Top Banner
9. BÖLÜM / CHAPTER 9 OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ THE PRODUCTION OF ARTIFICIAL LIMBS IN THE OTTOMAN EMPIRE Kamuran ŞİMŞEK* *Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Denizli, Türkiye e-posta:[email protected] DOI: 10.26650/B/AA09.2020.007.09 ÖZ Sun’î kelimesi sözlüklerde yapma, takma, uydurma, sahte, doğal olmayan anlamlarında kullanılırken, sun’î uzuv ise çeşitli sebeplerden dolayı organlarını yitiren insanların hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla imal edilen aletlere verilen isim olmuştur. Tarih boyunca insanlar vücut bütünlüklerini korumaya çalışmış ancak savaş, hastalık, kaza, doğal afet gibi nedenlerden ötürü el ve ayaklar başta olmak üzere çeşitli organlarını yitirmişlerdir. Vücudun herhangi bir organının özellikle de kol veya bacağın tamamının ya da bir bölümünün cerrahi bir operasyon neticesinde kesilmesi anlamında kullanılan ampütasyon, tarihin ilk dönemlerinden itibaren kullanılan bir teknik olmuştur. Operasyondan sağ kurtulanlar, ameliyat sonrasında oluşan kangren ve enfeksiyon nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir. Zamanla tıp alanındaki gelişmeler neticesinde ölümlerde düşüş yaşanmış, bu ise sun’î uzuv üreten kurum ve kişi sayısını arttırmıştır. Çalışmada, sun’î uzuv üretiminin dünyadaki gelişimi ile bunun Osmanlı Devleti’ne olan etkileri hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Arşiv belgeleri ve ikincil kaynaklarda yer alan bilgiler doğrultusunda, dünyada ve Osmanlı Devleti’nde sun’î uzuv üretimi hususunda meydana gelen gelişmeler tespit edilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, engelli, sun’î uzuv, II. Abdülhamit ABSTRACT As the word “sun’î” means artificial, false, fabricated, fake, or unnatural, the term “sun’î uzuv” (artificial limb) has been applied to tools manufactured for the purpose of easing the lives of people who have lost their limbs. Preservation of physical integrity has been a major concern for humankind throughout history; nonetheless, people have lost limbs, mostly hands and feet, through war, illness, accident, natural disasters, etc. Amputation, meaning the surgical removal of a body part either in whole or in part, has been used since the ancient times. Those who managed to survive the operation often lost their lives due to gangrene and postsurgical infection. As a result of developments in the field of medicine, numbers of deaths decreased, leading to an increase in the number of institutions and people producing artificial limbs. This study aims to provide insight into the development of artificial limb production globally, and its ENGELLİLİK TARİHİ YAZILARI
17

9. BÖLÜM / CHAPTER 9

Mar 24, 2022

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ

THE PRODUCTION OF ARTIFICIAL LIMBS IN THE OTTOMAN EMPIRE

Kamuran ŞİMŞEK*

*Pamukkale Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Denizli, Türkiye e-posta:[email protected]

DOI: 10.26650/B/AA09.2020.007.09

ÖZ

Sun’î kelimesi sözlüklerde yapma, takma, uydurma, sahte, doğal olmayan anlamlarında kullanılırken, sun’î uzuv ise çeşitli sebeplerden dolayı organlarını yitiren insanların hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla imal edilen aletlere verilen isim olmuştur. Tarih boyunca insanlar vücut bütünlüklerini korumaya çalışmış ancak savaş, hastalık, kaza, doğal afet gibi nedenlerden ötürü el ve ayaklar başta olmak üzere çeşitli organlarını yitirmişlerdir. Vücudun herhangi bir organının özellikle de kol veya bacağın tamamının ya da bir bölümünün cerrahi bir operasyon neticesinde kesilmesi anlamında kullanılan ampütasyon, tarihin ilk dönemlerinden itibaren kullanılan bir teknik olmuştur. Operasyondan sağ kurtulanlar, ameliyat sonrasında oluşan kangren ve enfeksiyon nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir. Zamanla tıp alanındaki gelişmeler neticesinde ölümlerde düşüş yaşanmış, bu ise sun’î uzuv üreten kurum ve kişi sayısını arttırmıştır. Çalışmada, sun’î uzuv üretiminin dünyadaki gelişimi ile bunun Osmanlı Devleti’ne olan etkileri hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Arşiv belgeleri ve ikincil kaynaklarda yer alan bilgiler doğrultusunda, dünyada ve Osmanlı Devleti’nde sun’î uzuv üretimi hususunda meydana gelen gelişmeler tespit edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, engelli, sun’î uzuv, II. Abdülhamit

ABSTRACT

As the word “sun’î” means artificial, false, fabricated, fake, or unnatural, the term “sun’î uzuv” (artificial limb) has been applied to tools manufactured for the purpose of easing the lives of people who have lost their limbs. Preservation of physical integrity has been a major concern for humankind throughout history; nonetheless, people have lost limbs, mostly hands and feet, through war, illness, accident, natural disasters, etc. Amputation, meaning the surgical removal of a body part either in whole or in part, has been used since the ancient times. Those who managed to survive the operation often lost their lives due to gangrene and postsurgical infection. As a result of developments in the field of medicine, numbers of deaths decreased, leading to an increase in the number of institutions and people producing artificial limbs. This study aims to provide insight into the development of artificial limb production globally, and its

ENGELLİLİK TARİHİ YAZILARI

Page 2: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ134

Giriş

İnsanların bir kısmı engelli olarak dünyaya gelirken bir kısmı da daha sonradan başına gelen bir olay neticesinde engelli olabilmektedir. Engelliliğin büyük çoğunluğu doğumdan sonra meydana gelen olaylar neticesinde oluşmaktadır. Bunlarda dış faktörlerin etkisinin yanı sıra insanların kendi kusur ve tedbirsizliklerinin de önemli payı vardır. Doğuştan herhangi bir engeli bulunmayanlar savaş, hastalık, doğal afet, iş kazası, yanlış tedavi ve yaşlılık gibi nedenlerle engelli kalmışlardır. Tarih boyunca engellilik gerek doğuştan gerekse de sonra-dan olsun hep var olmuş, devletler engelli vatandaşları için politikalar üreterek yaralarını sarmaya çalışmışlardır. Osmanlı Devleti’nde de gerek doğuştan gerek sonradan engelli olan vatandaşların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunulmuştur.1 Padişahlar engelli ve yoksullara atiyyeler dağıtmanın dışında emeklilik fonları oluşturmak, yardım kampanyaları düzenlemek ve hastaneler kurmak gibi yeniliklerle toplumun yardıma muhtaç bireylerine sahip çıkmaya çalışmıştır. Klasik dönemde yoksulların ve engellilerin ihtiyaçlarını gidermek amacıyla vakıflar kurulmuş ancak bunların zamanla işlevini yitir-mesinin ardından merkezi devletin güçlenmesiyle birlikte vakıf gelirleri maliye hazinesine aktarılmıştır. Evkaf Nezareti’ne bağlı olarak çalışan kimseler de devletin maaşlı memurla-rı konumuna geldikleri için yoksulların korunması, devletin sorumluluğu altına girmiştir. Devlet, Muhtacin Tertibi ile yoksullara belli bir yönetmeliğe bağlı olmadan maaş vererek daha önce vakıflar eliyle gerçekleştirilen harcamaları artık Maliye Nezareti bütçesinden karşılamaya başlamıştır.2

19. yüzyıl Avrupa ve Osmanlı Devleti’nde önemli değişimleri beraberinde getirmiş, insana gösterilen değerin artmasıyla birlikte engellilere daha fazla haklar verilmiş, sağlık hizmetleri gelişmiş ve devletlerin vatandaşlarına sosyal destek sunmaya başladığı bir dönem olmuştur. Osmanlı Devleti, içeride ve dışarıda pek çok siyasi, ekonomik ve toplumsal olayla uğraş-masına rağmen halka sosyal destek sağlama hususunda çaba göstermiştir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar bazen bu yardımların tam anlamıyla yapılmasını engellemiş

1 Kamuran Şimşek, II. Abdülhamit Dönemi Osmanlı Devleti’nde Engelliler ve Engelli Politikaları (1876-1909) (Doktora Tezi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017), 86.

