};{ 12. ULUSLARARASI . T E B L G L E R Sempozyum. Tarihi : 6 - 7 - 8 2015 Eyüp BelediyesiKültür No: 81 Eyüp Belediyesi Kültür Sahibi : Remzi Proje Sorumlusu : Ahmet Turan Koçer Yaym Yönetmeni : Davut Akgül Editör : Hüseyin Karaca Yayma : Ümit Aksoy, Cemil Abdülbaki Tasanm ve Düzen : N uhun Gemisi Reklam ve Hizmetleri ISBN : 978-975-6087-13-8 : Mavi Ofset Tic. San. Ltd. O.S.B. Mahallesi Heskoop Sanayi Sitesi Modern Merkezi Blok Kat: 1 No: 22/23 Tel: (0212) 549 25 28 (pbx) Fax: {0212) 549 26 84 www.maviofset.com c-mail: [email protected]istanbul, 2016 EYÜP KÜLTÜR MÜDÜRLÜGÜ 444 3000 www.eyup.bel.tr 12. Eyüp Sultan Siycr
15
Embed
255887isamveri.org/pdfdrg/D255887/2016/2016_KARADASC.pdf1 eıı-Neml 27/9 ı -93. 1 er-Rfun, 30/60. Bu ayetin yorumu için bkz. Matüti di, u'vil4til Ehli's-Sumll!, ıışr. Fatıma
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
~ };{ 12.ULUSLARARASI
::ı:f~~~C8~3~~ . T E B L İ G L E R
Sempozyum. Tarihi : 6 - 7 - 8 Kasım 2015
Eyüp BelediyesiKültür Yayınları No: 81
Eyüp Belediyesi Kültür Yayınlan Adına Sahibi : Remzi Aydın
Proje Sorumlusu : Ahmet Turan Koçer
Yaym Yönetmeni : Davut Akgül
Editör : Hüseyin Karaca
Yayma Hazırlık : Ümit Aksoy, Cemil Nazlı, Abdülbaki Başer
Tasanm ve İç Düzen : N uhun Gemisi Reklam ve İletişim Hizmetleri
ı s. Malik b. Enes, Mımaıl4' (Muhammed lı . Hasan eş-ŞeybôrıJ Rivayeti), Mektebetü'r-Ra
ıid 1409/1989, s. 373.
geçici ve ölümlü, ahiret hayatı ise ölüm
süz ve meşakkatsizdir. ~2 Çünkü inandım
demekle iş bitmiyor. "Siz savaşla karşı
laşmadan önce ölümü göze alımştımz,
bunun ne demek olduğunu bile bile ba
kıp kaldınız." 13 Öyleyse mürnin inandım
demenin bir adım ötesine geçip bunu te
şebbüs ve fiili ile göstermelidir ki böy
lece mümin, münafık ve kafir ayırt edi
lebiJsin. Zira teşebbüs ve 6il kişinin kal
binde olanı gösteren en önemli amildir.
Tabii ki bu yeterli gösterge değildir, an
cak bu olmadan da kalpteki imanın bi-• linmesi söz konusu olmaz. Yüce Allah
kişilerin kalbine; insanlar ve hatta me
lelder ise kişinin davranışlarına ve söz
lerine bakar. Öte yandan ilahi yargılama
kişilerin arnelleri yani söz ve fiilieri üze
rinden gerçekleşir. Meleklerin yazdık
lan amel defteri ilahi huzura geldiğinde
Yüce Allah, kişinin yaptığı ile kalbindeki
niyeti göre değerlendiremeye alır, eğer
kalbindeki ile meleğin yazdığı örtüşmü
yorsa siler, örtüşüyorsa sevap hanesin
de bırakır. 14 Nitekim bir savaşta büyük
ba.şan gösteren bir sahabi, yaralanıp öl
düği.inde Hz. Pcygamber'e haber veril
miş, Peygamberimiz onun cehennemlik
olduğunu bildirmiştir. Sebebi soruldu
ğunda ise, yaralarmdan kaynaklanan acı
ya dayanamadığı için kendisini öldürdü
ğü yani intihar etmeğini haber vermiştir.
