This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
T.C KOCAELĐ ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ
dengesiz kentleşmenin yol açtığı sorunların irdelenmesi ve çözüm önerilerinin
sunulması, araştırmaya değerdir.
Araştırmada SWOT yöntemi kullanılmış ve Kocaeli sanayi üreticilerinden
rastgele seçilen bir örneklem üzerinde birebir görüşmeler yapılarak, imalat sanayinin
güçlü ve zayıf yönleri ile fırsat ve tehdit içeren unsurlar belirlenmiş; sorunların
çözümüne yönelik öneri ve değerlendirmelerde bulunulmuştur. Çalışmada, Kocaeli
için kent, kentleşme, sanayileşme, imalat sanayi, kentsel gelişme ilişkisi incelenmiş;
sanayileşme ve kentleşme arasındaki neden-sonuç ilişkisi, tümdengelim yöntemiyle
Kocaeli özelinde ortaya konmaya çalışılmıştır. Kocaeli’nin sanayi dokusu, Marmara
Bölgesi’ndeki diğer illerle bazı hususlarda kıyaslanmıştır. Aynı bölgede yer alan ve
ekonomik yapıdaki gelişimleri benzerlik gösteren kentlerin, birbiriyle kıyaslanması,
Kocaeli’nin sanayileşme ve kentleşmesindeki gelişimin daha rahat anlaşılmasını
sağlamaya yönelik olmuştur. Kocaeli ilinin sanayileşme performansı, rakamlarla
4
ifade edilerek, aynı bölgede yer alan diğer kentlerle karşılaştırılmış; Kocaeli imalat
sanayinin Türkiye ve Marmara Bölgesi’ndeki ağırlığı ortaya konmuştur.
Kocaeli imalat sanayinin gelişimine ait, istihdam, üretim ve dış ticaret verileri,
yıllar itibariyle tablolar halinde sistematik olarak sunulmuş, benzer değişkenler
bakımından Türkiye ve Marmara Bölgesi’ndeki payı ortaya konmaya çalışılmıştır.
Aralarındaki bu karşılaştırma sonuçları yorumlanarak, sanayileşme ve kentleşmenin
yerel koşullardan ne şekilde etkilendiği ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ekonomik yapı,
kalkınma ve yapısal dönüşümün tanımları ile içeriğine yer verilmiş, kent kavramı,
kentleşme sürecine neden olan faktörler, dengeli ve dengesiz kentleşmenin niteliği,
dengesiz kentleşmenin yol açtığı sorunlar ile kentleşme sürecinde oluşan toplanma
ekonomileri, teorik bir çerçevede sunulmuştur.
Đkinci bölümde, yapısal dönüşümün mekandaki yansıması dünya ve Türkiye
uygulamaları bakımından değerlendirilmiştir. Dünya’da ve Türkiye’de kentleşme
sürecinin niteliği ortaya koymuş, ekonomik kalkınma, yapısal dönüşüm ve kentleşme
ilişkisi, tarihsel bir süreçte, üretim, istihdam, dış ticaret, nüfus verileri kullanılarak
incelenmiştir.
Üçüncü bölüm, uygulama bölümünü oluşturmaktadır. Bu bölümde, üretim,
katma değer, istihdam, kapasite kullanımı gibi değişkenler yardımıyla Kocaeli imalat
sanayi profili çizilmiş; Kocaeli imalat sanayinin Türkiye imalat sanayindeki payı
ortaya konmuş; imalat sanayi ihracat kompozisyonunda sektörlerin göreli ağırlıkları,
Kocaeli’den yapılan ihracatın ülke ekonomisine katkısı ile yıllar itibariyle Kocaeli
ihracat performans göstergelerindeki değişim incelenmiştir. Cumhuriyet dönemi
boyunca, ildeki imalat sanayinin gelişimi göz önüne alınarak, hızlı sanayileşmenin
nedenleri tespit edilmiş; sanayinin sorunları ile bu sorunların çözümüne yönelik bir
SWOT çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma için, çeşitli sektörlerden 10 firma
yöneticisi ile sanayinin karşılaştığı sorunların tespitine yönelik birebir ve detaylı
görüşmeler yapılmış, ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir. Böylece, hızlı
sanayileşmenin yol açtığı sorunlara, imalat sanayinin ihtiyaçları ve öncelikleri
doğrultusunda çözüm önerileri geliştirilmiştir.
I. BÖLÜM: YAPISAL DEĞĐŞĐM ve KENTLEŞME
Bir kentin niteliği onu ortaya çıkaran ve geliştiren iktisadi koşullarla, ulusal,
bölgesel ve yerel dinamiklerle yakından ilintilidir. Kentsel gelişimi anlayabilmek için
önce yapı ve yapısal değişim, ekonomik yapılanma gibi olgular üzerinde durmakta
yarar görüyoruz.
1.1. Ekonomik Yapı
Ekonomik kalkınma bakımından yapı, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin
üretim, istihdam ve dış ticaretteki payını ifade etmektedir. Yapısal değişim ise, bu
paylarda zaman içinde gözlenen değişmeyi ifade eden bir kavramdır. Söz konusu
değişimin kalkınma olarak değerlendirilebilmesi için üretim, istihdam ve dış ticarette
tarım sektörünün nıspi payı azalırken, sanayi ve hizmet sektörlerinin nıspi payında
artışı yansıtan bir ekonomik performans gerekmektedir.1
Nüfusun sektörel dağılımı, tarımsal faaliyetlerde köklü değişimlere yol açarak,
sanayi ve hizmetlerde gelişmeye olanak vermekte; böylelikle iktisadi kalkınmanın bir
sonucu ve sürükleyicisi olmaktadır. Đktisadi kalkınma, özde iktisadi bir süreç olmakla
birlikte, birçok yönüyle bütün bir toplumsal yapıyla da sıkı sıkıya bağlılık içindedir.2
Bu durum, kalkınma ve yapısal değişim arasındaki etkileşime de işaret etmektedir.
Bu iki unsurun etkileşimi, basit bir çakışma veya rastlantı olmamakla birlikte, yapısal
değişme, kalkınma sürecinin merkezinde yer almaktadır.
Đktisadi kalkınma sürecinin başlangıcında, durgun bir geleneksel ekonomik
yapıdan, uzun vadeli, gelişmeye dönük, dinamik bir sürece geçiş söz konusudur.3
Ekonomide istihdam edilen işgücü artan oranda tarım sektörünü terk ederek imalat
1 Yusuf Bayraktutan, Đktisadi Kalkınma Ders Notu, Kocaeli, 2005, s. 7. 2 Jean Maillet, 18. Yüzyıldan Bugüne Đktisadi Olayların Evrimi, Remzi Kitabevi, (Çev.) Ertuğrul Tokdemir, Đstanbul, 1983, s. 95. 3 Maillet, a.g.e., s. 96.
6
sanayi ve hizmet sektörüne geçmektedir. Sanayileşmeden kaynaklanan sektörler
arasındaki bu hareket yapısal değişimi doğurmaktadır.
Geleneksel topluma özgü bütün yapı ve kurumların yerini, artık iktisadi
kalkınma için kaçınılmaz olan, uygun bir ortamı oluşturacak yapılar almakta ve bu
süreç yapısal dönüşüme işaret etmektedir.
Đkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan gelişmeler, ulusal kalkınma sürecinde
iktisadi büyüme olgusunun tek başına yeterli olmadığını, bunun sosyal, kültürel,
çevresel ve mekansal boyutlarla dengelenmesi gerektiğini öne çıkarmıştır. Bu
yöndeki yaklaşımlar, kalkınma ve modernleşme literatürüne de yansıyarak, söz
konusu kavramların saydamlaştırmıştır.4
Kalkınmada temel amaç, üretim ve istihdam yapısını, tarımdan ziyade, sanayi ve
hizmetler sektörleri doğrultusunda dönüştürmek olunca, bu yaklaşıma uygun bir
şekilde ülke refahındaki değişimlerin temel göstergesi olarak “fert başına ulusal
gelir” kullanılmıştır. Ancak, 1960’lardan sonra meydana gelen gelişmeler bu
yaklaşımın yetersizliğini vurgularken, 1970’lerde kalkınma kavramının yeniden
tanımlanması ihtiyacı belirmiştir.5 Kalkınmayı, insani, sosyal, kültürel, çevresel ve
mekansal boyutlarıyla da tanımlama amacı taşıyan yeni yaklaşım, ekonomik büyüme
kavramı yanında; yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı ve bölgesel dengesizliklerin de
kalkınma tanımlarının içinde değerlendirilmesi gereğini vurgulamaktadır. Bu şekliyle
kalkınma, toplumun demografik niteliğini, ekonomik yapısını ve teknolojik
değişimini de dikkate alan, sanayileşme olgusunu ön plana çıkaran bir modernleşme
olgusuyla birlikte ele alınmaktadır.
Ekonomik yapı, talebin gelir esnekliğine bağlı olarak, kalkınma sürecinin ilk
safhalarında tarım ve tüketim malları sanayi ağırlıklıdır. Tarımın ve tüketim
mallarının ekonomik yapı içindeki payı azalırken, ara ve yatırım mallarının payı
artmakta; dış ticaretin ürün kompozisyonunda da değişimler gözlenmektedir. Dış
ticarette tarımsal ürünler ve işlenmemiş doğal kaynaklardan ibaret olan ihracat
4 Maillet, a.g.e., s. 98. 5 DPT, Đllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, Yayın No: 2671, Ankara: 2003, s. 6.
7
ürünlerinden, gittikçe sınai ve mamul mallar lehine bir dönüşüm gerçekleşmektedir.
Tüm bunların yanında, kişi başına yüksek enerji tüketimi, kişi başına yüksek kalori
tüketimi, şehirleşme oranının artması, okur-yazar oranının yüksek oluşu, kişi başına
ar-ge harcamalarının milli gelirden aldığı pay gibi faktörler kalkınma sürecinin
bilinen diğer göstergeleridir.6
Büyüme, ‘‘milli gelirin yıllık artış hızı’’ nı temel bir gösterge olarak ele
almaktadır. Teorik yaklaşımlarda büyüme, sermaye birikimini tasvir eden bir
tasarruf-yatırım fonksiyonu ile üretim fonksiyonunda yer alan değişkenlerin zaman
içindeki değişimine dayalı olarak oluşturulan modeller içinde analiz edilmektedir.7
Geleneksel kalkınma teorisi savunucuları, gelişmekte olan ülkelerde, yüksek verimli
sektörler lehinde oluşacak endüstrileşme ve yapısal değişime vurgu yapmaktadırlar.8
Daha yüksek verimlilikte büyüme, ölçek büyümesine işaret ederken, yaparak
öğrenme ve yenilik kazançlarını da ortaya koyarak, üretimde yapısal bir dönüşüme
neden olmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmada sürecinde önceliğin tarıma
verilmesi hususunda, tarımın ortaya koyduğu avantajlar öne çıkmaktadır.9 Verimli
topraklar, hammaddeler, ucuz enerji ve etkin bir işgücü ile donatılmış bir ülkede
tarım hızla gelişmektedir. Birincil sektör olan tarımdaki gelişme, sanayileşme için
uygun altyapıyı oluşturmaktadır. Sanayileşme sürecinde sanayi yatırımlarının
finansmanı bakımından tarımsal yapı önemli bir kaynaktır. Tarımsal ürünlerin ihraç
edilmesi, sermaye malları ve endüstri kesimi için gerekli olan hammaddelerin
ithalatının finansmanını sağlayan bir fon niteliğindedir ve kalkınma sürecinin önemli
bir unsuru olan altyapının oluşmasına da bu yönüyle katkı sağlamaktadır.
6 Hüsnü Erkan, Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, Türkiye Đş Bankası Yayınları, Đstanbul, 1998, s. 11. 7 Erkan, a.g.e., s. 14. 8 UNDP, World Economic and Social Survey 2006, Geneva, UN Department of Economic and Social Affairs, 2006, p. 29-53. 9 Mustafa Sungur Duran, ‘‘Kalkınma Stratejileri ve Teşvik Politikalarının Belirlenmesi’’, Hazine Dergisi, Sayı: 5, 1997, ss. 32.
8
Altyapının belli bölgelerde oluşması, kalkınma ivmesini ekonominin bütününde
değil, yalnız belirli bölgelerde yoğunlaştırmakta ve diğer kesimler bu değişim
sürecinin dışında kalmaktadır.10 Bölgelerarası farklılaşmaların arttığı ve ikili bir
yapının ortaya çıktığı bu süreçte, ekonomik faaliyetler artarken, ekonomik
bütünleşme derecesi ortalama olarak aynı kalmaktadır.
Altyapının ekonominin bütününde yeterli düzeye gelmesi, bölgesel
farklılaşmaların azalması yönünde etki yapmakta ve iktisadi kalkınmayı
hızlandırmaktadır. Sektörler arasındaki tamamlayıcı ilişkilerin artması, kalkınma
sürecinin kendi kendini yenileyen ve besleyen dinamik bir aşamaya geçişini
sağlamaktadır.11 Böylece, yüksek gelir düzeyinde ekonomik bütünleşme de
gerçekleşmektedir. Uzun dönemli yapısal değişim ve dönüşüm sürecinin önemli bir
unsuru olan altyapı unsuru, her bölge ve ekonominin kalkınma seviyesine göre
planlandığı takdirde kalkınma süreci darboğaza girmeden, kesintisiz devamlılık
göstermektedir.
Ekonomik yapıyı oluşturan tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin gelişimi ve bu
sektörlerde yaşanan dönüşümler kalkınma süreci için belirleyicidir. Bu sektörlerin
üretim ve istihdam bakımından gelişimlerini anlayabilmek, ekonomide gerçekleşen
yapısal dönüşümün seyri hakkında yol göstericidir.
1.1.1. Ekonomide Tarımın Yeri
Üretim biçimi ve yapıları bakımından dünya deneyimi, avcı- toplayıcılıktan
yerleşik tarıma, oradan sanayi ve hizmet toplumuna doğru bir dönüşümü
yansıtmaktadır. Avcı ve toplayıcı toplum, toprağı işlemeyi öğrendiğinde yerleşik
hayata geçmiş, tarım toplumu olma özelliği kazanmıştır. Tarım toplumunda üretim
faktörü olarak toprak ve emek önem kazanırken, insan artık geleneksel tarım
bilgisiyle topraktan elde ettiği üretimle yaşamını sürdürmüştür. Tarımda kullanılan
10 Erkan, a.g.e., s. 28. 11 Erkan, a.g.e., s. 30.
9
tekniklerin gelişmesiyle verimlilik artmış, daha az emekle daha çok ürün elde
edilmiştir.
Gelişmekte olan ülkelerde kalkınma sürecinin ilk evrelerinde ekonominin en
önemli sektörü konumunda olan tarım sektörünün GSMH içindeki payı, tarımsal
ürünlere olan talebin fiyat elastikiyetinin düşük oluşu nedeniyle azalmaktadır. Öte
yandan, tarım dışı kesimlerde yeni malların üretiminin hızla artması, tarımda azalan
verimler yasasının geçerliliği ve faktör arz şartlarındaki değişmeler de tarım
kesiminin GSMH içindeki payını düşürmektedir. Bütün bu faktörler, tarım
kesiminden, sanayi kesimine bir işgücü kaymasına sebep olmakta; gerek tarım dışı
kesime kaynak yaratılması ve gerekse hammadde temini için tarım sektöründe ölçek
ekonomisi oluşturma ve verimi arttırma zorunluluğunu gündeme getirmektedir.
Tarımda verim artışına sebep olan faktörlerin başında, üretim teknolojisi
değişiminin sonucu olarak insan gücü yerine makine kullanımı gelmektedir. Zamanla
tarımda çalışan kişi sayısı azalmakta; belirli ürünlerde uzmanlaşılmakta ve modern
üretim teknikleri kullanılmaktadır.12 Bu da emek- yoğun teknolojiden, sermaye
yoğun teknolojiye geçişi anlatmaktadır. Tarımın yararlandığı teknik ve sosyal
altyapının iyileştirilmesi, verim artışına neden olmakta ve maliyetleri düşürmektedir.
Tarımda yaşanan verim artışı sonucu kırda çözülme ve beraberinde bir dönüşüm
yaşanmaktadır. Tarım sektörüne yeni teknolojilerin girmesi, ensantif tarım, işletme
ölçeğinin büyümesi, azgelişmiş ülkelerde görülen miras yoluyla toprakların
bölünmesi; bunun sonucu olarak fiilen ve hukuken bir nüfus fazlası ortaya çıkması
kırdan kente göç olayının sebepleri arasında sayılmaktadır.
Yüksek gelir beklentisi, göç edilen bölgelerin sunduğu sosyal ayrıcalıklar ve
tarımsal üretimden uzaklaşma, göç olgusunun itici güçleridir. Doğum oranları,
şehirlere nazaran köylerde daha yüksektir. Köy nüfusunun genel nüfusa oranındaki
sürekli artış, köylerde kullanılan her birim iş saatinin verimini ve tarım kesiminde
kişi başına çıktıyı azaltmakta; hayat standartlarının gittikçe düşmesine sebep
olmaktadır. Bunun yanı sıra, teknoloji ve zevklerde değişmenin etkisiyle, tarımda
belli bir gıda maddesi ya da hammadde elde etmek için daha az sayıda insana ihtiyaç 12 Hasan Ertürk, Kent Ekonomisi, Bursa: Ekin Yayınevi, 1995, s. 18.
10
duyulmaktadır.13 Tarım ürünlerinin talep elastikiyetlerinin düşük olması, verimliliği
yeterince artmamış çiftçilerin ve tarım işçilerinin mali bir baskı altında olacaklarına
işaret etmekte; tarımsal alanda çalışanların bu olumsuzluklar nedeniyle sanayi
sektörüne transfer olmaları için de kuvvetli bir baskı unsuru oluşturmaktadır. Tarım
sektörü, büyük dalgalanmalara açık bir sektördür. Zirai gelirin gösterdiği
dalgalanma, diğer kesimlere nispetle daha şiddetlidir. Modern haberleşme imkanları
geliştikçe, dünyanın her tarafındaki insanlar modern toplumların konforu hakkında
bilgi sahibi olmaktadır. Artık, azgelişmiş ülkeler için, toprak reformu, sanayileşme
ve siyasi haklar bir gereklilik halini almaktadır. Bu gereklilikler ve milliyetçilik
duygusu, iktisadi refah arzusunun bir başka nedenini oluşturmakta ve tarımsal
kesimde bir çözülme gerçekleşmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde tarım kesiminde % 2-3’e varan doğal nüfus artışı,
işgücü fazlasına neden olmaktadır. Gerek nüfus planlamasındaki eksiklik ve gerekse
kırsal halkın eğitim düzeyinin düşüklüğü, bu ülkelerin nüfus artış hızını kontrol
altına almalarını engellemektedir. Tarımda makine kullanımının artması ve
makinenin işgücünü ikame etmesi de tarımda işgücü fazlasını doğurmaktadır.14
dönüştürülmekte ve önemli bir emek arz baskısıyla karşılaşılmadan elastik bir emek
arzı sağlanmaktadır. Tarımsal gelirden elde edilen tasarruflardan ve zengin çiftçilerle
büyük arazi sahiplerinin yapmış olduğu yatırımlar da ekonomik kalkınmaya sermaye
yönünden katkı sağlamaktadır.
1.1.2. Ekonomik Dönüşüm ve Sanayi Sektörü
Sanayi Devrimi ile birlikte üretimde buhar gücünün kullanılması, ürünlerin
ulaşımı için demiryolu ve denizyolu ağının gelişmesi, imalat sanayinin çeşitli
kollarında el emeği yerine geçen makineler vb. yenilikleri gündeme getirmiş; bir
13 Paul Samuelson, Đktisat, (çev. Y. Demirgil), Altıncı Baskı, Ankara: ODTÜ Yayını, 1965, ss. 446-455; Đkinci Tarım Şurası Komisyon Raporu, ‘‘Tarımda Yapısal Değişme ve Gelişmeler’’, http://tarimsurasi.tarim.gov.tr/PDFLER/II.Komisyon.pdf Erişim: 31.10.2006, s. 3. 14 Đkinci Tarım Şurası Komisyon Raporu, ‘‘Tarımda Yapısal Değişme ve Gelişmeler’’, http://tarimsurasi.tarim.gov.tr/PDFLER/II.Komisyon.pdf Erişim: 31.10.2006, s. 5.
11
yandan iş hayatına büyük kolaylıklar sağlarken, diğer yandan yeni iş alanlarının
doğmasına yol açmıştır. Sanayi Devrimi, beraberinde yeni bir toplumsal yaşam
düzenini de getirmiştir. Sanayi toplumu olarak adlandırılan bu toplumsal yaşam
biçiminde, insan emeği ile iş arasına makineler girmiş, büyük yerleşim yerleri ve
şehirleşme hızla artmıştır.
Sanayi Devrimi ile birlikte dünyada imalat sanayi çıktısı hızla artarken, bazı
ülkeler ön plana çıkmıştır. Sanayileşme süreci Đngiltere’de 18. yüzyılda başlamış;
buradan diğer Avrupa ülkelerine, ABD ve Japonya’ya; Güney Doğu Asya ve Latin
Amerika ülkelerine yayılmıştır.15 Sanayileşme sürecinin yayılımı oldukça uzun bir
süreci kapsamaktadır.
1980-2000 döneminde dünya sanayi katma değeri ve dünya sanayi üretiminin
değişimine bakıldığında; katma değerin, basit mallardan karmaşık teknolojili mallara
doğru bir kayma sergilediği gözlenmektedir.16 Bu dönemde, sanayide katma değeri
en yüksek ülke grubunu GOÜ oluşturmaktadır. Yüksek teknolojili ürünler GOÜ
üretiminde zaman içinde önemli paylara ulaşmaktadır. Yaşam kalitesini arttırmak ve
rekabet gücünü sürdürülebilir şekilde yükseltmek için üretim ve ihracat yapısının
orta ve ileri teknolojili ürünlere kaydırılması gerekmektedir.
1.1.3. Ekonomik Yapıda Hizmetler Sektörü
Sanayi devrimi ile birlikte imalat sanayi çıktısındaki artışlar, üretilen ürünlerin
dağıtımı ve bölüşümü konusunda ulaştırma, iletişim vb. sektörlerin gelişmesine
neden olmuştur. Hammadde ve nihai malların zamanında ve düşük maliyetle
taşınmasına izin veren ulaştırmadaki değişmeler, kitle üretiminin gelişmesi için bir
zorunluluktur. Üretim ve tüketim hacmindeki hızlı artış, bankalara ve finans
15 Paul Bairoch and Richard Kozul, ‘‘Globalization Myths: Some Historical Reflections on Integration, Industrialization and Growth in the World Economy’’, UNCTAD Discussion Papers, No: 113, 1996, p. 45-49. 16 Sanjaya Lall, ‘‘Turkish Performance in Exporting Manufactures: A Comparative Structural Analysis’’ , QEH Working Papers, No 47, 2000, p. 6.
12
kurumlarına da ihtiyaç doğurmuştur. Hizmet ekonomisi sanayi sektöründeki
gelişmelere paralel şekilde gelişme göstermiştir.
Hizmet, mal olarak tasnif edilemeyen ekonomik işlemleri ifade etmektedir.
Hizmet üretiminde üretici taraf, halihazırda tüketiciye ait olan mallar ve bizzat
tüketici üzerinde işlem yapmaktadır. Hizmet kesimi, genelde elle tutulamaz ürünler
sağlayan organizasyonlar ve işletmelerden oluşmakta; mülkiyet, kar amacı gütme
veya gütmeme ve işgücü meşguliyetlerine bakılmamaktadır. Tüketici, bireysel
boyutta ve işletme düzeyinde bütün transfer ve mübadele sürecinin merkezi ve temel
unsurudur; üretim ve tüketim eşanlıdır, stoklanamazlık vardır.
1.2. Yapısal Değişim Yapısal değişimi meydana getirmeyen bir kalkınma süreci düşünülemez.
Ekonomide yapısal değişim, ekonominin fiziki, kurumsal ve sektörel yapısının, insan
kalite ve davranışlarının değiştirilmesini içermektedir. Söz konusu değişimler, üretim
tekniğini ve sonuçta iktisadi yapının örgüsünü etkilemektedir.17
Çalışan nüfusun zaman içindeki gelişimini açıklamada, nüfusun sektörlere göre
dağılımı önemli bir belirleyicidir.18 Đşgücünün gelişimi, ülkeden ülkeye ve bir
dönemden diğerine değişmekle birlikte, tarım kesiminin toplam istihdamdaki payı
zaman içinde gerilemekte ve buna bağlı olarak çalışan nüfus bir sektörden diğerine
geçerek kırsal kesim faaliyetlerinde azalmaya neden olmaktadır.
Ekonomide yaşanan dönüşüm, teknik ilerlemelerle yakından ilintilidir. Teknik
ilerlemeler her sektörde aynı olmadığı gibi, çeşitli ürün talepleri de farklılık
göstermektedir.19 Sınırlı ve etkin bir teknik ilerleme, tarım sektöründe üretim artışına
neden olurken, gıda maddeleri talep elastikiyetinin düşük oluşu, tarım ürünleri
tüketiminde sürekli artışı engellemektedir. Buna rağmen, tarımda çalışanların
sayısında bir düşme olmazsa, kısa zamanda ihtiyaçların ötesinde bir üretim fazlasıyla
17 Yusuf Bayraktutan, ‘‘Kalkınma ve Altyapı’’, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt: 47, Sayı: 3-4, 1992, s. 92. 18 Maillet, a.g.e., s. 93. 19 Maillet, a.g.e., s. 94.
13
karşı karşıya kalınır. Bu sebeple, kitlelerin, gittikçe artan bir şekilde kırsal kesimden
ayrılması, ürün talebinde büyük artışların olduğu sanayi sektörüne ve sanayi
kesimine paralel şekilde gelişme göstererek, emeğe artan bir şekilde ihtiyaç duyulan
hizmetler kesimine kayması görülmektedir.
Sanayileşme ve kentleşme sürecinin birbirine paralel işlemesi, aynı zamanda
ticaret, ulaştırma, inşaat, bankacılık, kamu hizmetleri vb. birçok tarım dışı faaliyetin
ortaya çıkmasını ve gelişmesini zorunlu kılmakta ve bu şekilde hizmet sektörünün
ekonomideki payı gittikçe büyümektedir. Sanayi ve hizmet kesiminde ortaya çıkan
işgücü ihtiyacı, kırsal kesimden temin edilmektedir. Öte yandan, tarımdaki teknik
ilerleme ve ona bağlı verim artışı, toplam nüfus artışı ile birleşince, bu kesim gittikçe
artan bir şekilde nüfus ihraç etmektedir. Aksi takdirde, tarım kesimi çok geçmeden
bir işgücü fazlası sorunuyla karşı karşıya kalacak ve her dolayısıyla iktisadi kalkınma
sürecinde bir tıkanma baş gösterecektir. Böylece, teknik ilerlemenin, nüfusun
kesimler arası dağılımında önemli bir rol oynadığı ve uzun süre büyük bir işgücü
talebine yol açtığı görülmektedir.
Yapısal dönüşüm, nıspi bir üstünlük ve refahı hedefleyen; teknolojik gelişme,
verimlilik artışı, nitelikli emek, yaratıcı yenilik, üstün adaptasyon becerisi ve
sermaye birikimine dayalı olarak üretim, yatırım, istihdam nicelik ve niteliği
hususunda yapısal bir değişimi içeren, dinamik bir süreçtir.
Sanayi devrimi ve beraberinde yaşanan yapısal dönüşüm, insanlık tarihinin
geçirdiği önemli değişim ve dönüşüm süreçlerinden biridir. Sanayi Devrimi ile
ortaya çıkan yeni teknolojiler, yeni bir üretim ortamı ve yaşam biçimini ortaya
çıkarmıştır.20 Fabrikalara dayalı kitlevi üretimle karakterize olmuş sanayi
toplumlarında, kentleşme süreci ve kent yapısı değişime uğramıştır. Geleneksel tarım
toplumunun köylüleri, serflikten kurtularak, sanayi kesiminde istihdam edilirken,
toprak sahipleri olan aristokratlar yerine, sermaye sahibi olan burjuvazi, ön plana
çıkmaktadır. Toplumsal kurum ve yapılar değişirken, bunlara paralel olarak, değer,
norm ve davranış kalıpları da değişmiştir.
20 Erkan, a.g.e., s. 13.
14
Sanayi toplumu, durağan olmamakla birlikte, içerdiği teknoloji ve ortaya çıkan
yenilenmelerle birlikte, kendi içinde sürekli gelişip, değişmektedir. Tarım sektörünün
payındaki azalmaya karşılık, sanayi sektörünün payı artarken, bu süreçte sanayinin
çeşitli dalları önem kazanmaktadır.21 Başlangıçta, temel mallar üreten sektörler olan
gıda ve tekstil gelişirken, daha sonra demir, çelik, kimya sanayi gibi ara ve yatırım
malları sanayileri gelişmiştir. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşümün hızla
gerçekleşmesinin nedeni, yeni teknolojilerin gelişme hızı ile insanların bu
teknolojilere uyum esnekliğinin yüksekliğidir.
Chenery, yapısal değişim veya dönüşümün fiziki ve beşeri sermaye birikimi,
talep, üretim, ticaret ve istihdam kompozisyonundaki kaymayı içerdiğini ve bunların
ekonomik dönüşümü oluşturduğunu vurgulayarak, dönüşüm süreci, kentleşme,
demografik dönüşüm ve gelir dağılımındaki dönüşüm gibi sosyo-ekonomik süreçleri
de incelemiştir.22
Yapısal değişim, teknolojik değişimin homojen olmayan etkisinden ve ölçek
ekonomilerinden kaynaklanmaktadır. Hızlı teknik değişim ve ölçek ekonomilerini
geliştiren sektörler, nispi fiyat düşüşü ve yüksek çıktıya ulaşmaktadır.23 Üretim
faktörlerinin düşük üretkenliğe sahip sektörlerden, yüksek üretkenliğe sahip
sektörlere yeniden dağılımı ile ortalama üretkenlik ve toplam üretim artmaktadır.
Đmalat sanayinde üretim kolları, yarattığı katma değere göre ve teknoloji kullanım
yoğunluğundaki artışa göre bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Đmalat sanayinde
yapısal değişim, katma değeri düşük, kaynağa dayanan ve düşük teknoloji kullanan
mal üretiminden, katma değeri yüksek, bilime dayalı ve uzmanlaşılmış mal üretimine
doğru gerçekleşmektedir. Sanayi sektöründe imalat sanayi alt kolu, tüketim malı, ara
malı ve yatırım malı üretmektedir. Ekonomi talebin gelir esnekliğine bağlı olarak,
kalkınmanın ilk safhalarında tüketim malları sanayi ağırlıklı bir yapıya sahipken, bu
21 Erkan, a.g.e., s. 14. 22 Hollis Chenery, H. Myint, ‘‘Structural Change and Development Policy’’, Economica, New Series, Vol. 48, No. 191, 1981, pp. 320-321’den aktaran: Metin Berber, Đktisadi Büyüme ve Kalkınma, Derya Kitabevi Yayınları, Trabzon, 2006, ss. 6- 7. 23 Kılıçarslan ve Taymaz, a.g.e., ss. 20- 23.
15
süreç ilerledikçe ekonomide üretilen tüketim mallarının payı azalmakta ve yatırım
mallarının payı artmaktadır.
Kalkınma sürecinde üretim tekniği, mallardan hizmetlere, iş niteliği teknik,
profesyonel, bilgi üretenler lehine, teknoloji yarı iletken mikroelektronik,
telekomünikasyon gibi bilgi toplayan ve ileten enstrümanlara kaymaktadır. Üretim
artışı ile bir dizi ekonomik değişken arasındaki sistematik ilişki, teknolojik
ilerlemenin tamamen tesadüfi seyreden bir süreç olmak yerine, piyasa güçlerince
yönlendirilen ve yapısal değişimleri yönlendiren bir süreç olduğunu
düşündürmektedir. Yapısal dönüşüm, bilimsel keşiflere uygun ortam hazırlayan
savaşlar, şoklar, düzenlemeler, temel teknik ilerlemelerin etkisiyle meydana
gelmektedir.24
Yapısal dönüşüm konusunda en iyi bilinen kuramlar, Lewis’in ‘‘Đki Sektör
Modeli’’ ve Hollis B. Chennery’nin ‘‘Kalkınma Paterni’’ adlı ampirik kuramıdır.
Chennery, gelişmekte olan bazı ülkelerin kalkınma dinamiklerini test etmiştir. 25
Yapısal değişimin, tarımdan sanayi üretimine kayma, fiziksel ve beşeri sermaye
birikimi, tüketici talebinde yiyecek maddesinden imalat sanayi ve hizmet
sektörlerinde üretilen mallara doğru kayma, aile ölçeğinin küçülmesi ve nüfus
artışının kalkınma sürecinde düşmesi ile gerçekleştiği gözlenmektedir.
Lewis, 1970’lerin başlarında azgelişmiş ekonomilerde geleneksel ve modern
kesim olarak adlandırdığı iki kesimden söz etmektedir.26 Geleneksel kesim, yüksek
nüfus artış hızına sahip, sıfır marjinal verimlilikte çalışan kesimi ifade etmekte ve
sanayi için gerekli olan sınırsız emek, geleneksel tarım kesiminden sağlanmaktadır.
Bu sektörden modern sanayi sektörüne bir emek transferi durumunda, tarımsal
üretim miktarında bir değişme görülmemektedir. Emek transferinin sürekli oluşuyla,
24 Yusuf Bayraktutan, ‘‘Bilgi, Đktisadi Gelişme Evreleri ve ‘Mal’dan ‘Sanal’a Paranın Evrimi’’, Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı 78, 2004, s. 50- 51, OECD, OECD Science, Technology and Industry: Outlook 2004, 2004, p. 10. 25 Micheal Todarro and Stephen Smith, Economic Development, England, Edinburgh Gate, 2003, p. 116- 120. 26 W. Arthur Lewis, ‘‘Sınırsız Emek Arzıyla Đktisadi Kalkınma’’, (Çev.) Metin Berk, Đktisadi Kalkınma Seçme Yazılar, Ankara: ODTÜ Yayını, 1966, ss. 95- 103.
16
modern kesimde çıktı ve istihdam sürekli artmakta; bu durum modern sektördeki
sermaye birikimi ve yeni yatırımlarla hızlanmaktadır. Modern sektörün karları
arttıkça, artan kar bu yeni yatırımlara kanalize olmaktadır. Lewis, klasik geçim
kesiminde, emek arzında majinal verimliliğin sıfır olduğunu ve tarım reel ücretlerinin
marjinal değil, ortalama verimliliğe göre hesaplandığını varsaymaktadır. Bu
kesimdeki gelişim süreci ve sürdürülebilir büyüme, tarımdaki sınırsız emeğin
tümüyle yeni endüstriyel sektörlerde massedildiği durumda son bulmaktadır. Lewis,
modeline ek olarak, ülke ekonomik yapısındaki dönüşümün, fiziksel ve beşeri
sermaye birikimi gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu yapısal dönüşüm, üretimde,
tüketimde ve tüketici talebinde dönüşümü, uluslararası ticaret ve kaynak
Genel bir tanımlamayla kent, farklı sosyal sınıflardan oluşan bir toplumun,
yapay çevreyi doğal çevreye egemen kıldığı bir ortamda yaşamlarını sürdürdükleri
bir yerleşme yeridir. Bu yerleşim yerleri, tarihin değişik dönemlerinde farklı sosyo
ekonomik işlevleri üstlendiğinden, kent kavramı da bu işlevsel değişime uygun
olarak her dönemde farklı bir içeriğe sahip olabilen dinamik bir nitelik
taşımaktadır.32 Bu dinamiklik kentin tanımında tam bir kavram birliğine
ulaşılmasında bazı güçlükler ortaya çıkarmaktadır.
Tarihsel gelişim içinde kentin kavramsal içeriğindeki değişmeler incelendiğinde,
ilk dönemde, uygarlık kavramının bu içeriğin belirlenmesinde etken olduğu
görülmektedir. Böylece kent, uygar insanların yaşadığı bir yerleşme birimi olarak
tanımlanmaktadır. Gelişen toplumlarda kır-kent arasında, yaşam biçimi, sosyo-
ekonomik yapı ve yasal düzenlemeler açısından farklılıklar azaldığından, kenti
kavramsal bir tanıma oturtma çabalarından ziyade, kentsel yaşamdaki işlevsel
değişmeler ve bu değişimden kaynaklanan sorunlar ele alınmaktadır.33
Kentin tanımlanmasında dikkati çeken ilk ölçüt nüfus büyüklüğüdür. Bu ölçüte
göre kent, nüfusu belli bir büyüklüğü aşan yerleşim birimleri şeklinde
tanımlanmaktadır. Yönetsel sınır ve yapı ölçütüne göre kent, belirli bir yönetsel sınır
içinde kalan ve bu sınır içinde özel bir yönetimsel yapıya sahip olan yerleşim
yerleridir.
Ekonomik etkinliğin niteliğine göre kent, ‘‘...pek az kimsenin tarımsal
uğraşlarda bulunduğu… yerleşme birimi’’ olarak tanımlanabilir.34 Bu tanımda, kır ve
kent arasındaki işlevsel farklılık ortaya konmaktadır. Đki kesim arasındaki işlevsel
farklılık, kır ve kentteki ekonomik etkinlik türlerinin kendilerine özgü
32 Fevzi Altuğ, Kent Ekonomisinin Đlkeleri, Bursa: Uludağ Ünv. Güçlendirme Vakfı Yayını, No: 34, 1989, s. 4. 33 Ertürk, a.g.e., s. 45-50. 34 Ruşen Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, Yayın No: 474, 1980, s. 67-68.
20
birleşimlerinden kaynaklanmaktadır. Kırda öne çıkan ekonomik etkinlik tarımsal
üretimken, kentte hakim olan unsurun sanayi üretimi olduğu dikkat çekmektedir.
Ayrıca, kentlerde sanayinin gelişmesine ve bu kesimin istemlerine paralel bir
biçimde toplama, dağıtma, maliye ve yönetsel işlevler de görülmektedir. Böylece
kentlerde sanayi üretiminin yanı sıra, tarımsal nitelikli olmayan ticaret ve hizmetlere
ilişkin etkinlikler de yer almaktadır.
Geniş anlamda kent; ‘‘… tarımsal olmayan üretimin yapıldığı ve daha da
önemlisi hem tarımsal hem de tarım dışı üretimin dağıtımının kontrol
fonksiyonlarının toplandığı, belirli teknolojik gelişme seviyelerine göre büyüklük,
heterojenlik ve bütünleşme düzeylerine varmış yerelleşme biçimleridir.’’35
Kentin varoluş nedenleri ve kent kavramının içeriği, kentleşme sürecindeki
işleyişin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Ekonomik yapıda, üretimde yaşanan
dönüşüm, mekanda da yaşanmakta ve kentler, yaşam alanları ve toplanma merkezleri
olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada kentleşme sürecini doğru anlamak önem
taşımaktadır.
1.3.2. Kentlerin Oluşum Süreci
Yirminci yüzyılın en önemli sosyo-ekonomik olgularından biri olan kentler, tarih
boyunca çeşitli kültür ve uygarlıkların doğduğu, geliştiği ve yayıldığı merkezler
olmuşlardır. Kentlerin toplum yapılarını niteleyebilecek bir önem kazanması ve
farklı bir yaşam kültürü içermeye başlaması 17. ve 18. yüzyıllarda olmuştur. 19.
yüzyılda ise kentler, Sanayi Devriminin etkisi ile büyük sanayi merkezleri haline
gelmeye başlamışlardır. Bu gelişme 20. yüzyılda da hızla sürmüştür.
Kentlerin fiziki mekandaki tarihsel gelişimi incelendiğinde, yerleşmelerde ilk
aşamada ‘‘yaşamın sürdürülmesi’’ temel etken olarak rol oynarken, ortaçağda fiziki
mekanda surlar, şatolar, kaleler, kiliseler ve anıtlar biçiminde dini motiflerin ön plana
35 Mübeccel Kıray, Örgütleşemeyen Kent: Đzmir’de Đş Hayatının Yapısı ve Yerleşme Düzeni, Ankara: Siyasal Bilimler Derneği Yayını, 1972, s. 1
21
çıktığı görülmektedir.36 Sanayi Devrimi ile birlikte, teknik gelişmelerin ortaya
çıkardığı oluşumlar, kentlerin fiziksel çevrelerinin değişiminde rol oynamışlardır.
Örneğin, buhar gücü ile çalışan trenler ile karayolu ulaşımı gelişirken, fabrikaların
kurulması ile işçiler ve işçi konutları ortaya çıkmıştır. Böylece kentler, ortaçağ
kentlerinin surları dışında, işçi mahalleleri ve fabrikalarla genişleyip büyümüştür.
Teknolojik gelişmeler ve beraberinde otomasyonun fiziksel mekana yansıması,
metropoller ve megakentler biçiminde olmuştur. Gelişen kentlerde otomasyonla
sanayi sektöründeki istihdamın yerini, ağırlıklı olarak hizmet kesiminde istihdam
almıştır.
Kenti tanımlamadan önce, kentin varoluş nedenlerini irdelemek konunun daha
iyi anlaşılmasına neden olacaktır. Kentlerin varoluş nedenlerini çok çeşitli faktörlere
bağlamak mümkündür. Bu faktörler ekonomik nitelikli olup, 3’e ayrılmaktadır.
1.3.2.1. Alanda Yoğunlaşma
Alanda yoğunlaşma, kentlerin her dönemde sahip olduğu, değişmeyen bir ortak
karakterdir. Bu özellik, ekonomik faaliyetler, bir toplum halinde yaşama, yeni bilgiyi
elde edebilme veya savunma amaçlı toplanma gibi birçok nedene bağlanarak
açıklanmaktadır. Kentin varoluşuna ilişkin açıklamalar incelendiğinde, bu
varoluştaki hakim nedenin ekonomik nitelikli olduğu görülmektedir. Kentlerin
varoluş ve gelişmesindeki ekonomik nitelikli ilk etken doğal kaynakların alanda
eşitsiz dağılımı ve ulaşım olanaklarındaki farklılıklardır. 37 Ülkeler düzeyinde geçerli
olan Karşılaştırmalı Üstünlükler Kuramı, bölgesel düzeyde de geçerlidir. Bu
anlamda, doğal kaynakların bölgelerarası eşitsiz dağılımı, bazı bölgelere
karşılaştırmalı üstünlükler sağlamaktadır. Ulaşım avantajına sahip olmak, kent için
önemli bir unsurdur. Çünkü ulaşım maliyetlerinin minimize edilmesi, elde edilen
kazançların artması anlamına gelmektedir. Bu nedenle de, uygun yerleşim yerleri,
deniz ve kara ulaşımına hakim noktalarda ve yük taşımacılığında avantaj sağlayan
36 Ertürk, a.g.e., s. 37. 37 Harry W. Richardson, Urban Economics, IIIinois: The Dryden Press, 1978, s. 6-8.
22
yerlerde olmuştur. Ayrıca, benzer doğal kaynaklara sahip olsalar bile, ulaşım
olanaklarındaki farklılıklar kentlerin farklı düzeylerde gelişmesine yol açmaktadır.