2 Muhtacin Tertibi’nden kimlerin istifade ettiği, ödenen maaşların miktarı, maaşlar üzerinde yapılan düzenlemeler ve uygulamanın işleyişi hakkında bkz. Mehmet Ali Düzgün, Sultan II. Abdülhamid Döneminde Muhtacin Maaşı Uygulaması (Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2009).

effects on the Ottoman Empire. An additional aim is to trace developments in the production of artificial limits globally and in the Ottoman Empire, based on the evidence of archival documents and secondary sources.

Keywords: Ottoman Empire, disabled, artificial limb, Abdulhamid II

Page 3: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

135Kamuran ŞİMŞEK

ancak yine de toplumdaki ihtiyaç sahibi, fiziksel engelli, savaş gazisi ve yoksul vatandaşlara yardım edilmeye çalışılmıştır. Devlet, 19. yüzyıl boyunca sosyal hayatın birçok alanına nüfuz etmiş, daha önceki dönemlerde devletin sınırlı bir şekilde ilgilendiği alanlara bu yüzyılda daha fazla müdahale edilmiştir. Halkın huzurunu ve sağlığını garanti altına almak ve üretim faaliyetlerini geliştirme amaçlı bu politikalar, devletin bir sosyal devlet biçimini kazanmasının önemli bir göstergesi olmuştur.3

1. Sun’î Uzuv Üretimine Dair Kısa Bir Tarihsel Not

Uzuvların kesilmesi ve ameliyat esnasında kullanılan ağrı kesicilerin kullanımının büyük bir tarihsel geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Ampütasyon,4 tarihin ilk dönemlerinden itibaren kullanılan bir teknik olmuş ve ilk zamanlardan itibaren insanların el, kol ve bacak gibi organları çeşitli nedenlerden ötürü kesilmiştir. Özellikle toplumların birbirlerine üstünlük kur-mak için yaptıkları savaş dönemlerinde yaralanma vakaları artmıştır. Savaşların neden olduğu ampütasyonlar dışında özellikle Ortaçağ’da el, kol ve kulak kesme gibi fiziksel cezaların yargı sürecinin ayrılmaz bir parçası haline geldiği dönemlerde engelli sayıları artmıştır.5 Yapılan ilk ampütasyonlar aşırı kan kaybı ve kan zehirlenmesi sebebiyle ölümle neticelenmiş, operasyon-dan sağ olarak kurtulmayı başaran az sayıdaki hasta ise ameliyat sonrasında oluşan kangren ve enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bu operasyonlarda acele hareket edilerek bir an evvel ameliyatın tamamlanması için çaba sarf edilmiştir. Bazı durumlarda ise insanlar kendi cerrahları olmuş ancak çoğu zaman bu teşebbüs ölümle sonuçlanmıştır.6 İnanılmaz bir acıya sebep olmasının yanında ameliyat sonrası oluşan kan kaybı ve şok durumu ile mücadele etme konusunda tecrübe eksikliği bunun en büyük nedeni olmuştur.

19. yüzyılın ortalarına doğru insanların dokularına yerleşen zararlı canlıları öldüren anti-septik ile ağrılarını dindiren anestezinin operasyonlarda uygulanmasıyla birlikte doktorların odaklandıkları alanları özel cerrahi teknikler, dokuyu koruma ve ameliyat sonrası oluşacak durumlarla mücadele teşkil etmiştir. Yapılan çalışmalarla, yapay uzuvların fonksiyonları tek-nik gelişmelerle arttırılmasının yanında ameliyat esnasında ve sonrasında ölüm oranlarını dü-şürmeye yönelik çabalar sarf edilmiştir. Teknolojik gelişmeler ve materyallerdeki değişimler, hem operasyonlarda hem de protezlerde ilerlemelerin kaydedilmesini sağlamıştır. Hükümetler

3 Nadir Özbek, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyal Devlet Siyaset, İktidar ve Meşruiyet 1876-1914 (İstanbul: İletişim, 2011), 47.

4 Ampütasyon: Vücudun herhangi bir organının özellikle de kol veya bacağın tamamının ya da bir bölümünün cerrahi bir operasyon neticesinde kesilmesi, kesme, kesim anlamlarına gelmektedir. Ekrem Kadri Unat v.dğr., Osmanlıca Tıp Terimleri Sözlüğü (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2004), 453.

5 Irına Metzler, A Social History of Disability in the Middle Ages Cultural Considerations of Physical Impairment (New York: Routledge, 2013), 13.

6 John Kirkup, A History of Limb Amputation (Londra: Springer, 2007). 10.

Page 4: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ136

de yasal düzenlemelerle buna katkı vermiş ve özellikle savaşlardan sonra kendileri adına çalışan protez araştırma kurumları için kaynak temininde bulunmuşlardır.7

Tarih boyunca protez ve ameliyat tekniklerinde önemli gelişmeler meydana gelmiştir. 1517 yılında Strasburglu Hans von Gersdorff (1455-1529), kanı kontrol etmek için kom-prasyon (baskı) turnikesi ve dağlamanın kullanımını tarif edene kadar, operasyon sırası ve sonrası kanamalar en temel problemi teşkil etmiştir. Hans von Gersdorff’un bir başka öne-risi de kesilen uzvu inekten alınan kas veya domuz mesanesiyle, yaranın da ılık bir yağ ile kaplanmasını tavsiye etmektir. Fransız ordu cerrahı Ambroise Pare (1510-1590), ilk olarak Hipokrat tarafından kullanılan bandajın tekrar kullanımını başlatmıştır. Bu teknik kesilen uzvu ezmekten, kaynar yağa batırmaktan veya daha önceki çağlarda kanı durdurmak için kullanılan diğer dağlama yöntemlerinden daha başarılı olmuştur.8

Wilhelm Fabry (1560-1634), kangren olmuş parçanın üzerinden ampütasyonu ilk tavsiye eden kişi olarak ameliyattan önce kan dolaşımını durdurmak için bir çomak vasıtasıyla bandaj-la sıkıştırmayı tasarlamış, aynı zamanda Napolyon’un9 da cerrahı olan Dominique-Jean Larrey (1766-1842) 1803’te ampütasyon sonrasındaki acıyı dindirmek için dondurma yöntemini dene-miştir. Kalça çıkıntısından itibaren bölgeyi ampüte eden ilk kişi olarak tanınan Larrey’nin, 24 saat içinde 200 kadar ampütasyon yaptığı söylenmekte ve uçan ambulansların -savaşın bitmesini beklemekten ziyade savaş sırasında kullanılması için bu ambulansları ürettiği için- mucidi olarak da bilinmektedir. 1815’te Fransız Jacques Lisfranc (1787-1847) kol ve bacakların eklemlerden kesilmesi işlemini tasarlamış ve ayak tarak kemiği (eklem) kesmeyi geliştirmiştir; bu tasarım Lisfranc Ampütasyonu olarak tarihte yerini almıştır. Kişisel girişimlerin yanı sıra yüzyılın sonun-da kurulan gönüllü hastaneler de ayakları kesilen hastalar için yapay bacaklar imal etmişlerdir. Hastanelerde ortopedi bölümleri açılmış ve bölümün ihtiyacı olan ekipmanlar da satın alınmıştır.10

