Top Banner
2 Anadolu Üniversitesi haz›rl›k s›n›- f›ndaki “kur sistemi”nin ma¤duru ö¤renciler rektörlü¤ü iflgal etti 4+4+4 düzenlemesine ö¤ret- men, ö¤renci ve veli tepkisi her geçen gün yükseliyor Harvey Türkiye’de verdi¤i konferanslarda inflaat sek- töründeki riskleri anlatt› Kaz›n Koyuncu ölümünün yedinci y›l›nda sesinin ulaflt›¤› her yerde an›ld› Madenciye geçit yok Artvin halk› topraklar›na göz diken maden flirketine geçit vermedi. Halk ÇED toplant›s›n› bas›nca flirket temsilcileri çeki- lip gitti S. 6 Çileye karfl› mücadeleye ‹stanbul’da ulafl›m krizine çözüm için AKP halka flehir d›fl›nda tatil öne- rirken Halkevleri mücadeleye ça¤›rd› S. 7 Yunanistan üzerine... Yunanistan’daki son seçimlerin sonuçlar›n› ve solun yükseliflini, bu ülke hakk›ndaki çal›flmalar›ndan tan›d›¤›m›z Foti Benlisoy anlatt› S. 11 AKP’ye DP miras› AKP’nin halefi Demokrat Parti’nin Suriye politikalar› da ABD’nin deste¤ini kazanmaya, savafl 盤›rtkanl›¤›na ve böylece iç politikadaki s›k›nt›lar›n› aflmaya odaklanm›flt› S. 13 ‘Haz›rl›k’ s›n›fta kalmayacak 4+4+4 yang›n› büyüyor ‘Kriz infla ediyorlar’ Karadeniz’in ›fl›¤› SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA 9 6 15 “Kudretli” AKP teflkilatlar› Halkevci Kad›nlar’›n ziyaretleriyle flaflk›na döndü. Halkevci Kad›nlar, AKP Kad›n Kollar›’n› kürtaj yasa¤› gibi kad›n düflman› poli- tikalara karfl› tav›r almaya ça¤›r›nca AKP’li kad›nlar ne partilerini savunabildi ne de kad›nlar› S. 10 Bayrak direnenlerde Oya Ersoy’la Halkevleri Genel Kurulu üzerine... 15-16 Haziran büyük iflçi direniflinin 42’nci y›l›nda Taksim’de dire- nenlerin kürsüsü kurul- du. Dev Sa¤l›k-‹fl, Nakliyat-‹fl, Deri-‹fl, Hava-‹fl, Çapa iflçileri ve Hey Tekstil iflçileri AKP iktidar›na karfl› “güvenceli ifl” talebiyle bulufltu S. 8 Halkevleri’nin yeni Genel Baflkan› Oya Ersoy’la demokrasi ve hak mücadelelerinin önümüzdeki döne- mine iliflkin öngörü ve haz›rl›klar›n› konufltuk S. 14 Suriye’nin Türk jetini vurmas› sonras›nda anla- fl›ld› ki AKP’nin esip gür- lemeleri büyük ölçüde kuru gürültüymüfl Uludere’den bu yana her kafadan bir sesin ç›kt›¤›, iç çekiflmelerin ortaya döküldü¤ü AKP, yere sa¤lam basam›yor Zay›fl›klar› ortaya ç›kt›k- ça sald›rganlaflan AKP flimdi de KESK’i hedef al- d›. Ama halk›n meydan okumas›n› bast›ram›yor Ferda Koç / Sayfa 4 Birlik iyidir ama... Nazmi Algan / Sayfa 7 Kürtaj, sezaryen... Tufan Sertlek / Sayfa 9 Dernek mi sendika m›? Dilflat Aktafl/ Sayfa 10 Meydan okuyan kad›nlar... Suriye’de dehset dengesi Urfa’da, 40 derece s›cakl›kta 6 kiflilik ko¤uflta 18 kiflinin kald›¤› hapis- hanede mahpuslar› az da olsa serinleten pervaneler söküldü. ‹syan ç›kt›. Yang›n itfaiyeye 1 saat sonra duyu- ruldu. Yanan mahpuslar hastaneye götürülürken bile sedyeye kelepçelendi. AKP’nin t›ka basa doldur- du¤u hapishaneler alev alev yanarken iktidar yeni hapishane peflinde S. 12 AKP kağıttan kaplan Komflunun tavu¤u kaz de¤il! SAYFA 3 YOL YAZISI Suriye iç savafl›nda ABD iflbirlikçisi muhalefet AKP ve Körfez ülkeleri taraf›ndan destekleniyor. Esad’›n arkas›nda ise Rusya, Çin ve ‹ran’›n deste¤i var. Bu nedenle Suriye yaln›zca Suriye de¤il. Suriye’de yaflananlar kaç›n›lmaz olarak bölgesel ve uluslararas› bir sorun haline geliyor. Geliflmeler farkl› mezheplerin rakip güçlerce destek- lenmesiyle iç savafla sürüklenen Lübnan’› hat›rlat›yor S. 5 ‘Gerekirse yansınlar, yeter ki kaçmasınlar’ Halkevci Kadınlar AKP’yi şaşırttı Y›l 7 Say› 160 28 Haziran 2012 • 1.25 TL A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

160'ıncı sayı

Mar 16, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 160'ıncı sayı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 160'ıncı sayı

2 Anadolu Üniversitesi haz›rl›k s›n›-f›ndaki “kur sistemi”nin ma¤duruö¤renciler rektörlü¤ü iflgal etti

4+4+4 düzenlemesine ö¤ret-men, ö¤renci ve veli tepkisi hergeçen gün yükseliyor

Harvey Türkiye’de verdi¤ikonferanslarda inflaat sek-töründeki riskleri anlatt›

Kaz›n Koyuncu ölümününyedinci y›l›nda sesininulaflt›¤› her yerde an›ld›

Madenciyegeçit yok� Artvin halk›topraklar›na gözdiken madenflirketine geçitvermedi. HalkÇED toplant›s›n›bas›nca flirkettemsilcileri çeki-lip gitti� S. 6

Çileye karfl›mücadeleye� ‹stanbul’daulafl›m krizineçözüm için AKPhalka flehird›fl›nda tatil öne-rirken Halkevlerimücadeleyeça¤›rd› � S. 7

Yunanistanüzerine...� Yunanistan’dakison seçimlerinsonuçlar›n› ve solunyükseliflini, bu ülkehakk›ndakiçal›flmalar›ndantan›d›¤›m›z FotiBenlisoy anlatt› � S. 11

AKP’ye DP miras›� AKP’nin halefiDemokrat Parti’ninSuriye politikalar› daABD’nin deste¤inikazanmaya, savafl盤›rtkanl›¤›na veböylece iç politikadakis›k›nt›lar›n› aflmayaodaklanm›flt› � S. 13

‘Haz›rl›k’ s›n›fta kalmayacak 4+4+4 yang›n› büyüyor ‘Kriz infla ediyorlar’ Karadeniz’in ›fl›¤› SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

96 15

� “Kudretli” AKPteflkilatlar› HalkevciKad›nlar’›n ziyaretleriyleflaflk›na döndü. HalkevciKad›nlar, AKP Kad›nKollar›’n› kürtaj yasa¤›gibi kad›n düflman› poli-tikalara karfl› tav›ralmaya ça¤›r›nca AKP’likad›nlar ne partilerinisavunabildi ne dekad›nlar› � S. 10

Bayrak direnenlerde

Oya Ersoy’la HalkevleriGenel Kurulu üzerine...

� 15-16 Haziran büyükiflçi direniflinin 42’nciy›l›nda Taksim’de dire-nenlerin kürsüsü kurul-du. Dev Sa¤l›k-‹fl, Nakliyat-‹fl, Deri-‹fl,Hava-‹fl, Çapa iflçileri ve Hey Tekstiliflçileri AKP iktidar›na karfl› “güvenceliifl” talebiyle bulufltu � S. 8

� Halkevleri’ninyeni Genel Baflkan›Oya Ersoy’lademokrasi ve hakmücadelelerininönümüzdeki döne-mine iliflkin öngörüve haz›rl›klar›n›konufltuk � S. 14

Suriye’nin Türk jetinivurmas› sonras›nda anla-fl›ld› ki AKP’nin esip gür-lemeleri büyük ölçüdekuru gürültüymüfl�

Uludere’den bu yana herkafadan bir sesin ç›kt›¤›,iç çekiflmelerin ortayadöküldü¤ü AKP, yeresa¤lam basam›yor�

Zay›fl›klar› ortaya ç›kt›k-ça sald›rganlaflan AKPflimdi de KESK’i hedef al-d›. Ama halk›n meydanokumas›n› bast›ram›yor�

Ferda Koç / Sayfa 4

Birlik iyidir ama...

Nazmi Algan / Sayfa 7

Kürtaj, sezaryen...

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Dernek mi sendika m›?

Dilflat Aktafl/ Sayfa 10

Meydan okuyan kad›nlar...

Suriye’de dehsetdengesi � Urfa’da, 40 derece

s›cakl›kta 6 kiflilik ko¤uflta18 kiflinin kald›¤› hapis-hanede mahpuslar› az daolsa serinleten pervanelersöküldü. ‹syan ç›kt›. Yang›nitfaiyeye 1 saat sonra duyu-

ruldu. Yanan mahpuslarhastaneye götürülürkenbile sedyeye kelepçelendi.AKP’nin t›ka basa doldur-du¤u hapishaneler alevalev yanarken iktidar yenihapishane peflinde � S. 12

AKP kağıttan kaplan

Komflunun tavu¤u kazde¤il! SAYFA 3

YOL YAZISI

Suriye iç savafl›nda ABD iflbirlikçisimuhalefet AKP ve Körfez ülkeleritaraf›ndan destekleniyor. Esad’›narkas›nda ise Rusya, Çin ve ‹ran’›ndeste¤i var. Bu nedenle Suriyeyaln›zca Suriye de¤il. Suriye’deyaflananlar kaç›n›lmaz olarakbölgesel ve uluslararas› bir sorunhaline geliyor. Geliflmeler farkl›mezheplerin rakip güçlerce destek-lenmesiyle iç savafla sürüklenenLübnan’› hat›rlat›yor � S. 5

‘Gerekirse yansınlar, yeter ki kaçmasınlar’

Halkevci Kadınlar AKP’yi şaşırttı

Y›l 7 • Say› 160 28 Haziran 2012 • 1.25 TL

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 160'ıncı sayı

SOKAĞIN SESİ/MEDYAHalk›n Sesi

228 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

‘Hazırlık’ sınıfta kalmayacak

Y ıllardır Anadolu Üniversite-si’nde öğrencileri mağdureden “kur sistemi”ne bu yıl

hazırlık öğrencileri isyan etti. 14 Ha-ziran’da rektörle görüşmelerindenolumsuz sonuç alan öğrenciler üni-versite rektörlüğü önüne çadır kur-du. Talepleri doğrultusunda olumlubir adım atılıncaya kadar rektörlükönünden ayrılmayacaklarınısöyleyen öğrenciler, “Hazırlık sınıftakalmayacak” yazılı pankartlarını daüniversitenin girişine astı.Rektörlükten olumlu yanıtıngelmemesi üzerine öğrenciler, 22Haziran günü Rektörlük’ü işgal etti.

KUR S‹STEM‹ NASIL ‹fiL‹YOR? Üniversite sınavını kazanıp

Anadolu Üniversitesi’ne kayıtyaptıranlar üniversiteye adım ataratmaz kur sistemi ile karşılaşıyor.Türkiye’de bir tek EskişehirAnadolu Üniversitesi’nde uygu-lanan kur sistemi, 8 haftalık (2 ay)bölümlerden oluşuyor. Yabancı dilhazırlık sınıfı, birinci dönem 2 kur,ikinci dönem 2 kur ve yaz okunda 1kurdan oluşan toplamda 5 kuruiçeren bir periyodu kapsıyor.Öğrenci, bu kurların herhangibirinde başarısız oluğu takdirde, okuru tekrar alacağı için okulu bir yıluzamış oluyor.

Örneğin birinci dönemdeki 2kuru geçip ikinci dönemin başındaki3. kurda kalan bir öğrenci seneye 3.kurdan başlıyor. Çoğu zaman birincidönemde 3. kur açılmadığı içinöğrencinin ilk dönemi boş geçmişoluyor.

Beş kurun tamamını geçmek sınıfgeçmeye yetmiyor. Kurların sonun-da bir sınava sokulan öğrenciler busınavı da geçerse üniversite birincisınıfa geçmeye hak kazanıyorlar.

BAfiARI YÜZDE 80, BAfiARISIZ-LIK YÜZDE 95

Üniversite Rektörlüğü kur siste-minde öğrencilerin yüzde 80’ininbaşarılı olduğunu iddia ediyor.Anadolu Üniversitesi öğrencisi

Emre Oğuz, Rektörlüğün iddiasınaaçıklık getiriyor: “Hazırlık sınıfınagelen 100 öğrencinin 95’i kurlarıgeçemiyor ve sene tekrarı yapmakzorunda kalıyor. Kurları geçipsınava girmeye hak kazanan 5öğrencinin de 4’ü sınavı geçinceRektörlüğün bahsettiği yüzde 80’likbaşarı oranı tutturulmuş oluyor.”

2011-2012 döneminde AnadoluÜniversitesi’ndeki Hazırlık öğrenci-lerinin yüzde 90’ı sınıf geçme siste-mindeki sorunlar nedeniyle hazırlıksınıfını tekrar okumak zorunda bıra-kılmıştı. Dört yıldır hazırlığı geçe-meyen öğrencilerin yanı sıra bir ikiyıl sınıf geçemedikten sonraekonomik nedenlerden dolayıüniversiteyi bırakan da çok sayıdaöğrenci var.

EYLEMLER G‹DEREKK‹TLESELLEfiT‹

Öğrencilerin 14 Haziran’dabaşlattıkları nöbet eyleminesendikalar, demokratik kitle örgüt-leri ve sanatçılar da destek ziyaret-lerinde bulundu. Hatta sanatçı EdipAkbayram “Talepler karşılanmazsayanıma birkaç arkadaşımı da alıpsizle çadır kurmaya geleceğim”dedi. Eylemi duyarak destek olan-ların yanı sıra Rektörün öğrencilerekarşı tutumuna karşı tavır olaraköğrencilere destek verenler de oldu.Eylemler sürerken Anadolu Üniver-sitesi Rektörü Davut Aydın’ınöğrenciler için “30 tane adam yaa!Böyle bir şey yok" dediği öğrenildi.Bu olaya şahit olan EskişehirTepebaşı Belediye Başkanı Ahmet

Ataç da öğrencilere sonuna kadardestek olacağını belirterek yakındaziyarete geleceğini açıkladı.

REKTÖRLÜK ‹fiGAL‹Rektörlük önünde kurdukları

çadırlarda 24 saat kalmaya başlayanöğrenciler 21 Haziran günü YÖKBaşkanı Çetinsaya’dan gelen“bütünleme” açıklaması üzerine budurumun kendi lehlerine olacağınıdüşündü. 22 Haziran günüEspark’tan Anadolu ÜniversitesiRektörlüğü önüne yürüyen öğren-ciler Rektör’le görüşmek istedi.Olumsuz yanıtla karşılaşan öğrenci-ler, Rektörlüğü işgal etti. Rektörlükbinasına "Hazırlık sınıfta kalmaya-cak" ve "Öğrenciler biçare, hazırlığabir çare" yazılı iki pankart asıldı.

Öğrencilerin eylemine veliler veakademisyenler de destek verdi.Yürüyüş sonrasında öğrencilerlegörüşmek istemeyen Rektörlükyetkilileri, işgal eyleminin daha20’nci dakikasında öğrencilerlegörüşmeye yanaştı.

İşgal eylemine katılan binöğrenci, kendi arasında 3 kişilik birtemsilci heyeti seçti. Seçilen heyetRektörlük’te bulunan rektör yar-dımcısıyla bir görüşme gerçekleştir-di. Görüşme sonunda rektör yar-dımcısı; konunun senatoda görüşü-leceğini, Hazırlık Sınıfı Yönetmeli-ği'nin değişmesi gerektiğini, gerekir-se YÖK'e bu konuda baskı yapıpöğrenciden yana tavır alacaklarınısöyledi. Öğrenciler görüşmenin ar-dından eylemlerini yeniden rektör-lük binası önünde kurduklarıçadırlara taşıdılar.

ÇADIRDA ORTAK YAfiAMÖğrenciler bu eylemin aynı

zamanda öğretici bir rolü olduğunuda söylüyorlar. Rektörlüğe çadırkurdukları günden itibaren herakşam toplantı yapıp ertesi günyapılacak işleri kolektif bir şekildeplanlıyorlar. Her güne, sabah temiz-lik ve kahvaltı yaparak başlıyorlar.

Yapılacak her işin bir komiteside var. Yemek komitesi, çay komi-tesi, temizlik komitesi, basın komi-tesi, tiyatro komitesi, eylem komite-si… Öğrenciler günün belli saatle-rinde dörder kişilik gruplar halindeetüt salonuna geçiyor, ders çalışıyor-lar. Böylece derslerini aksatmamışoluyorlar.

Ö⁄RENC‹LER‹N TALEPLER‹Halkın Sesi’ne konuşan öğrenci-

ler, taleplerini şu şekilde sıraladı:“Öğrenciler, yabancı dil eğitimlerinebölümlerinde devam edebilsin;hazırlıktaki yönetim sorgulansın vesistemle ilgili problemle düzeltilsin;düzey bitirme sınavı, düzey arasınavına etki etsin; devamsızlıktankalan öğrenciler de okulun başarıyüzdesine etki etsin.”

Üniversitelerde finaller bitti ancak öğren-ciler üniversiteye gitmeye devam ediyor.

Dersleri geçemeyen öğrenciler üniversiteler-deki uygulamalara göre ya bütünlemesınavlarına giriyor ya da ders başına paraödeyerek yaz okullarına kayıt yaptırıyor.

Bu sene bazı pilot üniversiteler belir-lenerek uygulamaya başlanan Bologna süre-ciyle bütünleme-yaz okulu tartışmaları dahafarklı bir boyut kazandı. Bologna süreciüniversitelerde bütünlemelerin kaldırılmasınıöngörürken bu süreci uygulayacağını söyleyenYÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, 22 Hazirangünü Twitter üzerinden bütünleme hakkı ile

ilgili bir açıklama yaptı. Çetinsaya şunlarıyazdı: “YÖK Başkanı olarak, öğrencilerin yazokullarına mahkum edilemeyeceğine, bütün-leme sınavlarının tüm öğrencilerimizin hakkıolduğuna inanıyorum. 2011-2012 Akademikyılından itibaren tüm üniversitelerimizdegeçerli olacak bu kararın öğrencilerimizehayırlı olmasını dilerim.”

‘BÜTÜNLEME HAKKI LÜTUF DE⁄‹LKAZANIM’

Çetinsaya’nın Twitter’da yazdıklarıkarşısında Öğrenci Kolektifleri’nden yanıtgecikmedi:

“Çetinsaya zaten gasp edilen bir hak olanbütünleme sınavlarını üniversitelilere lütufgibi sunmaya çalışıyor. Bütünleme hakkı, yazokullarına karşı verilen mücadelenin birkazanımıdır.”

Çetinsaya, öğrencilerin bütünleme hakkıolduğunu savunurken, başında bulunduğuYÖK, 8 Haziran günü yaz okulu harçlarıylailgili bir yazı yayımladı. Yazıya göre yaz oku-lunda 2. öğretim öğrencilerinin 1. öğretimöğrencileri ile “aynı programda ders almaları”nedeni ile iki gruptan da aynı harç bedelialınacak. Eskiden 2. öğretim öğrencileri dahafazla harç ödüyordu.

Bütünleme tart›flmalar› yaflan›rken MarmaraÜniversitesi, yaz okulu ders program›n› aç›klad›.Programa göre Hukuk 2. Ö¤retim ö¤rencileriningece 00.50’ye kadar ders görebilece¤i uygungörüldü. 00.50’de biten ders ise Maliye. MarmaraÜniversitesi yönetimi hukuk bölümü yaz okulu ders-

lerini kendi fakültelerinin d›fl›nda t›p, eczac›l›k,sa¤l›k bilimleri bölümlerinin amfilerinde de görüyor.Gece 00.50’de biten ders saati bütün ö¤rencilerintepkisini çekti. Ö¤renciler tepkilerini sanal alemdeTwitter üzerinden #gecedersolurmu tag’ikullan›larak gösterdi.

Marmara’da geceyarısı dersi

Kolektif bir yaflam kuran iflgalcilere destek art›yor,iflgalciler üniversite yönetimine kök söktürüyor

Eskiflehir Anadolu Üniversitesi’nde yabanc› dil haz›rl›k s›n›f›ndaki “kur sistemi”nekarfl› 14 Haziran günü bafllayan direniflte1000 ö¤renci Rektörlü¤ü iflgal etti

Oda Tv davasının 12. duruşması18 Haziran günü İstanbul’daki

Çağlayan Adliyesi’nde görüldü.Duruşma sonunda gazeteciMüyesser Yıldız Uğur tahliye edil-di.

İstanbul Çağlayan Adliyesi16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ndegörülen Oda Tv davasının 12’nciduruşmasına tutuklu sanıkların yanısıra tutuksuz yargılanan gazeteciAhmet Şık ve Nedim Şener dekatıldı.

Şık ve Şener, “Kaçma ve delillerikarartma şüphesi” ile bir yılı aşkınsüre tutuklu kalmıştı. 6 Mart2011’de tutuklanan Şık ve Şener, 12Mart 2012’de görülen Oda Tvdavasının 11’inci duruşmasındatahliye edilmişlerdi.

12 Mart’taki duruşmada TürkiyeBilimsel ve Teknolojik AraştırmaKurumu'ndan (TÜBİTAK) isten-

miş olan rapor mahkemeyeulaşmadı. Oda Tv sanıkları, bilgisa-yarlarında bulunan belgelerinkendilerine ait olmadığını, bir virüsyoluyla ya da başka yöntemlerle bil-gisayarlarına bulaştırıldığını söylü-yordu. TÜBİTAK’tan istenenraporların mahkemeye ulaşmamasısanıklar tarafından eleştirilirkensanıklardan Yalçın Küçük’ünsavunması dinlendi. Küçük, biriddianamede ilk defa birgazetecinin bir haberi nedenyayımlamadığının sorulduğunusöyledi. İddianamede Oda Tv’yeyollanan bir yazının yayımlanma-ması suç unsuru olarak sunuluyor.

Duruşma sonunda gazeteciMüyesser Yıldız Uğur tahliye edil-di.

NEREDEN NEREYE?Oda Tv davası, 14 Şubat saat

01.31’de Oda Tv’nin üç adet video

görüntüsü yayımlamasıyla başladı.Videolarda, polisin ABD’li istih-baratçılardan talimat aldığı görülü-yordu. ABD’li istihbaratçılara “abi”diye hitap eden polisler, askerimühimmatı cep telefonuyla görün-tüleyen bir polis ve askeri mühim-matı çeken polisi “Bizden önceYoutube’ye koymayın” diye uyaranbir başka polis görüntülereyansımıştı.

Video görüntülerinin yayımlan-masından 3,5 saat sonra Oda Tv,polis tarafından Ergenekon soruş-turması kapsamında, ‘Ergenekonterör örgütü üyeliği’ ve ‘halkı kin vedüşmanlığa sevk ettiği’ gerekçesiylebasıldı.

Hükümet yanlısı gazeteci NazlıIlıcak’ın şikayetçı sıfatıyla yer aldığıiddianamede Oda Tv davası kapsa-mında tutuklananların “suçları” şu

şekilde ifade edildi: “Silahlı terörörgütü kurma ve yönetme, silahlıterör örgütüne üye olma, halkı kinve düşmanlığa alenen tahrik etme,devletin güvenliğine ilişkin gizli bel-geleri temin etme, açıklanması ya-saklanan gizli bilgileri temin etme,özel hayatın gizliliğini ihlal etmek,hukuka aykırı olarak kişiler verilerikaydetmek, adli yargılamayı etkile-meye teşebbüs.”

Oda Tv davasındaMüyesser Yıldıztahliye edildi

‹stanbul’daki Ça¤layan Adliyesi’nde görülenOda Tv Davas› s›ras›nda adliye önünde eylemyapan Gazetecilere Özgürlük Platformu Oda Tvdavas›nda tutuklu gazetecilerin foto¤raflar›n›tafl›d›.

Eyleme, OdaTv davas›nda daha önce tahliyeolan gazeteciler Ahmet fi›k ve Nedim fiener, Av-rupa Gazeteciler Federasyonu ve Uluslararas›Bas›n Enstitüsü temsilcileri ile CHP Milletvekili‹lhan Cihaner ve CHP Milletvekili Melda Onur dakat›ld›.

Bir süre oturma eylemi yapan D›flar›dakiGazeteciler ad›na bas›n aç›klamas›n› gazeteciZafer Arapkirli okudu. Gazetecilerin 16 ayd›r ce-zaevinde oldu¤unu söyleyen Arapkirli, gazeteci-lerin mesleklerini yerine getirmeye çal›fl›rkentutuklan›p yarg›land›klar›n› ve davada sahteli¤ikan›tlanm›fl delillerle suçland›klar›n› söyledi.

TANIKLIK NÖBET‹ 10’UNCU GÜNÜNDE OdaTv davas› sürerken Gazetecilere Özgürlük

Platformu da 5 Haziran'da bafllatt›klar› Tan›kl›kGünleri eylemleri kapsam›nda davay› izledi.

Dışarıdakigazetecilereylemde

‹ktidar›n üniversitelere ve elefltirilereakademisyenlere yönelik ‘sald›rgan tasarrufla-r›na’ karfl› akademisyenler bir araya geliyor.Akademisyenler Susmayacak bafll›¤›ylayay›mlanan bir metin etraf›nda bir araya gelença¤r›c›lar, amaçlar›n›n bir imza kampanyas›düzenlemek olmad›¤›n›, metni imzalayanlarlaberaber uzun soluklu ve kurumsallaflmayayönelik bir süreci oluflturmay› hedeflediklerinisöylüyorlar. Akademi Susmayacak Platformuimzas›yla yay›mlanan ça¤r› metni flöyle:“Sömürü artarken, do¤al alanlar›m›z yokedilirken; sistemin emekçiye, çal›flana,sanatç›ya, elefltirel düflünene dönük fliddetiçeren yüzü giderek daha çok görünür oluyor.

Bilim insanlar›, içinde yaflad›klar› toplumakarfl› sorumludurlar, toplum yarar›na çal›fl›rlar,çal›flmal›d›rlar. Bilim insanlar› devletten, ser-mayeden ve iktidar oda¤›ndan gelebilecek hertürden müdahale veya bask› endiflesini tafl›ma-dan bilimsel araflt›rman›n evrensel ilke ve yön-temlerini kullanarak, araflt›rma çal›flmalar›n›sürdürme, araflt›rmalar›n›n sonuçlar›n› toplum-la özgürce paylaflma ve sansürsüz yay›mlamahakk›na sahiptirler. Ancak, toplum yarar›na bil-gi üreten ve bunu paylaflan bilim insanlar› isebask›lara maruz kalmaktad›r.

Araflt›rarak, sorgulayarak gerçe¤e ulaflmakiçin akademide olmay› tercih ettik. Do¤ay›, ya-flam›; sa¤l›¤›, bilimsel özgürlü¤ü, düflünce öz-gürlü¤ünü, bar›fl› ve kardeflli¤i savunmay›, ya-flam›n, yaflam alanlar›n›n, do¤an›n piyasalaflt›-r›lmas›na karfl› durmay› kendimize ilke edindik.

Bu nedenle bilim insan› olarak; bilgimizi,deneyimlerimizi, tespitlerimizi ve araflt›rmalar›-m›z›n sonuçlar›n› toplumla paylaflmak, toplu-mu zaman›nda uyarmak sorumluluklar›m›zaras›ndad›r.

Susturmak, y›ld›rmak için yap›lan sald›r›larakarfl› susmayarak, onurumuzdan ödün verme-yerek sorumluluklar›m›z› yerine getirmeyi, da-yan›flmay› sürdürece¤iz. Toplum do¤a ve onu-rumuz için öngördü¤ümüz tehlikeyi gizleyen-leri, bilgiyi sapt›ranlar› ve delilleri karartanlar›duyurarak görünür k›laca¤›z.”

Kolektifler: ‘Bütünleme lütuf değil, öğrencilerin kazanımıdır’

Akademi susmayacak

Page 3: 160'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

328 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

“H er türlü iyi niyet, iyikomşuluk prensiplerineaykırı olan bu saldırgan

eylemin uluslararası hukukun açık vevahim bir ihlalini teşkil ettiği…” Butanım Suriye Dışişleri Bakanı’na aitdeğil, Türk savaş uçağınındüşürülmesi sonrasında bizzatAKP’nin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’-nun sarfettiği sözler. Oysa SuriyeDışişleri Bakanı da , AKP hüküme-tinin yaklaşık 16 aydır sürdürdüğüSuriye politikasına ilişkin bu tanımırahatlıkla kullanabilirdi.

Yaklaşık 18 ay öncesine kadarSuriye Devlet Başkanı Beşar Esat ilecan ciğer kuzu sarması olan TayyipErdoğan hükümeti (vizelerinkaldırılması, ortak bakanlar kurulutoplantısı, aile ziyaretleri), ne olduysa(!) birdenbire Esat’a düşman oldu.Olan şey belli idi aslında, AKP hükü-meti, Mısır, Tunus ve Libya’da geçkaldıkları için kayıp yaşadıkları düşün-cesiyle bu kez elini çabuk tutmak is-tedi. Ve hızla ABD’nin Suriye politika-larının doğrudan taşeronu olmanınkendileri için büyük maddi çıkarlarsağlayacağı hesabı yaptı. (ABD’ninSuriye tezgahının kuşkusuz en önemlinedeni İran, çünkü Suriye’nin düşü-rülmesi, Lübnan Hizbullah’ının saf dı-şı edilmesi anlamına geldiği gibiİran’ın bölgedeki en önemli müttefiki-nin de ortadan kaldırılmasına yol aça-cak. Bununla birlikte Rusya da Orta-doğu’da önemli bir darbe alacak.2008’de Rusya ve Suriye, Suriye’ninTartus Limanı’nda Rusya’nın askeribir deniz üssü açması konusunda an-laşmıştı. Ve 2010’da bu deniz üssü–ki Rusya’nın kendi toprakları dışın-daki tek askeri deniz üssü- faaliyetegeçti. Bunun karşılığında da Suriyegelişmiş hava savunma sistemleri al-dı.)

O günden beri de Suriye üzerineoynanan bütün kirli oyunların aktörüolmaya başladılar. Ortada sığınmacıyokken sığınmacı kampı kurupsığınmacı bulmaya kalktılar. BM’yegöre sınırdan 50 km içerde olmasıgereken kampı sınırın bitişiğine kur-dular. Her türden sözde muhaliftenmedet umdular; onları beş yıldızlı

otellerde ağırladılar; ne içinkullanılacağını önemsemeden silahsevkiyatına giriştiler vs. vs.

En son bir Suudi Bakanın açıkla-malarından öğrenildi ki Esat karşıtıordunun oluşturulması için maaşlıaskerler tutulmaya başlanmış, buaskerlerin maaşlarını Suudi Arabistanve Katar verecekmiş, Türkiye iseeğitimi ve silahları sağlayacakmış. Buhaberin gazetelere düştüğü günlerdebir başka haber daha yer aldıbasında. Turgut Özal’ın Suudi Kralına28 yıl önce sattığı Boğaz’daki SevdaTepesine İstanbul BüyükşehirBelediyesi (mağduriyetin giderilmesiamacıyla) imar izni verdi. ŞehircilikBakanı Bayraktar, imar iznine karşılıkSuudilerden 10 milyar dolar hibealındığını açıklıyordu. Ancak buparanın resmi olarak nereye ödendiğibir türlü açıklanmadı.

Ve en sonunda (şimdilik) bir savaşuçağının Suriye’ye gönderilmesi veSuriye’nin de bu uçağı düşürmesiolayı yaşandı. Savaş uçağının gön-derilmesine ilişkin gerçek ve mantıklınedenler açıklanamadı.

AKP hükümeti tüm bunlarıyaparken Tayyip sürekli Esat rejiminindespotluğundan dem vurup gerçekamaçlarının Suriye halkına özgürlükve demokrasi sağlamak olduğunusöylüyor. Buna kendisinin bile inan-madığını, bunun koca bir yalanolduğunu söylemeye bile gerek yok.Bu işe birlikte giriştikleri partnerleriSuudi Arabistan ve Katar, en az Esatrejimi kadar insan hakları, demokrasive özgürlük düşmanı oldukları tescil-lenmiş ülkeler. ABD’nin de birnumaralı tescilli insan hakları,demokrasi ve özgürlük düşmanıolduğu zaten aşikar.

SSoonnuuçç 11:: Tayyip yalan söylüyor.AKP’nin gerçek amacı ABD taşeron-luğu yaparak kendi iktidarını devamettirmek ve kendisine ve yandaşlarınadaha çok maddi çıkar sağlayacağıpazarlar edinmektir.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,bilindiği gibi AKP’nin akademisyenkadrolarından. Vizyon sahibi değilama misyon sahibi. Dışişlerinde sahagörevi yapmayan, hatta Batı’da hiççalışmamış, Malezya Üniversitesi’nde

kariyer unvanı almış biri. (AslındaAKP için yaptığı en iyi şey AbdullahGül’e rektör ve YÖK üyesiatamalarında akıl vermek. Son ikiYÖK başkanını da o önermiş Gül’e.)

Dışişleri Bakanı olduktan sonrahiçbir başarısı yok Davutoğlu’nun. NeErmenistan, ne Kıbrıs ne deYunanistan konularında bir ilerleme(!) sağlayabildi. Avrupa zaten onabağlı değil, Egemen Bağış gibi birvince bağlı. (Bağış’ın yaptığı espriler-den biri; “geçenlerde bir kamyon kul-landım, Leonardo da Vinci”) “Kom-şularla sıfır sorun”, “komşularla çoksorun oldu”. (Böyle bir adamla savaşnasıl yönetilir, o da AKP’nin ayrı birsorunudur!?)

