Top Banner
2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu Kaynak Yayınları’nın Hediyesidir. Para ile Satılamaz
23

2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

Mar 19, 2019

Download

Documents

buidieu
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu

Kaynak Yayınları’nın Hediyesidir.

Para ile Satılamaz

Page 2: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

Yunus Emre Divanı’nda Cenab-ı Hak İçin Kullanılan Mecazi Kavramlar

Doç. Dr. Bahir Selçuk1

İlk insanla beraber kendisine inanılan en yüce varlık olan Allah, isim, sıfat ve fiilleriyle varlığını her yerde hissettirir. En küçük varlıktan en büyüğüne kadar bütün varlıklar hâl dilleriyle O’nu terennüm ederler.

İnsanların büyük çoğunluğu, kâinatın bir yaratıcısı ve yöneticisi ol-duğunu kabul etmekle beraber, madde özelliği taşımadığından dolayı O’nu duyularıyla idrak edemezler. Bu yüce yaratıcı, ancak kâinat ve insanla olan münasebeti ile tanınabilir. Bu nedenle Allah’ın isimleri, Allah-âlem ilişkisine ışık tutma ve neticede Allah’ı tanıtma açısından önem arz etmektedir (Topaloğlu, 1995: 404).

Hz.Âdem’e ve âdemoğluna bütün varlıkların isimlerini öğreten Cenab-ı Hakk, kendisine ait güzel isimlerle2 de zâtını, efalini ve sıfatlarını en eşref mahluku olan insanların idraklerine yaklaştırmayı dilemiştir. Bu yüzden “Allah’a gerçek anlamda inanmak ve [O’nu] tanımak; O’nun varlığını kabul etmenin yanı sıra, sahip olduğu isim

1 Adıyaman Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.2 Kur’ânı Kerim’in çeşitli ayetlerinde Cenab-ı Hak, en güzel isimlerin kendisine ait olduğunu

ifade etmektedir:

“En güzel isimler (el-Esmâü’l-Hüsnâ) O’na mahsustur.” (Haşr, 24)

“En güzel isimler Allah’a mahsustur. O’na o isimlerle dua edinîz.” (A’râf, 180)

“De ki: İster Allah diye, ister Rahmân diye dua edin. Çünkü en güzel isimler O’na mahsus-tur.” (İsrâ, 110)

“Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.” (Tâhâ, 8)

Page 3: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

390 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

ve sıfatları da bilmeyi ve bu isim ve sıfatların varlıklar âlemindeki yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5).

Cenab-ı Hakk’ın Esmâ-i Hüsnâ olarak bilinen isimlerinin sayısı ve tasnifi hakkında çeşitli görüşler mevcuttur. Doksan dokuz olduğu söylense de Allah’a ait isimlerin doksan dokuzdan ibaret olmadığı görülür. Dolayısıyla Esmâ-i Hüsnâ terimi esas itibarıyla doksan do-kuz isim için kullanılsa da bu isimler dışındaki isimleri de kapsar. Fakat İslami kültür ve sanat dairesinde, Kur’ân ve hadislerde geçen Allah’a ait doksan dokuz isim liste hâlinde şöhret bulmuş ve bu isimler etrafında etkisi günümüzde de devam eden zengin bir gelenek oluşturulmuştur.

Kendi geçici varlığının derinliklerinde müteal, ezelî ve ebedî bir var-lığın tesirini hisseden Müslüman, hayatının hemen her safhasında, özellikle ibadet, dua ve zikir esnasında O’nun isimlerini zikreder, her hayra O’nun ismiyle başlar, her şerden de O’nun esmasına sığınır. Dinî ve ahlaki hayat üzerinden derin tesiri olan Cenab-ı Hakk’a ait isim ve sıfatlar, Müslüman toplumların edebiyat, kültür ve sanatların-da da derinlemesine varlığını hissettirmiş, konuşma dili, yazı dili, şiir dili Cenab-ı Hakk’a ait isimler ve sıfatlarla canlılık kazanmıştır.

Allah’ın ayet ve hadislerde yer alan isimleriyle tanınması, bilinmesi, bunlarla anılması (zikir), yine bunlarla övülüp yüceltilmesi ve bu isimlerin ihtiva ettiği engin İlahî rahmet ve muhabbeti vesile kılarak O’na dua ve niyaz edilmesinin gereği ve fazileti hem naslarda yer al-mış, hem de bu husus Hz. Peygamber’den, (s.a.s.) hatta daha önceki peygamberlerden itibaren Allah’ın sâlih kullarınca uygulanagelmistir.

Allah lafzının Arapça dışında en çok Türk dilinde kullanıldığı şüphesiz-dir. Sadece bugünkü Türkçe’nin orta hacimdeki bir sözlüğü incelendiği takdirde bile Allah kelimesinin yer aldığı deyimlerin 150 civarında olduğu görülür. Bunlara bir o kadar da atasözü eklenebilir. Bilhassa Osmanlı Türkçesiyle yazılmış dinî ve tasavvufi mahiyetteki manzum ve mensur eserlerde yer alan diğer birçok deyim ve atasözü ise bu sa-yının dışındadır. Bunun yanında tek manzumelerde, müstakil eserlerde Cenab-ı Allah’ın söz konusu edildiği görülür. (Uzun, 1989: 499)

İslami edebiyatlarda, özellikle Türk kültür ve edebiyatında Allah’ın varlığını, birliğini, isim ve sıfatlarını, bunların çeşitli tecellilerini, O’nun yüceliğini ve övgüsünü konu edinen çeşitli edebî türler meydana gelmiş ve bu alanda çok zengin örnekler edebiyat tarihindeki müstesna yerini almıştır. Halk edebiyatında ilâhi, nefes, nutuk ve devriyelerde, semailer, bazı tekerlemeler ve türkülerde, mâni ve ninnilerde, ağıt ve nasihat-

Page 4: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

391İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

lerde; Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatları yer almış, O’nun yücelik ve kudreti konu edilmiştir. Divan edebiyatında Esmâ-i Hüsnâ çerçevesin-de eserler kaleme alınmış, İlahî isimler ve bunların açıklandığı Esmâ-i Hüsnâ şerhleri, Cenab-ı Hakk’ın varlığını, birliğini, kudretini, isim ve sıfatlarını anlatan, O’nu övüp yücelten tevhit, insanoğlunun aczini idrak ile beşeriyet icabı yaptığı hatalarının bağışlanmasını Allah’tan dileyerek O’na karşı samimi yalvarışlarını içine alan münacat gibi müstakil nevilerin yanında manzum-mensur çeşitli eserlerde, münferit beyitlerde de Allah’ın isim ve sıfatları çeşitli vesilelerle söz konusu edil-miştir. Yeni Türk edebiyatının ilk devrelerinde klasik nazım şekilleri ile yeni bir ifade ve üslupla Allah’la ilgili duygu ve düşünceleri dile getiren manzumeler yazılmıştır. Günümüz Türk edebiyatında da aynı his ve heyecan çerçevesinde Cenab-ı Hakk’ı konu edinen metinler kaleme alınmaktadır (bkz. Yılmaz, 1998:1; Uzun,1989:499).

İslami Türk edebiyatına ait edebî metinlerde esma-i hüsnâyla beraber Cenab-ı Hakk’ı ifade eden Arapça, Farsça, Türkçe isim ve sıfatların, terkiplerin kullanıldığı görülür.

