Top Banner
MÜDDESSİR SÛRESİ 46- 48.ÂYETLER ن مي ل عا ل ا له رب مد ل ح ل م ا ي ح ر ل ا ن م ح ر ل له ا م الس بِ م يِ حَ ّ ر ل اِ انَ طْ يَ ّ & ش ل اَ نِ مِ له الِ بُ - وذُ عَ 1 اُ مَ لاَ ّ س ل اَ وُ 7 ةَ لاَ ّ ص ل اَ و ا- نِ ل وُ سَ رَ ى لَ ع ىِ - ن اَ سِ لْ نِ مً 7 ةَ دْ 7 قُ ع ل اْ لُ لْ ح اَ ى وِ رْ مَ ى اِ لْ رِ ّ سَ بَ ى وِ رْ دَ ى صِ لْ حَ رْ & ش اِ ّ بَ رَ ن يِ عَ مْ حَ 1 اِ هِ بْ حَ صَ وِ هِ لY ا ىَ لَ عَ د وَ ّ مَ حُ مَ 7 تْ - نَ 1 اِ - ضْ ر1 لا اَ وِ 7 ابَ اوَ مَ ّ س ل اَ رِ ط اَ - فِ & ت نِ اذَ ح1 لا اِ ل يِ وْ 1 اَ 7 بْ نِ م ىِ - نَ 7 تْ مَ ّ لَ عَ وِ g كْ لُ مْ ل اَ نِ م ىِ - نَ i تْ نَ i تY اْ دَ 7 فِ ّ بَ ى رِ لْ وَ 7 ق واُ هَ 7 قْ - فَ ي ى- ف ا- رب& س ح وا ن يِ حِ ل اَ ّ ص ل اِ ا ب- ن7 ق ح ل1 وا ن مي ل س م ا- ن- ف و7 ت ن يِ حِ ل اَ ّ ص ل اِ ب ىِ - نْ 7 قِ حْ لَ 1 اَ ا وً مِ لْ سُ م ىِ - نَ ّ - فَ وَ 7 تِ 7 ةَ رِ - خY لا اَ ا وَ نْ z تُ ّ الد ىِ - ف ىِ ّ نِ لَ و ار- ق- غ ا ب- ز ي- ر ع ا بِ ارَ زْ ي1 لا اَ عَ مi ةz ب ح ل ا ا- ن ل- ح ذ1 واَ ن يِ حِ ل اَ ّ ص ل ا7 رة م- رKUR’ÂN’DAN OKUNAN BÖLÜM: ِ ن يِ ّ الدِ مْ وَ يِ تُ بِ ّ - دَ كُ z ب اَ ّ - نُ كَ و( 46 ) ُ ن يِ 7 قَ يْ ل ا اَ - ابَ 7 بَ 1 ى اَ ّ 7 نَ ح( 47 ) َ ن يِ عِ- ف اَ ّ & س ل اُ 7 هَ اعَ - قَ & سْ مُ هُ عَ - فْ - يَ i ت اَ مَ - ف( 48 )
41

46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Mar 11, 2018

Download

Documents

truongkhuong
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

MÜDDESSİR SÛRESİ 46-48.ÂYETLERجيم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله يطان الر أعوذ بالله من الش

الم على رسولنا رب العالمين الة والس محمد و علي آله والص رلى امرى واحلل العقدة وصحبه أجمعين رب اشرحلى صدرى ويس

من لسانى يفقهوا قولى رب قد آتيتني من الملك وعلمتني منماوات واألرض أنت وليي في الدنيا تأويل األحاديث فاطر الس

الحين توفنا مسلمين وألحقنا ني مسلما وألحقني بالص واآلخرة توفالحين وأدخلنا الجنة مع األبرار يا الحين واحشرنا في زمرةالص بالص

عزيز يا غفار

KUR’ÂN’DAN OKUNAN BÖLÜM:

الدين بيوم نكذب اليقين (46)وكنا أتانا شفاعة (47)حتى تنفعهم فماافعين (48)الش

TEFSİRDEN OKUNAN BÖLÜM:

} { } الموت} اليقين أتانا حتى والجزاء الحسب الدين بيوم نكذب وكنا

Page 2: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

} والصالحين} والنبيين المالئكة من الشافعين شفاعة تنفعهم فمافي للمؤمنين الشفاعة ثبوت دليل وفيه الكافرين دون للمؤمنين ألنها

ومضر ربيعة من أكثر بشفاعته الجنة يدخل من أمتي من إن الحديث

YAKİNİN GELİŞİ

İÇİNDEKİLER

1.Kuran’dan Okunan Bölüm

2.Tefsirden Okunan Bölüm

3.Yüce Allah’ın Büyük Kozu

Page 3: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

4.Mümin Daima Uyarılır

5.Sınırlı Sorumlu Varlıklarız

6.Burası Noksan Âlemi

7.Cehenneme Götüren Hatalar

8.Âhir Zaman Deccalleri

9. Huzura Kabul Ediliş

10.Mahlûkata Şefkat

11.Cehennem Yakıtları

12.İmanın Yenilenmesi

13.Allah’ın Halifesi İnsan

14.İnsan Taslakları

15.Elimizdekini de Silip Süpüren Batıl

16.Nefis ve Ruh Teknesiyle Seyahat

17.Negatif Adımların Sonu

18.Yakinin Gelişi

19.Gerçekleri Gösteren Mercek Ölüm

20.Aşama Aşama Yakin

21.Âyetlere Cübbi Bir Bakış

22.Nefse Tattırılacak Tatlar

23.Rabıtatü’l-Mevt Kapanı

24.En Sağlam Mürşit

25.Mümin Egoist Değildir

26.Binbir Hatlı Mümin

27.Esma Ekranı Mümin

28.İslâm Dışındaki İstler

29.Okudukça İkna Eden Kitap

30.Şefaat eEdiciler

Page 4: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

31.İnsanın Hizmetindeki Melekler

32.Nebiler Manevi Baba Mesabesindedir

33.Gezilerimiz Nereye

34.Müslümanlar Allah’ın Kölesidir

35.Şefaatin İki Türü

Değerli Müminler, Kıymetli Kardeşlerim;

Allah Aziz Kitabımızın şefaati, rahmeti, hidayeti ile nurumuzu ziyade eylesin.

İmanımızı kemâle erdirsin. Rızasına nail eylesin. Dünyada ve ukbada Kuran’ın şefaatinden

mahrum eylemesin. O’na bihakkın tutunmayı, O’nu bihakkın okuyup içeriğiyle amil olmayı

Allah cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Müddessir Sûre-i Celilesinden okumaya devam

ediyoruz. Son bölümlerine yanaştık. Allah hakkıyla okuyup, anlayıp, anlatıp; gereğine

hakkıyla uymayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Resul-i Zişan Efendimiz’i tehdit

eden, O’nu türlü şekillerde engelleyen Peygamberimiz (s.a.s.)’e sui kast tertip eden,

ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaparak O’nun tebliğatına engel olan kişilerin, kafirlerin,

müşriklerin ve emsali insan müsvettelerinin, nesnasların, ölüm sonrasındaki akıbetleri

gözümüzün önüne getiriliyor. Yüce Allah’ın Kuran’ında olan gerçeklerdir, bu Kur’anî bir

üsluptur, tarzdır.

YÜCE ALLAH’IN BÜYÜK KOZU:

Yüce Allah’ın yegâne tehdit ettiği ve tehdidinde tabiri caizse koz olarak kullandığı,

cehennem ateşi ön planda yer almaktadır. Yaratan bilmez mi?

الخبير اللطيف وهو خلق من يعلم أال

“Yaratan bilmez mi? O en gizli şeyleri bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.”1

Allah, insan tabiatını bu minval üzerine yaratmıştır. Yaratan bilmez mi? İnsan ateşten

çok korkar. Paniğe kapılır. Ateşi gördüğü anda şuurunu kaybeder, dengesini yitirir,

normal düşünemez. Derhal eli ayağına dolaşır. Elinde ayağında olanı da bilmez. Ne

olduğunu görmez, biz bunu daha dünyada iken görüyoruz. İşte insanın bu yapısından ki bu

1 Mülk67/14

Page 5: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

yapıyı düzene koyan Allah’tır. Yüce Allah hemen yakarım ha, ateşe atarım ha dercesine

hemen gazabının belirtisi olarak tehditinin hemen başında ateşe sokarım diyor.

للكافرين أعدت التي النار واتقوا

“Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.”2

bu şekilde öcü şekliyle bizler kurtarılıyoruz, uyarılıyoruz.

MÜMİN DAİMA UYARILIR:

Yolumuza esenlikle devam etmemiz bu uyarılarla bir şekilde sağlanmış oluyor.

Arabanın ayarına, balans ayarı gibi bir şekilde yanlamaya oraya buraya, sağa sola sapmaya

çalışan müminler de bu sayede uyarılıyor, rotasına oturtulmuş oluyor. Hamdolsun âlemlerin

Rabbi Allah’a. İşte bu bölümlerde, cehennem içerisinde yer alan kesimin niçin bu ateşin

içerisinde yer aldıkları soruşturuluyor. Burada anlatılan olaylar, o gün olacak yani bizim

akıl, nefis, ruh dengesi içerisindeki varlığımız hasebiyle gelecekte olacak ama ruh hasebiyle

ezelde olmuş bitmiş bir hadisedir. Demek ki biz ruhen galü beladan beri müslümanız. Ama

beden, nefis, akıl bu cevherlerin cem olduğu bir yapı ki bunun adına insan denir. Bu yönüyle

gelecek vardır. Ama ruh için gelecek geçmiş yoktur.

