Top Banner
T.C. KOCAELĠ ÜNĠVERSĠTESĠ ĠKTĠSADĠ VE ĠDARĠ BĠLĠMLER FAKÜLTESĠ ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BÖLÜMÜ (1917-1938) YILLARI ARASINDA ORTA ASYA’DA YAġANAN GELĠġMELERE TÜRKĠYE’NĠN ETKĠSĠ TÜRKİYE STRATEJİK ARAŞTIRMA MASASI YAŞAR EŞREF ÖZTÜRK 01 Mart 2010
30

1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Jul 29, 2015

Download

Documents

1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

T.C.

KOCAELĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

ĠKTĠSADĠ VE ĠDARĠ BĠLĠMLER FAKÜLTESĠ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BÖLÜMÜ

(1917-1938) YILLARI ARASINDA ORTA ASYA’DA YAġANAN

GELĠġMELERE TÜRKĠYE’NĠN ETKĠSĠ

TÜRKİYE STRATEJİK ARAŞTIRMA MASASI

YAŞAR EŞREF ÖZTÜRK

01 Mart 2010

Page 2: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………….....I

GĠRĠġ: 1917’DE RUSYA’DA ĠNKILÂP TÜRKĠSTAN’DA MUHTARĠYET ĠLANI....1

I. ĠMPARATORLUKTAKĠ MÜSLÜMANLAR ARASINDA REFORMCU

HAREKETLER…………………………………………………………………..3

A. Dinsel Reformculuk ve Kimlik Savları…………………………………………….3

B. Panislamizm ve Pantürkizm………………………………………………………...4

C. Türkistan’da Basmaçılık Hareketi Tarihi Haqında Ba’zı Mulahazalar:

Basmaçılık nime demektir?........................................................................................6

II. 1917-1938 YILLARI ARASINDA ORTA ASYA’DA YAġANAN

GELĠġMELERE TÜRKĠYE’NĠN ETKĠSĠ……………………………………..8

A. Basmacılık Hareketi’nin Ana Hatları………………………………………………….8

B. Türkistan Cedidcileri ve Enver PaĢa…………………………………………………..12

C. 1924-1934 Arasındaki Mücadeleye Kısa Bir BakıĢ…………………………………....16

D. Bağımsızlık SavaĢının Yenilgileri ve Sonuçları………………………………...……...17

E. Türkistan Cedidcileri ve Türkiye……………………………………………………....19

a. Milli Mücadele Yıllarında Türkistan Cedidcilerinin Genel Hissiyatı..19

b. Türkistan Cedidcilerinin Milli Mücadele Yıllarında Türkiye’ye

Yaptığı Yardımlar……………………………………………………….19

Page 3: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

c. Ġsmail Suphi’nin Türkistan’daki Faaliyetleri………………………….21

F. Türkiye – Türkistan Cedidcilerinin Siyasi Muhaceret Merkezi……………………..22

SONSÖZ……………………………………………………………………………………..23

EK1 FOTOĞRAF…………………………………………………………………………...25

KAYNAKÇA

Önsöz

1917-1934 yılları arasında Orta Asya‟da bir çok olay yaşanmıştır. Bolşevik Ruslar Orta

Asya‟da belirmişlerdir. Müslüman halk ise bu nedenle ayaklanmalar başlatmışlardır.

Rusların Türkistan‟ı işgal ettikleri tarih Türkistan milli mücadelesinin başladığı tarihtir.

Türkistan hanlıklarını tamamen işgal eden Rusya bölgede kalıcı olabilmek için bazı politikalar

izlemiştir. Bu politika onları Ruslaştırmaya yönelik bir politika idi.

Türkistan‟da yenileşme hareketi başlatıldı. Bunu asıl başlatan İsmail Gaspıralı idi.

Çalışmalara başlayan Gaspıralı, Türkistan‟a gitti. Bununla birlikte Gaspıralının bu gezisi

Türkistan‟da cedidcilik hareketini başlattı. Bu hareket Türkistan‟da milli edebiyat ve

matbaanın da doğmasına sebep oldu.

Türkistanlı cedidciler daha sonra siyasi anlamda teşkilatlandılar. 1917 ihtilalini büyük

umutla karşılayan cedidciler milli muhtariyet için somut adım attılar. İhtilal kopunca iktidara

Bolşevikler gelmiştir. Yeni yönetimle uzlaşamayan cedidciler Alaş-Orda ve Türkistan milli

muhtariyetlerini ilan edince, Kızıl ordu bunlara karşı boş durmadı ve neticesinde de bu

muhtariyetleri ortadan kaldırdı. Buhara ve Harezm Halk Cumhuriyetleri de bu akıbeti

yaşamışlardır.

Tabi daha sonra Türkiye cedidciler için bir umut kaynağı olacaktır. Enver Paşa Türkistan‟a

gidecek ve basmacılık hareketinin başına geçecektir. Cedidciler dönemin hassas dengelerine

ve zor şartlarına rağmen Ankara‟ya heyet gönderirler ve Mustafa Kemal de heyetleri kabul

eder ve cedidcileri destekler. Onun görevlendirdiği İsmail Suphi ise cedidcileri bir teşkilat

altında birleştirir ve cedidciler için Türkiye‟ bir umut kapısı olur.

Page 4: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

GĠRĠġ: 1917’DE RUSYA’DA ĠNKILÂP TÜRKĠSTAN’DA MUHTARĠYET ĠLANI

1916 yılında Türkistan‟dan, ordunun kara işlerinde kullanmak için amele almak

teşebbüsünde bulunan Rus hükümeti, Türkistan halkının milli şerefini hırpalamış oldu. Bu

sebeple Türkistan‟ın her tarafında, bilhassa Cizak, Dörtgöl ve Yedisu vilayetlerinde büyük

isyanlar çıktı. Bu isyanların amacı, Türkistan topraklarından Rusları çıkartmak, müstakil ve

hür bir devlet olarak yaşamaktı.

1917‟nin sonlarında Bolşeviklerin ortaya attıkları plan ve propagandaları arasında yer alan,

“Her millet kendi mukadderatına kendisi hakimdir” düsturu, Rusya‟da Bolşevizmin kurulması

yolunda Rus olmayan milletlerin de sempatisini kazanmıştı.

Çarlığın yıkılmasını isteyen Türkistanlılar üzerine, çıkan isyanları bastırmak için büyük

kuvvetler gönderen Çar hükümeti, netice alamadan yıkıldı. Daha sonra Sosyalist Kerniski

hükümeti, Rus olmayan milletlerin milli ve siyasi haklarını tanımadılar. Rus olmayan

milletlerin milli, siyasi arzu ve emellerini okşayarak bu fırsattan istifade etmesini bilen Lenin

ve arkadaşları iş başına geldi.

Rusya‟da oluşan bu değişikliklerden istifade eden Türkistanlılar da 1917 yılı öncesinde

Taşkent‟te, Şurayı İslam adında bir teşkilat kurdular.. 11 Kasım 1917‟de Hokand şehrinde

Mustafa Çokay Bey‟in riyaseti altında toplanan IV. Büyük Kurultay‟ın kararı ile Türkistan‟ın

muhtariyeti ilan edildi.

İlk olarak atılan bu başarılı adımı daha esaslı ve geniş bir ölçüye çıkarmaya çalışan genç

Türkistan Muhtar hükümetini, Bolşevikler tanımadı. Tarihi Hokand şehrini top ve tüfekleri ile

tahrip ederek 11 Şubat 1918‟de milli hükümeti dağıttılar.

Ruslar tarafından tulumbalar ile sıkılan petrol, şehri yaktı fakat istiklal ateşini de

alevlendirdi. Rusların bombaları şehri ve Hokand hükümetini yaktı fakat milli arzu ve

emellere daha geniş ufuklar açtı. 1916 isyanından beri günden güne derinleşip büyüyen milli

Page 5: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

kin, büyük ölçüde isyanla ortaya atıldı. Bu milli ideale Bolşevikler, Basmacılık sıfatını

taktılar. Mücahitliğe yol açan bu hareket, Fergana‟nın her tarafından baş gösterdi.

Türkistan muhtariyetinden evvel Hokand etrafında İrgeş, Pehlivan, Mergilan ve çevresinde

Mehmet Emin Beyler Basmacılık yapıyorlardı. Çalışmalarına milli bir hız veremeyen bu

Basmacılar bazı münevver gençlere Ceditçi (yenilikçi) diyerek iyi muamele etmediklerinden,

halkı müteessir edecek olaylara sebebiyet veriyorlardı.

Kurulan milli hükümet zamanında Hokand ve Mergilan şehirleri muhafız kumandalık

vazifelerinde bulunan İrgeş Pehlivan ve Mehmet Emin Beyler Hokand faciasından sonra yine

şehrin dışına çıkarak muntazam bir surette mücadeleye başladılar. Fakat ne yazık ki milli

gayelerini vazifenin icaplarına uyduramadan, kendi düşüncelerine göre çalışıyorlardı. Bu

sebepten aralarında doğan rekabet, milli kuvvetin dağınık kalmasına sebep oluyordu. Ruslara

istifade edecek fırsat da verilmiyordu. Her iki kuvvet de Ruslarla büyük çarpışmalar

yapıyorlardı. İrgeş Pehlivan gün boyu süren bir çarpışma sonunda şehit olduğunda, yerine

büyük İrgeş geçiyor, sonrasında Mehmet Emin Bey de şehit oluyordu. Bu esnada Fergana‟da

Şir Mehmet, Halhoca, Mahkem Hacı, Rahman Kul, Aman Pehlivan, Muhittin, Eş Mehmed,

İslam ve Ahund Beyler istiklal uğrunda Ruslarla kahramanca çarpışıyorlardı.

Başkumandan İrgeş ve Mehmet Emin Beyler‟in şehadetinden sonra, diğer kumandanlar

arasından Şir Mehmet Bey kendini “Emir-i Leşkeri İslam” ilan ederek Fergana mücadelesinin

başına geçiyor. Çalışmalarında takip edilecek esasları tespit ederek planlı bir surette harekete

başlıyor. Askeri ve mülki idareyi tanzim eden Şir Mehmet Bey Ruslarla büyük savaşlara

girişiyor. 1916‟da Türkistan‟da başlayan hareketin geçirdiği safhalar şöyle cereyan edecektir:

- Hive İnkılabı

- Türkistan‟da Ceditçilik hareketi

- Buhara‟da yapılan mücadeleler

- Ruslar‟la yapılan mücadeleler

- Bağımsızlık savaşı gibi.

Page 6: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

I. ĠMPARATORLUKTAKĠ MÜSLÜMANLAR ARASINDA REFORMCU

HAREKETLER

A. Dinsel Reformculuk ve Kimlik Savları

Rus İmparatorluğu‟ndaki müslümanlar arasındaki reformcu hareket, 19. yüzyıl sonunda

tüm Müslüman alemini çalkalamıştır. Cemalettin Afgani önderlik etmiştir. Bu eylemci akım

üç belirleyici özelliği bir araya getirir: Panislamizm, sömürge karşıtlığı ve dinsel

reformculuk. Buna göre, Batı‟ya karşı çıkabilmek ancak reformlar sayesinde mümkündür.