Ancak kalpteki iyi niyet bazen ye
terli olmaz, onun doğru bir şekilde yan
sıtılması gere.ldr. Abese Suresi'nin ba
şında Abdullah İbn Ümrni Mektum'a
Peygamberimizin iltifat etmemesinden
dolayı itaba uğraması, Hz. Peygamber'in
niyetinden değildi. Çünkü O'nun ni
yetinde şayet Mekke Üeri gelenleri
Müslüman olursa, diğerleri de onları
takip eder düşüncesi vardı. Ancak ola
yın görüntüsü ve kendisine koşarak ge
len bir arnaya ilgi göstern:ıemesi doğru
200 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
değildi; tıpkı savaşta cesurca savaşan bir
kahramanın yaralannın acısına dayana
mayıp intihar etmesinin doğru olma
ması gibi. Benzer bir durum Usame b.
Zeyd' in, teslim olduğu ve imana geldi
ğini söylemesine rağmen yakaladığı bir
kişiyi, kendisinden korktuğunu varsaya
rak öldürmesi de böyledir. Mümin, sa
vaşta alanında nasıl hareket edeceğini v6
nerede duracağım iyi bilmelidir. Teslim
olana veya mürnin olduğunu bildiren ki
şiye artık el kalkmaz.
Öte yandan müıninler kadın, çocuk
ve yaşlılara el kaldırmaz. Bu durum Hz.
Peygamber'in emriyle ya$aklanmıştır.
Nitekim Peygamberimiz savaşların bi
rinde bir kadının öldürüldüğünü gör
düğünde bu hoşuna gitmedi ve kadınla
no ve çocukların öldürülmesini yasakla
dı. İmam Muhammed buradan hareketle
kadın, çocuk ve yaşlı insanların savaşta
hedef yapılmamasını fıkhl hüküm ola
rak kayda geçirmiştir.l> Anılan kimsele
rin hedef alırımamaları, silah kullanma
dıkları ve fiili bir saldırıya girmedikle
rindir. Bu dururnda savaşta yer almayan .
sivil halk da bu kapsamda düşünülebilir.
Tevekkül
Tevekkül ise iman ile arnelin rabıtası
dır. İradesini ortaya koyan ve teşebbü
se geçen müınin bu irade ve teşebbüsün
arkasında yüce Allah'ın olduğunu bil
diğinde iradesini ve gücünü en yüksek
düzeyde kullanmaya yönelir. Sunuliah
Gaybl'nin dediği gibi insan iradesin
de muhayyer, istidadında mecburdur.
Bunun anlamı, insanoğlu iradesinde
engelsiz bir özgürlüğe salıipken gücü
sınırlıdır. Dolayısıyla bu sınırlı gücü
nü hesaba katarak iradesini kullanma
sı ve gerçekçi kararlara yönelmesi gere
kir. Gücünü aşan hallerde veya gelecek
le ilgili planlarında daha büyük bir güce
yaslanması ve ondan yardım talebinde
bulunması gerekir. İşte buna tevekkül
denilmektedir. "Bir kez karar verdin
mi, artık Allah'a dayan. Çünkü AIJah
kendisine dayanıp güvenenleri sever. " 16
mealincieki ayet-i keôme bunu en güzel
ve net olarak anlatmaktacLr. Mü min kul,
iradesini/niyetini ortaya koyup teşeb
büs aşamasında geçtiğinde sonucun nasıl
olacağım tam olarak bilmesi söz konu
su değildir. Dolayısıyla gücünü aşan bir
durum karşısında yüce bir güce dayan
ması, güvenınesi ve oradan destek alma
sı gerekmektedir. Bunun adı Kur'an ve
sünnette tevekküldür. Mürninler karar
verip Bedir harbine çıktıklarında Yüce
Allah'a dayanmışlar, onlara destck ola
rak melekler gönderilmiştir. Her ne
kadar melekler fiilen savaşa katılma
mış olsalar bile mürninleri cesaretlen
dirmek ve kafırleri korkutmak suretiy
le ciddi bir psikolojik destek olnıuşlar
d.ır. Bu sayede mürninler kendilerinin
üç kat düşmanı yenmişler, bir lusmını
da esir almışlardır. 17
/
Al-i İnı.rin 3/ 159.
