This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
1. CĠLDĠN FĠHRĠSTĠ
1. Kuleynî (r.a)
2. Şeyh Saduk (r.a)
3. Sahib b. İbad (r.a)
4. Şeyh Müfid (r.a)
5. Seyyid Razî (r.a)
6. Seyyid Murtaza (r.a)
7. Neccaşi (r.a)
8. Şeyh Tûsî (r.a)
9. Allame Tabersî (r.a)
10. Kutbuddin Ravendî (r.a)
11. İbn-i Şehraşub (r.a)
12. Seyyid İbni Tavus (r.a)
13. Nasiruddin Tûsî (r.a)
14. Muhakkik Hillî (r.a)
15. Allame Hillî (r.a)
16. Şehid-i Evvel (r.a)
17. İbni Fahd-i Hillî (r.a)
18. Muhakkik-i Sanî (r.a)
19. Şehid-i Sanî (r.a)
20. Mukaddes-i Erdebilî (r.a)
21. Kadı Nurullah Şuşterî (r.a)
22. Şeyh Bahaî (r.a)
23. Molla Sadra (r.a)
24. Muhammed Taki Meclisî (r.a)
25. Feyz-i Kaşanî (r.a)
26. Şeyh Hürr-i Amulî (r.a)
27. Allame Bahranî (r.a)
28. Allame Meclisî (r.a)
29. Seyyid Nimetullah b. Cezairî (r.a)
30. Bahrani Sahib-i Hadaik (r.a)
31. Vahid Behbehanî (r.a)
32. Molla Mehdi Neragî (r.a)
33. Seyyid Bahru'l-Ulum (r.a)
34. Mirza Kummî (r.a)
35. Ayetullah Mucahid (r.a)
36. Seyyid Abdullah Şubber (r.a)
37. Molla Ahmed Neragî (r.a)
38. Seyyid Muhammed Bakır Şiftî (r.a)
39. Sahib-i Cevahir (r.a)
40. Şeyh Murtaza Ensarî (r.a)
41. Molla Hadi Sebzivarî (r.a)
42. Şeyh Cafer Şüşteri (r.a)
43. Ayetullah Hüseyin Kulu Hemedani (r.a)
44. Mirzai Şirazî (r.a)
45. Mirza Habibullah Reştî (r.a)
46. Seyyid Cemaleddin Esedabadî (r.a)
47. Muhaddis-i Nurî (r.a)
48. Razevi Keşmirî (r.a)
49. Şeyh Muhammed Bahari (r.a)
50. Şeyh Fazlullah (r.a)
51. Ayetullah Behbehani (r.a)
52. Ahund-u Horasanî (r.a)
53. Ayetullah Seyyid Ahmed Kerbelai (r.a)
54. Şeyh Muhammed Bakır Bahari (r.a)
55. Seyyid Muhammed Kazım Yezdî (r.a)
56. Şeyhü'ş-Şeriat (r.a)
57. Mirza Muhammed Taki Şirazî (r.a)
58. Habibullah Şerif Kaşanî (r.a)
59. Mirza Cevad Aga Melikî (r.a)
60. Allame Belagî (r.a)
61. Seyyid Hasan Sadr (r.a)
62. Mirza Nainî (r.a)
63. Şehid Müderrris (r.a)
64. Şeyh Abdulkerim Hairî (r.a)
65. Muhaddis-i Kummî (r.a)
66. Ayetullah Hasanali Hohudeki (r.a)
67. Aga Ziyauddin Irakî (r.a)
68. Garevî İsfahanî (r.a)
69. Aga Seyyid Hüseyin Kummî (r.a)
70. Seyyid Ebu'l Hasan İsfahanî (r.a)
71. Seyyid Ali Gazi Tabatabaî (r.a)
72. Ayetullah Şahabadî (r.a)
73. Seyyid Muhammed Taki Hansarî (r.a)
74. Seyyid Muhsin Emin(r.a)
75. Ayetullah Hüccet Kuhkemereî (r.a)
76. Kaşifu'l-Gıta (r.a)
77. Şerefuddin Amuli (r.a)
2. CĠLDĠN FĠHRĠSTĠ
78. Ayetullah Cemaleddin Gulpaygani (r.a)
79. Ayetullah Burucerdî (r.a)
80. Ayetullah Kaşanî (r.a)
81. Ayetullah Muzaffer (r.a)
82. Ayetullah Zencani (r.a)
83. Ayetullah İlahi Tabatabai (r.a)
84. Allame Eminî (r.a)
85. Seyyid Muhsin Hekim (r.a)
86. Ağa Buzurgi Tahranî (r.a)
87. Ayetullah Şahrudi
88. Ayetullah Milanî (r.a)
89. Şehid Mustafa Humeynî (r.a)
90. Muhammed Bakır Sadr (r.a)
91. İmam Musa Sadr (r.a)
92. Şehit Mutahharî (r.a)
93. Şehid Gazi Tabatabaî (r.a)
94. Ayetullah Talekani (r.a)
95. Şeyh Muhammed Cavad Muğniye (r.a)
96. Allame Tabatabaî (r.a)
97. Şehid Medenî (r.a)
98. Ayetullah Destgayb (r.a)
99. Şehid Sadukî (r.a)
100. Şehit Beheştî (r.a)
101. Şehit Eşrefî İsfahanî (r.a)
102. Abdullah Şirazî (r.a)
103. Ayetullah Seyyid Ahmed Hansari (r.a)
104. Ayetullah Şeyh Murtaza Hairi (r.a)
105. İmam Humeynî (r.a)
106. Maraşî Necefî (r.a)
107. Seyyid Ebul Kasım Hoî (r.a)
108. Seyyid Abdülala Sebzivarî (r.a)
109. Ayetullah Gulpayganî (r.a)
110. Ayetullah Amuli (r.a)
111. Ayetullah Erakî (r.a)
112. Allame Tahrani (r.a)
113. Allame Şuşterî (r.a)
114. Ayetullah Vicdani Fahr (r.a)
115. Ayetullah Bahauddin (r.a)
116. Abdulkerim Keşmiri (r.a)
117. Allame Caferi (r.a)
118. Seyyid Muhammed Sadr (r.a)
119. Ayetullah Vahidî (r.a)
120. Ayetullah Ahmedi Miyaneci (r.a)
121. Ayetullah Muhammed Bakır Hekim (r.a)
122. Mirza Cevad Tebrizî (r.a)
123. Ayetullah Fazıl Lenkeranî (r.a)
124. Ayetullah Mişkini (r.a)
125. Allame Askeri (r.a)
126. Ayetullah Müçtehidi (r.a)
127. Ayetullah İştihardi (r.a)
128. Ayetullah Behcet (r.a)
129. Ayetullah Müfti-İ Şia Musavi (r.a)
130. Allame Fadlullah (r.a)
Takriz
Gaybet döneminde; Ehl-i Beyt kaynağından hikmet ve irfan edinebilmiş alimler;
''Verese-i Enbiya'' olan Ehl-i Beyt imamlarının naibi hükmündedirler. Gerçek hikmet
ve irfanı Ehl-i Beyt kaynağından alabilenlere ne mutlu! İlkokul öğrencisi iken ben de
bu yolculuğa başlamak istedim, olmadı. Şimdi yine de ''Allah'ın rahmetinden ümidi
kesmeyin...'' ayetinin verdiği ümit ile, her gün bir yudum su, bir huzme ışık arıyorum.
Huccet-ul-İslam Kerin Uçar Bey yıllardır Berlin'de bu yolda değerli hizmetler ifa
etmektedir. Allah kabul etsin ve İsmet ve paklık Beyti'nin ehli olan Ondört Ma'sum ile
onların sevgisinde fani olanların nazarında olsun.
Alulbeyt kurumunun İstanbul'daki temsilcisi değerli kardeşim Huccet-ul-Ġslam
Rahmi OnurĢan Bey vasıtasıyla Kerim Bey'i tanıdım ve Ehl-i Beyt mezhebi
Alimleri'ni tanıttığı kitabının ilk iki cildini okudum. Ücüncü cildin de hazır olduğu
müjdesini alınca, üç cildin bir arada basılmasını teklif ettim. İnşallah kitap bu şekilde
daha kullanışlı olacaktır.
940 Miladi yılından bu güne kadar bin yetmiş bir yılı bulan gaybet döneminde
''içtihad'' mertebesine erişmiş alimlerin sayısı elbette bu kitapta adları yer alanlardan
fazladır. Zahiren ve resmen içtihad mertebesine erişmemiş görünen nice ma'rifet
ehlini da ancak Allah bilir. Burada, ma'ruf olup da bir mülahazaya menbi bu kitapta
zikredilmemiş olan zevat da olabilir. Hüküm Allah'ındır. Şu halde bu kitaba
''Ansiklopedi'' demeyip de sadece ''ġia Alimleri'' adını vermek yerinde olmuştur.
Sadece ''fıkıh'' ile iştigal etmekle yetinmeyip ''ma'rifet'' (irfan), ''meveddet'', ''hubb''
yönünde ilerlemiş olan ulemanın sözlerinden ve davranışlarında hayatımıza yön
verici ilhamlar alırız. Bu kitabın yayımlanmasında emeği olan herkese ve başda
Kerim Uçar ve Rahmi OnurĢan beyler'in ve okuyucuların Allah'ın rızası ve Ehl-i
Beyt'in hümmetine nail olmalarını niyaz ederim.
İstanbul, 13 Eylül 2011
Prof. Hüseyin Hatemi
KUTSAL EMANETLERĠ YAġATANLARIN HATIRASINA...
O'nun adiyla...
Yüce yaratıcı hikmetiyle yedi kat gökleri ve yeri yaratıp kendisine ''Fe
Tebarekallah'u Ehsenu'l Halikin'' demek için Ehsenu'l Mahlukat'ta tecelli ettiğinde,
ona ruhundan üfledi ve es-sabikun olan diğer mahluklarını şaşkına çevirdi.
Hikmetiyle rahmeti, Ebu'l Beşer Adem'i Cennetu'l Ülya'dan imtihan ve keşif
dünyası ''Süfla''ya indirdiğinde bu şaşkınlık ve telaş iki katına çıktı.
Böylece insanlık Hz. Adem'le başı ve sonu belli bir tarih yürüşüne başaldı. Bu zorlu
ve esrarlarla dolu yürüşte insanlığa önderlik etmek, onları sağ salim hedefine
ulaştırıp, dalalet ve zulüm girdaplarında boğulmaktan kurtarmak için gönderilen
peygamberler birbirini izledi.
Bütün varlık alemi ise meleklerle beraber onların tasavvuru aşan mücadelelerini,
fedakarlıklarını, Yaratıcıya olan ihlas ve bağlılıklarını temaşa etti.
Asırlar asırları, yüzyıllar yüzyılları takip etti. Sonra son Peygamber de geldi. Çünkü
artık bu tarihi yürüyüşün son dönemeci başlamıştı. Bütün peygamberlerin onurlu
mücadelesi ile bütün zalim ve sapkınların savaşı son kozlarını oynadılar ve nübüvvet
defteri sonsuza dek kapandı.
Sönen nurla beraber, sonsuz zulmet okyanusunda sahilsiz kalan ümmet, son bir
can havliyle, medet umdukları yüzlerce ''ümide'' sarıldılar.
Fakat bir gurup son uyarıcının vasiyetiyle ''12 Ġmam'' gemisine binip onların
''ġia'sı'' oldular. İmamlarıyla beraber bu sahilsiz kemal okyanusunun esrarından
Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk, uzun yıllar Tebriz Kerbela ve özellikle Necef
havzalarında büyük üstatların huzurlarından ilim tahsilinde bulundu. Huzurlarından
faydalandığı üstatlardan bazıları:
1. Ayetullah Mirza Ahmet Müçtehidi Tebrizi
2. Ayetullah Mirza Lütuf Ali Müçtehidi Tebrizi
3. Ayetullah Şerifu‟l Ulema Mazenderani
4. Ayetullah Muhammed Hüseyin İsfehani
5. Ayetullah Seyyid İbrahim Kazvini
6. Ayetullah Şeyh Ali Kaşifu‟l Gıta
7. Ayetullah Şeyh Murtaza Ensari
8. Ayetullah Şeyh Muhammed Hasan Necefi
AYETULLAH SEYYĠD HÜSEYĠN TÜRK‟ÜN TALEBELERĠ
Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk, büyük şahsiyetlerin huzurlarından istifade ettikten
sonra havzanın hatırı sayılır büyük üstatlarından oldu. O üstadı Şeyh Ensari
döneminde tedris kürsüsüne geçti. İlme olan hâkimiyetiyle kısa bir zamanda ders
celselerini havzanın en kalabalık derslerinden birine dönüştürdü.
Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk‟ün huzurlarından istifade eden öğrencilerinin sayısı bir
hayli çoktur, biz onlardan daha çok tanınmış olanlardan birkaçını zikretmekle
yetineceğiz:
1. Seyyid Hasan Alevi Sebzivari
2. Seyyid Hüseyin Al-i Talikani
3. Seyyid Salih Müçtehidi Erdebili
4. Seyyid Ali İrevani
5. Seyyid Muhammed Taki Talikani
6. Şeyh Hüseyin Cevahiri
7. Şeyh Ali Tebrizi
8. Molla Ahmet Şebisteri
9. Şeyh Muhammed Taha Necef Tebrizi
10. Şeyh Muhammed Hüseyin Kâini
11. Şeyh Muhammed Ali Hansari Necefi
12. Mirza Musa Tebrizi
13. Seyyid Hasan Kaşani
14. Şeyh Muhammed Salih Esterabadi
15. Molla Ali Demavendi
AYETULLAH SEYYĠD HÜSEYĠN TÜRK‟ÜN ESERLERĠ
Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk, üstatlarının derslerinin takriri yanı sıra birçok nefis
kitaplarda kaleme almıştır. Maalesef hattının okunur olmayışından birçok eserinden
istifade edilememektedir. Merhum Vaizi Hıyabanı Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk‟ün
öğrencisi Ayetullah Mamaganiden şöyle naklediyor: “O, bir kişinin taşımakta
zorlanacağı kadar kitap yazmıştı. Fakat düzensizliği ve hattının okunaksız
oluşundan dolayı birçoğundan istifade edilememiştir.”33
O yüce fakihin esrelerinden bazıları:
1. Vesiletu‟n Necat
2. el-İcare
3. el-İrs
4. ez-Zehir
5. ez-Zekât
6. el-Gaza
7. Feraidu‟l Usul kitabına Haşiye
8. Haşiyetu‟n-Nuhbe
9. el-Hilel fil Hacc
10. Risalei Ameliye / Tevzihul Mesail
AYETULLAH SEYYĠD HÜSEYĠN TÜRK‟ÜN VEFATI
Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk, 1874 yılında felç geçirdi. Nasiruddin Şah tedavi için
İran‟dan özel doktorlarını gönderdi. Doktorların da aciz kaldığı bu hastalık sonucu
Seyyid 1882 yılında vefat etti. Pak naşı kendi evine defnedildi.
33-UlemaiMuasirin, s.4
Ayetullah Seyyid Hüseyin Türk‟ün vefatından 20 yıl sonra hanımı vefat etti. Vasiyeti
gereği saygıdeğer kocasının yanına defin edilmesi için mezar kazdıklarında Seyyid'in
mezarı tahrip oldu ve Seyyid‟in naşının sağlam ve çürümemiş olduğunu gördüler.
Ayetullah Aga Buzurgi Tahrani olayı Molla Bakır Nehavendi‟den naklen şöyle yazar:
“Hanımına mezarı yanında bir kabir kazdıklarında onun mezarının da bir
kısmının tahrip olduğunu fark ettim, bu esnada naaşı sağlam ve çürümemiş bir
halde gördüm.”
Daha sonra Aga Buzurgi Tahrani şöyle diyor: “Evet, o yüce şahsiyetin naaşının
çürümemesi gayet doğaldır. Çünkü onlar ömürleri boyunca Allah‟ın rızası ve
hoşnutluğu için bedenleriyle her türlü zahmetlere göğüs gerdiler. Tüm dertleri
İslam ve mektebe hizmetti. Ne mutlu onlara!”
136
FAZĠLĠ ĠREVANĠ
MUHAMMED FAZĠL B. MOLLA MUHAMMED BAKIR ĠREVANĠ
(Ö. 1889)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
Muhammed Fazıl, 1817‟de İrevan34 şehrinde ilim ve takva ehli bir hanede dünyaya
geldi. O doğum yerinde okuma yazmayı ve edebiyat ilimlerini öğrendi.35 Muhammed
Fazıl, erginlik çağına girmemişti ki Rusların işgaliyle doğum yerinden İran‟a hicret
etmek zorunda kaldı. O, yarım kalan tahsiline Kazvin Havzası‟nda devam etti. Kazvin
Havzası‟nda dönemin meşhur üstadı Ayetullah Molla Abdülkerim İrevani‟nin
huzurlarından istifade etti.36 Muhammed Fazıl‟ın seçkin öğrencilerinden olan
Ayetullah Mirza Ebulkasım Eminu‟l Şer‟i Hoi şöyle naklediyor: “Ben kendisinden
bizzat şöyle buyuruyorduğunu duydum: Ben Kazvin Havzası‟nda tahsil ederken
henüz buluğa ermemiştim. Medresede Şerh-i Lûme dersi veriyor, içtihat ve
istinbat37 gücüne sahiptim.''38
İrevan hanedanı, İran, Irak ve Kafkaslarda Şia âleminin mercilik ve önderliğini yapmış
meşhur bir hanedandır. Bu hanedan Ayetullah Molla Ali Asker İrevani, Ayetullah
Abdulhüseyin İrevani, Şeyh Ahmet, Şeyh Tahir, Şeyh Sadık ve Mirza Ali İrevani gibi
şahsiyetler İslam‟a hizmet etme şerefine ulaşmıştır.