Tayyip’in Menderes’ten ve Özal’-dan devralıp Osmanlı sosuna buladı-ğı dış politika çizgisi tarihsel ucubeli-ğini devam ettirmektedir. Birkaç ör-nek: Menderes hükümeti, 1955’te Ür-dün hükümetine, Bağdat Paktı’na ka-tılmaması halinde (hiçbir zaman katıl-madı) Ürdün’e karşı İsrail’in yanındasavaşabileceğini deklere etti. Yine1955’te Menderes hükümeti, Birleş-miş Milletler’de yapılan oylamadaCezayir’in bağımsızlığına karşı oy kul-landı. Yani Cezayir’in Fransa’ya karşıyaptığı ulusal kurtuluş savaşınıtanımadı. Yine Menderes hükümeti,1957’de solcuların Şam’da iktidarı elegeçirme belirtileri ortaya çıkınca, tektaraflı olarak Suriye’yi işgal etmekletehdit etti. 1958’de devrilenmonarşinin Irak’ta yeniden ayağakaldırılması için Batı’ya askeri müda-hale çağrısı yaptı. Kore’ye Amerikançıkarları için asker gönderdiğini ekle-meye gerek var mı ya da Özal’ın kör-fez savaşı için canhıraş çalıştığını, “birkoyup üç almak için” yırtındığınıhatırlamayan çıkar mı?

SSoonnuuçç 22:: AKP’nin devraldığıdışişleri misyonu klasik sağcı iktidar-ların emperyalizm taşeronluğu misy-onudur. Ve bu ülkenin halklarınınçıkarına hizmet etmemektedir. Derhalbu dış politika ucubelerine bir sonverilmeli.

Uçağın düşürülmesinden sonraAKP hükümetinin biçare kaldığınatanık olduk, uzunca bir süre açıklamabile yapamadılar, olayı nasıl

değerlendireceklerine bile kararveremediler. En sonunda NATO’yabaşvuru yapmaya karar verdiler;ancak 4. madde kapsamında, 5.madde değil. (4. madde: üye ülkeler-den herhangi birinin toprak bütünlü-ğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenli-ğinin tehdit edildiği görüşüne sahipolması halinde tüm üyelerin birlikteistişare yapması. 5.madde: üye ülke-lerden herhangi birine yapılan saldırı-nın üye ülkelerin tamamına yapılmışsayılacağı). Buradan anlaşıldı ki AKPhükümeti bu durumu, NATO’ya birsaldırı olarak değerlendirmiyor, sade-ce üye ülkelerle istişare yapmak isti-yor. Tayyip, karşılıklı konuşmayı çoksever ya. Her neyse, istişare düzeyin-de de olsa olayın taraflarından birininNATO olduğu anlaşıldı.

Olayın bir başka tarafı Rusya elbet-te. Bu tarafgirlik, sadece Suriye’ninhava savunma sistemlerinden sorum-lu olan ülke anlamında değil elbette,Suriye ile askeri ve ekonomik ticaretbağlantıları olan ülke anlamında. VeÇin ile birlikte BM Güvenlik Konse-yi’nde Suriye’ye karşı yaptırımlara kar-şı oy kullanan taraf anlamında. RusDışişleri Bakanı “uçağın düşürülmesiprovokasyon ya da planlı bir eylemolarak görülmemeli” derken, Rusajansları asıl provokasyon kaynağınıNATO olduğunu ima ettiler; “NATOSuriye’nin hava koruma sistemlerinidenedi”. (Bu arada özel anlam yükle-mek isteyenler için bir veri: Putin,olaydan bir gün sonra İsrail, Filistinve Ürdün’ü kapsayan bir Ortadoğugezisine başladı.)

İran ise daha doğrudan bir tanımkullandı, Ulusal Güvenlik ve DışPolitika Sözcüsü; “bu olay Türkiyetarafından çıkarılan bir komplodur”dedi. Ve “Türkiye bu eylemleNATO’nun ayağını Suriye’ye çekmekiçin bir atmosfer yaratma çabasında”diye ekledi.

Bu olayın diğer aktörleri olarakÇin’i, İsrail’i, Kıbrıs’ı, Lübnan’ı,Ürdün’ü ve elbette doğrudan ABD’yida eklemek gerek.

SSoonnuuçç 33:: Bu “sorun” sadeceTürkiye ile Suriye arasında iler-lemeyecektir. Çok bileşenli vekarmaşıktır. AKP hükümetinin bir

stratejisi, bu stratejiyi uygulayacakargümanları ve sürdürecek aklı(ehliyeti) yoktur. Bölge hükümetleriilişkilerinde sonu öngörülemeyen,bölge halkları içinse sonu mutlakabüyük kayıplara neden olacak birmaceraya atılmış durumdadır. Sözkonusu olan Beşar Esat’ın zulmü olsabile bu yöntemle bu zulüm giderile-mez, zulüm yayılır. Tayyip Erdoğan’ınbölge halklarının geleceğini yok etmepervasızlığı derhal engellenmelidir.

** ** **Haziran ayı AKP için karmaşa ve

saçmalamalarla geçti. Bir bakanındediğini, bir başkası yalanladı.Manipülasyon, dezenformasyonyapacağım derken, bunu yapmayıamaçlayanlar bile ne yapmayaçalıştığını bilemedi. Kürtaj vesezaryenle girdi gündeme,Fethullah’a yaranmakta sınırtanımadı. Özel Yetkili Mahkemeleriyeniden düzenleyecek yasa çıkarta-cağız blöfü yemedi, Fethullah, daveti“sana güvenmiyorum” anlamındareddetti. Kürtaj yasası da kadınlarındirenişi sayesinde kursağında kala-cak. Haziran ayında sonlandırmayıdüşündükleri yeni anayasa hazırlıklarıda kadük oldu. 1 Temmuz’dakapanacak Meclis, AKP’nin dişinedokunur birkaç yasayı çıkarabildi: “İşSağlığı ve Güvenliği Yasası” ile“ticaret kanunu”nu. (Bu arada öğret-menlerin tatilinin çok uzunolduğundan şikayet edenler, mil-letvekillerinin ve futbolcuların tatilin-den hiç şikayet etmezler.)

“İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası” ileyeni bir özelleştirme alanının açıldığıve bir kamusal hakkın daha gaspedileceğini belirtmekte yarar var.Çünkü bu yasayla birlikte yönetmelik-lerle düzenlenen bir dizi uygulamatemel olarak hiçbir yenilikgetirmemekte; “iş sağlığı” ve “işgüvenliği” bir hak olmaktan çıkartılıphizmet tanımı içine sokulmaktadır.Bu durumun zararlarına karşı yeni birmücadele konusu mutlaka başlaya-caktır.

Bir dizi ezberini yerine getiremeyenAKP, bir konudaki ezberini iseneredeyse otomatiğe bağladı. O da

Kürt halkının mücadelesi karşısındaelinde kalan kendince “işlevli” tek biraracı; KCK adı altında rehin almaoperasyonlarını sürdürmek.

Bir taraftan ortalığa “PKK silahbırakacak” kandırmacısını yaymayaçalışıp, diğer taraftan elindeki kozlarınsayısını arttırmaya çalışıyor.Cezaevlerine doldurduğu Kürtmuhalif unsurlarının sayısını sonKESK operasyonu daha daarttırırken, demokratik Kürt muhale-fetini etkisizleştireceği hesabı yap-makta. "KCK TürkiyeMeclisi/Demokratik Emek Platformuüyeliği" ve "Demokratik Kadın Meclisiüyeliği" iddiasıyla 71 KESK yöneticive üyesi gözaltına alındı. AbdullahÖcalan’ı Kürt hareketinden uzunsüreli yalıtmak ise aklınca en önemlipazarlık kozu. Bu duruma Kürt siya-sal hareketinin verdiği yanıt ise, kon-trollü olarak, savaşı, daha etkin veyaygın hale getirmek. Kürt Hareketibu “sınav”dan ‘93’te ve ‘99’da zatengeçmişti. Anlaşıldığı kadarıyla benzeryöntemleri AKP kadroları bir kez dekendileri denemek istiyor. Bu deney-den halklar zararlı çıkarken, AKP deyenilmiş olarak çıkacak.

KESK’e polis baskını ilk kez olmu-yor ve son kez de olmayacağa benzi-yor. Kirli savaş yıllarında bile kamusendikaları ve KESK basılamamıştı.Sendika üyelerini ve emektarlarını failimeçhul yöntemlerle katlediyor; ancaksendika basmaya cesaret edemiyor-lardı. KESK, büyük mücadele ve dire-niş birikimleri yaratarak, Türkiye’de“memur”u sendikalı kamu emekçisi-ne dönüştürerek özneleştiren onurlubir geleneğin sürdürücüsüdür. KESKsendikalarının ve genel merkezin ba-sılması, üyelerinin ve genel başkanı-nın gözaltına alınması kabul edile-mez. Hedefi sindirmek, baskı altınaalmak olan faşist operasyonları boşaçıkarmanın yolunun, geri çekilmektendeğil, meydan okumaktan geçtiği birkez daha ortaya çıkmıştır. Bu onurlumücadele geleneği, kendisine yöne-len saldırılara militan, kitleseldirenişlerle yanıt verecektir; terörlemücadele şubelerinin ve özelmahkemelerin önlerine yığılan bin-lerce kişi onuruna sahip çıkacaktır.

Komflunun tavu¤u kaz de¤il!

‹flkencede katledilen EnginÇeber'in davas›n›n görülmesine18 Haziran günü Bak›rköy 14.

A¤›r Ceza Mahkemesi'nde devam edil-di. Mahkeme heyeti duruflman›n 6A¤ustos 2012 tarihine ertelenmesinekarar verdi.

Tarsus’ta ÖDP ve GençlikMuhalefeti üyelerinden oluflandört kifliye 21 Haziran günü

devrimci ‹skender Özkul’u and›¤› içindava aç›ld›. Tarsus Gençlik Muhalefetive ÖDP ‹lçe Örgütü 17 Eylül’dekiduruflmaya herkesi davet etti.

Hatay Cumhuriyet Savc›l›¤›taraf›ndan, Mahir Çayan veyoldafllar› ile Samanda¤l›

devrimci Mehmet Latifeci'yi anmaetkinli¤ine kat›lanlara soruflturmaaç›ld›. ‹HD Hatay fiubesi Baflkan›Mithat Can ile Halkevleri, ESP ve TÖPüyelerine aç›lan soruflturmakapsam›nda 9 kifli, ifade vermek içinça¤r›ld›.

23 Haziran’da ESP'ye yönelikoperasyonda gözalt›na al›nanlar26 Haziran’da mahkemeye

sevk edildi ve 7 kifliden 5'i tutukland›.

23 Haziran’da Trans Onur Haftas›çerçevesinde ‹stiklalCaddesi'ndeki 'Nefrete inatyaflas›n hayat' yürüyüflü

“fiehitler ölmez vatan bölünmez” slo-gan› ile engellenmeye çal›fl›ld›.

ETHA ve At›l›m Gazetesi'nin‹stanbul Aksaray'da bulunanbinas› 26 Haziran sabah

10.00'da polisler taraf›ndan bas›ld›.Bask›n›n ‹stanbul 9. A¤›r CezaMahkemesi karar›yla "MLKP örgütününyay›n organlar›" oldu¤u gerekçesiyleyap›ld›¤› ö¤renildi.

A nkara Hopadavasının 19Haziran’da görülen

üçüncü duruşmasındadosyaya eklenen 9 kişi ilkdefa ifade verdi. TuncayAkkuş evinde bulunan yasaldergileri sahiplenirken,Umut Tektürk biat eden birtoplum yaratılmakistendiğini, buna karşıüniversitelilerin halkınınyanında olacağı ve hakmücadelelerini sürdüreceğinivurguladı. Samet Uslu isedosyada geçenlerden çokdaha fazla ulaşım, eğitim,sağlık hakkı eyleminekatıldığının altını çizdi.

SÖZ D‹LfiAT'TAHopa protestosunda polis

panzerini ayakları altınaalan, sonrasında polisişkencesi sonucu kalçakemiği kırılan Dilşat Aktaşda ilk defa ifade verenlerarasındaydı. “Benim panzerüstünde olmam sorgulanıyorda panzerin orada olmasıneden sorgulanmıyor?” diyesoran Aktaş, “Bu davaHalkevleri’ne yöneliktir.Çünkü AKP işçi ve kadındüşmanıdır, toprakları talaneder, 4+4+4 ile ülkeyikaranlığa sürükler. AKPhalk düşmanıdır, Halkevleriise halk örgütüdür” dedi.

POL‹STEN ‹T‹RAF VEÇEL‹fiK‹ DOLU ‹FADELER

Müşteki sıfatıyla ifadeveren dönemin GüvenlikŞube Müdür YardımcısıHasan Doğancı polisişkencesini “Biz profesyonel-iz” diyerek savundu.

Doğancı, olaylar sırasındaçevik kuvvetin eylemcileretaş attığını da ağzından kaçı-rırken, çevik kuvvet polisiMeryem Gökçe ise parmağı-nı uzun saçlı bir kişinin yara-ladığını öne sürdü. Gök-çe’nin olay günü kısa saçlıolan iki kişiyi teşhis etmesiise “yalancı şahitlik” yaptığınıgösterdi.

İfadelerin ardından sanıkavukatlarının mahkeme sun-duğu görüntüler izlendi. Gö-rüntülerde Dilşat Aktaş’a yö-nelik polis işkencesi, polisle-rin taş atması ve henüz pro-testonun başında polis amiri-nin “Demokratik hakkınızıkullanmaya izinvermeyeceğiz” demesi dikkatçekti.

DGM DGM’L‹⁄‹N‹GÖSTERD‹

Hakim ve savcının polisifadelerine müdahale ettiğiduruşmada sanıkavukatlarının kimi sorularımahkeme heyeti tarafından“Savunma hakkınızıkısıtlıyorum” sözleriyle red-dedildi. İddianamede geçen“kaldırım taşları kırıldı”iddiasına belediyelerin“zararımız yok” raporuylayanıt veren avukatlar, “Savcıkendisi de mi oradaydı,yoksa polis fezlekesini aynenmi aldı?” diye sordu. AvukatDenizer Şanlı’nın “Bumahkeme bağımsız değildir,polisleşmiştir. Görevsizliktalep etmiyorum” çıkışı isemahkeme heyetini şaşkınaçevirdi. Mahkeme, 25 Eylül’eerteledi.

AKP iktidarı Hopa’ya taktı

Hopa’da hapis cezasıHopa’da davaların, soruşturmaların,

cezaların ardı arkası kesilmiyor.Hopa’da 26 Şubat 2006’da serseri birgrubun bıçaklı saldırısının ardından hü-kümet binasına kadar sıçrayan olaylarlailgili olarak açılan davada aralarındaHalkevleri, ÖDP ve ESP üyelerinin debulunduğu 23 kişiye 10 ile 15 ay arasın-da hapis cezası verildi.

NE OLMUfiTU? Hopa'da 26 Şubat 2006 tarihinde iki

gencin serseriler tarafından bıçaklan-masının ardından, saldırganların Adli-ye’ye getirildiği 27 Şubat günü halkıntepki göstermesi ile gerginlik artmış vejandarma ile arbede yaşanmıştı.

Hükümet binası önünde ve içerisin-de gerçekleşen olayların ardından 3Mart sabahı düzenlenen polis operasyo-nunda Halkevleri, ÖDP ve ESP üyeleri-nin de olduğu 27 kişi mala zarar vermeve görevi yaptırmamak için direnmesuçlamasıyla gözaltına alındı. Gözaltınaalınan Hopalılardan 20’si tutuklanmışve 36 gün sonra yapılan ilk duruşmadaserbest bırakılmışlardı.

23 K‹fi‹YE HAP‹S CEZASI Yaklaşık 2 yıl süren yargılamanın so-

nunda Ali Aksu ve Abdullah Başar be-raat etti diğer sanıklara mala zarar ver-me suçundan 10’ar ay hapis verildi,şartları oluşmadığı gerekçesi ile bu ce-

zalara TCK 51. ve 231 maddelerin uy-gulanmadı.

Yargıtay 9. Ceza Mahkemesi 5.5 yıl-dır süren davada, yerel mahkemenin tu-tuksuz olarak yargılanan 23 kişi hakkın-da verdiği 10 ay ile 15 ay arasında deği-şen hapis cezalarını onadı. Hopalılarakarşı açılan dava yerel mahkemede yak-laşık 2 yıl sürmüş ve kamu malına zararverme suçundan 10’ar ay hapis verilmiş-ti. Aynı davada 14 kişi hakkında ayrıcadava açılmış ve görevi yaptırmamak içindirenme suçlamasından da 5’er ay hapiscezası verilmişti. Temyize götürülen da-vada Yargıtay 9. Ceza Dairesi hiçbir de-ğişiklik kararı almadan bu cezaları 5.5yıl sonra onadı.

Yine Hopayenisoruşturma

Hopa’da davalar›n, soruflturmalar›n,cezalar›n ard› arkas› kesilmiyor. ErzurumÖzel Yetkili Baflsavc›l›¤› Hopa davas›ndayarg›lanan 19 kifliye “THKP/C terör örgütüpropagandas› yapmak” ve “Terör örgütüad›na Terörle Mücadele Yasas›’na müda-hale” etmek suçlamalar›yla soruflturmabafllatt›. Dev-Genç marfl› okuman›n,“Mahir, Hüseyin, Ulafl, kurtulufla kadarsavafl” slogan›n›n suç unsuru say›ld›¤›soruflturma daha önce de aç›lm›fl, ancakmahkeme bu süreci ilerletmeye gerek duy-mam›flt›.

Ankara Hopa davasında “terör örgütü üyeliği” ile yargılanan 37 kişi, üçüncü kez hakim karşısına çıktı. Dosyaya ekle-nen 9 kişinin ifade verdiği duruşmaya mahkemenin ‘özel yetkileri’ damgasını vurdu

Page 4: 160'ıncı sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

428 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Halkevleri’nin 22. Genel Kurulu’na “birlik”çağrıları damgasını vurdu. Birlik çağrılarından birkısmı “birleşme”yi öngörürken, tamamı, “birliktehareket etme”nin önemini dile getiriyordu.

Bugün solda gelişen “birlikte hareket etme”arayışlarında, AKP’nin ırkçı-yobaz iktidarına karşı“direnme” ihtiyacı belirleyici unsur. Birlik arayışlarını“hareketin birleştirici baskısı”ndan çok, “düşmanınbirleştirici baskısı” harekete geçiriyor.

AKP, hem siyasi, hem ideolojik, hem de toplum-sal düzlemde güçlü bir “iktidar tekeli” yarattı. AKP,ABD’nin tam desteğini alarak orduyu ve yargıyıdenetimi altına almayı ve MHP’nin “çekirdeği”dışında, “sağın birliği”ni kendisinde gerçekleştirmeyibaşardı. Bu nedenle AKP’nin oy oranının uzun yıllaryüzde 50’lerin altına düşmeyeceği ve oluşturduğuiktidar blokunun da çok “dayanıklı” olacağı duy-gusu güçlü ve yaygın.

AKP, “devlet sopası” ve “tarikat bütçesi” ile güçlübir medya tekeli oluşturdu.Kumandanın ucundaki bin-lerce kanal arasında, onlarcagazete ve derginin sergilendiğigazete standlarında AKP ikti-darının hizasına geçmemişkanal, gazete, dergi bula-bilmek; bu yayınlarınekranlarında, sayfalarındaAKP’ye biat etmemiş gazeteci,haberci, yazar, analist bula-bilmek çok zor. (Bu bahseelbette “AKP YÖK’ü”nün şekil-lendirdiği üniversiteleri de ekle-memiz gerek.)

Toplumsal alanda AKP’libelediyeler, Deniz Feneri,

tarikatler, “cemaatler”, yandaş sendikalar vb. ileoluşturulan, dilencileştirici, kullaştırıcı ilişkiler ilebütünleştirilmiş muazzam bir tüketim kültürü vegenelleştirilmiş güvencesizlik, AKP’nin toplumsalegemenliğinin de “sarsılması” kolay olmayan birtemeli olduğunu düşündürüyor.

AKP, bu güçlü iktidar tekeli karşısında “direnile-meyeceği”, bu ırkçı-yobaz saldırganlığın durdurula-mayacağı, Türkiye’nin gerici bir vasatın yönetiminekalıcı olarak geçmiş olduğu duygusunu yaratmayaözel bir önem veriyor.

Bu nedenle AKP’ye karşı “direnilebileceğinin”görülmesi ve gösterilmesi özel bir anlam taşıyor.Halkevleri’ne yönelen teveccühün arkasında da,Halkevleri’nin AKP’ye karşı bir halk direnişi odağıolmayı başarmış olmasının önemli bir payı olmalı.Halkevleri direnerek ve ayakta kalarak, Türkiye solu-nun bütün kesimlerinin “sevgisini” kazanıyor.

Halkevleri’nin yürüttüğü “hak mücadeleleri”AKP’nin teo-liberal iktidarına karşı “ilerici halkmuhalefeti”nin kurucu bir unsurunu oluşturuyor; bubir gerçek. Ama bu direnişlerin AKP’nin iktidar teke-line karşı genel bir direnişe dönüşmesinin doğrusalbir çizgi izleyemeyeceği de bir başka gerçek. Halkdirenişlerinin AKP iktidarının sihrini bozabilmesi içinonun “iktidar tekeli”nin “toplumsal alan” dışındakiunsurlarına da, yani ideolojik ve politik alana dayayılması gerekiyor.

Bu bakımdan durum göründüğü kadar da kötüolmamalı. Çünkü, AKP’nin çok yönlü iktidar tekeli-nin, güçlü bir “dışlayıcılığı” var. AKP, Kürtdüşmanlığı, Alevi düşmanlığı gibi gericiliğin bildik“öteki”leri ile yetinmiyor. Kadın düşmanlığı, dindar(aslında mutaassıp) olmayana düşmanlık, bireyselbağımsızlık ve özgürlük düşmanlığı, “muhalifgazeteci-aydın düşmanlığı” ile çok geniş toplumsalgrupları dışlıyor ve bunların tamamında direniş arzu-ları ve eğilimleri yaratıyor.

Alttan alta kaynayan bu direniş eğilimlerinigörmek ve bu eğilimlerden yeni halk direnişicepheleri türetebilmemiz gerekiyor. AKP’nin ideolo-jik ve enformatif tekeline karşı halk direnişininmecralarını oluşturmak, güçlendirmek ve ayaktatutmak; AKP’nin Amerikancı, teo-liberal, ırkçı-yobazfaşizmine karşı, onurlu, halkçı ve demokratik birsiyasi direniş hareketini geliştirmek ve AKP’nin siyasialternatifini bu direniş cephelerinin, pratiklerinin,mecralarının içinde şekillendirmek “soyut ve boş birhayal” değil bugün.

Genel Kurul’da “tepki yetmez” ya da “direnmekyetmez” diyen arkadaşlarımız elbette haklılardı. Amadaha direnişi olgunlaştırmadan, ulaşması gerekenbütün temel alanlara ulaştırmadan direnişin “yetme-zliklerinden” söz etmenin de yerinde ve zamanındabir “müdahale” olmadığını görmeliyiz.

Bizim şu an sürekli altını çizmemiz gereken şeybence şudur: Direnmek iyidir; ne kadar genişlete-bilirsek, ne kadar çok alanda AKP’nin iktidar tekelinikırarsak ve ne kadar ayakta kalırsak o kadar iyidir.“Birlikte hareket” de, AKP’nin teo-liberal iktidarınakarşı halk direnişini genişletmek, yaygınlaştırmak,bu direnişe AKP iktidanının nufuz edemeyeceği birtemel kazandırmak ve AKP’nin iktidar tekelininaşılabileceğini göstermek için “birlikte kafa yor-maya”, “birlikte emek vermeye” odaklandığı zaman,sol güçler arasındaki “sevgiyi” de büyütecek birpratik olarak yaşanabilir.

Birlik iyidir ama direnmek daha iyidir

FerdaKoç

[email protected]

S on bir haftadır Dağlıca(Oramar-Şitazin) eks-eninde PKK’yle ordu ve

polis güçleri arasındaçatışmalar tırmanıyor. Hattaçatışmaların süreklilikkazandığı bile söylenebilir.

PKK DA⁄LICA’YI Y‹NEVURDU

19 Haziran’da Dağlıca’daYeşiltaş Karakolu'na yönelikPKK saldırısında 8 asker öldü,15 asker yaralandı. Saldırı,Derecik İç Güvenlik TaburKomutanlığı´na bağlı sınırınsıfır noktasındaki üs böl-gelerinde gerçekleşti.Dağlıca'ya son saldırı iki yılönce gerçekleşmişti. 7 Mayıs2010'daki PKK saldırısında 2asker ölmüştü. 21 Ekim2007’de ise yine Dağlıca’daPKK saldırısıyla 12 askerölmüş, 16 asker yaralanmış, 8asker de kaçırılmıştı.

SINIRIN ‘SIFIR NOKTASI’SAVAfiIN S‹N‹R NOKTASI

Dağlıca ekseninde PKK’nindefalarca aynı hedefleri vur-ması, AKP’nin yeni savaş kon-septine yönelik kuşkularıartırıryor. Bunakarşılık resmiiktidar söyle-minde hep aynıbahaneler ilerisürülüyor:“Saldırganlarsınırötesindengelip vurup gerikaçıyorlar.” İkti-darın en vurucumedya organlarıbile artık bu bahaneleriinandırıcı kılmakta zorlanıyor.Zira çatışmalar son birkaçgündür sınıra doğru değil,içeri doğru genişliyor.

SALDIRILAR ‹ÇER‹DO⁄RU GEN‹fiL‹YOR

Derik İlçesi'nde polis

aracına yönelik önceki güngerçekleştirilen PKK eyle-minde 4 özel harekât polisininöldürüldüğü bildirildi. YineErzurum’un Karayazı İlçe-si'nde 23 Haziran günü PKKtarafından gerçekleşeneylemde ölen 6 kişinin deasker değil, özel hareket polisiolduğu açıklandı. Ayrıca,Bitlis-Norşin-Tatvan,Çukurca, Dersim-Ovacık-Hozat, Uludere, Hakkari,Şırnak ve son olarak TrabzonDüzköy’de saldırılar gerçek-leştirildi…

HEDEF AKP’N‹N YEN‹SAVAfi KONSEPT‹

PKK’nin tırmadırdığı“silahlı propaganda”nınhedefinde AKP’nin yeni savaşkonsepti var.

Yeni konseptin merkezindeaskeri operasyonlarla siyasioperasyonlar bulunuyor. Biryandan, yüksek teknolojiyledonatılmış silahlarla PKK’yiaskeri olarak etkisizleştirirken;öte yandan, KCK operasyon-larıyla da Kürt hareketininsiyasal-toplumsal kanallarınıntıkanması hedefleniyor.Medya üzerinden psikolojiksavaşla toplumun yön-

lendirilmesi veuluslararasıdestek yine bukonseptin önemlibütünleyiciunsurlarıarasında yeralıyor.

Son Dağlıcasaldırısı ve saldı-rıların süreklilikkazanması, yük-

sek teknolojili silahların, para-lı özel-profesyonel ordunun veçatışmalara yeni yeni sokulanpolis özel harekâtınınbaşarısızlığını gösteriyor.Üstelik saldırıların içeriyedoğru genişlemesi saldırgan-ların sınırötesinden “vurkaç”yaptığı iddiasını yalanlıyor.

Fethullah Gülen’in Onursal Başkanıolduğu Gazeteciler ve Yazarlar

Vakfı’nın (GYV) düzenlediği AbantPlatformu’ndan hükümete salvolar geldi.Platformun 27’nci kez düzenlenentoplantısında hükümetin otoriter– totalitereğilimleri hedef alınırken, Gülen cemaatininkadrolaştığı polisin ve yargının anti-demokratik uygulamaları söz konusuedilmedi. “Türkiye üzerine farklı bakışlar”başlıklı toplantıda Türkiye'de yaşayanyabancı bilim insanları, gazeteciler ve diplo-matlar konuşmacıydı.

Boston Üniversitesi'nden Jenny White,"Türkiye'de demokrasi, seçilen partininkendi politik görüşlerini empoze etmesineizin verilmesi gibi algılanıyor" eleştirisinde

bulunurken Şehir Üniversitesi'nden WilliamKnapp “Yüksek oy alan istediğini yapa-bileceğini düşünüyor” dedi. Today's ZamanGenel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş ise“Demokrasi anayasa ile güvence altınaalınmadıkça demokratik yollardan gelenlerdemokratik yollarla gitmek istemiyor” diye-rek bu söylemleri Gülen Hareketi olaraksahiplendi. Abant Platformu’nda bolca“demokrasi” nutuğu atılırken Özel YetkiliMahkemeler, Terörle Mücadele Yasası,polis şiddeti, cezaevi uygulamaları, keyfi veuzun yargılama süreleri tartışılmadı.

NED‹R BU ABANT PLATFORMU?Abant Platformu toplantıları ve örgütleyi-

cisi GYV Gülen Hareketi’nin ekonomik ve

bürokratik gücünü tamamlayan bir ideolojikmerkez olarak tasarlanmıştı. İlk defa 1998yılında “Laiklik ve İslam” başlığıyla AbantMilli Parkı’nda düzenlendiği için adı AbantPlatformu olarak kalmıştı ancak daha sonraTürkiye’nin farklı yerlerinde, hatta Irak Kür-distanı’nda ve ABD’de toplandı. Toplantılarıörgütleyen GYV ise 1990’lı yıllarda GülenHareketi’nin daha “görünmezliğine son ver-me” politikasının parçası olarak kurulmuştu.Gülen böylece entelektüel camiada boy gös-termeye başlamıştı. “Farklı görüşlerden” ay-dınlar adı altında sivil toplumcu-liberal ente-lektüel havuzunun sağ ve solundan isimlerbuluşturuldu. Abant Platformu’na katılanisimler de kendi adlarına önemli “yükselme”olanakları elde ettiler.

Kürt savaşının sinir merkezinde (Dağlıca) PKK’nin artan silahlı eylemleri, AKP’nin yeni savaş konseptini yıpratmayı hedefli-yor. Askeri konsepti iflas eden AKP, baskıyı Kürt siyasal hareketinin kitlesel kanallarına ve emek hareketine kaydırıyor

Özel Yetkili Ankara CumhuriyetSavcılığı’nın emriyle 20 ilde

KESK’e operasyon düzenlendi.İstanbul, Ankara, Aydın, Adana,Ağrı, Bitlis, Sakarya, Hakkâri,Malatya, Mardin, Şanlıurfa, Van,Siirt, Eskişehir, İzmir, Adıyaman,Mersin ve Diyarbakır’da sendikaşubeleriyle kimi evlere baskın yapıldı.KESK Genel Merkezi, Eğitim-Sen,SES, BES, ESM, Tüm Bel-Sen,Haber-Sen ve Tarım Orkam-Sen’dearama yapan polis KESK GenelBaşkanı Lami Özgen dahil 57sendikacıyı gözaltına aldı, bilgisa-yarlara ve bazı dokümanlara elkoydu.

KAMU EMEKÇ‹LER‹ SOKAKTA

Operasyonları emek hareketine veKürt hareketine ortak saldırı olarakdeğerlendiren ilerici toplumsalmuhalefet örgütleri sokaklaradökülerek tepki gösterdi.Operasyonlardan AKP iktidarınısorumlu tutan emek ve demokrasigüçleri direniş, mücadele ve

dayanışma çağrısı yaptı. İstanbul,Yalova, Ankara, İzmir, Diyarbakır,Antalya, Adana, Trabzon, Çaycumave Hopa’da yürüyüş ve basın açıkla-malarıyla saldırılar protesto edildi.

ÜLKEM‹Z‹N KARANLI⁄AGÖMÜLMES‹NE EMEKÇ‹LERASLA ‹Z‹N VERMEYECEK!

KESK Genel Sekreteri İsmailHakkı Tombul, operasyonları sonaylarda KESK’nin direngen vehareketli muhalefet tarzına bağladı:“Bu gözaltıların nedeni 21 Aralıkgrevi, 28 Mart'ta ‘4+4+4’ yasasınagösterilen direniş ile toplu sözleşmesürecinde gerçekleştirilen 23 Mayısgrevidir, yani emek ve demokrasimücadelesinin öznesi haline gelenKESK ve bağlı sendikaların yürüt-tüğü mücadeleyi sınırlama çabasıdır.

DİSK ve Türk İş içindeki SendikalGüçbirliği Platformu operasyonlaratepki göstererek KESK’e sahipçıktılar.

KEND‹NE ‘DEMOKRATIM’D‹YEN HERKES BUGÜN

KESK’L‹ OLMALIBDP Eşgenel Başkanı Gültan

Kışanak, operasyonları, Kürthareketiyle emek hareketine ortaksaldırı perspektifiyle değerlendirerektepki gösterdi:

“AKP hükümeti Kürtlere karşıırkçı ve ayrımcı bir operasyonsürdürüyor. KESK, hükümetinbaskıcı, neoliberal politikalarına karşıen aktif mücadele veren sendikadır.Güvenceli iş istemek, esnekçalışmaya karşı durmak, KCKoperasyonlarına karşı çıkmakKCK’lilik ise o zaman KCK’li olalım.KESK bu ülkedeki en güçlü muhale-fet odağı olduğu için, emeğin hakkınıtemsil ettiği için, yoksulluğa karşımücadele ettiği için, barışa duyarlıolduğu için susturulmak isteniyor.KESK savaşa değil eğitime ve sağlığabütçe ayırın dediği için, kardeşliğeinandığı için susturulmak isteniyor.Buna izin veremeyeceğiz. Kendine‘demokratım’ diyen herkes bugünKESK’li olmalı. Kürtlerin, Türklerin,Lazların herkesin KESK’i dağıtmaya,işlevsiz bırakmaya dönük bu operas-yon karşısında durması gerek.”

Yeni savaş konseptinin iflası

KESK susturulamaz!AKP iktidar›n›n, Kürt hareketine ve toplumsal muhalefete ortak sald›r›s›n›n merkezinde yer alanKESK’in savunulmas›, toplumsal muhalefetin geliflimi için bir dönüm noktas›n› oluflturuyor

Suriye’nin Akdeniz’de bir Türk jetinivurarak düşürmesi karşısında AKP’nindüştüğü durum, Karl Marx’ın meşhursözünü anımsatıyor: “Bütün tarihselbüyük olaylar ve kişiler, hemen hemen ikikez yinelenir. (..) ilkinde trajedi, ikin-cisinde komedi olarak.”

Evvela “strateji” vardı. TürkiyeCumhuriyeti tarihinin en iddialı dışişleribakanlarından Ahmet Davutoğlu,“Stratejik Derinlik” adlı meşhurkitabında, dünyada güç dengelerini sarsankrizli duruma dikkat çekerek buradastratejinin önem kazanacağını savunuyor,kendine biçilen rollere yetinmeden mev-cut egemenlik ilişkileri içinde daha ileriinisiyatifler almak gerektiğinden söz edi-yordu. “Aktif taşeronluk” dediğimiz dışpolitika çizgisi de bu fikri temel üzerinekuruldu. Gerçekte güç değilken, güç imişgibi yapılacaktı.

