Antalya Chess Express c2 s11 Antalya Chess Express 2012 Nisan Cilt 2, Sayı 11 Sorumlu Editör/Yayıncı: Dr Harun Taner Editörden Editörden başlıklı bu ilk yazıma, bu sayı dahil olmak üzere, şimdiye dek yayınladığımız onbir sayıya yazılarıyla katkıda bulunan yazar arkadaşlarıma şükranlarımı sunarak başlamak istiyorum. Yazı yazarak olsun, olmasın manevi destekleri ile olumlu yönlendirmelerini her fırsatta duyumsadığım arkadaşlarıma da bu vesileyle teşekkürü borç bilirim. Ayın Konumu Maroc Echecs, Satranç Sanatı 2006 + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + Q+ + + + #12 5 + 3 [8/8/8/8/8/8/ppQKPPP1/k7] İstanbul Express: Evrilen Satranç Felsefesi Benim için Satranç: Rakibimize karşı cesur, kendimize karşı dürüst, yengilerimiz için mütevazı, yenilgilerimiz için ders ve her dem kibar olunması gereken asil bir oyundur. Satrancın prensipleri mi? Vazgeçtim onlardan artık ben o kuralların istisnaları ile ilgileniyorum böylesi çok daha ilginç. Derisini değiştirmeyen yılan ölür, insanlar da her pozisyonda fikirlerini değiştirebilmeli bu esnekliktir, ancak döneklik ile bunun arasında büyük fark vardır. Döneklikte söz konusu olan ahlakı yozlaşma ve karşıt fikirde olanlara, sırf kendi çıkarın için zarar verme kalleşliği vardır. Davranışlarımızın temelindeki değer yargılarımız; bunların bazıları kendimize aittir diğerleri dışarıdan yüklenmiştir karakterimize. Akıl, bilim ve vicdan der ki; size emredileni değil, doğru ne ise her zaman onu yapın. En zorlu maçlarıma; sanki bir festivale hazırlanıyor gibi giderim, tehlikeyi gördüğüm zaman kendimi uçurumu gören bir şahin, ama oraya pençeleriyle tutunan bir kartal gibi hissederim, kazanırsam bu gönlümün en güçlü ve huzur veren ilacı olur, kaybedersem yalnızca bir oyun kaybederim, aldığım keyif, geçirdiğim güzel anlar yine benim kazancımdır. Çok da kaybederim, hiç de umursamam, demek ki istisnaları iyi öğrenememişim derim. Çok kazanırsam da fikirlerimin haklı çıkmasının, ruhumu okşamasına izin veririm. Her oyununuz bir kahramanlık destanı, Lynkeus’un gözleri sizlerle olsun ey Asiller ! Gürsoy Erdoğan 523
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Antalya Chess Express c2 s11
Antalya Chess Express2012 Nisan
Cilt 2, Sayı 11
Sorumlu Editör/Yayıncı: Dr Harun Taner
Editörden
Editörden başlıklı bu ilk yazıma, bu sayı dahil olmak üzere, şimdiye dek yayınladığımız onbir sayıya yazılarıyla katkıda bulunan yazar arkadaşlarıma şükranlarımı sunarak başlamak istiyorum. Yazı yazarak olsun, olmasın manevi destekleri ile olumlu yönlendirmelerini her fırsatta duyumsadığım arkadaşlarıma da bu vesileyle teşekkürü borç bilirim.
Rakibimize karşı cesur, kendimize karşı dürüst, yengilerimiz için mütevazı, yenilgilerimiz için ders ve her dem kibar olunması gereken asil bir oyundur. Satrancın prensipleri mi? Vazgeçtim onlardan artık ben o kuralların istisnaları ile ilgileniyorum böylesi çok daha ilginç. Derisini değiştirmeyen yılan ölür, insanlar da her pozisyonda fikirlerini değiştirebilmeli bu esnekliktir, ancak döneklik ile bunun arasında büyük fark vardır. Döneklikte söz konusu olan ahlakı yozlaşma ve karşıt fikirde olanlara, sırf kendi çıkarın için zarar verme kalleşliği vardır. Davranışlarımızın temelindeki değer yargılarımız; bunların bazıları kendimize aittir diğerleri dışarıdan yüklenmiştir karakterimize. Akıl, bilim ve vicdan der ki; size emredileni değil, doğru ne ise her zaman onu yapın.
En zorlu maçlarıma; sanki bir festivale hazırlanıyor gibi giderim, tehlikeyi gördüğüm zaman kendimi uçurumu gören bir şahin, ama oraya pençeleriyle tutunan bir kartal gibi hissederim, kazanırsam bu gönlümün en güçlü ve huzur veren ilacı olur, kaybedersem yalnızca bir oyun kaybederim, aldığım keyif, geçirdiğim güzel anlar yine benim kazancımdır. Çok da kaybederim, hiç de umursamam, demek ki istisnaları iyi öğrenememişim derim. Çok kazanırsam da fikirlerimin haklı çıkmasının, ruhumu okşamasına izin veririm. Her oyununuz bir kahramanlık destanı, Lynkeus’un gözleri sizlerle olsun ey Asiller !
Satranç Müfredatı VIe: GM Adrian Mihalcisin: Seminer Notları
Eski ustalardan biri, Tarrasch veya Marshall, “Konsantrasyon önemli bir etkendir.” diyor. Satranç insanlara konsatrasyonu da öğretir. Çocukların konsatrasyonu konusunda psikologlardan destek almak gerekir.
Tal Yöntemi: Taşları eşit şekilde değişme
Bu yöntem Tal tarafından keşfedilmedi ama etkili bir şekilde kullanıldı. Antrenörler için bu yöntemi öğretmek ve uygulatmak çok önemli. Đki hafif alete karşı, kale ve piyon karşılaştırması nasıl yapılır? Değişim ne zaman yapılmalıdır? Tal, bu soruların cevaplarını çok iyi biliyordu ve değişimi rakibinin ummadığı zamanlarda yapıyordu.