1.3.2.2. Ölçek Ekonomileri
Ölçek ekonomilerinin varlığı, kentlerin varoluş ve gelişmesinde ikinci temel
ekonomik nitelikli etmendir. Ölçek ekonomileri, içsel ölçek, dışsal ölçek ve
kentleşme ekonomileri olarak üç farklı gruba ayrılabilmektedir.38 Đçsel ölçek
ekonomileri bir üretim tesisi veya firma açısından söz konusu olabilmektedir. Dışsal
ölçek ekonomileri ise, bir firmanın aynı sanayideki diğer firmaların etkinliğinden
sağladığı faydalardır. Kentleşme ekonomileri, bir firmanın belirli bir alanda bulunma
nedeniyle sağladığı tüm faydaları içermekte ve kentlerin varoluş ve gelişmesinde
doğrudan rol oynamaktadır.
1.3.2.3. Tarımda Verim Artışı
Kentlerin varoluş ve gelişmesinde ekonomik nitelikli etmenlerden bir diğeri,
tarımda ölçek ekonomilerinin veya verim arttırıcı koşulların varlığıdır. 39 Kent halkı,
kırsal kesimin yiyecek arzına bağımlıdır. Eğer bir ülkede tarım kesimi, sadece kendi
gereksinimlerini karşılayabilecek geçim düzeyde üretim yapıyorsa, kentlerin
gelişmesi gerçekleşemez. Kırsal kesimin kendine yetecek yeterlilik düzeyinde
üretimden daha yüksek arz seviyelerine ulaşabilmesi için, bu kesimde makinalaşma
ve verim arttırıcı düzenlemelere gereksinim bulunmaktadır.
1.3.3. Kentleşme Süreci ve Etkenleri
Kentleşme olgusunun başlangıcı, insanlığın ‘‘avcılık ve toplayıcılık’’ evresinden
‘‘yerleşik hayata’’ geçiş dönemine kadar uzanmaktadır. Bu bağlamda da kentlerin
38 Richardson, a.g.e, s. 8. 39 Richardson, a.g.e, s. 8.
23
ortaya çıkışı uygarlıkların doğuşu ile özdeşleşmektedir.40 Nitekim uygarlık, organize
edilmiş bir toplumsal yaşam olarak tanımlandığında, bu yaşam biçimi yoğun olarak
kentlerde görülmektedir.
Kentleşme, günümüz toplumlarının başlıca özelliklerinden birini
oluşturmaktadır. Toplumların kentleşme oranları, kalkınmışlık düzeyinin önemli bir
göstergesi olarak kullanılmaktadır. Kentleşme ile sanayileşme birbiriyle yakından
ilişkili iki olgu olarak kabul görmektedir. Kentleşme, tarımsal gelişmeyle de
yakından ilişkilidir. Nitekim sanayi etkinliklerinin yoğunlaşması sonucu kentlerin
giderek büyümesi, tarımda verim artışının sağlanması ile olanaklı olmaktadır.
Kentleşme olgusunun temel özellikleri şunlardır: 41
i. Kentleşme sürecinde nüfus, belli bir alanda yoğunlaşmaktadır.
ii. Kentleşme, demografik bir değişim sürecini içermektedir.
iii. Kentleşme, ekonomik nitelikli bir olgudur.
iv. Kentleşme, insan davranış ve ilişkilerinde kendine özgü değişikliklere yol açan
bir süreçtir.
v. Kentleşme süreci, yönetimsel bir örgütlenmeyi de içermektedir.
Dar anlamda ele alındığında kentleşme, kent sayısının ve kentlerde yaşayan
nüfusun artışını içerir. Bu tanımlamayla kentleşme, sadece bir demografik olay
şeklinde görülmektedir. Bu yönüyle kentleşme, nüfus artışı veya kırsal kesimden
kentsel alanlara göç yoluyla gerçekleşir. Halbuki, kentleşme olgusu basit demografik
bir olay değildir. Geniş anlamda ele alındığında kentleşme, sanayileşme ve ekonomik
gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi
sonucunu doğuran toplum yapısında artan oranda örgütleşme, işbölümü ve
uzmanlaşma yaratan insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol
40 Đhsan Sezal, Şehirleşme, Đstanbul: Alternatif Ünv. Ağaç Yayıncılık, 1992, s. 11-12; Zerrin Toprak Karaman, Kent Yönetimi ve Politikası, Đzmir: Anadolu Matbaacılık, 1995, ss. 1-6; Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, Ankara: Đmge Kitabevi, 1990, ss. 6-7. 41 Ertürk, a.g.e., s. 12-14.
24
açan bir nüfus birikim sürecidir.42 Kentleşmenin bu geniş tanımından hareketle, bu
olgunun bazı temel özelliklerinin saptanması olanaklıdır. Öncelikle kentleşme bir
değişimi, bir süreci içeren devingen bir kavramdır. Kentleşmenin bu özelliği
kentleşme ile kentleşme düzeyi kavramlarının ayrı anlamlarda kullanılmasına yol
açmaktadır. Kentleşme düzeyi, bir ülke veya bölgede belirli bir anda, belirli bir
tanıma göre kent sayılan yerleşme yerlerinde yaşayan nüfusun toplam nüfusa
oranıdır. Kentleşme oranı, bu yönüyle durağan bir içerik taşımaktadır. Kentleşme ise,
belirli bir bölge veya ülkenin, belirli bir zaman diliminde kentleşme oranında
meydana gelen değişme olarak tanımlanabilir.
Kentleşme olgusunun içerdiği demografik dönüşüm süreci, kentsel alanlarda
doğum oranlarının ölüm oranlarından fazla olmasının yanı sıra, kırsal alanlardan
kentlere gerçekleşen göçlerle gerçekleşmektedir. Bu demografik hareketlenmede,
kırsal alandaki değişimin yanı sıra, kentsel alandaki gelişmenin etkisi de önem
taşımaktadır.
Ekonomide bir yandan kırsal kesimde verimlilik artışına paralel olarak tarımsal
yapı değişime uğrarken, diğer yandan kırsal kesimden kentsel kesime nüfus aktarımı
gerçekleşmektedir. Böylece istihdam içinde sanayi ve hizmetlerin payı artarken,
tarımın payı azalmaktadır. Bu gelişime paralel olarak da toplumlar, tarım
toplumundan, sanayi toplumuna doğru bir yapısal dönüşüm geçirmektedir.
Kentleşme, aynı zamanda toplumsal değişimi de içeren bir olgudur. Bu değişim
sürecinde bireyci ve akılcı tutumlar egemen hale gelmektedir. Böylece, kırsal
kesimden kente göçenlerde bir ‘‘kentlileşme’’ süreci başlamaktadır.
Kentlileşme, kentleşmenin toplumsal değişim boyutunu, yani kentleşme
sürecinde yer alan insanlardaki değişmeyi tanımlar. Kentlileşme süreci,
‘‘…kentleşme akımı sonucunda, toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve
ilişkilerinde, değer yargılarında, tinsel ve özdeksel yaşam biçimlerinde değişiklikler
42 Keleş, Kentleşme Politikası, a.g.e., s. 5.
25
yaratma ...’’ olarak tanımlanabilmektedir.43 Kentleşme sürecinde kentlileşen insan,
ekonomik ve sosyal açıdan iki boyutta değişime uğramaktadır. Ekonomik açıdan
kentlileşme, kişinin geçimini tamamen kentte ve kente özgü işlerde sağlayacak
duruma gelmesiyle gerçekleşir. Sosyal açıdan kentlileşme ise, toplumsal ve manevi
değer yargılarını benimsemesi ile gerçekleşebilmektedir.
Kentleşme süreci, kırda çözülme ve kentte yoğunlaşma şeklinde gözlenen bir
akımı ifade etmektedir. Akım, bu çözülme ve yoğunlaşma olgularının özelliklerine
uygun ve bunlara bağımlı olarak kır ile kent arasında iki yönlü olarak
gerçekleşmektedir. Nitekim bu işleyiş biçimi, ilgili ülkedeki kentleşme sürecinin
belirleyicisi olmaktadır.
Kentteki yoğunlaşma olgusu, kentlerde oturan ve yığışım nitelikli bir nüfusun
varlığını ifade etmektedir. Kentleşme sürecinde, kırsal kesimden kopan nüfus
fazlasının kentsel kesime göç etmesinin yanı sıra, kentlerdeki yüksek nüfus artış
oranları da etkilidir. Kırsal kesimdeki nüfus fazlasının kentlere yönelişindeki temel
sebep, kentlerde yaratılan iş olanaklarıdır. Buna ek olarak, kentsel nüfusun
gereksinim duyacağı barınma, eğitim, sağlık, ulaşım vb. olanaklar nüfus fazlasının
kentlere akım hızını önemli ölçüde etkileyebilmektedir.
Kentleşme sürecinde, nüfus ve ekonomik kaynaklar kırdan kente akarken, farklı
nicelik ve nitelikte olmakla birlikte, kentten kırsal kesime de nüfus ve kaynak akımı
gerçekleşmektedir. Nitekim bu karşılıklı akım, içinde bilgi birikimi, kültürel değer ve
gereksinimleri de taşımaktadır.44 Tarım kesiminden, kentsel alanlardaki sanayi ve
hizmetler kesimlerine kaynak aktarılırken, tarımda oluşan değerler, tarım dışı
üretimin geliştirilmesinde kullanılmaktadır.
Tarımda yaşanan verim artışı, tarım kesiminde işgücü açığını gündeme
getirmektedir. Bu değişimle birlikte kırda çözülme olgusu başlamaktadır. Tarım
kesimine yeni teknolojilerin girmesi, ensantif tarım, işletme ölçeğinin büyümesi, az
Kentlerde kişi başına gelir, tarım kesimindeki gelire oranla yüksektir. Sendikalar
gibi kentsel örgütler kentteki emeğin fiyatını, kırsal alanlara oranla yükseltmiştir.
Bankacılık hizmetleri ve girişim gücü yönünden de kentler üstünlük sunan yerlerdir.
Kentte yaşayan insanlar, daha geniş çalışma olanaklarının yanı sıra köylerde
bulmaları güç olan türlü mal ve hizmetlerden yararlanabilirler. Kentlerin sunduğu
bütün bu göreli ekonomik üstünlükler, kent büyüdükçe artar ve daha fazla sayıda
bireyi kırsal alanlardan kente doğru çeker. Böylelikle itme faktörünün göç üzerindeki
derin etkisi büyük oranda ortaya çıkmaktadır.
Ülkeler düzeyinde geçerli olan “karşılaştırmalı üstünlükler kuramı”nın, bölgesel
düzeyde de geçerli olduğu ve karşılaştırmalı ekonomik fırsatların, bölgeler arası göç
modellerinde yer alan hareket ettirici bir güçtür. Buna göre gelir ve issizlik olgusu,
göç kararında temel neden olmaktadır.
1.3.3.3. Siyasi ve Đletici Faktörler
Kentleşme sürecinde aktif rol oynayan etmenler arasında bir diğeri de iletici
etmenlerdir. Đletici etmenler kentleşme sürecinde diğer etmenlerin etkilerini artıran
yada azaltan bir işleve sahiptir. Đletici etmenler kapsamında kentlerin kır kent
arasındaki iletişimini sağlayan haberleşme ve ulaşım olanaklarındaki gelişmeler
sayılabilir. Köyden kente gelişi teşvik eden nedenler arasında sayılan ulaşım ve
haberleşme imkanlarının artması, kırsal nüfusun kent yaşamı konusunda bilgi sahibi
olmalarını sağlamakta ve gelecekle ilgili bir takım düşüncelerini gerçekleştirme
fırsatlarını kolaylaştırmaktadır. Buna bağlı olarak bugün kente göç edenler kent
yaşamına daha rahat uyum göstermektedirler. Bu bağlamda ulaşım ve haberleşmede
48 Ertürk, a.g.e., s. 19; Kemal Kartal, Kentleşme ve Đnsan, Ankara: TODAĐE Yayınları, No:175, 1978, s. 6-9; Altuğ, Kent Ekonomisinin Đlkeleri, a.g.e., s. 9-10.
29
getirilen her yenilik, her ne kadar ayrı bir göç niteliği taşımıyor gibi görünse de iletici
etmenlerin işbirliğini artıran ve dolayısıyla kentleşme sürecini hızlandıran bir etkiye
sahip olmaktadır.49 Ulaşım sisteminin kentleşme sürecini değiştiren etkilerini, ev ve
iş yerlerinin taşınması, yaya ve bisiklet sürücülerine etkiler, konut, sanayi ve ticaret
sektörünü canlandırma, dağınık ve toplu arazi kullanım biçimleri başlıkları altında
toplayabiliriz.
Artan ürünün kolay ve ucuz taşınmasını sağlayan teknolojik gelişmeler,
kentleşmenin hızlanmasında önemli bir role sahiptir.50 17. yüzyılda buhar gücüyle
çalışan makinaların bulunması ve sanayide kullanılması, çeşitli üretim
etkinliklerinin, yönetim ve dağıtım etkinliklerinin belirli bir alanda toplanmasına yol
açmıştır. Elektrik enerjisi, sanayinin ve nüfusun belirli mekanlarda toplanmasını
sağlamanın yanı sıra, nüfusun kent merkezinden çevreye yayılmasında etkili
olmuştur.
Birçok ülkede yönetim yapısının özellikleri, çeşitli düzeylerde verilen siyasi
kararlar, hukuki yapı ve uluslararası ilişkiler, kentleşme üzerinde etkili olan
faktörlerdir. Kentleşmenin sosyo-psikolojik nedenleri, kır ve kent arasında var olan
yaşam düzeyi ve biçimindeki farklılıklar, kentler lehine bir üstünlük
oluşturmaktadır.51 Kentlerin sahip bulunduğu toplumsal, kültürel olanaklar ve
hizmetler kırsal kesime göre daha fazladır. Kentlerin sağladığı eğitim, sağlık vb.
olanaklar yanında geniş bir kümeye mensup olma duygusu, kentli olmanın gururu vb.
etkenler, kente göçü tetikleyen unsurlardır.
Hukuksal ve siyasal yapı da kentleşme sürecinde önemli bir etkiye sahiptir.
Örneğin toprak mülkiyeti ile ilişkili yasal önlemler kentleşmeyi olumlu yada
olumsuz yönlerden etkileyebilir. Eğer ülke, temel hakları sınırlayıcı bir siyasal
49 Aytül Kasapoğlu, “Karayollarının Teknoloji ve Çevre Etkileşimi”, Toplum ve Göç, DĐE Yayını, 1997, s.68. 50 Ertürk, a.g.e., s. 23. 51 Kartal, Kentleşme ve Đnsan, a.g.e., s. 9-10.
30
rejimle yönetiliyorsa, kentleşme olumsuz olarak etkilenir. Kentleşme sürecinde, yer
değiştirme, yerleşme ve ticaret özgürlüklerini kısıtlayan yasalar da etkilidir.
Toprak mülkiyetini yöneten hukuksal ilkelerin durumu ve bunlarda görülen
değişmeler kentleşme sürecinde etkili olan bir diğer unsurdur. Sanayileşmeye öncelik
veren ekonomik ve toplumsal kalkınma planları ve toprak reformları kentleşmeyi
hızlandırmaktadır. Tarım topraklarının kimi bölgelerde sahiplerinin işletemeyecekleri
kadar çok geniş, kimi yerlerde ise verimli işletmeye el vermeyecek kadar küçük
parçalar halinde bölünmelere neden olan veraset sistemleri, kentleşme hızını olumlu
yada olumsuz etkilemektedir.
Kentin, kıra veya bir başka yerleşim biçimine göre sosyal, kültürel ve ekonomik
yönden daha iyi imkanlar sağlaması, hatta bölgesel iklim koşullarının cazibesi, bu
bağlamda da çekiciliği yada kırsal kesimin itici bulunması, iletici olarak düşünülen
ulaşım ve iletişim imkanlarının artması, kırsal nüfusun kent yaşamı konusunda bilgi
sahibi olması ve gelecekle ilgili bir takım düşüncelerini gerçekleştirme fırsatlarını
yasaklaması hükümet kararları ile biçimlendirilen statü değişiklikleri, yönetim
yapısının özellikleri, siyasi etkilenme, kentsel gelişmeyi teşvik eden veya caydıran
kentleşme olgusunu etkileyen başlıca faktörlerdir.
1.3.4. Kentleşmenin Niteliği: Dengeli ve Dengesiz Kentleşme
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki kentleşme süreçleri, farklı özellikler
içermektedir. Gelişmiş ülkeler, sanayileşme ile özdeşik bir kentleşme yaşarken,
gelişmekte olan ülkelerde sanayileşmeden önde giden bir kentleşme süreci
yaşanmaktadır. Birinci grup ülkelerde yaşanan ve sanayileşmeyi izleyen kentleşme
sürecine ‘‘dengeli kentleşme’’ denilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ve
sanayileşmeden önce görülen kentleşme sürecine ise ‘‘dengesiz kentleşme’’
denilmektedir.52 Bu tanım, sanayileşme olmaksızın kentin sadece nüfus olarak
büyümesi, yani demografik anlamda kentleşmesini ifade etmektedir. Kentleşme 52 Zeynel Dinler, Bölgesel Đktisat, 4. B., Bursa: Ekin Kitabevi Yayınları, 1994, s. 150-151; Ertürk, Kent Ekonomisi, a.g.e., s. 24; Nusret Ekin, ‘‘Hızlı Kentleşmenin Sosyoekonomik Etkileri’’, Hızlı Şehirleşmenin Yarattığı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar Semineri, Đstanbul: SĐSAV (10-11 Ocak 1986), s. 77.
31
sürecinde denge kavramı, kırsal kesimdeki çözülme sonucu ‘‘fazla’’ duruma gelen
nüfusun, kentsel alanlardaki istihdam biçimlerini tanımlamaktadır. Gelişmiş
ekonomilerde kentleşme süreci, nüfusun tarımdan sanayi ve hizmet sektörüne, daha
sonra tarım ve sanayiden hizmet sektörüne kayarak gerçekleştiğinden bir denge
unsuru içermektedir.
1.3.4.1. Dengeli ve Dengesiz Kentleşme Dinamikleri
Dengeli ve dengesiz kentleşme süreçleri arasındaki demografik, ekonomik ve
toplumsal nitelikli temel farklılıklar şunlardır:53
i. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında nüfus artış hızı farklılıkları
bulunmaktadır. 20. yüzyılda yaşanan nüfus patlaması, gelişmekte olan
ülkelerde kentleşmenin belirleyicisi olmuştur. Tıptaki ilerlemeler
sonucunda Đkinci Dünya Savaşı sonrasında doğum oranları artış
göstermiştir. Ayrıca, kentlerde ölüm oranlarının köylere oranla düşük
olması, kentsel doğal nüfus artışının köylere oranla daha fazla olmasına
yol açmıştır.
ii. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin üretim, istihdam ve dış ticaret
kompozisyonundaki sektör payları farklılık göstermektedir. Dengeli
kentleşme sürecini yaşayan ülkelerde bu süreç, sanayide yaratılan
istihdam olanaklarının, tarımsal işgücü fazlasının büyük kentlerdeki
sanayi kesiminde istihdam edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Değişen
ekonomik yapıyla birlikte, istihdamın büyük kısmı hizmetlerde
toplanmıştır. Bu ülkeler, böylece sanayileşme ile özdeş bir kentleşme
süreci yaşamışlardır. Oysa gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçleri,
sanayileşmeye dayanmaktan çok, sanayileşmenin önünde gitmektedir.
iii. Dengeli ve dengesiz kentleşme arasında toplumsal nitelikli bir farklılık
mevcuttur. Kentleşme toplumun ekonomik ve sosyal yapı değişiminden
53 Ertürk, a.g.e., s. 24-26.
32
kaynaklanmaktadır. Ancak kentleşme daha sonra toplumsal değişmeyi
etkileyen bir unsur haline gelmektedir. Kentlerde oluşan yenilikler kırsal
alana yayılmaktadır. Böylece kentler birer yenilik merkezi haline
gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise, bu değişimin geçerli olmadığı
görülmektedir. Bu ülkelerde kentleşme toplumsal gelişmeyi etkileyen
altyapı hizmetlerinde tıkanma, gecekondulaşma şeklinde sayılabilmektedir. Dengesiz
kentleşmenin yol açtığı toplumsal sorunlar ise, çevrenin tahribatı, fiziksel plansızlık
ve yerleşim düzensizliği, gelir dağılımın adaletsiz oluşu, toplumsal sınıflaşmanın
artması ve kültürel değişim şeklinde sıralanmaktadır.54
54 Ertürk, a.g.e., s. 27.
33
Kentleşme süreci, ekonomik kalkınma ve toplumsal gelişme, aralarında yakın
ilişkiler barındıran kavramlardır.55 Dengeli kalkınma sürecinde kentleşme,
sanayileşme ile koşut gerçekleşirken ekonomik kalkınmayı hızlandırıcı bir işlev
görmektedir. Kentleşme, toplumsal değişme ve gelişmenin bağımsız bir değişkenidir.
Dengesiz kentleşme sürecinde, kentleşmenin olumsuz etkilerinin ağır basması söz
konusu olabilmektedir. Böylece, dengesiz kentleşmenin gözlendiği ülkelerde
kentleşmeden kaynaklanan ekonomik, toplumsal, siyasal ve çevresel sorunlar oraya
çıkmaktadır. Takip eden kısımda hızlı kentleşmenin yol açtığı sosyo-ekonomik
sorunlara değinilmiştir.
1.3.4.2.1. Kalabalıklaşma Maliyeti
Kentlerdeki yoğun nüfusun sebep olduğu kalabalıklaşma maliyeti, ihmal
edilemez bir seviyededir.56 Örneğin kent içi ulaşımda milyonlarca insanın sürekli
olarak yer değiştirmesi, hem trafik sıkışıklığı nedeni ile zaman kaybına, hem de
akaryakıt israfına yol açmaktadır. Ayrıca yaşanan stres, verimliliğin düşmesine ve
dolayısıyla üretimde azalmaya neden olmaktadır.
1.3.4.2.2. Kira ve Arsa Fiyatlarındaki Artış
Her türlü kentsel işlev toprak üzerinde gerçekleştirilmektedir. Değişik kentsel
hizmetlerin yerine getirilmesinin gerekliliği toprak talebini artırır. En kıt kaynakların
başında gelen toprağın kullanımı, bu açıdan en önemli sorunların başında
gelmektedir. Toprağın kıt olması ve kullanımdaki seçenek bolluğu toprak değerinin
hızla yükselmesine neden olmaktadır. Toprağın tarımsal kullanımdan kentsel
kullanıma geçmesi, yani arsa olarak kullanılması, kentsel kullanım için toprak
üzerinde alt yapı yatırımlarının yapılması, yol, yeşil alan gibi kamusal hizmetlerin
sunulması arsa değerini artırmaktadır.
55 Kartal, Ekonomik ve Sosyal Yönleriyle Türkiye'de Kentlileşme, a.g.e., s. 37. 56 Ahmet Ulusoy ve Tarık Vural, ‘‘Kentleşmenin Sosyo Ekonomik Etkileri’’, Belediye Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 12, 2001, ss. 1-13.
34
Ülkenin yapısal sorunları da toprak değer artışını körükleyen bir etki
yapmaktadır. Yapısal enflasyonun yüksekliği ve piyasanın istikrarsızlığı, paranın
satın alma gücüne olan güveni sarstığı için kişiler arsaya, dövize yatırım yaparak ya
da sermayeyi yurt dışına çıkararak değerlendirmektedirler. Arsanın gelir elde etmek
için alınması ve satılması eylemi spekülasyondur. Spekülasyonun kaynağı olan rant,
gerek spekülatörlerin kendi girişimleriyle, gerek kamunun aldığı kararlarla kentlerde
yaratılan en önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır.
Kentlerdeki arsa spekülasyonunun nedeni olarak, kente göç edenler arasındaki
katmanlaşmanın ilk boyutunu gecekondu topraklarının değerlendirilmesi
oluşturmaktadır.57 Yoğun nüfusun sebep olduğu konut krizi kira fiyatlarını
kazançları yeterince vergilendirilemediği için gelir dağılımı da bu anlamda olumsuz
yönde etkilenmektedir.
1.3.4.2.3. Konut Sorunu
Uzun bir sanayileşme sürecinde mekansal yapının değişmesine neden olan
göçlerin, kent mekanı üzerindeki en önemli etkisi kentlerin dağınık büyümesidir.58
Yoğun göçlerin doğurduğu konut talebi kentlerde “konut arzının yetersizliği”
sorununu ortaya çıkarmaktadır. Nüfusun hızla artmaya devam etmesi, konut talebini
arttırarak, arsa spekülasyonunu yaratmakta ve sınırlı olanaklara sahip çok sayıdaki
göçmeni kentin dış bölgelerine ya da düşük standartlı alanlara yerleşmeye
zorlamaktadır. Azgelişmiş ülkelerde bu durumun sonucu olarak kentsel hizmetlerden
yoksun durumdaki bölgelere itilen göçmenler, kendi emekleriyle izinsiz ve düşük
standartlı konutlar (gecekondu) inşa ederek kısa bir süre sonra kendi yaşam alanlarını
kurmakta; böylece göç olgusu, bir yandan kentin kontrolsüz biçimde yayılmasına
neden olurken, diğer yandan da kentteki mekansal ayrışmalar üzerinde de etkili
57 Mümtaz Peker; Ö. Engin; B. Balkız, “Kurumsal Değerlendirme”, Göç, Kentleşme Sorunları ve Yerel Siyaset, Đzmir: Saray Yayınları, 1997, s.5. 58 Sevinç Bahar Yenigül, ‘‘Göçün Kent Mekanı Üzerine Etkileri’’, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, Sayı: 18 (2), Ankara, 2005, ss. 273-288.
35
olmaktadır. Kent estetiğinin bozulması, kentin turistik önemini yitirmesine neden
olmaktadır.
Đşsizliğin ve konut açığının yoğunlaştığı büyük kentler, plansız sanayileşmenin
ve kentleşmenin kaçınılmaz sonuçlarıdır.59 Bu durum, göçle birlikte kentlerde,
yoğun, sürekli ve hızlı şekilde bir sosyo-kültürel değişim süreci yaşanmasına yol
açmaktadır. Gecekondulaşma sorununun çözümünde teknik, idari ve mali önlemlerin
yanında, politikacıların kararlı tutumu gerekmektedir.
yoksulluğun mekansal olarak yoğunlaşmasına ve belli kesimlerin kentsel
hizmetlerden ve altyapıdan yoksun kalmasına neden olmaktadır.60 Çünkü kentte
göçmenlerin çoğunlukta olduğu bölgeler, kozmopolit ve devingen yapılarıyla kente
yeni göç edenleri çekmekte ve kent içinde belli mekanların göçmen mahalleleri
olarak belirmesine yol açarak yoksulluğun mekansal olarak yoğunlaşmasına etkide
bulunmaktadır.
1.3.4.2.5. Maliyetlerin Artışı
Kentlerin ölçüsüz ve aşırı bir şekilde büyümesinin bir diğer olumsuz etkisi,
artan maliyetler nedeniyle ekonomik ve mali açıdan ekonomiye ek yük getirmesidir.
Şöyle ki, belirli bir büyüklüğü aşan mahalli idarelerdeki iletişim güçlükleri, yoğun
bürokrasi ve politik baskılar sonucu artan personel sayısı, verimliliği düşürürken,
maliyetlerin giderek artmasına neden olmaktadır.
Kentli nüfusun üretken ve ulusal geliri artıran niteliğinin ağır basmadığı
durumlarda, kentte oturanlar pahalı su, elektrik, doğalgaz ve hizmet tükettiklerinden
59 Yücel Gürsel, Demokratikleşme Sürecinde Kent ve Đnsan, E Yayınları, Đstanbul, 1990, s.16. 60 Yenigül, a.g.e., s. 285.
36
kentleşmenin kaynak maliyeti de ekonomik kalkınmayı sınırlayıcı ölçüde
artmaktadır.61
1.3.4.2.6. Altyapı Yetersizlikleri
Gelişmekte olan ülkelerde kentleşme kısa bir zaman dilimine sığdırıldığından,
kent, kentsel işlevlerinden soyutlanmış, aşırı nüfus yığılmalarının ortaya çıktığı bir
mekan haline gelmiştir. Bu durumda kentin, temel maddi özellikleri olan, yol,
kanalizasyon, su, gaz, elektrik, haberleşme gibi alt yapı hizmetleri yerine
getirilememektedir. Altyapı yetersizliklerinin başlıca nedeni kaynak yetersizliğidir.
Kentleşmeyle birlikte kent içi ulaşım önemli bir sorun haline gelmiştir. Özel
araçların artan trafik hacmi içinde önemli bir yer tutmaya başlaması, yalnızca trafiği
bozmakla kalmamakta, ulusal ekonomi açısından da büyük kayıplara yol açmaktadır.
Kente yeni yerleşen kırsal nüfus, birçok alanda hizmetlerin kendilerine
ulaşmasını beklemekte ve hizmetlerin karşılanmaması/ karşılanamaması durumunda
acil ihtiyaçlarını kendi yöntemleriyle gidermeye çalışmaktadır.62 Marjinal
hizmetlerdeki yerelleşmeler, okul ve kütüphane yetersizliği, toplumsal erozyonun
büyük kentlerdeki belirtileridir.
1.3.4.2.7. Diğer Sorunlar
Hızlı kentleşmeyle birlikte, temizlik hizmetlerinin düzenli yürütülememesi
durumunda kentlerde çöp sorunu yaşanmaktadır. Kültürel çevre yozlaşmakta ve
sosyal sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yapılanma sürecinde yeşil alanlar ve verimli
tarım toprakları plansızca tahrip edildiğinden, doğal denge hızlı bir biçimde
bozulmaktadır. Kentleşme sürecinde su kaynakları azalmakta ve kirlenmektedir.
Kentleşme hızındaki artış, dünya üzerinde yaşanabilen yerlerin azalmasına neden
olmaktadır. 61 Đnan Özer, ‘‘Türkiye’de Kentleşme’’, Yeni Türkiye, Eylül-Aralık, Ankara, 1998, s. 23-43. 62 Đsmail Ceritli, ‘‘Şehirleşmeye Bağlı Çevre Sorunlarını Oluşturan Temel Kaynaklar’’, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 17, 1995, ss. 15-21.
37
1.3.4.3. Dengesiz Kentleşmenin Yol Açtığı Sorunlar
Dengesiz kentleşme ve sanayileşme, kentsel çevre üzerinde de önemli tahribatlara
yol açmaktadır. Bu tahribatlar şunlardır:63
i. Doğal Yaşam Alanlarının Yerleşim Alanlarına Dönüşmesi: Plansız yürüyen bir
kentleşme süreci sonunda verimli tarım arazileri, yerleşim alanlarına dönüşmekte;
zaten kıt olan tarım arazilerinin israfı gündeme gelmektedir.
ii. Aşırı Doğal Kaynak Çıkarımı ve Tüketimi: Büyüyen şehirler genellikle yerel
alanlardan sağlanandan daha fazla kaynağa gereksinim duyarlar. Bu yüzden şehirler,
sadece kendi sahalarından değil, kendilerinden çok uzakta bulunan doğal kaynakları
da tüketmektedirler.
iii. Çevresel Etkiler: Kentleşme en çok atmosfer, litosfer ve hidrosfer üzerinde
olumsuz etkilere yol açmaktadır. Kentleşme, iklim, atmosfer, su kaynakları, topraklar
ve kır arazileri üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.
1.3.4.4. Kentleşmenin Olumlu Etkileri ve Sürdürülebilir Kentleşme
Kentleşmenin neden olduğu sosyo-ekonomik ve çevresel sorunlara karşılık,
olumlu yansımaları da mevcuttur. Bunlar:
i. Daha Fazla Yaşam Alanı Sağlaması: Kentleşme dikey bir gelişmeyi ifade
etmektedir. Kentleşme sürecinde kentlerde görülen yüksek katlı binalar bunun tipik
örneğidir. Bu gelişme şekli sayesinde canlılara daha fazla yaşam alanı sağlanmış
olmaktadır.
ii. Enerji Etkinliğinin Yükselmesi: Kentleşme süreci, çeşitli açılardan enerjide
etkinliğin artmasına neden olmaktadır. Örneğin, toplu taşıma sonucu toplam benzin
tüketiminde tasarruf sağlanabilir. Özellikle kentleşme ile birlikte ortaya çıkan trafik
sorununun çözümünde, bireyler toplu taşımaya yönelmektir.
63 Ulusoy ve Vural, a.g.e., s. 6.
38
iii. Etkili Katı Atık Yönetim Sistemleri: Kentlerde oluşturulan geri dönüşüm
merkezleri, çöpleri belirli bir alana yaymaktansa, geri kazanma yollarını araştırarak
ulusal kaynakların israfını önleyebilmektedir.
iv. Daha Đyi Sosyal Olanaklar: Eğitim seviyesinin yükselmesi, kentleşmenin önde
gelen faydaları arasındadır. Kentsel alanlarda doğum oranları, kırsal alanlardan daha
düşüktür. Bu ise, nüfus artışının neden olduğu çevresel bozulmaları azaltan bir
etmendir. Kentleşme, bireylere daha iyi sağlık hizmeti ve daha iyi bir sosyal yaşam
sağlamaktadır.
Kentleşme dengeli bir süreçte gerçekleştiği takdirde, olumlu sonuçları artacaktır.
Kentleşmede sürdürülebilirliği sağlamak için çevreye minimum zarar verici
gelişmeler teşvik edilmelidir. Sürdürülebilir bir kentleşme için aşağıdaki şartların
sağlanması gerekmektedir. Bunlar:64
i. Alan Tasarrufu Sağlayıcı Gelişme: Kentlerde artan nüfusun yol açtığı konut
ihtiyacı, dikey yapılanma ile çözülmelidir. Bunu sağlamak için müstakil bir tek
ailenin oturduğu konutlardan, birden fazla ailenin bir arada yaşadığı yüksek katlı
yapılanmalara önem verilmelidir. Dikey yapılanmada insanlara daha geniş yeşil alan
sağlanırken, enerji tüketiminde de etkinlik sağlanacaktır.
ii. Doğal Habitat Korunmalıdır: Çayırlar, bataklıklar ve ağaçlıklar sadece güzellik
kaynağı değillerdir. Doğal güzellikleri yanında birçok fonksiyonu yerine getirirler.
Örneğin, ağaçlıklar temiz hava deposudurlar.
iii. Kentleşme Planlı Olmalıdır: Kentleşme doğanın dengesini bozmamalıdır.
Örneğin, tarım için elverişli olan vadiler, kentleşme alanı olarak seçilmemelidir.
iv. Geniş Yeşil Alan Sağlanmalıdır: Kentlerde büyüyen ağaçlar çok çeşitli faydalar
sağlayabilirler. Ağaçlar, hava kirliliğini önlemekte, iklimi yumuşatmakta ve toprağı
sağlamlaştırmaktadır.
64 Ulusoy; Vural, a.g.e., s. 8.
39
v. Su Kaynakları Korunmalıdır: Kentlerde su tüketimi, devlet sübvansiyonları ile
düşük tutulan su fiyatları nedeniyle yüksektir. Bunu önlemek için su fiyatları gerçek
maliyetlerini yansıtacak seviyeye yükseltilmeli, sübvansiyon uygulamasına son
verilmelidir.
vi. Motorlu Araç Kullanımı Teşvik Edilmemelidir: Motorlu araçlar, enerji
tüketimini ve hava kirliliğini arttırmaktadır. Yol veya otopark yapımında kullanılan
araziler, insanların yaşam alanlarının daralmasına, hatta bazı canlı türlerinin yok
olmasına bile yol açabilmektedir. Kentlerin yapılanmasında motorlu araçlara
bağımlılığı azaltıcı tedbirler alınmalıdır. Bu sayede enerjide tasarruf, hava
kirliliğinde azalma ve yaşam alanlarında artış sağlanabilir.
1.3.5. Toplanma Ekonomileri
Kentler, daha çok tarımsal olmayan üretimin yapıldığı, çevredeki üretimin
denetlendiği ve dağıtımının koordine edildiği; kentleşme sürecine paralel olarak,
kırsal kesimden kopan ‘‘fazla’’ nüfusun toplandığı yerleşim birimleridir. Kentteki
nüfusun büyüklük düzeyi, ülkelerin sosyo-ekonomik özelliklerinin yanı sıra,
kentleşme biçimlerine de bağlı bulunmaktadır.65 Göç alan bölgeler olarak kentlerde
nüfus ve üretim faaliyetlerinin yoğunlaşması sonucu çeşitli dışsallıklar ortaya
çıkmaktadır. Üretici birimler için kenti avantajlı kılan faktörler olarak, tamamlayıcı
firma bağlantıları, hammadde kaynaklarına erişim, kentsel altyapının yeterliliği,
kentsel ulaşım olanakları, kurumsal yapı ve sektörel yoğunlaşmalar
sayılabilmektedir. Bu faktörler, kentsel gelişimle yakından ilintilidir.
1.3.5.1. Đşletmelerin Yer Seçiminde Etkili Olan Faktörler
Bir ülkede kentleşme sürecinin şekillenmesinde, işletmelerin yer seçim kararları
önemli bir yer tutmaktadır. Bölgelerarası gelişmişlik farklarının ve çevresel
sorunların ortaya çıkmasında ve artışında, işletmelerin yer seçim kararları etkin bir
rol oynamaktadır.
65 Ekin, ‘‘Hızlı Kentleşmenin Sosyoekonomik Etkileri’’, a.g.e., s. 77.
40
1.3.5.1.1. Önsel-Gerisel Bağlantılar
Yer seçiminde, işletmenin önsel ve gerisel bağlantılarının bulunduğu diğer
işletmelerin yerleşim yerleri önem kazanmaktadır. Aynı endüstri kolunda faaliyet
gösteren işletmelerin bir arada bulunması dışsal faydalar sağlamaktadır.66
Đşletmelerin yer seçim kararlarında, toplanma faydaları kadar, mamül ya da
hammaddenin taşıma maliyetlerinin azaltılması da önem kazanmaktadır. Belirli bir
bölgede, firmanın girdisini temin eden yada çıktısını kullanan çeşitli işletmelerin bir
arada bulunması, dışsal ekonomileri gündeme getirir ve işletmeler bu şekilde
toplanma eğilimi gösterirler. Böylece bu bölgelerde başlayan gelişme hızlanırken,
diğer bölgelerde bir duraklama görülebilmektedir.
1.3.5.1.2. Tamamlayıcılık Đlişkileri
Kentin kalkınma sürecinde, üretici birimler, tamamlayıcı işletmelerin bulunduğu
şehir kesiminde kuruluş yeri seçmektedir. Buna karşılık, hastane, dinlenme, eğlenme
ve imalata dönük ekonomik faaliyetler için şehir çekirdeğinden uzak bölgeler,
yerleşim yeri olarak seçilmektedir. Böylece, alt merkezlerin sunduğu mal ve hizmet
yapısında genel bir farklılaşma ortaya çıkmaktadır. Metropolitan şehirlerde,
çekirdeğe yakın alt merkezler yanında, coğrafi olarak uzak, sosyo-ekonomik olarak
ana şehrin etkisinde gelişen banliyö veya uydu şehirler oluşmaktadır.
Tamamlayıcılık ilişkileri, işletmeler ve sektörler arasında olmak üzere iki
boyutta incelenilir. Sektörler arasındaki yatay ilişkiler, benzer sektörlerde faaliyette
bulunan işletmeler arasındaki girdi alışverişini tanımlamaktayken, dikey ilişkiler ise
ana sektör ile buna bağlı sektörler arasındaki girdi akımını ifade etmektedir.67
Đşletmeler arasındaki yatay ilişkiler, aynı üretim aşamasındaki işbirliklerini ortaya
çıkarırken, dikey ilişkiler farklı üretim aşamalarındaki işletmeler arasındaki
işbirliğine karşılık gelmektedir. Yatay ilişkiler, daha çok altyapı oluşturma, ortak
66 Dinler, a.g.e., s. 51-83; Ümit Kıymalıoğlu, Damla Ayoğlu, ‘‘Türk Đmalat Sanayinde Yerelleşme Ekonomileri’’, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 2006, s. 198- 209. 67 Necla Ayaş, ‘‘Bölgesel Rekabet Gücünün Geliştirilmesinde Verimliliğin Rolü’’, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 9, Muğla, 2002, s. 1-24.
41
konularda eğitim olanakları yaratma, ortak bir kapasite havuzu yaratma gibi
çözümleri içermektedir. Dikey uzmanlaşma ise, her işletmenin belirli bir üretim
aşamasında yoğunlaşması ve teknolojinin izlenmesini kolaylaştırmaktadır. Dikey
üretim zinciri, firmalar arasında teknik ve tasarım konusunda danışma, dayanışma ve
işbirliği ilişkisini geliştirmektedir. Đşletmeler ve sektörler arasında etkin bir
işbirliğinin geliştirilmesi, rekabet gücünün sürdürülebilirliği açısından önemlidir.
Güçlü tamamlayıcılık ilişkileri, işletmeye girdi temininde, yeniliklerin
sağlamaktadır. Bir işletmenin, herhangi bir üründe nitelik veya çeşitlilik açısından
yeniliğe gidebilmesi, tamamlayıcılık ilişkilerinden yararlanma derecesine bağlıdır.
1.3.5.1.3. Bölgenin Talep Koşulları
Dinamik rekabetçi etkiler yaratmada ve işletmelerin gelişmesinde süreklilik için,
üretim bölgesindeki talep koşullarının etkin bir biçimde değerlendirilmesi
gerekmektedir.68 Talep koşulları, işletmeleri ürün ve üretim süreçleri geliştirmede,
yeniliklerin uygulanmasında yönlendirici bir unsurdur. Seçici ve nitelikli bir talep
yapısına sahip bir bölgede faaliyette bulunan işletmeler, tüketicilerin talep ettiği
kalite ve standartları tutturabilmek için sürekli yenilenmek ve gelişmek zorundadır.
