3.4.8. Duâ Arapça’da d-‘a-v fiilinden türetilen duâ, sözlükte “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” manalarına gelmektedir. Duâ kavramı dini bir terim olarak, “Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve saygı duyguları içinde O’nun lütuf ve yardımını dilemesidir.” 1 Duâ, “ibadetin özüdür.” 2 Duâ, “hayatın anlamının düşünülmesidir.” 3 Duâ, “insanın yaratılışından kaynaklanan rûhî bir ihtiyaçtır.” 4 Duâ, “insanın varlık sebebidir.” 5 Duâ, “ruhun Allah’a yükselişi veya hayat harikasını ve mucizesini yaratan bir varlığa karşı gösterilen sevgi ve tapma fiilidir. Bu yönüyle duâ, insanın görünmez bir varlıkla, mevcudatın yaratıcısıyla, herkesin kurtarıcısı ve koruyucusuyla fikren ve hissen ilişkiye geçmek için yapılan gayreti temsil eder.” 6 “Duâ, Yüce Allah’ın (cc) mutlak iradesi ve sınırsız kudreti karşısında kulun acziyetini ifade ve itiraf manasına gelmekle birlikte O’nun kendisine verdiği yapıp-etme hürriyetini kullanmaya başlaması anlamına da gelmektedir. Bu yönüyle duâ, İlâhî Davet’e icabet etmektir.” 7 Ancak ilâhî davete icabetin gerçekleşmesi için kulun duâ etmesi şarttır. 8 Duâda temel amaç, insanın durumunu Yüce Allah’a (cc) arz etmesi ve O’nun lütuf ve ihsanından yararlanmak istemesidir. Bu yönüyle duâ, kul ile Allah arasında meydana gelen bir diyalogdur; bir başka ifade ile kaynağı insan, alıcısı da Yüce Allah olan güçlü ve etkin bir iletişimdir. Söz konusu iletişimin gerçekleşmesi için Yüce Allah, varlığından insanı haberdar etmiş, insan da varlığını kabul ettiği yüce kudret karşısında duyduğu saygı nedeniyle O’nunla irtibat kurma ihtiyacı hissetmiştir. Bu açıdan bakıldığında duâ, sınırlı, sonlu ve âciz olan yaratılmışın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Yaratıcı ile kurduğu bir iletişim, bir köprüdür. Bu nedenle insan, tarihin hiçbir döneminde duâdan uzak kalmamıştır. 9 Zira Carrel’in dediği gibi “insan, Yüce Allah’a su ve hava kadar muhtaçtır.” 10 Dolayısıyla, duâ edilecek tek makam Yüce Allah’tır. Duâ etmenin insanda uyandırdığı pozitif duygu, hayatın genel akışı içerisinde gerekli ve faydalı bir duygudur. Dolayısıyla duâya sadece yaşlı, güçsüz ve zayıf olanlar muhtaç değildir. Bu nedenle tüm insanlar bir şekilde duâ etme ihtiyacı hissederler. Duânın psikolojik yararının en çok belirginleştiği zaman ise, kişinin hasta ya da muhtaç olmadığında yaptığı duâ vakitleridir. Bu manada hasta ve muhtaç iken yapılan duâ ve ibadet mum ışığı ise, genç ve güçlü iken yapılanı güneş değerindedir. Böyle bir insanın duâsı hayranlık ve saygı uyandırmaktadır. Çünkü bu kişi, kulluk bilinci içinde hareket etmekte ve gelecekteki zorluklar için önceden manevî yatırım yapmaktadır. 11 O halde mü’minin en kıymetli duâsı, sağlıklı, varlıklı ve güçlü olduğu zamanlarda yaptığı duâdır. 1 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, c. V, ss. 266-270; Ebu’l-Kâsım Muhammed b. Ömer ez-Zemahşerî, Esâsu’l-Belâğa, Dâru Beyrut, Beyrut 1992, s. 189. 2 Tirmizî, “De‘avât”, 1. 3 Greisch, Wittgenstein’da Din Felsefesi, s. 24. 4 Kırca, Kur’ân-ı Kerîm’de Fen Bilimleri, s. 228. 5 Furkân 25/77. 6 Carrel, Dua, s. 37. 7 Baykan, Dua Üzerine Din Felsefesi Okumaları, s. 42. 8 Bakara 2/186. 9 Osman Cilacı, “Dua”, DİA, TDV Yay., İstanbul 1994, c. IX, s. 529. 10 Carrel, Dua, s. 32. 11 Nevzat Tarhan, İnanç Psikolojisi – Ruh, Beyin ve Akıl Üçgeninde İnsanoğlu, Timaş Yay., İstanbul 2010, s. 103.