ربي أمر من وح الر قل

“Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size

pek az ilim verilmiştir.”3

Emirden beri o ruhun varlığı sabittir. O emir ne zaman çıktı biz bilmiyoruz. O halde bizim

ezeli olan zatın varlığında bir varlığımız var. Vücud-u ilmi denilen bir mevcudiyetimiz söz

konusudur. Bu mevcudiyetimiz de ruhen sabittir.

ربي أمر من وح الر 4قل

5 روحي من فيه ile ونفخت

SINIRLI SORUMLU VARLIKLARIZ:

2 Al-i İmran3/1313 İsra17/854 İsra17/855 Hicr15/29

Page 6: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Böyle bir haldaşlığı, yoldaşlığı, soydaşlığı var. Ötesi bizim için karanlıktır. Bizim

ışığımız bir yere kadar yanıyor. Her yaratılanın bir sınırı vardır. Çünkü yaratılmak sınırlı ve

sorumlu olmaktır. Yaratan için ne sınır vardır ne sorumluluk vardır.

يسئلون وهم يفعل ا عم يسئل ال

“O yaptığından dolayı sorgulanamaz, fakat onlar sorgulanırlar.”6

O yaptığından sorumlu değildir. Ama Cibril de olsa, Muhammed (s.a.s) de olsa her mahlûkun

bir sınırı vardır. İşte bizim de bir sınırımız var. O sınıra gelince varlığımız istop ediyor.

Otomatikman bitiyor. İnteha diyor.

المنتهى ربك إلى وأن

“Şüphesiz en son varış Rabbinedir.”7

O hazır ve nazır olunca bizim varlığımız sönüyor. Vacibül vücud zuhur edince biz batına

intikal ediyoruz. Bu âlemin şartları, bu neşve, bu boyut böyledir. Ama bir gün gelecek

müşeddet olan bir gün, takviyeli bir gün, lutuf ve keremin sonsuza yöneldiği, coştuğu bir gün,

cuşu huruşa geldiği bir gün, o gün işte o gündür. O gün lutuf ve kerem günüdür. Kullarına

görünecek, Ey Kullarım selam size, selam verecek. Bundan sonra size hiç kızmayacağım.

Aman Allah’ım, bundan sonra size Cemâl’im var. Celâl’im bitti.

دائما النار في يتجلى الجالل

يتجلى دائما الجمال الجنة في

واإلكرام الجالل ذو

دينكم لكم أكملت اليوم

“Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.”8

âyetinin sırrı onun bir özeti, mukaddeme hasebiyle Arafat ‘ta oldu. Arafat’ın gerçek olan

timsali mahşerdir. O mahşerde el yevm gerçekten tahakkuk edecek ve bütün

aksaklıklarımız, eksikliklerimiz giderilecek.

6 Enbiya21/237 Necm53/428 Maide5/3

Page 7: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

دينكم لكم أكملت اليوم

Ey Kullarım! Dininizi işte bugün tamamladım, eksiğinizi giderdim. Siz benden

tamamlamamı istediniz. تمم dediniz, yalvardınız, yakardınız. Bugün sizi cennete hazır رب

bir pozisyona getirdim. Artık eksiğinizi bırakmadım. Yamalarınızı yamaladım. Eksiğiniz,

kırığınız, çürüğünüz, çarığınız kalamdı. Hadi

آمنين بسالم ادخلوها

“Onlara: Girin oraya esenlikle, güven içinde denir.”9

emniyet içinde, sıhhat, selametle cennetime girin. Demek ki

دينكم لكم أكملت اليوم

âyetinin dünyadaki geçici bir oluşumu, tezahürü var. Ama bunun gerçek tezahürü ikmal; bu

dünyada ikmal tastamam olur mu?

BURASI NOKSAN ÂLEMİ:

Burası noksan âlemdir. Noksan âlemin üzerinde ikmal olur mu? Kendisi noksan,

temeli noksandır. O halde dünyada kalan insanların ikmalinden, kemâlinden söz edilemez.

Bu dünyanın kendisi nakıstır, noksandır, eksiği, çürüğü, çarığı çoktur. Buradan çıkmak,

kemal âlemine geçmek lazımdır. O da ancak (gelecek âyet ilerde ) yakinin insana gelmesi ile

hâsıl ve tahsil olur.

Cehennemin ahvalinden söz ediyordu. Bir şekilde sanki röportaj yapılıyordu. Onların

ağzına sanki mikrofan tutulmuş. Söyler misiniz ey ehli nar, sizi buraya sokan nedir?

سقر في سلككم ما

İşte bunlara cevap veriyorlar.

CEHENNEME GÖTÜREN HATALAR:

1.SEBEP: En büyük suçlarının ne olduğunu biliyorlar ve ifade ediyorlar. Biz namaz

kılanlardan değildik, olmadık. Biz musalli, ehli salat değildik. Bu münafıkların kıldığı

namazın namaz olmadığını ifade ediyor. Çünkü burada münafıklar vardır. Biz namaz

9 Hicr15/46

Page 8: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

kılanlardan değildik diyorlar ama kılmışlardı, kılıyorlardı. O muteber bir namaz değildi. Biz

zaten o kıldığımız namaza itibar etmiyorduk, namaz demiyorduk. Sadece insanları aldatmak

için, gösteriş için yapıyorduk. Onun için bizce de namaz değildi. Onu saymıyorlar. Zaten

sayılmamıştır. Onun için bakın biz namaz kılanlardan değildik diyorlar. O halde namazın

farziyetine, vucübuna inanmadan eğer öyle bir hareket yapılırsa o asla namaz değildir.

Adam bakar hoşuna gider. Bir gavur, bir kafir, bir gayri müslim gelir. Ne güzel hareketler

bunlar der. Hani program yapmışlar ya ne güzel hareketlermiş, yani ne pislik hareketler

bunlar. Tersini anlayacaksınız.

ÂHİR ZAMAN DECCALLERİ:

Âhir zamanda kullanılmak üzere güzel sözcükler seçilecek, siz onun tersini

anlayacaksınız. O güzel diyorsa bil ki o çirkindir. O kötü diyorsa bilin ki o iyidir. Çünkü

şeytan iyiye kötü, kötüye iyi der. Bunu bilin. Onun için sakın onların güzel dediğinin yanında

yer almayın. Bu, size vereceğim basit bir ölçüdür. Tersine yorumlayın. Bunu nerden

çıkarıyorsunuz hocam derseniz. Bu ahir zamanda her şey tersine dönecek. Deccal’ı

duymadınız mı? Deccal seni cehenneme atıyorum dediğinde Peygamberimiz o cennettir diyor.

O’nun su dediği ateştir, ateş dediği sudur diyor. O’nun ateş dediği şeyde sizin için hayat

vardır. İşte delil budur. Böyle bir deccaliyet döneminde yaşıyoruz. Deccaliyet ve Mehdiyyet

çekirdek halinde Âdem babamızın zamanında da vardı. O zamandan bu zamana gelişe

gelişe kemal yönünde hareket ediyor. Kendi çapında zirveye erişmek için hareket ediyor.

Her zaman her Peygamber Deccale karşı kavmini uyarmıştır. Her Peygamber aynı

zamanda mehdilik görevi yapmıştır. Her zaman mehdilik vardır. Dolayısıyla bu gele gele bir

son noktası vardır. Deccal mı çıktı şimdi veya Mehdi mi çıktı? O beni ilgilendirmez. Son

noktayı Allah koyacaktır. Benim görevim bunun her dönemde var olduğunu anlatmaktır ve

bu uyarıların yapılmasıdır. Bu yönde ayırımın, temyizin yapılmasıdır. İnsanlara bunun

öğretilmesidir. Bizim görevimiz Şu Deccaliyettir, şu Mehdiyettir, şu yoldan git, bu yoldan

gitme diye bir tafsilde bulunmaktır. Anlatanların, öğretenlerin görevi budur. Birincisi buydu.

Çok konuştuk üzerinde fazla ileri gitmemize gerek yok. Biz namaz kılanlardan değildik, ehli

salat değildik. Namazın, kişinin Allah ile olan açısını ifade ettiğini belirtti. Kısaca örnek verdi.

Namaz insanın Allah’la olan diyalogunun en canlı göstergesidir. Ondan daha pratik bir

gösterge yoktur. Namaz bunun en canlısıdır.

المؤمن معراج الة الص

Page 9: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

hh “Namaz,müminin miracıdır.”10

Denilmesinin sebebi de işte budur.