7 Bella J. May, Amputations and Prosthetics A Case Study Approach (New Delhi: Medical, 2002), 3.8 Pare’nin yaşadığı dönemde cerrahi müdahalelerde bulunan berber-cerrahlar bulunmaktadır. Berber-cerrahlar

küçük cerrahi müdahalelerin yanı sıra el-kol ve bacak gibi uzuvları da kesmişlerdir. Ambroise Pare’nin baba ve amcası da bu işle meşguldürler ve kurdukları cemiyetin üyeleri yaraların tedavisi, dağlama, apselerin açılması, merhem ve yakıların uygulanması gibi tıbbi müdahalelerde bulunmuştur. Pare, Latince ve Yunanca bilmediği için üniversiteye gidememiş ve berber-cerrah olmaya karar vermiştir. Paris’te bir berber-cerrahın yanında çalışmış ve daha sonra Hotel-Dieu hastanesinde revir cerrahlığı yapmıştır. Pare’nin bu meslekte asıl tecrübesi orduda yaptığı çalışmalar olmuştur. 1559’da Paris’e dönen Pare, bir kitap kaleme almış, kitap onun tanınmasını sağlamış ve sarayda cerrah olarak ölünceye dek çalışmıştır. Pare o zamana kadar uygulanan tıbbi tedaviye yenilerini eklemiş ve kesilen organlardan sonra bölgenin dağlanmasından ziyade damarların bağlanmasının daha doğru olacağını söylemiştir. Getirdiği bir diğer yenilik ise kangren olan dokunun sağlam olan kısmından itibaren kesilmesidir. Erdem Aydın, Dünya ve Türk Tıp Tarihi (Ankara: Güneş, 2006), 112-113; Ali Haydar Bayat, Tıp Tarihi (İzmir: Sade, 2003), 138-139.

9 Napolyon Dönemi’nde özellikle varlıklı kimseler için sun’î uzuvların üretimi artmıştır. Bu dönemde uzuvlar daha kullanışlı ve daha iyi tasarlanmış bir şekilde üretilmiştir. Kirkup, A History of Limb Amputation, 159.

10 Anne Borsay, “Disciplining Disabled Bodies The Development of Orthopaedic Medicine in Britain”, Social Histories of Disability and Deformity, ed. David M. Turner, Kevin Stagg (New York: Routledge, 2006), 98.

Page 5: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

137Kamuran ŞİMŞEK

Resim 1: Testere yardımıyla kol ve bacak kesme operasyonu11

Edinburglu James Syme (1799-1870) 1842’de ilk defa başarılı ayak eklemi ameliyatını yaparak bu işlemin kendi adıyla anılmasını sağlamıştır. Aynı yıl Crawford Long (1815-1878), ilk defa genel anestezi için eter kullanan doktor olarak tanınmış, Fransız psikolog Pierre Jean Marie Flourens (1794-1867) ise kloroformun anestezik özelliklerini 1847’de keşfetmiştir. Artan miktardaki eter ve kloroformun uygunlukları ameliyat yöntemlerinin iyileşmesine ve uzuvların daha fonksiyonel biçimde kesilmesine yardımcı olmuştur. 1867’de Joseph Lister (1827-1912) kendisine ait antiseptik ameliyatın prensiplerini yazmış; ameliyat sırasında ve sonrasında meydana gelen ölüm oranlarını belirgin bir biçimde düşürmüştür. Koruyucu ön-lemlere ve bakım hizmetlerinin gelişimine rağmen kangren gibi nedenlerle organ kayıpları devam etmiştir.12

Tıp alanındaki gelişmeler devam etmesine rağmen henüz istenilen seviyeye ulaşılamamış, acı, kanama ve ameliyat sonrasındaki tedavi için çözüm yolları tamamen bulunamamıştır. Özellikle yaralardaki enfeksiyonlar ameliyatları daha da zor bir duruma düşürmüş, başarılı geçen operasyonlar dahi ölümle sonuçlanmıştır. Ameliyat sonrası, açılan yaraların iltihaplan-ması ve aşırı kan kaybı gibi nedenlerle ampütasyon vakalarında ölüm oranı %45’lere kadar ulaşmıştır.13 Sanayi Devrimi ile birlikte makineleşmenin artması ve sanayide çok sayıda in-

11 Kirkup, A History of Limb Amputation, 75.12 Kirkup, A History of Limb Amputation, 13.13 Aydın, Dünya ve Türk Tıp Tarihi, 129.

Page 6: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ138

sanın çalışmaya başlaması, beraberinde insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen gelişmelere sebebiyet vermiştir. Uzun süre ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda kalan işçiler arasında bedensel yorgunluktan kaynaklanan iş kazaları meydana gelmiştir. Bunun neticesinde vücut-larının tamamını veya bir bölümünü buharla çalışan makinelere kaptıran insanlar, hayatlarının geri kalan kısmını uzuvsuz ya da sun’î uzuvlarla sürdürmek zorunda kalmışlardır.14

İtalyan Doktor Giuliano Vanghetti (1861-1940), proteze bağlı kasları doğrudan kullana-rak üst uzuv protezini güçlendirecek bir teknik geliştirmeye çabalamış ve bu teknik Almanya ve Arjantin’de daha da inceltilmiştir. İlk protez çalışmalarında yaşanan gelişmeler hakkın-daki bilgiler kısıtlı olmakla birlikte muhtemelen insanlar ihtiyaç duyduklarında bu protezi yapmışlardır. İlk yapay bacak Pare tarafından 1561 yılında icat edilmiştir. Bu icat, eklemlerin kullanılmasıyla üretilen ilk sun’î bacak olmasının yanı sıra dizinin altından ampüte olan in-sanlar için demirden yapılmıştır. Hollandalı Cerrah Pieter Andriannszoon (yak. 1625-1700) 1696’da, kilitsiz diz eklemine sahip bilinen ilk diz altı protezini tanıtmıştır. Amerikan İç Savaşı sırasında (1861-1865) yapay uzuvlara ve ampütasyon ameliyatlarına olan ilgi artmış-tır. Çünkü ampütasyon sonrası yaşamaya devam eden bireylerin sayısı fazlalaşmış, federal ve devlet hükümetleri de savaş gazilerine yapay uzuvlarının ücretini ödemeyi vaat etmiştir. James Edward Hanger (1843-1919),15 iç savaş sırasında ayağını kaybetmiş, parmaklarını ve ayak tabanını esnetmek için protezinin iplerini kauçuk desteklerle değiştirmiştir. J. E. Hanger, 1861’de Richmond Virginia’da kendi adıyla anılan şirketini kurmuştur. 1862 yılında Amerikan Kongresi, savaşlarda uzuvlarını kaybedenler için ücretsiz protez sağlanmasına yönelik ilk defa kanun çıkarmıştır. 1870’te çıkarılan bir kanun ile Amerika için savaşıp en-gelli kalanlara yapay uzuv hizmeti sağlanmıştır. Bu kanunla ayrıca her 5 yılda yenisini alma hakkı da tanınmıştır.16

2. Osmanlı Devleti’nde Sun’î Uzuv Çalışmaları: Uzmanların Eğitimi, Kurumsal Yapılanma ve Tedavi Faaliyetleri

Sun’î uzuvların İstanbul’da üretilmesine yönelik çabaların başlangıcı Sultan II. Abdülha-mid Dönemi’nde yaşanmıştır. II. Abdülhamid, ülkenin iç pazarına canlılık kazandırmak ve toplumun refah seviyesini yükseltmek için geniş bir kamu hizmeti programını uygulamaya koymuş, Tanzimat’tan beri uygulanan reformları sürdürerek merkezileştirilmiş bir hükümet sistemi oluşturmuştur. Kendisine karşı oluşan muhalefetin ardından topluma daha fazla nü-

14 Şimşek, “II. Abdülhamit Dönemi Osmanlı Devleti’nde Engelliler”, 30.15 Hanger, protezlerin içerisine lastik yastıklar yerleştirmesinin yanı sıra bacakları diz üstünden kesik olanlar için

de daha kullanışlı bir uygulama geliştirmiştir. Serap Alsancak, “Ortez ve Protez Tarihçesi”, Ankara Üniversitesi Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Yıllığı 1/1 (2000): 29.