IRAK‟A HĠCRETĠ
Muhammed Fazıl, Kazvin Havzası‟ndan sonra 14 yaşlarında39 Kerbela‟ya gitti.
Kerbela Havzası‟nda büyük üstat Ayetullah İbrahim Kazvini‟nin huzurlarından 4 yıl
istifade etti.40Kerbela Havzası‟ndan sonra Necef‟e giderek o dönemde havzanın
tanınmış üstatları olan Şeyh Murtaza Ensari, Ayetullah Şeyh Muhammed Hasan
Necefi ve Ayetullah Şeyh Hasan Kaşifu‟l Gıta gibi büyük şahsiyetlerin ders
34-İrevan, Ermenistan’ın başkentidir. O dönemlerden İran topraklarının bir parçasıydı. Bu şehir bir dönem Şia fıkhının ve inançlarının öğretildiği merkez olmuştu. Ayetullah Mirza Abdülkerim Molla başi İrevani, Ayetullah Molla Hasan İrevani ve Ayetullah Seyyid Ali İrevani gibi onlarca şahsiyetin ikametgâhı olmuştur. 35-Miratu’ş-Şark, c.2, s.1182 36-Tezkiretu’lMuasirin, c.8, s.415 37-İstinbat; bi rkonuda Kur’an ve ayetlerden delilleri çıkarma gücünedenir. 38-Tezkiretu’lMuasirin, c.8, s.415 39-Miratu’ş-Şark, c.2, s.1182 40-el-Fevaidu’l Razeviyye, s.601
celselerine katıldı. Çok kısa bir zaman sonra Şeyh Ensari‟nin ders celselerinin önemli
ilmi şahsiyetlerinden oldu.41
AYETULLAH FAZĠLĠ ĠREVANĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Ayetullah Fazil İrevani, Kazvin, Kerbela ve Necef havzalarında birçok üstadın
huzurundan istifade etmiş, onlardan içtihat ve rivayet naklinde izin almıştır. Onlardan
bazıları:
1. Ayetullah Molla Abdülkerim İrevani
2. Ayetullah İbrahim Kazvini
3. Şeyh Murtaza Ensari
4. Ayetullah Şeyh Muhammed Hasan Necefi
5. Ayetullah Şeyh Hasan Kaşifu‟l Gıta
MERCĠLĠĞĠ
Ayetullah Fazil İrevani, üstadı Ayetullah Şeyh Ensari ve Ayetullah Seyyid Hüseyin
Türk Kuhkemerei‟den sonra merceiyet makamına geçti. O, Irak, İran, Hindistan,
Türkiye, Rusya ve Kafkaslarda oldukça tanınmış bir şahsiyetti. Şia âleminin büyük bir
çoğunluğu onu taklit ediyordu. Dünyanın her yerinden humus ve zekât ona gelirdi.
Havza talebelerine düzenli aylık verilmesi onun döneminden başladı.
AYETULLAH FAZĠLĠ ĠREVANĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Ayetullah Fazıl İrevani, talebeliğinin ilk yıllarından beri başlattığı tedrisi ömrünün
sonuna kadar devam ettirdi. Üstadı Şeyh Ensari‟nin vefatından sonra Necef
Havzası‟nın en önemli ve takriben en kalabalık ders celsesi onun oldu. Huzurlarından
istifade eden talebelerden bazıları:
1. Seyyid Ahmet Mustenbiti Tebrizi
2. Seyyid Esedullah Eşkveri
3. Seyyid Ali Cezairi Şûşteri
4. Seyyid Ali Kuhkemerei
5. Seyyid Muhammed Taki Hoi Necefi
6. Seyyid Muhammed Taki Talikani
7. Şeyh İbrahim Saliyani Necefi
41-Miratu’ş-Şark, c.2, s.1182
8. Şeyh İsmail Hoi
9. Şeyh Abdulhüseyin İrevani (kardeşinin oğlu)
10. Şeyh Muhammed Cevad İrevani (oğlu)
11. Şeyh Hadi Tahrani
12. Mirza Ebul Kasım Ordubadi
13. Mirza Habibullah Reşti
14. Mirza Ali Ekber Erdebili
15. Molla Mehdi Arani
AYETULLAH FAZIL ĠREVANĠ‟NĠN ġAHSĠYETĠ
Ayetullah Fazıl İrevani, görkem ve ihtişam dolu aynı zaman da bir o kadar da refah
bir yaşam sürmekteydi. Aynı dönemde yaşayan Ayetullah Mamakani ise çok sade ve
fakirane bir yaşam sürmekteydi. Ayetullah Mamakani‟ye: “Nasıl olur da siz son
derece fakir bir yaşantıya, Ayetullah Fazil İrevani ise böylesine müreffeh bir
hayata sahip olabilir?” diye sorduklarından şöyle buyurdu: “O, İslam‟ın izzet ben
ise zühdüyüm.”42
Ayetullah Molla Vaizi Hıyabani şöyle yazıyor: “Merhum Fazıl İrevani döneminde bir
grup Ayetullah Şeyh Hasan Mamakani‟ye bir soru sorunca büyük üstat şöyle
buyurdu: Aga Fazıl hayatta olduğu sürece bize soru sormayın, bizim görüş
bildirmemiz doğru değildir.”
AYETULLAH FAZIL ĠREVANĠ‟NĠN ESERLERĠ
Ayetullah Fazıl İrevani, birçok paha biçilmez eserler telif edip bizlere miras
bırakmıştır. Aga Buzurgi Tahrani ez-Zeria Kitabında o değerli eserlerin isimlerini
zikretmiştir Onlardan bazıları:
1. Kavaid Kitabına Haşiye
2. Beyzavi Tefsirine Haşiye
3. İctimai el-Emr vel Nahy
4. el-Mekasibu‟l Muharreme
5. el-İctihadu vet-Taklid
6. el-Ecza
42-Buluğu’l Emali, s.219
7. Usulu‟l Fıkıh
8. el-İstihsab
9. et-Teadulu vet-Tercih
10. Esaletu‟l Berae
AYETULLAH FAZĠLĠ ĠREVANĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Fazıl İrevani, bir ömür hizmetten sonra 1889‟de Necef‟te vefat etti.43 Pak
naşı kendi medresesinde toprağa verildi.
43-UlemaiMuasirin, s.21
137
MOLLA ALĠ KENĠ
ALĠ B.MĠRZA KURBAN ALĠ AMULĠ
(Ö.1889)
DOĞUM VE ÇOCUKLUK DÖNEMĠ
O, 1805 yılında Tahran‟ın Ken Mahallesi‟nde dünyaya geldi. Babası Mirza Kurban Ali
Amuli oğlunun adını Ali koydu.44
Ali daha küçük yaşlarında dini ilimlere özel merak ve ilgi duyuyordu. Ailesinin karşı
çıkmasına rağmen bir süre gizlice dini ilimler öğrendi. Daha sonra ailesinin rızasını
alarak İsfehan‟a giderek havzanın derslerine katıldı.
Ali, İsfehan Havzası‟ndan sonra Necef Havzası‟nın namdar ve büyük fakihlerinden
istifade etmek için Irak‟a gitti. Necef ve Kerbela havzalarında eşsiz eser Cevahir
kitabının yazarı Şeyh Muhammed Hasan Necefi, Kaşifu‟l Gita, Şeyh Meşkûr Hulavi45
Necefi ve Seyyid İbrahim Kazvini gibi şahsiyetlerin huzurlarından istifadeler etti.
Molla Ali Keni, Necef‟te ilim ve irfan tahsili yıllarında Molla Ali Halili, Şeyh
Abdulhüseyin Tahrani ve Seyyid Zeynelabidin Tabatabai gibi birçok fazıl ve takva ehli
âlimlerle aynı odayı paylaşıp arkadaşlık etmiştir.
Ayetullah Tabataba Hairi o dönemleri şöyle anlatıyor: Talebelik dönemlerinde Şeyh
Abdulhüseyin, Şeyh‟ul Irakeyn ve Molla Ali Keni bir odada kalıyorduk. Hepimiz
çok fakirlik ve büyük sıkıntılar içindeydik. Bizim durumumuzdan daha kötü
Molla Ali Keni‟ydi. O, haftada bir gece Mescidi Sehle‟ye gider ve orada etrafa
atılan kuru ekmekleri toplayıp getirir ve o kuru ekmeklerle idare ederdi.
Molla Ali Keni‟nin yakın arkadaşlarından olan Şeyh Murteza Ensari şöyle der:
“Onunla Kerbela‟da yaklaşık 20 yıl arkadaşlığımız oldu. Bu yıl zarfında onun
sarık ve cübbesinden başka bir şeyinin olmadığını gördüm, geceleri sarık ve
cübbesi üzerinde uyurdu.”46
MOLLA ALĠ KENĠ‟NĠN ÜSTADLARI
İsfehan, Necef ve Kerbela havzalarında birçok üstattan istifadeler etti. Onlardan
Ayetullah Molla Ali Keni, halkın gönlünde yer edinmişti. Öyle ki insanlar ona büyük bir
sevgi ve saygı gösteriyordu. O şefkatli bir baba misali halkı irşad ve hidayet ediyordu.
ABD‟nin ilk İran elçisi olan Samuel Kerin, hatıratında şöyle yazmıştır: Günün en
büyük müçtehitlerinden biri Hacı Molla Ali Keni‟dir. Hacı Molla Ali Keni yaşlı ve
teşrifata meyilli biri değil. Aksine oldukça sade ve gösterişsiz bir yaşamı
benimsemişti. Elinde mal mülk çok olmasına rağmen istifade etmezdi. Sokağa
çıktığında beyaz bir katıra binerdi, yanında bir hizmetkârı vardı, halk her bir
taraftan etrafına koşuşurdu. Bir kelimesi Şah‟ın saltanatını yerle bir edebilecek
kadar etkiliydi. Elçilikte koruma görevi yapan askerler bir gün bana şöyle
dediler:“Biz burada ne kadar sizleri korumakla görevli olsak da Hacı Molla Ali
Keni‟nin bir emriyle sizi şuracıkta öldürürüz.”50
Fakirlere yardımı ve ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını karşılamak onun bariz
sıfatlarındandı. O şefkatli bir baba gibi yetimlere sahip çıkar, onları himayesine alırdı.
Hastaların tedavi ve ilaç masraflarını karşılamak için özel bir kurum tahsis etmiş,
halkın faydalanabileceği kervansaray ve su kuyuları inşa ettirmişti.51
MOLLA ALĠ KENĠ‟NĠN TELĠFLERĠ
Ayetullah Molla Ali Keni, toplumsal ve kültürel çalışmalarının yanı sıra kendisinden
sonra ahiret birikimi olarak geriye birçok değerli kitap miras bırakmıştır. O yüce zatın
eserlerinden bazıları:
1. İrşadul Ûmme
2. İzahu‟l Müştebihat
3. Tahkiku‟l Delail fi Şerhi Telhisu‟l Mesail
4. Telhisu‟l Mesail
5. Tevzihu‟l Makal fi İlmil Dirayeti ver-Rical
6. Kavaid Kitabına Haşiye
MOLLA ALĠ KENĠ VE SĠYASET
İran tarihçilerinin tamamı ittifakla, Nasiruddin Şah‟ın Ayetullah Keni‟nin azamet ve
halk arasındaki etkinliğinden korktuğunu itiraf etmiştir.
Mirza Muhammed Mehdi Lekehveni şöyle yazıyor: “Onun hüküm ve sözlerinin
nüfuzu hakkında ifade edelim ki vezir ve yöneticiler, ondan izinsiz ve onunla
istişare etmeden bir iş yaptırmazdılar. Hatta Nasiruddin Şah ondan korktuğu
için defalarca onun evine gidip gelmiş ve onunla irtibatta olmuştur.
Yazar şöyle devam ediyor: “Bir gün Nasiruddin Şah ve adamları avlanmak için
şehrin kapısından dışarı çıkar. Şehirden fazla uzaklaşmamışlardı ki Şah şehrin
50-İran Ve İraniyan, s.499 (Samuel Kerin) 51-Maarifu’r Rical, c.2, s.112
giriş kapısına bakıp düşünceye daldı. Daha sonra avlanmaktan vaz geçip şehre
döndüler. Şah‟ın yakınlarından biri bunun nedenini sorduğunda Şah şöyle
cevap verdi: Şehrin çıkış kapısından çıktıktan sonra şehre baktım, kendi
kendime Molla Ali, şehrin kapılarının kapatılmasını emir verirse benim halim ne
olur diye düşündüm ve bu korkuyla geri dönmenin daha iyi olduğunu
düşündüm.”52
Ayetullah Molla Ali Keni, Şah‟ın Ruslar ve İngilizlerle olan yakınlığı ve halkına
ihanetinden dolayı şöyle buyuruyordu: “O, Nasiruddin53 Şah, dinin değil küfrün
yardımcısıdır.”54
Bir gün Nasiruddin Şah, Ayetullah Keni‟ye şöyle dedi: “Hadiste buyruluyor ki
Ümmetimin âlimleri İsrailoğulları peygamberlerinden daha faziletlidir. Sizlerde
hiç olmazsa onların yaptıkları mucizelerden birini yapın. Örneğin Hz. Musa (a.s)
asasını büyük bir yılana dönüştürüyordu.”
Ayetullah Molla Ali Keni şöyle cevap verdi: “Eğer sen ilahlık iddiasında bulunursan
biz de asayı büyük bir yılana çeviririz.”55
AYETULLAH KENĠ VE FERAMASONERĠ (Freestone Mason)
Feramasoneri, dünyanın kötü hatırası, Avrupalılar ve İngilizlerin sömürü teşkilatı.
Bu sömürü teşkilatı ilk olarak 1858-1859 yılında İran‟da İslam ve ulema karşıtı olarak
Feramuşhane adı altında kuruldu.
Feramuşhane‟nin kurulmasıyla, Ayetullah Molla Ali Keni rehberliğindeki ulema halkı
aydınlatarak bu sömürü teşkilatı karşısında yer aldıklarını ilan ettiler.
Ayetullah Keni, ilk olarak Nasiruddin Şah‟a mektup yazarak Feramuşhane tehlikeleri
konusunu hatırlattı. Daha sonra masonların tekfir hükmünü vererek merkezlerine
hamle edsilip Feramuşhane‟nin yakılıp yıkılma emrini verdi. Öfkeli halk taklit
mercilerinin emrine itaat ederek sömürü ve fesat yuvasını yaktı ve Şah‟ı o merkezi
kapatmaya mecbur etti.56
AYETULLAH KENĠ VE PAUL JULIUS FREIHERR VON REUTER
1872 Nasiruddin Şah ile İngiliz sermayedarı Paul Julius Reuter arasında
gereçkleştirilen bir ticari antlaşmada İngilizler İran‟ın yer altı ve üstü tüm kaynaklarına
hâkim olmuş ve bunu yanı sıra siyasi yönüyle de ülkeye egemen olmuşlardı. Bu
antlaşmayla Hazar‟dan Fars Körfezine kadar tren rayı döşeme hakkı, ülkenin tüm
madenlerinin tasarruf hakkı Reuter‟e verilmiş oldu.57
52-Mecelle-i Meşkûr, sayı 40, s.81 53-Nasiruddin: Mana olarak dinin yardımcısı anlamına gelmektedir. 54-Mecelle-i Peyam-i İnkılab, sayı 71, s.44 55-Hikaya-iı Bozorgan, s.116 56-Nehzeti İmam Humeyni, c.3, s.53 57-Tarihi Revabiti Harici İran, c.1, s.289
Lord Curzon bu antlaşmayı şöyle anlatıyor: Bu antlaşmanın yazılı metni ilan
edildiğinde Avrupalılar hayretlere düştüler. Çünkü tarihte bir ülke padişahının çok
basit ve kolay bir şekilde ülkesinin tüm yer altı ve yer üstü madenlerini tamamen
yabancı bir şirkete devretmesi benzeri görülmemiş bir şeydi.58
Fransız siyasetçi bu antlaşmayı şöyle değerlendiriyor: “Bu antlaşmayla Şah‟a
havadan başka bir şey kalmamıştı.”59
Bu antlaşmanın zararlarını açığa çıkaran ve feshi için halkı aydınlatan Ayetullah
Molla Ali Keni muhalefetin rehberliğini yapıyordu. Antlaşmanın feshi için Şah‟a
yazdığı itiraz mektubu Şia fakihlerinin siyasi ve içtimai olaylar karşısındaki ferasetinin
göstergesidir.