Cenab-ı Allah’ı naslarda bulunmayan kavramlarla nitelendirme mev-zuu tartışmalara sebep olmuşsa da dil, üslup ve muhteva bakımından yetersizlik ve küçümseme ifade etmeyen, uluhiyet makamıyla bağ-daştırılabilen kavramlarla adlandırmada bir sakınca görülmemiştir (Topaloğlu 1995: 41-411). Bu isimlerle Cenab-ı Hakk’a, müşebbihe ve mücessime düşüncelerinde olduğu gibi antropomorfik bir şekil verme amacı yoktur. Bu isimlerle Cenab-ı Hakk’ın mütealliği (aşkınlığı) kay-bolmamakta, bilakis O’nun büyüklüğü, otoritesi, merhameti idraklere yerleştirilmeye çalışılmaktadır.

Bu düşünceden olsa gerek edebî metinlerde “Burhan, Delîl, Gâlib, Sâdık, Sultan, Çâreger, Dost, Destgîr, Hudâ, Padişah, Yektâ, Nakkâş, Nakkâş-ı Sun’, Çalap, dest-i Kudret, yed-i Kudret, Nakkâş-ı ezel, Üstâd-ı ezel, Güzel Allah, İş Üstâdı, Kerem Issı, Mülk Sahibi...” gibi isim ve sıfatların sıkça kullanıldığı görülür (Çelebioğlu, 1998: 94; Pala, t.y.: 34). Bu kullanımlardan bazılarının Esmâ-i Hüsnâda geçen isimleri çağrıştırdığı; saygı, sevgi veya övgü ifade ettiği görülmektedir.

Şairlerimiz Allah’la ilgili lafızları hayret, istifham, nida gibi yerlerde kullanarak birçok zarif ihamlar, sihr-i helaller, tevriyeler, tecâhül-i ârifler yapmışlardır (Onay, 1992:38).

1. Yunus Emre Divanı’nda Cenab-ı Hak’la İlgili Kavramlar

Tasavvufun düşünce yapısını oluşturan vahdetivücut görüşüne göre

Page 5: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

392 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

bütün yaratıklar, Allah’ın isimlerinin mazharıdır. Yani kâinattaki her şey, Allah’ın bu en güzel isimlerinin zuhurundan ibarettir. Bu isimler genellikle cemal ve celal sıfatları olarak ikiye ayrılır. Merhamet, yar-dımcılık, af gibi kavramları ifade eden rahmân, rahîm, halîm, gafûr, şekûr, settâr, el-nasîr sıfatları cemal; şiddet, korku, gayret ifade eden cebbâr; kahhâr, müntakim, el-gayûr sıfatları da celal sıfatlarıdır. Bu isimlerden olan İsm-i A’zam (en büyük isim), ancak peygamberler tarafından bilinebilir (Şahin, 2001:52).

Vahdetivücut düşüncesine inanan Yunus Emre, divanında3 hem Esmâ-i Hüsnâ kapsamındaki hem de Esmâ-i Hüsnâ dışında Allah’a ait ne kadar isim ve sıfat varsa tamamını bu anlayışa göre değerlen-dirir. Buna göre âlemde var olan yalnız vücûd-ı mutlak olan Allah’tır. Bunun dışında hiçbir gerçek ve bağımsız varlık yoktur. Görünen şey-ler ancak bir gölge, O’nun isim ve sıfatlarının tecellileridir.

Esmâ-i Hüsnâ’ya dâhil olan Allah, Hakk, Rahmân, Rahîm, Zâhir, Bâtın, Evvel, Âhir, Kadîr, Zü’l-Celâl, Cemâl, Hâlik, Hayy, Cebbâr, Basîr, Kayyûm, Ganî, Kerîm, Mennân isimleri divanda yer alan belli başlı isimlerdir.

Ganî Cebbâr ‘ışk erine bin Hamza’ca kuvvet virür Tagları yirinden ırar yol eyler dosta gitmege (1/5)

Her dem yüzüm yire uram Allah’uma şükür kılam Ben benligüm dosta virem ne da’vî yâ destân ola (4/7)

Evvel-Âhir Hayyü’l-Kayyûm ‘âşıklara ma’şûkıdı ‘Aklun varısa hisâb it geçiser bu ‘ışk devrânı (377/6)

Gâh hâlis ü gâh muhlis olam uş Furkân’ıla Gâh Rahmâni’r-Rahîm yâ Hayy u yâ Mennân olam (201/43)

Bir avuç topraga bunca kıyl u kâl Neye gerek iy Kerîm-i Zü’l-Celâl (417/25)

Esmâ-i Hüsnâ içinde yer almasa da Cenab-ı Hak için sıkça kullanılan “Mevlâ, Sübhân, Rabb” gibi isimler de divanda karşımıza çıkmakta-dır.

Mevlâ’m bir dert virdi bana Dostun cemâlin arzûlar (98/5)

3 Tatçı (2005), tarafından hazırlanan Yunus Emre Divanı esas alınmıştır. Beyitlerden sonra yer alan parantez içindeki ilk sayı şiir numarasını, ikincisi de beyit sırasını göstermektedir.

Page 6: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

393İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Ol Kâdir-i Kün feyekûn lutf idici Sübhân benem Kesmedin rızkını viren cümlelere sultân benem (211/1)

Haşâli’l-lâh senden iy Rabbü’l-enâm Sen temâşâ kılasın ben hoş yanam (417/6)

Türklerin Müslüman olduktan sonra da Allah için kullandıkları Tanrı, Çalap ve Farsça’dan alınan Hudâ, Yezdân isimleri de divanda geçmektedir.

Dervîşün gözi açuk düni güni uyanık Bu söze Tanrı’m tanuk bakmadın gören gelsün (239/5)

Dimesün kim müselmânam Çalap emrine fermânam Dutmazısa Hak sözini fâyide yok dînden ana (11/3)

Geh mutî’ olam Hudâ’nun emrine bin cân ile Geh dönem ‘âsî olam Mûsî olam ‘İmrân olam (231/32)

Dört dürlü nesneden hâsıl bilün benem uşda delîl Odıla su toprag u yil bünyâd kılan Yezdân benem (211/6)

Yunus Emre Divanı’nda birkaç yerde de Esmâ-i Hüsnâ içinde yer alan Hâlık (Takdirine uygun bir şekilde yaratan halk eden) isminin Türkçe karşılığı olan “yaradan” kelimesi kullanılmıştır.

Yârânlarundan utanup günâhı gizlü işlersin Yaradan Hâlik’un hâzır niçün ondan utanmazsın (235/5)

2. Yunus Emre Divanı’nda Cenab-ı Hak İçin Kullanılan Mecazi Kavramlar

Yunus Emre, Cenab-ı Hakk’ın Esmâ-i Hüsnâ kapsamındaki isimleri-nin yanı sıra tasavvufi düşünce sisteminde yaygın olarak kullanılan mecazlara da sıkça başvurmuştur. Şiir dilinde geniş imkânlar sunan ve çoğu teşbih ve istiare üzerine kurulu bu mecazlar, insanın en ulvi gayesi olan Cenab-ı Hakk’ı kavramaya çalışma düşüncesine yardımcı olmaktadır. Yunus Emre bu mecazların bazılarına âdeta yeniden ha-yat vererek kendi özgün üslubunu oluşturmuştur.