HUZURA KABUL EDİLİŞ:

Her namaz ile ilahi bir vuslat vardır. Bu çok büyük bir şereftir. Bunun hamdü

senasını çok yapmak lazım. Hamdolsun âlemlerin Rabbi Allah’a ki beni namaza kabul

buyurdu. Bana namazı müyesser kıldı. Çünkü namaz kabuldür. Eğer namaz kılabildiysen

kabul edilmişsin demektir. Büyük bir lutuftur. Rabbimize şükürler olsun diyeceğiz. Çünkü bir

müminin hayatında bu günde beş defa gerçekleşir.

موقوتا كتابا المؤمنين على كانت الة الص إن

“Çünkü namaz, müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” 11

Bu vakitler erdem vakitleridir. İnsanın yıldızının doğduğu vakitlerdir. Yıldızımızın

doğduğu yolumuzun açıldığı, kapımızın açıldığı, buyur edildiğimiz, ezel sultanı seni

bekliyor. Ey falan seni kabul etmek üzere hazır ve nazır. Haydi gel sende hazır ve nazır ol.

İki nazır bir makamda muntazır. O onu, o onu bekliyor, o ona o ona nazar ediyor. Bu, ne

büyük bir şereftir. Yüceler yücesine hamdolsun.

2. SEBEP: İkinci açı, mahlûka yöneliktir.

الله ألمر şeklindeki Allah açısından, Allah’ın emrine, buyruklarına tazim التعظيم

açısından bahsedildi.

MAHLÛKATA ŞEFKAT:

الله خلق على فقة Mahlûkata şefkat ikinci açısıdır. Kul iki kanatlıdır. İkinci والش

kanadı da budur. Bu da miskinlerin korunması, onların sırtının pek tutulması, onlara acı

çektirmemek şeklinde gerçekleşir. Onların yüreği zaten acılarla dolu, onların gönlü zaten

kırık, dolayısıyla onları görüp gözetmek sırtı pek olan, karnı tok olanlara vaciptir. İşte biz

bunu da yapmadık diyorlar. Tabiri caizse bunlar hergele sürüsüne benziyorlar. Bizde

hergelenin teki derler. Bu aslında kaba bir söz değildir ama birilerine göre kaba olabilir.

كاألنعام أولئك10 Razi,Medahilişşeytan, İkinci Fasıl,c.1,s.22611 Nisa4/103

Page 10: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

“İşte bunlar hayvanlar gibidir.”12

Allah’ın bu buyruğunun topluma yansımasından ibarettir. Bu kaba bir söz değildir. Allah

onlara sığır gibi demiştir. O da hergele demiş ne çıkar ki ikisi de aynı kapıya çıkmaktadır.

Dolayısıyla bu hergele sürüsü dediğimiz enam cinsi sadece yemektedir. Siz hiç merkebin

çayırlığa salındığı zaman sana bakıp sen de buyur dediğini gördünüz mü? O zaman o merkebi

“Beni de kendine benzetti, ot yemeye davet etti” diye öldürürsün. Zaten etmez. Yani onlara en

yüksek gıdaları verseniz sizi çağırmaz. Sizin o gıdalara ortak olmanızı istemez. Çünkü o

enamdır, hayvandır. Hayvan başkasının ortak olmasını istemez. İşte bunlarda كاألنعام

olduğu için fakiri fukaraya hiç düşünmediler, sofralarına çağırmadılar, yedirip içirmediler.

Demek ki sığır sürülerinin bir özelliği de kendilerinin yiyip içmeleri bir ikinci bir üçüncüyü

çağırmamalarıdır. Hatta bu yırtıcıları belgesellerde görmüyor musunuz? Bir laşeyi, bir leşi

buldukları zaman sadece kendilerinin yemesini ister. Ötekilere hırlar. Böyle kavgaları vardır.

Hele hele arslan sadece ben yiycem der, benim kalanımı ancak siz yiyebilirsiniz der.

Gördünüz mü efendiler, bunlar hayvan sürüsüdür.

CEHENNEM YAKITLARI:

O halde bu cehennemde aslında insan denilen bir varlık yoktur. Burada şeyatin var.

Burası,

والجن اإلنس شياطين

“İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık.”13

in makarrıdır. Bu iki yönden iki kanat, miskinlerin gözetilmesi, yedirilmesi, içirilmesi ikinci

kanattır. Başkalarına müteaddi iman gerçek imandır. Kabından taşan ve bir başkasına

doğru aşan iman müteaddidir. Lazım bana lazım gayri neme lazım. Böyle lazimi bir iman

değil müteaddi bir iman nafidir. Başkaları o imandan istifade eder. Bencil değildir. İmanda

daima bir taşma, aşma, feveran, daima bir yükselme hareketi vardır. İşte bunun için

gerçek iman sahipleri mutlaka bir başkasını düşünür. Nasıl aç mı, tok mu, yedi mi, içti mi,

üşüyor mu? Komşusu başta olmak üzere, akaribi yani akrabaları, ülkesini, vatanını, milletini

daima düşünür. Düşünmüyorsa onun imanı, eğer müminlik dava ediyorsa, kendinden

menkuldür. Kerameti kendinden menkul şeyhlere benzer. Kendini bilmem ne zannetmiştir.

Öyle iman olmaz.

12 Araf7/17913 Enam6/112

Page 11: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

İMANIN YENİLENMESİ:

مؤمنين كنتم إن إيمانكم به يأمركم بئسما قل

“Eğer siz müminseniz ne kötü şeyler emrediyor sizin imanınız.”14

Komşunu görmemeyi, miskinleri doyurmamayı emreden bir iman iyi bir iman mıdır? Böyle

bir iman olmaz. Bu Cenabı Hakk’ın kınadığı kişilerdir. Bu âyet bölük pörçük imandan, çürük

imandan söz ediyor. İman da çürür. Peygamberimiz imanda elbise gibi eskir buyurdu.

Aman dikkat edin. Eskitmemeye, pörsütmemeye çalışın. Onu daima yenileyin.

كيف قالوا إيمانكم جددوا ألصحابه قال وسلم عليه الله صلى النبي أنالوزن في شيء يعدلها ال وهي الله إال إله ال قولوا قال إيماننا نجدد

واألرض بالسموات وزنت 15فلو

Bunlar kitaplarda yazılı, çizili var. İkincisi buydu. Peki bu adamlar ne yedirmişler, ne

içirmişler. Varlılklara karşı bir açılımları yok. Hele hele miskin diyarına açılan bir yolları,

kapıları yok. Tamamen o diyara pencereler, bacalar duvarlarla örülmüş. Utanç duvarları var.

Ayırmışlar onları insan saymamışlar, insan görmemişler. Halbuki insan esas onlardır.

Kendileri hayvandır. Dünyanın böyle cilveleri vardır. Bilir kişiler ve yaşamış kişiler derler ki:

Delilerin diyarına gittik, baktık ibret alalım diye. Bizi görünce delilere bakın delilere dediler.

Mazhar Osman’ın diyarında mazhar olmuş kişiler bunlar diyorlar. Gördünüz mü? İşte

böyledir. Onlar, o insanlara hayvan diyorlar.Gavurlar, buna benzer bir film yapmışlardı,

Maymunlar Cenneti diye. Adını da Cennet koymuşlar. Maymunlar güya tam tersine bizim

yerimizi almışlar. Soylu varlıklarmış. Biz pörsümüş, ne idüğü belirsiz, tuhaf yaratıklarmışız.

Aklı ermezlerdenmişiz. İnsanları hayvan yerine kullanıyorlar. İşte onun gibi birşeydir.

Adamlar bunu yapmışlar. Allah korusun. B ir maymunun insanın yerini alması mümkün

müdür? Yüce Allah buna izin verir mi? Onun aklı buna ermez.

ALLAH’IN HALİFESİ İNSAN:

İnsanı evirip çevirecek bir başka mahlûk yaratılmadı. O zekâ onlarda yoktur. Allah

insanı lider kıldı. Bu kâinatın sahibi, yöneticisi, Allah namına insandır. Bir ikinci başka

varlık yoktur. Ötekiler yönetilenlerdir. Daima insana tabidirler. Belki zarar verirler ama

dizginleri ele alıp da insanları yönetmeleri hâşâ ve kella mümkün değildir. Ama şu olur.

14 Bakara2/9315 Hâkim, Müstedrek,Kitabü’t -Tevbe

Page 12: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

İnsan kendine bakarak, kendi programını keşfederek, bir başka mekanik varlık yapabilir, buna

benzer türden, insanın eliyle yaptığı ki o el yedullahın elinin altındadır. O yedin altında insan

eli vardır, onun üzerinde yedullah vardır. O el ile yaptıysa

يعملون كانوا بما جزاء

“Hiç kimse yapmakta olduklarına karşılık olarak...”16

işte o zaman insana belki külahı ters giydirecek şekilde oluşum meydana gelebilir.

İNSAN TASLAKLARI:

İnanıyorum ki kıyamete doğru kıyamet bu türlü ne idüğü belirsiz insan taslaklarının

ürettiği bu yaratıkların üzerine kapacaktır. Bunların adı nesnastır. İnsan taslağıdır bunlar.

Ve ah ben ne yaptım ne ettim diyerek dizlerine vuracak, yüzlerini tokatlayacak, darbedecek

ve nedamet duyacaklardır. İşte bu olabilir ama Yüce Allahın yarattığı sınıflar içerisinde hiç

bir sınıf insanın önüne geçemez. Bu mümkün değildir. Buna izin verilmez. Bunu da

belirtmiş olalım.