Halk başkentte canları pahasına taklit mercilerinin fermanına tabi olduklarını ilan etti.
Avrupa seyahatinden dönen Şah, olayın ciddiyetini görünce 1873‟de bu antlaşmayı
feshetmek zorunda kaldı.
AYETULLAH KENĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Molla Ali Keni, bir ömür hizmet ve mücadeleden sonra 1889‟da ilahi davete
icabet ederek sevenlerini yas ve mateme boğdu.
Mübarek naaşı Hz. Abdülazim Hasani türbesine getirilerek orada toprağa verildi.
Vefalı Tahran halkı üç gün genel yas ilan ederek taklit mercilerinin yasını tuttu.
58-İstimari Reuter, s.69 59-İnziliziyan der İran, s.101
138
ALLAME MĠR HAMĠT HÜSEYĠN
MĠR HAMĠT HUSEYĠN B. SEYYĠD MUHAMMED KULU
(Ö. 1889)
DOĞUMU VE ÇOCUKLUK DÖNEMĠ
Mir Hamit Hüseyin, 1830‟da Hindistan‟da Seyyid Muhammed Kulu‟nun evinde
dünyaya geldi. Babası ismini Mehdi koydu. Mir Hamit Hüseyin olarak meşhur
olmasının nedeni şuydu; Mehdi henüz dünyaya gelmemişti ki babası büyük babası
Mir Hamit Hüseyin‟i rüyada görür ve o rüyadan sonra oğlu Mehdi‟ye Mir Hamit
Hüseyin lakabını verir. Babası onu yedi yaşında okula gönderdi. Okuma yazma
öğrendikten sonra dini ilimler eğitimine başladı. Mukaddime ve başlangıç ilimlerini
Seyyid Bereket Ali Sahib yanında, Nehcül Belaga‟yı Seyyid Abbas Şuşteri‟den, akli
ilimleri Seyyid Murtaza Halisu‟l Ulema‟dan, usul ve fıkıh ilimlerini Seyyid Muhammed
Sultanu‟l Ulema ve kardeşi Seyyid Hüseyin Seyyidu‟l Ulema‟dan aldı.
ALLAME MĠR HAMĠT HÜSEYĠN‟ĠN ÜSTATLARI
Allame Mir Hamit Hüseyin, ilim ve irfan ehli bir hanede eğitimini aldı. Bulunduğu ve
terbiye gördüğü ortam onun geleceğinde büyük rol oynamıştı. Onu geleceğe
hazırlayan üstatlardan bazıları:
1. Seyyid Bereket Ali Sahib
2. Seyyid Abbas Şuşteri
3. Seyyid Murteza Halisu‟l Ulema
4. Seyyid Muhammed Sultanu‟l Ulema
5. Seyyid Hüseyin Seyyidu‟l Ulema
ALLAME MĠR HAMĠT HÜSEYĠN‟ĠN ÇALIġMALARI
Allame Mir Hamit Hüseyin‟in dönemi, başta Hindistan olmak üzere sıkıntılı bir
dönemdi. Müslümanlar arasından vahdet bağları kopmuş, her geçen gün fitne
tohumları yeşermekteydi. Sömürü güçleri de Müslümanların bir araya gelip huzur ve
vahdet sağlamamaları için her türlü hile ve oyunlara başvurmaktaydı. Bazen
düşmanın oyununa gelip konuşma ve yazılarıyla Müslümanlar arasına fitne ve tefrika
çıkarmak isteyen uşaklar ihtilafları daha da körükleyerek büyük sıkıntılara neden
olabilmekteydiler. Mir Hamit Hüseyin‟in babası Seyyid Muhammed Kulu‟nun ömrü bu
ihtilafları bertaraf etmekte ve Şia‟ya yapılan saldırılara cevap vermekte geçti.
Babasının vefatından sonra, Mir Hamit Hüseyin onun yerine geçerek babasının
bayrağını bıraktığı yerden alarak onun yolunu sürdürmeye başladı. O, ilk çalışmasını
Şia‟ya yapılan hakaret, iftira ve saldırılar karşısında babasının yazdığı eserleri tashih
edip basıma hazırlayarak başlattı. Çünkü babasının kitapları genellikle Şia Mektebine
saldırılara cevap niteliğindeydi.60
ALLAME MĠR HAMĠT HÜSEYĠN‟ĠN ESERLERĠ
Allame Mir Hamit Hüseyin, babasının kitaplarını tashih ettikten sonra kendisi de
kaleme sarılıp mektep muhaliflerinin karşısına geçti. Ömrünü araştırma ve tahkike
adayan bu şahsiyet kendisinden sonra mektebe çok değerli eserler miras bıraktı.
Onlardan bazıları:
1. İstiksau‟l Efham; Farsça yazılan bu eser 2 cilttir.
2. Şevaruku‟l Nusus (5 cilt)
3. Efhamu Ehli Yemen
4. Esfaru‟l Envar
5. Keşfu‟l Mu‟zelat fi Halli‟l Muşkilat
6. el-Azbu‟l Betar bi Bahsi Ayetu‟l Gar
7. en-Necmus-Sakib fil Meseleti‟l Hacib
8. ed-Durreru‟l Sünniye fil Mekatib vel Menşeati‟l Arabiyye
9. Zeynu‟l Vesail ila Tahkiki‟l Mesail
10. ed-Derai61
11. Ebekatu‟l Envar fi İmameti‟l Eimmeti‟l Athar (30 cilt)
EBEKATU‟L ENVAR KĠTABININ ÖZELLĠĞĠ
Allame Mir Hamit Hüseyin‟in bu eseri Şia‟nın iftiharlarından, aynı zamanda da yazarın
ilme olan tasallut ve vakfıyetini gözler önüne sermektedir. Yazar bu kitabı Şia
aleyhine yazılan “Tuhfei İsna Aşeriyye” adlı kitaba reddiye olarak yazmıştır. Tuhfei
İsna Aşeriyye kitabı Abdülaziz Dehlevi‟nin meşhur eseridir. O, Hint kıtasında
döneminin en meşhur Ehli Sünnet âlimlerindendi. Kitabında Kur‟an ayetleri ve
Peygamber‟in (s.a.a) buyruklarına dikkat etmeksizin, Şia mektebinin inançlarına
hiçbir ahlak kuralı tanımadan hayâsızca hakaret ve iftira etmiştir. Düşünülmeden
kaleme alınan bu kitap Müslümanlar arasında büyük kırgınlık ve ihtilaflara neden
oldu.
Allame Mir Hamit Hüseyin, bu kitaba akli ve nakli delillerle cevap vermiştir. Şimdiye
kadar Ebekatu‟l Envar fi İmameti‟l Eimmeti‟l Athar kitabının 12 cildi basılmıştır.
1. cilt: Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olan Kur‟an ayetleri ve Gadir Hum hadisiyle ilgilidir.
O, 1846‟da dünyaya geldi. Babası Ayetullah Muhammed Bakır Necefi İsfehani,
hanesine neşe kaynağı olan oğlunun adını Muhammed Taki koydu. Annesi,
döneminin meşhur fakihi Ayetullah Kaşifu‟l Gıtan‟ın torunudur. Dedesi meşhur
“Hidayetu‟l Musterşidin” kitabının yazarı Ayetullah Muhammed Taki İsfehani‟ydi.
Muhammed Taki‟nin çocukluğu ilim, irfan ve takva dolu bir hanede geçti. O, havzanın
başlangıç ilimleri olan mukaddime derslerini babasından aldı. Daha sonra babasının
da yardımıyla Necef Havzası‟ndan istifade etmek için Necef‟e gitti. O, Kardeşi
Ayetullah Hüseyin ile birlikte havzanın harici dersleri ve seyr-ü süluk ve irfan
derslerine katıldı. Muhammed Taki Necef Havzası‟nda içtihat derecesine ulaşarak
döneminin tanınmış önemli şahsiyetlerinden oldu.
AYETULLAH NECEFĠ ĠSFEHANĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Ayetullah Necefi İsfehani, uzun yıllar büyük fakih ve üstatların ilim pınarlarından
doyasıya içerek geleceğini onlardan aldığı ilim ve ahlaklarla şekillendirdi.
Huzurlarından istifade ettiği üstatlardan bazıları:
1- Ayetullah Muhammed Bakır Necefi İsfehani (Babası)
2- Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Hüseyni Şirazi (Tömbekiyi yasaklayan seçkin
şahsiyet)
3- Ayetullah Mehdi Al-i Kaşifu‟l Gıta
4- Ayetullah Razi Necefi
5- Ayetullah Seyyid Ali Şûşteri
AYETULLAH NECEFĠ ĠSFEHANĠ‟NĠN TALEBELERĠ
Ayetullah Necefi İsfehani, Necef Havzası‟ndan aldığı ilim ve irfanla büyük üstatlar
safında kendine yer edinmişti. İsfehan‟a döndükten sonra 1884‟de babasının
vefatından sonra İsfehan‟daki Mescidi Şah‟a cemaat imamı oldu. Çok kısa bir zaman
zarfında havza dersleri vermeye başlayarak etrafına talebeler toplayıp gelecek
nesillere üstatlar yetiştirmeye başladı. O, şahsiyetin huzurlarından istifade edip ilmi
kariyer edinen öğrencilerinden bazıları:
1. Ayetullah Muhammed İbrahim Kelbasi
2. Ayetullah Seyyid Ahmet Hüseyni Hansari
3. Ayetullah Esedullah Fazili Biydabadi
4. Ayetullah Muhammed Taki Kirmani
5. Ayetullah Muhammed Cevad Safi Gulpeygani
AYETULLAH NECEFĠ ĠSFEHANĠ‟NĠN ESERLERĠ
Ayetullah Necefi İsfehani, kendi döneminin önemli âlimlerindendi. Yoğun siyasi ve
toplumsal uğraşılarının yanı sıra birçok değerli kitap kaleme almıştır. Aga Buzurgi
Tahrani Nukabau‟l Beşer kitabında o yüce şahsiyetin yüzden fazla kitabını zikretmiştir
ki onlardan bazıları şunlardır:
1. Adabus-Salat
2.Adabu‟l Arifin
3. İçtihat ve Taklit
4. Esraru‟l Ayat Der Havasi Suver ve Ayatu‟l Kur‟an‟il Kerim
5. Ahlaku‟l Müminin
6. Esraru‟l Ahkâm fil Helali vel Haram
7. Esraru‟z Ziyareti ve Burhanu‟l İnabe
EMPERYALĠSTLERE KARġI MÜCADELESĠ
Ayetullah Necefi İsfehani‟nin içtimai ve siyasi faaliyetlerinden biride dönemin sömürü
güçleri olan Ruslar, İngilizler, Bahailer ve diğer azgın fırkalara karşı mücadelesidir.
Ayetullah Necefi İsfehani‟nin merciliği, Zilu‟l Sultan (Sultan Mesud Mirza) dönemine
denk gelmiştir. Zilu‟l Sultan130 (Sultan Mesud Mirza) Nasiruddin Şah‟ın oğlu, İsfehan
eyaletinin valisiydi. O, son derece acımazsız ve gaddar bir kişiliğe sahipti. Zulüm ve
zorbalığıyla ün yapmıştı. Bu zalim, despot ve fasık insanın çekindiği yegâne şahsiyet
Ayetullah Necefi İsfehani‟ydi. Ayetullah Necefi İsfehani önderliğinde halkın itirazları
sonucu Nasiruddin Şah, Zilu‟l Sultan‟ı (Sultan Mesud Mirza) görevden aldı.
TÜTÜN VE TÖMBEKĠ YASAĞI
Ayetullah Necefi İsfehani‟nin sömürü güçlerle mücadelesinin bir diğer örneği tömbeki
yasağıdır. Reji antlaşmasının iptali için öğrencisi Şeyh Ali Muhammed Dehakani‟yi
Irak‟ın Samerra kentinde bulunan büyük taklit mercii Ayetullah Mirza Muhammed
Hasan Şirazi‟ye göndererek tütün ve tömbeki için haram fetvası almasını istedi.
Ayetullah Mirzai Şirazi, olay hakkında etraflıca bilgi edindikten sonra tarihi fetvasını
verdi:
130-Zilu’l Sultan (Sultan Mesud Mirza) Nasiruddin Şah’ın büyük oğludur. Uzun bir müddet İsfehan valiliği yapmıştır. Kendisini taç sahibi olarak görüyordu, halkına son derece sert ve acımasızdı.
‟‟Bu günden itibaren ne şekilde olursa olsun tütün ve tömbeki kullanmak İmam
Zaman‟a (a.f) karşı gelmek ve O‟na savaş açmak hükmündedir.‟‟ Muhammed
Hasan Şirazi.
Ayetullah Mirzai Şirazi bu hükmü Molla Ali Müderris aracılığıyla Tahran‟ın önde gelen
âlimlerinden Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Aştiyani‟ye gönderdi. Fetva tüm
etrafta duyuldu. Düşmanlar böyle bir fetvanın şaibeli olduğunu ve gerçeği
yansıtmadığını söylediler. Ayetullah Necefi İsfehani‟nin emriyle İsfehan halkı
meseleyi büyük taklit mercii Ayetullah Mirzai Şirazi‟ye tekrar sordu. Ayetullah Mirzai
Şirazi, Ayetullah Necefi İsfehani‟ye gönderdiği telgrafta şöyle yazdı:
“Bismihi Teâlâ/ Allah‟ın Adıyla
Sayın Şeyh Muhammed Taki, İsfehan‟da insanlar tütün ve tömbeki hakkında
verilen haram fetvayı sormuşlar. Evet, haram fetvası vermişiz ve hüküm halen
geçerli ve haramdır. Sömürü güçlerin ülkeden el çektikleri haberi gelmeyene
kadar bu hüküm geçerlidir. Muhammed Hasan Şirazi.”
Ayetullah Muhammed Hasan Aştiyani, Ayetullah Necefi İsfehani, Ayetullah Seyit Ali
Ekber Falesiri Şirazi ve diğer âlimlerim mücadelesiyle Nasiruddin Şah hükümetiyle
İngilizler arasından 1891‟de yapılan Reji anlaşması fesh edildi.
BATIL FIRKALARA KARġI MÜCADELESĠ
Ayetullah Necefi İsfehani, dış güçler tarafından beslenen batıl ve sapık fırkalardan
olan Bahailere karşı büyük mücadele başlatmıştı. Bu batıl fırka her fırsatta Ayetullah
Necefi İsfehani‟ye hakaret edip aleyhine tebligat etmekteydi. Ayetullah Necefi
İsfehani ise bu sapkın güruh karşısında yiğitçe durarak onların batıl olduklarına dair
fetva verdi. Bu fetvadan sonra, Bahailerin öldürülmesinden sorumlu tutularak
Tahran‟a Şah‟ın huzuruna çağrıldı.
Şah: “Molla, yedi Bahainin öldürülmesiyle itham ediliyorsun” dedi.
Ayetullah Necefi İsfehani cebinden bir kâğıt çıkararak “Bu listedeki Bahailer de
öldürülmelidir” dedi.
Şah öfkelenerek odayı terk etti. Şah‟la aralarında geçen bu konuşmadan korku ve
paniğe kapılan vezir, Ayetullah Necefi İsfehani‟ye: “Efendim neden böyle
konuştunuz? Bugün hepimizin canı, malı ve güvenliği Şah‟ın yetkisindedir.
Bunun sana bir zararı dokunmasa da bizim için çok tehlikelidir. Şah sinirlenip
hepimizin ölüm fermanını verebilir” dedi.
Ayetullah Necefi İsfehani, bu tehdit içerikli sözlere aldırış etmeden sarayın çıkış
kapısına geldi.
-Topu göstererek: “Sayın vezir bu nedir?” diye sordu
-Vezir: “Bu toptur.
-Top nedir? Çocukların oynadığı top mu?
- Hayır, bu içine barut bırakılıp ateşlenen toptur.
-Barut Nedir? Kur‟an‟da Harut ile Marut var, barut da nedir?
-Barut, küçük siyah tanelerdir, ateş değdiğinde patlıyor.
-Top ateşlendiğinde ne olur ki?
-Barut kime isabet ederse onu param parça eder.
-Ayetullah Necefi İsfehani, topun önüne geçerek: “Sayın Vezir, hadi barutu ateşle
beni paramparça etsin” dedi.
-Vezir: Bu topun içinde barut yoktur.
Ayetullah Necefi İsfehani, vezire tahkiramiz bir şekilde bakarak şöyle dedi: “Git
Şah‟a deki Taki sizin bu boş toplarınızdan korkmuyor.”131
MEġRUTE‟NĠN YANINDA
Ayetullah Necefi İsfehani, Meşrutenin yanında yer alan önemli ve etkin
şahsiyetlerdendi. Onun ve diğer âlimlerin şahsen meşruteyi destekleyen bildirileri
mevcuttur. O bildirilerden birisi şöyledir: “Bu gün şartlar göz önünde
bulundurularak, Müslümanların, malı, canı ve namuslarının korunması ve dinin
takviyesi için Yüksek Şura‟ya muhalefet İmam Zaman‟a (a.f) muhalefettir.
