Top Banner
09 ÇÖZÜMLER KAMU PERSONEL KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI SEÇME SINAVI DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ TÜRKİYE TÜRKİYE GENELİ GENELİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ 1. E 26. A 2. A 27. B 3. E 28. B 4. E 29. E 5. D 30. A 6. C 31. C 7. E 32. A 8. B 33. C 9. B 34. D 10. D 35. B 11. C 36. B 12. B 37. B 13. B 38. E 14. A 39. E 15. B 40. B 16. E 41. C 17. B 42. D 18. C 43. B 19. A 44. A 20. A 45. B 21. E 46. C 22. D 47. C 23. C 48. E 24. C 49. B 25. E 50. B
22

2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

Sep 02, 2019

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

09

ÇÖZÜMLER

KAMU PERSONELKAMU PERSONELSEÇME SINAVISEÇME SINAVI

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ

TÜRKİYETÜRKİYEGENELİGENELİ

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ

1. E 26. A

2. A 27. B

3. E 28. B

4. E 29. E

5. D 30. A

6. C 31. C

7. E 32. A

8. B 33. C

9. B 34. D

10. D 35. B

11. C 36. B

12. B 37. B

13. B 38. E

14. A 39. E

15. B 40. B

16. E 41. C

17. B 42. D

18. C 43. B

19. A 44. A

20. A 45. B

21. E 46. C

22. D 47. C

23. C 48. E

24. C 49. B

25. E 50. B

Page 2: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

1. Hz. Peygamber’in Hz. Hatice ile evliliğinden iki erkek ve

dört kız çocukları dünyaya geldi.. Erkek çocukları Kâsım ve

Abdullah, kız çocukları da Zeynep, Rukıyye, Ümmü Külsûm

ve Fâtıma’dır. Hz. Peygamber’in Tayyib ve Tâhir adlı ço-

cuklarından da bahsedilir. Bunlar bazen iki ayrı çocuk ola-

rak zikredilirken bazı kaynaklarda Abdullah’ın adları olduğu

da nakledilir. Hz. Peygamber’in Hz. Hatice’den olan çocuk-

ları peygamberlikten önce dünyaya gelmiştir. Abdullah’ın İs-

lam döneminde dünyaya geldiği de rivayet edilir. Peygamber

Efendimiz’in Hz. Hatice ile evliliğinden olan bütün çocukları-

na halası Safi yye bint Abdülmuttalib’in azatlı cariyesi Ümmü

Râfi ‘ Selmâ ebelik yapmıştır. Hz. Peygamber akîka kurbanı

olarak erkek çocukları için ikişer, kız çocukları için de birer

koyun kesmiştir. Cahiliye Dönemi’nde kız çocuklarının dün-

yaya gelmesi üzüntü ve utançla karşılandığından akîka kur-

banı sadece erkek çocuklar için kesilmekteydi. Peygamber

Efendimiz böyle bir anlayış ve geleneğin hâkim olduğu top-

lumda kız çocukları için de akîka kurbanı keserek bu ayırı-

mı ortadan kaldırmayı hedefl emiştir. Peygamber Efendimiz,

ilk çocuğu Kâsım olduğu için geleneğe uyularak Ebü’l-Kâsım

künyesiyle anılmıştır. Hz. Peygamber’in erkek çocukları

Kâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-

berlik dönemine ulaşıp Müslüman olmuş ve Medine’ye hicret

etmişlerdir. Kâsım’ın nübüvvetten sonra vefat ettiğini kabul

edenler de vardır. Resûlullah’ın Hz. Fâtıma’dan başka bütün

çocukları kendisinden önce vefat etmiştir.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

2. Hz. Peygamber ne pahasına olursa olsun Mekke’de

haksızlığa ve zülme uğrayan yerli veya yabancıların hakla-

rını zalimlerden almak üzere ant içen Hilfü’l-fudûl derneği-

ne katıldı ve birçok haksızlığın önüne geçti. Hilfü’l-fudûl’ün

İslam’dan önce ve İslam döneminde gerçekleştirdiği bazı fa-

aliyetler şöyle sıralanabilir: Sümâle kabilesine mensup bir ta-

cir Mekke ileri gelenlerinden Übey b. Halef’e mal satmış, fa-

kat parasını alamamıştı. Çaresiz kalan tacir Hilfü’l-fudûl’a

başvurunca Übey parayı hemen ödedi. Yemenli bir tacir kızı

ile birlikte hac için Mekke’ye gelmişti. Şehrin ileri gelenlerin-

den Nübeyh b. Haccâc kızı zorla babasının elinden alıp evi-

ne götürdü. Adam çaresizlik içinde Kâbe’ye gidip “Yetişin ey

Hilfü’l-fudûl mensupları, yardım edin!” diye bağırdı. Çok geç-

meden hareket mensupları kılıçlarını çekmiş olarak geldiler

ve Nübeyh’in evini sardılar. Nübeyh bu tepki karşısında kızı

babasına teslim etmekten başka bir yol bulamadı. İslam dö-

neminde Erâş kabilesine mensup bir tacirin Mekke’ye getir-

Page 3: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

diği bir deve yükü malı satın alan Ebû Cehil, parasını öde-

medi. Ebû Cehil’in Hz. Peygamber’e düşmanlığını bilen bir

müşrik alay etmek amacıyla mağdur tacire o sırada Kâbe’de

bulunan Hz. Peygamber’den yardım istemesini söyledi. Hz.

Peygamber tacirle birlikte Ebû Cehil’in evine kadar gitti ve

sonucu merakla bekleyen müşrikin şaşkın bakışları arasın-

da tacirin hakkını ondan aldı. Zübeyd kabilesinden bir tacir

üç deve yükü malını satmak için Mekke’ye geldi. Ebû Cehil

tacirin malına oldukça düşük bir fi yat biçtiği gibi diğer tüccar-

ların ondan alışveriş yapmasına engel oldu. Durumdan ha-

berdar olan Hz. Peygamber üç deve yükü malı tacirin iste-

diği fi yattan satın aldı. Ardından çarşıda Ebû Cehil’i bularak

Hilfü’l-fudûl’u hatırlattı ve aynı şeyi bir daha yapmaması için

kendisini uyardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) peygamberliğinden

sonra da Hilfü’l-fudûl ittifakından övgüyle bahsetmiş ve şöy-

le demiştir: “Abdullah b. Cüd‘ân’ın evinde yapılan antlaşma-

ya amcalarımla birlikte ben de katılmıştım. Bu ittifakta yer al-

mış olmanın mutluluğunu güzel ve kızıl develere değişmem.

Bugün de böyle bir antlaşmaya çağrılsam tereddüt etmeden

giderim”.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

3. Bizans’ın Mısır ve Suriye’deki yönetiminin adil olmadı-

ğı, halkın ağır vergilerle ve İran’la yapılan savaşlarla mağ-

dur edildiği anlaşılmaktadır. Müslümanlar, bir yeri fethedince

halkına baskı uygulamaz, adil davranır, insanların dinlerine

ve inançlarına müdahale etmez ve antlaşmalar çerçevesin-

de kendi topraklarında yaşamalarını sağlardı. Üstelik bu böl-

gelerde epeyce de Arap yaşıyordu. İslam fetihlerinin başarı-

ya ulaşmasında Müslüman askerlerin kendi aralarındaki da-

yanışmanın, komutan ile askerler arasındaki karşılıklı sevgi

ve saygının büyük rol oynadığı unutulmamalıdır. Nitekim se-

ferler esnasında Müslüman komutanlar ile görüşmek için ge-

len yabancı elçiler, İslam ordusunda en üst düzeydeki komu-

tanla herhangi bir asker arasında sorumlulukları dışında bir

fark görmediklerini açıkça ifade etmişlerdir. Bütün bunlar fe-

tihleri kolaylaştıran etkenler olarak dikkat çekmektedir. Buna,

İslam’ın Müslümanlara kazandırdığı şevk ve heyecan, azim

ve gayret, cesaret ve yiğitlik ile ölümden sonraki hayat anla-

yışı ve şehadet düşüncesi de eklenmelidir.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