Bölgesel talep hacminin, rekabet gücü yaratmadaki üstünlüğü ölçek ekonomileri ile
yakından ilişkilidir. Geniş bölgesel talep, ölçek ekonomilerinin varlığı ve
genişletilebilme olanağı ile bağlantılı olarak üstünlük sağlayabilir. Büyük ilk kuruluş
maliyeti, pahalı teknoloji ve büyük miktarda ar-ge harcaması gerektiren yatırımlar
için talebin belli bir büyüklüğü aşması gerekmektedir.
1.3.5.1.4. Kurumsal Altyapı
Gerek özel, gerekse kamusal faaliyetlerin kuruluş yeri seçimleri, kurumsal
altyapı tarafından etkilenmektedir. Üreticiye yönelik olumlu dışsal ekonomilerin
yoğunlaştığı şehirler, olumlu yerelleşme ekonomileri yaratmaktadır.69 Bu özelliğe
68 Ayaş, a.g.e., s. 7. 69 J.R. Handler, Scale and Scope: The Dynamics of Industrial Capitalism, The Belknap Press of Harvard University, Cambridge, 1990, p. 26.
42
sahip şehirler, yatay ve dikey açıdan tamamlayıcı sanayilerin kuruluş yeri olarak
seçilmektedir. Şehirlerin talep potansiyeli, alt ve üst yapı donatımlarını sürekli
değiştirmektedir. Ayrıca, kuruluş yeri seçiminde ‘‘tam bilgi’’ yetersizliği ve birtakım
belirsizlikler söz konusudur. Girişimciler, genellikle en çok bilgi ve en yoğun sosyal
ilişkilere sahip oldukları şehri kuruluş yeri olarak seçmektedir.
1.3.5.1.5. Ulaşım
Uzak pazar alanları için üretim yapan sanayi tesisleri, hem kendilerine
hammadde temin etmek, hem de ürettikleri malı pazarlamak için ulaşım kanalları
bulmak ve bununla birlikte üretimin tüketilmesi için pazar bağlantıları kurmak
zorundadır. Üretim birimleri, ulaşım bağlantıları gelişmiş kentleri tercih etmektedir.70
Özellikle toplu ulaşımda kentiçi ve dışı hızlı nakliye, düşük birim maliyet ile
gerçekleşeceği için rekabet avantajı sağlayacaktır. Ulaşım maliyetleri, işletmeler için
uluslararası rekabette üstünlük sağlayan bir maliyet bileşenidir.
Ulaşım, sadece mal ve hizmetin kente taşınmasını sağlamaz; aynı zamanda
insan gücünü de kente taşımaktadır. Đstihdam artışı, kentin gelişimini gösteren
önemli bir değişkendir.
1.3.5.1.6. Sektörel Yoğunlaşma
Kentlerde oluşan sektörel yoğunlaşmalar, firmalar arasında bilgi alış verişi
yoluyla dinamik dışsallıklara neden olmaktadır.71 Sektörel bilgi birikiminin yanında,
mal ve hizmet transferinin sağlanması açısından da sanayi kenti oluşumunun faydası
vardır. Özellikle, aynı pazara değişik firmaların gönderecekleri malların ortak ulaşım
araçlarını kullanma fırsatı vardır. Her firmanın ayrı ayrı mal göndermesi yerine, aynı
pazara gidecek mal ve hizmetin ortak ulaşım aracı ile nakliyesi yapılabilecektir. Bu
şekilde, ulaşımda ölçek ekonomilerinin oluşması ile ulaşım maliyetleri düşecektir.
70 Aydın Sarı, ‘‘Kent ve Bölgesel Gelişimde Ulaşımın Etkileri’’, Kentsel Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt: 2, 2004, ss. 185-191. 71 Celal Küçüker, Kentsel Büyüme Dinamikleri, Anadolu’da Hızla Sanayileşen Kentler: Denizli Örneği, Türkiye Ekonomi Kurumu, Ankara, 1998, s. 63.
43
1.3.5.1.7. Kamu Politikaları
Kentin gelişmesinde ve işletmelerin yer seçimindeki bir diğer etken, kamu
politikalarıdır. Azgelişmiş ekonomiler, bazen yetersiz alt yapı yatırımları nedeniyle
üretken yatırımları gerektiği gibi arttıramazlar. Yetersiz altyapı yatırımları,
azgelişmiş ekonomilerde sanayileşme hızını ve bu ekonomilere yabancı sermaye
akımını büyük ölçüde engellemektedir.
Bir bölgenin üretim faktörlerini mal ve hizmete dönüştürmedeki verimliliğin
yükseltilmesi, uzun dönemli rekabet gücünün geliştirilmesi ve sürdürülmesinde
önemli bir unsurdur. Küresel rekabet ortamındaki bu verimlilik artışları, birim
işgücü, sermaye ve diğer girdiler başına üretilen çıktı değerini yükseltme yeteneği
olarak tanımlanmaktadır.72 Çıktı değerinin yükselmesi, ürünün fiziki miktarındaki
artış yanında, ürüne kazandırılan özellik ve kaliteye bağlıdır. Verimlilik düzeyindeki
gelişme, daha çok ve daha kaliteli üretim sağlayarak çıktının parasal değerini
yükseltmektedir. Gelişmiş üretim faktörlerinin verimliliğine bağlı olarak, üretim
faktörlerini daha da geliştirmeye yönelik özel ve sosyal sermaye yatırımları için
kaynak oluşmaktadır. Geliri yükselen birey, daha kaliteli ve daha fazla mal ve hizmet
talep etmektedir. Talep koşullarındaki gelişmenin verimlilik artışlarına yansıması,
tamamlayıcılık ilişkileri ile olmaktadır. Güçlü bir tamamlayıcılık ilişkisinin
kurulması, talepteki hızlı değişimin karşılanmasının temel yoludur. Bölgesel rekabet
gücü ve verimlilik artışının önemli bir belirleyicisi olarak, yerelleşme ekonomileri
dikkat çekmektedir.
1.3.5.2. Yerelleşme Ekonomileri
Bir şehirde toplanmış nüfus ve ekonomik faaliyetin yoğunluk derecesi, şehrin
kimliğini etkileyen altyapısal unsurların hacim ve yoğunluğunu da belirlemektedir.
Zaman içinde nüfus ve ekonomik faaliyetlerde ortaya çıkan değişmeler, ‘‘yerelleşme
ekonomileri’’ni gündeme getirmektedir. Azgelişmiş ülkelerde altyapı donatımındaki
yetersizlikler, göç ve hızlı nüfus artışının yarattığı şehirsel büyüme karşısında daha
72 Yung Joon Lee; Zang Hyoungso, Urbanization and Regional Productivity in Kroean Manufacturing, Urban Studies, 1998, s. 24.
44
da yetersizleşmektedir.73 Büyük şehirlere yönelen düşük gelirli nüfus, ancak şehrin
maddi, kurumsal ve personel altyapı donatımından yoksun dış çevrelerinde
yerleşebilmektedir. Şehir merkezinden uzak dış bölgeler, yol, su, elektrik,
kanalizasyon ve sağlık donatımı, arazi kullanımına ilişkin düzenleme ve imar planları
açısından yetersizdir. Kentlere göç yolu ile gelen düşük gelirli kesim, şehirleşme
sürecinde oluşan sosyo-kültürel yapıya uzak kalarak, sosyal bütünleşmenin de
dışında kalmaktadır.
Belirli bir mekanda firmalar için dışsal, endüstri için içsel yararlar olması
durumunda, söz konusu olan yerelleşme ekonomileri, bir endüstrinin toplam
çıktısında oluşan artışın, firma maliyetlerini azaltması sonucunu yaratmaktadır.
Yerelleşme ekonomileri, aynı alana yerleşmiş firmaların oluşturduğu toplanma
ekonomileridir ve yerel endüstri düzeyinde ortaya çıkmaktadır. Aynı ürünü üreten
firmalar, birbirlerine yakın yerleşme eğilimindedir. Mekansal yakınlığın maliyet
azaltıcı dışsal etkisi, firmaları belirli bir alanda toplanmaya teşvik etmektedir.
Endüstri ölçeğinin artması ile ortaya çıkan uzmanlaşma kazançlarından
yararlanılması ve mekansal yakınlık, ekonomik faaliyetlerin koordinasyon maliyetini
azaltmaktadır.74 Ara girdi üretiminden elde edilen ölçek ekonomileri, nitelikli işgücü
temininden elde edilen dışsallıklar, bilgi dışsallıkları ve satın alınan uzmanlaşmış
hizmetlerden elde edilen dışsallıkların bütünü, yerelleşme ekonomilerini ortaya
çıkarmaktadır.75 Yerelleşme ekonomilerinin hakim olduğu, endüstriyel
uzmanlaşmanın sağlandığı kentler, yeni ve olgunlaşmamış endüstrilerde yer alan
firmalar tarafından tercih edilmektedir. Bu endüstriler için talep belirsizdir ve üretim
aşamaları için standardizasyon sağlanamamıştır. Firmalar, ürün ve üretim aşamaları
ile ilgili farklı ve yeni bilgileri kullanabilmek, diğer yerelleşme avantajlarından
yararlanabilmek için toplanmanın oluşturduğu uzmanlaşmış kentlere yerleşirler.
Endüstri olgunlaşıp ürün ve üretim aşamaları standart hale gelince, ölçek
ekonomilerinden yaralanabilirler. Bu şekilde gelişen endüstriler, daha düşük
maliyetle daha büyük ölçekli üretim yapabilecekleri coğrafi alanlara kaymaktadırlar.
73 Erkan, a.g.e., s. 43. 74 Ayaş, a.g.e., s. 9. 75 Arthur Sullivan, Urban Economics, 4.Ed, Irwin, McGraw-Hill., 2003, s. 41.
45
Bu sonuçlar, kent uzmanlaşması ve ürün devresi hipotezi ile yakından ilgilidir. Yeni
endüstriler büyük ve çeşitlenmiş metropol alanlarda, olgunlaşmış endüstriler ise daha
küçük ölçekli kentlerde yerleşme eğilimindedirler.76
Kentlerin kalkınma sürecinde, nüfus ve ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşması,
kuruluş ve yerleşim yeri kararlarına bağlı olarak oluşan şehir yapısının farklılaşması
ve ana ulaşım ve haberleşme ağı ile alt merkez ve kesimlerin ortak bağlantı noktası
olan şehir çekirdeği dışında, şehir içi alt merkezlerin oluşmasına neden olmaktadır.
Nüfus ve ekonomik faaliyetlerle birlikte şehrin sürekli büyümesi, daha geniş bir
mekana yayılması, şehir içi farklılaşma ve alt merkezlerin oluşmasını zorunlu
kılmaktadır. Böylece ‘‘çok merkezli’’ bir şehir yapısı ortaya çıkmaktadır. Bu yapı
içinde şehir çekirdeği, yine ana merkez olmaktadır. Yerelleşme ekonomileri ve
ulaşım açısından sahip olduğu avantajlar, yer seçiminde şehir çekirdeğine olan talebi
maksimumlaştırırken, ulaşım masrafları da böylelikle azalmaktadır. Bu durum, şehir
içi alt merkezlere göre çekirdeğin belli bir üstünlüğe sahip olmasına neden
olmaktadır. Fakat çekirdeğin sahip olduğu bu üstünlük mutlak değildir; şehrin
büyüme sürecinde belli sınırlar ortaya çıkmaktadır.77
Yerelleşme ekonomileri, bir yandan işletmelerin ürünlerine olan talebi arttırarak
üretim ölçeğinin büyümesine yol açarken, diğer yandan üretim maliyetini etkileyerek
firma ölçeği üzerinde etkili olmaktadır. Bu bağlamda toplanma ekonomileri, ölçek
ekonomileri ile yakından ilişkili hale gelmektedir.78 Burada dışsal ekonomilerden,
üretici, tüketici ve kamusal birimlere sağlanan olumlu ve olumsuz etkiler
anlaşılmaktadır.
76 V. Henderson and A. Kuncoro; M. Turner, ‘‘Industrial Development in Cities’’, Journal of Political Economy, Vol: 103, No: 5, 1995, pp. 1067-1190. 77 Erkan, a.g.e., s. 44; Kıymalıoğlu ve Ayoğlu, a.g.e., s. 198- 209. 78 Erkan, a.g.e., s. 45; Ertürk, a.g.e., s. 60.
46
1.3.5.2.1. Ölçeğe Göre Yerelleşme Ekonomileri
Ölçeğe göre yerelleşme ekonomileri üç ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar, içsel
ekonomiler, dışsal ekonomiler ve kentleşme ekonomileridir. Đçsel ekonomiler, bir
üretim biriminin üretim tesis ölçeğinde meydana gelen değişmelerle ortaya çıkan
etkilerdir. Firmalar uzun dönemde değişen piyasa koşullarına göre, üretim tesis
ölçeğinde gerekli değişiklikleri yapabilme olanağına sahiptirler. Üretim tesis
ölçeğindeki firmalarca gerçekleştirilen değişimler, üretime farklı oranlarda
yansımaktadır. Eğer üretim tesis ölçeğindeki artış oranı, getirideki artış oranından
küçük ise, ‘‘ölçeğe göre artan getiri’’, aksi durumda, ‘‘ölçeğe göre azalan getiri’’ hali
söz konusudur. Bir firmanın ölçeğe göre getiri durumu, o firmanın maliyet
koşullarını belirlemektedir. Ölçeğe göre artan getiri, ortalama maliyette azalmaya,
azalan getiri ortalama maliyette artışa, sabit getiri ise ortalama maliyetin aynı
kalmasına yol açmaktadır.
Đçsel ekonomiler, olumlu ve olumsuz içsel ekonomiler olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. Olumlu içsel ekonomiler, üretim maliyetinde azalmalara yol açarken,
olumsuz içsel ekonomiler üretim maliyetlerinde artışa yol açmaktadır.79 Olumlu içsel
ekonomiler, genellikle firma içinde işbölümü ve uzmanlaşma artışından ortaya
çıkmaktadır. Ancak firma ölçeğinin optimalden daha fazla büyümesi, yönetim
güçlükleri, vb. olumsuzluklara yol açmaktadır. Đçsel ekonomilerin kentlerin gelişmesi
ile doğrudan bir ilişkisi bulunmamakla birlikte, kentlerin yarattığı istihdam olanakları
noktasında bir ilişkiden söz edilebilmektedir.
Dışsal ekonomiler firmaların birbirleriyle olan ilişkilerinden ortaya çıkan
etkilerdir. Bu etkiler, endüstri ölçeğinin büyümesi nedeniyle olumlu olabileceği gibi,
olumsuz da olabilmektedir.80 Olumlu dışsal ekonomiler, firmanın üretim
maliyetlerinde azalmaya yol açarken, olumsuz dışsal ekonomiler üretim
maliyetlerinde artışa neden olmaktadır.
79 Ertürk, a.g.e., s. 61. 80 Kartal, Ekonomik ve Sosyal Yönleriyle Türkiye'de Kentlileşme, a.g.e., s. 35.
47
Olumsuz dışsal ekonomiler, işletmelerin belirli bir alanda aşırı yoğunlaşması
sonucu, birbirlerine zarar vermeleriyle oluşabilmektedir. Ulaşım, haberleşme,
elektrik enerjisi, su, kanalizasyon vb. altyapı hizmetlerinin yetersizliği, olumsuz
dışsal ekonomilerin oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır.81 Kent bölgelerinde
aşırı yoğunlaşma, arazi fiyatlarında artış, ücret artışı, altyapı yetersizliği, trafik
tıkanıklığı gibi olumsuz dışsal ekonomilere neden olabilmektedir. Bu tür
ekonomilerin ortaya çıkışı kent bölgelerinin çekiciliğini azaltırken, kentleşme
ekonomilerinin sınırlarını belirlemektedir. Bir kent bölgesinde bu tür olumsuz
kentleşme ekonomilerinin ortaya çıkması, toplanmanın alt merkezlere yönelmesine
yol açmaktadır.
Olumlu dışsal ekonomiler, diğer firmaların etkinliklerinden ve kamusal
etkinlikten sağlanan dışsal ekonomiler olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Satın
alınan yarı mamülden sağlanan dışsal ekonomiler, kalifiye eleman sağlama
kolaylıkları, pazarlama avantajları diğer firmaların etkinliğinden sağlanan dışsal
ekonomileri ifade ederken, altyapı hizmetleri, vergi ve teşvik önlemleri kamusal
etkinliklerden sağlanan dışsal ekonomileri oluşturmaktadır.82 Firmalar arası
ilişkilerden kaynaklanan dışsal ekonomilerin tipik bir örneği, endüstrinin genişlemesi
nedeniyle bir firmanın, malın belirli bir parçasının üretiminde uzmanlaşmasında
görülmektedir.
Sulama, kanalizasyon, posta, telekomünikasyon, doğal gaz, elektrik, demiryolu,
denizyolu ve hava yolu taşımacılığından oluşan hizmetler ancak belirli bir ölçekten
sonra karlı üretime izin verdiği için, ölçek ekonomilerini oluşturan bu hizmetler,
üretici birimlere bırakıldığında yüksek maliyetli olacağı için, kamu kesimi bu görevi
üstlendiğinde kamusal etkinlikten sağlanan dışsal ekonomiler ortaya çıkmaktadır.
Olumlu üretim dışsallıkları, pozitif üretim dışsallığı yaratan üretim faaliyetleri ve
pozitif tüketim dışsallığı yaratan üretim faaliyetleri şeklinde sınıflandırılır.83 Bir
81 Ertürk, a.g.e., ss. 60-65. 82 George J. Stigler, ‘‘The Division of Labor Is Limited by the Extent of the Market’’, Journal of Political Economy, Vol: 59, 1951, pp. 185-193. 83 http://idari.cu.edu.tr/igunes/kamu/dissal6.htm, Erişim: 18.05.2008.
48
üreticinin üretiminin diğer üreticinin üretim fonksiyonuna bağımsız değişken olarak
girmedi ve olumlu etki yaratması durumunda ortaya çıkan dışsallık, birinci gruba
girmektedir. Örneğin, bakır kablolar yerine yoğun olarak kullanılan fiber optik
kablolar, üretim üzerinde pozitif etki gösterirler.84 Fiber optik kablo teknolojisindeki
gelişmeler sonucu, telefon, televizyon ve bilgisayar teknolojisi alanında kaydedilen
gelişmeler olumlu üretim faaliyeti dışsallığı olarak ele alınmaktadır. Pozitif tüketim
dışsallığı yaratan üretim dışsallıkları ise, bir üreticinin üretiminin bir tüketicinin
tüketim fonksiyonuna bağımsız değişken olarak girmesi ve olumlu etki yaratması
durumunda ortaya çıkan dışsallık türüdür. Üretici firmaların yeni teknoloji
kullanarak üretim faaliyetlerinde bulunmaları, ürün fiyatlarının düşmesi buna örnek
Sektörel uzmanlaşmanın sonucu olarak ortaya çıkan yerelleşme ekonomileri,
sektörün büyüklüğü ile ölçülmektedir. Sektörün büyüklüğüne ve uzmanlaşma
derecesine göre, dışsal fayda sağlayan yerelleşme ekonomileri, yerel ve uzman
işgücü piyasası, sektörel girdi havuzu ve benzer teknoloji kullanımı olmak üzere üç
kategoride ele alınabilir.85 Aynı sektörde faaliyette bulunan işletmelerin
kümelenmesi, sektöre yönelik bilgi, beceri ve deneyim kazanmış bir işgücü
havuzunun oluşumunu sağlamakta ve mesleki bilgi ve beceri gerektiren hizmetlere
daha kolay erişebilme olanağı vermektedir. Söz konusu sektör ve alt sektörlere yerel
ve sektörel uzmanlaşmış işgücü sağlayan işgücü havuzu, özellikle üretim birimleri
açısından çok önemlidir.
Yerel üretim havuzu, bölgedeki üretim birimlerinde yetişmiş işgücü ve diğer
bölgelerden göç eden işgücü olmak üzere iki kaynaktan beslenmektedir.86 Aynı
sektörde faaliyette bulunan işletmelerin bir kümede yoğunlaşması, söz konusu
84 Erkan, a.g.e., s. 87. 85 Lee; Zang, a.g.e., 24. 86 Tilman Altenburg, How to Promote Clusters: Policy Experiences From Latin America, World Development, Vol: 27, No: 9, 1999, p. 1967.
49
sektörün ihtiyacına yönelik işgücü havuzunun oluşumunu hızlandırmaktadır. Yerel
işgücü, sektörün ihtiyacına yönelik yetenekler kazanırken, işletmeler ortak hizmet içi
eğitim programları, meslek kursları düzenleyerek işgücünü geliştirmektedir. Aynı
zamanda sektörel yoğunlaşmaya bağlı olarak, devletin işgücü yetiştirme olanağının
artmasıyla, sektörün ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip işgücü teşvik edilmektedir.
Yerel uzmanlaşmış işgücü, hem işletme sahipleri, hem de çalışanlar açısından bir
üstünlük oluşturmaktadır. Đşletmeler için sürekli ve istikrarlı bir işgücü piyasasının
oluşumu, sektörün talebine uygun nitelikli işgücü arama ve bulma süresini
kısaltmakta, kolaylaştırmakta ve bu konudaki işlem maliyetlerini düşürmektedir.
Đşletmeler yerel uzmanlaşmış işgücü havuzu sayesinde, talebin değişken olduğu
durumlarda daha esnek bir istihdam politikası izleme olanağı bulmaktadır.87 Sürekli
ve istikrarlı bir istihdam kaynağı olarak çalışanlara, niteliklerine en uygun işte
çalışma olanağı sağlanmaktadır. En uygun iş ve işgücünün karşılaşması, verimlilik
artışı, yenilikler, teknolojik gelişme ve teknoloji üretiminin temel kaynağını
oluşturmaktadır.
Sektöre özgü girdi ve hizmet üretiminde uzmanlaşmış üreticilerin sektör
kümelenmesinde yerleşmesine bağlı olarak oluşan sektörel girdi ve hizmet havuzu,
yerel uzmanlaşmış işgücü havuzundakine benzer dışsallıklar sağlamaktadır. Sektör
kümelenmeleri, tek bir işletme talebinin yetersiz kalacağı durumlarda talep
oluşturarak, girdi ve hizmet üreticilerinin bu kümelenmeye yerleşmesini teşvik
etmektedir. Girdi ve hizmet üreticilerinin, üretici işletmelere yakın olması şu
kolaylıkları sağlamaktadır:88
i. Yerel girdi üreticileri, hızlı dağıtımı sağlayarak üretimi çabuklaştırmaktadır.
Aynı zamanda girdi tesliminin yönetilmesinde artan kontrol, malların teslim
süresini kısaltarak gecikmeleri önlemektedir.
87 Chiristopher Wheeler, ‘‘Search, Sorting and Urban Agglomeration’’, Journal of Labor Economics, Chicago, 2001, p. 885. 88 Saman Kelegama, Impediments to Promoting Backward Linkages From The Garment Industry in Sri Lanka, World Development, Vol: 27, No: 8, 2000, p. 1451.
50
ii. En etkin üretim maliyetleriyle girdi satın alan işletmeler, düşük maliyet-
yüksek kalite ile üretim yapma olanağına kavuşmaktadır.
iii. Üreticiye, girdileri kısmi olarak veya taksitle satın alma olanağı sağlayarak,
ödeme sorunlarına bağlı üretim gecikmelerini önlemektedir.
iv. Üreticilere girdi örneklerini seçme zaman ve fırsatı vermektedir.
Đşletmelerde üretimin çabuklaşması, gecikmelerin önlenmesi ve buna bağlı
olarak mal teslim hızının kısalmasıyla ilgili görünen sektörel girdi ve hizmet havuzu,
özellikle hazır giyim, ayakkabı gibi rekabet gücünün tanımlanmasında teslim hızının
önemli olduğu sektörlerde, tam zamanında üretime olanak sağlamaktadır. Sektör
kümelenmesinde girdi piyasasında rekabet koşullarının varlığına bağlı olarak, elde
edilen düşük maliyetli ve kaliteli girdi, bölgesel verimlilik düzeyini yükseltmektedir.
Belli bir bölgede faaliyette bulunan işletmelerin teknoloji düzeyinin birbirine
yakın olması ve benzer teknoloji kullanımı, ihtiyaç duyulan teknolojinin bu bölgeye
getirilmesi ve geliştirilmesi gibi iki yönlü dışsallık oluşturmaktadır.89 Đşletmelerin
toplam teknoloji talebi, belirli bir eşik talep oluşturarak, sektörün ihtiyacına yönelik
uzman teknolojilerin bölgeye getirilmesinde mutlak bir üstünlük sağlarken, teknoloji
geliştirme konusunda dinamik üstünlükler ortaya çıkmaktadır. Teknoloji geliştirme
konusunda işletmeler arasında işbirliği oluşmakta ve teknoloji aynı sektördeki
işletmeler arasında daha hızlı yayılmaktadır.
Yerelleşme ekonomilerine bağlı olarak ortaya çıkan yerel uzmanlaşmış işgücü
havuzu, sektörel girdi ve hizmet havuzu ile benzer teknoloji kullanımı, sektörde
yoğunlaşma yaşanan bölgede faaliyette bulunan işletmelerin verimliliğini arttırarak
bölgesel rekabet gücünü geliştirmektedir. Üretim işletmelerinde, sektörün talebine
uygun nitelikli işgücünün istihdam edilmesi, verimlilik artışlarına temel
oluşturmaktadır. Yeniliklerin uygulanması, teknoloji geliştirme ve uygulama
açısından aktif bir unsur olan işgücünün uzmanlaşması, verimliliği arttırarak rekabet
89 Dorothy Mc Cormick, African Enterprise Clusters and Industrialization: Theory and Reality, World Development, Vol: 27, No: 9, 1998, p. 1553.
51
gücünü geliştirmektedir.90 Sektörel girdi ve hizmet havuzunun oluşumuna bağlı
olarak kolayca ve etkin maliyetle elde edilen ara girdi kullanımı, işletmelerin rekabet
gücünü kalite ve hız yönünden etkilemektedir. Benzer faaliyet grubundaki
hizmetlerin belli bir alanda yoğunlaşması, uzmanlaşmış hukuk büroları, bilgisayar
programcıları gibi belirli konularda uzman danışmanlık hizmetlerine erişimi
kolaylaştırmaktadır. Nüfus ve ekonomik etkinliklerin belirli bir alanda toplanması,
işletmeler için şu faydaları sağlamaktadır:91
i. Yerel piyasa büyümektedir.
ii. Ulaşım olanakları gelişmektedir.
iii. Tamamlayıcı sektörler oluşmaktadır.
iv. Emek piyasası büyümektedir.
v. Finansal ve ticari kuruluşlar ile yardımcı hizmetlerde artış görülmektedir.
vi. Bilgi iletişimi kolaylaşmaktadır.
vii. Sosyal ortam gelişmektedir.
viii. Yenilik ve buluşlar artmaktadır.
Đşletmelerin kuruluş yeri ile nüfusun yerleşim yeri seçimleri, ekonomik
kalkınmanın alt süreçlerinden olan yerelleşme ekonomileri ve dışsal ekonomilere
bağlı olarak belirlenmektedir. Nüfus ve ekonomik faaliyetin gittikçe artan ölçüde
yerelleşmesi, alt ve üstyapı donatımlarının artan ölçüde yoğunlaşmasına yol
açmaktadır. Sistem, kümülatif olarak işlemekte ve şehrin yerelleşme potansiyeli,
onun cazibe ve çekim gücünü belirlemektedir. Yerelleşme ekonomileri ancak belli
bir seviyeye ulaştıktan sonra çevreye yayılma sürecine girmektedir. Yayılma
sürecinde, şehir ve bölgeler arasındaki mal ve faktör akımları hızlanmaktadır.92
Mekanların gelişme dereceleri arasındaki fark büyükse, gelişmiş olanı yerelleşme,
diğeri ise boşalma bölgesi olmaktadır. Yani, mal ve faktörler geri olan bölgeden
gelişmiş olana akmaktadır. Ancak bütünleşme sürecinin hızlanmasından sonra,
90 Gary Lechot, Interactions Between Urban Systems and Locational Productive System: An Approach to Endogenous Regional Development in Terms of Innovative Millieu, European Planning Studies, 1998, p. 19. 91 Altuğ, Kent Ekonomisinin Đlkeleri, a.g.e., s. 50-51; Ertürk, a.g.e., s. 70. 92 Erkan, a.g.e., s. 59.
52
çevreye yayılma etkisi devreye girmektedir. Bu arada, fiyatlardaki farklılık, faktör
hareketlerinin temel belirleyeni olmaktadır.
Kalkınma sürecinin ileri aşamalarında, sosyo-ekonomik anlamda bir yoğunlaşma
ortaya çıkmaktadır. Süreç içinde yerelleşme merkezinin şehir içi ve şehirlerarası
altyapı donatımı, darboğaz oluşturmayacak bir yoğunluğa ulaşmakta; şehirlerarası
uzmanlaşma ve farklılaşma artmaktadır. Yayılma ve bütünleşmenin belli ölçülerde
tamamlanması, yerelleşme merkezi içinde ekonomik faaliyetin etkinliğini
arttırmaktadır.93 Yayılma aşamasında dinamik unsur, teknik yenilikler ve organize
bilgi aktarımıdır. Bu nedenle, eğitim-öğretim kalitesi ile araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinin önemi artmaktadır. Yoğunlaşma, yerelleşme ekonomilerine yeni bir
boyut kazandırmaktadır. Aynı sektörde üretim yapan işletmelerin belli bir bölgede
toplanması, yerelleşme ekonomilerini şeklinde ifade edilirken; farklı alanlarda
üretim yapan firmaların belirli bir bölgede toplanması, kentleşme ekonomileri
şeklinde adlandırılmaktadır. Takip eden kısımda, üretici birimlerin kentsel alanda
toplanması sonucu ortaya çıkan dışsallıkların bir türü olan kentleşme ekonomileri
anlatılacaktır.
1.3.5.3. Kentleşme Ekonomileri
Đşletmelere en güçlü toplanma avantajını yerelleşme ekonomileri sağlamakla
birlikte, bir diğer standart toplanma ekonomisi biçimi kentleşme ekonomisidir.94
Yerel ekonomi veya nüfus ölçeğine bağlı olarak meydana gelen kentleşme
ekonomileri, farklı sektörlerde faaliyette bulunan işletmelerin birbirlerine yakın
olmaktan sağladıkları dışsallıklar olarak tanımlanmaktadır.95 Kentleşme
ekonomilerinin sağladığı dışsal faydalar, işletme ve sektöre dışsal olup, bölgeye içsel
niteliktedir. Daha kalabalık ve daha geniş bir ekonomik çevrede faaliyette
bulunmanın dışsal faydalarını ifade eden ve yerel ekonomideki tüm işletmeleri içeren
93 Erkan, a.g.e., s. 60. 94 Richardson, a.g.e., s. 42; Ertürk, a.g.e., s. 60. 95 Mustafa Dinç; Haynes Kingsley, Regional Efficiency in the Manufacturing Sector: Integrated Shift-Share and Data Envelopment Analysis, Economic Development Quarterly, Thousands Oak, 1999, p. 104.
53
kentleşme ekonomileri, yerelleşme ekonomilerine benzer bir yapıda ortaya
çıkmaktadır.
Tüm sektörlerde istihdam edilebilecek temel ve genel bilgi, beceri, deneyim ve
yeteneklere sahip işgücünün oluşturduğu ortak işgücü havuzu, bölgedeki işletmelere
kent ekonomisinin büyüklüğüne bağlı olarak dışsal faydalar sağlamaktadır. Bu
dışsallıklar, belirli bir sektör veya kesime özgü olmayıp, tüm sektör ve kesimler için
geçerlidir.96 Örneğin, reklamcılık, sigorta ve danışmanlık hizmeti veren işletme
faaliyetlerinden tüm sektörlerdeki işletmeler faydalanabilmektedir. Đşgücü
piyasalarında çeşitlilik ve işletmelerin bu piyasalara kolay erişimi, genel girdi ve
hizmet havuzu, kamusal altyapı hizmetlerinin daha kolay elde edilmesi, kentleşme
ekonomilerine örnek gösterilebilir.
Yerel ekonomik faaliyetler, içinde bulundukları kentin ekonomik yapısına göre
biçimlenmektedir. Gelişmiş bir kent ekonomisi, yerelleşme ekonomilerini
güçlendirirken, kentleşme ekonomilerinin kaynağı belirli alanda uzmanlaşmanın
sağladığı yerelleşme ekonomileri olabilir.97 Kentlerin belirli özellikleri ile tanınması,
araştırma ve eğitim faaliyetleri, sanayi ve kültürel faaliyetler gibi belirli etkinliklerin
merkezi olma özelliği, kentte kurulan ticari fuarlar, sergiler, teknoparklar yerel
ekonomilere pazarlama ve tanıtım açısından önemli dışsal faydalar sağlamaktadır.98
Aynı şekilde, güçlü bir yerel ekonomi çevresinde kurulan kent, yerelleşme
ekonomilerine bağlı olarak hızla gelişebilmektedir. Bu durumda, kent
büyüklüğünden çok, ulaşım olanakları, sektörel ağlar, işletme yoğunluğu ve belli
ürünlerde uzmanlaşma derecesi önem kazanmaktadır.
Görüldüğü gibi yerelleşme ve kentleşme ekonomileri arasında güçlü bir
etkileşim bulunmaktadır. Ancak, sektörlerin niteliğine göre verimlilik artışlarının
kaynağı, yerelleşme ve kentleşme ekonomilerinden biri olabilir. Genel teknoloji
96 Nahit Bingöl, Đllerde Ekonomik Büyüme, Đmalat Sanayinde Yerelleşme ve Dışsal Ekonomiler (1980-1995), DPT Uzmanlık Tezleri, Yayın No: 2570, 2001, s. 19. 97 Ronald Moomaw, ‘‘Agglomeration Economies: Are They Exaggerated by Industrial Aggregation?’’, Regional Science and Urban Economics, 1997, p. 131. 98 Lechot, a.g.e., s. 21.
54
kullanımının egemen olduğu bölgelerde kentleşme ekonomilerine bağlı dışsallıklar
verimlilik artışlarının temelini oluştururken, ileri teknoloji, uzman ve yetenekli
işgücü ve daha yoğun bilgi kullanımının söz konusu olduğu kümelerde yerelleşme
vi. Boş zamanları değerlendirebilmek için, sosyal ve kültürel etkinliklerin sayısı
artmaktadır.
vii. Kamu hizmetlerinde ölçek ekonomileri ortaya çıkmaktadır.
viii. Enerji maliyetlerinde azalma görülmektedir.
99 Moomaw, a.g.e., p. 129.
II. BÖLÜM: YAPISAL DEĞĐŞĐMĐN KENTLEŞME SONUÇLARI: Dünya ve Türkiye Deneyimi Işığında Kocaeli
Kentleşme süreci, ülkelerin yapısal özelliklerine ve kalkınma düzeylerine bağlı
olarak farklı şekillerde görülmektedir. Kalkınmanın belirleyicilerinden olan
kentleşme olgusunu daha iyi anlayabilmek için, dünyada ve Türkiye’de üretim,
istihdam ve dış ticaret alanında yaşanan yapısal dönüşüm irdelenmeli, kentleşmenin
dünya deneyimi ve Türkiye’de yaşanan kentleşmenin niteliği, bu değerlendirmeler
ışığında yorumlanmalıdır.
2.1. Dünya Ekonomisinde Yapısal Dönüşüm ve Kentleşme
Dünya mal ve hizmet üretimi, 1980’de 11,7 trilyon dolar iken, 2006’da 48
trilyon dolara yükselmiştir. Böylece 1990 yılında % 2,9 oranında büyüme kaydeden
dünya GSMH’si, 2006 yılında % 5,4 oranında artmıştır. 1990-2000 döneminde
dünya ekonomisinin ortalama büyüme hızı % 3,3 iken, 2000-2006 dönemi dünya
ekonomisi büyüme oranı yıllık ortalama % 4,1 olarak gerçekleşmiştir. Dünyadaki
mal ve hizmet üretimi, ağırlıklı olarak gelişmiş ülkeler tarafından yapılmaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler, dünya mal ve hizmet üretiminin sadece yaklaşık % 25’ini
sağlamaktadır.
Tablo-1: Belli Başlı Ekonomilerde GSMH ve Değişimi (1980-2006)
1980 1990 2000 2006 Ülke
Grupları GSMH (Milyar Dolar)
GSMH Artışı
%
GSMH (Milyar Dolar)
GSMH Artışı
%
GSMH (Milyar Dolar)
GSMH Artışı %
GSMH (Milyar Dolar)
GSMH Artışı
%
Dünya 11.775 2,1 22.797 2,9 31.759 4,8 48.144 5,4
Gelişmiş Ülkeler
8.153 0,9 17.629 3,1 25.407 4 35.827 3,1
Gelişmekte Olan
Ülkeler 3.621 4 5.167 2,8 6.351 6 12.317 7,9
Yeni Sanayileşen
Asya Ülkeleri
146 3,7 542 7,4 1.094 7,9 1.565 5,3
56
Kaynak: IMF, World Economic Outlook 2008, World Economic and Financial Surveys Publications, U.S.A., 2008, p. 240-245. Gelişmekte olan ülkeler, 1990-2000 döneminde yıllık ortalama % 3,07 büyüme
kaydederken, gelişmiş ülkeler % 4,48; 2000-2006 döneminde ise gelişmiş ülkeler,
yıllık ortalama % 2.9, gelişmekte olan ülkeler ise % 7.5 oranında büyümüştür. 2000-
2006 döneminde dünya ekonomisinin hızlı büyümesinde, gelişmekte olan ülkelerdeki
hızlı büyüme süreci etkilidir. En hızlı büyüyen gelişmekte olan ülkeler % 10.7 ile
Çin, % 9.2 ile Hindistan olurken, gelişmiş ülkelerde en hızlı büyüyen ülkeler % 4.1
ile Kanada, % 3.7 ile Đspanya ve % 3.2 ile ABD olmuştur.
1990 yılından sonra, Güney Doğu Asya, Kuzey Afrika ülkeleri ile Türkiye’nin
de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler, dünya ortalamasının üzerinde
büyümüştür. Asya bölgesinde özellikle Çin, gerçekleştirdiği hızlı ekonomik büyüme
ile dünya ticaret hacmini ve yönünü büyük oranda etkilemiştir. Güney Amerika
ülkelerinden Brezilya, Arjantin ve Meksika da benzer bir büyüme performansı
kaydetmiştir. Eski Doğu Bloğu ülkelerinden Polonya ve Macaristan ise AB’ye üyelik
müzakereleri ile ekonomik yapılarını iyileştirmişler ve hızlı büyüme oranına
ulaşmışlardır. 100
Tablo-2: Bazı Ülke Gruplarının Dünya GSMH’deki Payları (1980-2006, %)
1980 1990 2000 2006 Gelişmiş Ülkeler 69,2 77,3 80 74,4 G-7 Ülkeleri 56,3 62,9 66,1 58,6 Gelişmekte Olan Ülkeler 30,8 22,7 20 25,6 Yeni Sanayileşen Asya Ülkeleri 1,24 2,4 3,4 3,3
Kaynak: IMF, World Economic Outlook 2008, a.g.e., p. 240-245.
Gelişmekte olan ülkelerin kaydettiği güçlü büyüme, dünya GSMH’si içindeki
paylarının artmasına yol açmıştır. 1990 yılında gelişmiş ülkelerin global GSMH
içindeki payı % 77.3 iken, 2006 yılında bu pay % 74.4’e gerilemiştir. Buna karşılık
100 Türkiye Vakıflar Bankası Türk Anonim Ortaklığı Sektör Araştırmaları, Küreselleşme Sürecinde Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Sektörel Yapıdaki Dönüşüm Üzerine Bir Đnceleme, Ankara, 2007, s. 10.
57
aynı dönemde, gelişmekte olan ülkelerin global GSMH içindeki payı, gelişmiş
ülkelere yönelik ticaretin olumlu etkisiyle % 22.7’den % 25,6’ya yükselmiştir.
2.1.1. Sektörel Yapı
Tarımın dünya GSMH’sindeki payı, 1980’lerde % 7 iken, 2004 yılında % 4’e
Dünya GSMH’si içinde sektör paylarının gelişimine bakıldığında, hizmet
sektörünün dünyada artan payı dikkat çekmektedir. Özellikle yapısal değişimin
sanayiden hizmetlere kaydığı gelişmiş ülkelerde bu eğilim daha belirgindir. Bu
durum ülke ekonomisinin gelişmişlik düzeyi arttıkça, hizmetler sektörünün payının
yükselmesi, buna karşılık tarımın ve sanayinin payının azalması ile açıklanmaktadır.
Bu doğrultuda imalat sanayinden hizmet sektörüne geçiş eğilimi, özellikle
sanayileşmesini tamamlamış, gelişmiş ülkelerde daha belirgin bir şekilde
görülmektedir.
Tablo-3: Dünya GSMH’nin Ülkeler Bazında Sektörel Dağılımı (1980-2004, %)
SEKTÖRLER
Tarım % Sanayi % Hizmet % Bölgeler
1980 1990 2004 1980 1990 2004 1980 1990 2004
Dünya 7 6 4 38 33 28 56 61 68
ABD 14 2 1 34 28 22 53 70 77 Euro Bölgesi 4 4 2 37 33 27 59 63 71
Japonya 4 3 1 42 39 31 54 58 68
Polonya … 8 3 … 50 33 … 42 64
Macaristan 19 15 3 47 39 31 34 46 66
Türkiye 26 18 13 22 30 22 51 52 65
Çin 30 27 13 49 42 46 21 31 41
Kore 15 9 4 40 42 41 45 50 56
Hindistan 38 31 21 26 28 27 36 42 54
Brezilya 11 8 10 44 39 38 45 53 52 Kaynak: The World Bank, World Development Indicators 2006, http://devdata.worldbank.org/wdi2006/contents/Section4.htm Erişim: 22.05.2008.
58
2.1.2. Đstihdam
1990’lardan sonra dünya GSMH’sinde sektörel yapıda gözlenen değişimler,
global istihdam yapısını da etkilemiştir. Bazı geleneksel imalat sanayi ürünleri
ihracatında rekabet gücünün azalması, ekonomik kalkınma stratejilerinin hizmetler
sektörüne yönelmesine neden olmuştur. Bu doğrultuda 1990’lardan sonra
teknolojinin gelişimi ile birlikte toplam istihdam içinde tarım ve imalat sanayinin
payı gerilerken, hizmet sektörünün payı artmaya başlamıştır. 1996-2006 döneminde
küresel istihdam içerisinde hizmet sektörünün payı % 35,5’den % 40’a yükselmiş ve
% 43,1’den % 38,7’ye gerileyen tarımın küresel istihdamdan aldığı payı geçmiştir.