•· Meleklerin sav~tal.i dunımu ile ilgili bkz. M~türidJ,
u 'vilat, I, 305-307.
iSLAM FETiHLERiNIN iNANÇ ARKA PLANI 201
ıu. '~ltı/ı size birçok yerde özellikle deHwıey11'de yarılım etti. Kalabalıklığmrz aklmrzı başınız
daıı almıştı. Aırıa o kalabalık ol-11111/ttz sizi lıiçbir şeydeır kom~ rrındı. O kocarnarı ~ryiizil size dar geldi. Arlurmzı dihıiip lurçtırrız. Sorıra Al/alı, El(isi'11e • ., irıarıarılaragı1•·erı .-.<esaret verdi . • Si;::irı görrnediğiıriz ordrı/ar
göırdeı·di. Ka.fo·lere de .ızabım irıdirdi. Dır, knfiAcrelusileu bir cez.ı idi." ( et-Tevbe 9/25-26). Geniş bilgi için bkz. İbn Hişam, ~.>-Sirctii'u-Ncbeviyyc,
nşr. Ömer Abdusselaın Tednıurl, Beyrut 1408/L987, IV. 80 vd.; bk. Matütid'l, Te 'vllôt, ll, 394-396.
••· ei-Babra 2/153.
~··· el-Ankebut, 29/69.
11· Al-i iınf.ln 3/144.
"· el-Kasas 28/56.
~>. er-R.ı'd 13/40.
n Yusuf, 12/67.
~•. Matüridl. Te'ı•iMt. Il, 592.
Tevekkülün olmadığı veya eksik bu
lunduğu durumlarda, s~zgellmi Huneyn
gazvesiode, mürninler sayıca daha çok
olmalauna rağmen bozguna uğramışlar,
Kur'an'daki ifadeyle, "kaçacak yer araımş
larclır". 18 Bu durumda tevekkül Allah'ın in
sana ciddi anlamda manevi bir destcğid:ir.
Bu yüzden Yüce Allah, "Ey iman eden
ler, Allah'tan sabır ve dua ile yardırı:ı iste
yin. Muhakkak ki Allah sabredcnlerle be
rabcrdir."19 buyurmaktadır. Tevekkül as
lında insanın bir sorumluluğu üsclenmesi
anlamına gelir. Fakat insanın önünde yani .. gelecekte o kadar çok bilinmezler vardır ki
bu bilirırı:ıezleri aşıp her şeyi hesaba katma
sımümkün değildir. Bu durumdainsanın
yüce bir kudrete dayanması kaçınılmazdır.
Nitekim Allah'a dayanmayanlar, bu konu
da ya büyücüyakahin ya da medyum gibi
gelecekten haber verdiği iddia edilen bir
takım karanlık şahıslara başvurmaktaclır
lar. Eıı doğrusu müminin bir sıkıntı veya
karar noktasında yaratıcısı ve rabbi olan
Allah'a dayanması ve ondan yardırı:ı iste
mesidir. Nitekim namazın her rekannda
okunan Fatiha Suresi' nde, "Biz sadece sana
ibadet eder ve sadece serıden yardım iste
riz," diye beyan ve ikrarda bulunrnaktayız.
Tarih boyunca fatihler de bu duygu
ve inanç ile hareket ettiklerinde devasa
düşmaıılara karşı zafer elde etmişler ve
aşılmaz denen kaleleri aşarak muazzam
fetihler gerçckleştirınişlerdir. İstanbul'un
fethi bu tevekkülün en güzel örnekleri
ile doludur. Ancak tevekkül azim ve ka
rarlılık içinde olduğunda yüce Allah'ın
yardımı ve yol göstermesi gerçekleşir.