17
Embed
3.4.8. Duâ · 2020-02-06 · 3.4.8. Duâ Arapça’da d-‘a-v fiilinden türetilen duâ, sözlükte “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” manalarına gelmektedir.
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
düşünülmesidir.”3 Duâ, “insanın yaratılışından kaynaklanan rûhî bir ihtiyaçtır.”4 Duâ,
“insanın varlık sebebidir.”5 Duâ, “ruhun Allah’a yükselişi veya hayat harikasını ve
mucizesini yaratan bir varlığa karşı gösterilen sevgi ve tapma fiilidir. Bu yönüyle duâ,
insanın görünmez bir varlıkla, mevcudatın yaratıcısıyla, herkesin kurtarıcısı ve
koruyucusuyla fikren ve hissen ilişkiye geçmek için yapılan gayreti temsil eder.”6 “Duâ, Yüce
Allah’ın (cc) mutlak iradesi ve sınırsız kudreti karşısında kulun acziyetini ifade ve itiraf
manasına gelmekle birlikte O’nun kendisine verdiği yapıp-etme hürriyetini kullanmaya
başlaması anlamına da gelmektedir. Bu yönüyle duâ, İlâhî Davet’e icabet etmektir.”7 Ancak
ilâhî davete icabetin gerçekleşmesi için kulun duâ etmesi şarttır.8
Duâda temel amaç, insanın durumunu Yüce Allah’a (cc) arz etmesi ve O’nun lütuf ve
ihsanından yararlanmak istemesidir. Bu yönüyle duâ, kul ile Allah arasında meydana gelen
bir diyalogdur; bir başka ifade ile kaynağı insan, alıcısı da Yüce Allah olan güçlü ve etkin bir
iletişimdir. Söz konusu iletişimin gerçekleşmesi için Yüce Allah, varlığından insanı haberdar
etmiş, insan da varlığını kabul ettiği yüce kudret karşısında duyduğu saygı nedeniyle
O’nunla irtibat kurma ihtiyacı hissetmiştir. Bu açıdan bakıldığında duâ, sınırlı, sonlu ve âciz
olan yaratılmışın, sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Yaratıcı ile kurduğu bir iletişim, bir
köprüdür. Bu nedenle insan, tarihin hiçbir döneminde duâdan uzak kalmamıştır.9 Zira
Carrel’in dediği gibi “insan, Yüce Allah’a su ve hava kadar muhtaçtır.”10 Dolayısıyla, duâ
edilecek tek makam Yüce Allah’tır.
Duâ etmenin insanda uyandırdığı pozitif duygu, hayatın genel akışı içerisinde gerekli
ve faydalı bir duygudur. Dolayısıyla duâya sadece yaşlı, güçsüz ve zayıf olanlar muhtaç
değildir. Bu nedenle tüm insanlar bir şekilde duâ etme ihtiyacı hissederler. Duânın psikolojik
yararının en çok belirginleştiği zaman ise, kişinin hasta ya da muhtaç olmadığında yaptığı
duâ vakitleridir. Bu manada hasta ve muhtaç iken yapılan duâ ve ibadet mum ışığı ise, genç
ve güçlü iken yapılanı güneş değerindedir. Böyle bir insanın duâsı hayranlık ve saygı
uyandırmaktadır. Çünkü bu kişi, kulluk bilinci içinde hareket etmekte ve gelecekteki
zorluklar için önceden manevî yatırım yapmaktadır.11 O halde mü’minin en kıymetli duâsı,
sağlıklı, varlıklı ve güçlü olduğu zamanlarda yaptığı duâdır.
