·1 Cilt: 1 2 Ekim """": - - Ooç .·Dr. Asaf ATASEVEN Hekimlerin Tam Gün Prof. Dr. Ömer Lütfü BARKAN F.eodal Düzen Ve Prof. Dr· Ulla JOHANSEN · Tü rkler c!·e Kültü: . Necdet Önce Tü rk Tababet: Erdem YÜCEL Galata Mevlevihanesi Abdü rrahim DEDE Tarih Ve Memleketim Prof. Dr . Ayhan SONGAR Dostluk Üzerine Bir Sohbet Halit 2 9-44 . ·-- i. ... ... 45-62 ... . 63 -83' 8 3- 109 110-11 3 Trakya Türkler'inin 11 4- 137 Cahit DOGAN Türkiye'nin Enerji Meselesi .(Hikaye)" .. ·Necdet . Lo. .. · · . .. . ._Bi i ..: · ·· · 138-162 : .. , . - - .. ; : . . . .. .. . . 16$ ·. 167 . '·· . ,.. . . · .. . . ..... . .. . 168-1 69 :', '-· . .. .. . . . : .
27
Embed
A9R2643 - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00130/1979_2/1979_2_DEDEA.pdf · Sahıb ül hayr olmağa kıldı muvaffak her zaman İşte ezcümle bu havzı hem bu ala saati Eyledi ihlas
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Yıl : ·1 Cilt: 1 Sayı: 2 Ekim """": 191~
- İÇİNDEKİLER -
Ooç.·Dr. Asaf ATASEVEN Hekimlerin Tam Gün Çalışma Mesel eıs i
Prof. Dr. Ömer Lütfü BARKAN F.eodal Düzen Ve Osmanlı Timarı
Prof. Dr· Ulla JOHANSEN · Türklerc!·e Çadır Kültü: Alacı k
. Necdet SEVİNÇ
İs lamdan Önce Türk Tababet:
Erdem YÜCEL Galata Mevlevihanesi
Abdürrahim DEDE Tarih Ve Memleketim
Prof. Dr. Ayhan SONGAR Dostluk Üzerine Bir Sohbet
Halit MOLLAHÜSEVİN
29-44
. ·-- i . . .. ... 45-62
... . 63-83'
83-109
110-113
Batı . Trakya Türkler' inin Eğitim Sorunları 114-137
Cahit DOGAN Türkiye'nin Enerji Meselesi
Yaşar DURİJ Beş Kuruş .(Hikaye)" . .
·Necdet SEVİNÇ . Lo. .. (Şifr)
Aydoğdu ERSİN · · . .. Şarkılar Aras.ında . ._Bi i G~zi_nÜ .. : · ·· ·
138-162 : .. ~. , . --.. ; :
. . . .... ~ - . .16$·.167 . '··. ,.. . .
· .. . . ..... . .. .
168-1 69
:', '-· . .... Hi9~t72 . . . : .
Abdurr~ııill\ DEDE
T·ARİH v~ MEMLEKETİM . ; :
,-... . . ·~· .. · :
Rumelinin dağları var Ne güzeldir, şimdi ağlar Ağlama garip vatan Biz· geliriz yine, inan.
«Halk Türküsün
Sekiz vuruş işidild i. İskeçe'nin saat kuı·esi akşam saat yir- _. miyl duyuruyordu. Güneş. batmış, neon lambalarının aydınl attığ ı
şehir meydanında canım sıkkın bir halde dolanıyor, çeşitli şey~ ler · düşünüyordum. Acaba neden gelmemişti? Bugün son gündü. Belki bu akşam gelirdi. Yoksa bir terslik mi.· olmuştu. Cebimdeki mektubunu yeniden okuyorum:
. uEğer· işler yolunda gider de bir aksilik çı~ma?sa, gezi programıma göre yirmi veya yirmibir Mart'ta İskeçe'de bulunabilirim· Daha sonra s.eninle beraber 22 Mart veya 23 Mart'ta Ferecik'e ve Dimetoka'ya -Kızıl Del i Tekkesi ve Çelebi Sultan Mehmet . Camii'ne-gideriz. 24 Mart'ta Edirne'de ka l acağız ve 25 Mart'ta İstanbul'da oluruz, İncha Allah.
Prof. Dr. Michael Kiel"
Hacı Emin Ağa'nın bir asır önce yaptırıp toplum hizmetine armağan ettiği şehrimizin süsü saat kulesine doğru yürüdüm. Zaman durmadan ilerliyordu. Akrep ile ~el kovan· geceyi kovalı· yor gibime geldi: Zavallı saat kulesi! Daha bir kaç yıl önce Be· tediye Meclisi yıkım.ına karar ver.mişti. Fakat zorla o da zama· nın Valisinin müdahalesiyle kurtulmuştu . O da kimbi lir ne zamana ka~ar. Çekiçl'erle bir ikindi üstü kırılan kitab,esini hatır· lıyo~um: · ·
.« Haned~n-ı beldeden Hacı Emin Ağayı Hak
- 84 _ .
Sahıb ül hayr olmağa kıldı muvaffak her zaman İşte ezcümle bu havzı hem bu ala saati Eyledi ihlas ve ilka birle evkatı zaman · Öyle saat ki durubu pür taninin olmağın Velvele endaz enha-i deşt-ü yabane resan Essalahan oldu şehre sima ehl-i kur'a
Okuya şiriıden gerü der saat ezan Top ile tablada hacet kaim.adı, şehri sıyam
Vaktü iftarü sahuru bildirir saat heman Her dakika hayr ile banisi yad .olmak seza Bir eserdir ki umum nef'ı günden de ayan Yakışır tarihi cevher dense Sadık .doğrusu
Bi bedel bir hayır vakıf oldu bu saat her zaman» Üzeri sıvanmış ama kitabenin bulunduğu yerin izleri halen
belirgin .. Saat, sesini yeniden duyurdu .. Tek vuruşla sekiz otuza gel
diğini söyledi. Beklediğim hoca hala gelmemişti ama muhakakgelirdi. Buna. inanıyordum. Çünkü ilim adamlarının verdikleri söze sadık olduklarını biliyordum. Nitekim o ta Hollanda'dan memleketime geliyordu. Bu kadar uzun ve yorucu bir yolculukta bi·
. raz ge<::ikmesini normal karşılamalıydım. · Sigaramı yakıp etrafıma bakındım. Gazeteci akşam gazete
lerinin geldi~ini haykırıyor, hızlı adımlarla koşuşuyordu. Trafik polis memuru bir arabayı durdurmuş. ehliy~tini kontrol ediyordu: Bar Xanthia'dan ise dışarıya müzik ve kahkahalar taşıyordu .. İki yıl öncesini hatırladım o an .. Buraları epey değişikti.. Bar Xanthia'nın bulunduğu yerde bir medrese vardı. . İ ki kubbeli bir Türk hamamı vardı .. Ama bir gün $ehir meydanını güzelleştirmek amacıyla buraları istimlak edildi.. Medrese de hamam da böylece tarihe karıştı. Tıpkı 1945'te Bulgarlar tarafından yakılan camii-miz_ gibi . .... .
-Hoş gelmişsin arkada.ş .. Bana seslenene baktım. Sevdiğim saydığım bir arkadaşımdı.
Uzun zamand ı r görüşmemiştik. Kucaklaştıktan sonra hasret gidermek için bir yere gidelim dedi. Saate baktım .
-Birini mi ·bekliyorsun. Dedi -Evet dedim Hollanda'dan bir Üniversite Hocası'riı bekliyo-
rum. Ama gal'iba gelmeyecek. Bir motosikleti vardı arkadaşımın. Ona bindik. Şehir dış ına
dertleşebileceğimiz, midelerimize azbuçuk bir şeyler atıştırabiİeceğimiz bir yere gidelim diye niyetlenmiştik de ...
-1
85 -
-İyi ki eskiden .ehliyet almışsın. -Evet dedi. Gerçekten talihliyim. O zaman ehliyet almasay-
dım şu an şu motosikleti ~üremeyecktim. Nitekim benden sonra giden arkadaşlardan hiç biri bir türlü .ehliyet almadılar. Bu yüzden aldıkları motosikletleri bir türlü kull·anamıyorlar.
-Ya köylülerimJz?.. Ellerinde kalan birkaç dönüm araziyi sürmek, daha verimli hale getirmek için binbir güçlükle birikfüdiklerJ paralarla aldıkları traktör ve ziraat makinalarliıı kul!anabiliyorlar mı ki? Gayrimenkul edinememenin acısı yetmiyormuş gi- . bi bir de menkul mallardan motorlu araçları kullanamamak .. Şüphesiz bunun istisnaları da var ama bu kaideyi bozmaz ki! dedim.
-Evet dedi arkadaşım. Bir iki kişiye, avukatına doktoruna . verir ama .. Neyse b.e arkadaş. Bunları bırakalım. Sen kendinden bahset hele.
Gecenin karanl'ığında şehir dişına yönelirken göklere doğru yankılanan saat kulesinin dokuz vuruşu yayıla yayila kulaklarımıza kadar uzandı. Kitabede: «Bir eser ~i umum-u nef'ı günden d~ ayan,, diye yazıyordu. Buna rağmen karar v~rdı: Yll<ILACAK! Böylece bir eser daha memleketimde tarihe karışacaktı. ..
Hoıı·andalı Hocanın gelmeyişine öylesine üzülüyordum ki, neden acaba, ne olmuştu? Hiç olmazsa bir mektup gönderirdi. Gelmiy.eceğim, diye. Ama bilinmez ki!
' -Belki bu gece gelir, değil mi? dedim. -Kim diye sordu arkadaşım. -K.im olacak Hoca. -İşte. af' sana yabancı bir araba. İçindekiler·de muhakkak ho-
calarındır. Allah aşkına be arkadaşım. Bırak şimdi hocayı ..