Nitekim İstanbul'un fatihleri bu kararlı
lığı ve adanmışlığı gösterdikleri için Yüce
Allah da onlara yenj yollar bulma, mese
la gemileri karadan götür me fikri bahşet
ıniştir. "Kim bizim uğrumuzda canını or
taya koyareasma mücadele ederse, biz on
lara birçok çıkış yolu gösteririz. Çünkü
202 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
Allah güzelliği ve iyiliği kendisine sıfat
edirırı:ıiş kullarıyla beraberdir. "20
Ancak tevekkül, ihlas ve samllniyetle
birlikte olmalıdır. Allah'a dayamrken asla
bir başkasım ortak kılmak veya başkasına
da biraz dayanmak fikri olmamalıdır. Yani
islam'da lider kültü yoktur. Nitekim Yıice
Allahayeti kerlıne de, "Muhammed ancak
bir elyidir. Ondan önce de peygamberle~ geçmiştir. O ölse ya da öldürülse ökçele
riniz üzerinde gerisin geriye mi dönersi
niz. Kim böyle ökçeleri üzerinde gerisin
geriye dönerse Allah'a asla bir zarar ve
remez. Allah şükredenlere mükafatları
nı verecektir."21 buyurmak suretiyle Hz.
Peygamber'in bile Allah'ın yanında bir da
yanak olarak görülmesini istememektedir.
Çünkü Hz. Peygamber bir uyarıcı, tebli
ğci ve uygulayıcıdır. "Sen istediğini bida
yete erdiremezsin, dilediğini hidayete er
direcek olan Yüce Allah'tır!"22 mealinde
ki ayet, Hz. Peygamber'in görev ve yetki
alanını belirlemektedir. Dolayısıyhı. insan
ancak gücü mjktannda çaba ve çalışma or
taya koyar, Yüce Allah'a dayanır ve sonuç
Allah tarafından belirlenir: "Ey Nebi! Sana
düşen sadece tebliğ etmektir, hesap gör
mek bize aittir."23 .Hz. Yakub'un .Mıs.ı.r'a
giden çocuklarına, "Sakın hepiniz bir kapıdan girmeyin, farklı kapılardan ayn ayrı
girin!" e.rnir ve tavsiye etmesi ardından da,
"Allah' m takdir ettiği bir şeyi ben sizden gi
derebilecek değilim. Çünkü hüküm sade
ce Allah'a aittir. Ben ,allah'a dayanıp gü
ceniyo.ı:um, siz de O'na dayanın ve güve
nin, "24 şeklinde açıklama da bulunması as
lında birbiri ile çelişen iki ayrı durum de
ğildir. Zira kaygı duymak insamn alışıla
gelmiş tabü halidir. Nitekim insan arzu
ladığına yönelir, korktuğundan ise sakı
nır. Ancak işin sonucunu kestirmesi im
kin dahilinde değildir. Bu durumda te
vekkül, işin sonucunu Allah'a havale et
mek ve O'na dayanmaktır.2s
Haınd ve İstiğfar
Yüce Allah yardım eden, insan ise yardı
ma m~taç olandır. Mutlak anlarnda yar
dım eden her türlü noksanlıktan uzaktır.
Yardıma muhtaç ise noksanlıkları, eksik
likleri ve ihtiyaçları olandır. Her türlü
eksiklikten uzak olan Allah, kendi mü
kemmelliğini ve bizim noksanlığımJZı
hatırda tutmarnızı istiyor. Bir nimete
erdiğirnizde, bir başarı elde ettiğimiz
de veya büyük bir fetih gerçekleştirdi
ğimizde gurur ve kibre kapılıp yardıma
muhtaç olduğumuz günleri unutmama
mız ihtarında bulunuyor. Yüce Allab'ı
noksanlıklardan uzak görmek anlamına
gelen tesbih işte budur. Diğer bir deyiş
le tesbih, Yüce Allah'ın her tür noksan
lıktan uzak olduğu bilincinde olmamız
ve bunu dile getirmernizdir.