16 May, Amputations and Prosthetics, 4-7.

Page 7: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

139Kamuran ŞİMŞEK

fuz edebilmek için, bağış ve yardım kuruluşlarının sayısını arttırmasının yanı sıra fakir ve ihtiyaç sahibi halkının koruyucusu olduğunu vurgulayan bir politika takip etmiştir. Toplu-mun yardıma muhtaç olan fiziksel engelli, iş kazası ve doğal afet mağduru olan bireylerine sosyal yardım hizmetleri sağlamıştır.17 II. Abdülhamid, özenle kurduğu hayır siyasetinde, kendisi ile halkı arasında herhangi bir aracı koymamaya gayret göstermiş, düzenlenen bütün yardım kampanyalarında kendi varlığını hissettirmeye çalışmıştır. Böylece yardıma muhtaç kimselerin tek koruyucusu olduğu imajını vermeye özen göstermiştir. Elbette kendisi de Cuma selamlığı sırasında fakirlere sadaka dağıtmak, sebiller inşa etmek, kış mevsiminde kimsesizlere odun ve kömür yardımında bulunmak, farklı gerekçelerle halka ve memurlara atiyye dağıtmak, cami yaptırmak, şehzadelerin sünnet törenlerinde yoksul çocukları da sün-net ettirmek18 gibi geleneksel hayırlara başvurmuştur. Ancak II. Abdülhamid, modern sosyal yardım ve sağlık kuruluşlarıyla bu geleneksel yardım programına yeni işlevler kazandır-mıştır. Artık sünnet törenleri herhangi bir yerden ziyade daha modern sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yapılan bu tür yardımlar basın aracılığıyla geniş halk kitlelerine ulaştırılmış böylece önceki uygulamaların birkaç adım ötesine geçilmiştir.19 Seleflerinden farklı olarak geleneksel hayırseverlik uygulamalarını daha modern, sistemli ve standart bir hale getirmiştir.20

Savaş, hastalık, kaza ve başka nedenlerle organlarını yitiren kimseler hayatlarının geri kalan kısmını fiziksel engelli olarak geçirmek zorunda kalmışlardır. Özellikle ateşli silahla-rın savaşlarda kullanılmasıyla birlikte askerler vücutlarının çeşitli yerlerinden yaralanmışlar ve bu yaraların zamanında layıkıyla tedavi edilememesi üzerine organlarını yitirmişlerdir. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda Kızılay tarafından doğu ve batı cephelerinde görevlen-dirilen Charles Ryan (1853-1926), yaralıların kolları ve bacakları kesileceği zaman kendile-rine durum anlatılarak rızalarını aldıklarını ve ameliyatları genellikle açık havada bir söğüt ağacının gölgesinde yaptıklarını anlatmıştır. Hastanelerde bulunması gereken aletlerin pek çoğunun mevcut olmaması ve hastaların acılarını dindirmek için onlara kloroform verecek derecede bilgili sağlık mensuplarının bulunmamasına rağmen görevini yerine getirmeye ça-lıştığını ifade etmiştir. Ellerinden vurulmuş halde ameliyat için sıranın kendisine gelmesini

17 İzi Karakaş Özbayrak, II. Abdülhamid Döneminde Uygulanan Sosyal Yardım Politikaları (1876-1909) (İstanbul: Libra, 2013), 14-15.

18 Sultan II. Abdülhamid tarafından 1907 yılında, Hamidiye Etfal Hastanesi’nde bir defada 2.757 çocuk sünnet edilmiştir. Sünnet edilen çocuklara hediyeler verilerek mutlu olmaları sağlanmıştır. Vahdettin Engin, “II. Abdülhamid ve Çocuklar”, II. Abdülhamid Modernleşme Sürecinde İstanbul, ed. Coşkun Yılmaz (İstanbul 2010), 343.

19 Özbek, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyal Devlet, 34-35.20 Özbayrak, II. Abdülhamid Döneminde Uygulanan Sosyal Yardım Politikaları, 11-12.

Page 8: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ140

bekleyen erler çayıra oturup sıranın kendilerine gelmesini beklemiş, yine diz kapakları bir top mermisi ile parçalanmış olan yaralı bir Türk askeri de kloroformu reddederek ameliyat yapılmasına izin vermiştir. Elleri ve ayakları kesilirken askerlerin hiç ses çıkarmamaları ve gözlerini hiç kırpmadan operasyonu seyretmeleri doktor tarafından hayranlıkla karşılanmıştır.21 1897 Türk-Yunan Harbi’nde bulunan Hans Dae de Türk askerlerinin tedavi olurken göstermiş oldukları tavır ve metanetten fazlasıyla etkilenmiştir. Ameliyat yapılırken ağrı kesici bile iç-meyen yaralı Türk askerlerinin en küçük bir acı belirtisi göstermeyerek operasyonun bitmesini beklemeleri doktorun oldukça ilgisini çekmiştir.22

Sun’î uzuv üretimi konusunda dünyada meydana gelen gelişmeler Osmanlı Devleti’nde daha geç bir tarihte yaşanmıştır. Buna rağmen Avrupa’da bu sahada yaşanan ilerlemeler takip edilmiş ve sun’î uzuv üreterek başkente gönderenler ödüllendirilmiştir. Örneğin, Haydarpaşa Hastahanesi’nde ücretsiz olarak tedavi gören yoksulların kullanması amacıyla Mösyö Fu-lon Bogasoni tarafından hediye olarak verilip Paris sefareti aracılığıyla gönderilmiş olan bir sandık sun’î göz söz konusu hastaneye ulaştırılmıştır. Bogasoni’nin ihtiyaç sahipleri için bu şekilde davranması devlet yetkilileri tarafından takdirle karşılanmış ve kendisine dördüncü rütbeden bir kıta mecidi nişanı verilmesi uygun görülmüştür.23

Önceleri bazı devlet adamları24 için Avrupa’dan satın alınan ve pahalı olan sun’î uzuvların İstanbul’da da üretilmesine yönelik çabaların başlangıcı Sultan II. Abdülhamid döneminde yaşanmıştır. Bu gibi işlerin başkentte de yapılmasını isteyen padişahın, Paris’e öğrenci gön-derilmesini emretmesi üzerine 1892 yılında bahriye25 ve tophaneden ikişer kişi olmak üzere dört kişilik bir subay heyeti bu şehre gönderilmiştir.26 Ayrıca sun’î uzuv üretimi konusunda verilen kararın arkasında durulmuştur. 27 Ağustos 1893’te Fransız Mösyö Tuş’un daha önce Paris’te sun’î el ve ayak fabrikasında çalıştığını ve Osmanlı Devleti’nde de bu işle ilgili uygun bir yerde istihdam edilme talebi, bu sanatı öğrenmeleri için Avrupa’ya öğrenci gönderildiği

21 Charles S. Ryan, Kızılay Emri Altında Pilevne ve Erzurum’da 1877-78 (Rus-Türk Harbi), çev. Ali Rıza Seyfioğlu (İstanbul: Milli Eğitim, 1962), 18; Uzuvların nasıl kesildiği ile ilgili olarak Henry Dunant da açık ve canlı bilgiler vermektedir. Henry Dunant, Solferino Hatırası, çev. Nermin Arpacıoğlu (Ankara: Türkiye Kızılay Derneği, 1964), 108-110.

22 Kamuran Şimşek, “Norveçli Doktor Hans Dae’nin Gözünden 1897 Osmanlı-Yunan Harbi’nde İlkyardım ve Tedavi Hizmetleri”, Tarih İncelemeleri Dergisi XXXIII/1 (2018). 165.