Ama her türlü toplumsal ve siyasal reformu önleyen, ulemanın dinsel eğitimdeki tekelinin

sonucu olan dinsel tutuculuktur. Dolayısıyla Sünni aleminde 10. yüzyıldan beri kapalı olan

içtihat kapısını açmak, modern bilim ve dilleri incelemek, teknikle ilgilenmek ve genç

Müslümanlar arasında yeni bir eğitim sistemi yaymak gerekmektedir.

Dinsel reformculuk, o dönemde her ikisi de içtihada dayandığı için ayırt edilmesi güç olan

iki şekil almıştı: İslam‟ın katı ilkelerine dönmek isteyen bir İslam fundamentalizmi ve dinin

rolünü azaltarak Müslümanların kültür ve gündelik yaşamını modern dünyaya uydurmaya

çalışan bir tür güncelleştirme çabası.

İsmail Gaspıralı‟ya göre burada karşımıza laik bir Panislamizm çıkar. O dönemde bu iki

eğilim arasındaki karşıtlığın fark edilmemesinin nedeni her ikisinin de düşmanlarının

Müslüman gelenekselcilik ve entegrasyon amacı güden Rus şovenizmi fundamentalistler için

halife ile laikler için Jön Türklerin aynı olmasıdır. İki eğilimde de yeni okullar, Türkler için

ortak bir dil ve Türkiye‟ye destek için mücadele ederlerken, dinin toplumdaki yeri konusunda

çok farklı görüşler vardı. 1918‟den sonra bu durum Bolşevikler‟le ittifak yapan yani dine

karşı reformlar ile Basmacılar‟a katılanlar arasındaki ayrımda ortaya çıkacaktır.

Kazan ve Kırım Tatarları Cedid hareketinin öncüleriydi. Her şeyden önce Rusya

Müslümanlarının hepsini eğitmek, kendi kimliklerinin ve güçlerinin bilincine varmalarını

sağlamak amaçlanmıştı. Bu amaçta gerçekleştirilecek olan kültürel bir hareketti. Ekseni basın

Page 7: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

ve okuldu. Hareketin öncüsü, haftalık tercüman gazetesini kuran ve bütün imparatorluğa

seslenen İsmail Gaspıralı‟ydı. Gazetedeki yazılar yapay bir Türkçe‟yle ve Arap alfabesiyle

yazılmıştı. Gaspıralı reformcu okullar ağı kurmuştu. 1916‟da, imparatorlukta 5000 Cedid

okulu vardı.. Okuma yazma oranının Ruslar‟dan fazla olması ile hareketin ne kadar başarılı

olduğu ortaya çıkmıştır.

Bu Müslüman reformculuğunu siyasal harekete dönüştürme çabaları eğitim alanındaki

başarılara oranla daha verimsiz oldu. 1905‟te Müslüman seçkinler ortak bir siyasal temsil

oluşturmaya çalıştılar. Ağustos 1905‟te Novgorod‟da toplanan Birinci Tüm Rusya

Müslümanları Kongresi, Tatarlar‟ın egemenliğinde olan ve Rus Anayasacı Demokratlar

partisine yakın duran İttifak hareketini kurdu. Fakat Müslümanlar bir Müslüman taraf

oluşturmayı başaramadılar; aynı başarısızlık daha sonra Bolşevik Parti içinde de tekrarlandı.

B. Panislamizm ve Pantürkizm

O dönemde Panislamizm ne anlama gelmektedir? Rusya Müslümanlarının milli

hareketinden söz edebiliriz ama burada modern anlamıyla bir milliyetçi hareket değil dinsel

ve kültürel kıstaslara dayanan Müslüman milleti tanımlayan bir hareket söz konusudur. Belirli

bir devlet veya toprağa atıf yoktur. Bu cemaati nitelendirmek için, harekete katılanlar millet

sözcüğünü kullanmışlardır. Dini açıdan tanımlanan bir cemaate işaret ediyordu. Bu cemaatçi

anlam, Batı‟da yaşayan Müslümanlar arasında birçok İslamcı önderin inşa etmek istediği şeye

de yakındır.

Milli terimi bir devlete değil, toplumsal mekanın tanımına atıfta bulunur. Rus

İmparatorluğu‟ndaki reformcu Müslümanlar bu noktadan hareket ediyorlardı. Moskova‟da

toplanan Tüm Rusya Müslümanları Kongresi‟nde bir milli şura kuruldu, ama buradaki milli

sözcüğü de cemaatçi bir anlam taşıyordu. Toprağa dayalı olmayan bir Müslüman varlığının

kabulü yönündeki bu talep, bir imparatorluk yapısıyla tamamen uyumluydu. Bu talep özellikle

Tatarlar‟dan gelmekteydi. Azeriler ve Orta Asyalılar daha çok federasyondan söz ediyorlardı,

ama bu isteğin bağımsız ulus-devletler kurmakla ilgisi yoktu.

“Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak, Avrupalılaştırmak” sloganını ortaya atıldı.

Azerbaycan Müsavat Partisi tüm Müslümanların birleşmesi gerektiğini öne sürer ve 1918‟e

kadar bağımsızlığı savunmayı, hatta bir Azerbaycan ulusundan söz etmeyi reddeder.

Maveraünnehir‟de kısa süreli Kokand Müslüman hükümeti bağımsız değil özerk bir Türkistan

talebinde bulunmuştu. Hükümetin başına Mustafa Çokay seçilmişti. Bu da etnik bir

milliyetçilikten ne kadar uzak olduğunun göstergesidir.

Page 8: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Dil sorunu reformcular tarafından bir kenara atılmamıştır. Reformculara göre Rusya

Müslümanlarının büyük çoğunluğu Türkdilli idi. Bu nedenle Rus İmparatorluğu‟nda

Panislamizm‟in dili, Tatarca‟yı dil olarak kabul etme konusundaki çekingenlikler yüzünden

hala belirlenmemiş olan ortak bir Türkçe olmalıydı. Gaspıralı gibi yazarlar, hem Özbekler

hem de Kırım Tatarları tarafından kullanılabilecek, Arap alfabesiyle yazılan ortak bir Türkçe

oluşturmaya çalışıyorlardı. Arap alfabesinin avantajı, bir dilden diğerine değişen kısa seslerin

yazılmaması ve Arapça‟dan alınan çok sayıda kelimenin kaynak dildeki gibi

yazılabilmeleriydi. Bu durum küresel olarak okunabilmelerini sağlıyordu. Bazıları ise

Osmanlı İmparatorluğu‟ndaki Jön Türkler‟in ortaya koyduğu modele göre yenileştirilmiş bir

Türkçe‟nin kullanımını savunmuştu. Ama hala ortak bir dil arayışı söz konusu idi.

Panislamizm‟in ifadesi olan bu dinsel Pantürkizm‟in yanında Osmanlı Halifeliği‟ne destek

hareketi vardı. Rusya‟nın büyük Müslüman kitlesi müminlerin önderi Osmanlı Halifesi‟ni

desteklemek için seferber olmuştu. Ama 1908 Jön Türkleri sonrasında Türk milliyetçileri

Pantürkizm‟e dinsel boyutu bir kenara bırakan etnik bir anlam yükleyince, Rusya

Müslümanları için birbiriyle ortak olan Pantürkizm ve Panislamizm kavramları Türkiye‟de

birbirinden ayrışmaya başladı. Ziya Gökalp etnik ve dinsel olan bu Pantürkizm‟in sözcüsü

oldu.

Birinci Dünya Savaşı‟nda Arap milliyetçiliğinin ortaya çıkması, Jön Türkler‟in

mirasçılarının giderek Osmanlıcılık‟tan Türk milliyetçiliğine kaymaları ve Ortadoğu‟da

Türkçülük ile İslam‟ın birbirinden ayrışmasına neden oldu. Nitekim Jön Türkler‟den sonra

laik ve milliyetçi politika ile 1924‟te Halifeliğin kaldırılması gündeme geldi. İstanbul‟da

oluşan bu laik Pantürkizm, İstanbul‟a sığınmış Azeri entelektüeller dışında, Rusya

Müslümanları arasında pek destek bulamadı. İstanbul‟un etkisine açık olan Azerbaycan‟da, bu

laik Türkçülük‟e tepki olarak fundamentalist bir hareket oluştu: 1917‟de kurulan bu

örgütlenmeye “Rusya‟da Müslümanlık” adı verilmişti. Amaç Rusya‟da yaşayan tüm

Müslümanları şeriat çatısı altında bir araya getirmekti. Azerbaycan‟da 1990‟da kurulan İslami

Yeniden Doğuş Partisi‟nin amacı da buydu. Neticede Rusya Müslümanları arasında

Pantürkizm, 1924‟e kadar Panislamizm‟in bir yan kolu olmuştu.

1924 öncesinde Pantürkizm ve Panislamizm üçüncü bir boyuta daha sahipti: sömürgecilik

karşıtlığı veya anti-emperyalizm. 1904‟te Japonlar‟ın Rusya karşısındaki zaferi, o dönemin iki

büyük emperyalist gücünün tebası olan Rusya ve Hindistan Müslümanları arasında büyük

yankısı bulmuştu. Abdürreşit İbrahimov gibi fundamentalistler arasında da; Gaspıralı,

Sirecü‟l-Ahbar dergisinin editörü Afganistanlı Mahmut Tarzi gibi modernleşme yanlıları

arasında da, Batılı güçlerin gizli anlaşmalarına karşı Doğu halklarının dayanışma içine

Page 9: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

girmesi teması gelişmeye başladı. Gelecekte de ele alınan bu tema Bolşevikler tarafından

kullanıldı. Siyasal konumlarının Anayasacı Demokratlar‟a yakın olmasına karşın birçok

Cedid de Bolşevikler‟e bu sayede katıldı.

Bolşevikler tarafından örgütlenen Bakü Kongresi de, birkaç hareketle Müslüman anti-

emperyalizmini Ekim Devrimi lehine harekete geçirebilmek istemiştir. Ama komünist Sultan

Galiyev kısa ömürlü sentez yaptı ve Sultan Galiyev, üçüncü dünya mefhumunu vaktinden

önce icat etti. Buna göre emperyalizmin küresel sömürüsü karşısında sınıf çelişkilerinin arka

plana itildiği bir halk ortaya çıkıyordu. Panislamizm burada bir tür anti-emperyalist

enternasyonalizmin habercisi konumunda oldu.

C. Türkistan’da Basmaçılık Hareketi Tarihi Haqında Ba’zı Mulahazalar:

Basmaçılık nime demektir?*

Türkistan halqının 1918-35-nçi yıllarda Sovet-Rusya hakimiyetige qarşı devam etdirgen

milli mücadelesi, tarihi edabiyatda “Basmaçılık hareketi” namı bilen tanıldı. Bu isimni,

Bolşevikler, milli mücadele ehemiyetinin tüşüriş ve bu hareketnin ahali arasında

masqaralağan halda körsetiş maqsadı-da tarğıb qılğan ediler. Milli mücahidler ese heç qaçan

özlerini basmaçılar deb sezmegenler. Lakin, ular düşman tarafıdan berilgen bunday isimden

hem cirkenmegenler. Zaten, ular, düşman tarafıdan maqtalış şerefi üçün intilmegen hem

ediler.