24.Axb7 Tal, yöntemini kullanıyor. Hat açarken ağır taşlar kullanılır. Kaleler önde vezir arkada olmalıdır.
525
Antalya Chess Express c2 s11
Konumda bir fikir varsa o uygulanmalı, takip edilmelidir. Kale ve iki piyon alabiliyorsan her zaman iki alet ver! Özellikle oyun sonunda ver. Đki taşın kuvveti nedir?
Đki hafif alete karşılık bir kale vermek mümkün. (35.Kxe8 Şxf6 36.Kxf8) Tal, daha iyisini gösteriyor. 35.Kf3 Çifte tehdit. O, vermeden alıyor. Đyi şey, en iyi şeyin düşmanıdır.
20...Axf2! Yukarıdaki konumda siyahın aday hamleleri: …Vxf5, veya …Fxf2 Fakat Tal, 20…Axf2 oynadı. Neden? Kötü taşı değiş! Makaganov’un sözleriyle “Đki tarafta da tehdit yoksa en zayıf taşı geliştirmelisiniz veya gözden çıkarmalısınız, değiştirmelisiniz.” Yaptığınız fedanın rakibinizin taşlarını geliştirmesi karşılığında siz de bir şeyler kazanmalısınız. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmeli.
526
Antalya Chess Express c2 s11
Oyun şöyle devam etti: 21.Kxf2 Fxf2 22. Şxf2 Ve6 23. Fc1 g6 24.Vg5 f6 25.Vh6 f5 26.Şg2 Kxf3 27.Axf3 Vxd1
Tal’den yeni bir konuma bakıyoruz. Pozisyonu nasıl değerlendirelim. Problem nedir? Tehdit nedir? Bazı hamlelerle siyahın gelişiminin önlenebileceğini düşünüyorum. Siyah taşların problemi var: Gelişmemiş, mücadeleden uzak iki taşı var. Beyaz taşlar ise daha gelişmiş, onlar merkezde. 15…a6, Ab5’i önledi. Burada, 16.Ad5 oynanabilir mi? Evet. 16.Kfd1 Va5 17. Vc4
Đşte Dünya Şampiyonu hamlesi! Her şeyi görüyor ve oynuyor. Siyah ne yapabilir? Tal, merkezde taş avantajını sağladı. Bunu taş feda ederek yaptı. Açık hat yoksa kalelerin aktifliğinden söz edilemez.
Mikhail Nechemevic Tal (1936 – 1992)
Burada derse ara verdik çünkü Topalov ile Kramnik arasındaki tuvalet krizinin, oyunların tartışılmasının önüne geçtiği, gürültülü Dünya Şampiyonluğu finalinde Kramnik’in danışmanlarının semineri ziyaret edeceği haberi geldi. Danışmanlar gelene değin bir soru üzerine öğrencilerin psikolojik hazırlığı üzerine konuştu.
527
Antalya Chess Express c2 s11
Psikolojik hazırlıkta 2 ipucu:
1.Motivasyon ve durum belirleme (Öğrencimiz) Satranç oynamak istiyor mu? Aç (mı?) Tembel mi? Baskı yapmamak lazım. Yoksa motivasyonunu kaybedecekler. Çocuğun karakterini de bilmek lazım.
2.UykuBu çok büyük bir problem. Çocuklar, varyasyonları kafalarından geçirmeyi engelleyemiyorlar. Yoga uygulayın, yararlı olabilir.
Turnuvadan 4-5 gün önce çalışmayı kesin. Yürüyüş, sinema, başka etkinlikler önerin. Her turdan sonra 30 dakika sıcağı sıcağına analiz yapın. Sonra akşamları 1 saat teknik çalışma. Turlardan 15 dakika önce konuşarak motivasyon. Kramnik’in ekibi, geldiler. 7 kişilik bir ekiple Dünya şampiyonluğu finaline çok iyi hazırlandıklarını, final maçındaki oyunların kalitesinin tuvalet krizi nedeniyle düşük olduğunu, bunun sorumlusunun Topalov ve ekibi olduğunu ve bundan böyle Topalov ve ekibini yok saydıklarını söylediler. Đzin isteyip gittiler. Adrian Mihalcisin seminerine, öğretim panosuna, yine hızla ve sevecenlikle, “önemli” diye vurguladığı bir oyun sonu konumu dizerek devam etti. Bu konumun Tal’in oyunlarından mı başka oyundan mı alındığını anlayamadım, kimseye de soramadım. Đşte konum:
Tahtada vezirler varken iki hafif alet kaleden üstün sayılır. Ama oyun sonunda kale, iki hafif aletle baş eder.
Yukarıdaki konum, öncelikle “a” piyonunun nasıl sürüleceğini göstermesi, diğer yandan taş değişimleri sonucunda böyle oyun sonlarında nasıl oynanacağını bilmek bakımlarından çok önemlidir. Piyonların hangi karelerde konuşlandırılacağı konusunda da önemli bir örnektir. Đkinci zayıflık çok etkili olur. Siyaha h5 sürdürmemek gerekir.
1.g4!!
Hangi kanatta kazanacağınıza karar verin. Şimdi beyazın zayıf karesi: h4 Zayıflık şahtan uzak olmalı, korunması zor olmalı… Bu konumda beyazın ana amacı a piyonunun önündeki blokajı kaldırmak. Plan yapmanın ve yapılan planı uygulamanın güzel bir örneği. Đkinci zayıflık oluşturmayı başarırsa beyaz, siyah taşların iş birliğini bozar. a5 sürüşü mümkün olsa da oyun berabere bitebilir. Kale ve piyon oyun sonunda iki hafif aletten üstündür. Açık hattı ele geçiremiyorsan ikinci zayıflık işe yaramaz. Bunlar birbirleriyle ilişkili kavramlar. Açık dikey olmazsa kale ile kazanamazsınız. Açık hattı ele geçiremiyorsan rakip taşları pasifleştir.
