Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt: 18, Sayı: 1 Sayfa: 325-342, ELAZIĞ-2008 7 NUMARALI KISAS DEFTERİ’NİN (S. 1–70) TANITIMI The Introductıon Of Retaliation Records Numbered 7 (Page 1-70) Ali TURAN Ahmet AKSIN Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fırat Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı, Elazığ. Tarih Bölümü, Elazığ. ÖZET Kısas; İslam şeriatında işlenen suçun dengiyle tayin olunan ceza anlamına gelmektedir. Kısas Defterleri ise Divan-ı Hümayundan verilen cezaların uygulanmasına ait hükümlerin kaydedildiği defterlerdir. Biz bu araştırmamızda 160 sayfalık 7 numaralı Kısas defterinin ilk 70 sayfasını traskribe ederek defterdeki bilgileri değerlendirmeye çalıştık. Tesbit ettiğimiz en önemli husus Osmanlı Devletinde yargılamanın oldukça hızlı ve adil olduğudur. Ayrıca Osmanlı'nın halkının güvenliğini ve devlete olan güvenini sürekli kılmak amacıyla yargının işleyişine önem verdiği ve merkezden sürekli sistemi sıkı bir denetim altında tuttuğu da gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kısas, güvenlik, hüküm. ABSTRACT Retaliation means punishment of crime in terms of Islamic Sheriat (bunun yerine Islamic Laws da kullanılabilir). The Retaliation Records includes all decisions made by Dîvân-ı Hümâyûn on the execution of sentences. In this research, the first 70 pages of the Retaliation Records numbered 7 (160-page) was transcribed to evaluate better the knowledge. The most important point found in the records that judgement at Ottoman State is so quickly and fairly. Moreover, it is seen that the judical process is kept under control to provide continuity of Ottomans security and their trust in State. Key Words: Retaliation, Security, Judgement.
18
Embed
7 NUMARALI KISAS DEFTER İ’N İN (S. 1–70) TANITIMIweb.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt18/sayi1/325...Kısas Defterleri ise Divan-ı Hümayundan verilen cezaların uygulanmasına
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt: 18, Sayı: 1 Sayfa: 325-342, ELAZIĞ-2008
7 NUMARALI KISAS DEFTERİ’NİN (S. 1–70) TANITIMI
The Introductıon Of Retaliation Records Numbered 7 (Page 1-70)
Ali TURAN Ahmet AKSIN Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fırat Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi,
Tarih Anabilim Dalı, Elazığ. Tarih Bölümü, Elazığ.
ÖZET
Kısas; İslam şeriatında işlenen suçun dengiyle tayin olunan ceza anlamına gelmektedir.
Kısas Defterleri ise Divan-ı Hümayundan verilen cezaların uygulanmasına ait hükümlerin
kaydedildiği defterlerdir. Biz bu araştırmamızda 160 sayfalık 7 numaralı Kısas defterinin ilk 70
sayfasını traskribe ederek defterdeki bilgileri değerlendirmeye çalıştık. Tesbit ettiğimiz en önemli
husus Osmanlı Devletinde yargılamanın oldukça hızlı ve adil olduğudur. Ayrıca Osmanlı'nın
halkının güvenliğini ve devlete olan güvenini sürekli kılmak amacıyla yargının işleyişine önem
verdiği ve merkezden sürekli sistemi sıkı bir denetim altında tuttuğu da gözlemlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kısas, güvenlik, hüküm.
ABSTRACT
Retaliation means punishment of crime in terms of Islamic Sheriat (bunun yerine Islamic
Laws da kullanılabilir). The Retaliation Records includes all decisions made by Dîvân-ı Hümâyûn
on the execution of sentences. In this research, the first 70 pages of the Retaliation Records
numbered 7 (160-page) was transcribed to evaluate better the knowledge. The most important
point found in the records that judgement at Ottoman State is so quickly and fairly. Moreover, it is
seen that the judical process is kept under control to provide continuity of Ottomans security and
their trust in State.