Harnd ise, O'nun övgüyelayık oldu
ğunu hatırlamarnız ve onu dillendirme
ınizdir. Çünkü eksiği bulunan ve sürek
li ihtiyaç içinde kıvranan bir varlığının
övgüye layık olması ne kadar doğrudur?
Her an günaha bulaşan veya bulaşma ds
ki içinde bulunan, sürekli yeme ve iç
meye ihtiyaç duyan, yalnız kalmaktan
ve yalmz bırakılmaktan korkan insarıın
övgü beklemesi, en hafif tabirle kendi
sini bilmemesi anlamına gelir. Zaten in
san kendisini bilse, acziyetini ve muhtaç
lığını kavrasa Yüce Allalı'ı da hakkıyla
bilir. Övgü ancak alemlerin Rabbi, her
iki dünyanın yegane Hakim'i, kullarına
karşı şefkat ve merhametli Yüce Yarancı
olan Allah aittir.
Yüce Allah, Mekke'nin fethi sonucu
insaniann dalga dalga İslam'a koşcukları o
günde, Hz. Peygamber'den Allah' ı hamdile
tesbih etmesini ve bunu ümmeti ne öğretme
sini buyuruyor. Nitekim Hz. Peygamber
devesinin üstünde Mekke'ye girerken bir
fatihkomutan gururu içinde değil, bir kul
mütevazılığı içindedir. Devesinin üstünde
başı öne eğik. ulvi bir mahcubiyet içeri
sindedir. Hamd ve tesbih edilmek Allalı'a
ne kadar yakışırsa, Allah' ı hamd ve tesbih
etmek dekula o kadar yakışır.
/
iSLAM FETiHLERiNiN iNANÇ ARKA PLANI 203
u. Mulıınmed 47/19. İstiğfar, Allah'ın kullarına verdiği ha
dsiz ve hesapsız nimetin kadrjııj bileme
rnek ve şükrünü eda edememekten dolayı
Allah'a yönelik mağfiret düemektir. Tövbe
ise, Allah'ın emirlerini yerine getirmernek
ve yasakladıklanndan kaçınmamak sure
tiyle günaha ginnekten dolayı Allah'tan
af düemek ve bağışJanmak için el açmaktır.
Allah, Hz. Peygamber'denistiğfar etme
sini isterken, nimetlerini hatırlamasıru ibtar
ediyor. Aslında burada, "Kızım sana söy
lüyorum gelinim sen anla," atasözündeki
204 EYÜP SULTAN SEMPOZYUMU XII
anlam vardır. Sanki Allah Hz. Peygamber
üzerinden bizlere ihtar etmektedir. Bir ayette
ise Yüce Rabbimiz, Sevgili Peygamberiınize,
"Kendi günahın, mürnin erkeklerin güna
hı ve mürnin kadınların günahı için bağış
lanma dile!"'ı6 buyurmaktadır. Öyleyse Hz.
Peygamber'in bağış düemesi sadece kendi
si için değil, aynı zamanda kadını ve erke
ği ile bütün müminJer içindir. Bu durumda
bir müminin savaşta ve banşta temel görevi,
nimete ermede şüktü yerine getirmek, bir
musibede karşılaşıldığında sabırlı olınaktır.
Allah'a Sığınma
Hakkın yanında batıl, haynn yanında şer
her zaman vardır. Dünya hayatı bu zıtlık
lar üzere kurulınuştur. Kuru ve yaş, iyi ve
kötü, dişi ve erkek, az ve çok hep içiçedir.
Bunları ayırt etmek çok da kolay değildir.
Bu yüzden Yüce Allah'a sığınmak, yani
sürekli teyakkuz halinde olmak gerekir.