Taş değişimini tetikleyen etmenler:
1.Geçer piyon oluşumu2.Aktif kale 3.Rakipte oluşturulan ikinci zayıflık
At-fil matı ancak filin karesiyle aynı renkteki köşelerden birinde gerçekleştirilebilir. (Diyagramlarda a1 ya da h8 karelerinden birinde) Siyah bunu bildiği için öncelikle filin zıt rengi olan köşeye kaçmaya çalışacaktır. Buradan itibaren Siyah şahın uygun köşeye doğru sürülmesi için kullanılan yönteme, beyaz atın W harfine benzer bir yol çizmesinden dolayı (örneğimizde c7, d5, e7, f5, g7 karelerinden geçen yol) W hareketi denilir.
1.Ac7
1…Şc8 Tekrar köşeye dönmesine izin vermiyoruz 2. Fa7 Şd8 Beyaz şah, at ve siyah şahın birbirlerine göre durumları W hareketi için iyi bilinmesi gerekmektedir. 3. Ad5 Burada iki devam yolu var: 1) 3... Şc8 W hareketinin bu devam yolunu öğrenmek çok kolaydır çünkü beyazlar, aynı taşla hep üst üste iki hamle yapar 4. Ae7+ Şd8 5. Şd6 Şe8 6. Şe6 Şd8 7. Fb6+ Şe8 en son fille oynamıştık onun için yine fille oynuyoruz, bekleme hamlesi 8. Fa5 Şf8 beyaz at ve şahların birbirlerine göre tipik olan konuma tekrar ulaştık. 9. Af5 Şe8 10. Ag7+ Şf8 11. Şf6 Şg8 12. Şg6 Şf8 13. Fb4+ Şg8 14. Fe7 Şh8 15. Af5 Şg8 16. Ah6+ Şh8 17. Ff6#
2) 3... Şe8 siyah şah merkeze doğru kaçmaya çalışıyor ama at-fil işbirliği ile bunu önleyeceğiz. 4. Şd6 Şf7 5. Ae7 Anahtar hamle. At, kritik beyaz kareleri kontrol ederken fil, siyah kareleri kontrol ederek siyah şahı kaçırmayacaktır. 5... Şf6 6. Fe3 Şg7 7. Fg5 Şf8 8. Şe6 Şe8 9. Ff4 Şd8 (yada Şf8) 10. Fe5 Şe8 11. Fc7 W hareketine devam edebilmek için d8 karesini tutmak gerekiyor. 11... Şf8 12. Af5 Şe8 13. Ag7+ Şf8 14. Şf6 Şg8 15. Şg6 Şf8 (ya da Şh8) 16. Fd6+ bu hamle ile siyah şah kıstırıldı. (g8, h8) geriye atı şahın yanına getirerek mat etmek kaldı. 16... Şg8 17. Af5 Şh8 18. Fe7 Şg8 19. Ah6+ Şh8 20. Ff6# (aynen diyagramdaki gibi)
Siyah taşların yerleri iyi, d5 piyonu izole 17.h3 �c7 bekleme hamlesi 18.�fe1 �cc8! Hangi taş iyileştirilmeli? d2’deki at iyi yerde mi? Rakibim benden ne istiyor? Af1 manevrası gözüküyor. Siyahlar c7 karesine fil getirecek. 19.�c2 Küçük bir kurnazlık! �c7 20.�f1 d4 21.exd4 �d6 22.�e3 Ve taş, at iyileşiyor! �xb3 23.�f5 �d5 24.�ce2 a4
Son derece karmaşık bir konum: Lambayı yakarım(!) Hangi taşım kötü, hangi taşımı iyileştirmeliyim? Doğru düşünüyorsak iyi hamleyi bulmak zor değil 25.�c1 �cc8 26.�f4 �e8 27.�e5 �d8 Güzel olmayan tek hamle 28.�d6 �xe5 29.�xe5 �xe5 30.dxe5 �b8 30…Ka8 daha iyiydi 31.�d4 �b6 32.�4f5 Tehdit: 33.Ae7+ �xd3 33.exf6 �d2 Beyaz taşlar rakip şaha
Siyahlar terk etti. Niçin? b8 karesindeki kale düşer gördün mü? 1-0
531
Antalya Chess Express c2 s11
Taşları, gelişim ilkeleri doğrultusunda çalışan karelere yerleştiren taraf taşlarını iyileştirmiş demektir. Çalışan taş iyi taştır. Çok kareye oynayabilen taş iyi taştır. Bir taş hangi karelerde çok kareye oynar? Tabii ki merkez karelerde.
Satranç Tarihi:
Satranççılar II:
Nevzat Süer
FM Hakan Erdoğan, WIM Nilüfer Çınar gibi Türkiye şampiyonları başta olmak üzere birçok satranççının hocası ve Türkiye’nin ilk uluslararası ustalarından IM Nevzat Süer’i, 23 Mart günü 25. ölüm yıldönümünde saygıyla andık. 1966 yılında resmi olarak düzenlenmeye başlayan Türkiye satranç şampiyonalarından ilk birkaçını, 1968, 1969, 1970 (eşit puanlı) ve 1973 olmak üzere, kazanmıştı. Ayrıca 1962-1965 yılları arasında Türkiye’nin en iyi oyuncularının başında geliyordu. 1969-1986 yılları arasında yayınladığı Süer Satranç Dergisi, ülkemizde en uzun süreyle yayınlanan satranç dergisi olup, birçok satranççının ilerlemesine katkıda bulunmuştur. 1980li yılların ortalarında satranç olimpiyatlarından ve dünya birinciliğinden yaptığı günü gününe gazete yayınları henüz hatıralardadır.