Bu adamlarda namaz yok, yedirip içirme gibi sosyal faaliyetler de yok. Allah’la araları

da iyi değil. Hiç buluşma oluşmamış. Peki bu adamların işi nedir?

.buradan başlayarak devam edelim وكنا نخوض مع الخائضين

3.SEBEP: Biz dalıp gidenlerle beraber olur, dalıp giderdik.

في وتكاثر بينكم وتفاخر وزينة ولهو لعب الدنيا الحياة أنمااألموال

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir

öğünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir.”17

Oyun ve eğlence, böbürlenme, kibirlenme gidiyor. İşte biz bu türlü oluşumların içinde

yer alırdık. Onlarla beraber olurduk. Nerede oyun var eğlence var, mahiyeti bu türdendir,

orada mutlaka ön sıralarda yer alırdık. Onlarla dalar gider, oynar giderdik. Kumar mı

oynardık. Tavla atıyoruz gel, atalım. Bilmem neyi satıyoruz, gel, satalım. Ne kadar böyle ipe

sapa gelmeyen şeyler varsa biz onların içinde yer alırdık.

16 Secde32/1717 Hadid57/20

Page 13: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

الباطل في الشروع yehudu خاض hade الخوض ayette geçen الخوض

haid çoğulu cemi müzekker salim bunun خائض kelimesindeki خوضا havden يخوض

kökeni olan الخوض havz الباطل في batıla dalmaktır, batıla pervasızca الشروع

giriş yapmaktır.

ELİMİZDEKİNİ DE SİLİP SÜPÜREN BATIL:

Batıl deyince bütün menhiyyat buraya dâhildir. Allah’ın yasak ettiği her ne var ise

bunların hepsi batıl kavramının içindedir. Çünkü hak ben burada yokum der. Hakkın

olmadığı bir şey batıldır. İnsanoğlu batılla asla bir yere varamaz. Yani insanlık yönünden

kemal bulamaz. Tam tersine batıl insanın elinde avucunda olanı da alır götürür. Hani

derler ya insanın bulgur misali olduğunu düşünürsek; gerçek insanda pirinç olmaya bir özenti

vardır. Yani daima daha daha şeklinde insan ruhu ekmeliyete doğru bir süzülüş kaydeder.

Arzu vardır, himmet vardır, gayret, talep vardır. Tabi ki fıtrat bozulmamış ise. Nefiste ise

daha kötüye daha kötüye bir meyil vardır.

وء بالس ارة ألم النفس إن نفسي ئ أبر وما

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç nefis aşırı

derecede kötülüğü emreder.”18

NEFİS VE RUH TEKNESİYLE SEYAHAT:

Tabi ki terbiye görmemiş ise. Doğal yapısı böyledir. Negatife devamlı daha daha hiç

doymak bilmez. İşte insan bu minval üzere yaratılmıştır. Negatif olanlar tamamen zararadır.

İnsanın elinde olanı da alır götürür. Yani bir bulguru örnek verdik ya Tosyaya pirince

giderken evdeki bulguru da kaybedersin cinsinden. Nefis yönünden gidersen Tosyaya

giderken evdeki bulguru da kaybedersin. Ama ruh yönü ile gidersen Tosya’ya değil Asya’ya

da gidersin. Atalarının makamı olan yere de gidersin. Tanrı dağının olduğu yere varırsın.

Onun Kaf ile olan bağı vardır. Ondan sonra

المجيد والقرآن ق

“Kâf! Şerefli Kuran’a and olsun ki….”19

18 Yusuf12/5319 Kaf50/1

Page 14: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Geçidinden geçer, vuslata nail olursun. Şu halde pozitif olan gelişme haktır. Burada insanın

gelişmesi de haktır. Hakka yönelen insanın gelişmesi haktır. Batıla yönelen insanın

alçalması da haktır. Buna göre bu adamlar batıl ehlinden oldukları, batıla daldıkları, onlarla

birliktelik oluşturdukları, danslara, cazlara, müziklere, soygunlara, bir ülkeyi batırmak için

yapılan planlarda parmakları olduğu için alçalmışlar, cehenneme atılmışlar. Allah şerlerinden

korusun. أي Demek istiyorlar ki نقول الباطل Biz batılı ifade ederdik. Birisi bizden

bir fikir almak istese, batıl yönüyle olumsuz olanı ona telkin ederdik. Yani adam gelmiş saf,

buna danışıyor. İşte ona batılı, yıkımı önerirdik. Onu yıkacak projeleri ona sunardık. Onların

helakini oluşturacak tavsiyelerde bulunurduk, kararlar alırdık. Allah korusun biz batılı

söylerdik, kavlimiz batıldı. والزور yalandı, dolandı. Ne kadar böyle eğik büğük laflar

varsa ipe sapa gelmeyen, aslı esası olmayan şeyleri söylerdik. Gördünüz mü? Bunların

sözlerinde de hayat yoktur. Çünkü onlar da kalp yoktur. Zehirlenmiş bir Lut Gölü misali

kalpleri var. hayat yok, yaşam bitmiş. Ölü deniz misali ölü bir yürek var.

NEGATİF ADIMLARIN SONU:

Bunları öldüren batıldır. Hep batıla dalmak suretiyle, hep zehir aldılar. Hep negatif

adımlar attılar. Sonunda Allah korusun insanlıklarını kaybettiler. Yüce Allah onları

insanlıktan azletti. Ve كاألنعام dedi. Daha sonra onu da onlardan aldı. Bu da bir şereftir

dedi.

سبيال أضل هم بل

“…belki yolca onlardan daha da sapıktırlar.”20

Daha sapık olduklarını yani bir şeytan olduklarını ifade etmek istedi. Evet devam ediyorlar.

Başka ne yapardınız? Hani yapmadıklarını söylediler. İki şey yapmadıklarını söylediler.

Başlıca iki sahada yer almadılar. Allah’la olan ilişkileri yok. Bir de müslümanlarla olan, kalbi

kırıklarla olan bir diyalogları yok. Var olan özellikleri ise batılla ilişkileri var. Bunlardan

birincisi oyun ehliyle, batıl ehliyle beraberliktir. Onların her mesaisinde yer alıyorlar. Diğer

özellikleri ikincisi ise; bakın bir parelellik var. İki olumsuzlukları vardı. İki tane de

kendilerince olumlu yönleri var. Kendilerince olumlu olan birinci yön batılla iştigal etmek

yani sanatları batıl üretmektir.

20Furkan25/44

Page 15: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

DÖRDÜNCÜ SEBEP:

İkincisi الدين بيوم نكذب biz نكذب Hakka inanmazdık ama batıla inanırdık وكنا

yalanlardık. بيوم الدين din gününü biz yalanlardık. Ahiret inancı bizde yoktu. Palavra

derdik, uydurma derdik. İnsan bir daha kalkar mı?

رميم وهي

“ Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek.”21

مرقدنا من بعثنا من ويلنا يا قالوا

“Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı, derler.”22

Bizi şuralardan, bu kabirlerden kim kaldıracak? İçerisinde kemikler böyle toz olmuş,

ufalanmış. Bunlar mı? Dediler ve reddettiler, inanmadılar. Biz din gününü yalanlardık. Din

gününden maksat الحساب والجزاء Hesabı, karşılık görmeyi. Yapılanların

soruşturulup, karşılığının alınmasının yeri olan zaman dilimini yani (yevmül ahireh) ahiret

gününü yalanlardık. Bunun diğer bir ismi de din günüymüş.

YAKİNİN GELİŞİ:

Dinin gereğinin sorgulandığı gün demektir. Dinin icaplarının sorgulandığı güne

din günü denir. İşte biz bu günü yalanlardık, inanmazdık, palavra derdik. Sen uyduruyorsun,

bunlar masaldır. Kuran’da bunu nasıl yalanladıklarına dair beyanlar uzun uzun zikredilmiştir.

أتانا اليقين Taki, öyle bir zamana kadar biz bu tekzip işini sürdürdük ki حتىnihayet bize yakin geldi. Yakin geldiği zamana kadar tekzip işine müdavim olduk, devam

ettik. O zamanda iş bitti. Yakin ayan beyan günüdür. Şek ve şüphenin olmadığı bir olgu ve

duygudur. Allah’ın inayetiyle insanın gönlünde beliren bir oluşumdur. İnsanın gönlü gözü

ile açılır. Bu göz onun penceresidir. Eğer bu göze perde çekerseniz şu kalın perdeyi

dışardan asla ışık gelmez ve ne olup bittiğini göremezsiniz. Eğer gözünüze bir perde

çekilirse kalbiniz, kalp odanız kararır. Onun için bu gözden perdenin kalkması gerekir. İşte

bu ayet perdenin kalkışını anlatır.

غطاءك عنك فكشفنا

21 Yasin36/7822 Yasin36/52

Page 16: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

“Şimdi gaflet perdeni açtık.”23

Bugün senin gözünün perdesini açtık. Bu ölürken olan bir oluşumdur.

حديد اليوم فبصرك

İşte bugün senin gözün artık çok keskindir, net görebilirsin. Şeşi beş artık görmeyeceksin.