23 Başkanlık Osmanlı Arşivi (BOA), İrade Dahiliye (İ. DH), 688/48002.24 Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nde Masraf Nazırı Sadettin Paşa için iki defa Paris’ten protez bir bacak

getirilmiştir. Her sene yenilenmesi gereken bu ayağın üçüncü sefer getirtilmesi için yüksek bir miktar istenilmesi üzerine padişah uzuvların ülkemizde de yapılması için harekete geçmiştir. Cevat Alpsoy, Sun’î Uzuvlar ve Ortopedik Cihazlar (İstanbul: İsmail Akgün, 1951), 6-7.

25 Bahriye Nezareti tarafından Yüzbaşı Hüseyin ile İlhami Efendiler görevlendirilmiştir. Başkanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Babıali Evrak Odası (BEO), 476/35667.

26 BOA, Yıldız Mütenevvi Maruzat (Y. MTV.), 65/109.

Page 9: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

141Kamuran ŞİMŞEK

ve eğer kendisi işe alınırsa yurtdışına öğrenci gönderme işini sekteye uğratacağı gerekçesiyle kabul edilmemiştir.27

Sun’î el-ayak ve cerrahi aletlerini öğrenmek amacıyla gönderilen talebeler Paris’te Mat-hieu’nun28 yanında çalışmaya başlamış ve çok hızlı bir şekilde işi öğrenmişlerdir. Hatta bun-ların kendi elleriyle yapmış oldukları aletler Mathieu aracılığıyla İstanbul’a gönderilmiştir. Mathieu, araçlarla birlikte göndermiş olduğu mektupta, tophane ve bahriyeden gönderilen bu talebelerin çok kısa zamanda işi öğrendiklerinden övgüyle bahsetmiştir.29 Kendisinin de daha önceki yıllarda Dersaadet’te bulunduğunu ve padişahın sonsuz iltifat ve yardımlarına mazhar olduğundan söz ederek devletin kendisine madalya vermesinden duyduğu mutluluğu paylaşmıştır. Paris’e döndükten sonra ameliyathanesini mükemmel bir biçimde genişletip düzenlediğini ve zengin bir ürün çeşitliliğine sahip olduğunu ifade etmiştir. Dışarıdan satın alınması gereken her türlü alet ve edevatın kendi dükkânında çok uygun fiyatlarla Osmanlı Devleti’nin hizmetinde olduğunu söylemiştir. Devletin kendisine verdiği madalyanın hatırı-na, en kaliteli ürünleri en uygun fiyata satacağını ve sipariş olunması halinde bunları en kısa sürede temin edeceğini bildirmiştir. Ameliyathanesinde mevcut olan eşyaları ve fiyat listesini gösteren bir kataloğu da göndermiştir. Kendisinin hem Osmanlı Devleti’ne hizmet etmesi hem de uygun fiyat vermesi nedeniyle bütün hastanelerde sun’î el-ayak ve cerrahi aletlerin Mösyö Mathieu’dan alınması kararlaştırılmıştır.30 Ayrıca talebelerin tahsilleri hakkında doğ-rudan doğruya merkeze bilgi vermesi ordu müşiri Rauf Paşa tarafından kendisine iletilmiştir. Bunun üzerine Mathieu, bu konuda padişaha sunulmak üzere hazırladığı yazısını Paris elçisi Esad Bey’e sunmuştur.31

27 Avrupa’ya talebe i’zâm eylemiş olmasına nazaran mûmâileyhin Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’de istihdâmı takdîrinde işbu sanatta istifâde olunması etibbâ-yi Avrupa’ya talebe i’zâmından istisnâ hâsıl olmuş… BOA, BEO., 266/19908.

28 Arşiv belgelerinde Matyo, Matilyo, Mattio, Mattios ve Matiyo şeklinde geçmektedir.29 Bunlardan deniz çarkçı yüzbaşısı Hüseyin Bey, 5 senede öğrenilecek işi yaklaşık 1 yılda öğrenerek kendi isteği

ile memlekete dönmüştür. Alpsoy, Sun’î Uzuvlar, 8.30 BOA, Y. MTV. 73/113.31 BOA, Y. MTV. 73/136.

Page 10: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ142

Resim 2: Mathieu’nun yazdığı kitabın kapağı

Mathieu’nun Paris’te kurduğu sun’î el ve ayak üretimine mahsus imalathanesinin bir benze-rinin de Dersaadet’te açılması öngörülerek yazışmalar başlamıştır. Sun’î el ve ayak fabrikasının kurulabilmesi için gerekli aletlerin neler olduğu ve Mathieu’nun daha evvel göndermiş olduğu mektubunda belirttiği gibi bu aletlerin ne kadara mal olacağı hesaplanarak tesisin yavaş yavaş geliştirilmesi kararlaştırılmıştır. 31 Mart 1894 tarihinde bu konuda bilgisi olan ve Mathieu’yu tanıyan Hassa Müşiri Rauf Paşa ile de haberleşilerek böyle bir tesisin neden kurulmak istendiği, Paris’teki talebelerin yapıp başkente gönderdikleri aletler ile sun’î kolu incelemesi ve bu konu hakkındaki düşüncelerinin neler olduğu sorulmuştur.32 Rauf Paşa, 10 Nisan 1894 tarihinde sada-rete gönderdiği cevabında, Mathieu’nun ameliyathanesine gönderilen zabitlerin yapmış oldukla-rı aletlerin memnuniyet verici derecede iyi olduklarını söylemiştir. Buna rağmen talebelerin hala bazı konularda yetersiz kaldıklarını ve eğitimlerini tamamlamaları için zabitlerin bir süre daha orada kalmalarının daha uygun olacağını ifade etmiştir. Mathieu’nun kendisine daha önceden göndermiş olduğu mektupta, Dersaadet’te kendi ameliyathanesi gibi bir yerin açılması için ge-reken araç-gereçleri en kısa sürede temin ederek kendisiyle birlikte getirip yerlerine kurmak ve Osmanlı Devleti’ne hizmet etmek istediğini bildirmiştir. Hatta bunun için gerekli olan aletlerin defterini tanzim ettiğini beyan etmiştir. Kendisine fikrinin sorulması üzerine Mathieu’ya bir mektup yazarak hızlı bir biçimde defteri bitirip göndermesini istemiştir. Defter eline geçince sadaret ile paylaşacağını da söyleyerek sözlerine son vermiştir.33

32 BOA, İrade Hususi (İ. HUS.), 22/41.33 BOA, BEO. 381/28548.

Page 11: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

143Kamuran ŞİMŞEK

Rauf Paşa’nın Bâbıâli’nin isteklerini aktarmış, Mathieu verdiği cevapta kendi ameliyat-hanesini model alarak Dersaadet’te de benzer bir imalathane açabileceğini söylemiştir. Ayrıca tesisi düşünülen fabrikanın nereye kurulacağı hakkında bilgi istemiştir. Fabrikanın açılacağı binanın yeni mi inşa edileceğini yoksa mevcut binalardan birinin mi kullanılacağını sormuştur. Getirilecek aletlerin nerelere yerleştirileceğini anlamak için de binanın ve sütunların görün-düğü resimleri de talep etmiştir. Gönderdiği defterde fiyatların aynı şekilde gösterildiğini beyan etmiştir. Esas mesele olan eşyaların kurulup yerleştirilmesini ise bizzat kendisinin üstleneceğini ifade etmiştir. Rauf Paşa, 14 Ağustos 1894’te mektubun tercümesi ile durumu özetleyen yazısını sunmuştur. Hala Paris’te bulunan öğrencilerin şu anda her türlü modeli nakledebiliyor olmalarına rağmen öğrenci yetiştirebilecek seviyeye gelebilmeleri için bir yıl daha orada kalmalarının gerektiğini sözlerine eklemiştir.34