Davos’taki İsrail karşıtı çıkışıyla dikkat-leri üzerine çeken Tayyip Erdoğan’ınTürkiye’sinden Gazze’ye yardım taşıyanMavi Marmara gemisi 31 Mayıs 2010’daİsrail tarafından basılıp 9 Türkiye yurttaşıkatledildiğinde, gün AKP iktidarının ken-dini ispatlama günüydü. Davutoğlu,“Kimse Türkiye’nin caydırıcılığını vekararlılığını test etmeye kalkmasın” dedi,Erdoğan “dostluğumuz iyidir, gazabımızfenadır” dedi, AKP sözcüleri “saldırıkarşılıksız kalmayacak” dedi. Ve İsrail’ekarşı hiçbir somut yaptırım uygulanmadı.Bu trajikti.

Şimdi de daha birkaç ay öncesinekadar bütün seçeneklerin masadaolduğunu söyleyen, alenen Esad’ıdevirmek için çalışan AKP iktidarı,Suriye’nin Türk jetini düşürmesikarşısında Mavi Marmara saldırısınınardından ne dediyse aynısını söylüyor vehiçbir şey yapmıyor. Hatta AKP’nin askadrosundan Ömer Çelik, almış FatihAltaylı’yı karşısına, hiçbir şeyyapmayışlarının ne kadar dehşetliolduğundan, Suriye’nin korkması gerek-tiğinden söz ediyor. Bu da ister istemezkomik oluyor.

Stratejik, trajik, komik

İktidardaki en güçlü zaman-larını yaşayan AKP yalnızca

Gülen Hareketi ile değil kendiasli kadroları arasında dasıkıntılar yaşıyor. Bir AKP’linindediğini diğer tekzip ediyor,kimi zaman iç tartışmalar kirliçamaşırları ortaya çıkarıyor.

Uludere katliamıtartışmasında Hüseyin Çelik’leİdris Naim Şahin, birbirine tersdüşen açıklamaların ardındanbu tarz olaylar Haziran ayındasıklaşmaya başladı.

AKP Grup Başkan VekiliNurettin Canikli’nin kürtajlailgili düzenlemenin gündemdenkalktığını belirtmesinden saatlersonra Sağlık Bakanı RecepAkdağ kürtajla ilgili bilim kuru-lu raporunun 27 Haziran

Pazartesi günü BakanlarKurulu’na geleceğini açıkladı.

Erdoğan’ın ortaya attığıÇamlıca’ya cami meselesi içinErtuğrul Günay “böyle bir çalış-madan haberim yok” demiş, ki-mi mütedeyyin çevrelerin insan-sız mekana cami yaptırmayıeleştiren yorumlarına dikkatçekmişti. Daha sonra Çevre veŞehircilik Bakanlığı’nın 8Haziran’da bir proje çizdiğiaçığa çıktı.

Yine Haziran ayında ÖzelYetkili Mahkemeler’dekideğişikliklerle ilgili her kafadanbir ses çıktı, işin içindençıkamayan BaşbakanYardımcısı Arınç, Erdoğan’ınbu mahkemeleri eleştiren söz-leri için “Kendi şahsi fikridir”

demek zorunda kaldı. En sert ve kirli çamaşırları

ortaya dökebilecek kavga iseeğitimde cereyan ediyor. Kriz,bakanlık müşavirinin KamudanHaber internet sitesindeyayımlanan “Ömer Dinçer’ianlamak” başlıklı yazıyı mil-letvekilleri ile paylaşması üzeri-ne patlak verdi. Eğitimde 10yıldır birinin yaptığını diğeribozan AKP’li eski ve yenibakanların kavgası satır arasına

gizlenmiş suçlamalarla doluydu.Dinçer cephesinden gelen“beceriksiz”, “tükürdüğünüyalayan” sözlerine yanıt verenNimet Baş oldukça sertti. BaşDinçer’e içerisinde “ihalecilik”,“paracılık” göndermeleri geçenbir yazıyla yanıt verdi. HüseyinÇelik’in de dahil olduğu veDinçer’in özrünün eski ikibakanca yeterli bulunmadığıtartışma Erdoğan’ın müda-halesini bekliyor.

194 kiflinin yarg›lanaca¤› KCK davas› 2 Temmuz'daSilivri Cezaevi’nde görülecek. BDP o gün Silivri’de olacak.‹ddianamenin 'hukuk garibesi' niteli¤inde oldu¤ubelirten BDP ‹stanbul ‹l Eflbaflkan› Asiye Kolçak, "Davasiyasidir. Bu davada Kürt halk›n›n demokratik haklar›yarg›lanmaktad›r. Arkadafllar›m›z, yarg›land›klar› davan›ndavac›lar› olacaklard›r" dedi. Eyleme Halkevleri’nin dearalar›nda blundu¤u Milyonlar Adalet ‹stiyor bileflenleride kat›lacak.

Demokrasiyefarklı (!) bakışlar

2 Temmuz’daSilivri’deyiz

AKP fena dağıttı

Page 5: 160'ıncı sayı

S uriye hava sahasını ihlal edenTürk jetinin düşürülmesikarşısında gerek Türkiye

gerek diğer NATO bileşenleriaskeri bir müdahaleyi gündemegetirmekten kaçındı. ÇünküSuriye’ye askeri müdahaledebulunmak fiilen İran, Lübnan,Rusya ve Çin’e karşı da savaşagirmek demek. Bu da mezhepsel veetnik fayları harekete geçirecek birOrtadoğu savaşı ekseninde DünyaSavaşı çıkması anlamına geliyor ki,bu dehşet senaryosu emperyalistsavaş heveslilerini frenliyor. Ne varki Türk jetinin düşürülmesiolayında da görüldüğü gibi AKPiktidarının aktif taşeron dış poli-tikası, Türkiye’yi altından kalka-mayacağı böylesi bir dehşetsenaryosunun eşiğine getirmişbulunuyor.

HER ŞEY TEST AMAÇLI Türk jetinin Suriye tarafından

düşürülmesi karşısında AKP ikti-darı iki gün boyunca bir tavıraçıklayamazken, AKP’yi Suriye’yedönük saldırgan bir dış politikaizlemeye teşvik eden “dost ve müt-tefik” ABD de “Türkiye’ninkonuşması daha doğru olur” diye-rek topu taca attı. AKP iktidarınınüç gün sonra BakanlarKurulu’ndan çıkan kararı iseBülent Arınç tarafından “savaşmakniyetinde değiliz” sözleriyleözetlendi. Konu, 26 Haziran’daNATO gündemine taşındı ancakbu da daha önce iddia edildiği gibiortak bir askeri hamleyi görüşmeküzere değil bilgilendirme amaçlı birtoplantı oldu.

Resmi açıklamaya göre jet,“Türk radar sistemini test etmek”

için uçarken vuruldu. Böylecebambaşka bir test gerçekleştirmişoldu. Suriye’nin Rusya tarafındangüçlendirilen hava savunma sistemiiyi çalışıyordu. AKP iktidarınınSuriye’ye karşı “her türlü seçeneğinmasada olduğu” ve gerekirseNATO’yu ortak müdahaleyeçağıracağı yönündeki saldırgansöylemleri blöften ibaretti. ABDtarafından Dışişleri, CIA ve medyaaracılığıyla Suriye’ye dönük müda-halede ön safa itilen Türkiye için,bir askeri maceraya kalkıştığında

yanında birilerinin olacağına dairbir garanti yoktu.

Üstelik Türkiye’nin “caydırıcıgücü ve kararlılığı” 31 Mayıs2010’da 9 sivil Türkiye yurttaşınınöldürüldüğü Mavi Marmarasaldırısında da test edilmiş,AKP’nin tüm numarasının esipgürlemekten ibaret olduğugörülmüştü.

SURİYE YALNIZ DEĞİLABD, Batı Avrupa, Körfez

ülkeleri ve Türkiye’nin bütün

girişimlerine karşın Suriyeyönetimi, gerek ülke içinde gerekuluslararası alanda ciddi birdesteğe sahip. Tüm mezhepçiaçıklamaların aksine üst kademedeAlevi (Nusayri) kadroların ağırlıktaolduğu yönetim, İslamcı bir iktidarolasılığına karşı Beşar Esad’adestek veren Alevilerin, Hıristiyan-ların ve Dürzilerin yanı sıra Sünnitabanlı Şam ve Halep burju-vazisinin de desteğine sahip.

Bölgede Lübnan ve İran aktif,Ürdün ve Irak da uluslararası

yaptırım kararlarını uygulamayarakpasif bir destek sunuyor. Yaniülkenin Türkiye dışında düşmancatutum takınan komşusu yok.

Uluslararası düzeyde ise Rusyave Çin, Suriye’ye aktif destek veri-yor. Birleşmiş Milletler (BM)Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesiolan bu iki nükleer güç, izin verme-diği için BM’den Suriye’ye yönelikyaptırım ya da müdahale kararıçıkartılamıyor.

Üstelik Suriye, Rusya’nın eskiSSCB toprakları dışında sahipolduğu tek askeri üs olan Tartusüssünün ev sahibi olarak Rusya’nınaktif korumasına sahip. İsrailsavaşı, Lübnan işgali, iç isyanlarıbastırma gibi askeri deneylerdengeçen Suriye ordusunun askeridonanımı, Rusya, Çin ve İran’dangeliyor. Rusya yakın zamandaTürkiye sınırına yakın bölgelereyerleştirilen radar sistemleri veTartus’a yönelik asker, silah sevki-yatı ile de Suriye’nin askeri kapa-sitesini geliştiriyor.

Ayrıca önümüzdeki haftalardaSuriye, Çin, İran ve Rusya’nınkatılacağı ortak bir tatbikatyapılacak. Yaklaşık olarak 100 binasker, 400 savaş uçağı ve onlarcasavaş gemisinin katılacağı tatbikatSuriye deniz ve hava sahası içindegerçekleştirilecek.

Tüm bunlar Suriye’ye yönelikaskeri bir harekat planlayanlaradönük açık bir mesaj niteliğitaşıyor: “Savaşırsanız yalnızcaSuriye’yle değil aynı zamanda İran,Rusya ve Çin’le de savaşacaksınız”.Lübnan Hizbullah’ı ve belirsizliğinikoruyan Filistin direnişi de cabası.

Emperyalistleri temkinli davran-maya zorlayan tablo işte bu.

DÜNYAHalk›n Sesi

528 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

iklimkıta7 5

Mısır'da Başkanlık seçimlerini MüslümanKardeşler’in adayı Muhammed Mursi

kazandı. Seçime katılım yüzde 51,85’te kalır-ken, Mursi’nin oy yüzdesi ancak 51,3'e ulaştı.Mübarek’in son başbakanı Ahmet Şefik iseoyların yüzde 48,7’sini aldı. Eski rejim kıl payıkaybetti ama Mübarek’i deviren ayaklanma-nın özneleri değil, Mübarek’in İslamcı versiyo-nu bir yönetim geldi. Mısır’da birbirine yakınkitle gücüne sahip ordu, sokak hareketi ve İs-lamcılar çatışmalı bir geleceğe işaret ediyor.

İsrail’de barınma sorunu başta olmak üzeresosyal hakların gaspına karşı yükselen

hareket yeniden sokaklarda. Meydan işgallerinedeniyle İspanya’dakine benzer biçimde“öfkeliler” adı verilen hareket, ülkenin dört biryanında eylemler düzenledi. 23 Haziran’da TelAviv’deki gösteride hareketin liderlerinden birkadının da aralarında olduğu 12 kişinin polistarafından darp edilerek gözaltına alınmasıüzerine kentte yeniden eylemler düzenlendi.Binlerce kişinin katıldığı çatışmalı eylemlerdede 85 kişi göz altına alındı.

İsrail’de dinmeyen öfke

Bolivya'da maaş zammı talebiyle protestogösterisi düzenleyen polisler ile

Cumhurbaşkanı Evo Morales taraftarlarıarasında çatışma çıktı. Çoğunluğu sivil giyimlive yüzleri kar maskeleriyle örtülü olanprotestocu polisler, Morales taraftarlarını gözyaşartıcı gaz kullanarak geri püskürttü. EvoMorales, polisin gerçek amacının siyasiolduğunu ve bir darbe için zemin hazırlamayaçalıştıklarını söylüyor. Morales iktidarageldiğinden beri darbe söylentilerinin ardıarkası gelmedi. Köylü sendikaları hareketi için-den yükselen kızılderili kökenli Bolivya lideri,oligarşiyle denge içinde sürdürdüğü yönetiminikorumak için taviz vermeye zorlanıyor.

Bolivya’da provokasyon

İspanya’da emekçiler, muhafazakarhükümetin işçi haklarını tırpanlayan “iş

reformu” paketine karşı 58 kentte meydan-ları doldurdu. İspanya’da hükümetin işçi vekamu emekçilerinin maaşlarını azaltan,eğitim ve sağlık harcamalarında kesintiyapılmasını öngören ve düşük tazminatlarlaişten çıkarmayı kolaylaştıran yasa teklifleri-ne karşı emekçiler sokaklara döküldü. İşçiKomisyonları Sendikaları Konfederasyonuve Genel İşçi Birliği tarafından yapılançağrılar kapsamında 58 kentte hükümetin işreformu yasa paketi protesto edildi.

Tüm İspanya meydanlarda

Mısır’da üçlü denge

Suriye’de dehşet dengesi

Suriye yüzyıllar boyu Osmanlı hakimiyetinde kaldıktansonra I. Dünya Savaşı’nda Fransız mandasına girdi. II.

Dünya Savaşı’yla birlikte klasik sömürgecilik sistemininçözüldüğü ve ABD ve SSCB tarafından başı çekilen ikikutuplu bir dünyanın oluştuğu 1946’da bağımsızlığınıkazandı. SSCB desteği, toplumsal temeli zayıf amabağımsızlık ve kalkınma peşindeki Arap yönetimlerine birdayanak oluşturuyordu. Bu koşullarda gelişen Arap mil-liyetçiliği akımı Suriye’yi de etkisi altına aldı ve 1970’tenitibaren ülke (baba) Hafız Esad liderliğindeki Baas Partisiyönetimine girdi. Kadim Suriye’nin doğal birer parçası olanFilistin, Şeria (Ürdün) ve Hatay gibi bölgelerinden tarihiçinde koparılan, güneyindeki Golan Tepeleri İsrailtarafından işgal edilen ve büyük bir Filistinli mültecinüfusuna sahip olan çağdaş Suriye, bölgesel ve uluslararasıdengeleri iyi kullanan bir bölge aktörü oldu.

Rusya’nın eski SSCB toprakları dışındaki tek askeri üssüolan Suriye’nin Akdeniz sahilindeki Tartus üssü böylesi birgeçmişten bugüne miras kaldı. İsrail ile yaşadığı gerilimiçinde Lübnanlı ve Filistinli direniş örgütleriyle ilişkigeliştiren Şam yönetimi, yıllarca Hizbullah, Hamas, FHKCgibi örgütlere lojistik destek sağladı. Aynı şekildeTürkiye’yle yaşadığı gerilimin karşılığı olarak yıllarcaPKK’ye alan açtı. Bu ilişki 1998’de Türkiye’nin sert çıkışısonucu imzalanan Adana Anlaşması ile bitecekti.

Suriye’nin emperyalizm ile ilişkileri ilkeli bir anti-emperyalizm üzerinden ilerlemedi. Hafız Esad yönetimiSSCB’nin çöküşünün ardından ABD tek kutuplu bir dünyasistemi ilan edince yeni dengelere uyum sağlamaya çalıştı.Saddam rejimi ile sorun yaşayan Esad yönetimi, Körfezsavaşlarında birincisine (1991) aktif destek verdi.

ABD’nin Irak’ı işgal ettiği ikinci Körfez Savaşı’nda alt-tan alta destek verirken aslında kendisi de hedef tahtasınaoturtulan Suriye, bu kez İran-Hizbullah ve Hamas ile bir-likte bölgede oluşan ABD karşıtı eksenin bir parçası halinegeldi. Bu eksen ABD’nin Ortadoğu’daki hakimiyet plan-larına set çektiği için, bu kez emperyalist amaçlarla yeniden“büyük güçler” sahnesine çıkan Rusya ve Çin’in desteğinidaha güçlü bir şekilde arkasına aldı.

Bu haliyle Suriye; uluslararası alanda ABD ve BatıAvrupa’nın başını çektiği NATO ittifakı ile NATO müda-haleciliği karşısında Rusya ve Çin’in başını çektiği Şanghayİşbirliği Örgütü bileşenlerinin karşı karşıya geliş alanınadönüştü. Bölgesel düzeyde de (tartışmalı bir konumdakiFilistin direnişini hariç tutarsak) İran-Suriye-Hizbullah ek-seninin bağlantı kayışı ve zayıf halkası olarak bir tarafınsaldırı diğer tarafın kollama siyasetine oturdu. Emperyalistmerkezlerin ve Sünni monarşilerine dayalı işbirlikçi Körfezrejimlerinin çatışmayı Sünni-Şii eksenine zorlayan mezhep-çi siyaseti, Şii ağırlıklı Irak, Bahreyn, Yemen gibi ülkeleride denkleme dahil ediyor.

İşte Suriye bu denklemler içinde yoluna devam ediyorve bu denklemler Suriye’de yaşananları kaçınılmaz olarakbölgesel ve uluslararası bir sorun haline getiriyor.

O R T A D O ⁄ U ’ D A D Ü N Y A S A V A fi I N A V A R M I S I N I Z ?

Suriye yalnızca Suriye değildir

Paraguay: Ortayol masallarının sonu

Suriye iç savaşında işbirlikçi muhalefet Körfez ülkeleri tarafındanfinanse ediliyor. Esad’ın arkasında ise Rusya’nın desteği var

Suriye’deki toplumsal hareketlen-me de ilk başta Tunus ve Mısır

gibi, belirgin bir stratejiden ve örgüt-sel birlikten yoksun iç dinamiklercebaşlatılmıştı. Emperyalizmin buhareketleri kontrol altına almagirişimi, Libya’da güdümlü iç savaş veardından gelen dış müdahale şeklindeyeni bir müdahale biçimi üretti.Ancak bu, yerel egemen sınıflarınçözülmesi, devletin parçalanması veişbirlikçi bir iktidar alternatifininoluşması ile mümkün oldu. Suriye’deise egemen sınıfların desteğini almayısürdüren Esad rejimi bütünlüğünükoruyor. Parçalı muhalefet Alevileri,Hıristiyanları, Dürzileri ikna eden biriktidar alternatifi oluşturabilmiş değil.

Muhalefetin, gittikçe mezhepçi

saldırılara ve El Kaide tipi intihareylemlerine yönelen işbirlikçiunsurları, Katar ve Suudi Arabistan’ınpara ve silah aktarımı, Türkiye’nin delojistik desteği ile iç savaşıderinleştiriyor. Bu da 1975-1992arasında, rakip dış güçlerce destekle-nen farklı mezheplerin kanlıçatışmaları biçiminde Lübnan’dayaşanan iç savaşın bir benzerini gün-deme getiriyor. Zaman zamanLübnan’a sıçrayan mezhepçatışmaları, Irak’ta süren Şii düşmanısaldırıları ve Bahreyn’de Sünnihanedanın Şii ağırlıklı halk hareketiüzerinde süren baskıları, durumundaha da şiddetlenmesi halindeçatışmanın bütün bölgeye yayılmasıolasılığını da taşıyor.

Suriye’de gelişmeler bir dengeyeoturmaz ve rakip uluslararası güçlerSuriye üzerindeki çıkar çatışmasınabir son vermezse, açık dış müda-halenin neredeyse olanaksız olduğukoşullarda en yakın seçenek bütünbölgeye yayılan yeni bir Lübnanlaşmasüreci olacak.

Hatay’ı İslamcı silahlı direnişinaskeri üssü, İstanbul’u da işbirlikçiSuriye muhalefeti liderlerinin sığınağıhaline getiren, Kürt sorununu çözmekbir yana derinleştirmekten başka bir işyapmayan AKP’nin teşvik ettiğisenaryo bu. Üstelik bu Lübnanlaşmadurumu ABD, Batı Avrupa, Rusya veÇin’e bir zarar vermiyor ama Türkiyedahil bölge ülkeleri için bir başkafelaket senaryosu anlamına geliyor.

Paraguay’da köylülerin toprakişgalleri ile başlayan süreç, neoli-

beralizm ile yoksulların çıkarlarınıuzlaştırma iddiasındaki FernandoLugo’yu iktidarından etti.

Paraguay'ın Canindeyu bölgesindetopraksız köylülerin, 1965-1989arasında rejim yanlılarına dağıtılantarım arazilerinde başlattığı işgallerinüçüncü haftasında polis saldırısıyaşandı. Köylüleri arazilerden çıkar-mak için panzerlerle ve özel tim bir-imleriyle saldıran polise, köylüler de

direnerek yanıt verdi. Yaşanan çatışma karşılıklı silahla-

rın kullanılmasıyla büyüdü. Son 20 yı-lın en kanlı çatışmasının yaşanmasısonucunda 8 polis ve 9 köylü hayatınıkaybetti. Onlarca kişi de yaralandı.Köylüler, yönetimi istifaya çağırdı.

Bunun üzerine yaşanan parlamen-to oylamasında sağ partilerin çabala-rıyla Lugo iktidardan indirildi. Lugotaraftarları yaşananları bir darbe ola-rak nitelerken Venezüella, Bolivya,Ekvador ve Nikaragua yeni hükümetitanımadıklarını ilan etti.

LULA’NIN TAKİPÇİSİYDİFernando Lugo, 61 yıllık sağ ikti-

darın ardından 2008’de Paraguay’ınilk solcu Devlet Başkanı olmuştu. Lu-go’nun idolü “Neoliberalizme insanibir yüz kazandırma” sloganıyla iktida-ra gelen Brezilya’nın eski lideri Lulada Silva’ydı.

Lugo, tarım ağırlıklı ekonomidebüyük toprak sahiplerinin hakimiyeti-ne dokunmadan topraksız köylüleretoprak vaat ediyordu. Bu çelişki,sonunda Lugo’yu iktidardan etti.

Lübnanlaşma tehlikesi

Page 6: 160'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

628 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Yeni eğitim-öğretimyılına 4+4+4 ile ilgilidüzenlemeleri tamam-

layarak girmek isteyen MilliEğitim Bakanlığı adımlarınıhızlandırdı. Okulları dağıtan,imam hatipleştirilecek okullarıaçıklayan bakanlık, öğretmen-leri de yeni eğitim sistemineuyumlu hale getirmeye çalışı-yor. Öğretmenlerin bakan Din-çer’in seminerlerini boykot ey-lemlerine, velilerin ve öğrenci-lerin dilekçelerine yanıt iseyabancı değil: Baskı, tehdit,şiddet!

BAKANININ MÜDÜRLER‹ ‹fiBAfiINDA

Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer’in yeni eğitim sisteminiemirler yağdırarak anlattığıtelekonferanslı seminerlerinikincisi de Eğitim-Sen’in “sivilitaatsizlik” çağrısıyla boş salon-larda gerçekleşti. Eyleme kimiokullarda yüzde 100’e yakınkatılım gerçekleşirken, okulönleri eylem alanına dönüştü.Bakanlık ise protestolarakatılımı düşürmek için okulmüdür ve yöneticileriaracılığıyla baskı ve şiddeteyöneldi.

İstanbul Bayrampaşa’dakiSuat Terimer AnadoluLisesi’ndeki seminer öncesindeİlçe Milli Eğitim Şube MüdürüMuammer Aydın, sivil itaatsiz-lik çağrısında bulunan Eğitim-Sen 4 Nolu Şube YöneticisiCelal Midilli’ye saldırdı. İmzaföylerini yırtan müdür, öğret-menleri de soruşturma açmak-la tehdit etti. Kocaeli İnkılapİlköğretim Okulu’nda da baka-nın konuşmasını protesto ede-rek salonu terk etme çağrısı ya-

pan Elif Vatansever adlı öğret-men İlçe Milli Eğitim Müdürüİbrahim Okutan’in saldırısınauğradı. Okutan “Provokasyonyapmayın. Gidin dışarıda ko-nuşun” diyerek saldırdığı ElifÖğretmen’i salon dışında da“Sana yapacağımı bilirim ben”diyerek tehdit etti.

‹STANBUL’A 67 YEN‹ ‹MAMHAT‹P

Milli Eğitim Bakanlığı’nınimam hatibe dönüştürmeoperasyonu ise tam gaz sürü-

yor. İstanbul İl Milli EğitimMüdürlüğü bin okulun hemilkokul hem ortaokul olarakkaldığını, 450 okulun iseayrıştırıldığını açıkladı.Dağıtım sonucunda 39 ilçeye67 yeni imam hatip ortaokuluaçılacağı belirtildi. Öğretmen,veli ve öğrencilerin düzen-lemeler ile ilgili eylemleri isegeçtiğimiz haftalarda da devametti.

MÜDÜRLÜK ÖNÜ EYLEMYER‹

Eğitim-Sen İstanbulşubelerinin çağrısıyla 21Haziran’da İl Milli EğitimMüdürlüğü önünde bir basınaçıklaması gerçekleştirildi.Halkevleri Eğitim HakkıMeclisi’nin de yer aldığıeylemde Ali Kuşçu İlköğretimOkulu velilerinden İlgün Gül,okullarının imam hatibedönüştürülmesine karşıdilekçeler topladıklarını belirt-ti. Gül, il milli eğitim müdürüile yaptıkları görüşmedevelilere “Ya yerleştirdiğimiz

okullara gidersiniz ya da başkaokullara” dendiğini aktardı.Eğitim-Sen 5 Nolu ŞubeBaşkanı Mehmet Akdağ daözellikle verdiği eğitim ile ta-rihsel öneme sahip ilköğretimokullarının, cemaatler eliyleimam hatibe dönüştürüldüğü-ne dikkat çekti. Akdağ, eğitimalanının öznelerinin mağduredildiğini ifade etti ve ‘tüccarbakan’ Dinçer’i istifaya çağırdı.

İstanbul’da 19 tane bulunanetüt ve beslenme uygulamalıilköğretim okulunun velileri de

okullarının yarı zamanlı eğitimverecek kurumlaradönüştürülmesine karşıdilekçelerini İl Milli EğitimMüdürlüğü’ne verdi. Öğrencivelisi Tülay Akküç, annesi vebabası çalışan çocuklar içinetütlü ve beslenme uygulamalıokulların önemine değindi.Uygulamayla çocuklarınınkorumasız ve yalnızbırakılacağını söyleyen Akküç,30 bin aileyi ilgilendiren busorun ile ilgili bakanı göreveçağırdı.

‘ÇOCUKLARIN E⁄‹T‹M‹ZARAR GÖRECEK’

İzmir ve Adana’da da veli-ler, imam hatipleştirmeçalışmalarına karşı il millieğitim müdürlükleri önündey-di. İzmir Gültepe’deki MustafaRahmi Balaban İlköğretimOkulu velileri ve öğrencileri,topladıkları 700 dilekçeyimüdürlüğe verdiler. Veliler,imam hatibe karşı çıktıklarıiçin okul müdürü tarafındantehdit edildiklerini söyledi.

Adana’da Sabancı Ailesiİlköğretim Okulu velileri detopladıkları 200 dilekçeyi İlMilli Eğitim Müdürlüğü’negötürdü. İmam hatip mezunuolduğunu ve imam hatibe karşıolmadığını söyleyen İclal Gökadlı veli şöyle konuştu:“Çocuğumun normal okullardaokumasını istiyorum. Bu endoğal hakkım. Ama maddidurumumuz çocuğumuzu uzakbir okula gönderecek kadar iyideğil. Çocuklarımızı okullaragönderemez hale geleceğiz.”Sabriye Yalçın adlı bir başkaveli de yaşadıklarını “sürgün”diyerek nitelendirdi ve çocuk-larının bu durumdan kötü etki-leneceğine dikkat çekti.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın hız verdiği 4+4+4 düzenlemelerine öğretmen,veli ve öğrencilerin tepkisi her geçen gün yükseliyor. Bakanlık ise tepki-leri, baskı ile sindirmeye çalışıyor

Milli E¤itim Bakanl›¤› 4+4+4 ileparçalad›¤› okullara sat›fla ç›kar›lanokullar› da eklemeye bafllad›.Bakanl›k ve Ankara ‹l Özel ‹daresi,Ankara Kalesi’nin hemen yan›ndakiYeni Hayat ‹lkö¤retim Okulu’nunBüyükflehir Belediyesi’ninotopark›na, ‹lk Meclis ‹lkö¤retimOkulu’nun da Rahmi Koç Müzesi’nedönüfltürülmesine karar verdi.

Okullar›n›n sat›fla ç›kar›lmas›nakarfl› E¤itim-Sen’in ça¤r›s›yla ö¤ret-menler, ö¤renciler ve veliler derhalharekete geçti. ‹lk Meclis ‹lkö¤retimOkulu’nun bahçesini “Paras›z e¤itimistiyoruz”, “Okul ticarethane, ö¤ren-ciler müflteri de¤ildir”, “4+4+4’üuygulatmayaca¤›z” dövizleriyledolduranlar ad›na E¤itim-Sen GenelBaflkan› Ünsal Y›ld›z bir aç›klamayapt›. Yeni e¤itim sisteminin ö¤ret-men, ö¤renci ve veli üzerindekizararlar›ndan söz eden Y›ld›z,“Rahmi Koç Müzecilik ve KültürVakf›’n›n müze için okul arazisi sat›nalmas› çok mu önemli?”, “Bir e¤itimkurumunu daha de¤ersiz k›lannedir?”, “Y›kma iflini iyi bilenBüyükflehir Belediyesi, okul yerineotoparka önceli¤i nas›lyapmaktad›r”, “Milli E¤itim Bakan›görevini ne zaman hat›rlayacak?”sorular›n› sordu. Veliler de sat›flasessiz kalmayacaklar›n› ilan ettiler.

‘Sat›l›k’ okulsahipsiz

Özaltın A.Ş. tarafındanArtvin’de yapılmak istenen

“Bakır Madeni CevherZenginleştirme Tesisleri ve AtıkBarajı” ile ilgili Çevresel EtkiDeğerlendirme (ÇED) toplantısı,halk engeline takıldı. 7 Martİlköğretim Okulu’ndaki toplantınınbaşlamasından önce salonu doldu-ran Artvinliler, “Az sonra asıltoplantıyı biz yapacağız”, “BuradaArtvin’in kenetlenmesini sağlaya-cağız” diyerek toplantıyı beklemeyebaşladı.

Okula gelen şirket yetkilileri“Madenci şirket Artvin’i terk et”,“Artvin’de maden istemiyoruz” slo-ganlarıyla karşılandı. Maden

çalışmalarının doğaya zarar ver-meyeceğini iddia eden şirket yetkili-lerine Artvinliler “Madenlerin dahaönce verdiği zararları biliyoruz. Bizbölgemizde maden istemiyoruz”diyerek yanıt verdi. Bölge halkı,şirket yetkililerinin daha öncedenhazırlayıp imzaladıkları “ÇEDtoplantısı olumlu” raporunu dayırttı. Şirket yetkilileri, kendilerinibekleyen aracın içinde toplantınınyapılamadığına dair tutanağı imza-layarak bölgeden ayrıldı.

‘TEK AMACIMIZ KÂR ELDEETMEK’

Artvin’de doğaya zarar vermeye-ceklerini öne süren maden şirket-

lerinin gerçek amacı iseBergama’daki meslektaşlarıtarafından dillendirildi. Bergama’daaltın madeni için çalışmalar yürütenKoza Altın Şirketi’nin yetkilileri, 22Haziran günü bilirkişi keşfi için böl-geye geldi. Şirket avukatı DineBekişoğlu, tüm amaçlarının kâr eldeetmek olduğunu ve kârlarını sonunakadar sürdürmek istediklerini itirafetti. Bölge halkı, bilirkişi keşfindemaden şirketlerinin doğaya verdiğitahribattan örnekler verdi. Tekgeçim kaynakları olan çam fıstığınınürün vermez hale geldiğini söyleyenHüseyin Evran adlı yurttaşa,şirketin avukatı Bekişoğlu“Psikolojik olabilir” yanıtı verdi.

“Okul sütü ak›l küpü”projesinin hayata geçti¤iilk gün, bozuk sütlerida¤›tarak ülke genelindeyüzlerce çocu¤un zehirlen-mesine neden olan AKP,kendini aklama çabalar›nadevam ediyor. “Zehirlenmeyok, çocuklar›n bünyesizay›fm›fl” sözleriyle üzeriörtülmeye çal›fl›lan skan-dalda Denizli’deki sütlere“bozuk” raporu veren labo-ratuvar kapat›ld›.

Denizli’deki okullardada¤›t›lan Aynes firmas›naait sütlerden al›nannumuneler, Denizli G›daKontrol Laboratuvar›’ndaincelendikten sonra“bozuk” raporu verilmiflti.CHP Denizli MilletvekiliAdnan Keskin, TBMM’yesundu¤u önerge ile“Da¤›t›lan sütün bozukoldu¤u resmi analiz

raporuyla belirlenen firma,süt da¤›t›m›na devam ede-cek mi?” diye sormufltu.Keskin sorusuna henüz biryan›t alamad›, ama labo-ratuar Sa¤l›k Bakanl›¤›taraf›ndan “mikrobiyalanalizleri yapmada yeterliolmad›¤›” gerekçesiylekapat›ld›.

SÜTÇÜYE KAL‹TE ÖDÜLÜLaboratuvar taraf›ndan

“bozuk” raporu verilen süt,Eski AKP Denizli Merkez‹lçe Baflkan› Mehmet AliÖzkan’›n orta¤› oldu¤uAynes firmas›na ait.Ac›payam ilçesindeki tesis-lerinin aç›l›fl› TayyipErdo¤an taraf›ndan yap›lanfirma, G›da, Tar›m veHayvanc›l›k Bakan› MehdiEker’in elinden “2010 Y›l›Kalite Ödülü” ald›.

Hidroelektrik santrallerine(HES) karşı çevre ve su

hakkı mücadelesi yenikazanımlar elde ederek yolunadevam ediyor. Bayburt’unÇaykara ilçesine bağlı Köknarköyünde HES direnişi, ikincigününde köylülerin zaferiylesonuçlandı. 19 Haziran sabahıHES’çi şirketin çalışmalarınabaşlaması üzerine köylüler,çalışma alanını işgal etti veçalışmaları engelledi. Bölgehalkı geceyi kurduğu çadırlar-da geçirdi. İki gün süren bek-leyişin sonunda jandarma, işmakinelerinin gideceğini veHES yapılmayacağını açıkladı.