Meşrute ihtilafı, çekişmesinde bir gün Merhum Ayetullah Fazlullah Nuri‟ye
mektubunda şöyle yazdı: “Ben senin can güvenliğinden endişeliyim. Ayet ve
hadislere baktım, sanırım o şehit sensin.”
Merhum Ayetullah Fazlullah Nuri‟de şöyle cevap yazdı:“Ben de o ayet ve hadisleri
okudum, ümit ederim ki o şehit ben olurum.”
AYETULLAH NECEFĠ ĠSFEHANĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Necefi İsfehani, bir ömür mücadele ve hizmetten sonra amansız bir
hastalığa yakalandı. Hastalığı yaklaşık iki yıl sürdü. Zor ve sıkıntılı bu iki yılın
sonunda 11 Şaban 1914 yılında ilahi davete lebbeyk diyerek ebedi istirahatgahına
göçtü.
Mübarek naaşı imamzade Ahmet‟in türbesinde toprağa verildi.
131-Mecellei Terakki, sayı, 275
146
AYETULLAH ZEBĠHULLAH GUÇANĠ
ZEBĠHULLAH B. MUHAMMED SADIK HUBUġANĠ
(Ö. 1917)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
O, 1857 yılında Guçan şehrinde dünyaya geldi. Babası Şeyh Muhammed Sadık
Hubuşani oğluna Zebihullah adını koydu. Babası yörenin meşhur zahit ve arif
şahsiyetlerindendi. Dedesi Molla Mehdi Müneccim Allame Meclisi‟nin meşhur
talebelerindendir.132
Zebihullah başlangıç ve mukaddime ilimlerini Mirza Nasrullah Müçtehidi Horasani‟nin
yanında bitirdikten sonra 1878 yılında kutsal topraklardan olan Irak'a gitti.
O, üç yıl büyük taklit mercii Mirzai Şirazi'nin huzurlarından istifade etti. Üstadının
vefatından sonra ilim ve irfan diyarı Necef Havzası‟nda 12 yıl Mirza Habibullah Reşti
ve Ahundu Horasani‟nin ders celselerinden istifade etti.
Zebihullah, 36 yaşlarındaydı ki Guçan şehri büyük bir depremle yerle bir oldu. Bu acı
olayda akrabalarının kayıp haberini alınca hemen Guçan'a gitti. Üstadı Mirza
Habibullah Reşti, Guçan hâkimi Şucauddevle'ye bir mektup yazarak ondan Şeyh
Zebihullah'ın bir an önce dönmesine yardımcı olmasını istedi. Şeyh Zebihullah şehrin
yeniden yapılanmasında büyük zahmetlere katlandı. Bu çalışmalar esnasında bir
tane medrese temeli attırdı. Medrese yapımında birtakım engeller oluşturmak
isteyenler Şehy ile karşı karşıya geldiler. Guçan ahalisinden bir mümin Ahundu
Horasani‟ye mektup yazarak olayları haber verdi. Ahundu Horasani mektuba şöyle bir
cevap yazdı: “Şeyh Zebihullah'ın işlerine engel olmak haram ve onun emirlerine
itaat etmek vaciptir.”
Zebihullah, Guçan'da işlerini tamamlar tamamlamaz tekrar Irak'a döndü. Yüksek ilim
mektubunda ondan “Encümeni Mukaddesi Milli” diye yâd etmiştir.137
1911 yılında Ahund Horasani'nin vefat haberi etrafta duyulmaya başladı. Onun
vefatından bir yıl sonra 1912‟de İmam Rıza (a.s) Türbesi top atışlarının hedefi oldu.
Eyalet Encümen Komisyonunun zahmetleri etkisiz oldu. Rusların varlığı her geçen
gün biraz daha Ayetullah Zebihullah'ı rahatsız ediyordu. Ruslara karşı ulemayı
136-Nigahİ Havza, sayı 26, s.6 137-Ferhengi Horasan s.417
ayaklandırmaya çalışıyordu. Şehrin Rusların kontrolüne geçmesiyle 1915 yılında
Eyalet Encümen Komisyonu iptal edilerek dağıtıldı. Ayetullah Zebihullah Rusların bu
ilerleyişi karşısında işadamları ve müminleri bir araya toplayarak toplantı düzenledi.
Toplantıda herkesten gücü yettiği kadar silah alınması için yardım toplanmasını
istedi. Silah alma görevini de Şeyh Muhammed Kazım Tahrani'ye verdiler. Etraftan
aldığı silahları ticaret eşyaları arasında Meşhed'e getirdiler.
AYETULLAH ZEBĠHULLAH'IN VEFATI
Ayetullah Zebihullah bir ömür mücadele ve cihattan sonra 1917 yılında Mukaddes
Meşhed şehrinde hakkın davetine icabet etti. Pak naaşı büyük şahsiyetler Hacı Şeyh
İsmail Turşizi, Şeyh Muhammed Bakır Horasani ve Şeyh Muhammed Serabi'nin
yanına defnedildi.
147
SEYYĠD MUHAMMED TABATABAĠ
SEYYĠD MUHAMMED B. SEYYĠD MUHAMMED SADIK TABATABAĠ
(Ö. 1921)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
Seyyid Muhammed 1841‟de mukaddes Kerbela şehrinde dünyaya geldi. Yaklaşık altı
yaşına kadar dedesi Seyyid Mehdi Tabatabai‟nin yanında kaldıktan sonra Tahran‟a
babasının yanına döndü.138 Babası Seyyid Muhammed Sadık Tabatabai, Nasiruddin
Şah döneminin önde gelen meşhur ve sözü geçerli fakihlerindendi. Muhaddis Kummi
Seyyid Muhammed‟in babasını şöyle vasfeder: “O, azametli Seyyid, takva ehli ve
salih bir fakihti. Halk onun yemek ve içeceğinden arta kalanı teberrük/şifa
olarak alırdı. Ben onun dualarının kabul olduğuna bizzat şahit oldum. Halk,
devamlı ondan kendilerine dua etmesini isterdi. İslam ve Ehlibeyt mektebi
koruyucusuydu. Emr-i maruf ve Nehy-i Münker konusunda son derece kararlı
ve ciddiydi. Halkın kınamasından asla korkmazdı.''139
Seyyid Muhammed, mukaddime ve başlangıç ilimlerini babasından öğrendikten
sonra, felsefe ve ahlak derslerini de dönemin meşhur üstatları Ayetullah Mirza Ebul
Hasan Cilvei ve Şeyh Hadi Necmabadi‟nin huzurlarında tahsil etti.
SAMERRA‟YA YOLCULUĞU
Seyyid Muhammed, 1882 yılında İstanbul‟a, oradan Mekke‟ye ve Mekke‟de hac
farizasını tamamladıktan sonra sırasıyla Kerbela, Necef, Kazımiye ve Samerra‟ya
geçti. Samerra Havzası‟nda ikamet ederek dönemin meşhur fakih ve taklit mercii
Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Şirazi‟nin içtihad derslerine katıldı. Samerra
Havzası‟nda uzun yıllar ikamet ederek Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Şirazi‟nin
huzurlarından istifade etti. Kendisi şöyle diyor: “Allah mekânını cennet etsin!
Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Şirazi‟nin huzurlarından 12 yıl istifade
ettim.”140
TAHRAN‟A DÖNÜġÜ
Nasiruddin Şah, Mirzai Aştiyani‟nin azamet ve halkın içindeki itibar ve sevgisinden
korktuğu için onun azamet ve halkın içindeki saygınlığını yok etmek için Ayetullah
138-Tarihi Biydariyiİraniyan, s.61 (Nazimu’l İslam Kirmani) 139-Fevaidu’lRazeviyye, s.210 (Şeyh Abbas Kummi) 140-Tabatabai Neşri Abi, s.10
Mirza Muhammed Hasan Şirazi‟den Tahran‟a güvendiği birini göndermesini rica etti.
Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Şirazi istek üzerine Ayetullah Seyyid Muhammed
Tabatabai‟yi Tahran‟a gönderdi.
Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai 1894‟de Tahran‟a geldi. Babasının
camisinde dini ve toplumsal faaliyetlere başladı. Onun müdüriyetiyle Nasiruddin
Şah‟ın beklentisinin aksine Tahran âlimleri aralarında bir bütünlük oluşturdu. Nizamu‟l
İslam şöyle yazıyor: “Nasiruddin Şah arzusuna ulaşamadı. Zira yeni gelen
Ayetullah sayesinde arzusuna ulaşıp Mirzai Aştiyani‟nin azametini yok
edebileceğini sanıyordu. Fakat işler tam tersine döndü. Ayetullah Seyyid
Muhammed Tabatabai, Mirzai Aştiyani‟ye son derece ihtiram göstererek
hükümeti aleni olarak eleştirmeye başladı.''141
Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai, Tahran‟a gelişiyle 1899‟de Medres-i İslam‟ı
tesis etti. Halkın yoğun ilgisi üzerine kardeşi Ayetullah Seyyid Esedullah Tabatabai‟yi
medresenin müdüriyetine atadı.
AYETULLAH SEYYĠD MUHAMMED TABATABAĠ‟NĠN SĠYASĠ FAALĠYETLERĠ
Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai, siyasi faaliyetlerinde Seyyid Cemaleddin
Esedabadi‟den etkilenmiştir. Çünkü daha Samerra Havzasında‟yken Seyyid
Cemaleddin Esedabadi‟yle mektuplaşarak Tahran‟da halkının siyasi önderliğine
hazırlanıyordu.142 Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai, Tahran‟da Seyyid
Cemaleddin Esedabadi‟yle olan yakınlığından dolayı hükümet tarafından fişlenmiş ve
onunla görüşmesi yasaklanmıştı. Nizamül İslam şöyle yazıyor: “Bir gün
dostlarından biri bana dedi ki aleni olarak Ağa Tabatabai‟yle git gel yapma,
biraz tedbirli ol.” Nedenini sorduğumda: “Şah Hükümeti onu istemiyor” dedi.143
MEġRUTA DEVRĠMĠ
Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai, meşruta devriminin kurucusu ve
erkânındandı. O Tahran‟a geldiği ilk günden itibaren “Şuari Milli ve Adalethane”
adında bir meclis kurmayı amaçlıyordu. Adalethane daha sonraları Meşruta olarak
adını değiştirdi. Nasiruddin Şah Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai‟nin bu tutum
ve çalışmasına defalarca itiraz etmiş ve bu işten razı olmadığını bildirmişti.
Nasiruddin Şah‟ın vefatıyla oğlu Muzafferuddin Şah 45 yaşında saltanata geçti. Yeni
padişah Eminu‟l Sultanı görevden azlederek yerine Aynul Devle‟yi atadı. Aynu‟l
141-Tabatabai Neşri Abi, s.70 142-İran ve Cihani İslam, s.134 (Astani Kudsi Razevi) 143-Tarihi Biydariyiİraniyan, s.70 (Nazimu’l İslam Kirmani)
Devle‟nin zulmü, Belçikalı gümrük müdürü Joseph Naus‟un olayı144 ve Tahran
pazarının tatil edilmesi halkı ayaklandırdı. Öfkeli halk Ayetullah Seyyid Muhammed
Tabatabai‟nin evinde bir araya gelerek oradan Hz. Abdul Azim Hasani‟nin türbesine
hareket edildi ve böylece ilk itirazlar başladı.
1905‟de Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai, bir grup ulema ve halkla Hz. Abdul
Azim Hasani türbesinde oturma eylemine başladı. Kendisi şöyle yazıyor: “Bizden
isteklerimizi yazmamızı istediler. Herkes bir şeyler yazdı. Ben ise maksadımız
ve isteğimizin Meclisi Adalethane‟nin resmi olarak kabul edilmesi olduğunu
yazdım''.145 Bu eylemde asıl hedefine Meşruta değil de halkın saadeti olan
Adalethane‟nin hedef edildiğini görmekteyiz. Şah‟ın eylemcilerin isteklerini kabul
etmesiyle eylemciler Tahran‟a geri döndüler. Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai
Şah‟a mektup yazarak sözünde durmasını ve hemen isteklerin yerine getirilmesini
hatırlattı. Aynu‟l Devle halkın bu isteğine kaba güç kullandı; birçok kişiyi tutuklattı ve
birçoklarını da sürgün etti. Bunun üzerine Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai ve
diğer ulema Tahran‟dan ayrılıp Kum kentine gittiler. Tahran‟dan Kum‟a gerçekleşen
bu hicret “Büyük Hicret” olarak adlandırıldı. Halkın baskı ve itirazlarıyla Aynu‟l Devle
görevinden alındı ve yerine Muşiru‟d-Devle atandı.
MECLĠSĠN TESĠSĠ
1906 yılında Fereh Abat köşkünde ilk meclisin teşkili için toplantı düzenlendi.
Muzafferuddin Şah, Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai‟nin zahmet ve
hizmetlerini överek teşekkür etti ve bir ay sonra meclis kuruldu. Ayetullah Seyyid
Muhammed Tabatabai şöyle bir konuşma yaptı: “Sizin her bir ferdiniz Allah ve
Resulü (s.a.a) karşısında sorumludur. Vazifenize amel edin. Vazifenize amel
ettiğinizde hem Allah ve Resulü hem de (s.a.a), padişah ve aziz halk yanında
saygın olursunuz. Allah korusun heva ve hevesinize yenilir görevinizde kusur
ederseniz; Allah, Resulü ve halkın yanında sorumlu olursunuz. İyi bilin ki çok
ağır bir yük omuzlandınız. İyi düşünün, vicdanınızı mahkeme edin. Eğer bu
yükü ve halkın emanetini yarı yolda bırakıp, sağlam bir şekilde hedefine
taşımazsanız, bu emaneti kendi ellerinizle pusuda bekleyen hırsızlara teslim
etmiş olursunuz. Bu yükü ve emaneti omuzlanmadan önce düşünmeniz daha
iyi olur. Sorumluluk şereftir, Allah ve Resulü yanında sorumluluktur, vicdani bir
144-Belçikalı gümrük müdürü Joseph Naus’un cübbe ve sarık giyinerek halkın içine çıkması olayıdır. 145-Tarihi İnkilab Meşrutiyet İran, c.1, s.172-173 (Mehdi Mülkzade)
vazifedir. Tüm halk gözlerini size dikmiş ve bu ilahi emanete nasıl sahip
çıkacağınıza bakmaktadır.”146
MECLĠSĠN TOPLA VURULMASI
Muzafferuddin Şah‟ın vefatından sonra oğlu Muhammed Ali Şah meşruta yanlılarıyla
muhalefete başladı. Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai ve Ayetullah Abdullah
Behbehani şiddetle ona karşı çıktılar. Meclis, 1908‟de Muhammed Ali Şah‟ın emri
üzerine Kazak askeri güçler147 komutanı Vladimir Lyakhov Platonovich meclisi top
atışlarıyla vurdu. Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai ve Ayetullah Abdullah
Behbehani olaya itiraz mahiyetinde Şah‟ın yanına gittiklerinde Şah‟ın, Rus komutan
Vladimir Lyakhov Platonovich ile birlikte eğlendiklerini gördüler.
Şah, bu iki büyük şahsiyete hakaretler ederek sakallarını yoldurup, zincirleyerek
onları sarayın zindanına hapsetti. Halk bu haber üzerine “Ey Müslüman
görünümlüler! Bunlar bizim din önderlerimizdir. Ne suç işlediler ki bu hale
getirdiniz” sloganları atarak bu haksızlığa tepkilerini gösterdiler. Ayetullah Seyyid
Muhammed Tabatabai zindandan oğluna şöyle bir mektup yazdı: “Gözümün nuru!
Birkaç arkadaşımla saray zindanındayım. Askerler elbiselerimizi aldılar, acilen
bize cübbe ve sarık getir. Silaha sarılmayın aksi halde işler daha da kötüye
gider''. Birkaç gün sonra Muhammed Ali Şah, Ayetullah Seyyid Muhammed
Tabatabai‟yi Meşhed‟e, Ayetullah Abdullah Behbehani‟yi ise Kirmanşah‟a sürgün etti.
Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai Meşhed‟de “Mücahitler” teşkilatını kurarak
siyasi faaliyetlerine devam etti. 1909‟da Tahran‟ın meşruta taraftarlarınca
fethedilmesiyle tekrar Tahran‟a döndü.
AYETULLAH SEYYĠD MUHAMMED TABATABAĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Seyyid Muhammed Tabatabai, yarım asırlık siyasi mücadelenin sonunda
meşruta taraftarlarının tutumu ve Ayetullah Abdullah Behbehani‟nin öldürülmesi onu
oldukça derinden üzmüş ve yaralamıştı. Bu hüzün ve acıyla 1921‟de vefat etti. Naaşı
sevenleri omzunda Hz. Abdul Azim Hasani türbesine götürülerek babasının mezarı
yanına defnedildi.
146-Yaddaşthayi Seyyid Muhammed Tabatabai, s.32 147-Kazak askeri güçler, hicri 1296 yılında Anriddin Şah’ın emriyle İran’la Rusya’nın ortaklaşa kurduğu bir askeri güçtü.