Page 4: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

4. Soruda verilen hadis, hadis eserlerinin ana konuları

dikkate alındığında ticaret içinde yer alır. Ticari ilişkiler çok

çeşitliyse de hadis eserlerinde yer verilen ana ticari konu-

ları şu şekilde başlıklandırmak mümkündür: (Genel anlam-

da) Ticaretler, alım satım, selem, şuf’a, ücret, havale, kefa-

let, vekâlet, çiftçilik ve ziraatçılık, sulama sularının kullanı-

mı, borçlanma, ifl as, şirket. Bu ana konular bazen bir eserde

ayrı başlıklar hâlinde yer alırken bazı eserlerde ise ana baş-

lık altında bulunabilmektedir. Örneğin, Buhari’de bütün bun-

lar ayrı başlıklar altında verilirken Müslim ve Tirmizi gibi di-

ğerlerinde de ya “ticaretler” başlığı altında veya “alım satım”

başlığı altında ele alınmıştır. Soruda geçen bu hadisle alışve-

rişlerde kişilerin birbirine karşı yumuşak davranmaları, birbir-

lerine zulmetmemeleri gerektiğine işaret olunmaktadır. Ha-

dis; Buhari, Buyu babında geçer (Buhari, Buyu, 3/9).

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

5. Hz. Peygamber’in bilgi ve tasarrufl arının kaynağı üçlü

bir tasnifl e ifade edilebilir: Kitab’a dayalı olanlar ki bu bazen

Kur’an’ın bir ayetinden, bazen de bütününden hareketle orta-

ya koyduğu Kur’ani çıkarımlardır. Bu bazen herkesin anlaya-

cağı açıklıkta veya Kur’an’a paralel ifadeler şeklinde olabile-

ceği gibi, bazen de Kur’an’daki aslı ile irtibatın kurulmasında

güçlük çekilebilecek nitelikte olabilir. Hikmet’e dayalı olanlar

ki bu bazen onun kalbine ilka ve ilham, bazen Cebrail vasıta-

sıyla, bazen de ona rüyada gösterilme şeklinde tecelli eden

bilgilerdir. İçtihat ve tecrübesine dayalı olanlar ki onun, akıl,

kıyas, zan, tahmin, zevk, mizaç, tarihî ve sosyal tecrübe, isti-

şare vb. hususlara dayanan olan öğretileridir.

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

Page 5: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

6. Hz. Peygamber, inananlar için örnek ve önder olduğu

için inanç, ibadet, ahlak, muamelat, bilgi, kültür, gelenek ve

medeniyet için sünnet, Kur’an’dan sonra en önemli kaynağı

oluşturmaktadır. Ancak, hadislerin, inanç ve itikat alanında

bilgi kaynağı olup olmaması hususu ise tartışılan meseleler-

dendir. Zahiriye mezhebinden İbn Hazm, Hanbelilerden ba-

zıları ve Ehl-i Hadis, sahih hadislerin kat’i ilim ifade ettiği ge-

rekçesiyle bunu kabul ederken Cumhur ulema, sübutu kat’i

olmadığı için ahad haberlerin (bir veya birkaç kişinin nakletti-

ği haber) akâidde delil olamayacağını savunmaktadırlar. Bu

konuda Hz. Peygamber’i bizzat dinleyen sahabe ile ağız-

dan ağıza nakledilen haberlere dayanılmasını birbirinden

ayırt etmek gerekir. Zira İmam Gazzâlî’nin yerinde tespitiy-

le “Rasulullah’ın (s) sözü, bizzat onun ağzından işiten kimse

için bir delildir. Fakat bize gelince onun sözü bize ancak ha-

ber verenlerin lisanıyla ulaşmaktadır...” Ahad haberlerin kat’î

ilim değil de zan ifade etmesi, hükümler konusunda herhan-

gi bir engel teşkil etmezken itikatta delil olarak yeterli görül-

memiştir. Ancak, Hz. Peygamber’in birçok hadislerinde Allah,

melekler, cennet - cehennem, kıyamet alametleri vb. çeşit-

li konularda açıklayıcı bilgiler verdiği de inkâr edilemez. Sa-

dece bu tür hadislerle belli bir inanç esası belirlenemezse de

bunlar, Kur’an veya mütevatir haberlerle belirlenmiş hususla-

rın detaylarını verirler. Yüce Allah, birçok ayette, zatına itaat

ile birlikte Resulüne itaati, onun hükümlerine boyun eğmeyi,

ona isyan etmemeyi emretmektedir (Bkz: 4. Nisa 13, 14, 59,

64, 65, 80, 115). Bundan dolayı sünnetin huccet oluşu, bu

ümmetin selefi olan Müslümanlardan hiç kimsenin tartışma-

dığı dinî bir esastır. Daha sonra bu konuda yeterli bilgisi ol-

mayanlar, Resulullah’tan kat’i olarak sabit olan bir sünnet ile

geçmiştekilerin haberleri ve sünnetleri arasında fark gözet-

mediler. Öncekilerden nakledilenlerle ne denli ihticac edile-

bileceğini, onunla ihticacın sınırlarının ve beşerî bilgi araçları

arasındaki yerinin ne olduğunu fark edemediler. Aynı şekilde

onlar, rivayetin duyular ve akıl ile çelişmesi hâlinde destek-

lenip desteklenemeyeceğini de ayırt edemediler. Yine bazı

kimseler, söz konusu metodolojik problem hakkındaki müna-

kaşanın, bizatihi sünnetin hucciyyeti hakkında yapılan bir tar-

tışma olduğu yanılgısına düştüler. Bu metodolojik tartışmayı,

sünnetin hadislerden ve haberlerden oluştuğunu, dolayısıyla

bütün tartışmanın haberler üzerinde döndüğünü kabul ede-

rek tartışmayı sünnet dairesine kaydırdılar. Bizzat sünnet ile

onun nakil yolları ve haberleri arasındaki önemli farklara dik-

kat etmediler.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

Page 6: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

7. Özellikleri verilen müfessir Ferra’dır.( Ebû Zekeriyyâ,

Yahyâ b. Ziyâd b. Abdillâh el-Absî, el-Ferrâ 144/761- 62)

