İ CEVDET
1 _;;..; � .::.. _,.;...; �I l'"":.J J • _;l.!.�11 � _;;A-"" ��.J ·� e,.• <-:.; \,( • .::.. A=�t; "l. I '":"l.4JI J .ylf .J .tl..I '":"'t::s::JI i.ı l JlL l .J 9.l:.) \j_,!I İj\... �ı U <->.,,., � l...; c:J_,-:11 '":".J.I .L� .ı r,1,.J ,LA.ı .J ,0�JJ �1.ı c:Jl)I _,,,, U L,,fl>- .W)I ,.(,. ..::...� . İ")LJl.J .iiı l i.ıl..1 J (-•>J <>.ci\ .ı,... I ..::...>_,ll (._j:JI .::.. l..tll JI .;. i'J..,. c)�; _,�.;l .J
.::..>r, .ı.... I
Ol esnada Fırka-i islahiyye kumandanı Mirliva Kurt İsmail Paşa Maraş'da bulunup Haleb vilayeti gibi Diyarbekir vilayeti dahi açık idi. Ba-rütbe-i valay-i vezaret Haleb vilayeti Maraş mutasarrıfı Naşid Paşa'ya ve Diyarbekir vilayeti İsmail Paşa'ya tevcih edildi. İsmail Paşa'nın sıfat-ı askeriyyesi dahi üzerinde kaldı. Diyarbekir'dc müddet-i medide kalıp pek çok hizmetlere muvaffak oldu. Naşid Paşa dahi mukdim ve gayur bir zat olmağla Haleb haricinde başlanmış olan şöse tarikı Afrin nehrine kadar isal eyledi. İskenderun ve Belen tarafındaki yolları dahi epeyce tesviye etti. Muahharan ba'z-ı ağraza mebni azl olunmağla bu yollar yüzü üzere kalmıştır ve sonraları etnr-i inzibat-ı memlekete dahi azim sekte ve halel gelmiştir.
Haleb vilayetinin teşkilatı ile meşgul olduğum esnada İskenderun demir-yolunun keşfi için Haleb'e gelmiş olan Kaymakam Mes'ud Bey'in Dersaadet'e avdetinde vermiş olduğu raport valiliğimiz zamanında memleketin ne mertebe kesb-i inzibat eylemiş olduğunu mübeyyin olmağla burasının bilinmesi ve · İskenderun demir-yolu hakkında m!r-i mfrma-ileyhin vermiş olduğu ma'lumat-ı fenniyyeye dahi kesb-i vukuf olunması için mezkur raportun tercümesi zirde ilave olunur.
Mes'ud Bey'in Ticaret. nezaretine takdim . eylemiş olduğu raportun tercümesidir :
1 863 ve 1 864 ve 1865 senelerinde vaki' lskenderun mevkı'inin ihracat ve idhalatını havf olup mukaddema takdim olunan dört kıt'a cedvelin bu kerre hülasasını arz eylerim :
Sene 1863 1864 � yekıln-� vasati ldlıalftt 42537 . 52744 61660 523 14 denk İhrAcftt 66815 68954 5 186fi 62542 denk Yekıln ıo9352 1 2 1698 1 1 3526 1 14856 denk Tansif 54676 60849 56763 57429 hamule
TEZAKİR-İ CEVDET 229
Balada gösterildiği vechile iki denk bir deve hamulesi olup beher yük gidiş ve gelişinde ld-akall yüz elli kuruş ve ba' zan ve ale' l-husus kış mevsiminde iki yüz kuruş ve daha ziJdde ücretle. nakl olunmaktadır. Hakfkat-i hdl böyle ise de işbu hamule/erin ba'zıları ester yükü olmak cihetiyle biraz daha ucuzca nakl olunmakta bulunduklarından bundan hdsıl olacak tefavütü bdligan ma-belag karşılamak için çakerleri ihti
yaten en edna bahdyı esds-ı muvazene ittihdz eyledim. Bu takdirce Haleb'in idhdlat ve ihracatı zirde gösterilen hiisılat-ı nakliyyeyi vermiş olur:
Sene Hadd-i vasatisi
. 57429 63172
İngiliz lirası
lira-yı osmani
kese 1 2634
lşbu muvazenede iki sene-i ahire ihracatının tedennfsi kalıt ile yapağı hılsılatının pek az olmasından .naşıdir ve kahtın asar-ı seyyi'esi idhdlata dahi te' sir etmiştir. Eğer meml.eket hdl-i intizamda olmuş olsa idhdlatın dahi bi't-tedric tezdyüd edeceği derkdrdır. Haleb ile denizi beyninde bir demir-yol olduğu hdlde meydana gelecek f8.ide-i . z8.ide muvazeneye idhdl olunur ise bdldda gösterilen hadd-i vasatı rakamları pek çok mertebe tezdyüd eyler. Bununla beraber ebnq)'-i sebilin tekessüründen hdsıl olacak fevaid ile Kozan islahatından beri ve V alf-i vilayet devletlü Paşa hazretlerinin idare-i hazırarıın her şu'besinde te'sfsine muvaffak oldukları suver-i islahiyye dsar-ı hı:isenesi olarak zira' at ve ticaretin göstermekte olduğu suver-i terekk{yyat-·ı fevka' l-dde dahi piş-i nazar-ı mutala' a ve muvazeneye alınmalıdır. Bu münasebetle Haleb ile deniz arasında yapılacak demir yolun ba'zı taraftan beyan u teklif olunan resmine dair ba' zı muldhaziitın arz u itydnına mücaseret f)lledim. Çünki bi' d' defe' at seyahat ve atj-ı nazar-ı. dikkat ile hdsıl eylediğim ma1 lumat-ı
yakiniyye-i mahdlliyyeyi beyan u ihbiirdan keff-i lisan eylemek sıfat-ı sıdk u ubUdiyyet ve lazime-i haıııiyyete muvafık değildir. Süveydiye ve havaUsine müntehf olmak üzere te'sfsi teklif olunan demir-yol hı-fdide bir takım masarifdt"ı külliyyeyi ihtiyar ile beraber Saltanat-ı senryye'nin
fevaidine mübdyindir. Ez-cümle böyle bir sa' b ve tehlikeli sahilde yapma bir liman vücUde getirmek öyle netıcesi meşkUk amelryyattır ki bir
· kerre işe mübiişeret olunduktan sonra masarifinin nerelere kadar varacr.ığıiıı · kimesne keşf ü bl')1dn edeıp.ez. Memalik-i mahrUse-i Devlet-i alryye'nin bu kıt'asının değil belki Acem ve Hindistdn'ın mahsUldt ve emvaline bir mevkıf olmak üzere tasavvur olunan işbu liman yakıncacıkta ma-vu-
230 TEZAKİR-İ CEVDET
dı' a-lehine ga)ır-ı kafi olarak ol vakıt böyle kar.arı kable't- tahkik verilen ve yirmi seneden beri kabulü Saltanat-ı sen[yye'ye arz u teklif kılınan bir tasavvur-ı gayr-ı ma' kule teba'iyyetten dolayı te' essüf olunacaktır. Bi' !-:farz Süvodiye liman ittihaz olunmuş olsa Bağdad ve Basra ve Hindistan ile doğrudan doğruya husı1l-i ittisal için yapılmış ve yapılacak" lzmir ve lstanbul ve Avrupa demir yollarına buranın ı"ttisali ne vechile mümkin olabilir. Hınzır-bumu delinerek sahil ile lskenderun' a doğru gelinmekte der-kar olan' su'ı1bet ve müşkilat gqyet azim ve Amanos cibdl-i müteselsilesinden Kezerik dağının irtifaı beş bin kademden ziyade olup bu tarz ile bir kaç saatler hemen duvar gibi denize inmek üzere guya bir sedd-i cesfmdir. Ve-lev-sellem işbu mani'a kuvve-i maliyye ile her-taraf edilmiş olsun buradan yapılacak demir-yolunun Adana ve Anadolu hattına kavuşturulması ancak elli ingiliz mili mesafe mahiillin yapılmasiyle hasıl olabilir. Antakya' dan Süvodiye'ye kadar gayet sa' bü' l-menal vahşi yerler olmak üzere yirmi mil mesafe kadar vardır. Mahall-i mezkurdan ceroan eden .Ası nehri ise orada gqyet sert ve dolaşıktı olup li-ecli't-tesviye doldurulacak ve tahliye olunacak yerler ile yapılacak tünellerden ma' da
yalnı;:, on yedi mahalden nehr-i mezbı1ru ubı1r için köprüler inşiisı lazım olup her mili ancak on sekiz bin ingiliz lirasiyle hiisıl olabilir. Nafi' a meclisinin lskenderun tarfkından saif-ı nazar eylemesi bir taglfta mebnidir. /{,fra Suriye havalfsinin limanı yalnız lskenderun iılup vahiimet-i havasiyle beraber ta'yfni gayr-i mümkin ;:,amandan beri Haleb'in ticaretine tarik burası ittihaz olunmuştur. Bin sekiz yüz altmış Üf sene-i mfliidiyyesi teşrin-i sanfsine tesadüf eden ve mah-ı cumddel'ahirenin yirmi altısı tarihiyle müverrah bulunan raport mealinde Haleb'den ls• kenderıin' a kadar la-akall yüz beş mil mesafe olduğu bast u boan ve hatta Haleb' den Asi nehrinin ağzına kadar doksan mil mesafe olup bu hiilde Ası' den yapılacak yolun elli beş mil faidesi olduğundan başka lskenderun tarfkı yapılfhak lazım gelse Belen cibiil-i müteselsilesini aşmakta müşkilatın birinci derecesi çekileceği iryan kılınmış ise de lskenderun tartkı salifü' z-zikir raportta bast u boan kılındığı vechile Antakya tartkından on beş mil daha bafd olmadıktan başka bi' l-akis on beş mil kadar kurbiyeti olduğu ber-vech-i atı müsbet ve müdelleldir. Şöyle ki Amik ovası gölün canib-i şimalinden geçtiği halde Haleb ile lskenderun'un maooni yalnız yetmiş beş mil olduğu nümayan olur. Antakya'nın ticareti zrytin yağı ve sabun ve bir mıkdar ipekten ibiiret olup bu takdfrce ol tarafın terkinde beis olmamağla beraber ileride bir şu' be ile beriye kavuşturulması esheldir. Bir vakı'tten beri ittihaz olunmuş olan dağ delmek ameliyatını abes
TEZAKİR-t · CEVDET
hükmünde bırakan keşf-i cedfd-i mühendisin müruru J;qyr-i kaabil dağları devir hükmüne getirmezden evvel slil!fü' z-zikir raportun muharriri hükm-i zamana gô're rey vererek Belen yolunu terk eylemiştir. Belen tarikının terk-i tercihi hakkında salifü' z-zikir raportta bast u beyan kılınan esbdb u edille bi' l-akis tercihi tarafına döndürülebilir. lskenderun' dan Belen' e kadar altı-yedi mil mesafe kadar rnüşkil mahfil! olup anın da beher mili yirmi veyli yirmi iki bin ingiliz lirasiyle mümkinü' t-tesvi,ye oldu/},undan bir kerre bu müşkilat def' olunduktan sonra blikisi mertebe-i sühulet ve ehveniyyete getirilmiş olur. Çünki lskenderun limanı be-gaayet eıntn ve nefis ve demir mahalle;-i matluba muvôjık olduğu misillu bu tartkın sair deınir
yollara raht u tslili mümkindir. Bu halde iki mes' ele kalıp bu dahi sdhil-i bahre bir rıhtım inşdsiyle havanın isldhı için ma' hlld bataklığın def' olunmasından . ibdret ve .buna da otuzbeş-kırk bin ingiliz lirası krifi olacağı resfde-i rütbe-i bedlihattir. Çlikerleri lskenderun'un canib-i cenubtsinde bulunan ve fenalığın asl u menşe'i olan salifü' z-zikir bataklığın tesviyesitJe dair bir layıha tanzimiyle devletlıl Cevdet Paşa hazretlerine takdim eyledim.
Bin ı"ki yüz metro tul ünde ve müstevz olarak üç metro müka' ab arzında bir ana harkı Kodjura kalesi canibinden mürur eden !l )i ( Nemlerek) boyuna şimal-i şarktan Gümrük'ün şarkı tarafı istikametiyle yaptırılmış olsa yek-diğere dört yüz metro bati bulunan ve amUden slilijü' z-zikir harka nazil olan diğer üç harkın sularını istı' ab ederek işbu dört harkın tfUü cem'an elli bin' altı_yüz .metro olup arz[ariyle darb olunduğu hlilde on dokuz bin sekiz yüz mükd' ab metro· ederse de ihtiyaten yirmi bin metro Uiblir olundu. 1şbu üç kıt'a ana harkları iki yüz arşın mesafeli bir takım süzdürme harklarıyla kat' olunacak ve bu surette yarım metro mükli' ab umkunda ceın' an on bin metro tuliinde harklar ihdasi işbu mahallin · kdmilen kurutıılmasına kifayet edecektir. Malıô.ll-i me;:,kUr bu tarz ile kurutulduktan sonra meydana gelecek arazi temettü' ile satıfoıak der-kdr ise de daha alası işbu harkın boyuna ağaç dikmek gibi ameliyyat ile ila-ma şa Allah har kın muhqfazasiyle arazi-i bakiyenin zira' atini te' ahhüd ettirerek arazf-i mezbUre meccanen taliblerine tefviz olunmak · daha men
fa' atli olur. Eğer canib-i hükumetten işbu ameliyyatın icrasına ibtidar olunur ise lskenderun mütehayyizaıı-ı ahlilfsinden pek çoğu arazi-i mezkure sudan kurtarıldığı hlilde tifavvuza hazır u muntazırdır/ar. /zmir havalisinde yapılmakta olduğu gibi umku az kuyular vdsıtasiyle mezru' atı sulamağa kafi su hlisıl olabilir. <:,ıra ber-mu'tô,d altmış santimetro umkunda hu/relerden çıkan kuyu suları emzice-i nebata gayr-ı muvafık-
TEZAKİR-İ CEVDET
tır. Sene be-sene deniz çekilerek terk eylemekte olduğu kumdan tahaddüs etme taşlık bir hayli umku olduğu halde sdhil-i bahr ile işbu bataklığı ilzata eylemiştır. Salifü' z-zikir taşlık arz kılınan usulden Jzaric bırakılabilir. Bunun ve bir kaç ağaç köprü ile üç taş köprünün ve işbu ufak derenin tarafeynine yapılacak dökme sedlere on beş on altı bin kazmacı amele kijf giirünmektedir. Bir l!Y işlemek üzere yalnız beş yüz ameleye mühtac görünen işbu ameliyyat bir kerre fi' le getirilir ise artık hükumet işbu bataklığın şimal-i şarkfsinde vaki' diğer büyük bataklıği kurutmak üzere ahaliyi bi-hakkin sevk edebilir. Her çend işbu bataklık evvelkinin üç misli kadar var ise de ahdli-i mütemekkineye mazarratı pek azdır. lskenderun demir-yolu hasıl olur olmaz şehir def' aten kesb-i cesamet e_;1!eyerek ve ahdlt bir ve iki mil uzak mahallere ve dağın eteklerine kadar imar ve iskan eyleyerek yalnız mağazaları sahilde kalacağı der-kardır. lstanbul ve Londra velhasıl ticaret merkezi bulunan cesim memleketlerde dahi hiç kimse merkez-i ticaret ve iştigaali olan mağazalarda yatıp kalkmazlar. Süveydiye'nin liman ittihaz olunmasına bin sekizyüz otuz sene-i mfladiyyesinde General Çezni'nin Fırat' a azimeti sebeb-i müstekill olup anın da hilk-ı pôy-i aU-i asafanelerine mütecasir-i takdimi olduğum işbu muhtasar raportta tafsflini münasib göremem. işbu sebeb üzerine ba' z-ı
fevaiu-i mahsusa mülahazası munzam olup Saltanat-ı senfyye canibinden bunca masarif-i kesfre ihtiyariyle istihsaline teşebbüs olunan feviiid-i unzumiyye ile mukaa)1ese olundukta esbdb-z mezkurenin la-şey makuulesinden idüği tebeyyün eyleyeceğinden burası pfş-i nazar-ı tedMke alınacağından ingiliz demir-:Jıolu kumpanyasının Fırat üzerine inşasını der-miyan eylediği demir.yolun esbiib-ı mucibesi anlaşılmak ümidf}'le meşhUddt-ı kemteranemi hdk-i pay-ı asafilerine arz etmeği vazife-i istikaametten add eyledim. lskenderun' da müddet-i ikaametimde Amanos dağının ma'berini dahi mu'ayene eyledim. Tahminen bin kadem irtifiiında bulunan Belen .memerrinden az mesafeli yanf iki bin kadem bir tünel ile öte tarafa ub.ur pek çok külfete mühtac değildir. Bu mevki' geçildikten sonra Amik ovasına vusul sehlü'l-husuldür. Zira ameliyyata lazım olan kereste ve taş ve kireç pek yakınlarda mevcud olup ameliyyiit icra olunacak mahallin taşları yumuşak ve topraklarının tabı' ati matlaba muvijıktır. Vali-i miişarün-ileyh hazretlerinin iradesi üzere lskenderun limanına dört saat mesafede bulunan Payas şehrini dahi mu'dyene eyledı'm. Kl!Jlmakamı bulunan Veysi Efendi tarafından nezaret ve kemiil-i ikdam u gl!Jlret ile asar-ı attkadan ma'dı2d olan Pazar-mahalli tathfr u ta'mfr olunduğunu ve idare-i hiizıra semeresi olan emnfyetten dolayı ehl-i san' atin
TEZAKİR-1 CEVDET 233
tecemmü'iyle hiilf dükkanların açılmakta olduğunu ve mahllll-i mezkurda bulunan kesme taştan masnu' gayet metin ve gilzel kale ile elimi' -i şerifin hilsn-i suretle ta'mfr olunmakta bulunduğunu müşahede eyledim. Payas'dan avdette bir kimesne tarafindan beyan ü ihbar olunmamış bulunan ve Fütuhat-kemeri denilen mahalle vardım. Oradan bir yol ile dağı aştım ve buradan Ksenophon nam meşhur Yunan müverrihinin on bin neferden mürekkeb bir firka-ı askeriyyenin beyan-ı ahval-i seferiyyelerine dair yazdığı tarihinde ve lskender tarihinde bast u bf!,van eyled(ği kalenin harabesini buldum. Bu tarfk Haleb yolunu bir günden ziyade kasr eylediğinden do!qyı ezmine-i sabıkada karbdn bu tarikten işler iken ihtilal ve hurub-ı müteval'iJe ve 'türkmen kabailinin tasallutu ve haylldfd ve derebeyleri bu tarfkın kapanmasına sebeb-i müstekill olmuşlardır. Bir kılağuz ve iki zabtiye ile mahllll-i mezkurdan geçip zamin-ı kadfmde yapılmış tarikın her yerde asarını gô'rdüm. Tarfk-ı mezkur tuttuğum defterde gösterilen eşcdr ile memlU güzel · ormanlar arasından mürur eyler. Cebel-i mezkur üzerinde vaki' bir . boğazın ortasında sekiz-dokuz bin kadem tepelerle muhat bir vadide bir kale ve saray harabesini keşf ryledim. Bu mevki' vadf-i mezkur ile beraber oradan mürur etmekte bulunan yedi yola nazır ve Mmfdir. Turuk-ı mezkurenin iiçü denize ve üçü Amik ovasına ve birisi dağın içerisine gider. Mahllll-i mezkurdan yarım saate kadar mesafede eski bir çarşının dahi harabesi bulunup işbu tepe üzerindeki düz mahdl hala Geçit-ağacları ismiyle tesm'iJe olunur. Taraf taraf cereyan etmekte olan ' sular ve gô'rülen müte' addid karye harabeleri cebel-i mezkurun bir vakit pek ziyade ma'mur ve meskun bulunduğunu isbdt eder. Elma-dağı'ndan Amik ovasına inerken ovanın ucunda bir büyük kaya keşf eyledim ki müte' addid .tasavfr ile münakkaş idi. işbu kayan:n üst tarafında oyma bir murabba' kaaimü'z-zaviye içerisinde kaaimen beş tasvir mevcud ve alt yanında başkaca kez{ilik kaaimen bir takım tasavfr meşhUddur. Daha aşağısında taştan oyma bir kapı olup içerisi bir oda şeklindedir ve üç tarafında kezalik taştan oyma üç sanduka olup burasının şübhesiz bir kabir idüği ve ikisi büyük ve birisi küçük bulunduğu gô'rülmüştür. lşbu kapının üzerinde h0la harfleri mütegayyir olmamış ve büyük huruf ile yazılmış yunani bir fOk hutıJ.t görüldü. lşbu hututun kopyasını almak murad eyledim ise de şiddet-i hararet-i şemsden gqyet keskin bir baş ağrısına tutulduğumdan' bi' z-zarure bunları terk ile aşağı tarafta bulunan değirmene iltica eyledim. Zann-i acizaneme gô·re mahdll-i mezkı1rda asar-ı kadimeye dair bir keşf-i a;:,fme muvaffak oldum ve ovaya indiğimde Reyhdniye aşireti müdfri Mustafa Bey ma' -
�34 TEZAKİR-İ CEVDET
rifetiyle nizamat-ı cedide mucibince emr-i iskana çalışmakta oldukları halde buldum. Milma-ileyh Mustafa Bey oymaklar muhtaranını intihdb ve tertib ile meşgul idi. Gece saat iki sularında kryafet-i mahsfısasiyle hiç Türkçe bir haif bilmez olduğu halde mahdll-i mezkurda bir lta!ya' lı papas Beyrut' a müteveccihen mahôJl-i mezkilra geldiğini görüp te' accüb eyledim. Bu madde yalnız şimdi emniyyet-i turuk ne merkezde olduğunu isbdta krJffdir. Gece esn4J-i tarikte çakerlerini at tepmiş olduğundan başka hiç bir zahmet görmiyerek Haleb'e vasıl oldum ve devletlfı Vali Paşa hazretlerinin emirlerini alarak ve kendisine bir rapor! vererek hiik-i p4J-i iilf-i iisafiinelerine dahi işbu raporlu takdime müciiseret eyledim.