Key Words: Retaliation, Security, Judgement.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (1)
326
GİRİŞ:
İnsan; fıtratı gereği toplum halinde yaşayan bir varlık olup onun belirli bir kısım
kurallara riayet etmesinin toplum hayatının bir gereği olduğu tartışılmaz bir gerçeklik arz
etmektedir. Herkesin istediğini yapmak istediği yerde hiç kimse istediğini yapamaz. Baş
olmayan yerde herkes baş, herkesin baş olduğu yerde de herkes köledir. İşte bütün bu
kargaşanın önlenmesi için insanların birbirleri ile ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen
yaptırıma bağlı kurallar gereklidir ki, buna da hukuk denilir. O halde hukuku insanın
canlı doğmak şartı ile ana rahmine düştüğü andan öldükten sonrasına kadar kişi ile ilgili
bir alan olarak tanımlayabiliriz.
Bulandırılmadığı ve ihlal edilmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi
görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kapladığını, ancak kaybettiğimizde değerini
anladığımız sağlık gibi sezilmez bir şey olduğunu da azımsayamayız. Tarih boyunca bir
haksızlığa uğrayan, şahsına veya malına bir tecavüz yapılan kimse hukukçu olsun
olmasın her daim hukukun ve hukuk düzeninin varlığını ve gereğini hissetmiştir,
hissedecektir.
Bilindiği üzere “‘adâlet” (ا���) kelimesi Arapça olup, eşit davranmak, hak
yememek, ayrım yapmamak, adaleti gözetmek, denk olmak, dengelemek, denk tutmak
“an” () ile kullanıldığı zaman dönmek, sapmak, ayrılmak vb. gibi anlamlara
gelmektedir.
Osmanlı toplumunda, adalet ve hak arama konusunda etnik ayrım söz konusu
olmamaktaydı. Adalet, hak ve hukuk fikrinin insanlar arasında yerleşmesi ile mümkün
olduğuna göre, hukuk, medeni hayatın dayanağı, toplum içerisinde emniyetin garantisidir.
Haksızlıların önüne, adalet yani hukuk kurallarının doğru bir şekilde uygulanması ile
geçilebilir. Bu sebeple toplumda hukukun değeri her şeyin üstünde ve önünde gelir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla birlikte yeni ve orijinal bir hukuk sisteminin
başladığını söylemek mümkün değildir. Zira bu devleti kuranlar daha önce kurulmuş
Türk ve İslam devletlerinden birçok şeyin yanı sıra, o zamana kadar yürürlükte olan ve
büyük oranda birlik arz eden bir hukukî yapıyı da miras almışlardır. Ancak Osmanlıların,
almış oldukları bu hukukî mirası hiç değişikliğe uğratmadan uyguladıklarını düşünmekte
mümkün değildir. Altı asırlık bir süreç içinde, miras alınan bu hukukî yapıda gerekli
değişiklikler ve ilaveler yapılmıştır. Osmanlı hukukunun temelini İslam hukukunun
oluşturduğu da inkâr edilemez. Ancak İslam hukuku uygulamasında gerek mezhep
ayrılığına gerekse sosyal, siyasi ve kültürel farklılıklara bağlı olarak devletten devlete bir
takım değişikliklerin olduğu da bir vakıadır. Bu farklılıkları Osmanlı Devleti’nde
gözlemlemek mümkündür. Ayrıca buna İslam hukukunun ayrıntılı olarak düzenlemediği
7 Numaralı Kısas Defteri’nin...
327
veya düzenlemesini devlet başkanlarına havale ettiği alanlarda Osmanlı padişahları
tarafından dönemin ihtiyaçları ve anlayışı ışığında hukuk kurallarının konduğu olgusu da
eklenmelidir. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde altı asırlık Osmanlı
uygulamasının nasıl kendine özgü bir hukuki yapı ortaya koyduğu kolayca anlaşılır. O
halde Osmanlı hukuku denince hatıra İslam hukukunun teorik esaslarıyla, bu hukukun altı
asırlık uygulamasında aldığı şekiller ve Osmanlı hükümdarlarının kendilerine tanınan
alanlarda koyduğu hukuk kuralları ve kanunlar gelmektedir.