Meâni’l-Kur’ân adıyla meşhur olmuş eserin asıl adı Tefsîru

Muşkili İ’râbi’l- Kur’an ve Meânîhi’dir. Ferra tefsirini mevcut

Kur’an tertibi üzerine yazmıştır. Fakat her ayet üzerinde dur-

mamış, kendisine göre tefsirine ihtiyaç duyulabilecek ayetler

üzerinde durmuştur. Tefsirin hedefi Kur’an metninin anlaşıl-

masında karşılaşılan dil problemlerine ışık tutmaktır. Bu se-

beple o, önce ele aldığı ayette izaha ihtiyaç duyulan kelime

ve kelimelerin irabı üzerinde durmakta ve kendi irab tercihi-

ne uygun olarak ayetin manasını vermektedir. Ferra gerekti-

ği yerde de Kur’an’da geçen bir kelimenin Arap dilindeki kul-

lanılış şekillerini göstererek bu konuda kendilerinden önceki-

lerinin de görüşlerine yer verir. Bundan başka Ferra tefsirin-

de yer yer kıraat meselelerine de temas eder. Ferra eserinde

sık sık Arap şiirine başvurur. Bu bakımdan eserin her sayfa-

sında beyitlere rastlamak mümkündür. Ferra gerektiği yerde

sebeb-i nüzul rivayetlerinden de yararlanır. Özetle Ferra’nın

bu eseri Kur’an nahvi, kelime bilgisi açısından kendisinden

sonra gelen bütün tefsirlere kaynaklık etmiş temel klasikler-

den biridir.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

8. Günümüzde ve Batı’da geliştirilmiş semantik, semiyotik,

antropoloji, arkeoloji ve hermeneutik bilimleri vardır. Bu bi-

limler aslında Kur’an’ı anlamak için veya din alanında kulla-

nılmak için geliştirilmemişlerdir. Ancak tefsirin kullandığı belli

başlı bilim dalları olan dil ve tarih ile ilgili oldukları için bugün

Kur’an’ın açıklanmasında, tefsirinde ve açıklama ve yorum-

lama yöntemleri konusunda belli oranda yardımcı olabilmek-

tedir. Semantik, Kur’an kelimelerinin ve kavramlarının an-

lamları üzerindeki çalışmalarda kullanılır. Kur’an kelimeleri-

nin gerek belli bir tarihsel kesitteki anlamları ve gerek zaman

içinde geçirdiği anlam değişiklikleri incelenir. Semiyotik insa-

nın etrafında anlam ifade eden her şeyin görünenin ötesin-

de bir anlamı olduğunu kabul ederek bu anlamı çözmeye ve

anlamaya çalışır. Böylece Kur’an’ın indiği Arap toplumunun

dünyası incelenmeye çalışılır. Antropoloji de Kur’an’ın indi-

ği toplumun kültürel özelliklerini inceleyerek onun hitap etti-

ği toplumu daha iyi anlayabilmek için kullanılmaktadır. Arke-

olojik çalışmalar da Kur’an’ın tarihî bağlamı hakkında daha

önce tarih kitaplarında yazılanların somut delillerle destek-

lenmesini ve yine tarihsel bilgilerin elde edilmesini sağlar.

Hermeneutik fi kirler de Kur’an’ın yorumlanmasında ne gibi

yolların izlendiğini çözümlemek için kullanılmaktadır.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

Page 7: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

9. Kur’an’ı, dil bilimsel ağırlıklı bir biçimde tefsir edenler,

eserlerine Meâni’l-Kur’an, Garîbu’l-Kur’an veya Mecâzu’l-

Kur’an isimlerini vermişlerdir. İbnu’n-Nedîm, el-Fihrist’inde

dil bilimsel tahlillere yer veren pek çok eserin adını kayde-

der. Kur’an’ın dil bilimsel açıdan tefsiri ve tahlili sadece dilci

müfessir olarak tanınan müfessirlerin tefsirlerinde yer alma-

mış; başlangıçtan günümüze pek çok müfessir, Kur’an’ı açık-

larken Arap dili açısından değerlendirmeler yapmışlardır (Al-

bayrak, 1998, 103). Kur’an’ın i’câzından söz ederken de mü-

fessirler, yine Arap edebiyatının güzel örneklerini Kur’an’da

bulmuş ve göstermişlerdir. Mesela Zemahşerî, Keşşâf’ında

fi lolojik tahlillere çokça yer vermiş, Kur’an’ın belağatını ve

i’câzını ortaya koymuştur. Nesefî ve Ebu Hayyân gibi müfes-

sirler, Kur’an’ın ifadelerini, dil bilimsel açıdan inceleyen mü-

fessirler arasında özel bir yere sahiptirler. Beydâvî ise tefsi-

rinde hem dil bilimsel açıklamalara hem de edebî izahlara

büyük ölçüde yer vermiştir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

10. Kur’an üslubunun en önemli özellikleri olarak şunlar sa-

yılabilir:

1. Mevcut edebî türlerden farklı olması: Araplarda genel ola-

rak bilinen edebî türler nazım ve nesirdi. Kur’an’ın üslubu

bunlardan hiçbirisinin çerçevesine tamamen girmemekle be-

raber, üslubundaki parlaklık ve büyüleyicilik hem şiirin hem

de nesrin özelliklerini toplamasından, her iki türün özellikleri-

ni kendine has bir şekilde birleştirerek kullanmasından kay-

naklanmaktadır.

2. Kur’an’ın ses nizamından ve luğavî güzelliklerden kaynak-

lanan eşsiz bir ahenge sahip oluşu: Fonetik hususiyet ge-

nellikle mana ya da uygunluk gösterir. Lafızları oluştururken

çoğu zaman manaya uygun fıtrî sesleri seçerek kullanır. Es

- Sâhhe, et - Tâmme, el - Kari’a vb. kelimelerde olduğu gibi.

3. Ayetlerde mana ve lafız dengesinin bulunması: Kur’an

ayetleri israf ve cimrilikten uzak, en uygun mananın en mü-

nasip kelimelerle ifade edildiği harika bir tarzda terkip edil-

miştir.

4. Edebî türlerin hepsinde mükemmel oluşu: Kur’an kullan-

dığı farklı edebî türlerin hepsinde fesahat ve belağatın zir-

vesindedir.

Page 8: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

5. Aynı anda farklı seviyelere hitap etmesi: Kur’an kullandığı

üslupla aynı anda, değişik zamanlarda yaşayan farklı kültür

ve anlayış seviyesindeki muhataplarına hitap eder. Bu genel

hitaptan farklı zamanlardaki farklı muhataplar seviyelerine,

anlayışlarına uygun mesajları alırlar.

6. Muhtevasındaki farklı konuları hiçbir kitapta olmayan şekil-

de iç içe işlemesi: Bu özellik, Kur’an’ın teşri metodu itibarıy-

la ve ilahi mesajları muhatapların zihnine iyice yerleştirmek,

muhatabın ihtiyaç duyduğu miktar ve dozlarda aynı anda bir-

çok konuyu sunarak iman ve İslam noktasında dengeli bir

eğitimi (hidayeti) gerçekleştirmek içindir.

7. Tekrar keyfi yetinin bulunması: Bu özellik de insan fıtratına

uygun bir eğitimi veya diğer bir ifadeyle hikmetli teşri metodu-

nu gerçekleştirmek için son derece önemlidir.

8. Beyan ve ifade tarzlarının çeşitliliği: Bu da Kur’an üslubu-

nun önemli bir özelliğidir. Bu konuda emir, nehiy, teşvik, ter-

ğib, müjdeleme, korkutma, sakındırma, zıt anlamlı ifadele-

ri yan yana getirme ve benzeri beyan çeşitlerini hatırlamak

yeterlidir.

9. İnsanın aklına ve duygularına dengeli bir şekilde hitap et-

mesi: Kur’an, muhataplarına hitap ederken insan fıtratı ile ör-

tüşen bir üslupla bir taraftan akla hitap edip aklı ikna ederken

diğer taraftan insanın duygularına hitap edip tatmin etmeyi

de ihmal etmemektedir. Bu noktada da son derece dengeli

ve yerinde harika bir üslup kullanmaktadır.

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

11. Kur’an’ın birçok yönden i’câzı söz konusudur. Bunlar

şöyledir:

Nazım ve te’lif yönünden i’câzı: Kur’an, Mekke ve

Medine’de olmak üzere 23 yıllık zaman sürecinde ted-

ricen nazil olmuş ve ayetleri Hz. Peygamber tarafından

ayetler yerleştirilmişti. Nüzulünden geçen uzun zamana

rağmen ayetler ve sureler arasındaki tenasub ve insicam

Kur’an’ın i’câz yönlerindendir. Yani Kur’an te’lif yönünden

insanların te’lif ettiği eserlerin üslubundan farklıdır.