148
AYETULLAH HALĠSĠ
MUHAMMED MEHDĠ B. HÜSEYĠN HALĠSĠ
(Ö. 1925)
DOĞUMU VE ÇOCUKLUK DÖNEMĠ
Muhammed Mehdi, 1859 yılında Kazımiye‟nin Kerh Mahallesi‟nde dünyaya geldi.148
Babası Şeyh Hüseyin ve dedesi Şeyh Azizi her ikisi de Kazımiye‟nin meşhur
âlimlerindendi.149
Ayetullah Halisi, Kazımiye ve Necef havzalarında Ayetullah Habibullah Reşti, Ahundu
Horasani ve Mirzai Şirazi gibi namdar fakihlerin öğrencilerinden olmuş ve büyük bir
ilmi kariyere ulaşmıştır.150
AYETULLAH HALĠSĠ SĠYASET MEYDANINDA
Ayetullah Halisi, usta bir siyasetçiydi. Siyaseti dinin bir parçası olarak görüyordu.
Dolayısıyla ülkesindeki siyasi olayları yakından takip ederdi. Ömrü neredeyse büyük
sömürü güç olan İngilizlerle mücadele ile geçti.
Ayetullah Halisi, İran‟daki Meşrute ve İstanbul‟daki siyasi olaylarda da çok etkili
olmuştur. Onun en önemli siyasi faaliyeti Birinci Dünya Savaşı‟nda Irak‟ın konumu,
Faysal‟ın iş başına getirilmesi ve İngilizlerin Irak işgaliyle olan mücadelesidir. 1914
yılında Osmanlı İmparatorluğu idaresinde bulunan Irak, İngilizler tarafından işgal
edildi. Ayetullah Halisi‟de diğer fakihler gibi cihat meydanına giderek halkı cihada
teşvik etmiş ve ulemayı bir araya toplayarak düşmana karşı cihat fetvası verdirmiştir.
Hatta İngilizlere karşı cihatta cephelerden birinin komutanlığını da bizzat
üstlenmiştir.151
Ulemayla birlikte halkın ordusuyla birlikte Kazımiye, Necef, Basra, Bağdat‟ta İngiliz
sömürüsüne karşı mücadeleyi başlatmış ve büyük kahramanlıklar sergileyerek
düşmana ağır darbeler indirmiştir. Ulemanın kontrolündeki halkın ordusu 18 ay Irak‟ın
Kut Bölgesinde düşmanla göğüs göğse çarpışmıştır.152
IRAK‟IN ĠġGALĠ
Birinci Dünya Savaşı‟ndan sonra Irak, İngilizler tarafından işgal edildi. İngilizler Percy
Cox‟u Irak Hükümetine atayarak tüm kanuni yetkileri ona verdi.153 Percy Cox, İran‟a
gönderilirken yerine vekâleten Arnold Wilson‟i koydu. İngiliz Hükümeti Wilson‟a
148-Mearifur Rical, c.2, s.147 149-Ayanu’ş-Şia c.1, s.157 (Muhsin Emin) 150-Mearifur Rical, s.147-148-149 151-Nigahi be Tarihi 1920 Irak İnkilabı, s.6 152-Nigahi be Tarihi 1920 Irak İnkilabı, s.13-16 153-Nikahi be Tarihi 1920 Irak İnkilabı, s.13-16
telgraf göndererek belirlenen üç konu hakkında Irak halkının görüşlerini almasını
istedi:
1. İngilizler nezaretinden bir Arap hükümetinin teşkili
2. Irak Hükümetine gelecek olanların Irak‟ın zenginlerinden olması
3. Irak halkının kendi hükümetlerini tayin etmesi
Wilson, baskı ve kabalıkla İngiltere hükümeti lehine anketi tamamladı. Irak işgalinde
Ayetullah Seyyid Muhammed Yezdi, Şiaların taklit merciiydi. Onun vefatıyla Ayetullah
Mirzai Şirazi Şiaların siyasi ve dini liderliğini üstlendi. Ayetullah Mirzai Şirazi ülkenin
zor ve hassas günlerinde Ayetullah Halisi, Ayetullah Seyyid Ebul Kasım Kaşani,
Ayetullah Seyyid Muhammed Ali Şehristani, Ayetullah Mirza Ahmet Hansari ve oğlu
Şeyh Muhammed Rıza‟dan müteşekkil bir istişare heyeti kurdu. Arnold Wilson‟un
huşunet ve tehditlerine karşı sömürgeci güçlere karşı kıyam gücünü göstermeye
başlamıştı. Irak, tamamen özgürlüğüne kavuşamadı ancak Irak‟ı İngilizlerin
pençesinden kurtarmayı başarmışlardı. İngilizler geri adım atmıştı. İngilizlerin geri
adım attıkları Percy Cox‟un tekrar Irak‟a geri geldiğinde söylediği şu cümlelerinde
göze çarpmaktadır: “Ben bağımsız bir Irak hükümeti kurmak için geldim. Sizden
isteğim savaşın sona ermesidir.”
Ulema İngilizlere zorla da olsa Irak‟ın özgürlüğünü kabul ettirdiler.
IRAK HÜKÜMETĠNĠN TEġKĠLĠ
Percy Cox, hiç zaman kaybetmeden geçici bir hükümet kurdu. Kabine başkanlığına
Abdurrahman Giylani‟yi getirdi. Bakanlar Iraklılardan, yardımcıları ise İngilizlerden
seçildi. Hakikatte perde arkasında İngiliz müsteşarlar bakanlıkları idare ediyordu.
Percy Cox Hükümeti meşru göstermesi için Şiaları da birtakım müdüriyetlere atadı.
Ayetullah Halisi onların bu sinsi planı karşısında şöyle bir fetva verdi: “Hükümette
görev almak kâfirlere yardım etmek hükmünde olduğundan haramdır.” Bu
fetvayla Şiaların çoğunluğu görevlerini bıraktı. Percy Cox, hükümet teşkilinden sonra
İngilizlerin emrinde olacak bir padişah arayışına koyulu. Bu da Faysal‟dan başkası
olamazdı. Faysal Bağdat, Basra, Necef gibi şehirleri dolaşıp yeminler ederek
hedefinin halka hizmetten başka bir şey olmadığını söyleyerek padişahlığının
altyapısını hazırlıyordu. Faysal önündeki tek engelin Ayetullah Halisi olduğunu çok iyi
biliyordu. Irak‟a geldiği ilk günden itibaren onunla samimi bir diyalog kurma fırsatı
arayışındaydı. Ayetullah Halisi Faysal‟ın İngilizlerin kuklası olduğunu çok iyi biliyordu.
Ayetullah Halisi‟nin oğlu Şeyh Muhammed Halisi şöyle naklediyor: “Faysal, babamın
desteği olmadan hükümdar olamayacağını çok iyi biliyordu. Faysal‟ı tanıyan
herkes onun ne kadar hain ve hilekâr olduğunu da biliyordu. O, babamla
defalarca Kazımiye‟de görüştü. Görüşmelerinin birinde babama şöyle dedi: Ben
Irak‟ı İngilizlerden kurtarmak için buraya geldim. Bu da senin desteğin ve biatın
olmadan imkânsızdır.”
Babam ona şöyle cevap verdi: “Irak‟ın özgürlüğüne bir zarar gelmeksizin ve
mümkün olduğu kadar düşmanların uzaklaştırılması şartıyla sana yardımcı
olurum. Aksi takdirde bu işten vazgeçersin ve Irak halkını İngilizlerden haklarını
alması için kendi başına bırakırsın.”
Faysal hemen: “Ben senin şartlarını kabul ederek sana biat ediyorum” dedi. Birbirlerinin elini sıkarak Kur‟an‟a yemin ederek ahitleştiler. Faysal: “Bu şartların dışına çıkarsam senin bir işaretinle Irak‟ı terk edeceğim” dedi. Faysal babamın yanından ayrıldıktan sonra babama şöyle dedim: “Bu Müslümanlar arasında ihtilaf çıkaran ve düşmana yardım eden ilk haindir. Nasıl ona güvenip, sözüne itimat edersin? O binlerce söz vermiş, yemin etmiş, sözünden ve yemininden dönmüştür. Irak‟a musallat olduktan sonra, sözlerine amel etmezse hangi güçle onu durduracaksın?” dedim. Babam bu sözlerim üzerine şu ayeti okudu: “Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı.154 Ve ekledi: İngilizler Al-i Şerifi maslahatları için seçebilirler, fakat yüce Allah onları Müslümanların yardımcısı, İngilizlerin ise düşmanı edebilir.” Daha sonra babam eve geldiğinde beni yanına sesleyerek şöyle dedi: “Ben senin bildiklerini bilmiyor muyum sanıyorsun? Faysal senin söylediklerinden daha alçak birisidir. Benim korkum halkın gizlice onunla anlaşmasıdır. Korkum halkın onunla kölelik ahitnamesi imzalamasıdır. Haklarının zayi olmasıdır. Bundan dolayı aslında ben halkımıza haklarının korunması noktasında nasıl biat edeceklerini gösterdim.” FAYSAL‟IN SALTANATA ÇIKIġI
Faysal, Ayetullah Halisi‟yle anlaştıktan sonra 1921‟de saltanat tacını başına koyarak
Irak‟ın resmi padişahı oldu.155 Faysal tahta çıkışından çok kısa bir süre sonra
ihanetini gösterdi. Londra‟yla yaptığı gizli anlaşmanın deşifre olmasıyla birlikte ulema
ve halk hükümet aleyhine ayaklandı. Percy Cox, Faysal‟a mektup göndererek
ayaklanmaları ve gösterileri bastırmasını istedi. Faysal çekimser kalınca, Percy Cox
Irak‟a geldi. Savaş uçaklarını Irak semalarında uçurup gövde gösterisi yaparak halkı
ve göstericileri tehdit etti. Percy Cox, yardımcısını Ayetullah Halisi‟ye göndererek
ondan oğulları Şeyh Muhammed ve Şeyh Mahmut‟u 24 saat içerisinde Irak‟tan
göndermesini talep etti. Ayetullah Halisi, yaklaşan seçimlere halkın katılmaması için
sert bir dille şöyle fetva verdi: “Faysal ile Kazimiye Medresesi‟nde Irak‟a padişah
olabilmesi konusunda şartlı biat etmiştik. O şartlara uymayarak sözünden ve
yemininden döndü. Bugünden itibaren bizim ve Irak halkı üzerinde onun hiçbir
biati yoktur.”
AYETULLAH HALĠSĠ‟NĠN TUTUKLANMASI
Abdulmuhsin Sadun Hükümeti ilk olarak Ayetullah Halisi‟nin oğlu ve yarenlerini
tutuklattı. Halktan bir tepki almayınca Ayetullah Halisi‟yi de tutuklamak istedi. Sadun,
Faysal‟a gönderdiği telgrafta şöyle yazdı: “Şeyh Mehdi vuku bulan son olayların
sorumlusudur. O, alenen Bağdat ve Kazimiye halkını hükümete karşı
kışkırtmaktadır. Devlet onun bu tutumu karşısında sessiz kalamaz. Şeyh Mehdi,
oğlu, Katifi ve Şeyh Ali hemen Irak‟tan sürülmelidir.”
Faysal‟ın müspet cevabından hemen sonra Sadun 1922‟de Ayetullah Halisi‟yi
tutukladı. Ayetullah Halisi, evini muhasara eden askerlere karşı koyman gücü varken
kan dökülmemesi için teslim oldu. Sadun Hükümeti, Ayetullah Halisi ve oğulları
Hasan, Ali, Ali Naki ve Salman Katifi Basra‟ya sürgün etti. Ayetullah Halisi‟nin sürgün
haberi Kazimiye‟de duyulduğunda halk dükkânlarını kapatıp İmam Musa Kazım (a.s)
türbesinde toplandı. Hükümet güçleri olayı bastırarak halktan dağılıp işlerine
dönmesini istedi. Necef fakihleri bu olaya itiraz ederek Ayetullah Halisi‟nin sürgün
edilmesinin Müslümanlar ve dine ihanet ve hakaret olduğunu bildirdiler. İtiraz
mahiyetinde Irak‟ı terk etme kararı aldılar. O gün başlarında Ayetullah Seyyid Ebul
Hasan İsfehani ve Ayetullah Naini olmak üzerek bir grup ulema İran‟a hareket etti.
Kirmanşah ve oradan da Kum kentine gittiler.156
FAYSAL VE KABĠLE REĠSLERĠ
Faysal bu sürgünden hemen sonra Bağdat‟taki sarayından kabile reisleriyle bir araya
geldi. Hükümeti desteklemeleri konusunda bir anlaşma imzalayarak onlara destekleri
konusunda yemin ettirdi. Bu toplantından sonra gazeteler ve basın ulemaya hakaret
etmeye başladı. Ayetullah Halisi, Basra zindanında en kötü şartlar altında
tutulmaktaydı. Ayetullah Halisi arkadaşlarıyla açlık grevi yaparak zindanın şartlarını
nispeten iyileştirdiler.
Ayetullah Halisi ve arkadaşları, Basra‟dan Cidde‟ye sürüldü. Cidde yolunda İran‟dan
bir telgraf gelerek İran‟a davet edildi. Hac farizasından sonra İran‟a hareket ederek
Kum kentine gitti. Faysal‟ın itirazıyla Kum‟da ikametine izin verilmeyince Horasan‟a
gitti. Ayetullah Halisi 1923‟de Meşhed‟e gitti. İmam Rıza (a.s) türbesini ziyaret ettikten
sonra orada ikamet edip etmemek için istihare etti. “Temiz şehir ve Rabbin çok
bağışlayandır”157 ayetini görünce Meşhed‟de ikamet etti.
Ayetullah Halisi‟nin Meşhed‟de ilk işi “Cemiyetu İstihlasu‟l Haremeyni Şerifeyn ve
Beyne‟n Nehreyn‟‟ partisini kurmak oldu. Aynı yıl Arapça bir bildiri yayımlayarak
Müslüman ülkelerden Hicaz ve Irak‟taki mukaddes topraklardan kâfirlerin
çıkarılmasını istedi.
AYETULLAH HALĠSĠ‟NĠN ESERLERĠ
Ayetullah Halisi, usta bir siyasetçi olmasının yanı sıra yetenekli bir yazardı. Birçok
eser kaleme alarak kendisinden sonraki nesillere armağan etmiştir. Onlardan
bazılarının şöyle sıralayabiliriz:
1. Haşiyetu‟l Elfiyye
156-Irak’ı terk edenler: Ayetullahlar Seyyid Ebul Hasan İsfehani, Hüseyin Naini, Cevad Cevahiri, Ali Şehristani, Abdulhüseyin Şiyva, Ahmet Horasani, Mehdi Horasani, Hasan Tabatabai, Abdulhüseyin Tabatabai ve 25 kişi diğer âlimlerden. Lemahatu İctimaiyye, s.229 157-Sebe, 15
2. el-Risaletu fi Tedahuli‟l Eksal Kitabına Haşiye
3. el-Şer‟iyyetu‟l Semha fi Ahkami Seyidi‟l Enbiya
4. Telhisu‟l Resail
5. Kifayetu‟l Usul Kitabına Haşiye
6. Anavinu‟l Usul
7. el-Kavaidu‟l Fıkhiyye
8. el-Veciz fil Mevaris
9. el-Hisamu‟l Betar fi Cihadi‟l Kuffar
10. Muhtasaru‟l Resailu‟l Ameliyye vel Usulu Diyniyye158
AYETULLAH HALĠSĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Halisi, bereketli ömrünü din ve mektebe adamıştı. O, mektep ve mezhebe
var gücüyle hizmet etti. Bir ömür sömürü güç İngilizlerle mücadele ve cihat etti. Daha
sonra İmam Rıza‟nın (a.s) mübarek civarında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını
yitirdi ve ebedi yurduna göçtü.
158-Mearifur Rical, s.150
149
NURULLAH ĠSFEHANĠ
MEHDĠ B. MUHAMMED BAKIR NECEFĠ ĠSFEHANĠ
(Ö.1927)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
Mehdi, 1846‟da dünyaya geldi. Babası Ayetullah Muhammed Bakır Necefi İsfehani,
beşinci oğluna Mehdi adını koymasına rağmen daha sonraları Nurullah diye meşhur
oldu. Annesi, döneminin tanınmış fakihi Ayetullah Kaşifu‟l Gitan‟nın torunudur, dedesi
ise meşhur Hidayetu‟l Musterşidin kitabının yazarı Ayetullah Muhammed Taki
İsfehani‟dir.
Mehdi‟nin çocukluğu ilim, irfan ve takva dolu bir hanede geçti. Havzanın başlangıç
ilimleri olan mukaddime derslerini Molla Neknei‟nin yanında öğrenerek, babasının ilim
ve irfan derslerine katılmaya başladı.
Mehdi, 1878 yılında ilim ve irfan tahsili için Irak‟a gitti.159 Bir müddet Necef
Havzası‟nda ikamet ettikten sonra Samerra Havzası‟na giderek büyük fakih ve taklit
mercii Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Şirazi‟nin talebelerinden oldu. O, Samerra
Havzası‟nda Ayetullah Mirza Habibullah Reşti‟nin de huzurlarından istifadeler
etmiştir.