Arkadaş.ımın sözlerini duymuyordum bile. Bana gösterdiği küçücük, üzerinde bir me~divenin bulunduğu Citroen arabaya baktım. Plakası Hollanda plakasıydı, ve Kavala yönünden İskeçe'ye giriyordu. Arkadaşıma: ·
-Dön çabuk. Hemen şu arabayı takip edelim dedim.
Yanında ancak bir arkeolog merdiven taşıyabilirdi. Daha faz!a düşünm!3me fırsat kalmadan önümüzdeki araba durdu. içinden çıkan adam cadde duvarına çivilenmiş sokağın adını belirten levhaya baktı. ~rabaya binec.ekken biraz gerisinde durmuş olan bizleri görünce yanımıza geldi ve evimizin sokağını sordu. Kalbim küt, küt atmağa başladı .. Yoksa bu adam ..
-Sizler Dr. Michael Kiel ...
- 86 -
Devam etmeme !uzum kalmadan şimd~ye kadar yüzünü hiç görmediğim Hocama .elimi uzattım. Her mektubu öğreti dolu olan Hocamla bu şekilde tanışmanın heye.canı ve mutluluğu yüzümde okunurken. bu rıüzel tesadüfü kutlamak için yolculuğun verdiği
yorgunluğa aldırmadan hep beraber lokantaya gittik. Zil" çalan midelerimizi susturduktan sonra da doğru ev.e giderek yataklarımıza çekildik. Yarın ince1eyeceğimiz Türk eserlerini düşüne düşüne uykuya _daldık.
Sabah erkenden tel.efonun acı sesiyle yatağımdan fırladım. A. hizenin öbür ucundaki ses:
-Saat sekizde Emniyet Müdürlüğüne gel. diyordu. İçime korku doldu. Polis insanı hayır içih Çağırmazdı. İşledi·
ğim ·suçu düşündüm. Ne olabilirdi? Tamam. buldum. Memleketimde Türkl'er evlerine gelen misafirleri emniyete bildirmek zorundaydılar- Ben is.e Hoca ile buluşmanın verdiği heyecc;ından olacak bun_u unutmuş, onun ge.li şini emniyete bildfrmemiştim.
-Kötü haber mi var?·.
Beni kara kara düşünürken gören Hoca sormuştu bu soruyu. Evet anlamında başımı salladım ve meseleyi anlattım kendisine.
-Allah Allah dedi. Burası komünist bir ülke mi? ... Hocam nereden bilebilirdi ki «milliyet» farkının rejim mejim,
demokrasi. insan hakları gibi kavramları· tanımadığını ... Ve !ıP.le
«milliyetin" ~<-ırkın» Türl<s.e ... Hani haksız da sayılmazlardı kendi açılarından. Bir değil iki değil , üç değil tam altı asır yani altıyüz yıl boyunca benim egemenliğim altında yaşa, sonra emperyalist devletlerin yardımıyla küçücük bir devlet kur, yine de Türkiy;} ile bütün savaşlarda mağlup ol. aşağılık duygusuna kapıl, sonra beni eline geçirince demokratik ol, insancı! ol!. Olacak iş değil
di bu .. Gücü Türkiye'ye yetmediğine göre hıncını benden alacaktı elbet .. Ve benden korkacaktı şüphesiz .. Evime her gireni bu yüzden kontrol .edecek, kiminle görüş'üp konuştuğumu bilmek isteyecekti. Öyle ya .. Bakarsınız bir ihtilal planlıyoruzdur .. Batı Trakya'da bir Türk Cumhuriyeti kurmak veya Türkiye'ye ilhakı düşünüyoruzdur. Türkün buna muktedir olduğunu defalarca görmüştü çünkü .. Bu topraklarda, Batı Trakyada, yani · benim memleketimde 1913 ten 1924'e kadar tam üç defa Türk Cumhuriy.eti kurmuştuk. Ve bunlarqan birincisi, 1913'te yeryüzünde kurulan ilk Türk
- 87 -
cumh~riyeti ünvanını taşıyordu.. ( 1) Bakarsınız bu Hollandalı Hoca ile de Batı Trakya'nın kurtuluşunu planlıyorduk .. Bu yüzden emniyetle başımız . dertte idi.· Onlardan kurtulmak kolay ·olma. yacaktı.
Hocaya bunları anlatınca: _:_Korkma dedi. Hiç bir şey yapamazlar sana. Ben hazırlıklı
geldim.. . Ve bana bir belge uzattı. Bu b~lge Yunan İçişleri bakanlığı
tarafından hazırlanmıştı ve ilgili tüm makamlara Hollandalı 81. zantinolog ve y.ardımcısına gereken bütün kol'aylık ve· yardımla. rın yapılmasını emrediyordu imza da bizzat bakana aitti.
Emniyet müdürüne ·İçişleri bakanlığının belgesini uzattım. Otuzbeş yaşlarında, kara suratlı , çirkin biriydi. .. Veya bana öyle gelmişti. Elimdeki · kozun önemini bildiğimden başım dik, korku. suz, emniyet müdürünün başına dikilmiş ne diyeceğini b.ekliyor. dum. Müdür b.el'geyi okµdukça morarıyor morardıkça çirkinleşi .
yordu .. Belg.eyi tutan ellerinin titrediğini, burun del iklerinin a· çılıp kapandığ ı nı, gözlerinin küçüldüğünü farkediyor, bu dur~m
dan zevk alıyordum . Dudaklarımda belirli bir gülümseme belirmişti ki başını kaldırdı . Tepeden bakan, kendimden emin, ·onu küç.ük gören halimi görünce gözleri büyüdü, büyüdü, canhıraş boğürtüye benzer bir ses ağzında döküldü:
«-Eksooooo! (Dışarı)
Korkmadım desam yalan olur. Toprağının her zerresini gözyaşlarımla ıslatıp , her köşesini
adım adım, avuç avuç çiğnediğim" .esaret altında da olsa hav~· _ sını, çiçeklerinin kokusunu, bulutlarını , rüzgarlarını teneffüs ettiğim, suyunu, nehirlerini. göf'lerini, pınarlarını , çamurlu sula· · rını , bataklıklarını içtiğim; cami cami. tekke tekke, mezar mezar dolaşıp hütriyeti için Tanrı'ya yalvar.dığım benim memleketim, .
· ş~hrim, kasabam, köyüm, mahallem, sokağım, evim, odam, bar- . kım, mülküm, mal"ım İskeçem-.. Her gün, her an, her saniye~ Ta· ~
rihten, Türklükten, İslamiyetten asırlık dev bir çınar ağacını kö· . künden sökercesine uzaklaştırıldığını; köklerinden biri olan be· ni, camini, imaretini, han ve hamamını, medreseni. tekkeni te· mellerinden söküp yoketmeye çalıştıklarını gördükçe, hissettik· çe yaşadıkça , kalbimdeki, beynimdeki acı, sızı , ızdırap büyüyor ~
1 - Abdurrah.im Dede, «Balkanlarda Türk İstiklal Hareketleri» İstanbul 1978,
-88 -
büyüyor tıkanır gibi oluyorum ... Kendimi, memleketimi, tarihimi, şerefimi kurtarmal ıyım. Dayanmalıyım . Hiç olmazsa camileri-
. mizi, abidelerimizi. tarihimizi ayakta tutmalıyııı:ı. İşte · bunun için l:Jnesco'da görevli Prof. Dr. Michael Kiel'i davet ettim: Belki o bir şeyler yapabilirdi.. Birşeyler yapamasa bile ccşahit» olurdu yokoluşumuza .. Tarihi emanetlerimizin yıkılışını yerinde görür, dünyaya duyururdu belki .. b.elki. ..
Hocaya iskeçe'deki abidelerimizi gezdirirken bir yandan da iskeçe'nin tarihi . hakkında öğrendiklerimi, bildiklerimi aktarmaya çalışıyorum. (2) .