Kendisini okurlara daha iyi tanıtabileceğinden yeğeni ile 2008 yılında yapılmış bir gazete söyleşisi ile özellikle Sicilyalı Oyununa beyazlarla yaptığı katkıyı (1 e4 c5 2 c3!? ) gösteren, oyunlarından bir seçkiyi izleyen satırlarda sunuyoruz.
Türkiye satranç şampiyonu satranç ustası - amcam NEVZAT SÜER
Bugün gazetenin ana sayfa başlıklarından bir tanesi de satranca ayrılmıştı. Đster istemez çocukluk yıllarıma gidiverdim birden. Tüm hüzünlere boynu bükülmüşlüğüme rağmen keşke yeniden o yılları yaşayabilsem diyorum. Henüz altı yaşlarımdaydım sanırım. Bizim evden
Kadıköy’ün Çilek Sokağı’na keman, piyano ve saksafon sesleri yayılırdı. Keman ve piyanoyu amcam, saksafon ve klarneti de babacım çalardı. Bazı evde prova yaparlardı birkaç müzisyen daha katılırdı. Sormayın, ne alem olurdu, sanki ciddi bir konser dinlerdiniz. Bazen de evden çıt çıkmazdı. Đşte o saatlerde evde satranç oynanırdı. Kadıköy Çilek sokakta 67 no lu ahşap evin alt katında, bir odada oynayan bu satranççılardan ne kadar şampiyonlar çıktı sonradan.
Mübin Boysan amca da vardı. Şu anda isimlerini hatırlayamadığım değerli arkadaşları amcam ile hep bu evde birlikte olurlardı. Yaşları 20 ler de olanlar bu değerleri bilemezler ancak, satranç ile ilgileri varsa öğrenebilirler. Yaşları 35 in üzerinde olanlar ise hatırlarlar sanırım. Đşte o yılları özlemle hatırlıyor ve kaybettiğim büyüklerimi özlüyorum. Amcam hakkında biraz bilgi vermek istiyordum ki, internette ilk önce Vikipedi, özgür ansiklopedi ye girdim. Nevzat Süer (d. 1926 - ö. 23 Mart 1987) Türkiye’de modern satrancın gelişmesinde önemli katkıları olan Türkiye’nin ilk Uluslararası Satranç Ustası (IM). 3 kez Türkiye Şampiyonu olan ve defalarca Milli Takımda ülkemizi temsil eden Süer, Cumhuriyet gazetesindeki köşeleriyle ve yıllarca zorluklara rağmen çıkardığı Süer Satranç Dergisi ile tüm Türk satranç severlere yol göstermiştir. diye yazmış. Gerçekten de amcam çok kısıtlı bütçesi ile Süer Satranç Dergisi’ni o zamanlar Beyoğlu Tarlabaşı’nda kirada oturduğumuz iki göz odanın tekinde, sabahlara kadar yazmakla, çalışmakla hazırlardı. Daha sonraları Yedikule’de bir eve taşınmıştık, oradaki dar uzun oda ve koridor matbaadan gelmiş dergilerle dolardı. Mutfak koridorun sonundaydı. Mutfağa geçebilmek oldukça zor oluyordu. Amcamın odasını ise hiç sormayın. Bir yatak, iki üç sandalye kocaman bir yazıhane masası bir daktilo ve onlarca kitaplar, notalar kağıtlar ve de odanın bir bölümünü
532
Antalya Chess Express c2 s11
kaplayan Fidel Castro’nun kendisine hediye ettiği kocaman mermer bir satranç masası. vardı.
Tabancası belinde Fidel Castro ve Nevzat Süer
Bahçeye bakan küçük tek bir pencere vardı. Amcacığım bu odada yatar kalkardı. Pek yatamazdı ya çünkü sabahlara kadar çalışırdı. Günde 4 paket Yeniharman sigarasını tüketirdi. O sıralarda Cumhuriyet Gazetesindeki köşesini de hazırlıyordu. Amcam ile sizsiz konuşamazdık. Kapısını çalmadan odasına giremezdik. O çok muhteşem bir insandı. Şimdi romanımda da yer verdiğim komik bir olay geldi aklıma. Henüz karşı tarafa taşınmamış Kadıköy’deki evdeydik. Babaannem gezmeye gitmişti. Evde amcam taşlıkta sanırım Kahraman amcaydı, onunla oyun oynuyordu. Ben ve halamın oğlu Sümer ağabeyim (Hürriyet Gazetesi Spor Muhabiri Emekli) ile birlikte yan odadaydık. Ağabeyim nasılsa taşlığa bakan odanın kapı çatlağından onları seyrediyormuş. Beni usulca yanına çağırarak bu delikten bak ne göreceksin dedi. (Ben o sıralar sanırım 11 yaşındaydım ağabeyim de ortaokuldaydı.) Delikten baktığımda satranç tahtasındaki atın kafası sallanıyordu. Her halde masada bir dengesizlik vardı veya diğer taşları sert vuruyorlardı. Bu çok komiğime gitmişti. Başladım gülmeye, susturabilene aşk olsun. Amcam kapıyı açıp sessiz olmamızı söyledi. Çocukluk bu işte, amcam oyuna dönünce ağabeyimle tekrar o delikten bakıp gülmeye başlamıştık. Amcam bu kez bize biraz sert davranıp tek ayak üzerinde durma cezası vererek oyununa dönmüş, ağabeyimle ben de, yarım saate yakın sanki o bizi görüyormuşçasına bu cezayı uygulamıştık. Bir daha da sesimiz çıkmamıştı.