Sanayi sektörü istihdamı ise % 21,3 olarak gerçekleşmiş ve bu pay, 1996 yılına göre
Tarım Sanayi Hizmet Bölgeler 1996 2006 1996 2006 1996 2006
Dünya 43,1 38,7 21,4 21,3 35,5 40 Gelişmiş Ülkeler ve AB 5,2 3,2 28,5 24,2 66,4 72,7 Gelişmekte Olan Ülkeler, Güney Doğu Asya ve Pasifik 51 47 16,4 17,8 32,7 35,2 Latin Amerika 23,2 18,8 20,3 19,8 56,5 61,4 Az Gelişmiş Ülkeler 29,7 29,7 21,7 22,9 48,6 47,4
ticarete katılım hızını ve içeriğini değiştirmiş ve böylece söz konusu ülkelerin
büyümelerini artırarak, sanayileşmiş ülkeleri yakalamalarını sağlamıştır. Bugün
gelişmekte olan ülkeler, dünya ticaretinin yaklaşık üçte birini gerçekleştirmekle
birlikte, 1980’lerden itibaren elektronik ve elektrikli ürünler gibi teknoloji yoğun
sanayi ürünlerinin ihracatını da gerçekleştirmektedirler.
2.1.4. Kentleşmede Dünya Deneyimi Đnsanoğlunun yerleşik hayata ilk geçişi ile birlikte medeniyetin başladığı kabul
edilmektedir. Önceleri küçük birimler halinde yaşayan insanlar, zamanla büyük
topluluklar meydana getirerek kentleri oluşturmuşlardır.103 Kentler ilk ortaya
çıktıkları tarihten itibaren büyük bir değişim geçirmişlerdir. Bu tarihsel gelişim
süreci içinde kentler, site, polis, komün ve kent devletleri gibi adlar alırken, kent
kavramı ile beraber uygarlık da büyük bir dönüşüm yaşamıştır.
Kentlerin ortaya çıkışı konusunda farklı görüşler vardır. Egemen görüş, şehir
uygarlığının Akdeniz-Ortadoğu havzasında, maden bilgisinin gelişmesi ve bazı
coğrafi, ekonomik ve kültürel şartların bir araya gelmesi ile doğduğu ve şehir
yönetimlerinin ilk örneklerinin bu bölgede görüldüğü şeklindedir.104 Özellikle
ilkçağların Mısır ve Mezopotamya bölgesinde kurulan şehirlerin idari-ekonomik
yapısı, uygarlık tarihinde en önemli aşama olarak görülmektedir.105 Sjöberg’e göre,
ilk kent yerleşimlerinin görüldüğü yerler Mezopotamya ve Meso-Amerika’da, önce
M.Ö. 3500-4000 yılları arası Mezopotamya’da, sonra Mısır’da ve sonra da Çin’de
ortaya çıkmıştır.106 Đlk kent yerleşimlerinin farklı bölgelerde ortaya çıkmasının
sebebi, elverişli kültür, ekonomi ve uygun çevre şartlarıdır.107
103 Yusuf Pustu, ‘‘Küreselleşme Sürecinde Kent, Antik Site’den Dünya Kentine’’, Sayıştay Dergisi, Sayı: 60, 2006, ss. 129-151. 104 Ayla Yörükan, Şehir Sosyolojisinin ve Đnsan Ekolojisinin Teorik Temelleri, Nobel Yayınları, Ankara, 2006, s. 33. 105 Đlber Ortaylı, Tanzimat’tan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayınları, Đstanbul, 1985, s. 9. 106 Gioden Sjöberg, The Preindustrial City-Past And Present, The Free Press, New York, 1965, s. 24 -26. 107 Eyüp Đsbir, Şehirleşme ve Meseleleri, Ocak Yayınları, Ankara, 1986, s. 9.
62
2.1.4.1. Endüstri Toplumunun Oluşum Süreci ve Bu Sürece Etki Eden Faktörler Nüfus artışı, iktisadi gelişme ve sanayileşmeye iki yönde etkilidir. Nüfustaki
artış, ucuz ve gerekli işgücünü sağlaması açısından sanayileşmeye olumlu yönde etki
eder. Buna karşın nüfus artışı, milli gelir artış hızından büyükse sanayileşmeye etkisi
olumsuz olur. Batı sanayileşme sürecinde, nüfus artış hızı oldukça yüksek
seyretmiştir. Bu bağlamda, sanayileşme ile nüfus artışı arasında pozitif korelasyon
olduğu söylenebilir.108 Avrupa’da sanayileşme süreçlerinin yaşandığı 19 ve 20.
yüzyıllar arasındaki nüfus tahminleri ve sayım sonuçları aşağıdaki gibidir.
Tablo-6: Avrupa’da Nüfus
Yıl
Avrupa
Nüfusu
Nüfus
Artışı %
1750 140.000.000 …
1800 188.000.000 36
1850 266.000.000 40
1900 401.000.000 50
1939 540.000.000 35
Kaynak: Herbert Heaton (Tarihsiz), Avrupa Đktisat Tarihi, Cilt II, (çev.) M. Ali Kılıçbay ve Osman Aydoğuş, Verso Yayıncılık, Ankara, s. 2.
Avrupa, 1939 yılında, 1750 yılına göre dört kat fazla nüfusa sahiptir. Bu nüfus
artışının nedenleri tıbbi ve ekonomiktir. Bölgede geçimlik imkanları, yiyecek, giyim,
barınak ve diğer ihtiyaç maddeleri cinsinden artış göstermiş ve insan ömrü nispeten
uzamıştır. Batı iktisadi kalkınma sürecinde, nüfusun yalnızca miktarı değil, yapısı da
değişmiştir. Nitekim, kent nüfusu, kır nüfusu aleyhine yükselmiştir. Fransız ihtilali
sonucu yapılan liberalist toprak reformu ve köylülerin kurtarılması kanunu, serfin
efendi ve toprağa bağımlılığını ortadan kaldırmıştır. Malikanelerden ayrılan serfler,
kentlere göç etmiştir. Nitekim, 19. yüzyılda sanayileşmiş kentler yaklaşık 6-10 kat
artmıştır.
108 Orhan Türkdoğan, Endüstri Sosyolojisi, Türkiye'nin Endüstrileşmesi: Dün - Bügün - Yarın, Töre Devlet Yayınevi, Ankara, 1981, s. 145.
63
10 ve 12. yüzyıllarda Avrupa’da kentlerin doğuşu, Batı tarihinde ciddi bir
dönüşüm noktası oluşturmuştur. Bu dönemde hem pek çok yeni kent doğmuş, hem
de mevcutları büyümüştür. Kentlerde ki hareketlilik, buralara gezginci tüccar ve
serbest meslek sahiplerinin yerleşmesi ile başlamıştır.109 Orta Çağ'da kentlerin
gelişimi, pazarların ve ticari ilişkilerin gelişmesini sağlamıştır. Ticaretin gelişmesi
zenginliği; zenginlik, kent hayatını cazipleştirmiş; hayat şartlarının iyileşmesi ise,
kent nüfusunu artırmıştır.110
Kentler, genellikle demir ve kömür madenlerinin çıkarılıp işlendiği bölgelerde
yoğunlaşmıştır. Avrupa'da maden kuşağı alanlarından en önemli olanları Ruhr vadisi,
Saksonya ve Silezya'dır. Avrupa'da endüstrinin ağırlıkta olduğu bölgelerin, tarımsal
faaliyetin ağırlıkta olduğu bölgelerden en belirgin farkı, kentleşmedir. En erken
endüstrileşmiş ülkelerde, örneğin Belçika ve Đngiltere gibi ülkelerde, 1939 nüfusu ile
mil kâreye 700 kişi düşmektedir. 1920'de kentsel nüfus Almanya'da % 60'a, Đngiltere
ile Galler'de % 80'e ulaşmıştır. Tarımla uğraşan nüfus, toplam ücretli işçilerin üçte
birini veya dörtte biri oranına gerilemiş ve Đngiltere'de bu oran % 10’un altına
düşmüştü; buna karşılık maden ve imalât sektörlerinde çalışan nüfus toplam nüfusun
% 40’ına ulaşmaktaydı ve çok sayıda serbest meslek erbabı ve görevlisi vardı.111
Kentleşmenin etkisi kendisini her alanda göstermiştir. XII. yüzyıldan XVI. yüzyıla,
merkezi monarşilerin bütünüyle ortaya çıkmasına kadar geçen sürede, Avrupa kent
devletleri gelişmekte olan merkantilist ticaretin ana merkezleri olmuştur.
Kentlerin nitelik ve nicelik olarak çoğalması, aynı zamanda geleneksellik ve
feodal kültürün yerine, burjuva değerlerinin ikame sürecini başlatmış ve kentler,
kendine özgü değerler sistemi geliştirmişlerdir. Burjuvalar ekonomik, siyasal,
bilimsel ve dinsel alanda yepyeni gelişmelere imza atmışlardır.112 Sonuç olarak, yeni
109 Fernand Braudel, Maddi Medeniyet ve Kapitalizm, (Çev.) Mustafa Özel, Ağaç Yayınları, Đstanbul, 1991, s. 166-167. 110 Nathan Rosenberg ve L. E. Birdzell, Batı Nasıl Zengin Oldu, (Çev.) Erdal Güven, Form Yayınları, Đstanbul, 1992, s. 99-101. 111 Herbert Heaton (Tarihsiz), Avrupa Đktisat Tarihi, Cilt II, (Çev.) M. Ali Kılıçbay ve Osman Aydoğuş, Verso Yayıncılık, Ankara, s. 3; Türkdoğan, a.g.e., s. 145. 112 Braudel, a.g.e., s. 170.
64
kentli sınıfının ortaya çıkmasıyla, yönetim tipinde, üretim ve bölüşüm ilişkilerinde,
toplumsal ilişkilerde, özetle ekonomik ve sosyal hayatın tüm yönlerinde ciddi
değişmeler gerçekleşmiş ve Endüstri Toplumu’nun temeli atılmıştır. Kentleşmenin
dünya deneyimini anlayabilmek için, endüstri toplumlarının oluşumunda etkili olan
faktörleri bilmek yol gösterici olacaktır.
i. Fransız Đhtilali
Fransız ihtilali sonrası malikane sisteminin çözülmesiyle "açık tarla" sisteminden
"çitleme" sistemine geçilmiştir. Bu süreçte, senyörlerin bir kısmı iflas edip şatolarına
çekilmiş (genelde Fransa’da), diğer kısmı ise (Hollanda ve Đngiltere'de) köylülerin
tarla, mera ve çayırlarını da ilave ettikleri rezerv topraklarının etrafını çitlerle
çevirerek yeni şartlara ayak uydurmuşlardı. Đkinci durumdaki senyörler, eski
konumlarının aksine piyasaya mal sağlayan birer girişimci olmuşlardır.113 Neticede,
senyörlerin bu dönüşümü iktisadi gelişme ve endüstrileşme sürecine önemli katkıda
bulunmuştur.
ii. Tarımda Teknoloji Kullanımında Artış
Tarımdaki değişmelerin bir diğer şekli, burjuvaların toprak satın almasıdır.
Ayrıca burjuvalar, bataklıkları kanallar açmak suretiyle kurutup yeni topraklar
açmışlardır. Elde ettikleri bu arazilerde, gerek besihaneler yaparak gerekse ticari
ürünlerde uzmanlaşarak tarımsal gelişmede de öncülük etmişlerdir. Daha önce
nadasa bırakılan toprakların rotasyon sistemleriyle bir taraftan verimliliği artırılmış,
diğer taraftan da ürün çeşidi geliştirilmiştir. 17. yüzyılın ikinci yarısında, bütün bu
bilimsel temele dayanmış, tarımda geleneksel sistem terk edilmiştir.114 Avrupa, XV.
yüzyılın sonlarında, teknoloji alanında klâsik dünyayı geride bırakmış ve kendi
medeniyetinin özel simgesi olan mekanik yaratıcılığını ortaya koymağa başlamıştır.
Batı'daki teknolojik gelişmenin özgün niteliği teknolojinin mekanik yönüne verilen
113 Rosenberg ve Birdzell, a.g.e., s. 103. 114 Braudel, a.g.e., s. 173.
65
önemdir.115 Endüstriyel teknolojideki değişmeler, madencilik, metalurji ve tekstil
üretimini büyük ölçüde değiştirmiştir. Đmalâtın motoru olan kömür üretimi artıp ve
kok kömürünün kullanılması ile demir daha ucuz elde edilmeye başlanmıştır.
Mekanik teknolojide su gücü yerine buhar gücünden yararlanılması, hem üretim
maliyetlerini düşürmüş hem de üretimin miktarını ve özellikle de tekstil üretimini
arttırmıştır.116
iii. Sanayi Tesislerinin Kurulması
17. yüzyıl boyunca Hollanda endüstrileşmede öncü durumundadır. XVIII.
yüzyılda ise Đngiltere öne geçmiştir. Başta Đngiltere olmak üzere, Avrupa'nın hızla
endüstrileşmesine neden olan teknolojik yenilikler, tekstil, metalürji (madencilik-
maden işleme) ve makine endüstrisinde meydana gelmiştir.117 Đlk gerçek fabrika
1719'da kurulan bir ipek fabrikasıdır. Yine 1739 yılında yün fabrikası kurulmuştur.
Sonra, sistematik olarak gelişme gösteren çömlekçilik endüstrinde fabrikasyona
geçildi. Bu dalda yine su gücü kullanılmakta ve iş gücü, hammadde, işveren ve diğer
kaynaklar belli bir çatı altında toplanarak faaliyet gösterilmekteydi. Son olarak,
XVIII. yüzyılın başlarında kağıt üretiminde fabrikasyona gidilmiştir.118
iv. Ulaşım Alanındaki Gelişmeler
Batı Avrupa sanayileşme sürecinde, önce nehir taşımacılığı, sonra demiryolu
taşımacılığı ve en son olarak deniz taşımacılığı gelişmiştir. Kara ulaşımı maliyetli ve
riskli olduğu için, ulaşımda "nehirlerden" yararlanmak zorunlu hale gelmişti.
Ulaşıma elverişli nehir ve kıyılar, tüccarların daha kolay ve ekonomik şartlarda
hammadde temin etmelerini ve ürün pazarlamalarını mümkün kılmıştır. Nitekim,
115 Teyfik Güran, Đktisat Tarihi, Damla Ofset, Đstanbul, 1990, s. 57; Braudel, a.g.e., s. 112. 116 Feridun Ergin, "Endüstri Devrimi", Ak Đktisat Ansiklopedisi, Cilt II, Ak Yayınları, Đstanbul, 1973, s.496. 117 Erol Zeytinoğlu, Đktisat Tarihi, Süryay, Đstanbul, 1993, s. 148.
118 Max Weber, General Economic History, Hellman M. Palyi, (eds.) Frank H. Knight, Translato London: Collier Macmillian, London, 1961, s. 302-303.
66
ulaşımdan en fazla istifade eden ülke Đngiltere’dir. Özellikle XVII. yüzyılda, ticaretin
uluslararası bir nitelik kazanmasıyla, su yolları daha büyük önem kazanmıştı. Bu
doğrultuda, nehirler ıslah edilmeğe, suni ırmaklar açılmaya ve nehirleri denizlere
birleştiren "kanallar" inşa edilmeye başlanmıştır. Bu faaliyetlerde Đngiltere başı
çekmiştir. Nitekim Đngiltere, XVIII. yüzyılın ikinci yarısında, mükemmel bir suni
ırmak şebekesine sahiptir. Nehir taşımacılığındaki bu gelişmeler, demiryolu ve
karayolu taşımacılığını da olumlu etkilemiştir.119
15. ve 16. yüzyıllarda keşfedilen yeni denizyolları ve yapılan büyük coğrafi
keşifler, dünyanın yoğun ticaret merkezlerini, Akdeniz'den Atlas Okyanusu'na;
Đngiltere, Portekiz ve Đspanya kıyılarına kaydırmıştır. Bu aynı zamanda Doğu'nun,
Batı'ya karşı ticaret üstünlüğünü kaybettiği bir dönemi de ifade etmektedir. Ancak,
deniz ulaşımı, buhar makinesinin gemilere tatbikiyle büyük bir aşama göstermiştir.
Buhar makinesinin gemilerde kullanılmasına kadar, deniz ulaşımı yelkenli gemilerle
yapılmaktaydı. XV. yüzyıla kadar gemiler, sadece kıyıları takip etmek suretiyle
limanlara ulaşmaktaydı. "Pusula" ve "sekstan" aletinin bulunmasıyla büyük denizlere
açılmak ve limanlara daha çabuk ulaşabilmek mümkün olmuştur.120 Bu durum deniz
ulaşımının önem kazanmasına neden olmuştur. Çünkü, gemilerle, hem karayolu ve
nehirlerle taşınan malların yüzlerce ve hatta binlerce fazlasını aynı zamanda ve çok
daha ucuza taşıyabilmek mümkün olmuş, hem de ulaşılmaz zannedilen yeni
topraklara ulaşılmıştır.
v. Buharlı Lokomotiflerin Kullanımı
Buharlı gemilerin uzun bir yola çıkabilmek için karşılaştıkları en önemli sorun,
yakıt amacıyla taşımak zorunda oldukları kömürün çok oluşuydu. Yakıt için taşınan
kömür, yük ve yolcu miktarını kısıtladığından veya başlıca yollar üzerinde kömür
depoları yapılmak zorunda kalındığından, navlunlar daima yüksek tutuluyordu.
Ancak 1897 yılında, kömür tüketimini % 60 oranında düşüren "compound
119 Zeytinoğlu, a.g.e., s. 141-143. 120 Sabri F. Ülgener, "Kapitalizmin Tarihi Gelişimi", Ak Đktisat Ansiklopedisi, Cilt 2, Đstanbul, 1973, s. 496.
67
makinesi"nin bunmasıyla, deniz ulaştırmacılığı daha hızlı bir ivme kazanmıştır.121 Bu
şekilde, Avrupa'da uzun mesafeli ticaretten elde edilen kârlar ve merkantilist
politikalarla sağlanan kazançlarla büyük miktarda kapital biriktirilmiştir.122
Yeniçağda, ulaşım faaliyetleri içinde, en son ortaya çıkan faaliyet şekli, demiryolları
ulaşımındaki gelişmelerdir. Buharlı lokomotif, 19. yüzyılda, endüstrileşmenin yalnız
sembolü değil, aynı zamanda en önemli aracı konumundadır. Demiryollarından önce
yetersiz taşıma imkanları endüstrileşmenin ana engelini teşkil ediyordu.
vi. Sermaye Teşekkülü
Sermaye teşekkülü büyük oranda Amerikan altın ve gümüşlerinin Avrupa'ya
transferi yoluyla gerçekleşmiştir. Đspanya 1500-1600 yılları arasında Amerika’dan
büyük miktarda altın ve gümüş taşımıştır. Bu dönemde, Avrupa’daki para stokunun
sürekli genişlemesi, mal ve hizmetlere olan talebi arttırmıştır. Bunun sonucu ortaya
çıkan fiyat artışının iki genel sonucundan bahsedilebilir. Birincisi, para arzının
genişlemesi oranında ürün arzının artmamasıyla ortaya çıkan enflasyon, ülkelerin
nakdi akım-reel akım dengelerini bozmuştur. Đkincisi ise; işçi ücretlerinin malların
fiyat artışından düşük kalması sonucu ortaya çıkan farkın, işverenin hesabında
toplanmasıdır. Bekleneceği gibi bu süreç, sermaye artışını hızlandırmıştır. Sermaye
artışını sağlayan diğer bir faktör, genellikle Afrika ülkelerinde gerçekleştirilen köle
ticareti yoluyla olmuştur. Đlk dönemlerde, silah zoruyla gerçekleştirilen bu ticaret,
daha sonraları yerli işbirlikçiler yoluyla gerçekleştirilmiştir. 16-19. yy.’lar arasında
yaklaşık 150 milyon Afrika insanı köle ticaretine konu olmuştur. Bu yolla burjuvazi
kar sağlamıştır.123
Amerika'nın keşfinden sonra Batı'ya transfer edilen altın ve gümüşler ilk olarak
Đspanya'ya girmiş ve genellikle askeri amaçlarda kullanılmıştır. Đspanya’ya giren
değerli madene rağmen endüstrileşme ve kalkınma ortaya çıkmamıştır. Kıymetli
maden miktarındaki artış, modern sanayileşmenin oluşmasında tek başına belirleyici
121 Zeytinoğlu, a.g.e., s. 143-144. 122 Türkdoğan, a.g.e., s. 62. 123 Ülgener, a.g.e., s. 498.
68
değil, tamamlayıcı bir unsurdur. Avrupa iktisat tarihi çerçevesinde, Sanayi
Toplumu’nun oluşumunu 10. yüzyıldan itibaren ticaret ve kentleşmedeki canlanmaya
kadar gitmektedir. Avrupa’daki durgunluk ve kısır döngü 15. yüzyılda yeni deniz
yollarının keşfiyle kırılmıştır.124 Bu dönem, aynı zamanda Doğu’nun Batı’ya karşı
üstünlüğünü kaybettiği bir dönemdir. Avrupa’da ibrenin olumluya dönmesinde,
uluslararası deniz taşımacılığı kadar nehir taşımacılığının da büyük etkisi olmuştur.
Avrupa’da, nehir ulaşımındaki gelişmeler, ticareti canlandırmıştır. Yeni ulaşım
kolaylıklarından yararlanılarak yapılan ticaret ve sömürgecilikle Avrupa’ya önemli
miktarda değerli maden gelmiştir. Değerli maden miktarındaki artışa bağlı olarak,
paranın kullanımı yaygınlaşmış, spekülasyon rasyonelleşerek borsa ve finans
piyasaları gelişmiştir. Đktisat tarihinde bu dönem “Mali Kapitalizm” olarak
adlandırılmıştır. Gelişen bu süreçte malikane sistemi çözülmüş, kentleşme ilerlemiş
ve burjuvanın toplumsal hayattaki ağırlığı artmıştır. Yine, bu dönemde ulus
devletlerin başlangıcı olan monarşiler güçlenmeye başlamıştır.
vii. Liberalizme Geçiş ve Endüstri Toplumunun Oluşması
Ticareti ön plana alan merkantilist politikalara tepki olarak “Fizyokrasi” ortaya
çıkmıştır. Fizyokrasi, Liberalizm’in ideolojik altyapısını hazırlamıştır. Malikane
sisteminin çözülüp serflerin malikane toprağını terk etmesinden sonra Senyörlerin bir
kısmı tarım girişimcisi olmuştur. Ayrıca, burjuvalar da tarımsal sektöre bu dönemde
el atmışlardır. Bütün bu gelişmeler sonucunda, tarımsal sektörde büyük yenilik ve
değişiklikler ortaya çıkmıştır. Neticede, tarımsal verimliliğin artmasıyla endüstriye
hem artı değer aktarılmış hem de alım gücü artmıştır. Teknolojik gelişmeler hem
taşımacılığın verimini hem de tarımın verimini artırmıştır. Demir ve kömürün
bulunmasıyla teknolojik gelişmelerde esaslı bir sıçrama gerçekleşmiştir. Bu iki
gelişme gerek deniz ve demiryolu taşımacılığında, gerekse mamul mal üretiminde
köklü değişmelere sebep olmuştur. Endüstriyel teknolojideki gelişmeler, endüstri
sektörünün ekonomide merkeze oturtmasına sebep olmuştur. Endüstri Devrimi de
yaklaşık bu dönemde gerçekleşmiştir. Đktisat tarihinde, bu aşama ideolojik açıdan
“Liberalizm”, iktisadi sistem bakımından “Endüstriyel Kapitalizm” olarak
124 Güran, a.g.e., s. 80.
69
adlandırılmaktadır. Sonuç olarak, geleneksel toplumdan tamamen farklı yeni bir
toplum biçimi olarak Endüstri Toplumu ortaya çıkmıştır.
2.1.4.2. Çeşitli Göstergelere Göre Avrupa’da Öne Çıkan Kentler
Taylor tarafından 2001–2003 yılları arasında ağırlıklı olarak Avrupa kentleri
üzerinde yoğunlaşarak gerçekleştirilen çalışmada125; hizmet sektörü içinde yer alan
ve küresel düzeyde etkinlik gösteren firmaların merkezlerinin oluşturduğu ağ içinde
kentlerin göreceli yerleri belirlenmiştir. Muhasebe, finans ve bankacılık, sigortacılık,
reklamcılık, hukuk ve danışmanlık gibi sektörleri içerecek biçimde tanımlanan bu
genel hizmet sektörünün içinde yer alan finans ve bankacılık sektörü ayrıca
incelenmiştir. Çalışmaya ayrıca medya sektörü firmalarının oluşturduğu ağlar, sivil
toplum kuruluşları ağları ve bilimsel araştırma ağları da katılmış; bu alanlarda
etkinlik gösteren firma ve kuruluşların oluşturdukları ağlar içinde kentlerin göreceli
konumları incelenmiştir.
Taylor’a göre Avrupa’nın alfa kentleri olarak nitelendirilen Londra ve Paris’in
özellikle finans merkezi olma özelliği, 20.yy.ın başından beri hiç değişmemiştir.
Tablo-7’ye göre Đkinci Dünya Savaşı’na kadar olan süreçte Berlin ve Amsterdam’ın
finans merkezi olarak Avrupa’da ilk beş kent arasında yer aldığı, ama savaş
sonrasında bu özelliklerini kaybettikleri gözlemlenmektedir. 1980 sonrasında
sırasıyla, Hamburg, Zürich ve Madrid’in finans çevrelerince önem kazandıkları ve
Avrupa’daki ilk beş kent arasına girdikleri görülmektedir.
Tablo-7: Tarihsel Süreçte Uluslararası Finans Merkezi Olan Đlk On Avrupa Kenti (1900-2000)
Kent
1900
Kent
1920
Kent
1940
Kent
1960
Kent
1980
Kent
2000
Londra 1 Londra 2 Londra 1 Londra 1 Londra 1 Londra 1 Paris 3 Paris 3 Paris 3 Paris 3 Paris 3 Paris 5 Berlin 5 Berlin 4 Berlin 4 Frankfurt 4 Frankfurt 6 Frankfurt 9 Amsterdam 9 Amsterdam 5 Hamburg 6 Madrid 7 Amsterdam 10 Moskova 10 Milano 6 Zürich 9 Hamburg 8
125 P. Taylor, The European Metropolis 1920-2000, European Cities in the World City Network, , Erasmus University Rotterdam Publishing, Berlin, 2003, p. 13.
70
Kaynak: P. Taylor, The European Metropolis 1920-2000, European Cities in the World City Network, , Erasmus University Rotterdam Publishing, Berlin, 2003, p. 7.
Küreselleşme ve kentleşme açısından, küresel ağ bağlantıları önemli bir
belirleyicidir.126 Avrupa ülkeleri arasında üst kademelerde yer alan beş ülke küresel
ağ bağlantıları açısından karşılaştırıldığında, özellikle Almanya’nın diğer ülkelere
oranla daha homojen bir yapı taşıdığı gözlemlenmektedir. Aynı sıralamada
Đngiltere’den sonra Đspanya’nın da benzer biçimde diğer ülkelere oranla avantajlı
konumda olduğu görülmektedir.
Tablo-8: Avrupa'daki Beş Ülkenin Küresel Ağ Bağlantıları Karşılaştırması
Đngiltere Fransa Đtalya Almanya Đspanya Kent Sıra Kent Sıra Kent Sıra Kent Sıra Kent Sıra Londra 1 Paris 4 Milano 8 Frankfurt 14 Madrid 11 Manchester 101 Lyon 93 Roma 53 Hamburg 48 Barselona 32 Birmingham 106 Marsilya 140 Torino 199 Münih 49 Bilbao 129 Bristol 135 Lille 172 Bologna 213 Duesseldorf 50 Valencia 132 Leeds 137 Bordeaux 183 Napoli 241 Berlin 51 Seville 201 Ort. 96 Ort. 118 Ort. 142 Ort. 42 Ort. 101
Kaynak: P. Taylor, The European Metropolis 1920-2000, European Cities in the World City Network, , Erasmus University Rotterdam Publishing, Berlin, 2003, p. 10. Küresel kademelenme açısından öne çıkan coğrafya olan Avrupa kentleri, hem
bölgesel hem de küresel ölçekte yoğun bir rekabet içerisindedirler. Bu kentlerden
Đstanbul ile aynı kademede yer alan Avrupa kentleri; Barselona, Berlin, Budapeşte,
Kopenhag, Hamburg ve Münih’tir. Healey & Baker şirketi tarafından 2002 yılında
açıklanan farklı faktörler açısından en iyi Avrupa kentleri sıralamasında dört gama
kentin (Münih, Berlin, Barselona, Kopenhag) Avrupa’da ilk 20 kent arasında yer
aldıkları Tablo-9’ten görülmektedir.
Londra, Paris ve Frankfurt, kalifiye işgücü bulundurma, pazara erişim ve dış
ulaşım bağlantıları göstergelerine göre 2002 yılında ilk üçü paylaşırken, takip eden
sıralama göstergelere göre değişmekle birlikte, bu özellikler bakımından dünya
sıralamasında Avrupa kentleri ilk 30’da yer almaktadır.
126 J. Borja and M. Castells, Local & Global Management of Cities in the Information Age, Earthscan, London, 1997, p. 38; P. Taylor, “European Cities in the World City Network”, The European Metropolis 1920-2000, Erasmus University Rotterdam Publishing, Berlin, 2003, p. 72.
71
Tablo-9: Farklı Faktörler Açısından Kentler Sıralamaları
Kent Kalifiye Đşgücü
Pazara Erişim
Dış Ulaşım Bağlantıları
Londra 1 1 1 Paris 2 2 2 Frankfurt 3 3 3 Münih 4 9 6 Brüksel 5 4 5 Milano 6 6 8 Berlin 7 10 9 Amsterdam 8 5 4 Duesseldorf 9 7 11 Madrid 10 8 9 Machester 11 11 14 Stocholm 11 23 20 Barselona 14 14 11 Lyon 17 16 18 Helsinki 19 28 29 Kopenhag 22 20 14
Kaynak: Healey & Baker, European Cities Monitor 2002.
Küresel sistem ve dünya kenti kademelenmelerinde önemli bir ölçüt olan
uluslararası firmalar, kentleri üstün kılan etkenler açısından da önem taşımaktadır.
Đşletmelerin yer seçmesi açısından en iyi kentler sıralaması Tablo-10’dan
incelendiğinde, Đstanbul ile aynı kademede yer alan Barselona ve Berlin’in 1990
sonrasında önemli bir sıçrama yaşadığı görülebilmektedir. Diğer kentlerin
konumlarında önemli bir değişiklik gözlenememektedir.
ICCA’nın (2005) uluslararası toplantı ve kongre düzenleme açısından dünya
çapında en popüler ülke ve kentler sıralamasına göre, Đstanbul ile aynı grupta yer
alan gama kentlerden; Barselona, Berlin ve Budapeşte ilk on popüler kent arasında
yer almaktadır. Dünyada toplantı ve kongre düzenlemede başı çeken ülkeler ABD,
Almanya ve Đspanya iken, kongre düzenleme açısından en popüler olan kentler
Viyana, Singapur, Barselona ve Berlin’dir.
72
Tablo-10: Avrupa Kentlerinde Đşletmelerin Yer Seçimi Açısından Kentler Sıralaması Yıllar Kent 1990 2001 2002 2005 Londra 1 1 1 1 Paris 2 2 2 2 Frankfurt 3 3 3 3 Brüksel 4 4 4 4 Amsterdam 5 5 5 6 Barselona 11 6 6 5 Madrid 17 8 7 7 Milano 9 11 8 11 Berlin 15 9 9 8 Zürich 7 7 10 10 Münih 12 10 11 9 Dublin … 14 12 12 Duesseldorf 6 17 14 16 Stocholm 19 15 14 17 Cenevre 8 12 15 18 Prag 23 22 16 13 Lizbon 16 16 17 14 Hamburg 14 18 18 19 Manchester 14 14 19 15 Lyon 18 20 20 21 Glascow 10 19 22 24 Roma … 25 22 25 Viyana 20 23 23 22 Kopenhag … 24 24 26 Budapeşte 22 22 25 23 Varşova 25 27 26 20 Helsinki … 26 27 28 Atina 22 29 28 29 Oslo … 28 29 30 Moskova 24 30 30 27
Kaynak: Healey and Baker European Cities Monitor 2006.
73
Tablo-11: Uluslar Arası Toplantı ve Kongre Düzenleme Açısından En Popüler Ülke ve Kentler
Sıra Ülke
Uluslar arası Toplantı Toplamı Sıra Kent
Uluslar arası Toplantı Toplamı
1 ABD 376 1 Viyana 129 2 Almanya 320 2 Singapur 125 3 Đspanya 275 3 Barselona 116 4 Đngiltere 270 4 Berlin 100 5 Fransa 240 5 Hong Kong 95 6 Hollanda 197 6 Paris 91 7 Đtalya 196 7 Amsterdam 82 8 Avustralya 164 8 Seul 77 9 Avusturya 157 9 Budapeşte 77 10 Đsviçre 151 10 Stocholm 72
Tablo-12’de Rutherford, Gillespie, Richardson tarafından belirlenen Avrupa
kentlerinin tekno-ekonomik bağlantı kapasiteleri incelendiğinde, Đstanbul ile aynı
basamakta yer alan kentlerden dört tanesinin (Barselona, Berlin, Kopenhag,
Hamburg) önemli bağlantı odakları olma sürecinde oldukları gözlenebilir. Barselona
küresel servis merkezleri içinde teknoloji bağlantılarına oranla ekonomik bağlantıları
öne çıkan kentler arasında yer alırken, Berlin, Kopenhag, Hamburg teknoloji odakları
grubu içinde yer almaktadırlar.
Tablo-12: Avrupa Kentlerinin Tekno-Ekonomik Bağlantıları Açısından Mekansal Sıralaması
Tekno-ekonomik küresel servis açısından Avrupa'nın ana hizmet merkezleri Londra, Paris, Amsterdam, Frankfurt
Tekno-ekonomik küresel servis açısından Avrupa'nın önemli hizmet merkezleri Brüksel, Zürich, Stocholm, Viyana Küresel Servis merkezleri (Teknoloji bağlantılarına oranla ekonomik bağlantıları öne çıkan kentler sıralamasına göre) Milano, Madrid, Prag, Dublin, Barselona Teknoloji odakları (ekonomik bağlantılarına oranla teknoloji bağlantıları öne çıkan kentler sıralamasına göre) Kopenhag, Hamburg, Desseldorf, Berlin
Kaynak: Rutherford, J.; Gillespie, A.; Richardson, R.; ‘‘The Territoriality of Pan-European Telecommunications Backbone Networks’’, Journal of Urban Technology, 2004, 11(3), p. 18.
74
Küresel bağlantıların incelenmesinde bir diğer önemli ölçüt olan
havaalanlarındaki yolcu trafiği sıralamasına bakımından, Barselona, Kopenhag,
Đstanbul ve Berlin’in Avrupa’daki ilk 30 kent arasında yer almaktadır. Genel bir
değerlendirme yapıldığında, dünya kentleri sıralamasında Barselona, Berlin,
Budapeşte, Kopenhag, Hamburg ve Münih arasında Barselona ve Berlin kentlerinin,
1990 sonrasında yaşanan gelişmelerle birlikte avantajlı konuma geçmeye başladıkları
ve bir üst kademeye çıkma eğiliminde oldukları görülmektedir.127
2.1.4.3. Küreselleşmenin Kentleşme Dinamikleri
Dünyada yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm sürecini tanımlayan küreselleşme
kavramına, her şeyi değiştirme ve dönüştürme gücü atfedilmektedir. Bu değişim
sürecinde kentler ön plana çıkmakta, ulus-devletler fonksiyonunu yitirmekte ve artık
kentler ekonomik düzende belirleyici olmaktadır. Bir başka deyişle kentler, tarihsel
misyonlarını sürdürmenin yanında, küreselleşme sürecinin ekonomik, siyasi ve
sosyo-kültürel boyutlarına yön veren temel aktörler konumuna gelmektedir.
Küreselleşme, ülkeler arasındaki fiziksel ve ekonomik sınırları
önemsizleştirmiştir. Bu şekilde, kentlerin dünya haritasındaki konumlarını belirleyen
ilişkiler hızla değişmiş, bazı kentler yükselirken bazıları da hızlı bir düşüş sürecine
girmiştir. Bu süreç kentlerin gelişimini belirleyen dinamikler açısından bir dizi
değişikliğe yol açmıştır.128 Uluslararası mal, hizmet ve sermaye hareketliliği
konusunda, uluslar arası sermayenin dünya çapında dolaşımına yön veren kentler ön
plana çıkmıştır. Kentler, üretim merkezi olma işlevinden çıkmış ve böylelikle sanayi,
kenti tanımlayan temel öğe olma niteliğini yitirmiştir. Artık kentleri tanımlayan
temel faktör, sundukları hizmet, iletişim, haberleşme, vb. olanaklardır. Diğer yandan
küreselleşme, kentler arası rekabeti hızlandırmış ve kentlerin yeni ekonomik, politik
ve kültürel rollerle donanması neticesinde dünya kenti kavramı gündeme gelmiştir.
127 C. Colomb, “Urban Marketing Policies and the Staging of ‘The New Berlin’: Shaping Perceptions of Urban Change”, RC21 Conference: Social Inequality, Redistributive Justice and the City: Session 5, ‘‘Urban Tourism and Urban Regimes’’, Australia, 2002, p. 325. 128 Oğuz Işık, ‘‘Kenti Düşünmek, Kent Üzerine Düşünmek’’, Toplum ve Bilim, Cilt: 14, Sayı: 3, 1999, s. 145.
75
Dünya kenti kavramının gündeme gelmesiyle, 20. yüzyılın sonuna gelindiğinde
iki kent formu belirginleşmiştir. Bunlardan ilki, nüfus açısından muazzam bir
büyümeye ulaşan “mega-kent” kavramı ve ikincisi ise “küresel kent’’ kavramıdır.
2.1.4.3.1. Metropolitan Kent
Mega-kent, mevcut kentlerin nüfus olarak büyümesini ifade ettiğinden, yapısal
bir farklılaşmayı içermez. Buna karşılık, küresel kent, yapısal olarak farklılaşmış
kent olgusunu tanımlamaktadır. Küresel kent kavramının belirginleşmesinde
teknolojik devrim ve enformasyon alanındaki gelişmeler etkili olmuştur. 21. yüzyılın
başında, kentler için sermayenin akışı ve küresel ekonomide merkezileşmenin yerini,
enformasyon akışı almaktadır.
Kırsal üretimin toplandığı ve yeniden dağıtıldığı mekanlar olan “ortaçağ
kentleri”, Sanayi Devrimi ile önemli bir değişim yaşayarak, “sanayi kenti” olarak
adlandırılan yeni bir kent dinamiğini ortaya çıkarmıştır. Sanayi kentinin belirgin
özelliği, fiili üretimi gerçekleştiren örgütlü bir sanayi barındırmasıdır. Ancak, bütün
kentlerin sanayileşme sürecinden aynı düzeyde etkilenmemesi, sanayi kentinde farklı
kentsel süreçlerin işlemesine zemin oluşturmuştur. Bu farklılaşma, temelde
sanayileşmiş ülke kentleri ile sanayisi henüz gelişmemiş olan ülke kentleri arasında
belirgin bir hal almıştır. Ortaya çıkan kentsel yapı, gelişmiş ülkelerde daha çok
“metropoliten kent” şeklindeyken, gelişmekte olan ülkelerde ise “tek hakim kent”
şeklindedir. Örneğin, Güney Doğu Asya, Ortadoğu ve Latin Amerika’nın, bazı
bölgelerinde, köy-kasaba-şehir ilişkisi bozularak, “tek hakim kent” denilen kentsel
yapı doğmuştur. Latin Amerika’dan Güney Doğu Asya’ya, Ortadoğu’dan Kuzey
Afrika’ya kadar olan liman kentler çok fazla önem kazanırken, eskiden var olan
yerleşimlerin hiyerarşisi bozulmuştur. Sanayileşmiş ülkelere bağımlı şekilde buharlı
gemi ve demiryolu ulaşımı ile gıda maddesi ve sanayi hammaddesi ihracatının
yapıldığı ülkelerde, 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısına kadar mekanlar arası etkileşimde
“tek hakim kent” türü belirleyici olmuştur. 129
129 Mübeccel Kıray, “Azgelişmiş Ülkelerde Metropolleşme Süreci”, Kentleşme Yazıları, Bağlam Yayınları, Đstanbul, 2003, s. 161.
76
Metropoliten kentin temel özelliği, içe dönük bir büyümenin olduğu yerleşme
alanlarında gelişmesi ve çevresine doğru bir büyüme yaratmasıdır. Bu yönüyle
metropoliten kent, tek hakim kentten farklı bir yapı oluşturmaktadır. Tek hakim kent
hızla büyürken, diğer kentlerin küçülmesine yol açmakta; metropoliten kent ise,
büyürken kendisiyle birlikte diğer kentlerde de bir büyüme yaratmaktadır. Kıray’a
göre, azgelişmiş ülkelerde gerçek bir metropoliten alan oluşumu, yerleşmeler
arasında önce sanayi üretiminin, sonra üretim, kontrol ve idarenin farklılaşması ile
1965’lerden sonra belirgin bir hale gelmiştir. 130 Burada belirleyici unsur, imalat
sanayinin yerleşme biçimidir. En küçük imalat sanayi birimleri, teknoloji ve
ulaşımdaki gelişmelerle adım adım büyümekte ve her büyümede yeni bir yer seçerek,
şehrin içine sığmaz duruma gelmekte ve şehrin dışına taşmaktadır. Kırdan kopan
nüfusun tek hakim kente gelip yerleştikten sonra, çevredeki sanayi yerleşim yerlerine
taşınması ile kentin alt bölgeleri belirginleşmekte; metropoliten alanlar ortaya
çıkmaktadır.
2.1.4.3.2. Mega Kent
20. yüzyılda kentleşme sürecinin karakteristiği olarak ortaya çıkan mega-kentler,
küresel kentlerle benzer özelliklere sahip oldukları gibi, önemli farklılıkları da
barındırmaktadırlar. Mega-kent, nüfusu 10 milyon ve daha fazla olan kent, yada
nüfus yoğunluğu en az 2000 kişi/km2
olan yerleşim birimleri, mega-kent adını
almaktadır.131 Bir mega-kent, birinin diğeriyle bir noktada birleştiği veya tek
merkezde birleşen bir, iki veya daha fazla metropoliten alandan da oluşabilmektedir.