I- KISAS DEFTERLERİ HAKKINDA GENEL BİR DEĞERLENDİRME:
Kısas; İslam şeriatında suçluya işlediği suçun dengi bir ceza uygulanması; suç ile
ceza arasında eşitlik demektir. Kısas Defterleri ise Divan-ı Hümayundan verilen
cezalarının icrasına ait hükümlerin kaydedildiği defterlerdir. Nefy ise; sürgün cezasıdır.
Nefy ve Kısas Defterleri, Divân-ı Hümayûn tarafından verilen bu tür cezaların icrasına ait
hükümlerin kaydına mahsus defterlerdir. Tablo – 1; 989 numaralı Divân-ı Hümayûn Defterleri Katalogu’na kayıtlı Nefy ve Kısas defterleri
Tarih Katalog Gen.No.
Sıra No Tasnifin (Fonun) Kodu
Hicrî Miladî
Sahife Adedi
1 1256 - 1259 1840 - 1843 137
2 1259 - 1264 1843 - 1848 192
3 1264 - 1272 1848 - 1856 187
4 1272 - 1279 1856 - 1863 202
5
Nefy ve Kısas Defterleri
1279 1863 356
6 1264 - 1273 1848 - 1856 190
7 1273 - 1278 1857 - 1862 160
8 1278 - 1287 1861 - 1870 232
9 1287 - 1291 1870 - 1874 242
989
10
Kısas Defterleri
1291 - 1327 1874 - 1903 233
Yukarıda verdiğimiz tabloya dikkat edildiğinde (bkz. Tablo–1)1 Başbakanlık
Arşivinde Nefy ve Kısas defterleri serisinden 989 numaralı "Divân-ı Hümayûn Defterleri
1Bu tablo için bkz. www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/rehber_osm/096_06_bi_ nefy.htm-7k.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (1)
328
Katalogu”nda kayıtlı H.1256–1327 / M. 1840–1903 tarihleri arasındaki ceza kayıtlarını
ihtiva eden 10 adet defter vardır.
Bu defterler kronolojik olarak tasnif edilmiş olup defterlerde zikredilen dönemlere
ait Kısas Defterleri, ait oldukları dönemle ilgili olarak Osmanlı Devleti’nde işlenen suçlar
ve bu suçların karşılığında suçlulara verilen cezaları ihtiva etmektedir.
II- 7 NUMARALI KISAS DEFTERİ
A- 7 NUMARALI KISAS DEFTERİ’NE DAİR TEKNİK BİLGİ
İncelemiş olduğumuz 7 Numaralı Kısas Defteri büyük boy olup, yukarıdaki
tablodan da anlaşılacağı üzere toplam 160 sayfa olarak görülmesine karşın birinci
sayfanın boş olduğunu ve defterin ikinci sayfadan başladığını ve sondaki 159 – 160.
sayfalarının da boş olduğunu görmekteyiz. Buradan da defterin katalogda belirtilenin
aksine 160 sayfa değil de 157 sayfa olduğu anlaşılmaktadır.