Rize Hemşin’deki AşağıKantarlı ve Yukarı Kantarlıköylerinde yapılmak istenen 3HES projesine karşı uzun birsüredir mücadele edenköylüler, ÇED toplantısınaizin vermedi. HemşinBelediyesi Kültür Salonu’naköylerde topladıkları dilekçe-lerle giden köylüler, toplantıyıyaptırmayacaklarını söyleyinceşirket yetkilileri de “ÇEDtoplantısı yapılamadı” belgesi-ni imzalayarak Hemşin’denayrıldı.

Muğla’nın Göktepe veÇamoluk köylerinden geçenSarhoş Çayı üzerine yapılmakistenen HES’e karşı da“piknikli protesto” yapıldı.Köylü kadınların “HES miHES, Sesini Kes” pankartıaçtığı eylemde yöre halkındanFatma Nine “Kahvede çayisterlerse çay veririz, amaçayımıza HES yaptırmayız”dedi. Göktepe Köyü MuhtarıTuncay Demirtaş dayüzyıllardır yaşadıklarıköylerde gerekirse kefen giye-ceklerini ama HESkurulmasına izin vermeyecek-lerini dile getirdi. AvukatKadriye Beceren de HES’lerekarşı yürütülen hukukimücadeleye dair bilgi verdi.

Aksaray Ereğli KapıMahallesi’nde 5 yıllığı 80

bin lira karşılığında bir apart-manın çatısına kurulmak iste-nen baz istasyonuna halktepki gösterdi. Baz istasyonu-nu kurmak üzere bölgeyegelen işçileri engelleyenmahalleliler, ardından dakurulumda kullanılacakkabloları söktü. Söktüklerikabloları çöpe atmak isteyenkadınlar, şirketin şikayetiüzerine bölgeye gelen çevik

kuvvet ekiplerinin barikatıylakarşılaştı. Polisler kablolarıkadınlardan almak istese dedirenişle karşılaştı.

Direniş, polisin bibergazıyla yaptığı saldırı ile son-landı.

Saldırı sonrasındafenalaşanlar olurken, baz is-tasyonunun yapımına yenidenbaşlandı. Mahalleliler iseçocuklarının sağlığı için bazistasyonunu gerekirse yinesökeceklerini açıkladı.

Süt değil, laboratuvar bozuk

Baz tepkisiAksaray’da

HESvarsadireniş de var

Milli Eğitim Bakanlığı’nın hız verdiği 4+4+4 düzenlemelerine öğretmen, veli ve öğrencilerin tep-kisi her geçen gün yükseliyor. Bakanlık ise tepkileri, baskı ile sindirmek derdinde

Artvinliler madenciyi bozdu

Okullarda 4+4+4 yangını büyüyorÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

Page 7: 160'ıncı sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

728 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

F atih Sultan MehmetKöprüsü ve HaliçKöprüsü’nde 18 Haziran’da

başlayan bakım İstanbullular içinçileye dönüştü. İstanbullularzamanlarının büyük bir bölümünütrafikte geçiriyor. 17 Eylül’e kadarsürmesi beklenen köprü tadilatınınyarattığı ulaşım sorununu çözmekiçin Karayolları GenelMüdürü’nün ‘tatile çıkın’ açıkla-ması ulaşım sorununa nasılyaklaşıldığını gözler önüne seriyor.

KARAYOLLARI GENELMÜDÜRÜ: ‘TATİLE ÇIKIN’

Fatih Sultan Mehmet ve Haliçköprülerinde tadilatın İstanbultrafiğini felç etmesi üzerine konuyadair açıklama yapan KarayollarıGenel Müdürü Mehmet CahitTurhan ise sorunla ilgili olarak‘parlak bir çözüm’ buldu: Kaçın!Turhan, "Tatillerini İstanbul dışın-da geçirme fırsatı olan İstanbullu-lar, İstanbul dışında geçirirlerse bizde memnun oluruz" dedi.

Turhan’ın bu çözümü kamu-oyunda tartışma yaratırken, bu“parlak” fikrin ilk mucidi Turhandeğil. 2007 yılında Ankara’da bü-yük bir susuzluk sorunu yaşanırkenBüyükşehir Belediye Başkanı Me-lih Gökçek de benzeri bir çözümüretmişti. Gökçek, Ankara’daki susıkıntısına da benzer bir çözümbulmuştu:

"Vatandaşlarımız tatile çıksın.Bir 50 bin 60 bin kişi bir süreAnkara'dan ayrılsa biraz rahatlarız.Annelerini babalarını görsünler."Gökçek bu duruma öncülük etmekiçin kritik görevde olmayançalışanlarını izne çıkaracağını dailan etmişti.

‘KÖPRÜLERİN BAKIMISÜREKLİ YAPILMALI’

İstanbul’da yaşanan ulaşımsorununu Yıldız Teknik Üniver-

sitesi Ulaştırma Anabilim dalıemekli öğretim üyelerinden Prof.Dr. Zerrin Bayraktar’la konuştuk.Bayraktar yapılan bakımçalışmalarının bir plan ve projeyedayanmadığını, sonuçlarının önce-den hesap edilmediği için İstanbul-lular için işkenceye dönüştüğünüifade etti.

Bayraktar, sürekli ağır yükleraltında kalan köprülerinbakımlarının belirli aralıklarladeğil sürekli yapılması gerektiğinive günlük, haftalık bakımlarlaortaya çıkacak arızaların giderilebi-leceğine dikkat çekti. Bununyanında köprü aksamları için belir-

li sürelerde bakım yapılması gerek-tiğini belirten Bayraktar, 22 MayısSalı günü Haliç Köprüsü’nün ortabölümündeki bağlantı aksamınıntümüyle koptuktan sonra durumunfarkına varılmasınının rutin olarakyapılması gereken bakımlarınyapılmadığı kuşkusu yarattığınısöyledi.

Mevcut olan tıkanıklığın artma-ması için çok önceden özel tedbir-ler alınabileceğini söyleyenBayraktar, alınabilecek önlemlerişöyle sıraladı:

“Toplu taşıma türleri ile ilgiliçalışmalar yapılabilirdi. Oluşacaktıkanıklığın önemli bir bölümünün

deniz taşımacılığı ile çözülmesi,Haliç Köprüsü için birtakım trafikmühendisliği çalışması yapılarakköprünün azalan kapasitesinintıkanıklık yaratmasının önünegeçilmesi sağlanırdı. Tabii alınantedbirlerin de en az bir aylık birsürede devamlı tekrarlanarakhalka duyurulması gerekirdi.”

Bayraktar, İstanbul ulaşımındaesas sorunun mevcut toplu taşımasistemlerinin yetersizliği yanındabir ulaşım ağı teşkil edememesiolduğunu ifade etti. Ulaştırma sis-temlerinin birbirleri ile koordineliolmadığını belirten Bayraktar, biryerden bir yere gitmek için toplu

taşıma sistemlerinin birindendiğerine aktarma yaparakulaşmanın çok zor ve çok zamankaybettirici olmasından dolayı özelaraç kullanımının yaygın olduğunusöyledi.

AKP’nin ulaşımda kent içi vekentler arası taşımacılıkta karayoluağırlıklı bir politikası olduğunusöyleyen Bayraktar, Türkiye gibiülkelerde demiryolu ve denizyolu-na gereken önemin verilmesigerektiğine dikkat çekti.

‘GÜN ÇİLE ÇEKME DEĞİLMÜCADELE GÜNÜDÜR’

İstanbul’da yaşanan ulaşımsorununa ilişkin açıklama yapanİstanbul Halkevi Başkanı ÖzgeOzan da İstanbulluların insanlıkdışı ulaşım koşullarına mahkumedildiğini söyledi. Ozan, karayolla-rı düzenlemelerinin ve ulaşım hiz-metlerinin kamu taşımacılığını de-ğil özel araçları temel aldığını vur-guladı. Ozan şöyle dedi:

“Parlak metrobüs reklamları ve-ren Topbaş’ın, işe gidiş ve geliş sa-atlerinde insanların birbirini ezmekzorunda kaldığı, insanların içindenefes alamadığı, saatlerce ayaktayolculuk ettiği, kavganın eksik ol-madığı bakımsız eski otobüslerikullandığı açıktır. Aynı durum ka-rayolları müdürü için de ulaştırmabakanı için de geçerlidir.

Artık açıktır, bu kent AKP ikti-darı tarafından, sermaye çıkarları-na göre yönetildikçe emekçiye ezi-yet sermayeye cennet olmaya de-vam edecek. Nasıl ki ulaşım zamla-rı turnikelerden atlanarak geçersizkılınabildiyse, AKP ulaşım politi-kalarının tamamı da artık açıktansorgulanmalıdır.

İnsanca, güvenli ve sağlıklı ula-şım hizmeti, sabah-akşam işe/okulagidiş gelişlerde parasız ulaşım, 3.Köprü yağma projesinin iptalitemel taleplerimizdir. Şimdi gün‘çile çekme’ değil mücadele etmegünüdür.”

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

İstanbul’da yol çalışmalarının sebep olduğu ulaşım sorununa çözüm için Karayolları Genel Müdürü‘tatile çıkın’ derken İstanbul Halkevleri insanca, güvenli, sağlıklı ulaşım hakkı için mücadeleye çağırıyor

TÜRKAN KARAKUŞ

‘Çile değil mücadele günü’Öncelikle “kürtaj haktır”, kadının kendi bedeni

üstünde söz ve karar sahibi olması engellene-mez. Bu alana yapılacak hiçbir müdahale kabuledilemez. Bu temel ilkeyi savunmayı hiç unut-madan, bu konudaki kadın sağlığı ve tıbbisüreçlerle ilgili bilgileri de paylaşmak gerekiyor.

Türkiye’de 1965 yılından beri Aile Planlamasıyöntemleri yasal olarak uygulanmakta, eğitimi vedağıtımı yapılmaktadır. 1983 yılında çıkan yasay-la ek olarak 10 haftaya kadar isteğe bağlı gebeliksonlandırma da yasal hale getirildi. Hep vurgu-landığı gibi, istenmeyen gebeliklerde sıhhiolmayan koşullarda, yasadışı yollardan yapılangirişimlerde her yıl dünyada binlerce kadınölmektedir. Ülkemizde 1950’li yıllardanbaşlayarak sağlıksız düşüklerin çok yaygın olarakyapılıyor olması ve bu durumun anne ölüm-lerindeki büyük payı; sağlıkpolitikalarının değiştir-ilmesindeki temel nedenioluşturmuştur.

Türkiye Nüfus SağlıkAraştırmaları verilerine göre1988-2008 arasında istemlidüşükler tüm gebelikleriçinde yüzde 18’den yüzde10’a düşmüştür. Görüldüğügibi son yıllarda kürtajsayılarının çok arttığı da biryalandır. Sorun asıl olarakkarşılanamayan aile planla-ması ihtiyacındayatmaktadır. Kürtajın bir aileplanlaması yöntemiolmadığı, bu şekildekullanılmaması gerektiği hep söylenir vesavunulur. Ancak kadınların neden kürtaj olmakzorunda kaldıkları pek irdelenmez. Kadınlarınmodern aile planlaması yöntemlerine kolay,ücretsiz ve zahmetsiz ulaşımı sağlanabilse, bukonuda yeterli danışmanlık ve bilgilendirnehizmeti verilebilse, kürtaj sayılarının daha da aza-lacağı muhakkaktır.

Aslında uzun yıllar boyunca yürütülençalışmalarda aile planlaması yöntemlerinin kul-lanımında artış sağlanmış, buna bağlıdoğurganlık hızında azalma görülmüştür. Sonuçolarak nüfus artış hızında da düşüş saptanmıştır.Burada Başbakanın ve iktidarın yaptığı en büyükçarpıtma bu noktadadır. Nüfus azalması değil,nüfus artış hızında azalma mevcuttur ve bilimselverilere göre 2050 yıllarına kadar bu trend süre-cektir.

Sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte getir-ilen “aile hekimliği” uygulamalarında; üremesağlığı, aile planlaması alanlarında başarılıçalışmalar yürüten Ana Çocuk Sağlığı ve AilePlanlaması Merkezleri kapatılmış, Sağlık Ocaklarıaile sağlığı merkezlerine dönüştürülerek ekipçalışması ortadan kaldırılmıştır. Hekimler ve ebehemşirelerin birlikte yürüttüğü aile planlamasıçalışmaları büyük ölçüde sekteye uğramış, rahimiçi araç (spiral) uygulamalarında azalmalarolmuştur. Kürtaja mecbur kalmamak içinkadınlara ve erkeklere verilecek aile planlamasıhizmetleri iyileştirilmeli ve arttırılmalıdır. Bunarağmen oluşabilecek istenmeyen gebeliklerdekadının/çiftlerin gebeliği sonlandırma hakkıtartışma konusu dahi edilemez.

1983’den beri tanınan bu hakkın gaspı kabuledilemez. Sağlık Bakanlığı, Diyanet İşleriBaşkanlığı gibi kurumlar kadın bedeni üstündetahakküm kurmak, gerici programlarını hayatageçirmek için bu tartışmada her türlü çarpıtmayıyapıyor. Yeni hazırlanan taslakta yasada temel birdeğişikliğe gidilmeyeceği belirtiliyor; ancakkadınları kararlarından vazgeçirmek için iknaodalarında psikolojik ve dini baskı uygulanacağıanlaşılıyor.

Öte yandan müdahaleli doğum (sezaryen)konusunda bir kanun tasarısı hazırlanması isedünyada eşi benzeri görülmemiş bir garabetörneği olarak tarihe geçecektir. Bir tıbbi işleminkanuni yaptırımlara bağlanmasının hiçbirgerekçesi olamaz. Sezaryen sayılarının bu kadarartması piyasacı, özelleştirmesi sağlıkta dönüşümpolitikalarını hayata geçiren AKP iktidarının ter-cihlerinin sonucudur. Açılan yüzlerce özel has-tane, performans uygulamaları, paket ödemelersezaryen sayılarındaki artışın esas sebebidir.Bunları sorgulamadan, halktan yana sağlık poli-tikalarını savunmadan bu konuda söz söylemekabestir.

Dr. NazmiAlgan

Aile hekimiuzman›

Kürtaj, sezeryan, aileplanlamas›, kad›nsa¤l›¤› üstünesat›rbafllar›

Ankara'n›n en ifllek bulvarlar›ndan biri olan EskiflehirYolu'nda (‹nönü Bulvar›) Büyükflehir Belediyesi ve Ulaflt›rmaBakanl›¤› taraf›ndan yaklafl›k 13 y›ld›r yürütülen metro inflaatisebebiyle göçük meydana geldi. Göçük nedeniyle yolda oluflançukura düflen bir kifli 15 saat sonra bulunabildi, kald›r›ld›¤› has-tanede hayat›n› kaybetti.

Göçük nedeniyle Eskiflehir Yolu'nun trafi¤e kapat›lmas› iseAnkara'y› felç etti.

Göçü¤ün yol açt›¤› ulafl›m sorunu, Eskiflehir Yolu'nun metroçal›flmalar› nedeniyle 25 Haziran'dan itibaren 3 ay trafi¤ekapat›lmas›na herhangi bir alternatif düflünülmedi¤ini veBüyükflehir Belediyesi'nin haz›rl›ks›z oldu¤unu da gösterdi.

Metro inflaat›nda meydana gelen göçükle ilgili TMMOB ‹nflaatMühendisleri Odas› Ankara fiubesi taraf›ndan yap›lan aç›klamadaEskiflehir Yolu trafi¤e kapat›lmadan ve gerekli yerüstü flantiyegüvenlik tedbirleri al›nmadan yeni çal›flmalara baflland›¤›n› ve

kazan›n meydana geldi¤i ifade edildi.Aç›klamada, 27 Eylül 2002’deki çal›flmalar›na bafllanan metro

hatt›n›n, 2005 y›l›nda Büyükflehir Belediyesi'nin ödene¤i kesmesisonucunda durma noktas›na geldi¤i ve 2005 y›l›nda ise çal›flma-lar›n tümüyle durdu¤u belirtildi. Metro hatt›n›n 2005’ten Ulafl-t›rma, Denizcilik ve Haberleflme Bakanl›¤›'na devredildi¤i 2011’ekadar hiçbir bak›m, kontrol görmedi¤i ve BüyükflehirBelediyesince kaderine terk edildi¤i söylendi.

Ankara’da çöken Gökçek’in ulaşım sistemi

AKP’nin “sağlıkta yıkım”anlamına gelen

piyasalaştırma politikaları, halkınparalarıyla kurulan hastanelerin“sağlık kampusları”nadönüştürülmek üzere yıkılmasıylasürüyor. Sağlık Bakanlığı’nın“kamu-özel ortaklığı”çerçevesinde aldığı karar veyaptığı ihale sonucunda AnkaraEtlik İhtisas Hastanesi yıkılarak,bölgeye Etlik Entegre SağlıkKampusu inşa edilecek. 1997yılında SSK’de biriken paralar ileinşa edilen hastanenin yıkımına 29Haziran’da başlanacak. Hastane,temmuz ayı sonunda Astaldi-Türkerler ortaklığına teslim edile-cek ve hizmetlerini 31 Aralık’tatamamen noktalayacak.

BİR KAMPUSA 11 HASTANEEtlik İhtisas Hastanesi’nin

bulunduğu Kasalar’daki hazinearazisine bedelsiz olarak sahipolan ve kira karşılığı hastaneyapacak olan Astaldi-Türkerlerortaklığı, “kampus dışı ticari alan”tanımlaması çerçevesindeAnkara’nın merkezinde bulunan11 hastanenin arazilerine dahasahip olacak. Ortaklık, has-tanelerin arazilerinden elde ettiğikazancın yanı sıra kampusta sata-cağı hizmetlerden de kâr elde ede-cek.

‘SAĞLIĞIMIZ RANT İÇİN FEDAEDİLİYOR’

Yıllardan bu yana özellikle ortasınıf ve yoksul vatandaşlar için

önemli bir işlevi olan Etlik İhtisasHastanesi’nin yıkımı ile ilgiliolarak Ankara Tabip Odası biraçıklama yaptı. Kamu-özelortaklığının denendiği ülkelerdeortaya büyük tahribatlar çıktığınıhatırlatan hekimler, halkınsağlığının rant için feda edildiğiniaçıkladı. Hekimler, sürgün edile-cek sağlık çalışanlarınınçocuklarının kreşinden okuluna,ulaşımından iş ortamlarına kadarpek çok değişiklikle karşı karşıyakalacağına dikkat çekti. Girdiklerisınavlar sonucunda Etlik İhtisasHastanesi’nde eğitim almayı terciheden asistan hekimlerin demağdur edildiğini belirten TabipOdası, “Her şeyin başı sağlık, amaher şeyden önemlisi Para!” dedi.

SES Ankara Şubesi de Etlikİhtisas Hastanesi’nin mahkemeninsonuçlanması bile beklenmedenyıkılmasına dikkat çekti. “Astaldi-Türkerler gibi şirketler daha fazlakazansın diye sağlık ticarileştirili-yor. Özelleştirilen sağlık sistemi-nin hem hizmet sunan emektar-ları, hem de hizmetten yararlananvatandaşları olarak iki kez mağdurediliyoruz” diyen SES, çalışanlarıniş ve ücret güvencesinin olmaya-cağının, çalışma koşulları ve işsürekliliğinin CEO’ların iki dudağıarasında olacağının altını çizdi.SES, herkesi hastanelerine, işgüvencelerine ve sağlık haklarınasahip çıkmaya davet etti ve 27Haziran günü 12.30’da hastanebahçesinde olmaya çağırdı.

AKP’li İstanbul Fatih Beledi-yesi’nin Fener-Balat ve Ay-

vansaray’da başlatılan kentseldönüşüm projesi mahkeme kara-rıyla iptal edildi. Fener Balat Ay-vansaray Derneği (FEBAY-DER) 2010'da İstanbul 5. İdareMahkemesi’ne projenin iptaliiçin açtığı davayı kazandı.

Kararda, bölgenin SİT alanıiçerisinde olduğu ve projeyle bir-likte kültür mirası niteliğindebulunan tescilli yapılarınyıkılmak istendiği vurgulanarakbunun kamu yararına ve hukukauygun bulunmadığı belirtildi.

2009 yılından bu yana FenerBalat’ta kentsel dönüşüm pro-jesinin uygulanmaması içinmücadele eden bölge halkı kararısevinçle karşıladı. Defalarcayıkım tehditiyle karşı karşıyakalan halk, bölgede kurulanşantiyelere karşı mücadelevermiş; birçok evde su ve elektrik

kesilerek mahalle halkıyıldırılmak istenmişti.

FEBAYDER Basın SözcüsüÇiğdem Şahin, Fener-Balat veAyvansaray'da, Sulukule'nin aksi-ne henüz yıkımlar olmadığı içinbu kararın "geç değil, tam zama-nında" olduğunu ve emsal teşkiledeceğini söyledi. Şahin şöyle ko-nuştu:

"Bu tür davalarda 'yürütmeyidurdurma' kararının ne kadarönemli olduğunu yine gördük.Fener-Balat Ayvansaray davasıbölge halkı yerinden edilmeden,yıkımlar gerçekleşmeden, gerekbölgenin tarihi ve mimari dokusugerekse orada yaşayan insanlaraçısından telafisi mümkün olma-yan mağduriyetler oluşmadan so-nuçlandı. Ve karar tam zamanın-da verildi. O yüzden tarihi bir ka-rar. Yargı tarihi kurtardı. Bu ka-rar 5366 kapsamındaki diğer tari-hi alanlar için de emsal olacak."

Hasta ve işçi ne olacak

Fener-Balat Projesimahkemeden döndü

Page 8: 160'ıncı sayı

EMEK8

YurtiçiKargoborç taşır

Halk›n Sesi

1 5-16 Haziran’ın ruhugüvencesizliği,taşeronlaştırmayı, ağır

çalışma koşullarını, devletgüdümlü sendikaları, grevyasaklarını ve hak gasplarınıdayatan AKP iktidarına karşıdirenen emekçilerde vücutbuldu. 15-16 Haziran’ın 42’nciyılında direnişte olan işçiler“güvenceli iş” talebiyleTaksim’de buluştu.

İşçi sınıfı, devletin emeğeyönelik saldırısına karşıgelişecek sınıf hareketinin ilkciddi çığlığını 15-16 Haziran’da

hayatı durdurarak gösterdi.1970’te sayıları giderek artanişçi direnişlerini ve DİSK’eyönelik işçi akışını engellemekamacıyla Toplu İş Sözleşmesi,Grev ve Lokavt Yasası ileSendikalar Yasası’nda değişikliköngören tasarı onaylanmış, ama15-16 Haziran direnişleridevlete geri adım attırmıştı.

42 yıl sonra direnenler kürsü-lerini Taksim’de kurdu. DevSağlık-İş, Enerji-Sen, Nakliyat-İş, Deri-İş, Hava-İş, Çapaişçileri ve HEY Tekstil işçileri,42 yıl önceki yoldaşları gibi

eylemdeydi. 42 yıl öncesendikalaşmaya yapılansaldırılara yanıt veren işçisınıfının üyeleri bugün degüvenceli iş, insanca yaşam ta-leplerinin önündeki engellerekarşı direnişteydi.

İstiklal Caddesi’nidirenişlerinin coşkularıyladonatan işçiler, Taksim GeziParkı’nda Bandista’nınAvusturya İşçi Marşı ilekarşılandı. Yapılan ortak açıkla-mada direnen işçilerinbirliğinin, AKP faşizmine karşıTürkiye’deki bütün emekçilerin,

ezilenlerin, dışlananlarınmücadele birliğinin müjdecisiolduğu belirtildi. Cumhuriyetgazetesi yazarı Şükran Soner dedirenişlerin, hakları genişlettiği-ni söyledi. Soner, işçi direnişle-rinin birliğinin önemine vurguyapan bir konuşma yaptı.

Direnişçi işçilerin eylemindekürsü de direnenlerindi. İlk ola-rak hava işkolunda grevin ya-saklanması ile direnişe geçensivil havacılık işçileri söz aldı.Direniş sürecinin anlatıldığıkonuşmada THY’nin ulus-lararası hakları ihlal ettiği ifade

edildi. Çapa Hastanesi işçilerimahkeme kararlarının uygulan-mamasına tepki gösterirken,Kampana Deri işçileri de işçilerarasındaki dayanışma ağınıngeliştiğini vurguladı. Hava-İş veDevrimci Sağlık-İş’te örgütlüişçilerin konuşmalarından sonraherhangi bir sendikaya üyeolmayan işçilerin sürdürdüğübir direniş örneği olan HeyTekstil işçileri, işverenBektaşlar Holding’in AKPtarafından doğrudan desteklen-diğini anlattı.

Enerji-Sen üyesi BEDAŞ

işçileri, taşeronlaştırmaya karşıgüvenceli iş mücadelesinin öne-mine değindi. Sendikalı olduk-ları ve ödenmeyen haklarınıistedikleri için işten atıldıklarınıhatırlatan BEDAŞ işçileri adınayapılan konuşmada “Direnenişçinin ekmek kavgası, yeryü-zündeki tüm zaferlerden dahagörkemlidir” denildi. Direnişte-ki Borusan Lojistik işçileri de 5yılda toplam 120 lira zam aldık-larını anlatarak, “Kölelikdüzeninde çalışmaya karşıinsanca çalışma talebini yükselt-meliyiz” dedi.

28 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Dev Sağlık-İş,Enerji-Sen,

Nakliyat-İş, Deri-İş, Hava-İş, Çapa

işçileri ve HEYTekstil işçileri

15-16 Haziran’ın42’nci yılında

Taksim’de direnenlerin

kürsüsünü kurdu

CCEEHHAAiişşççiissiinnee GGüüllggöözzaallttııssıı

Cumhurbaşkanı Abdul-lah Gül'ün 22 Hazi-

ran’da Kayseri'ye yaptığı zi-yaret sırasında haklarını ta-lep eden CEHA işçileri gö-zaltına alındı. Kayseri Orga-nize Sanayi Bölgesi’nde(OSB) 47 gündür direnenBirleşik Metal-İş üyesiCEHA işçileri Hacı Boy-dak’a ait halı fabrikasınınaçılışı için Kayseri OSB’yegelen Gül ile görüşmek iste-di. Gül’ün yanına yaklaştırıl-mayan işçiler, gözaltına alın-dı. OSB Emniyet Müdürlü-ğü’ne götürülen işçiler, ifa-deleri alındıktan sonra ser-best bırakıldı.

TTCCDDDD’’ddeennggrreevv kkıırrııccııiiççiinn ööddüüll

Sendikaların üyelerine e-posta göndermelerini

engelleyen TRT, 18Haziran’da din eğitimi verenözel bir kuruluşun reklamınıtüm çalışanlara gönderdi.Özel bir dil merkezitarafından TRT ReklamTasarım ve Tanıtım DairesiBaşkanlığı’na gönderilenmesajda, yaz okulundaKuran ve peygamberinyaşamı derslerinin de olduğuanımsatıldı. TRT, daha öncekurumda örgütlü sendikala-rın personele posta gönder-mesini “izne bağlamış”,KESK’e bağlı Haber-Sen’eizin vermemişti.

TTRRTT’’ddeennççiifftteessttaannddaarrtt

Birleşik TaşımacılıkSendikası (BTS) İzmir

Şube Başkanı Bülent Çuha-dar, grev kırıcılığı yapan ma-kinistlerin TCDD tarafındanödüllendirildiğini öne sürdü.

TCDD yönetiminin, per-sonel arasında uyguladığıadaletsizliğin iş barışını boz-ma noktasına getirdiğini, iş-yerlerinde çatışma aşaması-na gelindiğini vurgulayanÇuhadar, 23 Mayıs’ta kamuçalışanları grevinde “grev kı-rıcılığı” yapan makinistlerin,TCDD’nin kamplarında“kantinci” olarak görevlen-dirilerek ödüllendirildiğiniaçıkladı.

15-16 Haziran bayrağı direnenlerde

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı19 Hazian gecesi TBMM’de

yasalaştı. Mart, nisan, mayıs aylarındameydana gelen ve çok sayıda işçininöldüğü iş kazaları sonrasında Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikbaşta olmak üzere hemen hemenbütün AKP’lilerin “Yasa çıkacaksorunlar çözülecek” dediği yasa artıkyürürlükte.

‹fiÇ‹N‹N ADI YOKİşçilerin maruz kaldıkları iş

kazalarını en aza indirmeyi hedeflediğiiddia edilen yasanın adında “işçi”kelimesi geçmiyor. Yasanın adı: İşSağlığı ve Güvenliği. İşin sağlıklı vegüvenli bir biçimde yapılması, tanımitibariyle işçinin sağlığı ve güvenliğinikapsamıyor.

28 maddeden oluşan yasanın tümmaddeleri en geç 1 yıl sonra yürürlüğegirmiş olacak. Yasanın yürürlüğegirmesiyle, mevcut 4857 sayılı İşKanunu’ndaki bazı maddeler de yürür-lükten kalkacak.

PATRONLAR 6 AY BOYUNCA HER‹STED‹⁄‹N‹ YAPAB‹LECEK

İşverenlerin genel yükümlülüklerinidüzenleyen 5’inci madde ve iş sağlığıgüvenliği temsilcisi çalışanlarınıbelirleyen 16’ncı madde 6 ay sonrayürürlüğe girecek. İş sağlığı ve güven-liği hizmetlerinin, işyeri hekimi ve işgüvenliği uzmanlarının görev yetki veyükümlülüklerinin, risk ölçümlerinin,acil durum ve yangın durumlarındayapılması gerekenlerin, iş sağlığı vegüvenliği koordinasyonunun ve kurulu-nun, iş sağlığı ve güvenliği yönetmelik-lerinin düzenlendiği maddeler ise biryıl sonra yürürlüğe girecek.

Yasanın yayımlanmasıyla birlikte İşKanunu’ndaki bazı maddeler yürürlük-ten kalktı. Bazı maddeler altı ay,bazıları da bir yıl içinde yürürlüktenkalkacak.

HAYD‹ ÇOCUKLAR A⁄IR ‹fiEYasanın yayımlanmasıyla birlikte

yürürlükten kaldırılan maddelerarasında 4857 sayılı İş Kanunu’nun85’inci maddesi de yer alıyor. 85’incimadde ağır ve tehlikeli işkollarındaçocuk işçi, 16-18 yaş arası genç işçi vekadın işçi çalıştırılmasını düzenliyor.

Yasanın yayımlanmasından bir yılsonra yürürlükten kaldırılacak olan105’inci madde de bu kapsamdakiişçileri çalıştıranlara uygulanan cezaiyaptırımları düzenliyor.

Ağır ve tehlikeli işlerde rapor zorun-luluğu getiren 86’ncı madde ile çocukve genç işçilerin çalışma öncesi raporalma zorunluluğunu düzenleyen 87’ncimadde de yasayla birlikte yürürlüktenkaldırıldı.

DENETLEME, DEVLETTEN‹fiVERENE

Yasanın bir diğer önemli noktası,Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’nın denetleme görevindenarındırılması ve sadece ceza tahsilatınoktasında varlığını koruması.Denetleme yükümlülüğü ise işvereneveriliyor. TMMOB bu durumu,“Bakanlık, iş kazaları üzerinden gelirelde edecek” şeklinde yorumluyor.

SORUMLULUK ‹fiVERENDEN ‹fiGÜVENL‹⁄‹ UZMANINA, ‹fiYER‹HEK‹M‹NE VE ‹fiÇ‹YE

Devleti, denetim görevinden feragatettiren yasa, denetim yükümlülüğünüişverene, sorumluluğu da iş güvenliğiuzmanlarına, işyeri hekimlerine veişçilere yüklüyor. Yasada “ihmal”kavramı kullanılarak, işçinin gördüğüzarar karşısındaki tazminat sorumlu-luğu ve cezai sorumluluk işyeri güven-liği uzmanlarına yüklenecek.

‹ÇER‹DE YASA DIfiARIDA ÖLÜMMeclis’te 15 Haziran günü İş Sağlığı

ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nıngörüşüldüğü sırada meclisin atık sugideri çalışmasını yürüten taşeron fir-maya bağlı çalışan işçi hayatını kaybetti.Dikmen Caddesi Merasim Sokak'tameclisin atık su giderine dair çalışmalarsırasında bir toprak kayması meydana

geldi. Göçük altında kalan işçi NadirKekilli öldü.

YASA, KAZALARI ÖNLEMEYECEKİş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürür-

lüğe girdikten 3 gün sonra, 22 Hazirangünü Eskişehir Oto TamircilerSitesi’nde bir imalathanede meydanagelen patlama sonucu 4 işçi hayatınıkaybetti.

İşçileri kurtarma çalışması sürerkenaynı sanayi sitesinde başka bir iş kazasıdaha meydana geldi. Mermer maki-nesinin kasnağının patlaması sonucubir işçi hayatını kaybetti.

Melik, Ahmet, İsmail ve Umut adlıişçilerin hayatını kaybettiği patlamanınyaşandığı işyerinin kaçak olduğu ortayaçıktı. Belediye kayıtlarında “kapalı”gözüken işyerinin 3 ay önce makineimalatı için kiralandığı ancak kimyasalmadde üretiminin yapıldığı öğrenildi.

Yıllardır Yurtiçi Kargo’nunülke genelindeki birçok

şube müdürü, iş sözleşmeleri fes-hedilerek işten atıldı. İşten atılanmüdürler, 100 bin liraları bulanSGK borçları ve vergi borçlarıylakarşı karşıya kaldı. Yüz binlercelira borç çıkarılan Yurtiçi KargoŞube Müdürleri 25 Haziran günüTaksim’den Galatasaray’a yürü-yerek eylem yaptı. İşten çıkarılanşube müdürlerinin öncülüğündegerçekleştirilen eyleme, YurtiçiKargo’da işten çıkarılan çoksayıda işçi de katıldı. Yürüyüşte“Geleceğimizi çaldılar,yarınlarımıza ipotek koydular”yazılı pankart taşıyan YurtiçiKargo mağdurları, basın açıkla-masında Yurtiçi Kargotarafından kandırıldıklarına veuzun çalışma saatlerine dikkatçektiler.

Yurtiçi Kargo, şube müdürle-rine zorla G3 isimli bir belgeimzalattı. İmzalamayan şubemüdürleri işten çıkarılmaklatehdit edildi. Ticari amaçla yurtiçi kargo taşımacılığı konusundaacentelik yapacaklara verilen G3belgesiyle, Yurtiçi Kargo işvereniüzerindeki sorumluluktan vevergi yükünden kurtulmuş oldu.Verginin borcu da acenteliğizorla kabul eden şube müdürleri-ne kaldı.