1 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, c. V, ss. 266-270; Ebu’l-Kâsım Muhammed b. Ömer ez-Zemahşerî, Esâsu’l-Belâğa, Dâru Beyrut,
Beyrut 1992, s. 189. 2 Tirmizî, “De‘avât”, 1. 3 Greisch, Wittgenstein’da Din Felsefesi, s. 24. 4 Kırca, Kur’ân-ı Kerîm’de Fen Bilimleri, s. 228. 5 Furkân 25/77. 6 Carrel, Dua, s. 37. 7 Baykan, Dua Üzerine Din Felsefesi Okumaları, s. 42. 8 Bakara 2/186. 9 Osman Cilacı, “Dua”, DİA, TDV Yay., İstanbul 1994, c. IX, s. 529. 10 Carrel, Dua, s. 32. 11 Nevzat Tarhan, İnanç Psikolojisi – Ruh, Beyin ve Akıl Üçgeninde İnsanoğlu, Timaş Yay., İstanbul 2010, s. 103.
Duâ, her mekân ve zamanda yapılabilecek bir ibadet olduğu gibi, özellikle câmii içi
hitâbetin de önemli bir parçasıdır. Zira câmii de bireysel veya toplu olarak yerine getirilen
ibadetlerin bazı bölümlerinde, özellikle namazın son kısmında yapılan duâ, adeta sözü
edilen ibadetin tamamlayıcısı niteliğindedir. Bu bağlamda, İslâm’da kabulü kuvvetle
muhtemel duânın özellikleri şunlardır:
- Duâdan önce, yapılan hata ve günahlardan dolayı etkin pişmanlık duymak, istiğfâr
ve tevbe etmek gerekir. Zira Hz. Peygamber (s), “Allah yolunda sefere çıkan, üstü başı
tozlanan, ellerini semaya kaldırarak ‘Yâ Râb!’ diye duâ eden, fakat bununla birlikte yediği,
içtiği, giydiği ve beslendiği haram olan bir adamın duâsı nasıl kabul olur!”12 uyarılarıyla,
günah ve haramlardan uzak durmayan bireyin duâsının kabul olmayacağını belirtmektedir.
- Duâ ederken, mümkünse abdestli olunmalı ve kıbleye dönülmelidir.
- Duâya isti‘âze, besmele, hamdele ve salvele ile başlamak gerekir. Çünkü Yüce Allah
(cc), okumaya besmele ile başlamayı,13 hayvanı keserken Allah’ın adını anmayı14
emretmektedir. Bu doğrultuda Hz. Peygamber (s) duâya, “Yüceler yücesi ve bağışlaması
sonsuz olan Rabbimi, bütün noksanlıklardan tenzih ederim!”15 ifadesiyle başlamış ve
“Biriniz duâ ettiğinde, Allah’a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygamber’e salât etsin,
sonra da dilediği duâyı yapsın!”16 buyurmuştur.
- Duâ eden kul, saygılı, ihlâslı, şuurlu, bilinçli ve Yüce Allah’a karşı tam bir teslimiyet
içerisinde olmalıdır. Bu konu Kur’ân’da, “Kâfirlerin hoşuna gitmese de siz, dini yalnız
Allah’a has kılarak O’na duâ edin!”17 şeklinde vurgulanmalıdır. Ayrıca, gafil bir kalpten
gelen duânın, Yüce Allah tarafından kabul edilmeyeceği belirtilmektedir.18
- Kul, sadece Yüce Allah’a duâ etmeli, araya başka aracılar koymamalıdır. Bu konuda
Kur’ân’da pek çok uyarı vardır. Onların birkaçını burada zikretmenin faydalı olacağı
kanaatindeyiz. “Sadece Sana kulluk/ibadet eder; sadece Senden yardım bekleriz.”19 “O halde
sakın, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma! Sonra azaba uğrayanlardan olursun.”20 “O,
Allah’ı bırakıp da kendine ne zarar ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin sapıklığın tâ
kendisidir.”21
- Duâ, boyun bükerek, gönülden yalvararak, alçak sesle ve gizli olarak yapılmalı,
bağırıp çağırmak suretiyle gösterişte bulunulmamalıdır. Bu husus Kur’ân’da, “Rabbinize
yalvararak ve içtenlikle duâ edin! Zira O, haddi aşanları sevmez.22 Rabbini, içinden
yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an, gâfillerden olma!23”
talimatlarıyla dile getirilmektedir.