Ff 7 zilka' de sene 99 ve ff ıo rylül sene 97
TEZKİRE No. 38
Halcb'den Dersaadet'e geldiğimizde Sis katoğikosluğu mes' elesi henüz hall. olunamamış idüğinden buna dair ba'z-ı ma'lumat vermek üzere bu tezkircnin tahririni münasib gördüm�
Hıristiyanlığın evfıilinde zuhura gelen tevhld ve teslis bahsi üzerine İznik'de mun'akid olan cem'iyyet-i rfıhaniyyede e�eriyyet-i ara ile teslise karar veril:erek Arius'un mezhebi ibtal olunmağla ana tabi' olanlar her taraftan tard olunmuşlardır. Ba'dehu Kostantiniye ve Roma kiliseleri beyninde zuhura gelen ihtilafın halli kaabil olamayıp Şark ve Garb kiliseleri deyu birbirinden ayrıldı ve Garb kilisesine tabi' olanlara katolik ve Şark kilisesine tabi' olanlara o:rtodoks denildi. Kostantiniye din-i isevinin neşr ü i'lanına mebde' olduğuna ve Roma ise merkez-i kadim bulunduğuna mebni İstanbul patriği ile papa yek-diğere tekaddüm ve tefewuk iddi'asına düşdüler. Binaen-ala-zalik Roma devleti Şark imparatorluğu ve Garb imparatorluğu deyu ikiye münkasim olduğu gibi hıristiyanlar dahi mezhebce ol vechile iki kısım oldular. Ba'dehü yine bir mes'ele-i d!niyye üzerine Kadıköyü'nde akd olunan cem'iyyet-i diniyyeye Eçmiyadzin piskoposu gelemediğinden anın gıyabında verilen kararı kabul etmediği cihetle Şark kilisesine tabi' olanlar ikiye münkasim oldu ve rrmeniler rumlardan ayrılarak Eçmiyadzin piskoposuna tabi oldular ve anı katoğikos yani re!s-i umumi-i rühani deyu tesmiye
TEZAKİR-·İ CEVDET 235
eylediler. Muahharan bir aralık tatarlar Eçmiyadzin taraflarını pamal-i huyıil-i hasar ettiklerinde ermeniler beri taraflara hicret etmeleriyle katoğikos dahi familyasiyle beraber beri tarafa gelerek Sis'de meşhur manastırı inşa ile orasını merkez-i hükumet-i ruhaniyye eylemiştir ve bu familyadan biri dahi Kürdistan'da vaki' Ahtamar adasında kalmıştır. Bu cihetle ermeniler için iki merkez-i ruhani peyda olup ikisinde dahi piskoposlar yetiştirilmeğe başlamıştır. Fakat asıl katoğikos Sis'e gelip ermeniler beyninde mu'teber olan ba'zı asar anın yedinde bulunmağla Ahtamar'a nisbetle Sis katoğikosu daha ziyade muhterem idi·ve ikisinde dahi katoğikoslar bu familyaya mahsus olmak üzere bi't-tevarüs intihab oluna-gelmiştir. Ba'dehu Eçmiyadzin tarafından tatarların şerr u mazarratı her-taraf oldukta ermeniler ma'bed-i kadimlerini ihya etmek üzere Sis'deki katoğikosu Eçmiyadzin'e gelmek üzere da'vet etmişler ise de familya Sis tarafında yerleşmiş olduğu cihetle oradan ayrılıp gidemediklerinden ermenHer beyninde haricden katoğikos intihab etmek usulü mer'iyyü'l-icra olmuştur ve Sis katoğikosu eski katoğikos neslinden olup emanat-ı kadime dahi Sis manastırında bulunduğu cihetle birinci reis-i .ruhani olmak iddi'asında bulunmuş ise de Eçmiyadzin ma'bed-i kadim olmak hasebiyle ve katoğikosluğuna piskoposlar içinden beyne'l-rrıille mu'teber ve muhterem zatler intihab olunmağla Eçmiyadzin Kilisesi enzar-ı ammede tefevvuka başlayıp bu suretle iki Kilise beyninde rekaabet eksik olmamıştır. Kozan ve Adana ve Maraş ve Zeytun ve Gürün ve Darende ve Divrik ve Malatya ve Behisni ve Urfa ve Ruınkale ve Birecik ve Nizib ve Ayintab Ve Haleb ve Antakya ve Lazkıye beldelerinde vaki' ermeni kilise ve manastırları hep Sis katoğikosluğuna tabi'dir. Ermenilerin bir de İst�nbul ve Kudüs patrikleri ve bunların dahi müstekillen daire-i rı1haniyyeleri vardır. Fakat bunlar piskopos rütbesinde olup kendileri bu rütbeyi veremezler. Piskoposluk rütbesi ve zeyt-i. mukaddes kaynatmak katoğikoslara mahsustur. Ma'amafih İstanbul patriği merkez-i saltanatta bulunarak Babıali ile muhabere ede-geldiğinden bu cihetle bütün ermenilerin merci'idir ve katoğikosların vasıta-i muhaberesidir. Patrikler ekseriya Eçmiyadzin'de piskopos olmuş yahud oraya gidip gelmiş olan piskoposlardan intihab oluna-geldiği cihetle İstanbul ve tevabi'i ermenfü:ri Eçrriiyadzin'e mail
TEZAKİR-İ CEVDET
ve müncezib olarak her sene İstanbul'dan Eçmiyadcin piskoposuna surreler gönderilirdi. Halbuki Eçmiyadzin kilisesi memalik iraniyyede iken muahharan Rusya devleti Reva:rı. kıt'asını İran' dan alıp memalikine ilhaak etmekle Eçmiyadzin dahi Rusya memalikinde kalmıştır. Bunun üzerine İstanbul'un ermenilere aid olan efkar-i poİitikasına tegayyür gelmiştir. Sultan Mahrrı:ud Han-ı sani hazretlerinin asrında ermeni mu'teberanından meşhlır Kazaz Artin nezd-i saltanatta sözü nafiz olduğu gibi kavmi arasında dahi mütekellim-i vahde olmağla Eçmiyadzin Kilisesi Rusya devletine geçtikten sonra ermenileri ikna' ile bu surrcleri kat' ettirmiş ve Sis katoğikosluğuna daha ziyade ehemmiyet vermiştir. Fakat Kozan-oğullarının dest-i tegallübünde olup Sis ile Adana'nın mabeyni dahi cevlan-gah-ı aşair olmak hasebiyle ermenilere göre Sis'e gidip gelmekte sühulet olmadığından Sis katoğikosluğunun umuru gereği gibi tanz!m olunamamıştır.
Rusya devleti ise Eçmiyadzin vasıtasiyle her taraftaki ermenileri tarafina celb ü imale ettirmek emelinde bulunduğundan ara sıra Rusya sefareti Baş-tercümanı relsülküttab bulunan Akif Paşa'ya İstanbul'dan Eçmiyadzin'e irsal oluna-gelen surrelerin kema-kan gönderilmesi için ermenilere tenblh olunmasını ihtardan hali olmaz imiş. Lakin Kazaz Artin bu babda ermenileri ikna' ve ilzam ettikte Akif Paşa'ya dahi beyan-ı hal ederek : "Mukaddema Eymiyadzin Devlet-i aliyye'e nisbetle kü§ük bulunan Devlet-i iriiniyye yedinde bulunmağla lstanbul orasını buraya yekerdi. Şimdi Rusya gibi kavi ve şedidü' ş-şeklme bir devlet eline gefti. Bundan sonra burasını o tarafa çeker. Bu tarik ile ermenilerden Rusya'ya meyl edenler olur. Devlet-i aliJye dahi bunu görüp ermenilerden soğur. Halbuki şimdi Devlet-i aliyye'nin kuvve-i maliyyesi erm�nilerin elindedir ve bütün osmanli me'murlarının parası ve muhasebesi ermeni sarraflarının odalarındadır. Osmanlıların indinde en ziyade muhterem olan ırz u nam{/,sları ermeni ayvazlura teslim ü tevdi' olunuyor. Bu emnryete halel gelirse ermeni taifesi azfm hasara uğrar. Devlet-i aliyye dahi politikaca mutazarrır olur. Anın için artık lstanbul'un Eymiyadzin'e olan rabıtasına za'J getirmek lazime-i hdlden giirülür. Binaen-aleyh Eymiyadzin surrelerinin kat'ına karar verdirdim. Siz de buna dayanmalısınız" demiş olduğundan Akif Paşa Rusya Baş-tercümanının bu babda olan ihtaratına ehemmiyet vermeyip birer suretle geçişiirmiş.
TEZAKİR-İ CEVDET 237
Tercüman bir gün Akif Paşa'ya : "Siz bu Eçmiyadzin mes'elesini takdir etmi;yosunuz. Bir millet ne kadar kendi din ü mezhebine sadık olur ise devletine dahi o kadar sadık olur. Ermenilerin mezheblerine sadakatleri ise ancak Eçmiyadzin Kilisesine olan irtibatlarının takviyetiyle kuvvet bulur" dedikte Akif Paşa : "Evet evet. Mes' elenin ehemmiyetini şimdi anladım. Amma siz bu habda bize bir · hüsn-i misal gösterseniz biz de tabi'atiyle .size pey-rev oluruz. Mesela Kazan ve Ejderhan eyaletlerinde bu kadar müslüman var. Bunların tam Hilafet-i islamiyye'ye olan rabıta/arının takviyetiyle emr-i diyanetleri kuvvet bulur. Başlıca hustlsat-ı dtnryyelerinde oranın uleması Şeyhülislam Efendi'ye müraca' at etmek usul ittihaz olunsa umı1r-i dtniyyeleri kesb-i kuvvet ve intizam ederek bundan Rusya devletine sadakatlerinin tezayüdünü gördüğümüz gibi biz de bi't-tabı' Eçmiyadzin'e ermenilerin . revabıtını takviye için lazım gelen esbaba teşebbüs eyleriz" demekle artık Rusya tercümanı bu ihtarattan vaz geçmiştir. Lakin andan sonra Rusyalu doğrudan d-0ğruya ermenileri celb ü irnaleye
. sarf-ı mesa'i ede-gelmiş
tir ve bi't-tedric ermeniler içinde hayli tarafdar kazanmıştır ve bu bahta bizim gafletimizden yahud tegaafülümüzden pek çok istifade eylemiştir. Rusya sefaretinin iltiması üzerine tebe'a-i Devlet-i aliyye kendi tebe'asından olan pek çok ermeni mu'teberanına rütbe ve nişanlar verip bu ise menafi'-i politikıyyesine pek ziyade halel ge,tirmiştir.
Kırım muharebesi münasebetiyle isdar buyrulan İslahat ferman-ı alisi hükmünce rum patrikliği için bir nizam-name yapıldığı gibi ermeniler dahi bir nizam-name layıhası kaleme alıp Babıall'ye verdiler. Bu layıha Fransa'nın cumhuriyet zamanlarında yapılmış olan nizam-namelere benzer bir yolda idi. Ta'dil ü tashihi için Babıali'de akd olunan komisyonun riyasetine me'mur buyrulduğum cihetle mevadd-i mündericesinin sülüsü mikdarı tayy ile mevadd-ı bakiyesi mümkin 'mertebe ta'dil edildi. İşte ol vakit yeni yetişen ermeni çelebilerinin ne yol aldıkları görüldü. Bu komisyonda der-miyan olunan mevaddan birisi dahi Sis ve Ahtamar katoğikosları hakkında cari olan tevarüs usulünün ilgaasiyle haricden bunlara katoğikos intihabınıp. cevazına ve hususat-ı sairelerine dair ba'z-ı fıkaratın nizama rabtı hususu idi. Lakin ol vakit Babıali'nin nüfözu Kozan'da henüz cari olmadığından bu balısın sonraya bırakılması Kozan'ın
TEZAK1R-İ CEVDET
zabt u islahmdan sonra müzakeresi hususuna karar verdirilerek nizam-namede bunlardan sükut olunmuş idi.
F'ırka-i islahiyyc ile Kozan'a gittiğimizde Sis katoğikosu vefat e1mekle anın akrabasından olup ma'iyyetinde müdir-i umuru makamında bulunan Nigoğos nam piskopos mahallince usfıl-i kadimesi vechile Sis katoğikosluğuna bi'l-intihab buna dair ve-ilen mahzar ve mazbata Babıall'ye takdim olundu ve Sis manastır ve kilisesinin ta'mfri ve Kozan kıt'ası vaktiyle tahrir olunmamış idüğine mebni manastır tarafından ara sıra zira'at olunan ve manastıra münasebeti olan bir büyük kıt'a arazinin manastıra rabtiyle müceddeden Defter-i hakaanrye kayıd düşürülmesi ve Sis ile Adana arasında manastıra merbut olmak üzere büyücek hanlar yaptırılması ve Adana'ya kadar bir şose yol inşası velhasıl 1stanbul'dan gidecek ermenilerin Sis'e kadar emn Ü asayiş ile gidip gelebilmeleri zımnında her türlü teshiIatın icrası ile İstanbul ennenilerinin yüzlerini Sis katoğikosluğuna doğru çevirmek mutala'atı tasmim ve Dersaadet'e avdette Sis manastırının ta'miratı için canib-i miriden beş yük kuruş sarfiyle ermeni sarrafün ve mu'teberanına dahi birer mıkdar iane ettirilmek üzere lazım gelenler teşvik .kılındı ve ol vakit ermeniler içinde Sis manastırının bu vechile şenlenmesini isteyenler var ise de Eçmiyadzin tarafına mail olanlar çok idi. Rusya tarafdaranı ise bu fikre hasr-ı mesa' 1 ettiklerinden Sis' in bu vechile şan u şöhret kazanmasını tervic etmedikten başka Sis dairesi halkının usul-i kadime vechile kendi kendilerine katoğikos intihab etmelerine muvafakat etmeyip umfımen ermeniler tarafından intihab olunmak usulünün vaz'ı da'.iyesine düşerek lstanbul'daki ermeni patrikhanesi meclisinin ekseriyyet-i arasiyle Nigoğos'un katoğikosluğu redd olundu. Nigoğos ise : "lstanbul pat�iği bizim işimize ne karışıyor. O bizim ma'ruzatımızı Babıalf'ye tebliğ eder kapu-kethüdamız hükmündedir" diyerek Sis dairesinde bulunan piskoposlardan ba'zılarını celb [ile] hazineyi açıp ve ermeniler beyninde pek mu'azzez add olunan emanetleri çıkarıp zeyt-i mukadc1es ile yağlanmış ve hod be-hod katoğikosluk makaamına geçip oturmu§tur. Patrikhane meclisi buna hiddet ederek anın katoğikosluğunu kabul etmeyip Sis'e bir katoğikos kaymakamı göndermiş ve ermeni patriğinin takriri üzerine Babıali dahi Nigoğos'un Dersaadet'e gönderilmesi
TEZAKİR-İ CEVDET
için emir vermiş idi. Bu esnada biz dahi Haleb valisi bulunduğumuz cihetle bu emrin icrasında tereddüd ettim ise de bu bahtla İstanbul' ca israr olunmağla ve o sırada Nigoğos dahi Adana'da bulunmağla Adana mutasarrıflığı tarafından Nfgoğos Dersaadet'e gönderilmiştir. Bunun üzerine Patrikhaİıe'den nasb olunan kaymakam Haleb vilayetine gelmiş ise de Kozan ermenileri tarafından kabul olunmadığı cihetle Sis'e gidemeyip Haleb'e geldi. Ba'dehıl Ayintab'a gidip orada kaldı. Nigoğos ise Dersaadet'de menfi: gibi b,ir halde idi. D!van-ı ahkam-ı adliyye riyasetiyle Ders., adet'e geldiğim vakit henüz bu mes'ele hall olunamamış idi. Bir aralık Patrikhane'ce intihab olunan katoğikos Sis'e gönderildiyse de o dahi orada duramayıp Maraş'a giderek orada ikaamete mecbur olmuştur. Elhasıl Eçmiyadzin tarafına mail ve meclub olan fırkanın galebesi ve Babıali'ce menafi'-i devlete muvafık olacak surette işe itina olunmaması hasebiyle Sis manastır ve kilisesi hakkında mutasavver olan şeyler icra olunamadı ve Sis katoğikosluğu umuru muhtell ü müşevveş bir halde kaldı.
Ft 7 Zilka'de sene 298 ve ff r8 eylül sene 297
TEZKİRE No. 39
Otuz yedinci ' tezkirede beyan olunduğu üzere Haleb'den Divan-ı ahkam-ı adliyye riyasetiyle Dersai'ıdet'e gelip bir taraftan teşkilat-ı adliyye ile meşgul olduğumuz halde bir taraftan dahi Mecelle-i ahkliriı-ı adliyye namiyle mu'amelat-ı fıkhiyyeyi hav! bir kitab te'lif etmek üzere Divan-ı ahkam-ı adliyye dairesinde taht-ı riyasetimizde olarak teşkll olunan cem'iyyet-i ilmiyyede müzakerat ve mübahasat ile meşgul idik.
Divan-ı ahkam-ı adliyye hukuk ve ceza kısımlarına münkasim olarak hala mahkeme-i temyiz denilen hey'et olmağla muahharan mahkeme-i nizamiyye namiyle bir mahkeme-i istinaf dahi teşkil olundu ve D ivan-ı ahki'ım-ı a9.liyye riyaseti ünvanı nezarete tahvil olunarak uhdemizde ikbaa kılındı. Gerek riyaset ve gerek nezaret unvaniyle iki sene te'sis-i usfıl-i adliyyeye sarf-ı mesa'i olunduktan sonra infisalimiz vuku' buldu. Muahharan AH Paşa'nın vefatiyle Mahmud Paşa makaam-ı sadarete geldikte zuhura getirilen tahavvülat-ı adbe arasında bizim
TEZAKİR"İ CEVDET
dahi İstanbul'da bekaamız mı,ıvafık-1 MI ü maslahat görülmediğinden uhdemize müceddeden teşkil olunan Maraş valiliği tevcih olunmağla posta vapuruna rakiben Mersin'e çıkıp Adana tar1kıy1e Maraş'a giderken Çukurova'nın ma'mlıriyetini görüp mütelezziz oldum.
Mukaddema teşkil etmiş olduğumuz Haleb vilayetinin cesameti cihetiyle İstanbul'a avdetimizden sonra idaresinde su'ubet görülerek iki vilayete taksim olunmuş idi. Şöyle ki Adana ve Kozan ve Payas sancakları ayrıca bir vilayet olmak üzere Haleb vilayetind�n ifraz kılırımış idi. Bu kerre teşkil olunan Maraş valiliğinin hüdüdu ta'yin olunmayıp ancak Kozan ile Cebel-i Bereket anda dahil olmağla bi't-tabı' Kozan ve Payas sancakları Maraş eyaleti dahilinde kalmış idi. Böyle hüdüdu mübhem valilik teşklli ma'nasız bir şey görünür ise de ol vakit Babıall'nin işler! hep böyle ma'nasız ve yolsuz bir halde idi ve garaz bizim htanbuI'dan teb' ldimiz idi.
Mukaddema Haleb'den 1.stanbul'a gelirken Osmaniye vücuhu Belen'e gelip bizimle görüştüklerinde Osmaniye kasabası ü cra yerde bulunduğundan Adana' dan İslahiye ve Maraş tarafına giden yolcular kasabaya uğramayıp bu cihetle ahz u itadan mahrum olduklarını derk etmekle bu kasabayı cadde üzerinde vaki' Pazaryeri'ne nakl etmek için vaki' olan istid'aları üzerine kendilerine ruhsat verilmiş ve anlar dahi hemen eski kasaba ve bağçelerini kendilerine sayfiye olmak üzere terk ederek Pazar-yeri'nde müccddeden bir kasaba bina etmişler idi. Bu kere Maraş'a giderken bu yeni Osmaniye kasabasına uğranılarak bundan dahi kesb-i neşat ve inşirah eyledim. Fakat Gavur-dağı hakkında te'sis olunmuş olan 'usül-i esasiyyenin ba'zılarına halel getirilmiş olduğu cihetle hemen bunları vaz-ı aslisine irca' ettim ve Maraş'a gittim. Nezr-i mevleviye muvafık olarak on sekiz gün Maraş'da ikaametten sonra Dersaadet'e avdete me'zun oldduğuma dair bir telgrafname-i sami aldım ve hemen İslahiye ve Hassa tarikıyle hareket olunarak ve Cebel-i Bereket'in bu cihetce görülen bozuk işleri düzeltilerek 1skenderun'a gelip posta vapuruna rakiben Dersaadet'e geldim. Bu muhdes Maraş valiliği dahi llgaa ile Ml-i aslisine irca' edilmiş bizim gidip gelişimiz dahi daire-i islahiyyede bozulmuş olan mesalih-i esasiyyeyi düzeltmekten ibaret olmuştur.