Bizim evde herkes bu oyunu öğrenmişti ve bir biriyle maç yaparlardı. Sonraki yıllarda ben de buna dahil olmuştum. Neyse anılar anlatmakla bitmez. Vikipedi’den çıkıp diğer satranç ile ilgili sitelere gireyim dedim. Bir de baktım ki Đsviçre’de yaşayan anne ayrı baba bir kardeşim benden önce davranmış. O yılları anlatan bir yazı yazmış. Bana sürpriz olan yazısı çok hoşuma gitti ve ben de onu olduğu gibi size aktaracağım şimdi. Belki biraz ilaveler yapabilirim.
Yüksel Süer Amcası Nevzat Süer’i Anlatıyor
Uzun süren uğraşlardan sonra nihayet ben de compüter almayı başardım. Ve daha öğrenme safhasında iken, programcı bir arkadaşa Google sayfasına “Süer” ve “Satranç” kelimeleri koyalım bakalım bir şeyler görebilecek miyiz diye rica ettim. Ve birden gözlerimizin önüne 8-10 tane adres serildi... Tabii ki sevincim sonsuz.... kelimelerle ifade edemem.... Rahmetli Peder ile Valide hanım 1958 yılında, birbirlerinden ayrıldıktan sonra amcamın yanında, onun kültür ve felsefesine entegre olarak yetiştim. O yıllar... Etrafımız Rum aileler ile dolu idi... Đstanbul, Đtalya veya Fransa gibi idi diyebilirim... Balkonlardan akordeon ve gitar sesleri sokaklara yayılırdı.... Radyolardan Arjantin tangoları, Đtalyan, Đspanyol, Küba ve Meksika melodilerini gecelerin sonsuz ve bitmez saatlerine kadar hem Rum komşuların ve hem kendi radyomuzdan dinlerdik!.... Tarlabaşı semtinde oturuyorduk... Etrafımız Rum bakkallar ile doluydu... Chevrolet, Plymouth, Dodge, Ford Thunderbird bu arabalara hem taksi ve hem dolmuş diye binerdik... Pırıl pırıl idiler.... Sanki Küba'da idik... Gece kulüplerindeki 6 kişilik 7 kişilik orkestraların çalmış olduğu Latin melodiler ise.... Halâ kulağımdadır... Amcam; Nevzat Süer 1960'lı yıllarda, piyanist olarak aranan ve bulunmakta güçlük çekilen yüksek kaliteli piyanistler arasında idi... Bunun nedeni ise kendisi Cole Porter, George Gerschwin, Hoagy Carmichael, Mitchel Parish, Nat King Cole, Victor Young, Stan Getz, Miles Davis, John Coltrane, Georg Schearing, Harold Arlen ve daha nice aranjörlerle müzisyenlerin yapıtlarını hem kendisi dinler, hem seslendirir ve bize de dinletirdi. Evde ise Klarnet, akordion, piano, akustik gitar, Küba’dan getirmiş olduğu, marakaslar flüt ile beyaz ve yesil
533
Antalya Chess Express c2 s11
mermerden yapılmış satranç masası vardı... ki bu masanın üstünde Fidel Castro`un imzası bile vardı... Kendisi de Castro ile oynayıp 19. hamlede kaybettiğini anlatmıştı... Đspanyol ve Fransızca dergilerle mecmualar... Agatha Christie, Dostoyevski, Gogol, Turgenyev, Puşkin onların ve diğer yazarların eserleri ile notalar ve notalar... Askeri teğmen elbisesi, şapkası, ... kuşak ve paltosuna kadar orijinal sandıkta dururdu... sanki onları yarın giymeye hazır gibi.... Sandık korsan sandığı gibi orijinal rengini korurdu bozulmadan... Yabancı plaklar.. ansiklopediler.. evin içersinde yürüyemez halde idik... Büyük boyda dünya haritaları, psikoloji, hukuk, edebiyat kitapları... Mareşal Fevzi Çakmak’ın, Çankaya köşkü ile ilgili hatıralarım diye bir kitabını okumak mutluluğuna erişmiştim ki.. Bu kitap üç kilo ağırlığında idi... okurken insanı düşündüren sayfalar vardı... Kendisi bizlere Fiyodor Dostoyevski için.. “insan ruhunu en mükemmel şekilde tahlil eden bir yazar derdi...” “Suç ve Ceza” adli kitabında, bunun en açık bir şekilde izahları vardı ki... Bunu yazılara dökmek imkansızdır!... Soljenitsin'ìn “Gulag Takım Adalarını” okuyun diye bizim dikkatimizi çekerdi... Şu anda hem yazıyor ve hem de bir denizaltı gibi derinlere inmeye çalışıyorum. E. Hemingway'ìn romanını onun sayesinde okuyabilmeye çalıştım. Kay West ve Florida ile ilgili dokümanları.... Kendisi; romantik ve horizontal bir ruha sahip idi... Ne zaman sinemalara enteresan bir film gelse, hemen giyinin gidiyoruz derdi.. Richard Burton, Liz Taylor, H. Bogart, Robert Taylor, Ava Gardner gibi yıldızları, ve daha nice yabancı filmleri kaliteli konuları ile seyretme fırsatını onun sayesinde bulduk diyebilirim... Zevkli bir ruha sahip idi... Ailece sinemadan çıktıktan sonra Beyoğlu’nda Banca Commerciale Italiana'nin karşısında olan Đtalyan Degustasyon adlı restorana giderdik.. Orada seyredilmiş olan filmin konusu saatlerce tartışılırdı... Ailece sisli Bomonti Birahanesine giderdik orada politik felsefeler yapılırdı... münakaşa bile olurdu... Bir orkestra şefi ya da General, ya da felsefeci gibi ruh tahlilleri yapardı... Birkaç defa o yıllarda Đtalyan yolcu gemisinde, piyanist olarak yurt dışına gitti. Artık o yıllardaki melodileri ve yapılan dansları atmosferi bir düşünün... Hey gidi yıllar hey... Çok romantik bir tarzda Diners müzik repertuarı vardı... Aynı derecede keman çalardı... Hem de klasik