İstanbul’da sun’î el ve ayak imal edecek fabrikanın açılması için gerekli olan bina araş-tırılmaya başlanmıştır. Bunun için yeni bir bina inşa edilmesine gerek duyulmayarak tesisin, tophane veya tersane-i amire fabrikaları dâhilinde uygun bir mahalde kurulması kararlaştı-rılmıştır.35 Yapılan görüşmeler neticesinde imalathanenin Tophane-i Âmire’de tesisi münasip görülmüş ancak gösterilen masraf fazla bulunmuştur. Bunun sebebi, satın alınması düşünülen alet ve edevatın yeni baştan alınacağının düşünülmesidir. Ancak bu malzemelerin çoğunun tophanede zaten mevcut olduğu ilgili makama anlatılmış ve yeniden hesap edilerek durumun bildirilmesi istenmiştir.36 Tophaneye yazılan yazıda fabrikanın orada kurulmasının uygun görüldüğü iletilmiş ancak tesisin kurulması için gerekli olan malzemelerin çoğu tophanede bulunduğu için defterde yer alan meblağın yeniden düzenlenmesinin istendiği ve Rauf Paşa ile irtibata geçilerek defterdeki ücretin ne kadar aşağı çekilebileceğinin bildirilmesi talebinde bulunulmuştur.37 Mösyö Mathieu’ye hazırlatılan defter 26 Ağustos 1894 tarihinde tophaneye gönderilerek kayıtlı olan malzemelerin hangilerinin mevcut olduğu tespit edilmeye çalışılmış-tır.38 Ardından Âlât-ı Nâzike adı altında sun’î uzuv imalathanesi kurulmuştur.39

Osmanlı Devleti’nde sun’î el ve ayak üretmek amacıyla Tophane’de kurulan imalathane-nin ardından savaş, hastalık, kaza gibi nedenlerle uzuvlarını yitirmiş olanlar dilekçe yoluyla

34 BOA, İ. HUS. 28/93.35 Tersane veya Tophane-i Âmire fabrikalarından birinde ameliyyâthâne ittihâzıyla edevât-ı lâzımenin celbi…

BOA, Yıldız Sadaret Hususi (Y.A.HUS.), 306/81.36 Gösterilen masraf her şeyin yeniden celb ve tedâriki itibari ile tertîb edilmiş olması hasbiyle ziyâde olduğunun

ve Tophane-i Amire’de edevât-ı lâzımenin ekserî mevcûd idüğünden ona göre yeniden tedkik-i hesâb edilerek neticesinin arzı… BOA, İ. HUS. 28/93.

37 BOA, BEO. 461/34528.38 BOA, BEO. 462/34646.39 Alpsoy, Sun’î Uzuvlar, 8.

Page 12: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ144

başvuruda bulunmuşlardır. Ücretsiz bir şekilde sun’î uzuvlara sahip olmak isteyen ihtiyaç sahipleri, organlarını nasıl kaybettiklerini anlattıktan sonra fakir olduklarına vurgu yaparak kendileri için sun’î uzuv talebinde bulunmuşlardır. Yapılan incelemenin ardından uygun olan-lar için yapay organlar imal edilmiştir. Belgelere yansıdığı kadarıyla, Tophane’de sun’î uzuv üretmek için Yüzbaşı Abdülkerim40, Yüzbaşı Hüseyin41, Yüzbaşı Osman İsmail42 ve Mülazım Nuri43 görevlendirilmiştir. Ayrıca özel olarak dükkân açıp bu mesleği icra edenler de vardır.44

Resim 3: Suni el ve ayak imal eden Tersane-i Âmire Yüzbaşılarından Ortopedist Osman İsmail Efendi’nin kartviziti

40 Tophane-i Âmire Yüzbaşısı Abdülkerim Efendi’ye sunî bir ayak ile bir takım diş imalinden dolayı… BOA, Dahiliye Mektubi (DH. MKT.), 327/28.

41 Sunî kol ve ayak imaline memur Yüzbaşı Hüseyin Efendi… BOA, DH. MKT. 373/35.42 BOA, BEO. 3158/236783.43 Geçenlerde Tophane Hastahanesinde esnâ-yi ameliyyâtta kesilen ayağına Tophane-i Âmire’de müstahdem

Mülazım Nuri Efendi tarafından imal edilecek ayaklık… BOA, DH. MKT. 2485/19.44 Doktorlar tarafından ayağı kesilmiş olan Zağra Muhacirlerinden Ahmed bin Salim, Beyoğlu Aynalıçarşı’da

mağazası bulunan Mösyö Hugo Ulvalisi ile sun’î bir ayağın yapılması hususunda anlaşmıştır. BEO. 312/23395; Dâhiliye Nezareti Evrak Kalemi Odacısı Divriğili Musa da benzer bir yol izlemiştir. Kendisi için talep ettiği sun’î ayağın yapılmasının bir yılı bulabileceğini öğrenmesi üzerine Beyoğlu’nda özel olarak sun’î ayak üreten birisi ile yaptığı pazarlık sonucunda 12 lira karşılığında anlaşmaya varmıştır. Dâhiliye Nezaretine yazdığı dilekçesinde bu paranın atiyye-i seniyye olarak padişah tarafından ödenmesi ricasında bulunmuş ve dönemin Dâhiliye Nazırı Memduh Paşa, bu fiyatın daha evvel yapılanlardan daha aşağı bulunduğunu ve mezkûr paranın atiyye-i seniyye tertibinden ödenmesini merkeze bildirmiştir. Bunun üzerine 03 Ocak 1898’de sadrazamlıktan gönderilen yazıda, Musa için yapılan sun’î ayağın parasının ödeneceği bildirilmiştir. BOA, BEO. 997/74721; BEO. 1063/79651.

Page 13: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

145Kamuran ŞİMŞEK

Sun’î uzuv üretimi çok fazla zaman alan bir iştir. Örneğin Denizlili Hasan bin Mehmed’in hastalığı nedeniyle Haydarpaşa Hastanesi’nde yapılan operasyon neticesinde sol bacağı ke-silmiştir. Kendisine sun’î bir ayak yapılması kararlaştırılmasına rağmen tersanede bu iş için görevli Yüzbaşı Hüseyin Efendi’nin tebdîl-i heva için taşrada bulunmasından dolayı bir ay kadar ertelenmiştir.45 Yaptıkları başvuruların uzaması veya bir netice alınamaması üzerine fi-ziksel engelliler dışarıdan bu uzuvlara sahip olmaya çalışmışlardır. Sun’î uzuvlarının ücretlerini devlete ödettirmek isteyenler bunu belgelemek zorundadırlar. Mekteb-i Tıbbiye tarafından sol ayağı kesilmiş olan Sirozlu Hüseyin, ilk önce devlete başvurarak kendisine bir adet sun’î ayak talep etmiş, verilen cevapta ayağın üretilmesinin 6 ay kadar bir süreyi bulabileceği söylenmiştir. Hüseyin bunun üzerine dışarıda bu işi yapan bir usta ile anlaşmıştır. Ayağın hem daha ucuz hem de daha az sürede teslim edileceğinin anlaşılması üzerine isteği kabul edilmiştir.46 Ekonomik durumu iyi olanlar ise sun’î uzuv ücretlerini kendi ceplerinden karşılamışlardır. Ancak sun’î uzvun üretilmesi zaman alan bir iştir. Yakalandığı hastalık nedeniyle sağ ayağı kesilmiş olan Muhacir Mehmed Necip, 3 Mayıs 1899’da yaptığı başvuruda, sun’î ayak imali için gerekli olan 920 kuruşu 3 ay önce yatırmış olmasına rağmen henüz yapılmadığından söz etmiş ve sun’î ayağın bir an evvel imal edilmesini istemiştir. Yapılan incelemede parayı yatırdığı anlaşılmış ve sun’î ayağa olan ihtiyacının da bariz olması üzerine işlemlerin hızlandırılması istenmiştir.47

Resim 4: Mustafa için yapılacak sun’î ayağın ölçüsü

45 BOA, BEO. 515/38559.46 BOA, DH. MKT. 2286/97.47 Dûçâr olduğu ârızadan dolayı kat edilmiş olan sağ ayağı için Tophane-i Âmire fabrikalarında bir sunî ayak

imali hakkında iktizâ eden 920 kuruş masraf 3 ay mukaddem tesviye edildiği halde henüz imâl edilmediğinden bahisle mezkûr ayağın bir an evvel imâliyle zahmetten kurtarılması… BOA, DH. MKT. 2196/51.