Yunus’un sıkça kullandığı padişah ve dost istiareleri bu düşünceyi en güzel yansıtan mecazlara örnek olarak verilebilir. Okuyucu padişah kelimesini duyduğunda kendi aczini, padişahın otoritesini, güç ve kud-retini düşünmekte, bu düşünceden hareketle de padişahlar padişahı olan Allah’ın hükümranlığı hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Türkçede çokça kullanılan ve sıcaklık, yakınlık ifade eden dost kelimesinin ne anlama geldiğini çok iyi bilen okuyucu, bu istiare yoluyla gerçek dos-

Page 7: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

394 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

tun Cenab-ı Hakk olduğunu, şah damarından daha yakın olmanın ne anlama geldiğini şiir dili vasıtasıyla derinlemesine kavramış olmaktadır. İnsanın kâinatı kuşatan Cenab-ı Hak’a kul olarak uzaklığı; İlah olarak O’nun insana şah damarından daha yakın oluşu; yere göğe sığmayışı fakat inanların gönlüne sığması düşüncesi padişah ve dost istiareleriyle kuru bir didaktik anlayışa düşmeden kavratılmış olur.

Yunus Emre Divanı’nda Cenab-ı Hak için kullanılan mecazlar, belli başlıklar altında toplanabilir.

2.1. Hükümranlık İfade Eden Kavramlar

Allah, fiil sahibi mutlak fail olarak düşünülünce, insanı sonsuzca aşan, insanlığa emirler veren, tavsiyelerde bulunan, ona yol gösteren, ken-disine ibadet edilen, âlemin düzenini Kur’ân ve kontrol altında tutan bir varlık akla gelir (Bolay, 1990: 10). Yunus Emre, Cenab-ı Hakk’ın hükümranlığını, otoritesini ifade etmek için “sultân, pâdişâh, şâh, server, ıssı, kâzî” istiarelerine başvurur. Sultanlar, dünya saltanatında güç ve kudretin yegâne temsilcisi oldukları gibi Allah da kâinatın, ezel ve ebet mülkünün tek sultanıdır.

Yunus’ın sıkça başvurduğu özellikle “sultân, pâdişâh, şâh, server” is-tiareleri aslında Esmâ-i Hüsnâda4 yer alan “Kâdir (Her şeye gücü yeten, kudretli), Mâlikü’l-mülk (Mülkün sahibi), Melik (Görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi), Muktedir (Her şeye gücü yeten, kudretli), Vâlî (Kâinata ha-kim olup onu yöneten), Kayyûm (Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden)” gibi isimlerle de uyum içindedir. Özellikle “sultân, pâdişâh, şâh, server” göstergelerinin Cenab-ı Hakk’ın hükümranlık ifade eden isimlerine telmihen kullanıldığı söylenebilir. Bu kavramlarla Cenab-ı Hakk’ın büyüklüğü anlatılırken aynı zamanda insanın da küçüklüğü, kulluğu, acizliği, her an O’na muhtaç olduğu yansıtılmaya çalışılır.

Sonsuz kudret sahibi olan Allah, yeri göğü yaratmıştır; dolayısıyla asıl sultan O’dur. Allah, şahların şahıdır.

Senündür pâdişâhlık kudretün var Yaratdun yiri gögi heybetün var (48/1)

Âsitân-ı mürşitün gel kıble-i cân kılalum Ol şeh-i şâhlar şâhın gel biz de mihmân idelüm (200/4)

Allah; zengin, sonsuz ve vasıfları sayılamayacak en büyük sultandır.

4 Esmâ-i Hüsnâ içinde yer alan İlahî isimlerin anlamları verilirken Topaloğlu (2004:414-415) tarafından hazırlanan şemadan istifade edilmiştir.

Page 8: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

395İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Sen bir ganî sultânsun bî-hadd ü bî-pâyânsun Vasfun kaleme sıgmaz dil niçe şümâr itsün (232/4)

Pâdişâhlar pâdişâhı ol Ganî Emrile viribidi bize cânı (379/1)

İnsana şah damarından daha yakın olan Allah, gönüllerin sultanıdır. Başkalarının aciz kaldığı durumlarda yardımcı olacak sultan O’dur.

Sensün bu benüm sultânum bu cânlar içinde cânum Çokdur benüm günâhlarum sen meded eylegil Çalap (16/6)

Gözümün nûrı vü gevdem hayâtı Gönüller tahtınun sultânı sensin (282/5)

Sultanın rızasını kazanmak için O’nun yoluna girmek gerekir. O’na tabi olmayan makbul bir kul olamaz.

Gel sen Yûnus iste bul Allah’a yarar bir kul Kul kaçan ola makbûl sultân yolına girmez (115/5)

Baştaki göz âlemlerin sultanı olan Allah’ı göremez; O’nu ancak masi-va kirlerinden temizlenmiş bir göz, gönül gözü görebilir.5

Şâh dîdârın gördüm ‘ıyân gümânsuzın bellü beyân Kâfir ola inanmayan ol dîdâra bakan benem (187/5)

Şükür Hakk’a kim dost bize eyitdi dost yüzine bak Açdum ben de gönlüm gözin Sultânumı gördüm mutlak (128/1)

Kalbini masivadan arındıran âşık, her nereye baksa tecellileri ile var-lık âlemini dolduran o sultanı görür.

Her kancaru bakarısam oldur gözüme görinen Ol serverün lutfı bizi bu vechile kıldı basîr (53/2)

Kâinat şehrinin sultanı olan Allah, herkese ihsan etmektedir; O’nu bilip tanıyan gerçek zenginliğe erişmiştir.

Bu şârun sultânı var cümleye ihsânı var Sultânıla bilişen yog iken vara benzer (69/8)

İy pâdişâh iy pâdişâh uş ben beni virdüm sana Genc ü hazînem kamusı sensün benüm önden sona (8/1)

Rezzâk olan Allah, herkesin rızkını ezelde takdir etmiştir; bu nedenle tasalanmaya gerek yoktur.

5 Yunus Divanı’nda bakmak ve görmek göstergeleri çok sık kullanılır. Bu kavramlarla özellikle tefekkür etmek, eşyanın hakikatine vâkıf olmak; gönül gözüyle ya da tecrübe ile mutlak varlığı sezmek, idrak etmek kast edilir (bkz. Selçuk, 2009: 123).

Page 9: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

396 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Rızık içün gussa yime kimse rızkın kimse yimez Rızık içün gussa yime pâdişâh eksük eylemez (109/1)

Kâinat bir kün emri ile yaratılmadan önce bu kâinat mülkünün ezelî padişahı olan Allah vardı.

Yogıdı bu bârigâh varıdı ol pâdişâh Âh bu ‘ışk elinden âh derd oldı dermân bana (12/4)

İnsan, varlık âlemine inmeden önce ruhlar âleminde, elest meclisinde görünen ve görünmeyen âlemlerin padişahı olan Allah’ın “Rabbiniz değil miyim?” hitabına mazhar olmuş ve ruhlar, belâ (evet) diyerek O’nu tasdik etmişlerdi. İlahî hitabın muhatabı olan ruhlar, İlahî aşk şarabı ile varlık âlemine doğmadan aşkı tatmışlardı.