Herşeyi olduğu gibi göreceksin. İşte yakin budur.

حديد اليوم فبصرك

“Artık bugün gözün keskindir.”24

GERÇEKLERİ GÖSTEREN MERCEK ÖLÜM:

Hadid yakin ile orantılı bir ifadedir. Ama bu oluşum ölüm dediğimiz olayın, ölümün

getirdiği bir sonuçtur. Bu nedenle müfessir buna الموت diyor. Ölüm diye tefsir etmiştir.

Çünkü ölüm insana gerçeği gösterir. Ölüm insana yerini gösterir. Cennete mi gideceksin,

cehenneme mi gideceksin? Yani doğru musun, yanlış mısın, eğri misin, büğrü müsün ne

olduğunu ölüm neticesinde göreceksin. Ölüm yaşamın bir totalidir, toplamıdır, neticesidir ve

orada cevabıdır. Hayatın cevabı ölümdedir. Hayat tayyibe midir, radiye midir, habise

midir? Bunu ölüm sana isbat eder. Ölüm işte bunun içindir. Akıbetimizi görmek için

ölüyoruz. O toplamı görmek lazım. O cami olan vakte girmek lazım. Cami olan vakte

girmeli ki gerçek aşkla bir kere Allah diyesin. Müfessir الموت der. الموت nün nerden

geldiğini size ifade etmek istedim. Aslında yakin الموت demek değildir. Yakinin kelime

anlamı şeksiz ve şüphesiz ayan beyan insanda beliren bir gerçektir. Bu yakin oluşumu

Allah’ın lutuf ve keremi ile dünya boyutunu aşan velayet erbabında gerçekleşir.

تعلمون سوف تعلمون (3 )كال سوف كال (4)ثم

“Hayır, ileride bileceksiniz. Hayır, hayır ilerde bileceksiniz.”25

İşte surelerde beyan edilen kelimelere bakın.

AŞAMA AŞAMA YAKİN:

23 Kaf50/2224 Kaf50/2225 Tekasür102/3-4

Page 17: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

İlme’l- yakin, hakke’l- yakin. Bunlar yakinin aşamalarıdır. İlim,Yakinsiz bir işe

yaramaz. İnsanın bilgisinin bu boyutlardan geçeceğini de âyetlerde görüyoruz.

تعلمون سوف

Bileceksiniz, şu aşamada bileceksiniz. Aşamalar vardır. Yakinin insanda dozları vardır.

Birinci derece, ikinci derece, üçüncü derece vs...

كفرا ازدادوا ثم كفروا ثم آمنوا ثم كفروا ثم آمنوا الذين إن

“İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında

ileri gidenler var ya...”26

âyeti gördünüz mü? İnandılar, sonra yine inandılar, sonra yine inandılar. Ne demek bu?

Eğleniyor mu? Kelime mi tekrar ediyor zannediyorsunuz.

اتقوا ثم وآمنوا اتقوا ثم

“İman edip Salih amel işleyenlere Allah’a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri

ve Salih amel işledikleri, sonra Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri

ve sonra yine Allah’a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde…….”27

Bu beyanları inceleyiniz. Bunlar bir şair bozuntusunun tekrarı değildir.

تؤمنون ما قليال شاعر بقول هو وما

“O bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz.”28

Ne az düşünüyorsunuz, ne az şükrediyorsunuz, sizin ne az bilginiz var. Allah’ın Kitabı’nı

sathi geçmeyin. Derin derin düşünün.

القرآن يتدبرون أفال

“Hâlâ Kuran’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı?”29

âyetini nazara alın ve uyarıldığınızın farkına varın.

ÂYETLERE CÜBBÎ BİR BAKIŞ:26 Nisa4/13727 Maide5/9328 Hakka69/4129 Nisa4/82

Page 18: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Onun için âyetlerin cübbi olarak derinliğine dalın gidin. Bu derinliği bulmak için

kimi zatlar topragın altına girdiler.

اليقين أتانا حتى

“Nihayet ölüm bize gelip çattı.”30

Bu yakinin kendilerinde maddi ve manevi bir getirisi olması için toprağın altına giren zatlar

var. bakın ne diyor. Bize yakin, ölüm geldi. Ölüm gelmeden evvel ölünüzü unuttunuz mu?

تموتوا أن قبل موتوا

hh “Fiziki ölüm gelmeden manen ölünüz.”31

NEFSE TATTIRILACAK TATLAR:

İşte bu ölümü nefislerine tattırmak için toprağın altına girdiler. Nefis tat almaya pek

meraklıdır. İnsanın tat alma duyuları içerisinde en hassas olanı nefistir. Onun için tatlarda

enfes, nefis kelimesini kullanırız. Bakın nefsin orada adı geçiyor. Ona en iyi tattıracağın şey

ölümdür. Çünkü o nasıl olsa onu tadacaktır.

الموت ذائقة نفس كل “Her nefis ölümü tadacaktır.”32

RABITATÜ’L-MEVT KAPANI:Bunu şimdiden yapalım. İşte الموت denilen kulların (rabıtatü’l- mevt) رابطة

kullandığı bir kapandır. Fare gibi olan bu nefsi bu kapana düşürmüşler ve etkisiz hale

getirmişlerdir. O halde(rabıtatü’l- mevt) nefsin kapanıdır. ربطة Rabt, onun kuyruğunu

ölüme bağladın mı sana hiç itiraz etmez. Rahmetli büyüğüm öyle derdi:

“ Nefis her şeye bir bahane bulur ölüm hariç. Bir tek şeye bahane bulmaz. O da ölümdür.”

İşte Yüce Allah iki de bir bize yani nefsimize ölümü hatırlatır.

EN SAĞLAM MÜRŞİT: Çünkü bu Kur’an mürşittir. En sağlam mürşittir. Ve reçetesi kesindir. İnsanoğlunun

doktorlarının ister Lokman olsun hiç fark etmez verdiği reçete dört dörtlük değildir, kesin

değildir. Ama Allah’ın sunduğu reçetede şek ve şüphe yoktur.

30 Müddessir74/4731 Ruhu’l-Beyan, Cuma Sûresi’nin Tefsiri32 Âl-i İmran3/185

Page 19: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Neticede yakin geldi, çattı ve bizi buraya attı diyorlar. İşte bizim maceramız budur. فما bu nedenle onlara fayda vermedi. İyi de siz buraya atılmışsınız. Bunca تنفعهم

kurtulanlar oldu. Birçok kişiler, günahkârlar, eğriler paçayı kurtardı. Şefaat ettiler, şefaat

günüydü. O ona, o ona, binlerce, milyarlarca insan şefaatle kurtuldu. Siz onların içinde de mi

yer almadınız? Sizin hiç tutar yeriniz yok muydu? Dünyada bir mütteki ile temasınız olmadı

mı? Bir Allah’ın sevgilisiyle temasınız olmadı mı? O da yok tabi. Hiçbir tutar tarafları yok.

Bu nedenle فما تنفعهم شفاعة الشافعين Şefaat edenlerin şefaatleri onlara

fayda vermedi. Şefaat kategorisine alınmadılar. Birçok rivayetlerde şunu şöyle yapana şefaat

vardır, şefaat ederim diye belirtilmiştir. Müminlerin birbirleriyle olan muameleleri vardır,

şefaatleri vardır. Şafi ismi o gün cuşu huruşa gelecek. Allah’ın Şafi ismi ve başta

Peygamberimiz ve diğer Peygamberler, şüheda, salihler, sıddıklar ve sıradan müminler

dahi birbirlerine şefaat edeceklerdir. Hani çok ilginç bir söz vardır duyarsınız. Hocanın

okuması kendine geçmezmiş. Sen bana okuyuver. Ne kadar ehil de olsan ona izin vereceksin

o sana okuyuverecek. Çok ilginç bir şeydir. O gün müminin kendisine şefaati

olmayacaktır. Bir başka müminin kendisine şefaati var ama o da bir başkasına şefaat

edecek. İşte bu müteaddi olmanın en canlı göstergesidir.

مريض وهو الناس يداوي طبيب

Kendini tedavi edemeyen doktoru düşünün. Adetullah nizamı böyle kurmuştur.

Egoist, bencil olmayacaksın.

MÜMİN EGOİST DEĞİLDİR:Daima kardeşini de gözeteceksin. Onun da sana bir faydası olacağını

unutmayacaksın. Onu hakir görmeyeceksin. Onu ganimet bileceksin. İşte mümince

yaşamanın rahatlığı budur. Çok keyif vericidir. Güven vericidir. Mümin güven veren kişi

demektir. Güvenen ve güven veren insandır. Müminin elinden, dilinden emin olunur.

Onun için mümine canını kurban edeceksin. Ayağının altına serileceksin. Çünkü o bizim

sebeb-i necatımız olabilir. Böyle bilelim.