Defterde yazılan belgelerin bir kısmının üzerinde belge ile ilgili ve belgenin üst
kısmına dik olarak yazılmış der-kenarları2 görmekteyiz. Bu der-kenarların bazılarının
belge üzerine sığmayarak sayfa üzerinde başka yerlere hatta bir önceki ya da bir sonraki
sayfaya da kaydırıldığını, bununda rahat anlaşılabilmesi için der-kenarların sonunda ve
başında rakama benzer çeşitli semboller kullanıldığını görmekteyiz. Dağınık olan bu der-
kenarlar transkrib esnasında birleştirildiğinde anlam bütünlüğü açışından araştırmacıya
kolaylık arz etmektedir. Sayfa 19’da iki paragraf arasındaki der-kenar sayfaya dik olarak
solda sağa doğru yazılmış olup üst paragrafta iç içe bir görüntü arz etmektedir. Bu da
okunuşta karışıklık arz etmektedir. Diğer belgeler ise sadece paragraf halindeki belge
metinlerinden oluşmaktadır. Defterde hicrî olarak belirtilen tarihlerin yazımında ise
kısaltmalar kullanılmıştır. Yıllar 1273 yerine 273 ya da 1274 yerine 74 şeklinde
belirtilmiş, aylar ise harf sistemi olarak yazılmış, biz bunların da açılımlarını belirtme
yoluna gittik. Günler ise bazı yerlerde tam tarih olarak verilmesine karşın bazı yerlerde
ayın başları, ortaları ya da sonları olarak ya da ayın ilk ve son günü demek suretiyle
(Evâ’il, Evâsıt, Evâhir, Gurre, Selh) belirtilmiştir. Bazı belgelerde tarih belirtilmeyerek
sonda “aslı gibi”, “aslına tatbiken” ya da “kezalik” gibi ifadeler kullanıldığını
görmekteyiz.
Defterin zeminindeki siyahlıklardan, özellikle kâğıtta ki lekeli görüntülerden,
dolayı bazı kelimelerin okunuşunda zorluk görülmektedir. Özellikle sayfa 48’de sonda iki
kelimede sanki ıslanmış ve mürekkebi aşağı akmışçasına veya yazıldığında mürekkebi 2 Bu der-kenarlar ile ilgili belge örneği de ekler kısmında bulmak mümkündür.
7 Numaralı Kısas Defteri’nin...
329
henüz kurumadan üzerine dokunularak aşağı çekilmiş gibi bir durum gözlemlenmiştir.
Aynı durum sayfa 64’de orta paragrafta "mezburenin" kelimesinde, sayfa 72’de, sayfa
78’in sonunda iki kelimede, sayfa 89’da son satırda sayfa 133’de alttaki der kenarda,
sayfa 140’da ilk paragrafın sonunda, sayfa 141’de ikinci paragraf üçüncü satırda
“nahiyesi” kelimesinde de bu siyahlıklar mevcuttur.3. Birbirini takip eden 95 ve 96.
sayfaların bulunduğu defter yaprağında delikler mevcuttur. Aynı durum 147 – 148.
sayfaları barındıran yaprakta da gözlenir4. Deliklerin çapı 2 – 3 mm.yi geçmemekte olup,
üzerlerinde bulundukları kelimenin okunuşunu zorlaştırmaktadır. Diğer bir taraftan
üsluptaki klişelik sebebiyle defter genel mahiyette incelendiğinde bu zorlukların
üstesinden gelinilebildiğini görmekteyiz. Genel olarak defterde ciltlemeden doğan bir
sıkılık mevcut olup iç kesimlerde, iki sayfanın birleştiği yerlerde, yazılar birbirine
yakındır. Öyle ki bu sebeple sayfa 121’de alt paragrafın cilde yakın kısmı okunamamakta,
aynı durum sayfa 122’de de gözlenmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere defterin genel
yazı tipinde koyuluklar ve solukluklar mevcuttur. Ayrıca bazı kelimelerin yaldızlı
yazılması ve bu yaldızların bazı kelimelerin üzerini kapatmasından dolayı okuyuş zorluğu
çekilmektedir. Ayrıca defterdeki kâğıdın renginin yaldıza yakın sarılıkta olması yaldızı
silinen yazıları da silik göstermektedir5. Bunun yanı sıra sayfa 81’de orta paragrafta
üçüncü satırın sonunda “ve merkumun” diye bir tabir mevcut olup üzeri tamamen sarı
yaldızlı mürekkeple kapalıdır. Sayfa rengi de esas alındığında bunun fotokopide
görülemeyeceği varsayılır ise okunuştaki yanılma ya da yorumda yanlışlık kaçınılmazdır.