12 Müslim, “Zekât”, 19. 13 ‘Alak 96/1. 14 En‘âm 6/18. 15 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. IV, s. 54. 16 Ebû Dâvûd, “Salât”, 358; Tirmizî, “De‘avât”, 66. 17 Mü’min 40/14. 18 Tirmizî, “De‘avât”, 66. 19 Fâtiha 1/5. 20 Şu‘arâ 26/213. 21 Hac 22/12. 22 A‘râf 7/55. 23 A‘râf 7/205.
- Duâ ederken, eller semaya doğru kaldırılmalıdır. Hz. Peygamber (s), duâ esnasında
ellerini semaya doğru o kadar kaldırmıştır ki, adeta koltuk altları görünecek hale gelmiştir.24
Bir başka rivayete göre ise, Hz. Peygamber (s) duâ ederken, parmaklarını omuz hizasına
kadar kaldırmıştır.25
- Duâ eden kul, yaptığı duâdan manevî bir haz almalıdır.
- Duânın kabulü için acele edilmemeli, kabul edileceğine can-ı gönülden inanılarak
ısrarla sürdürülmelidir. Bu hususta Hz. Peygamber (s), “Kabul edileceğine kesin bir şekilde
inanarak Allah’a duâ edin!”26 tavsiyesinde bulunmuştur.
- Duânın sonunda, “Yâ Rab! Duâlarımızı kabul buyur!”27 denilmeli, Hz. Peygamber’e
(s) salâtü selâm getirilmeli, tıpkı Allah Rasûlü’nün yaptığı gibi eller yüze sürülmeli28 ve
Fâtiha sûresi okunmalıdır.29
Duâ, gerçekten insana huzur veren çok önemli bir ibadettir ve insanlık tarihinde en çok
peygamberler bu ibadete sımsıkı sarılmışlardır. Bu çerçevede peygamberlerin, kavimleriyle
giriştikleri tevhîd mücadelelerinde, hedef kitlenin ilâhî mesaja gösterdikleri olumsuz tavırlar
karşısında sıkıntıya düştüklerinde, doğrudan Yüce Allah’a (cc) yöneldiklerini ve söz konusu
sıkıntılardan kurtulmak için O’ndan yardım istediklerini görüyoruz.30 Zira “hiçbir kul,
karşılığını alamadığı bir duâ etmemiştir.”31 Günümüz insanı için örneklik teşkil eden bu söz,
bilerek veya bilmeyerek Yüce Allah’tan (cc) başkasına duâ ve ibadet edilmemesi gerektiğini,
samimi bir kalp ile doğrudan Yüce Allah’a (cc) duâ eden her kulun duâsına O’nun mutlaka
cevap vereceğini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, insanın Yüce Allah ile iletişiminin daha
üst seviyede gerçekleşeceği yanılgısıyla başka unsurları araya sokmak şirktir. Dolayısıyla
mü’min, şirke bulaşma tehlikesinden kendisini kurtarmak için, Yüce Allah ile kul arasında
aracılık yapmak isteyen istismarcıları reddetmekle, türbe ve içerisinde bulunan mezarlardan
medet umma hastalığından vazgeçmekle ve Yüce Allah’ın kullarına çok yakın olduğunu,
ihlâs ve samimiyetle duâ eden kulunun duâsını mutlaka kabul edeceği gerçeğini32 asla
akıldan çıkarmamakla mükelleftir.
Öte yandan şu psikolojik sebep bireyi Yüce Allah’a duâ etmeye sevk etmektedir:
İnsanın, varlığından şüphe etmediği kendisinden üstün ve yüce bir kudrete inanma ve
dayanma ihtiyacı söz konusudur. Çünkü insan, bütün yönleriyle kendi kendine yeten bir
varlık değildir. O, yaşamakta olduğu hayatı boyunca pek çok sorunla karşı karşıya kalmakta,
karşılaştığı bu problemler bazen onun gücünü aşan türden olabilmektedir. Bu nedenle insan,
içinde bulunduğu sıkıntılardan kendisini kurtaracak ve rahatlatacak bir üstün güce sürekli
24 Buhârî, “De‘avât”, 22. 25 Ebû ‘Abdillâh İbnü'l-Beyyi’ Muhammed Hakim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek ‘ale’s-Sahîhayn, thk. Mustafa Abdülkadir Ata,
Dâru’l-Kütübi’l-‘Ilmiyye, Beyrut 1990, “De‘avât”, c. I, s. 536. 26 Tirmizî, “De‘avât”, 66. 27 İbrâhîm 14/40. 28 Tirmizî, “De‘avât”, 11. 29 Müslim, “Salât”, 38; Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, c. IV, ss. 64-66; Gazzâlî, İhyâ-u ‘Ulûmi’d-Dîn, c. I, ss. 304-309; Karagöz,
“Duanın Önemi”, ss. 54-63. Dua konusunda geniş bilgi için bkz. Mustafa Çağrıcı, “Dua”, DİA, TDV Yay., İstanbul 1994, c.