Page 14: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ146

Osmanlı Devleti, organ kaybına sebep olan kangren48 ve kanser49 gibi hastalıklarla müca-dele ederek bunları önlemeye yönelik Avrupa’da meydana gelen gelişmeleri de takip etmiş-tir.50 Ayrıca sun’î uzuvların uygun bir paraya mal edilmesi konusunda dikkatli davranılmıştır. Sadaret Müsteşarlığı odacılarından Kadri Ağa, icra edilen ameliyat neticesinde sol ayağının dizinden kesildiğini ifade ederek bedeli atiyye-i seniyye tertibinden ödenmek üzere kendisine sun’î bir ayağın yapılmasını istemiştir.51 Kadri’ye yapılması planlanan sun’î ayağın ölçüsü alınmış ve 2.470 kuruşa yapılabileceği ifade edilmiştir. Ancak Sadrazamlık buna itiraz ederek yakın bir tarihte sağ bacağı dizinden kesilmiş olan Giresunlu Rençber Talip bin Salih52 için gereken sun’î ayağın daha uygun bir fiyatla yapıldığı ve söz konusu paranın fazla olduğu söylenerek durumun düzeltilmesi istenmiş ve yapılan düzenleme ile fiyat biraz daha aşağıya çekilmiştir.53 Tersane-i Amire yüzbaşılarından Osman İsmail Efendi, söz konusu sun’î ayağı 15 Osmanlı lirası karşılığında yapabileceğini taahhüt etmiştir. Paranın da atiyye-i seniyye ter-tibinden Osman İsmail’e ödenmesi istenmiştir.54 Sun’î uzuv üretiminde usta olan kimseler ilk önce ölçü alarak ne kadar masraf gideceğini ilgili yerlere bildirmişlerdir. Yaptıkları masraflar ise daha sonra kendilerine ödenmiştir.55

Tablo 1: Sun’i bacak üretimi ve fiyatıSun’î imâl olunan ayakların nevleriyle bâlâ ve vasat sûretde olanların fiyatları

Birinci Kalçadan kesik olan ayağın fiyatı 3500 kuruştan 3000 kadar

İkinci Diz kapaktan kesik olan ayağın fiyatı 2500’den 2000 kadar

Üçüncü 15 santimetre diz kapaktan aşağı kesik bulunan için 2000’den 1500 kadar

Dördüncü Âdî koltuk değnekleri olup bunlar dahi 300 kuruştan nihayet 100 kuruşa kadar imâl olunabiliyor56

Tablo 1’den anlaşılacağı üzere, sun’î uzuvların ücretinde değişiklikler mevcuttur. Yapı-lacak ayağın boyu, kalitesi ve kullanılan malzemelerin fiyatı bu değişikliğe sebep olmuştur.

48 Cerihanın kangren olarak… BOA, Rumeli Müfettişliği Makamat (TFR. I. MKM.), 35/3496; BEO. 3152/236339; 3195/239616; DH. MKT. 1217/49.

49 Bir ayağı arız olan kanser neticesinde kat edilmesine mebni… BOA, BEO. 1132/84874; 1142/85597.50 Kangren olmuş yaraların tedavisi için kullanılan bir ilacı üreten Fransız Mösyö De La Sabin ve De Ponk, ilacın

faydaları hakkında yetkililere bilgi vermişlerdir. BOA, Hariciye Nezareti Tercüme Odası (HR. TO.), 76/32.51 BOA, BEO. 3102/232606.52 BOA, BEO. 3061/229542; 3171/237758.53 BOA, BEO. 3127/234521.54 BOA, BEO. 3158/236783; DH. MKT. 1206/65.55 Yüzbaşı Abdülkerim Efendi’ye sun’î bir ayak imalinden dolayı yaptığı masraflara karşılık olmak üzere 1000

kuruş ödeme yapılması kararlaştırılmıştır. BOA, BEO. 535/40125.56 BOA, BEO. 476/35667; Başka bir belgede ise sun’î ayak pek âdî bir sûretde imâl kılındığı halde 40 50 kuruşa

imal olunabiliyor ise de mükemmel olarak imâl ettirilecek olduğu halde 30 40 liraya kadar yapılabileceği… ifade edilmiştir. BOA, BEO. 460/34494.

Page 15: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

147Kamuran ŞİMŞEK

Örneğin İzmir’de oturan Kavas Mehmed Ağa’nın eşi Fatma Hanım için yapılacak sun’î ayak, diz kapağının altından olduğu için Yüzbaşı Osman tarafından 864 kuruşa yapılabileceği ifade edilmiş57, sağ bacağı kesilmiş olan Mehmed Ali Ağa’ya yapılacak sun’î ayağın bedeli ise 500 kuruş tutmuştur.58 Ayağı kesilmiş olan Mustafa’ya ise 100 kuruş maaşın yanı sıra bir adet sun’î ayak yaptırılması uygun görülmüştür. Buna gerek olup olmadığı tophaneye sorulmuş ancak sun’î uzuv üretiminden sorumlu Mülazım Nuri Efendi yaptığı inceleme neticesinde kaleme aldığı raporda, merkum için sun’î ayağa lüzum görülemeyip ayağının kesilen kısmını boş bırakılmamak üzere ayakkabı içerisine paçavra doldurmak suretiyle ihtiyaçlarını görebile-ceğini yazmıştır. Bunun üzerine yapay ayak imalinden vazgeçirilerek kendisine sadece aylık bağlanmasına yönelik bir karar alınmıştır.59

Özellikle savaş dönemlerinde sun’î organlara olan ihtiyaç artmıştır. Balkan Savaşları (1912-1913) esnasında organlarını yitirmiş olan gaziler için Gülhane Hastanesi bünyesinde bir sun’î uzuv imalathanesi açılmıştır. Buradaki üretimin ihtiyaçları karşılamaması üzerine diğer askeri hastanelerde de sun’î uzuv merkezleri oluşturulması düşünülmüştür. Ancak bu planın zaman alacağından ve gerekli olan maddi imkânların mevcut durumda sağlanamayacağından dolayı bu düşünceden vazgeçilmiştir. Ordu Sağlık Dairesi, hastanede yapay organ bekleyen gazileri mağdur etmemek amacıyla meselenin bir an evvel sonuçlanması için çaba göstermiş ve yurt dışından uzuv ithal etmek için harekete geçmiştir. Bu düşünceyi hayata geçirmek için Hilâl-i Ahmer (Kızılay) ile irtibata geçilerek toplantılar yapılmıştır. Görüşmeler neticesinde Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, sun’î uzuvlar için gerekli maddi kaynağı sağlamayı taahhüt etmiş ve aynı zamanda Avrupa’da bu işlerle ilgilenen şirketlerle bağlantı kurmuştur. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti ile yapılan anlaşma üzerine Ordu Sağlık Dairesi 21 Ocak 1913 tarihinde ilk talep listesini sunmuştur. Listede Balkan Savaşları sırasında yaralanan 200-300 civarındaki subay ve er için imal edilecek uzuvlarla ilgili bilgilere yer verilmiştir. Harbiye Nezareti bu konuda titizlik göstermiş ve sun’î uzuvlara ihtiyacı olan askerlerin tedavileri yapılıp ölçüleri alındık-tan sonra 1 ay içerisinde söz konusu uzuvların tamamlanması için çaba sarf etmiştir. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti de 3 Mayıs 1913 tarihinde Alman Ruhr Şirketi (Ruher Company) ile bir anlaşma imzalamıştır.60

57 BOA, Y. MTV. 291/83.58 BOA, Y. MTV. 296/117.59 BOA, BEO. 1150/86233.60 Feyza Kurnaz Şahin, Osmanlıdan Cumhuriyet’e Harp Malullerinin Sosyoekonomik ve Sağlık Durumları

(Ankara: Genelkurmay, 2014), 85-89.