Bezm-i ezel’de pâdişâh elüme sundı bir kadeh İçeliden kıluram âh bilmezem ki ne belâdur (59/5)

Ben bu cihâna gelmedin sultân-ı cihândayıdum Sözi girçek hükmi revân ol hükm-i sultândayıdum (72/1)

Her varlık kendi dilince padişahlar padişahı olan Allah’ı zikreder.

Her bir çiçek bin nâzıla öger Hakk’ı niyâzıla Her murgı hoş âvâzıla ol pâdişâhı zikreder (28/3)

Âşığın gönül denizine aşk ateşi düştüğü zaman marifet kaynamaya başlar.

Şâhum senün ‘ışkun odı düşdi gönül deryâsına ‘Aceblemen kaynayuban ma‘rifetler bitdügini (401/2)

Günah işleyen kul kendine zulmetmiş olur, padişah mesabesindeki Allah’a herhangi bir şey erişmez.

Ben bana zulm eyledüm itdüm günâh N’eyledüm n’itdüm sana iy pâdişâh (4517/2)

Allah’a yapılan ibadetler boşa gitmez; çünkü o dergâhına yönelen kimseyi mahrum etmeyen bir padişahtır.

Namâz kılan âdemîler tehî kalası degüldürOl pâdişâh dergâhından kimseyi mahrûm eylemez (109/4)

Bütün cürmüne rağmen âşığın tek isteği, zeval bulmayan bir saltanata sahip olan Allah’a kavuşmaktır.

İy Pâdişâh-ı Lem-yezel kıldum yönüm senden yana İş bu yüzüm karasıyla vasl isterem senden yana (14/1)

Sayısız sıfatlara sahipken gizli (Bâtın) olan Allah, buna rağmen kâinattaki tecellileri ile şöhret bulmuş bir sultan gibidir.

Page 10: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

397İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Sen bunca sıfat birle pinhân iken iy server ‘Âşıklar devletisin meşhûr oldun cihâna (320/2)

Yunus Emre’de birkaç beyitte göze çarpan mecazlardan biri de kâzî (kadı)’dir. Cenab-ı Hakk’ın aynı zamanda öteki âlemdeki saltanatını ifade eden, mizanı hatırlatan bu istiare, Adl (Mutlak adalet sahibi, aşırılığa meyletmeyen), Hasîb (Kullarını yeten, onları hesaba çeken) isimlerine de çağrışım yapmaktadır.

İsrâfil sûrını ura cümle mahluk turı gele Dirilüben haşre vara anda kâzî Sübhân ola (9/2)

Allah olıcak kâzî bizden ola mı râzî Görüp Habîb’i bizi şefî’ ola mı yâ Rab (15/3)

Yunus’un Allah için kullandığı kavramlardan bir tanesi de “ıssı”dır. Sahip anlamına gelen bu kelime ile “iş ıssı, ev ıssı, emânet ıssı, dükkân ıssı, lutf ıssı” şeklinde kelime grupları kurulmuştur.

“İş ıssı” terkibi Cenab-ı Hakk’ın kâinattaki bütün işleri gözetip yöne-ten anlamına gelen “Müheymin” ismini hatırlatmaktadır.

İsteyelüm iş ıssını bulı görelüm kandadur Cân kulagıla dinlersen iş bu sözüm turvandadur (44/1)

Tasavvuf düşüncesinde yere göğe sığmayan Allah, mümin kulun gönlünü kendine mesken edinmiştir. Bu nedenle gönlün O’nun evi olduğunu bilmeyen kişilerin insanlığı tartışılır.

Kur’ân kelamum didi gönüle evüm didi Gönül ev ıssın bilmez âdemden tutmayalar (57/3)

İnsanın kıymeti, gönül evindeki İlahî tecellilerden dolayıdır. O’nun bulunduğu gönül, kıymetli madenlerin çıkarıldığı bir maden ocağı gibidir.

Dükkân ıssı dükkânından hâli degüldür evinden Ol bu eve geleliden ben bu halka bir kân oldum (176/5)

Can, Allah’ın insanlara takdim ettiği bir en kıymetli emanettir. Emanetin asıl sahibi/emanet ıssı dururken Azrail’in bile hükmü ol-maz.

‘Azrâîl ne kişidür kasd idesi cânuma Ben emânet ıssıyla anda bitrişüp geldüm (181/9)

Allah’ın isimlerinden biri de Latîf’dir. Yunus’un kullandığı “lutf ıssı” kavramı, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezil-mez yollarla karşılayan Latîf ismini çağrıştırmaktadır.

Page 11: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

398 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Bu söz Yûnus’a kandan kim vire haber cândan Meger kim ol lutf ıssı ana nazar eyledi (355/10)

2.2. Yücelik İfade Eden Kavramlar

Yunus’un kullandığı “hazret, ulu, dergâh, dîvân” kavramları, Cenab-ı Hakk’ın “’Alî (İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aş-kın), ‘Azîm (Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar ulu), Celîl (Azamet sahibi), Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm (Azamet ve kerem sahibi) gibi büyüklük ifade eden isimlerini çağrıştırmaktadır.

2.2.1. Hazret

Huzur, yakınlık anlamlarını içeren hazret kelimesi saygı amacıyla büyük kimseler için kullanılan bir unvandır. Yunus, sultan olarak düşündüğü ve her an tecellilerini müşahede ettiği Allah için hazret kelimesini kullanarak aynı zamanda O’na olan yakınlık düşüncesini de çağrıştırmaktadır.

Ben Hazret’e tutdum yüzüm ol ‘ışk eri açdı gözüm Gösterdi bana kendözüm âyet-i küll dinen benem (187/4)

Delü oldumıdı Yûnus ‘ışk oldı bana kulavuz Hazret’e degin yalunuz yüzi süri viren benem (212/8)

Ruhlar, elest bezminde kudreti sonsuz olan Allah’ın huzurunda bu-lunmakta idiler.

Bile idüm Hazret’de ol bî-kıyâs kudretde Ne şerîküm varıdı ne kimseyle yâr idüm (223/3)

Cenab-ı Hakk’ın büyüklüğü karşısında O’na yapılan ameller çok basit kalır. Yunus da Cenab-ı Hakk’ın huzurunda kendisinden ameli sorulduğunda hâlinin ne olacağını düşünmektedir.

Çün varam dost Hazret’e el kavşurup hıdmete Benden ‘amel sorarsa bu ‘amelden bezerem (171/11)

O’nun huzurunda yüzü kara olmamak için dünyadayken dostunu düşmanını iyi tespit etmek lazımdır.

Bunda şeytâna yâr olan varup anda âvâr olan Hazret’de yüzi kar’olan erden nazar olmayandur (99/3)

Rivâyetlere göre tecerrüt ehlinin sembolü olan Hazret-i İsa, üzerinde dünyalık sadece bir iğne bulundurduğu için göğün dördüncü katında kalmış, daha yükseğe çıkamamıştır. (Güler, 2006: 177) Yunus, Hazret-i

Page 12: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

399İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

İsa gibi dünyadan elini eteğini çekmiş bir Peygamberle kendi durumu-nu mukayese etmekte ve akıbetini sorgulamaktadır.