Nitekim Mekke fethedilmiş ama iş he
nüz bitmemişti. Kafirler ve müşriklerin
artıkları iş başındaydı. Mekke'nin fethi
nin sevincini yaşamaya fırsat vermediler.
Havazin ve Sakif kabileleri, Mekke'nin
fethinin ardından sıranın kendilerine gel
diğini gördüler ve hemen hazırlık yaptı
lar. Kendilerince zafer sarhoşluğu içinde
olan Müslümanları bir baskıula gafil av
layacaklardı. Hz. Peygamber bunun ha
berini aldı ve derhal hazırlık yapddı; on
iki bin kişilik bir ordu ile sefere çıkıldı.
Bu sayıda bir ordu, Müslümardarın o
güne kadar ulaştıkları en büyük rakamdı.
İşte tam bu noktada düşmanın şerri
nin yanında insanın içindeki şer de or
taya çıktı. islam askerleri arasında gu
rur ve kibre kapılanlar oldu. Sayıca çok
luklarına bakıp düşmanı küçümsediler.
Büyüklük içierini kapladı. Allah'a gü
venrnekten daha çok, sayısal üstürdük
lerine güvendiler. Bu güven yetmedi
ve bir anda İslam ordusu dağıldı. Hz.
Peygamber yalnız kaldı. Uahi yardım
geldi ve toparlandılar, düşmana var güç
leri ile saldırdılar ve sonuçta zafer elde
edildi. Zafer sayıca çok olmaları ile de
ğil, ilahi yardım ile gerçekleşti.
"Allah size birçok yerde, özellikle de
Huneyn'de yardım etti. Kalabalıklığınız
aklınızı başın ızdan almıştı. Ama o
kalabalık olmanız sizi hiçbir şeyden ko
rumadı. O kocaman yeryüzü size dar gel
di. Arkanızı dönüp kaçtınız. Sonra Allah,
Elçisi'ne ve inanardara güven ve cesaret
verdi. Sizin görmediğiniz ordular gönder
di. Kafidere de azabım indirdi. Bu, kafiele
rekesilen bir ceza idi." (et-Tevbe 9/25-26).
Savaş bitti ama iş bitmedi. Ganimet
taksimi sırasında şeytan bir harrde daha
yaptı. İnananların içindeki haset duygu
larını kabarttı. Ganimet taksimi sıraş~nda
yeru Müslüman olanlara Hz. Peygamber'in
fazla mal vermesi, bazı Ensar gençleri
ni üzdü. Hz. Peygamber'in Mekkeli
yakınlarına ve hemşeriterine iltimas geç
tiğini düşündüler. Artık Medine'ye de
gelmeyeceğ.ini zannettiler. Kıskandtlar,
hatta kıskançlıklarını söze döktüler. Hz.
Peygamber onları topladı ve "Ey Ensar!
Sizin bir Peygamber ile yurdunuza dön
meniz, Mekkelilerin mal ile dönmesinden
daha hayırlı değil mi?" dedi. Hepsinin içi
ni sevinç kapladı. Ne mal kaldı gözlerin
de ne mülk. Peygamber yanlarında ka
lacaktı ve yurtlarını şereflendirmeye de
vam edecekti. Kıskançlık bitti, söndü ve
/
iSlAM FETiHLERiNiN iNANÇ ARKA PLANI 205
gitti. Din kardeşliği yeniden ve daha gür
bir şekilde içlerinde yeşerdi.
Daha bir müddet Önce düşman olup
Hz. Peygamber ve Müslümanlarla sava
şan Havazinliler geldiler ve yardım iste
diler. Mallarının ve esirlerinin geri ve
rilmesini talep ettiler. Hz. Peygamber
mal ve esirler arasında tercih yapın
dedi. Onlar da esirleri tercih ettiler.
Hz. Peygamberi onlarının hepsini bı
raktı. Özgürlüğe yol verdi. Şer olan esa
ret kapısını kapattı ve hayır olan öz
gürlük kapısını açtı. Havazinliler, Hz. • Peygamber'in sütannesi Halime'nin ka-