Yurtiçi kargo ‘90’lı yıllarınbaşında ağır çalışma koşullarınave uzun mesai saatlerine karşısendikalı olan işçileri iştenatmıştı. İş güvencesinin olma-ması ve günlük 16-17 saatlerevaran çalışma süreleri YurtiçiKargo işçilerini patlamanoktasına getirmişti. TÜMTİS’eüye oldukları için işten atılanişçiler, 1992’nin Şubat ayındadirenişe başlamıştı. Direnişle bir-likte iş hacmi yüzde 10’laradüşen Yurtiçi Kargo, işçileritekrar işe almak zorundakalmıştı.

Muğla’nın Yatağan İlçesi’ndekiMaden-İş üyeleri, 21 Haziran gü-

nü Türkiye Kömür İşletmeleri Kuru-mu’ndaki (TKİ) taşeronlaştırmaya kar-şı müdürlük önünde eylemdeydi.

TKİ Güney Ege Linyitleri İşletmesiMüessesesi Milas Yeniköy Linyitleri İş-letme Müdürlüğü’nde taşeronlaştırmanedeniyle işlerin durma noktasına

gelmesi maden işçilerini hareketegeçirdi.

Maden-İş üyeleri, TKİ’ye bağlı mü-dürlüğün önünde yaptıkları eylemle ta-şeronlaştırmaya isyan etti. Müdürlükönünde yapılan basın açıklamasını Ma-den-İş Yatağan ve Havalisi Şubesi Baş-kanı Süleyman Girgin okudu. Girgin,kadrolu işçilerin emekliye ayrılması veişten atılmasının ardından kömür ve

hafriyat işlerinin ihaleye çıkarıldığını,işletme bütünlüğünün yok olduğunuaktardı. Girgin, emekli olan ya da iştençıkarılan iş makinesi operatörlerininyerine yeni getirilenlerin eğitimsiz ol-ması nedeniyle makinelerin boş kaldı-ğını söyledi. Girgin, sorunun kaynağı-nın AKP hükümetinin özelleştirme vetaşeronlaştırma uygulamaları olduğunuifade ederek açıklamasını bitirdi.

AKP’nin çıkardığı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasıyla, denetleme görevi devlettenişverene, sorumluluk da işgüvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve işçiye yükleniyor

Denetleme görevini devletten iflvereneaktaran, ifl kazalar›ndaki sorumlulu¤u da iflvereninüzerinden atan ‹fl Sa¤l›¤› ve Güvenli¤i Yasas›’ndanilk faydalanan Bakanl›k ve patronlar oldu.

‹stanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler FakültesiSiyasal Vakf› ana sponsorlu¤unda, SA‹SAD (Sa¤l›k,‹fl Güvenli¤i ve Sosyal Güvenlik Araflt›rmalar›

Derne¤i) ve Tiem iflbirli¤i ile düzenlenecek birkongrede ‹fl Sa¤l›¤› ve Güvenli¤i Yasas› hakk›ndamerak edilen sorular konuflulacak. 10 Temmuzgünü WOW ‹stanbul Hotel & Convention Cen-ter’de Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakan› FarukÇelik’in de kat›l›m›yla düzenlenecek Yeni ‹fl Sa¤l›¤›ve Güvenli¤i Kongresi’ne kat›l›m 500 liraya.

Yasayıfırsata

çevirene bak!

Maden-İş taşerona karşı sessiz kalmadı

Devlet sağ patronlar selamet

Page 9: 160'ıncı sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

928 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Çalışma Bakanlığı’nın taşeron işçilerin sorunlarıylailgili çıkarmayı taahhüt ettiği yasal düzenleme öncesikonunun tarafı olarak kabul ettiği ‘taşeron işçi dernekleri’sendikal örgütlenme karşısında bir alternatif olabilir mi?Neredeyse bütünüyle sahipsiz olan inşaat işçilerinin debenzer bir arayış içerisinde olduğunu biliyoruz. Bunun nekadar yaygın bir kanaate dönüşeceğini zamanlagöreceğiz. Ancak emek sömürüsünün giderek katmer-leştiği ülkemizde sendikal örgütlenmenin bununla tersorantılı olarak geliştiğini düşünürsek işçilerin bir şekildekendiliğinden arayışlara yöneleceğini öngörebiliriz.Dernekleşme belki bu çabalardan birisi olarakgörülebilir.

İşçi hakkı mücadelesi denildiğinde tüm dünyada ilkakla gelen örgütlenme biçimi olan sendikalar dururkenbu sürece öncülük edenlerinneden dernekleşmeyi tercih ettik-leri sorusuyla başlayalım.Kuşkusuz burada olası bir işçikalkışmasının önünü kesmek içinsahte-işbirlikçi örgütler yaratmakamacıyla AKP’nin “sivil” uzantısıkonumundaki dernekleşmeçabalarını unutmadan sorularımızısoruyoruz. Bunun iki önemlineden olsa gerek: Korku vegüvensizlik. Sendikal örgütlen-menin patron ve devlet tarafındanhoş görülmediği fikri yavaş yavaşgenç işçi kuşağına yerleşiyor. Birsüre öncesinde tamamen bilgi vetecrübe yoksunu bir kuşak olanbu kitle yaşadığı-duyduğu deney-imlerle sendikalaşmanın “tehlikeli”bir işe atılmak anlamına geldiğini görüyor. Sayılarısadece kamuda 1 milyon civarında olan taşeron-güvencesiz işçilerin sınırlı sendikal deneyimlerle bukorkuyu üzerinden atması çok mümkün görünmüyorolabilir. Diğer taraftan sendikal harekete halen egemenolan geleneksel sendikal tarz ve sarı sendikacılık işçilerinönemli bir kesimi için, haklı olarak, güven telkin etmiyor.Bu nedenle sendika dışında örgütlenme arayışları cazipgeliyor olabilir.

Bu iki faktörün gerçek hayatla ilişkisi çok güçlü olsada yeni “teşvik paketleri”, “istihdam stratejileri” ilegörüldüğü gibi emek sömürüsünün kat be kat arttığı, işkazalarının dünyanın en berbat istatistikleri arasınagirdiği bir ülkede işçi sınıfının önüne dernek gibi birörgütlenmeyi koymak, başta dediğimiz gibi kötü niyetlibir girişim değilse, tam anlamıyla aymazlıktır. Ziradernek dediğimiz örgütlenme üyelerinin veya temsilettiklerinin menfaatlerini sağlar. Bugün işçilerin önünde-ki mesele basit bir menfaat sağlama meselesi değildir.Mesele topyekün emek-sermaye çatışmasının parçasıolarak şekillenmektedir ve bu çatışma ancak bir sınıfmücadelesiyle ezilenlerin lehine çevrilebilir. Dolayısıyladernek gibi, mücadele perspektifi zayıf, durağan,sendikal örgütlenme gibi güçlü tarihsel deneyimlerlebeslenmeyen bir örgütlenme formunun içindeyaşadığımız süreçte işçilerin sorunlarını göğüsleyebilmeimkanı yoktur.

Bunları söyledikten sonra bize şu soru gelebilir. İşçilerkorku ya da güvensizlik nedeniyle sendikalara gelmekistemiyorsa ne yapacağız? Kuşkusuz bu, yukarıda dasöylediğimiz gibi son derece doğru ve gerçek birsorudur. Sendikal örgütlenmeyi yasaların çizdiğiçerçevede ele alan bir anlayışla bu soruya ikna edici biryanıt oluşturabilmek mümkün değildir. Gelenekselmücadele ve örgütlenme anlayışlarına takılıp kalmadanyaratıcı sendikal formlar ortaya çıkartarak işçilerlebuluşmaya çalışan bir sendikal tarzla bu kısır döngününönü açılabilir ancak.

Sağlık alanıyla başlayıp bazı kamu iş kollarındadevam eden taşeron işçi örgütlenmesinin ve tersaneişçilerinin mücadele süreçlerinde görüldüğü gibi yeniişçileşen kesimlere yönelik mücadele pratiklerinin nekadar önemli sonuçları olduğunu gözleme imkanı bul-duk. Bu pratikleri iş kollarını aşan bölgesel örgütlenmedüzeyleriyle ve emekçilerin yeniden üretim alanlarınınmücadele sürecine dahil edildiği pratiklerle zenginleştire-rek yeni bir sınıf mücadelesi dinamiği yaratma sorunsalıaşıldığında yeni dönemin örgütlenme meselesi dehayatın içinden gelen cevapla çözüme kavuşmuş ola-caktır.

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

Net hata ve noksandenilen şeyin ne

olduğunu anlamak içinönce “Ödemeler dengesibilançosu” ne demek onuanlamak gerekir. Ödeme-ler dengesi bilançosunda,bir ekonominin diğerekonomilerle yaptığı tümpara, mal ve hizmetalışverişlerinin kaydıtutulur.

Örneğin ithalatınızihracatınızdan fazlaysa dabu hesap eksi çıkmaz.Zira mutlaka bir yerler-den borç alınmıştır ve ül-keye para girmiştir.Böylece normal olarak buiki taraf hep eşit çıkar.Yani tüm hesaplar doğru,kayıtlı bir şekilde tutula-bilirse ödemeler den-gesinde giren ve çıkankalemler birbirine eşit ola-caktır. Eşit çıkmazsa “Nethata ve noksan kalemi”neaçık olan para yazılır ve

ödemeler dengesi bilanço-su denkleştirilir. Aslındabir tür muhasebe hatalarıvs. nedeniyle bu kalemüretilmiştir. AncakTürkiye’de kayıt dışı,kaynağı belli olmayanpara girişleri olduğu içinbu net hata ve noksankalemi hep büyük oluyor.Bu paralar Türkiye’yenasıl, ne karşılığı gelmiştirbelli değildir. Uyuşturuparasından, politikpazarlıklar karşılığı alınanhibelere, uluslararasırüşvetlere kadar her şeyolabilir ancak basit birmuhasebe hatası/noksanıolamayacak kadar büyük-tür. Türkiye’de AKPdöneminde bu kalem 10milyar doların üstündeseyrederek ülkeekonomisini finanseetmiştir. Bunun nekarşılığı olduğu bilin-memektedir.

Sendika m› dernek mi?

M arksist sosyal bilimciDavid Harvey çeşitlikonferanslar vermek

için Türkiye’ye geldi. İlk önceBilgi Üniversitesi’nde daha sonrada ODTÜ’de konuşan Harveyönemli açıklamalar yaptı. Harvey,Türkiye’nin bugünkü durumununABD, İspanya ve İrlanda’nın 5 yılönceki haline benzediğini veTürkiye’de de önümüzdekidönemde sistemin çıkmaza gire-bileceğini belirtti. Harvey bu ben-zetmeyi kapitalizmin krizlerdençıkış stratejilerinden birisi olaninşaat sektörünün canlandırılmasıçabalarına ve bu çabaların nedenolacağı muhtemel krizlere daya-narak yaptı.

Türkiye’de AKP hükümetidöneminde hızla yükselen konutprojeleri, devasa yapılar, kongremerkezleri, alış-veriş merkezlerive finans kent projeleri inşaat sek-törüne yaslanarak krizden çıkışstratejisinin örnekleri.

Harvey’e göre konut inşasınadayalı bir yapı krizler sistemi olankapitalizmde istikrarı sağlamakiçin kullanılan bir araç. Yeniyapılan kentler ile birlikte insanlarborçlanarak ev ve mülk sahibioluyorlar. Bu sayede hem finanssektörünü besleyen bir birikimoluşturuluyor hem de borçlananinsanlar sistem içinde kalarakadeta sistemin bir parçası oluyor.Borcu olan ev sahibinin grevegitmediğini söyleyen Harvey, buyapının yeni bir yaşam tarzınıoluşturduğunu ve bunun da “Evyap, içini eşyayla doldur” şeklindeolduğunu belirtti. Eşya doldurmakiçin ise tüketici kredileri ve kredikartları devreye giriyor.

KR‹Z TET‹KÇ‹S‹ SEKTÖRHarvey’in dikkat çektiği konut

sektöründeki hızlı büyüme AKPdönemini çok iyi açıklıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK) verilerine göre inşaat sek-töründe büyüme ekonomik büyü-menin olduğu dönemlerde büyü-menin dinamosu olurken ekono-minin yavaşladığı ve küçüldüğü2008-2009 dönemlerinde isedaralmadan daha fazla etkilendi.Bu sonuçlara göre diyebiliriz ki

inşaat sektörü krize diğer sektör-lere göre daha fazla duyarlı veekonomideki büyüklüğüne görekrizi şiddetlendirebiliyor. Ancakinşaat sektörü ekonomide birçoksektörü (200’e yakın) hareketegeçirdiği için ve işsizliğe geçici deolsa çözüm olduğundan dolayıhızlı büyümek isteyen ülkelerin ilk

yöneldikleri sektör oluyor. İnşaat sektörü ile ilgili diğer bir

sıkıntı da sektörün dış borcununçok yüksek olması... Türkiye’definans sektöründen sonra dışborcu en yüksek olan sektörinşaat sektörü. Bu yapı, sektörünkrize çok açık olduğunu gösteri-yor.

AKP döneminde hem müteah-hitlerin hem de ev alanların borç-landığı bir borç saadeti yaşanıyor.Bu borçluluk seviyesini AKPseçim dönemlerinde insanlarıadeta tehdit ederek kullandı.Seçim öncesinde her yerde öneçıkarılan “İstikrar Sürsün, TürkiyeBüyüsün” sloganı, “AKP’ye oyverin yoksa istikrar bozulur, faiz-ler artar ve sizler borçlarınızıödeyemezsiniz” şeklinde birgözdağı için kullanıldı.

BU ‹fi BÖYLE G‹TMEZSonuç olarak David Harvey,

AKP döneminde Türkiye’deyaşanan ekonomik gelişmelerinbugün krizde olan ülkelerin önce-den yaşadıkları geçici, sürdürüle-mez büyüme dönemleriyle aynıolduğunu söylüyor: “Siz o binalarısıra sıra dikersiniz, satamazsınız,ulusal üretime hiçbir katkınızolmaz. Paranızı boşa harcamanınötesinde, üzerine borçlanmayabaşlarsınız. O borcu ödeyecekgelir yaratmazsanız devlet bütçesiallak bullak olur. İrlanda’da daböyle oldu, İspanya’da da,ABD’de de. Beş yıl önceİspanya’nın rakamlarınabaktığımda bunun böyle git-meyeceğini söylemiştim.Türkiye’de işler böyle gitmeye-cek.”

ENG‹N DURAN

Yağmaya yeşil maske

M A R K S ‹ S T ‹ K T ‹ S A T Ç I D A V I D H A R V E Y T Ü R K ‹ Y E ’ D E Y D ‹

‘Kriz inşa ediyorlar’

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 7Haziran 2012’de aldığı karar ile Sevda

Tepesi’nin imara açılması, Türkiye’ye kayıtsız paragirişi tartışmalarını tekrar gündeme getirdi. SuudiArabistan Kralı Abdullah’ın 28 yıl önce TurgutÖzal hükümetinden satın aldığı, İstanbulBoğazı’nı gören Sevda Tepesi’ne konut inşaatı içinimar izni verildi. Bu kararın arkasında yatanlarıÇevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktaraçıkladı. Suudi Kralının 28 yıldır süren o bölgeyiimara açtırma çabaları Türkiye’ye yapılan 10 mil-yar dolar hibe ile sonuçlanmış. Bakan ilk açıkla-masında 10 milyar doların geldiğini belirtmesinerağmen gelen tepkiler üzerine paranıngelmediğini ancak önümüzdeki dönemdegelebileceğini söyleyerek açıklamalarını düzelti.

PARAYI VEREN DÜDÜ⁄Ü ÇALARBakanın “para Türkiye’ye gelmedi” açıklaması

var olan tartışmaları bitirmedi çünkü meseleparanın bugün ya da yarın gelmesi değil. Önemliolan nokta normalde imara açık olmayan bir böl-genin para karşılığına imara açılması. Daha daönemlisi bu durumun son derece normalmiş gibigösterilmeye çalışılması. Tam da AKPicraatlarının tipik bir örneği: “parayı verendüdüğü çalar”

Bu tartışmaların içinde dikkat çeken bir noktada bu kadar fazla paranın Türkiye’ye hangi kayıtaltında girdiği. Ancak ödemeler dengesi bilanço-sunda kaynağı belli olmayan para girişleri diye birbölüm var ve adı “net hata ve noksan.” Bu miktarne kadar fazlaysa o ülkede kayıtdışı paragirişlerinin çok olduğu anlaşılıyor. Bir ülkede bu

bilanço kalemi ne kadar fazlaysa o kadar karapara, o kadar yolsuzluk, o kadar kirli işlerdöndüğü anlaşılıyor.

“ÜZÜMÜNÜ YE, BA⁄INI SORMA”Türkiye’ye kayıt dışı para girişi AKP hükümeti

döneminde özellikle kriz dönemlerinde hayat kur-taran düzeylerdeydi. 2008’den beri süregelendünya ekonomik krizinin ilk dönemleri olan Ekim2008-Mayıs 2009 döneminde Türkiye’ye kaydıbelli olmayan 18 milyar dolar para girişi oldu.

Kriz dönemlerin gelen kaydı belli olmayan pa-raların akıbetinin sorgulanması AKP’de hep ra-hatsızlık yaratıyor. Zira bu paraların ne karşılığıgeldiği önemli. AKP’ye göre ise gelen paranınkaynağını sorgulamak yerine paranın Türkiye’yegelme lütfünü gösterdiği için kaynağını bilmediği-miz paranın gelişinin gururunu yaşamalıyız, birbakıma “üzümünü yiyip, bağını sormamalıyız.”Ancak Suudi Kralının para karşılığı imar izni ko-parmasından anlaşılan, halk için herhangi birüzüm söz konusu değil. Türkiye’ye yıllardır gelengizemli paranın bir kısmının sırrı açıklığa kavuştu.Diğer paraların karşılığında ne verilmişti, neler sa-tılmıştı, bunu şu an kimse bilmiyor.

AKP’nin satılık sevdası

Birleşmiş MilletlerSürdürülebilir Kalkınma

(RIO+20) Konferansı 20-22Haziran 2012 tarihleri arasındaBrezilya’nın Rio de Janeriokentinde düzenlendi. Dünyanınen büyük 20 ekonomisinibuluşturan "İstediğimiz Gelecek"başlıklı toplantı fiyaskoyla sonuç-landı. Son 20 yılda sera gazıemisyonlarının yüzde 40 oranındaartması nedeniyle iklim değişiklik-lerinin hızlanması ve yine son 20yılda dünyada bioçeşitliliğin yüzde30'unun yitirilmiş olmasınarağmen zirveden herhangi birönlem kararı çıkamadı.

Kendi şirketlerinin karlarınıdünyanın ve doğanın karşı karşıyaolduğu tehlikenin önüne çıkaranhükümet tem-silcilerininaldığı teksomut karar"yeşil ekono-mi"nin destek-lenmesi oldu.Bu plana göregelişmişülkeleringeliştireceği“çevre dostu”yeni teknolo-jiler ve ürün-ler yeşilikoruyacak vedünyayı kur-taracak.

YEfi‹L KIYAFETL‹ KAP‹TAL‹ZM Ancak bu karar da önemli

tartışmaları doğurdu. Zira “yeşilekonomi” hiç de masum birkavram değil. Rio+20'ye paralelolarak yine Brezilya’da düzenle-nen ve halk örgütlerinin katıldığı“Sosyal ve Çevresel Adalet içinHalk Zirvesi”nde “Yeşil ekono-mi” yerden yere vuruldu ve ser-maye birikiminin başka birbasamağı olarak ilan edildi.

Asya Pasifik Yerli Genç Ağıadlı kuruluştan MaricelMacalanda Alman DW kanalınayaptığı açıklamada bu “YeşilEkonomi” planlarının odağındainsan değil ekonomibulunduğunu, devletlerin vebüyük işletmelerin çevre kriz-lerinden kâr elde etmeyi plan-

ladığını anlattı. Aynı kanalakonuşan Yerli Çevre Ağı'ndanTom Goldtooth, yeşil ekonomiyi,doğanın özelleştirilmesi olarakgördüğünü su sözlerle anlattı:"Hükümetler ve işletmeler, sözkonusu yeşil ekonomi konseptiyleRio'ya geldi. Ancak kapitalizmçerçevesinde bakacak olursanız bukandırmacadan başka bir şeydeğil. Piyasa odaklı atılımlar,yanlış bir yoldur."

Yeşil ekonomiye yönelikeleştirilerde temel olarak, tarımtekellerinin organik gıdayatırımları yapması, şirketlerindoğa ile dost otomobil reklamları,az enerji harcayan beyaz eşya üre-timinin desteklenmesi, karbonsalınım haklarını gösteren serti-

fikalarınalınıpsatılması gibiönlemlerindoğayı kurtar-mayacağıüzerindeduruldu.Yeşilekonomiyegeçiş söylem-leriyle "yeşilkıyafet giy-dirilmiş olanbaşarısızekonomikmodel"insorgulan-

madığının altı çizildi. Sosyal veçevresel adalet için, 'yeşilekonomi'ye, yaşamın ve doğanınmetalaştırılmasına karşı mücadeleçağrısı yapıldı.

Fikret Başkaya’ya göre de yeşilekonomi, “kriz koşullarındadeğerlenme zorluğu içindekibüyük sermaye tekellerine yüksekkâr ve yağma imkânları sunacak.Yeşil ekonomiyle doğanın temelkapasiteleri birer meta kategori-sine dönüştürülecek. Mesela birkarbon piyasası oluşturularakhava bir metaya dönüştürülecekve bundan böyle havanın da birfiyatı olacak... Aynı şekilde biyolo-jik çeşitliliğin de bir fiyatı olacak.İnsanlığın ortak malı olan nekadar doğal şey varsa, su, toprak,vb. özelleştirilerek bir kâr aracınadönüştürülecek."

Harvey’in aç›klamalar›na bakt›¤›m›z zaman AKPdöneminin çok iyi özetlendi¤ini görüyoruz. Çünkü 2003y›l›nda Türkiye’de 1,7 milyar lira olan kredi kart› borçbakiyesi 2006 y›l›nda 10 milyar, 2010 y›l›nda 20 milyarve 2011 y›l› sonunda 30 milyar liraya yükseldi. Bankac›l›kDüzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerinegöre 2003 y›l›nda 180 milyar lira olan hane halklar› har-

canabilir geliri Eylül 2011’de 530 milyar liraya ç›karkenayn› dönemde hane halklar›n›n finansal borçlar› (Kredikart›, ihtiyaç kredisi, tüketici kredisi vb.) 13 milyarliradan 237 milyar liraya ç›kt›. Yani hane halk›n›n geliriparasal olarak yaklafl›k 2 kat artarken borçluluk seviyesi17 kat artt›. Bu durum halk›n direnme e¤ilimlerinin tör-pülenmesi, teslim al›nmas› için kullan›l›yor.

Rakamlarla borçlandırma...

David Harvey Türkiye’de inşaat sektörünün gelişim seyrininABD ve İspanya’yı krize sokan duruma benzediğini anlattı

AKP’nin 10 milyara Sevda Tepesi’ni peşkeş çekmesi ‘kaynağı belir-siz paraların karşılığında başka ne verildi’ sorusunu gündeme getirdi

NET HATA VE NOKSAN

Green (Yeflil) ekonomi dedikleriGreed (Açgözlü) ekonomi...

Page 10: 160'ıncı sayı

Halkevleri 22. Kongresi gerçekleşti. Kongre’deyapılan tartışmalar gösteriyor ki önümüzdekidönem toplumsal mücadeleyi yenileyecek vegüçlendirecek temel dinamiklerden biri kadınmücadelesi olacak. Halkevleri Genel YönetimKurulu’nda Kadın Sekreterliği ile temsil edilenHalkevci Kadınlar, başta örgütlü oldukları illerolmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında cin-siyetçiliğe, güvencesizliğe ve gericiliğe karşıbütünlüklü bir programı inşa etmek için yolakoyuldu bile…

DAYANIfiMA VE MÜCADELE ‹LEÖZGÜRLEfi‹YORUZ

Halkevleri bulunduğu mahallelerde kadınlariçin gerçek özgürleştirici ve dayanışmacı ilişkilerinkurulması ve yaşanması açısından her zamanönemli bir noktada oldu. Şubelerimizde kadınlar-la kadınlar için gerçekleştirdiğimiz etkinlikler,

toplumsal yaşama birer davetiken, kadınların mücadeleyekatılmasını, kendi hayatındasöz ve karar sahibi olmalarınısağladı.

Kadınlar hak mücadeleleriile yaratıcı, özgürleştiriciözgün pratikler ürettiler. Bunedenle, son dönemdeeylem ve etkinliklerimizekatılan kadın sayısındaki artıştesadüf değil, kadınlarınkendi özgün sorunlarıetrafında Halkevleri'ndeverdiği ortak mücadeleyedayanmaktadır.

Halkevleri’nin yürüttüğü her türlü faaliyetinkadınları özgürleştirici nitelikte gerçekleştirilmesive bunun için uygun kadro donanımının sağlan-ması, önümüzdeki dönemin temel örgütsel atak-ları arasındadır.

Efi‹TL‹K MÜCADELES‹NE GÜÇKAZANDIRACAK B‹R ADIM

Kadınların yarattığı ortak mücadele deneyim-lerinin görünür kılınması, tüm Türkiye çapındaduyurulması ve ortak deneyimlere dönüştürülme-si konusunda Kadın Sekreterliği önemli birolanaktır. Buna bağlı olarak tüm illerde eşgüdümlü bir faaliyetin ortaya çıkartılmasıkonusunda "Bölge ve İl Koordinasyonları" kısaveya uzun vadeli program, amaç ve hedeflerinyaygınlaşmasında tamamlayıcı niteliğekavuşturulmalıdır.

MEYDAN OKUYORUZ!Kadın bedeni üzerinde kurulmaya çalışılan

tahakküm kadınların toplumsal statüsünü anneveya eş olarak garantiye alırken, bizler kendibedenimiz ve yaşamımız hakkında söz ve kararsahibi olduğumuzu ilan ediyoruz. AKP’nin gericive piyasacı politikalarına karşı meydan okuyoruz!

1. Kürtaj yasağı ile cinselliğimiz üzerindekurulan erkek egemen devlet denetimine karşıçıkıyor, başta doğum kontrol olmak üzere, üremehaklarımıza parasız ulaşmak istiyoruz.

2. 4+4+4 ile yaygınlaşacak piyasacı, gerici,cinsiyetçi eğitim sistemine karşı parasız, bilimsel,anadilde, nitelikli, eşitlikçi bir eğitim hakkımücadelesini savunuyoruz.

3. Ulusal İstihdam Stratejisi ile kadınların işgücüne “daha esnek” ve “daha ucuz” dahil ola-bilmesinin koşulları yaratılıyor. Kadınlarıngüvencesizleştirilmesine karşı mücadeleyi yük-seltiyoruz.

AKP’nin, kadın erkek eşitliğine “inanmayan”,kadına yönelik şiddetin artmasına sebep olan,devletin kadın bedeni üzerindeki hakimiyetinipekiştiren kadın düşmanı siyasetine karşıHalkevci kadınlar, düzenli, sistemli bir çalışmayıhayata geçirmeli, militan ve kitlesel direnişlerörgütleyerek mücadelede öncü görevler üstlen-melidir.

KADIN DÜfiMANLI⁄INA KARfiI ORTAKMÜCADELE

Toplumsal yapı içerisinde kadın düşmanlığınınhedefi haline gelen kadınlarla, cinsel yönelim-lerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalan LGBTTbireylerle, işten atılan kadın işçiler ve şiddetin herbiçimine maruz kalan kadınlarla, Kürt kadınlarınıneşitlik ve özgürlük mücadelesinde HalkevciKadınlar dayanışmayı örgütleyecektir.

Bugün kürtaj yasağına karşı bedenleri üzerindesöz söyleme hakkı için mücadele eden kadınlar,tarihe satır arasındaki bir isyan olarak değil, erkekegemen, neoliberal muhafazakar ideolojiye karşıdirenişin bir simgesi olarak yazılacaktır.

Halkevci Kadınlar bir adım öne!

DilflatAktafl

HalkevleriKad›n Sekreteri

10Halk›n Sesi 28 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

KİBELE

AKP kadın kolları sıkıştıH alkevci Kadınlar, kürtaj

tartışmalarında hiçbir şe-kilde sesi çıkmayan AKP

Kadın Kolları’na ziyaretler düzen-ledi. Kadınlar, Başbakan’ın iktidarageldiği günden bu yana kadın düş-manı açıklamaları ve son olarakkürtajı yasaklama girişimi karşısın-da AKP Kadın Kolları’nın bir tavıralıp almayacağını sordu. HalkevciKadınlar,AKP kadın kollarına sun-dukları kürtajla ilgili bir dosyaylaberaber 6 maddelik bir dilekçeyeimza istediler.

Halkevci Kadınlar’ın hazırladık-ları dilekçedeki maddeler şöyle:

� Yasal kürtaj süresi en az 12hafta olmalı ve kadınların ücretsiz,nitelikli kürtaja ulaşımı sağlan-malıdır.

� Yasada yer alan eş izni kalk-malı, kürtaj kadınların tekbaşlarına da karar verebilecekleribir sağlık hizmeti olmalıdır.

� Kadınlar ve erkekler doğumkontrolüne parasız ve nitelikliulaşmalı ve bilgilendirmelidir.

� Kadınlar sezaryen ve kürtajhakkında tarafsız bir şekilde bil-gilendirilmeli, tercih kadınabırakılmalıdır.

� Hastane çalışanları ve doktor-lar cinsiyetçilik üzerine eğitimalmalıdır. Cinsellik eğitimi okullar-da verilmelidir.

� GEBLİZ adı altındayürütülen Gebe Bebek Lohusaİzleme Sistemi bir fişleme sistemiolmaktan çıkarılmalı, kadınlarınbilgileri yalnızca doktorutarafından görülebilmeli vekadınların izni haricinde bilgileribaşka kişilerle paylaşılmamalıdır.

AKP’nin kadın kolları Erdo-ğan’ın kadınlar hakkında yaptığıaçıklamaları genel olarak savuna-mazken, kürtaj yasasının kadınların

lehine bir düzenleme olacağınainandıklarını söylediler.

AKP B‹NASI ‹Ç‹NDE AÇIKLAMAÇanakkale AKP İl binasına

giden kadınlar kimseyibulamadılar. Kadınlar, öncedenhaber vermiş olmalarına rağmenorada olmayan AKP’li kadınların,günlerdir birçok kadının tepkisiniçeken kürtaj yasasından dahaönemli ne işleri olduğunu sordular.AKP binası içinde açıklama yapankadınlar, taleplerini dile getirdiler.

Mersin’de Halkevci Kadınlar 25Haziran Pazartesi günü AKPKadın Kolları’yla görüşmek içinAKP ilçe teşkilatına gitti. Telefonla

geleceklerini bildiren kadınlaraAKP Kadın Kolları Başkanı’nınorada olacağı söylendi. İlçe teşkila-tına giden kadınlara söylenen ismindoğru çıkmadığı anlaşıldı. Kadınla-rı daha sonra AKP Akdeniz İlçeBaşkan yardımcısı Zeliha Kulaksızkarşıladı. Kulaksız, Recep Ak-dağ’ın “tecavüz eden doğursun,devlet bakar” sözlerinekatılmadığını belirtti. Kadınlarıntaleplerini olumlu bulduğunu belir-tirken imza vermekten kaçınanKulaksız, caydırıcılığı arttıracağınısöyleyerek kürtajın paralı olmasıgerektiğini savundu.

Ziyaretlerden en ilginci İzmir’degerçekleşti. İzmir’de Halkevci

Kadınlar 26 Haziran Salı günüBuca ve Konak AKP İlçeBaşkanlığı’na gitti.

AKP Buca İlçe Başkanlığı’ndakendini ilçe sekreteri olaraktanıtan bir kadın, yöneticilerincenazeye katıldıkları gerekçesiyleburada olmadığını söyledi. AKPbinası önünde bir açıklama yapankadınlar şunları söyledi: “Kürtajhakkımızın engellenmesinin gün-demde olduğu bu günlerde AKP'li-lerin yerlerinde bulunmamasının'kürtaj hakkı ile ilgili söyleyecek birsözlerinin olmadığını gösteriyor.Bizim muhatabımız sivil polisler yada sekreter değil, kadın kollarıydıama bu tavırla AKP kadın kolları

Halkevci Kadınların karşısına çıka-cak cesaretlerinin olmadığını gös-termiştir”

‘3 ÇOCUK BAfiBAKANINK‹fi‹SEL F‹KR‹’

AKP Konak İlçe Başkanlığı’ndakadınları önce sivil polisler karşıla-dı. Telefonla ulaşılan AKP Konakİlçe Kadın Kolları Başkanı SevimTozan 40 dakika sonra sivil poliskoruması ile geldi. Tozan, “TayyipErdoğan’ın cinsiyetçi ve kadın düş-manı söylemlerinin göstergeleriolan ‘Üç çocuk doğurun. Kadın-er-kek eşit değildir’ şeklindeki açıkla-malarına katılıyor musunuz?” soru-suna ‘Bu açıklama başbakanın kişi-sel fikridir, katılmıyorum’ diyerekcevap verdi. Tozan daha sonra im-za metnindeki 3 maddenin altınaimza attı. Tozan, kürtaj olma süre-sinin 12 hafta olması, parasız sağ-lanması, eş izninin kaldırılması vesezaryen konusunda kadınların ta-rafsız bir şekilde bilgilendirilmesimaddelerine katılmadı.

Eskişehir’de Halkevci Kadınları,AKP Odunpazarı İlçe KadınKolları Teşkilat Başkanı FadimeAktay karşıladı. Aktay, kürtaj ko-nusunda bilgisinin olmadığını söy-leyerek Odunpazarı İlçe TeşkilatıBaşkan yardımcısı Sekreteri HaticeKozan’ı çağırdı. Kozan, AKP’li ka-dınların kürtaja karşı olduğunu veAKP’li bakanlardan, Başbakan’danayrı düşünemeyeceklerini, açıkla-ma yapamayacaklarını söyledi.

Eskişehir AKP İl Binası’na dagiden kadınlar burada dakonuştukları AKP’li kadınlara kür-taj konusunda kadınlardan yana ta-raf olmaları gerektiğini söylediler.

Halkevci Kadınların ziyaretleriönümüzdeki günlerde diğer illerdede devam edecek.