Basmaçılık hareketi deyilgende, Türkistan halqının büyük, qanlı, cesaretli ve uzaq devam

etdirgen milli küreşi anlaşıladı. Bu hareket, oğrılar, qaraqçılar, talançılar ve başkeserler

hareketi emes, belki halqının milli istiqlal üçün küreşi ve Sovet-Rusya hakimiyetige qarşı

milli muharebesi demekdir. Bu hareketnin çin ma‟nasın sovetlernin birinci qaynaqları hem

inkar etmes ediler. Lakin, ular bu hareketnin çin maqsadını keyingi yıllarda buzıb körsetiş

yolığa kirib ketdiler. Ular, bunday büyük milli carayanga guya oğrılar ve başkeserler hareketi,

milli burjuaziyenin öz hakimiyetin tikleş isteği ve Angliya hemde Amerika hükümetlerinin

orta Asyada Sovet-Rusyasığa qarşı buzğunçılıq intilişlerinin neticeleri deb körsetmekdeler.

Ularnın bunday fikirlerini tarihi haqiqat bilen heç qanday alaqası yoq, elbette. Eğer

basmacılık hareketi “oğrılar ve başkeserler” hareketi bolğanda edi, u vaqtda Sovet-Rusyası, öz

ordusının bunday hareketge qarşı cebhege kiritmegen bolar edi.

* Dr. Baymirza Hayit, “Türkistan‟da Basmaçılık Hareketi Tarihi Haqında Ba‟zı Mulahazalar: Basmaçılık nime

demektir?”, Milli Türkistan Hürriyet Davası: “Milli Türkistan” Mecmuasında Bildirilgan Fikirler

(Türkistan Türkçesiyle Metinler), Ed.: Timur Kocaoğlu, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara

2004, s. 502-503.

Page 10: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Basmaçılık hareketini Türkistanlı cesaretli azamatlar devam etdirdiler. Bularnın arqasıda

umum halq himayaçı bolıb turğan edi. Bu sebebdendirki, Sovet-Rusyası bu hareketni bitiriş

üçün tinimsiz revişde küreşgen edi. Qızıl-Ordu bilen milli quvvetler ortasındağı savaşlar,

Rusya hükümetinin Türkistan halqığa qarşı yürütgen iqtisadi, siyasi, harbi ve propagandavi

tedbirleri, basmaçılık hareketinin ne qadar ciddi halda devam etgenligi üçün yaqqal bir misal

bola aladı.

Türkistanda basmaçılıqnın nime ekenligini anlamaq üçün, birinçi nevbetde bundan bir

neçe yıllar evvel müstemleke hayatı içinde bolgan halqlarnın milli küreşlerini esge almaq

kerekdir. Meselen, Cezayir ve Kaniye ve başqa halqlar çetel hakimiyetige qarşı küreşgen

vaqtda, ularnın küreşlerini hakim milletler vekilleri “banditler, terrorçiler, çetçilernin

hizmetide bolğanlar, cinayetçi unsurlar, öz halqı başığa felaket keltirmekde bolgan işbuzarlar”

sıfatıda körseter ve milli hareketni külgili halğa salar ediler. Küreşde bolğan halqlar ğalaba

qazanğandan son ese, ularnın milli küreşi, milli istiqlal üçün negiz ekenligini inkar etedirgen

heç kimse qalmağan edi. Demekki, küreş devride düşman özinin tesirini ötkeziş üçün her bir

hayalnı ortaga çıqara berer eken. Bu sebebden, eğer sovetler basmaçılık hareketini

masqaralağan halda körsetseler, bu hal heç kimseni aceblentirmesliği kerek.

Sovet-Rusyası bu hareket haqında nimeler deyişiden qat‟i nazar, bu hareket, Türkistan yeni

tarihinin qanlı bir yolı, çetel basqınçılığığa qarşı küreşnin altın sahifesi ve halqnın milli

hürriyet isteklerini bitmegenligi alameti sıfatıda orun aladı.

Page 11: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

II. 1917-1938 YILLARI ARASINDA ORTA ASYA’DA YAġANAN GELĠġMELERE

TÜRKĠYE’NĠN ETKĠSĠ

A. Basmacılık Hareketi’nin Ana Hatları

Türkistan‟ın milli rehberleri, Aralık ayı 1917‟de Kokand şehrinde Müslümanların 4‟ncü

kurultayında Türkistan Muhtar Cumhuriyetini ilan ettiler. Kurultay hükümeti kurdu. Milli

muhtariyet, Taşkent‟teki Sovyet Ruslardan ibaret bulunan Sovyet komiserleri tarafından

tanınmadı. Moskova‟daki Sovyet rehberleri de muhtariyet aleyhinde bulundular. Taşkent‟teki

Rus İşçi-Çiftçi ve Askerler Şurası, 31 Ocak 1918 Muhtariyet hükümetini silah vasıtasıyla

ortadan kaldırma kararını verdi. Rus askerleri, Ermenilerin Daşnakstyun partisinin askerleri

ile birlikte 5 Şubat‟tan itibaren Kokand şehrine hücum etmeye başladılar. Sovyetlerin harbi

kuvvetleri son olarak 18/19 Şubat 1918‟de Taşkent‟teki Sovyet Komiseri Parfilovun

komutanlığı altında şehre hücum ettiler.

Muhtariyet hükümetinin polisleri, Korbaşı Ergeş başkanlığında şehri müdafaa etmek için

savaşa girmeye mecbur kaldılar. İki taraf arasında devam eden savaş neticesinde Kokand şehri

3 gün yanmaktaydı. Kızıl askerlerin ve Ermeni Daşnakstyun birliklerinin baskını sonucunda

10,000„den fazla Müslüman öldürülmüştür.1

Sovyet-Rus ve Ermeni askerleri 22 Şubat‟ta Kokand şehrini işgal ettiler. Hükümet üyeleri,

şehir karavulları (polisler) ve Korbaşı şehri terk ettiler. Korbaşı Ergeş şehri kurtarmak için

Ruslardan ve Ermenilerden ibaret bulunan askeri kuvvetler aleyhinde savaşını devam ettirdi.

Sovyet askerleri tarafından Kokand şehrinin işgal edilişi, Türkistanlıların düşmandan

kurtulmak isteği, Türkistan‟da hürriyet savaşının yeniden başlamasına yol açtı. Ruslar ve

birlikte çalıştıkları Ermeniler, Türkistanlıları kendilerine itaat ettirmek için Fergana

1 Dr. Baymirza Hayit, “Basmacılar” Türkistan Milli Mücadele Tarihi (1917-1934), Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları/261, Ankara 1997, s. 36.

Page 12: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Vadisi‟ndeki 180 köyü ateşe verdiler. Sovyet tarihçilerinin verdikleri malumata göre,

Ermeniler (Sovyet-Rusları ile beraber denilmiyor) 1918‟nci yılın başında Marğilan şehrinde

7000‟e yakın, Endican şehrinde 6000, Namangan şehrinde 2000, Bozkorğan ve Kokandkışlak

kazalarında 4500‟e yakın Türkistanlıyı öldürdüler.2

Tarihi kaynaklardan öğrenmekteyiz ki, Türkistan milli muhtariyet cumhuriyetini silah

kuvveti ile yok etmek, suçsuz Türkistanlıları öldürmek, Kızılordu ve silahlı Ermenilerin

Kokand şehrinde ve başka yerlerde devam ettirdikleri katliam, Türkistanlıların Çar ve Sovyet

Rusya siyasetleri neticesinde Ruslara inanmamazlıkları, Türkistanlıların ruhunda milli

hürriyet arzularının sönmemiş olması, bilhassa 1916‟daki Umum Halk İsyanının bıraktığı

tesirler, Sovyet yazılarında Basmacılık diye gösterilen milli mücadelenin meydana çıkışına

sebep oldu.

Basmacı sözü Türkçe Basmak fiilinden geliyor. Büyük Türk Sözlüğünde sözün beşinci

manası <birdenbire hücum etmek> diye ifade edilmiştir. Çar Rusya‟sı ve Sovyetler aleyhinde

silahla mücadelede bulunan Türkistanlılar hiçbir zaman kendilerini Basmacılar (Çeteciler,

Haydutlar) diye hissetmemişlerdir. Rus siyasi edebiyatında 1916‟daki isyan ve Sovyet Rusya

devrindeki mücadele, Basmacılık (Çetecilik, Haydutluk) diye gösterilmiştir. Buna rağmen

hürriyetçiler, kendilerini «İslam askerleri», «Müsülmanabadlık cenkçileri (savaşçıları),

«Vatan müdafaacıları İslam müdafaacılar» ve «Türkistan azadlığının askerleri» olarak

gösterdiler.

Sovyet Rusya‟nın propagandası ve yazıları vasıtasıyla Türkistan‟da 1918‟in başından

itibaren başlanan milli hürriyet mücadelesi, Batı Avrupa‟da Basmacılık terminolojisi adı

altında tanındı. 1918-19‟de Türkistan‟da bulunan Joseph Castagné, 1925‟de ilk defa Paris‟te,

«Les Basmaches» konulu risalesini yayınladı. Türkistan Muhtar Cumhuriyetinin Başkanı

Mustafa Çokay 1928‟de «Asiatic Review» (London) dergisinde «The Basmachi movement in

Turkestan» makalesini yayınladı. Basmacılık terminolojisini kullanmak 1930‟dan sonra bir

adet şeklini aldı.

Basmacılığın ilk ocağı Kokand şehri oldu. Kızılordunun askeri birliklerinin Kokand şehrini

işgal günlerinde, şehri himaye etme hareketini idare eden Küçük Ergeş 27 Şubat 1918‟de

şehit oldu. Mart 1918‟de 40 Korbaşılar Kokand şehri yakınındaki Baçır köyünde toplandı ve

Katta Ergeş‟i Emir-ul Müslüman olarak seçtiler. Mücadele, yaz 1918‟e kadar Fergana

vadisinin her tarafına yayıldı. Katta Ergeş (birisinin boyu kısa olduğu için küçük, birisin boyu

uzun olduğu için katta = büyük diyorlardı) 1918‟de Marğilan şehrindeki savaşta şehit oldu.

2 Hayit, a. g. e. , s. 38.

Page 13: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Onun yerine Muhtariyet hükümetinin Marğilan şehir Korbaşısı Mehmet Emin Bek Ahmet

Bekoğlu Emir-ul Müslüman olarak seçildi.

Basmacılık hareketi 1919‟un ortasına kadar Rusya‟yı büyük tehlike altına soktu. Rusya ile

Türkistan arasındaki yollar kesilmişti. Sovyet Rusya devletinin ve Komünist Partisinin vekili

olarak Türkistan‟da çalışan Georgi Safarov‟un fikrine göre, Sovyet Türkistanı (1919‟da)

Hayat veya Ölüm karşısında duruyordu. Sovyet Rusya rehberleri, Türkistan‟da kendilerinin

hakimiyetini dikte etmek için planlar hazırlama işini ciddileştirdiler. Moskova, bunun için tek

yol olarak Türkistan cephesini teşkil etmeye karar verdi. Sovyet Rusya‟nın Doğu cephesi

Komutanı Mikhail Vasilyeviç Frunze 13 Ağustos 1919‟daki emirnamesinde, Rusya

Başkomutanlığının emrine göre, Doğu cephesinin güney kısmının Türkistan cephesi olarak

tayin edildiğini bildirdi.