Ft 7 zilk'a'de sene 298 ve fi r8 vlül sene 297
İ N D E K S
Abdi Bey, Taşlıca ileri gelenlerinden, 29, 5 1 .
Abdi Paşa, Üçüncü ordu müşiri, 6. Abdullah Efendi (Uzun), Bosna eşra·
fından, mevaliden, Meclis-i kebir-i vilayet azasından, Nüfus nazırı, Erkan-ı vilayet meclisi reisi 29, 36, 37, 42, 6?, 70, 7 1 , 74, 85.
Abdullah Efendi, Kilis ulemasından, 225.
Abdurrahman Bey, İhlivne eşrafından, 37.
Abdülaziz, Sultan (Padişah, Hünkar, Zat-i şahane), 20, 2 1 , 37, 47, 69, 70, 77, 78, 80-82, 84, 86, 104, 105, 1 37, 1 38; 197-1 99, 207.
Acem, İran, 229. Adana, 108-ı ı.o, 1 1 2, 1 14, .ı ı 5, 1 1 7,
1 24, 1 25, 127, 1 29, 1 3 1 , 1 32, 1 35, 1 36, 140, 1 46, 1 56, ı6r , 1 7 1 , 1 75, 1 78.1 83, 1 89, 1 90, 1 93-199, 201 , 202, 206, 207, 209, 2 1 0, 2 1 2, 220, 223, 225, 226, 230, 235-240.
Adumanlı ( j;L. J�") , Lece'nin Gavur-dağı tarafında ve Hassa ka'sabası civarında yaşayan bfr kürd aşireti, 142.
Afrin (.:uA&.), Amik gölüne akan çay, 228.
Afşar, Çukurova türkmen aşiretlerinden, ı ı 7, 1 57.
Afsar köyü, Kozan'ın Rum nahiyesinde köy, 1 1 5.
Ağçe Bey, Kozan-oğlu Samur Ağazadelerden Murtaza Bey'in oğlu, 1 12.
Ahmed · ağa (Paşa), babası Ömer Ağa'yı postundan indirip yerine
geçen, hükumete inkiyad ederek mirimiranlıkla Kütahya mutasarrıflığına ta'yin edilen, sonra Trablus•garb'a sürülen Kozanoğlu, ı ı ı , 1 1 2, 148, 1 67-1 69, 1 7 1 , ' 1 72, 1 74- 1 78, 1 88.
Ahmed Bey, Kozan-ı şarki ağası Samur Ağa'nın oğlu, ı ı ı .
Ahmed Bey, Sırkıntı aşireti ileri gelenlerinden, Yusuf Bey'in kardeşinin oğlu, 1 89.
Ahmed Bey, Arıklı kethüdası Yusuf Ağa'nın oğullarından Derviş Bey'in oğlu, ı ıo.
Ahmed Bey, Payas ileri gelenlerinden İmam Bey'in oğlu, 1 53.
Ahmed Bey, Travnik sancağı kaymakamı, 67.
Ahmed Bey, Ekbez beylerinin en büyüğü, 1 46, 1 5 1 .
Ahmed Efendi, Tarsus müftisi, ulemadan, 226.
Ahmed Efendi el-Muvakkit, Haleb. ahallsinden, 228.
Ahmed Efendi (Paşa), Fırka-i islahiyye'de binbaşı (sonra paşa olarak Y emen'de bulunmuş ve orada ölmüştür), 1 33 .
Ahmed Paşa, Mirliva, 73, 82, 83. Ahmed Muhtar Bey (Paşa), Fırka-i
islahiyye'de erkan-ı harbiyye binbaşısı olarak bulunan Gazi Ahmed Muhtar Paşa, 1 34, 169, 1 70, 1 85, 1 88, 1 9 1, 1 95.
Ahtamar, Van gölünde, ermeni patriklerinden birinin makar ittihaz ettiği bir manastır ile kilisesi bulunan ada, 234, 237.
Akçadağ, Malatya ile Hısn-Mansur arasında, Malatya'nın cenubun-
Teı:.dkir-i Ctııdtl, 16
242 TEZAKİR-İ CEVDET
da kaza merkezi kasaba (Arga), ı o7, ıoB, 2o ı .
Akhisar, Travnik sancağı kazalarından, kasaba (Skoplje) , 37, 88, 93 ·
Akif Paşa, Reisülküttılb, 236, 237. ı\kkaya, Sis civarında biı: varsak kö
yü, ı ı 6. Akova (Bijelopolje) ,
nin Yeni pazar rınclan Bihor'a 89, 95.
Bosna vilayetisancağı kazalabağlı kasaba,
Aksu, Ceyhan nehri tabi 'Jerinden, (melindeki Zarnantı ile birleşerek Seyhan nehrini meydana gctircliğ·i ifadesinden Göksu bsdcdildiği anlaşılıyor), ı 1 5.
Akyar (.A;T) , Ulaşlı dağlarında köy, 1 6 1 .
Al-i Ramazan, 1 94.
Alabaşlı (J::�'ıl l ) Zeytun köylerinden, 1 20, ı :ı ı .
Aladağ, Zamantı boylarında Toros silsilesinin en yüksek dağı, ı ı 5.
Alagöz gediğ·i, Kürkütlü nahiyesinde mevki', 1 4.9.
Aleşkird'li Mehmed Bey (Paşa), Fırka-i islihiyye'de Kafkas suvftrileri kumandanı, Mirib1iran ve Şüri'ıy-ı devlet azası, 1 34, ı 35, 1 56, 1 65, 1 84- 1 87.
Al1 Paşa, Hariciye nazırı, Sadaret kaymakamı, 52, 76, ı o6, 1 2 1 , 1 22, 1 98, 199, 2 1 2 , 239.
Ali Ağa, h.efcrdız ileri geleni, İslahiye kazası meclis-i idare. azası, 1 50.
Ali Bekir-oğlu Ahmed Ağa, bk. (Deli Fakı), 1 59, 1 77,
Ali Bekir-oğlu Ali Ağa, qr, 152, 1 53, 1 60, ı 66, 1 68, 1 74, 1 79, 1 89.
Ali Bekir-oğullan, Ulaşlıların birer nahiye sayılan beş oymağından birinin başındaki derebeyleri, 1 2 7- 1 29, 1 32, 1 53, 1 60.
Ali Bekir-oğlu nahiyesi (ba'zan, yurdtı ve yaylası), Ulaşlı dağlarının en sarp yerleri, ı 28, 1 56, ı 59, 1 64-1 66, 2 1 4.
Ali Bey, Topal Ağa-zade Yusuf Ağa'nın oğlu, Kozan-ı garbi ağ(lsı, I ! O .
Ali Bey, Miralay, Üçüncü ordu ümerasından, Bosna birinci alay kumandanı, 74, 83, 104.
Aıi Bey, Ekbez beylerinin en büyüğü Ahmed Bey'in birader-zadesi, ı ıı6, 1 52.
Ali Bey, Ekbez beylerinin en büyüğü Ahmed Bey'in diğer birader-za� desi, 146.
Ali Bey, Kozan-oğullarından Samur Ağa-zade Hasan Bey'in oğlu, ı 1 2.
Ali Bey, Kozan-oğullarından Hasıl Ağa'nın oğlu, ı o9.
Ali Bey, Kozan oğullarından Hasıl Ağa-zade Ali Iley'in oğlu, 1 09.
Ali Bey, Kozan-ı garbi· ağası Ömer Ağa'nın oğlu, ı ı ı , ı 7 ı , 1 78.
Ali Bey, Kozan-ı şark\ ağası (müdiri) Yusuf Ağa'nin oğlu, 1 79, 182, 1 83, 1 86, 1 87.
Ali Bey, Samur Ağa-zade Kozan-ı şarki ağası Mehmed Ağa'nın oğlu, ı ı ı .
Ali Kahya, Hacı Osmanlı karyesi kethüdalarından, Kıyı nahiyesinin en büyük kethüdası, 1 60,
ı ô ı . Ali Paşa, Ferik, Belgrad muhafızı,
ıoo.
Ali Rıza Paşa, Adana valisi, 140, 1 75.
Almanya, 23, 56.
Amanos dağları (bk, Gavur-dağı) , 230.
Amerika, 97.
Amik ovası, 1 26, 1 29, 1 36, 1 4 1 , 142, J 49, 1 50, 230, 23 2, 233.
Amiki, Kürd-dağı'ndaki üç a�iretten biri, 14+
İNDEKS . 243
Anadolu, 34, 40, 1 07, 109, ı ı 3, ı 27, ı 30, ı 33, ı 34, ı 95, 2o ı , 230.
Anavarza (•j)_,L; I ) , Aynzarba, Adana ovas, dahilinde, Misis'in şimalinde ve Sunbas çayının sağ kıyısında eski bir şehir harabesi, ı 17·
Andmn, :Maraş ile Zeytun arasında · kasaba, Maraş kazalarından,
! ı 8, 1 20, 204, 207, 224. Aneze, bir arab kabilesi, ı 63, 2 ı 4,
225. Ankara, ı ı 2. Antakya, H !7, ı 33, • 4 ı , ı 46, ı 47,
1 63, 1 94, 200, 222, 230, 235. Arabistan, 34, 9ı, ı ı ı , ı ı ü , ı 28, ı 32 . Arıklı ( jJ .;\) , . Kozan ha valisine yer
leşen on iki oymakdan biri olup kethüclaları Kozan-oğulları idi, ı o9.
Arif Efendi, Fırka-i islahiyye defterdarı, ı 78i 1 95·
Arif Efendi, Mostar ileri gelenlerinden, 6.
Arif Hikmet Beyefendi, Şeyhülislam,
37. Arifi Beyefendi (Paşa) Tercüman-1
D!van-1 hümayun, (sonra Sadrazam), 52.
Arius, İskenderiye'li papas, bir hıristiyan mezhebinin .kurucusu, 234.
Arnavudluk, 53, 95, 97, 98. Arslan Bey (Paşa), gürcü beylerin
den, Mirim!tan, Firka-i islahiyye'de suvari . kumandanı, 1 34-1 36, 1 65, ı 66, 1 84.
Arslan. Kurt Ağa, üsmaniye ileri gelenlerinden, Kıyı · nahiyesi kethüdalarından, kaza meclis-i idare. azasından, 1 60, ı 6 ı . .
Asi nehri, 230. Aşağı-oba, Gürleşen ile Kiraz dağı
civarında, Hüseyin-beli de denilen yer, 1 86.
Aşır Paşa, Rumeli beylerbeği payelilerinden, . Maraş mutasarrıfı, 1 82.
At-meydanı, Saray · Bosna'da kışla önündeki meydan; 7 ı , 79.
Avrupa, 27, 8 1 , 99, ı o ı - ı o4, c! i 5 , 230.
Avusturya, 4, ı 3· ı 7, 26, 30, 38, 43, 44, 59-61 , 65, 66, 76,, 93, 97· I O 1 .
Ayas, İskenderun körfezinin garb kıyısında Yumurtalık limanı veya Ayas koyunun şimal-i şarki kenarında, Yumurtalık nahiyesinin idare merkezi, ı 2g, ı 50, 1 9 1 , 193- 1 95.
Aydın, ı g8. Aydın Ağa, Bil::ke ileri gelenlerinden,
29, 37, 87. Ayintab (Gaziantep), 1 09, ı z2, 1 23,
ı .25, 1 27, ı4g, ı fü�, 1 95, 22 1 , 222 , 225, 235, 239.
Aziz Paşa, İzzet Paşa-zade, Maraş mutasarrıfı (sonra muhtelif :valiliklerde bulunmuştur), 1 20, 1 22.
Aziziye, Sivas vilayeti sancaklarından, ı ı 8, .ı ı 9, ı 57, ı 88, 293.
Aziziye, Bosna'da Korianiç nahiyesinde Zaklebun mevki'inde yapılan Palanka, ı8.
Aziziye;i zir ire bala, Bosna'da Gradaçaç kazasında kasaba, 94.
Bab, Haleb'in şimal-i şark!sinde kasaba, Cebbul ile birlikte kaza (Bab,, nia'a Cebblıl), 222.
Babıali, 5, 9, 1 3, ı 4, 1 6� 1 9, !:n , 23, 24, 28, 30, 32, 35, 46, 48, 49, 53, 54, 57-59, 6 ı -63, 66, 67, 83, 84, ı o4, ıo6, ı 36, 143, ı 72- ı 74, 1 7 7, �82,· ı 83, 1 8 7, 1 89, ı g ı , 204, '205, 2 ı 3, 2 ı 5, 234, 235, 237-240.
Bab-ı fetva, Meşihat dairesi, 1 06. Babil, 1 50.
TEZAKİR-1 CEVDET
Bacburnu ( J .1.1', � l!) . Kişnez'e dört saatlik mesafede ve Çukurova tarafında mevki', 159, 1 6 ı .
Bağçecik (J'!""�lı) , Belenköy'den Eşepınarı'na giden yol üstünde köy (Belenköy) kazası köylei-inden, 1 16.
Bağdad, 1 26, 195, 230. Bahaüddin Efendi, Haleb müftisi
ve şeyhü'l-meşayihi, 226, 227. Bakroviç Mehmed Ağa, Bosna ileri
�elenlerindcn, 7 4. Banska ( 4.i...;4 ) , Mitrovça'nın şimal
tarafındaki Bajnska kasabası (tafsilat için bk. Charles Pertusier, La Bosnie dans ses rapports avec l'Eınjıire Ottoman, Paris, 1 822, s. 35 1 v. dd). Mitrooviça sancağında kasaba (Mitroviça kazası ma'a Palanka-ı Banska), 95·
Banyaluka (•i_,J\:ı ) , Bosna'da Vrbas suyu üzerindeki Banja-Luka kasabası, Bosna eyaletinde sancak, 26, 29, 37, 41 , 5 7, 74, 85, 88, 90,
. 94> 96, 99· Bar, İşkodra civarında Adriyatik sa
hiline yakın Antivari kasabası, 1 7 .
Barazan, (i.ıG l.J l; ) , Zamantı suyunun sağ sahilinde, Aladağ aşağısında köy, 1 15 .
Barazi (c.>31.J4),. Sün'.ıc kazasında aşiret, 224.
Barişa (�.Jl;) Haleb vilayetinin Harun khzasında nahiye, 222.
Basra, Basra körfezi, 195, 230. Başkonuş (.r-y _,i '-';, 4), Maraş yakın
larında yayla, ı 23 (Maraş beyi Süleyman Paşa, Cebbar-zade Celal Paşa'ya mağlıib olup Kozan-oğluna sığınarak Sis'de yaşarken, vaktiyle Başkonuş'da geçirdiği hayfı.ta tahassürle dolu bir
şiir söylemişti. Bu ti,irküye aid Tezfı.kir'deki kıt'a, aslının birinci ve üçüncü kıt'alarının mısra'larından ba'zı kelimelerini değiştirilmek suretiyle alınmıştır (krş. Besim Atalay, Maraş tarihi ve coğrajjası, İstanbul, ı 339, s. ı ı 6 v. d.), 123.
Bayezid Bey, Maraş'a Osrµanlı hakimiyetini müteakıb ta'yln olunan bey (Maraş ahalisinin ayrıldığı iki zümreden birine Bayezid'li denirdi) , ı 22.
Bazyaş, Tuna üstünde ve Belgrad'ın şarkında iskele, ıoo.
Behesni, Malatya dağlarının cenılb eteğindeki Besni kasabası; 235.
Bekir Bey, Belen kaymakamı, 1 86. Belen ( i.ı')\,ı) , İskenderun' dan şimali
Sı'.lriye'ye giden yolun Amanos dağlarını aştığı geçid üzerindeki kasaba (tafsilat için bk. Besim Dar kot, Belen, İA), ı 24, 1 26, 1 27, 1 32, 1 33, 1 36, 1 39, 1 4 1 , 149, 1 50, 223, 228, 230-232, 240.
Belenköy (c.>_,S::;'>l::d , Feke'nin cenub-ı garbisinde, Kozan garbi ağaliJ-rının makarrı olan köy, . Kozan sancağında kaza (Adana sô.lnô.mesi ı 294, s. 90). Cevdet Paşa, Belenköy adının, Bağçecik'den buraya bir saat kala Kozan belinden inildiği için verildiği söyler. (Leonce M. Alishiı.n, Sissouan, Venise 1 899 s., 1 7 1 de "le village de Belen" ; A. Ritter zur Helle von Samo, Die Völker des osmanischen Reiches, Wien, 1 877, s. 9 1 'de Bilanköi; Kiepet'de Beilankeui; ba'zı haritalarda ise i.ı"YS:ı şeklinde), 109, ı 1 5, 1 16, 1 1 9, 1 76, 1 80-182, 1 85, 1 86, 203, 206, 223.
Belen'lı Mustafa Paşa, Adana valileri�den (ölümü, şevval 1 245), 1 3 1 .
İNDEKS 245
Belgrad, 55, 100. Belina ( •:�) , Bosna vilayetinin İz
vornik sancağı kazalarından, Bjelina kasabası, 37, 87, 94·
Benan (<:ıl:ı ) , Karadağ hüdüdunda, Hersek sancağının Bileke kazasına bağlı Banjani nahiyesi, 6, 10-14, 34, 96.
Berane ( .; IJ. ) , Yenipazar sancağında, Lim suyu üzerindeki' Berani kasabası, 54.
Berdan, Tarsus çayı, 1 24· Bey cami'i, Saray Bosna'da Husrev
Bey cami'i, Begova camiya, 35. Beyoğlu, İstanbul'un tanınmış, sem
ti, 38, 103, 1 04. Beyrut, 1 24, 1 32, 21 l, 234. Bihke ( ..S:-ı; ) , Bosna eyaleti sancak
larından, Bihac kasabası, 26, 29, 33, 37, 41 , 62, 74, 85, 86, 88-90, . 93, 96.
'
Bihke'Ii Mehmed Bey (Paşa) , Bosna ileri gelenlerinden, Mlrimiran, 29, 36.
Bihor (jJ-ı:!) , Yenipazar sancağı ka .. zalarından, kasaba, 89, 95·
Bil eke ( s· .J.:� ) , Hersek sancağı kaza., !arından, Bileki kasabası, 10, l 3, 14ı 33, 34, 75, 96.
Birçe ( ·� �� ) , İzvornik sancağı kaza., ]arından, kasaba, 56, 5 7, 88, 95.
Birecik, .Fırat'ın sol sahilinde Urfa'ya bağlı kaza merkezi kasaba, 1 95,, 226, 235.
Blagay (ı;l>� ) , Hersek sancağının Mastar kazasında köy, 96.
Boçko Knezoviç ( �_,_r) � J!) , Pi va rüesasından, l o.
Boğazköyü, Tuna'nın sağ sahilinde kasaba, Köstence demir yolunda istasyon, (Çernavoda), io4.
Bağdan, 20 ı . Bosna, 3-6, 8-12, 1 7, ıg, 2 1-24, 26-44,
47-5 1 , 53, 6 1 -63. 65-69, 7 1 -75,
77-85, 87, 89-93, 96- 100, 102, 104, 1 05, 1 07, ' 198-20 1 , 205.
Bosna despotu (Metropolit) , İ gnatios II., 26.
Bosna nehri, 62, 64. Bozağaç ([1.,;I jJı) , Ceyhan havzası
ile İskenderun körfezi sahili .arasındaki kısım, 193.
Bozdoğan ( .J\.;,� jJl ) , Kars-ı Zülkadriye ile Ceyhan nehri arasında kışlayan türkmen aşireti ; Bozdoğan-ı · bala, aşiretin . Hemite kalesi civarında iskan olunan kısmı ; Bozdoğan-ı zir, Adana sancağında nahiye, l 18, 204, 208, 223.
Brcçka ( •k;-.ı:) , İzvornik sancağı kazalarından kasaba, 87, 94·
Breze ( vapoli, J_,�1_, •jJ.) İzvorik sancağının Belina kazasındaki Brezevopolje kasabası (Breze ve Apo· li okunuşu yanlıştır), 94.
Brod ( .::.> J J.) , Banyaluka sancağının Derbend kazasında ve Sava nehri üzerinde kasaba, 64, 68, 70, 94.
Bucak, Sun bas nahiyesinde köy, l l 7. Bulanık (..;;�Jı) , Gavur - dağlarının
Ceyhan nehrinden Ulaşlı dağlarına kadar olan kısmı, Maraş'ın, merkezi Bağçe olan kazası, l 22, 1 26-1 28, 135, 1 50,' 1 53-155, 1 58, 1 60, 1 6 1 , 224, 226.
Bulduk (J.\l.>ı) , Sis havalisinde bir aşiret, l 84.
Burnaz köprüsü, Payas civarında Burnaz adlı mevki'dc köprü, 1 3 1 .
Bursa, 1 74, 199· Busovaça ( � ly ... J!) , İzriiçe'nin ce
·nubunda köy, 64. Bükreş, 1 0 ı . Büyük Çamıla suyu, İstanbul'un ta
nınmış iyi' sularından, 5 7.
TEZAKİR-İ C1:':VDET
Büyük güllü (c_,.llS'" !.l...ıu� ) , Ulaşlı dağlarında Ali Bekir-oğulları yurdunun en sarp köylerinrien, 1 28.
Ca'fer Efendi, Kabartay ulemasından, İslahiye müftisi, 1 50.
Cami'-i Emevi, Haleb'dc büyük cami' 2 1 4.
Cavid Paşa, Hersek mutasarrıfı, Mirimiran, 5, 6, 1 6, 1 8 (isminden ziyade rne'muriyeti ile) .