Dil ve üslup yönünden i’câzı: Kur’an’ın ifadeleri, kelimele-

ri, cümleleri, harfl eri, harekeleri, çeşitli konuları içerme-

si i’câz yönlerindendir. Kur’an’ın i’câzı, fesahatı, garib üs-

lubu, bütün kusurlardan uzak oluşu ve bunun bir nizam

içerisinde oluşudur.

Page 9: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

Beşeriyetin ihtiyacını karşılaması yönünden i’câzı:

Kur’an, ibadet, ahlak, adalet ve ekonomik olmak üzere

hayatın birçok alanında insanlığın ihtiyaçlarına cevap

vermesi Kur’an’ın i’câz yönlerindendir.

Tabiat ilimleri açısından i’câzı: Tabiat ilimlerini içermesi

Kur’an’ın i’câz yönlerindendir.

İlmi i’câzı: Kur’an’ın muhtevası i’câz yönlerindendir.

Gaybi haberleri içermesi yönünden i’câzı: Kur’an’ın in-

sanların bilemeyecekleri gaybi haberleri içermesi

Kur’an’ın i’câz yönlerindendir.

Geçmiş milletler ve peygamber kıssaları bulunması yö-

nünden i’câzı: Kur’an’ın i’câzı, geçmiş peygamber ve mil-

letlerin kıssalarını görmüş gibi anlatması Kur’an’ın i’câz

yönlerindendir.

Kur’an’ın Hz. Peygamber tarafından değiştirilememesi

yönünden i’câzı: Hz. Peygamber, vahye bağlı kalmış ve

ayetleri aynen tebliğ etmiştir. Ragıb el-Isfehani’ye göre

Kur’an, Allah kelamı olması bakımından ve kendisinin in-

sanları benzerini getirmede aciz bırakması bakımından

i’câzı söz konusudur.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

12. Tefsirin asıl adı Mefâtîhu’l-Ğayb’dır. Hacmi ve çeşitli ilim

dallarını ihtiva etmesi sebebi ile et-Tefsîru’l-Kebîr, yazarı iti-

barıyla da Tefsîru’r-Râzî de denmiştir. Eserin Râzî’nin haya-

tının son dönemlerinde, bir başka deyişle çeşitli ilim dalların-

da iyice olgunlaştığı bir dönemde yazıldığı anlaşılmaktadır.

Müfessir eserini yazmaktan maksadınının akıl prensipleri ve

istidlal yolları ışığında Kur’an’a yöneltilen hücumları çürütmek,

İslam inanç esaslarını savunmak ve bu konularda ileri sürü-

len karşı fi kirleri geçersiz bırakmak olduğunu belirtmiştir. Mü-

ellifi n Kur’an’da her şeyin mevcut olduğuna dair inancı, tefsi-

rinde çeşitli bilimlerin sahalarına giren konulara dalmasından

da anlaşılmaktadır. O, çeşitli İslami ilim dallarının yanında fel-

sefe, fen bilimleri, bilhassa astronomi ilimlerinin sahasına gir-

miştir. Bu durum onun bazen yanılmasına da sebeb olabilmiş-

tir. Bunun meşhur bir örneği “O, yeryüzünü size bir döşek yap-

tı.” ayetinden Dünya’nın dönmediği neticesini çıkarmasıdır.

Râzî’nin, tefsirinde böyle her konuya girmesi sebebiyle eseri

hakkında: “Onun tefsirinde tefsirden başka her şey vardır.” di-

yenler de olmuştur. Fakat bu haksız bir eleştiridir. Çünkü tefsi-

rin fazlası olabilir ama genel olarak eksiği yoktur.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

Page 10: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

13. Naziat suresi Mekke döneminde inmiştir. 46 ayettir. Sure

adını birinci ayetteki Naziat kelimesinden almıştır. Naziat bu-

rada ruhları çekip alan melekler demektir. Surede başlıca

tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konu

edilmektedir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

14. Peygamberlerin Nitelikleri

1. Onlar güvenilir insanlardır (emanet). Emanete hıyanet et-

mezler (3. Âl-i İmrân/161).

2. Doğru sözlü, dürüst insanlardır (sıdk); asla yalan söyle-

mezler (6. En’âm/33).

3. Peygamberler; zeki, anlayışlı insanlardır (fetânet). İnsan-

lar arasında başarılı olmaları, onlara gerçekleri gereklidir.

4. Onlar masumdurlar (ismet); Allah’tan aldıkları vahyi insan-

lara doğru bir şekilde aktarırlar. Bu konuda korunmuşlardır;

vahyi aktarmada herhangi bir hata içine düşmezler. Peygam-

berlikten sonra bilerek kasten günah işlemeleri mümkün de-

ğildir.

5. Peygamberler, Allah’tan almış oldukları buyrukları insanla-

ra eksiksiz iletirler (tebliğ). Bunlarda herhangi bir gizlemeye

gitmeleri düşünülemez (5. Mâide/67).

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

15. Cevher; kadim olsun, hadis olsun kendi başına bulu-

nabilen varlığı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Kabir

azabının varlığını kabul edenler, ruhun cevher olmasını esas

nokta olarak kabul ederler.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

16. E seçeneğindeki yol güvenliği, haccın edasının farz ol-

masının şartlarındandır. Hac ibadetinin sahih (geçerli) olma-

sının şartları ise şunlardır:

1. Müslüman Olmak: Müslüman olmayan birisi haccın bütün

fi illerini yapsa bile bu hac olarak değerlendirilmez.

2. Akıllı Olmak: Akıllı olmak, yükümlülüğün şartı olduğu gibi,

aynı zamanda ibadetlerin sahih olmasının da şartıdır.

3. Ergin Olmak: Erginlik, haccın farz olmasının şartlarından-

dır. Çocuklar tarafından yapılacak hac, nafi le hac olarak sa-

hihtir. Fakat farz olan hac yerine geçmez. Böyle birisinin, er-

gin olduktan sonra diğer şartları da taşıyorsa farz olan hac-

cı ayrıca yapması gerekir. Bu bakımdan erginlik haccın ge-

nel manada sahih olmasının değil, farz olarak sahih olması-

nın şartıdır.

Page 11: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

4. İhram: Haccın sahih olması için bu niyetle ihrama girilmesi

ve bu durumun ihramdan çıkmak için belirlenen zamana ka-

dar devam etmesi şarttır.

5. Vakit: Hac zamanlı bir ibadettir. Yapılan fi illerin hac olabil-

mesi için istenen fi illerin zamanında yapılması gerekir. Hac-

cın rükünlerinden olan Arafat vakfesinin vakti arefe günü ze-

val ile başlar ve bayram sabahı imsake kadar sürer. Gündüz

yapılan vakfenin güneş batana kadar sürmesi ve Arafat’ın

güneş batmadan terk edilmemesi vaciptir. Haccın diğer rük-

nü olan ziyaret tavafının vakti de bayram sabahı imsakten

sonraki herhangi bir vakittir. Ebû Hanîfe’ye göre bu tavafın

bayramın üçüncü günü güneş batana kadar yapılması va-

ciptir.

6. Mekân: Hac, Mekke ve civarında yer alan belli mekânlarda

eda edilen bir ibadettir. Haccın geçerli olması için ilgili fi illerin

belirlenen mekânlarda yapılması şarttır.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

17. Fetva Esnasında Müftinin Uyması Gereken Hususlar

Müftü, verdiği hükmün delillerini veya gerekçelerini de

belirtmelidir.

Doğru şekilde hüküm vermesini engelleyebilecek açlık,

aşırı kızgınlık, uykusuzluk vb. durumlarda fetva vermek-

ten uzak durmalıdır.