Şefaat edenlerin şefaati onlara fayda vermedi. Muhyiddin-i Arabi’ye göre bu dünyada

da şefaat hakkı vardır. Müminler bu şekilde birbirlerine şefaat edebilirler. Bakınız himmet,

şefaat türüdür. Dua şefaat türüdür. Bir kardeşine dua etmek ona şefaat etmektir. Bunun en

canlısı da cenaze duasıdır, namazıdır. Kullanacaksın, hakkın, sana verilmiş. Kırk kişi şefaat

ederse adam paçayı kurtarıyor. Onun için bir cenaze namazında bulunmak çok önemlidir.

Peygamberimiz bir gün: “Bugün şunları kim yaptı, bunları kim yaptı?” diye soruyor. Bugün

Page 20: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

cenaze namazı kılan var mı diye soruyor. Hepsinde de Ebu Bekir Efendimiz çıktı. Bunların

hepsini yapmış. Peygamberimiz onu müjdeliyor. Ötekiler bir tanesini ya da iki tanesini

yapmıştır. İşte bunlardan bir tanesi de şefaat hakkıdır. Sana verilmiş, kullanıyorsun. Nasıl

bilirdiniz? İyi biliriz Ya Rabbi. Mümin herkesi kendisi gibi bilir. Çünkü mümin müminin

aynasıdır. Mümin hüsnü zan üzere yaşar. Saftır, temizdir, katıksızdır, bulanık fikirleri

yoktur. Eğriliği, dolandırıcılığı, garezi, kötü amacı yoktur. Herkes için iyilik düşünür.

Herkesin yükselmesini ister. Ben tattım bundan, kardeşlerim de tatsın. Ben yedim, o da yesin.

Ne güzelmiş bak dediği her şeyi paylaşır. Hasetçi, kindar, bencil değildir. Bunları ben

saymıyorum. Bunlar şuabü’l- imaniyede anlatılan imanın şubeleridir. Bunlar müminin kolu

kanadıdır, meyvesidir, dalı budağıdır. Öyle miyiz tabi ki bir düşünün bakalım. Adam geçen

öyle diyor. Hocam hep müslümanlar böyleyiz, hani müslümanlık böyle mi olmalı? Müslüman

olamayan adamlar rahat yaşıyorlar. Bütün musibetler, belalar bizim üzerimizde. Sen hangi

müslümandan söz ediyorsun kardeşim. Mümin budur.

BİNBİR HATLI MÜMİN:Bunları sen görüyor musun anlattım. İşte bunlar olmadığı için hep bizim hatlar

kopuktur. Sıdk hattı, vaad hattı, muhabbet hattı, rahmet hattı kopuktur. Bütün hatlar

kopmuştur. Kopuk hattan sana ne gelecek a kopuk. Maktu olmuşsun sen, ecrin de

maktudur, kesiktir. Ama müminin gerçek anlamda bağlantılarını mümin kurmuştur.

Bağlantıları derken şuabü’l- imaniyesi sağlam, adamın hatları sağlam bakımlıdır. Hatları

çalışıyor. İşte biz böyle kopuk olmasaydık, sağlam hatlara sahip olsaydık bize onlar

yanaşamazdı. Bizden korkarlardı. Nitekim ataların kopuk takımından değildi. Hatları,

halatları, bakımları, takımları sağlamdı. Onun için adam onu gördü mü, Allah onun yüzünde

esmaü’l- hüsnasını canlandırıyor, hareket ettiriyor. Adam onun yüzüne bakamazdı.

Muhteşem Süleyman varmış, adam onun gözüne, yüzüne bakamazmış. Şöyleymiş,

böyleymiş. Tabi öyledir. Şu halde demek ki iman heybet verir.

ار الكف على أشداء معه والذين الله رسول د محم “Muhammed Allah’ın Resûlüdür.Onunla beraber olanlar , inkârcılara karşı çetin,

birbirlerine karşı da merhametlidirler.”33

De ki şiddet müminin şahsında, gözünde, yüz aynasındadır. Kâfir baktığı zaman

müminde şiddet görür, korkar. Küfür ile baktığı zaman ار الكف على âyetini أشداء

yaşar.

33 Fetih48/29

Page 21: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Buna dikkatinizi çekiyorum. Kâfir mümine nazar ettiği zaman onun yüzünde şiddet görür.

Onun için bunlar barbar demişlerdir. Küfür gözüyle baktığı zaman müminin ekranında

görünen tablo budur. Celal görürsün. Çünkü müminin kâfire açılımı otomatikman

böyledir. Ona kırıtmaz, ona sırıtmaz. Çünkü bu onu kışkırtır. Ona kaşlarını çatacaksın.

ار الكف على beyanınca adımını atacaksın. Aksi takdirde orda anlatılan sıfatta أشداء

bir mümin olamaz, yalama olursun. Muhammed (s.a.s )’ in ashabının sıfatından olmazsın.

Yalaka birisi olursun. Kendi kendine kendini mümin zannedersin. Kur’an’ın tanıttığı

mümin olamazsın. Ama mümin mümine bakınca hayran olur, bayram eder. Çünkü

birbirinin aynasıdırlar.

المؤمن مرآة المؤمنhh “Mümin müminin aynasıdır.” 34

ESMA EKRANI MÜMİN:El-Mümin, gerçek müminde, onun sadrında, göğsünde, el ayak, göz, kulak, saçının

ucuna varıncaya kadar, tırnağına varıncaya kadar her yerinde esmaü’l- hüsna cevelan

eder, iman neşreder. Hep böyle iman sinyali verir. Sevecenlik sinyali verir. Gören onu

sever, ona bakmaya doyamaz. Bu nedenle

بينهم رحماء “Aralarında birbirlerine merhametlidirler, sevecendirler.”35 dürler.

Şiddetin eseri olamaz orada. Mümine kaş çatmak, korkutmak, kılıç kullanmak, silah

kullanmak göstermek caiz değildir. Bu meyanda da hadisler vardır. Bunların yasaklığına dair,

mümin mümine kaşlarını çatmaz, onu korkutmaz. Bu haramdır. Ama gâvuru korkutacaksın ki

sinmesi lazım. Korkmazsa üstüne atlar. Onun için sıvışıp gidip sinmesi lazım. Gâvuru

sindirmen lazım. Coşturursan bugünkü prensip var ya. Bugünkülerin kapanları var. O gâvurlar

Aristo’dan, Sokrat’tan, Roma’dan doğru getirerek koymuşlar. Onların kapanları var.

Müslümanları kapan kapana. İnsanlık, sevecenlik, pembe bir dünya diyorlar.

İSLAM DIŞINDAKİ İSTLER: Biz onlara pembeciler diyoruz. Uyduruk, hayali bir âlemdir. İşte ılımlı olmak,

hümanistlik gibi. Hümanistlik komünistliğin perdesidir. Yani ne istlik varsa her istlik

pislikten ibarettir. İllel İslam, İslam hariç. Çünkü o Allah’ın nizamıdır. Bu düzeni Allah

kurmuştur. Allah’ın insanlar için kurduğu düzen hariç gerisi batıldır.

الل الض إال الحق بعد فماذا

34 Ebu Davud,Nasihat,491835 Fetih48/29

Page 22: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

“Hakkın dışında ancak dalalet vardır.”36

İslam haktır gerisi nahaktır. Ey Allah’ın Kulları, hakka gelin, nahakka değil. Hak

olmayandan uzak durun. Yoksa siz de onun ehli olursunuz. Siz de batıl olursunuz. Batıla

peşkeş çeke çeke sizler de batılın peşinden çekilir gidersiniz. Ve bu güruhtan olursunuz. Allah

korusun. فما تنفعهم شفاعة الشافعين Şefaat da kar etmez artık o zaman,

işlemez. Demek ki şefaatin dünyada da bir boyutu, açılımı vardır. Ama büyük şefaat,

Allah’ın ipin ucunun koyuverdiği, tamamen rahmetinin coştuğu, müminlerin gönüllerine,

kafalarına, ellerine, ayaklarına doldurduğu bir gün var. İşte o gün ayrı bir gündür. O din

günüdür. Biz o günü iple çekiyoruz. Biz kaçanlardan değiliz. Biz o günün hasretini

duyanlardanız. Ne zaman ne zaman diye bekliyoruz. Çünkü sahibimize gidiyoruz. Beni çok

sevene, dünyada bir dediğimi iki etmeyene, benim için titreyene, o yegâne sevdiğim var ya

işte onu bana gönderene, onu yaratana gidiyorum. O bana kıyamazsa kim bilir Allah bana

nasıl davranacak diyorum küçücük mantığımla ve ona gitmekten korkmuyorum. Sizde

mantığınızı çalıştırın. Nefsinizi ikna edin. Tıpış tıpış gidecektir, korkmayın. Alışacaktır,

alıştırın. Biraz görmediğinden, biraz dokunamadığından birazcık çekingenlik vardır. Ama

kullanın aklınızı, fikrinizi kullanın.

OKUDUKÇA İKNA EDEN KİTAP:Kitabınızı okuyun. Bu onun mektubudur. Okudukça ikna olursunuz, Ona güven gelir.

Her şeyden çok O’nunla olmayı istersiniz. O zaman her şeyden çok O’nu görmek istersiniz.

İşte size bunu sağlayacak bu Aziz Kitap’tır. Onu ne kadar çok okursanız o kadar mesrur

olursunuz, mutlu olursunuz, kutlu olursunuz. Ey ehli Kuran sizi kutlarım. Ehli olmayı

sürdürün. Ehliyetinizi artırın ki Allah da size lütfunu, keremini artırsın.