Cebbar-zade Celal Paşa, Anadolu'da bir çok valiliklerde bulunan mütcgallibeden, ı 23.
.
Cebbar-zadeleı·, ıo9, ı ı o.
Cebbul, ( J...ı�c-) , Haleb'in cenub-ı şark1sinde memlaha, 2 1 4, 2 15,
2 1 2 (bk. Bab). Cebel-i Bereket, Gavur dağına veri
len isim, ıo7,. ıolJ, 1 24, 240. Cebel-i Kozan (bk. Kozan dağları) ,
1 88. Cebel-Lübnan, 20 1 . Cebel-Sem'an, Haleb sancağında
�ahiye, 220. Cemil Paşa, Mustafa Reşid Paşa'nın
oğlu, Paris büyük elçisi, ı 20. Ceneral Çezni, (Francis Rawdon
Chesney), Şark'da yapt•ğı seyahatler ve İngiltere ile müstemlekeleri arasındaki ticaret yollarına dair planlar sayesinde şöhret kazanan, seyahat - namesini, Survey '· of the Euphrates and Tigris adıyla · ı 85o'de Londra'da iki cild olarak neşr eden İngiliz generali, 232.
Cerid ( � ...>':"") , Ceyhan boylarında yaşayan aşiretlerden, Osmaniye' de bu aşiretin bulunduğu nahiye (bölge) , 1 1 3, 1 26, 1 58, 1 6 1 , 1 62, 223.
Cevdet Efendi, PaŞa, Teza!:ir'in müellifi, Kazasker, Fevka'l-ade ·me'mı'.lr-ı mahsüs, Meclis-i villa ve
Meclis-i hazain azası, tebdi!-ı tarik ile Vezir ve Haleb valisi: Divan-ı ahkam-ı adliyye reisi, Maraş valisi, Tczakir'de ba'zan ismi, hazan me'muriyeti ile zikri geçer; ismi ile: 2 ı, 53, 1 05} I o6, 1 96, 2 1 8, 228, 23 1 ; me'muriyeti ile : 20, 46, 47, 70, 85, 167, 1 75, 2 1 5, 229, 232, 234.
Cevdet Efendi kulesi, Karadağ hlidô.ounda inşa edilen kulelerden biri, 55.
Cevdet Efendi kulesi, Nigolu kalesi civ�.rında inşa edilen kulelerden biri, 1 49.
Ceyhan, (bk. Cihan), 1 23, 1 92 - 1 95
Cezire, Haleb vilayetinin Cezire kıt'ası, yani Fırat'ın şimalinde kalan kısım, 2 ı 8.
Cezzar Ahmed Paşa, 69. Cihan (Ceyhan) nehri, ı 1 3, ı 1 5,
1 1 7, 1 18, 1 23, 1 24, 1 26, 1 27, 1 29, r 30, 170, 194, i95, 205, 223.
Cisr-Şuğur, Haleb'in cenüb-ı gar· bisinde kaza merkezi . küçük bir kasaba, Ordu, Darkuş ve Kal'a-i Mudik ile Haleb vilayetinin kazası, 222.
Cud'an, ikiye ayrılan Fed'an aşiretinin bir kısmının şeyhi, 2 14.
Çadırcı Mehmed Bey, Kozan-oğlu Yusuf Ağa'nın torunu, Ali Ağa'nın oğlu, öldürdüğü habasının yerine geçen Kozan-ı garbi ağası, 1 1 0, I I ! .
Çakıd (-1:•lo;-) , Seyhan nehrin tabi'i olan çay, ı 15.
Çakır ()l,.j , Zamantı suyuıi�n sağ keçesinde Akdağ dolayında, aha· !isi Karsantı aşiretinden mürekkeb köy, 1 15.
Çamlıbel, Tokad'ın ceıiı'.lbunda dağ ve geçid, ı ı 6.
İNDEKS
Çata!baş Mustafa Paşa, Arabistan ordusu müşiri Kıbrıs'lı Mehmed Paşa'nın Gavur-dağı üzerine gönderdiği kuvvetlerin kumandanı, ı Q8, 1 29, 1 53 .
ÇatB!olı.ik (J_,J) J�) , Zamantı boyundaki Rum nahiyesinde köy (Belenköy kazasında nahiye), ı 1 5, 1 1 6.
Çaynıça, (•�ı.l';') Bosna'da kasaba, Gcirajde ile beraber Saray Bosna sancağı kazalarından, 49, 50, 88, 92 . .
Çdebipazarı, Saray Bosna sancağı kazalarından, Rogatiça kasabası, 50, 56, 87, 92, 93·
Çelikanlu (_ıl;Lq>;), Dumdum ovasında yaşayan bir asiret, E l5, 1 26, J 50, J 58, 224.
Çend-oğlu ( J� " ' ..l.:>;), Ulaşlıların birer . nahiye sayılan beş oymağından birinin başındaki derebeyi, 1 2 7, 1 29, 1 53, 1 54, 1 65,
1 68, 1 70.
Çend-oğlu Molla Ağa, Akyıir karyesi kethüdası, · , 16 1 .
Çend-oğ!u nahiyesi, Ulaşlı dağlarının Çukurova'ya bakan .kısmı, Osmaniye nfıhiydcrinden, ı �8, 1 59, 1 6 1 , 223.
Çerçili ( Jo--;- .J';' ) , G�\vur-dağı'nda, Nigolu lrnksi civarında nahiye (bölge) , Harun iye nahiyesinde (KöJ>leriıniziıı adları, İstanbul, ıg :;,fl, s. 52 1 de, Çerçi oğlu), 1 2 5-1 �13, ı ,p- ı 5 r .
Çerkes Bey-z."ıde Hacı Bey, Afşar aşireti beyi, 1 5 7.
Çerkovitse ( ..._; .JJ; _;';') , Hersek sancağ·ı kazalarından Foça'nın Cerkovitza nahiyesi, 49, 95 (s. 49'daki okunuş yanlıştır) .
Çoban - oğulları, Ekbez, Tiyek ve Hacılar bölgesi · beylei-i, 122.
Çoban - taşı, Bağdad seferinde Tiyek'de ordugah kuran Mtıracl IV'a bir çobanın bulup takdim ettiği söylenen elmas, (rivayete göre Padişah, Ekbez, Tiyek ve Hacılar nahiyclerinı bu çobana tefviz etmiş, Çoban-oğulları bu çobanın soyundan geliyormuş), 1 26.
Çukurova, 1 08, 1 1 3- 1 1 5, 1 1 7, 1 1 8, 1 23, 1 24, 1 2 7- 1 30, 1 32 , 1 36, 1 37, 149, 1 56- 161 , 1 65, 1 70, 1 8 1 , 1 82, 1 87, 1 89, 1 9 3- 1 95, !203-205, 207-209, 226, 240.
Dağ köyleri, Payas sancağının İskenderun körfezine bakan köyleri 1 29.
Dalmaçya, 1 5, 1 7.
Dar-ı şı'.iray-ı askeri, 43, 72, 1 05.
Dara, Büyük İskcnder'in yendiği Pers kıralı Dareios III Kodoman, 1 .50.
Darende, Sivas'ın cenubunda Tohma suyu üzerinde kasaba, 235.
Darkuş C .. /-f . .; >) , Asi nehri üzerinde kasaba, Cisr - Şıığur'a bağlı nahiye, 222.
De<le Bey, Küçük Ali-oğlu Halil Paşa'nın büyük oğlu, 1 30, 1 3 1 .
Dede Bey, Küçük Ali-oğlu Halil Paşa-zade Musdık Paşa'nın büyük oğlu, 1 32 , 1 4 1 , 152, 1 53, 1 60,
1 68, 1 69, 1 74, 1 79, 1 89, 1 90. Defter-i hakaani, 83, 1 09, 238.
Deli Fakı (J; J;), Ali Bekir-oğlu Ali Ağa'nın küçük kardeşi Ahmed Ağa �b. bk.) , 1 66, 1 74, 1 89, 2 1 3, 2 1 4.
Deli Halil, Hacı Ömer-oğlu, Kürddağı'nı hükmü altında tutmuş olan asi derebeyi, 1 25, 1 33, 1 44,
145, 1 47, 1 52, 1 53, . 1 68, 1 69, 1 74, 1 79-181.
TEZAKİR-! CEVDET
Delikanlu (.); LS::J>) , Dumdum ovasında yaşayan aşiretlerden, ı 25, 1 26, 1 47, 1 48, 1 50, 1 58, 224.
Depoş Vukavloviç ( 1!.u)_,l;_n � .x>) , Zubçe Pandur-başısı ve Luka Vukavloviç'in amcası, ıo.
Derbend ( �:�p) , Banyaluka sancağı kazalarından, Banyaluka'rıın şimal-i şarkisindeki Derventa kasabası, 57, 88, 94·
Dersaadet, 4, 5, 9, ıo, 23, 32, 33, 5 1 , 53, 62, 66, 81 , füı, 84, 87, 89, 9 1 , ı oo, 1 0 1 , 1 04, 1 32, 1 33, 1 35-1 37, 1 53, 1 79, 1 82- 1 84, 1 88- 1 9 1 , 1 96-1 98, 201 -203, 2 1 3, 226-228, 234, 238-240 (bk. İstanbul) .
Dersim, Şarki Anadolu'da, yukarı Fırat havil.11sinde dağlık bölge, 107, 1 08, 1 56, 201 .
Derviş Ağa-zade Ahmed Ağa, Kozan-oğulların torun denilen beylerinden, ı 78, ı 79.
Derviş Bey, Hasan Paşa-zade, Travnik ileri gelenlerinden, 8, 29, 37.
Derviş Bey, Kozan'da derebeylik kuran Yusuf Ağa'nın oğlu, ı ıo.
Derviş Efendi, Mehmed, Travnik müftisi, 36, 4 1 , 42, 7 ı .
Derviş Paşa, Ordu müşiri, Fırka-i islahiyye kumandanı (daha sonra Seraskerliğe ta'yin edilmiştir; ölümü : ıo muharrem, 1 3 1 0) , 3, ı o, ı r , 7 1 , 107, 1 33- 1 3 ?, 139, 1 43, 1 46, 1 64�1 69, 1 74, 1 77, ı füı, 1 89, 1 9 1 , 1 95-!97, 200, 20 1 , 2 1 5, 2 1 8 ; Müşir Paşa, 1 67, 1 80- 1 83, 1 85.
Derviş Paşa kulesi, Nigolu kalesi civarında Çerçili boğazında yapdırılan iki kuleden biri, 1 49.
Develi, Kayseri'ye bağlı, kaza ve kaza merkezi kasaba, 1 1 5, 1 1 6, 1 78, 188.
Devlet-i aliyye, 5, 13, 15, 20, 23, 4 1 , 44, 60, 6 1 , 8 1 , 1 04, 1 07, 1 08,
1 10, 1 39, 1 64, 196, 199, 229, 236, 237.
Deyr, Zor sancağının merkezi, (Dyr-i Zor da denir), 2 1 8, 226.
Divan-ı ahkam-ı adliyye, 226, 229. Divan-oğulları, on iki aşiret kethü
dalığına ayrılmış olan Kozan haval1sindeki bütün kethüdalara hakim olarak Sis'de oturan dercbeyleri, 109.
Divrik, Sivas'ın cenüb-ı şarklsinde kasaba, (Divriği) , 235.
Diyarbekir (Diyarbakır), 228.
Doboy (<>.Ju>), Banyaluka sancağının Teşanj kazasındaki Doboj kasabası, 94.
Dönükler ()s::;_,,), Zeytun havalisinde köy (Sissoııan, s. 1 94), 1 20, 1 2 1 .
Drin (Drina) nehri, 56, 58, 59, 92, 94, 95·
Drin köprüsü, Vişegrad'da Drin nehri üzerine Sokollu Mehmed Paşa tarafından yapdırılan köprü, 56.
�robniak (Jl.;.uJ>), Karadağ hududu civarında olup Taşlıca kazasına bağlanan . nahiye, ıcı, 1 ı , 1 3 , 49, 5 1 , 54, 55, 95·
Dubiça ( ·�_,,) ; Bosna eyaletinin Bihke sancağındaki Dubitza kasabası, 53, 54, 88, 93·
Dubrovnik, 13 (b. k. Raguza) . Duga boğazı (..sjl<. .J! ı.;. _,,) Gaçka ile
Nikşik arasında, 34. Dumdum ovası (<S"•JJI j.l.J>), Kürd
dağı tarafında Kefrdiz civarında bir ova, 1 25, 150.
Dumna (.:.._,:.), Hersek sancağı kazalarından (Bosna siilnamesi 1295. s. 1 2 3 ; Devlet salniimesi'nde ; Dug-na ( .:<._,:.) , 89, 95·
Düldül dağı (.jU. J.U, ) , Gavur-dağı'nın Ceyhan boyunda bir zirvesi, 1 23, 1 24.
İNDEKS 249
Ebuzer Ağa, Bosna alayı birinci tabur binbaşısı, 77, 80.
Eçmiyadzin (.:t)��';"I) , Erivan yakınında ermeni katoğikoslarının oturduğu manastır, 234-239.
Edirne, 1 33, 1 53, 1 99. Eflak, 98, ıo ı, 20 ı .
Eğintili (J:t:-/" I) , Gavur-dağı'nın doğu cihetinde nahiye, ( İlhamanlu ile birlikte Kenar nahiyelerini teşkil eder), 1 25, 147, 1 50.
Ejderhan, Volga munsabındaki Astrahan şehri 237.
Ekbez (Afi), Hassa kazasında nahiye, köy, 1 22, 1 25, 1 26, 140, 1 42, 145-147, 1 50- 1 52, 224.
Ekşi-su, Visoka'nın cenubunda maden suyu çıkan Kiseljak mevki'i (Boue, II, 226 v.d.) 64, 65.
Elbistan, Maraş sancağında kaza merkezi kasaba, 1 20, 1 23, 1 33, 146, 224.
Elma ,dağı, İskenderun'un şarkında d;,ğ, 233.
Emin Bey, Mabeyn-i hümayun başkatibi, 1 98.
Enbiya Bey, Kozan-o.glu Samur Ağa
zadelerden, 188. Enis Bey, Miralay, mühendis 1 85. Eriha ( \O:)), Haleb sancağı İdlib
kazasında nahiye merkezi, İdlib'in sekiz kilometre cenubunda köy, 222.
Erzin, Payas sancağında nahiye merkezi, 1 93.
Erzurum, 1 95. Eşepınarı (.sJlS'J� 4;.\ ) , Zamantı kena
rında, Belenköy - Kayseri yolu üstünde Develi'ye beş saatlik mesafede, Rum nahiyesi köylerinden, (Adana Salnamesi 1295. s. 91 dc .sJt>'.o; �I 1 1 5, 1 16, 1 7 1 .
Everek, Develi mülhakatından kasaba, 1 78.
Fatih Sultan Mehmed, 37, 64, 73, 84.
Fazıl Mustafa Paşa, Mısır'lı, Maliye nazırı, 2 1 .
Fed'an, Aneze'den bir aşiret, 2 14. Fehiın Bey, Banyaluka ileri gelenle
rinden, 85. Feke, Belenköy ile Gürleşen'e üçer
saat mesafede, Belenköy kazasına bağlı karye, ı 19, 1 80-182, 1 84, 186, 2 1 4, 224.
Fenk (.!l:.;), Zeytun köylerinden, 1 20, 1 2 ı .
Fırat. 1 95, 2 1 8, 2 1 9, 232. Fırka-i islahiyye, 107, 1.29, 1 33-136,
14 1 , 144, 146, 148-163, 1 69- 1 72, 1 74, 1 76, 1 79- 18 1 , 1 83-185, 190, 1 9 1 , 1 93, 1 95- 197, 1 99, 20 1 , 203, 207, 208, 2 1 2, 2 1 9, 223, 228, 238; Fırka-i askeriyye, 137 ;
. Hey'et-i islahiyye, 1 89. Foça (�__,;) , Bosna'da Çehotina suyu
nun Drina'ya karıştığı yerde şehir, Hersek sancağı kazalarından, 34, 49, 58, 59, 89, 95·
Foyniça ( �u.i) , Saray Bosna sancağı kazalarından, Fojnitza kasabası, 87, 92.
Fra Gugo Martiç (�,)) .• _,&.J__,;-. \J;) , ünlü boşnak şairi, Bosna'daki katoliklerin fratoru (Bosna alayına Boşnakça bir manzume yazmıştır; hal tercümesi için bk. Guillaume Capus, A travers la Bosnie et l' Herzegovine, Paris, ı 896, s. ı 56 v. dd.), 77-
Frakdin (et...1i l)) , Eşepınarı'ndan bir saatlik mesafede ve Develi kazasında köy, ı 15.
Fransa, 3 1 , 48, ı o ı , 1 04, 106, 1 20, 237.
Fuad Ağa, Bosna'da muzıka yüzbaşısı, 78, 79.
Fuad Paşa, Sadrazam, 33, 39, 43,
: 5 1 , 52, 75, 77, 8 1 , 82, 90, 1 04-
TEZAKİR-1 CEVDET
ı o6, 1 2 1 , 1 32, 1 77, 1 84, 1 97-1 99, 202, ?.05.
Fuad Paşa kulesi, Karadağ hüdudu üzerinde yapd1nlan kulelerden biri, 55·
Fütuhat kemeri, Payas civarında antik devirlerden kalan bir abide, 233.
Gabela ( <iL<) , Hersek sancağı :..iyubuşka kazasında ırnsaha, ı 7, 96.
Gaçka, (Gaçka rudinesi) Hersek sancağında kaza, (Gaçko), 6, ıo , l ı , 1 4, 33, 34, 75, 92, 95, 96.
Gaçka'lı İsmail Ağa-zade Derviş Bey, Bosna'da başı-bozuk kuvvetlerin scrkerdesi, ı ı .
Garb İmparatorluğu, Garbi Roma devleti, 234.
Garb Kilisesi, Rum ortodoks mezhebi, 234.
Gavur-dağları, Amar.os denilen ve Maraş civarından başlayıp şirnal-i şarki cenub-ı garbi istikametinde uzanarak Asi nehri munsabı ile Hınzir burnu arasında sona eren, garbda Ceyhan nehriniµ orta mecrasiyle tahdid edilmiş
'bulunan dağ sıraları (taf
silat için bk., Besim Darkot, Gavur-dağları, İA), ı o7, 1 08, 1 2 1 , 1 23- 1 33, 1 36, 1 37, 1 40- r 42, 1 44, 145, 147, 148, 1 50, 1 55, 1 58, 1 59, 1 64, ! 74, 1 77, 1 89, 1 93, 200, 203, 204, 2 1 3 , 226, 240.
Geçi t ağaçları ( tS .),;- l� T ..::.�75') , Elma dağı'nda civarında vaktiyle ma'mur bir belde bulunduğu anlaşılan düzlük, 233.
Gedik Al i Bey (Paşa), Fırka-i islahiyye'de Hassa slıvari alayı kaymakamı, Osmanlı - Rus harbinde büyük yararlık gösteren Ferik, 1 34·
Gedikli (JS:::�;s'), Sis civarında Kozan-ı şark!'ye füd köy, ı l 9.
Gencoğlan-oğlu Ahmed Ağa, Yağbasan kabilesi kethüdası, ı 18, 1 37, 1 64, 1 65, 1 67, 1 73 ; tabur ağ·ası, 1 8 1 ; Kozan sancağı zabtiye binbaşısı, 203.
Girici, 1 34, 1 35, r40. Glamoç (c;::Y�) , Bo�na vilayetinin
Bihke sancağı kazalarından, kasaba , 88, 93.
Glasenica, (Tezakir'(k •';":\:�)\.C şeklinde yazılmı� ise de doğrusunun Vlaserıiça olması lazımdır), Çelebipazarı'nın şimalinde kasaba, 56.
Gorajde (•�.Jl .Jy;,) , Saray Bosna'nın Çayniça kazasında kasaba, 4.9, 92.
Göbelli (�J.4_,l) , Fekı;'nin şimal inde, Belenköy'e üç, H<>.çin'e altı saatlik mesafede, Kozan-ı şarki'y,, bağlı köy, 1 1 9, 1 83.
Göksu, Zamantı ile birleşerek Seyhan nehrini vücude getiren çay, 1 1 .�, 1 1 6, 1 1 9, 1 86; Göksu köprüsü, 1 87.
Göksun, .Maraş'uı' Andırın kazasında nahiye merkezi, l 1 8, 1 8 1 , 2 1 2 .
Gölhisar Travnik ·sancağının Yayça kazasında ve Yayça'nın şarkındaki Jesero kasabası, 88, 93.
Grab boğazı, Trebin'in cenubunda, Zubçe nahiyesinde bir boğaz, 59-6 1 .
Gradaçaç, İzvornik sancağı kazalarından, biri diğer adı Kale olan. (Bosna sô.lô.mesi 1287. s. 1 23) Gradaçatz kasabası, 36? , 37, 67, 87, 94·
Gradçaniça ( � l� � IJ) , 1zvorrıik sancağı kazalarından, Tuzla'nın cenubundaki Graçanitza kasabası, 57, 88, 94.
İNDEKS 251
Gradişka ( w� I_;) , Banyaluka sancağı kazalarından, Sava nehri üzerinde kasaba, 57, 88, 94, 99·
Grahova ( 0J;ı, 1 y;,), İhlivrıe kazasına bağlı nahiye, Glamoç'un şimal-i garbisindeki · Grahovo kasabası, 76, 93·
Gusinye (..,,;... 3i.) , İşkodra'ya bağlanmış iken sonra Y er;ipazar sancağına rabtolunan Gusinje kasabası, 24, 33, 34, 50, 53, 76,
95.