Meydan okuyankad›nlar bir ad›m öne

Başbakan Erdoğan’ ın “Kürtaj cinayet-tir” açıklamalarından sonra başlayan

kürtaj süresinin 4,8 ay daha sonra 10hafta olacağına ilişkin tartışmalar sonbulmuş görünüyor. Ancak 3 bakan, bilimkurulu raporunu işaret ederek Meclis’esunulması beklenen yasa değişikliğindekürtaj oranlarını düşürmek için sıkı ted-birler alacağını söylüyor.

Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nınbirlikte sürdürdüğü çalışmalar konusundaSağlık Bakanı Recep Akdağ bir açıklamayaparak, bilim kurulu raporunun 25Haziran’daki Bakanlar Kurulutoplantısına getirileceğini duyurmuştu.Rapor Bakanlar Kurulu’na iş yoğunluğugerekçe gösterilerek sunulmadı ancak busırada AKP’li Cevdet Erdöl, sezaryeninyalnızca ‘tıbbi zorunluluk’ hallerindeyapılmasını öngören kanun teklifiniTBMM Başkanlığı’na sundu

SIKI TEDB‹RLER NE?Rapor henüz Bakanlar Kurulu’na

götürülmediği için çalışmaların ne yöndeolduğu net olmasa da kürtaj ile ilgili, birsüre değişikliğine gidilmesi beklenmiyor.Yani mevcut düzenlemede olduğu gibikürtaj hakkı hamileliğin ilk 10 haftasındakullanılabilecek. Yapılan toplantılardakürtaj oranını aşağı çekecek “sıkı tedbir-ler” tartışılıyor. Bu sıkı tedbirlerin neolacağı ise belirsiz.

TEDB‹RLER BEL‹RS‹Z, TALEPLERBELL‹

Kadınların bu belirsiz tedbirlerkarşısında talepleri oldukça açık.Kadınlar mevcut düzenlemelerin korun-masına da AKP’nin hazırlayacağı vebedenleri erkeklerin söz ve kararhakkının olduğu müstakbel düzen-lemelere de itiraz ediyor. Kadınlar kürtaj

yaptırma sınırının en az 12 hafta olmasınıve parasız, nitelikli kürtaja ulaşımınınsağlanmasını talep ediyor. Mevcut yasadayer alan eş izni zorunluğunun kalkmasını,kadın ve erkeklerin doğum kontrolüneparasız olarak ulaşmasını isteyenkadınlar, “Sezaryen ve kürtaj hakkındatarafsız bir şekilde bilgilendirilmeli, tercihkadına bırakılmalıdır” diyor. Kadınlarayrıca hastane çalışanları ve hekimlerincinsiyetçiliğe ilişkin eğitim almasını veGEBLİZ adı altında yürütülen GebeBebek Lohusa İzleme Sistemi’nin birfişleme sistemi olmaktan çıkarılmasını,kadınların bilgilerinin yalnızca doktorutarafından görülebilmesini ve kadınlarınizni haricinde bilgileri başka kişilerlepaylaşılmamasını istiyor.

‘TEBR‹KLER, KIZINIZ HAM‹LE’Kadınların yukarıda söz edilen son

talebi Hürriyet’ten Ayşe Arman’ın HülyaGülbahar ile yaptığı görüşme üzerineyazdığı köşe yazısıyla ortaya çıkan birgerçekle şekillendi. Ortaya çıkan gerçekşuydu ki hamilelik testi yaptıranlarınsonuçları ve iletişim bilgileri bakanlığagönderiliyordu. Bakanlık da bu bilgileriaile hekimlerine ileterek hamileliksürecinin takip edilmesini ve normaldoğum yolunun kullanılmasını talep edi-yordu.

Daha sonra Ali Tezel’in HaberTürk’teyayımlanan yazısıyla durumun uygula-madaki hali de açığa çıktı. Hamilelik tes-tine gidenlerin sosyal güvencesindenyararlandıkları babaları veya kocalarına“Tebrikler hamilelik testiniz pozitif çıktı,en kısa zamanda aile hekimine gidiniz”mesajı geliyor. Kadınlar bu uygulamayakadınların güvenliği sebebiyle karşıçıkıyor. Kadınlar bu uygulamanın beden-leri üzerindeki devlet denetiminipekiştireceğini ifade ediyor.

AKP kürtaj süresi konusunda geri ad›m atm›flolsa da kad›n bedenine yönelik sald›r›lar›na farkl›uygulamalarla devam ediyor. Bu nedenle Baflba-kan›n ortaya att›¤› “Kürtaj cinayettir” laf›ndan berisokaklarda olan kad›nlar›n mücadeleye devam et-mesi önemli görünüyor. Kad›nlar da mücadeleyisürdürüyor.

‹‹ssttaannbbuull’’ddaa kad›nlar 17 May›s’ta Pangalt›’dabiraraya geldi ve Taksim’e yürüyerek, sa¤l›kl› vegüvenli kürtaj haklar›n› istedi. Kürtaj Hakt›r KararKad›nlar›n Platformu’nun düzenledi¤i eyleme yüz-lerce kad›n kat›ld›. Sa¤l›k Bakan›’n›n orta yol bulu-naca¤›na iliflkin aç›klamalar›na da tepki gösterenkad›nlar “Orta yol istemiyoruz, karar kad›nlar›n”dedi. Kad›nlar yapt›klar› aç›klamada Diyanet ‹flle-ri’nden Sa¤l›k Bakan›’na bir dizi erkek devlet söz-cüsünün fetva vermeye bafllad›¤› söylendi.

AAnnkkaarraa Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesiönünde biraraya gelen bine yak›n kad›n, "Yasalkürtaj de¤il, yasak kürtaj öldürür" diyerek KolejKavfla¤›'na yürüdü. Eylemde "Kürtaj oranlar›n›ndüflürülmesinin önündeki en temel engel Baflba-kan'›n iddia etti¤i gibi, kürtaj›n yasal olmas› de¤il,ataerkil de¤erlerdir” dendi.

‹‹zzmmiirr’’ddee de Kürtaj Hakt›r, Karar Kad›nlar›n Plat-formu’nun ça¤r›s›yla Cumhuriyet Meydan›’ndatoplanan kad›nlar, bedenleri üzerindeki karar hak-k›n›n kendilerinde oldu¤unu vurgulad› ve hükü-metin “Bilim Kurulu” olufltururken Tabip Odas› vedi¤er hekim kurulufllar›n›n görüfllerini dikkate al-mamas›n› elefltirdi. Aç›klamada kad›nlar, “Bedeni-mizle ilgili olan bu karar›n bize ait olup baban›nve kocan›n iznine tabi olmamas›n› talep ediyoruz”dedi.

Yedi yıldır barınma hakkınasahip çıkan, yıkım

saldırılarına karşı barikatın enönünde yer alan, “limonlu eylem-ler” ile öne çıkan kadınlar, müca-delelerini Kadınevi ile taçlandır-dı. Barınma Hakkı Kadınevi, ka-dın dayanışmasını ve mücadelesi-ni büyütmek amacıyla 16 Hazirangünü Dikmen Vadisi’nde açıldı.Kadınlar, Kadınevi’ni Halkın Se-si’ne anlattı.

Melih Gökçek ile görüşmesürecinde Cumhurbaşkanlığı,

Başbakanlık, TBMM veBüyükşehir Belediyesi önündeyaptıkları “limon eylemleri”nihatırlatarak sözlerine başlayankadınlar, bu zaman zarfında dahasık bir araya geldiklerini ve dahaçok fikir ürettiklerini aktardı.Sosyal yaşamlarını örgütleyebile-cekleri bir yer ihtiyacından sözeden kadınlar, Kadınevi’ni detıpkı Barınma Hakkı Bürosu gibielbirliği ile kurduklarını belirtti-ler.

Vadili kadınlar, Barınma

Hakkı Kadınevi’nin önümüzdekidönem planlarını ise şu sözlerleanlattılar: “Barınma Hakkı Büro-su ile beraber hareket ederek da-yanışmamızı güçlendireceğiz. Ka-dınlar olarak psikolojik sorunları-mızı, sağlık, eğitim ve sosyal ya-şamdaki sorunlarımızı paylaşıptartışacağız, birlikte çözüm araya-cağız. İhtiyacı olan arkadaşlarımıziçin okuma yazma kurslarıyapacağız. Ev içinden çıkıp ortakbir hayata geçişte artık BarınmaHakkı Kadınevi’ndeyiz.”

Halkevci Kadınlar, AKP kadın kollarına ziyaretler düzenleyerek Erdoğan’ınkadın karşıtı açıklamalarına tavır almalarını ve kürtaj hakkının geliştirilme-si talebinin de olduğu 6 maddelik bir dilekçeye imza atmalarını istiyor

Ortayol yok, kürtaj haktır

Barınma Hakkı Kadınevi açıldı

Karar kadınların‘Kürtaj cinayettir’ açıklamalarından sonra kadınların tep-kisiyle karşılaşan AKP, süre konusunda geri adım atıyorama kadın bedeni üzerinde devlet denetimini daha ağırşartlarla sürdürecek uygulamalarıyla yola devam ediyor

FatmaŞahin’inmaskesidüştü

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, 15 Haziran gü-nü İstanbul’daki Koç Üniversitesi Yerleşkesi’nde katıldığı bir

sempozyumda Halkevci Kadınlar tarafından protesto edildi.“Kürtaj haktır” diyen Halkevci Kadınlara Şahin’in yanıtı “Alınbunları” oldu. Bakanın korumaları Halkevci Kadınlara saldırdı.Kadınlara yönelik saldırı karşısında salondaki akademisyenlertepki gösterdi ve salonu terk etti. Daha sonra okula gelen jandar-manın, kadınları gözaltına alma çabasına da toplu çıkış yapılarakizin verilmedi.

Page 11: 160'ıncı sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1128 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Yunanistan’da 6 Mayıs’taki seçimlerde bir hükümet kuru-lamamasının ardından yapılan 17 Haziran’daki seçimlersonucunda neoliberal program (momerandum) yanlısı birhükümet kuruldu. Ancak diğer yandan Yunanistan radikalsolunun seçimler düzeyindeki en büyük başarısı yaşandı.1958’de, İç Savaş’ın yenilgisinin ardından EDA isimli bir solcephe, ulusal kurtuluş cephesinin kalıntılarının yeniden yü-

zeye çıkmaya başladığı dönemde yüzde 25 civarında oyalmıştı. Peki bugün yüzde 27 oy alan Syriza (Radikal SolKoalisyon) yükselişini neye borçlu? Faşistlerin yükselişineye işaret? Sosyalizm için parlamentoculuk dışında bir yolvar mı? Yunanistan konusundaki çalışmalarından tanıdığı-mız Foti Benlisoy ile Sendika.Org’un yaptığı söyleşinin kı-saltılmış halini yayımlıyoruz.

Korku iktidarda,

umut sokakta

Yunanistan’ın 17 Haziran seçimi, çokmuzafferli bir denklem ortaya koydu. Busürecin galibi kimdir aslında?

Bir iki gündür baktığım yazılarda sürekliolarak “Bu bir Pirus zaferi” tabirikullanılıyor. Malum Pirus kralı, Romalılarkarşısında zafer kazanıyor. O zaferi tebriketmek isteyen bir komutan geliyor yanına.Kral da diyor ki “Böyle bir zafer dahakazanırsak Romalılar işimizi bitirecek.”Aslında Yeni Demokrasi (YD) ve yapısaluyum programı taraftarı partiler için gerçek-ten bir Pirus zaferi söz konusu. YD muazzambir korku seferberliği, bir “kara propaganda”kampanyası yürüttü. İşte “Syriza gelirsebankalardaki hesaplar dondurulacak.Sermaye kaçışı yaşanacak, YunanistanAB’den atılacak ve bir üçüncü dünya ülkesiolacak” gibi… Yunan sağını küçümsüyoruz.Neticede bir iç savaştan çıkmış, aslında mili-tan bir sağdan bahsediyoruz. Şimdi krizbağlamında Yunan siyasal merkezi çökerkensağın bütün bu kiri pası o naftalinli dolaplar-dan çıkıyor. Bunları bir seferliğine YD lideriSamaras toplamayı başardı.

Dolayısıyla böyle bir galibiyet elde ettiama Yunan siyasi merkezi çözülmüş durum-da. Memorandum taraftarı, yani neoliberalyapısal uyum programını yürütme arzusunda-ki partilerin geleneksel toplumsal tabanındabir erime hali var. Keza, geçen seçimlerinaçığa çıkardığı önemli bir sosyal dinamik buseçimlerde de teyit oldu. O da siyasal alandasöz konusu olan kitlesel ölçekte radikal soladoğru kayış. Zaten seçimin asıl galibisayılması gereken de yüzde 27 oy alan Syriza.

Tabii Syriza’nın da kendi içinde zaafları veçelişkileri var ama bir Atina, Pire veyaSelanik haritasını aldığımızda neredeysesınıfsal bir bölünmeyi görürsünüz. Zenginmahallelerde kitlesel olarak YD’ye oy veril-miş. Yoksul ya da alt orta sınıf mahal-lelerinde ise Syriza neredeyse tek parti konu-munda. Açıkça emekçi mahallelerde bir sınıfoyu verme durumunun oluştuğunu görüyo-ruz. Oyun sadece niceliksel ölçümüne değil,niteliksel verilerle baktığımızda sol açısındanciddi bir durum söz konusu. BunaYunanistan Komünist Partisi’nin (KKE)oyunu katarsak, cılız da olsa bazı küçükoluşumların, örneğin diğer bir sol ittifak olanAntarsya’nın oyunu katarsak çok ciddi biryekûn tutuyor. Bu anlamda seçimin en büyükgalibi soldur.

Merkezin çözülmesi tabii ki önemli amaTürkiye’de krizin ardından AKP çıktı. PekiYunanistan’ın sihri ne de sandıktan sol çıktı?

Türkiye’den farklılaştıran, yani bu siyasaltemsil krizini organik krize döndüren şey,toplumsal muhalefetin canlılığıydı. Daha krizbaşlamadan, Yunanistan’a sirayet etmedenönce, 2008 Aralık’ında çok muazzam birgençlik ayaklanması yaşandı. Üniversiteleriözelleştirecek bir anayasa değişikliğini geriyeteptirebilmişti öğrenci muhalefeti.Kazanımları olan, kendisine bir güveni olan,sorunlarına rağmen müdahil olabilen, etkinbir fail olarak ortaya çıkabilen bağımsız birsiyasal aktör olarak bir sol vardı zaten.

Ama Yunanistan’ı özgün kılan şöyle birşey de var: Toplumsal muhalefet ve direnişiki yıl içerisinde farklı evrelerden geçti ve herevrede bir tür hayal kırıklığı yaşandı aslında.İlk evre genel grevlerin çok yoğun olduğu,ana akım sendikaların mücadele yöntem-lerinin daha baskın olduğu, onların inisiyatifi-nin önemli olduğu bir evreydi. Birkaç genelgrevden sonra bu işin çok fazla böyle gide-meyeceği anlaşıldı. Sonra meydan işgallerigeldi. Bu sendikal hareketin ve solun kap-sama alanını aşan bir hareketti. Sonra bubitti, bunun akabinde sendikal hareketinbiraz daha radikal taban inisiyatifleriyle bumeydan hareketlerinden doğmuş birtakımmahalle inisiyatiflerinin buluşmasının getir-diği yerel, küçük ölçekli, çok yaratıcı, birçokalanda pıtrak gibi bitebilen direnişler dönemigeldi. Kitle mücadelelerinin daha doğrudan,daha militan hale geldiği bir dönem yani.Dolayısıyla hareket farklı evrelerden geçerekdönüşüyor; belki kısmi bir yenilgiye uğruyor

ancak kendini hızla ve yenibir temelde toparlayabili-yor. En azından şimdiyekadar süreç böyle işledi.

Örneğin bir hastaneişgali, bir de elektrikişçilerinin vergi toplamayıreddetmesi vardı…

Evet hastane işgali,elektrikçilerin faturasınıödeyemeyenlerin elektrik-lerini kesmeyi reddet-meleri, 200 günü aşan demir-çelik işçilerigrevi, işçilerin kendilerinin el koyupyayımladığı gazeteler, mahalle komiteleri,çiftçiler arasında gelişen kooperatifleşmehareketi, ekstra vergileri ödememe yönündehareketler, sosyal mutfak gibi dayanışmaformlarının yaygınlaşması vs. Bu tiptedirenişin daha yerlileştiği bir süreçten geçildi.Dolayısıyla hayal kırıklıkları, büyük gösteri-ler, mitingler, iki günlük genel grev, onunarkasından geri çekilen bir hareket vardı.Tam bitti bitecek, bu hayal kırıklığınınaltından kalkılamaz dediğimiz noktada birüst hamleye evrildiğini gördük hareketin. Buçok önemli. Çünkü kitleler nezdinde henüz“yenilgiye uğradık, bitti bu iş” gibi bir haletiruhiye hakim değil. Bilakis, bu seçimlerdeSyriza’nın artan oy oranı ve seçimsel düzeydegörünürlüğünün artması kitlelerde belirli birözgüven de yaratmış oldu.

Syriza Türkiye’de sol içi tartışmalara dakonu oluyor. Parlamentarizm tehlikesi

tartışılıyor, Syriza’nın yeni birsosyal demokrasi olduğunadair eleştiriler var ancakdiğer yandan egemenlerinöcü gibi korktuğu bir Syrizavar. Bu yaklaşımları nasıldeğerlendirebiliriz?

Ben yaşadığımız kapita-list kriz koşullarında biryeni sosyal demokrasininoluşmasının mümkün

olduğuna inanmıyorum.Yeni bir sınıfsal uzlaşmaya

zemin teşkil edecek bir siyasal oluşumunoluşması bugünkü sınıfsal-sosyal güç den-geleri düşünüldüğünde öyle kolay bir şeydeğil. Bilakis sermayenin çok daha saldırganolduğu bir dönemdeyiz.

Şöyle bir şey var tabii ki: Syriza bir koalis-yon. Bu koalisyon içerisinde en önemli güçSynaspismos adlı parti. Synaspismos dakökeni itibarıyla Avrokomünistdiyebileceğimiz eğilimin devamcısı. AslındaAvrokomünizmi tarif eden iki ana noktaciddi bir sıkışmaya neden oluyor denebilir.Bir tanesi “Avro” kısmıyla, yani AvrupaBirliği (AB) kısmıyla ilgili. SynaspismosYunan solunun en AB’ci kanadıydı.Dolayısıyla bununla ilgili bir problem var.Çünkü sermaye ile çatışan bir yönelimegirdiğiniz zaman, AB’den çıkışı, en azındanEuro’dan çıkışı göze alabiliyor olmanız lazım.İkinci sıkışma da tabii ki bu parlamentarizmmeselesi. Gerçi bunun tek “kurbanı” sadeceSynaspismos değil. KKE de adını koymasa daesas strateji olarak seçimler ve seçimlerde oy

biriktirmeyi hedefleyen bir parti. Ancak,sosyalizme parlamenter bir stratejiçerçevesinde geçiş Avrokomünizmin önemlibaşlıklarındandı ve bu perspektifSynaspismos içerisinde hâlâ köklü.

Synaspismos’un, yani Syriza’nın en büyüköbeğinin böyle zaafları, kısıtları olmakla bir-likte, konjonktürü atlayarak, sadeceSyriza’nın programatik beyannamelerinebakan “söylemsel” bir yaklaşımın çok doğruolmadığını düşünüyorum. Yani bağlamıunutuyoruz. O bağlamın içerisinde, iki yılsüresince emekçi sınıflarda yüzde 40’laravaran gelir düşüşüne yol açan ciddi bir kriz,bunun tetiklediği çok ciddi direnişler,Syriza’nın bu direnişlerde oynadığı çok etkinrol göz ardı edilemez. Bu koalisyonuniçerisinde Troçkisti, Maoisti, bir dizi devrimciakım var. Böyle bir geniş çevrenin direnişleriçerisinde oynadığı bir rol var. Bunu atla-yarak sadece birtakım programatikdeğerlendirmelere, bu partinin sosyal-sınıfsalişlev ve anlamını görmeyen bir analizinkolaycı ve yanlış çıkarımlara varacağınıdüşünüyorum. Aslında Syriza tam tersine,Yunanistan’da sosyal demokrasinin ortadankalkması üzerine yükselen bir siyasal oluşum.Solun soluna doğru bir bilinç sıçramasındanbahsediyoruz. Kimileri Syriza’yı beğenmeye-bilir ancak Avrupa sermayesinin 17 Haziranseçimlerinin arifesinde ödünü kopartan dabu siyasal oluşumdan başkası değildi. (...)Aslında Syriza’nın programatik tezleri daharadikaldi. Son seçim sürecinde birazbulanıklaştı. Bu da onların ciddi bir hatası.

Syriza savunmaya geçti diyebilir miyiz?Aynen, savunmaya geçtiler ve savunmaya

geçtiğin zaman kendini YD’den veyaPASOK’tan farklılaştırman daha güç halegeliyor. Syriza’nın daha özgün önermeleri,doğrudan doğruya finans sektörünün kamu-laştırılmasını gündeme getirebilecek önerileribiraz geriye alındı. Bu “savunmaya geçme”hali aslına bakarsa Syriza’ya oy kaybettirenbir faktör oldu. Çünkü böylece seçimdeyürüyen tartışmaların eksenini belirleyen soldeğil memorandumcu partiler oldu.Toplarlarsam, Syriza bırakın bir sosyaldemokrat parti olmayı, Fransa’daki SolCephe, Almanya’daki Die Linke (Sol Parti)bile değil. Bunlardan çok daha radikal birparti. Radikal olmasının iki nedeni var.Birincisi, koalisyonun genişliği, yani meclisdışı solun unsurlarını tutması, bunlarınönemli bir bölümünün gerçekten radikal,devrimci unsurlar olması. Bunların önemlibir basıncı, etkisi söz konusu. Ancak dahaönemli faktörse konjonktür, yani krizin birorganik krize dönüşerek sermayenin gelenek-sel temsil sistemini büyük ölçüde berhavaetmiş olması. Bu bağlamda da solun solunadoğru hızlı ve kitlesel bir siyasal kaymanınyaşanmakta oluşu. Aslında Yunanistan’daSyriza’yı sola çeken kitle mücadelelerininradikalliği. (...) Muhtemelen farkındalar;Syriza’ya güç veren, Syriza’yı Syriza yapansokak muhalefetinin canlılığı. Eğer dahakurumsal, mutedil, “sorumlu” bir siyasalpartner olmaya giderse Syriza gerçekten hızlaitibarsızlaşacak, işlevini yitirecektir.

yriza’nın yükselişinde, iki yıl süresin-ce krizin tetiklediği ciddi direnişler veSyriza’nın bu direnişlerde oynadığıçok etkin rol göz ardı edilemez

yriza Yunanistan’da sosyal demokra-sinin ortadan kalkması üzerine yük-selen bir siyasal oluşum. Solun solu-na doğru bir bilinç sıçraması varS

Syriza kurumsal,mutedil, “sorumlu”bir siyasal partner

olmaya giderse hızlaitibarsızlaşacak,

işlevini yitirecektir

G R E V L E R D E N M E Y D A N L A R A , M E Y D A N L A R D A N M A H A L L E L E R E

Syriza’yı Syriza yapan sokaktır

ParlamentocuKomünist Parti

KKE açısından süreci nasıl değerlendirebiliriz? Yunanistan Komünist Partisi (KKE) çok

ciddi bir örgütsel kriz içerisinde. Çünkü tari-hinde ilk defa solun hegemonik aktörü olmakonumunu yitirdi. KKE’nin şöyle bir sorunuoldu: Birincisi sekter tavrı. Sürekli olaraktoplumsal direniş ve mücadelelerle birleşmenoktalarını değil, ayrım noktalarını öne çıkar-tan bir çizgi izliyor. Dolayısıyla da giderekyalnızlaşıyor. İkinci sorun, Syriza’yı parlamen-tarizmle eleştiriyoruz ya, aslında KKE’nin debundan pek bir farkı yok. KKE, bu güç den-geleri içerisinde bir radikal dönüşümünyaşanamayacağına inanıyor. Kitlelerinradikalleşen siyasal bilinci ve mücadelesiyledevrimci dönüşüm ufku arasında köprülerkurmaya dönük somut devrimci bir stratejiortaya koymuyor. Geniş emekçi kitleleri bi-linç ve pratik düzeyinde burjuva nizamındankoparacak talepler formüle etmeye,mücadeleler açmaya yönelmiyor. Birtakımprotesto gösterileri düzenliyor. Bunlar enolaysız protesto gösterileri oluyor. Dolayısıylabütün radikal görüntüsüne rağmen sistemlekafa kafaya gelecek bir siyasal strateji açığaçıkarmıyor.

Faşizme karşıbirleşik cephe

Biraz da seçimin diğer “muzaffer” partisifaşist Altın Şafak’tan bahsedebilir miyiz?

İlk seçimin ardından ikinci seçimde deyüzde 7 oy aldılar ve bu da toplumsalkarşılıklarında bir kökleşme olduğunu gös-teriyor. Altın Şafak aynı zamanda paramilitergüçleri olan bir örgüt. Başkanı, “Führer”i,sürekli olarak “biz mücadelemizi sokaktavereceğiz” diyor. Göçmenlere yöneliksaldırıları çok yoğunlaşmış durumda. Solasaldırıyor. Altın Şafak’ın önemli bir oyu polis-ten geliyor. 6 Mayıs’tan sonra araştırmalar,polisin yüzde 45-50 civarının oyunun AltınŞafak’a gittiğini gösteriyor. PASOK döne-minde polis içerisinde ciddi biçimde örgütlen-mişler.

Samaras-PASOK hükümeti saldırgan biriktisadi-sosyal programı uygulamaya yönelinceister istemez faşist çeteleri daha fazla devreyesokmaya başlayacak. Yunanistan’da faşistsaldırganlığa karşı solun bir birleşik cepheoluşturması mutlaka gerekiyor; hiçbir yerdedeğilse bu alanda… Syriza da KKE de birazküçümsüyor bunu.

Yunanistan’dan Türkiye’ye ne gibi derslerçıkarabiliriz?

Neoliberal dönemde her hegemonyasanıldığından çok daha kırılgandır. Bukırılganlığa, çatlakların oluşumuna nasılmüdahale edebiliriz noktasında Yunanistanbazı dersler verebilir aslında. Bir tanesi şubence: solun Türkiye’de temel görevi az öncebahsettiğim alt sınıfların bu kırılmış kolektifözgüvenini tamir etmek. Kitlelerin, altsınıfların kendi kaderlerine sahip çıkma, elkoyma enerjileri akamete uğramış durumda.Bu enerjiyi kışkırtacak direnişler lazım. Budirenişlerin, hele hele kısmi de olsakazanımlarla sonuçlanan direnişlerin yakın bir

geleceğe önemli miraslar bırakacağınıdüşünüyorum. Dolayısıyla önümüzdekidönemde sol ne yapmalı sorusuna yanıtararken, bugünkü koşullardan hareket ederek,kısa yollu, solun makûs talihine kestirmedendeva olacak pragmatist çözümler aramaktanziyade bir dizi direnişi kışkırtmak, büyütmekve buralardan özgüven arttırıcı örneklerçıkartmak gerekiyor. Çünkü ayaklarımızıburaya basacağız. Yunan direnişinin bastığıyer Syriza’nın şu kadar oyu, KKE’nin bukadar oyu olmadı. Bastığı yer bir öncekidirenişlerin yarattığı olumlu örneklerdi, oolumlu örneklerin yarattığı kolektif eylem veörgütlenmeye dair özgüvendi.

Bize de özgüven arttırıcı direnişler gerek

S

Page 12: 160'ıncı sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1228 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

F Tipi Hapishane uygulamasına karşı direnen mah-pusların katledildiği 19 Aralık 2000 tarihi, devletinceza infaz rejimindeki dönüşümün kilometretaşlarından. 19 Aralık’tan 3 gün sonra çıkarılan“Rahşan Affı”yla mahpus sayısı 70 binden 40 binedüşürüldü. Affı takiben çok sayıda yeni hapishaneinşa edildi ama AKP faşizmi hapishaneleri son 5

yılda tıka basa doldurdu. AKP, “Yeni Yargı Paketiyolda” dese de hapishaneler tıklım tıklım, binlercemahpus koridorlarda yerlerde hatta tuvaletlerdeyatıyor. Yazın ortasında havasız koğuşlarda klimayok, yeterli su yok, banyo yok. Sağlıksız koşullarnedeniyle yüzlerce mahpus hastalanıyor, ringaraçları işkencehaneye dönüşüyor, yanıyor

Devletin

ensaf hali

hapishane

“Devlet kendini hapishanelerde

gizleme gereği duymaz, hapis-

haneler devletin ve devlet reji-

minin tüm çıplaklığıyla

görüldüğü mekanlardır.”

Michel Foucault’un dediği gibi,

Urfa’daki hapishane yangınıyla

AKP iktidarı tüm çıplaklığıyla

ortaya çıktı.

Ş anlıurfa E Tipi Kapalı veAçık Ceza İnfaz Kurumu’nda17 Haziran günü çıkan

yangında 13 mahpus hayatını kay-betti, çok sayıda mahpus da yara-landı. AKP medyası tarafından“Vantilatör kavgası” olarakyansıtılan olayın ardından“yangınların” hapishane koşullarınaisyan olduğu ortaya çıktı. İsyan, 18Haziran günü Urfa’daki aynı hapis-hanenin çocuk koğuşunda, AdanaKürkçüler, Osmaniye T Tipi veAntep hapishanelerinin çoçukkoğuşları ile Ceyhan F Tipi hapis-hanesinde patlak verdi.

Adli mahpusların kaldığı koğuştaçıkan yangında Şükrü Uldes, FuatYıldız, Sinan Özalp, Mehmet Satış,Süphi Köksal, Yunus Eskili,Mehmet Emin Gerçek, HüseyinKıskaç, Mehmet Kemal Kılıç,Taner Şimşek, Bakır Tek, MehmetAslantay ve İbrahim Halil Kayahayatını kaybetti.

Urfa’da başlayan ve birçokhapishaneye sıçrayan yangınlarınnedeni, mahpusların hapishanekoşullarına isyanıydı.

Urfa’daki yangının ardındanhapishanede inceleme yapan insanhakları örgütleri, TBMM İnsanHakları Komisyonu üyesi mil-letvekilleri, bağımsız milletvekillerive BDP’li milletvekilleri mahpuslarıisyan ettirecek koşulları açığaçıkardı.

13 mahpusun öldüğü hapis-hanenede 1057 mahpus kalıyor.Oysa hapishanenin kapasitesi 2010yılına kadar 264 kişiydi. 2010 yılındakapasite 350 kişiye çıkarıldı.Urfa’daki hapishanede yangınınçıktığı 6 kişi kapasiteli koğuşta 18kişi vardı. Mahpus başına bir met-rekareden az bir alanın düştüğü ha-pishanede 40 derecenin üzerine çı-kan yaz günlerinde mahpusların de-falarca klima talebinde bulunduğuöğrenildi. Urfa’daki hapishanedetutuklu bulunan Urfa BDP Millet-vekili İbrahim Ayhan’ın verdiği bil-gilere göre mahpuslar defalarca kli-

ma talebinde bulundu. Hapishaneyönetimi klima talebini karşılamakyerine var olan pervaneleri de söktüve pervaneler söküldükten sonra is-yan başladı.

Hapishanede inceleme yapanCHP Genel Başkan YardımcısıSezgin Tanrıkulu da hapishanedekihavalandırma koşullarıyla ilgilişikayetlerin Adalet Bakanlığı’na,Ceza ve Tevkif Evleri GenelMüdürlüğü’ne ve Şanlıurfa E TipiCezaevi Müdürlüğü’ne iletilmesinerağmen hiçbir adım atılmadığınısöyledi.

MAHPUSA KL‹MA YOK,BAKANA ÇOK

Devletin ceza infaz politikasının19 Aralık 2000’deki katliamdansonra değişmediği, yangın ve müda-hale süreçlerinde bir kez dahaortaya çıktı. Yangın sonrasında 7adet klimanın bulunduğu bir salon-da basına açıklama yapan AdaletBakanı Sadullah Ergin “İhmalvarsa üzerine gidilecektir” dese deUrfa’da yaşananlar “ihmal”in sis-tematik bir işkence unsurunadönüştürüldüğünü ortaya koyuyor.

‘‹HMAL’ DE⁄‹L CEZA ‹NFAZPOL‹T‹KASI

Havalandırma isteyen mahpus-ların pervanelerinin “ceza”amacıyla sökülmesiyle başlayan“ihmaller” yangın sürecinde dedevam ettirildi. Yangın alarmıolmayan hapishanede yangının,tespit edildikten bir saat sonraitfaiyeye haber verildiği öğrenildi.Yangın sonrasındaki kurtarmaçalışmaları, mahpusların can güven-liğinden çok mahpusların kaçma-masına özen gösterildiğini ortayakoydu. Yanmış halde kurtarılan

mahpuslar, hastaneye götürülürkendahi sedyelere kelepçelendi.

Bunun nedenlerinden biri deCeza Muhakemeleri UsülleriKanunu (CMUK) 6. Madde’nin abendinde açıkça belirtilmiş:“Hükümlüler ceza infazkurumlarında güvenli bir biçimdeve kaçmalarını önleyecek tedbirleralınarak düzen, güvenlik ve disiplinçerçevesinde tutulurlar.”CMUK’un 6. Maddesi’nin a bendiharfiyen uygulanırken, b bendininikinci fıkrasını uygulanmıyor:“Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorun-lu kıldığı hürriyetten yoksunluk,insan onuruna saygınınkorunmasını sağlayan maddî vemanevî koşullar altında çektirilir.”CMUK, 17 Haziran 2004’te AKPtarafından değiştirilmişti. AKP ikti-darının, “Reform”, “DGM’lerikaldırdık” diye duyurduğu CMUKdeğişikliğinde mahpusların kaçma-masını can güvenliğinden önceliklikılan maddeler değiştirilmemişti.

‘M‹SAF‹R EV‹’ ‹MAJI YERLE B‹R Hapishanelerdeki doluluğa dair

Bakan Ergin’in ilk aklına gelençözüm yeni hapishaneler inşa et-mek oldu ve “Çalışmalar hızlandırı-lacaktır” dedi.

Oysa, Bakan Ergin 11 Mayıs gü-nü Silivri Ceza İnfaz KurumlarıKampüsü’nü köşe yazarları OralÇalışlar, Ergun Babahan, AhmetHakan, Ruşen Çakır, Nagehan Al-çı, Bülent Korucu, Emre Aköz, Ut-ku Çakırözer, Aslı Aydıntaşbaş,Tuncer Köseoğlu ve Rahim Er ilebirlikte gezmişti. Hapishanelerdeher türlü olanağın olduğu izlenimivermeye çalışılmıştı.