Frunze, Pişpek şehrinde, Moldav halkından, Çar Rusya‟sı ordusunda tıbbiye hizmetinde

bulunan bir subayın oğlu idi. O, gençliğini Türkistan‟da geçirdi. Bunun için Türkistanlıların

örf-adetlerini ve biraz da olsa, dilini biliyordu. Rusya Başkomutanlığının 15 Ağustos

1919‟daki emri esasında, Frunze 18 Ağustos‟tan itibaren Türkistan cephesinin komutanlığı

görevine başladı. İş bu cephe emiri altına Sovyet Rusya‟nın 1, 4, 11 ve Türkistan orduları

getirildi. Frunze görevine başlamak münasebetiyle verdiği emirde, Türkistan seferinin yakın

maksadının, bütün Türkistan‟ın işgal edilişinden ibaret olduğunu bildirdi.

Türkistan dışından Türkistan‟ı işgal etmek için gönderilen 1‟nci Ordu 13 Eylül 1919‟da

Taşkent demiryolunun Muğacar istasyonunda Rusya‟nın başka askeri kuvvetleri ile birleşti.

Frunze, Lenin‟e gönderdiği telegraminde Rusya ile Türkistan‟ın birleştiğinden haber verdi.

1919 Eylülü sonunda Türkistan cephesini ziyaret eden, Rusya Sovyet Cumhuriyetinin Devlet

başkanı Mikhail Kalenin, Subaylar karşısında, «Bizler şimdiye kadar kapalı halka içinde idik.

Şimdi, bu halka açıldı. Demek ki, biz doğrudan doğruya Taşkent‟e gidebileceğiz.» dedi.

Türkistan cephesi her şeyden önce, Rusya‟nın Türkistan yolunu açtı.

Frunze ve onun Genelkurmayı 22 Şubat 1920‟de Taşkent‟e geldiler, Frunze Taşkent‟e

gelişi münasebetiyle verdiği emirde, Sosyalizm adına Türkistan‟daki yoldaşlara yardım

vermek için merkezden (Rusya‟dan) gelen askeri kuvvetleri tebrik edeceğini söylemişti.

Basmacılık ile Kızılordu arasındaki savaşlar 1920‟de de 1918-19‟ncu yıllarda olduğu gibi

ciddiyetle devam ediyordu. Fergana vadisinde Mehmet Emin Bek, Şir Muhammed Bek, Nur

Muhammed Bek, Hal Hoca, Parpi Korbaşı gibi milli mücadele komutanlığı altındaki

mücahidler Kızılorduyu heyecan içine sokmuşlardı. Mehmet Emin Bek başkanlığında 29

Eylül 1919‟da kurulan Fergana Muvakkat Hükümeti ahalinin milli-siyasi ve İslam ruhunda

Page 14: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

yetişmesi hareketlerine devam etmekteydi. Korbaşıların bir bayrak altında hareket etmeleri

meselesinde de çabalar harcanmaktaydı.

Rusya Başkomutanlığı 4 Şubat 1920‟de Türkistan cephesi komutanlığına devamlı olarak

Basmacılar aleyhinde savaş yürütülmesi emrini verdi. Aynı vakitte, Korbaşılar ile sulh

meselelerinde konuşmalara izin verildi. Kızılordunun Korbaşılara bildirdiği sulh şartları;

-İsyanın her bir rehberi sulha kadar, işgal edilen topraklarını kendisi idare edebilir;

-Silahlarını ve askerlerini Kızılordu‟ya teslim etmeyecektir;

-Korbaşıların hakim bulunduğu vilayetlerde Sovyet idareleri teşkil edilmeyecektir;

-Korbaşılar Kızılordu‟nun Tugay Komutanı rütbesini taşımaya haklıdırlar.

Korbaşılar arasında Sovyet Kızılordusu‟nun sulh şartlarına inananlar görünüyordu. Bazı

Korbaşıların Sulh yoluyla vakit kazanmak, Kızılordunun Türkistan‟daki içki durumunu

öğrenmek ve mücahidlere askeri talim vermek yoluyla savaşa yeniden başlama fikirleri de

ortaya çıkmaya başladı. İlk defa olarak Fergana mücahidlerinin Başkomutanı Mehmet Emin

Bek 7 Mart 1920‟de, Kızılordunun Kazan-Tatar Tugay komutanı Yusuf İbrahimov‟un

vasıtasıyla Kızılordunun Fergana cephesinde savaşta bulunan 2‟nci Piyade-Tümen komutanı

Rokhalski ile sulh anlaşmasına imza attı. Mehmet Emin Bek 14 Mayıs‟ta Şir Muhammed Bek

ile Sulh meselelerinde konuşmak niyetiyle yola çıktı. O, yolda iken Hal Hoca korbaşı

Uçkorğan kazası yanında onu hain olarak suçluyor. Hal Hoca, Mehmet Emin Bek gelir

gelmez onu vurarak öldürür.3

Mehmet Emin Bek, Sovyetler ile anlaştığı için Şir Muhammed Bek Emir-i Leşkeri İslam

görevini kabul ediyor. Garbaba köyünde (Altıarık kazası ile Fergana şehri arasında)

Korbaşılar ve ahali kurultayın vekillerini çıkardı. Kurultay, 3 Mayıs 1920‟de Türkistan

Müstakil Hükümetini teşkil etti. Muhammed Bek hükümet reisi ve Başkomutan olarak seçildi.

Kızılordu muaffakiyetsizlik içinde, Korbaşılar ile sulh yapmak taktiğine devam etti. Mayıs

1919‟da Türkistan Sovyet Cumhuriyetinin Komiserler Şurasının başkanı Sorokin Fergana‟ya

gelmiş ve Korbaşılara sulh tavsiyesinde bulunmuştu. Sorokin netice alamadan Taşkent‟e geri

gitti.

Türkistan Komünist Partisinin 6‟ncı kurultayı, 11 Ağustos 1921‟de Basmacılık aleyhindeki

savaşı ciddileştirmek ile beraber Korbaşılar ile sulh meselelerinde müzakereleri devam

ettirmenin önemli bir vazife olduğu hakkında da karar almıştı. Ağustos 1921‟de Kızılordunun

Türkistan‟da cephe içinde bulunan 1‟nci Ordunun komutanı Zinovyev Fergana vadisindeki

3, Mirza Azim: “Türkistan Basmacılık Hareketi Devrinden Bir Hatıra; Komutan Mehmet Emin Bey Nasıl

Öldürüldü?”, YaĢ Türkistan’dan SeçilmiĢ Makaleler, Ayaz Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı, İstanbul 2006,

s.457.

Page 15: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Yazavan kazasında Muhammed Bek ile sulh meselesinde konuştu. Zaten Muhammed Bek,

“Türkistan için bütün dahili işlerinde hukuka muhtariyet verilmesi sulhun ilk şartıdır.”

demekteydi. Her ikisi de anlaşamamaktaydılar. 11 Eylül 1921‟de Taşkent‟ten Türkistan

cephesinin Harbi İnkılabı Şurasının üyesi, Türkistan merkezi icraiye komutasının üyesi ve

Komünist partisinin sekreteri Nazır Torakul ile Sovyet Türkistan merkezi icraiye komutasının

reisi Abdullah Rahimbay ve Silin Fergana‟ya geldiler ve Korbaşılar ile sulh anlaşması

yapmaya karar verdiler. Fakat iki taraf ta anlaşamadı.

Frunze, mücahit komutanlarıyla sulh anlaşmasının mümkün olmayan bir durum olduğunu

anladığından, 12 Eylül 1921‟de Basmacılık aleyhinde bütün harbi kuvvetleri seferber etmek

ve savaşı müdafaa şeklinde değil, hücum edici şeklinde devam ettirme emrini verdi. Fakat

Frunze sulh tekliflerinde de vazgeçmiş değildi.

Kızılordu 1920‟de Hive Hanlığını ve Buhara Emirliğini işgal etmişti. Sovyet Rusya

Türkistan‟ın iş bu bölgelerinde Halk Cumhuriyetleri teşkil ettirdi. Bunlar vasıtasıyla iş bu

bölgelerde de Rus hakimiyetini teşkil etme gayretleri devam ettirilmekteydi. Halk ise

Rusya‟nın hakimiyetini tanımanın aleyhinde bulunmaktaydı. Bu nedenle ki, Buhara ve

Harezm Halk Cumhuriyetlerinde 1920‟den itibaren milli mücadeleye başlandı. Sovyetler

bunları da Basmacılık diye adlettiler. Bu topraklardaki hürriyet mücadelesi, Fergana,

Semerkant, Sir-Derya vilayetlerindeki milli mücadeleye ilave oldu.

Türkistan cephesinin komutanı Frunze 1920‟den beri kendi mevkisinden memnun değildi.

Lenin‟e bir mektup yazdı. Başka bir göreve ve yere tayin edilmesini istemekteydi. Fakat

Lenin bu ricayı kabul etmedi. Sonra Frunze bu devletlerin topraklarını işgal etmek içi

Kızılordu‟ya emir verdi. Ordunu harekatında komutanlık etti. Emri altındaki Rus askerleri 1

Eylül 1920‟de Buhara„yı işgal ettiler. 10 Eylül‟de ise bu görevinden alındı ve Rusya‟nın

güney cephesinin komutanı olarak tayin edildi.

B. Türkistan Cedidcileri ve Enver PaĢa

Türkistan‟da Basmacılık Enver Paşa‟nın Buhara topraklarına girdiğinden sonra daha da

alevleniyor.4

Bakü‟de 1920‟de Şark Milletleri Kongresi toplanmıştı. Buraya katılan Enver Paşa, 1921‟in

Teşrinievvel (Eylül) ayında Hacı Sami ve ihtiyat zabiti Bartınlı Muhiddin Beylerle beraber

Batum‟dan Tiflis, Bakü, Kerasnabad, Aşkabad, Merv, Bayramali, Çarçöy yoluyla Buhara‟ya

gider ve içten gelen bir sevinçle karşılanır.

4 Dr. Baymirza Hayit; “Türkistan‟da Basmacılık <Milli Mücadele> Tarihinin Ana Hatları”, BeĢinci Milletler

Arası Türkoloji Kongresi, Ġstanbul; 23-28 Eylül 1985, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1986, s. 277

Page 16: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Buhara‟nın milliyetçi gençleri ve halk büyük bir sevinç içindedir. Bolşeviklerin ÇEKA

(fevkalade mahkeme) kuvvetlerinden bile çekinmeyerek, “Yaşasın Turan! Yaşasın dini

Muhammediye! Yaşasın Enver Paşa!” seslerini büyük heyecenla göklere çıkarıyorlardı.

İstiklal aşkı ile yanan Türkistan Türklerinin göstermiş olduğu bu heyecan Enver Paşa‟yı

etkilemişti ama bir onun kadar da Ruslar‟ı kuşkulandırmaya başlamıştı.