Güllü (JlS'), Yarpuz nahiyesinde köy, (Köylerimiz'in adları, s. 355), 1 '18, 2 1 4.
Gürleşen ( .;..!J .J.JS"), Feke'nin şimalinde, Haçin'den üç saatlik mesafede, Kozan-ı şark! ağalarının makarrı, (Sissouan, s. 1 74'de Gulluchene), ı 1 9, 1 72, 1 8 1 , 1 84, 186, 1 87, 224.
Gürümze, (•J•.J.J.JS'" ) Sis'in şimal ve Bağçecik'in cenub tarafında köy (Belenköy kazası köylerinden, bu adın eski şekilleri için bk. Sissau-an, s. 1 68, 180, . ı 1 6.
'
Gürün, Sivas'ın cenubunda kaza merki kasaba, 235.
Hacı Ağa, Kozan-oğullarının, kardeşi Topal Ağa ile, adı bilinenlerinin en eskisi, 109.
Han · Ağa, Arıklı kethüılası Osman Ağa'nın oğlu, 109.
Hacı Bey, Kozan'da derebeylik kuran Yusuf Ağa'nın oğlu, ı ıo.
Hacı Bey, Kozan-oğullarından Hf,sıl Ağa-zade Ali Bey'in oğlu, yeğen beylerden, 109.
Hacı Bey, Yusuf Ağa-zade Samur Ağa'nın oğlu, Kozan-ı şark! ağası Yusuf Ağa'nın kardeşi, Kozan-ı şarkı müd1ri, ı ı ı , 1 5 7,
1 69, 1 72, 1 73, 1 80, 1 88.
Hacı Bey, Ekbez'li Ahmed Bey'in birader-zadesi, 1 46.
Hacı Ali Bey, Banyaluka ileri gelenlerinden, 29.
Hacı Draço Efendi, Mostar ileri gelenlerinden, 8, ı 3 ; Hacı Ağa, ı4, 29.
Hacı Hafız Ahmed Efendi, Gradaçaç müftisi, 36.
Hacı Halil Efendi, Kozan-ı şark! ağası Yusuf Ağa'nın Fırka-i islahiyye'ye gönderdiği adam, ı 48.
Hacı Mehmed Bey, Gradaçaç ileri gelenlerinden, 37.
Hacı Nazif Ağa, Ban)laluka ileri gelenlerinden, 37.
Hacı Osmanlı ( ).;� 1.5':"l .... ) , Kıyı nahiyesinin merkezi olan ve yerine İslahiye kasabası kurulan köy, 1 29, 1 59- 1 6 1 .
Hacı Ömer Efendi, Kisenit'li, ule�a ve sulehadan, Kozan havallsinde mazinneden olarak tanılan · zat, l 75, 1 76, 203.
Hacı Rüstem Bey, Bihke sancağı meclisi azasından, 37.
Hacı Selim Bey, Taşlıca · kaymakamı, 50.
Hacı Süleyman Ağa, Srebreniça ileri gelenlerinden, 37.
Hacı Yusuf Efendi, Bosna'daki Tuzla ileri gelenlerinden, 29, 37.
Hacılar, Sis havalisinde aşiret, Hassa kazalarından biri, 1 1 7, 122, 1 25,
1 26, 140- 1 43, 1 45, 1 50, 2 24.
Haç-beli (J; ı:l .... ) Pagnik tarafında mevki' , 186.
HaÇin (��l,:.) Eski Kozan sancağının merkezi olan kasaba, (Haçin ma'a nahiye-i Gürleşen ve Feke), bir zaman Kozan-oğullarının hükmü altında olduğuna dair hk. Victor Langlois, Voyage dans la Cilicie et dans !es mantagnes du Taurus, Paris, 1861, s. 410
254 TEZAK!R-İ CEVDET
Hüseyin Vasfi Paşa, ölümü 1 296, Sicill-i osmani, II, 229 v. el), 1 34, 1 58, 1 59, 1 8 1 , 1 97.
Hüseyin Efendi, Trebin tahrirat katibi, 59·
Hüseyin Efendi, Haçin miidiri, 2 I ı .
Hüseyi:ı Hüsni Bey, Bursalı, erkan-ı harlı kolağası, sonra binbaşı (sonra bir derece daha terfi', etmiştir). Hersek, Bosna, Fırka-i islahiyye ve Haleb'de Cevdet Paşa'nın yaveri, (Kars-i Zülkadriye'yi imar etmek ve asi reislerini dehalet ettirmek gibi çn lışmalarıyla takdir kazanan bu değerli zabit Giricl'de şehld olmuştur (Cevdet Paşa, Jvfa'ruzat, TOEM, ı o (87) s. 279) 1 7, 1 8, 55, 1 3 1, l ':J /, 1 40, 1 48, 1 56, 1 67- 1 69, 1 7 1 , 1 74., 1 7 7, 1 85, 1 87, 1 89, 1 9 1 , � o ı , 204, 205, 2 1 2, 2 1 3, 2 19 .
Hüseyin Kaptan çiftlikatı, İzvornik sancağında miriye aid çiftlikler, 6 1 .
Hüsni Paşa, Fırka-i islalıiyye'yc mc'· mı'.ır U1rliva, muvakkaten Kozan sancağı kaymakamı, ı 35, 1 56, 1 8 1 , 183, 1 88, 20 1 .
İbrahim Ağa, Bakroviç (<:1_;!-'-'J;L:) Mehmed Ağa-zade, Bosna alayı sancakdaı'ı, 74.
İbrahim Ağa, Arıklı kethüdası Osman Ağa-za.de Mehmed Ağa'nın oğlu, 1 09.
İbrahim Bey, Banyaluka ileri gelenlerinden, 37.
İbrahim Bey (Paşa), Fırka-i islahiyye'de piyade miralayı (sonra mirliva olup Girid'de şehid düşmüştür) , 1 34, 1 43, 1 66, 1 67, 1 89, 20 1 .
İbrahim Kethüda, Sis ileri gelenlerinden, kasaba dışındaki iki bağçeden birinin sahibi, 1 82.
İbrahim Paşa, Mısır valisi Kavala'h Mehmed Ali Paşa'nın oğlu, ı ıo, · 1 23, 1 28, 1 3 1 , 1 35, 1 43, 153, 2 1 4.
İbrahim-uşağı, Zeytun'un İslam cemci'ati, 1 20.
İçel, Adana sancaklarından, 1 24. İdinlü ();..11, I ) Kürkütlü nahiyesinde
mahalle (köy), ı �5. İdlib ( '-:""'b l ) , Haleb vilayetinde kasa
ba (Erlha, Sermin, Ma'arratü'l-Masrin ile birlikte kaza), 2 1 5, 2 2 '! .
ihlivne ( .;_,lıl ) , ba'zı salnamelerde harekeli, (bk. bir de, Ritter zur Helle von Samo, Die . Völker des osmanischen Reiclıes, s. 54) , Bosna vilayetinin Travnik sancağı kazalarından, Lijevno kasabası, 37, 76, 88, 97.
İ!hamanlu (_,1; L.l� 1 ) , Ga�ur-dağı'· nın şarkında nahiye (bölge) , Kenar nahiyelerinden, 1 25.
İmam Ağa, Uzeyr (Payas) sancağı hanedanı, 1 30, 1 3 1 .
İmam Bey, Uzeyr (Payas) sancağı hanedanından İmam Ağa'nın torunu, .Küçük Ali-oğullarının düşmanı, 1 3 1 , 1 32, 153, 165, 190.
İmam-kulu (J_,; ıL.1) , Kozan-ı garb1'nin Rutn nahiyesine muttasıl olan bir Kozan-ı şarki nahiyesinde köy, ı 18.
İmam-oğlu, Kozan'ın şimal kısmında, Develi'nin cenı'.ıb-ı şark!sinde köy, 1 1 2.
İmoçka ( <l.4� .J-'. 1 ) , Liyubuşka kazasında İmoşki nahiye ve kasabası, 96.
İncesu, Tiyek civarında mevki', 1 43· İpek, Yukarı Arnavutluk'da kasaba,
54. İran, ı o8, ı 50, 236. İrşova (Orşova) Tuna üzerinde kasa
ba, ıoo.
İNDEKS 255
İskender, Makedonya kıralı büyük İskender, 149, 1 50, 233.
İskenderun, aynı ismi taşıyan körfezin cenı'.ib sahilinde . kasaba, 1 08, 1 27, 1 29, , 1 32, 1 33, 1 36, 1 37, 1 39- 142, 144, 148-151 , 156, 1 57, 1 9 1 - 1 95,- 202, 203, 226, 228, 230-232, 240.
İskoble ( .lu.4,.,. I ) , Travnik sancağınm Akhisar kazasında ve İzniça'nm cenub-ı garbisindeki Gronje Skoplje kasabası, 93.
İslahat fermanı, 1 272 fermanı, 237. İslahiye, Fırka-i islahiyye tarafından
Nigolu kalesi civarında te'sis olunan kasaba, bir kaç nahiyenin birleşdirilmesiyle teşkll edilen kaza (İslahiye kazası ma'a nahiye-i Karayiğit-oğlu ve aş!ret-i Delikanlu ve Çelikanlu). 1 50, 1 5 1 , 1 53, 1 54, 1 6 1 , 1 95, 206, 2 1 4, 224, 226, 240.
İsmail Bey, Kozan-oğullarından Yusuf Ağa-zade Derviş Bey'in oğlu, ı ıo. .
İsmail Bey, Kozan-; şarki ağası Samur Ağa-zade Hasan Bey'in oğlu, 1 1 2:
İsmail Paşa, İşkodra mutasarrıfı Ferik, 58.
İsmet Bey, Abdullah Efendi (uzun)' nir. oğlu, Zabtiye alay katibi, Bosna alay emini, 74.
lspiç (�1) Bar kazası nahiyelerinden Spizza (Şpiz), · ı 7, 57, 58.
İspreça ( �·J',...I ) , Spreça, İzvornik ' ve Tuza kazalarından geçen su
ve onun geçdiği bölge, 63. · İstanbul, 3, 5, 26, 27, 48, 98, 102-
104, 106, 1 20, 135, 182, 1 83, 1 87, 197-200, 206, 207, 225, 230, 232, 234�236, 238-240: (bk. Dersaadet) .
İstolça ( <;J_,::..-1) , Hersek sancağı kazalarından, Stolatz kasabası, 75, 89, 96.
İstorgone? (•jJi>J_,::..- 1 ) , Tuza-i zir kasabası yakınında mesire, 57 . .
İşkodra, 1 7, 24, 33, 5 7 , 58, 95, 97, 105, 1 33 .
1 tal ya, 234. İzniça ( �jj_I ), Travnik'in şarkın·
daki Zenitza kasabası, 64, 92. İzmir, 1 78, 230, 23 1 . İznik, 234. 1zvornik, Bosna vilayeti sancakla
rından, Zvornik kasabası, 26, 37, 4 1 , _56, 57, 6 1 -63, 66, 73, 74, 87, 94, 96.
İzvornik despotu, (bk. Metropolit Efendi), 26
İzzeddin Efendi, Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf lzzeddin Efendi, 145.
İzziye, Kilis'den ayrılarak (Keferdiz hılric)kaza haline getirilen Kürddağı, 1 45, 1 47, 149, 1 50, 206, 221 , 226.
}ıko (veya Jigo), Banan pandur-başısı, ıo.
Jiko İspahiç ( 1!'.="�I J-';J ), Zubçe rüesasından, ıo.
Kabı'.ili Paşa, Ticaret ve Hariciye nazırlığı ve Viyana sefirliği gibi vazifelerde bulunan Vezir, 1 32.
Kadıköyü, İstanbul semtlerinden, 234.
Kagre Guroviç( (!'.,JJJJi> o.)-\J) , Gaçka ileri gelenlerinden, 6.
Kal'a-i Mudik (J:..2A :,;.ı;), Haleb vilayetinin Cisr-Şugur nahiyesinde (Asi nehrinin şarkında), 222.
Kale (.ı. .. J.;) , Gradaçaç (b.bk.) kasa· · basının diğer adı, 29, 94.
Kaleköyü ( c.;!Js" ...J.i) , Kozan'ın Rum nahiyesinde 'köy, 1 1 5, 1 1 6.
TEZAKİR-İ CEVDET
Kamil Bey, Hariciye teşrlfatcısı, Fuad Paşa'nın kayın biraderi, ıo6.
Kamil Paşa, Meclis-i vala reisi (Sadrazam Yusuf Kamil Paıa), 196.
Kanber Efertdi, Bulanık kazası hatib ve müftisi, 1 54, ı 55·
Kapulu ( J�) , Ulaşlı aşiretinin bir oymağı, 1 27, 1 6 1 .
Kapulu derbendi, Tiyek'lilerİn yaylagı, 1 27.
Kara Kethüda, Tecirli aşireti kethüdalarından, 1 58, 159, ı62, 163.
Karaca Bey, Adana'lı Hasan Paşazadelerden, ı 3 ı .
'Karacalar, Kozan havalisindeki Göksu çayının iki keçesinde oturan bir aşiret ı 1 6, 1 8 1 , 1 86, 203.
Karadağ, 3, 7, 12, 1 7, 24, 30, 33, 34, 38, 49, 5 1 , 54, 55, 57, 58, 6 ı , 75, 96-98, 104, ıo5, 133.
Karadeniz, ı 04.
Karadeniz boğazı, ı o4.
Karaduvar, Karaduvarlı, Mersin civarında iskele, 1 94.
Karafakılı (J.,.<öo )) , Hacılar nahiyesinde aşiret, 1 43.
Karaisalı (._,JL_,.,,,, J;) , Adana vilayetinde kaza, (merkezi Çeçeli), 1 1 5, 223.
Karaköy, Kozan'ın Rum nahiye· sinde köy, l 15 .
Karakulak suyu, İstanbul'un tanınmış iyi sularından, 57.
Karanlıkkapı, Yumurtalık nahiyesi dahilinde, Kurtkulağı yakınındaki kapı harabeleri (Adana salnamesi, 1294, s. 1 03), "Suriye kapılan nam ma'ber Burnaz karyesi harabeleri cenubunda vaki' olup elyevm Karanlıkkapı namiyle meşhurdur" (Ali Cevad, Memôlik-i osmôniyye'nin tarih ve coğrqfya lugatı, kısım ı , İstanbul, 1 3 1 3, s. 276), 1 93.
Karapak dağları (ı.>);ol,;.<.i�•Jİ), Karpat ( ?) dağları, ıo ı .
Karataş, İskenderun' körfezi medhaEnin garbındaki burun,•İskele, kadim Mallus, 1 24, 1 9 1 - ı 95.
Karayiğit-oğlu Kadir Ağa, Ulaşh ağalarından, 1 53.
Karayiğit-oğlu nahiyesi, Yapuz ile Bulanık kazası arasındaki bölge, 1 28, 1 54, 1 6 1 , 224.
Karayiğit-oğulları, Ulaşlıların her biri bir nahiye sayılan beş oymağından biriniiı başındaki derebeyleri, r23, 1 27, 1 29, 1 53, 1 54, 1 65, 168, 1 70.
Kargılı (J,,ç.;u), Lece ile ' Hacılar arasında derbend, 1 4 1 .
Karinti (.;;,_;), Sunbas nahiyesinde köy, 184, 1 87.
Karintili (J,::;;), Sis havallsinde yaşayan bir aşiret (Adana salname
si I294, s. 93'de (Jl.j)), Kars-i Zülkadriye kazası mahallatından), 1 1 7.
Kars-dağı, dağları Kars-i Zülkadriye civarındaki dağlar, 1 60, 207.
Kars-ı Zülkadriye, Pazar-yeri denilen mahalde bugünkü Kadirli olan kasaba ; , "Pazar demekle ma'rı'.ıf Kars-ı Zülkadriye" ile Bozdoğan adlı iki nahiyeden mürekkeb kaza (Adana slilnlimesi, I294, S. 93), l l I , 1 1 7, 1 18, 1 24, 1 59, 1 60, 164, 1 80, 1 82, 1 83, 1 85, 1 87, 1 89, 1 9 1 , 203-205, 207-2 1 0, 2 12, 224.
Karsantı ( .;:...Jli), Kozan havalisinde bir aşiret, Seyhan nehrinin sağ sahilinde ve Menemenci dağlarının eteğinde nahiye (bugün, Mansurlu), Karsantı - oğulları, bu nahiyenin derebeyleri, I 1 5, 1 90, 223.
İNDEKS 257
Karyeteyn (��)), Tedmür'ün cenub-ı garbisinde kasaba, 2 1 8.
Kayabaşı, Kürkütlü bölgesinde çok sarp bir mevki'de köy (İslahiye'nin merkez nahiyesinde), 1 25, 1 44, 147, 1 52, 168.
Kaypak-oğulları (..s)l.;,_,\ Jl;::;) , Ulaşlıların her biri bir nahiye sayılan beş oymağından birinin başındaki derebeyi ocağı, 1 2 7.
Kaypak-oğlu, Ulaşlı oymaklarından birinin reisi, 1 53, 1 54, 1 65, 1 70.
Kaypak-oğlu nahiyesi, Ulaşlı dağlarının Bulanık'a muttasıl bölgesi, Bulanık kazasında nahiye (Adana salnamesi 1308 s. 1 64) , 1 28, 1 6 1 , 224-
Kayseriye (Kayseri) , ro8, ı 12, l 14, ı ı 5, 1 33, 1 73, 1 75, 1 77-1 80, 188, 1 94, 226.
.Kazanlı, Mersin'in şarkında ve pek yakında, Mersin liman ittihaz olunduktan sonra metruk kalan iskele, ı 94.
Kazay-i erba'a, Saray Bosna, Mostar, Travnik, Gradaç!lç kazaları, 29.
Kazzaz Artin, Mahmud il. devrinde Ceyb-i' hümayun ve Darbhane sarrafı, (Padişah'ın çok itimad ve paraya aid işlerin tedvlrine me'mur ettiği Kazzaz Artin, mezheb mes'eleleriyle de yakından alakadar olmuştu), 236.
Keferdiz ( .J:->.,..45') , Kürd-dağı'nın Maraş cihetinde bir nahiyesi {Sakcagözü), 1 25, 1 44, 145, 1 50.
Kelmen-oğulları ( ı.> )!.;, .J 1 .:,..lS'), Ulaş· lıların, her biri bir nahiye sayılan beş oymağından birinin başındaki derebeyleri (merkezleri Yarpuz), 1 27, 1 29.
· Kcn'an Bey, Mara'Ş beyi Süleyman
· Paşa'nın oğlu, amedi, beylikci, Dahiliye musteşarı, meşhı'.ir münşi, 1 23.
Kenar nahiyeleri, Gavur-dağı'nın şark tarafındaki kenarlarında' ve Keferdiz nahiyesi karşısında bulunan Eğitinli ve İlhamanlu nahiyeleri, ı 25; ı 26, ı 5 ı .
Kerkütlü (ji_,s'.;s') , Gavur-dağlarının şark tarafındaki kenar nahiyelerinden, Ekbez'in şimalinde bulunan Kürkütlü (Kiepert'de bu şekilde) köyü, ı 25, !!�6, . 144,
1 47, 1 49, 1 50, 1 52 . i Kezerik ( dlJ•P) , İskenderun'un
cenı'.ibunda, sahil boyunda dağ, 230.
Kıbrıs'lı Mehmed Paşa, Arabistan ordusu müşiri, Meclis-i vala reisi (Sadrazam) , ı ı ı , ı 1 8, 1 28, 1 53, 205.
Kırıkhan, Belen'den Amik ovasına giden yol üzerinde (şimdi kaza merkezi) kasaba, 1 4 1 .
Kırım, 106, 1 24, 1 34, 1 96, 237.
Kıyı C.s,,;) köyleri, nahiyesi, Ulaşlı dağların eteğinde markezi Hacı Osmanlı (Osmaniye) olan nahiye (Adana salnamesi 13.w'deki cedvelde � şeklinde ve Osmaniye kazasının üç nahiyesinden biri olarak gösterilmiştir), 1 29, 1 56, 1 58- 1 6 1 , 1 65, 1 68.
Kızıldağ, Zeytun köylerinden, ı ıw, 12 ı .
Kızıltahta, Misis ile Karataş arasında Ceyhan nehrinin sağ sahilin• de köy, 194·
Kiepert, Heinrich, ( 1 8 1 8- 1 899), ta, nınmış alman coğrafyacısı, 2 1 9.
Kilis, 108, 1 24-1 26, 1 4 1 , 143, 144, 149, 151 , 2 2 1 , 226.
Kirağos Efendi Sis katoğikosu, asıl adı Luka Açabahyan olan Kirağos il. ( 1 853-1865), Açabahyan ailesinden gelen katoğikosların sonuncusudur; (Te:ı:akir'de bir
Teı:.dkit-i Cevdet, :r7
TEZAKİR-İ CEVDET
defa ismi, ekseriya sıfatı ile zikr edilmiştir), 1 7 1 , 1 82.
Kiraz dağı, Feke ve Gürleşen (bu havalide Kiraz veya Kirez adlı bir de köy vardır, ( Sissouan, s. 1 73), 1 86.
Kisenit (.:..�;•-of), Kozan'da Gürümze civarında Belenköy'e dört saatlik mesafede· köy, Belenköy kazası köylerinden, (Adana salnamesi 1294, s. 9 1 'de imlası -l:;"-os' şeklindedir), ı ıo, 1 1 6, 1 75, 1 76, 203.