IX, ss. 529-539; Hüseyin Peker, Din Psikolojisi, Çamlıca Yay., İstanbul 2003, ss. 123-131. 30 Kur’ân’da peygamberlerin duâları için bkz. Âl-i ‘Imrân 3/38-41; Mâide 5/114; A‘râf 7/151; Yûsuf 12/101; İbrâhîm 14/35-41;
İslâm kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi daim eyle,
Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere fırsat verme,
Bize dünyada ve ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle,
Bizleri cehennem azabından koru,
Cennet nimetleriyle nimetlendir,
Bizi, ana-babamızı ve bütün mü'minleri hesap gününde bağışla,
Sen, affedicisin, affetmeyi seversin, bizleri de affeyle,
Hakkımızda hayırlı olan işleri nasib eyle,
Dualarımızı kabul eyle, Allah’ım!
el-Fâtiha!
3.4.8.5. Nikâh Duâsı
ذا العقد ميمونا ومباركا نـهما الفة ومحبة وقـرارا الل هم اجعل ه نة وفرارا * واجعل بـيـ نـهما نـفرة وفتـ نـهما كما الف * وال تجعل بـيـ ت بـين ادم * الل هم الف بـيـها وحواء رى رضى اهلل تـعالى عنـ ها * وكما الفت بـين محمد صلى اهلل عليه وسلم وخديجة الكبـ * * وبـين على رضى اهلل عنه وفاطمة الزهرى رضى اهلل عنـ
يا حسنة وفى * ربـنا هب لنا من ازواجنا وذرياتنا قـرة اعين واجعلنا للمتقين اماما هما ولدا صالحا وعمرا طويل ورزقا واسعاالل هم اعط ل نـ * ربـنا اتنا فى الدا يصفون وسلم على المرسلين النار خرة حسنة وقنا عذاب اآل * والحمد لل ه رب العالمين * * سبحان ربك رب العزة عم
Meâli: “Allah’ım! Bu evlilik akdini hayırlı ve mübarek eyle. Bu çiftler arasında
ülfet/geçim, sevgi ve evliliklerinde sebat nasip eyle, aralarında nefret, geçimsizlik ve ayrılık
var eyleme. Allah’ım! Bu çiftlerin arasında Âdem (s) ile Havva (r.anha), Hz. Muhammed (s)
ile Hatice (r.anha) ve Hz. Ali (r.anh) ile Hz. Fatıma (r.anha) arasında var olan ülfet, geçim ve
kaynaşmayı var eyle. Allah’ım! Bu çifte, salih çocuklar, uzun ömürler ve bol rızık ihsan eyle.
Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı
gelmekten sakınanlara önder eyle.88 Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik, güzellik ve nimet
ver, ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi cehennem azabından koru.89 Mutlak izzet
sahibi olan Rabbin, onların yakıştırdığı nitelemelerden münezzehtir. Bütün peygamberlere
selâm olsun! Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.90”
3.4.8.6. İstiğfâr ve Tevbe Duâsı
* تـوبة عبد ظالم لنـفسه ال يملك لنـفسه موتا وال حياة وال هو الحي القيوم واتوب اليه غفر اهلل العظيم الكريم الذي ال اله اال استـ استـغفر اهلل * استـغفر اهلل * أنت ربي ال اله إال أنت خلقتني وأنا عبدك وأنا على عهدك ووعدك ما استطعت الل هم * لنا انه هو التـو اب الرحيم ية واسئـله التـوبة والمغفرة والهدا * نشورا
نوب إال أنت وأعوذ بك من شر ما صنـعت أبوء لك بنعمتك علي و * ئكته وكتبه ورسله واليـوم االخر * أبوء بذنبي فاغفر لي فإنه اليـغفر الذ امنت بالل ه وملوصلى اهلل على رسولنا محمد وعلى * د ان ال اله اال الل ه واشهد ان محمدا عبده ورسوله * اشه وبالقدر خيره وشره من الل ه تـعالى والبـعث بـعد الموت حق
* رب العالمين لل ه آله وصحبه أجمعين وسلم على المرسلين والحمد
Meâli: “Allah’tan af ve bağışlanma dilerim. Yüce, kerim, kendinden başka ilâh
olmayan, diri ve her an yarattıklarını gözetip yöneten Allah’tan (cc) af ve bağışlanma
dilerim. Nefsine/kendine zulmetmiş, üstelik nefsi için ne ölümü, ne hayatı ve ne de öldükten
sonra dirilmeyi elinde tutamayan bir kulun tevbesiyle/yönelişiyle O’na (tevbe ediyorum).