‘İsî yarım igneyle yol bulmadı Hazret’e Benüm bunca dilekle ya kanda sıgar rahtum (221/5)

2.2.2. Ulu

En yüce varlık olan Allah’ı bulduktan sonra dünyaya ve dünyadaki güzelliklere itibar etmenin manası yoktur.

Ger uluya irdünise suret nakşı nendür senün Mâ‘nîye yol buldunısa iş bu dünyâ nendür senün (148/1)

O’nu bulanlar bu geçici âleme ait olan şeylerden el çekip ahirete ve Yüce Allah’a yönelirler.

Şol bâkîye biz tapduk dünyâyı elden koduk Âhreti kabûl itdük şâkirüz ulumuza (319/6)

2.2.3. Dergâh

Dervişlerin zikir ve ibadet ettikleri yer, tekke anlamına gelen dergâh, bir büyüğün, büyük bir yerin herkes için başvurma yeri olan kapısı, huzuru, eşiği anlamında da kullanılmaktadır. Bu an-lamdan hareketle mecazen Cenab-ı Hakk’ın huzuru, katı anlamı ifade edilmektedir.

Yunus, mecaz-ı mürsel yoluyla dergâh kelimesini kullanarak Cenab-ı Hakk’ı kastetmekte, ezel meclisinde içilen aşk şarabının tesiriyle O’nu bir an bile unutmadığını, O’ndan ayrı kalamayacağını ifade etmektedir.

Çün ezelden Yûnus senün ‘ışkıla esridi cânun Dergâhına her dem anun vâlih ü hayrân kala dur (59/6)

Ben ‘ışkundan ırılmayam dergâhundan sürülmeyem Bundan dahı giderisem senün ile varam sana (7/5)

Yûnus eydür iş bu sözi dergâhına dutgıl yüzi Diler Hak’ı göre gözi hem ‘inâyet andan ola (9/8)

Bütün varlığın isteklerine cevap veren O’dur. Kul, dergâhına yüz sü-rüp her şeyi O’ndan dilemelidir.

Ol dost durur kamuların hâcetini revâ kılan Var hâcetün andan dile yüzün dergâhına süri (408/4)

Page 13: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

400 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

2.2.4. Dîvân

Büyük meclis, anlamına gelen divan kelimesi de aslında kâinatın sultanı olarak düşünülen Cenab-ı Hakk’ın yüce huzurunu, makamını ifade etmektedir.

Kalû belâ söylenmedin tertîb düzen eylenmedin Hak’dan ayru degülidüm ol ulu dîvândayıdum (168/3)

Meydânumuz meydân oldı cânlarumuz hayrân oldı Her dem ‘Arş’a seyrân oldı Hazret oldı dîvânumuz (118/6)

2.3. Aşk ve Sevgi İfade Eden Kavramlar

Doksan dokuz isimden oluşan Esmâ-i Hüsnâ listesi sevgi ile korku, lü-tuf ile kahır açısından incelendiği takdirde görülecektir ki bunlardan sadece dört beş tanesi sevgi ve lütufla yorumlanmaya müsait değildir (Topaloğlu, 1989: 485). Aşk merkezli tasavvuf düşüncesinin müntesibi olan Yunus Emre’de Allah, kendisinden korkulup uzak durulan ürkü-tücü bir varlık değil; sevgi ve lütufla ilgili isim ve sıfatlarının da tarif ve tavsif ettiği gibi kendisine varmak için fırsat kollanan bir sevgili, bir dosttur.

Yunus, Allah sevgisini ifade etmek için “dost, yâr, maşûk, cânân, dil-ber, dildâr” istiarelerini çok sık kullanır. Yunus’un kullandığı mecazlar içerinde en fazla yer tutan da sevgi, yakınlık, samimiyet gibi duyguları yansıtan bu tür kullanımlardır. Bu istiareler, Cenab-ı Hakk’ın Veli (Yardımcı, dost), Vekîl (Güvenilip dayanılan), Vedûd (Çok seven, sevilen), Raûf (Şefkatli), Rahmân/Rahîm (Esirgeyen, bağışlayan) isimleri ile de anlamsal paralellik taşır.

2.3.1. Dost

Farsça bir kelime olan “dost”, sevilen, insanın iyiliğini isteyen, kötülü-ğe düşmesine engel olan, iyi görüşülen, güvenilen kimse, arkadaş, sa-mimi, yakın, tanıdık, aşina, sevgili gibi anlamlarına gelmekle beraber, tasavvufi metinlerde bu anlamlar çerçevesinde gerçek dost ve ariflerin sevgilisi olan mutlak varlık, Allah anlamında kullanılmaktadır. (Bkz. ÖTS, 1995: 705)

Yunus Emre Divanı’nda dost kelimesinin farklı anlamlarda kullanıldı-ğını görürüz. Peygamber, mürşit, arkadaş… gibi anlamları karşılayan dost kelimesi daha çok Allah için kullanılmıştır. Divandaki dost keli-mesi ve bu kelime ile kurulmuş “dost eli, dost yüzü, dost eşiği, dosta bağı, dost makamı, dost eli; dosttan yana gitmek, dostu bulmak, dosta

Page 14: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

401İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

gitmek…” gibi kelime grupları incelendiğinde Yunus’un Allah-insan münasebetini tasavvufi neşve ile canlı ve sıcak bir biçimde yansıttığı görülür. O, âşığın her an yanında olan, bütün hâllerine aşina, yüzü göz önünden gitmeyen, yoluna can verilen… en değerli ve mutlak varlıktır.

Gerçek âşık bütün varlığıyla, bu fâni dünyadan geçip katından geldiği ezelî ve ebedî dosta gitmek ister.

Gönlüm canum ‘aklum bilüm senün ile karâr iderPervâz ururlar dem-be-dem uçuban dosta gitmege (1/2)

Tutulmadı Yûnus cânı geçdi Tamu’dan Uçmak’danYola düşüp dosta gider gine aslın ulaşmaga (1/11)

Çün dosta gider yolum mülk-i ezeldür ilümHak’dan söyler bu dilüm ne kul ne sultân bana (12/3)

Hakiki dostu bulmuş olan insana, zindanlar bile cennet olur; dünya ve ukbanın sıkıntıları ona önemsiz görünür.

İki cihân zindânısa gerek bana bostân olaAyruk bana ne gam gussa çün ‘inâyet dostdan ola (4/1)

İy ‘âşıkan iy ‘âşıkan ‘ışk mezhebi dîndür banaGördi gözüm dost yüzüni yas kamu dügündür bana (7/1)

Hakiki dost olan Allah’ın varlığını zerrelerinde hisseden kul, hâlden hâle girer.

İy dost seni severem cân içre yirün vardurDün-gün uyumaz oldum ‘acâyib hâlüm vardur (50/1)

Âşık, en yüce dostu olan Allah uğruna dünyadan vazgeçer, metaı olan canını seve seve verir.