Kiske ( .S:::-�s'), Belenköy kazasının Rum nahiyesinde köy, 1 1 5 .
Kişnez (�), İslahiye'ye beş saatlik mesafede, Bulanık kazasında Kaypak oğlu nahiyesinde köy, 1 54, 1 56, 1 59.
Kite ( •::,,5'), Banjan ile Nikşik arasında, l ı .
Kladine ( .c.��)li) , Saray Bosna sancağı kazalarından, Kladanj kasabası, 87,° 92.
Klement, İşkodra'nın beş büyük molisyasından biri, 24.
Kliyuç (('L.J.ts') Bosna vilayetinin Bihke sancağı kazalarından, Sanna çayının sol sahilindeki Kljuç kasabası, 88, 93·
Klobuk (J_,uJ.;) , Liyubuşka ile İmoçka arasında köy, ıo.
Kobaş (.;-4_,;) , �anyaluka kazasında ve Sava nehri üzerinde kasaba, 94·
Kodfura kalesi ( ! _;_,.;�_,;) , İskenderun'un bir çeyrek saatlik mesafe cenubundaki Godefroi kulesi, (tour de Godefroi, Michaud et Poujoulat, Correspondance de l' Orient, Paris 1 835, VII, 1 52), 23 1 .
Kolaşin (�.!":}_,>) , Bosna vilayetinin Yenipazar sancağı kazalarından,
kasaba (Kolaşin-i zir ve Kolaşin-i bala), 29, 33, 34, 49-5 1 , 53-55, 75, 89, 95·
Koniça ( � _,;) , Hersek sancağı kazalarından, Konjitz kasabası, 1 7, 1 9, 22, 89, 95·
Konsolos, Mostar'daki Avusturya konsolosu, 16.
Konya, 1 78, 1 79, 1 88. Korianiç ((!':H�;_,;) Trebin kazasına
bağlı nahiye, 7, 1 8, 29, 33, 34, 96.
Korita (•kı_;_,;) , Bileke'nin şimalinde köy, 96.
Kosireva (•J� ... _,;) , Banjan'da manastır, nevahl-i asiye reislerinin toplandıkları yer, 7, ıo- l 2 ..
Kostantiniye, (İstanbul) , 234. Kostayniça ( �; L::.. _,i) , Bihke san
cağı kazalarından, Una suyu üzerindeki Kostajnitza kasabası, 53, 54, 86, 93.
Kozan, Ayintab kazasında bulunduğu ve Kozan-oğullarının menşe'i olduğu rivayet edilen köy, 109.
Kozan, Arıklı kethüdası Yusııf Ağa'nın, diğer kethüdalara galebe ve Divan-oğullarını imha ettikten sonra, hakim olduğu · bölgeler, Kayseri ve Niğde sancaklarından Zamantı çayı, Maraş'a bağlı Kars-ı Zülkadriye'den Sunbas suyu ile ayrılan havall, 107- 1 1 5, 1 1 7,- 1 1 9, 12 ı , 1 24, 1 28-130, 1 36, 1 37, 140, 1 48; 1 56, 1 57, 1 64, 1 67-1 73, 1 75, 1 77, 1 79-1 84, 1 89, 1 97, 1 99, 201 -203, 205-207, 209-2 1 3, 220, 223, 226, 229, 235, 237-240.
Kozan dağları, Toros dağların Kozan havallsindeki kısımları, ıo7, 109, ı ıo, 1 1 3, 1 1 7, 1 40, 1 72, 1 79, 205, 2 14.
İNDEKS 259 .
Kozan-ı garbi, (Topal Ağa'nın oğlu Yusuf Ağa, hakim olduğu toprakları ikiye taksim ederek şark kısmını ikinci oğlu Samur Ağa'ya vermiş, garb kısmını da ilerde büyük oğlu Ali Ağa'ya intikal etmek üzere kendisine alıkoymuş bu suretle Kozan-ı garbi ile Kozan-ı şarki meydana gelmiş idi. Bu taksim, coğrafi münasebet gözedilerek değil aşiretlerin yaşadıkları bölgeler bakımından yapılmıştır), ı 10-1 1 2, 1 1 5- 1 18, 148, 1 67, _ 169, 1 7 1 , 1 74, 1 75, 183, 1 84, 203, 206.
Kozan-ı şarki, ı 10- ı ı 2, ı ı 8, ıı 9, ı 34, 137, 148, 1 57, ı67, 1 70, 1 72, 1 73, 1 76, 1 79, 180, 183, 1 84, 1 88, ııo3.
Kozan-oğulları, Kozan'lılar, Anklı oymağının, menşe'Ieri Ayintab kazasındaki Kozan köyü olduğu söylenen kethüdarı ; tegallüb ettiği bölgelerde derebeylik kuran aile; bu derebeyler ve tarafdarları, ı d8- H 4, ı ı 7, ı.ı 8, 1 23, 1 25, 1 30, .137, 148, 1 56, 1 57, 1 70, 1 72, 1 74, 1 75- 1 78, ı 8o, 182, 185, 186, 188, 19 1 , 203, 206, 2 1 ı.
Kozarça ( "';")j_,i), Bosna vilayeti Bihke sancağının Priyedor kaza•
. sındaki Kozaraç kasabası;53, 54, 88, 93.
Kozluk ( J_,Jj_,;) , Bosna vilayetinde İzvornik kazasına bağlı kasaba, 94.
Köklü? ( Jf _,5'"), Gavur - dağlarında Kürkütlü nahiyesinde köy, 1 25.
Köklü? (J�f), Haçin tarafında köy, 1 1 2 .
Kökülü oğlu (.Y.ıl J_,5'"_,f) Ahmed Bey, Sunbas nahiyesi beyi, 137, 164, 1 80.
Kökülü - oğulları ( <>.J� .ıl J§"_,f) , Sunbas nahiyesi derebeyleri, ı 18.
Köleli (J•J_,f), Belenköy'e üç, Ha· çin'e altı saat mesafede Kozan-ı şarkı'ye bağlı köy, (Belenköy kazası köylerinden, Adana salnamesi 1294, S. 91 ) , I 1 9. '
Kör-oğlu, bu adı taşıyan hanın banisi; I 16 .
Kör-oğlu, CelaU eşkıyası, halk şairi, hikaye kahramanı ı 16.
Kör-oğlu hanı, Belenköy • Gürümze yolu üstünde, Gürümze'ye bir saatlik mesafede bir hanın harabesi, ı 1 6.
Köstence, ı-04. Kötün ( .:ı _,j _,f ), Haçin kazası köy
lerinden, (Adana salnamesi 1294,
s. 89'da imlası (0_,:S ) , asi. Kozan-oğlu Yusuf Ağa'nın 1 865'de öldürüldüğü köy (Sissouan, s. 1 7 1 ) , 1 84,' 186.
Kreçka ( ..A.=:-Ji), Kolaşin-i zir' de nahiye, 89.
Kreşova ( • _,.! );"' ) , Saray Bosna kazalarından Fciyniça'ya bağlı Kre8evo kasabası, 92.
Krıvaya (..,, ı_,ui) , Bosna nehri tabi' -!erinden çay, 64.
Krupa l �.J.J;) , Bosna vilayetinin Bihke sancağı kazalarından, Una suyu üzerinde kasaba, 86, 88,' 93·
Kruşovitça (•�.ı_,.!_,)), Trebin kazası nahiyesi, 7, 13, 59, So, 96.
Ksenophon, Eski Yunan tarihci ve filosofu, 233.
Kudüs, 235. Kulen•zade Kadı Bey (Hacı Kadı
Ömer Bey), Novosel kazası ileri gelenlerinden, 2g; 36, 37, 85.
Kulen-zılde'ler, Novosel kazasında eşraf ailesi, 93·
Kur'an, 103.
TEZAK1R-1 CEVDET
Kurt İsmail Paşa, Fırka-i islahiyye'de kumandan, Mirliva (sonra muhtelif valiliklerde ve Hassa müşlrliğinde bulunmuştur; zikri ba'zan yalnız İsmail Paşa ve bir defa da kumandan diye geçer) , 137, ı48, 1 56- 1 58, 1 72, ı 13, 1 80, 182-1 88, 1 9 1 , 201 , 203, 204, 206, 2 1 1 -2 1 4, 228.
Kurtkulağı, Misis'in şarkında köy (kaleden ziyade müstahkem han), 1 24, 1 29, 1 90.
Küçük Ali-oğulları, Payas sancağına hakim olan derebeyleri, ı 26, 1 29, 1 60, 1 65.
Küçük Göllü ( ..).J) .!.l� §") , Ulaşlı dağlarında Ali Bekir-oğulları yurdunun en sarp köylerinden, ı 28.
Küçük Mehmed Efendi, Tapan ulemasından, Belenköy müftisi, 1 8 1 .
Küçük İzvornik, Drin nehrinin sol sahilinde bulunan 1zvornik kasabasının karşısında, ve nehrin s�ğ sahilindeki mahiille, 95·
Kürd-dağı, Gavur-dağı'nın şarkında ve ona mu.vazi dağlar (bugün Kurt-dağı) , ı o8, 1 2 1 , ı 24-126, 1 33, 1 36, 1 37, 140- 145, 147, 1 50, 1 5 1 , 2 2 1 .
Kürdbağçesi, İslahiye kazasını teşkil eden nahiyelerinden biri, 147, 1 50'.
Kürdistan, 201 . Kütahya, ı 71, 1 7Ş, 1 88.
Lako Miloşoviç (�.J.YJ1=•J;-,ı ), 7, 13, 60.
Lazkiye, Suriye sahillerinde şehir, 235.
Lece (�) , Gavur-dağı ile Kürd-dağı arasında, Hassa'nın şarkından cenuba doğru uzanan taşlık ve calılık saha, ı4 ı , 1 42.
Leheb, Haleb vilayetindeki aşiretlerden, 225.
Lek ( .!.ll) , Sis civarındaki aşiretlerden, 1 1 7.
Lim, .. Drin nehr.i tabi'lerinden, 59. Linardovic, Drin köprüsünün tami
rine me'mur edilmiş olan Almanya'lı mühendis, 56, 58, 59.
Liyubuşka ( .ı; J�). Hersek sancağı kazalarından, Ljubuski kasabası, 14- ı 7, 76, 89, 96.
Londra, 232. Lopud (..I.J;_,l), Vasovik nahiyesi re-
islerinden, 54. '
Lubin (�ı)) , Hersek sancağının İstolça kazası nahiyelerinden, Ljubinjf". kasabası, 96.
Luka Tikoviç (�1.JJ.AJ Li_,l) , Luka Vukavloviç'in arkadaşı, 6.
Luka Vukavloviç (�J)Jli..ıJ liJl) , Karadağ'lı asi reislerden, 3 , 6 , 7, ı o, 1 2, 14, 60, 6 ı .
Lütfiye, Beylik vapur, ıo.
Ma'arrtü'l-Masrin (.:ı:y..a�lö .;"" ), Haleb sancağının İdlib kazasında nahiye, kasaba, 222.
Ma'arratü'n - Nu'man ( .JWI•_,.,.. ) , Suriye vilayetinin Hama sancağından alınarak Haleb vilayetine bağlanan kaza, kasaba, 2 1 5, 225.
Mabeyn-i hümayun, ı98, ı99; Macaristan, ıo ı . Ma'den, (.:ı .. ı ... ) , Bosna vilayetinin
Bihke sancağı kazalarından, Bihke'nin şarkındaki Stari Majdan (Salname'lerde ( ü.ı......s_;L::.... ) kasabası, 86, 88, 93.)
Mağara ( •_;\;..) , Kars-ı Zülkadriye kazasından alınıp Sivas'da teşkil olunan Aziziye sancağına bağlanan nahiye ve merkezi (Kozan-ı şarki civarında) , ı ı8, ı 1 9, 148, 1 56.
İNDEKS
Maglay (ı$'YJu ) , Bosna vilayetinin İzvornik sancağı kazalarından, Bosna suyunun sağ sahilinde kasaba, 63, 64, 88, 94.
Mahmud Ağa, Dersin dağı ağalarından, 1 56.
Mahmud Han-ı sil.ni, 236. Mahmud Paşa, (Sadrazam Mahmud
Nedim Paşa,) 239. Mahmud Paşa, Yeni pazar sancağı
mutasarrıfı, 50. Mahmud Paşa, Hersek fırkasında
Mirliva, Lehli, 1 6, 5 1 , 55. Malatya, 235. Maraş, 108, 1 1 2, 1 1 5, 1 1 7, 1 19- 1 23,
1 25- 127, 1 29, 1 3 1 , 1 33, 1 35, 1 36, 1 42, 144, 145, 149, 1 50, ı 55, 1 56, 1 79, 18 1 ; 182, 185, 189, 195, 198, 199, 20 1 , 202, 204, 207, 2 1 2, 220, 224-226, 228, 235, 239, 240.
Masisa ( ·�.,... ) , Mi�is, ı 23. Mazhar Bey, 'Fırka-i İslahiye baş
katibi, ı6r . Mecelle-i ahkli.m-ı adliyye, 239. Mecidiye, firkatey� vapur-ı hüma-
yun, 140. Meclis-i ali-i hazain, 1 9 1 , 197. Meclis-i ali-i Tanzimat, 4, 191 . Meclis-i villa, 19 1 , 205, 239. Medine-i münevvere, 42. Mehmed Ağa, Reş Ağa-zade, Şıhlar
aşireti ağası, 1 44, 145, 147. Mehmed Ağa, Arıklı kethüdası Ko
zan-oğlu Osman Ağa'nın oğlu, ıo9.
Mehmed Ağa, Kozan-oğlu Osman Ağa-zade Mehmed Ağa'nın oğlu, Mustafa ve Hamza Bey'lerin babası, ıog, ı 78.
Mehmed Ağa, Kozan-oğlu Yusuf Ağa-zade Samur Ağa'nın oğlu, 1 1 ı .
Mehmed Ali Bey, Bosna'da Belina , kazası eşrafından, 37.
Mehmed Ali Paşa, Mısır valisi, Kavala'lı, 1 28.
Mehmed Bey, Kozan-oğullarından Hasıl Ağa-zade Ali Bey'in oğlu (yeğen beylerden) , 109.
Mehmed Bey, Kozan-oğlu Yusuf Ağa-zilde Hüseyin Bey,'in oğlu (torun beylerden) , ı ıo, 1 78, 1 79.
Mehmed Bey, Kozan-ı garbi ağası , Ömer Ağa'nın oğlu, ı ı ı , ı 78.
Mehmed Bey, Kozan-ı garbi ağası Ömer Ağa'nın, aynı isimdeki diğer oğlu, ı ı ı, ı 78.
Mehmed Bey, Kozan' - oğlu Samur Ağa - zil.delerden Enbiya Bey'in oğlu, 1 88.
Mehmed Bey, Rıdvan Begoviç neslinden Hüseyin Bey-zade, İstolça eşrafından Bosna alayı üçüncü taburunda sol kolağası, 75.
Mehmed Bey. Tuzla'lı Mahmud Paşa hafidi, Bosda olayı birinci taburunda sol kolağası, 74.
Mehmed Bey, Hacılar nahiyesi reis· !erinden, Paşo Bey'in biraderzadesi, 142, 145, 146. Mehmed Bey, Reyhaniye müdiri Mürsel-zade Mustafa Bey'in kardeşi, ı 53.
Mehmed Çavuş, Haleb valisi Süreyya Paşa tarafından Fırka-i islahiyye'ye gönderilen Zabtiye yüzbaşısı, ı 74.
Mehmed Efendi, Sis müftisi, 1 69, l 76, 185.
Mehmed Efendi, kolağası, 59. Mehmed Raşid Paşa, Suriye valisi ,
(sonra Hariciye nazırı), 2 1 5, 2 18.
Mehmed Tevfik Efendi, Haçin müf-tisi, 1 57, 1 73, 1 77, 180.
Mekke-i mükerreme, 42. Mekteb-i harbiyye, 5 r, 74, l 33, ı 79· Memlaha-i zir, (ma'a Memlaha-i ba-
la), İzvornik sancağı kazftlarından Tuzla (b. bk.), 94.
TEZAKİR-İ CEVDET
Memleketeyn (Eflak ve Boğdan), ı o ı . Menemenci dağları, Karaisalı hava
lisinde, 1 1 5. Menemenci - oğulları, Karaisalı de
rebeyleri, l l 5. Menemenci - oğlu Ahmed Bey, Ka
raisalı derebeyi, 190. Menteş (..,.!.A:..) , Kozan-ı şark!' de Sis'e
dört saatlik mesafede köy (Adana sdlndmesi 1294, s. 84'de Sis kazası karyelerinden ._;lk.) ' 1 1
·9·
Merhemik (.!.l,,�.oy) Mehmed Ağa Saray Bosna tacirlerinden, 27.
Mersin, ı o7, 1 24, .1 78, 183, 189, 194, 1 95, 202, 223, 240.
Mes'ud Bey, Kaymakam, Ticaret nezaretine İskenderun demiryolu hakkında rapor veren, 228.
Metohya (":.O.>::..) , Hersek sancağının Gaçka kazası merkezi Metohia kasabası, ıo .
Metropolit Efendi, İzvornik metropolidi Dionysios III. (bk. İzvornik despotu); 62 ..
Mevali, Haleb vilayetindeki arab aşiretlerinden, 225.
Meydanlı (J;l.ı:•), Şıhlar aşireti nahiyelerinden, 1 44·
Mıha!, Zeytun'da köy (Mugal ve Avakal denildiğine dair bk. Sissouan, s. 2 1 ı ) , 1 20, 1 2 1 .
Mısır, Mısır'lılar,, ı ıo, 1 28, 1 30, 1 36, 1 5 1 , 1 67, 194.
Miço Baloreviç ( (!lu•.;)l� .>�) ,Luka Vukovloviç'in katibi, 6.
Midhat Paşa, Tuna valisi (Sadrazam), 200.
M!r-i alem- zade İbrahim Bey, Bosna'da Akhisar kazası eşrafından, 37.
Miro ( JP.•) , Vasovik nahiyesi rüesasından, 54.
Misis, Ceyhan nehrinin sağ yakasında kasaba, ıo9, 1 23, 1 24, 190, 193, 223.
Misi! Hasan Ağa, Gürleşen kethüdalarından, 187.
Mitisin (ü-1:::..) , Osmaniye kasabasının üst tarafında yayla, 193.
Mitroviça ( "-';-1.JJ;.•) , Bosna vilayetinin Yenipazar sancağı kazalarından Mitrovitza kasabası, 89, 95.
Modriç ( 11'.�.J� y) , Bosna vilayetinin İzvornik sancağı Gradaçaç kazasında nahiye, Modritza kasabası, 94·
Mokrine (.:.:)y), Trebin'in cenubunda Castelnuovo yakınında Avusturya'ya aid köy, 59.
Molla Efendi, Bosna mollası, 46, 4 7. Mostar, Hersek sancağının merkezi,
3- 1 1 , 1 3-20, 2,3, 29, 30, 49, 75, 76, 8 1 , füi, 87, 89, 96.
Moustier, Marquis de, Fransa'nın İstanbul büyük elçisi (sonra Fransa Hariciye nazırı) , ıo ı - ıo4, ıo6.
Mı'.ırad-ı rabi', 1 26. Murad Paşa köprüsü, Amik ovasın
da, Kırıkhan civarında, 1 26. Musdık ( ..;.;..;..,) , Bey, Paşa Küçük
Ali-oğlu Halil Paşa-zade, Mirimiran, (onunla tanışmış bir seyyah olan V. Langlois, ( Voyage dans la Cilicie, s. 1 38 v. d.) ismini "Moustik" şeklinde kayd eder; Kasım Ener ( Tarih bo
yunca Adana ovasına bir bakış, İstanbul, 196 1 , İndeks) 'de ısım "Mıstık" şeklindedir. 1 28, 1 3 1 -1 33, 189.
Musdık Bey, Kozan-ı şark! ağası Samur Ağa'nın oğlu, Yusuf Ağa'nın küçük kardeşi, ı ı ı , 1 1 2, 1 73, 188.
Mushqf (bk. Kur'an), 85, 1 64.
. İNDEKS
Mustafa Ağa - zade Hacı Hüseyin Efendi, Bosna alayı birinci taburunun imamı, 74·
Mustafa Bey, Mürsel-zade Ahmed Paşa'nın oğlu Mürsel-zade Mustafa (Şevki) Bey, Reyhaniye beylerbeyisi, müdiri, 1 26, 140, 144, 145, 147, 149, 1 52, ı53, 1 56, ı 74, 233, 234.
Mustafa Bey, Kozancoğullarından Hüseyin Bey-zade Mehmed Bey'in oğlu, 109, 1 78, 1 79.
Mustafa Efendi, Saray Bosna müftisi, 41 , 42, 7 1 .
Mustafa Efendi, Mostar müftisi, 8, 67, 7 ı .
Mustafa Efendi, Bosna alayı üçüncü taburunda sağ kolağası, 76.
Mustafa Paşa, Bosna'da askeri müfettiş, Mlrliva (Müşir ve Serasker Fosfor Mustafa Paşa), 6, 1 6, 73·
Murtaza, Bey, Kozan-ı şarki ağası Samur Bey'in oğlu, ı ı ı , ı 12 .
Mültekaa, İbrahim Halebi'nin JIJiilteka' l-ebhür adlı kitabı, 63.