Günahlarımdan pişmanlık duyup O’na yönelirim. O’ndan tevbelerimizi kabul edip bizleri
affetmesini ve bizlere hidayet vermesini niyaz ederim. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir,
sonsuz merhamet sahibidir. Allah’ım! Sen benim Rabbimsin, Senden başka ilâh yoktur, beni
Sen yarattın. Ben Senin kulunum ve ben gücüm yettiği kadar ezelde Sana verdiğim söz ve
vaad üzere sabitim. Allah’ım! İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana ihsan
ettiğin nimetlerini ikrar ve itiraf ediyorum, günahlarımı da itiraf ediyorum. Beni affet ya
Rabbi! Çünkü Senden başka kimse günahları affedemez. Ben Allah’ın (varlık ve birliğine),
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere (Yüce Allah’ın her şeyi bir
ölçü ve denge ile yarattığına), iyilik ve kötülüğün Yüce Allah’ın yaratmasıyla meydana
geldiğine iman ettim. Ölümden sonra tekrar dirilmek, gerçeğin tâ kendisidir. Ben şahitlik
ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed, O’nun kulu ve
elçisidir. Yüce Allah, elçimiz Hz. Muhammed’e, onun bütün ehl-i beytine ve arkadaşlarına
yardım ve rahmet eylesin. Bütün elçilere selam, âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun.”
3.4.8.7. Cenaze Namazı Duâları
Cenaze namazı duası, cenazenin yetişkin erkek, yetişkin kadın, erkek çocuk veya kız çocuk
olmasına göre farklılık arz eder. Buna göre;
- Cenaze yetişkin erkek ise, üçüncü tekbirden sonra şu dua okunur:
نا وميتنا وشاهدنا وغآئبنا ثاناوص الل هم اغفر لحيـ * ومن تـوفـيته منا فـتـوفه على االيمان * فاحيه على االسلم احيـيته منا * الل هم من غيرنا وكبيرنا وذكرنا وانـذا الميت عنه ولقه االمن والبشرى والرضوان * الل هم ان كان محسنا فزد فى احسانه * وان كان مسيئا فـتجاوز والرحمة والمغفرة بالروح والراحة وخص ه
ى برحمتك يا ارحم الراحمين* والكرامة والزلف
Meâli: “Allah’ım! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanlarımızı, bulunmayanlarımızı,
yaşatacaklarını İslâm üzere yaşat, öldüreceklerini iman üzere öldür! Bu ölüye kolaylık ve
rahatlık ver, ona rahmet et, onu bağışla ve ondan razı ol! Bu kişi iyi biriyse, onun iyiliğini
artır; eğer kötü davranışlar sergileyen biriyse, Sen (rahmetinle) onları görmezden gel! Ona
güven, müjde, ikram ve yakınlık ile mukâbele et, ey merhametlilerin en merhametlisi!”
- Cenaze yetişkin kadın ise, üçüncü tekbirden sonra şu dua okunur. Bu duanın meâli,
yetişkin erkekler için okunan dua ile aynıdır.