Defterin tamamı yukarıda da belirttiğimiz üzere 160 (boşluklar ile 157) sayfa olup,
Hicrî 1273–1278 / Miladî 1857–1862 arasını kapsamaktadır. Biz elde olmayan
sebeplerden dolayı defterin Gurre-i CÂ ( Cemâziye’l-Evvel) 1273 (28 Aralık 1856) ile
Evâsıt-ı M (Muharrem) (1)276 (10 – 19 Ağustos 1859 ) tarihleri arasını ihtiva eden ilk 70
sayfalık bölümünü transkribe etmek zorunda kaldık. Defterde yer alan belgelerdeki
üslubun her belgede aynı olması, kullanılan tabirlerin klişeliğinin yanı sıra çok az yerde
farklı ifade kullanılmış olması araştırmacıya transkrib esnasında kolaylık sağlamaktadır.
Defter adından da anlaşılacağı üzere kısas davaları hakkında bilgi ihtiva
3 Hata bu lekelenmeler sanki tahrip edilmişçesine bir boyut teşkil eder. 4 Defterdeki bu deliklere sayfa 95’in sekizinci satırı, sayfa 96’nın ikinci paragrafının dördüncü
satırında, sayfa 147’de ikinci paragraf onuncu satır; sayfa 148’de ikinci paragraf altıncı satırın sonunda cilde yakın yerde rastlanılmıştır.
5 Bu gibi kelimeler özellikle 141. sayfanın sonu, sayfa 147’de, sayfa 148’in ilk paragrafının son üç satırında, hatta sayfa 149’da son üç satırda sıkça görülüyor.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (1)
330
etmektedir. Osmanlı adli sisteminin işleyişi hakkında bizleri aydınlatmaktadır.
İncelediğimiz kısım içerisinde iki kişi arasında vuku bulan münakaşa, yol kesme, gasp,
eşkıyalık, alacak, ticari rekabet, firar, v.s. sebeplerle işlenen cinayetler ile devletin bu
cinayetlere vermiş olduğu cezalar yer almaktadır.
Defterin katalogda belirtilenin aksine 160 sayfa değil de 157 sayfa olduğu
anlaşılmaktadır. İkinci sayfadan başlayan defterin başında dibace diye tanımladığımız
büyük yazı ile yazılmış, defteri yazan kâtibin adının ve defterin kaleme alındığı tarihin
yazılarak kâtibe yapılan duanın yer aldığı başlangıç kısmını ve müteakibinde de
kaydedilen diğer belgelerin geldiğini görmekteyiz. Bu dibaceleri sayfa 2’nin yanı sıra
sayfa 10, 27 ve sayfa 32’de de görmekteyiz6. Defterde yazılan belgelerin bir kısmının
üzerinde belge ile ilgili ve belgenin üst kısmına dik olarak yazılmış der-kenarların her
belgede verilmediğini 128 belgeden 47 tanesinde yer aldığını görmekteyiz. Bu der-
kenarlarda olayın neticesinin belirtildiği göz önüne alındığında önemi bir derece daha
artmaktadır. Bu der-kenarlardan hareket ederek 10 olayda diyet karşılığı sulh, 3 olayda
karşılıksız sulh 33 olayda da kısasın gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Buradan da kısasın
sulh oranına kıyasla daha ağır bastığı sonucunu görmekteyiz. Dikkat çekici diğer bir
unsur ise olayların hemen hemen hepsinin ölüm sonucu görülen davalar olduğunu
görmekteyiz. Yaralama sonucu her hangi bir kısas görülmez. Yani her hangi bir organın
kısas olarak kesildiğini göremeyiz. Sadece bazı belgelerde maktulün yaralanmadan belli
bir müddet sonra vefat ettiğini görmekteyiz7.