ŞEFAAT EDİCİLER:Şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez, vermemiştir. Allah şefaatçilerden

bahsediyor. Şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermedi. Burada şefaatçi demiyor şefaatçilerin

diyor. Çoğul kullanıyor. Müfessir bunu beyan ediyor البيانية من (min-i beyaniyye) ile. Bu

şefaatçiler; من المالئكة meleklerdir.

Birinci sınıf melekler: Melekler ayrı bir konudur. Bunlar hangi meleklerdir?

Herkesin adına tayin edilmiş melekler vardır. Hepinizin melekleri ayrıdır. Senin için

görev yapan onun için görev yapmaz. Onun ki ayrı senin ki ayrıdır. Herkesin görev yapan

melekleri vardır. 24 saatte kişinin üzerinde dört melek görev yapar. Sadece kayıt için çalışan,

kayıt melekleri, kiramen kâtibin türünden melekler vardır. Onların hiç ayrılmayanları var.

36 Yunus10/32

Page 23: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

Gelip gidenleri var. Günlük rapor eden dört tane melekler var. Bunların yanında sürekli sizi

koruyan sizden hiç ayrılmayan hafaza melekleri var.

الله أمر من يحفظونه خلفه ومن يديه بين من بات معق له “İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır, Allah’ın emriyle onu

korurlar.”37

Onun önünde arkasında takipçi melekler vardır. Allah’tan gelecek kazadan onu korurlar.

Gördünüz mü Allah’ın kulları bunlar koruyucu meleklerdir. Hep seni takip ederler, hiç

ayrılmazlar. Bunun ötesinde gözün için, kulağın için çalışan melekler var. Siz zannediyor

musunuz ki o kirpikler o yağlı şeyler mi sizi koruyor? Olur mu? Siz hangi fabrikada

fabrikanın içindeki pancarlar kendini koruyor, şeker yapıyor diye duydunuz. Var mı böyle bir

şey? Bunları şey yapan işte şu alettir, şurada dönen çark vardır, şu keski vardır. Ey Allah’ın

Kulu utan, peki Hasan Ağanın, Hüseyin Ağanın işi ne? Onlar ne duruyorlar, onlar anbaş

kazığı mı? Bizde anbaş derler, böyle tarlanın başına bir kazık dikerler. Sınır belirlemeye

yarayan kazıklardır. Bizim orada çocukluğumdan hatırladığım anbaş kazığı derler. Anbaş

kazığı mısın sen? Yani yerinde durup, çakılı hiç bir iş görmeyen. Peki bunlar kim? Müdür

diyorlar, amir, memur diyorlar. Onlar kim? Anbaş kazığı mı bunlar, sınır kazığı mı? Esas

onları yapan, çalıştıran onlardır. Öyleyse senin vücudundaki bu aletleri bir fabrika gibi

düşünürsen onun ameleleri lazım. Onlar kendi kendine hiç olur mu? İşte melekler

görevlilerdir, amillerdir. Dizinde, parmağında eklemlerinde ,sinirlerinde.... Velhasıl Ey

Allahın Kulları sadece 360 küsur eklemin vardır ve sadece orada 360 melek vardır. Hücrelerin

melekleri vardır.

İNSANIN HİZMETİNDEKİ MELEKLER: Vücudundaki hücrelerin, atomların melekleri vardır. İşte bütün bu melekler senin

meleklerindir. Sana hizmet eder. İşte burası çok önemlidir. Allah, yaptığınız tesbihlerden,

ibadetlerden, özellikle tesbihlerden, zikirlerden melek yaratır. Hu dediğin zaman bir melek

canlanır. O melekler senindir. Yaratan Allah’tır ama sanki sen yaratıyormuşsun gibi olur.

Yani sen icad ediyorsun, sebep sensin. O zikrin ona can verir. Çünkü zikir bir candır.

İnsanın gönlüne hayat verir ve bu ruhani olan bir varlığın vücudunu meydana getirir.

Bu meleklerde sizin ürünleriniz ve şefaat günü size şefaat edecekler. Tabi ki şefaat

edilenler sınıfına alınmanız şartıyla. O gruba nasıl gireceğiz? Mümin olman yeterlidir.

Ben müminim ama baştankara her şeyim. Olsun sen mümin isen, oraya mümin olarak

gittiysen mesele yoktur, oraya dâhilsin. Şefaat edilecekler, af olunacaklar kapsamına

37 Rad13/11

Page 24: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

giriyorsun. O kapsamda olman yeterlidir. O izin verildi mi gerisi gelir. İyi de bu adamın

ne zikri var, ne fikri var, ne şu ne bu işte o, o zaman başkasının gözünü, yüzünü

gözetleyecektir. Ah abam ah abim der. Dilencilerin gerçeklerini orada göreceksiniz. Nasıl

dilenilirmiş orada göreceksiniz. Yüzsuyu nasıl dökülürmüş esas orada göreceksiniz. Ana

baba günü, yalvaran yakaran, ağlayıp sızlayan, o gün işte Allah’ın Kulları. Orada, hani biz

niye varız, işte böyle kara gün için varız diyen erler de var. Dağıtıyor adamlar. İşte gerçek

kerim olan, cömert olan odur. O kara günde gününü ak eden kişi gerçekten aklanmaya,

paklanmaya, liderliğe layıktır. İşte o gün gerçekten siz abinizi, velinizi öğreneceksiniz. Burası

palavradır, bu yalan dünya. Büyükler de böyle söylemişlerdir. Nice burada allı pullular

vardır ki, meşhurlar vardır ki o gün orada kenarda köşede kalakalacaklardır. İnsanların hiç

önemsemediği öyle erler vardır ki orada paçaları sıvayacak, böyle harıl harıl müminleri

toplayacak, müminlerin yüzünü güldüreceklerdir. O zaman anlayacaklar kimin ne olduğunu.

Sürpriz, Onlar Allah’ın mahfuz kullarıdır.

Birinci grup meleklerdir. Kıyamet gününün o kara günün, o ana baba gününün,

şefaatçilerinden birinci sınıf ruhaniler gurubundan meleklerdir. Peki ruhanilerin dışında bizim

türümüzden olanlar ise; والنبيين NEBİLER MANEVİ BABA MESABESİNDEDİR:İkinci grup nebilerdir. Çünkü nebiler çoban mesabesindedir, baba mesabesindedir.

Evlatları türünden, sürüleri türünden olan kavmi ile ilgilenmek durumundadır,

konumundadır. Onları bir araya toparlayacak. O ana baba gününde yavrusunu arayan

bir koyun gibi; kuzusunu arayan bir koyun gibi oradan oraya koşacaktır. Tabi o tabloyu

hiç gördünüz mü bilmem? Ben gördüm. Şanslı adamız yahu. Küçük yaşlarımızda sürülerin

içine katıldık. Kuzuları ayırırlar analarından, kuzuların çobanları ayrıdır. Koyunların

çobanları ayrıdır. Çocuklar genelde kuzuları güderler. Olgun kişilerde koyunları güderler.

Belli vakitlerde kuzular ile analarını buluştururlar. Ama belli bir miktar sağdıktan sonra,

hayvanlar sağılır, bir kısmını yavrularına bırakırlar. Ondan sonra salıverin derler. İşte o

gün mahşer tablosu gibidir. O heyecandan, o anaların yavrularını aramaları, ötekini

koklar, ötekini koklar bakar, ötekiler böyle me me bağırırlar. Çok müthiştir. Sabahleyin

gerçekleşir genelde, haşir sabahı gibi bir sabah vaktidir. Güneş doğarken ya da doğma

esnasında erkenden gerçekleşen bir tablodur. Böyle bir zamanda bulundunuz mu bilmem?

Bunlar güzeldir. Görmediyseniz belgeselleri varsa bunların seyredin, yaşayın. Çünkü o

günleri hatırlatsın diye Yüce Allah o tabloları yaşatmıştır, o misalleri size getirmektedir. Canlı

misallerdir bunlar. Bunlar boşuna yaratılmış şeyler değildir. Bu tabloyu Peygamberimiz savaş

Page 25: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

dönüşünde, savaştan gelenleri bekleyen halk ile anlatmıştır. O gün savaş olmuş bitmiştir.

Dökülmüştür insanlar, yatanlar, bağıranlar, çığıranlar, bir anne bir oraya koşmaktadır, bir

oraya koşmaktadır. O yerde serilmiş, bağıran, çığıran, ana baba, o küçük yavrular... o çocuğa

bakar, o çocuğa bakar. Sonra yavrusunu bulunca, koklar ve bağrına basar. İşte der görüyor

musunuz bu ana bu çocuğa zulmedebilir mi, haksızlık edebilir mi, azap edebilir mi? Etmez.

Nasıl bak bağrına basıyor. Allah mümin kuluna bu anadan daha merhametlidir. Peygamber

(a.s ) da bu tabloyu böyle anlattı. Hepsi güzel ama görmüş ve görür gibi anlatmış Muhammet

(a.s). Bunlar yaşanan şeylerdir. Bazı zamanlarda kıtlık zamanı gibi bu tabloları göremezsiniz.