. İskeçe, bugün Yunanistan'ın idaresi altında, Gümül"cine ve · Dedeağaç il.e beraber Batı T~akya'nın üç önemli vilayetlerinden
biridir: 8586 km Kare olan Batı Trakya yüz ölçümünün 1.751 km'sini İskeçe işgal eder. Türkiye hudutlarından 1.93 km. uzakl'ıkta
. bulunan İskeçe, Adalar .denizi kenarında. kuzeyden Darıdere ve Ahi Çelebi, batıda Selanik ve doğuda Gümülcine ile çevri lidir. Boylamı 52 km. enlemi, . ise 50 km. olup, doğu, bat ı ve güney kısımları ova, kuzey kısmı ise dağ.lıktır. Rodop dağ silsilesinin bir kolu olan Karaoğlan ve Çal dağları bölgenin kuzey kısmını kapsar, bu dağlar kuzey doğu istikametinde uzanarak, iskeçe'nin doğusunda yer alan . Yeni köy nahiyesinde nihayet bulür. Bu dağların denizden yüks.ekliği 700-800 metredir. Bölge~e bulunan akarsulardan birincisi, Me.sta veya Yenice - Karasu nehridir. Bu nehir Edirne il.e Selanik vilayetleri arasında olup, Taşoz adası
karşısında Adalar denizine dökülü;. İkinci önemli akarsu ise. i~keçe çayı olup, şehrin kuzeyinde yer alcın dağ sil'silesi üzerinde toplan:ın sulardan meydana gelmiştir; bu akarsu İskeçe'yi ikiye ayırdıktan sonra Yenice ovasından geçerek, Boru Gölü'ne dökülür Ovada İskeçe Çayı il·e birleşerek, yine Boru Gölü'ne dökülen üçüncü akarsu ise, Koyun köyü ve Otman Ören köyleri civarından gelen derelerin birleşmesi ile meyda.na gelen «Koyun k~yn deresidir. İskeçe · Çayı üzerinde, bir 42 metre boyunda ve 2,5 metre eninde, diğeri :38 metre boyunda, 2.5 metre eninde iki köprü vardır. (3)
Yukarıda zikr:ettiğimiz gibi, coğrafi durumu bakımından, ol-
2 · - Bkz. ~bdurrahim Dede: «Rumelinde Bırakılanlar» İstanbul 1975. s. 10s·-11s
3 - Edir"ne vilayeti salnamesi, sene 1319, nu. 409, s. 797
--.. 89 -
dukça güzel bir görünüşe sahip, halkın geçim ve yaşama şar.tları bakı'İTHndan mükemme_I olan İskeçe şehri, nahiyeleri, köyleri ile beraber oldukça ger:ı iş bir araziye sahiptir. Ancak bugünkü is- · keçe şehri ile Evrenos Bey tarafından Osmanlı hakimiyeti altına girdiği, yani xıv. y.y.daki İskeçe far-klı bir görünüşe sahiptir. Mezkur tarihte İskeçe. sahilden 22 km. içerde ve Gümülcine Ş:ehrind.en 48 km batıda, Karaoğlan ile Çaı· dağ l arı arasında kü·· çük bir alana şamil idi. XIV yüzyıldaki İskeçe'nin denize nazır hiç bir kıyısı olmadığı gibi , bu gün idaresi· altında tuttuğu nahiye ve köyler de o tarihte İs keçe sınırl'arı dışında idi. İlk fetih y.ıllarıı:ıda, idari hususiyeti bir köy (karye) olarak bilinen İsk-:ıçe, bugün· İskeçe şehrinin merkez kısmı olan hükümet konağı , belediye binasının bulunduğu meydan ve 13 mahallesinin kapladığı
alana deniliyordu (4) . Ancak nüfusun artması, mcıhall.elerin büyümesine sebep olmuştur; XIX. asrın başl'arında kaza olduktan sonrada civar köylerin de idaresi verilmesi sureti ile iskeçe, arazi bakımından genişlediği gibi, nüfusu da· tedrici sur.ette art-. .. .... _ . mıştır. " :_ .. ::
Yunanistan'da 1·9~1 yılında yapılmış olan genel · nüfus sayı mına göre. İskeçe'nin nüfusu ~9.594 dür. (5) Bugün bu nüfusun çoğunluğunu Rumlar teşkil etmektedir. Şehirde ayrıca Müşlüman Türkler, Yahudiler, .Ermeni ve Çingeneler de m~skundur. Mevcut veşikalardan anladığımıza göre XIV. asırda İskeçe'nin nüfusunu sadece Pomak Türkleri, Rum ve Vah.udiler teşkil ediyordü. (6) XV. ve XVI. yüzyıllarda, Müslüman Türkler İskeç.e'de azınlık durum!-Jnda idi. Mesela XV. yüzyıla ait tapu tahrir 9efterinde kaydolunduğu üzere Müslüman Türkler nüfusun ancak % 17'sini teşkil ediyordu. Buna karşılık .%83'ü Hıristiyan idi. (7) XIX. yüzyılda ise tüm nüfusun % 76'sını Türkler teşkil ederken % 24 ile Hıristiyanlar azınlık durumuna düşmüştür. Bütün bu ?IÇtklama tar sonunda XIV. yüzyılın ilk yarısında bu yana, İskeçe toprakl~rı üzerinde Pomaklar, Yahüdil'er, Rumlar, . Bu1garlar, Çingeneler, Ermeniler ve Müslüman Türklerin meskun olduklarını müşaha
de etmekteyiz. Pomak, Balkanlar'da T ü r k 1 e r e v e r i 1 e n addır. '.·
4 - A.g.e. s. 1058. . 5 :..__ A. ·Aydınlı, Batı Trakya Faciasının içy~zü C. 1, s. 19 6 - Evl iya Çelebi, Seyahatname, c. Vlll , s. 86 7 - Tapu-tahrir defteri. nu. 70, s. 42
-:- 90 -
(8) Ancak dilin Bulgarcaya yakın olmasr dolayısıyle Bulgar müellifleri, bunların zorl a Müslüman olmuş Bulgarlar olduğunu iddia ederler .. iskeçe'nin ilk fetih yıllarırıa ait kaynakve arşif vesikalarında Pomak adına rastlanmadığ ı için, bölgeye ne zaman geldikleri ve ne suretle yerleştikleri- hakk.ında kesin bir şey söyleyemeyiz. Son zamanlarda yazmı.ş olduğu es.erde, Poınaklar ko'nusunu da ele alan, Enver Ziya Kara!, (9) Osmanl ıların Balkanlara geçtiği yıllarda Pomakların Filibe, Zağra, Kavala, Gümülcine ve İskeçe'de me.skun oldukl'arını bu bölgelerin fethinden sonra Pomakların Türk-İslam camiasına karıştıklarını zikreder. Ancak son zamanlarda Rodop yayla larır~da yapılmış oran, arkeolojik ve anomastik araştırmalar . Pomakların etnik yönden 'rürk olduklarını ortaya çıkarmıştır. Halen Müslüman Pomak . Türkleri ile meskun olan İskeçe'nin güney nahiyelerinden birçoğunun kurucuları olaral< Pomald'ar gösterili r. Yassı Ören, Musta.vcova, Kozluca, Şahin, Ilıca gibi. (10) . .
Ş.ehirde sakin diğer bir gr'up da Çingeneler idi. Evliya Çelebi 'nin ka.ydettiğine göre, (11) İskeçe'ye sınır olan Gümülcine şehri XIV. yüzyılda, Rumeli Çingenelerinin merkeziydi. Bunlarla Yahudiler arasında devamlı bir düşmanl ık va~dı; nitekim Gümülcine'nin feth ini· müteakip yıllarda Yahudilerle Çingeneler arasındaki ihtilaflar, bölgenin sükunetini bozmuş, Evrenoz Bey dahi bu duruma bir hal çaresi bulamamıştır, Bu ihtilaflar sonucu bir kısım Çingeneler, Gümülcine'yi terkederek civar bölgelere dağ.ı l mışlardır. İşte vesikal'arda İskece halkı arasında gösterilen Çingeneler!n Gümülcine'den ayrılarak buraya gelip yerleştikleri zannedilmektedir. Evliya Çelebi bunl~rın hiç bir ·mezhep kabul .etmeyip. Hıristiyanlar ile kızıl yumurta günleri tertipled!klerini , Müslümanlar ile kurban kestiklerini, Yahudiler ile de kamış bayramları tertip ,ettiklerini ve bu yüzden imamlarımızın l;ıunların
namazlarını kılmadıklarını ve hatta· ölülerinden bile haraç al ınd ığmı söyler. Bu bölgede oturan Çil}geneleri başka miletlerin_ Çin-. genelerinden iyice ayıran Evliya Çelebi, bu Çingenelerin içinde
8 - Cevat Eren, Pomaklar mad. İslam A.s. c. X, İ st. 1963, s. 572,576; A. Aydınlı, aynı eser, C· 1, s. 40
9 - Osmanlı tarihi, Ank. 1956, c. Vll, s. 84 Pomaklar, Balkanlarda Pomakça konuşan Türklere verilen
11 Evliya Çelebi, &ym ~ser, c. Vlll, s. 86 .
.:_ 91
·sazendelik, kalpazanlık ve hırsızlık yapanların çoğunlukta olduğunu kaydetmektedir. Bunlar uzun zaman- belli bir bölgede oturmayıp, çoğu göçebe hayatı yaşarlar. GeÇimsiz olmaları, bir bölgede devamlı oturmak mizaçlarına uymadığı için lskeçe'd.e Çin-. genelerin nüfusu gittikçe azaı·mıştır .. 1901 (H. 1319) yılında ·30. 698 olarak kaydedilen İskeçe nüfusunun %2,S' inin· Çingene olduğu tespit edilmiştir . (12)
İskeçe hall<ı --arasında önemli bir gr.ubu da Rumlar v.e Bulgarlar teşkil etmekte idi; daha önce de zikrettiğimiz gibi şehir Rumlar ve Yahudilerin elinden silah kuvvetiyle alınmış idi. Arşiv vesikalarında bel'irtild i ği üzere XV. yüzyılda 650 harıe olarak tespit ·edilen iskeçe nüfusunun 606'sını Hıristiyanlar, ·yani Rumlar ve Bulgarlar teşkil etmekte idi : (13) Fakat Müslüman Türklerin İskeçe'ye devamlı oı·arak göçleri sonunda, şehirde Müslüman nüfusu devamlı bir artış gösterirken, Hıristiyanlar ikinci pl~na düşmüştür. XIX· yüzyılda iskeçe nüfusunun %11 'ini Rumlar, %6'smı da B.ulgarların teşkil ettiği kaydedilmekte ·idi; buna karşılık aynı yıl
larda Türkler ise bütün nüfusun %81 ~ini meydana getiriyorlar idi. İskeçe halkının ancak % 1 'ini Ermeniler, %3'ünü de Yahudil'er teşkil etmekte idi. (14) Bu açıklamalardan da anlaşı lacağı gibi f.ethedildiği tarihten bu yana isk~çe halkı arasında önemli iki grup Hristiyanl'ar ve Müslümanlardır.