20. yüzyılın başlangıcında dünya nüfusunun yalnızca % 8’lik bir bölümü
kentlerde yaşamaktaydı. 1950’lerde, kentte yaşayan nüfusun dünya nüfusuna oranı %
30 düzeyine çıkmıştır.132 2005 itibariyle kentli nüfus, 3,2 milyar olmakla birlikte, bu
130 Kıray, “Azgelişmiş Ülkelerde Metropolleşme Süreci”, a.g.e., s. 157. 131 Wikipedia-megacitiy, Wikipedia the Free Encyclopedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Megacity#Largest_megacities, Erişim: 25.01.2008. 132 Jennifer Curtis, “Mega cities”, http://hsc.csu.edu.au/ , Erişim: 18.12.2007.
77
değer dünya nüfusunun yaklaşık olarak % 49’una tekabül etmektedir. 2030 yılı için
BM’nin yaptığı dünya kentli nüfus payı tahmini % 61 düzeyindedir.133
Dünyanın büyük kentleri, yoğun olarak Asya ve Afrika’da bulunmuştur. Ancak
19. ve 20. yüzyıllarda kent toplumunun yükselmesiyle birlikte, Avrupa ve Kuzey
Amerika’da büyük kentler hakim duruma gelmiştir. 20. yüzyılın başlangıcında dünya
üzerinde 1 milyonu aşan bir nüfus barındıran yalnızca 11 kent varken, 2000 yılında
nüfusu 1 milyonu aşan kent sayısı 400 civarındadır.134 Dolayısıyla, 20. yüzyılda,
yalnızca nüfusun hızlı büyümesi değil, özellikle 1945’ten sonra gelişmekte olan
ülkelerde, kentlerin de hızlı büyümesidir. Ancak, 1975’ten sonra çok büyük kentler
ve mega-kentler yükselişe geçmiştir.
1950’de, mega-kent olarak yalnızca New York ve Tokyo bulunmaktadır. Aynı
tarihte nüfusu 5 milyonu aşan kentlerin sayısı ise 10’dur. 1975’te nüfusu 10 milyonu
aşan 4 kent içinde, Tokyo 26.6, New York 15.9, Şanghay 11.4 ve Mexico City 10.4
milyon nüfuslu kentlerdir.135
Kentlerdeki nüfus artışı, özellikle 1975’ten sonraki dönemde görülmüştür.
Bunun sonucunda, 2008’de dünya çapında mega-kentlerin sayısı 25’e yükselmiştir.
Bu kentlerin yalnızca üç tanesi (New York, Los Angeles ve Londra) Batı ülkelerinin
kentleridir. Ancak bu üç kentin nüfus artış oranları mega-kentlerin yıllık ortalama
nüfus artış oranı olan % 2,66’nın altındadır.
Diğer kentler ise, Asya, Afrika ve Latin
Amerika’nın, çoğunluğu gelişmekte olan bölgelerindeki kentlerdir. Mega-kentin
yıllık ortalama nüfus artış oranının % 2.66 düzeyinde olması, söz konusu kentlerde
hala yüksek bir nüfus artış oranının bulunduğunu göstermektedir. Mega-kentlerin en
fazla yoğunlaştığı bölge, Pasifik ve Güney Asya bölgeleridir. Örneğin, Asya
kıtasındaki 13 mega-kentin nüfus artış oranı % 3,35 düzeyindedir. 136
133 United Nations, Population Challenges and Development Goals, New York, 2005, s. 22. 134 Fu-chen Lo and Yue-man Yeung, Globalization and the World of Large Cities, Tokyo: United Nations University Press, 1998, p. 7. 135 Curtis, a.g.e. 136 Curtis, a.g.e.
78
2.2. Türkiye Ekonomisinde Yapısal Dönüşüm ve Kentleşme
Milli gelir içerisinde tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin paylarının tarihsel
olarak izlediği süreç, bir ülke ekonomisinin uzun vadede geçirdiği yapısal dönüşüme
ilişkin değerlendirmeyi mümkün kılmaktadır. Sanayileşme, beraberinde toplumsal
yapıdaki niteliksel gelişmeyi de doğuracağından, milli gelir içerisinde sanayinin
payının artması kalkınma düzeyinin bir göstergesi olarak görülmektedir. Sanayi
sektörünün ileri ve geriye doğru bağlantıları ve ekonomide yarattığı yayılma etkisi,
hizmet sektörü üretimini uyarmakta ve iktisadi kalkınmayı belirleyen temel dinamik
olmaktadır. Türkiye ekonomisinde tarihsel süreçte, hizmet ve sanayi sektörünün
GSYĐH’deki payı artmış, tarımın payı ise gerilemiştir. 1980 yılında Türkiye’de
tarımın GSYĐH’deki payı % 26, sanayinin % 20 ve hizmet sektörünün % 54 iken,
2005 yılında tarım sektörünün GSMH içindeki payının % 10’a gerilediği, sanayi ve
hizmet sektörlerinin paylarının ise % 25 ve % 64 olarak gerçekleştiği Tablo 8’den
izlenmektedir.
2.2.1. Tarım, Sanayi ve Hizmet Sektörlerinin Gelişimi
20. yüzyılı ilk çeyreğinde, Batı Anadolu da sınırlı da olsa sanayi üretimi
yapılmıştır. 1915 yılında yapılan sayımlara göre Batı Anadolu’da 8 şehirde yalnız
282 işyeri ve bunların da % 50’den fazlası Đstanbul’da bulunmaktadır.137 Bu
işletmelerin % 81’i özel sektöre, kalan % 19’u ise kamu sektörüne aitti. Devlete ait
olan işletmelerin tümü Đstanbul’dadır. Bu işletmelerin oluşturulmasında ekonomik
gelişmeyi başlatmak veya ticari amaç güdülmeyerek tamamen ordunun ve nadiren de
sarayın ihtiyaçlarını karşılamak hedefti. Đstanbul ve civarındaki bu şekildeki
işletmeler; Tophane ve çeşitli silah fabrikaları, Beykoz’da Tabakhane ve Kundura
Fabrikası, Hereke Dokuma Fabrikası ile fes, çini ve askeri tahniye fabrikaları 1912
yılında devlete ait fabrikalarda 5000’e yakın işçi çalışmaktaydı.138
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra en önemli konulardan birini, ülkenin zayıf
ekonomik ve sanayi yapısını kalkındırmak oluşturmaktaydı. Bu nedenle 17 Şubat - 4 137 Gündüz Ökçün, Osmanlı Sanayii, 1913-1915 Yılları Arasında Sanayii Đstatistiği, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No: 299, Ankara, 1970, s. 20. 138 Zafer Toprak, Türkiye’de “Milli Đktisat” (1908-1918), Ankara, Yurt Yayınları, 1982, s. 191.
79
Mart 1923 tarihleri arasında Đzmir’de “Birinci Đzmir Đktisat Kongresi” düzenlenerek
ülkenin acil ekonomik yapısına yön verilmeye çalışılmıştır. Bu kongreye siyaset ve
yönetim alanına ve çeşitli meslek gruplarına ait binin üzerinde kişi katılmıştır. Bu
kongrede ülke içindeki gelişmişlik farkı ve bölgeler arası dengesizlik konusu ele
alınmamıştır.139
Tablo-13: Sınai Đşletmelerin Coğrafi Dağılımı
Bölgeler 1927* % 1939** % Bölgeler 1927* % 1939** % Marmara Böl. 19.170 29,6 581 51 Akdeniz Bölgesi 4.294 7 79 7 Đstanbul 8.634 45 341 58,7 Adana 970 22,6 34 43 Ege Bölgesi 11.550 17,9 232 20 D. Anadolu Böl. 6.213 9,6 62 5 Đzmir 3.552 30,5 136 58,6 Erzurum 880 14,2 Orta Anadolu Bölgesi 10.220 16 83 8 G. D. Anadolu 5.325 8 34 3 Ankara 1.276 13 33 40 G. Antep 2.016 38 15 44 Karadeniz Böl. 7.947 12 73 6 Toplam 64.725 100 1.144 100 Trabzon 691 9 18 25
Kaynak: Necdet Serin, Türkiye’nin Sanayileşmesi, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, 1963, s. 147. “*Rakamlar küçük işletmeleri kapsamaktadır. **Rakamlara yalnız Sanayi Teşvik Kanunu kapsamına giren büyük işletmeleri de kapsamaktadır.”
1934 yılında uygulamaya konan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile devlet,
sanayi yatırımlarını yaparken Tablo-13’ten de izleneceği gibi, bölge ayırt etmeyerek
her bölgede yatırım yapmıştır. Bu dönemde kamuya ait işletmelerin kuruluş yeri
kararında olumlu dışşal ekonomilerden yararlanabilmek amacıyla daha çok Đstanbul
ve Đzmir tercih edilmeyerek diğer bölgelerin geliştirilebilmesi nedeniyle Anadolu’ya
yayılma planları uygulanmıştı. Devlet işletmelerini özel sektör karşısında geri kalmış
bölgelerdeki yüksek maliyetli yatırımlar ile korumasız hale getirirken; bu karar daha
çok dengeli kalkınma için atılan bir adım niteliğini korumuştur.140 Bu tarihlerden
sonra Türkiye ekonomisinde 5 yıllık kalkınma planları uygulamaya konmuş ve
böylelikle sanayi kesiminin ekonomi içindeki etkinliğini de arttırmak hedeflenmiştir.
1968 yılında ekonominin en önemli unsuru olan tarım kesiminin toplam
üretimdeki payı, dalgalı bir seyir izlemekle birlikte genel bir azalma eğilimindedir.
139 A. Afetinan, Türkiye Đktisat Kongresi, Türk Tarih Kurumu YayınI, Dizi xvı, Ankara, 1982, s. 12 140 Korkut Boratav, Türkiye Đktisat Tarihi (1908-1985), Đstanbul, Gerçek Yayınevi, 1982, s. 253-254.
80
Tarım kesiminin GSMH içindeki payında, 1968-2005 döneminde gözlenen azalmaya
karşılık, sanayi ve hizmet kesimlerinin toplam üretimdeki payı artma eğilimindedir.
Tablo-14: Türkiye Ekonomisinde GSMH’nin Sektörel Dağılımı (1968-2005)
Tablo-15 incelendiğinde, 1995-2000 döneminde her 100 kişiden 11’i yerleşim
yerleri arasında, 8’i ise iller arasında göç etmiştir. 1980-1985 döneminde göç eden
nüfus oranının, diğer dönemlere göre daha düşük düzeyde olduğu görülmektedir.
1995-2000 döneminde ise, bir önceki döneme göre, göç eden nüfusun oranında
önemli bir değişiklik gözlenmemektedir. Bununla birlikte, göç eden nüfus
büyüklüğü, son 20 yılda 1,5 kat artış göstermiştir. 1995-2000 döneminde yerleşim
yerlerine göre en önemli değişim, şehirden şehire olan göçlerde meydana gelmiştir.
1975 yılında Türkiye GSMH’si içinde % 33 paya sahip olan tarım sektörü,
köyden şehre göç eden nüfusun etkisiyle, 1985 yılında % 19’a gerilerken, sanayi
sektörünün GSMH içindeki payı, % 4 oranında artış göstermiştir. Şehirden şehire ve
köyden şehire yapılan göç ve daha çok sanayi üretim tesislerinin bulunduğu
bölgelere göçün gerçekleşmesi, 1975-1980 döneminde sanayinin GSMH içindeki
payında artışa sebep olmuştur. Tarım sektörünün GSMH içindeki payı, 1996 ve 1998
82
yıllarındaki küçük artışlara karşılık, 1968 yılından 2005 yılına kadar sürekli olarak
düşme eğilimindedir. Bu düşüşte Türkiye’deki kentleşme oranındaki artış ve şehre
göç etkili olmuştur.
Bölgeler arası göç hareketinde, Đstanbul, Batı Marmara, Ege, Doğu Marmara ve
Batı Anadolu Bölgeleri net göç hızı pozitif olan göç alan bölgelerken, Orta Anadolu,
Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ise net göç hızı negatif olan, göç veren bölgelerdir. 141
Net göç hızına göre en fazla göç alan ilk üç il Tekirdağ, Muğla ve Antalya iken, en
fazla göç veren ilk üç il ise Ardahan, Bartın ve Sinop’tur.
2.2.2. Đstihdamın Sektörel Değişimi
Türkiye’de azgelişmiş bölgelerden iş olanaklarının daha geniş olduğu sanayi ve
ticaret merkezleri ve iklim koşullarının daha elverişli olduğu turizm merkezlerine
doğru yoğun bir gönüllü iç göç yaşanmaktadır. Gelişmiş ve gelişmemiş bölgeler
arasında, yaşam standardı bakımından görülen farklılıklar, göçü arttırmaktadır.
Türkiye’de nüfus hareketlerinde, bölgeler temel alındığında, sürekli göç veren ve
sürekli göç alan bölgeler ayrımı söz konusudur. Sürekli göç veren bölgeler, Doğu,
Güneydoğu ve Karadeniz Bölgeleri iken sürekli göç alan bölgeler, Đstanbul ve
Kocaeli gibi sanayi merkezlerini, Muğla ve Antalya gibi yumuşak iklimli kentleri
içine alan Akdeniz, Marmara ve Batı Anadolu Bölgeleri’dir.142 Yaşanılan bölgenin
doğal koşulları sel baskını, deprem, yerleşim yerinin baraj altında kalması ve terör
zorunlu göçe yol açabilmektedir.
1950’lerden itibaren bölgeler arası ve kırdan kente yönelik göçler, kent
nüfuslarını, özellikle de büyük kentlerin nüfus yapısını etkilemiştir.143 Đstihdam
yaratan endüstri ve hizmetler sektörünün geliştiği büyük kentlerde artan nüfus
141 http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/goc/14122004.html, Erişim: 21.03.2008. 142 DPT, Nüfus, Demografi Yapısı, Göç Özel Đhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001, s. 33.
143 Ercan Tatlıdil, “Türkiye’de Kentleşme ve Đşgücünün Değişen Nitelikleri”, Sosyoloji Dergisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, No: 4, 1993, s. 59–72.
83
sebebiyle, gecekondu alanları oluşmuştur. Bilgi ve teknolojideki hızlı gelişmelere
eğitim yoluyla ayak uyduramayan gecekondu alanlarındaki nüfus, kentsel işsizlik
oranlarının artmasına neden olmaktadır. “Kronik Đşsizlik” tehdidi altında kalan
kentler, makro düzeyde ekonomik kayıplara neden olurken, kişi başına düşen gelir
farklılaşmasına da etki etmektedir. Göç yoluyla hızlı nüfus artışına sahip olan
kentlerde, başta üç büyük kent olmak üzere Marmara ve Ege bölgesinde doğurganlık
oranları düşmektedir. Bununla birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan
nüfusun yüksek doğurganlık hızı, işgücü talebini karşılayamayan geleneksel üretim
ilişkileri, hem bölgede, hem de göç nedeniyle büyük kentlerin gecekondu alanlarında
işsizlik oranlarını arttırmaktadır.144
Tablo-16: Türkiye Ekonomisinde Đstihdamın Gelişimi (1994-2006)
YILLAR
Kurumsal Olmayan Sivil Nüfus (bin kişi)
Đşgücü (bin kişi)
Đstihdam (bin kişi)
15 yaş ve Üstü Kurumsal Olmayan
Sivil Nüfus
Đşgücüne Katılım Oranı
(%)
1994 60,417 21,176 19,4 38,815 54.6
1995 61,532 21,50 19,892 39,797 54.0
1996 62,667 21,803 20,386 40,791 53.5
1997 63,823 21,824 20,36 41,808 52.2
1998 65,001 22,339 20,872 42,821 52.3
1999 66,20 23,186 21,413 43,819 52.9
2000 67,421 22,031 20,579 44,765 49.2
2001 68,529 22,269 20,367 45,702 48.7
2002 69,626 23,818 21,354 48,041 49.6
2003 69,479 24,739 21,147 49,022 50.5
2004 71,789 25,265 22,875 49,944 50.6
2005 71,611 24,565 22,046 50,826 48,3
2006 72,606 24,776 22,33 51,668 48
Kaynak: www.nkg.die.gov.tr/goster.asp?aile=1, Erişim: 23.01.2008; TUĐK, Türkiye Đstatistik Yıllığı, Yayın No: 2779, Ankara, 2002, s. 47; T.C.Maliye Bakanlığı, Yıllık Ekonomik Rapor, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 2004, s. 61; http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=25&ust_id=8, Erişim: 21.03.2008.
Çalışan işgücünün önemli bir bölümünü tarım sektöründe istihdam etmek
zorunda kalan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, ticari tarıma geçememenin
sorunlarını yaşamaktadır. Tüketime yönelik geleneksel tarım işletmeleri özelliği
gösteren, çoğu küçük aile işletmesi niteliğine sahip tarım sektörü, Türkiye’nin
tarımda en iddiasız illerini bünyesinde barındırmaktadır. En alt gelir düzeyinde
bulunan ilk 20 il, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer almaktadır ve bu
144 Tatlıdil, a.g.e., s. 8.
84
illerin Türkiye tarımsal katma değer toplamındaki payı % 7’dir.145 Ekonominin
tarıma dayandığı ve çalışan işgücünün yaklaşık % 32’sinin istihdam edildiği tarım
sektörü, özellikle gelişmekte olan ülkelerde görüldüğü gibi Türkiye’de de küçük aile
işletmeleri şeklindedir.
Türkiye’de kurumsal olmayan sivil nüfus, 1994 - 2005 yılları arasında genel bir
artış trendi içindedir. Bu dönemde 15 yaş üstü kurumsal olmayan sivil nüfusun artış
oranı, toplam istihdamdaki artış oranın üstündedir.
Tarım sektörünün ihracat içindeki ağırlığı, 1950-2006 döneminde belirgin şekilde
azalırken, sanayi ürünleri ihracatı önem kazanmıştır. 1950 yılında tarım ürünleri
ihracatı, toplam ihracatın % 92 gibi büyük bir bölümünü oluştururken, 2006 yılında
ihracatın ancak % 4’lük bölümü tarım kesimi tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı
şekilde, 1950 yılında ihracatın % 1,4’ünü gerçekleştiren sanayi kesiminin dış
ticaretteki payı, 2006 yılında % 93’e ulaşmıştır. Bu değerler, 1950-2006 döneminde
Türkiye dış ticaretinde yaşanan dönüşümün bir göstergesi niteliğindedir.
87
1950-2006 döneminde Türkiye’ye ithal edilen malların niteliğinde de bir
dönüşüm yaşanmıştır. 1950 yılında ithalatın % 46’sını yatırım malları oluştururken,
bunu hammadde ve tüketim malı ithalatı izlemektedir. 2006 yılında ithal edilen mal
grupları sıralaması, hammadde lehine değişmiştir. Đthalatın % 71’i 2006 yılında
hammaddelerden oluşurken, bunu yatırım ve tüketim malları izlemektedir. 1983 ve
1984 yıllarında hammadde ithalatı maksimum düzeye ulaşırken, aynı yıllarda
tüketim malı ithalatının toplam ithalattaki payı yıllık ortalama % 1,6 ile sınırlı kalmış
ve yatırım malı ithalatında da ciddi bir düşüş yaşanmıştır.
1980 yılında toplam ihracat, ağırlıklı olarak tarımsal kesimce yapılırken,
ihracatın sadece % 36’si imalat sanayi tarafından gerçekleştirilmiştir. 1980-2005
yılları arasında, imalat sanayi ihracatı, yılda ortalama % 18,1 artarak 80 milyar dolara
ulaşmıştır. Dolayısıyla ihracat artışının neredeyse tamamı, imalat sanayi kesimi
tarafından gerçekleştirilirken, 2005 yılında imalat sanayi ihracatı toplam ihracatın %
94’ünü oluşturmaktadır.146
1980 yılında imalat sanayi ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı % 59 iken,
bu oran 2006 yılında % 79’a yükselmiştir. Bu dönemde, imalat sanayi ithalatı, yılda
ortalama % 12,9 artarak 2005 yılında 109,5 milyar dolara yükselmiştir. Dış ticaret
hacminin hızla arttığı bu süreçte öne çıkan bir diğer gösterge, ihracatın ithalatı
karşılama oranıdır. 1980 yılında % 36’ya gerileyen bu oran, 1989 yılında % 72’yi
aşmış ve bu tarihten itibaren azalmaya başlamıştır.147 Tablo-18’e göre, ara malı
ithalatının toplam ithalat içerisindeki payı, 1980 yılında % 78 iken, 2006 yılında bu
oran % 71’e gerilemiştir. Ara malı ithalatının çok yüksek oranda olması, bir ülke
sanayisinin ithalata bağımlı olması anlamına gelmektedir. Orta ve uzun vadede ara
ve yatırım malı üreten sektörlerin üretim hacminin artması ve ekonomide bir bütün
olarak ithalat gereksiniminin azalması, böylece yurtiçi tasarruf hacminin artarak
altyapı, ar-ge, sağlık ve eğitim gibi harcamaların finanse edilebilmesi söz konusu
olabilecektir.
146 Ali Eşiyok, ‘‘AB Sürecinde Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Farklılıkları, Büyüme Kutupları, Sanayinin Mekansal Dağılımı ve Bölgesel Gelir’’, Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A. Ş. Yayını, GA- 05- 07- 20, Ekim 2005, s. 18-20. 147 Eşiyok, a.g.e., s. 21.
88
2004 ve sonrasında ara malı ithalatının toplam ithalat içerisindeki payının
artmasında, sektörel değişimlerin etkisi bulunmaktadır. Söz konusu değişimler,
tekstil, hazır giyim, sebze meyve gibi geleneksel sektörlerin üretim ve özellikle
ihracat içinde göreli paylarının azalmaya başlaması, buna karşın sermaye yoğun
üretim yapılan yüksek, orta-yüksek teknoloji grubuna giren sektörlerin söz konusu
alanlarda kademeli olarak ön plana çıkması şeklinde kendini göstermektedir.148
Đthalat bağımlılığı yüksek olan orta ve yüksek teknolojili üretim sektörlerinde üretim
artış hızının geleneksel sektörlerin önüne geçmesi, ara malı ithalatının toplam
ithalattaki payını artırıcı etki yapmaktadır.
2.2.4. Türkiye Ekonomisinde Yapısal Değişim ve Kentleşme Sonuçları
Türkiye kırsal kesiminde nüfus, yüksek doğurganlık eğiliminden ötürü, hızlı bir
şekilde artmaktadır. Bu eğilim, 1927 ile 2007 arasında sayım yıllarına göre, kentsel
ve kırsal nüfus ile toplam nüfus içindeki kır-kent payını gösteren Tablo-19’dan
izlenmektedir.
Tablo-19: Yıllar Đtibariyle Türkiye’de Toplam Nüfus, Kent-Kır Ayrımı (1927-2007)
Türkiye nüfusu azalan bir oranla artmakta ve kent nüfusunun toplam nüfus
içindeki payı hızla büyümektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, kırsal nüfusun genel
148 Eşiyok, a.g.e., s. 24.
89
nüfus içindeki payı yüksektir. 1927 yılında kentli nüfusun genel nüfus içindeki payı
% 24,2 iken, kır nüfusu için bu pay % 75,8’dir. Ancak zaman içinde kentli nüfus
artarak, 1980 yılında % 43,9’a ulaşmıştır. Đlerleyen yıllarda nüfustaki değişme kırsal
alanlar aleyhine olmuştur. 1990 yılında toplam nüfusun % 59’unu kentli kesim
oluştururken, 2007 yılında bu oranın % 70,5 olduğu görülmektedir. 1990-1995
döneminde düşüşe geçen kentleşme hızı, 1990-2000 döneminde yeniden
yükselmiştir.
Türkiye’de kent nüfusunda 1950’lerden sonra gözlenen hızlı artışın temel sebebi
göç olgusudur.149 Yani, kırsal alanda hızlı nüfus artışı ve bunun yanı sıra tarımsal
yapıda ortaya çıkan değişmeler, itici güçleri harekete geçirmiş ve kırsal nüfusun
tarımdan ayrılarak kentlere göçmesiyle hızlı bir kentleşme sürecine girilmiştir.150
Kent nüfusunun artış hızı, Türkiye nüfusunun artış hızından yüksek olduğu için
kentleşme oranı sürekli yükselmektedir.151
2.2.4.1. Göç Olgusu
1950’li yıllardan itibaren büyük oranda nüfus kitleleri, kentlere doğru göç
etmeye başlamıştır. Türkiye’deki kentleşmenin sanayileşmenin sonucu olmaktan çok,
demografik bir nitelik taşıyan göç olgusu kentsel alanlar üzerinde kırsallaştırma gibi
olumsuz bir etki yaratmaktadır. Türkiye kentlerinde yaşanan gecekondulaşma, konut
sıkıntısı, arazi spekülasyonu, çevre, kentlileşmeme, kentsel şiddet vb. sorunlar
artarak devam eden göçlerin belirgin sonuçlarıdır.
1950’li yıllardan başlayarak, kırdaki nüfus artışı, tarımda makineleşme ve belli
bölgelerde toprak sahipliği yapısında meydana gelen değişimlerle kırsal alanda
büyük bir kitlenin işsiz kalması ve yetersiz miktarda toprağa sahip duruma gelmesi
149 Nurgül Oktik, “Köyün Çekiciliği-Kentin Đticiliği”, Toplum ve Göç, DĐE ve Sosyoloji Derneği Yayınları, 1997, s. 81. 150 Sulhi Dönmezer, Toplumbilim, Beta Yayınları, Đstanbul, 1999, s. 75. 151 Rüstem Erkan, Kentleşme ve Sosyal Değişme, Bilimadamı Yayınları, Ankara, 2002, s. 109-110.
90
sonucunda, bu alanlardan kentlere doğru hızlı ve yoğun bir göç olgusunu gündeme
getirmiştir.152
Türkiye’de iç göçler ve kentleşme olgusu bakımından iki eğilim mevcuttur.
Birincisi, liberal düşüncenin egemen olmaya çalıştığı, fakat kamunun öncülüğünün
sürdüğü 1950-1980 döneminde göçlerin varış noktasının hakim kentlere yöneldiği
kır-kent göçü tipidir. Đkincisi, kamunun üretimden vazgeçmesi, özelleşmesi ve
ekonominin uluslar arası nitelik kazanma sürecinde yaşanan kent-kent arası göçler ile
hakim kentlerin büyük kentlere dönüşmesinin yanı sıra, bölge çekim merkezlerinin
oluşma sürecidir.153 Kentten kente göçler, kırsal kesimde artan nüfustan kaynaklanan
geçim sıkıntısı, özellikle büyük kentlerdeki istihdam imkanları, kırsal ve kentsel
yaşama bölgeleri arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de 1980’lerden itibaren nüfus dağılımı, kentler lehine değişmiş ve göç
olgusu, kentten kente de yaşanmaya başlamıştır. Türkiye’de içgöçlerin kent çekimli
bir yapıya dönüşmesinin nedenleri olarak şunlar sayılabilir:154
i. Eğitim örgütlenmesinin kentsel yerleşmelerde yaygınlaştırılması; kasaba, köy gibi
yerleşmelerdeki nüfusun eğitim talebinin artması; kentlerde eğitime ulaşmanın
kolaylaşması, ailenin eğitim harcamalarının azalması,
ii. Kamunun ekonomi politikaları ve yatırımı özendirici önlemleri nedeniyle köyle
birkaç büyük kent arasında engellerin oluşması ve aşamalı göçün başlaması,
iii. Türkiye’de göç veren bölgelerdeki kentsel yapıların kırsal özellik taşıması,
iv. 1960’lı yıllarda başlayan dış göçe katılanların, gelirlerini göç ettikleri bölgelere
transfer etmeleri, ancak zaman içinde, bunların hem tasarruflarını daha iyi
değerlendirmek, hem de çocuklarını daha iyi yetiştirmek için aşamalı göçe
katılmaları,
152 Oktik, a.g.e., s. 84. 153 Mümtaz Peker, “Türkiye’de Đçgöçün Değişen Yapısı”, 75 Yılda Köylerden Şehirlere, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Đstanbul, 1999, s. 295. 154 Hayati Doğanay, “Türkiye’de Đçgöçler Sorunu ve Başlıca Sonuçları”, T.C. Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu, Türkiye Aile Yıllığı, Ankara, 1991, s. 70.
91
v. Az nüfuslu kentsel yerleşmelerdeki sermaye sahiplerinin, bir üst denetim
merkezindeki olanakları değerlendirme arzusu ile kent-kent göçüne katılmaları.
Bir taraftan kentsel nüfus doğal nüfus artışıyla artarken, diğer yandan da kırsal
kesimdeki hızlı doğal nüfus artışı göç yoluyla kentsel nüfusa baskı yapmaktadır.
Türkiye’de göçün büyük kentlere doğru olması, kentleşmenin bir özelliğidir.
Kentleşme yurt düzeyinde dengeli bir şekilde dağılmak yerine, büyük yerleşme
merkezlerine yönelmektedir. Yığılma, genellikle 100.000 ve daha fazla nüfusu olan
kentlere doğru olmaktadır.155 Göçün bu şekilde yığılmalara neden olması, bölgeler
arasında farklılıklara yol açmaktadır. Bölgelerarası farklılıklar, Türkiye’de
kentleşmenin belirgin bir özelliğidir. Bazı bölgeler arasında, hem büyük kentlerin
dağılışı, hem de genel olarak kentleşme durumu ve hızı bakımından görülen farklar
oldukça dikkat çekicidir.
Tablo-20: Türkiye Kır-Kent Ayrımında Bölgesel Nüfus Değişimleri
1990 Genel Nüfus Sayımı Sonuçları (bin kişi)
2000 Genel Nüfus Sayımı Sonuçları (bin kişi)
2007 Genel Nüfus Sayımı Sonuçları (bin kişi) Bölgeler
Toplam Şehir Kırsal Toplam Şehir Kırsal Toplam Şehir Kırsal
Marmara 13295 10350 2945 17351 13739 3611 20724 16773 3951
Ege 7594 4344 3250 8953 5517 3435 9299 6246 3052
Akdeniz 7026 4051 2974 8723 5239 3484 9024 5890 3134
meşrulaştırma ve bu alanlara minimum altyapı sağlama sorunlarıyla karşı karşıya
kalmıştır.158 Göçmenlerin kent merkezi dışında yerleşerek kendine özgü bir kamusal
ortam yaratması, saçaklanma olarak da tanımlanan kent topraklarının kent hukuku
dışında üretilmesi sürecini de beraberinde getirmiştir.159 Kent çevresinde kaçak
157 Türk Tarih Vakfı, Türkiye’de Đç göç: Sorunsal Alanları ve Araştırma Yöntemleri, Bolu, 1998, s. 78. 158 Đlhan Tekeli, Belediyecilik Yazıları (1976-1991), IULA-EMME Yayını, Đstanbul, 1992, s. 133. 159 Mübeccel Kıray, Kentleşme Yazıları, Bağlam Yayıncılık, Đstanbul,1994, s. 160-164.
93
yapıların toplanmasıyla, genellikle hazine arazileri üzerine kurdukları gecekondu
mahalleleri, 1980’lerin sonlarında göçmen belediyelikleri olarak tanımlanabilecek
büyük yerleşim birimlerine dönüşmüştür. Bu bağlamda, 1950 sonrasında Türkiye
gündemine girmeye başlayan ve 1990’lara gelindiğinde, artık ülkenin sosyal, hukuki,
siyasal ve ekonomik yapısını doğrudan etkileyebilecek ölçülere varan
gecekondulaşma, en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir.160
Kentleşme ile ekonomik kalkınma arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Sanayileşmiş ülkelerde sanayinin kentlerde yarattığı çekim, kırda serbest bıraktığı
işgücü ile dengedeyken, Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde kentin çekim gücüyle,
kırdan serbest bırakılan işgücü arasında ciddi bir dengesizlik olduğu görülmektedir.
Bu dengesizlik, kentleşmenin düzensiz ve sağlıksız biçimde gerçekleşmesinin de
temel nedenlerinden biridir.161 Türkiye’de kentleşme büyük kentlerin daha çok
büyümelerine neden olmaktadır.
160 Atakan Okutan, Türkiye’de Kentleşme ve Siyasal Yapı, Türk Demokrasi Vakfı, Ankara, 1995, s. 38. 161 Erol Demir, “Banliyöleşme ve Kent Đçi Göç: Ankara’nın Đki Toplu Konut Banliyösünün Karşılaştırılması”, Toplum ve Göç, DĐE Yayını, Ankara, 1997, s. 163.
III. BÖLÜM: KOCAELĐ ĐMALAT SANAYĐ PROFĐLĐ
3.1. Kocaeli Đli Ekonomik ve Sosyal Yapısı
Kocaeli, Marmara Bölgesi’nin doğusunda, Đstanbul ve Sakarya illeri arasında,
Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir kavşak konumundadır. Kuzeyinde Karadeniz,
güneyinde ise Marmara Denizi bulunmaktadır. Yüzölçümü, 3.968 km2’dir.
Đl, sanayi sektöründen sonra önem arz eden hizmetler sektörü ve özellikle de
ticaret, ulaşım, haberleşme alanlarında büyük gelişme göstermiştir. Avrupa ve Orta
Doğu’ya yapılmakta olan kara ve demiryolu taşıyıcılığın yanı sıra, limanların
kullanımı da önemli boyutlara ulaşmıştır. Đstanbul’a 85 km. mesafede bulunan
Kocaeli’de, 5’i kamu limanı ve 35 özel iskele ile deniz ulaşım olanakları mevcuttur.
Uluslararası bir fuar merkezi, Kartepe kış turizmi, tracking, Đzmit Körfezi,
Sapanca Gölü, Karadeniz kıyılarında bulunan Kefken ve Kerpe ile Kocaeli, aynı
zamanda bir turizm kentidir. Av turizmi açısından çok elverişli bir konuma sahiptir.
Đl’de bulunan 34 adet stadyum, 3 spor salonu, 2 kapalı yüzme havuzu, 1 otomobil
pisti, 4 yelken- kürek parkuru ve 7 tenis kortu ile birçok spor aktivitesi bir arada
yapılabilmektedir.162 Yüzölçümü bakımından küçük olmasına rağmen, doğal plajları,
yaylaları, tarihi eserleriyle turizm bakımından oldukça gelişmiştir. Tiyatrolar,
sinemalar, kültür merkezleri, sanatçı toplulukları, basın, sanatsal ve kültürel
yayınlarla Kocaeli, çağdaş bir kenttir.
3.1.1. Nüfus
22 Ekim 2000 tarihinde yapılan 14. Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre,
Türkiye nüfusu 1990 yılına göre % 20,06 oranında artış göstererek 67 milyon 844
bin 903 kişiye ulaşırken, Kocaeli’nin genel nüfusu 1 milyon 206 bin 85 kişi olarak
tespit edilmiştir. 1990 yılına göre yıllık nüfus artış hızı % 2,7 olan Kocaeli’nin
yüzölçümü 3.625,29 km²’dir. Đlde nüfus yoğunluğu bakımından 1990 yılında, km²’ye
255 kişi düşerken, bu değer 2000 yılında 334 kişiye yükselmiştir.
Kaynak:**http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitimapp/adnks.zul, *http://www.dpt.gov.tr/bgyu/bgr/dg/nufus.htm; Erişim: 10.02.2008. 1990-2000 döneminde şehir nüfusunun yıllık nüfus artışı % 0,25 olarak
gözlenmektedir. 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, merkez ilçe Đzmit’in yıllık
nüfus artış oranı ‰ 19,26’dır. Söz konusu dönemde yıllık nüfus artışının en yüksek
olduğu ilçe merkezi ‰ 49,53 ile Gebze’dir. Bu ilçe merkezini, yıllık nüfus artış hızı
‰ 33,64 olan Derince, ‰ 19,26 ile Đzmit ve ‰ 18,91 ile Karamürsel izlemektedir.
2000 genel nüfus sayımı ve 2007 adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına göre,
2000-2007 dönemi boyunca Kocaeli nüfusu, toplamda % 19,22 oranında artmıştır.
Nüfusun en fazla oranda arttığı ilçe merkezleri, sırasıyla, % 23,54 ile Gebze, % 22,65
ile Gölcük, % 20,57 ile Derince, % 20,06 ile Đzmit ve % 17,08 ile Körfez’dir.
Kandıra nüfusu takip eden 7 yıllık dönem boyunca % 9,72 oranında azalmıştır.
Karamürsel nüfusu % 0,67’lik bir artışla durağan bir yapı sergilemektedir.
Tablo-22: Yıllar Đtibariyle Yerleşim Birimlerine Göre Toplam Nüfus (kişi)
(Kişi) (Yüzde) Yıllar Kesim
Kocaeli Marmara Bölgesi Türkiye Kocaeli
Marmara Bölgesi Türkiye
Toplam 920.255 13.295.878 56.473.035 100 100 100 Şehir 579.681 10.350.307 33.656.275 62,99 77,85 59,60
1990 Köy 340.574 2.945.571 22.816.760 37,01 22,15 40,40 Toplam 1.206.085 17.351.417 67.844.903 100 100 100 Şehir 722.905 13.739.470 44.109.336 59,94 79,18 65,01
2000 Köy 483.180 3.611.947 23.735.567 40,06 20,82 34,99 Toplam 1.437.926 20.724.950 70.586.256 100 100 100 Şehir 894.242 16.773.292 49.747.859 62,19 80,93 70,48
2007 Köy 543.684 3.951.658 20.838.397 37,81 19,07 29,52
DPT tarafından 1996 yılında, illerin sosyoekonomik gelişmişlik indeksi
sıralamasında Kocaeli; Đstanbul, Đzmir ve Ankara’dan sonra 4. sırada gelmektedir.
DPT tarafından 2003 yılında tekrarlanan çalışma sonuçları Kocaeli için, 1996
yılındaki sonuçlarla benzerlik göstermektedir.163 Aynı araştırmaya göre; Kocaeli,
Đstanbul, Đzmir, Ankara ve Bursa, birinci derecede gelişmiş iller grubuna dahil
olmaktadır. Kocaeli ve Bursa kendilerine özgü içsel özellikler taşımakla beraber,
Đstanbul metropolitan bölgesinin hinterlandında yer alarak Đstanbul’un sanayi
yayılma alanı özelliği taşımaktadırlar.
3.1.2. Kişi Başına GSYĐH Kocaeli’de 1990 yılında 6992 dolar olan kişi başına GSYĐH, 1990-2001
döneminde dalgalı bir seyir izlemekle birlikte mutlak olarak azalmıştır. Ele alınan
dönemde, kişi başına GSYĐH yıllık ortalama 7072 dolar seviyesindedir.
Tablo-24: Kocaeli’de Kişi Başına GSYĐH ve Değişim Oranı Yıllar 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Değer (dolar) 6.992 6.951 7.274 7.947 5.924 7.349 7.096 7.882 7.501 6.236 7.556 6.165
Türkiye Đş Kurumu Kocaeli Đl Müdürlüğü verilerine göre, 2001, 2005 ve 2006
yılları işe yerleşme oranının en fazla olduğu yıllardır. 2006 yılında iş başvurusu
yapanların % 19’u işe yerleşirken, bu yılda toplam iş başvuru adedinin, 2005 yılına
göre % 11 oranında düştüğü görülmektedir.
Tablo-25: Yıllar Đtibariyle Kocaeli’de Đş Başvurusu ve Đşe Yerleşme
Yıllar 2000 2001 2002 2003 2004 2005
Đşe Başvuran Sayısı 18077 18288 18493 24217 28.303 24.729Đşe Yerleştirilen Sayısı 2757 2252 1375 2479 4009 5369Đşe Yerleşme Oranı % 15,25 27,17 7,44 10,24 14,16 21,71Kaynak: ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2006, Yayın No: 2007/7, Kocaeli, s. 42; ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2005, Yayın No: 2005/7, Kocaeli, s. 12.
Kocaeli 2000 yılı toplam istihdamın % 52’sini ücretli kesim oluşturmaktadır.
Gerek Kocaeli’de, gerekse Marmara Bölgesi’nde bu pay, Türkiye’deki ücretli
çalışanların toplam istihdama oranından daha yüksektir. Đstihdam edilen nüfusta
kadınların % 25’i, erkeklerin ise % 67,3’ü ücretli olarak çalışmaktadır. Kadınların %
0,6’sı, erkeklerin % 2,9’u işveren pozisyonundadır. Đstihdam edilen kadın
nüfusunun % 68’i, erkeklerin sadece % 9’u ücretsiz aile işçisi olarak
çalışmaktadır.164 Kocaeli’de ücretli çalışan kadınların toplam istihdama oranı,
Marmara Bölgesi ve Türkiye’deki oranın altındadır.
Tablo-26: Kocaeli, Marmara Bölgesi ve Türkiye Đstihdam Göstergeleri, 2000
DEĞĐŞKEN Kocaeli Marmara Bölgesi Türkiye
Tarım Đş Kolunda Çalışanların Top. Đstihdama Oranı 39,04 25,33 48,38
Sanayi Đş Kolunda Çalışanların Top. Đstihdama Oranı 20,32 25,67 13,35
Ticaret Đş Kolunda Çalışanların Top. Đstihdama Oranı 9,21 14,28 9,67
Mali Kurumlar Đş Kolunda Çalş. Top. Đstihdama Oranı 2,71 5,39 3,11
Ücretli Çalışanların Toplam Đstihdama Oranı 52,84 62,23 43,52
Ücretli Çalışan Kadınların Toplam Đstihdama Oranı 8,53 14,68 8,81
ĐST
ĐHD
AM
(%
)
Đşverenlerin Toplam Đstihdama Oranı 2,16 4,29 2,61 Kaynak: DPT, Đllerin Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, Yayın No: 2671, Ankara: 2003, s. 202.