Fetva verilirken fetvaya konu olan meselenin içtiha-

da açık bir mesele olmasına dikkat etmelidir. Nasslarda

hükmü açıkça beyan edilmiş ve dinin temel bir prensi-

bi veya hükmü hâline gelmiş bulunan bir meselede ye-

niden içtihat yapılamaz. Yapılan içtihat ile dinin sabit hü-

kümlerine ve genel prensiplerine aykırı sonuçlara ulaşıl-

mamalıdır.

Henüz meydana gelmemiş olaylar hakkında fetva ver-

memelidir. Her ne kadar İslam hukukçularının, fıkıh man-

tığının her konuda işletilebileceğini göstermek veya fıkıh

öğretimi maksadı ile henüz meydana gelmemiş mesele-

leri ele almaları, fıkhın teorisi ve eğitimi açısından bazı

yararlar içerse de bu konular hakkında kamuoyuna yö-

nelik olarak fetvalar vermekten kaçınmak gerekir. Çün-

kü bu durum fetva konularını bir spekülasyon ve tartışma

alanı hâline getirecektir.

Page 12: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

Konuyu iyi anlamalıdır. Fetva verecek kimse, konuyu bü-

tün yönleri ile anlayarak fetva vermeli ve konunun İslam

hukukunda çözüme kavuşturulmuş bulunan önceki fet-

va konularından hangileri ile benzeştiğini tespit etmeye

çalışmalıdır.

Vereceği fetvada İslam hukuk hükümlerinin genel ga-

yelerini, toplumsal ve bireysel ihtiyaçları ve sosyal de-

ğişimleri göz önünde bulundurarak fertleri veya toplumu

zora koşacak yaklaşımlardan kaçınmalıdır. Vereceği fet-

vanın doğuracağı olumlu ve olumsuz sonuçlarını da he-

saba katmalıdır.

Fetva verilirken belli bir mezhep taassubundan kaçınıl-

malı, durum için en uygun olan fetvaya ulaşılmaya ça-

lışılmalıdır.

Bazı durumlarda, sadece hakkında soru sorulan mese-

le hakkında hüküm vermekle yetinmemeli, konu ile ilgili

başka alternatif çözüm yolları varsa onlar hakkında soru

soran kimseleri aydınlatmalıdır.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

18. İcmâ, Hz. Peygamber’in vefatından sonra meydana ge-

len teşriî otorite boşluğunu doldurma ihtiyacından kaynak-

lanmıştır. İcmâ, Hz. Peygamber’den sonra onun ümmetin-

den olan müctehidlerin herhangi bir devirde şeri bir mesele-

nin hükmü üzerinde görüş birliğine varmalarıdır. Bu sebep-

le, çoğunluğun ittifakı, Medine ehlinin ittifakı, ehl-i beytin it-

tifakı, Ebu Bekr ve Ömer’in (şeyhayn) açısından bunlardan

her birinin belli ölçüde bir gerekçe sayılması mümkün ise de

icmâ olarak nitelenemez. İcmâ ehlinin kim olduğunun belir-

lenmesi de önemlidir. Çünkü kimin bu kapsamda olduğu bi-

linince ehil olan birinin dışarıda kalması durumunda icmânın

gerçekleşmiş olmadığı ve ehil olmayan birinin karşı görüşü-

nün icmânın konusunda müçtehidlerde aranan en genel şart,

fısk ve bid’at ehli olmamaktır. İcmâ, ancak fısk ve bid’at ehli

olmayan müçtehidlerin görüş birliğiyle gerçekleşir. Fısk, töh-

met doğurur ve adaleti düşürür. Bid’atçi ise bu bid’atin pro-

pagandasını yaptığı için genel anlamda ümmet kapsamına

dâhil değildir. Adalet, fısk ile düştüğü gibi taassup, sefi hlik ve

değerleri önemsemezlik gibi sebeplerle de düşer. Avâm, yani

müctehid olmayan sıradan kişiler, Kur’an’ın nakli ve dinden

ehli sayılsalar da rey ve içtihadı gerektiren konularda dikkate

alınmazlar.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

Page 13: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

19. İmam Ebû Hanîfe’ye göre genel bir prensip olarak bir

şeyin - hangi gerekçeyle olursa olsun - sabit olduğu tam ve

kesin olarak bilinirse aksi kesin bir şekilde sabit olmadıkça o

şey, olduğu hâliyle kabul edilir. Bu genel prensip mecellede

“Şek ile yakîn zâil olmaz.” külli kaidesi şeklinde ifade edilmiş-

tir. Abdestli olduğu hususunda kesin bilgisi olup abdestsizli-

ği hakkında şüpheye düşen bir kimsenin abdestli olması; ab-

destsizliği hakkında kesin bilgi sahibi olup da abdestli oluşu

konusunda şüpheye düşenin ise abdesti hakkında kesin bil-

gi sahibi oluncaya kadar abdestsiz olması gibi. Öğle namazı-

nın vaktinin çıkması konusunda; Ebû Hanîfe’ye göre, her şe-

yin gölgesi kendisinin iki misli olmadıkça öğle vaktinin çıktığı

ve ikindi vaktinin girdiğine hükmedilmez. Çünkü bu durumda

biz, vaktin öğleye ait olduğu konusunda kesin bilgiye sahibiz.

Öğle vaktinin çıktığı ve ikindi vaktinin girdiği konusunda ise

şüphemiz bulunmaktadır. Yukarıdaki genel prensip sebebiy-

le ancak kesin bir bilgi ile hüküm verilebilir. Bu durumda, her

şeyin gölgesi iki misli olduktan sonra, ancak vaktin çıkışı ko-

nusunda kesin bir bilgi hasıl olur. İmameyne göre ise her şe-

yin gölgesi bir misli olunca öğle vaktinin çıktığı ve ikindi vak-

tinin de girdiğine hükmedilir.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

20. Tavaf, Kâbe’nin etrafında usulüne göre yedi defa dön-

mek suretiyle yapılan bir ibadettir. Dönüşlerden her birine

şavt denir ve bir tavaf, yedi şavttan meydana gelir. Hanefi

âlimlerine göre Kâbe’yi tavaf etmenin hükmü vaciptir.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

21. Hanefi lere göre namazın sünnetlerinin başlıcaları şun-

lardır:

1. Beş vakit farz ve cuma namazında ezan okumak ve kâmet

getirmek. Bu hüküm erkekler içindir.