İskeçe~de Hristiyan ve Müslümanların ayrı ayrı mahallelerde oturdul<ları g6rülür. 1530 (H. 937) yılına ait kayıtlarda, iskeçe'de 7 Hıristiyan (geberan) mahalf'esi tespit edilmiştir; o tarihte 596 hane ~larak tespit edilen Hıristiyanlara karşıl ı k 19 Müslüman hanesi bulunmaktadır.-(15) Yine XVI. yüzyıla ait olan, fakat daha sonraki bir tarihi ihtiva eden. Yerice-Karasu kazansına ait tapu defterinde, İskeçe'de 489 Hıristiyan hanesine karşılık 22 Müslüman ha nesini.n bulunduğu kayıtlıdır. '16) Aynı şekilde 1835 (H· 125_1) ta-
------------12 - Edirne Vilayeti Salnamesi, sene 1319, nu. 409, s. 1058.
13 - Tapu-Tahrir Defteri , nu. 70, s. 42.
14 - Edirne Vilayeti Salnamesi, ~ene 1319, nu. 409, s. 1058.
15 - M. Tayyip Gökbilgin. aynı eser, s. 374.
16 - Tapu Tahrir defteri, nu. 70, s. 42.
- 92 -
rihli' nüfus yoklama defterinde, ( 17) İs keçe' de 5 mahalle tespit -edilmiştir ki, bunların isiml'erinden de anlaşılacağı üzere dört tanesi Mü~lüman mahallesi, bir tanesi Hıristiyan ve Müslümanların
1bulunduğu karma bir mahalledir. Bunlardan Camii Atik mahallesinde 3 Müslüman hçıne tespit edilmiştir. 4 hanelik Ahiryan veya Ahriyan (Ahiyan), mahallesi, daha evvel de zikrettiğimiz gibi 1432 yılında Arnavutluk'tan İskeçe'ye muhacir. olarak gelen kalabalık bir aile fskeçe'nin bu mıntıkasına yerleşerek kendi adlarına izafeten bu mahall.eyi kurmuşlardır. 11 kardeş oldukları tespit edilen, fakat bunıa·rdan dört tanesinin adı, Ahiryan İshak, Ahiryan Şahin, Ahiryan Ali ve Ahiryan Doğan olduğu bilinen bu aile; bugünkü .Ahiryan mahallesinin kurucuları zannediliyor. (18) Sarhoş kul · ve Aşağı mahalleleri üç.er haneye sahiptir. İskeçe 'nin en ·büyük mahall.esi olduğu tespit edilen Sulyöt mahallesinde ise 12 hane bulunduğu kayıtlıdır.
xvı. asırda 13 mahallesi bulunduğu bilinen iskeçe'de 7 tane olarak tespit edilen Hıristiyan mahalleleri hakkında mevcut kaynaklarda ·herhangi bir açıklama yoktur. Ancak daha evvel de zikrettiğimiz gibi XVI. asırda Hıristiyanlar nüfusun %83'ünü, Müslümanlar · ise %17'sini meydana getiriyordu. Mezkür tarihte
· Hıristiyan mahallelerinin daha fazla olması tabii idi. Fakat daha sonraki yıllarda Türk nüfusunun süratle artması ve Hıristiyanların azınlık .durumuna gelmesi ile mahallelerin ne gibi bir değişme gösterdiği ni bilemiyoruz.
XIX. yüzyılın ilk yarısında merkez kazada 7382 hane ve 3400 nüfus tespit edilmiştir. Kazada muntazam ve kargir bir hüküınet
konağı bulunmakta idi. Bir telgraf ve pastahaneye sahipti , burası müdür, iki muhabere .memuru, ayrıca Fransızca bir muhabere memuru ve nakliye memurundan ibaret bir memur kadrosu ile idare edilmekte idi. Bu memuriyetler Türklere ihdas edilmekle beraber, Fransızca muhabere me~uriyeti azınlıklara veriliyordu. Kazada ayrıca bir ziraat bankası şubesi olup; reis, muhasebe katibi, muhasebe refiki, bir aza Türkl'erden iki aza da Rumlardan olmak ·o. zere 3 aza görevli olarak bulun(.!yordu. Kazada ayrıca, Belediye dairesi, Refik divanı, Jandarma koğuşu, bir Guraba hastahanesi,
17 - Tapu Tahrir defteri; Kepece tasnifi; nu. 63. 18 - Ahiryan için bk. V. L. Menage, On the Ottoman Word .Ah·· ·
üç eczçıhane, bir salhane ve bir de gaz depqsu bulunduğu aynı eserde kayıtlıdır· (19)
Batı Trakya 'daki Müslüman azınlığın Müftülükl·erinden · biri de İsk.eçe'dedir. 5 ta.nesi merkez kazada. 91 tanesi şehrin muhtelif köy ve n?hiyelerinde olmak üzere 99 cami ve 59 mescite sahiptir. Bu cami ve· mescitleri . kimin, ne zaman yaptırdığına dair dir şey söyleyemeyiz. (H. 1251) yılına ait bir kayıtta İskeçe kazasında bulunan ilk caminin adının da Asakir-i Şahane-i Kaiıdiye olduğu tespit edilmiştir. J20) Camiler ve mescidle( umumiyetle ya yaptıranın ya da bulunduğu mahalli_n adını alıyorlardı. '(ine aynı arşiv vesikasında kayıtlı olduğu üzere «Cami-l Atik» aynı adı taşıyan mahall.ede bulunmaktad.ır. Kazanın dini sorunları ile uğraşan Maarif-r Cemaat-ı İslamiyye Meclis vardır. Bir reis ve altı azadan müteş-e~kil olan bu meclis aynı ·zamanda eğitim probl·emi ile de ilgilidir. İskeçe'de Türk gençlerinin eğitimi.eri ile uğraşan 135 mektep, 2·medrese ve 1 rüştiye bulunduğu tespit edilmiştir.
Ayn'ı tarihte kasabadaki rüştiy.e mektebinde üç öğretmen ile 120 · talebe ve iptidai mekteplerinin birinde dört öğretmen ile 200 .talebe mevcut olduğu bilinmektedir. Bı..ıraya kadar İskeçe'd.e Türklerin eğitim ve dini sorunları ile ilgili konulara değindik. Yine aynı tarihli Edirne vilayeti salnamesinde, iskece'de 17 ki l ise, 1 manast~r ve bi.r de metropolit bulunduğu k.ayıtl~dır. .
İskeçe ~çje bir saat kulesi bulunmak!~ beraber, bunun kim tarafından ve ne zaman yapıldığını bildiren bir vesikaya sahip olmadığımızdan bu h~susta kesin bir ş.ey söyleyemeyiz. Kasabanın doğusunda merkeze 4 saatlik mesafede, tren hattı yakınlarındoı
Cenevizliler zamanında yapıldığı tahmin edilen bir kal'a harebesi bulunmaktadır· Boru Gölü civarında bulunan bu kale "Boru kalesi» diye anılmaktadır. Yine Karasu nehri üzerinde 240 metre boyunda tarihi bir de köprü bulunmaktadır; bu köprü İskeçe'nin ilk _kuruluş devirlerinde inşa ettirilmiş fakat zamanla su seviyesinin yükselmesi ile yıkılmıştır. XIX. yüzyıl başlarında Osmanlı padişahları tarafından yeniden inşa ·ettirilen bu köprü üzerinden Drama-K_avala yolu geçer. Ayrıca şehrin çeşitli mıntıkalarında bulunmak üzere 216 çeşme _ ve sebil, 63 han ve otel, 61 fırın, ~ hamam, 55 su
19 - Edirne Vilayeti Salnamesi , sene 1308, nu. 409, s . 798. 20 _.:_ Yenice-Karasu kazasına ait nüfus yoklama defter i, K.K, nu .
. 6347.
- 94 -
değirmeni , su ile işleyen 3 döküm fabrikası ile aynı tarihte şehirde 1292 dükkan ve mağaza vardır. (21) ·
YIKTIRILAN TABAKHANE CAMİi
Hiç unutamam. Elinde şapkası , korkarcasın~ saygıl ı bakış- ·
!arla etrafı süzerken birden parlamıştı şaşı rarak: · - Ma afta ine- anoito. (Fakat bu anlamsız) demişti.
- Evet. O.edim acı acı gülümseyere~ .. Anlams ız ama .. ama-s•ı varmış işte ..
O başını eğmişti ·suçluymuş gibi. . · Bir kafile idiler .. kadınlı çocuklu. Eski Xunanistan'ın Atina taraflarından o lduklarını söylemişlerdi. İskeçe'ye akrabalarını ve Karnaval ı görmek için gelmi şler ..
Burada . göğe doğru sivirlen ulu, ince minareleri görmüşler. Dikkatler ini çekmiş. Gidip görelim demişler. İ çini de gör~l im, Orası da T~nrı evi ya,.
Ve gelmişl erd i şehir parkına : pazarına en yakın camiye .. Tabakhane Camiine .. . .
Ayak~ab ı ların ı çıkardı lar .. Erkekler şapkal arın ı ellerine ald ı.
·Sonra merak, sayg ı dolu bakışlarla iç.eriye, Tanrı evine gi rdtler. Ben, merak ettikleri konuları aQık l ıyor, sorduklarına cevap veri
. yordum .
.Gidecekleri sırada, kafile başkanı olduğu anlaşılan bi r bey: - Çok güzel dedi. t emiz, hem sade olduğu halde insanda
karşısında pek çirkin duruyormuş .. · işte o zaman parlamıştı, Eski Yunanistandan gelen Hıristi
yan vatandaşlarımız ve: - Ma afta ine anoito demişti. Kendimi bildim bileli hep o_ camii biliyorum .. Hep orasını ya
şadım ben. Babam orada müezzin olduğu için hep oraya götürüyordu beni. Temizl ik yapıyorduk. Müftülüğün emri ile parasız hastalara yardım için s.ergiler açıyor, yard.ım edin, boş geçmeyin diye bağ ır ıyord~k. Bir yabancı, Müslüman olmayan ·biri geldi mi
. 21 - Edirne Vilayeti Salnam~si, sene 1319. nu. 409, s. 1058.