MAHPUS YAKINLARINA POL‹SSALDIRISI

Urfa’daki yangında devlet, ilk işolarak mahpusların can güvenliğinikorumak için değil, firara karşı ön-lem aldı. Mahpusların yanmasınaseyirci kalınırken, “üst düzeye çıka-rılan güvenlik”, hapishaneye koşanmahpus yakınlarına “biber gazı,cop, tazyikli su” olarak yansıdı.

ALP TEK‹N BABAÇ

‘Ölsünler ama kaçmasınlar’ poli-tikası sadece hapishanelerde

değil, mahpusların sevk edildiğiring araçlarında da uygulanıyor.Urfa’daki yangından bir gün önce,Kayseri Pınarbaşı’nda harekethalindeki cezaevi aracının yan-ması sonucu beş mahpusun ölme-sine ilişkin soruşturma tamam-landı. Sadece sürücü ile araçtakiiki astsubaya 3-15 yıl hapis cezasıistendi.

16 Eylül 2011 tarihindeVan’dan İstanbul’a ring aracıylanakledilen mahpusları taşıyanaraç Kayseri Pınarbaşı

yakınlarında yandı. Arızanedeniyle yol kenarında duranaraçta tamir sırasında yangın çıktı.Ring aracının ayrı bölümlerindekelepçeli halde bulunan 5 mah-pus, araçta bulunan jandarmalarıngözleri önünde yanarak can verdi.

Mahpusun, 2 bin kilometrelikyolda kelepçeli bir şekildegötürülmesinin “işkence”olduğunu belirten insan haklarıörgütleri, evrensel hukuk kural-larına göre uzun mesafelerdemahpusların uçakla nakledilmesigerektiğini söylemişti.Mahpusların uçak talep ettiği

ancak Adalet Bakanlığı’nın uçaktalebini karşılamadığıöğrenilmişti. Mahpusların 2 binkilometrelik yolu uçakla git-melerinin koşulunun kendiimkanlarıyla uçak bileti almalarıolduğu ortaya çıkmıştı.

Ring araçları içinde mahpuslartek kişilik bölmelerde ayakta seya-hat etmek zorunda bırakılıyor.Bazen birbirlerine kelepçelenenmahpusların oturmasıimkansızlaştırılıyor. Bazen de çoksayıda mahpus dar bölmeleretıkılıp ayakta yolculuk yapmakzorunda bırakılıyor.

‹syana neden olan kapasite fazlas› ve insanl›kd›fl› koflullar›n temelinde AKP’nin ceza infaz poli-tikas› yat›yor. AKP, iktidar› boyunca, hapishane-lerdeki mahpus say›s›n› düflürmek için yasalarç›karsa da yap›sal bir de¤iflikli¤e gitmedi. Tedbiramaçl› yap›lan tutukluluk hali, uzad›kça bir ceza-land›rma yöntemine dönüfltü. Tutuklamalar›nAKP’nin üçüncü iktidar› dönemindeki muazzamart›fl›yla hapishanelerde kapasitelerinin çokustünde mahpus kalmaya bafllad›.

Urfa’daki hapishanede kalanlar›n 900’eyak›n›n› daha suçu kesinleflmemifl tutuklu mah-puslar oluflturuyor.

Hapishanelerin dolulu¤u, AKP’nin bask›c›faflizan politikalar›yla do¤ru bir orant› içinde.AKP’nin ilk iktidar› döneminde 60 bin mahpuslabafllayan hapishanelerdeki mahpus say›s› 1Haziran 2005’te yürürlü¤e geçen yeni Türk CezaKanunu’ndan sonra artt›. 2006 sonunda 70 binibuldu. AKP’nin ikinci iktidar› dönemindeki mah-pus say›s› 2010 y›l› sonunda 120 bini aflt›.AKP’nin üçüncü iktidar› döneminin ilk senesindemahpus say›s› 132 bini aflm›fl durumda.

“Terör suçu”ndan hapishanede kalanlar›nsay›s› 2003 y›l›nda 6.137 iken AKP’nin ilk döne-minin sonunda 3.835’e geriledi. Ancak AKP’ninikinci dönemiyle birlikte art›fl gösteren say›2010’da 6.217’yi buldu. AKP’nin üçüncü döne-minde art›fl sürdü ve 2011 y›l›n›n sonu itibariyleAdalet Bakanl›¤› taraf›ndan aç›klanan verileregöre “terör suçu”ndan hapishanelerde yatanmahpus say›s› 8.445. Bu say› 2012 Mart ay›ndada 8.900’e ulaflt›.

Adalet Bakanl›¤›’n›n 2012 Mart verilerine göre132.369 mahpusun kald›¤› hapishanelerde henüzcezas› kesinleflmemifl tutuklular›n say›s› 54.792.Yine Adalet Bakanl›¤› verilerine göre hapis-hanelerin kapasitesi 121.804. Yani 10 bin 565mahpus ayakta.

Yansınlar yeter ki kaçmasınlar

Urfa’da 1057 mahpusun kald›¤› ancak 264 kifli kapa-siteli hapishanenin ortak mekanlar›n›n da ko¤uflaçevrilerek 350 kifli kapasiteye ç›kar›lmas› ErvingGoffman’›n “Total Kurum” kavram›yla aç›klanabilecekbir cezaland›rma, disiplin alt›na alma yöntemine iflaret

ediyor. Goffman’›n total kurumunda yemek, tuvalet,çal›flma gibi aktivitelerin tamam› tek mekanda gerçek-lefltiriliyor. Urfa’da ortak alanlardan büyük orandamahrum b›rak›lan mahpuslar, yeterli yer olmad›¤› içinkoridorlarda ve tuvaletlerde dönüflümlü olarak yat›yor.

Mahpuslarayakta 40 derece sıcaklıkta 6 kişilik koğuşta 18 kişinin kaldığı hapishanede per-

vaneler söküldü. İsyan çıktı. Yangın itfaiyeye 1 saat sonra duyuruldu.Yanan mahpuslar hastaneye götürülürken bile sedyeye kelepçelendi

Hapishaneler yanıyor

TBMM’nin 6 Nisan 2012tarihinde kabul ettiği

“Denetimli Serbestlik”yasası “Hapishanelerdekidoluluğa çözüm” olaraksunuldu. Oysa yasa, denetimaltındaki mahpusunemeğinin ücretsiz bir şekildehiçbir hakkı tanınmaksızınsermayedara sunulmasınısağlıyor.

Denetimli Serbestlikuygulaması çerçevesindeserbest bırakılanlar, koşullusalıverilme tarihine kadar,kamuya yararlı bir işteücretsiz çalıştırılabilecek.Uygulamadan yararlanankişiler, bir konut veyabölgede denetim altındatutulacak ya da elektronikcihazlarla denetimlerisağlanacak. Bu kişilerkurum tarafından belirlenenyerlere gitmeyecek ve belir-lenen programlara uyacak.Bu uygulamadan yararla-narak dışarıda geçirdiği tar-ihlerde tutuklanan, eskidenişlediği suçla ilgili herhangibir soruşturmaya uğrayankişiler yine hapse atılacak.

Uygulama kapsamında

ücretsiz çalıştırılacak mah-pusların çalışma koşullarıhakkında bilgi verilmiyor.Bu nedenle uygulamadanyararlananlara fazla mesaiyaptırılıp yaptırılmayacağı,işi red hakkı olup olmadığı,sendika hakkının olupolmadığı, çalıştığı işyerindemevcut yol, yemek gibisosyal haklardanyararlandırılıpyararlandırılmayacağı, ceza-evi tehdidi ile çalıştırılan

işçilere ne tür koşullarındayatılacağı belirsiz. Ayrıcaserbest bırakılanların“Herhangi bir suçtan ya daönceden işlediği bir suçtandolayı soruşturma geçirmesidurumunda tekrar hapseatılacak” olması, işçilerinçalışma koşullarına diren-mesinin önünü kapatmaanlamına geliyor.

* Nazi Almanyası’nda AuschwitzToplama Kampı’nın girişindekitabelada bu ifade yer alır

‘Çalışmak özgürleştirir’*AKP, uyguladığı baskı ve tutuklama terörünün bir sonucu olarak doldurduğu hapis-haneleri boşaltıp, mahpusları ücretsiz çalışma esaretine zorluyor

� Açık cezaevinde,cezasının son 6 ayını kesintisizolarak geçiren, çocuk eğitimevinde toplam cezasının beştebirini tamamlayan, koşullusalıverilmesine 1 yıl ve daha azsüre kalan iyi halli hükümlüler.

� Koşullu salıverilmesine 2yıl veya daha az süre kalan ve0-6 yaş grubunda çocuğu bulu-nan kadın hükümlüler.

� Maruz kaldıkları ağır birhastalık, sakatlık veya kocamanedeniyle hayatlarını yalnızidame ettiremeyen ve koşullusalıverilmesine 3 yıl veya dahaaz süre kalan hükümlüler.

� Açık cezaevinden ayrılmaşartları oluşmasına karşınayrılamayan veya bu nedenlekapalı cezaevine geri gönderi-len iyi halli hükümlüler, açıkcezaevinden ayrılma şartlarınınoluşmasından itibaren en az 6aylık süre geçerse, diğer şartlarıda taşımaları halinde uygula-madan yararlanacak.

KİMLER YARARLANIYOR?

E, F, M, T tipi hapishanelerde mahpuslar›n eme¤inden fay-dalanmak için ifl atölyeleri bulunurken Ba¤›ms›z Aç›k Ceza‹nfaz Kurumu ad› verilen hapishanelerde mahpuslar›nçal›flt›r›lmas› temel amaç.

Ring aracı işkence aracı

Hapishaneler hastal›k üretmeye, hastal›klar öldürmeye devam ediyor. Acil durumlarda müdahale edeceksa¤l›k personeli yok. ‹HD: “Son üç ayda 16 mahpus kalp krizi ve çeflitli hastal›klardan hayat›n› kaybetti.”

Page 13: 160'ıncı sayı

TARİHHalk›n Sesi

1328 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

S U R ‹ Y E ’ Y L E B ‹ R D A R G I N B ‹ R B A R I fi I K

Gıdaları savaş çığırtkanlığıD emokrat Parti’nin (DP) 1950’de ikti-

dara gelişi ile Türkiye’nin dış poli-tikasında önemli değişiklikler meyda-

na geldi. ABD’nin çıkarlarına angaje olan,1952’de NATO’ya katılan Türkiye, haliyle Or-tadoğu’da da NATO’daki müttefiklerinin poli-tikalarına ortak ve destek oldu. Bölgedeki ge-lişmeleri Soğuk Savaş mantığı ile takip edenTürkiye, Batı’nın Ortadoğu’daki “sözcüsü” ola-rak, Arap devletlerini emperyalist Batı’yla ya-kınlaştırmak ve onlara liderlik yapmak göreviniüstlendi.

Komşu Suriye de bu yeni vazifeden nasibinialdı elbette. Sınır anlaşmazlıkları gibi sorunla-rın yaşandığı Suriye’nin bu dönemde Sovyetler-le yakınlaşması Batı blokunda yer alanTürkiye’yi adeta alarma geçirdi. Suriye’nin“Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir ülkehaline gelme” ihtimali, Menderes iktidarınınOrtadoğu politikasına yön veren önemli birunsur oldu.

SUR‹YE’DEK‹ “KOMÜN‹ST YAYILMA“YAKARfiI ÖNLEMLER

Suriye’de 1954 seçimlerinde komünist aday-ların, 1957’de de sol partilerin zafer kazanması,Türkiye’nin Suriye rejimi konusunda duyduğuendişeyi artırdı. Suriye’nin Sovyetlerle ekono-mik ve teknik yardım antlaşması imzalaması,rejimi devirmeye çalıştıkları iddiasıyla üçAmerikalı diplomatı sınırdışı etmesi,“komünist eğilimli” Albay Afif Bizri’ningenelkurmay başkanlığına getirilmesi gibigelişmeler, hareketliliği artırdı. Üstelik, Filistinsorunu, Süveyş Krizi ve Bağdat Paktı gibigelişmelerle bölgede Batı karşıtlığı güçleniyor-du. Bu yakınlaşmaya müdahale edilmezseDP’ye göre Sovyetler Birliği sadece kuzeydekitehlikeli komşu değil, Türkiye’yi Arap ülkeleriüzerinden tehdit edebilen komşu haline gele-cekti.

İlk olarak, 24 Ağustos 1957’de, Irak kralıFaysal, Ürdün Kralı Hüseyin, CumhurbaşkanıBayar, Başbakan Menderes ve ABD’li yetkiliHenderson arasında bir görüşme yapıldı.Suriye’deki durumun ele alındığı bugörüşmeler sonunda bir açıklama yapılmadıancak Arap dünyası bu toplantılara büyüktepki gösterdi. İstanbul’daki bu toplantılardaSuriye’de “komünist yayılma”ya karşı ne türönlemler alınabileceği konuşuldu. SürgündekiSuriyeli liderlerden yararlanılması, askeriseçenekler ve paramiliter güçlerin kullanılmasıgibi olasılıklar değerlendirildi. Suriye’dekigelişmelere ABD’nin ilgisini çekmek ve dahaaktif rol oynamasını sağlamak gayretindekiMenderes, ABD’ye “NATO’nun doğukanadının düşmanlarca kuşatıldığı”nı anlat-maya çalıştı. Krizin çözümünde de ArapBirliği’nin öncelikli rol oynaması gerektiğinibelirtse de “Türkiye’nin resme girmesigerekirse hazır olduklarını” belirtmeyi deihmal etmedi.

SINIRA ASKER‹ YI⁄INAK Eylül başında ABD, Suriye’ye komşu

devletlere silah göndereceğini ve Suriye’ninArap komşularına karşı açık bir saldırısını hoşgörmeyeceğini açıkladı. ABD’nin tavrı sertleş-tikçe Türkiye’nin Suriye’ye karşı aldığı tedbir-ler de sertleşti. Hükümet, Suriye sınırına askeryığmaya başladı. ABD kaynaklarına göre, 27Eylül itibariyle Türkiye, Suriye sınırına yaklaşık33 bin kişiden oluşan bir motorize birlik yerleş-tirmişti. 10 Ekim’de ek bir zırhlı tugayın sınırasevkiyatı ile buradaki kuvvetler 37 bin kişiyeçıkarılmıştı. Bu askeri hazırlıkların yanı sıraTürkiye’deki Suriye uyrukluların Türkiye’de

bulunan gayrimenkulleri üzerine inşaat yap-maları, ağaç dikmeleri, bu malları sahiplen-meleri alıp satmaları yasaklandı.

“DO⁄AL ÖNLEMLER”DEN ULUSLARARASI KR‹ZE

Türkiye’nin sınıra asker yığmasına ilk tepkiSovyetler’den gelen bir mektupla oldu. Bundanyaklaşık bir ay sonra da, 8 Ekim’de, Suriye Tür-kiye’ye bir nota göndererek hükümeti sınırdaolay yaratmak, Suriye’nin hava sahasına tecavüzetmek ve sınıra asker yığmakla suçladı. Türkhükümeti verdiği yanıtta, yaptığı askeri düzenle-melerin Ortadoğu’daki mevcut gerilime ilişkindoğal güvenlik önlemleri olduğunu söyledi.

Bu sırada, ABD’den de Türkiye’yidestekleyen açıklamalar geliyordu. DışişleriBakanı Dulles, BM Genel Kurulu’ndaTürkiye’nin güneyden Suriye, kuzeydenSovyetler tarafından sarılarak baskı altındatutulmak istendiğini söyledi. ABD’nin Suriye’yekarşı tutumunda bir sertleşme olmasına rağmenbu askeri bir müdahaleye sıcak baktığı anlamınagelmiyordu. Zaten Dulles, 10 Eylül 1957’deTürk Dışişlerine gönderdiği mektupta Suriyekonusundaki endişelerin paylaşıldığını ancakaskeri bir harekatta bulunmaya niyetleriolmadığını açıkça belirtmişti. Mektuptakiönemli bir başka şey de Türkiye’nin Suriye’yeyönelik tepkisini belirlerken ABD’nin sorumlu-

luk almayacağı uyarısıydı. Suriye ile Türkiye arasındaki gerilim Soğuk

Savaş koşullarında ABD ve Sovyetler arasındabir güç gösterisine döndü. Sovyetler, Suriye’yeverdiği desteği göstermek için Suriye’nin Lazki-ye Limanı’na iki savaş gemisi gönderirken 6. Fi-lo’ya bağlı bazı gemiler ve güdümlü füze kruva-zörü, İzmir Limanı’nı ziyaret ederek Türkiye’yedesteğini gösterdi.

Sorunun uluslararası bir nitelik kazanması ileSuudi Arabistan arabuluculuk teklif etti ancaksorunun BM’de ele alınmasını isteyen Suriye,öneriyi reddetti. Suudi Arabistan’ın arabulucu-luktan çekildiği günlerde Sovyetler de dahil ol-mak üzere tarafların tavırlarında yumuşama ya-şandı. Suriye BM’ye yaptığı şikayeti geri alıncaTürkiye de sınıra yığdığı askeri geri çekmeye,ilişkiler normalleşmeye başladı.

Suriye ile yaşanan kriz, Dışişleri Bakanlı-ğı’nın 1958 bütçesi görüşülürken Meclis günde-mine geldi. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zor-lu’ya göre, uluslararası komünizmin yeni yayıl-ma alanı Ortadoğu’ydu ancak bu sızma faaliyet-leri yavaşlatılmıştı. Zorlu, Suriye’nin Sovyetler’eüs verme girişiminin Türkiye’yi çok kaygılandır-dığını söylerken ABD’ye verilen İncirlik üssün-den hiç bahsetmedi nedense! Bu kaygıyarağmen Türkiye’nin Suriye’nin bağımsızlığı verefahı için daima iyi niyetler beslediklerini debelirtti. Dem vurduğu bağımsızlık da herzamanki gibi ABD çıkarlarının sınırladığı birbağımsızlıktı elbette.

ÖZEN TAÇYILDIZ

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, Suudi ArabistanKralı Abdullah bin Abdülaziz'in 28 yıl önce satın aldığı

Sevda Tepesi'ne kralın 4 villa yapacağını açıkladı. İmardeğişikliğinin orada sadece turizm amaçlı yapılabileceğinibelirten Bayraktar, “Sonuçta bu da turizm yatırımı. Adam20 küsur yıl önce satın almış, yazıktır” dedi. Bayraktar, son-radan gelen tepkiler üzerine çark etse de, imar izninin ada-mın içler acısı haline(!) üzüldüklerinden değil, kralın Tür-kiye’ye verdiği 10 milyar dolarla ilgili olduğunu açık etti.

Kral Abdullah, Sevda Tepesi’ni dönemin belediye baş-kanı Bedrettin Dalan’ın aracılığıyla almıştı. O dönemde detepki gören bu satış işlemini allayıp pullamak için söylenen-ler yine hayli trajikomikti.

19 Şubat 1985’te Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan,Bedrettin Dalan’la yapılan görüşme benzer açıklamalarladoluydu:

“Dalan, önce Boğaziçi’nin nasıl bu hale geldiğinianlatıyor ve "Eğer bu kanunu 100 yıl önce çıkarsalardı, ogüzelim Osmanlı yapıları yapılabilir miydi?" diye soruyor.Sonra da kendisinin İstanbul'uhepimizden çok sevdiğiniyemin ederek söylüyor veAraplar konusunda, ağzındakibaklayı çıkarıyor "Kanun aynenuygulanır kardeşim, ama sizinyaptığınız yayında yakışıksız olarakverdiğiniz haberdeki kişi Veliaht Prens'inne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu birbilseniz... İngiltere Kraliçesi'ni makamında 7dakika kabul etti ve Kraliçe'nin önündeeğilmesini Batı basını skandal olarak verdi. Bu çokmuhterem şahsiyetin İstanbul’un başhemşerisiolmasını baştan beri ben istedim. Ve Suudi Arabistan'lason zamanlarda çok iyi kardeşçe ilişkiler kurulmasındabenim katkılarım çok büyük. Çok muhterem prens de

bana 'Artık İstanbul’un hemşerisi oldum, sen de benimbaşkanımsın' diyerek, 'Dile benden ne dilersen' dedi. Benhemen görgüsüzlük yapıp bir şey istemedim tabii, ama busözlerin anlamı da çok büyük" Ve Bedrettin Dalan İstan-bul'un birçok projesi için para kaynağının Suudi Arabis-tan'dan karşılanacağını belirterek, "Bu konu, para konusu.Çok önemli bizim için" dedi.

Toplum yararı için SİT alanında yapı yapılabileceğinisöyleyen Dalan, veliaht prensin kendisi ve bakanları içinyapacağı, yılda belki bir defa kullanacağı özel yazlık sarayve konutların turizm ve toplum yararıyla ne ilgisi olduğusorusuna cevabı da biz fanilerin biçareliğini bize tekrar ha-tırlatır: "Toplumun yararının ne olup olmadığını ne sen bi-

lirsin, ne de ben. Toplumun yararı iledevletin yararı aynı şeydir. Bu-

nu yorumlamaya ne sen kararverebilirsin, ne de ben. Bu-

nu yorumlaya-cak ve ka-nunları uygu-layacak olan-lara saygıduymaklazım.”

Sağ iktidarların rant ‘Sevda’sı

Suudi Arabistan prensi Abdullah Bin Abdülaziz, 1984’te, Baflbakan Turgut Özal’›n konu¤u olarak Türkiye’ye gelmifl, Özal’labaz› davetlere kat›lm›fl, resmi görüflmelerde bulunmufltu. Belediye Baflkan› Bedrettin Dalan’›n arac› olmas›yla Üsküdar’da-ki Sevda Tepesi’ni alan Abdülaziz, gecekondulara karfl› araziyi korumay› da ihmal etmedi. ‹stanbul’daki “kaçak yap›lafl-ma”dan korkan Abdülaziz, “ya¤malanmas›n›” önlemek için arazinin çevresine duvar ördürdü, girifle demir kap› yapt›rd›.

AKP’nin savaş kışkırtıcılığının sonucu bir uçağın düşürülmesi oldu.AKP’nin Batı’ya angaje olan halefi Demokrat Parti de, Suriye’de gezi-nen komünizm heyulasını defetmek için savaş kışkırtıcılığı yapmıştı

“Ülkeyi adeta pazarlamakla mükellef olanlar” memleketin toprağını, suyunu sat-makta herhangi bir beis görmedikleri gibi bunları övünçle anlatıyorlar

ABD D›fliflleri Bakan› Dulles,Suriye’nin nota vermesininard›ndan, 16 Ekim 1957’de yapt›¤›bas›n toplant›s›yla Türkiye’ye yenigarantiler veriyordu.

KAYNAKÇA: *Ed. Bask›n Oran–Türk D›fl Politikas›–‹letiflim Yay, *Arda Bafl–1957 Suriye Krizi ve Türkiye–History Studies Int. Journal of History, *Behçet Kemal Yeflilbursa–DP dönemi Türkiye’nin Ortado¤u Politikas› (1950-1960)-History Studies Int. Journal of History

İktidar hırsıyla yaratılan krizTürkiye’nin Suriye’yle yaflanan gerginli¤i birdenbire

t›rmand›rmas›, So¤uk Savafl’›n Ortado¤u’daki güvenlikkayg›lar›n› art›rmas›n›n ötesinde, iç sorunlara dailiflkindi. 1957’de Türkiye’de seçimler yap›lacakt› ve DPhükümeti ciddi ekonomik s›k›nt›lar ve giderek artandemokrasi tart›flmalar›yla seçime gidiyordu. Suriyebunal›m›n›n yarat›lmas› hem dikkatleri ekonomiksorunlardan uzaklaflt›rarak d›fl politika sorunlar›naçekmifl, hem de 1955’ten beri Türkiye’ye yapt›¤›

ekonomik yard›mlar› azaltan ve koflula ba¤layanABD’ye Ortado¤u’daki rolünü hat›rlatm›fl oldu.

Suriye ile yaflanan kriz ve seçimler aras›ndakiba¤lant› sadece muhalefet taraf›ndan de¤il bizzatMenderes taraf›ndan da gündeme getirildi. 1957seçimlerinde CHP’nin halk› “Demokrat Parti iktidaragelirse Suriye’ye savafl ilan edecek e¤er biz iktidaragelirsek Araplar ile serbest ticareti sa¤layaca¤›z” diye-rek kand›rd›¤›n› söyledi!

Page 14: 160'ıncı sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1428 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Halkevleri’nde yaz okulları çalışmaları başladı. Yazokulları “Okumuş insan halkın yanındadır” diyerek

yaz tatillerini yoksul mahallelerde geçiren Kolektifler’in,gönüllü eğitimcilerin ve meslek odalarının katkılarıyla dü-zenleniyor. Bursa’da bu yıl ikincisi düzenlenen HalkevleriYaz Okulu 18 Haziran’da Nilüfer ve Yıldırım Halkevi'ndeeş zamanlı olarak başladı. Yaz okulları İstanbul, Ankara

ve İzmir’de ise sırasıyla 15-9-14 Temmuz’da başlayacak ve12 Ağustos’a kadar devam edecek. Yaz okullarında tiyat-ro, sinema, halkoyunları, resim, koro, ritm, fotoğraf, kari-katür, yaratıcı işler atölyeleri yanında bilim, tarih, sanatmüzelerine geziler düzenlenecek ve matematik, İngilizce,felsefe dersleri verilecek. Ankara’da yaz okulunun sonun-da geçen yıl olduğu gibi Sorgun’da bir kamp yapılacak.

Halkevleri 22. Genel Kurulu’nu tamamladıve iki yıllık yeni bir mücadele dönemineadım atıldı. Bu iki yıla dair öngörüleriniz

nelerdir, Halkevleri ne yapacak?AKP’nin önümüzdeki bir yıl boyunca neoli-

beral dönüşümün yapısal adımlarında eksikle-rini giderecek biçimde emeğe, doğaya, insancayaşama dönük saldırı programlarını tamamla-mayı hedefleyeceğini ve özellikle üçüncü dö-nemde ivmelendirdiği biçimde halkın örgütlügüçlerine dönük baskı ve zor politikalarını şid-detlendireceğini öngörüyoruz.

AKP iktidarı ekonomi, Kürt sorunu ve dışpolitika alanında krizlerle karşı karşıya. Bu ne-denle saldırı programlarını hayata geçirirken içbirliğini korumak üzere gerici politikalarınayaygınlık kazandıracak. Bunun örneklerini ka-dın düşmanlığında, 4+4+4 eğitim modelinde,dindar nesil hedefinde, dev cami projelerinde,sanata dönük baskılarda görüyoruz.

Halkevleri özellikle sokağı adres olarak gös-teriyor ve örgütlüyor. AKP iktidarını, sermayepolitikalarını geriletecek, durduracak ve halkınbağımsız siyasetini inşa edecek güç sokakta.Halkevleri olarak önümüzdeki dönem baştahak mücadeleleri olmak üzere savunmaya çe-kilen değil AKP iktidarına, emperyalizmin iş-birlikçiliğine, gericiliğe, kadın düşmanlığınakarşı meydan okuyan ve haklarını sokakta ka-zanmayı hedefleyen bir çizgiyi örgütleyeceğiz.

Bu noktada acil olarak Genel Kurul’umuz-da karara bağladığımız somut programlar var.Eğitim hakkına dönük 4+4+4 modeli ile belir-lenen gerici-piyasacı-cinsiyetçi saldırıyı durdur-mayı, bu modeli işlemez hale getirmeyi hedef-leyen bir mücadele programı çıkardık. GenelKurul’umuzun hemen ardından çok yaygın birbiçimde örgütlenecek imza kampanyası başlat-tık. Bulunduğumuz her yerde eğitim hakkımeclislerini örgütleyeceğiz ve velilerimizle, öğ-retmenlerimizle, öğrencilerimizle birlikte ma-hallelerimizde okullarda yaşanan sorunlaradoğrudan müdahil olacağız. Yaz aylarında baş-layacak çalışmalarımız genelleşerek ve yayıla-rak okulların açıldığı dönemde 4+4+4 eğitimmodelini uygulanamaz hale getirmeyi hedefle-yen bir çizgide ilerleyecek, çocuklarımızı ve ge-leceğimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz, bu ya-sayı durduracağız. Bu yasayı durdurmak gerici-liği, piyasalaştırmayı durdurmak demektir.Hem mücadele edeceğiz, hem de tüm toplum-sal muhalefet güçlerini bu saldırıyı birlikte dur-durmak için mücadeleye çağıracağız.

Yine özellikle afet yasası ile birlikte bir baş-ka döneme girilen kentsel dönüşüm ve mahal-lelerimizin, kentlerimizin sermaye tarafındantalan edilmesi saldırısına karşı etkili bir müca-dele süreci öngörüyoruz. Barınma Hakkı Mec-lisi’nin bu saldırının hedefindeki tüm alanlardasürecek mücadeleler için sürükleyici ve kapsa-yıcı özellik kazanması, barınma hakkı mücade-

lesinin insanca yaşanılabilir bir kent mücadele-siyle birlikte ülkenin dört bir yanında bu talanıdurdurması ana hedeflerimizden.

Yine sermaye birikimi konusu haline getiri-len doğamıza ve yaşamımıza dönük saldırılarkarşısında, HES’lere, termik santrallere, nükle-er santrallere, maden şirketlerine karşı bugünekadar verdiğimiz fiili ve hak alıcı mücadeleyisaldırıları geri püskürtecek biçimde büyütece-ğiz. Bu mücadeleyi aynı zamanda başta Kara-deniz olmak üzere küçük tarımsal üreticilerinemek mücadelesiyle birleştireceğiz.

Son dönemde kürtaj tartışmalarıyla had saf-haya taşınan kadın düşmanı politikaları dur-durmak ve kadınların özne olduğu bir mücade-leyi inşa etmek özel hedeflerimizden.

Halkevleri mücadelesini kurumsallaştır-manın yanı sıra AKP’nin Kürtlere, emek ve de-mokrasi mücadelesi güçlerine, haklarını ara-yanlara sanatçılara, aydınlara, üniversitelileredönük saldırganlığı karşısında her cephede, di-renen bütün kesimlerle omuz omuza mücadelevermeyi, gerici-faşist sindirme operasyonlarınameydan okumayı görev olarak kabul ediyoruz.

İktidarın Halkevleri üzerindeki baskıları, dava-lar, kamu yararına dernek statüsünün kaldırılma-sı konusunda yeni gelişmeler var mı?

AKP’nin politikalarına karşı çıkan herkesyargı operasyonlarının kapsamına giriyor bu-gün. Kütahya Eşme’de siyanürlü altın aranma-sına karşı çıkan köylüler; Hopa’da, ErzurumTortum’da HES’lere karşı doğayı ve yaşamı sa-vunanlar; termik santrallere karşı mücadeleeden Gerzeliler, güvencesiz çalıştırılmaya karşıemeğine, işine sahip çıkan işçiler, akademis-yenler, gazeteciler, belediye başkanları, Kürt si-yasetçiler… Kısacası AKP’nin gerici, faşist,piyasacı politikalarına karşı çıkan herkes “te-rör konsepti”ne dahil edilerek yargılanıyor.

AKP polisinin ve savcılarının “AKP karşıtıodak” olarak nitelendirdiği Halkevleri’nin debu operasyonlardan payını almaması düşünüle-mezdi. Neoliberal politikalara karşı hak müca-deleleriyle, gericiliğe karşı duruşumuzlaAKP’nin tekerine çomak sokuyoruz.

Kamu yararına dernek statüsünün kaldırıl-ması ile başlayan, gözaltılar, tutuklamalar vesoruşturmalarla devam eden saldırılar dönemeözgü değil. O dönem açılan davalar sürerkenyenileri de açılmaya devam ediyor.

AKP kendi bekası için bunu yapmak zorun-da. İçeride neoliberal-gerici politikaların halkınüzerine karabasan gibi çöktüğü, Kürt sorunun-da çözümsüzlüğün ayyuka çıktığı, dış politika-da komşularla sıfır sorun derken tüm komşula-rın düşman edildiği koşullarda AKP’nin muha-lefete karşı ne yapacağı bellidir. Burada önemliolan bizim ne yapacağımız.

Bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonrada AKP’nin “Halkevlerini marjinalleştirme”

operasyonları karşısında asla savunma çizgisineçekilmeden, hak mücadelelerini ve örgütümüzHalkevlerini büyüterek cevap vereceğiz.

Yine bugüne kadar yaptığımız gibi mahke-me salonları dahil olmak üzere yaptıklarımızınarkasında duran, yargılanan değil, AKP’nin po-litikalarını yargılayan olmaya devam edeceğiz.AKP faşizminden hoşnutsuz olan geniş kesim-leri birleştiren bir çizgiyle çalışmalarımızı ör-gütleyeceğiz. Çünkü biz haklıyız. Meşruyuz.Biz halkın haklarını savunuyoruz. Onlar kendi-lerinin ve sermayenin yararına çalışıyorlar.

Demokrasi mücadelesi ile ilgili olarak,“Halkevleri, artık demokrasi mücadelesini mitemel alacak” türünden değerlendirmeleryapılmakta. Bu değerlendirmelere ne diyorsunuz?

Halkın hakları mücadelesinde; emek müca-delesini özgürlük mücadelesinden, özgürlükmücadelesini bağımsızlık mücadelesinden, ba-ğımsızlık mücadelesini ekmek mücadelesindenayrı görmüyoruz. Halkevleri açısından faşizme

karşı mücadele dönemsel değildir. Halkevle-ri’nin temel mücadele başlıklarındandır.

Hak mücadelelerini sınıf mücadelesinin sü-rükleyicisi olarak tarif ederken aynı zamandafaşizme karşı bir mücadele olarak da örgütlü-yoruz. Biliyoruz ki bugün neoliberal kapitaliz-min ve bu ülkede verili rejimin bu politikalarıuygulamak için faşist baskı ve zoru kullanmak-tan başka yolu yoktur.

Biz her bir hak mücadelesini aynı zamandahalk demokrasisi perspektifi ile örgütlüyoruz.Halkın kendi yaşamında söz yetki ve karar sa-hibi olması mücadelesidir her bir hak mücade-lesi. Hak mücadelesiyle siyasal hak ve özgür-lükler mücadelesini, faşizme karşı mücadeleyibirbirinden ayırmıyoruz. Üstelik biliyoruz kiasıl olarak hak mücadeleleri bugün faşizmekarşı demokrasi mücadelesinin kitleselleşeceği,toplumsallaşacağı ana yatağı oluşturuyor. Bu-gün bu ülkede rejimin tahkimatı ile faşist baskıve zorun AKP iktidarı eliyle yürütülme biçim-lerine karşı özgün direniş çizgileri de kurulmak

zorundadır. Bu noktada Kürt sorunu özel biryerde duruyor. Halkevleri Kürt halkına ve siya-si temsilcilerine yönelen baskı ve terör karşısın-da aktif tutum alacaktır.