Buhara‟da yirmi üç gün kadar kalan Enver Paşa‟yı halk, büyük bir sevgi ve saygı ile

ziyarete etti. Bir taraftan da Enver Paşa, Türkistan‟ın alın yazısı ile meşgul olan milliyetçi

gençler ve milli hükümet erkanı ile müzakerelere başladı. Milliyetçi gençler Ruslar‟a karşı

yapılması gereken hareket konusunda müttefik idiler. Fakat bir kısmı hemen bu hareketin

başlamasına taraftar iken, bir kısmı da böyle bir hareketin vaktinin gelmediğini düşünüyordu.

Paşa‟nın bir müddet Afganistan‟da kalmasını ve yapılacak harekata Afganistan‟ın desteğini

sağlamasını istiyorlardı. Fakat burada bu müzakerelerin uzun süre devamına imkan yoktu.

Çünkü örümcek ağı gibi her tarafı saran Rus ajanları çalışmalarını müthiş surette

arttırmışlardı.

Buhara‟da kaldığı 23 gün içinde ziyaretçi akınına uğrayan Enver Paşa, bir ümit kaynağı

oldu. Zira Türkistan, siyasi dağınıklıktan Enver Paşa‟nın gelişiyle kurtulabilirdi. Enver Paşa,

Türkistan‟da muzaffer olmak için gerekli bütün vasıflara sahip bir şahsiyetti. İlk önce o,

Türkistan dışından gelen bir Türk‟tü ve her bir Türkiyeli Türk için Türkistan‟da halk

kamuoyunun itimadı önceden temin edilmişti. İkinci olarak da Enver Paşa Türkistanlılar

arasında fevkalade sevilen bir sima idi; Sultanın, Halifenin damadı ve hürriyet kahramanı idi.

Halk onu görmediği takdirde severdi. Üçüncü olarak, Enver Paşa yüksek tecrübeli askeri

adamı idi, Osmanlı ordularının baş kumandanı idi. Nitekim, Enver Paşa‟nın Türkistan‟a

gelişiyle ilgili olarak bazı Sovyet yetkilileri görüş bildirmişlerdir. Onları korkutan, ilişkinin

askeri yönü değil, daha çok siyasi yönü idi. Çünkü Enver Paşa‟nın geçmiş zaferleri, bir

Müslüman devlet adamı olarak hala ücra bölgelerdeki çiftçi kesimlerini etkileyebilmekteydi..

Enver Paşa Türkistan‟a geldiğinde mücadele merkezi Doğu Buhara‟ya kaymış

bulunuyordu. Doğu Buhara‟daki Basmacı kuvvetlerinin önemli bir kısmını da Buhara

Emiri‟nin sadık adamı İbrahim Lakaylı idare etmekteydi. Diğer taraftan, Türkistan‟ı

kurtarmaya gelen Enver Paşa Türkistan‟ı yeteri kadarınca tanımıyordu. Yanında bulunan Hacı

Sami gibi Türk subayları da ona sağlıklı bilgiler aktaramıyordu. Neticede, Enver Paşa burada,

Türkistan‟ın şartlarını bilmemesinden dolayı telafisi mümkün olmayan bir hata yaparak

Buhara‟nın sabık emiri Mir Alim Han‟la ve onun himayesindeki İbrahim Lakaylı ile irtibat

kurdu.

Page 17: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Fergana ve Semerkand basmacıları, nefret ettikleri Buhara emirinin “baş vezirinin”

liderliğini tanımayı reddettiler. Diğer taraftan ise bu emir de Genç Türklerin eski liderine karşı

şüphe besliyordu. Dolayısıyla, emir‟in adamı olan İbrahim Lakaylı, kendisi ile görüşmeye

gelen Enver Paşa‟yı esir alarak, Paşa‟nın hareketine büyük engel olmuştur. Enver Paşa,

lakayların yanında geçen ve esaret hayatı denilebilecek kırk dokuz gün içinde boş durmamış,

mücadele planı hazırlamıştı.5

Enver Paşa‟nın esir düştüğünü öğrenen Osman Hoca, müzakere sonucunda Paşa‟yı

kurtarmak için bir askeri harekata girişmenin, onun hayatına mal olabileceğini düşünerek

böyle bir teşebbüsten vazgeçti. Osman Hoca, Ali Rıza ve Danyal Beyleri İbrahim Lakay‟ın

yanına göndererek onun fikrini öğrenmek istedi. Lakay ile görüşen Ali Rıza Bey, ortak

düşmana karşı mücadele edileceğine dair anlaşma yaptı. Osman Hoca‟nın bu çırpınışına

rağmen Buhara Hükümeti üyelerinin çoğunluğu bu olaya seyirci kalmakla yetinmiştir.

Hükümet üyelerinin çoğu Sovyet askerini ve Buhara Komünist Partisini savunmuştur. Sovyet

hegemonyasından kurtularak bağımsız bir devlet kurma isteğinde bulunan Osman Hoca,

Abdülhamit Arif ve Kari Abdullah dışındaki Genç Buharalılar Enver Paşa‟nın başlattığı bu

hareketten uzak durmuştur. Hükümette Başbakanlık görevi yapan Feyzullah Hoca ve

yoldaşları, Rusları ürkütmeyecek şekilde bir uzlaşma yolu seçerken, özellikle zengin

ailelerden çıkan Hükümet üyeleri ise mücadelenin seyrine göre kazanan tarafa meyletme

görüşünü benimsemiştir. Akçurin gibi Buharalı Komünistler ise Ruslarla birlikte Enver

Paşa‟ya karşı çıkmak fikrinde idiler. Enver Paşa ise karşıt fikirlerin olduğu ortamda doğruyu

yapmak zorundaydı.6

Zeki Velidi Toğan‟ın anlattığına göre, Enver Paşa ortak kongreye davet ettiği zaman

Türkistan‟ın uzak köşelerinden vekiller geldiği halde Buharalı aydınlar bu çağrıya cevap

vermemişledir. Çünkü Genç Buharalılar çoğunlukla molla ve tüccar evladı olup, silahlı

mücadeleye uzak münevver zümre idiler. Ancak, Toğan‟ın kendiside bu mücadeleye iştirak

etmemiştir. Hatta, Enver Paşa‟ya Türkistan‟da durmamasını ve Afganistan‟a gitmesini tavsiye

eder.7 Çünkü bu mücadeleye onun karışmasından sonra Türkistan hareketi artık bir pan-

islamizm hareketi ve Rus milletinin umumi cihan harbindeki büyük düşmanlarından birinin

hareketi şeklini alıp, Türkistan‟daki Rusların milli gayeleri yolunda Bolşevikler etrafında

birleşmelerine sebep olabilir. Orta Asya‟da çıkan bu Basmacı ayaklanması, İngiliz yönetimini

5 Cemal Kutay, Ana-Vatan’da Son 5 Osmanlı Türkü, İstanbul 1962, s. 169.

6 Hayit, “Basmacılar” Türkistan Milli Mücadele Tarihi (1917-1934), s. 215.

7 Hayit, a. g. e. , s. 198.

Page 18: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

de çok kaygılandırıyordu; bu yönetim, söz konusu ayaklanmanın Pan-İslamizm akımıyla ilgili

olduğunu sanıyordu.8

Osman Hoca, 10 Aralık 1921‟de Duşanbe‟de Kızıl Ordu komutanlarına verdiği kokteyl

sırasında onlara Rus askerlerinin silahlarını ve cephaneliklerini teslim etmeleri hakkındaki

belgeleri imzalattı. Duşanbe‟deki eski maarif binası kuşatılarak askerlere komutanlarının

imzaladığı belge gösterilerek silah cephanelikleri teslim alındı. Ancak eski hastane binasına

yerleşmiş olan 1000 kadar Rus askeri durumu öğrenince şehirde silahlı çatışma başladı. Zor

durumda kalan Osman Hoca, İbrahim Lakay‟dan yardım talep eder. Yardıma gelen Lakay‟ın

adamları şehri yağmaladıktan sonra geri dönerler. Bir taraftan Kızıl Ordu, diğer taraftan

Lakay kuvvetlerinin takibine uğrayan Osman Hoca, Enver Paşa‟yı kurtarmak ümidiyle Gök-

Taş‟a doğru ilerler. Burada kardeş kanını akıtmamak için karargahını kurarak beklemeye

başlar. Kendisine yeni kuvvetler katılırlar. Bu arada Afganistan kralı Amanullah Han‟ın

baskısı üzerine eski Buhara Emiri Alim Han İbrahim Lakay‟a bir mektup yazar ve Enver Paşa

esaretten güç bela kurtulur.

Enver Paşa emrindeki bütün kuvvetlerle 28 Ocak 1922 sabahı Duşanbe‟ye saldırır. Enver

Paşanın, yanındaki bir avuç insanla Rusları bozguna uğratması ve Duşanbe‟nin varoşlarına

kadar işgal etmesi, Türkistan‟da kısa zamanda ve mübalağalı şekilde yayıldı.9 Ruslar şehri

terk etmek istedilerse de Paşa onların teslim olmaları konusunda direndi. Ruslar şehri terk

ederek kaçmaya başladılar. Bu sırada Enver Paşa‟nın ordusuna 450-500 kişilik bir grup daha

katılırlar. Kararan ümitler yeniden belirmişti. Paşa memnun ve azimli idi. Mintepe‟de

kaçmakta olan Rusların yolunu kesen Paşa, Kızılları ağır bir şekilde yenilgiye uğratır. Bu

arada Enver Paşa‟nın idare ettiği kuvvetlere gelip katılanlar arasında Buhara Hükümeti‟nin

Savunma Bakanı cedidci Abdülhamit Arif de vardı. Nitekim, 14 Şubatta Paşa, Ruslara karşı

büyük bir zafer kazandı ve Duşenbe garnizonunu imha etti.10

Daha sonra, devam etmekte olan harekete Ruslar iyice ağırlık verir. Kızıl Ordu kıtaları

Enver Paşa‟ya yönelik saldırılarını haziran ayında iyice arttırır ve 20 Temmuz‟da Belcivan‟ı

işgal ederler. Enver Paşa‟nın birliği Belcivan civarında savunma pozisyonunda beklerken,

kendisi 30 adamı ile Belcivan yakınlarındaki Obdora köyüne çekilir. Enver Paşa, 4 Ağustos

1922‟de Kurban bayramını geçirmek üzere geldiği Obdora köyünde Ruslarla savaşa

girişmiştir. Paşa ve arkadaşları Ruslara kılıçları ile saldırmışlardır. Çatışmaya devam etmeyen

Ruslar geri çekilirler. Ruslar teslim diye bağırarak elllerini yukarı kaldırıyorlar. Fakat arka

8 Dr. Salahi R. Sonyel, Enver PaĢa Ve Orta Asya’da BaĢ Gösteren Basmacı Akımı, Türk Tarih Kurumu

Basımevi, Ankara 1991, s. 1206. 9 Kutay, Ana-Vatan’da Son 5 Osmanlı Türkü, s. 174.