Münib Efendi, Trebin kaymakamı, 7. Münyetü'l-rriusalli, 'Şeyh Sedidüddin
Kaşgari'nin eseri, 63.
Napoleon I., 13, ıo2. Napoleon III. , 1 20. Naşid Efendi , (Paşa) , Bosna'da def
terdar, muhasebeci, Hersek ve Maraş mutasarrıfı, vezaretle Haleb valisi (Şam'da ölümü : 1 0 receb, 1 305), 2 1 , 49, 204, 228.
Nazım Bey, Sadrazam Fuad Paşa'mn büyük oğlu, 5 1 , 52.
Nazif Ağa, Banyaluka eşrafından, 29. �efertara ( •)J, yU), Tara suyu üstün
de ve Taşlıca'nın cenubunda köy (Navrch Tare), 34.
Nemlerek? (!l)i = nemlerin ?) , İskenderun civarında dere?, 23 1 .
Nemse (bk . • Avusturya), 79,
N eretva ( • jj;), Bosna nehirlerinden (Narenta) , önce Saray Bosna, sonra Hersek sancağına bağlanan kaza, Koniça ma'a Neretva kazası, 1 7- 19, 22, 89, 95.
Nevesin (��·_,;) , Hersek sancağı ka. zalarından, Nevesije kasabası,
80, 96. Niğde, ı 1 5, 1 33, 1 77, 226. Nigolu (J_,.:.,,;) , Çerçili nahiyesinde,
İslahiye kasabasının kurulduğu sahada eski kale, kadim Nikopolis, (Kiepert'de Niboli), 147, 149- 1 5 1 .
Nigoğos Efendi (Gülesenyan), Ayintab ermeni merhasası, (dayısı Kirağos Efendi'nin ölümü üzerine Sis katoğikosluğuna seçilmiş, · fakat İstanbul ermeni patrikhanesinin itirazı dolayısiyle bu mevki'de kalamamıştır ; 1870 senesine kadar ·süren ihtilaf esnasında bir kaç defa makamından uzaklaşdırılmış, katoğikosluk kaymakamla idare edilmiş, nihayet yapılan seçim sonunda Mıgırdiç Keyfsizyan katoğikos olmuştur), 182, 238, 239.
Niko Pavloviç ( ct--'Y-'� _,.4,,.i) , Lako'
Miloşoviç'ın arkadaşı, 7 . . .Nikola Haçiç (<r.';"I,,:. •J_,.A.;:;), Pi�a rü
easından, 10. Nikşik ( �J.,,.!.A.i) , Hersek sancağı kaza
larından Nikşiç kasabası, 7, ı ı , 18, 29, 33,· 34, 53, 75, 96,. ıo5.
Niş, Rumeli'de aynı adı taşıyan eya� Jetin merkezi, Nişava suyu üzerinde şehir, 2 1 , 37, 190, 200.
Nizib, Ayıntab ile Birecik arasında kasaba, 195, 235.
Novin (.J:._,.i) , Bonsa vilayetinin Bihke sancağı k;ızalarından Kostayniça'ya bağlı olup Sanna ve Una sularının mültekasında bulunan
TEZAKlR-1 CEVDET
Novi kasabası (C. Mostras, Dictionnaire geographique de l' Empire Ottoman, St. Petersburg, ı 873, s. 1 75) , 53, 54, 88, 93·
Nososel (J...•.Y), Bosna vilayetinin Travnik sancağı kazalarından, Novoselo kasabası, 37, 85, 86, 88, 93.
Ograçaniça (•�:; L� l�J l ) , Tara suyu boyları yakınında, Nefertara'nin şimalindeki Ogradjenitza mevki'i, 34.
Okcu İzzeddinlü, Kürd-dağındaki üç aşiretten biri, 144, ı47, 22 1 .
Orahova ( 'J""l.;J I ) , Bosna vilayetinin Banyaluka sancağında, Gradişka ile Dubiça arasırida, Sava kıyısı yakınında Orahovo kasabası, 94.
Ordu, Haleb vilayetinin Cisr-Şugı'.'ır kazasına bağlı nahjye merkezi, (bugün Yayladağı kazası merke
_zi), 222. Ordu köyü, Lece ile Hacilar arasında
bir derbend olan Kargılı mevki'inde Hey'et-i islahiyye'nin kur!Ilağa teşebbüs ettiği köy, 142.
Oruclu (J�J.;JI) Bağçccik'in garlı taraflarında oturan, bir kısmı kışın Sis cihetine göç eden bir aşiret, ı ı 6.
Osman Ağa, Kozan-oğullarının en eskilerinden olan Hacı Ağa'nın oğlu, amcası Topal Ağa'yı öldürüp yerine geçen, 109.
Osman Ağa, Hacı İsmail-oğlu, Okcu İzzeddinlü aşiretinin ağası, 144, 145.
Osman Bey, Kozan-oğullarından Hasıl Ağa zade Ali Bey'in oğlu (yegen beylerden), 1 09.
Osman Paşa (Topal) , Bosna valisi, 1 7, 19, 2 1 ; Vali Paşa, 9, 45-47, 62, 66, 68, 70, 7 1 , 79, 80.
Osmaniye, Kıyı nahiyesinin merkezi olan Hacı Osmanlı köyünün Fırka-i islahiyye tarafından imarı süretiyle kurulmuş kasaba, Kıyı köyleri, Cerid ve Tecirli nahiyelerinden müteşekkil kaza, 16 1 , 162, 164-1 68, 1 70, 1 7 1 , 1 93, 1 95, 206, 223, 240.
Ostrok (Ostrog), Karadağ seferinde Derviş Paşa'nın asilerin mukavemetini kırdığı boğaz, 1 33·
Ostraşça ( ·�,! J _; .... ı), Bosna vilayeti Bihke sancağının Sazin kazası merkezi, Ostrozaç kasabası, 86, 88, 93.
Ömer Ağa, Reyhaniye aşireti kethüdalarından, 140.
Ömer Ağa, Kozan-ı garbi ağası Kozan-oğlu Ali Ağa'nın oğlu, Çadırcı Mehmed Bey'in kardeşi, Ahmed Bey (Paşa) 'nın kardeşi, ı ı o- 1 1 2, 1 1 7, 167- 169, 1 7 1 .
Ömer Bey, Kozan-oğlu Yusuf Ağazade Samur Bey'in oğlu, l l ı , l ı 2.
Ömer Paşa, Serdar-ı ekrem, 9, ı ı , 14, 1 5, 32, 100.
Ömer Fevzi Paşa, Hersek kumandanı (müteaddid valiliklerde ve Zab
tiye müşirliğinde bulunmuş olan Küçük Ömer Paşa), 6, r8.
Pağnik ( .!..L;.;.4), Kozan-ı şarki' de Göbelli civarında köy, 1 83, 1 86.
Paşa-hanı, Bosna'da İspreça bölgesinde Poliça'ya dört saatlik mesafede köy, 64.
Paşo Bey, Hacılar nahiyesi beyi, Elbistan kazası müdiri (Çobanoğullarından), 1 26, 140-143, 145, 146.
Payas, İskenderun körfezi sahilinde kasaba, sancak merkezi, (bk. Uzeyr) , 1 24, 1 26-1 32, l35ı . 1 36,
İNDEKS
139, 143, 1 50, 1 53, 1 59, 165, 183, 189 - 191 , 195, 202, 206, 2 13, 2 14, 220, 223, 225, 232, 233, 240.
Pazar mahalli, Payas'da asar-ı atikadan bir yer, 232 .
Pazar-yeri, Hacı Osmanlı (Osmaniye) karşısında eski bir beldenin yeri, Osmaniye kasabasının nakledildiği yer, 1 59, 240.
Pazar-yeri, eski Kars-ı Zülkadriye'nin yeri, Fırka-i islahiyye tarafından yeni bir kasaba (Kars-ı Zülkadriye = Kadirli) kurulan yer, 1 1 7, ı r8, 160, 187, 19 1 , 204.
Pazarcık, Maraş sancağı .kazalarından, 224.
Persiç, Mösyö, Raguza'daki Osmanlı şehbenderi, 3, 5, 7 ·
Peskor Benavçeviç (�J·� Jt�ı J.J.it�) , Gaçka ileri . gelenlerinden, ı o.
Peşte, 97, 98. Petar Maniç ( �j L.. ;:;) , Gaçka ileri
gelenlerinden, ıo. Petrofça ( ·� J;�) ,. Bosna vilayetinin
Bihke sancağı 'kazalarından Novosel' e bağlı Petrovaç kasabası, 93·
Piva ( •>.:�), Hersek sancağmın Gaçka kazası nahiyesi, 7, ıo- 13, 34, 49, 58, 96.
Plava (•J�) , Yenipazar sancağının Gusinye kazasında köy, 95.
Poçitel (J:� Y,) , Hersek sancağının Liyubuşka kazasında, Neretva nehri üzerinde, Mastar şehri cenubunda kasaba (Poçitelj), 96.
Podgoriça ( �_;��Y,) , İşkodra sancağı kazalarından, Podgoritza kasabası, 59.
Poliça ( � Y,) , Zubçe ile Şuma arasındaki Politza köyü, 3.
Po!ica, İspreça bölgesinde köy, 63.
Pop Boğdan (.Jl.ı;.ı Y.J�) , nevahl-i asiye rüeasından, 3, 7, ıo.
Pop Jarko (.Ji_; \j Y.J; ) , Piva voyvodası, (Charles Yriarte, Les bords de l' Adrialique et le Montenegro, Paris, 1878, s. 458 de "le pope .Zarko") . 7, . ıo, ı ı , 1 3- 1 5.
Pop Todosiye (-:, ... J�_,ı, yY,) , Kosireva manastırı baş-papası, 7, 1 0- 1 2 .
Pop Yosif (--4...-.J: ';-'.J;), Vasovik nahiyesi rüesasından, 54.
Popova ( • Y,J�) , Hersek sancağının Trebin kazasında nahiye (Popovo), 3, 96.
Prepol ( JY,•.1.) , Bosna vilayetinin Yenipazar sancağı kazalarından, Lim suyu üzerindeki Prijepolje kasabası, 49, 50, 53, 88, 95.
Priboy (ı.>.H.1.) , Bosna vilayetinin İzvornik sancağındaki · Yenivaroş kazasına kasaba, 56, 95.
Prozor ( _;J.JJ.1,) , Bosna vilayetinin Travnik sancağı Akhisar kazasında kasaba, 88, 93.
Prinavor (JJU{), Bosna vilayetinin Bamyaluka sancağında Banyaluka ile Derbend arasındaki Prinjavor kasabası, 94.
Priyedor (_; J.l:.1.), Bosna vilayetiı:ıin Bihke sancağı kazalarından, Banyaluka ile Novin arasındaki Prijedor kasabası, 53, 54, 86, 88, 93·
Pujim ((...iY,) , Bosna vilayetinin Bihke sancağı Krupa kazasında kasaba (Poschima, Boxim), 93.
Rado Babiç ( �ol lı J� I_; ) , Banan rüesasından, 6, 10.
Raguza (Ragusa), Dalmaçya sahilinde şehir, 3, ıo, 13.
266 TEZAKİR-İ CEVDET
Raskel (JX .... l_ı) , Avusturya hüdlıdunda, Grab boğazı tarafında mevki' 60.
Raşid Paşa, Bosna'da Cevdet Efendi nezdinde teftiş müsteşarı, Belgrad'lı, 8, 45, 5 7.
Rauf Beyefendi, Miralay, yaveran-ı hazret-i şehriyariden, (Serasker Müşir Rauf Paşa), 1 53.
Reca'! Efendi, Kibar-ı müderrisinden, Uzun Abdullah Efendi'nin kardeşi, 29, 67.
RedifEfendi (Paşa), Fırka-ı islfıhiyye' de tabur binbaşısı (sonra Müşir ve Serasker), 1 34, 166.
Revan, (Erivan) , 236. Reyhaniye, Amik ovasında yaşayan,
yazın Uzunyayla'ya giden aşiret, kaza merkezi kasaba (bugün Reyhanlı), 1 26, 1 27, 140, 141 , 144, 147, 149, 158, 1 73, 1 74, 222, 233.
Rifat Efendi, Sutorina karantine me'mO.ru, 59.
Roma, ıo3, 234. Rudine (•:.,.�;_;) , Hersek sancağının
Bileke kazasına bağlı nahiye (Gaç· ka rüdınesi, Gaçka'dan ayrılarak merkezi Bileke · olmak üzere müdlrlik haline getirilmişti), ıo, 1 2- 14, 96.
Rugova ( •J<-J_ı) , İpek kazasında dağlık bir kesim, (Ami Boue, Recuil d'itineraires dans la Turquie d'Europe, Vienne, 1854, II, 148) , 54.
Rum nahiyesi, Zamantı boylarında Kozan-ı garbi'ye aid bölge, Kozan sancağının Belenköy kazasında nahiye (bk. bir de, Adana salnamesi, I 294, S. 9 1 ) , !09, 1 14- 1 16, 1 18, 223·
Rumeli, 22, 30, 37, 38, 40, 63, 9 1 , 93, 98, 1 4 1 , ı65, 1 77, 188-190, 200, 2 ı3 .
Rumgöz ovası, Haçin'e bir saatlik mesafede ova (Adand salnamesi 1294, s. 89'da Haçin'in köylerinden c.>j§ p_ı) , 1 57.
Rumkale, Urfa'nın kazalarından birine ismini veren harab kale (kaza' merkezi Halfeti'dir), 146, 224, 224, 235.
Rumlu, Kozan-ı garbi'nin Rum nahi,yesine muttasıl olan ve Kozan şarki'ye aid bulunan nahiyesinde köy, Belenköy kazasının dört nahiyesinden biri (bk. Adana salnamesi 1291:· s. 90 I 18, 1 1 9.
Ruscuk, Tuna nehrinin sağ sahilinde şehir, 200.
Rusya, 1 24, 1 34, 236-238. Rusya sefareti Baş - tercümanı, 236,
237. Rüstem Bey, Hüseyin Bey-zade, Bih
ke ileri gelenlerinden, Bosna alayı ikinci' taburunda sol kolağası, 29, 74, 85, 87.
Rüşdi Paşa (Mütercim), Meclis-i hazain reisi, Sadrazam, 1 34, I 9 I ' 197, 205, 206.
Saib Beyefendi, Dahiliye katibi, 52. Salih Efendi, Podgoriça kadısının
oğlu, Trebin kaymakam veklili, 59-qı .
Sahih Paşa, Girid'li Mustafa Paşazade, Mirliva, (sonra mülkiyeye naklederek Ülaevveli olan Hariciye katibi, ŞO.ray-i devlet azasından Salih Besim Bey), 66-69, 76, 82.
Salim Efendi (Paşa), Kozan mutasarrıfı, Mirim!ran, Cevdet Paşa'nın bacanağı, (ba'zan Kaymakam Paşa ve Kozan mutasarrıfı diye gösterilmiştir), 202, 206, 207, 209.
Saltanat�ı seniyye, 1 38, 229, 230, 232.
İNDEKS
Samsun, 1 82, 188. Samur Ağa, Kozan'da derebeylik
kuran Yusuf Ağa'nın ikinci oğlu, Kozan-ı şarki ağası ; Texier (Küçük Asya, İstanbul, 1 340, cild III, s. ıo7), Samur Ağa'yı ve onun, Samur Ağa yaylası denilen yerdeki ikametgahını ta'rif · etmiştir ; bk. bir de, Langlois, ayn. esr. s. 1 58), ı I O, · ı ı ı .
Samur Ağa - zadeler, Kozan - oğullarının Samur Ağa'dan gelen kolu, 1 88.
Samur Bey, Samur Ağa'nın torunu, Koz.an-ı şarki ağalarindan Mehmed Ağa'nın oğlu, ı ı ı .
Saray Bosna, Bosna vilayetinin merkezi (Saray-ı Bosna, Bosna Sarayı, Serajevo), 5, 8, ı 7, 1 9-23, 25-29, 33, 35-37, 39, 41 -45, 49-5 1 , 53, 56, 62, 64-68, 7 1 , n, 74, 77, 82, 83, 85-87, 90, 92, 94, 96.
Sarı Kelle ( .J.lS"u;,; t....) , Kıyı nahiyesi kethüdalarından, 160.
Sariz, Aziziye (Pınarbaşı) 'nin cenı'.i, bunda şimdi kaza merkezi, 157.
Sava, nehir, 56, 58, 59, 66, 94, 99, ıoo.
Savrun ( 0J,;Jl""' ), Kars-ı Zulkadriye'den· geçen ve Aynzerba'da Sunbas suyuna karışan dere (ba'zı haritalarda, Savran), ı 1 7, ı 18, 1 80.
Sazin (.:ı-_jl....) , Bosna vilayetinin Bihke sancağı kazalarından, Tschazin kasabası, 85, 86, 93·
Selanik, .25, 75, 82. Selçukiler, ıo8. Selim Bey, Miralay, 55. Selim Bey; Taşlıca eşrafından Abdi
Bey'in oğlu (Harbiye'de okuyarak zabit çıkmıştır), 5 1 .
Selimlü ( _,ı...,ı... ) , Gürleşen civarında · ve Göksu boyunda yaşayan bir
varsak oymağı, 1 1 2, ı 19, ı 76, 186.
Sermin ( .J;• r ), Haleb vilayetinin İdlib kazasında nahiye, Haleb'in 50, kilometre cenı'.ib-ı garbisinde eski bir kasab�, 222.
Seyhan (Adana-ırmağı), ı ı5, 1 24. Seyyid Paşa, Haleb fırkası kuman
danı, 1 35, 1 56. Sırbistan, 24, 54, 55, 58, 65, 93-95,
97, 98; Sırp emareti, 30. Sırkıntılı, Sırkıntı ( _;;.; Y" u;.ı.:ö .J""
( J,;:;.,; J""' 'Jı.ı.:,; J"" , Adana ile Sis arasında yaşayan büyük bir türkınen aşireti ; Sırkıntı-i zir,
' merkezi Adana'ya dokuz saatlik mesafede Sarıgeçid karyesi olan nahiye (Adana slilnlimesi, 1294,
s. 84 v. d. de: Jdr ) , 1 1 7, 1 7 1 , 1 89 ; Sırkınti-i zir, 223.
Simo Baç eviç ( (!lÜ� l1 _,,...�), Banan nahiyesi rüesasından, ıo, 1 3.
Sino (_,:....,) , Meydanlı nahiyesi ağası, 144.
Sipahik ( .!..L,.ol;..- ) , Zubçe nahiyesinin en kalabalık kabilesi, 59, 6 ı .
Sis, Kozan sancağının merkezi olan kasaba (bugün Kozan), ıo9, ı ıo, 1 1 2- 1 19, 1 23, 1 24, 1 70-190, 1 95, 205, 206, 209, 223, 234-239,
Sisam, 202. Sivas, 1 15, 1 1 8, 1 33, 1 34, 172, 1 78,
1 79, 1 82, 1 83, 1 88. Siyeniça ( � ... ), Bosna vilayetinin
Yenipazar sancağında kaza, Yenipazar sancağının merkezi Sje
. nitza kasabası, 49-5 1 , 53-55, 75, 76, 82, 88, 95, 96.
Soğuksu, Gavur-dağı yamacında mevki', Fırka-ı islahiyye'nin çadlr kurup bir müddet kaldığı ve askeri savaşa hazırladığı: yer, 141 .
Sokollu Mehmed Paşa, 56, 68, 92.
268 TEZAKİR-1 CEDET
Srebreniça ( ";-:j .t.J"') , Bosna vilayetinin İzvornik sancağı kazalarından Srebrnitza kasabası, 37, 56, 58, 59, 74, 88, 95·
Suhni (..;;.. ... ) , Tedmür'ün şimalinde mevki', 2 1 8, 2 19.
Sunbas (<..J""L,;_, ... ) , Kozan ile Kars-ı Zülkadriye bölgelerini ayıran, Aynrerba civarında Savrun ile birleşen çay (Si.<souan, s. 241 da Sembos ve Sempos ; Adana sal-ntımesi, 1308, s. 133 de v""W.-'""") ; Sunbas nahiyesi, Kars-i Zülkadriye'nin Kozan'a muttasıl bölgesi, ı ı 7, l 18, 1 37, 1 64, 1 80, 1 84, 1 85, 1 87,, 189.
Sun'ullah Efendi, Bosna Meclis-i tahkik reisi, 8, 29, 37·
Suren-oğlu Nazaret, Zeytun'un dört ermeni mahallesinden birinin koca-başısı (Mardiros veya Na� zaret Surenyan), 120, 1 2 1 . ·
Suriye 196 198-20 1 , 2 1 5, 2 1 6, 2 1 8, ' ' ' , 225, 230.
Sutiska ( ü. .. i_,... ) , Foça' dan Gaçka'ya giden yol üzerinde, Metohiya' -nın şarkında, Foça'nın cenubun- . da, Ograçaniça civarındaki Suschitza mevki'i, 34·
Sutorina ( •.".p_,: ... ) , Kataro körfezi medhalinde, Trebin'e bağlı nahiye, 7, 1 3, 59-61 , 96.
Suzina ( .:.ı)_,... ) , İ�kodra sancağında !spiç nahiyesinde mer'a, 57, 58.
Sülemişli (J.!.:••J_, ... ) , Belenköy'e iki buçuk, Haçin'e yedi saatlik mesafede Kozan-ı şarki'ye aid köy (Adana salnamesi 1294 s. 9 1 'de (J.!.1_,....) , 1 1 9.
Süleyman Bey, Tecirli boybeyisi, 1 62, 1 63.