3.1.4. Eğitim
164 DPT, ‘‘Temel Ekonomik Göstergeler’’ www.dpt.gov.tr/bgyu Erişim: 03.02.2007.
99
Kocaeli’de 2000 yılında % 92,04 olan okur yazar oranı, Türkiye ortalamasının
üstündedir. Aynı şekilde, okur yazar kadın nüfusun toplam kadın nüfusa oranı %
87,13 ile % 80,62 olan Türkiye ortalamasından yüksektir. Üniversite mezunlarının
22+ yaş nüfusa oranı % 7,60 ile % 8,42 olan Türkiye ortalamasının biraz altında
kalmaktadır. Đlkokullar okullaşma oranı % 109,36 ile % 98,01 olan Türkiye
ortalamasının epey üstündedir. Lise okullaşma oranı % 39,15 ile % 36,92 olan
Türkiye ortalamasının üstündedir. Asıl dikkat çeken nokta, mesleki ve teknik lise
okullaşma oranıdır. Bu oran % 33,84 ile % 20, 49 olan Türkiye ortalamasının çok
üstündedir.165 Bu gösterge, sanayisi gelişmiş bir il olan Kocaeli için, sanayide ihtiyaç
duyulan ara eleman ihtiyacının giderilmesinde önem teşkil etmektedir. Gelişen
sanayi, beraberinde mesleki alanda uzmanlaşmayı ve lise düzeyinde teknik eğitimin
gelişmesine sebebiyet vermektedir. Marmara Bölgesi ortalamasının da üstünde olan
mesleki ve teknik liseler okullaşma oranı, Kocaeli sanayisi için bir avantaj teşkil
etmektedir. Kocaeli’nin sanayi açısından gelişmesinin bir sonucu olarak bölgede
birçok teknik lise ve meslek lisesi mevcuttur.
Tablo-27: 2003-2007 Dönemi Kocaeli’de Eğitim
Dönem Öğrenci Sayısı 2003-2004 (*) 240010 2004-2005 (*) 258817 2005-2006 (**) 277817 2006-2007 (**) 284605 Kaynak: ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2006, Yayın No: 2007/7, Kocaeli, s. 20; ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2005, Yayın No: 2005/7, Kocaeli, s. 3. (*) Okul Öncesi Eğitim,
2004-2005 eğitim-öğretim yılında, her 585 öğrenciye bir okul ve her 23
öğrenciye bir öğretmen düşmektedir. 2005-2006 eğitim-öğretim yılında, öğrenci
sayısı bir önceki yıla göre % 2,45 oranında artarken, okullar genelinde 27 öğrenciye
bir öğretmen düşmüştür. Bu oran 2006-2007 eğitim-öğretim döneminde
değişmemiştir.
Kocaeli Üniversitesi’nde 2007 yılında, 10 fakülte, 5 yüksekokul, 1 devlet
konservatuarı, 18 meslek yüksek okulu ve 3 enstitü mevcuttur. Üniversite
bünyesinde 2005-2006 eğitim-öğretim yılında 45783 öğrenci öğretim görmüşken,
2007 Şubat ayında öğrenci sayısı 50325’e ulaşmıştır. 2007 itibariyle, Kocaeli
165 DPT, ‘‘Temel Ekonomik Göstergeler’’, a.g.e.
100
Üniversitesi’nde, 168 profesör, 92 doçent, 448 yardımcı doçent, 294 öğretim
görevlisi, 168 okutman, 693 araştırma görevlisi, 24 uzman olmak üzere toplam 1887
akademik personel görev yapmaktadır.
3.1.5. Sağlık
Kocaeli’de 9 devlet hastanesi, 1 üniversite uygulama ve araştırma hastanesi, 9
özel hastane olmak üzere toplam 19 hastane ve 105 sağlık ocağı ile 3 verem savaş
dispanseri, 6 adet tek branşlı tıp merkezi, 8 adet tıp merkezi ve 24 adet özel
poliklinik bulunmaktadır.
Tablo-28: Kocaeli’de Sağlık Bakanlığı’na Bağlı Sağlık Personeli Sayısı Sağlık Personeli 2005 2006 Uzman Hekim 917 952 Asistan 273 276 Pratisyen Hekim 537 565 Diş Hekimi 307 325 Eczacı 359 374 Hemşire 1688 1982 Ebe 746 776 Sağlık Teknisyeni 872 974 Toplam 5699 6224 Kaynak: ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2006, Yayın No: 2007/7, Kocaeli, s. 33.
Kocaeli’de hastanede doğum oranında 2000 yılından 2006 yılına % 2,4 oranında
artış olduğu görülmektedir. Bebek ölüm oranı, 2000-2006 döneminde genel olarak
düşme eğilimi gösterirken, anne ölüm oranı 2000 yılındaki % 0,13 olan düzeyinden,
2006 yılında % 0,35’e yükselmiştir.
Tablo-29: Kocaeli’de Seçilmiş Demografik Göstergeler (2000-2006)
Yıllar Bebek Ölüm ‰ Anne Ölüm ‰ Kaba Ölüm ‰ Hastanede Doğum
2004 8,5 10,9 3,2 97,7 2005 6,9 31,4 3,2 98,1 2006 8 35 3,4 98,4 Kaynak: ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2006, Yayın No: 2007/7, Kocaeli, s. 37.
3.1.6. Refah Göstergeleri
Refah göstergeleri incelendiğinde, on bin kişiye düşen özel otomobil sayısı
Türkiye ortalaması ile benzerlik gösterirken, fert başına elektrik tüketim miktarı
Marmara Bölgesi’nin 2, Türkiye’nin 4 katı bir değere sahiptir. 2000 yılından 2005
yılına kadar yeşil karta sahip kişi sayısı % 11 oranında azalırken, 2006 yılında % 17
oranında artmış ve 92.099 kişiye ulaşmıştır.166 Bu artış Kocaeli’de sosyal
hizmetlerde katedilen mesafenin bir göstergesi niteliğindedir.
Tablo-30: Kocaeli Seçilmiş Refah Göstergeleri (2000)
DEĞĐŞKEN Kocaeli
Marmara Bölgesi
Türkiye
Kırsal Nüfus Başına Tarımsal Kredi Miktarı (YTL) 16 102 138 Fert Başına Sınai, Ticari ve Turizm Kredileri Miktarı (YTL) 776 859 392
Fert Başına Belediye Giderleri (YTL) 157 121 82 Fert Başına Genel Bütçe Gelirleri (YTL) 3 358 1146 464 Fert Başına Gelir ve Kurumlar Vergisi Miktarı (YTL) 299 366 165 Fert Başına Kamu Yatırımları Miktarı (YTL) 503 277 248
MA
LĐ
GÖ
ST
ER
GE
LE
R
Fert Başına Teşvik Belgeli Yatırım Tutarı (YTL) 5 042 4772 2668 Onbin Kişiye Düşen Özel Otomobil Sayısı (Adet) 637 876 652 Onbin Kişiye Düşen Motorlu Kara Taşıtı Sayısı (Adet) 968 1234 1056 Fert Başına Elektrik Tüketim Miktarı (Mws) 4,65 2 1 Fert Başına Telefon Kontör Değeri (Adet) 2 261 3045 1852
RE
FA
H
Yeşil Karta Sahip Nüfus Oranı (%) 7,29 6 15 Kaynak: DPT, Đllerin Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, Yayın No: 2671, Ankara: 2003, s. 202.
166 ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2006, Yayın No: 2007/7, Kocaeli, s. 36.
102
Kocaeli’de fert başına belediye giderleri, Marmara Bölgesi ve Türkiye’nin
üstündedir. Kocaeli için dikkat çekici bir diğer nokta, fert başına genel bütçe
gelirlerinin oldukça yüksek oluşudur. 2000 yılı verilerine göre fert başına kamu
yatırım miktarı Marmara Bölgesi ve Türkiye’dekinin iki katı kadardır. Fert başına
gelir açısından 1997’den beri ülke genelinde birinci sırada yer alan Kocaeli, Türkiye
ortalamasının yaklaşık iki buçuk katı kişi başı gelire sahiptir. Genel bütçe ve vergi
gelirlerine katkısı bakımından da Kocaeli % 17,41 ile Türkiye sıralamasında 2. sırada
yer almaktadır. Kocaeli’nin 2000 yılında toplam GSYĐH’dan aldığı pay % 4,55 iken,
Marmara Bölgesi’nin toplam GSYĐH içindeki payı, aynı yıl % 37,04’tür.
Tablo-31: Kocaeli'de Vergi Tahakkuk ve Tahsilat Oranları (2001-2006, Bin YTL)
Yıllar 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Tahakkuk 6.712.800 11.103.004 14.578.135 15.152.139 18.228.002 21.224.943 Tahsilat 6.495.870 10.828.820 14.261.523 14.820.082 17.863.092 20.491.980 Oran % 97 98 98 98 98 97 Kaynak: ĐTO, Rakamlarla Kocaeli 2006, Yayın No: 2007/7, Kocaeli, s. 45.
Kocaeli’de 2001-2006 dönemi vergi tahsilat oranı, yıllık ortalama % 98
düzeyinde gerçekleşmiştir. Türkiye’de 2006 yılı vergi gelirlerinin % 12,4’lük bölümü
Kocaeli ilinden karşılanmıştır.
3.1.7. Finans
Kocaeli’de 2000 yılında 129 banka şubesi mevcutken, 2007 yılında banka şubesi
sayısı 140’a çıkmıştır.167 Đl’de toplam mevduat, 2003-2006 döneminde genel olarak
yükselme eğilimi göstermektedir. Kredi kullanımında 2004 yılında % 76 oranında
artış görülmekle birlikte, 2006 yılında toplam banka kredileri nispeten gerilemiştir.
Tablo-32: Kocaeli Toplam Banka Kredisi ve Mevduatı (2003-2006)
Kocaeli 561 4,96 61.058 5,59 5.613.929.282 13,74 2001 Türkiye 11.293 100 1.092.141 100 40.848.742.401 100
Kaynak: TUĐK, 1927 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 1964 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 1973 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 1981 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 1996 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 2001 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara. (1927 yılı verileri, sanayi ve ticaret işletmeleri şeklindedir.)
3.2.1. Üretim
Kocaeli imalat sanayi üretiminin Türkiye imalat sanayi içindeki payı 1996-2001
döneminde sırasıyla, % 12.25, % 12.56, % 12.25, % 11.08, % 11.72 ve % 12.74’tür.
2001 yılında Türkiye tüketim malı üretiminin % 2,82’si, aramalı üretiminin %
22,03’ü ve yatırım malı üretiminin % 10,23’ü Kocaeli imalat sanayi tarafından
üretilmiştir.178 Kocaeli imalat sanayi üretiminde, çeşitli sektörlerin ağırlıkları
ayrıntısıyla değerlendirilecektir.
3.2.1.1. Sektörel Bazda Kocaeli Đmalat Sanayi Üretimi
Kocaeli’nin 2001 yılında Türkiye imalat sanayindeki payı, alt sektörler
bağlamında incelendiğinde, % 27,30’luk payla birinci sırada gelen kimya sanayini, %
20,68 ile metal ana sanayi, % 19,95 ile metal eşya sanayi, % 12,34 ile taşıt araçları
sanayi, % 9,67’lik payla taşa ve toprağa dayalı sanayi ve % 8,64’lük payla elektrikli
cihaz sanayinin izlediği görülmektedir.179 Kocaeli imalat sanayinde 1997 yılında
ağırlıklı sektör konumunda olan kimya sanayinde üretim, 1997-2001 döneminde
düşük bir gelişme hızı göstermiş ve toplam üretim içindeki payı nisbeten düşmüştür.
Buna karşılık, metal eşya ve metal ana sanayi üretim payları, 1997-2001 döneminde
artış göstermiştir. Đzlenen dönemde üretimde en büyük daralma yaşayan sektör,
makine sanayi olmuştur. Taşa ve toprağa dayalı sanayi ve elektrikli cihaz sanayi,
üretim paylarını koruyan sektörler arasındadır. 2000 krizinden sektörel anlamda en
büyük darbeyi alan kesim makine sanayi olmuştur.
178 TUĐK, Yıllık Đmalat Sanayi Đstatistikleri 2001, s. 5-128.
179 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi Üretimi, Kocaeli Sanayi Odası Yayını, 2001, ss. 7-8.
110
DPT’nin ‘‘Đllerde Öne Çıkan Sanayi Sektörleri’’ başlıklı araştırmasına göre,
Kocaeli’nde, plastik ve kauçuk ürünleri imalatı, başka yerde sınıflandırılmamış
makine ve teçhizat imalatı, ana metal sanayi ve metalik olmayan diğer mineral
ürünlerinin imalatı öne çıkmaktadır.180 Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı, özel sektör
işgücü verimliliği, il sanayi ve ticaret odalarının tercihleri, ihracat yoğunlaşma oranı,
tamamlanan teşvik ve sermaye yatırımları göstergelerinin her birinde öne çıkmıştır.
Bu sektörde verimlilik, Türkiye ortalamasının üstündedir.
Tablo-36: Kocaeli Đmalat Sanayinde Ağırlıklı Sektörler ve Sektörlerin Gelişme Hızları: 1997- 2001 (Cari Fiyatlarla % Olarak)
Gıda Sanayi 48.680.411 135.140.697 128.928.729 205.542.733 557.698.011
Dokuma, Deri 56.794.268 59.101.668 91.511.371 138.179.217 484.562.845 Ara Toplam 105.474.679 194.242.365 220.440.100 343.721.950 1.042.260.856
ARA MALLARI Orman Ürünleri Mobilya San. 16.262.134 26.339.530 49.749.580 72.722.865 136.777.775 Kağıt, Kağıt Ürünleri Sanayi 31.317.364 51.424.532 61.719.704 123.384.088 174.635.157
Kimya Sanayi 1.260.235.224 1.867.147.050 2.431.791.446 4.314.923.924 8.519.038.606 Taşa, Toprağa Dayalı Sanayi 71.269.262 109.442.369 162.348.703 253.232.430 474.991.714
Metal Ana San. 291.566.756 449.544.232 617.034.804 979.340.795 1.701.499.052 Ara Toplam 1.670.650.740 2.503.897.713 3.322.644.237 5.743.604.102 11.006.942.304
YATIRIM MALLARI
Metal Eşya 86.464.706 152.815.202 243.333.616 398.806.536 562.980.113
Makine Sanayi 101.000.925 156.178.008 238.040.936 273.367.728 182.649.814
181 Đsmet Engin Maybek, 2005 Yılı Taşıt Araçları ve Yan Sanayi Sektör Raporu, Bursa: Uludağ Đhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği Yayını, 2006, s. 4.
112
Elektrik Alet ve Cihazları Sanayi 58.134.611 140.046.084 159.193.871 253.587.749 486.950.856
Taşıt Araçları S. …… 218.454.564 291.920.892 691.022.945 780.307.153
Ara Toplam 245.600.242 667.493.858 932.489.315 1.616.784.958 2.012.887.936
TOPLAM 2.021.725.661 3.365.633.936 4.475.573.652 7.704.111.010 14.062.091.096
Kaynak: KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi Üretimi, Kocaeli Sanayi Odası Yayını, 2001, ss. 9-10’dan düzenlenmiştir.
Kocaeli imalat sanayinde 1997-2001 dönemi tüketim malları üretimi sürekli
olarak artmış ve 2001 yılında 1997 yılındaki üretim değerinin yaklaşık 10 katı bir
üretim düzeyine ulaşmıştır. Benzer şekilde, söz konusu dönemde imalat sanayi ara
malı üretimi, sürekli olarak artmıştır. Kocaeli imalat sanayi, 2001 yılında yatırım
malı üretimini bir önceki yıla göre 1,2 kat, 1997 yılına göre ise 8,2 kat arttırmıştır.
Bu üretim artışları, imalat sanayi toplam üretim tutarını 1997 yılındaki 2,02 milyar
YTL düzeyinden, 2001 yılında 14,06 milyar YTL düzeyine taşımıştır.
Sektörel olarak 1997-2001 dönemi değerlendirildiğinde, gıda sanayinde 1998
yılında gerçekleşen yüksek oranlı üretim artışına karşılık, 1999 yılında üretimde
azalma gerçekleşmiş, 2000 yılında yükselişe geçen toplam üretim miktarı, 2001
yılında 2 katına ulaşmıştır.
Dokuma ve deri sanayi üretimi 2001 yılında, bir önceki yıla göre 3,5 ve 1997
yılına göre ise 8,6 kat artmıştır. Orman ürünleri sanayinde 2001 yılında bir önceki
yıla göre üretim artış oranı % 88 iken, 1997 yılına göre üretim miktarı 8,5 kat artış
göstermiştir.
Kağıt ve kağıt ürünler, kimya, taşa ve toprağa dayalı sanayi ve metal ana sanayi
kollarında üretim, 1997-2001 dönemi boyunca sürekli olarak artmıştır. Đmalat sanayi
aramalı üretimi içinde kimya sanayinin payı, bütün dönem boyunca yüksektir.
Aramalı üretiminde ağırlıklı üretim yapılan sektör bakımından kimya sanayini, metal
ana sanayi izlemektedir.
Tablo-37’de görüldüğü gibi metal eşya, elektrikli cihaz, taşıt araçları ve makine
sanayi üretiminde 1997-2001 döneminde sürekli bir artış eğilimi vardır. Makine
sanayi kolunda 1997-2000 döneminde toplam imalat sanayi üretim artışı, yatırım
malı sınıfındaki diğer sektörlere göre sınırlı bir oranda seyretmiş ve 2001 yılında bu
sektörün üretim miktarında düşüş yaşanmıştır. Elektrikli alet ve cihaz sanayi kolunda
113
üretim miktarı, 2001 yılında 1997 yılına göre 8,7 kat artmıştır. Kocaeli’de katma
değeri yüksek ve teknoloji-yoğun işkollarının ağırlıklı oluşu dikkati çekmektedir.
Đstanbul merkezli sanayinin yeni mekan taleplerine göre şekillenmiş olsa da, Kocaeli
‘‘sanayi kümelenme’’ alanı olarak ortaya çıkmaktadır.
3.2.1.1.1. Seçilmiş Teknik Göstergelere Göre Kocaeli Đmalat Sanayi Üretimi
Tablo-38 incelendiğinde, 2001 yılı için Kocaeli imalat sanayi kuruluşlarının,
Türkiye toplam çevirici güç kapasitesinin % 8,98’ini, yıl içerisinde sabit sermayeye
yapılan gayrisafi ilaveler toplamının %12,68’ini, girdinin % 12,16’sı, çıktının %
12,75’i ve toplam katma değerin % 13,74’ünü oluşturduğu görülmektedir.
Kocaeli’de imalat sanayi girdisinin, çıktıya oranı % 95’tir. Girdi-çıktı oranı kamu
kesiminde 1,03 iken, özel kesimde 0,97’dir. Kamu kesiminde yaratılan katma değer
özel kesimde yaratılan katma değerden fazladır.
Tablo-38: Seçilmiş Teknik Göstergeler Bakımından Kocaeli Đmalat Sanayi (2001, %)
YTL-(Oransal Olarak)
SEKTÖRLER (Rev. 2- Kocaeli)
Yılda Çalışılan Đşçi-Saat Toplamı
Yıl Sonunda Kurulu Olan
Toplam Çevirici Güç Kapasitesi
Sto
k D
eğiş
mes
i
Sabit Sermayeye Yıl Đçinde Yapılan Gayri Safi Đlaveler
Gir
di
Çık
tı
Kat
ma
Değ
er
Toplam 5,51 8,98 9,40 12,68 12,16 12,75 13,74 Kamu 3,67 2,75 15,10 28,71 27,51 26,50 25,39
Kocaeli Đmalat Sanayi Özel 5,71 10,98 8,97 10,70 9,50 9,78 10,30
Toplam 2,77 3,12 2,42 0,58 2,67 2,87 3,21 Kamu 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
31 Özel 3,76 4,39 2,92 0,75 3,27 2,87 4,74 Toplam 0,87 1,83 4,34 12,61 2,12 2,27 2,56 Kamu 0,51 0,00 2,99 0,00 0,02 0,57 1,61
32 Özel 0,87 1,89 4,35 12,61 2,13 2,28 2,56 Toplam 7,80 8,34 20,27 1,45 19,03 19,64 20,87 Kamu 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
33 Özel 7,87 8,38 20,30 1,45 19,03 19,65 20,88 Toplam 8,53 7,59 5,87 1,77 4,97 54,82 6,41 Kamu 25,09 0,19 2,32 2,40 17,51 14,77 10,44
34 Özel 4,00 11,77 6,89 1,75 3,87 4,62 6,00 Toplam 17,11 23,25 25,23 37,15 24,76 27,30 31,33 Kamu 14,72 16,19 33,61 55,86 41,26 41,12 40,95
35 Özel 17,54 25,89 23,05 28,42 15,70 18,04 22,60 36 Toplam 8,70 7,34 8,74 10,68 10,36 9,67 8,98
114
Kamu 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 Özel 8,87 7,39 8,89 10,69 10,50 9,78 9,07 Toplam 11,94 9,58 24,66 21,00 22,24 20,68 16,96 Kamu 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
37 Özel 17,22 23,81 24,77 22,92 26,07 25,86 25,22 Toplam 7,19 8,64 6,43 4,63 10,95 10,23 8,88 Kamu 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
38 Özel 7,64 9,25 6,64 4,90 11,20 10,45 9,18 Toplam 1,95 2,23 1,12 0,28 0,66 0,62 0,54 Kamu 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00
39 Özel 1,97 2,28 1,12 0,28 0,66 0,62 0,55
Kaynak: TUĐK, Yıllık Đmalat Sanayi Đstatistikleri 2001, ss. 125-165-167. (ISIC. Rev. 3, Rev. 2 şeklinde yeniden sınıflandırılmıştır.)
Yılda çalışılan işçi-saat toplamı göstergesi, işyerinde çalışılan gün sayısı, günlük
ortalama çalışma saati ve çalışanlar ortalamasının çarpılmasıyla elde edilmektedir.182
Buna göre, Kocaeli imalat sanayinde yılda çalışılan işçi-saat toplamı Türkiye imalat
sanayindekinin % 5,51’ine denk düşmektedir. 2001 yılında Kocaeli imalat sanayi
kamu kesiminde çalışılan işçi-saat toplamının Türkiye’deki payı, özel sektör payının
gerisinde kalmaktadır. Yılda çalışılan işçi-saat toplamından aldığı pay bakımından
kimya-kauçuk ve plastik ürünleri imalatı % 17,11’lik pay ile Kocaeli imalat
sanayinde başı çekmektedir. Bu sektörü, metal ana sanayi, kağıt-kağıt ürünleri ve
basım sanayi, orman ürünleri ve mobilya sanayi, metal eşya-makine-teçhizat ve
ulaşım araçları sanayi izlemektedir. Yılda çalışılan işçi-saat toplamından aldığı pay
bakımından Kocaeli’de kamu ve özel sektör ayrımı irdelendiğinde, orman ürünleri ve
mobilya sanayi, metal ana, metal eşya-makine-teçhizat ve ulaşım araçları sanayinde
üretimin tümüyle özel sektör tarafından; kağıt-kağıt ürünleri ve basım sanayi kolunda
üretimin nispeten büyük bölümünün kamu kesimince gerçekleştirildiği; kimya-
kauçuk ve plastik ürünleri sanayi kolunda ise Türkiye imalat sanayinde özel sektörde
çalışılan işçi-saat toplamının % 17,54’ünün Kocaeli’de yerleşik firmalarca
karşılanarak, Türkiye kamu kesiminde çalışılan işçi-saat toplamından alınan payı
Kaynak: KSO, Kocaeli Đmalat Sanayinde 2007 Yılının Dördüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Ekim- Aralık, Yayın No: 2008-1, 2007, s. 3-4; KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Üçüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Temmuz-Eylül, KSO Yayını, 2006, s. 2-5’den derlenmiştir. Kocaeli’de yerleşik sanayi kuruluşlarında 2006 yılı birinci çeyrek için ortalama
kapasite kullanım oranı % 69,42 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran büyük ölçekli
firmalarda % 82,46, KOBĐ’lerde ise % 64,26 seviyelerindedir. 2006 yılının Ocak-
Mart döneminde, bir önceki çeyreğe göre kapasite kullanımı % 7,2 oranında
artarken, bir önceki yılın aynı dönemine göre kapasite kullanımında bir değişiklik
olmamıştır.
2006 yılı üçüncü çeyrek dönemde Kocaeli imalat sanayi firmalarının bir önceki
çeyreğe göre kapasite kullanımı yaklaşık aynı oranında seyrederken, bir önceki yılın
aynı dönemine göre kapasite kullanımında 4 puanlık bir düşüş yaşanmıştır. 2006 yılı
üçüncü çeyrekte firmaların kapasite kullanım oranında bir önceki çeyreğe göre 5
puanlık bir düşüş, geçen yılın aynı dönemine göre ise 8 puanlık artış tespit edilmiştir .
Kocaeli imalat sanayinde kapasite kullanım oranı, 2004 yılı 3. çeyrek ve 2007
yılı 4. çeyrek dönemde en yüksek performansını yakalarken, 2002 yılında kapasite
kullanımı minimum düzeye gerilemiştir. Kapasite kullanım oranı her yıl 1. çeyrekten
4. çeyreğe doğru yükselme eğilimi göstermiştir. 2007 yılında Kocaeli’de yerleşik
firmaların kapasite kullanımı için belirgin bir artış gözlenmiştir.
Ölçeğe göre kapasite kullanımı incelendiğinde, büyük ölçekli firmaların
KOBĐ’lere nispeten daha yüksek kapasitede çalıştıkları dikkati çekmektedir.
KOBĐ’lerin ortalama kapasite kullanım oranı 2006 yılı için % 65 düzeyindeyken, bu
oran 2007 yılında 6 puan artış göstermiştir. Büyük ölçekli firmaların 2005 yılında
ortalama % 77 düzeyinde olan kapasite kullanımı, 2006 yılında yaklaşık 3 puan artış
göstermiş ve 2007 yılında yaklaşık bir puan daha artarak % 80,8’e ulaşmıştır. Büyük
ölçekli firmalar için kapasite kullanım oranının en yüksek olduğu çeyrek dönem,
2007 yılı birinci çeyreğidir.
2005 yılının birinci çeyreğinde, büyük işletmeler ve KOBĐ’lerde kapasite
kullanım oranı, bir önceki çeyreğe göre düşmüştür. Firmalar kapasitedeki azalmaya
sebep olarak; pazarlardaki daralma, finansal yetersizlikler ve girdi maliyetlerinin
119
yükselmesini göstermiştir.186 2004 yılı 4. çeyrekte, hem büyük ölçekli sanayi
kuruluşlarında, hem KOBĐ’lerde kapasite kullanımı bir önceki çeyreğe göre
azalmıştır. Bu düşüş büyük ölçekli firmalarda daha belirgindir. Kapasite kullanım
oranında KOBĐ’ler ve büyük ölçekli sanayi kuruluşlarında gözlenen düşüş eğilimi,
2005 yılı ikinci çeyreğe kadar sürmüştür. 2005 yılı 2. ve 3. çeyrekte, KOBĐ’ler ve
büyük ölçekli sanayi kuruluşlarının kapasite kullanımındaki küçük oranlı artışlar,
2005 yılı dördüncü çeyrekte son bulmuş ve kapasite kullanımı düşüşe geçmiştir. Bir
önceki yılın aynı dönemine göre, KOBĐ ve büyük ölçekli firmaların kapasite
kullanımı hemen hemen aynı seviyelerde kalmıştır.
2005 yılı dördüncü çeyrekte Kocaeli ortalama kapasite kullanım oranı Türkiye
ortalamasına göre nispeten düşük olmasına rağmen, Kocaeli imalat sanayindeki
büyük ölçekli kuruluşların % 25’i, KOBĐ’lerin ise % 34’ü kapasite kullanımını
arttırmıştır.
Türkiye’de 2006 yılı Ocak ayında % 75,5 ve Şubat ayında % 77,3 olarak
gerçekleşen imalat sanayi kapasite kullanım oranı, Mart ayında % 80,8’e ulaşmıştır.
Kocaeli’deki ortalama kapasite kullanım oranı Türkiye ortalaması karşısında düşük
olmasına rağmen, büyük ölçekli kuruluşların % 31’i, KOBĐ’lerin ise % 35’i 2006 yılı
Mart ayı kapasitelerinde artışa gitmişlerdir.187
3.2.1.1.2.1. Sektörlere Göre Kapasite Kullanım Oranı
Kocaeli’de yerleşik firmaların 2005 yılı birinci çeyrekte firmaların üretim
kapasiteleri sektörel olarak incelendiğinde, özellikle metal ana, lastik, taşıt araçları ve
plastik eşya sanayinde kapasite kullanımının yüksek olduğu görülmektedir. Petrol ve
petrol ürünleri sektöründe söz konusu dönemde gözlenen kapasite düşüşü akaryakıt
186 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2005 Birinci Çeyreğindeki Gelişmeler Ocak-Mart, KSO Yayını, 2006, s. 4. 187 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Üçüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Temmuz-Eylül, KSO Yayını, 2006, s. 4.
120
ve türevlerini üreten büyük ölçekli firmalardan değil; sektördeki diğer petrol ve
işgücü bulmadaki yetersizlikler, girdi maliyetlerindeki artış, hammadde yetersizliği,
pazarlama sorunu, enerji ve teknoloji yetersizliği sorunu, değişken talep, tatillerden
dolayı gündeme gelen iş kayıpları, yaz dönemlerinde yıllık izinlerin kullanılması,
yine bu dönemlerde fabrikaların bakıma alınması, Uzak Doğu’dan gelen ithal mallar
şeklinde sıralanmaktadır.189 Kapasite kullanımında artış sebebi olarak, iç ve dış
piyasa talebindeki artış, yeni yatırımlar, yeni ürünler için altyapı oluşturulması,
188 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2005 Birinci Çeyreğindeki Gelişmeler Ocak-Mart, a.g.e., s. 7. 189 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Üçüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Temmuz-Eylül, a.g.e., s. 3.
121
fabrikalardaki bakım onarım faaliyetleri, yeni proje ve yeni makine yatırımları
sayılmaktadır.
3.2.1.1.3. Đmalat Sanayinde Đç Satışlar
Türkiye’de Đlk 1000 ihracatçı firma içinde yer alan Kocaeli firmalarının iç satış
tutarlarına 2004 yılı için oransal olarak bakıldığında, Türkiye iç satış toplamının %
30’u Kocaeli’de yerleşik imalat sanayi firmaları tarafından gerçekleştirilmektedir.
Firmaların % 30’luk dilim içindeki sektör payları, gıda üretimi için % 1, orman
ürünlerinde % 1, kimya ürünlerinde % 3, petrol ve sınai gazlar için % 21, lastik
üretiminde % 9, plastik eşya ürünleri için % 1, taş toprağa dayalı sanayi kolu için %
1, ana metal sanayi için % 5, metal eşya sanayinde % 2, otomotiv sanayinde % 30,
elektrik cihaz üretiminde % 4, bunların dışındaki üretim için ise % 1,2’dir. 190
2005 yılının ilk çeyreğinde Kocaeli imalat sanayi firmalarının % 26’sı iç
satışlarında artış gerçekleştirirken, 2005 yılının üçüncü çeyreğinde iç satışlarda artış
gösteren firma oranı % 28’e ulaşmıştır. 2006 yılı için firmaların % 37’si iç satış
tutarını arttırırken, 2006 yılının ikinci çeyreğinde imalat sanayi üretimi yapan her
100 firmanın 45’i iç satış toplamında artış gerçekleştirmiştir. 2006 yılında iç
satışlarında artış gösteren firmalar için artış nedenleri olarak; yatırımların artması,
mevsimsel yükselişler ve talepteki yükselme olarak sıralanmaktadır.191
3.2.1.1.4. Kocaeli Đmalat Sanayinin Ülke Çapında Oluşturduğu Katma Değer
1950’li yıllardan itibaren hızlanan özel sermaye birikimi ile sanayi
kuruluşlarının yer seçiminde karlılık ilkesi ön plana çıkmıştır. Bu bağlamda 1964
sanayi sayımına göre Marmara Bölgesi’nin sanayi kuruluşları için önemi giderek
belirginleşmiştir. 1973 yılı imalat sanayi sayımı sonuçlarına göre Kocaeli, iller
arasında karlılık bakımından 7. sıraya yükselmiş olmakla beraber, 1964 ve 1927
190 KSO, Türkiye’nin En Büyük Đlk 1000 Đhracatçı Firması Đçerisinde Kocaeli’de Yerleşik Sanayi Kuruluşlarının Profili – 2004, a.g.e., s. 12- 13. 191 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Üçüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Temmuz-Eylül, a.g.e., s. 9- 10.
122
sayımlarına göre tesis sayısı ve katma değer göstergesi bakımından nispeten yüksek
performans göstermiştir.192
Sektörel brüt katma değer verileri Tablo-40’tan takip edildiğinde, 1999 yılı için
öne çıkan sektörlerin kimya, metal eşya, metal ana, makine ve taşıt araçları sanayi
olduğu görülmektedir. 1999 yılında Türkiye’de üretilen brüt katma değere
Kocaeli’nin net katkısı % 12,73 seviyesindedir. 2001 yılında Türkiye brüt katma
değer üretimine Kocaeli’nin katkısı sektörel bazda değerlendirildiğinde, öne çıkan
sektörlerin sırasıyla kimya, metal eşya, metal ana, taşa ve toprağa dayalı sanayi ve
elektrikli cihaz sanayi olduğu görülmektedir.
Tablo-40: Kocaeli Đmalat Sanayinin Ülke Çapında Yarattığı Katma Değer (YTL, Cari Fiyatlarla)
1999 2001
SEKTÖRLER Kocaeli Türkiye % Kocaeli Türkiye %
Gıda Sanayi 59.344.125 2.638.291.012 2,25 234.591.753 4.842.151.899 4,84
Dokuma ve Deri Sanayi 24.666.218 2.503.211.428 9,9 184.983.209 7.225.272.861 2,56
Orman Ürün. ve Mob. S. 17.000.442 343.898.818 4,94 48.279.243 885.334.994 5,45
Metal Ana San. 159.521.132 849.526.427 18,78 412.038.961 2.265.655.476 18,18
Metal Eşya S. 113.857.414 535.156.454 21,28 226.221.802 1.114.135.435 20,3
Makine Sanayi 96.424.117 794.660.047 12,13 68.578.134 2.029.259.605 3,37
Elektrik Alet, Cihaz S. 64.030.833 822.252.361 7,79 195.617.023 2.263.117.828 8,64
Taşıt Araçları Sanayi 79.661.941 894.691.704 8,9 159.755.385 1.917.399.422 8,33
TOPLAM 2.033.145.934 15.966.545.724 12,73 5.610.134.931 38.216.712.522 14,6
Kaynak: TUĐK, Yıllık Đmalat Sanayi Đstatistikleri 2001, Ankara, s. 165’den oluşturulmuştur.
192 Ali Eşiyok, ‘‘Đller ve Bölgeler Düzeyinde Đmalat Sanayi ve Sektörel Yapı (1927-1996)’’ , Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü, GA- 03- 06-10, 2003, s. 11.
123
Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu içerisinde Kocaeli’de yerleşik olan 81
firma tarafından yaratılan brüt katma değer, toplam brüt katma değerin % 30’unu
oluşturmaktadır. 2000-2005 döneminde Kocaeli’de yerleşik imalat sanayi
kuruluşlarının Türkiye’de üretilen brüt katma değer içindeki payı yıllar itibariyle
sırasıyla, % 31,4- % 35,3-% 42,6-% 37 ve % 13,5’tir. Kocaeli’de yerleşik imalat
sanayi kuruluşlarında yaratılan brüt katma değerdeki payı bakımından % 85,6’lık
katkısıyla kağıt-kağıt ürünleri ve basım sanayi başı çekmektedir. Bu sektörü
sırasıyla, metal eşya-makine ve mesleki aletler, otomotiv, lastik-petrol ürünleri ve
lastik sanayi, dokuma-giyim ve deri sanayi, metal ana sanayi, gıda- içki- tütün ile
orman ürünleri ve mobilya sanayi izlemektedir.
Kocaeli’de yerleşik 100 büyük sanayi kuruluşunda sektörel gruplara göre brüt
katma değer verileri incelendiğinde, 13.765,11 katrilyonla en büyük paya sahip olan
petro-kimya sanayini, 9.432,54 katrilyonla otomotiv sanayi izlerken; yaratılan katma
değer bakımından sektörler, lastik- plastik, metal ana, gıda, metal eşya, taş ve toprağa
dayalı sanayi, dokuma, elektik, orman ürünleri, kağıt sanayi ve madencilik sektörü
şeklinde sıralanmaktadır.
3.2.1.2. Türkiye’de Bölgesel Sanayileşme, Marmara Bölgesi ve Kocaeli’nin Türkiye Đmalat Sanayi’ndeki Yeri Tablo-41’de imalat sanayi sayım sonuçlarına göre bölgesel kalkınmaya ilişkin
ele alınan parametrelerdeki değişmelere yer verilmiştir. 2001 yılı sanayi sayımı
sonuçlarına göre Marmara Bölgesi’nin baskın karakteri tesis sayısı parametresine
göre göreli olarak gerilerken, yaratılan katma değer ve çalışanların ortalaması
parametresine göre göreli olarak artmıştır.
Tablo-41: 1981 ve 2001 Sayım Sonuçlarına Göre Türkiye'de Bölgesel Sanayileşme
1981
BÖLGELER Tesis Sayısı %
Çalışanlar Ortalaması %
Katma Değer (YTL) %
Tesis Başına Çalışan Sayısı
Marmara 5.492 57,90 398.654 48,07 39.821.801.300 52,20 72,6 Ege 1.410 14,86 115.559 13,93 11.215.789.600 14,70 82 Đç Anadolu 1.101 11,61 102.755 12,39 6.682.418.600 8,76 93,3 Karadeniz 644 6,79 89.287 10,77 7.476.635.200 9,80 138,6 Akdeniz 520 5,48 86.542 10,44 7.245.367.400 9,50 166,4 Güneydoğu 187 1,97 17.334 2,09 2.254.443.600 2,96 92,7
124
D. Anadolu 132 1,39 19.169 2,31 1.589.896.800 2,08 145,2 Toplam 9.486 100 829.300 100 76.286.352.500 100 87,4
2001
BÖLGELER Tesis Sayısı %
Çalışanlar Ortalaması %
Katma Değer (YTL) %
Tesis Başına Çalışan Sayısı
Marmara 5.917 52,40 581.050 53,15 21.931.235.363 53,69 98,20 Ege 1.965 17,40 182.100 16,66 8.188.525.222 20,05 92,67 Đç Anadolu 1.658 14,68 150.953 13,81 4.140.194.655 10,14 91,05 Karadeniz 717 6,35 71.437 6,53 1.925.604.119 4,71 99,63 Akdeniz 657 5,82 71.058 6,50 2.893.683.863 7,08 108,16 Güneydoğu 135 1,20 18.593 1,70 407.489.765 1,00 137,73 D. Anadolu 309 2,74 26.085 2,39 992.081.957 2,43 84,42 Toplam 11.293 100 1.093.193 100 40.848.742.401 100 96,80
Kaynak: TUĐK, 1981 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 2001 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara.
Çalışanların ortalaması parametresine göre Marmara Bölgesi, 1981 yılında %
48’lik bir paya sahipken, 2001 yılı verilerine göre bu oran % 53,15’e yükselmiştir.
Tesis başına çalışan sayısı bakımından Marmara Bölgesi, 1981 ve 2001 yıllarında
Türkiye ortalamasının üstünde bir değere sahiptir.
Ege Bölgesi imalat sanayinin Türkiye ekonomisindeki payı, 1981 yılı verilerine
göre tesis sayısı, çalışanlar ortalaması ve katma değer parametrelerinin her biri için
artış göstermiştir. Bununla birlikte tesis başına ortalama çalışan sayısı bakımından
Ege Bölgesi, her iki dönemde de Türkiye ortalamasının altında kalmıştır.
2001 yılı verilerine göre Türkiye imalat sanayinde tesis sayısı bakımından 3.
sırayı Đç Anadolu Bölgesi almaktadır. Đç Anadolu Bölgesi 1981 yılı verilerine göre,
çalışanların % 12,39’unu istihdam ederken, 2001 yılında bu değer % 13,81’e
yükselmiştir. Tesis sayısı ve katma değer bakımından bu bölgenin ülke imalat
sanayisindeki payı artmıştır.
Karadeniz Bölgesi, 1981 sanayi sayımı sonuçlarına göre tesis sayısı bakımından
Türkiye’deki imalat sanayi kuruluşlarının % 6,79’unu oluştururken, 2001 yılında bu
pay % 6,35’e gerilemiştir. Çalışanlar ortalaması ve katma değer parametresinin
değişimi, tesis sayısı parametresiyle paralellik arz etmektedir. 1981 ve 2001 yılı
verilerine göre Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri, geri kalmış
bölgeler olarak dikkat çekmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 1981 sanayi sayım
125
verilerine göre, Türkiye’deki toplam tesis sayısının % 1,97’lik bir paya sahip iken,
aradan 20 yıl geçmesine rağmen 2001 yılında bu pay % 1,2’ye gerilemiştir.
3.2.1.2.1. Marmara Bölgesi’ndeki Kentlerin Bölge Đmalat Sanayi’ndeki Yeri
Tablo-42’de Marmara Bölgesi için kentler düzeyinde ele alınan çeşitli
parametrelerin gelişimi görülmektedir. 1981 yılı itibariyle, Türkiye’de yerleşik
tesislerin % 57,9’u, işgücünün % 48,01’i ve katma değerin % 52,2’si Marmara
Bölgesi imalat sanayi payını ortaya koymaktadır.
2001 yılında, 1981 yılına göre tesis sayısı açısından Marmara Bölgesi’nin
Türkiye imalat sanayi içindeki payında azalma gözlenirken, bölgede yer alan
kentlerin bölge imalat sanayi içindeki payını gösteren Tablo-42 verilerine göre
Đstanbul’un baskın karakteri değişmiştir. 1981 yılında bölgedeki sanayi tesislerinin %
79,8’i Đstanbul’da bulunurken, 2001 yılında bu pay % 62,65’e gerilemiştir. Geçen 20
yıl içinde Đstanbul’un sanayi tesisleri için cazibesi görece azalmıştır.
Tablo-42: Marmara Bölgesi’ndeki Kentlerin Bölge Đmalat Sanayindeki Yeri (1981-2001)
Kaynak: TUĐK, 1981 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara; TUĐK, 2001 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara.
Tesis sayısı açısından Kocaeli ve Bursa’nın bölge içindeki payında görece bir
artış izlenmektedir. 1981 yılında bölgede yer alan tesislerin % 8’i Bursa’da
bulunurken, bu pay 2001 yılında % 14,57’ye ulaşmıştır. Balıkesir, Çanakkale ve
Edirne’nin tesis sayısı 1981-2001 döneminde azalırken, tesis sayısında artış gözlenen
iller sırasıyla, Kocaeli, Tekirdağ, Sakarya, Kırklareli, Bilecik ve Yalova’dır.