Kim ki dostı sevdi ise hânûmânı terk iylesün

Degmeler dostı sevemez dostun sevgüsi cândadur (65/2)

Girçek âşık ol ola cân virmege ol iveDostıla bâzâr içün niçe bin başdan geçer (70/7)

Cân ne imiş dost yolına ‘âşık anı terkitmeye Bu cânıla bin cân alur cânın Hak’a viren kişi (372/5)

Page 15: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

402 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

2.3.2. Yâr, Ma’şûk, Cânân, Dilber, Dildâr

Yunus’un sıkça kullandığı sevgili anlamına gelen “yâr, maşûk, cânân, dilber, dildâr” kelimeleri mecazen Cenab-ı Hakk’ı çağrıştırmaktadır. Özellikle tasavvufta kâinatın ve en seçkin varlık olan insanın yaratılışı aşka bağlanmaktadır. Mutlak manada bir güzellik, cemâl ve kemâl sahibi olan Allah, zatına duyduğu aşktan dolayı kendisini görmek ve göstermek için bir ayna olan şu kâinatı yaratmıştır. Bu bağlamda yaratılmışların en eşrefi, Allah’ın isim ve sıfatlarını en külli ve mükemmel yansıtıcısı olan insan âşık, Allah da maşuk olarak düşünülmüştür. Âşık baktığı her çeh-rede, her varlıkta O’nu görür; kâinatı da O’nun hatırına sever.

O sevgili, kâinat aynasında her an farklı şekillerde tecelli eder. O, tecel-lilerde sevgilinin cemalini müşahede eden gönüller kabına sığmaz olur.

Ma’şûkanun tecellisi dürlü dürlü renkler olur Bir şîvede yüz bin gönül uş hemîşe cûşa gelür (73/5)

N’idem ben bu gönülile benümile bile turmaz Ma’şûk yüzin gördi meger ögütleyüp ögin dirmez (104/1)

Gönül sevgiliyi bulmayınca huzursuz olur, sükûnete eremez; bir kuş gibi kararsız hâlde dolaşıp durur.

‘Âşık gönli dölenmez ma’şûkın bulmayınca Karârı yok dünyâda pervâzı kuşa benzer (66/7)

Asıl sevgiliyi bulan kişiler, asıl devleti bulmuş olur. O’nu bulamayan kişilere bu cihan bir zindandır.

İşidün iy ulu kiçi size benüm haberüm var Zihî devlet benüm bugün kim senün gibi yârüm var (43/1)

Ol kişinün yokdur yâri iş bu cihân zindân ana Dimesün kim ben şâdıyam ya şâdılık kandan ana (11/1)

Âşık, O’nu bulduktan sonra her şeyini O’nun yoluna feda etmeye ha-zırdır. Âşığın O’ndan başka neyi vardır ki? Yârinden ayrı olmaktansa asılıp ölmek yeğdir.

Cân u gönül ‘akl u fehim nisâr olsun ma’şûkaya Pes ‘âşıkun andan ayru dahı ne mülk ü mâlı var (32/2)

Yârdan ayru olınca asılup ölmek yigdür ‘Âşık kendü bıragur boynına urganını (398/2)

Âşıklar her an sevdiklerinin cemalini görmek isterler. Yunus da âşık olduğu en yüce sevgilinin cemalini görmek istemektedir.

Page 16: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

403İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Yûnus dahı ‘âşık sana göster dîdârunı ana Yârüm dahı sensin benüm ayruk dîdârum yok durur (52/7)

Sevgiliyi arzulayan kişilerin mâsivâdan vazgeçmesi gerekmektedir. Dünyayı ve benliği terk etmeyen kişi, beline papaz kuşağı bağlıyken Müslüman olmayı dileyen kişi gibidir.

Sen cânundan geçmedin cânân arzû kılursın Bilden zünnâr kesmedin îmân arzû kılursın (255/1)

Can, kurban edilmeden canan bulunmaz. O’na varmak için en büyük engel olan benlikten, maddeden vazgeçmek gerekir.

İy bî-çâre Yûnus hemân Dost yolına gerek kurbân Vir cânunı iste cânân Gel yanalum dostlarıla (322/6)

İy gönül bize kerem kıl bile seyrân idelüm Cân u tenden geçüben gel ‘azm-i cânân idelüm (200/1)

Allah, temiz gönül aynasında tecelli eder. Orada gayrın, masivanın bulunmaması gerekir. Çünkü gönül sevgilinin tahtıdır, orada karga-lara yer yoktur.

Dildâr içün dil şehrini pâk eyle arıt gayrıdan Zîrâ ki sultân tahtıdur bunda komazlar zâgları (365/3)

Aşk, kişinin iradesi dışında meydana gelen bir hadisedir. Kâinat ayna-sında O’nun tecellilerine mazhar olan kişi âşık olur ve o andan sonra O, âşığın gören gözü, tutan eli olur.

Kaçan kim ol dilber benüm gözlerüme tutaş oldı Gönlüm cânum virdüm ana ‘ışkı bana yoldaş oldı (354/1)

2.4. Güzellik İfade Eden Kavramlar

Resim, put anlamlarına gelen “nigâr” ve put anlamına gelen “sanem, büt” kelimeleri istiare yoluyla güzel, kusursuz olan sevgili anlam-larında kullanılmaktadır. Resim ve heykel ideal, kusursuz güzelliği yansıttığı gibi kemal-i mutlak ve cemal-i mutlak sahibi Cenab-ı Hakk da aynen öyle kusurlardan münezzeh, göz alıcı güzelliktedir.

O’nun güzelliğini gören gözler ve gönüller başka güzel ve güzelliklere değer vermezler.

Söylerisem dilümdesin ger tek tursam gönlümdesin Gönlüm gözüm seni sever ayruk nigârum yok durur (52/3)

Page 17: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

404 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Ben garîbün hâtırını sormaga geldi şol sanem Düzdi gönül sınugını hâtır ziyâret eyledi (392/4)

Cânumda ol büt bitüpdür gönülümi ol tutupdur Hey beni ol avutupdur ayruk neye baglanayım (216/2)

2.5. Kıymet İfade Eden Kavramlar

Cenab-ı Hakk’ın bir ismi de Evvel (Varlığının başlangıcı olmayan)’dir. Hiçbir şey yokken O var idi. Varlık O’nun kün emriyle vücut bulmaya başlamıştır. Yunus Emre, Cenab-ı Hakk’ın kul nezdindeki kıymet ve önemini “genc, âb-ı hayvân, kân, cân” istiareleriyle yansıtmaktadır. Allah’ı hakiki manada tanıyan âşığın gözünde O’ndan fazla değer ifa-de eden başka şey söz konusu değildir. Dolayısıyla O, ancak arayanla-rın bulabileceği bir “gizli hazine, ölümsüzlük suyu, maden ocağı”; en değerli emanet olan “can” gibidir.

2.5.1. Genc-i Nihân

Sufilerin sıkça zikrettiği bir hadis-i kudsiye göre Cenab-ı Hakk, “Ben gizli bir hazineydim (küntü kenzen mahfiyyen...), bilinmek istedim...” buyurmuştur. Dolayısıyla “kenz-i mahfi ya da genc-i nihân” Cenab-ı Hakk’ın gaybî yanını bildirdiği gibi O’nun beşer nezdindeki sonsuz kıymetini de ifade etmektedir. Aynı zamanda nihân kelimesi Cenab-ı Hakk’ın Bâtın (Zatının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından gizli) ismini de çağrıştırmaktadır.

Yunus’a göre de Cenab-ı Hakk, ancak arayanların bulacağı; bulduk-tan sonra da her şeyden vazgeçecekleri gizli bir hazinedir.