10 Kutay, a.g.e., s. 175.

Page 19: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

saftaki Rus mitralyözleri hemen çok şiddetle ateşe başlıyor. Daha sonra Ruslar makineli

tüfeklerle ateş açıyorlar. Atı ile ateş içinde koşan Enver Paşa‟nın kalbine amansız bir kurşun

giriyor. Allah… diyerek atından düşüyor.11

Harp yavaşlıyor. Mücahitler susunca zafer aldık

diye Ruslar da susuyor.

Neticede, 4 Ağustos‟ta kahramanca can veren Enver Paşa yapılan bu savaşta şehit

düşmüştür. Paşa‟ya 5 kurşun isabet etmiştir.12

Enver Paşa‟nın ölümü üzerine cedidciler matem tutarlar. Cedidci şair Çolpan, bu olay

üzerine yazdığı “Belcivan” adlı şiirinde üzüntüsünü şu şekilde ifade ediyordu:

(...)

“Tarihin sevgisi kıpkızıl kanla

Karartan, solduran Belcivan.

En son umudu da kanla boyayan

Ah, ne kadar uğursuz zamanlar gelmiş.

Feryadım dünyayı boğup öldürsün,

Kapkara bahtıma şeytanlar güldün”.13

Genç Buharalıların komünist cephesi oluşturan Buhara Halk Cumhuriyeti Hükümeti ise

Enver Paşa‟nın ölümünü Ruslarla kutlarlar. Ayrıca, 49 Sovyet askerini de Buhara

Hükümeti‟nin kızıl yıldız madalyasını vererek ödüllendirir. Neticede, onun ölümüyle birlikte

Genç Buharalılar arasındaki çizgi kesin olarak ayrılmış ve cedidciler ile muhafazakarlar

arsında sağlanmış olan zoraki ittifak da parçalanmış oldu.

C. 1924-1934 Arasındaki Mücadeleye Kısa Bir BakıĢ

1924: - 15.000 yiğitten oluşan birlikler Hive kentini kuşattı.

- Kızıl Ordu‟ya bağlı 4. süvari alayı Fergana vadisinden Hive‟ye gönderildi.

- Mücahitler Hive ve Hanka şehirlerini kurtardı.

- Fergana vadisinde 70 civarı Korbaşı mücadeleye devam ederken, Semerkand‟ta 140 civarı

şehit verildi.

- Buhara Komünist Partisi her türlü yöntemi kullanarak Doğu Buhara‟nın Sovyetleştirilmesini

kararlaştırdı.

11

Abdullah Recep Baysun, Türkistan Ġstiklal Hareketleri ve Enver PaĢa, Doğu Kütüphanesi Yayınları,

İstanbul 2006, s. 130. 12

Hayit, “Basmacılar” Türkistan Milli Mücadele Tarihi (1917-1934), s. 221. 13

Hayit, a. g. e. , s. 222.

Page 20: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

- Buhara‟da basmacılık ile mücadele için kurulmuş olan merkezi danışma birimi çalışmalarına

başladı.

- Türkistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti dağıldı. Buhara ve Harezm Halk

Cumhuriyeti dağıldı.

1925: - Doğu Buhara‟da mücahid birliği Kızıl Ordu‟ya karşı savaşmaya devam etti.

- Rus savaş idaresi Tacikistan ile aralıksız savaş kararı aldı.

- Tacikistan Otonom Sovyet Sosyalist cumhuriyetinde savaş hali ilan edildi.

- Sovyetler garnizon sayılarını artırdılar.

- Savaş meydanında esir alan basmacıların kurşuna dizileceği kararı alındı.

1926-1931: - Doğu Buhara‟daki çatışmalarda Korbaşılar şehit düştü.

- Doğu Buhara‟da mücahitler Afganistan‟dan gelerek Sovyetlere saldırı düzenlerler.

- Mücahit birlikleri Kuşka ve Merv‟deki Sovyet birliklerine saldırırlar.

- Korbaşı Madumar‟ın birlikleri Namangan bölgesinde Sovyet birliklerine mağlup oldu.

- Fergana‟da çıkan çiftçi ayaklanması Sovyet birliklerince bastırıldı.

- Korbaşılar toplanırlar ve yoğun bir şekilde savaşabilmek için kararlar alırlar.

- Taşauz için yapılan savaşta 10 saat süren bir çatışma olur. Birçok yiğit şehit olurken

bazıları da Sovyetlerce kurşuna dizilerek şehit edilirler.

1934: - Afganistan ve İran‟dan gelen 58 mücahit birliği Türkistan topraklarına geçti.

Birlikleri 150 ile 500 yiğit arasında değişen 72 Korbaşı yıl boyu mücadeleye devam etti.

- Tacikistan Halk Komiserleri başkanı Abdullah Rahimbay açıklamalar yaptı.

- Rahimbay, Sovyetler Birliği‟nin İçişlerinden Sorumlu Halk Komiserliğinin;

“Ortaasya‟da basmacılık hareketi bitmiştir” şeklinde bir açıklamada bulunduğunu

ifade etti.

D. Bağımsızlık SavaĢının Yenilgileri ve Sonuçları

Türkistan‟ın hürriyetine kavuşturulması için verilen silahlı mücadele sonucu 1934 yılında

askeri yenilgiye uğradı. Kızıl Ordu galip çıkmıştı. Nitekim Kızıl Ordu galibiyet için gereken

asker sayısına, modern silah ve uçaklara, zehirli gazlara, top ve makineli tüfeklere sahipti.

Halbuki mücahitlerin zaman zaman düşmandan ele geçirdikleri otomatik silah ve topların

haricinde kılıç, balta, bıçak veya demir sopalarından başka savaş aletleri yoktu. Sovyet Rusya,

Türkistanlılar‟ın mal ve mülklerine el koydukları için büyük bir mali desteğe de sahiptiler.

Sadece Buhara işgalinde Moskova‟ya kaçırılan altın ve kıymetli taşlar Kızıl Ordu‟ya 15 yıl

yeterdi.

Page 21: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Kızıl Ordu Şehr-i Sebz, Karşı, Hisar Vadisi ve Hive‟de bulunan bütün altın ve

mücevherleri yağmaladı. Haksız yolla sahip oldukları bu mücevheratı Türkistan‟da

kullanmaya cesaret edemiyor, bu sebeple bunları Moskova‟ya gönderme ihtiyacı

hissediyorlardı. Bu serveti güvenlik sebepleriyle Türkistan‟da kullanamayan Kızıl Ordu,

çareyi halkın parasını da elinden almakta buldu. Ancak halihazırda sıkıntı içinde olan halktan

bir şey elde edemeyeceğini gören Kızıl Ordu, Buhara Halk Cumhuriyeti‟nde halkın malına el

koydu. Ayrıca ileride ödeyeceklerini vaad ederek yüklü miktarda borç almışlardı. Kızıl

Ordu‟nun ödemesi gereken miktar 3 milyar altın Ruble borç olmasına rağmen sadece 30

milyon civarında altın Ruble‟yi geri vermişti. Kısacası Kızıl Ordu Türkistan‟ın ekonomik

potansiyeli sayesinde ayakta kalabilmişti.

Türkistan hürriyet mücadelesine son verilmiş, savunma noktaları imha edilmişti.

Türkistan‟ın bütün köyleri, şehirleri, vahaları, kuyu, vadi ve dağları büyük zarar görmüştü.

Halk Sovyet Rus Hükümeti tarafından uzun süreli bir askeri baskıya maruz bırakılmıştı. 1919-

1926 yılları arasında Türkistan Cephesi vasıtasıyla bu baskı iyice arttı. Türkistan halkı din ve

vatan uğruna 2 milyondan fazla şehit vermişti.

Fergana vadisinde vahşet akıllara sığmazdı. 1917-1923 yıllarında Fergana Vadisi‟nde

nüfusun üçte biri katledilmişti. 1917 yılı öncesinde eski Türkistan umumi valilik sınırlarında

yaşayan halk 1922 yılında bir çok Müslüman‟ı şehit vermişti. .

Buhara ve Harezm devletlerinde milli mücadele öncesinde ve Bolşevik döneminde

nüfusun ne olduğuyla ilgili resmi bir istatistiki rakam mevcut değildi. Bu yüzden Sovyetler

tarafından öldürülen insanların sayısı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün değildir.

Fakat Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan‟ın işgal edilmesiyle birlikte gerçekleştirilen

katliamlarda çok sayıda insanın öldürüldüğünü söylemek yanlış olmaz. 1922-1935 yıllarında

bir milyondan fazla Türkistanlının İran, Afganistan ve Doğu Türkistan‟a sığındıkları

düşünülürse Sovyet kaynaklarının aldatmacalarının boyutu anlaşılır. Bunun yanında 1923-

1930 yıllarında Sovyet makamlarınca Basmacılarca yakın olan 270,000‟den fazla insanın

Sibirya‟ya sürgüne gönderildiğini de unutmamak gerekir. İnsanlık dışı şartlarda hayatlarını

idame ettiren bu kişiler Türkistan‟ın bir gün istiklaline kavuşma inancını hiç kaybetmemiştir.

Yeryüzünde hiçbir topluluk hürriyet mücadelesinde Türkistan halkı kadar kayıp

vermemiştir. Bunun sebebi sömürgeci devletlerin farklı yönetim mekanizmalarıdır.

Türkistanlılar Allah‟ın dinine hizmet etmek, Rus boyunduruğundan kurtulup bağımsız bir

devlet kurmak ve huzur içinde yaşamak için savaşıyorlardı ve can veriyorlardı.

Bolşevik Ruslar‟ın provokasyonları ve hakimiyet hırsları sebebiyle kanlı başlayan hürriyet

mücadelesi, 16 yıllık yoğun mücadele sonucunda yine kanlı bir şekilde sona ermişti. Hürriyet

Page 22: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

savaşının 1935 yılındaki trajik yenilgisi milli bağımsızlık için yapılan hareketin sonuçlandığı

anlamına gelmiyordu. Tersine komünizme ve onun bir türevi olan Rus şovenizminin

hegemonyası altındaki Sovyetler Birliği‟ne karşı yürütülen silahlı mücadele yeni bir şekil

almıştı.

Mücadele bilhassa Türkistan rejimi içerinde milli ruh, ideolojik ve kültürel bir direniş

hareketi olarak kendini gösterdi. Bunları engellemek için Sovyetler‟in kullandığı metot ve

uygulamalar ile bunların etkileri ve alınan tedbirler özel olarak araştırılmalıdır. Sovyet

rejimine karşı içeride sürdürülen muhalefet ağırlıklı olarak halkın hayatını idame ettirmesi,

İslam inancını koruması ve kültür mirasını muhafazaya, yabancı güçlere karşı yürütülen

silahlı mücadele ise kısmen yurtdışına kaymıştı.

E. Türkistan Cedidcileri ve Türkiye

a. Milli Mücadele Yıllarında Türkistan Cedidcilerinin Genel Hissiyatı

Osmanlı devletinin I.Dünya Savaşı‟na girerek mağlubiyetle ayrılması ve Türk milletinin

bir ölüm kalım savaşına sürüklenmesi Türkistan cedidcilerini derin üzüntüye sevk etmiştir.

Hatta bu üzüntüyü cedidci şair Mağcan Cumabay kendi şiirlerinde açıkça dile de getirmiştir.