- 95-
de sorularına cevap vermek, meraklarını gidermek ödevi bana dü-şüyordu. .
Ve bir gün bir haber çalındı kulağımıza .. Bütün kalbim izle esa." sı olmamasın arzulad ık .. Böyle bir şey olamaz dedik. Bu devirde, yaşad.ığımız toplumda, Tanrı evine, hangi dinden 'olu'rsa olsun el sürecek bir insan, hele hele bir resmi görevli olamaz dedik .. dedik ve içtenlikle dua ettik... ·
Bundan başka camiin yıkılması için ileri sür-ülen, iş ittiğim seıb.ebi pek saçma buluyorum. Gördüm, yeışad ım işittim çünkü .. Camii görmek için hemen hemen hergün yabancılar gelirdi. Kimisi Yunanlı, kimisi turist .. Çoğunlukla da okumuş kimselerdi bunlar. Hemen hemen tümü de hemfikirdi. Orası park yapılınca cami parkın bir süsü olur. Parka bir orijinallik, bir çekicilik kazandırırdı
muhakkak. Şimdi caminin, bütün bunlara rağmen yıkılacağını, yerin~
park yapılacağını işitince aklıma hep o Yunanlı Efendi gelir. Ne güzel söylemişti kendi dillerince:
- MA AFTO AN O İTO!!. .. Günlerden 22 Aralık 1972 Cuma, Halk Cuma namazını kılmış,
Ertesi gün bütün bölgenin Hacı adayları Tabakhane camiinden dini 'tör.enle uğurlanıp hac yolculuğuna çıkacak. Camiin boşaltılması
için son mühlet tarihi 27 Aralık Çarşamba günü doluyor. Hele ya· rın bu iş bitsin belki cami de yıkılmaz. Çünkü Müftümüz bu camiin yıkılmaması için baş vurmadık makam bırakmamış. Son olarak 1~ Aralıkta durumu valiye bildirmış, daha dün ise (21 aralık) .Ati· na'ya en yüksek yetkililere telgraf ç·ekmiştir. Hatta bu sabah (22 Aralık) da Ksanti şehrinin dört imamı da ayni mealde bir telgrafla en yüksek ma.kamlardan bu tarihi caminin yıkılmamasını rica etmişlerdir. ~ •
:Telgraf Nedense Gitmemiş Gerçi Müftümüzün te l graflarının dün telgrafhaneden . Ati·
na'ya çekilmediği, 3 drahmilik pul yapıştırılmasına lüzum olduğu bu sabahki soruşturma ile anlaşılmıştı. · (Ama telgraf telgrafhaneye verilirken neden pul istenmemiş bilinmez.) Her ne ise şu anda iki telgraf da çekilmemiş sayılırdı. V,e nasıl olsa camiin son boşalma tarihine kadar bir ümit vardı. Zaten istimlak bölgesinde sekiz vakıf gayrı menkulü kaybeden müftülüğümüz yalnız camiye itiraz ediyordu. ·
Telgraf Ksanti (şehir ve köylerin Türkçe isimlerinin zikr.edi lmesi ka·
- 96 -
110nen yasakt'rr'J Müftüsü Hacı Haf.ıi Ml!stafa Hilmi Efendinin son ;İeşebbüsü olan 21 :Aralık 1972 sabahı Kral Naibi ve Başbakan ~arıdımcılar:ı, .Milli Eğitim ve .Diyanet işleri Bakanı ile Doğu Makedonya ve Trakya Genel Valilerine çektiği telgrafın türkçesi -aşa,ğıdad_ır .
.... Kral Naibi ve Milli Hükumeti ·Başkanı :Cenaplarına
Ati na. Şehir planının uygulaı:ımasına asla .. mani te$-kil :etmeyen
.J(santi şehrinin Samakof -mahallesindeki ·büyük .tar,ihi ·camiimi" .
2in yıktır:ılması .için mahalli makamlarca -alınan kararı, ~san.ti ili' Müslümanlarının dini lideri .olarak şiddetle .protesto ·e'der;im-
Bi ·şek itti'kendüye te'sisi beyti ·sermedin '(3) Pek haraVc>lmuş idi Debbağhan-e ·camii
Şimdi ·tevsi ·eyleyüp şad itti ceddi emcedin '(4) Bilbedahe· eyl.edi izan kalem tarihini
Hasbeten lillah bünya~ itti ali mabedin. Seııe: 1286))
Anlaşıldığı ·gibi sayıdeğer bir tüccar olan Hafız Efendi 1869 yılıhfüı, yani bundan tam 103 yıl öncesi, pek'·tiarab olmuş olan
·Tabakhane camiini tamir ettirip, ·kıbleye doğru saldan ve arka·dan ·genişletmiştir Kitabede camiin yapım tarihi kaydedilmemek~e tieraher n-e zaman yapı'ldı·ğrnı · yaklaşık olarak çıkarabilir~z.
Kitabenin üçüncü ·mı'starnda Tab·akhane caminin pek ha·rap olduğu belirtiliyor. Duvarları 80 cm. kalınlığında taşla yapılmış
bir yapının 1869 yılında pek harab bir hale ·gelmesi için aradan . en azından 200-250 yılın geçmesi ger-.ekir Buna göre camiin ya-
ı F. ·7 - 97 -
pım tarihini rahatlıkla 1600-1650 yılları arasına götürebiliri z;.~ J Yaşlılarımız dedelerinden işittiklerine göre, c·aminin 300·s ~ nelik olduğunu söylüyorlar. Cami hakkında bu sözl'ü tarih de Kit beden çıkardiğlmız tarihe uymaktadır. a
Hafız Efendi Camlin avlusuna mermerden ~ çeşmeli bir. de şadı rvan yaptırmış. Fakat 1964 yılında sulara saat konulunca bu -1şadırvan yıktırılır, yerine su israfını önlemek için 5 . çeşmeli be.
· tondan bir abdest alma yeri yaptı rı l ır. ~
Aradan yıl l ar" geçer.: İskeçenin bugünkü şehir meydanındaJ ıl<itabesi kırılan şehir saatinin yanı nda bul.unan Pazar Camii 1943.j te Bulgarlar tarafından yakılınca Tabakhan.e Camiinin önemi hep. ten artar. Ova, Balkan ve Yaka köylerimizden şehre inen. Türkle. tın , bu sefer, merkez camii Tabakhane; şehrimize · gelen Yerli yabancı turistlerin de parka yakınlığı nedeniyl'e, uğrak mabedi ol-lmuştu r. - . . -
Nihayet" ali mabed Qabbağhane Camii bi.r çok kazaları, savaş· '· !arı hiç bir y~ra almadan atlatarak günümüzün mabede değil. bir ağaca bile hürmet gösterdiği parlak medeniyet çağına ulaşır. ·
Fakat ... . .
Tarih 18 Aralık 1972 Pazartesi. Tabakhane camiinin y'ıkımL
ile ilgili karar Cemaat idaresine bildirilip 10 gün zarfında cıımi in boşaltılması ,emredilir.
20 Aralık Çarşamba günü bir heyet· camiin yık ı lmaması için Vali Beye müracaat eder ne~ice alınamaz.
Bu sef~r 21 Aralık Perşembe günü Müftülük Atina'daki dev. let idarecilerine durumu telgrafla bildirir. Bunu öğrenen iskeçe!. nin idarecileri herhald~ Atina'qan «Dur." emri gelmesinden kor~
.muş olacaklar ki 10 günlük boşaltma iznine bakmadan iskeçe için tarihi ve turistik değeri de olan camii yıkmak için kollarını sıvı· · yarlar.
Tarih 22 Aral ı k 1972 Cuma: _ Tabakhan.e veya Debbaghane camiinde Batı Trakya Türkleri
.göz yaşlarıyle, kalpleri kanayarak son Cuma namazl arını kılarlar.
Minarede okunan son ezan ikindi ezanıdır. · · Bundan sonra fagana ve boldozerler ilk önce avlu duvarları
nı yıkar. Saat 19.40'ta ise bütün cami minaresiyle, kitabesiyle ve halıları ile birlikte yerle bir edi lmiş durumdadır.
.· -SANAT DEGERİ: Camiin herhangi bir mimari sanat değeri yoktur. Fakat bu~a "'
rağmen talihsiz, haksız . yere yıkılan camlin nası l olduğunu ge·
- 98....:.....
lecekte hatırlamak, için tespit edebildiklerimi yazıyorum. · 1600 yılları civarında inşa edilen camtin asıl kısmı 96 m.
karedir. Boyutları ise şöyledir Genişlik : 8,40· m. Uzunluk : 11,50 m. Yukseklik : 4,50 m. Duvar kalınlığı : 90- cm . . Kıble duvarında 5 pencere ile bir mihrap bulunmaktadır. Mih
rab geçrekten bir sanat eseri. Lisemizin · Resim hocası Mustafa Çakır bey bir zamanlar Camiin duvarlarına eski harfi arla «Hıfzi .. tarafından 1313 (1895) te · yazılmış Allah. Muhammed,. dört bü-
. yük halifenin isimleri, Hasan ve Hüseyin'i zamandan bozulmaya yüz · tuttukları için tamire gelmişti. Ayni zamanda mihrabı da boyamak. istemiş fakat cesaret edeme.mişti. «Buna fırçamı vurursam bozarım » diyerek mihrabın san 'at değerini'ta~dir .etmişti.
Pencerelerden üçü yukarıda olup küçüktürler. İkisi ise .yerde ve bi,iyüktürler Boyları takriben: ·
Genişliği : . 1,80 m. Derinliği : 0,90 m. -Yüksekiği : 1,85 · m. Her pencerenin 1 cm çapında 9 tane demir parmaklığı var
dır.