Sensün bana cân u cihân sensün bana genc-i nihân Senün durur assı-ziyân ne iş gele benden bana (8/5)

Cânlar içinde cânum sensin genc-i pinhânum Çün ‘ıyân gördüm seni pinhân kayusı degül (165/2)

Kalma fâni sagınca kasd eyle bâkî gence Yüz bin cihânda bâtın hazînesin bulasın (281/5)

2.5.2. Âb-ı Hayvân

Âb-ı Hayvân, âb-ı hayat, âb-ı zindegî... gibi değişik isimlerle ifade edilen ve içene ebedilik bahşettiğine inanılan su. İnanışa göre Hızır Peygamber bu sudan içerek ölümsüzlük mertebesine erişmiştir.

Page 18: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

405İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Geçici olan varlık âleminde insan, ancak Cenab-ı Hakk’la daimi ve ebedî bir hayat kazanabilir.

Cânlar içinde cânsın sen bir Âb-ı Hayvânsın Bize dîn ü îmânsın îmân kayusı degül (165/3)

Bir mekâna varmışam ki ol benüm yurdum degül Hızr’ıla zulmete irdüm Âb-ı Hayvân isterem (228/4)

2.5.3. Kân

Maden ocağı, kaynak anlamlarına gelen Farsça “kân” kelimesi, varlığının başlangıcı olmayan Allah’ı çağrıştırmaktadır. Görünen ve görünmeyen bütün varlığın esası olan Allah, bir kaynak gibi düşünülmüştür. O kaynağa ulaşıp keşfedenler, başka şeylere nazar etmez.

Ben gevheriyem kânum ol ben bir kulam sultânum ol ‘Aklum u cânum gönlüm ol andan niçün usanayım (216/4)

Terk idelüm kâl ü kıylı isteyelüm togrı yolı Hem bulalum gevher kânın cevher alan gelsün berü (288/2)

Kânı buldum n’iderem ben ayrugı Yagmâya virdüm bugün dükkânumı (289/5)

2.5.4. Cân

Can, bedeni ayakta tutan; insanın en değerli parçası olan hayat, ruh anlamlarına gelir. Yakınlık, dostluk düşüncesini de çağrıştıran can kelimesi aslında âşığın yaşama kaynağı olan İlahî sevgiyi ha-tırlatmaktadır.

Senün gibi cân var iken Âb-ı Hayât isteyeni Karanulıga gireni ben anı hayvân tutaram (180/5)

Sensin benüm cânum cânı sensüz karârum yok durur Uçmak’da sen olmazısan va’llâh nazarum yok durur (52/1)

Ol ‘ummânda yüz bin güher bir katreye benzer tamâm Ol câna yok zamân-zevâl zevâlli cân hayvândadur (54/4)

2.6. Sanatkârlık İfade eden Kavramlar

Yunus Emre’nin kullandığı usta, sanatkâr anlamına gelen “üstâd” ve süsleme sanatkârı, nakış işleyen anlamına “nakkâş” kelimeleri

Page 19: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

406 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Cenab-ı Hakk’ın Bedî’ (Eşi ve örneği olmayan sanatkârane yaratan) ve Hakîm (Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan) isimleri ile anlam bakımından uyun içerisindedir.

2.6.1. Üstâd

Seni bulut götürür ‘âlemlere yitürür Dürlü çiçek bitürür hoş üstâdun var senün (147/3)

Bezirgânam meta‘m çok dest-gîrüm üstâdum Hak Ben ziyânum assıya anda degişüp geldüm (191/3)

Yûnus ‘ışkun arta dursun cânun göynep düte dursun Üstâd ‘aybun örte dursun oldur üstâdlar sultânı (412/13)

Yûnus Emre sen bu sözi dahı tamâm itmemişsin Tek yüriyeyin n’eyleyem üstâduma gelem birgün (241/6)

Ger tâ‘at kılmazısa üstâda varmazısa Şer‘iden olmazısa adı la‘net içinde (295/14)

2.6.2. Nakkâş

Akıdayım kanlu yaşum arturayım bagrum başın

Ta ki bulınca nakkâşum seyrân ideyin bir zamân (253/5)

2.7. Diğer Mecazî Kavramlar

Yunus Emre’de yukarıda sıralananlar kadar çok yaygın olmasa da Cenab-ı Hak için kullanılan diğer mecazlar da aşağıdaki gibidir.

2.7.1. Sâkî

Saki, su dağıtan, kadeh sunan, içki sunan anlamlarına gelmektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi Allah ile ruhlar arasında sözleşmenin meydana geldiği elest meclisinde ruhlar Cenab-ı Hakk’a söz vermiş-ler; âdeta dünyaya gelmeden İlahî aşkla sarhoş olmuşlardır.

Yunus Emre, tasavvufi düşünce ekseninde, bu meclise telmih yapmak-ta, aşkıyla sarhoş olunan Cenab-ı Hakk’ı da aşk şarabı dağıtarak ruh-ları kendinden geçiren bir saki olarak tasavvur etmektedir. Ruhlardan aldığı söz üzerine insanoğlu dünyaya sınanmaya gönderilmiş, o mecli-si, şarabı sunan sakiyi ve verdikleri sözü unutmayanlar bir ömür boyu dünyayı bırakıp mestane bir biçimde O’nu aramışlardır.

Page 20: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

407İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Yûnus imdi söyle Hakk’ı Allah oldı sana sâkî Gider gönüldeki şeki elündeki menkûr nedür (56/12)

İnsân olan buldı Hakk’ı meclis anun oldur sâkî Hemân bu bî-çâre Yûnus ‘ışkıla âşinâyımış (125/7)

Vay bu ayrılık firâkı dünyâ kime kaldı bâkî

Hak Çalab’um olmış sâkî kadeh sunar kullarına (345/2)

Bir sâkîden içdük şarâb ‘Arş’dan yüce meyhânesi

Ol sâkînün mestleriyüz cânlar anun peymânesi (406/1)

2.7.2. Ay, Ay Yüz[lü]

Ben ayumı yirde gördüm ne isterem gök yüzinde

Benüm yüzüm yirde gerek bana rahmet yirden yagar (77/5)

Kim ne bile ne kuşam ben şol ay yüze tutaşam ben Ezelîden serhoşam ben içmişem ayagum anda (310/5)

2.7.3. Sâhib-i Kur’ân

Bu yiri gögi yaradan bu ‘Arş’ı Kürs’i durudan

Bin bir adı vardur Yûnus ol sâhib-i Kur’ân benem (211/10)

2.7.4. Şem’a (Mum)

Ol şem‘a karşu yananun küllî vücûdı nûr olur

Ol od bu oda benzemez hîç belürmez zebânesi (406/3)

2.7.5. Gevher

Gevherdür senün özün güneşden arı yüzün

Şekerden datlu sözün her kim gördi utandı (400/3)

2.7.6. Dertler Dermanı

İlâhî derdümün dermânı sensin

Günâhkâr kullarun gufrânı sensin (282/1)

Eyyûb’am dil mübtelâyam derde dermân isterem

‘Âşıkam dil-hastayam câna cânân isterem (228/1)

Page 21: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

408 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

2.7.7. Ezel-i Âzâl (Ezeller Ezeli)

Evvel gönül levhinde Hak yazmışıdı çün bir varak Bu şimdi okınan sebak ezel-i âzâldan gelür (42/6)