eserleri notaları ile beraber babam ile birlikte yarış edercesine kim nerede takılacak duracak dercesine... ne şaşırtıcı!... Esasında, keman da çok zor bir enstrümandır.... Babam ise... tekrar o yıllarda günün birinde Đstanbul’a Đtalyan bir sirk gelmiş!.. fakat sirk orkestrasının klarnetçisi birden rahatsızlanmış!.. O zamanların (meşhur müzisyenler kahvesine Đtalyanlar gelmiş bize son derece profesyonel derecede hızlı nota çalabilen bir Türk klarnetçi lazım demişler! Sadece ya bir gün ya da üç günlüğüne... Rahmetli geliyorum demiş... Akşam sirk programına başlamış orkestra 15 kişilik bir orkestra imiş galiba.... Ve birden!.... Babam bir bakmış ki... Önündeki nota ters olarak duruyor!..... Hemen anlamış!... Đtalyanların mahsus yaptıklarını!... Rahmetli hiç falso vermeden ters olarak konulan partiyi ters olarak çalmış! Sirk programını bitirmiş. Đtalyan müzisyenlerden kimseden çıt çıkmıyor!... Herkesin suratı asık... O zaman anlamışlar karşılarında... Profesyonel ve askeri bandodan olan bir müzisyenin olduğunu.... Bu olay hep bütün müzisyenler camiasında anlatılırdı.... Daha ne gülecek olaylar var ki, bir ay yazmakla bitmez... Akşam olmuş... Elektriği açmadan...Satranç masası önünde.. Bir elinde şarap kadehi ve durmadan analiz üstüne analiz yapardı... Petrosyan ve Fischer`in partilerini okur onların oyunlarını gecenin geç saatlerine kadar oynardı... 1965'li yillarda, Đstanbul Tepebaşında olan Satranç Kulübüne her gün daimi giderdi. Oradaki fikir teatileri, açıklamalar... Ve unutulmaz şahsiyetler... Mübin Boysan ve oğlu Ferit Boysan, Coşkun Bey, Berç Bey, Musa Tebi Bey, bayan üyeler.... Yüksek okul mezunu ve kariyer sahibi bayan oyuncular ne şaşırtıcı... Kulüp Hotel Pera Palas’ın hemen yanında idi... Tüm ailede, satrancı yalnız kendisi profesyonel oynardı. Ailede ondan başka kimse başarılı olamadı. Orduyu ya asteğmen ya da teğmen rütbesinde terk etmişti. Dedem Nuri Süer ise... Ata`nın zamanında süvari binbaşı olarak görevde imiş... resimlere bakarak hey gidi dede derim. Babam Talat Süer ise Yavuz zırhlısında ( eski adi Goben ) yani Alman zırhlısı olan yedi katlı savaş gemisinde, bando bölüğünde ordu mensubu imiş!... Đki kardeş de... çok sert asker ve asil ruhlu insanlar imişler. Aileye bakınca asker bir aile olduğu belli oluyor... Kelimeler yazmakla yetmiyor!.. Bitmiyor!...Duygularımı ifade etmek istedim o
534
Antalya Chess Express c2 s11
kadar... Hissiyat... Bu iki insana da müteşekkirim... onların sayesinde, dünya müziğini ve felsefesini tanımaya çalışabildim... Ve bugün bile dinlediğim en romantik jazz melodilerinde onlar aklıma gelir.... Süer Y.
Yüksel’in sözlerine ilave etmiyorum artık. Sadece Satrancın Türkiye’mizde yayılmasında emeği olan amcacığımla gurur duyuyorum ve keşke yaşasaydı da, bu günleri görebilseydi diyorum. (Edebiyat Fakültesi mezunuydu ama kendisini satranca adamıştı.) Artık Rusya’ya Çin’e yetişmek üzere 11 yaş altı Türk Satranç Takımı bile var. Amcam ve onun gibi emeği geçen rahmetlileri saygıyla anıyorum, nurlar içerisinde mutlu yatsınlar inşallah. Hayatta olan diğer arkadaşlarına sağlıklar diliyorum. Sevgiyle kalınız….
Seninle gurur duyuyorum amcacığım.
Tünay Süer
Nevzat Süer (1926-1987)
(1) Suer,Nevzat (2245) − Kottnauer,Cenek [B22]Tel Aviv ol (Men) qual-D Tel Aviv (1), 1964
[Satranç olimpiyatının son günlerindeyiz. Seyirciler arasında oynamayan yedek oyuncular da var. Hem ilginç oyunları izliyor, hem de konuşulanlara kulak misafiri oluyorum: - Şimdiye kadar kaç oyun oynadınız? -Sadece 2 oyun oynayabildim. - Kaç puan aldınız? - Maalesef sıfır puan... - Kimler çıktı karşınıza? Karpov mu, Kasparov mu? - Yok canım daha neler. Ben 4. masada oynuyorum. 1. turda Yugoslav büyük usta Velimiroviç ile oynadım 33 hamle dayanabildim. Takım kaptanı beni tam 11 tur oynatmadı. 12. turda Türk uluslararası usta Süer ile karşılaştım. Yine tam 33 hamle gittim. Yugoslav bana bir fil oyun sonu, müthiş Türk ise at oyun sonu dersi verdiler.