Kıbleye göre sağ duvarda üç büyük, bir de minar.eye yakın üst tarafta bir küçük pencere bulunmaktadır. Sol duvarda ise üç
· büyük pencere ve sol taraftaki· eke açılan bir kapı vardır. Giriş kapısının bulunduğu arka duvardan içeriye .doğru 2,30
m. yükseklikte kadınlara mahsus, tahtadan. dört dir.ek üzerine oturtulmuş bir kısım mevcuttur.
Minare sağ duvarın arka kısmında , camiin ıçıne yapılmış. Kapısı içeridendir. Kiremitle kaplan(llış tavanı delerek göğ·e doğru yükseliyor. Boyu 15 metre olup çapı 1,10 m. dir· Tam 61 merdiveni olan minarenin bir de dört tane ışıklandırma deliği var.
1aG6'da Hafız Efendi tarafından yaptı~ı lan ekler :
Kıbleye göre sol taraf eki: Genişlik : 3,5 m. Uzunluk : 13 m. Yükseklik : 3 m.
Duvarlar çatma olup 20 cm. kalınlığındadır. Pencer.eler ikisi kıblede, üçü de sol tarafta olmak üzere
5 tanedir. Kıble duvarında bir de üç selvi ağacının resmiyle· süs-
- 99-
Arka kısım, ·:Hasırlı·k eki: Genişlik : ·14. m. Uzunluk : 4,2 m. Yüks~klik : 4,5 m· dir Duvarları çatma olup arka duvarda 6 pencere ve bir de giriş
lenmiş bir mihrap bulunuyor. kapısı bulunmaktadır .
. c aminin ~Bahçesi demir parmaklıklarla ç.evrilrriiş olup iki tane .. demir . kapısı vardır. 'Bir kapının yanında iki b~yük selvi ağacı ' b ulunuyor. ıAyrıca bir ceviz ağacı da vardır. 'Bahçe 286 metre karedir. ' :
;Bütün caminin 'kapladığı yer toplam olarak 550 metrekaredir.
jSKJ;ÇE~N{N ÇINAR CAMii : · ,,_ ·s~yle .Pak~lım Ağa .... Bu hayrat için sizlerden kaç altun
:yazçılım .. »
Bu soı·u karşısında Ağa istifini hiç bozma.dı. Yalnız gözl·erini oradakilerin üzerinde teker teker gezdirdi.. ·Herke.s ağzından çıkacak sayıyı merakla bekliyordu. Öyle ya. İskeçenin sayılı zenginlerinden biri idi. Bir çok değirmenl eri, mal ı mülkü vardı. Elbetteki
':Allah için yapıiacak. bir camiye gereken yardımı yapacaktı. Yapmas ı lazımdı. Çünkü iskeç.e günden g.Qne gelişiyor büyüyordu. Bir .kpy olm.akt.an çıkmış, pek önemli ol mas~ bile bir· kasaba halini alı:ııı.ştı ve i_baçl_et yerleri yetersizdi. Bu yüzden yeni bir caminin ya-
.:pımına l~arar· verilmi_ştl. Yapım masraflar.ının karşı lanması için de ahali.den p&ı:a toplaniyor, h.erkes de kuvvetinc.e bir şeyler vermeğe _ç~lışıyoı·du. Ve işte ._şimdi de sıra O'na gelmişti. Tahsildar:
__.:...Evet Ağa, ne kadar yazalım? . D.emin_çl.eı:ı b.eri konuşmay.an Ağa bu sefer ağır dudaklarını oy-
' n.Mtı.
- .B.e.nden. hiç yazmayın. Dedi. . Olacak şey değildi. Ağa, Şu fakir fukarayı koruyan onlara elin
den gelen yardımı esirgemeyen Ağa, neler söylüyordu. Ağa karşıs ındakilerinin öyle afalladıklarını görünc·e hafiften
gülümsedi ve sonra öksürerek: · - Ben bir ·şey yazdırmam, lakin bir teklifim var sizlere. İzin
verirseniz bırakın ben yalnız başıma şu camii Allah rızası için y~payım. Yapayım ki ölümümden sonra da amal-i· hasene (iyi işler) defterim kapanmasın. Ruhuma fatihalar okunsun, dedi.
Böylece Ağa, ·çınar camiinin yapımını üzerine almıştı. Gerçi biliyordu. · Belki de bütün s.erveti, v·arı yoğu gidecekti. Ama
- 100 - .,
bundan. ne çıkardı? Servet çalışarak. tekrar elde edilebilir.di. Hele hele cami gibi bir hayrat için .. Herkesin gelip yaradanına iba-
sa derdini· döküp. dert dinleyebileceği bir cami yapmak .. bir Tanrı evi kurm·ak ne büyük mutluluktu. Paranın bu saadet yanında. ne gibi bir değeri olabilirdi?.. ·
İşte Ağa bunları düşünerek camii yaptırdı. Sonra da arda. kalan servetini camiye vakıf olarak bıraktı. Bıraktı ki imamın.
müezzinin maaşı ödensin. Zamanla. cami harap olursa tamir edilsin. Gerekecek her tü~lü masrafı karşılansın ve )llUhtaçlara yar- · dım edilsin.
Bütün bu yaptıklarının zamanla bozulmayacağını, toplum hizmetinden başka · yerlerde kullanılamayacağını garanti etmek için de ta istanbul'a, Osmanlı imparatorluğunun «Evkaf Defterdarlığı>>na gitti. Memur kayıt defterlerini karıştırıp- o·nun vakfl• yesini bulunca Ağa'nın -sırtına vurarak:
\ . - Haydi'~Ağa gönlün rahat etsin. Sen artık malından mül-
künden Allah "iÇün, çıplak kalmışsın, dedi. Gönlü rahat, içi rieşe dolu olarak Ağa oradan ayrıldı. Artık
o, Tamı için toplumuna varını yoğunu adamış bir ÇIPLAK AGA idi. . .
TARİHÇESİ :
Çıplak Hüseyin Ağa bu camii Arşiv kayıtlarına göre 1775'te yaptırmış, malını mülkünü vakfetmiştir. 15 Şewal 1198 tarihli elimizde· bulunan vesikada bu husus Şöyle belirtilmiştir: ·« .. Kerime Habibe binti nam ha!unun y,edinde olup bin yüz seksen dokuz senesi Şa'ban-el muazzamenin üçüncü günü tarihiyle müverrahan ve ol tarihte Yenice-i Karasu naibi İbrahim ' Efendi dail.erinin imza ve hatmü haviye ve belde-i . ınezbur kazasına mülhak iskeçe sakinlerinden Çıplak Hüseyin Ağa· demekle arif sahib-ül hayrın eylediği evkafı .. »
Vesikalarda bahsedilen Kerime Habibe!nin mezarı , caminin kıbleye doğru sağ tarafında bulunmaktadır. Habibe Ha·nımın kim olduğu mezar taşında şu ş.ekilde belirtilmektedir:
ıcHüvel ·hayyül bakı ·
Çıplalt Ağanın Kerimesi Merhum· ve mağfure· el mul)taç, İla· Rahrnet-ü Rabbül gafur Habibe Hanımın ruhıçüil
Selvi ağaçları · ile donatılmış cami kabristanlığında ay_rıca kim ol'duğunu çıkartamadıÇlım 1257'de vefat etmiş Mestan Ağa
zade Hüseyin Ağa · ile 1227 (1812)'de vefat etmiş Merhum Çıp· lak Hüseyin Ağa'nın Validesi" Hanife Kadın yatmaktadır. Ne yazık ki camiin banisi ortalıklarda bulunmamaktadır. Oldukça genç yaş_ta öldüğü anlaşılan Çıplak Hüseyin Ağa kimbilir nerede yat-maktadır. ·
Çınar Camii" 1940 - 1950 yılları arasında Balkanlarda Bul- gar V.e Andartların işkence ve eziyetlerine dayanamayan soydaşlarımınız barınağı ödevini görmüştür. Orada kendilerine bir sığınak bulana dek .oturmuş binlerce aile kalmıştır.
. SANAT DEGERİ :
Çınar Camii iki kısımdan meydana gelmiştir. Türk halk mimarisinde Avrupa mimarisinin tesirini bu camide görmek mümkündür. Camiin asıl kısmının boyutları ·şöyledir:
Genişlik : 10 m. Yükseklik : 6 m. Uzunluk : 14 m. 140 metrekare olan asıl camiin tavanı çatı olup ortasında
yarım küre şeklinde içten bir kubbesi vardır. Duvarları 1 ryıetre kalınlığında olup pencer.eleri demir parmakiıklarla örtülüdür. Kıble duvarının ortasında süslü bir mihrap ve kenarında da birer pencere bulunmaktadır. Ters ~U) şeklind'e olan pence(el~r ortadan ikiye bölünüp, üst kısımlarının camları renklidir. Sağ v.e sol· duvarlarnıda cia İkişer pencere mevcuttur. Arka duvardan iç kısma ise. 4 m. derinliğinde ve 3 m. yükseklikte dört tahta direk üzerine oturtulmuş kadınlar kısmı mevcuttur.
Kıbley.e göre soldan 3 m-. önden de 3 m. olmak üzere asıl kısma bitişik bir ek mevcuttur. Burası hasırla döşelidir.
Camiin oldukça büyük bir avlusu vardır. Abdest almak için küçük. üzeri açık bir şadırvanı avlunun sağ tarafında durmaktadır. 1954'e kadar avlu duvarlarının tüm çevresi medrese olarak kullanılan o.dalarla çevriliymiş , fakat viranelikten bir de medresenin kalkmasından dolayı yıktırılmış. Yalnız sağ köşesinde iki oda onarılıp bırakılmış. Biri tabutluk ve odunluk olarak kullanılmaktadır. Diğerinde ise akli muvazenesini kaybetmiş zavallı bir yaşlımız barınmaktadır.