Mehdi, 1882 yılında Kazimiye‟ye ve oradan da fakih abisi Ayetullah Necefi
İsfehani‟yle birlikte Mekke‟ye gitti.160 İlme olan ilgisi onu 1887 yılında havza
üstatlarının safına taşıdı. Sahip olduğu ilim ve fekahatiyle döneminin büyük fakihleri
Ayetullah Mirza Muhammed Hasan Şirazi, Ayetullah Habibullah Reşti, Ayetullah
Muhammed Taha Necef, Ayetullah Seyyid Sadruddin Kazimi, Ayetullah Muhammed
Kazım Yezdi gibi üstatlardan içtihat ve rivayet izni aldı.
VATANA DÖNÜġÜ
Ayetullah Nurullah İsfehani, Necef ve Samerra havzalarında uzun bir tahsil dönemini
geride bırakarak vatanına döndü. Genç müçtehit ve fakih tedris kürsüsüne geçerek
etrafına talebeler toplayıp ilimle meşgul oldu.
Ayetullah Nurullah İsfehani, diğer fakihler gibi o günlerde devlet tarafından
desteklenen Bahailerle mücadele içindeydi. Mümin ve mütedeyyin halk, fakihlerinin
davetine icabet ederek Bahailere saldırıp, onlardan 7 kişiyi öldürdü ve merkezlerini
dağıttılar. Bu olaydan sonra Ayetullah Nurullah İsfehani, büyük kardeşi Ayetullah
Necefi İsfehani‟yle birlikte Tahran‟da birkaç gün gözaltına alındı.161
159-Tarihi İlmi ve İçtimay-i İsfehan, c.1, s.407-411 160-Tarihi İlmi ve İçtimay-i İsfehan, c.2, s.17 161-Agahiy-i Şahan ez Kar-i Cihan, s.88
Ayetullah Nurullah İsfehani, büyük kardeşiyle Tahran‟da halkın yoğun sevgiyle
karşılandı. Halkın ilgisinden rahatsız olan Nasiruddin Şah altı ay sonra her iki fakihi
de İsfehan‟a geri gönderdi.162
SĠYASĠ VE ĠKTĠSADĠ FAALĠYETLERĠ
1890‟daki tütün ve tömbeki yasağında Ayetullah Nurullah İsfehani, abisi Ayetullah
Necefi İsfehani‟nin önderliğinde büyük sorumluluklar almış ve başarıyla ifa etmiştir.
İngiliz ve yabancı sömürü güçlerinin ülke ekonomisine ağır darbeler vurmuş ve halkın
ekonomi gücünü her geçen gün zayıflatıyorlardı. Ayetullah Nurullah İsfehani, bu
sömürgeci güçler karşısında “Şirketi İslami” adında halkın ihtiyaçlarını karşılayacak
bir şirket kurdu. Bu şirkete yabancılar dışında herkes ortak olabiliyordu. Şirketin iç
tüzüğünün 21. maddesinde yabancı ürünlerin alım ve satımının yasak olduğu
zikredilmiştir.
Bu şirket, Ayetullah Necefi İsfehani, Irak taklit mercileri ve diğer büyük şahsiyetlerin
destekleri sayesinde çok kısa bir zamanda büyüyerek önemli yol kat etti. O gün
İngiltere‟de ekonomi gazetesi şöyle yazdı: İranlılar yavaş yavaş gaflet uykusundan
uyanmaya başladı. Ekonominin ne kadar önemli olduğunun farkına varmaya
başladılar. Bu şirketin en önemli avantajı taklit mercileri tarafından
desteklenmesidir. Eğer bu şirket böyle devam ederse İngiliz ticaretine büyük
bir darbe indirecek ve İngiliz ticareti, Fars körfezi ve İsfehan‟dan tamamen
silinecektir.163
Mısır el-Hilal gazetesi Şirketi İslami‟nin haberini şöyle verdi: İran‟ın İsfehan şehrinde
kurulan İslami Şirket‟in hedefi İran pazarını yabancı ürünlere bağımlılıktan
kurtarmaktır. Şirketin kurucusu İslam‟ın sütunu Mevla Hacı Şeyh Nurullah
İsfehanı, müdürü ise Hacı Muhammed Hüseyin Kazruni‟dir. İngiliz sömürüsüne
büyük darbe vuran şirket, yer yer karalama ve saldırılarla karşı karşıya
kalmıştır.
Dönemin İngiliz elçisi yazdığı raporunda şöyle diyor: “ İsfehan âlimleri dış ürünlere
ambargo koymuştur. Bu âlimlerin ambargosu, onların mezhebi taassubundan
değil bilakis şirketin bazı ortaklarının menfaatından kaynaklanmaktadır. Kendi
ürünlerinin satılması için yabancı ürün satışlarını yasaklamıştır. Camilerde ve
konuşmalarında alenen halka yabancı ürünleri almamaları söyleniyor.”164
SEFA HANE
Ayetullah Nurullah İsfehani 1902 yılında fakih abisi Ayetullah Necefi İsfehani‟nin
desteğiyle Hristiyanların İsfehan‟daki faaliyetlerini durdurmak ve insanların aklıllarına
takılan şüphelere cevap vermek maksadıyla Culfa Mahallesi‟nde “Sefa Hane”
adında bir merkez kurdu. Bu merkez aylık “el-İslam” dergisini çıkararak Hristiyanlar
ile Müslümanlar arasında gerçekleşen ilmi münazara ve tartışmaları yayımladı.
162-Tarihi İlmi ve İçtimay-i İsfehan, c.2, s.11-17 163-Endişe-i Siyasi ve Tarihi Nehzeti Biydargerane-i Ayetullah Nurullah İsfehani, s.122 164-Endişe-i Siyasi ve Tarihi Nehzeti Biydargerane-i Ayetullah Nurullah İsfahani, s.121
el-İslam dergisinin ilk sayısında şöyle nakledilir: Uzun zamandan beri İseviler “ehli
islam bizim cevabımızı veremiyor”diyorlardı. Bundan dolayı 1902‟de İsfehan‟ın
Culfa Mahallesi‟nde Sayın Ayetullah Nurullah İsfehan‟inin emriyle Sefa Hane
adlı islami tebligat merkezi kurulmuştur.
ĠLAHĠ AHĠT
Ayetullah Nurullah İsfehani, sömürü güçlerle mücadelesine bir yenisini ekledi.
Yörenin seçkin âlimlerini toplayarak 1906‟da aralarında bir ahit ve sözleşme yazıp
1. Yazışmalar ve senetlerde İran kâğıdı kullanılacaktır.
2. Yabancı parçayla kefenlenen ölülere namaz kılınmayacaktır.
3. Kendileri ve etrafındakiler yerli parçalardan istifade edecek, bu kurala
uymayanlardan irtibat kesilecektir.
4. İsrafın olduğu misafirliklere gidilmeyecek, kendileri de misafirliklerinde israf
etmeyecek ve bir çeşit yemekle yetinilecektir.
5. Alkol ve uyuşturucu kulananlar tahkir edilerek saygı gösterilmeyecek ve
onlarla ilişkiler kesilecektir.165
30 yıllık Zilu‟l Sultan Hükümetinin devrilmesiyle yönetim Encümeni Milli‟ye devr oldu
ve Ayetullah Nurullah İsfehani bölgenin tek söz sahibi oldu. Encümeni Milli,
Cumartesi, Salı ve Perşembe günleri genel toplantılar yaparak halkın sorunlarını
dinliyordu.166
Ayetullah Nurullah İsfehani, taraftarlarını ve emrindeki halkın ordusunu İslam dinine
yardım için amade ve hazır tutmaktaydı. Bu fırsattan yararlanarak medrese,
hastahane, cadde ve sokakların emniyeti ve kısacası şehrin genel durumunu kontrol
altına almıştı.
Kudret ve güç sevdalısı Muhammed Ali Şah, meclise muhalifet etti. Ayetullah
Nurullah İsfehani, Şah‟a gövde gösterisi için emrindeki 50 bin kişilik halkın ordusuyla
Taht-ı Fulat‟ta bir araya geldi. Bu büyük toplantıyı gören diğer kurumlarda bir araya
gelerek Şah‟ın azlini istediler. Başkentteki Meşrute taraftarlarının böyle bir gücü
olmadığı için, Şah meclisi topa tutarak kontrolü tekrar eline geçirdi. Bu olaylarla iç
savaş başlamıştı. Halk Ayetullah Nurullah İsfehani‟nin önderliğinde İsfehan‟ı geri aldı.
İsfehan‟ın düşmesiyle halk ve aşiretler Tahran‟a yürüyerek Şah‟ı devirdiler.167
Ayetullah Şeyh Fazlullah Nuri‟nin şahadetinden sonra Ayetullah Nurullah İsfehani ve
abisi Ayetullah Necefi İsfehani‟nin sürgün hükmü verildi. Bu sürgün emri halkın
tepkisiyle geri alındıysa de can güvenliği ve suikast tehditlerinin çoğalmasına neden
olmuştu. Ayetullah Nurullah İsfehani 1911‟de Irak‟a hicret etti. Irak ikameti çok
165-Tarih ve Ferhengi Muasır, c.1, s.120-121 166-Endişe-i Siyasi ve Tarihi Nehzeti Biydargerane-i Ayetullah Nurullah İsfahani, s.153 167-Tarihi Siyasiy-i Muasırı İran, c.1, s.125-126
sürmedi 1914‟de abisi Ayetullah Necefi İsfehani‟nin vefatıyla tekrar İsfehan‟a deri
döndü.
Ayetullah Nurullah İsfehani, İsfehan‟a döndüğünde birinci dünya savaşı başlamıştı.
Halkı tekrar bir araya toplayarak din ve İslamı korumaları için onları hazırladı. İlk iş
olarak Telgrafhaneden İngiliz askerlerini ihraç ederek yerlerine İranlıları göreve
getirdi.
Osmanlıları, İranlıların din kardeşi gören Ayetullah Nurullah İsfehani, ilk fırsatta
gönüllü askerlerden oluşan bir gurubu Osmanlıların yanında Ruslarla savaşmak için
gönderdi.168
Ayetullah İsfehani, Rıza Han ve memurlarına itirazından dolayı onların hedefi haline
gelmişti. Tahran‟da Rıza Han ile görüşmesinden sonra Rıza Han “Çok tehlikeli bir
Ahund” diyerek onu ortadan kaldırma planları yapmaya başladı. Ayetullah İsfehani
bu itirazında ulemanın Kum kentine gelip hep birlikte olmalarının etkili olacağına
inanıyordu. İran genelindeki tüm fakihlere mektup yazarak onları Kum kentine davet
etti.
Ayetullah Irakeyn, onun bu görüşüyle alakalı istihare etti. İstiharesinde şu ayet
çıkmıştı: “Allah yolunda yurdundan göçen, yeryüzünde barınacak birçok yerler
bulur, ferahlığa erer ve kim, Allah ve Peygamberi uğrunda evinden çıkıp hicret
eder de sonra ona ölüm gelip çatarsa onun ecri Allah'a aittir ve Allah suçları
örter rahîmdir.”169
Ayetullah Nurullah İsfehani, bu ayeti duyduğunda asasına yaslanarak biraz
durakladıktan sonra başını kaldırıp şöyle buyurdu: “Bu yolda öldürüleceğimi
biliyordum, fakat şer‟i ve dini vazifem gereği bunların karşısına geçmeliyim.”170
AYETULLAH ĠSFEHANĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Nurullah İsfahani‟nin davetiyle Kum kentine hicret başladı. Rıza han korku
ve telaşla müşavirlerine dedi: “Ulema aleyhime seferber olmuş Kum‟a gidiyorlar
ben bu orduyla nasıl mücadele edeyim?” Müşavirlerinden biri şöyle dedi:
“Efendim, siz büyük aşiretleri yok ettiniz, bu küçük mollalar nedir ki?” Rıza Han
şöyle cevap verdi: “Bu küçümsenecek bir şey değil, o İsfehanlı Ahund çok
tehlikelidir.”
Necef fakihlerinin desteğiyle itirazlar daha da artmaya ve güçlenmeye başladı. Pazar
halkı ve esnaflar greve gittiler. Rıza Han tüm hile ve oyunlarında başarısızlığa
katılarak onları desteklediğini ve yanlarında olduğunu bildirdi.224
Hibetuddin‟in zahmetleri 1910 yılında ilk meyvelerini vermeye başladı ve dini, felsefi
ve ilmi dergi olan el-Âlem‟in ilk sayısı basıldı.225 Bu dergi iki yıl devam etti.
Bahreyn‟de sapık ve batıl fırka Tursayan‟ın baş göstermesiyle Ayetullah Hibetuddin,
Bahreyn‟e gitmek zorunda kaldı. Onun gidişiyle derginin de basımı durdurulmak
zorunda kaldı.
Ayetullah Hibetuddin, Bahreyn‟de Islah ve İslam adında iki medrese açtı. Seminerler,
ilmi toplantılar tertipleyerek sapık ve batıl fırkanın gücünü kırarak onları tamamen
pasifize etti.
Amacı Bahreyn‟den Hindistan‟a geçip, orada Müslümanlarla bir araya gelerek ortak
bir teşkilat kurup sonra Japonya‟ya geçmekti. Fakat Hablu‟l Metin Gazetesi sahibi
Seyyid Celaleddin Muayyedu‟l İslam Hüseyni Kaşani‟yle görüşmesinde Japonya‟ya
gitmesinin doğru olmayacağı kanısına vardı. Ayetullah Hibetuddin oradan Yemen‟e
ve Yemen‟den de Hicaz‟a geçti. Hicaz‟da birtakım çalışmalardan sonra tekrar Necef‟e
döndü.
HĠBETUDDĠN ġEHRĠSTANĠ CĠHAT MEYDANINDA
1914 yılında birinci dünya savaşının başlamasıyla İslam topraklarında huzur
kaçmıştı. Osmanlı Şeyhu‟l İslami, Fransa, İngiltere ve Rusya‟ya karşı cihat fetvası
verdi.226 Bu fetva 23 Muharrem 1915‟de Bağdat‟da Cuma namazlarında okunmasına
rağmen bazı Osmanlı âlimleri tarafından kabul görmediği gibi İngilizlerle gizlice
görüşülüp onlara destek sözü de verildi. Osmanlı hükümeti çok zor durumda kalmıştı.
İstanbul‟da mal mülkleri olanlar, Irak ve diğer yerlerdeki Osmanlı memurları bir anda
Osmanlı‟yı unutarak, İngilizlerin yanında yer almaya başladı ve alenen İngilizlere
223-İslam ve Heyet, s.55 224-Suretu’l Necef ele’l İngiliz, s.62 (Hasan Esedi) 225-Hibetuddin Şehristani, s.11 226-el-Şia ve Hükümeti’l Kavmîye fil Irak, s.73 Hasan el-Alevi
hizmette birbirleriyle yarışmaya başladılar.227 Bu kargaşalı dönemde ve ihanetlerin
hizmet sayıldığı hassas süreçte ikinci sınıf olarak görülen Şialar Necef fakihlerinin
emriyle Osmanlı‟nın yanında yer aldılar.
Ayetullah Hibetuddin, Ayetullah Şeyhu‟ş-Şeria İsfehani, Mirza Mehdi b. Ayetullah
Molla Kazım Horasani ve Ayetullah Seyyid Mustafa Kaşani gibi büyük fakihlerle İmam
Ali türbesinin sancağını alarak savaş meydanına hareket ettiler. Kufe‟de Ayetullah
Seyyid Muhammed Kazımi Yezdi‟nin oğlu Seyyid Muhammed‟de onlara katılarak
yollarına devam ettiler.
Necef mücahitleri 21 Muharrem 1916 yılında Bağdat‟a vardılar. Ayetullah Şeyhu‟ş-
Şeria, Ayetullah Hibetuddin ve diğer fakihlerle birlik ve beraberlik sloganları atarak
Ehlisünnet âlimleriyle görüşmeye gittiler. Fakihler komutasındaki mücahitler, savaş
meydanına inerek İngilizlerle çarpışmaya başladılar. Mücahitlerin sergilemiş oldukları
yiğitlikleri Ayetullah Hibetuddin‟e Kut Cephesi‟nden yazılan telgrafta görebiliriz.
3 Şubat‟ta Hz. Ali‟in mübarek sancağı altında toplanan Necef fakihleri ve mücahitleri
Kut Cephesi‟nde ziyaret ettim. Samimi kalbimle ifade ediyorum; işgal edilmiş
topraklarda onların cesaret ve kahramanlıklarını görüp Allah‟a hamd ettim. Onların
arasında büyük komutan Sayın Halik Bik‟i gördüm, hiç birimiz şimdiye kadar Irak‟ta
böylesine düzenli bir orduya şahit olmamıştık. Allah‟ın yardımıyla bu gidişle düşman
ordusunun mağlubiyetini göreceğiz.228
ĠNGĠLĠZ ĠġGALĠNE KARġI
Necef fakihlerinin zahmet ve çabalarına rağmen Osmanlı komutanlarının yetersizliği
ve mücahitlerin tecrübesizliği sonucu Irak toprakları 1918 yılında İngilizlerin işgaline
geçti. Bu mağlubiyet Ayetullah Hibetuddin‟i derinden sarstı. Samerra fakihi taktik
değiştirerek inzivaya çekildi. İngiliz casusları, onun bu durumundan istifade
edebileceklerini sanarak kendi saflarına çekmek istediler. Kerbela vali yardımcısı
Muhammed Server Han 1919‟da Ayetullah Hibetuddin‟i Kerbela kadılığına davet etti.