Bilineceği üzere kısas cezasının uygulanabilmesi için bazı şartların bulunması
gerekmektedir:
1) Suçlu akil (akıllı) ve baliğ (ergenlik çağına gelmiş) olmalı.
2) Suçun hata veya zor sonucu değil, amden (kasten, bilerek) işlenmesi.
3) Öldürülen kişinin mirasçılarının kısas istemeleri ve kısas yerine getirilirken, ölen
kişinin mirasçılarının hazır bulunması.
İncelemiş olduğumuz belgelerde bu kıstasların birebir oluştuğunu hatta kısasın
birinde bizzat maktulün babasının kılıç ile kısasa iştirak ettiğini de görmekteyiz8.
Olaylarda işlenen cinayetlerin sebebi 91 belgede belirtilmemekle beraber belirtilen
6 Belge numaraları defterin transkribi esnasında araştırmayı kolaylaştırmak amacı ile tarafımızca
verilmiş olup incelediğimiz ilk 70 sayfalık bölüm 128 belgeden oluşmaktadır. 7 Bu durumlara Sayfa 6, Belge No: 10’da yaralamadan bir saat sonra; Sayfa 37, Belge No: 65’de
yaralamadan üç gün sonra; Sayfa 68, Belge No: 125’de yaralamadan bir saat sonra; Sayfa 69–70, Belge No: 127’de yaralamadan beş buçuk saat sonra vuku bulduğunu görmekteyiz.
8 Bu durum sayfa 67 belge 123’te yer almaktadır ve bu belgenin örneği ekler kısmında belirtilmiştir.
7 Numaralı Kısas Defteri’nin...
331
37 belgede ise iki kişi arası münakaşanın ağır bastığını görmekteyiz. Bunu sırasıyla
eşkıyalık, gasp ve hırsızlık, kasten ve bilerek, kazara, hapisten firar, askerden firar, ticari
rekabet9 ve alacak meselesinden işlenen cinayetlerin geldiğini görmekteyiz10. Bir olayın
kanımızca kazara işlenmiş bir cinayet olduğunu söyleyebiliriz. Zira sayfa 4-5, belge no:
8’de böyle bir durum dikkatimizden kaçmamıştır11.
Olaylarda kullanılan silahlara baktığımızda basit silahların ateşli silahlara göre
daha fazla olduğunu gözlemlenmiştir. 5 olayda kullanılan silah belirtilmemiş olup basit
silahlarda 41 olayla bıçağın, ateşli silahlarda ise 40 olayla tüfeğin ilk sırada geldiğini
görmekteyiz. Kullanılan silahların isimlerini belirtecek olursak; taş, sopa, asa, ustura,
balta, bıçak, çakı, hançer, kama, kalemtıraş, kazma, şiş, kılıç, mil, sivri burunlu demir
sokarak ve çıplak elle boğmak suretiyle olduğunu belirtebiliriz.
Olayların vuku bulduğu suç mahalleri 89 belgede belirtilmemiştir. Geride kalan
kısım içinde 15 belgede olay hanede vuku bulmuş ki bunun 4 tanesinde maktulün
misafirlikte bulunduğunu görmekteyiz14. Hatta bu olayın geceleyin maktulün evine baskın
şeklinde olduğu da gözlemlenmiştir15. 5 belgede olayın maktul yolda yürürken 19 belgede
de çeşitli mahallerde vuku bulduğunu görmekteyiz. Maktulün katil ve katillerce olaydan
sonra suçu gizlemek amacıyla çeşitli mahallere terk edildiği de gözlemlenmiştir16. 9 Bu konu ile ilgili belge örneği ekler kısmında belirtilmiştir. 10 İşlenen cinayetlerin 14 olayda münakaşa, 8 olayda eşkıyalık, 8 olayda gasp ve hırsızlık, 2 olayda
kasten, 1 olayda kazara (kanımızca, yorumlayarak) 1 olayda hapisten firar, 1 olayda askerden firar, 1 olayda iki kişi arasındaki ticari rekabet, 1 olayda da alacak meselesi sebebiyle vuku bulduğunu görmekteyiz.