2. İftitâh tekbirinde elleri yukarı kaldırmak

3. Kıyamda sağ eli sol el üzerine koymak.

4. Namazların başlangıcında Sübhâneke’yi içinden okumak,

bundan sonra yine içinden eûzü - besmele çekmek ve diğer

rekâtlarda Fâtiha’dan önce besmele çekmek ve Fâtiha’dan

sonra içinden “âmîn” demek

5. Rükûya ve secdeye giderken, secdeden kalkarken “Allahu

ekber” demek ve rükûdan kalkarken “Semi’allahu limen ha-

mideh” demek

Page 14: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

6. Rükûda en az üç defa “Sübhane rabbiye’l-azîm” ve secde-

lerde en az üç defa “Sübhane rabbiye’l-a‘lâ” demek

7. Kıyamda bir özür yoksa iki ayak arasını dört parmak ka-

dar açık bulundurmak

8. Rükûda incikleri (dizin arkasını) dik ve sırtı düz tutmak ve

parmak aralıkları açık olduğu hâlde dizleri tutmak

9. Secdeye giderken önce dizleri, sonra elleri, sonra yüzü

yere koymak

10. Secde oturuşları ile teşehhüd oturuşlarında sol ayağı

yere yatırıp üzerine oturmak, sağ ayağı ise dikmek ve ayak

parmaklarını kıbleye yöneltmek

11. Ka‘de ve celselerde ( secde oturuşlarında) elleri parmak-

lar az açılarak uyluklar üzerine koymak

12. Secdede karnı uyluklardan, dirsekleri yanlardan ve dir-

sekleri yerden uzak tutmak

13. Tahiyyat esnasında “Lâ ilâhe” denirken sağ elin şehadet

parmağını kaldırmak

14. Farz, vacip ve müekked sünnetlerin son oturuşu ile gay-

ri müekked sünnet ile nâfi le namazların her oturuşunda ta-

hiyyattan sonra Hz. Peygamber’e ve âline salât ü selam oku-

mak

15. Her namazın son oturuşunda selam vermeden önce

Kur’an’da bulunan veya hadislerde yer alan dualardan oku-

mak

16. Namazın sonunda selam verirken yüzü önce sağ tarafa,

sonra da sol tarafa çevirmek

17. Önünden geçilmesi ihtimali varsa sütre koymak

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

22. İktisadi hayatı canlandırmak, İslam mimarisinin olu-

şumunda etkilidir. Örneğin, Selçuklu Devleti ile birlikte

Anadolu’da emniyetin sağlanması, Çin - Roma arasındaki

meşhur İpek Yolu’nun Karadeniz’in kuzeyinden tekrar güne-

yine geçmesini temin etti. Bu sebeple iktisadi ve sosyal haya-

tı daha da canlandırmak için başta sultanlar olmak üzere ve-

zirler ve valiler İran’la Ege, Akdeniz’le Karadeniz arasındaki

ana yollar üzerinde pek çok han ve kervansaray yaptırdılar.

Yine arazi yapısı, eserleri yaptıranların istek ve maddi güç-

leri ile mimarın kültür durumu ve kabiliyeti İslam mimarisinin

oluşumunda birincil derecede etkili olmuştur.

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

Page 15: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

23. İslam çevre ahlakının 4 büyük kuramı olduğunu düşün-

mek mümkün ve yararlı gözükmektedir. Bu 4 kuram şunlar-

dır: Yararlılık (menfaat) kuramı, sorumluluk (mesuliyet) ku-

ramı, erdemlilik (fazilet) kuramı ve bilgelik (hikmet) kuramı.

Bunların hepsi de geniş anlamda İslam çevre etiği kuramla-

rıdır. Bu itibarla da aynı oranda olmamakla birlikte, hepsinin

temelinde Kur’an ve sünnet öğretileri ve öğütleri bulunmak-

tadır. Bununla birlikte, bu farklılaşmayı sağlayan, önemse-

dikleri kavram ve eylemlerin öncelik sırasıdır. Bazıları çevre-

ye yarar - zarar ekseninde yaklaşırken bazıları görev ve so-

rumluluk bilincini daha fazla öne çıkarmaktadır. Kimisi de er-

demlilik ya da bilgeliği merkeze almaktadır. Ancak bunlar bir-

birinden kopuk veya birbirine alternatif olan kuramlar değil,

yekdiğeriyle bağlantılı olan ve onu yükselterek tamamlayan,

yüzeysellikle başlayıp derinliğe doğru ilerleyen dikey boyutlu

kuramlardır.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

24. Mütehassısların kaydettiğine göre, genetiği değiştirilmiş

besin maddelerinin zararları, toksinlerin ve zehirlerin ortaya

çıktığı bu besin maddeleriyle kanser tehlikesinin artttığı, yi-

yecek alerjilerinin meydana geldiği, şeklindedir. Genetiği de-

ğiştirilmiş besin maddelerinin, besinlerin niteliğine ve beslen-

meye zarar verdikleri, kişilerin antibiyotik direncini kırdıkları,

üzerlerinde ilaç kalıntıları bulunduğundan tehlikeli hale gel-

dikleri, genetik kirlilik demek olduğundan yeni virüs ve bak-

terilere sahip oldukları, bilim adamlarınca ifade edilmekte-

dir. Ayrıca genetiği değiştirilmiş besin maddeleri üreten şir-

ketler, toplumsal ve iktisadi yönden yeni tekeller oluşturmak-

tadır. Bu zararlar göz önüne alındığında genetik mühendis-

liğinin, insanlığa faydalı çok iyi işler yapabildiği gibi, çok za-

rarlı işler de yaptığı görülmektedir. Böylece gen mühendisli-

ğinin, hayatın tabiiliğini veya doğallığını bozacak, hilkat deni-

len yaratılış düzenini tahrip edecek sonuçlar doğurabileceği

ifade edilmektedir. Mesela, tabii yaratılış düzeninde, her to-

humdan yeni tohum almak mümkün iken, genleri değiştiril-

miş tohumlardan yeni tohumlar almak mümkün olmamakta-

dır. Yani gen mühendisliği hayatın tabii seyrini değiştirmek-

tedir. Gen mühendisliği vasıtasıyla insan hayatında da do-

ğal hayat seyrinin değiştirilmesi, inanca, meslek ahlâkına

ve yüce Yaratıcı’nın yaratmasına aykırı davranılması müm-

Page 16: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

kün hale gelebilmektedir. Bunun gerçekleşmesi ise, yaratılış

açısından bir suç işlenmesi anlamına gelir. Bu yüzden, pek

çok ülkede gen mühendisliğinin yapmakta olduğu “doğal dışı

müdâhaleler” kanunlarla yasaklanmakta olduğu basın - yayın

organlarının verdiği bilgiler arasındadır İslam dini, insana ve

çevreye zarar veren, doğal olmayan her şeyi yüce Allah’ın ya-

ratmasına müdâhale olarak kabul eder; bunları tasvip etmez.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

25. Aynı vezinde 8 - 20 mısralık bentler hâlinde yazılmış

olan şiirlere “terkib-i bent” denir. Bent sayısı genelde 5 - 7

arasında değişir. Ancak 3 - 4 bentlik veya 17 bende kadar

varan terkib-i bentler de vardır. Terkib-i bentlerde her ben-

de hâne veya “terkîb-hâne” denir. Bentleri birleştiren beyitle-

re ise “vâsıta” veya “bendiyye” denir. Terkîb-i bentlerde kafi -

ye, ya gazelde olduğu gibi beyit beyit ya da bendi oluşturan

bütün mısraların aynı şekilde kafi yelenmesi şeklinde olabi-

lir. Her bendin sonundaki vâsıta beyitleri ise kendi aralarında

kafi yeli olur. Vâsıta beyitlerinin kendinden önceki bendin ka-

fi yesi ile kafi yelendiği çok az sayıda terkib-i bent de vardır.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

26. Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan manzumeler veya

mensur eserlere tevhit denir. Kulun acizliğini, günahkârlığını

dile getirerek Allah’tan bağışlanma talebinde bulunduğu

manzumeler veya mensur eserlere ise münacat denir. Na’t:

Hz. Muhammet’i övmek amacıyla yazılmış şiirlere na’t denir.

Ayrıca Dört Halife, ashabtan bazıları, din ve tasavvuf büyük-

lerini övmek amacıyla yazılmış na’tlar da vardır. Mersiye: Bir

insanın ölümünden duyulan acıyı ve üzüntüyü dile getirmek

amacıyla yazılan şiirlere mersiye denir. Bir kişiyi övmek ama-

cıyla yazılan şiir ve mensur eserlere” methiye” denir.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

27. Din ile kültür arasında karşılıklı bir ilişki olduğu açıktır.

Din, içinde doğduğu kültürün temel unsurlarından etkilenir.