نا وميتنا وشاهدنا وغآئبنا ثانا الل هم اغفر لحيـ * ومن تـوفـيته منا فـتـوفه على االيمان * فاحيه على االسلم منااحيـيته * الل هم من وصغيرنا وكبيرنا وذكرنا وانـذه ها ولقها فـتجاوز وان كانت مسيئة ا *الل هم ان كانت محسنة فزد فى احسانه * والرحمة والمغفرة والرضوان الميتة بالروح والراحة وخص ه االمن عنـ
ى برحمتك يا ارحم الراحمين * والبشرى والكرامة والزلف
- Cenaze erkek çocuk ise, üçüncü tekbirden sonra şu dua okunur:
نا ومي ثانا تنا وشاهدنا وغآئبناالل هم اغفر لحيـ * ومن تـوفـيته منا فـتـوفه على االيمان * فاحيه على االسلم احيـيته منا * الل هم من وصغيرنا وكبيرنا وذكرنا وانـ عله لنا اجرا وذخرا * واجعله لنا شافعا ومشفعا *الل هم اجعله لنا فـرطا * واج
Meâli: “Allah’ım! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanlarımızı, bulunmayanlarımızı,
yaşatacaklarını İslâm üzere yaşat, öldüreceklerini iman üzere öldür! Allah’ım! Bu çocuğu,
cennette bizi karşılayıcı ve âhiret armağanı kıl! Allah’ım! Bu çocuğu, bizim için şefaatçi kıl ve
onun şefaatini kabul eyle!”
- Cenaze kız çocuk ise, üçüncü tekbirden sonra şu dua okunur. Bu duanın meâli, erkek
çocuklar için okunan dua ile aynıdır.
نا وميتنا وشاهدنا وغآئبنا ثانا الل هم اغفر لحيـ ن تـوفـيته منا فـتـوفه على االيمان * * وم فاحيه على االسلم احيـيته منا * الل هم من وصغيرنا وكبيرنا وذكرنا وانـ الل هم اجعلها لنا فـرطا * واجعلها لنا اجرا وذخرا * واجعلها لنا شافعة ومشفعة *
3.4.8.8. Câmii/Mescid Ziyareti Duâsı
Câmii ve mescid ziyaretlerinde şu dua okunur:
نا خزائن فضلك وكرمك يا اكرم االكرم نا ابـواب رحمتك ويسر عليـ تح عليـ ين ويا ارحم الراحمين اللهم افـ
Meâli: “En yüce kerem ve merhamet sahibi olan Allah’ım! Rahmetinin kapılarını bize
aç! Bize, lütuf ve ikram hazinelerine ulaşmamızı kolaylaştır!”
Câmii ve mescide ilk defa girildiğinde iki rek‘at Tahiyyetü’l-Mescid namazı kılınır. Bu
namazın ilk rek‘atında Fâtihâ sûresinden sonra Kâfirûn sûresi, ikinci rek‘atında ise İhlâs
sûresi okunur.
3.4.8.9. Kabir Ziyareti Duâsı
Kabir ziyareti insana ahireti hatırlatır. Hz. Peygamber (s) kabir ziyaretinde bulunmuş
ve “Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin; çünkü bu bize ahireti hatırlatır!”91
buyurarak, Müslümanlara da bu ziyareti yapmaları tavsiye edilmiştir. Onun, kabir ziyareti
sırasında şunları söylediği ifade edilir:
يار * وانا ان شاء الل ه بكم الحقون * اسئل الل ه لنا ولكم العافية * من المؤمنين والمسلمين السلم عليكم أهل الد
Meâli: “Selâm size, ey bu diyarın mü’min ve müslim ahalisi! İnşaallah yakında biz de
aranıza katılacağız. Allah'ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim.”92
ذه االجساد البالية والعظام النخرة * الل هم يا وهي رب ه نـ ها روحا منك وسلما منا * بك مؤمنة خرجت من الد الل هم روح ارواحهم بروح ال اله اال * فـبـلغ إليـ * ونـور قـبورهم بنور محمد رسول الل ه * الل ه
Meâli: “Şu çürümüş cesetlerin, ufalanmış kemiklerin Rabbi olan Allah’ım! Onlar bu
dünyadan Sana inanarak çıktılar. Sen de onlara Kendi katından bir rahatlık ve bizden de
selam ulaştır. Allah’ım! Onların ruhlarını Kelime-i Tevhîd’in ruhuyla rahatlat! Kabirlerini
Allah’ın elçisi Muhammed’in nuruyla aydınlat!”93
3.4.8.10. İftar Duâsı
Hz. Peygamber’in (s), orucunu açarken şu duayı okuduğu ifade edilir:
* الل هم لك صمت وبك امنت وعليك تـوكلت وعلى رزقك أفطرت
Meâli: “Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum. Sana inandım, Sana tevekkül ettim.