Anadolu‟da Mustafa Kemal Paşa tarafından başlatılan milli mücadele, her türlü

imkansızlığa rağmen zaferle sonuçlanmıştır. Türkistan cedidcileri bu durumda, tıpkı

Türkistan‟daki milli kurtuluş savaşı gibi parasız, silahsız ve teçhizatsız mücadeleye girişen

Türk ordusunun emsalsiz başarısını, Mustafa Kemal Paşa‟yı, onun arkasından yek vücut

olarak giden milleti büyük coşku ile alkışlıyordu.

Türkiye‟deki milli mücadele Türkistan cedidcilerini yakından ilgilendirmiştir. Zira, mili

mücadele ve milli esasa dayalı devlet olan Türkiye Büyük Millet Meclis Hükümeti Türkistan

cedidcileri için bir örnek teşkil etmişti. Anadolu‟daki zafer cedidcileri umutlandırmıştı, onlara

göre Türkiye‟de kazanılan Türklük Türkistan‟da da galip gelecekti.

b. Türkistan Cedidcilerinin Milli Mücadele Yıllarında Türkiye’ye

Yaptığı Yardımlar

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine dahil edilmesine rağmen Sovyet Rusya‟sında iç

bağımsızlığını kısmen de olsa muhafaza eden Buhara Halk Cumhuriyeti‟nin ileri gelenleri de

Anadolu‟daki istiklal mücadelesini dikkatle takip ediyordu. Türkiye‟nin başarısı için maddi ve

manevi her türlü yardımı yapmaya hazır olan Buhara hükümetinin Cumhurbaşkanı Osman

Page 23: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Hoca, Sovyet hükümetiyle görüştükten sonra Anadolu‟daki Türk İstiklal Savaşı‟na katkıda

bulunmak için Buhara hazinesinden 100 milyon altın rubleyi (Türk parasına göre 59 milyon

TL) Ankara Hükümeti‟ne verilmek üzere Sovyetlere teslim ediyor. Ancak Sovyet Rusya bu

paranın çok küçük bir kısmını Anadolu‟ya aktarır. Bu para eksiksiz olarak Türkiye‟ye gelmiş

olsaydı, herhalde gerek ordu ve gerekse Türk halkı ve sanayisinin o zamanki yoksulluğu

düzeltilirdi.

Yine de Anadolu‟daki hareketinin başarıya ulaşmasında yararlı olan bu “Sovyet

yardımı”nın içyüzü başkaydı. 1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra

Cumhurbaşkanı olan Osman Hoca başbakanı da yanına alarak Sovyet Rusya büyükleri ve

Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova‟ya gider. Ondan bir müddet önce temmuz ayı

ortalarında Türkiye‟den de Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet milli hükümet için yardım

konusunu görüşmeye gitmiştir. Kremlin Sarayı‟nda kendisiyle görüştükleri gün, Lenin önem

verdiğini hissettirdiği Türkiye‟den söz açar, Ankara‟dan bir heyetin geldiğini, acele yardım

istediklerini, bu hususta da onların fikirlerini sorar. Onlar da elbette yardım etmek gerektiğini

derler, bunun üzerine; bu işe zaten kararlı olduklarını, fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını

belirten bir ifadeyle yardım problemi için onları düşündüren iki zorluk olduğunu söyler.

Birincisi, Türklerin istedikleri altın paranın onlarda pek az olduğudur. Bunun üzerine

Hoca sözünü keser ve onlarda altın para olduğunu ve verebileceklerini söyler. Diğer zorluk

yol problemidir. Çünkü Türklere yalnız para değil, silah, cephane ve savaş levazımatı da

verilmesi gerekiyordu. Bunları Ankara‟ya ulaştıracak yol lazımdı. Halbuki Kafkaslardaki

durum dolayısıyla yollar kapalıdır, ne zaman açılacağı da belli değildir. Hoca bunun üzerine

Kafkas‟ta bulunan Cumhuriyetlerle anlaşmanın mümkün olacağını der. Çünkü bu bölgede

bulunan Müslümanlar çoğunlukta, aynı zamanda Gürcüler de çıkarları gereği Müslümanlara

yakındır. Çalışılırsa müşterek bir yol bulma imkanı vardır.

Esas sorun paranın miktarını tespit etmekti. Bu işi aynı zamanda Dışişleri Bakanı olan

Başbakan Feyzullah Hoca ile Rus uzmanlardan oluşan bir heyet üstlenir. Uzun görüşmelerden

sonra kurul yardım miktarını en az 100 milyon altın ruble olmak üzere tespit eder. Lenin‟le

ikinci defa görüşmede, Hoca yardım miktarını söyler ve hemen bu parayı verebileceğini der.

Çünkü Çarlık zamanından kalma altın rubleleri çoktu. Buhara bir Çar eyaleti olduğu halde

idari ve mali işlerde bağımsız idi. Onun için onlarda altın haddinden fazla idi. Nihayet, Hoca

Lenin‟le bu şekilde anlaştıktan sonra Buhara‟ya döndü. Durumu Meclise intikal ettirdi. Meclis

itirazsız 100 milyon altın rublenin gönderilmesini kabul etti. Vakit geçirmeden formaliteleri

tamamlattılar ve rubleleri derhal Ankara‟ya yetiştirilmek üzere Rus hazinesine teslim ettiler.

Page 24: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Buhara Halk Cumhuriyeti‟nin diğer bir faaliyeti de Ankara Hükümeti‟yle direk irtibat

kurmak olmuştur. Bütün Türkistanlıların takdiri ve memnuniyetinin bir ifadesi olarak Sakarya

zaferi sonrasında Buhara Halk Cumhuriyeti, 1921 yılında Rus müdahalesine bakmayarak

Ankara‟ya bir elçilik heyeti göndermiştir. Elçi olarak Türkiye‟de tahsil görmüş olan Recep

Bey, maslahatgüzar olarak da Nazırı Bey gelmişlerdi. Heyet Mustafa Kemal Paşa‟ya verilmek

üzere bazı hediyeler de getirmişti. Hediyeler arasında Timur‟un Kur‟an-ı ve pala şeklindeki

kılıçlar dikkati çekiyordu. Elçilik heyeti Ankara‟ya gelişinin ikinci günü Atatürk tarafından

Çankaya köşkünde kabul edildi. Çankaya‟da saatlerce kalarak Atatürk‟le görüşen elçiler,

Türkistan ahvali hakkında geniş bilgiler aktardılar ve getirdikleri hediyeleri takdim ettiler.

Buhara heyeti ayrıca Mustafa Kemal Atatürk‟ten Buhara‟ya bir elçilik heyetinin

gönderilmesini rica etti.

c. Ġsmail Suphi’nin Türkistan’daki Faaliyetleri

Buhara Halk Cumhuriyeti elçileriyle olan görüşmeden son derece memnun kalan Mustafa

Kemal Atatürk, 17 Ocak 1921‟de Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bir konuşma

yapmıştır. Ankara‟daki T.B.M.M. Hükümeti, Ruşen Eşref Ünaydın‟ı Buhara elçisi ve Rahmi

Apak‟ı elçilik müsteşarı olarak tayin etmiştir. Türk elçileri yola çıktıktan birkaç gün sonra

Buhara elçileri de Moskova‟ya çağrıldı ve bir müddet sonra öldürüldü. Bu olay üzerine Ruşen

Eşref Ünaydın ve Rahmi Apak Beyler Batum‟dan geri dönmek zorunda kalmışlardır.

Bu elçilik heyetinin geri dönmesine rağmen T.B.M.M. Hükümeti, Buhara Halk

Cumhuriyeti ile aynı yıl içerisinde temas kurmayı başarmıştır. Atatürk‟ün özel

görevlendirmesi üzere yolan çıkan ve Tevfik Rüştü, İsmail Suphi, Besim Atalay ve Fuad

Beylerden oluşan ilmiye heyeti Moskova‟ya ulaşır. Bu heyette bulunan T.B.M.M. Burdur

Milletvekili İsmail Suphi‟nin asıl vazifesi Türkistan‟la temas kurmaktır. Nitekim, Atatürk‟ün

direktifi üzere Türkistan‟a gelen İsmail Suphi 1920‟de Taşkent‟e gelerek burada bulunan Türk

subaylarıyla görüşme yapmıştır. Türk subaylarının Türkistan‟daki faaliyetlerinden memnun

kalan İsmail Suphi onlara; Türkistan‟da kalarak, oradaki soydaşlarımıza yardımcı olmanın da,

Türkiye‟deki hizmetler kadar büyük olduğunu der. .Büyük Millet Meclisi‟nde onların

faaliyetlerinden söz açacağını, oradaki çalışmaları dolaysıyla, Türkiye‟de görev yapmış gibi

sayılmalarını temin edeceğini söylemiştir. Hatta, Moskova‟ya dönüşte, bizim büyük elçimiz

Ali Fuat Paşa‟ya durumu anlatarak, onlara maaş verilmesini sağlayacağını da demiştir.

Page 25: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

İsmail Suphi, bu vaadini yerine getirmiş ve Türkistan‟daki Türk subayları bir süre sonra

Moskova büyük elçiliğinden maaş almaya bağlamıştır. Daha sonra, 1921‟de Buhara‟ya varan

İsmail Suphi, Türkistan Milli Birliği‟nin kuruluşu için çaba sarf eder. Buhara‟ya gelirken

Komünist Partisi üyesi gibi hareket eden İsmail Suphi, Türkistan‟da serbest hareket

edebiliyordu.

İsmail Suphi‟nin Türkistan‟da birkaç defa görüştüğü ve danıştığı Zeki Velidi Togan‟ı

kırmayarak birbirleriyle rakip durumda olan Özbek ve Tacik zümreleriyle de görüştü.

Türkistan Milli Birliği‟nin yani müşterek komitenin kurulmasının bir çıkmaza uğramış

olmasından endişe duydu, taraftarların bir akşam bir yerde toplanmalarını teklif etti. 30

Temmuz akşamı Mirza Abdülkadir‟in evinde toplandılar. İsmail Suphi Bey önce taraftarla

konuşarak Müşterek Komite riyasetine Togan‟ı intihap etmelerini teklif etmiş, onun bu teklifi

kabul edilmişti. Merkez Komite‟nin diğer azaları da orada intihap edildi. Bununla birlikte

Togan, Ağustos 2‟de Türkistan Milli Birliği‟nin yani Müşterek Komite‟nin reisi sıfatıyla

faaliyete geçti. Bu kritik günlerde Türkiye‟den Mustafa Kemal Paşa tarafından gönderilen bu

mebusun, Kazak Alaş-Orda mümessillerinin, bilhassa Dinşe‟nin ve Afgan sefiri Abdürresul

Han‟ın Türkistan için bir milli mücadele merkezi kurulmasında büyük tesirleri oldu.

Türkistan‟da bir milli birliğin oluşmasında son derece önemli olan bu görevini

tamamladıktan sonra Eylül sonlarında Türkiye‟ye dönen İsmail Suphi, Türkistan‟ın son

durumu ve kendi faaliyetleri hakkında hazırladığı etraflı bir raporu Atatürk‟e takdim etmiştir.

Türkistan‟ın muhtelif fırkalarından ibaret olan (başlıca Özbek, Kazak ve Başkurt Milli

fırkalarını birleştiren) “Türkistan Milli Birliği” ise 1921 senesinin başlarında tamamen

teşekkül etmiştir.