Đşgücü parametresi bakımından Đstanbul’un bölge istihdamındaki payı, tesis
sayısına paralel şekilde düşmüştür. Đstanbul 1981 yılı itibariyle bölge istihdamının %
65,5’ini karşılarken, 2001 yılında kentin toplam istihdamdaki payı % 51,78’e
gerilemiştir. Türkiye imalat sanayi istihdamından aldığı pay bakımından düşüş
gözlenen kentler, Balıkesir, Çanakkale, Edirne ve Kocaeli’dir.
Katma değer açısından Marmara Bölgesi’ndeki kentlerin gelişme süreci
değerlendirildiğinde, 1981 yılına göre Đstanbul’un katma değer üretim payı % 14
oranında düşerken, Bursa’da yaratılan katma değer % 5,5, Kocaeli’de yaratılan
katma değer % 3,2 ve Yalova’da yaratılan katma değerin payı % 3,27 oranında
yükselmiştir. Balıkesir, Edirne ve Sakarya illerinin Türkiye imalat sanayi katma
değer üretimindeki payı 1981-2001 döneminde görece düşmüştür.
Tesis başına düşen çalışan sayısı göstergesine göre, 2001 yılında ölçek
büyüklüklerinin sanayileşmedeki artışla paralel arttığı görülmektedir. Örneğin, 1981
yılında bölgesel ölçek büyüklüğü 72 kişi iken, 2001 yılında bu değer 98 kişiye
yükselmiştir. Ölçek büyüklüğündeki artış, Türkiye ortalamasında da gözlenmektedir.
127
1981 yılı itibariyle Türkiye’de tesis başına 87 kişi istihdam edilirken, 2001 yılında bu
değer 96’ya ulaşmıştır.
3.2.1.2.2. Marmara Bölgesi’ndeki Kentlerin Türkiye Đmalat Sanayindeki Yeri Tablo-43’te Marmara Bölgesi’nde yer alan kentlerin çeşitli parametrelere göre
Türkiye içindeki payı gösterilmiştir. Marmara Bölgesi’nin Türkiye sanayi tesisleri
içindeki payı 1981 yılında 5.492 tesis ile % 57,9 iken, 2001 sanayi sayımı
sonuçlarına göre 5.917 tesis ve % 52,4’e gerilemiştir. Bölge 1981 yılında Türkiye
katma değerinin % 52,14’ünü yaratırken, 2001 yılında toplam katma değer
üretiminde Marmara Bölgesi’nin payı % 53,59’a yükselmiştir. 1981-2001 döneminde
istihdam edilen personelin toplam çalışan sayısına oranı % 48,1’den, % 53,15’e
yükselmiştir.
Kentler düzeyinde 1981 ve 2001 yılları kıyaslandığında, Đstanbul’un 2001 yılı
itibariyle tesis sayısı, çalışanlar ortalaması ve yaratılan katma değer bakımından
bölge içindeki payında gerileme gözlenmektedir. Bu sonuç, Marmara Bölgesi’nde
sanayileşmenin Đstanbul dışındaki bölge kentlere yayıldığının bir göstergesidir.
Örneğin, 1981 yılında bölge katma değerinde % 7,5 paya sahip olan Bursa, 2001
yılında bölge katma değerinin % 13,02’sini üretir duruma gelmiştir. Aynı şekilde
istihdamdaki payı 2001 yılında 1981 yılına göre % 6,25’lik bir artış kaydetmiştir.
Tesis sayısında da göreli bir artış gerçekleşmiştir.
Tablo-43: Marmara Bölgesi’ndeki Kentlerin Türkiye Đmalat Sanayindeki Payı
Bursa’nın gösterdiği gelişme, istihdam göstergesi dışında Kocaeli’de de
izlenmektedir. 1981 yılında bölge katma değerinde % 22,4 paya sahip olan Kocaeli,
2001 yılında bölge katma değer üretimine % 25,6 oranında katkı sağlamıştır. Tesis
sayısı bakımından 1981 yılında bölgedeki tesislerin % 4,5’u Kocaeli’de yerleşik
iken, bu pay 2001 yılında % 9,48’e yükselmiştir.
Bölgede yer alan kentlerin Türkiye imalat sanayindeki yeri itibariyle, Đstanbul’un
Türkiye imalat sanayi içindeki payı 2001 yılında, 1981 yılına göre % 13,37 oranında
azalmıştır. Benzer eğilim istihdam ve katma değer parametreleri için de geçerlidir.
Đstanbul’un Türkiye imalat sanayindeki göreli öneminin azalması, Türkiye ölçeğinde
sanayileşme sürecinde yaşanan gelişme ve Đstanbul sanayinin çevre illere
yayılmasının bir göstergesidir.
Kocaeli’nin 2001 yılında tesis sayısı parametresi bakımından Türkiye imalat
sanayindeki payı, 1981 yılındakinin iki katına yakın bir artış göstererek, Bursa tesis
sayısındaki artışın da üstünde bir performans sergilemiştir. Buna karşın 1981 yılında
Türkiye imalat sanayinde toplam işgücünün % 5,9’u Kocaeli’de istihdam edilirken,
2001 yılında bu pay % 5,59’a gerilemiştir. 2001 yılında 1981 yılına göre Kocaeli’nin
Türkiye toplam katma değer üretimine katkısı % 2,04 oranında artış göstermiştir.
Marmara Bölgesi’nin Türkiye imalat sanayindeki sektörel ağırlığına
bakıldığında, % 64,75 paya sahip olan metal eşya-makine sanayi ve % 63,67 paya
sahip olan dokuma, giyim eşyası ve deri sanayini sırasıyla kağıt ve kağıt ürünleri,
taşa ve toprağa dayalı sanayi, petro-kimya, gıda, tütün ve içki sanayi izlemektedir. 193 Marmara Bölgesi’nin Türkiye içerisindeki ağırlığı sadece iki sektörde; gıda, tütün
ve içki sektörü ve orman ürünleri ve mobilya sektöründe % 50’nin altında
193 Ali Eşiyok, ‘‘AB Sürecinde Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Farklılıkları, Büyüme Kutupları, Sanayinin Mekansal Dağılımı ve Bölgesel Gelir’’, Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası A. Ş. Yayını, GA- 05- 07- 20, Ekim 2005, s. 18-20-27.
129
bulunmaktadır.194 Türkiye imalat sanayi bölgeler düzeyinde son derece eşitsiz
dağılmış olup, Marmara Bölgesi’nde bu anlamda bir yoğunlaşma yaşanmıştır.
3.2.1.2.3. Kocaeli Đmalat Sanayinin Türkiye Đmalat Sanayindeki Yeri
Türkiye imalat sanayi üretiminden Kocaeli’nin aldığı pay ve bulunduğu konumu
değerlendirmek üzere 2002 yılında Türkiye Đstatistik Kurumu tarafından yapılmış
olan ‘‘Genel Sanayi Đşyerleri Sayımı-Đller’’ adlı çalışma incelenmiştir. TUĐK mevcut
genel sanayi işyerleri sayımı çalışmalarından sonuncusunu 2002 yılında
gerçekleştirmiştir. 2008 yılı için bu veriler yetersiz olmakla beraber, Türkiye
Đstatistik Kurumu’nca yapılmış güncel ve kapsamlı yeni bir sanayi sayım sonucu
bulunmamaktadır.
Kocaeli imalat sanayi üretiminin Türkiye imalat sanayi üretiminden aldığı pay,
2000 yılı için % 11,7 iken, 2001 yılında Türkiye imalat sanayi üretiminin %
12,7’sini Kocaeli’de yerleşik sanayi kuruluşları gerçekleştirmiştir. 2000 yılında
Kocaeli’de çalışan başına düşen üretim miktarı 130.408 YTL iken, Türkiye’de bu
değer 58.328 YTL ile nispeten düşük bir düzeyde kalmaktadır.
Tablo-44: Kocaeli Đmalat Sanayinin Türk Đmalat Sanayi Đçindeki Yeri-Cari Fiyatlarla (YTL)
2000 2001 SEKTÖRLER Üretim Pay % Üretim Pay %
Gıda Sanayi 205.542.733 1,82 557.698.011 3,58
Dokuma ve Deri Sanayi 138.179.217 1,17 484.562.845 2,27
Orman Ürünleri ve Mobilya San. 72.722.865 4,45 136.777.775 5,63
Kağıt ve Kağıt Ürünleri San. 123.384.088 5,22 174.635.157 5,48
Kimya Sanayi 4.314.923.924 27,8 8.519.038.606 27,3
Taşa ve Toprağa Dayalı San. 253.232.430 7,92 474.991.714 9,67
Metal Ana San. 979.340.795 18,2 1.701.499.052 20,7
Metal Eşya Sanayi 398.806.536 21,9 562.980.113 20
Makine San. 273.367.728 8,58 182.649.814 3,73
Elektrik Alet, Cihaz Sanayi 253.587.749 7,31 486.950.856 8,64
194 Eşiyok, ‘‘Đller ve Bölgeler Düzeyinde Đmalat Sanayi ve Sektörel Yapı (1927- 1996)’’ , a.g.e., s. 11.
130
Taşıt Araçları Sanayi 691.022.945 11,4 780.307.153 12,3
TOPLAM 7.704.111.010 11,7 14.062.091.096 12,7
Kaynak: TUĐK, Genel Sanayi ve Đşyerleri Sayımı 2002, Ankara, s. 44’den derlenmiştir.
2001 yılında Kocaeli’de çalışan başına düşen üretim miktarı 230.342 YTL iken
aynı yıl Türkiye için bu değer 100.970 YTL olarak gerçekleşmiştir. Bu değer Kocaeli
çalışan başına üretim miktarı ortalamasının yarısına tekabül etmektedir.
Tablo-45’te Kocaeli’de ekonomik faaliyet birimlerine göre çalışan sayısının
Türkiye’deki payı, Türkiye’de ücretlilere yapılan yıllık ödemelerde Kocaeli’nin payı,
Türkiye’de sabit sermayeye yıl içinde yapılan gayri safi ilavelere Kocaeli’nin katkısı,
sektörlere göre Türkiye imalat sanayi üretiminden Kocaeli’nin aldığı pay, Türkiye
imalat sanayi katma değer üretiminden Kocaeli’nin aldığı pay, ekonomik faaliyet
birimlerine göre elektrik tüketim payı bilgileri görülmektedir.
Kocaeli’de 2001 yılında faaliyet gösteren alt sektörler Türkiye imalat sanayinde
çalışan sayısı bakımından aldığı paya göre değerlendirildiğinde; kimya, metal eşya,
metal ana, kağıt- kağıt ürünleri sanayinin istihdam ettiği personel bakımından başı
çektiği görülmektedir. Bu sektörleri taşa toprağa dayalı sanayi, elektrikli alet cihaz,
taşıt araçları, makine sanayi, orman ürünleri-mobilya sanayi, gıda ve deri-dokuma
sanayi izlemektedir.
Tablo-45: Kocaeli Đmalat Sanayi Alt Sektörlerin Türkiye Đçindeki Payları (1999- 2001)
Gıda Sektörü Dokuma Sanayi Orman Mobilya San.
1999 2000 2001 1999 2000 2001 1999 2000 2001
Değerlendirilen Firma Sayısı 40 40 47 20 20 23 25 28 28
Çalışan Sayısının Payı 1,7 1,8 2,5 0,5 0,5 0,9 3,3 3,68 3,88
Çalışan Sayısının Payı 8,61 8,26 8,61 14,9 15 13,8
Ücretlilere Yıllık Ödeme Payı 11,2 10,7 10,9 22 23,6 22,5
Sabit Sermayeye Yıl Đçinde
Yapılan Gayrisafi Đlaveler Payı 1,33 1,28 1,77 17,8 27,4 24,9
Üretimin Payı 5,22 5,47 20 21,9 20
Yaratılan Katma Değer Payı 4,54 5,62 6,4 21,3 21 20,3
Elektrik Tüketimindeki Payı 11,0 10,4 ….. 28,9 38,3 ….
Kaynak: Türkiye Đstatistik Kurumu, Yıllık Đmalat Sanayi Đstatistikleri 2001, Ankara, s. 169’dan derlenmiştir. Türkiye imalat sanayinde ücretli çalışanlara yapılan yıllık ödeme miktarı
açısından Kocaeli’nin aldığı pay sektörel bazda değerlendirildiğinde, 2001 yılında
132
sırasıyla kimya, metal eşya, taşa toprağa dayalı sanayi, kağıt ürünleri ve metal ana
sanayinin başı çektiği, buna karşılık taşıt araçları, elektrikli alet-cihaz, gıda, makine
ve deri dokuma sanayinin söz konusu gösterge bakımından nispeten düşük bir paya
sahip olduğu görülmektedir.
Kocaeli’nin Türkiye’de sabit sermayeye yıl içinde yapılan gayri safi ilavelerden
aldığı payın sektörel dağılımına bakıldığında, en çok paya sahip sektör kolları olarak
kimya, metal eşya, metal ana, taşa toprağa dayalı sanayi, elektrik aletleri ve cihaz
sanayi sıralanmaktadır. Sıralamada bu sektörlerin takip eden diğer alt sanayi kolları,
taşıt araçları, orman ürünleri ve mobilya, kağıt ve kağıt ürünleri, gıda ve dokuma-deri
sanayidir.
2001 yılında Türkiye imalat sanayi üretiminden Kocaeli’nin aldığı pay sektörler
olarak değerlendirildiğinde, başta gelen kimya sanayini, metal ana, metal eşya, taşıt
araçları ve taşa toprağa dayalı sanayinin izlediği görülmektedir. Nisbeten düşük
üretim payına sahip sektörler, elektrik cihaz, orman ürünleri ve mobilya, kağıt ve
kağıt ürünleri, makine, gıda ve dokuma-deri sanayidir.
2001 yılında Türkiye’de yaratılan katma değere katkısı bakımından Kocaeli’de
yerleşik kuruluşlar sektörel olarak değerlendirildiğinde, kimya, metal eşya, metal
ana, taşa toprağa dayalı, elektrik cihaz, taşıt araçları, kağıt ve kağıt ürünleri, orman
ürünleri ve mobilya, gıda, makine ve dokuma- deri sanayi şeklinde bir sıralama
görülmektedir.
Kocaeli imalat sanayinde 2000 yılında tüketilen elektriğin Türkiye’de tüketilen
elektriğe oranı sektörel olarak incelendiğinde, başta gelen metal eşya sanayini,
kimya, metal ana, kağıt ve kağıt ürünleri, taşıt araçları, elektrik cihaz, taşa toprağa
dayalı, orman ürünleri ve mobilya, makine, gıda sanayi ve son olarak dokuma-deri
sanayi izlemektedir. Genel olarak bütün alt sektörlerde sırasıyla metal ana, metal
eşya, taşıt araçları, kağıt-kağıt ürünleri ile kimya sanayinin ağırlığı gözlenmektedir.
133
Ülke genelinde en büyükler kategorisinde yer alan birçok firma Kocaeli’de
yerleşik olarak faaliyetini sürdürmektedir.195 Tüpraş A.Ş., Ford Otomotiv, Aygaz,
Teczan Galvanizli Boru, Kent Gıda, Kartonsan Karton Sanayi, Polisan Boya Sanayi
vs. kuruluşlar Türkiye ekonomisinde büyük öneme ve katma değere sahip olmakla
birlikte Kocaeli’de yerleşik kuruluşlardır.
Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu içinde ilk 10’da 3 adet Kocaeli firması;
ilk 50’de 14 adet; ilk 100’de 22 adet; ilk 200’de 49 adet Kocaeli firması; ilk 300’de
65 ve ilk 500’de 81 adet Kocaeli firması yer almaktadır.196 Bu kuruluşlar sektörel
gruplara göre ayrıldığında, gıda sektöründe 6, dokuma sektöründe 1, orman
ürünlerinde 23, kağıt sanayinde 12, petro- kimya sanayinde 41, taşa toprağa dayalı
sanayide 18, metal ana sanayide 16, metal eşya sanayinde 11, otomotiv sanayinde 21,
elektrik sanayinde ise 40 adet Kocaeli firması bulunmakta ve bu kuruluşlar
Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında görülmektedir.
Türkiye çapında en çok kar eden 50 kuruluşun 16 tanesi Kocaeli’de yerleşiktir.
Bu kuruluşların başında, Tüpraş A.Ş., Ford Otomotiv Sanayi A.Ş., Petrol Ofisi A.Ş.,
Unilever Sanayi ve Ticaret Türk A.Ş., The Shell Compony of Turkey LTD., Trakya
Cam Sanayi A.Ş., Nuh Çimento Sanayi A.Ş., Aygaz A.Ş., Hyundaı Assan Otomotiv
Sanayi A.Ş., Brissa Bridgestone Sabancı Lastik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Yıldız
Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret A.Ş., Çolakoğlu Metalurji A.Ş., Ülker Gıda Sanayi
ve Ticaret A.Ş., BP Petrolleri A.Ş., Đpragaz A.Ş., Anadolu Isuzu Otomotiv Sanayi ve
Ticaret A.Ş. gelmektedir. En çok kişi çalıştıran ilk 50 kuruluş içerisinde yer alan
Kocaeli firmaları arasında, Ford Otomotiv Sanayi A.Ş., Tüpraş A.Ş., Delphi
195 KSO, Kocaeli’de Yerleşik Đlk 100 Büyük Sanayi Kuruluşu, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, 2005, ss. 4- 7. 196 KSO, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Đçerisinde Kocaeli’de Yerleşik Sanayi Kuruluşlarının Profili - 2005, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, Yayın No: 2006, Arş: 07, 2006, ss. 5.
134
Automotive Systems LTD., Trakya Cam Sanayi A.Ş., Eczacıbaşı Yapı Ger. Sanayi
ve Ticaret A.Ş. gelmektedir.
3.2.2. Đstihdam
1927 yılı sanayi sayım sonuçlarına göre kentler düzeyinde istihdam
sıralamasında ilk 10 kent, Đstanbul, Zonguldak, Balıkesir, Bursa, G. Antep, Kayseri,
Adana, Kütahya, Manisa ve Konya şeklinde sıralanmaktadır. Kocaeli 1927 yılında
istihdam göstergesi bakımından, toplam istihdamdan aldığı % 1,5’luk payla 18.
sırada yer almaktadır.197
1964 yılında, 1927 yılına göre tesis sayısı bakımından il sıralamasında 8 sıra
gerileyen Kocaeli, istihdam ettiği personel bakımından 7. sıraya yükselerek Türkiye
toplam işgücünün % 2,9’unu istihdam eder duruma gelmiştir. Đstihdam ettiği
personel bakımından 1964 yılında % 36,3’luk payla başı çeken Đstanbul’u Đzmir,
Ankara, Adana, Bursa ve Aydın izlemektedir.198
Kocaeli, tesis sayısını 1973 yılında 1964 yılına göre % 1,22 oranında arttırarak
oranında arttırmış ve Türkiye istihdam sıralamasında 2 basamak yükselerek 5. sıraya
yerleşmiştir. Đstanbul 1973 yılında Türkiye’deki işgücü toplamının % 37,11’ini
istihdam ederek birinci sıradaki yerini korumuştur. Đstanbul’u söz konusu yılda
Đzmir, Ankara ve Adana izlemektedir.199
1981 yılında Türkiye imalat sanayindeki tesis toplamından % 2,6’lık pay alarak,
iller arasındaki sıralamada 2 basamak yükselen Kocaeli, Türkiye’deki toplam çalışan
sayısının % 5,9’unu istihdam ederek istihdam göstergesi bakımından 3. sıraya
yükselmiştir. 1981 yılında istihdam ettiği personel bakımından % 31,3 payla ilk
sırada gelen Đstanbul’u, % 8,9’luk pay ile Đzmir ve Kocaeli izlemektedir. Sırasıyla
197 TUĐK, 1927 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara. 198 TUĐK, 1964 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara. 199 TUĐK, 1973 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara.
135
Ankara, Adana, Bursa, Zonguldak ve Hatay istihdam sıralamasında ilk üç ilden sonra
gelmektedir.200
1996 yılında tesis sayısı bakımından Kocaeli % 3,2’lik payla 6. sıraya gerilerken,
bu düşüşe paralel olarak toplam istihdamdan % 4,6’lık pay alarak iller sıralamasında
4. sıraya düşmüştür. Đstihdam göstergesi bakımından ilk sıralarda yer alan Đstanbul ve
Đzmir’den sonra 3. sırayı Bursa almıştır.201
2001 yılı Türkiye imalat sanayi tesis sayısı toplamından aldığı pay bakımından
% 32,83 ile Đstanbul birinci gelirken, bu ili % 7,63 ile Bursa, % 7,45 ile Ankara ve %
4,97 ile Kocaeli izlemektedir. Kocaeli tesis sayısı bakımından 1996 yılına göre il
sıralamasındaki yerini 2 basamak yükseltirken, istihdam göstergesi bakımından
sıralamadaki yerini korumuştur. Toplam istihdamdan aldığı pay bakımından iller
2001 yılında, Đstanbul, Bursa, Đzmir, Kocaeli, Ankara ve Tekirdağ şeklinde
sıralanmaktadır.202
Kocaeli Sanayi Odası tarafından Kocaeli’de yerleşik sanayi işletmelerine yönelik
yapılan anket sonuçlarına göre, firmalar 2005 yılının ilk çeyreğinde bir önceki
çeyreğe göre istihdamlarının % 28’ini, yeni teknoloji kullanımı, yeni yatırımlar, re-
organizasyon çalışmaları, organizasyonel yapılanma nedeniyle arttırmışlardır. 203
Firmaların % 13’ü emeklilik, kapasite düşüşü, iç ve dış pazarda talebin azalması,
rekabetin bozulması ve işgücü maliyetlerinin artması nedeniyle istihdamlarını
azaltmışlardır.
Kocaeli’de yerleşik sanayi işletmeleri için 2005-2006 döneminde toplam
istihdamda artışa neden olan faktörler, yeni yatırım, kapasite artışı ve siparişlerde
görülen artıştır. Ele alınan dönemde toplam istihdamda görülen azalmanın nedeni, iç
200 TUĐK, 1981 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara. 201 TUĐK, 1996 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara. 202 TUĐK, 2001 Đmalat Sanayi Đstatistikleri, Ankara. 203 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2005 Birinci Çeyrek Gelişmeler Ocak-Mart, a.g.e., s. 7-8.
136
ve dış pazarda daralan talep, olumsuz rekabet şartları, girdi maliyetlerindeki artış,
emeklilik, işgücü maliyetlerindeki artış olarak görülmektedir.204
Türkiye’de istihdam ettiği personel sayısı en yüksek ilk 50 kuruluş içerisinde yer
alan Kocaeli firmaları sırasıyla, Ford Otomotiv Sanayi A.Ş., Tüpraş A.Ş., Delphi
Automotive Systems LTD., Trakya Cam Sanayi A.Ş., Eczacıbaşı Yapı Gereçleri
Sanayi ve Ticaret A.Ş.’dir.
3.2.2.1. Đstihdamın Cinsiyet, Eğitim ve Yaşa Göre Dağılımı
KOSGEB tarafından Kocaeli imalat sanayinde faaliyet gösteren KOBĐ’lere
yönelik yapılan araştırma sonuçlarına göre, çalışma kapsamındaki işletmelerin tepe
yöneticileri % 71,92’si aynı zamanda işletme sahibi ve % 23,21’i ise profesyonel
yönetici kullanmaktadır.205 Đşletme sahiplerinin çoğunluğu üniversite mezunlarından
oluşmaktadır. Akademik kariyer yapmış ve lise mezunu olan işletme sahiplerinin
sayısı da dikkate değer bir düzeydedir. Đşletme sahiplerinin % 46,12’si üniversite, %
25,71’i lise, % 13,47’si ilköğretim, % 11,02’si yüksek lisans, % 3,67’si doktora
mezunudur. Anket yapılan işletmelerin % 73,75’inin üniversite mezunu yönetici
çalıştırdığı saptanmış olup, akademik kariyer yapmış yöneticilerin oranı % 16,25
olarak tespit edilmiştir. Đşletme yöneticilerinin % 13,75’i yüksek lisans, % 2,5’i
doktora, % 8,75’i lise ve % 1,25’i ilköğretim mezunudur. Đşletme sahiplerinin yaşı
ile ilgili veriler incelendiğinde, yoğunlaşmanın 31-50 yaş grubunda; işletme tepe
yöneticilerinde yoğunlaşmanın ise 31-40 yaş grubunda olduğu görülmektedir.
Çalışan sayısı göstergesine göre, (1-9) işçi çalıştıran işletme sayısı, anket yapılan
işletmelerin % 34,94’ünü kapsamaktadır. Diğer işletmelerde sırasıyla (25-50)
çalıştıranların oranı % 23,80, (10-24) çalıştıranların oranı % 22,89 ve (51-150) işçi
çalıştıran işletmelerin oranı ise % 18’dir.206
204 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Üçüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Temmuz-Eylül, a.g.e., s. 9-10. 205 KOSGEB, Kocaeli Đli Değerlendirme Raporu, Ankara, 2005, s. 10-35. 206 KOSGEB, Kocaeli Đli Değerlendirme Raporu, a.g.e., s. 28.
137
Kocaeli imalat sanayi işletmelerinde çalışan toplam 11.109 kişinin % 37,84’ü
ilköğretim mezunlarından oluşmaktadır. Çalışanların % 21,77’si lise mezunu olup,
üniversite ve yüksekokul mezunlarının oranı düşüktür. Bu sonuçlar işletmelerin
beyaz yakalı personelden daha fazla sayıda mavi yakalı personel çalıştırdığını
göstermektedir. Ayrıca sanayide en önemli istihdam grubunu oluşturan endüstri
meslek lisesi mezunlarının oranı ise % 18,88 ile Türkiye değerinin üstündedir.207
2000 yılı TUĐK verilerine göre, Kocaeli’de istihdam edilen toplam nüfus içinde
kadınların % 25’i, erkeklerin ise % 67,3’ü ücretli olarak çalışmaktadır. Kadınların %
0,6’sı, erkeklerin ise % 2,9’u işveren pozisyonunda çalışırken, istihdam edilen kadın
nüfusun % 68’i, erkeklerin ise % 9’u ücretsiz aile işçisidir.208 Sektörel açıdan
cinsiyete göre istihdam ele alındığında, tarım sektöründe kadın istihdamının oldukça
fazla olduğu görülmektedir. Bunun önemli bir nedeni, kadınların tarımda ücretsiz
aile işçisi olarak kullanılmasının yaygın oluşudur. Erkek işgücü istihdamının ise
sanayi ve hizmet sektörlerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
1985 yılında Kocaeli’de ücretli, maaşlı ve yevmiyeli kesimin toplam
istihdamından aldığı pay, 1980 yılına göre 3,2 puan gerilerken, 1990 yılına
gelindiğinde ücretli kesimin toplam istihdamdaki payı 4,7 puan artmış ve 2000
yılında bu pay % 4,5 oranında azalarak 1985 yılındaki değerine gerilemiştir. Đşveren
kesiminin toplam istihdamdaki payı, 1980, 1985 ve 1990 yıllarında ortalama olarak
% 1,1 düzeyinde seyrederken, 2000 yılında bu oran % 2,2 olarak gerçekleşmiştir.
Kendi hesabına çalışan kesimin toplam istihdamdaki payı, ele alınan 4 dönem
boyunca ortalama % 17 seviyesindedir. Ücretsiz aile işçisi ise oranı 4 dönem
boyunca diğer bütün kesimlerden yüksek seyretmiştir.
1980 yılında toplam istihdamın dörtte üçe yakınını ücretli ve maaşlı çalışan
erkek nüfus oluşturmaktadır. Bu rakam 1985’te 2,1 puan gerilerken, 1990 yılında
1985 yılına göre 6 puan artmış ve en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Erkek işveren
kesimin toplam istihdamdaki payı 1980, 1985 ve 1990 yıllarında ortalama % 1,4
207 KOSGEB, Kocaeli Đli Değerlendirme Raporu, a.g.e., s. 32. 208 TUĐK, 2000 Genel Nüfus Sayısı Kocaeli, 2002, s. 58.
138
seviyesinde seyrederken, 2000 yılında bu oran iki katına çıkmıştır. Kendi hesabına
çalışan erkek istihdamının toplam istihdama oranı 4 dönem boyunca ortalama % 21
düzeyinde kalmıştır. Ücretsiz aile işçisinin toplam istihdamdaki payı 2000 yılında %
1,5 oranında gerilemiştir.
Tablo-46: Kocaeli’de Đstihdamın Cinsiyete ve Yıllara Göre Dağılımı Sayım yılı
Kocaeli Sanayi Odası üyelerini kapsayan bir araştırma şu bulguları ortaya
koymuştur:213 Kocaeli’de ithalatta standarda tabi ürün sayılarının indirilmesi
nedeniyle denetime tabi olmayan kalitesiz ürünler, rekabeti olumsuz etkilemektedir.
Nitelikli eleman açığı, eğitimli ve tecrübeli ara eleman bulunmaması, yatırım teşvik
sistemi, finansal sıkıntılar ve kur dengesizliği, enerji, hammadde ve işgücü
maliyetlerinin yüksek oluşu, teknolojik yapıyı sağlayamama nedeniyle rekabet
edememe, yurtdışı tanıtımın yeterli olmaması, Uzak Doğu’dan gelen mallar,
teknoloji ağırlıklı olmayan sektörlerdeki arz fazlası nedeniyle yaşanan rekabet, kayıt
dışı ekonomi, vadeli satışların vergilerinin tahsilattan önce ödenmesi, tahsilattaki
ödeme vadelerinin uzaması, tahsilatların zamanında yapılamaması, nakit sıkışıklığı,
ithalata bağımlılık ve fiyat artışlarının ithal malzemeyi temin zorlukları gibi faktörler,
rekabeti kısıtlayıcı faktörler olarak sayılabilmektedir.
Küresel koşullarda teknoloji ve bilgiye dayalı rekabet, ekonomileri
şekillendirmektedir. Yeni sektörler ortaya çıkarken mevcut olanlar derin bir
yenilenme sürecinden geçmekte; şirketler çok daha esnek organizasyon yapılarına
doğru kaymaktadır. Sanayiye yaklaşım değişmekte, yoğunlaşan rekabet çok daha
aktif politikalar gerektirmektedir. Bu değişimin etkisiyle şekillenen yeni sanayileşme
paradigması, küresel rekabette ayakta kalabilmek için esnekliği, hızlı yanıt verebilme
yeteneğini ve yeni teknolojileri kullanabilme becerisini gerektirmektedir. Değişen
213 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Birinci Çeyrek Gelişmeler Ocak- Mart, a.g.e., s. 12-13.
153
koşullar altında sanayileşmede vurgu nicelikten niteliğe kayarken, beceri geliştirme,
kapasite oluşturmaktan daha önemli bir hale gelmektedir.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın saptamasına göre,214 Kocaeli’de sektörel açıdan
rekabet gücüne en çok etki eden faktörler, hammadde maliyeti, pazarlama, enerji
maliyeti, ürün standartları, kambiyo finansman maliyeti ve teknoloji olarak tespit
edilmiştir. Rakipler ve mevcut kaynaklar dikkate alındığında, Türkiye’nin hem emek,
sermaye ve teknoloji yoğun sektörler, hem de sanayi ve hizmet sektörleri itibariyle
rekabet gücünün belirlenmesi, temel amaçları gerçekleştirmek üzere sektörler
bazında üretim ve yatırımı canlandıracak uygun politikaların da belirlenmesini
mümkün kılacaktır.
3.3. Dış Ticaret
Dış ticaret, üretimi arttırmak ve geliştirmek suretiyle rekabet gücü kazanılarak
dünya pazarlarından pay almak için gerçekleştirilmektedir. Dış ticaret sonucu ortaya
çıkacak teknolojik değişim, milli gelirin artış hızını etkilemektedir. Dış ticaret,
üretim faktörlerinin sektörler arası hareketini yeniden düzenleyerek etkinlik kazancı
sağlamaktadır. Yurt içi rekabeti arttırarak verimlilik artışına neden olurken, piyasa
hacmini arttırarak yerli üreticilerin ölçek ekonomilerinden yararlanmalarını
sağlamaktadır. Yurt içi ikamesi mümkün olmayan ara ve yatırım mallarının temin
edilmesini sağlamakta; böylelikle kapasite kullanım oranlarının artmasına ve verim
artışına neden olmaktadır. Dış ticaret ülkeler ve sektörler arası bilgi akışını
kolaylaştırarak teknolojik ilerlemeye katkıda bulunmaktadır.215
Kocaeli imalat sanayi ürün ihracatı, imalat sanayi üretimindeki artışa paralel bir
seyir izlemiştir. Kocaeli’de yaklaşık 450 sanayi kuruluşunun merkezlerinin başta
Đstanbul olmak üzere başka illerde olması ve TUĐK’in değerlendirmelerini merkezleri
214 DPT, ‘‘Sanayinin Gelişme Stratejileri ve Rekabet Gücünün Arttırılması Çalışma Grubu Raporu’’, 2004 Türkiye Đktisat Kongresi - Çalışma Grubu Raporları-2, Cilt No 12, 2004,s. 23-28. 215 ‘‘Dış Ticaret ve Kalkınma’’ http://www.ekodialog.com/kalkinma_ekonomisi/kalkinma_dis_ticaret.html, , Erişim: 21.05.2007.
154
göz önüne alarak yapması nedeniyle, mevcut ihracat rakamlarının sağlıklı olmadığı
gözlenmiştir.
Kocaeli’deki sanayi kuruluşları esas alınarak Đhracatçı Birlikler nezdinde yapılan
araştırmalarda, Kocaeli’nin 2005 yılı toplam ihracat rakamının yaklaşık 8.874 milyon
dolar olduğu görülmektedir. Söz konusu tespite göre Kocaeli’nin Türkiye toplam
ihracatı içindeki payı % 12,3’tür.216
Kocaeli’de 2006 yılı sonu itibariyle faaliyet gösteren 1.567 sanayi işletmesinin
118’i yabancı sermayeli kuruluşlardan oluşmaktadır. Yabancı sermayeyi oluşturan
kuruluşlar arasında Alman firmaları başı çekmekte olup, büyük ölçekteki diğer
yabancı sermayeli kuruluşlar, Ford Otomotiv, Türk Pirelli, Goodyear, Hyundai, Frito
Lay, Honda vb.’dir. Bölgedeki firmaların çoğunluğu (% 56,6) üretim teknolojisi
olarak ileri ve son teknolojili üretim kullanırken, bazı firmaların (% 4,8) birden fazla
üretim teknolojisini bir arada kullandığı görülmektedir. Öte yandan, üretim
teknolojileri sektörel açıdan değerlendirildiğinde; özellikle, gıda, kağıt ve basım, ilaç
ve diğer kimyasal ürünler, petrol ve sinai gazlar, metal ana sanayi, kablo elektrik ve
diğer sanayi sektörlerinde yüksek oranda ileri ve son teknoloji kullanılmaktadır.217
Körfez Bölgesi, Türkiye’nin önemli sanayi komplekslerini bünyesinde
barındırmaktadır. Bu sebeple, 1980’lerden itibaren ağırlık verilen sanayileşme
politikaları açısından Kocaeli önem teşkil etmektedir. Nitekim, Türkiye çapında
yıllara yaygın yakalanan yüksek oranlı ihracat artışında Kocaeli ilinin katkısı büyük
olmuştur. 2002 yılı sonunda 505 ihracatçı firması ile ihracata 1,2 milyar dolar katkı
sağlayan Kocaeli, 2006 yılı sonunda 2002 yılına göre firma sayısında yüzde 50’lik
artışla 773 firmaya ulaşmış ve ihracat rakamlarında 2002 yılına göre yüzde 300’lük
artış sağlayarak ülke ekonomisine 4,9 milyar dolarlık katkıda bulunmuştur.218
Gebze Serbest Bölgesi’nde, teknoloji-yoğun üretim kapasitesinin artırılmasına
yönelik teknolojik yatırımlara ve ar-ge faaliyetlerine özel bir önem verilmektedir. Bu
216 http://www.kocaeli.gov.tr/ilhk/itih.php, Erişim: 15.04.2007. 217 KSO, Kocaeli Đli Ekonomik ve Sosyal Yapısı, a.g.e., s. 3. 218 KSO, Kocaeli Đli Ekonomik ve Sosyal Yapısı, a.g.e., s. 5.
155
nedenle, ekonomide geleneksel mal üretiminden teknoloji yoğun mal üretimi ve
ihracatına dönüşümün ivme kazandığı son dönemde Gebze Serbest Bölgesinin önemi
giderek artmaktadır.
2006 yılında dış ticaret kompozisyonunda, sanayi ürünlerinin ağırlığı üretimdeki
artışa paralel şekilde artmıştır. Bu durum, Kocaeli’de ihracatın hem nicelik hem de
nitelik bakımından geliştiğinin bir kanıtıdır. Ekonomi geleneksel-emek yoğun
mamuller ihraç eden bir ekonomiden, teknoloji yoğun ürünler ihraç eden bir yenilik-
inovasyon ekonomisine dönüşmektedir. Nitekim, 2006 yılında teknoloji yoğun
üretim yapan ve uluslararası ticarette katma değeri yüksek olan taşıt araçları ve yan
sanayi, elektrik-elektronik, makine imalat ve kimya sanayi gibi sektörlerin ihracattaki
payları artmaya devam etmiştir.219
Kocaeli’de yerleşik KOBĐ’lerin % 53,71’i ihracat yapmaktadır. Sıklıkla ihracat
yapılan ülkeler içinde, Almanya, Rusya, Đran, Fransa ve Đngiltere ilk sırada yer
alırken, bu ülkeleri Bulgaristan, Đtalya, Azerbeycan, Đsrail ve Romanya izlemektedir.
Đhracat yapılmama nedeni olarak kaynak yetersizliği unsuru dikkat çekmektedir.
Kaynak yetersizliği, sermaye, teknoloji ve malzeme eksikliğini ifade etmektedir.
Đhracatın önündeki engeller, dış pazarı tanımama, iç pazarda tatmin, aracı işletme
bulamama, uygun fiyatta mal ve hizmet sunamama, yabancı dil eksikliği ve kaliteli
mal sunamama şeklinde sayılabilmektedir.220
2006 yılında Kocaeli’den ihracat yapan ilk 10 imalat sanayi kuruluşu, Türkiye
Petrol Rafineleri A.Ş., Areva T&D Enerji Endüstrisi A.Ş., Yıldızlı Fındık ve Tarım
Ürünleri Ltd., Autoliv Cankor Oto. Emniyet Sistemleri A.Ş., Kent Gıda Mad. Sanayi
ve Ticaret A.Ş., Honda Türkiye A.Ş., Sandoz Đlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş., Enpay
Endüstriyel Pazarlama ve Yatırım A.Ş., Teklas Kauçuk San. ve Ticaret A.Ş. ve Nuh
Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. şeklinde bir sıralama görülmektedir. Türkiye çapında
ihracatta bir rekorun kırıldığı 2007 Mart ayında bu sıralama Türkiye Petrol Rafineleri
A.Ş., Areva T&D Enerji Endüstrisi A.Ş., Honda Türkiye A.Ş., Autoliv Cankor Oto.
Emniyet Sistemleri A.Ş., Kent Gıda Mad. Sanayi ve Ticaret A.Ş., Enpay Endüstriyel
219 Harun Çelik, ‘‘Kürşat TÜZMEN: Sanayileşme Politikamızın Ağırlık Merkezinde Kocaeli Var’’, Kocaeli Büyükşehir Dergisi, Ocak- Şubat 2007, ss. 8-9. 220 KOSGEB, Kocaeli Đli Değerlendirme Raporu, a.g.e., s. 25.
156
Pazarlama ve Yatırım A.Ş., Sandoz Đlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş., Teklas Kauçuk San.
ve Ticaret A.Ş., Nuh Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Crown Cork & Seal
Ambalaj A.Ş. şeklinde sıralanmaktadır.221
3.3.1. Kocaeli’de Dış Ticaretin Gelişimi
Tablo-56’da 1990-2006 dönemine ait Kocaeli ihracat ve ithalat verileri ile
bunlara ait indeks değerleri verilmiştir. Kocaeli’de dış ticaretin gelişimi Tablo-
56’dan incelendiğinde, 1994 ve 2001 kriz dönemlerinde bir daralma ve kriz
sonrasında görülen yüksek oranlı ihracat dikkati çekmektedir. 1990 yılında 4,5
milyar dolar düzeyinde olan dış ticaret hacmi, 2005 yılında 30 milyar dolar
seviyesine yükselmiş ve ülke ticaret hacminin % 16,5’ini karşılar duruma gelmiştir.
2005 ve 2006’da ithalatın yüksek seyretmesinde, ekonomik büyüme, imalat
sanayinde üretim artışı, kur gelişmeleri ve bunun yanı sıra petrol ve emtia
fiyatlarında yaşanan artışların etkisi görülmektedir.222 Tüm bu gelişmelere karşılık
takip edilen yıllarda, ihracatta da belirgin bir artış görülmektedir.
Tablo-56: Kocaeli’nin Yıllar Đtibariyle Đthalat ve Đhracatı (1990-2006)
YILLAR ĐTHALAT (USD) ĐHRACAT (USD) DIŞ TĐCARET HACMĐ (USD)
Kaynak: KSO, Kocaeli Đli Ekonomik ve Sosyal Yapısı, Kocaeli Sanayi Odası Yayını, 2005, s. 4. * Đndeksler 1990 yılı baz alınarak tarafımızdan oluşturulmuştur. (X: Đhracat Đndeks, M: Đthalat Đndeks)
2007 Mart ayında Türkiye genelinde en çok ihracat yapan ilk 10 il sıralamasında
Kocaeli toplam ihracatın % 4,71’ini karşılayarak dördüncü sırada yer almıştır.
Birinci il 4,173 milyar dolarla toplam ihracatın % 46,71’ini karşılayan Đstanbul,
ikinci toplam ihracatın % 9,12’sini karşılayan Bursa ve üçüncü sıradaki il toplam
ihracatın % 6,3’unu karşılayan Đzmir’dir. Kocaeli’yi Ankara, Sakarya, Manisa,
Gaziantep, Denizli ve Adana izlemektedir.223
2007 yılında Kocaeli’nden en çok ihracat yapılan ilk 10 ülke sırasıyla Almanya,
Đngiltere, Đtalya, Fransa, Đspanya, Rusya, Romanya, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri
ve Irak’tır. 2007 Mart ayında Kocaeli’nden ihracat yapılan ilk 10 ülke sırasıyla
Güney Afrika Cumhuriyetleri, Singapur, Đtalya, Fransa, Hırvatistan, Cebeli Tarık,
Almanya, Yunanistan, Macaristan ve Đspanya’dır.224
2007 yılında Kocaeli’nden yapılan ihracatın sektörel ayrımında, kimyevi
maddeler ve mamül sanayi başı çekerken, bu sektörü taşıt araçları ve yan sanayi,
elektrik-elektronik, demir çelik, demir ve demir dışı metal, hububat- bakliyat- yağlı
tohum ve mamül sanayi, çimento ve toprak ürünleri, makine ve aksamları, fındık ve
mamülleri, tekstil ve hammaddeleri sanayi izlemektedir.