Din, içinde doğduğu kültürün temel unsurlarından etkilendiği

gibi, aynı zamanda kültürü hem getirmiş olduğu inanç, ibadet

ve ahlak esasları ile hem de bu esaslara bağlı olarak ortaya

çıkan hayat tarzı ile zenginleştirir ve şekillendirir. Ancak din

ile kültür ilişkisinin mahiyeti, dinlere ve din anlayışlarına göre

farklılık gösterir. Bu farklılık; Tanrı, vahiy, iman ve kutsal kitap

gibi kavramlara, dinlerin yükledikleri farklı anlamdan kaynak-

lanır. Bu bağlamda din anlayışlarının kurumsallaşması mez-

heplerin ortaya çıkışının da nedenlerindendir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

Page 17: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

28. Değerlerin muhafazası fonksiyonunun yanı sıra yeni de-

ğerlerin yaratıcısı olarak din, toplumsal değişme olgusunda

temel bir fonksiyon da yerine getirebilmektedir. Bu konunun

din sosyolojisinin önemli konularından biri olmasından dolayı

bazı sosyal bilimciler ve fi lozofl arın da konu üzerinde önemle

durdukları görülmektedir. Fikirler, özellikle dinî fi kirler, mater-

yalistlerin gerçek sebepler olarak gördükleri ekonomik faktör-

ler tarafından belirlenir. Bu sebeple materyalistlere göre di-

nin, toplum hayatında sosyal değişmenin etkin bir faktörü ol-

ması mümkün görünmemektedir. Bu anlamda o, sadece de-

ğerlerin korunması fonksiyonuna sahip bir toplumsal kurum-

dur. Buna karşılık idealistlere göre ise fi kirler ve dolayısıy-

la din, sosyal değişmenin etkin bir faktörü olarak toplumsal

değişmedeki fonksiyonunu yerine getirmektedir. Nitekim İs-

lam, ilham ettiği dünya görüşündeki değişmez ve kutsal ilke-

ler aracılığıyla, tarih boyunca ne kadar gelenekselleşmiş ve

muhafazakârlık işlevi altında algılanırsa algılansın, o aynı za-

manda, yeni değerlerin ve ideallerin yaratıcısı olarak bir deği-

şim fonksiyonunu da üstlenmiştir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

29. Kur’an-ı Kerim bağlamında insanın olumlu davranışları

arasında yer alan ibadetin bazı psikolojik çıktıları vardır. Bun-

lardan bazıları; ruh sağlığını koruması, olumlu bir benlik ta-

sarımına katkıda bulunması, dengeli bir kişilik kazandırması,

sevgi ve saygı bağlarını kuvvetlendirmesidir. İbadet; bağım-

lı bir kişilik değil, bireye bağımsız bir kişilik kazandırır. Çünkü

her şeyden yüce bir yaratıcıya yönelmek insanı özgürleştirir.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

30. Dinin, insanı aşan yani aşkın bir yönü vardır. Bu boyu-

tun içeriği bireye, içinde doğduğu toplum tarafından kazan-

dırılır. Bir anlamda sunulur. Birey ise dinin bu yönünü (objek-

tif yönü) sosyalleşme süreci içerisinde içselleştirerek kendi-

ne mal eder. Kişiliğin bir parçası hâline gelen din, bireyin dav-

ranışlarında açığa çıkar. Böylece din, bu insani yönüyle, bi-

reyin davranışları üzerindeki etkileri ve ortaya çıkış biçimleri

açısından, din psikolojisin konularını oluşturur. Din psikolojisi

bir bilim dalı olarak bireylerin günlük yaşamlarında karşılaş-

tıkları olaylarla baş etmek üzere gösterdikleri çaba sırasında

dinin fonksiyonunu, psikolojik açıdan anlamaya ve açıklama-

ya çalışmaktadır. Yoksa din psikolojisinin din kurumunu bütü-

nüyle eleştirmek ya da inanç esaslarını değerlendirmek, baş-

ka bir ifadeyle dinlerin dünya görüşlerini veya Allah’ın zatıy-

la ilgili konuları savunmak ya da reddetmek gibi bir amacı ve

araştırması yoktur.Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

Page 18: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

31. “Evrensel” anlamına gelen ve kendini tüm Hristiyanla-

rın temsilcisi kabul eden Katoliklik, günümüzde sayı ve tarihî

yapı açısından en büyük Hristiyan mezhebidir. Yaklaşık 41

millete dağılmış 1 milyara yakın müntesibi vardır. Müntesip-

lerinin büyük çoğunluğu Batı Avrupa’dadır (300 milyon civa-

rında). Diğer büyük çoğunluk Latin Amerika’dadır (250 mil-

yon civarında). Geri kalan nüfus ise dünyanın çeşitli yerleri-

ne dağılmış durumdadır.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

32. Nirvana özellikle Budizm’de Buddha için aydınlanma-

ya ermiş anlamında kullanılır. Bu bağlamda Buddha’nın yo-

lunu takip edip arzudan, nefretten, yanılsamadan ve cahillik-

ten kurtulup aydınlığa ermiş kişi için de kullanılır.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

33. Yahudi dininde, üzerinde ısrarla durulan hususların ba-

şında Tanrı’nın birliği konusu gelmektedir. Yahudiliğin; biri

Tanrı’nın birliği, diğeri İsrail’in seçilmişliği olmak üzere iki te-

mel üzerine kurulu olduğu da ifade edilmektedir. Bu bağlam-

da Yahudilikteki Tanrı inancını İbn Meymun’un (Maimoni-

des) tesbit ettiği iman esasları arasında yer alan şu madde-

ler oluşturur: Tanrı var olan her şeyi yarattı ve onlara hükmet-

mektedir. Tanrı birdir ve ondan başka Tanrı yoktur. Tanrı bir

cisim değildir ve hiçbir şekilde tasvir edilemez. Tanrı ezelî ve

ebedîdir. İbadet sadece Tanrı’ya mahsustur. Ona ortak koşu-

lamaz. Tanrı insanın bütün işlerini ve düşüncelerini bilir. Tan-

rı, emirlerini yerine getirenleri mükafatlandırır, ihlal edenle-

ri cezalandırır. Ancak Yahudi kutsal kitabında Tanrı, öncele-

ri özellikle Yahvist metinlerde antropomorfi k bir şekilde tasvir

edilmiştir. O; beşerî organlara ve duygulara sahip bir varlık

gibi tasvir edilmekte; elleri, kolları, gözleri ve kulakları olan,

günün serinliğinde bahçede gezinen, unutan, pişman olan,

yorulan bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel ola-

rak Yahudi kutsal metinlerinde İsrail Tanrısı gerçek anlam-

da tek tanrı ve tüm insanlığın yaratıcısı olarak tanımlanmak-

la birlikte bu Tanrı, kutsallığı bilhassa Filistin topraklarında te-

celli eden ve özel olarak İsrail’in rehberi, koruyucusu ve kur-

tarıcısı olan bir ilah biçiminde sunulmuştur. Bununla birlikte

Tanrı’nın tekliğiyle bağlantılı olarak onun ortak kabul etme-

yen kıskanç bir Tanrı oluşuna sıklıkla temas edilmiştir.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

Page 19: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

34. Bilinçsiz etkilenme çağında birey din ile ilgili pek çok şeyi

hatırlamaz. Duygusal öğrenme çağında ise daha çok öğren-

meye yöneliktir. Akılcı öğrenme çağında niçin yapmalıyım

sorusunu sormaya başlar ve artık öncesi gibi hemen kabul

etmez. Bilinçli öğrenme ise hayata anlam verme çağıdır. Bi-

rey 14 yaşından itibaren hayatına anlam vermeye başlar. Bu

dönemde din öğretimi bu hayata anlam vermeye katkı sağ-

lar. Yaşlılık döneminde de birey bir bunalım içine girebilir. An-

cak bu bilinçli öğrenme çağındaki kadar belirgin değildir.