Mişler, mışlarla birileri bunları anlatmalı, tasvir etmeli. Yoksa mekanizmalar durgun ve

solgun olur. Alamazsınız, mekanizman var ama onu etkileyen bir sinyal almadığı sürece

çalışmaz o mekanizma. Adam eve gaz alıcı yapıyor.

Gaz olunca ötüyor. Peki gaz olmayınca öter mi? Ötmez. Bunun için mekanizmalarınız

sinyallerini almadığı sürece devreye girmez.

GEZİLERİMİZ NEREYE:

Kur’an’ın anlattığı ortamlara girin ki mekanizmalarınız otomatikman devreye

girsin. Bunun için Yüce Allah diyor ki:

األرض في سيروا

“Yeryüzünde gezin, dolaşın.”

المكذبين عاقبة كان كيف انظروا .ve keyfiyetten söz ediyor ثم

“Peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir görün.” 38

Altınızda arabalarınız ne iş görüyorsunuz. Deniz kenarında eşinmeye gideceğinize, helak

olmuş toplumların, eskilerin yaşadığı yerleri izleyin. Mezarların nasıl toz haline dönüştüğünü,

kemiklerin nasıl çürüdüğünü görün. Yaz oluyor. Adam, nerede yazlayacağını düşünüyor.

Nereye gazlayalım diyor. Yazlamak için gazla diyor. Çıplakların yanında ne işin var senin?

Orada nefsin kamçılanır. Orada da sinyaller alırsın ama başına bela olur. Nefsin kudurur

orada. Eşini görmez olursun. Çoluğunu çocuğunu görmez olursun. Gözün perdelenir, pis

pis perdeler gelir gözüne. Kadınların tesettürünün anlamının birisi de budur. Her insan bir

şekilde evlenmiştir. Burayla pek ilgili değil ama anti parantez onu da söyleyelim. Olur ya

seninkinden daha gösterişlidir. Seninki gölgede kalır. İçinden oraya akım oluşur. O da

38 Enam6/11

Page 26: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

sana bakarsa Aman Allah’ım bağlantı kuruldu mu seninkiyle olan kontak kopar, kesilir.

Öte taraf artık gözünün önündedir. İsterse görme onu. Mekanizma onu çekti aldı. Gördün

mü Allah’ın Kulu işte o güzelliğin paketlenmesi lazımdır. İçinde olsun onu sahibi açsın. O

paketi sadece kimin adı varsa, paket kiminse o açsın. İşte tesettürün anlamı budur. Bu

şekilde mümin mümine rahmet olur. Eşini, çoluğunu, çocuğunu açıp da ona buna teşhir

etmez. Çünkü bu katliamdır. Bu gönül katliamıdır, nefis katliamıdır. Ne yaptığımızın

farkında değiliz değil mi? Bir özgürlük denilen, bir kapana kapılmışız gidiyoruz. Bunlar

şeytan kapanıdır. Özgürlük diye bir laf müslümana yakışmaz. Biz Peygamberimize,

رسوله و diyoruz. Allah’ın kulu ve resulüdür. Peygamber kulu olduktan sonra ki عبده

bu kölelerin tabiridir. Abd köleye ait bir tabirdir. Köle demektir. Abdi benim kölem demektir.

MÜSLÜMANLAR ALLAH’IN KÖLESİDİR:

Hürriyyet müslümana hiç yakışır mı? Biz ancak nefsimizi rehinlikten kurtardığımız

gün hürriyetten söz edebiliriz. Henüz o gün gelmedi. Bilmiyoruz, biz şu anda ibadullahız.

Onun için Abdülhamithan (cennet mekân) Hazretleri bu tabiri duyunca bu

müslümanlara hayır getirmez. Bu müslümana yakışmaz dedi. Felaketi gördü ama

engelleyemedi, sadece ağladı. Müslümana, bu millete yaramaz bu dedi. Gerçekten de

yaramadı. O günden bu güne yüzümüz hiç güldü mü? Hep birbirimizi öldürmekle

meşgulüz. Gâvura gerek yok. Birbirimizin canını, malını alıyoruz. Irzına, namusuna,

tecavüzleri her gün görüyorsunuz. Bunu kim yapıyor? İşte bu ülkenin içindeki kimseler

yapıyor. Öyle söyledi rahmetli büyüğüm (cennet mekân) “Keşke bu sözleri söylemeseydi.

Duası kabul edilmiş” dedi. Veliyyullah dedi. Yani böyle olasınız, ipek mendilini, gözünün

yaşlarını sildiği mendili pare pare ediyor. O Selanik’ten gelen güruhun üzerine atıyor.

Böyle böyle olasınız dedi ve öyle olduk. Hiç yüzümüz gülmüyor. Kefaret ödüyoruz. İnşallah

zamanı gelirde felaha kavuşuruz.

İkinci sınıf şefaatçiler nebilerdir. Nebiler kavimlerinin babası ve sürülerinin çobanı

kabilindendirler. Bu nedenle hepsiyle tek tek ilgilenirler. Sorunlarıyla ilgilenmek

zorundadırlar. Peygamberlik öyle basit bir şey değildir. Gelin benden alın. Yok. Peygamber

gider ayaklarına. Peygamberin özelliği budur. Bir ihtiyacınız varsa gelin benden alın. Bunu

bakkallar yapar. Peygamberler böyle değildir, ayaklarına giderler. Şehir şehir dolaşırlar. Köy

köy, hane hane dolaşırlar. Peygamberler böyledir.

فرعون أتيا

Page 27: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

“Firavuna gidin.”39

Gördünüz mü Firavunu çağırın demiyor. Firavun’a gidin diyor. Nebiler çok uzun gider de

öyle olunca dersimiz bitmiyor. Bazısını da daha sonraki derslere bırakıyoruz.

3. sınıf şefaatçiler والصالحين Salih müminler de o kara günde şefaatçiler

sınıfında yer alacaktır. ألنها Çünkü şefaat للمؤمنين müminlere aittir, دون kâfirlere değil. Şefaat müminlere aittir. Kâfirler için şefaat yoktur. Öyle bir hak الكافرين

kâfire tanınmamıştır.

ŞEFAATİN İKİ TÜRÜ:

Şefaatın iki özelliği vardır.

Birincisi af ile ilgilidir. Suçların affı ile ilgilidir.

İkincisi ise derece üzerine derece katma ile ilgilidir. Adam kurtulmuş, kurtulmuş ama

yüksek dereceler var. Adamın derecesi çok eksiktir. Çünkü cennette gidilecek yerler

derecelere göre derecelendirilmiştir. Cennet de istediğin yere gidemezsin ki. Herkesin

ameline orantılı belli bir yeri, yurdu var. O halde ikincisi derecesini artırmaya yöneliktir.

Adam elli derecelikmiş, bunu artırabiliyor. Yüze, yüz elliye, iki yüze, iki yüz elliye artırabilir,

şefaatte buda vardır. Biz sevgili peygamberimize belli şeylerle, mesela ona salât-ü selamı çok

getirerek onun derecesinin artmasını sağlarız. Peygamberimize salât-ü selam getirmemiz onun

derecesinin artmasını sağlar. Sen onun compütüründe kayıtlısındır. Kendisine salâvat

getirenleri melekler ismen peygambere bildiriyor ve görüntünüzü de gösteriyor. Hani

telefonlar var ya. Görüntülü senin adın geçince resmini de gösteriyor. Yerine göre sesini de

verebiliyor. O’nun computüründe bunların daha da kıralı var, en üstünü var. Onu

insanların yaptıklarına benzetemeyiz. Peygamberimiz bilir. Bu dünyada da onun

memnuniyeti sana pozitif sinyal verir. Çünkü dua eder. Kendisine salât-ü selam geldiği

zaman dua eder. Anan baban da böyledir. Ölmüş gitmiş, ona hayredersin. Bir ölü dostuna

hayır ecrini gönderirsen, yani sevabını bağışlarsan ona bildirilir. Zaten “bu nereden geldi”

diye soruyormuş. Bunu sana oğlun gönderdi veya arkadaşın gönderdi. O oradan seviniyor ve

dua ediyor. Artık garezi marezi olmadığı için bu yönden geçerlidir. Beddua edemezler. Zarar

verme yönünden bir girişimde bulunamazlar. Ama pozitif yönde Allah o yönü dünyaya da

aktarabiliyor. Lehimize olan da geçerli, aleyhimize olan da geçmez. Böylesine faydalanma

39Şuara26/16

Page 28: 46-48 (Yakinin... · Web viewMÜDDESSİR SÛRESİ 46-48. ÂYET LER أ ع وذ ب الله م ن الش ي ط ان الر ج يم بسم الله الرحمن الرحيم الحمد

yönlerimiz vardır. Müminlerin gelir kaynağı çoktur. Allah’a şükürler olsun. Ganiyy-i Mutlak

Hazretleri biz fukarayı düşünüyor. Havadan, nemden, tozdan, topraktan sana gelir. Korkma

yeter ki kalbin sağlam olsun. Sağlam adımlarla bas. Safa ile yürü Hakka, her şey lehine

çalışır.