Abdesthane de orada bulunmaktadı r.
Camiin arkasında bugün ev olarak kullanılan bina yakın zamana kadar imaret olarak kulanılırmış ...
- 102 - .
VEZİR MUSAHİP MUSTAFA PAŞA CAMİİ
Bu cami H. 1085: 1675'te Vezir Musahip Mustafa.Paşa tarafından Han ve Hamamı?! birli~te yaptırılmıştır. Ne yazık ki Han v~ Hamam yıkılmış , bugün yalnız cami kalmıştır. Sanat bakımından taşıdığı özellik ise 1.7'nci asırda yapılmış olmasına rağmen
ıs inci asrın özelliklerini taşımasıdır. Btı bakımdan Türk sanat . tarihindeki yeri önemlidir. ·
· İki zelzeleden sonra Bulgarlar 1943'te caml'i yakmı ş, iki . minaresini de yıkmışlardır. Bu güzel anıtın sanat değerini takdir eden Yunan Kralı Pavlos 1958'de camii tamir ettirmiş ve günümüze kadar korunması nı sağlamıştır. Ancak bugun ibade-
i te açık olan bu camiin durumu çok kötüdür. Muhakkak tamire ihtiyaç vardır· Restoresinin yapımında eski ptana dikkat edilmesi şarttır. Kitaöesi giriş kapısının üzerinde olup şöyledir:
.. vezirin meşrebi ası~ır memduh-u dilara Ki itmiştir muvaffak hayra zatı hazret~i mevla Livechillah idüp bu camii ziberidini itmam Kılup .sen cennetini hasfı eyledi ihya "Mutaf-ı kutsıyan ola bu mabed haşra dek Y.a Ra~ Ola carub sahni anberini kevni havra Düa eyle dedi itmamın tarihi nam ı
Kabul der ki ola .ey Musahip Mustafa Paşan
BEKTAŞİ TEKKESİ
Küçüklüğümü hatırlarım. Okuldan salınıp da evlere yollandık mı, benim gibi arkadaşlarımla bile (beraber) hemen hemen her gün Tekkeden geçerdik. Kafes örgü teli ile kapatılmış pencereden içeriye biraz korku, biraz saygı ile bakar, içerideki türbeyi hayal meyal görürdük. Merak dolu gözlerimiz ninelerimizin kış geceleri, tekkelerde yatan evliyalar hakkında anlattıklarını araştırmak, bu tekkede de göı·mek istiyorduk. Hani şöyle türbeden ak sakallı, nur gibi parlayan Evliya baba çıksın, abdest alıp namazını kıldıktan sonra bizlere:
......... Dileıin benden ne dilerseniz, desin. Bizler de isteyeHm. Çok, ama çok şeyler. Şeker, para, bisiklet,
·kalem. defter ve bir sürü oyuncak. Gerçi ninelerimiz, dedelerimiz bizlere «Yiyecek değil , şefaat dileyin" diyorlardı. Çünkü Yunus Emre; Hacı Bektaş Ve.li 'den şefaat yerine yiyecek istemiş, sonradan çok pişman olmuştu. Ama bizler şefaatın ne olduğunu, yenilip yen-
- 103 - .
mediğini bilmediğimiz için. oyuncaklar dilemeyi daha uygun bulu. yorduk. Her halde bu yüzden de, bir müddet içeriye bakıp biİdi
ğimiz· duaları, küçük Kur'an sürelerini okuduğumuz. halde Ev.liya ba. ba bize görünmüyordu. Biz de «yarın göı:ünür" ümidiyle, giysilerı. mizin· bir kenar.ından- bir iplik çıkam, her nedense kafes örgü. te. line bağlayıp evlerimize koşa koşa giderdik .. .
· Yıllar geçti· aradan. Geçti ama. tekkede · değişen bir şey yok. Bir ölüden derman arayan, küçüklüğümde· benim de yaptığım gibi medet·bekley.eı:ılerin uğı:ak yeridir yrne orası. Mumlar yakılır, adak. lar- adanır, g·iy.sif'c~ı:den · bir· iplik ı;:ıkar-ılıp yine pencereye asılır ..
Bir z·amanlar beni· ve arkadaşlarımı, şimdi de- bir: sürü zavallı insanları aldatan bu. tekkenin. sıı:rı : nedir acep ·orada yatan atala. rımız· ·kiml·erdir? İnançları ne imiş?'..
Bu soruların karşılıklarını alabilmek, atalarımızı daha iyi öğrenebilmek için .en sağlam beş vurul;:ıcak kaynak yine· orasıdır. Tekkenin kendisi, yazılmış kitabeleridir-,
Bu yüzden ilkin tekkenin dış kapısı üzerinde bulunan kitabeyi okudum: ·
(İdüp bezl-i himem Hacı Hasib baba Kerim-i mü tad Mücedded eyledi bu iskeçe dergahını b.ünyad Hem İbrahim babadır ta bu rütbeye bais-i aqad Bin üçyüzde çırağ.ın avn-i Hak la itirilir ikad) Hacı Hasib Baba, İbrafi'im BaQa ile birlikte bur~sını tam bir·
asır önce temelden yaptırmışlar. Onların sülal~sinden olup, bugün bi~ hayli yaşlı olan Emine Hanımı ziyaret ettiğimde titrek bir sesle: (Ah demişti.. Ben hep orada büyüdüm. Çok g~zel, bir evdi. Bir köşesinde de tekkemiz vardı. Güllerle, çeşitli ağ.açlarla donatıl
mış bir bahçesi, hatta ş·adırvanları. fıskiyel.eri bile . vardı ... ) Oysa bugün oradan yol geçince, yıkıntı ve çalılardan başka· bir iz kalmamış ....
İç tarafa geçtim. Sonra evin bahçesinde bir hayli me~ar taş-. ları. bu topraklar üzerinde eskiden başkaliıı:ının da hayat sürdük- : !erini. gösteriyordu . Onlar da bir zamanlar bu toprağı çiğnemiş, ömürlerini yitirmiş şimdi de bir"avuç topral<'olmuşlşrdı.
Yan taraftaki ,evde, buralarını temizlemek karşılığında oturnıı kiracılardan izin alıp tekkerıin içine girdim. Burnuma hafiften bi~ yağ kokusu geldi.
Kubbe şeklindeki tavandan türbenin üzerine doğtu bir avize sarkıyor. Yan duvarlara . işlenniiı;;, fakat za~anla:.yah silinmiş şekiller dikkat çekiy.or. Fakat· en faz.la ilgi çeken· de: giriş.. kapısı·
- 104· -
nın karşısında. bulunan köşede, tahtadan yapılm1ş bir· yer mimberidir. Bunun uç kısmına eski harflerle «Allah" kel!mesi oyulmuş-. Alt kısmına da alt-alta, aynı şekilde oyulmuş «Ya Muhammed», .. va Ali», .. ya Hüseyin .. kelimeleri var. Bunlardan bi r B.ektaş1 tekkesinde bul-unduğumun farkına- vardım. Bektaşiliğin ne olduğu
nu ise kısaca öğrenmek için aşağıdaki yazıyı okudum: .. ,Yeryüzünde hayli . geniş bir kitleye hi~ap eden Bektaşi tari
katının önderi olan ve Bektaşil'erin piri gözüyle bakilan Hacı Bektaş Veli, bir tarikat kurmayı v.e pir olarak başına geçmeyi asla düşünmemişti. O sadece bir mürşitolarak ortaya çıktı-, insan sevgisini ve insanlığı dünyada her şeyin üstünde tutma inancını insanlara yaymaya çalıştı ömrü boyunca. Bir görüşe göre, Hacı Bektaş Veli, Anadolu'ya yerleşmiş bulunan· Türkleri irş:at için-, hocaları Ahmet Yesevi'nin tal.ebesi olan Lokman Perende ile Seyyid Muhammet terafından vazifelendirilinişti. Üzerine ayrıca TÜrkleri birleştirmek, aralarındaki geçimsizliği kaldırmak ve kardeş kılmak görevini de alarak Horasan'dan kaı:de.şj Mente.ş il.e. birlikte ayrılmıştı. Hacı
Be~taş'ın Anadolu'daki ilk durağı ·Sıvas oldu, oradan Amasya'ya geçti. Halifesi olduğu Babai tarikatı şeyhi Baba İshak'ın vefatına kadar Amasya'ya kaldı, Sonra. bugünkü Kırşehir'in güneydoğusuna
rastlayan Suluca Karahöyük'e gitt. Burası. Selçuk hükümdarı A_laed-din Keykubat tarafından savaşlarda büyük yararlık gösteren Horasanlı Yunus adında bir askere «Yurtluk" olarak verilmiş ufacık bir. konak yeriydi. Sadece 7 haneden ibaret olan ve bir obayı andıran bu konak yerine Horasanlf Yunus'un oğlu İdris'in konu'ğu olarak yerleşti
Hacı Bektaşi Veli bir din adamı, bir yenilikçi. bir _düşünür,
bir sosyolog, bir maneviyatçı, bir ziraatçı ve tam bir Türkçü idi Bütün bu öz~llikleriyle insaaların gönülierine kolaylıka girmesini başardı.
Hacı Bektaş, Suluca l<arahöyük'ü halk üniversitesi haline-· getirdi, bu arada geleceğin birçok mutasavvıf ve bilginlerini deyetiştirdi. Bu öğrencilerini çeşitli diyartarda açtığı ccKı.rk Ocak .. lara gönderdi, buralarda vazifelendirdi onları. Görü.şlerini etrafa yaymakta bu öğrencilerin pek önemli rolü oldu. Yunus Emre'nin ho_cası olan Hacı. Bektaş'~ «Taptuk (bulduk) Padişahım» dediği
için bu isiml.e · anılan Taptuk Emre, Sarı Saltuk, Geyikli Ahmed Baba, Abdal Musa, Ahi Evren, Balkan ülkelerinde büyük hizmetler gören Kızıl Deli ·sultan (diğer namı Seyid Ali) Kaygusuz Abdal ve Pir Sultan Abdal bunların arasında idiler.