223 Türkiye Đhracatçılar Meclisi, Mart 2007 Đhracat Rakamları Basın Toplantısı, a.g.e., s. 13-14. 224 Türkiye Đhracatçılar Meclisi, Mart 2007 Đhracat Rakamları Basın Toplantısı, a.g.e., s. 15.
158
2007 Mart ayında Kocaeli’den yapılan ihracatta ilk 5 ürün sırasıyla 95 oktam
kurşunsuz benzin, fuel oil 6, fuel oil 5, fuel oiller- özel bir işleme tabi tutulacak
olanlar, motorin-sülfür oranı % 0,2’den büyük olanlar olarak şeklinde
sıralanmaktadır. 2007 Mart ayında Türkiye genelinde ihracatı yapılan ilk 5 ürün ise
sırasıyla, silindir hacmi 2500 cm3’ten küçük ve taşıma kapasitesi 5 tondan küçük
olan dizel/yarı dizel yeni taşıtlar, enine kesiti 10 mm ve 26 mm çentik aralığında olan
ve yiv vb. şekil bozukluğu olan yuvarlak çubuklar, tişörtler-fanilalar-atlet-kaşkor vb.
pamuk örme ürünler, silindir hacmi 1500 cm3’ten küçük olan dizel/yarı dizel yeni
binek otomobiller ve son olarak silindir hacmi 1000-1500 cm3 aralığında olan yeni
binek otomobilleridir.225
Türkiye Đhracatçı Birliği Meclisi veri tabanına göre 2000-2006 yılları arasında
Kocaeli ihracatında ağırlığa sahip ürün grupları; iç fındık ve işlenmiş fındık, şeker ve
şeker mamülleri, kakaolu mamüller, diğer gıda müstahzarları, kumaş, elyaf, iplik,
ağaç ve ağaç mamülleri, ağaç ve orman ürünü mobilyalar, sabun ve yıkama
müstahzarları, uçucu yağ ve kozmetikler, mineral maddeler, mineral yakıtlar,
muhtelif kimyasal maddeler, mineral yakıt-mineral yağ ve ürünleri, organik
kimyasallar, yapıştırıcı- tutkal ve enzimler, boya-vernik-mürekkep ve müstahzarları,
eczacılık ürünleri, yontulmaya elverişli mermer, diğer toprak ürünler, çimeno, cam
ve cam mamülleri, seramik mamüller, plastikler ve mamülleri, kauçuk- plastik ve
lastik işleme, kauçuk- kauçuk eşya, kağıt ve karton, inşaat ve madencilikte kullanılan
makineler, diğer makine aksam ve parçaları, gıda sanayi makine aksam ve parçaları,
makineler, hadde ve döküm makine ve kalıpları, yük kaldırma- taşıma ve istifleme
makinaları, tekstil ve konfeksiyon makine aksamları, reaktör ve kazanlar, takım
tezgahları, pompa ve kompresörler, türbin- turbojet ve turbo propeller, otomotiv ana
sanayi, otomotiv yan sanayi, diğer taşıt araçları, endüstriyel klima ve soğutma
cihazları, elektronik cihaz ve parçalar, elektrik ve enerji, diğer alet ve cihazlar, adi
metallerden diğer eşya, diğer hazır eşya, demir- çelik mamülleri, demir çelikten
225 Türkiye Đhracatçılar Meclisi, Mart 2007 Đhracat Rakamları Basın Toplantısı, a.g.e., s. 16.
159
2001 2002 2003 2004 2005 2006 Gıda-Đçki-Tütün Sanayi 36850819 30295222 62655208 121272669 170673442 231307812 Dokuma-Giyim-Deri Sanayi 31440934 43676997 58489019 75774363 119198090 28357172 Orman Ürünleri ve Mobilya Sanayi 5990218 5645886 10247749 12802321 11355750 13367115 Kağıt-Kağıt Ürünleri ve Basım Samayi 74281971 79618105 131391976 209849353 301227282 273032099
Kimya Sanayi 430641813 725651798 946196547 1282027394 2229876595 3427725230 TaşaToprağa Dayalı Sanayi 44533288 62258022 72189246 82861250 125849603 99238564
Ana Metal Sanayi 623739043 947146030 1281169745 1784587349 2958180763 4073027991
Metal Eşya Sanayi 240648423 287405074 388436232 570185465 559242886 746248237
Diğer Đmalat Sanayi 237610 251989 523546 490311 866471 6377635
TOPLAM 1488364120 2181949120 2951299260 4139850430 6476470880 8898681850
ĐLDEN YAPILAN ĐHRACATIN SEKTÖREL AĞIRLIĞI %
SEKTÖRLER (Rev. 2) 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Gıda-Đçki-Tütün Sanayi 2,48 1,39 2,12 2,93 2,64 2,60 Dokuma-Giyim-Deri Sanayi 2,11 2,00 1,98 1,83 1,84 0,32 Orman Ürünleri ve Mobilya Sanayi 0,40 0,26 0,35 0,31 0,18 0,15 Kağıt-Kağıt Ürünleri ve Basım Samayi 4,99 3,65 4,45 5,07 4,65 3,07
Kimya Sanayi 28,93 33,26 32,06 30,97 34,43 38,52 TaşaToprağa Dayalı Sanayi 2,99 2,85 2,45 2,00 1,94 1,12
Ana Metal Sanayi 41,91 43,41 43,41 43,11 45,68 45,77
Metal Eşya Sanayi 16,17 13,17 13,16 13,77 8,63 8,39
Diğer Đmalat Sanayi 0,02 0,01 0,02 0,01 0,01 0,07
TOPLAM 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00
Kaynak: Đbrahim Özçelik ‘‘Türkiye Đhracatçılar Birliği Meclisi Veri Tabanı’’. * Bu rakamlar firma merkezlerini baz almaktadır. (Fasıllar bazındaki değerler, Rev. 2’ye göre tasniflenmiştir.)
Tablo-57’de Rev. 2’ye göre 2001-2006 dönemine ait ihracat verileri
görülmektedir. Kocaeli’den yapılan toplam ihracat tutarı izlenen dönemde sürekli bir
artış eğilimi göstermektedir. Đhracatın sektörel dağılımına bakıldığında, 2001 yılında
toplam ihracata katkısı bakımından önemli payı bulunan ilk üç sektör, ana metal,
kimya ve metal eşya sanayidir. 2002 yılında da benzer tablo izlenmekle birlikte ana
metal ve kimya sanayinde ihracat miktarındaki artışa karşılık, metal eşya sanayi
ihracat tutarı bir önceki yıla göre gerilemiştir. Kimya sanayi ihracatı tutarı, 2003 ve
2004 yıllarında yaşanan düşüşe karşılık 2006 yılı sonunda toplam ihracatın %
38,52’sine ulaşmıştır. Ana metal sanayi il toplam ihracatındaki payını 2003 ve 2004
yıllarında korumuş, takip eden yıllarda nispeten yüksek bir performans sergilemiştir.
Metal eşya sanayi, her yıl ilden yapılan toplam ihracat tutarının önemli bir payını
oluşturmakla birlikte, sektör ihracat rakamları 2001-2006 dönemi boyunca sürekli bir
160
düşüş trendi içerisindedir. Taşa ve toprağa dayalı sanayi, orman ürünleri ve mobilya,
dokuma-giyim-deri sanayinde de metal eşya sanayine benzer şekilde söz konusu
dönem boyunca sürekli bir düşüş trendi hakimdir.
Kocaeli Sanayi Odası tarafından Kocaeli’de yerleşik imalat sanayi firmalarına
yönelik olarak yapılan anket sonuçlarına göre, ankete katılan firmalar kullandıkları
hammadde veya ara mallarının % 48,46’sını ithal etmektedirler.226 Özel sektörün
yüksek girdi maliyetleri, katı çalışma mevzuatı, ağır istihdam vergileri, bürokrasi,
2002-2005 dönemindeki düşük kur gibi çok ciddi dezavantajlara rağmen ihracat
artışına katkı sağlaması dikkat çekicidir.
3.3.2. Kocaeli’nin Türkiye Dış Ticaretindeki Yeri
2000-2004 döneminde Türkiye dış ticaretinde sektör payları, % 29 ile makine-
ulaşım araçları sektörü, % 10 ile kimya sanayi, % 9 maden-tarımsal hammadde-
demir dışı metaller sanayi, % 8 dokuma, % 7 gıda, % 7 yarı mamul, % 6 demir-çelik,
% 5 tüketim malı, % 10 yakıt sanayi ve % 9 ile hazır giyim sanayi şeklinde
sıralanmaktadır. Đthalatta 2000-2004 dönemindeki sektör payları ise, % 33 ile makine
ve ulaşım sektörü, % 17 ile yakıt sektörü, % 15 ile kimyasallar ve % 35 ile diğer
sektörlerdir.227
2004 yılında Türkiye toplam ihracat artışında öne çıkan sektörlerin kapasite
kullanım oranlarında artış gözlenmiştir. Diğer taraftan, tüketim malı ithalatının artışı
ile 2003 yılında ekonomideki canlanmanın beklenenin üstünde olması ve büyüyen
ihracata bağlı olarak ara malı ithalatının artması, toplam ithalattaki % 42,4
oranındaki artışta etkili olmuştur.228 Euro-dolar paritesinde, 2003 yılında euro lehine
yaşanan gelişmenin nominal etkisi ve 2004 yılının ilk dokuz aylık döneminde azalan
226 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2006 Üçüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Temmuz-Eylül, a.g.e., s. 4. 227 Mustafa Sönmez, ‘‘Türkiye Đhracatının Đthalata Bağımlılığı 2000-2004’’ www.econt.metu.edu.tr/ihracatin_ithal_bagimliligi.pdf, s. 23., Erişim: 10.05.2007. 228 M. Kemal Günay, ‘‘2003-2004 Yıllarında Türkiye’nin Dış Ticaretine Đlişkin Gelişmeler’’ , Dış Ticaret Müsteşarlığı Dergisi, Sayı 33, s. 108.
161
faizlerle kolaylaşan kredi imkanlarına bağlı olarak artan tüketim talebi ithalatı artıran
unsurlardır.
2004 ithalat artışına en çok katkı yapan mal grupları, kazanlar, makineler ve
mekanik cihazlar, elektrikli makine ve cihazlar, demir-çelik ve ham petrol dahil
mineral yakıt ve yağlar olmuştur. Đhracata en büyük katkıyı kara taşıtları, bunların
aksam ve parçaları tarafından sağlamıştır. Đhracata katkı yapan diğer mal grupları,
demir-çelik, elektrikli makine ve cihazlar; kazanlar, makineler ve mekanik cihazlar
ihracatıdır. Bununla birlikte otomotiv sanayi, elektrikli makine ve cihazları sanayi,
demir çelik sanayi ve tekstil konfeksiyon sektörü toplam ihracattaki payı % 55’in
üzerinde gerçekleşmiştir.229 Benzer dönemlerde Türkiye’nin ithalat artışına sebep
olan mal gruplarının, Kocaeli’nin yoğunluklu ihraç ürünleriyle eşleştiği
görülmektedir. Kocaeli’de ihracat otomotiv ana ve yan sanayi, petro- kimya sanayi,
plastik sanayi, metal ana sanayi, elektrikli alet ve cihaz sanayide yoğunlaşmıştır.
Ülke genelinde ithal edilen bu mal grupları Đl’den yoğunlukla ihraç edilmektedir.
Kocaeli orta ve ileri teknoloji mal üretiminde uzmanlaşmış, katma değeri yüksek
mallar üretmektedir.
Kocaeli’nin Türkiye dış ticaretindeki payı Tablo-58’de verilmiştir.1999 ve 2000
yıllarında artan dış ticaret hacminin 2001 ve 2002 yıllarında krizin etkisiyle bir
miktar düştüğü ve bu yıldan sonra 2003 yılında yeniden yükselerek, 2004-2005
döneminde yine büyümenin etkisiyle % 16,5’lara ulaştığı görülmektedir. 2004 ve
2005 yıllarında Kocaeli ihracatının Türkiye ihracatındaki payı belirgin şekilde
artmıştır. Aynı yıllarda Kocaeli ithalatının Türkiye’deki payı görece düşük seviyede
kalmaktadır.
Tablo-58: Kocaeli’nin Yıllar Đtibariyle Dış Ticarette Payı (1999-2005) KOCAELĐNĐN YILLAR ĐTĐBARĐYLE DIŞ TĐCARETTEKĐ PAYI
Türkiye (USD) Kocaeli (USD) Payı
1999
Đthalat 40.686.746.417 5.576.168.466 13,71
229
Sönmez, ‘‘Türkiye Đhracatının Đthalata Bağımlılığı 2000-2004’’ , a.g.e., s. 25.
162
Đhracat 26.587.224.962 918.004.612 3,45
Dış Ticaret Hacmi 67.273.971.379 6.494.173.078 9,65
2000
Đthalat 54.502.820.503 8.188.490.693 15,02
Đhracat 27.774.906.045 1.013.595.956 3,65
Dış Ticaret Hacmi 82.277.726.548 9.202.086.649 11,18
2001
Đthalat 41.399.000.000 6.375.000.000 15,39
Đhracat 31.334.000.000 1.570.000.000 5,01
Dış Ticaret Hacmi 72.733.000.000 7.945.000.000 10,92
2002
Đthalat 51.203.000.000 7.273.000.000 14,2
Đhracat 35.753.000.000 2.035.000.000 5,7
Dış Ticaret Hacmi 86.956.000.000 9.308.000.000 10,7
2003
Đthalat 63.017.000.000 11.125.600.053 17,6
Đhracat 47.253.000.000 2.671.095.927 5,6
Dış Ticaret Hacmi 110.270.000.000 13.796.695.980 12,5
2004
Đthalat 95.000.000.000 18.283.000.000 19,2
Đhracat 61.000.000.000 7.198.000.000 11,8
Dış Ticaret Hacmi 156.000.000.000 25.481.000.000 16,3
2005
Đthalat 115.974.000.000 22.110.000.000 19,1
Đhracat 72.184.000.000 8.874.000.000 12,3
Dış Ticaret Hacmi 188.158.000.000 30.984.000.000 16,5
Çalışan başına ihracat göstergesi bakımından Türkiye ve Kocaeli verileri Tablo
59’da sunulmuştur. Kocaeli imalat sanayinde çalışan başına ihracat ortalaması,
Türkiye ortalamasını 1997 yılında geçerken, 1998-2000 döneminde bu oran
Türkiye’dekinin gerisinde kalmıştır. Kocaeli oransal olarak Türkiye ihracatının
önemli bir kısmını karşıladığı için, ortalamanın altında kaldığı dönemlerdeki farkı
istihdam unsurunda aramak gerekmektedir.
Tablo-59: Türkiye ve Kocaeli’de Çalışan Başına Đhracat
163
Kocaeli Türkiye
1997
Đhracat (USD) 1.305.490.956 26.261.071.786
Çalışan Sayısı (kişi) 52.248 1.125.310
Đhracat/Çalışan Sayısı (USD) 24.986 23,337
1998
Đhracat (USD) 1.100.519.716 26.973.951.738
Çalışan Sayısı (kişi) 63.289 1.188.944
Đhracat/Çalışan Sayısı (USD) 17.389 22.687
1999
Đhracat (USD) 918.004.612 26.587.224.962
Çalışan Sayısı (kişi) 58.873 1.110.439
Đhracat/Çalışan Sayısı (USD) 15.593 23.942
2000
Đhracat (USD) 1.013.595.956 27.774.906.045
Çalışan Sayısı (kişi) 59.077 1.127.269
Đhracat/Çalışan Sayısı (USD) 17.157 24.639
2001
Đhracat (USD) 1.570.411.880 31.334.216.356
Çalışan Sayısı (kişi) 61.080 1.093.193
Đhracat/Çalışan Sayısı (USD) 25.710 28.660
Kaynak: KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi Üretimi, Kocaeli Sanayi Odası Yayını, 2001, s. 12.
3.3.2.1. Türkiye’nin Đlk 1000 Đhracatçı Firması Đçinde Kocaeli’de Yerleşik
Sanayi Kuruluşlarının Profili
Türkiye Đhracatçılar Meclisi (TĐM) tarafından hazırlanan “2005 Yılı Türkiye’nin
En Büyük Đlk 1000 Đhracatçı Firması” yayınına göre Kocaeli’de yerleşik firmaların
Türkiye 2005 ihracat tutarının (73.476.000.000 dolar) yaklaşık % 70’ini
(51.420.017.027 dolar) karşıladığı görülmektedir. 2004 yılında “En Büyük Đlk 1000
164
Đhracatçı Firma” içinde Kocaeli’de yerleşik 65 firma yer alırken, 2005 yılında bu
rakam 62’ye düşmüştür.
En büyük 1000 ihracatçı firmanın 2004 ve 2005 ihracat rakamları sırasıyla,
49,03 ve 51,42 milyar dolardır. Bu firmaların içerisinde yer alan Kocaeli firmalarının
ihracat rakamlarıysa sırasıyla, 5,65 ve 7,35 milyon dolardır. Đlk 1000 ihracatçı firma
içinde yer alan Kocaeli firmalarının iç satış tutarları Türkiye’deki toplam iç satış
tutarının % 14,3’ünü oluşturmaktadır. 2005 yılında 1000 büyük ihracatçı firmanın
ihracat tutarı, bir önceki yıla göre % 4,8 oranında artarken, söz konusu yıl bu firmalar
içinde Kocaeli’de yerleşik bulunan imalat sanayi kuruluşlarının ihracat tutarı bir
önceki yıla göre % 30 oranında artış göstermiştir.230
Ford Otomotiv Sanayi ve Tic. A.Ş. 2004 ve 2005 yıllarında Türkiye’nin en
büyük 1000 ihracatçı firması içindeki sırasını korumuş ve 3. olarak üretimini
sürdürmüştür. Kocaeli’de yerleşik bulunan, Türkiye Petrol Rafineleri A.Ş., Hyundaı
Assan Otomotiv San. ve Tic. A.Ş., Goodyear Lastikleri Türkiye A.Ş., Sarkuysan
Elektronik Bakır San. ve Tic. A.Ş., Petkim Petrokimya Holding A.Ş., Türk Pirelli
Lastikleri A.Ş., Kordsa Endüstriyel Đplik ve Kord Bezi San. ve Tic. A.Ş., Areva T&D
Enerji End. A.Ş., Kroman Çelik Sanayi A.Ş., Türk Henkel Kimya San. ve Tic. A.Ş.,
Akpa Alüminyum Plastik San. ve Tic. A.Ş., Aygaz A.Ş. Türkiye ihracat göstergesi
bakımından Türkiye’de başta gelen firmalardır. Dikkat edilirse bu firmalar, orta
teknoloji ürün ihraç eden, katma değeri yüksek üretim yapan firmalardır.
Tablo-60: Türkiye’de Đlk 1000 Büyük Đhracatçı Firmada Kocaeli’de Yerleşik Firmalar Sıralaması 2004-2005
FĐRMALAR
2004 Đlk 1000
Firmadaki Sıra
2005 Đlk 1000
Firmadaki Sıra
Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. 3 3
Türkiye Petrol Rafineleri A.Ş. 6 4
Hyundaı Assan Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. 36 37
Goodyear Lastikleri Türkiye A.Ş. 37 27
Sarkuysan Elektronik Bakır San. ve Tic. A.Ş. …. 32
230 KSO, Türkiye’nin En Büyük Đlk 1000 Đhracatçı Firması Đçerisinde Kocaeli’de Yerleşik Sanayi Kuruluşlarının Profili – 2004, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, Yayın No 2005 Arş.12, Kocaeli, 2005, s. 3-5.
165
Petkim Petrokimya Holding A.Ş. 41 35
Türk Pirelli Lastikleri A.Ş. 42 36
Kordsa End. Đplik ve Kord Bezi San. ve Tic. A.Ş. …. 44
Areva T&D Enerji End. A.Ş. 49 48
Kroman Çelik Sanayi A.Ş. 54 535
Türk Henkel Kimya San. ve Tic. A.Ş. …. 585
Akpa Alüminyum Plastik San. ve Tic. A.Ş. …. 631
Aygaz A.Ş. 64 50
Brisa Bridgestone Sabancı San. ve Tic. A.Ş. 68 112
Sakosa Sabancı End. Đplik ve Kordbezi San. ve Tic.
A.Ş. 149 127
Teklas Kauçuk San. ve Tic. A.Ş. 161 146
Valeo Otomotiv Sistemleri End. A.Ş. …. 150
Bufer Elektrik San. A.Ş. …. 151
Kent Gıda Maddeleri San. ve Tic. A.Ş. …. 157
AL-co Alüminyum Bakır ve Maden San. ve Tic. A.Ş. 194 ….
Tezcan Galvanizli Yapı Elemanları San. ve Tic. A.Ş. …. 132
Anadolu Isuzu Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. …. 206
Teknik Malzeme Tic. Ve San. A.Ş. 219 227
Özdilek Alışveriş Merkezleri ve Tekstil San. A.Ş. 238 348
Enpay Endüstriyel Pazarlama ve Yatırım A.Ş. 250 165
Sedef Gemi Đnşaatı A.Ş. 257 ….
Debant Plastik Sanayi A.Ş. 258 ….
Arçelik LG Klima San. ve Tic. A.Ş. 326 ….
Nuh Çimento Sanayi A.Ş. 353 126
Đpragaz A.Ş. 442 ….
166
Đzocam San. ve Tic. A.Ş. 473 448
Kastamonu Entegre Ağaç San. ve Tic. A.Ş. 481 358
Göktaş Yassı Hadde Mamulleri San. ve Tic. A.Ş. …. 375
Alper Fındık ve Gıda San. A.Ş. …. 415
Arfesan Arkan Fren Elemanları San. ve Tic. A.Ş. …. 420
Beksa Çelik Kord A.Ş. …. 424
Zf Sachs Süspansiyon Sistemleri San. ve Tic. A.Ş. 482 874
Süperlas Süperlastik Kauçuk ve Plastik San. A.Ş. 483 429
Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş. 490 480
S.E.P. Gıda San. ve Tic. A.Ş. 501 ….
Pulver Kimya San. ve Tic. A.Ş. 531 ….
Asmaş Ağır Sanayi Makinaları A.Ş. 543 ….
Mannesman Boru Endüstrisi T.A.Ş. 546 257
Yılyak Yakıt Pazarlama A.Ş. …. 279
Yıldız Entegre Ağaç San. A.Ş. …. 311
Sertan Ambalaj San. ve Tic. A.Ş. …. 322
Kale Oto Radyatör San. ve Tic. A.Ş. 587 784
Kürüm Demir Oto Gıda Teks. Elektr. Petrol ve Dan.
San. Dış Tic. A.Ş. 588 795
Mustafa Nevzat Đlaç San. A.Ş. 608
Đnci Plastik ve Jüt San. A.Ş. 617 785
Trade Wool Dış Tic. Ltd. Şti. 638 720
Türk Philips Ticaret A.Ş. …. 771
Kanca El Aletleri Dövme Çelik ve Makine San. A.Ş. 640 347
Marshall Boya ve Vernik Sanayi A.Ş. 649 ….
Roma Plastik Đnşaat Malzemeleri A.Ş. 658 521
Pimaş Plastik Đnşaat Malzemeleri A.Ş. 664 ….
Aksoy Alüminyum San. ve Tic. A.Ş. 673 ….
Çelik Halat ve Tel San. A.Ş. 682 ….
Tayas Gıda San. ve Tic. A.Ş. 719 ….
Martaş- Marmara Tarımsal Ürünleri Değ. A.Ş. 730 ….
Altın Kablo Sanayi A.Ş. 735 911
Deva Holding A.Ş. …. 920
Demirsan Haddecilik San. ve Tic. A.Ş. …. 974
Işık Plastik Sanayi ve Dış Ticaret Pazarlama A.Ş. 748 ….
Bosal Mimaysan Metal Đşleme San. A.Ş. 760 ….
Silvan Sanayi A.Ş. 803 804
Tayaş Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. …. 831
167
Santek Sanayi Tesisleri Đmalatı ve Tic. A.Ş. …. 860
Porland Porselen San. Tic. A.Ş. 804 ….
Akkardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. 816 891
Lafarge Aslan Çimento A.Ş. 817 ….
Ugınox Sanayi ve Ticaret A.Ş. 828 ….
Turkuaz Kablo Tah. Tic. San. A.Ş. 837 ….
Kalibre Boru San. ve Tic. A.Ş. 870 648
Bemka Emaye Bobin Teli ve Kablo San. A.Ş. …. 690
Montel Mob.Tekstil Deri Turizm San. ve Tic. A.Ş. 959 ….
Al-san Alüminyum Sanayi A.Ş. 961 ….
Olmuksa Internaional Paper Sabancı Amb. San.A.Ş. 981 ….
Rotaliman Hizmetleri Sanayi A.Ş. 995 ….
TOPLAM FĐRMA SAYISI 65 62
Kaynak: KSO, Türkiye’nin En Büyük Đlk 1000 Đhracatçı Firması Đçerisinde Kocaeli’de Yerleşik Sanayi Kuruluşlarının Profili – 2004, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, Yayın No 2005 Arş.12, Kocaeli, 2005, s.5.
Türkiye çapında en çok kar eden 50 kuruluşun 16 tanesi Kocaeli’de yerleşiktir.
Bu kuruluşlar, Tüpraş A.Ş., Ford Otomotiv Sanayi A.Ş., Petrol Ofisi A.Ş., Unilever
Sanayi ve Ticaret Türk A.Ş., The Shell Compony of Turkey LTD., Trakya Cam
Sanayi A.Ş., Nuh Çimento Sanayi A.Ş., Aygaz A.Ş., Hyundaı Assan Otomotiv
Sanayi A.Ş., Birssa Bridgestone Sabancı Lastik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Yıldız
Entegre Ağaç Sanayi ve Ticaret A.Ş., Çolakoğlu Metalurji A.Ş., Ülker Gıda Sanayi
ve Ticaret A.Ş., BP Petrolleri A.Ş., Đpragaz A.Ş., Anadolu Isuzu Otomotiv Sanayi ve
Ticaret A.Ş.’dir.231
En çok ihracat yapan ilk 50 kuruluş içerisinde Kocaeli’nde yerleşik firmalar ise
sırasıyla, Ford Otomotiv Sanayi A.Ş., Tüpraş A.Ş., Habaş Sınai ve Tıbbi Gaz Đst.
End. A.Ş., Çolakoğlu Metalurji A.Ş., Diler Demir Çelik A.Ş., Sarkuysan Elektrik ve
Bakım Sanayi ve Ticaret A.Ş., Goodyear Lastikleri Ticaret A.Ş., Areva T&D Enerji
Otomotiv Sanayi A.Ş., Kordsa A.Ş., Eczacıbaşı Yapı Ger. Sanayi ve Ticaret A.Ş.,
231 KSO, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Đçerisinde Kocaeli’nde Yerleşik Sanayi Kuruluşlarının Profili - 2005, a.g.e., s. 8-9.
168
Borusan Mann. San. Ve Tic. A.Ş., Birssa Bridgestone Sabancı Lastik Sanayi ve
Ticaret A.Ş., Delphi Automotive Systems LTD.’dir.
Tablo-61: 2005 yılı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Đçinde KSO’ya Kayıtlı 81 Büyük Sanayi Kuruluşunda Đhracatın Sektörlere Göre Dağılımı SEKTÖRLER 500 Kuruluşta (%) 81 Kuruluşta (%)
Madencilik ve Taşocakçılığı 1 0
Gıda, Đçki, Tütün 7,5 0,3
Dokuma, Giyim, Deri ve Ayakkabı 10,9 1,9
Orman Ürünleri ve Mobilya 0,6 0,2
Kağıt, Kağıt Ürünleri ve Basım Sanayi 0,5 0,1
Kimya, Petrol Ürünleri Lastik ve Plastik San. 13,3 10,7
Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi 3,5 1,1
Metal Ana Sanayi 17,3 3,4
Metal Eşya Sanayi 17,7 1,2
Otomotiv Sanayi 26,9 7,6
Diğer Đmalat Sanayi 0,6 ….
Elektrik 0,1 0,7
TOPLAM 100 25,7
Kaynak: KSO, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Đçerisinde Kocaeli’de Yerleşik Sanayi Kuruluşlarının Profili - 2005, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, Yayın No 2006 Arş. 07, Kocaeli, s. 9.
2005 yılında Türkiye’nin ilk 500 büyük sanayi kuruluşu arasına girerek üretimini
Kocaeli’de gerçekleştiren firmalar, 500 büyük firmanın yapmış olduğu toplam
ihracat tutarının % 25,7’i oranında ihracat yapmaktadır. Kocaeli’de yerleşik 81
büyük firmada ihracatının sektörel dağılımına bakıldığında sırasıyla, petro-kimya,
lastik ve plastik, otomotiv, metal ana sanayi, dokuma-giyim-ayakkabı ve deri sanayi
başta gelmektedir.
Kocaeli ihracat yapısı, orta teknoloji (otomotiv ürünleri, endüstriyel kimyasallar,
standart endüstri makineleri, basit elektrikli ve elektronik ürünler) ve kısmen ileri
teknoloji mallarda (karmaşık kimyasallar, ilaçlar, karmaşık elektronik makineler)
yoğunlaşmıştır.232 Tablo-62’de görüldüğü gibi, Kocaeli’nin ilk 100 büyük sanayi
232 Sanjaya Lall, ‘‘Turkish Performance in Exporting Manufactures: A Comparative Structural
Analysis’’, QEH Working Paper Series No: 47, 2000, p. 9.
169
kuruluşunda sektörel gruplara göre ihracat tutarı bakımından ilk sırayı petro-kimya
sektörü almaktadır. Bu sektörü otomotiv, metal ana, lastik- plastik eşya, metal eşya
sanayi izlemektedir. Kocaeli ihracatının katma değeri yüksek, teknoloji içeren
sektörlerde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Bu durum karşılaştırmalı üstünlüğün büyük
ölçüde belirleyicisi olmaktadır. Refah ve yaşam kalitesinde artış, katma değeri
yüksek ve sürdürülebilir üstünlük sağlayan yüksek teknolojiye dayalı ürünlerde
rekabetçi üstünlük elde edilmesi ve bu üstünlüğü muhafaza edecek yetenekler
geliştirilmesi ile mümkündür.
Tablo-62: Kocaeli’de Đlk 100 Büyük Sanayi Kuruluşunda Sektörel Gruplara Göre Đhracat Tutarları-2005
SEKTÖRLER Đhracat (Milyon Dolar)
Petro- Kimya Sanayi 1.427.842
Otomotiv Sanayi 1.364.843
Metal Ana Sanayi 700.001
Lastik- Plastik Eşya Sanayi 523.784
Metal Eşya Sanayi 357.784
Dokuma Sanayi 196.791
Gıda Sanayi 127.394
Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi 101.862
Elektrikli Cihaz Sanayi 52.206
Kağıt Sanayi 35.326
Orman Ürünleri Sanayi 22.172
Madencilik Sanayi 247
Toplam 4.910.252 Kaynak: KSO, Kocaeli’de Yerleşik Đlk 100 Büyük Sanayi Kuruluşu, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, 2005.
3.3.3. Kocaeli Đhracatının Performans Göstergeleri
Dış ödemeler dengesinin gelişimine yönelik bilinen göstergeler Đhracat/GSMH
oranı ve ihracatın ithalatı karşılama oranı (X/M)’dir. Bu oran dış ödemeler
dengesinin gelişimini açıklamakla birlikte, ekonomik ilişkinin yönü, borçlanma
süreci ve ekonomik bağımlılığı göstermesi açısından da tatmin edici bir göstergedir.
170
Tablo-63: Kocaeli Dış Ticaret Performans Göstergeleri
Kaynak: TUĐK ‘‘Đller Bazında Gayri Safi Yurt Đçi Hasıla Kocaeli’’ http://www.tuik.gov.tr/ulusalhesapapp/UlusalHesap_Rapor.do, Erişim: 21.05.2007, KSO, Kocaeli Đli Ekonomik ve Sosyal Yapısı, Kocaeli Sanayi Odası Yayını, 2005, s. 5’ten yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır.
Kocaeli’de 2004 yılında ihracat oranında öne çıkan sektörlerin kapasite kullanım
oranlarında önemli artışlar görülmektedir.233 Kocaeli’de tüketim malı ithalatında
yaşanan artış ile ekonomideki canlanmanın beklenenin üstünde olması, toplam
ithalattaki % 64 oranındaki artışta etkili olmuştur. Ayrıca, euro-dolar paritesinde,
2003 yılında euro lehine yaşanan gelişmenin nominal etkisi de Kocaeli ithalatındaki
bu ciddi artışta etkili olmuştur. 2004 yılında azalan faizler ve kolaylaşan kredi
imkanlarına bağlı olarak tüketim talebi artmış, bu da ithalat artışında etkili olmuştur.
1994 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından Kocaeli’de ihracatın ithalatı
karşılama oranında göreceli bir düşüş yaşanmıştır. 1994-2000 döneminde ihracatın
233 KSO, Kocaeli Đmalat Sanayi 2005 Dördüncü Çeyreğindeki Gelişmeler Ekim- Aralık, Kocaeli Sanayi Odası Yayınları, 2005, s. 2.
171
ithalatı karşılama oranı düşük seyretmiş; 2000 yılı ve sonrasında bu performans
kriterinde belirgin bir iyileşme gözlenmiştir. Bu iyileşmeyi yüksek kurlarla
açıklamak mümkündür. Dönemde yüksek seyreden kurlar, ihracatı avantajlı hale
getirmiştir.
2001 krizi ile beraber azalan ithalata bağlı olarak artan ihracatın ithalatı
karşılama oranı, 2003 yılında 2002 yılına göre % 3,9 oranında azalarak % 24’e
gerilemiştir. 2004 yılında bu oran % 39,3’e ve 2005’te ise % 40,1’e yükselmiştir.
Đhracatın, Đl GSMH’ye oranı da X/M rasyosu gibi 1994 krizi sonrası bir miktar
düşmüş, sonraki yıllar aynı seviyede devam etmiş, 1999’a gelindiğinde % 3’lük bir
düşüş daha kaydederek, 2000 yılı sonrasında artan kurla beraber % 31 seviyesine
yükselmiştir.
Dış ticarette, oranı, her birim dış ticaret hacminin yarattığı
dengeyi göstermektedir. Bu oranın, eksiden artıya doğru hareketi yani değerinin
artışı, dış ticaret açısından olumlu bir göstergedir.234 Bu oran Kocaeli için
hesaplandığında her birim dış ticaret 1990 yılında -0,63’lük bir denge oluştururken,
2005 yılına gelindiğinde birim dış ticaretin oluşturduğu denge -0,42’dir. Dış ticaretin
ilde yarattığı katma değer takip eden dönemde ve özellikle genel ekonomide
büyümenin yaşandığı 2004 ve sonrası yıllarda oldukça yükselmiştir. Bu durum 2004
ve sonrasında emek ve kaynağa dayalı teknolojili mal ihracatındaki düşüşün, düşük-
orta ve ileri teknolojili mal ihracatına kaymasıyla da ilişkilendirilebilmektedir.
3.3.4. Kocaeli Đhracatının Teknolojik Sınıflandırması
Lall’a göre mallar, teknoloji kullanım yoğunluğuna göre bir sınıflandırmaya tabi
tutulmuştur.235 Buna göre teknolojik yapısı bakımından sanayi ürünleri dört ana
gruba ayrılır:
234 Günay, a.g.e. s. 105. 235 Lall, a.g.e., pp. 8-9.
172
i. Emeğe ve Doğal Kaynaklara Dayalı Teknolojiye Sahip Ürünler (EKD): Gıda,
demir dışı metal, diğer temel ürünler, tekstil, giyim, ayakkabı, deri ve seyahat
ürünleri, ahşap ve kağıt ürünleri, boya ve matbaacılık ürünleri ve metalik olmayan
mineral ürünleri.
ii. Düşük Teknolojili Ürünler (DT): Demir ve çelik ürünleri, mamül metal
ürünleri, basit ulaşım ekipmanları, gemi ve botlar.
iii. Orta ve Đleri Teknolojili Ürünler (OĐT): Kauçuk ve lastik ürünleri, elektrikli
ve elektriksiz makineler, otomotiv, endüstriyel kimyasallar, ilaçlar, bilgisayar ve ofis
ekipmanları, iletişim ekipmanları, hava taşıtları ve bilimsel araçlar.
iv. Diğer Sanayi Ürünleri (D): Yukarıdaki yapılan sınıflandırmaların hiçbirine
girmeyen tüm sanayi ürünleri.
Türkiye’nin ihracat yapısında yüksek bir paya sahip olan tekstil, giyim ve demir-
çelik gibi kaynağa dayalı teknolojili ürünlerin dünya ihracatındaki payında bir
gerileme yaşanırken; dünya ihracatında payı en hızlı artan büro ve ofis malzemeleri
sektöründe Türkiye önemli bir başarı gösterememektedir. Türkiye otomotiv, diğer
taşıt araçları, yarı mamüller ve kimyasallar gibi sektörlerde başarı grafiğini nispeten
yüksek tutmuştur.236 Türkiye’nin düşük teknolojili ürün ihracatında önemli bir yeri
olan tekstil ve giyim ihracatı, Asya’daki üreticiler karşısında da rekabetçi bir
üstünlüğe sahip değildir. Kocaeli ihracat ürünlerinin 2000-2006 dönemi teknoloji
ayrıştırması Lall’ın teknoloji sınıflandırmasına göre yapıldığında, bulgular
Türkiye’de 1996 yılında düşük teknoloji ve doğal kaynağa dayalı teknolojili
ürün ihracatının, toplam sanayi ihracatına oranı % 81’dir. Türkiye, 1985-2002
döneminde ileri teknoloji ihracatında, toplam sanayi ihracatının % 5’i kadar bir artış
göstererek durağan bir yapı sergilemiştir. Türkiye’de kaynaklara dayalı ve düşük
236 UNCTAD, Trade and Development Report: Capital Accumulation, Growth and Structural Change, New York: United Nations, 2003, s. 104.
173
teknolojili ürünlerden orta ve ileri teknolojili ürünlere kayma yönünde bir durgunluk
söz konusudur.237
Tablo-64: Kocaeli’de Đhracatının Teknolojik Gruplara Göre Ayrıştırması
ĐHRAÇ MALLARININ TEKNOLOJĐ SINIFLANDIRMASI
YILLAR
Emek ve Kaynağa
Dayalı Teknolojili
Mallar
Düşük Teknolojili
Mallar
Orta ve Đleri
Teknolojili Mallar
2000 34,00 13,00 53
2001 48,00 13,59 38,41
2002 56,00 7,80 36,2
2003 58,00 8,44 33,56
2004 45,00 9,60 45,4
2005 49,00 10,68 40,19
2006 46,00 11,44 42,56
Kaynak: TĐM Veritabanı’dan tarafımızca hesaplanmıştır. Sınıflandırma için ‘‘Sanjaya Lall, ‘‘Turkish Performance in Exporting Manufactures: A Comparative Structural Analysis’’, QEH Working Paper Series No: 47, 2000, pp. 8-9.’’ dan faydalanılmıştır.
Kocaeli’nin TĐM veri tabanından fasıllara göre elde edilen ihracat bilgileri,
Lall’ın sanayi ürünleri için yapmış olduğu teknoloji sınıflandırmasına göre
ayrıştırılmış ve yukarıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. Sonuçlara göre; emeğe ve doğal
kaynaklara dayalı teknolojiye sahip ürün ihracatında Kocaeli, 2001 yılında % 16 gibi
büyük bir artış sergilemiştir. Türkiye’de yaşanan genel kriz ortamının akabinde 2002
ve 2003 yıllarında bu ürünlerin ihracatında az da olsa artış gözlenmektedir. 2004
yılında ekonomimizde yaşanan büyüme ve kurlarda oluşan kademeli düşüş
beraberinde ciddi miktarda ithalat artışı görülmüş, ithalatın büyük kısmı aramalı ve
sanayi girdisi alanında olmakla birlikte düşük teknolojili ve orta-ileri teknoloji mal
grubu ürünlerin üretiminde küçük artışlarla üretime yansımıştır.
Şekil-1: Kocaeli’de Đhracatının Teknolojik Gruplara Göre Ayrıştırması
237 Lall, a.g.e., s. 15.
174
Kocaeli Đhracatı Teknoloji Ayrıştırması
0,00 10,00 20,00 30,00 40,00 50,00 60,00 70,00
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
Yıl
lar
Teknoloji Payları
Emek ve Kaynağa Dayalı Teknolojili Mallar Düşük Teknolojili Mallar Orta ve Đleri Teknolojili Mallar
2004, 2005 ve 2006 yıllarında Kocaeli’de ithalat, TL’nin değerlenmesiyle
birlikte büyük artış göstermiştir. Đhracat artışı oransal olarak ithalatın gerisinde
kalmakla birlikte, yoğunlukla ihracatın izlenen dönemde düşük teknoloji, orta ve ileri
teknoloji mal gruplarına kaydığı; ekonomide 2003 yılından itibaren yaşanan büyüme
öncesinde daha baskın olan kaynağa dayalı mal ihracatının 2004 ve sonrasında
gerilediği gözlenmektedir. Kocaeli izlenen dönemde kurun verdiği ithalat etkisiyle
üretimi için gerekli olan ithal girdiyi karşılamaktadır. Kaynağa dayalı teknolojili mal
ihracatındaki düşüş, düşük teknoloji ve orta-ileri teknolojili mal gruplarına
kaydırılmıştır.
2004 ve 2005 yıllarında Kocaeli ihracatına en çok katkı yapan mal grupları,
kazan, makine ve mekanik cihazlar, elektrikli makine ve cihazlar, demir- çelik ve
ham petrol dahil mineral yakıt ve yağlar, otomobil ana ve yan sanayi ürünleridir.
Đhracatta katma değeri düşük sektör paylarında nispeten bir düşüş gözlenmektedir.
175
Türkiye dış ticaretinde makine ve ulaşım araçları sektörü, en büyük ağırlığa
sahiptir. 2000-2005 döneminde dış ticaret hacminde, makine ve ulaşım araçları