O bu teklifi reddederek onların sinsi planlarını boşa çıkardı.
İşgal güçleri, gün geçtikçe zulüm ve sitemlerine bir yenisini ekliyorlardı. Abdul Aziz
Kassab hatıratında şöyle diyor: Onlar, sokak ve caddelerde koydukları kurallara
uymayanları ağır bir şekilde cezalandırıyorlardı. Bir gün İranlı bir grup ziyaret kafilesi
Kerbela köprüsünden geçiyordu. İngilizlerin koydukları yasalara göre tüm kafile
atlarından inip köprüden yürüyerek geçmeliydi. Engelli ve hasta bir ziyaretçi atıyla
köprüden geçerken İngiliz askeri elindeki kırbaçla engelli ziyaretçiyi vurmaya
başladığında yanındakiler onun engelli ve hasta olduğunu söylediler. İngiliz asker
kırbaçla engelli ziyaretçiyi vurarak yere düşürdü. Arkadaşları onu kucaklarına alıp
köprüden geçirmek zorunda kaldılar.229
227-el-Şia ve Hükümeti’l Kavmîye fil Irak, s.62-73 Hasan el-Alevi 228-Lema’atlu İctimaiye min Tarih’il Iraki’l Hadis alel Verd, c.4, s.242-236 229-Lema’atul İctimaiye min Tarih’il Iraki’l Hadis alel Verd, c.4, s.19-20
ÖZGÜRLÜK CEPHESĠNDE
Ayetullah Hibetuddin Irak‟ın özgürlüğü için büyük taklit mercii Ayetullah Mirzai
Şirazi‟nin oğlu Şeyh Muhammed Rıza Şirazi ve bir grup müminle beraber el-
Cemiyyetu‟l Vataniyetu‟l İslamiye teşkilatını kurdu.
Bu teşkilat büyük taklit mercii Ayetullah Şirazi‟nin desteğiyle Irak‟ta büyük çaplı
özgürlük mitingleri tertipledi. Bu mitinglerin organizetörleri Ayetullah Hibetuddin ve
arkadaşlarıydı.
Barış ve özgürlük adına yapılan bu mitingleri İngilizler kaba güç kullanarak
bastırmaya çalıştı. Bu mitingler özgürlüğün başlangıcı ve kıvılcımları olduysa da gün
geçtikçe zayıflamaya başladı. Bu uğurda şehitler ve gaziler verildi. Büyük taklit mercii
Ayetullah Şirazi daha fazla kan dökülmemesi için Ayetullah Hibetuddin ve Ayetullah
Mirza Ahmet Horasani‟yi İngilizlerle anlaşma yapmaları için Bağdat‟a gönderdi.
İngilizler bu teklifi geri çevirerek barışı kabul etmediler.230 Bu durum karşısında büyük
taklit mercii Ayetullah Mirza Muhammed Taki Şirazi meşhur tarihi cihat fetvasını
verdi.231
Halkın kıyam ve özgürlük hareketinde Ayetullah Hibetuddin‟in büyük rolü vardı. O,
büyük taklit mercii Ayetullah Mirza Muhammed Taki Şirazi‟nin sözcüsü olarak
kabilelere gitti ve halka özgürlük hareketinin hedeflerini anlatarak halkın desteğini
topladı. Halkın özgürlük ve direniş mücadelesiyle Kerbela işgal güçlerden kurtarıldı.
Şehrin yönetimi için kurulan Şurâya Ayetullah Hibetuddin, Ayetullah Seyyid Ebul
Kasım Kaşani ve Ayetullah Seyyid Hüseyin Kazvini tayin edildi.
Büyük taklit mercii Ayetullah Mirza Muhammed Taki Şirazi‟nin vefatıyla birlikte bir
yandan aşiretler arasında çıkan ihtilafları ve bir yandan da İngilizlerin oyunuyla
direniş ateşi yavaş yavaş sönmeye başladı. Kerbela‟da bir grup barış için Bağdat‟a
elçi gönderdi. İngilizler beş şart sunarak barışı kabul etti. İngilizlerin şartlarından
biride aralarında Ayetullah Hibetuddin‟de olmak üzere 17 kişinin 24 saat içinde
kendilerine teslim edilmesiydi.232
Bu barışla Sammerra fakihi Ayetullah Hibetuddin zindana atılarak askeri mahkemenin
hükmüyle idama mahkûm edildi. Büyük mücahit, hicri 1921‟de 9 ay zindanda
kaldıktan sonra Şah‟ın genel affından yararlanarak serbest bırakıldı.233
HĠBETUDDĠN ġEHRĠSTANĠ VE BAKANLIK GÖREVĠ
Ayetullah Hibetuddin, serbest kaldıktan sonra 1921‟de farklı ve yeni bir siyasetle
çalışmalarına kaldığı yerden devam etti. İngilizler yönetimi Melik Faysal‟a devretti.
Melik Faysal, hükümeti için halkın güvenini kazanmaktan başka bir yolun olmadığını
çok iyi bildiği için Milli Eğitim Bakanlığını Ayetullah Hibetuddin‟e teklif etti. O, ilk başta
bu öneriyi kabul etmek istemese de diğer arkadaşlarının tavsiyesiyle maslahat icabı
230-Lema’atul İctimaiyye min Tarih’il Iraki’l Hadis alel Verdi, c.5, s.233-234 231-Senavatu’l Cemr alel Mu’min, s.21 232-Lema’atul İctimaiyye min Tarih’il Iraki’l Hadis alel Verdi, c.5, s.114-115 233-İslam ve Heyet, s.51
teklifi kabul etti. Ayetullah Hibetuddin göreve başlar başlamaz ilk işi İngiliz
müsteşarlar ve diğer ecnebi öğretim görevlilerini görevden almak ve İngilizlerin
kontrolünde olan okulları geri almak oldu.
Ayetullah Hibetuddin‟in işindeki azmi ve başarısı sömürü güçleri tekrar korkuya
düşürdü. 1922 yılında dâhili ve harici baskılar sonucunda görevinden istifa etmek
zorunda kaldı.
Bir müddet sonra Divan-ı Âli (Yüksek Kurul), Caferi fıkhı esasınca hazırlandı. Divani
Âli‟nin müdüriyeti tekrar Ayetullah Hibetuddin‟e teklif edildi. Büyük fakih arkadaşları
ve diğer fakihlerin tavsiyesiyle bu görevi kabul etti. Ayetullah Hibetuddin 1926‟da
gözlerinden ameliyat oldu. 1930‟da tedavi için Suriye‟ye gitti ancak bir türlü eski
sağlığına kavuşamadı. Sağlık sorunları onu işinden ve çalışmalarından asla geri
koyamadı. 1934‟de görevinden istifa ederek bu kez de milletvekilliğine aday oldu ve
kazandı. Meclis birkaç ay devam etti ancak aynı yıl meclis feshedildi. Ayetullah
Hibetuddin İmam Musa Kazım türbesinde “Mektebetu‟l Cevadeyn el-Amme” adı
altında bir kütüphane kurarak hizmete başladı. Çalışmalarının yanı sıra halkın
sorunlarından yakından ilgilendi. Samerra fakihi yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı
gözlerini kaybetti. Yine azmini kaybetmedi ve buna rağmen her gün ihtiyaç duyduğu
kitapları birine okutarak makalelerini yazdırırdı.
HĠBETUDDĠN ġEHRĠSTANĠ‟NĠN VEFATI
Hastalık yavaş yavaş Samerra fakihini takatten düşürmüştü. Hastalığından dolayı
dostlarına da sınırlı ziyaret vakti veriliyordu. Her geçen gün durumu biraz daha
ağırlaşıyor ve ilahi kurba bir o kadar yaklaşıyordu. Bilahare büyük mücahit ve fakih
1966‟da hastalığa yenik düşerek 82 yaşında hakkın davetine icabet etti. Pak naaşı
sevenlerinin gözyaşlarıyla İmam Musa Kazım (a.s) türbesine defnedildi.
162
SEYYĠD MUHAMMED MUHAKĠK DAMAD
SEYYĠD MUHAMMED B. SEYYĠD CAFER MUSEVĠ
(Ö. 1968)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
Seyyid Muhammed, 1907 yılında Erdekan‟ın etraf köylerinden Ahmet Abat‟ta
dünyaya geldi. Babası Seyyid Cafer Musevi yörenin tanınmış, zahit ve takva sahibi
âlimlerindendi. Seyyid Cafer Musevi‟nin, Peygamber sülalesinden olan evladına
Muhammed ismi verildi. Seyyid Muhammed, babasını daha dünyaya gelmeden
kaybetti. Mümine ve şefkatli annesini de 6 yaşında kaybetti. Anne babasının sevgi ve
şefkatinden yoksun kalan Seyyid Muhammed, dedesinin himayesinde çocukluğunu
geride bıraktı.
Seyyid Muhammed, başlangıç ilimlerine doğum yeri Erdakan‟da başladı. Daha sonra
Yezd Havzası‟na giderek havzanın meşhur üstatları Seyyid Ahmet Müderris234,
Seyyid Hüseyin Bağgendum ve Ayetullah Şeyh Gulam Rıza Fakihi Horasani gibi
şahsiyetlerin derslerine katıldı.
KUM HAVZASI‟NA HĠCRETĠ
Seyyid Muhammed, üstadı Ayetullah Şeyh Gulam Rıza Fakihi Horasani‟nin de
tavsiyesi üzere Tevbe Suresi 122. ayeti mealince ‟‟Mü‟minlerin hepsi toptan
seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din
konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini
uyarmak için geri kalsa ya! Umulurki sakınırlar.‟‟ 1923'‟de Kum Havzası‟na gitti.
Seyyid Muhammed, Kum Havzası‟na geldiğinde 16 yaşlarındaydı. Ehlibeyt (a.s) ilim
ve irfanına duyduğu aşk ve iştiyakıyla büyük fakihlerin ders celselerine katıldı.
Havzada genellikle Ayetullah Şeyh Abdülkerim Hairi‟nin huzurlarından istifade etti.
İstidadı ve ilme olan merakıyla üstadın teveccüh ve ilgisini üzerine çekmişti. Üstat ve
öğrenci arasından özel bir sevgi ve samimiyet bağı oluşmuştu. Bu sevgi ve samimiyet
sonucunda üstadı, kızını onunla evlendirdi. Bu evlilikten sonra Seyyid Muhammed,
Ayetullah Saadet Perver‟in üstadı Allame Tabatabi ile tanışmasının özel bir nedeni
vardır. O üstadın ders celeselerinden istifade etmeden önce bir rüya görür.
Rüyasında kendisini çok derin bir derenin dibinde görür, bu dereden kurtulmak için
büyük dağları aşması gerekir. Bu dağlara tırmanması için birtakım tutunacak şeyler
görür. Onlara tutunarak tırmanmaya başlar ve bu tutunduklarının Nur suresinin
ayetleri olduğunu farkeder. Bu tırmanma esnasında birinin elini uzatarak “elimden
tut seni çıkarayım” dediğini görür. O zatın yardımıyla bulunduğu dereden çıkar.
Ayetullah Saadet Perver şöyle der: “Bu rüyayı gördüktan sonra Allame
Tabataba‟inin tefsir ve ahlak derslerine katıldım.”
Ayetullah Saadet Perver şöyle buyurmuştur: Ben, Allame Tabatabai‟nin yanında seyr-
i süluk düsturları eksiksiz bir şekilde aldığımdan bir süre sonra Allame Tabatabi‟nin
yanında seyr-i süluk eğitimi alan öğrencilerin tamamı üstadın huzurundan ayrılıp
gitmişlerdi. Birçokları seyr-i süluk konusunda Allame‟nin yanında kalmayı artık gerekli
görmüyordu. Ben o zamanlar Allame‟nin sahip olduğu manevi keşiflerinden ve insani
kemalatından semavi sırlara vakıf ve birtakım özel marifetlerinin olduğunu ve onu ifşa
etmekten çekindiğini anladım. Bu düşünceyle Allame Tabatabi‟nin tevhidi sırlarını
açıp anlatması için çaba sarf etmeye başladım. Böylelikle üstadın zati tevhidini
müşahede edebilir, rabbani ve ilahi feyizlerinden yararlanabilirdim. Böyle de oldu. Her
gün bir soru hazırlar ve Allame‟nin huzuruna müşerref olurdum. Bu sorularla üstadı
konuşturur ve ne buyurursa canı gönülden onu alırdım. Anlattıklarını gözden
geçirdikten sonra ders bitimi onları yazardım. Allame Tabatabai‟nin anlattıklarını
marifet ehlinin sözleriyle karşılaştırır ve tatbik ederdim. Çünkü üstat bu konularda
marifet ehlinin ıstılahlarını kullanmaktan imtina ederdi.
Ayetullah Saadet Perver, Merhum Allame‟nin ahlaki düsturlarına amel ederek ondan
alması gereken tüm feyizleri alıp irfan ve maneviyatta doruğa çıktı. Allame‟nin
vefatından sonra Allame‟nin bazı öğrencilerinin aşırı ısrarları üzerine öğrenci
yetiştirmeye başladı. Günümüzde İran‟da önde gelen hatırı sayılır birçok ahlak ve
irfan üstadının eğitim ve terbiyesi merhum Ayetullah Saadet Perver‟in gözetimi
altında geçmiştir.
AYETULLAH SAADET PERVER‟ĠN SEYR-Ġ SÜLUK VE EĞĠTĠM METODU
Ariflerin piri Ayetullah Saadet Perver, seyr-i süluk ve eğitimde eşsiz ve olağanüstü bir
metot izliyordu. Yıllarca Allame Tabatabai‟nin huzurundan her türlü feyzi almış bir
saadetle, irfanın inceliklerini elde etmiş güzide bir şahsiyet olarak öğrencilerine de bu
ilahi feyzi tattırdı. İrfani düsturları, Şia ariflerinin yöntemine uygun ve bu yolun
öncülerinden kâmil arif Ayetullah Ahund Molla Hüseyin Kulu Hemedani‟nin metoduna
mutabıktı. Bu üstatlara göre sıratı müstakim Kur‟an, Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt‟in
(a.s) yöntemine göre hareket etmekti.
Ayetullah Saadet Perver‟in, genellikle yatsı namazından sonra ilahi yolun âşıklarıyla
ahlak dersleri olurdu. Her öğrenci kendi kapasite ve yeteneğine göre üstadın
teşhisiyle farklı ahlak dersleri halkasına katılırdı. Bu ahlak derslerinin bazıları yirmi
yıldan fazla sürmüştür. Bu derslerde genellikle bir konu okunur ve öğrenciler tevhidi
ve öteki konularda derin bilgilere ulaşır ve verilen düsturları uygulayarak seyri süluk
yolunda ilerlerdiler. Yıl boyunca Kum‟dan hiç ayrılmaz ve öğrencilerinin seyri süluk
gidişatını yakından kontrol ederdi. Elbette her sabah öğlene kadar kendi ilmi ve
araştırmalarıyla meşgul olur, ikindi vaktinden akşama kadar da öğrencilerinin
sorunlarını gidermek için onlarla zaman geçirirdi. Öğrencilerinin seyr-i süluk
mektuplarına cevaplar verirdi. Bu mektuplar çok kıymetli bilgiler içeren değerli
mektuplar olup sayısı binlerle ifade edilmektedir. Şu anda bu mektuplar öğrencilerinin
elinde bulunmaktadır.
AYETULLAH SAADET PERVER‟ĠN ESERLERĠ
1. Cemal-i Aftab
2. Kur‟an ve Fıtrat
3. Cilvey-i Nur; Hz. Fatıma‟nın Hayatı. Bu kitap Nur Tecellisi adıyla Türkçe‟ye de
kazandırılmıştır.
4. Fûruğ-u Şehadet; İmam Hüseyin‟in (a.s) kıyamına yeni bir bakış
5. Sırru‟l Esrar; MiracHadis-i Şerifine şerh
6. Maarif-i Ed‟iyye
7. Raz-u Dil: Allame Tabatabai‟nin “Gülşeni Raz” adlı kitabına yazmış olduğu
haşiyenin açıklamaları
8. Pasdaran-i Harim-i Aşk: yirmi ciltlik bu eser ariflerin hayatını, sözlerini vs.
içermektedir.
AYETULLAH SAADET PERVER‟ĠN MANEVĠ DÜSTURLARI
1. Üstada Göre KeĢif Ve Keramet
Ayetullah Saadet Perver‟in keşif ve keramet hakkındaki görüşü şuydu: Arif birinin
keşif ve keramate teveccüh etmesi fesat ve bozulmaktır. Gerçek arif, gönlünü keşif ve
keramete bağlamamalı ve onu kendisi için önemli ve ciddi bir mesele bilmemelidir.