558
Antalya Chess Express c2 s11
Ülkeme sıfır puanla dönüyorum ama aldığım dersleri yasadığım sürece unutmayacağım. Doğulu satranççılar konuşadursunlar, Türk satrancının öncülerinden olan eski dostum Nevzat Süer’in tam bir oyun sonu dersine konu olabilecek bu güzel oyununu Haftanın Oyunu sütunlarında bulabilirsiniz. (Kahraman Olgaç) Oyunu ileten Abidin Ünal’a teşekkür ediyoruz.]
Siyah oyunu basitleştirerek beraberlik yapmak istiyor. "Brahms'ı sever misiniz?" Aynı zamanda bir müzisyen olan Süer iyi bir satranç dersi vermek istiyor.] 11.Fe2 Af6 12.Ff3 Ac6 13.Axc6 Fxc6 14.Fxc6+ bxc6 15.0-0-0 0-0 16.Ac4 Kfe8 [Diagram
Die diesjährige Europameisterschaft der Männer fand vom 19.3. bis 1.4. in Plowdiw statt. Wie letztes Jahr, als ich zum ersten Mal mitspielte, nahmen im 350-köpfigen Teilnehmerfeld über 150 GMs teil. Eigentlich müssten es weniger sein, denn das Ziel kann nur sein, sich für den Weltcup zu qualifizieren, oder in die Preisränge zu kommen, was für einen 2500er für meine Begriffe zu schwer sein sollte. Die restlichen Teilnehmer machten sich Hoffnungen auf Normen, die am Ende von 21 Leuten erzielt wurden. Für mich war es das erste Mal in Bulgarien und ebenfalls mein erster (und wahrscheinlich einziger) Flug in diesem Jahr.
Ich hatte einen unglücklichen Start ins Turnier. Alles fing damit an, dass Fabiano Caruana nicht zum technischen Treffen am Anreisetag kam und somit der Vorjahressieger Vladimir Potkin gebeten wurde, für die Auslosung an Brett 1 zu ziehen. Er zog Schwarz, und rein statistisch gesehen habe ich oft schlechte Turniere gehabt, wo ich am Anfang Schwarz hatte. Zumindest in Groningen und Schwäbisch Gmünd zuletzt hatte ich Weiß. Ich erreichte in der 1. Runde gegen GM Evgeny Postny (2662) mit S(k)lavisch leicht Ausgleich, da ich eine Zugfolge spielte, die er mir nicht abnahm und ich etwas bessere Chancen hatte.
Ich verpasste aber in Folge, meinen König in Sicherheit zu bringen und machte mit zwei dubiosen Zügen seine Drohungen zu gefährlich und bald verlor ich die Dame für Turm und Springer und auch die Partie.
Nach einem Weißsieg in der 2. Runde aus einem leicht besseren Endspiel heraus bekam ich plötzlich wieder Weiß, und zwar gegen meinen dritten Israeli in dem Turnier, GM Maxim Rodshtein (2652).
Ich bereitete mich ausschließlich auf Caro-Kann vor, weil ich davon ausgehen konnte, dass er dort immer dieselben Züge machte. In Sizilianisch hatte er zu viele Systeme gespielt. Eins davon kam aber aufs Brett. Er brachte mich im Ungarischen Angriff der Najdorf-Variante aus der Theorie, dann wählte ich leider den falschen Plan und bekam nicht mehr als die h-Linie geschenkt. Ich stand laut Houdini immer noch besser, aber seine Stellung spielte sich deutlich leichter und so machte ich Fehler und verlor auf eine brutale Weise.
In der 4. Runde fand ich eine interessante Art, die Eröffnung so zu spielen, wie noch nie zuvor,
aber dann in ein mir bekanntes System wieder überzuleiten. Katalanisch-Benoni klappt bei mir immer wieder und so gewann ich schnell gegen einen 2220er-Russen.
Gleich darauf bekam ich es mit GM Vasily Papin (2575) zu tun. Ich bereitete eine bombensichere Remisvariante vor, an der er aber, obwohl er bereits 5 Mal so gespielt hatte, an dem Tag nicht interessiert war. Er spielte Igel gegen meinen Maroczy-Aufbau. Ich spielte eine Zugfolge, die ich eigentlich gar nicht wollte und die resultierende Strukturänderung half nur ihm. So stand ich erneut mit Weiß nach unter 30 Zügen auf Verlust und konnte keine Probleme mehr stellen.
Die 6. Runde loste mit WGM Iva Videnova (2301) mir die erste Frau zu. Ich kannte sie ein wenig, ich habe sie letztes Jahr in Cappelle-la-Grande gesehen und auch ein paar Partien von ihr verfolgt. Sie spielt sehr wechselhaft und mit Weiß meistens aggressiv. Das brachte mich aber nicht davon ab, dem Teufel ins Auge zu sehen und Najdorf zu spielen, was ich schon nach kurzer Zeit bereute, denn sie spielte eine Nebenvariante, in der man einen guten Plan kennen sollte, um nicht gleich sehr schlecht zu stehen.
Das, was ich spielte, war auch schlecht. Ich gewann netterweise eine Qualität, stand aber passiv und strategisch auf Verlust. Objektiv mag es ein paar Mal ausgeglichen gewesen sein, aber ich spielte so schlecht, dass die Partie bereits nach 25 Zügen hätte enden können. Aber sie hatte Gnade und ließ mich die Damen tauschen, wonach beide Seiten Möglichkeiten bekamen. Um den 35. Zug herum spielte sie nicht den offensichtlichen Zug, was mir eine riesige Möglichkeit einbrachte, in Vorteil zu kommen. Doch ich hatte nur noch 3 Minuten Zeit (an einem Zug direkt davor unnötig 10 Minuten überlegt) und hielt dem Druck nicht stand. Ich machte einen
573
Antalya Chess Express c2 s11
Zug, der unglücklicherweise nach ihrem genauen Spiel verlor. Somit habe ich nach 6 Jahren erstmals wieder gegen eine Frau verloren! Letztes Jahr hätte es eigentlich schon passieren können, gegen eine Chinesin auf Verlust gestanden, gegen Judit Polgar musste ich spielen... aber beides nicht verloren. So hatte ich vor dem Ruhetag 2/6, was mir gar nicht gefiel. Ich verbrachte den Ruhetag mit GM Niclas Huschenbeth und FM David Klein. Wir spielten Bowling, Billiard und Karten und gingen bei sonnigem Wetter spazieren.