2.7.8. Gül Yüz

Bülbül-i haste gül yüzün gördi ‘arasât eyledi İrdi ‘âşık ma’şûkına şükür beşâret eyledi (392/1)

2.7.9. Cânlara Durak

Senün hikmetün ırak sensün cânlara turak Sen yandurdugun çerâk bildük ebedî yana (320/5)

2.7.10. Hâslarun Bâbı ‘Âşıklar Kitâbı

Sen hâslarun bâbısın ‘âşıklar kitâbısın Mutlak dîdâr kapusın görenler mahluk sana (320/6)

2.7.11. Dükkândâr (Dükkân Sahibi)

Ben ol dükkândâr kulıyam cevherler ile tolıyam Dost bâgınun bülbüliyem budakdan gül düzer oldum (222/5)

2.7.12. Güneş

Seni gördüm güneş gibi Cennet bana zindân gibi Cennet’üne zâhidün ko Uçmak’da arzûm yok durur (52/6)

Sonuç

Yunus Emre, divanında şiir dilinin bütün imkânlarını kullanarak başta Cenab-ı Hak olmak üzere dinî ve tasavvufi düşünce sistemini ifade etmeye, kavratmaya çalışmıştır. İslami literatürde Esmâ-i Hüsnâ olarak şöhret bulmuş isimlerinin yanında çoğu yine bu isimleri çağrıştıran mecazi kavramlarla Cenab-ı Hak’ı anlatmaya, algılatmaya çalışmıştır.

Cenab-ı Hak’ın büyüklüğü, yüceliği, hükümranlığı, insana canından yakın oluşu, her an tecellileri ile varlığını hissettirişi tasavvufi şiir dilinin imkânlarıyla yansıtılmaya çalışılmıştır. Özellikle teşbih, istiare sanatlarının ağırlıklı olarak kullanıldığı mecazlar ve şiir dilinin musi-kisi sözün derinlik ve etkileyiciliğini artırmıştır.

Page 22: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

409İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Yunus Emre’nin Cenab-ı Hakk’la ilgili kullandığı mecazların belli başlıklar altında yoğunlaştığı görülür. Allah’ın hükümranlığını, mut-lak otoritesini ifade eden “sultân, pâdişâh, şâh, server, kâzî, ıssı” gibi kavramlarla kâinatta hakim-i mutlak oluşu dile getirilir.

“Hazret, ulu, dergâh, dîvân” gibi kavramlar, Allah’ın yüceliğini, aş-kınlığını ve azamet sahibi oluşunu ifade eden mecazlardır.

Divan’da sıkça karşımıza çıkan “dost, yâr, maşûk, cânân, dilber, dildâr” kavramları mutasavvıf şair Yunus’un Allah-insan ilişkisine bakış açısını göstermektedir. Yaradan’dan ötürü yaratılmışı seven Yunus’a göre Allah’ı aşk ile sevmek gerekir. Âşığın bütün hayatını kuşatan aşk, en ziyade İlahî olana sarf edilmelidir.

Çok yaygın kullanımı olmasa da “nigâr, sanem, büt” kavramları ile Allah’ın mutlak cemali ve güzelliği, kusursuzluğu dile getirilmeye; asıl sevilmesi gerekenin O olduğu yansıtılmaya çalışılmıştır.

İnsan için büyük değer ifade eden “genc, âb-ı hayvân, kân, cân” gibi kavramlardan hareketle Cenab-ı Hakk’ın kul nezdinde nasıl bir kıymet ifade etmesi gerektiği vurgulanır.

“Üstâd ve nakkâş” kavramlarıyla Cenab-ı Hakk’ın mükemmel yara-tıcılığı ve varlığa şekil verişi kusursuz oluşu hatırlatılır.

“sâkî, ay, şem’, dükkândâr, güneş” de Yunus’un Cenab-ı Hakk’ı ifade etmek için sıkça olmasa da kullandığı kavramlardandır.

Yunus Emre Divanı’nda Cenab-ı Hak için kullanılan mecazların tamamı göz önünde bulundurulduğunda, O’nun büyüklüğünü, aza-metini, mütealliğini (aşkınlık) kâinatın sultanı oluşunu ifade etmek için “sultân, pâdişâh, şâh, hazret” göstergelerinin; insana şah dama-rından daha yakın olduğunu, en kusursuz, sevgili ve gönüller içinde mündemiç (içkin) bir sultan olduğunu ifade için de “dost, yâr, maşûk, cânân” göstergelerinin yaygın olarak kullanıldığı görülür. Böylece Yunus Emre’nin, Allah-insan münasebetinde anlaşılması müşkül olan uzaklık ve yakınlık düşüncesini padişah (sultân, şâh, server, kâzî, ıssı) ve dost (yâr, maşûk, cânân, dilber, dildâr) istiareleriyle anlaşılır kılmaya çalışmıştır.

Yunus Emre, en yüce gaye olan Cenab-ı Hakk’ı hakkıyla tanıma ve ta-nıtma görevini, tasavvufi düşünce çerçevesinde, şiir dilinin imkânları ölçüsünde yerine getirmiştir.

Page 23: 2. İslami Türk Edebiyatı Sempozyumu - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D236234/2015/2015_SELCUKB.pdf · yansımalarını görmeyi gerektirir” (Dikmen, 2012: 5). Cenab-ı Hakk’ın

410 İ s l a m i T ü r k E d e b i y a t ı S e m p o z y u m u

Kaynakça

Bolay, S. Hayri, Felsefi Doktrinler Sözlüğü, Akçağ Yay., Ankara 1990.

Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yay., İstanbul 2005.

Çelebioğlu, Âmil, “Kültür ve Edebiyatımızda Allah”, Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, MEB Yay., İstanbul 1998.

Dikmen, Mehmet, Esmâü’l-Hüsnâ ve Hayatımıza Yansımaları, Cihan Yay., İstanbul 2012.

Güler, Zülfi, Divan Şiirinde Peygamber Hikâyelerine Telmihler, Uğurel Matbaası, Malatya 2006.

Onay, A. Talat, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, (Haz. Cemal Kurnaz) Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 1992.

Örnekleriyle Türkçe Sözlük (ÖTS), C. 1, MEB Yay., Ankara 1995.

Selçuk, Bahir, “Yunus Emre Divanı’nda Bakma ve Görme Biçimleri”, I. Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu Bildiri Kitabı, Aksaray Üniversitesi Yay., Aksaray 2009, s. 116-124.

Şahin, Abdullah, “Edebî Bir Tür Olarak Klasik Edebiyatımızda Esma-i Hüsnâlar”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 16, Erzurum 2001, s. 49-57.

Tatçı, Mustafa, Yunus Emre Divanı, Tenkitli Metin, MEB Yay., İstanbul 2005.

Topaloğlu, Bekir, “Esmâ-i Hüsnâ”, DİA, C.11, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 1995.

Uzun, Mustafa, “Allah (Edebiyat)”, DİA, C.2, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 1989.

Yılmaz, Ali, “Türk Edebiyatında Esmâ-i Hüsnâ Şerhleri ve İbni Îsâ-yı Saruhânî’nin Şerh-i Esmâ-i Hüsnâsı”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 2, S.1, Sivas 1998, s. 1-34.