F. Türkiye – Türkistan Cedidcilerinin Siyasi Muhaceret Merkezi

Türkiye Cumhuriyeti, daha kurulma aşamasında olduğu 1921‟den itibaren Türkistan

cedidcilerinin siyasi sığınma merkezine dönüşmüştür. Türkistan Milli Mücadelesi için yeni bir

sayfa olan siyasi muhaceret hayatını Avrupa‟da devam edebilmek için 25 Şubat 1921

tarihinde İstanbul‟a gelen Mustafa Çokay, burada itilaf devletleri nezdinde Türkistan

meselesine dair temaslarda bulundu. İstanbul‟da gördükleri, Türkiye hakkındaki müttefik

tasarıları ve Türkiye‟nin geleceği hakkında Türkistanlıların görüş ve dileklerini bir muhtıra

halinde müttefik kuvvetler komutanlığına verdi.

Nihayet, Türk Milli Mücadele önderlerini Bolşevizm sempatizanı olmakla suçlayan İtilaf

Devletlerine gerekli cevabı vermek için İngiliz Baş Kumandanlığı ile görüşen Çokay, o

Page 26: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

sıralarda Mustafa Kemal Paşa‟yı Sovyet Rusya‟sına yaklaştıran asıl sebepleri izah ederek,

kurulmakta olan yeni Türk Cumhuriyetini savunmuştur.

Türkiye cumhuriyeti daha sonraki yıllarda Türkistanlı cedidcilerin muhaceretteki siyasi

merkezine dönüşmüştür. Türkistan‟daki cedidcilik ve milli mücadele basmacılık hareketi

Sovyet Rusya‟sı tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra Zeki Veli Toğan, Abdulkadir İnan,

Abdülvahab Murat, Alimcan Toğan, Mustafa Şahkulu ve Osman Hoca gibi cedidciler de

Türkiye Cumhuriyeti‟nin himayesine sığındılar ve Mustafa Suphi‟nin katkısıyla kurulmuş

olan “Türkistan Milli Birliği”ni yeniden canlandırdılar. Türkistanlı cedidciler 1927‟de

İstanbul‟da “Yeni Türkistan” ve 1929‟da Berlin‟de “Yaş Türkistan” dergilerini yayınladılar.

1921 yılı içinde gerçekleşen diğer bir önemli olay da Türkistan‟dan Türkiye‟ye okumak

için talebelerin gelmesidir. Bu yıl içerisinde Buhara Halk Cumhuriyeti Türkiye‟ye eğitim için

25 öğrenci göndermiştir. Öğrenciler şehirlerdeki eğitim kurumlarına yerleştirilmişlerdir.

Üniversite eğitimini ve doktorasını tamamlayan Tahir Çağatay, Abdülvahap Oktay ve İbrahim

Yarkın gibi gençler daha sonra Türkiye‟ye gelerek Türkistan ve Türkistan cedidciliğini

hakkında neşriyatta bulunmuşlardır.

SONSÖZ

Basmacılığın malubiyete uğramasının çok sebepleri vardır. Korbaşılar kendi aralarında

intizamlı birlik oluşturamadılar. Milli silah taşıyan kuvvetlerin merkezi komutanlığı teşkil

edilemedi. Mücahitlerin silahları Rus askerlerinin silahları karşısında ehemmiyetsiz idi.

Mücahitlerin makineli tüfekleri yoktu. Savaşlar neticesinde iktisadi buhran başlamıştı. Rusya,

askerlerine Türkistan haricinden ekmekler getiriyordu. Lakin, bunları Türkistanlılara

vermiyordu. Ortada Türkistan Türkleri ve Müslümanlarına yardım veren kuvvetli bir İslam

devleti de yoktu.

Afganistan devleti Türkistan mücahitlerine yardımda bulundu, lakin kendisi zayıf bir

devlet olduğu için Türkistan‟a fazla yardım verecek durumda değildi. İngiliz ordusu 13

Ağustos 1918‟de Hazar vilayetine girdi ve onun Aşkabat şehrindeki idaresi 5 Nisan 1919‟da

son olarak şehri terk etti. Batı-Avrupa devletleri, Türkistan meselesine yaklaşmadılar.

Türkistan dışarıdan yardım alamadı. Kızıl ordu basmacılık aleyhinde tanklar, uçaklar, toplar

ve gaz kullandı. Hatta, çöllerdeki bazı kuyular zehirlendi. Sovyet Rusya Türkistanlılar

arasında az da olsa, ahali arasında Sovyet propagandasını taşıyan, bazı kişileri kendi tarafına

kazandı. Türkistanlı olmayan, Rusya hakimiyeti altında yaşayan Müslümanlardan bazı kişileri

Türkistan mücadelesi aleyhinde hizmet etmek için kandırdı.

Page 27: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

On altı yıl devam eden, (1918-1934) Rusya tarafından Basmacılık denilen ve iş bu

terminoloji ile dünya tarihine giren Türkistan hürriyet mücadelesi, bu güne kadar ne Rusya ve

ne Türkistan tarafından unutulmamış tarihi bir cereyandır.

Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesinin reisi Sadullah Kasım Hoca‟nın

1929‟daki düşüncesine bakalım. O şöyle demişti:

«Basmacılık meselesinde ihtimal bizi her tarafta ayıplı görecekler. Basmacılık

hareketini itibardan düşürmek için onu ehemmiyetsiz bir hareket olarak gösterebilirler. Fakat,

bizim için bunun gibilerin hiç bir ehemmiyeti yoktur. Biz basmacılık hareketine bir milli

inkılap halinde hürmet edeceğiz ve ona kıymet vereceğiz.»14

Enver Paşa‟nın Buhara‟ ya gidişi bu harekete yeni bir boyut kazandırır. Buhara Halk

Cumhuriyeti Paşa‟yı ilgi ile karşılar ve dinlerler. Buhara Halk Cumhuriyeti‟nin diğer bir

faaliyeti de Ankara Hükümeti‟yle direk irtibat kurmak olmuştur. Bütün Türkistanlıların takdiri

ve memnuniyetinin bir ifadesi olarak Sakarya zaferi sonrasında Buhara Halk Cumhuriyeti,

1921 yılında Rus müdahalesine bakmayarak Ankara‟ya bir elçilik heyeti göndermiştir.

Buhara‟ya bir elçilik heyetinin gönderilmesini de rica etmişlerdir.

Buhara Halk Cumhuriyeti elçileriyle olan görüşmeden son derece memnun kalan Mustafa

Kemal Atatürk, 17 Ocak 1921‟de Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bir konuşma

yapmıştır. Ankara‟daki T.B.M.M. Hükümeti, Ruşen Eşref Ünaydın‟ı Buhara elçisi ve Rahmi

Apak‟ı elçilik müsteşarı olarak tayin etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti, daha kurulma aşamasında olduğu 1921‟den itibaren Türkistan

cedidcilerinin siyasi sığınma merkezine dönüşmüştür. Türkiye cumhuriyeti daha sonraki

yıllarda Türkistanlı cedidcilerin muhaceretteki siyasi merkezine dönüşmüştür. Türkistan‟daki

cedidcilik ve milli mücadele basmacılık hareketi Sovyet Rusya‟sı tarafından yenilgiye

uğratıldıktan sonra Zeki Veli Toğan, Abdulkadir İnan, Abdülvahab Murat, Alimcan Toğan,

Mustafa Şahkulu ve Osman Hoca gibi cedidciler de Türkiye Cumhuriyeti‟nin himayesine

sığındılar ve Mustafa Suphi‟nin katkısıyla kurulmuş olan “Türkistan Milli Birliği”ni yeniden

canlandırdılar. Bunun üzerine de Türkistanlı cedidciler İstanbul‟da kendi çalışma alanlarını

bulmuş ve dergilerini yayınlamışlardır.

Tüm bunlar aynı ırkın evlatları olan iki ülke arasındaki bağları güçlendirmiştir. Türkiye

yardımlarda bulunduğu gibi, Milli Mücadele yıllarında kendisi de yardım almıştır. İki ülke

arasında ki diplomatik ilişkiler de güçlenmiştir.

14

Dr. Baymirza Hayit; “Türkistan‟da Basmacılık <Milli Mücadele> Tarihinin Ana Hatları”, BeĢinci Milletler

Arası Türkoloji Kongresi, Ġstanbul; 23-28 Eylül 1985, s. 283.

Page 28: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Ġsmail Gaspıralı (üstte)

Page 29: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

Enver PaĢa

KAYNAKÇA

I. KĠTAPLAR

1. Dr. HAYİT Baymirza, “Basmacılar” Türkistan Milli Mücadele Tarihi (1917-

1934), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/261, Ankara 1997

2. ROY Oliver, Yeni Orta Asya ya da Ulusların Ġmal EdiliĢi, (Çev.: Mehmet Moralı),

Metis Yayınları, Üçüncü Basım, İstanbul 2009

3. BAYSUN Abdullah Recep, Türkistan Ġstiklal Hareketleri ve Enver PaĢa, Doğu

Kütüphanesi Yayınları, İstanbul 2006

4. Dr. SONYEL Salahi R., Enver PaĢa ve Orta Asya’da BaĢ Gösteren Basmacı

Akımı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991

5. Dr. HAYİT Baymirza, Ruslara KarĢı Basmacılar Hareketi: Türkistan

Türklüğü’nün Milli Mücadelesi, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2006

Page 30: 1917-1938 Yılları Arasında Orta Asya'da Yaşanan Gelişmelere Türkiye'nin Etkisi

6. Doç. Dr. KAYNAR Ayfer, Dr. Baymirza Hayit’in Eserleri ve Faaliyetleri

Hakkında Bildirilen Fikirler (Batı Avrupa, A.B.D. ve ġark), Cilt I, Atatürk Kültür,

Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi – Sayı 88, Ankara 1994

7. KUTAY Cemal, Ana-Vatan’da Son 5 Osmanlı Türkü, İstanbul 1962

II. MAKALELER

1. Dr. HAYİT Baymirza; “Türkistan‟da Basmaçılık Hareketi Tarihi Haqında Ba‟zı

Mulahazalar: Basmaçılık nime demektir?”, Milli Türkistan Hürriyet Davası: “Milli

Türkistan” Mecmuasında Bildirilgan Fikirler (Türkistan Türkçesiyle Metinler),

Ed.: Timur Kocaoğlu, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2004

2. Dr. HAYİT Baymirza; “Türkistan‟da Basmacılık <Milli Mücadele> Tarihinin Ana

Hatları”, BeĢinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi, Ġstanbul; 23-28 Eylül 1985,

Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1986, s. 277

3. AZİM Mirza: “Türkistan Basmacılık Hareketi Devrinden Bir Hatıra; Komutan

Mehmet Emin Bey Nasıl Öldürüldü?”, YaĢ Türkistan’dan SeçilmiĢ Makaleler,

Ayaz Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı, İstanbul 2006

4. KYDYRALİYEV Darhan, Türkistan’da Cedidcilik Hareketi ve Bunun Türkiye ile

Münasebeti, TC. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim

Dalı TC. Tarihi Bilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2001