Am nächsten Tag stellte sich aber heraus, dass es zu viel war. Ich spielte gegen einen alten Bulgaren, der keine besondere Vorstellung ablieferte. Sein Trumpf war, dass er zu wenige Partien hatte, um sich gezielt vorzubereiten. Und es passierte etwas seltsames: Ich ahnte, dass er den Drachen spielen würde, und spielte zum ersten Mal was anderes als vorher. Ich spielte noch lange Theorie, aber vergaß in einem Moment, in welcher Variante welcher Zug angebracht war. Sogar kurz bevor ich aufgab erinnerte ich mich an den richtigen
Zug an der entscheidenden Stelle. Obendrein war es die Hauptvariante, in der mein Gegner die einzigen Züge gemacht hat, mit denen man nicht sofort untergeht. Ich spielte ungewollt aggressiv, was schnell zu einer Verluststellung führte. Somit war die lange Rochade perfekt (die letzte erzielte ich bei der DEM 2011). Ich war total wütend nach meiner Partie und beschloss, mich die Runden danach wieder länger auf meine Gegner vorzubereiten und jede mögliche Variante zu erahnen. In Runde 8 gewann ich schnell in der Englischen Eröffnung mit Schwarz.
Runde 9 brachte mir mit WGM Adriana Nikolova eine weitere prominente Gegnerin, die für Schachfreunde Friedberg spielt. Ich ahnte die Variante, die aufs Brett kam, da sie dasselbe im Turnier zum ersten Mal gespielt hatte (Richter/Rauser-Angriff). Sie wich aber an einer Stelle von ihrer vorigen Partie ab, was eigentlich schlechter sein sollte. Sie rochierte
576
Antalya Chess Express c2 s11
nicht lang und ich sollte die Stellung öffnen, was ich nicht machte. Somit geriet ich immer mehr in Bedrängnis und sie hatte große Chancen auf Vorteil. Irgendwie mogelte ich mich aus der Situation heraus und kreierte Gegenspiel, was schon objektiv ausgeglichen war. Sie stellte in Zeitnot einen Bauern ein und tauschte dann zu viel ab, womit ich im Endspiel einen weiteren Bauern und die Partie gewann.
Nach der Partie analysierten wir und waren eigentlich zunächst beide von einer schwarzen Gewinnstellung überzeugt, wussten aber nicht, wie sie zu spielen hatte.
Mit Schwarz schlug ich in der Günes-Verteidigung einen jungen FM mit 2340. Die letzte Runde musste ich gegen GM Nikita Maiorov (2552) spielen, der ein recht durchschaubares Eröffnungsrepertoire hat.
Ich entschied mich für Spanisch-Abtausch und bereitete mich ausschließlich auf die Variante mit Df6 vor. Es kam aber das leicht bessere Endspiel nach f6 d4 exd4, was ich nicht erwartete, da ich es gegen einen GM bereits gewonnen hatte, aber er spielte die ersten Züge schnell und ich hatte meine Analyse nicht im Kopf und musste mich mit Ausgleich zufrieden geben. Ich hatte Angst, dass ich schlechter stehen würde, aber in der Folge machte er mehrere Fehler und ich ließ in einem Doppelturmendspiel zwei fette Siegchancen aus (die zweite Chance war wohl objektiv nicht gewonnen, da Schwarz eine Festung errichten kann, aber mein Gegner hätte das sicher nicht gespielt).
Ich erreichte somit mein erstes Remis in dem Turnier und landete mit 5,5 Punkten auf dem 196. Platz.
Alles in allem ein recht enttäuschendes Turnier, was aber psychologische und persönliche Gründe hatte. Darauf möchte ich nicht näher eingehen, ich sage, dass man bei mir in den nächsten Turnieren wieder mehr erwarten kann. In ein paar Tagen fängt die Hessenmeisterschaft in Offenbach an und ich bin vorletztes Jahr 3. und letztes Jahr 2. geworden.
Kann nur besser werden - oder?
IM Hagen Poetsch
Idee & Mithilfe: Erdoğan Güneş
Analysen & Gestaltung: Dr Harun Taner
Antalya Express:
Unutulmaz Oyunlar III
Bu köşemizi Evans – McDonnell Londra 1826 partisi ile sürdürüyoruz. William Davies Evans (1790-1872), Evans Gambitinin mucidi olan Kaptan Evans’tır. Alexander McDonnell’ı ise daha sonra De la Bourdonnais ile oynayacağı yaklaşık 90 oyun süren kahramanca maçtan anımsayacağız.
Dan Gurgui, çevrimiçi satranç sunucusu üzerinde çok oyunculu satranç turnuvaları düzenlemeye başladı.
http://www.chessplayer.ro/
Đlk turnuvanın adı: 1. Carpathian Trophy
584
Antalya Chess Express c2 s11
World Express: Kasparov’s comeback to chess? :)
Garry Kasparov was in South Africa to launch his Kasparov Chess Foundation Africa. Kasparov met with RSA President Jacob Zuma on March 23rd 2012. Kasparov gave a simul on the 22nd March where he was held to a draw by Daniel Barrish.
Daniel Barrish – Garry Kasparov
Kasparov,Garry (2812) − Barrish,Daniel (1742) [B52]Kasparov Khaylitsha Simul 2012 Cape Town RSA