10S:- -
Bektaşi inancına göre Osman Gazi . ilk Osmanlı İmparatorluğunu kurarken Hacı Bektaş'ın fikrinden faydalanmış, kurulan orduya dua etmiş ve yeniçeriler de kendisini «Pir» olarak tanımışlardır. Hatta elini bir askerin başı üzerine koyup dua ettiği
zaman arkaya doğru sarkan kol yerinin hatırasına yeniçeriler serpuşların arkasını ·bi.r yen gibi uzatmışlar arka}_'a doğru. H~cı Bektaş Veli, yeniçeriligin kurulmasından, hatta Sultan Orhan'ın doğumundan çok ö.nce vefat .ettiği için bunların doğru olmasına imkan yoktur. Ancak Yeniçeri ocağında Bektaşiliğin hakim olduğu ve yeniçerilerin kendilerine «Taife-i Bektaşiyan» dedikleri gerçektir. Ve y.eniçeri ocağındaki bu eğilime uyan· Yavuz Sultan Selim'in de Bektaşi tarikatına girdiği bilinir. Yavuz, · Osmanlı hanedanı içinde Bektaşiliği kabul eden tek. padişahtır.
Hararet nardadır sacda değildir Keramet baştad.ır tacda değildir Her ne arar isen kendinde ara l<udüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir
Sakin ol. kimsenin gönlünü yıkma Gerçek erenlerin izinden çıkma Eğer adam isen ölmezsin korkma Aşığı kurd y.emez. uc'da değildir ...
Diyen Hacı Bektaş Veli, vefatından sonra daha büyük önem ve değer kazandı. Bu büyük önem karşısındadır ki vefatından .. yıllar sonra torunlarından Balım Sultan tarafından onun görüş
lerinin ışığı altında bir tarikat _kuruldu ve adına Bektaşilik denildi· Bundan sonra Suluca l{aralıöyük daha büyük önem kazandı
ve Hacı Bektaş adıyla anılmaya başlandı'. Hacı Bektaşi . Veli'nin kabrinin · bulunduğu y.erin çevresi bir ziyaretgah, bir Bektaşilik merkezi haline geldi ~ Hacı Bektaş Veli'nin medfun bulunduğu ve uHuzur-u Pirıı adıyla anılan türbe ise Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldı.
(İnsanoğlu, bütün mahlukat ve mevcudattan kutsaldır . Ulu Tanrı , Hazreti Adem'i yaratırken .kendi nurunu ve cemalini ona vermiştir. Tanrı , insanı kamilin özünde ve yüreğindedir.) görüşü
· Bektaşiliğin ana prensibini teşkil etmektedir. Allah'ı ve Peygamberi tanıyan ve Hazreti Ali'y.e· bağlı olan Bektaştler şu yedi prensibe bağlıdır: insanlık, iyilik, adalet, hürriyet, müsavat, çalışkanlık, aşk ..
-' 106 - .
Öğrendiğimiz gibi Bektaşi Babaları yeniçeri ·ocaklarına iyi·ce girmiş Balkanlara, Tuna kıyı larına, Arnavutluk'a kadar uzanmışlardır. Bunlardan biri ol'an Hacı Has ip Baba'nın Tekkesini · gözlemeye devam edelim ..
Giriş · kapısını11 tam karşısındaki duvarda çivil.ere asılmış
eski zamanlara ait, çeşitli büyüklükte küflenmiş baltalar bilhasha dikkatimi çekti. . Bunların küflerini gidermeye · çalıştığ ım an ise baltanın demir kısmı . üzerinde bir türlü ç ı karamadığım yazı
ların varlığını gördüm Nihayet onları ~ırakıp asıl okumak istediğim yan taraftaki kitabeye eğildim . . Kitabede şunlar yazıhydı:
Hacı Has·ib Baba kim bu dergah-ı irşa:tta Mürşid-i agah idi sebeb-i sülük~ aşinay
• • · 1.t '*
Lücce-i tevhide gark olmuştu zikr-i Hak ile Eyleme.zdi sohbet-i efsanei çun çıray ·
* (:. ...
Vakaat-ı Kerbelayı yad idüp l.eyl-ü. nehar AIH matemle hemişe eyler idi hOy~u hay
Himınet-i .Pir ile say etti muvaffak oldu hem Yaptı bir deı-galı olup ihya bu cay-ı dilgüşay
Alem-i ukbaya seyyah oldu seyran etmeğe Şafii mahş.eırde olsun hamse-i ali abay
* * " ..t
Cevher-i hüzn ile Hilmi ('') söyledim tarihini Ravza-i cennet ola Yarab Hasib Babaya cay
Sene: 1304n
(" ) Hilmi : 19'ncu asır Tekke şairlerinden olup a.sıl adı Mehmet Ali Hilmi Dede Baba'dır.
KÜTÜKLÜ TEKl<E
Bu yatır, kesme taşlarından ve yapısından anlaşıldığı na
gör.e 15'inci asrın sonlarında inşa edilmiştir. Büyük bir şahsiye-
- 107'-
. . tin' yatırı· olduğu muhakkaktır· İki kısımdan: mürekkeptir-. Giriş kısmı•, ki harabe: halindedir ve· asıl türbenin bulunduğu kısım;
Günümüze kadar ayakta· kalabilmesinin tek nedeni onu koru-· yan efsanesidir. Bu yatır bugün tamamen· bir Yunanlıriın ar~zis·i içerisindedir. Bundan 5 yıl öncesi ·de mal sahibi Yunanlı türbeyi v.e de- TekkeY.i yıkmaya· yeltenmiş-. O kısım bugün de yıkıktır . . Fakat hemen .ertesi gün Yunanlı hastalanmış'. Hiç bir 'doktor da 1:edav.i edemiyormuş. Ümitsizliğe kapılan hasta Yunanlı .. bir ge-· ce- rüyasında· Tekkeyi yıkmaya- yeltendiği . için· bu hastalığa yakalandığını · görmüş. Yıkımdan vazgeçtiğini bildirince de hastalığı ·
geçmiş. Eğer ufak bir kazı Y.apılırsa bu yatırım kime ait .olduğu- . nu gösteren kitabe~ini bulmak mümkündür.
İSl<EÇE'NİN HALVETİ TEKKESİ
Bugün lskeçe Müftülüğünün barındığı binanın yerinde eskiden bir tekke varmış. Halveti Tekkesi. Kurucularının yatırlarına dokunulmamış, ~ezar taşl'arında aynen şunlar yazılıdır:
Hem tarik-ıl Halvetiyyet ü İbraili Merhum Şeyh-ül Hac Ahmed Efendi Aleyhi rahmet-ül hadi Lisenetü hams hamsin ve mieteyn Ve elf. Sene 1255.,.
Ya Hü 2. - Ey bu bizim faniden bugün kıldım güzar
Hü deyü canan ile can atup kıldım sefer Ç~nkü bu mülk fenanın ahıri fırkattır Arif olan _fırsatı· fevt eylemez budur hüner Ew.e·ı biladi Çerkeştir buldum bunda karar Hem tarık-ı Halveti pirimiz $abanidir İsmüş Şeyh Hacı Ali dedi Rabbülgafur.»
TÜRK ÇESMELERİ . .
Batı Trakya'nın her köyünde Osmanlılardan kalma kalıntılar
görmek mümkündür. Camiler, tekkeler, türbeler, ·mezar· taşları. v_e de. bugün kullanılmayan- çeşme1er: Art niyetli lJazı Yunanlılar
- 1087-
tarafından devamlı tahrip edilen bu kalıntılardan :birkaçını göre-lim. ı
lskeçe'nin Pırnarlık mahallesinde bulunan fa.kat Yunan ida-recileri tarafından kitabesi kırılan sebilin yazısı şöyleydi:
uAli Kamil Bey Efendi bu hayr.ata olup ·bani Bu suyu bud-u matemle akıttı fi sebilillah İçenler okusun bir fatiha da merhumun Hüseyin aşkına ab-ı zılal olmuş min ındillah Binüçyüz yirmidört tarih-i cemali N.e rıza .oldu bu _çeşme Cemal Bey yaptırdı maşallah.
Sene 1324.» iskeç.e'ye bağlı Höyük köyünde bir çeşme kitabesi:
«İskeçe ·kazasının ·Boyacılar· karyesinden >retim . o.ğlu Osman- Ağanın kerimesi Ve Hor.oslu ·karyesinden Hüseyin oğlu İbrahim zevcesi ·Fatıme
Sene 1338.» Yine İske.çe '.~e bağlı Hemetli Köyünde bir başka kitabe:
u Rızamı hak içün .. idip malik Sekıyyühüm, benim maksudı anın C.enk mevla cami Benüp ağanın Ahırette ali kılsın makamın.
Sene 1201.»
Bugün İs.keçe'nin Yunanistan topraklarına katılması üzerin·den 60 sene geçmiştir. Yuna'nlılar her ·ne kadar Türk mahallelerini dağıtmış, onları göçe zorı·amış, Türk an'anelerini yıkmaya, onları Türklüklerini unutturmaya çalışıyor.larsa da tarih 550 yıl boyunca _yazdıklarını asla silmiyecektir. Milli bayrağımızın himayesinden, ne kadar uzak olursa olsunlar orada yaşayan Türk varlığı manen bizden hiçbir zaman ayrılmıyacaktır.