Page 16: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

OSMANLI DEVLETİ’NDE SUN’Î UZUV ÜRETİMİ148

Sonuç

Tarihin ilk dönemlerinden itibaren kaza, savaş, doğal afet gibi nedenlerden dolayı insanlar çeşitli organlarını yitirmişlerdir. Uzuvlarının kesilmesi nedeniyle pek çok insan kan kaybı, şok, kangren ve enfeksiyon gibi ameliyat esnasında ve sonrasında oluşan durumlar sebebiyle hayatlarını kaybetmişlerdir. Çünkü ilk ampütasyonlarda operasyonun bir an evvel bitirilmesi için acele edilerek adeta zamanla yarışılmıştır. Hastaların pek çoğu ameliyat yapılırken haya-tını kaybetmiş, hayatta kalan az sayıdaki insan ise ameliyat sonrası oluşan kan kaybı, şok ve enfeksiyon sebebiyle yaşamını yitirmiştir. İnsan bedeninin daha iyi tanınması ve tıp alanında meydana gelen gelişmelere rağmen uzun yıllar istenilen seviyeye ulaşılamamıştır. 19. yüzyılın ortalarından itibaren dokulara yerleşen zararlı canlıları öldüren antiseptik ile ağrı dindiren anestezinin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte ölüm oranlarında bir düşüş yaşanmıştır. Bir yandan ameliyat esnasında ve sonrasında yaşanan ölümleri daha da aşağıya çekmeye çalışan doktorlar aynı zamanda bu insanların hayatlarını kolaylaştıracak olan sun’î uzuvların fonksi-yonlarını teknik gelişmelerle arttırmaya çalışmışlardır.

Osmanlı Devleti’nde çeşitli sebeplerden dolayı organlarını yitiren kimseler için sun’î uzuv imal edilmesi Avrupa’ya göre daha geç bir tarihte gerçekleşmiştir. Bazı uzuvlarını yitiren-ler ömürlerinin geri kalan kısmını engelli olarak geçirmişler, ayakları kesilenler ise üretmiş oldukları basit bastonlar yardımıyla hayatlarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Yurtdışın-dan getirilen ve oldukça pahalı olan yapay uzuvlar ancak birkaç devlet adamının hizmetine sunulabilmiştir. Sultan II. Abdülhamid bu duruma bir son vermek amacıyla Paris’e öğrenci gönderilmesini emretmiştir. Sun’î el-ayak ve cerrahi aletler konusunda uzmanlaşan bu öğren-ciler memlekete döndüklerinde fiziksel engelliler için uzuvlar imal ederek kendilerine teslim etmişlerdir. Böylece fiziksel engelli vatandaşların kendi kendilerine yetebilme ve hayatlarını daha rahat bir biçimde sürdürmeleri hususunda yardımcı olmuşlardır. Ekonomik durumları sun’î uzuv almaya elverişli olmayanlar devlet hazinesinden, uygun olanlar ise kendi bütçe-lerinden bunları elde etmeye çalışmışlardır. Kullanılan malzemenin kalitesi ve sun’î ayağın boyu gibi kıstaslar yapay organların fiyatını belirlemiş ve kişiye özel yapılan bu uzuvların sağlam ve kullanışlı olmasına dikkat edilmiştir. Özellikle savaş zamanlarında bu uzuvlara olan ihtiyaç artmış ve devlet bu konuda büyük çaba sarf etmiştir. Gerek hastane bünyesinde açılmış olan imalathanelerde gerekse de yurt dışında sun’î uzuv üretimi yapan şirketlerle anlaşmalar yapılarak bu sahada görülen eksikliğin giderilmesine çalışılmıştır.

Page 17: 9. BÖLÜM / CHAPTER 9

149Kamuran ŞİMŞEK

Kaynakça / ReferencesArşiv Belgeleri (Başkanlık Osmanlı Arşivi, BOA)BOA, BEO., 266/19908; 312/23395; 381/28548; 460/34494; 461/34528; 462/34646; 476/35667; 515/38559;

535/40125; 997/74721; 1063/79651; 1132/84874; 1142/85597; 1150/86233; 3061/229542; 3102/232606; 3127/234521; 3152/236339; 3158/236783; 3171/237758; 3195/239616.

BOA, DH. MKT., 327/28; 373/35; 1206/65; 1217/49; 2196/51; 2286/97; 2485/19.BOA, HR. TO., 76/32.BOA, İ. DH., 688/48002.BOA, İ. HUS., 22/41; 28/93.BOA, TFR. I. MKM., 35/3496.BOA, Y. MTV., 65/109; 73/113; 73/136; 291/83; 296/117.BOA, Y. A. HUS., 306/81.

Araştırma EserleriAlpsoy, Cevat. Sun’î Uzuvlar ve Ortopedik Cihazlar. İstanbul: İsmail Akgün, 1951.Alsancak, Serap. “Ortez ve Protez Tarihçesi”. Ankara Üniversitesi Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek Yükseko-

kulu Yıllığı 1/1 (2000): 27-33.Aydın, Erdem. Dünya ve Türk Tıp Tarihi. Ankara: Güneş, 2006.Bayat, Ali Haydar. Tıp Tarihi. İzmir: Sade, 2003.Borsay, Anne. “Disciplining Disabled Bodies The Development of Orthopaedic Medicine in Britian 1800-1939”.

Social Histories of Disability and Deformity. Ed. David M. Turner, Kevin Stagg. 97-116. New York: Rout-ledge, 2006.

Dunant, Jean Henry. Solferino Hatırası. Çev. Nermin Arpacıoğlu. Ankara: Türkiye Kızılay Derneği, 1964.Düzgün, Mehmet Ali. Sultan II. Abdülhamid Döneminde Muhtacin Maaşı Uygulaması. Yüksek Lisans Tezi,

Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2009.Engin, Vahdettin. “II. Abdülhamid ve Çocuklar”. II. Abdülhamid Modernleşme Sürecinde İstanbul. Ed. Coşkun

Yılmaz. 337-345. İstanbul 2010.Karakaş Özbayrak, İzi. II. Abdülhamid Döneminde Uygulanan Sosyal Yardım Politikaları (1876-1909). İstanbul:

Libra, 2013.Kirkup, John. A History of Limb Amputation. Londra: Springer, 2007.Kurnaz Şahin, Feyza. Osmanlıdan Cumhuriyet’e Harp Malullerinin Sosyoekonomik ve Sağlık Durumları. An-

kara: Genelkurmay, 2014.May, Bella J. Amputations and Prosthetics A Case Study Approach. New Delhi: Medical, 2002.Metzler, Irına. A Social History of Disability in the Middle Ages Cultural Considerations of Physical Impairment.

New York: Routledge, 2013.Özbek, Nadir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Sosyal Devlet Siyaset, İktidar ve Meşruiyet 1876-1914. İstanbul:

İletişim, 2011.Ryan, Charles S. Kızılay Emri Altında Pilevne ve Erzurum’da 1877-78 (Türk-Rus Harbi). Çev. Ali Rıza Seyfi-

oğlu. İstanbul: Milli Eğitim, 1962.Şimşek, Kamuran. II. Abdülhamit Dönemi Osmanlı Devleti’nde Engelliler ve Engelli Politikaları (1876-1909).

Doktora Tezi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017.Şimşek, Kamuran. “Norveçli Doktor Hans Dae’nin Gözünden 1897 Osmanlı-Yunan Harbi’nde İlkyardım ve

Tedavi Hizmetleri”. Tarih İncelemeleri Dergisi XXXIII/1 (2018): 149-181.Unat, Ekrem Kadri - İhsanoğlu, Ekmeleddin - Vural, Suat. Osmanlıca Tıp Terimleri Sözlüğü. Ankara: Türk Tarih

Kurumu, 2004.