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

35. Verilen öncüller içinde ergenlikten önce ibadet öğretimi-

ne yer vermemek maddesi hariç, diğerleri ibadet öğretiminde

dikkat edilmesi gereken hususlardır. Özellikle ergenlik döne-

minden önce çocuklar büyüklerinin yaptığını gördüğü ibadet-

leri bir istek ve arzu ile yapma eğilimindedirler.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

36. Teistlerin kötülüğün varlığını Tanrı’nın iyiliğiyle veya ada-

letiyle bağdaştırma çabalarına “teodise” denilmektedir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

37. Din felsefesi genel olarak “din hakkında felsefi düşün-

me” olarak tanımlanabilir. Bu “dinî” bir bakış açısını gerek-

tirmez. Bu yüzden din felsefesini bir teist gibi, bir ateist veya

agnostik de yapabilir. Çünkü din felsefesi, felsefenin bir bran-

şıdır ve onu teolojiden ayıran da böyle bir düşünsel etkinlikte

felsefenin yöntemini kullanmasıdır. Bu anlamda verilen seçe-

nekler içinde din felsefesinin sadece ilahi olan dinleri incele-

mesi söz konusu olamaz.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

38. Özdeşlik mantıkta diğer dört ilkenin de temelini oluş-

turur. En genel anlamıyla bir şey ne ise odur, demektir.

Aristo’ya göre özdeşlik ilkesi hem zihin hem de varlıkta var-

dır. “Evrende sabit olan bir şey yoktur. Değişmez olarak gör-

düğümüz her şey görünüştür. Esas olan değişmedir. Evren

devamlı bir oluş içinde bulunduğundan her şey değişmeye

tabidir.” görüşü Heraklit’e aittir ve bu düşünce özdeşlik ilkesi-

ni reddetmektedir. Çünkü devamlı değişime vurgu yapmak-

tadır.Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

Page 20: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

39. İslam’a göre çocukların anne-babaya itaat etmemeleri

ancak şirke zorlamaları hâlinde mümkündür.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

40. “Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü o, bü-

tün kalplerin künhünü bilir. O yaratan, bilmez mi? O, latîftir

(en ince, en gizli işleri bütün inceliğiyle çok kolay bilendir),

habîrdir (her şeyden haberdar olandır). (Mülk suresi, 13-14.

ayetler.) Bu ayetlerde, Cenab-ı Allah’ın ilimle ilgili üç sıfatın-

dan bahsedilmektedir: Alîm, Latîf ve Habîr. Verilen seçenek-

ler içinde bilme anlamına gelen sıfat Habîr’dir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

41. Salah kelimesinden türetilen “muslih”in, Kur’an-ı Kerim’de

özel bir yeri ve önemi vardır. Bu sebepledir ki bu kelimenin te-

rim olarak kendisi doğru olmakla birlikte, başkasını da ıslah

eden / düzelten, onların yararına olacak şeyleri yapan ve yap-

malarını sağlayan demektir. Örneğin, “Halkı muslihler / dü-

zelticiler / barışseverler / güzel davranışta bulunanlar olsay-

dı, Rabbin o kentleri / medeniyetleri haksız yere helak edecek

değildi.” (Hud, 11 / 117) ayetinde buyrulduğu gibi.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

42. Öğrenciler hakkında bilgi toplamak için kullanılan pek

çok teknik vardır. Hakkında bilgi verilen süreç değerlendirme

tekniği anekdot tekniğidir. Çünkü soru kökünde öğrencilerin

problemleri hakkında bilgi toplarken faydalanılan bir yöntem

olduğu ve onların davranışları hakkında kısaca tutulan ra-

porların kaydedildiği ve öğrenciyi değerlendirmede karar ve-

rirken diğer yöntemler ile birlikte kullanıldığı ifade edilmekte-

dir. Ancak en önemli ipucu duyuşsal alan ile ilgili kazanımla-

rın değerlendirilmesi aşamasında kullanılabileceği ile ilgili kı-

sımdır.

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

Page 21: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

43. DKAB öğretmeni Niyazi Bey’in, öğrencisi Cemile’ye ders

esnasında yaramazlık yapmasından dolayı hemen not defte-

rini çıkarıp zayıf not vermesi onun tepkiselliğini gösterir. Bü-

tünsel, önlemsel, gelişimsel ve güdüleme sınıf yönetimi mo-

delleri adlarından da anlaşılacağı üzere öğretmenin bu tür

ani ve fevri bir tepkide bulunmasını önler. Dolayısıyla Niya-

zi Öğretmen’in bu davranışı, tepkisel sınıf yönetimi modeline

örnek oluşturur.Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

44. Raziye Öğretmen, dersin uygulama aşamalarından dik-

kat çekme safhası ile ilgili etkinliklere yer vermektedir. Ders

işlenişi esnasında soru sorma, örnek verme, fıkra ve anı an-

latma ya da öğretim materyali kullanma gibi çeşitli etkinlikle-

re başvurmak genellikle dikkat çekme aşamasına ait uygula-

malardır.

Doğru yanıt “A” seçeneğidir.

45. DKAB öğretmeni Faruk Bey’in bunu yapmasının temel

amacı, öğretimin hangi davranışları öğretmede etkisiz kal-

dığını belirlemektir. Çünkü dersini işlerken işlediği konunun

belirli kısımlarını tamamladığında öğrencilerinin öğrenmeleri

gereken kritik davranışları yoklayan sorular sormaktadır. Bu-

nun temel amacı ise öğrencilerinin kazanamadıkları davra-

nışları belirlemeye çalışmaktır. Başka bir ifadeyle hangi kri-

tik davranışların öğrenilmediğini tespit etmeye çalışmaktadır.

Diğer seçeneklerde verilen cevaplara yönelik yapılacak et-

kinlik bunlar değildir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

46. Empati, bir kişinin karşısındaki bireyi anlamaya çalışma-

sı; düşüncelerini, hislerini, niyetlerini doğru anlamak ve an-

ladığını ona belirtmesidir. Burada bir duygudaşlık söz konu-

su değildir. Yani sempati yapılmamaktadır. Dolayısıyla Necla

Öğretmen’in öğrencisi Necla’ya “Annenden beklediğin sevgi-

yi göremediğin için üzgünsün.” demesi, onunla empati kur-

duğunu gösterir. Diğer seçeneklerde ise ya kendi duyguları-

nı belirtmekte ya da bir yargıda bulunmaktadır.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

Page 22: 2018 Dijital 09 oabt Din tg cozum kit - uzmankariyer.com fileKâsım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmiş, kızları peygam-berlik dönemine ula şıp Müslüman olmu ş ve Medine’ye

47. İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim

Programı ezbere dayalı bir program olmanın aksine, öğren-

ciyi merkeze alan ve onu her yönüyle aktif kılmayı hedefl e-

yen bir programdır.

Doğru yanıt “C” seçeneğidir.

48. Programlı öğretimin en temel özelliklerinden biri, küçük

adımlar ilkesidir. Bu örnekte Durmuş Öğretmen bireysel hız

ilkesine dikkat ederek dersini tekrar etmiştir.

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

49. İsmail Öğretmen’in matematik öğretmeninden yardım

almış olması onun, etkinliklerini matematiksel zekâ boyutuna

yönelik düzenlediğinin açık göstergesidir. Dolayısıyla man-

tıksal yani matematiksel zekâya dönük bir etkinliktir.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

50. Verilen seçenekler içinde katılımcıların, öğrencilerin fi kir

üretmeleri ve ifade etmeleri, onların üst düzey bilişsel kaza-

nımları gerçekleştirmeleri amacıyla yaratıcı düşünme ve ha-

yal kurma yoluyla bir konuya çözüm getirmek üzere fi kirleri-

ni özgürce sunmalarını sağlayan teknik beyin fırtınasıdır. Bu

teknikte öğrenciler verilen problemle ilgili mümkün olduğun-

ca çok çözüm öneriler üretirler.

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.