Kadın mücadelesi belli ki yeni dönemde önemlibir başlık olacak. Yine bir kadın başkan seçildi vekadın sekreterliği oluşturuldu. Halkevleri kadınsorununda yeni adımlar atmaya mı hazırlanıyor?

Kadın düşmanılığı bizzat Tayyip Erdoğan’ın“Üç çocuk doğurun” fetvaları, “Kadın erkekeşitliğine inanmıyorum”, “Kürtaj katliamdır ya-saklansın” sözlerinin ardından Recep Akdağ’ın“Kürtaj yaşam hakkı ihlalidir”, diyanetin “Kür-taj haramdır” açıklamaları Gökçek’in “Anasıolacak kadın kendini öldürsün” sözleri ile ifra-ta vardı. AKP iktidarı döneminde kadın cina-yetleri yüzde 1400 arttı.

Biz kadınların ikinci sınıf yurttaş haline geti-rilmesine, toplumun gericileştirilmesine, kadın-ların bedeni ve emeği üzerinde tahakküm ku-rulmasına karşı kadınların eşitlik ve özgürlükmücadelesinin çok önemli olduğunu biliyoruz.

Genel Kurul’da aldığı kararlarla da Halkev-ci Kadınlar başta olmak üzere Halkevleri örgü-tü, kadınların kendi bedenleri ve yaşamlarıüzerinde tek karar sahibi olmaları gereğini,kadınların eşitlik ve özgürlüğünü her koşuldasavunmak için tüm olanaklarını seferber etmeiradesini ortaya koymaktadır.

Ortadoğu’daki kriz düşen uçak olayıyla yenibir aşamaya taşındı. Bu konuda nasıl bir tutumtakınacaksınız?

AKP iktidarı; 2006’daki askeri bozgunlar,2008 finans krizi ve tüm dünyayı saran toplum-sal hareketler ile derinleşen egemenlik kriziniyeni bir askeri saldırganlık dalgası ile aşmayaçalışan ABD emperyalizminin aktif taşeronlu-ğunu yürütüyor. Aktif taşeronluk çizgisi de ül-keyi tüm komşuylarıyla gerilimli hale getirdi.Aynı zamanda bu siyaset uluslararası bir boyutkazanan etnik-mezhepsel gerilimlerin ve askeriçatışmaların ülke içine taşınmasını gündemegetirmiştir. AKP Suriye’de giderek şiddetlenenve bölgeselleşmeye başlayan çatışmalarda doğ-rudan taraf olmuş, İran’ı ve Rusya’yı hedefalan füze kalkanı Malatya Kürecik’i ABD veNATO’ya teslim etmiştir. Halkevleri AKP’ninTürkiye’yi ateşe atan işbirlikçi ve savaş çığırtka-nı politikalarına karşı barış, kardeşlik ve ba-ğımsızlık için mücadele edecektir.

Uçağın düşmesinin hemen ardından tep-kimizi gösterdik. Yaşanacak tüm olumsuzluk-lardan AKP iktidarı sorumludur. Biz başta Su-riye olmak üzere dünya halklarına yönelen sa-vaş ve sömürü politikalarına karşı aktif bir mü-cadele süreci örgütleyeceğiz, bunun en iyi yön-teminin de işbirlikçi iktidarı durdurmak ve ge-riletmek olduğunu düşünüyoruz.

alkevleri Genel Kurulu’nda hak mücadelelerinin bi-rikimi ışığında önümüzdeki dönem mücadele gün-demi tartışıldı. Halkevleri’nin bu iki yıla dair öngö-rülerini yeni Genel Başkan Oya Ersoy’la konuştuk

rsoy eğitim, barınma, doğa ve yaşam hakkı, kadınmücadelesinde çıta yükselteceklerini; AKPfaşizmine karşı etkin bir direniş hattı kurarak ikti-darın saldırılarını püskürteceklerini söylüyorE

AKP’yi hak mücadelesi püskürtecek

Gün meydan okuyanların

“Baskıya, sömürüye,karanlığa meydan okuyan-lar buluşuyor” sloganıyladüzenlenen Halkevleri 22.Genel Kurulu 26 ilden70’in üzerinde Halke-vi’nden gelen delegelerinkatılımıyla gerçekleştirildi.Genel Kurul’un ilk günün-de emek hareketinden, sos-yalist hareketten ve Kürthareketinden çok sayıdatemsilci de Halkevcilerinyanındaydı.

Genel Kurul’da hemHalkevcilerin hem dekonukların konuşmalarındaağırlıkla AKP iktidarınakarşı halkın geniş kesim-lerinde yükselen tepkiyiseferber ederek sisteminkrizine devrimci müda-halede bulunma, AKP ikti-darının saldırılarınıpüskürtme ve mücadele

içinde bir araya gelişlerigüçlendirme mesajları veril-di. AKP iktidarınınemekçilere, kadınlara,Kürtlere dönük saldırılarıtırmandırması karşısındakürsüye de işçi

direnişlerindeki emek mili-tanlığı, kadın düşmanlığıkarşısında yükselen kadınmilitanlığı ve Kürt halkınınözgürlük, barış ve kardeşlikmücadelesindeki ısrarıyansıdı.

H

Genel kurula katılanlar arasında Dikmen Vadisi’nin Gökçek’e kök söktüren direnişçi kadınları da vardı. Üçüncü sırada kürsüyü karşılarınaalarak oturdu, konuşmaları pür dikkat dinlediler. Saygı duruşunda hafif bir tereddüdün ardından kaldırdıkları yumruklarını indirmediler

“Baskıya, Sömürüye, Karanlığa Meydan Okuyoruz” diyen-ler Halkevleri 22. Genel Kurulu’nda buluştu

OYA ERSOY: 1970 Balıkesir doğumlu. 1987’de AÜ HukukFakültesi’ne girdi. Öğrencilik yıllarında gençlik hareketine katıldı.1993 yılından bu yana avukat. 1993-2003’te Ankara ve İstanbulİHD’de yönetici olarak çalıştı. Ayrıca İstanbul Barosu İnsan HaklarıMerkezi’nde çalıştı. 2004-2008’de İstanbul Halkevi Başkanlığı,2008-2012’de Halkevleri Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu.Kazım Koyuncu Kültür Merkezi kurucuları arasında da yer alanErsoy, Günışığı dergisi Danışma Kurulu’nda da bulunuyor.

Page 15: 160'ıncı sayı

Lefter adadan seslendi Ocak 2012’de yaşamını yitiren ‘Futbolun Ordinaryüsü’

Lefter, Büyükada’da bir sergiyle anıldı. Lefter’in milli for-ması, gözlüğü, boy boy fotoğraflarının basıldığı dergi say-faları, gazete kupürleri, belgeseller ve röportajlarla Leftersergisi Büyükada’da bir yıl boyunca parasız izlenebilir.

Ünlü İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali’ninNew York’taki bir sanat galerisinde sergilenen tablosuçalındı. Yetkililer, “Cartel des Don Juan Tenorio” adlıtablonun müşteri gibi davranan bir kişi tarafındançalındığını açıkladı. Dali’nin 1949 yılında tamamladığıtabloya yaklaşık 150 bin dolar değer biçiliyor.

Anadolu Rock’ınTürkiye’deki önemlitemsilcilerinden biriEdip Akbayram, 7yıllık bir aranınardından “Mayıs”albümünü çıkardı. İlkklibi “Seni seven öldühaberin var mı” adlışarkıya çekilen albüm‘70’li, ‘80’li, ‘90’lıyılların yanı sırabugünün gençliğine dehitap edebilecek kolajşarkılardan oluşuyor.

‹lkça¤ ahlak›a¤›r geldi

Boğaziçi ÜniversitesiYayınevi tarafındançıkarılan Mimesis isimli ti-yatro dergisi, içinde yer alanMÖ 5. yüzyılda çizilen re-simlerin “müstehcenolduğu” gerekçesiyle ElazığHalk Kütüphanesi’ndenkaldırıldı. Çocuk ve genç-lerin ahlakını bozacağı iddiaedilen resimler, AntikYunan komedyası hakkında‘Aristophanes Üzerine’ adlıdosyada yer alıyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1528 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Akbayram’›nyeni albümü

Dali’nin tablosu çal›nd›

T ürkiye‘nin ilk Laz-rock müzik grubuZuğaşi Berepe’nin kurucusu,Karadeniz’in özgür sesi ve asi

çocuğu, sanatçı Kazım Koyuncu aramızdanayrılışının 7’nci yılındabirçok yerde anıldı.Hopa’da Kazım’ın mezarıbaşında bir anmayapılırken Ankara’daşarkılar Kazım için birkez daha sokaklarasöylendi. İstanbul’daKazım Koyuncu KültürMerkezi gelenek-selleşen“ÜreterekAnıyoruz”

etkinliğinin beşincisini 23-25 Haziran tarih-lerinde gerçekleştirdi. Bursa’daki KazımKoyuncu Anması için Batum’dan gelenGrup Shurimshine sahne aldı.

MEZARI BAfiINDA ANILDI“Ben bir müzisyenim, ondan sonra bir

Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde benbir devrimciyim” diyen Kazım Koyuncu,Hopa’daki mezarı başında anıldı.Koyuncu’nun ölüm saati olan 12.57’de saygı

duruşuyla başlayanetkinlikte

Koyuncu’nunailesi,

çocuklarını yalnız bırakmadıkları içinkatılımcılara teşekkür etti.

Koyuncu ailesinin sözlerinin ardındanHopa Halkevi Başkanı Kamil Ustabaş,Kazım Koyuncu’yu üreterek, halkın haklarımücadelesi vererek kavganın içindeyaşattıklarını söyledi. Rusya’da sürgündeyaşayıp ölen Hopalı şair Hasan Helimişi’ninkızı da Koyuncu’ya babasının şiirlerini şarkıyapıp sonsuzlaştırdığı için teşekkür etti.

Kazım Koyuncu’nun arkadaşlarınınyapılan konuşmalarının ardından anmaetkinliğine Gürcistan’dan katılan bir koroekibinin şarkılarıyla devam edildi. HopaHalkevi Çocuk Müzik Atölyesi’nin müzikdinletisi ile birlikte etkinlik sona erdi.

KAZIM fiARKILARI ANKARA SOKAKLA-RINA

Ankara’da Kazım Koyuncu için her yıldüzenlenen “Sokağa Şarkı Söylüyoruz”etkinliğinin yedincisi Yüksel Caddesi’nde

gerçekleşti. Mülkiyeliler Birliği,Halkevleri, Artvinliler

Derneği, DenizinÇocukları,

BelgeselFotoğrafçılar

Atölyesi, Derelerin Kardeşliği Platformu,Karadeniz İsyandadır Platformu ve NükleerKarşıtı Platform Ankara Bileşenleri KazımKoyuncu’yu andı.

Ahmet Telli ve Mehmet Özer şiirleri,Temel Demirer konuşması, DuyguCinemre, Ahu Sağlam Grup Cefuka, GrupGünyüzü, Grup Sislirüya, Tanju Topal veYusuf Aydın’ın da şarkılarıyla katıldığıetkinlikte Artvin Halkoyunları Ekibi sahnealdı; tulum ve akordeon eşliğinde horontepildi, mısır ekmeği dağıtıldı.

Direnişleriyle dayanışma amacıyla YükselCaddesi’nde bir stant kuran Togo İşçileri desöz aldı. İşten atıldıklarını ve işe sendikalıolarak dönene kadar mücadele edeceklerinisöyleyen Togo işçileri, Togo’yu da boykotetmeye çağırdı. Etkinlikte yapılankonuşmalarda son süreçte toplumunmuhalif her kesimine yönelen gözaltı vetutuklama terörüne dikkat çekildi veoperasyonlar kınandı.

ATÖLYELERDE ÜRETEREK ANILDIKazım Koyuncu Kültür Merkezi, her yıl

ölüm yıldönümünde başlattıkları “KazımKoyuncu’yu Üreterek Anıyoruz” etkinlikleriile sanatta piyasalaştırmaya, gericileştirme-

ye, rekabete ve yozlaştırmaya karşıdayanışmayı büyütüyor. 23 Haziran günü“Sokağa Kazım Koyuncu ŞarkılarıSöylüyoruz” sloganıyla yapılan yürüyüşlebaşlayan ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilenetkinlik yıl boyunca kültür merkezindeçalışma yürüten atölyelerin sunumlarıyladevam etti.

Pazar günü ise Süreyya Operası önündesokak etkinlikleri ve kültür merkezindeatölye etkinlikleri gerçekleştirildi.

BATUM’DAN SELAM GET‹RD‹LERKoyuncu Bursa’da da şarkılarla, horon-

larla anıldı. 23 Haziran Cumartesi günü saat19.00’da Setbaşı Mahfel önünden yapılanyürüyüşle başlayan anma, Kent Müzesiönünde Kazım Koyuncu Anma Platformuadına Caner Sadıkoğlu’nun açılışkonuşmasıyla devam etti. Sadıkoğlu dahasonra sahneyi müzisyenlere bıraktı.

Grup Livane ile herkes horona durdu,Grup Renkahenk’le karadeniz dillerindeşarkılar ses buldu. Batum’dan KazımKoyuncu Anması için Bursa’ya gelen GrupShurimshine sahne almasının ardındananma son buldu.

Kaz›m ölümünün yedinci y›l›nda mezar› bafl›nda, sokaklarda,sesinin ulaflt›¤› her yerde flark›lar›yla ve horonlarla an›ld›

1999 y›l›nda AhmetKaya’n›n Kürtçe flark›söyleyece¤ini dilegetirmesinin ard›ndansald›r›ya u¤rad›¤› ve linçedilmek istendi¤i geceninsahibi Magazin GazetecileriDerne¤i, olaydan 13 y›lsonra Ahmet Kaya ad›naödül vermeye karar verdi.13 y›l önce yaflanansald›r›n›n ard›ndan ald›¤›tehditler üzerine AhmetKaya yurt d›fl›na ç›kmakzorunda kalm›fl ve ertesi y›lParis’te geçirdi¤i kalp krizisonucu aram›zdanayr›lm›flt›.

Ahmet Kaya’n›n linçedilmek istendi¤i o gecesahneye çatal-b›çak f›rlat›pard›ndan mikrofonu elinealarak Onuncu Y›l Marfl›’n›okumaya bafllayan veyaflanan sald›r›n›n bafll›catahrikçilerinden biri olanSerdar Ortaç da 2009y›l›nda “Ben de genç vecahildim. Bence o geceyaflananlarda AhmetKaya’n›n hiçbir suçu yoktu.Bir anda her Türk genci gibigaza gelip Onuncu Y›lMarfl›’n› okumayabafllad›m” diyerek özürdilemiflti.

Ahmet Kaya’n›nölümünden 12 y›l sonragelen bu özürler birpiflmanl›¤›n d›fla vurumude¤il gün geçtikçe artanpopülaritesinden nemalan-mak isteyenlerin timsahgözyafllar›.

13 yıldagelen özür

İ stanbul ŞehirTiyatroları’ndaki yönet-

melik değişikliği, İslamcı ke-simin kalemlerinden veağızlarından dökülen“muhafazakar sanat” söyle-mi ve yine sözleriylesaldırının dozunu yükseltenTayyip Erdoğan, tiyatrosanatçılarının sokağaçıkmasına neden oldu.

Erdoğan sanata vesanatçılara kürsülerdensaldırmayı kesti. Ancak tiyat-rocuların mücadelesi, eylem-leri sona ermedi. Tiyatrosanatçılarının çağrısı ilesanatçılar 7 gün 24 saat“özgür sanat” için sahnedey-di. Erdoğan’ın kibirli ve des-pot olarak nitelendirdiğisanatçılar bu kez halka açıkbir parkta oyunlarını oynadı,şarkılarını söyledi, filmlerinigösterdi…

16 Haziran’da İstanbulKadköy’dekiCaddebostan’danSelamiçeşme ÖzgürlükParkı’na yapılan biryürüyüşle başlayan “SanatMaratonu” 22 Haziran gece-si sona erdi. Sanatçılar 7 günboyunca aralıksız olarakSelamiçeşme ÖzgürlükParkı’nda sahne aldı.Organizasyon aşamasındaİstanbul Şehir Tiyatrosu

Sanatçıları Derneği,TOBAV, TODER,OYÇED, ÇASOD,TOMEB, Türkiye Eleştir-menler Birliği gibi kurumlar-la İstanbul SeyirciPlatformu’ndan gönüllülerinolduğu etkinlikte amatör ti-yatrolardan özel tiyatrolara,akademisyenlerdenmüzisyenlere pek çok kişisahneye çıktı. Etkinliğinsunuculuğunu ise aralarındaLevent Üzümcü, SerdarOrçin, Salih Bademci, AslıÖngören ve Jülide Kural gibiisimlerin bulunduğu tiyatrosanatçıları yaptı.

Gerek İstiklalCaddesi’nde gerek MuhsinErtuğrul Sahnesi’nin önündedaha önce yapılan eylemler,

daha çok sanatçıların, sanataduyarlı ve AKP’nin sanatadönük saldırısına sessizkalmayanların katılımıylagerçekleşmişti. AKP’ninpiyasacı bir anlayışla kültür-sanat hakkını yok saymasısonucu hem üretim hem deizleme ve dinleme açısındansanata erişme sıkıtısı bulu-nan halkın geniş bir kesimibu eylemlere uzak kalmıştı.Daha doğrusu bu sanatadönük nasıl bir saldırınıngerçekleştiğinden habersizkalmıştı. “Sanat Maratonu”bu durumu kırmayaazımsanmayacak bir katkısundu. Sanatçıları ve sanataerişebilenleri katmaktabaşarılı olan etkinlik, parkayakın bölgelerde oturan ya

da bir biçimde duymuş halkıda (Okmeydanı Halkeviüyeleri etkinliği ziyaret eden-lerdendi) buraya taşıyabildi.Belki hiç oyun izlememişolup burada izleyenlerinsayısı azdı; ama en azındansanat halka açık bir alanda,parasız izlendi, sanatçılaristenenin özgürce sahne-lenebildiği bir alanda sahne-ye çıktı.

Etkinliğin sonlarına doğrukonuştuğumuz İstanbulŞehir Tiyatrolarısanatçılarından AslıÖngören, bu eylemle yap-mak istediklerini veyaptıklarını anlatırken şöylededi: “Sıcak, saygılı bir bağkurduk. Usta sanatçıları,genç meslektaşlarımızı, seyir-

cileri gönüllülerle birlikteemek vererek bir arayagetirdik. Neden buradaolduğumuzu unutmadangünlerimizi ve gecelerimizigeçirdik. Bu bir avuç insanmaaşını garanti altına almakiçin değil; yarınların kaygısıile burada. İlk amacımız dadiyalog kurmak.” Öngören,önümüzdeki dönem için deDevlet Tiyatroları’nın (DT)durumunun BakanlarKurulu’nda görüşülmesinibekleyeceklerini ve DT’nindurumu belli olunca yol hari-tasını çizeceklerini söyledi.Amaçlar, sahneden de bukadar naif bir biçimde anla-tıldı. Tayyip Erdoğan’ın ağ-zından dökülenlerle, sanatave sanatçılara dönük gerici-leştirme, piyasaslaştırma, gü-vencesizleştirme saldırısınıngelmekte olduğu netleşmiş-ken sahnede AKP’nin adıgeçmedi. Oysa biliyoruz ki“özgür sanat”ın önündekiengel de AKP, güvencesizçalışan tiyatrocuların sorum-lusu da AKP… Halk için sa-natın ulaşılamaz olmasınınsebebi de AKP. Saldırı bukadar net, bu kadar yoğun-ken; halk ile sanatçıların bi-raraya gelme fırsatı bu kadaryakalanmışken saldıranınkim olduğunu bile bile, ismi-ni söylememe yanlışındandönmekte fayda var.

G‹ZEM KUTLU

İstanbul’da 7/24 sokakta sanat

Karadeniz’in sönmeyen ışığı

Okmeydanı Halkevi’nde, AKP’ninson dönemde tiyatrolara yönelik

saldırısı ile ilgili bir söyleşigerçekleştirildi. Levent Üzümcü,Sevinç Erbulak ve Salih Bademci’ninkatıldığı etkinliğe mahallelilerin ilgisiyoğun oldu

İstanbul Şehir Tiyatroları oyuncu-larından Levent Üzümcü, SevinçErbulak ve Salih Bademci İstanbul’-daki Okmeydanı Halkevi’nde 13Haziran’da mahallelilerle buluştu.Mahallelilerin yoğun katılım göster-

diği söyleşide oyuncular son dönemdetiyatrolarda yaşananları ve AKP’ninhayata dönük saldırılarını anlattı.

Konuklar, Şehir Tiyatroları’nayapılan saldırının aslında yaşamındiğer alanlarındaki saldırılardanfarksız olduğunu belirterek, bu konu-da kendilerini ifade edebilecekleri birzemin olarak bu söyleşiye büyük birzevkle katıldıklarını da söyledi.

Söyleşinin konusu her ne kadarsanata yapılan saldırılar olsa damahallelilerin soru ve yorumlarıyla,

4+4+4 eğitim modelinden kürtajhakkındaki tartışmalara,taşeronlaştırma sorunundan ülkeçapındaki gericilik dalgasına kadaryaşamın her alanı söyleşi konusuhaline geldi.

Oyuncular gelecek süreçteki eylemplanlarını anlatırken mahallelileriSanat Maratonu’na davet etti.

Sevinç Erbulak ve SalihBademci’nin “Birlikte hareket etmekiçin birbirimizle daha fazla zamangeçirmeliyiz. Daha fazla tanışmalıyız,

bunun için sesimizi daha gür çıkar-mamız gerekiyor” diyerek ortakmücadele ihtiyacını öne çıkardılar.

KORKUNUN ÇEL‹fiK‹S‹Levent Üzümcü, Adana Devlet

Tiyatrosu’ nda oyunculuk yapan birarkadaşının “Bu aralar çokkonuşuyorsun, evlatların var. Senin veonlar için kaygılanıyoruz” dediğini vekendisinin de “Evet, evlatlarımolduğu için konuşuyorum zaten” diyecevap verdiğini anlattı.

‘Evlatlarımolduğu içinkonuşurum

zaten...’

Üniversitelilerin ve liselilerin bugünkütüketim kültürüne karşı üreterek,

eğlenerek, paylaşarak gerçekleştirilenKolektif Yaz Kampı’nın yedincisi için gerisayım başladı.

Kamp, 30 Haziran-6 Temmuz tarihleriarasında Dikili Sotes Tatil Köyü’nde gerçek-leştirilecek.

Öğrenciler kurulan onlarca atölyedepaylaşarak, üreterek ve öğrenerek eğlenecek-ler. Kampın son akşamında atölyeler üretim-leri ise sahne alarak doyumsuz bir gece yaşa-tacak. Atölyelerin yürütücüsü olarak DuvaraKarşı Tiyatro Topluluğu, Mahşeri Cümbüş,Kardeş Türküler, Sırrı Süreyya Önder, Yük-sel Aksu, Özcan Alper, Cezmi Ersöz, Baba-Zula, Bajar, Düşbaz, Penguen çizerleri veBKM mutfak oyuncuları gibi birçok isimkampta yer alacak. Kampa katılmak içinbirçok şehrin merkezlerinde kurulan stantlarabaşvurmak ya da internetten kaydolmakyeterli.

Kolektif YazKampı başlıyor

Page 16: 160'ıncı sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi28 Haziran 2012 / 11 Temmuz 2012

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

Hak alma aracı olarak örgütlenen son işgaller ve öncülü-ğünü güvencesiz işçilerin yaptığı direnişler yeni işçi hare-ketine dair ip uçları veriyor

T aşeron çalıştırmaya ve iştençıkarmalara karşı direnenEnerji-Sen üyesi BEDAŞ

işçileri, 21 Haziran günü BoğaziçiKöprüsü’nü trafiğe kapattı. Enerji-SenGenel Başkanı Kamil Kartal’ın daaralarında bulunduğu 26 işçi, köprüboyunca yürüyüşünü sürdürerekköprünün ayağında bulunan KorumaŞube Müdürlüğü önünde bir basınaçıklaması yaptı. 48 işçinin AdanaTEDAŞ’ta aylardır, 120 işçinin iseİstanbul BEDAŞ’ta 30 gündürdirendiklerini aktaran Kartal,güvenceli iş mücadelesinin sonunakadar süreceğini belirtti. Açıklamanınardından 25 enerji işçisi ile KamilKartal polis tarafından gözaltınaalındı. Ertesi gün Üsküdar Adliyesi’negötürülen 26 kişiye 72’şer lira paracezası kesildi.

‘YAPILAN, YAPILACAKLARINBAŞLANGICI’

Enerji işçilerinin Boğaziçi Köprüsüeyleminde gözaltına alınmasına ilktepki, aynı günün akşamındaTaksim’de demokratik kitle örgütleri,sendikalar ve siyasi partilerinkatılımıyla gerçekleşen basın açıkla-masında verildi. Enerji işçileri iseserbest bırakılmalarının ardındanGalatasaray Lisesi önünden BEDAŞGenel Müdürlüğü’ne bir yürüyüş dahadüzenledi. Çevreden katılımlarla bir-likte sayısı 300’ü bulan BEDAŞişçileri, genel müdürlük önünde birbasın açıklaması yaptı. Eylemi selam-layan Dev Sağlık-İş Genel BaşkanıArzu Çerkezoğlu “Yapılan eylem,yapılacak eylemlerin başlangıcıdır”derken, taşerona karşı yürüyüşünzafere ulaşacağını belirtti.

‘BEDAŞ’I DA İŞGAL EDERİZ’Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil

Kartal da BEDAŞ işçilerinin yasadışıbiçimde işten atıldıklarını, işçilerinekmeğiyle oynandığını söyledi. Kartal,“İşçileri geri almazlarsa, sendikabaşkanı olarak söz veriyorum, oköprüyü bir değil, elli defa işgal ederiz.Bizleri gaza boğarlar, döner BEDAŞ’ıda işgal ederiz. İşimizi direne direnekazanacağız” dedi. Kartal, köprüeylemini Halkın Sesi’ne dedeğerlendirdi. Gözaltında yaşadıklarıbir olayı aktaran Kartal, polislerinkendilerinden zor kullanarak parmakizi aldığını ve bunun “yasal gereklilik”olduğunun söylendiğini ifade etti.Kartal, “BEDAŞ’taki işçilerin iştençıkarılması da yasadışı. Ama sözkonusu işçi hakları olunca devletyasaları uygulamıyor. Ancak gözaltınaalındığımızda yasaları zor kullanarak

uygulamasını biliyor” dedi.İşten atılan BEDAŞ işçilerinden

Mustafa Bozali de işlerine geri dön-medikleri taktirde BEDAŞ’ı da işgaledeceklerini, gün gelip mahallemahalle dolaşarak ve örgütlenereküretimi durduracaklarını söyledi.Bozali, direnişlerini Adana’daki arka-daşları gibi sürdüreceklerini ve hak-larını alacaklarını dile getirdi.

ADANA TEDAŞ’TA DİRENİŞSÜRÜYOR

Adana TEDAŞ’ta maaşlarını ala-madıkları için direnişe geçen vedirenişle birlikte işten çıkartılanEnerji-Sen üyeleri, bir dayanışmaşenliği düzenledi. 4 aya yakın sürediraileleriyle direnen işçilerin etkinliğineyaklaşık bin kişi katıldı. İşçilertarafından hazırlanan sinevizyon gös-terimiyle başlayan etkinlikte Bandista,Hilmi Yarayıcı ve Ozan Irmakşarkılarıyla izleyenleri coşturdu. OzanIrmak’ın sahneye “Yasalar uygulansın,atılan işçiler geri alınsın” pankartıylaçıkması büyük alkış aldı.

Dev Sağlık-İş Genel SekreteriMustafa Hotlar taşerona ve güvence-sizliğe karşı TEDAŞ işçileriyle omuzomuza mücadele ettiklerini söylerken,Mersin Emek ve Demokrasi Güçleriadına söz alan BES Şube BaşkanıKemal Göçmen kazananların direnen-ler olacağını belirtti. Kürtajtartışmasına değinen Adana KadınPlatformu temsilcisi de TEDAŞişçilerinin ailelerine çiçek verdi.

‘GÜVENCELİ İŞ’ YARGILANAMAZ5 Mart’tan bu yana direnen ve

AKP’nin “Sendikanızdan istifa edin,işe başlatalım” teklifini reddetmesininardından zabıta-polis saldırılarınauğrayan TEDAŞ işçilerinin yargılan-masına da başlandı. Adana Adliyesiönünde yapılan basın açıklamasında

TEDAŞ’ta çalışan 4 bine yakıntaşeron işçinin maaşlarının yendiğine,hakkını arayanların ise kapının önünekonduğuna vurgu yapıldı. Dava, 25Eylül tarihine ertelendi.

BORUSANIN 'BORUSU' İŞGALEDİLDİ

Sendikalı oldukları gerekçesiyleişten çıkarılan 41 Borusan işçisi dedirenişlerini bir işgal eylemiyle yükselt-ti. Aralarında Nakliyat-İş GenelBaşkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’-nun da bulunduğu işçiler, 20 Hazi-ran günü İstiklal Caddesi’ndekiBorusan Kültür Sanat Evi’ni işgaletti. DİSK flamaları ile kültürmerkezinin camına çıkan Nakli-yat-İş üyeleri, işlerine geri dön-mek istediklerini dövizleri ve slo-ganlarıyla haykırdı. İşçilere çoksayıda yurttaş ile BEDAŞ işçileri,Halkevleri ve HKP üyelerindenalkışlarla destek gelirken, Ener-ji-Sen Genel Başkanı KamilKartal da işgale katıldı. Polisinçevik kuvvet otobüsleri, pan-zer, itfaiye ve ambulans ile yı-ğınak yapmasına karşın işgaleylemini sürdüren Borusan iş-çileri işvereni görüşmeye zorla-dı. Borusan yönetimi, 29 Hazi-ran Cuma gününe kadar soru-nu çözeceklerini söyledi. İşçileradına bir basın açıklaması ya-pan sendika başkanı Ali RızaKüçükosmanoğlu, kültür sanatasaygı gösterdiğini iddia edenBorusan’ın işçi haklarına ise saygıgöstermediğini söyledi. Ağır çalışmakoşullarını ve yüzde 3-4 oranındakizamları eleştiren Küçükosmanoğlu,sendikalı olarak işe dönmemücadelesinin süreceğini ve ser-maye zorbalığına boyuneğmeyeceklerini dile getirdi.

Kocaeli’de Dev Sağlık-İş KocaeliÜniversitesi Hastanesi İşyeri

Temsilcisi Eyüp Dalboy’un iştençıkarılması Dev Sağlık-İş üyeleritarafından protesto edildi. 14Haziran’da Başhekimlik önünde eylemyapan sağlık emekçileri, arkadaşlarınınişten çıkarılmasının “güvenceli iş,insanca yaşam” mücadelesine yönelikbir saldırı olduğunu söyledi. Nisanayında güvenceli iş talebiyle kurduklarıçadıra polisin saldırdığını hatırlatanişçiler, hastane yönetimine hukuksuzuygulamalara son verme çağrısındabulundu.

DİRENİŞ ÇADIRINA SALDIRIDev Sağlık-İş üyeleri, bir yandan

kendilerinin hastane işçisi olduğunutescil eden “hileli çalıştırma” tespitineüniversite tarafından açılan itirazdavasını beklerken, diğer yandan iştenatılan arkadaşları için hastanebahçesinde imza toplamaya başladı.İtiraz davasının hemen öncesinde, 25Haziran sabahında önce özel güvenlik-ler, sonra da hastane dışında bekleyen

polisler işçilere saldırdı. Saldırı sonu-cunda 2 işçi yaralanırken, EyüpDalboy’un da aralarında olduğu 9 işçigözaltına alındı. İşçilerin direnişi ilezor durumda kalan rektörlüğün,polisin hastaneye girmesine izin ver-mesi dikkat çekti.

‘GÜVENCELİ İŞ MÜCADELESİBOYUN EĞMEZ’

Kocaeli muhalefetinin saldırıya tep-kisi gecikmedi. Öğle saatlerindeUmuttepe Yerleşkesi’nde bir arayagelen sağlık emekçilerine BirleşikMetal-İş, Genel-İş, KESK, Halkevleri,ÖDP, EMEP temsilcileri ileakademisyenler ve öğrenciler dedestek verdi. Açıklamada söz alan DevSağlık-İş Genel Başkanı ArzuÇerkezoğlu, taşerona karşı mücade-lenin baskı ve engellere rağmensüreceğini belirtti. Üniversite yöneti-minin izni olmadan polisin yerleşkeyegiremeyeceğini hatırlatan Çerkezoğlu,“Rektörlük tarafını belirlemiştir” dedi.3 Temmuz’daki davanın öneminedikkat çeken Çerkezoğlu, hukukikazanımlar elde eden güvenceli işmücadelesinin baskılara boyuneğmeyeceğinin altını çizdi.

İşçiler, 26 Haziran günü de özelgüvenlikçilerin saldırısına uğradı.Yeniden pankartlarını hastane bahçe-sine asan işçiler direnişlerini sürdürü-yor.

Hava-‹fl üyeleri, 24 Haziran’da trafik yavafllatma eylemiyapt›. Eylem s›ras›nda Hava-‹fl üyeleri ve direnifle destekveren emek ve demokrasi güçleri Havaalan›’n›n içindeki yolubir süreli¤ine trafi¤e kapatt›. Trafi¤in durma noktas›nageldi¤i eylem, yap›lan bas›n aç›klamas› ve yürüyüflün

ard›ndan son buldu.Yolun trafi¤e kapanmas› s›ras›nda trafik polisleri ile

eylemciler aras›nda ufak çapl› arbedeler yafland›. Araçlar›ylatrafi¤i yavafllatma eylemi yapan Hava-‹fl üyelerinin direniflalan›na gelmesiyle bir bas›n aç›klamas› yap›ld›.

Hava-İş üyeleri trafiği yavaşlattı

Gelsin polis, gelsin copinadına direniş

İş yoksa işgal var, direniş var

2008 krizinde işten çıkarmalara karşı fabrika işgalleriylesimgeleşen eylemler, bugün yerini güvencesiz işçilerinzengin içerikli fiili direnişlerine bıraktı