11 Sayfa 4-5, belge no: 8’e göre “Bosna’da Latinlik Mahallesi sakinlerinden Bozo veled Granko’nun Bosna’da ordumuz olan asakir-i şahaneden hassa ordu-yı hümayunum piyade birinci alayının dördüncü taburu birinci bölüğünün beşinci onbaşısı ve Karahisar Teallu Kazası ahalisinden Ali bin Hüseyin tarafından, merkum Ali taburuyla beraber talime gider iken mütevefa-yı merkumu hanesi kapısı önünde sağ memesi altından tüfek kurşunuyla vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 27 Ocak–5 Şubat 1858 tarihli ferman ile taraflar arasında sulh olunarak katil-i merkumun hapsi tarihinden itibaren yedi sene müddetle tersane-i amirede kürek olunmasını belirten 5 Aralık 1857 tarihli der-kenar.” yer almaktadır ki zikrolunan belgeden maktulün ailesinin sulhu karşılıksız kabul etmeleri de kanımızca olayın kaza olduğuna delalettir. Gene bu belgeden devletin askerin tedbirsizliğini affetmediğini ve yedi sene tersane-i amirede kürek cezası verdiğini görmekteyiz.
12 Piştov: İtalyanca “Pistole” olarak tabir olunan bir tür tabancadır. Osmanlıca adı “Piştov” olup, belgeler de “Biştov” olarak ta geçer.
13 Çevre bir çeşit başörtüsüdür. Halk dilinde yazma olarak da bilinir. 14 Bu olaylar sayfa 11-12, belge no:20’de; sayfa 60, belge no: 110’da; sayfa 55, belge no: 99’da;
sayfa 25, belge no: 44’de vuku bulmaktadır. 15 Bu olaylara da sayfa 29, belge no. 52 ve sayfa 30, belge no:54’te rastlamaktayız. 16 Bu olaylara sayfa 20, belge no:35’de sayfa 21, belge no:37’de; sayfa 34-35, belge no:61’de; sayfa
35, B.62’de ve sayfa 60, B.110’da rastlanmaktadır. Bu konu ile ilgili belge örneği ekler kısmında belirtilmiştir.
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2008 18 (1)
332
İşlenen cinayetlerde hem katil hem de maktul bazında erkeklerin kadınlara
üstünlüğü görülmekle beraber incelenen bölüm içerisinde erkeklerin 125 olayda katil, 120
olayda ise maktul konumunda olduğu; buna karşın kadınların 2 olayda katil, 9 olayda
maktul konumunda olduğu gözlemlenmiştir.
Defterde merkez haricinde taşrada da vuku bulan olayların konu alındığını ve
sadece Müslim değil aynı zamanda gayrimüslimler arasındaki davalarında konu edildiğini
görmekteyiz. Buradan da devletin merkezî otoritesinin ne derece sağlam işlediğini ve
gayrimüslim tebaanın Osmanlı adlî sistemine duyduğu güveni görmekteyiz. Olayları
Müslim-Gayrimüslim bazında irdelediğimizde ise; hem katil hem de maktul bazında
Müslümanların çoğunluğu teşkil ettiğini görmekteyiz. İncelediğimiz bölüm içerisinde
Müslümanların 97 olayda katil, 105 olayda maktul konumunda olduğunu; buna karşın
Gayrimüslimlerin 31 olayda katil 23 olayda da maktul konumunda olduğunu
görmekteyiz. Bu durum yorumlanırken Osmanlı devleti’nin çoğunluğunun Müslüman
tebaadan oluştuğunu göz ardı etmemek gerektiği kanısındayız. Olayların vuku bulduğu
şehir merkezlerini irdelediğimizde Trabzon’un 11 olayla ilk sırada olduğunu