Süleyman Bey, Srebreniça kaymakamı, 56, 58, 59, 74·
Süleyman Bey (Paşa), Bayezid'li kolundan Maraş beyi, Mirimiran, 1 23.
Süreyya Paşa, Haleb valisi (ölümü, ramazan 1 296), 1 33, 140.
Süruc, Urfa sancağı kazalarından, köy, 224.
Süveydiye, Asi nehri munsabında kasaba, 229, 230, 232.
Şahin Kethüda, Sis ermeni kethüdası, 1 74, 182.
Şahmaran (0 1_,...,.�) Misis'in şimalinde, Ceyhan boyları yakınında kale harabesi (Yılan kalesi) , 1 23.
Şakir Efendi, Mostar ileri gelenlerinden, 29.
Şam, 1 28, 1 32,. 1 75. Şamiye, Haleb vilayetinin Fırat sa
ğındaki kısmı, 2 ı 8. Şamlı (J...;) , Rum nahiyesine mut
tasıl bir Kozan-ı şarki nahiyesinde köy, Haçin kazası köylerinden (Adana salnamesi, 1294, s. 89), ı 18.
Şaran (.:ıl.J�), Drobniak nahiyesinde bölge, 1 1 .
Şark imparatorluğu, Şarki . Roma devleti, 234.
Şark kilisesi, ortodoks mezhebi, 234. Şerifli ( j.;.;Y,) , Selimlü varsaklarının
mühim bir köyü, ı 19. Şevki Efendi, önce Payas, sonra İsla
hiye kaymakamı, ı 50. Şeyh Halid, Nakşbendi şu'belerinden
Halitli tarikatinin müessisi Şeyh Halid Ziyaüddin, (aslen Süleymaniye'li olup bir müddet Bağdad'da bulunduktan sonra Şam'.da Salihiyye dergahında irşad ve ilim neşri ile meşgul olmuş, 1 242'de vefat etmiştir), 1 75.
Şeyh Duham (r l>> �), iki kısma ayrılan Fed'an aşiretinin bir kısmının şeyhi, 2 14.
İNDEKS
Şeyhülislam Efendi (Celal Efendi hafidi Ömer Hüsamüddin Efendi), ·106.
Şıhlar (Şeyhler), Kürd-dağı'ndaki üç kürd aşiretinden biri, ı 1 5, 1 44, 1 47, 22 1 .
Şıhli (Şeyhli), Rum nahiyesinde köy, Belenköy kazası nahiyesi kölelerinden_, Adana salnamesi, I294, s. 9 1 ) , I I 5.
Şirvani-zade Mehmed Rüşdi Paşa, Maliye nazırı (Sadrazam), 198, 207.
Şuma ( ... _,.;.) , Trebin kazasında nahiye, 3, 4, 7, 14, 96.
Şurba-oğlu Gazur (Gazaros Şurvayan), Zeytun'un dört ermeni mahallesinden birinin koca başısı, ı 20, ı 2 ı .
Şuray-i devlet, 72, 73, 1 34.
Taif, beylik vapur, 183. Tapan ( .:ıy.), Seyhan boylarında otu
ran Selimlü varsaklariyle meskun köy, nahiye, (Seyhan'ın Kiraz dağı dolaylarındaki kolunun kıyısında, Sis '- Haçin yolu üzerinde Tapan veya Tapan-oğlu köyü, Sissouan, s. ı 7 ı ; Feke kazasında nahiye, Köylerimizin adları, s. 92), 1 19, 1 73, 1 76, 1 8 1 .
Tara, Bosna nehirlerinden, 34, 49, 55, 58.
Tarih-i Cevdet, Tezakir müellifinin ma'rüf eseri, ı 30.
Tarsus, 108, 1 24, 146, 1 83, 1 89, 193, 1 94, 223.
Taşkışla, Dolmabahçe sırtlarındıt ve Takim civarında bulunan meşhur kışla, 84
Taşlıca, Bosna vilayetinin Y enipa�ar sancağı kazalarından, Plevlje kıtsabası, ı ı , 29, 34, 48-5 1 , 53, 55, 82, 89, 92, 95· •
Tatarlı, Sunbas bölgesinde yaşayan bir oymak, Kars-ı Zülkadriye
havalisinde köy (Adana salnamesi I294, s. 93 'de Kars-ı Zülkadriye mahallatından Tatarlı ; aynı eser s. 107 'de Cerid nahiyesi dahilinde bu isimde bir karye), 1 80, 1 87, 189.
Tatlı-oğlu Mehmed Ağa, (Paşa), Fırka-i islahiyye'de zi.ıhaf taburu binbaşısı (Osmanlı - Rus harbinde çok yararlık gösteren ve şehid olan Ferik Tatlı-oğlu -Tatlıcızade- Mehmed Münir Paşa), 1 34.
Tecirli ( J?.'"l; J.;,f) , Çukurova'da kışlayan ve yazın Uzunyayla'ya giden türkmen aşireti, l 13, 1 20, 1 26, 1 30, 1 58, 1 59, 16 1 - 164, 166, 223.
Tecirli Rüstem Ağa, Tecirli müdiri unvaniyle Bacburnu muhafızı, Osmaniye kaza meclisi azasından, 1 6 1 .
Tedmür, Şam çölündeki Palmyra harabeleri, 2 '8, 2 19.
Tenkerli (J.JS::::;), Kozan-ı şarki'de, Belenköy'e dört ve Haçin'e yedi saatlik mesafede köy (Haçin kazası köylerinden, Adana salnamesi, 1294, s. 88 ; " Tapan civarında, Sissouan, s. 1 73), ı 19.
Tentişte � ..:.!.,:W), Bi:ısna'da Foça'nın cenı'.ibundaki Tjehtischta mevki'i, 34·
Tergovişte ( .c:.!. .Ji:.J) , Bosna vilayetinin Yenipazar sancağı kazalarından, Tergovischtje kasabası, 89, 95.
Teşene ( •:.!..i) , Bosna vilayetinin Banyaluka sancağı kazalarından, Teşanj (Die Volker des osmanischen Reiches s. 55 ; Devlet sı1lnı1me'1erinde Teşne okunacak şekilde harekelenmiştir; Mostras, ayn. esr. s. 70 de Teşne, Teschani, Boue, ayn; esr, il, 252, Tişne) kasabası, 84, 88, 94.
TEZAKİR-İ CEVDET
Tevfik Paşa, Maraş mutasarrıflığından ma'zı'.ıl, ıw4.
Tezkireci-zade Ali Bey, Travnik eşrafından, 8.
Tezkireci-zade Derviş Bey (Paşa), Travnik eşrafından, erkiln-ı eyaletten, Bosna birinci alay kaymakamı, Şı'.ıray-ı devlet azasından (ölümü : 3 safer 1 295) , 8, 29, 37, 72, 74, 79, 80.
Tezkireci-zade Salih Bey, Travnik eşrafından, 8.
Ti yek ( d,,;) , Fırka-i islahiyye'nin kurduğu Hassa kasabası civarında köy, (bu isim Kiepert'in atlasında ve Rene Dussaud ( Topographie historique de la Sryrie antique et mediivale Paris, l 927) 'mm haritalarında Teyek ise de maha111 söyleyişe ve Kilis'li Kadri, Kilis Tarihi, İstanbul, 1 933, s. 67'ye göre Tiyek'dir), 1 22, 1 25-1 27, 140, 142, 1 43, 145, 146, 149, 1 50, 200, 224.
Tiyek'li Mehmed Bey, Kara Beyzade, Tiyek bölgesi derebeyi, Rumkale kazası müdiri, 1 26, 140, 14 1 , 1 45, 146, 200.
Tokad, l 1 6, 1 88. Topal Ağa, Kozan-oğullarının adı
bilinen en eskilerinden biri, 109. Travnik ( .!.1,; _,ı;) , Bosna vilayeti
sancaklarından, Laşva suyu üzerinde şehir, 6, 8, 23, 26, 29, 37, 4 1 , 64, 67, 72,' 74, 76, 82, 83, 85-88, 92, 96.
Trebijan, Trebişat, Hersek'de Liyubuşka kazasından geçen çay, (Boue, ayn. esr. II, 2 1 l ; Tezakir'de (Cı�·;) , şeklindedir), 1 5.
Trebin (�·;), Hersek sancağı kazalarından, Trebenje kasabası, (Mostras, s. 69'da : Trebinitza suyunun teşkil ettiği küçük göl kenarındaki Trebinye (�·;,
Bizans devrinde Terbounia), 3, 7, 1 8, 34, 59-6 1 , 75, 89, 96.
Trieste, 97, 98. Tuna, nehir, 66, 82, loo, 1 0 1 , 106,
202 ; vilayet, 199-20 1 . Turmanını Ahmed Efendi, ulema-
dan, Haleb şafi'i müftisi• (�a .. ; , Dussaud, ayn. eser, harita X da Tourmanin, Kiepert'de Termanin, Haleb'in garbında karye), 225, 227.
Tuzla, Bosna'da Yalla suyu üzerinde (bala) ve (zir) diye tefrik edilen iki kasaba (Gornje Tuzla l.Jj_ı.l, >' 4 ; Dolnje Tuzla .;:,j 41 j_,J.; · Tuzla yerine Memlaha ve· her ikisine Memlahateyn denir; Memlaha-İ zir, Bosna vilayetinin İzvornik sancağında kaza; Kiepert'de Dolnji Soli ; bk. Mostras, ayn. esr. s. l 23, 239, Ritter zur Helle von Samo, ayn. esr. s. 54), 29, 37, 56-58, 62, 63, 74, 87.
Ulaşlı dagları, Ula�lılar, Gavur dağlarının bir kısmı ; burada yaşa-
.
yan ve ayrı adlar taşıyan oymaklar (bunlardan birinin merkezi Yarpuz idi) ; Adana salname'lerinde Ulaş, Tarsus kazasının bir nahiyesi olarak görülmektedir (bk. hir de, Cenubda türkmen oymakları, V, 52, 106), 1 26, 1 27, 1 29, 1 3 1 , 1 32, 1 36, 146, 147, l 5 1- ı 53, 1 56, 1 6 1 , 1 65, 1 67, 168, 204.
Una, Bosna'nın nehirlerinden, 93. Urfa, 202, 206, 207, 224, 225, 235. Ustoyan ( Cıl;_,:,... _ı 1 ) , Klobuk tarafın-
daki hıristiyan reislerinden, ıo. Uzeyr ( .;:j"') , Payas sancağının diğer
ismi, (bu kelime devlet salname'Ieriııde Uzeyr okunacak şekilde
İNDEKS 27 1
harekelendirilmiştir. (Mesela, Salname I279; s. 148) . Cevdet Paşa başka bir eserinde (Kısas-ı enbfya ve tevô.rih-i hulefa, İstanbul, ı 33 ı , XI, 949) onu Özer ( _ı lj; I ) 'in arablaşmış şekli olarak gösterir. Aşık Paşazade, Nişancı, Hoca Sadeddin v. b. gibi müelliflerde Çukurova taraflarına gelen Türk oymaklarından birinıin başında Özer isminde. bir Bey bulunduğu kayıtlıdır. Cevdet Paşa, Payas yakınındaki Özerli köyünü ve tarihlerin kaydını göz önünde tutarak, Payas sancağına · Özerli denilmiş olacağı · fikrindedir. Bu izaha göre Uzeyr'in aslını Özer olarak kabul etmek mümkündür), 127, 130, İ65, 1 90, 223.
Uzunyayla, Sivas'ın cenubunda, Çukurova aşiretlerinin yaylağı, 1 26, 1 27, 1 30, 1 57, ' 203.
Üsküdar, İstanbul'un ma'rUf semti, 1 30.
Vali Paşa, Adana _;alisi, ı ı 7. Valide Sı.iltan, Abdı:ıJaziz'in annesi
Pertevniyal Sultan, 226. Varçar (..ı�);) , Bosna'da Yayçe'
nin şimal garbisinde kasaba, 93. Varoş (.pJ.;I;) , Saray Bosna'mn
şimalindeki · Vareş kasabası olmalı, 92. ·
V asovik { .!..lı,y 1 J) , Gusinye civarında nahiye (Vasojevici), Vasovik-i zir, Gusinye'nın nahiyelerinden, 53, 54, 95·
Yassa Efendi (Paşa), Bosna teftiş hey'etinde tercüman (sonradan Cebel Lübnan . mutasarrıfı, Ve
zir), 1 6. Veys Efendi, Haleb vilayeti Meclls-i
kebir Azasından, Payas kaymakamı, 147, 1 50, 1 90, 232.
Vezir Ağa, Karacalar aşireti kethüdası, 1 8 1 , 1 86, 203.
Vidin, Tuna üzerinde şehir, aynı ismi taşıyan vilayet, ıoo, 198.
Viliter? ( ;.lu), Travnik yakınındaki Vites olmalı, 64.
Viraniş (<-1.!Jl--:.J) , Kolaşin-i zir'de nahiye (Brnitza?), 89.
Visoka (.; y-U), Saray Bosna sancağı kazalarından, Bosna nehri üstünde, Saray Bosna'nın şimal-i garbisinde kasaba, 73, 87, 92.
Vişegrad, (�IJA.!.!J) , Saray Bosna sancağı_ kazalarından Drin nehri üstünde şehir, 49, 50, 56, 59, 76, 88, 92.
Viyana, 98. Vranduk (J;.ıi l_ı_,), Bosna'da Zep
çe kasabasından beş saatlik mesftfede, Kladine'nin şimalinde, Bosna nehri üzerinde kasaba, (kalesi Fatih'e iki sene mukavemet etmiş olmakla ma'rUf), 64.
Vuko AlekSiç. (�L:._,;JJ) , Rudine rüesasından, ıo, 1 2.
Vusay (c>IJ;_,) , Vusanje, Gusinye kazasında köy, 24.
Yağbasan. ( l>L...� L;), Sun bas bölgesinde yaşayan ı;ıymak, o havalide köy ve nfthiye, Karaisalı kazası merkez nahiyesinde köy (Köylerimizin adları, s. 96), ı 1 8, 1 37, .1 64, 1 73.
Yakob-oğlu Mıgırdiç (Mıgırdiç Hagobyan), Zeytun'un dört ermeni mahallesinden birinin koca-başısı, 1 20, 1 2 ı . ·
Yanya (.Y4), Bosna vilayetinin İzvornik sancağının Belina kazasında ve Belina kasabasının cenubunda bulunan Janja kasabası, 94·
TEZAKİR-İ CEVDET
Yarpuz (j_,;_; 4) , Ulaşlı dağların hakim bir tepesinde köy, Ulaşlılardan Kelmen-oğulların makarrı ; Hey'et-i is!ahiyye'nin karariyle liva merkezi Payas'dan buraya nakledilmiş daha sonra Cebel-i Bereket sancağının merkezi olmuşdur, (Adana salnamesi 13o8,
s. 1 52 ) , 1 27-1 29, 1 53, 1 56, 2 1 4. Yaver Paşa, Fırka-i islahiyye'de Mir
liva (sonra Müşir ve Serasker), 1 35, 1 56, 1 58, 183- 185, 189, 1 90.
Yavuz Sultan Selim, ıo8. Yayçe ( � 4), Bosna vilayetinin Trav
nik sancağı kazalarından, Vrbas suyu üzerinde .Jaitze kasabası, 88, 93.
Yaylacı farsahı, Rumİu köyünün şimal taraflarında yaşayan bir Varsak oymağı, ı ı ı, ı 1 9.
Yemen, 1 33. Yeni-dünya oğlu Asfatur (Asdua
zadur), Zeytun'un dört ermeni mahallesinden birinin koca-başısı, ı 20, ı 2 ı .
Yenikasaba, Bosna vilayetinin İzvomik sancağı kazalarından Birçe'ye bağlı olup Srebreniça civarında bulunan Novi Kasaba, 95·
Yeniköy, Kozan'ın Rum nahiyesin" de köy, 1 1 5.
Yenipazar, Bosna vilayeti sancaklarında�, Novipazar kasabası, 26, 30, 33, 38, 49, 50, 53, 54, 66, 67, 75, 76, 82, 87, 89, ·92, 95, 96, 105.
Yenivaroş, Bosna vilayetinin Yenipazar sancağı kazalarından, Siyeniça'nın şimal-i garbisindeki Novivaroş kasabası, 49, 55, 56, 88, 95.
Yere bakan ( Cı1.J4·-�:), Belenköy'ün garb tarafında köy, (Belenköy kazası köylerinden, Adana salnamesi,
1294, s. 91 ) , Kötün'den daha ileride Seyhan'a daha yakın bir yerde; (Kiepert'de) Belenköy'ün cenubunda; (28 temmuz ı853'de Çadırcı Mehmed Bey Tchihatchef'i burada misafir etmişti, Sissouan, ı 7 ı ) , ı ı 6.
Yergöği (J Ş J..) , Giurgiu, Eflak' da şehir, ı o ı .
Yule Vukavloviç ( (!'.�_,J_,ı.;_,_, .JY.. ) , Luka Vukavloviç'in kardeşi, 6.
Yumurtalık, İskenderun körfezinin garb kıyısında, Ceyhan nehri ağzının vücı'.'ıde getirdiği koy, burada bir iskele mevki'i, şimdi kaza merkezi, 1 23, 1 29, 1 9 1 , 1 93 .
Yusuf Ağa, Kozan - oğlu Topal Ağa'nın büyük oğlu; Osman Ağa'nın ölümünde Arıklı kethüdası olup, diğe� kethüdalara galebe ve Divan - oğullarını imha ederek derebeylik kuran, hakim olduğu yerlere Kozan denilen derebeyi, 109-1 ı 1 .
Yusuf Ağa, Kozan - oğlu Samur Ağa'rnn dolçuz oğlundan biri, Kozan-ı şarki ağası, Fırka-i islahiyye tarafın Kozan-ı şarki müdirliğinden azledilen, tekrar isyan edip yakalanan ve kaçarken 1865'de Kötün'de vurulan derebeyi, ı ı ı, ı 1 8, ı i9, 148, 1 57, 1 69, 172, · 1 73, 1 76, 1 79, 1 80, 1 82-188, 203 . .
Yusuf Bey, Kozan-ı garbi Ağası Ali Bey'in oğlu, Çadırcı Mehmed Bey'in kardeşi, ı ıo.
Yusuf Bey, Kozan - oğlu Topal Ağazade Yusuf Ağa'nın beş oğlundan biri olan Derviş Bey'in oğlu, ı ı o.
Yusuf Bey Kozan-ı garbi ağası Ömer Ağa'nın beş oğlundan biri, ı ı ı , 1 78.
İNDEKS 273
Yusuf Bey, Sırkıntı ileri gelenlerinden, 1 89.
Yusuf Kethüda, Tapan'da Selimlü varsakları kethüdaların başı, Kozan-oğlu Samur Ağa-zade Kozan-ı şark! ağası Yusuf Ağa'nın kayın babası, 1 19, 1 73, 1 76, 186.
Yusuf Ziya Paşa, Sadrazam, 1 30. Yüreğir ( Y;.'{•J..J� ) , Adana'nın cenu
bu, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin arası, Çukurova'nın bir kısmı, 1 93.
Zaklebun( .J>.lilj), Karianiç nahiyesinde mevki', Aziziye palankasının yapıldıği yer, 18.
Zamantı, Kozan havalisinden geÇen ve Göksu ile birleşerek Seyhan nehrini meydana getiren çay, (imlası Tezakir'de .;a .. lj olup, başka yerlerde -Sj 1... .i ve _;; �..; şekillerine de rastlanır, bk. mesela, Adan2 Sal ıamesi 1294, s. 93, 1 320, s. 243) , 1 ı 5.
Zavidovik, (.!l,._,�_,l j), Krivaya suyunun Bosna nehrine döküldüğü yerde kasaba (Zavidovici), 64.
Zemun (Zemlin), Belgrad'ın karşı. sında ve Turia'nın sağ sahilinde kasaba, 99, ıoo.
Zepçe · ( ·� • j) , Bosna vilayetinin Banyaluka sancağı Teşanj kazasında,
Bosna nehri üzerinde kasaba (Kiepert'de imlası Sheptche), 64., 94·
Zeytun, Maraş'ın şimal-ı garb1sinde kaza merkezi kasaba (Haleb salnamesi 1321, s. 485 v.dd . ; Langlois, s. 410; Sissouarı, bk. İndeks), bu kasabanın bulunduğu dağ, 108, ı 1 9- 1 23, 1 8 1 , 2 1 1 -2 1 3, 224, 235.
Ziya Beyefendi, meşhur şair Ziya Paşa, 2 1 .
Zor, Haleb vilayeti sancaklarından, sonra müs.takil mutasarrıflık, (merkezi Deyr), 202, 2 15, 2 19, 225.
Zubçe ( �_,j) Bosna vilayetinin Hersek sancağının Trebin kazasına bağlanan Zubci (Kiepert'de Zubzi) nahiyesi (Karadağ hüdüdunda), 3, 6, 7, ıo, 1 3, 14, 59-6 1 , 96.
Zülkadriye devleti, memaliki, 108, 1 1 7, 1 22, 160, 1 87, 207. Zül- ı
kadıye'li Maraş ahalisinin . vaktiyle ayrılmış olduğu iki zümreden biri 1 22, 1 23.
Not - Şahıs ve yer adlarının okunuşuna aid tereddücİlü noktalar, başka me'hazlara müraca'at etmek suretiyle, bu indeksde gösterilmiş ve zühullerin mümkün mertebe tash!hine çalışılmıştır.