Gerçek arifin bakış açısı bazı ameller yaparak insanların batını sırlarını öğrenmek
gayesiyle birtakım sırlara ermek için uğraşanlardan daha üstündür. Eğer bir arif böyle
davranırsa hedefine varamamış demektir. Salik‟in (irfan yolcusu) hedefi yücedir ve
yolunun nihayeti Allah‟tır. Keşif ve keramet ise yolcu kuşlar için yollara dökülen
tanelerdir. Dolayısıyla derslerinde şerhini yaptığı ilk kitaplardan olan “Mantık-ı Tayr”
kitabında şunları buyurmaktaydı: “Yol boyunca dini hakikatlere ermek ve marifetin
zirvesine çıkmak için yol üzerinde yığınlar, engeller, sorunlar ve haydutlar
bulunmaktadır. Bu haydutlardan biri de “keşif ve keramet” vb. takıntılara teveccüh
edip asıl gayeden geri kalmaktır. Merhum Seyyid Ali Gazi‟den keşif ve keramet
istediklerinde şöyle buyurmuştur: “Âlemin tamamı keramettir. Veya dünya, keşif ve
kerametten başka bir şey değildir. O halde neyi arıyorsun?”Merhum Allame Gazi bu
tür konulara hâkimdi. Biliyorsunuz ki Merhum Gazi, “Tayyu‟l Arz”290makamına nail
olmuş bir zattı. Birçok kişi buna defalarca tanık olmuştu. Ancak ona bu konuyua
sorduklarında o faklı yöntemlerle bu soruları geçiştirmiş ve aslında irfanda temel
hedefin bu tür şeyler olmadığını bilmelerini sağlamıştır. Evet, bu yoldan doğru bir
şekilde hareket edilirse kat edilen yol her şeyi peşi sıra getirmektedir, ancak eğer biri
keşif ve kerameti elde etmek için irfana yönelirse gerçekte bu tür şeyleri kendisi için
ibadet edinmiş olur veya mal ve makama erişmek için Allah‟ı vesile edinmiş biri
gibidir. İrfan talibi bu tür hicapları kenara itmelidir. Görüyoruz ki, hakiki ariflerimizin
fiilleri keşif ve kerametin dışında olmasa bile keşif ve keramete fazla önem
vermemiştir.
2. Beden Sağlığına Önem Vermesi
Üstadın yanında salik kişinin mizaç, ruh ve beden sağlığı hayati öneme sahipti.
Kadim tıp dediğimiz eski/alternatif tıbba olan bilgisiyle öğrencilerine yol gösterici tıbbi
düsturlar verirdi. Ona göre ilahi salik için sağlam vücut insaniyet yolunu kat etmek için
kullanılan bir merkep komunundaydı. “Yaşlandığınızda da her zaman Allah‟a
ibadet etmekten mahrum olmamak için bedenlerinizi sağlıklı tutunuz”
tavsiyesinde bulunurdu.
3. Melekût-i Fazilet Ve Hâlatı
Allame Tabatabi‟nin seyr-i süluk derslerinin başarılı öğrencilerinden olan merhum
Ayetullah Şeyh Mahmud Tahriri rüyasında291 kendisine şöyle buyurduklarını
söylemiştir: “Şeyh Ali Pehlivani, zamanın Hüseyin Kulu Hemedani‟sidir.”
Ayetullah Saadet Perver, üstat Allame Tabatabi‟nin yanında büyük bir azim ve
ciddiyetle çaba sarf etmiş ve üstadın nursal tevhit marifetlerinden yararlanmıştır.
Ayetullah Hurrem Abadi, üstat Saadet Perver‟den şöyle nakletmiştir: “Ben, otuz yıl
boyunca Allame Tabatabi‟nin dersine katıldım. Bu süre zarfında üstadın iki dersi
dışında tüm derslerine katıldım. Bu iki derse katılamama sebebim şuydu; kızlarımdan
birinin düğünü münasebetiyle Tahran‟a gitmem gerekiyordu ve gitmekten başka da
çarem yoktu. İkincisi ise bir kış günü, Allame Tabatabi‟nin evine doğru gidiyordum.
Oldukça fazla kar yağmıştı. Birden yaşlı bir seyyidin evinin üzerindeki karları
temizlediğini gördüm. Kendi kendime “üstat benim dersine katılmayıp o yaşlı seyyide
yardım etmeme razıdır” dedim ve bu sebepten dolayı derse gitmedim ve o yaşlı
seyyide yardım ettim.
4. Hz. Fatımetu‟z Zehra‟yı (s.a) MüĢahedesi
Ramazan ayıydı. Üstat şöyle buyurdu: “Ramazan ayının yirmi dördünün gece yarısı
geçmişti ki Hz. Fatımatu‟z Zehra (s.a), üzerinde sarı renkli bir elbiseyle tam bir
görkem ve ihtişamla birden yanıma geldi. Bana bazı telkinlerde bulundu; evlatlarına
karşı cesarette bulunanların kabalığını kendisine yapılmış kaba bir davranış saydığını
290-İrfan ve seyr-i süluk yolunda bazı mertebelere ulaşıldıktan sonra kişiye verilen hediyelerden birdir. İnsan bu mertebeye ulaştığında istediği an zaman ve mekân kavramını aşarak dünyanın her hangi bir noktasına ulaşabilir. 291-Seyr-i Süluk yolunu kat etmiş ariflerin uykuları gerçekle eş değerdedir.
telkin etti. Bu olayı müşahede ettikten sonra bir saat kendime gelemedim, her an Hz.
Fatıma‟nın (s.a) ruh halimde oluşan o duruma ağlıyordum.
Dersten sonra ağlayarak şöyle buyurdu: “Bu sözü acaba hangi sebepten bana
söylemiş olabilir diye düşünüyordum. Şayet dostlarımızın içinde hanımı seyyide veya
kocası seyyid olup eşlerinden yana kötü davranışa maruz kalanlar olabilir. Tüm
toplantılarımızda söyledim ki eğer böyle bir durum varsa bunu terk edin.”292
Üstat şöyle buyururdu: “Kimin annesi seyyide ise çocuğu da seyyid hükmündedir.
Bırakın onlara el kaldırmayı onlara en küçük saygısızlık ve kabalık dahi
edilmemelidir.” Bunları gözyaşları içinde gönlünden coşan bir aşk ve iştiyakla
anlatmaktaydı.
5. Recebiyye ġühudu
Ayetullah Saadet Perver‟in öğrencilerinden Ayetullah Mücahidi, üstattan şöyle
nakletmektedir: “Recep ayının son günleriydi; muhtemelen 24 Recep‟ti. Gece yarısı
saat dörtte beni uyandırdılar. Sanki kapı çalınıyordu, gidip kapıyı açtığımda kimse
yoktu. Anladım ki bana bir şeyler vermek istiyorlar. Normalde o saatten önce her
gece beni uykudan uyandırırlardı. Kalkıp abdest aldım ve ibadetlerime başladım. O
gece bana tevhidi marifetlerden bazıları verildi. Bana verilen marifetlerden biri Allah‟ın
“Hayyul Kayyum” isminin idrakıydı. Peygamber efendimiz “Ayet-el Kürsi” hakkında
şöyle buyurmuştur: “Ayet-el Kürsi, ayetlerin efendisidir.” Bunun sebebi muhtemelen
onda “Hayyul kayyum‟un” olmasıdır. “Allah-u la ilahe illa huvel hayyul kayyum”
6. Kalp Bağladıklarınızı Buraya Getirmeyin!
Üstat bir gece şöyle buyurdular: “Mükaşefe293 âleminde gördüm ki hepiniz buraya
gelmiştiniz ve ayakkabılarınızı da getirip ayakkabılığa bırakmıştınız. Ayakkabılarınız
oldukça temiz gözüküyordu.” Sonra şöyle buyurdu: “Bunlar sizin âlaka ve
bağlılığınızdır. Âlaka ve bağlılıklarınızı derse getirmeyin.”
7. EĢlere TeĢekkür Etmek
Ayetullah Saadet Perver, eşlere saygının gerekliliği ve emeklerinin takdir edilmesi
hakkında şöyle buyururdu: “Eşlerinize yemekleri tuzlu ve kötü yapsalar bile
teşekkür edin. Yemeklerini beğendiğinizi belli ettiğinizde o sevinir ve bu da
sizin manevi olarak ilerlemenize yardımcı olur.” Daha sonra şöyle buyurdular: “Bir
gün gençliğimde evde aileme kötü davrandım. Mana âleminde bana şöyle söylend:
“Yirmi yıllık yakarış ve sızlanman boşa gitti!”
292-İrfan üstatları genellikle öğrencilerinin kötü huy ve davranışlarını direk olarak kendilerine söylemezler, bilakis dolaylı ve bazı misallerle bunu duyurmaya çalışırlar. Burada da üstat öğrencilerinin arasında böyle birinin olduğunu bildiğinden üstü kapalı bir şekilde uyarmaktadır. 293-Keşif ve mükâşefe perdenin aralanıp açılması suretiyle bazı şeylere muttali olmak, gizli olan birtakım hususların zahir ve açık hale gelmesi, gayb olan şeylerin ortaya çıkmasıdır. Yani karanlık bir gecede çakan bir şimşeğin ortalığı aydınlatması gibi, keşif de ani bir aydınlanma ile bazı örtülü ve karanlık şeyleri ortaya çıkarır.
Toplantılarda defaatle şöyle buyururdu: “Manevi ve sosyal konularda kendinize
zorluk gösterin ama ailenize karışmayın ve kendi inançlarınızı onlara
yüklemeye kalkmayın. Örneğin eğer televizyon seyretmek istiyorsa ona engel
olmayın ama eğer kendiniz izlenilen şeyin uygun olmadığını anlarsanız
seyretmeyin.”
8. Ayetullah Behçet‟in Namazlarına Özel Ġnayeti
Ayetullah Saadet Perver‟in, Ayetullah Behcet‟in namazlarına ve camiindeki
programlara çok önem vermekteydi. Öğrencilerine büyük arifin camiine giderek
cemaat namazlarına katılmalarını öğütlerdi.
Sanki bu namazlardan melekût nuru ve berrak nurların esintisini alır ve bu cemaat
namazından melekût ıtrının sırlarını koklardı.
Bir Gadir-i Hum bayramında üstat bana (konuyu nakleden öğrencisi) şöyle buyurdu:
“Bugün Hz. Ayetullah Behcet‟in camiindeki programa katıldınız mı? “Hayır,
katılmadım” dedim. Üstat: “Zarar ettiniz, zarar ettiniz” dedikten sonra şöyle buyurdu:
“Bu camideki programlara katılın.” Yine bir başka bir toplantısında şöyle buyurdu:
“Beyler, Ayetullah Behcet‟in namazlarına katılın. O, arif-i billah âlimlerdendir. Onun
namazlarında çok bereketler var, bu bereketleri kaçırmayın.”
AYETULLAH SAADET PERVER‟ĠN NASĠHATLARI
1. Ey benim azizlerim! Kendinizi tanıyın, Allah‟ı tanımak kendinizi tanımanıza bağlıdır.
Hiç kimse bu düşüncede (Allah‟ı tanımak konusunda) zarara uğramamıştır.
2. Dünya için yersiz çabalara düşmeyin. Rızkınızdan başkasını elde edemezsiniz.
Kalbinizde dünyanın dert ve sıkıntılarına yer vermeyin; zarar ve ziyan bundadır.
3. Heva ve heves peşinde koşmayın ki her şey size verilsin. Ve bilin ki heva ve heves
peşinde koştuğunuz şeyler heva ve hevesi terk etmekle elde edilir.
4. Nefsinize çok baskı yapmayınız ki size itaatsizlik etmesin. Bilakis tüm lezzetleri
ölçülü olarak ona tattırın. İlk adımda şirk-i celi (gizli olmayan açık şirk) ve Allah‟a
günahı terk edin ve zamanla diğer konulara el atın.
5. Şeytanın karşısında farzları yaparak günahları terk edin. Manevi gücünüz
arttığında mekruhları terk etmeye ve müstahapları yapmaya da başlayın.
6. Âlim olmayan biri eğer şehvetperest olursa veya şeytana itaat ederse kendisine
zarar vermiş olur, ancak âlim birinin zararı bir anlamda tüm toplumadır. Başka bir
anlamda ise şehvetperestliğin zararı tüm âlemlere sirayet eder.
7. İbadetlerinizde niteliğe bakın çokluğa değil.
8. Yaptığınız tüm ibadetlerinizde ne dediğinize ve kiminle konuştuğunuza dikkat
ediniz.
9. Zahiri ibadetler he ne kadar insanı kötü işlerden alıkoysa da eğer onlar ihlas ile
olur ve Allah‟a yakınlık artarsa sizi kulluğa götürebilir.
10. Amellerdeki ihlası tüm amellerinizin baş tacı yapın. Eğer ihlassız olarak bir ömür
amel etseniz kendi etrafında dönerek bir şey elde edemeyen bir hayvandan farkınız
olmaz.
11. Bilmelisiniz ki bu dünya uyku, yiyecek ve amellerden başka bir şey değildir, ama
eğer bu uyku ve yiyeceklerden netice elde edebilirseniz melekler size hayran kalır ve
âlem sizin emriniz altına girer.
12. İşlerinizde ifrat ve tefritten sakınınız. İhtiyacınız miktarınca uyuyunuz; ne fazla
uyanık kalarak seçkin uhrevi işlerden ve dünyadan geri kalınız ve ne de çok uyuyup
önemli şeylerden mahrum kalınız, bilakis Allah‟ın muayyen buyurmuş olduğu şekilde
amel ediniz.
13. Arkadaşlarınızı tanıyınız daha sonra onlarla arkadaşlık yapınız. Sakın gafillerle
arkadaşlık yapmayınız. Sizleri dünya ve ahretten alıkoyar ve yolunuza mani olurlar.
14. Her nerede olursanız olun Müslüman kabristanına gitmekten geri kalmayın. Bu en
üstün hatırlatıcı ve öğüt vericidir.
15. Gönül ehli, dünya görmüş ve yaşlılarla muaşeretiniz olsun ki onlar dünya ve
ahretin belirleyicilerdirler.
16. Devamlı vazifenize amel etme düşüncesinde olunuz. Hangi elibisede, hangi
makamda ve kimle olursanız olun ne birini övün ne de başkasından sizi övme
düşüncesinde olun. Beşer için bir ölüm vardır; bu ister vazife yolunda olsun isterse
vazifenin aksi yönünde olsun.
17. Kalbinizi sağlam tutunuz. Gençliğinizden itibaren tüm küçük noktalarda ve her
işinizde kalbiniz sağlam olsun ki yaşlandığınızda da öyle olabilesiniz.
18. Küçüklüğünüzden itibaren bunu aklınızdan çıkarmayın ki tüm kudretler Hakk‟ın
inayetinde ve onun elindedir. Eğer Allah istemezse hiç kimse bana zarar veremez.
Ben vazifeme amel etmeliyim. Velev ki dünya bana düşman olsun. Eğer böyle
olursanız bir makama veya başkanlığa ulaşırsanız veya büyük bir vazife karşınıza
çıkarsa onu yerine getirmekten çekinmezsiniz.
19. Her konuda ehliyle istişare etmekten geri durmayın.
20. Evlilik konusunda karşı tarafın asaletine bakınız. Başka yönleri fazla düşünmeyin.
Eğer asalet, necabet ve diğer meziyetleri barındıran birini bulursanız ne âlâ, eğer
böyle birini bulamazsanız asalet öncelikli olmalıdır.
21. İşlerinizde istikamet ve devamlılığı bir merkep edinin. Bu merkep ayağınızın
altında olduğu sürece menzile yetişirsiniz ve eğer böyle olmazsa topal ayakla uhrevi
ve dünyevi işlerinizde nasıl menzile yetişebilirsiniz ki. İş ve maksat ne kadar büyük ve
şerif olursa istikamette o oranda çok olmalıdır.
22. Dünyevi, uhrevi ve manevi işlerde başarılı olduğunuz zaman biliniz ki Allah sizi
başarılı kılmıştır. Çünkü istikamet etmişsiniz ve Allah‟ta size yardım etmiştir. Eğer
istikamet etmezseniz amelen Allah‟a şöyle demiş olursunuz: “Bana verdiğin şeyleri
ben istemiyorum.”
23. Her işinizde sabır ve tahammüllü olunuz. Allah sabredenlerle beraberdir.
24. Eğer yapabilirseniz her gün kendinize bir saat veya en azından beş dakika vakit
ayırın. Böylelikle ne olduğunuz, ne için olduğunuz ve nereye gideceğiniz ortaya
çıkmış olur. Neticede ise ömrünüzü gaflet içinde geçirmezsiniz.
25. Murakabe ve muhasebeyi tüm söz ve davranışlarınızda gözetiniz. Yılda veya
ayda bir kere değil, bilakis her gün bir gereklilikdir.
26. Her zaman hak ve hakikat taraftarı olunuz. Emri bil maruf ve nehyi anil münkerin
uygulayıcıları olunuz. Kendiniz de onlardan ve günahkârlardan olmayınız.
27. Ey benim azizlerim! Akıl ortadan kaybolmaz, ama makam, mal, çocuk sevgisi ve
diğer bağlılıklar aklın etkisini azaltmak için çok etkilidir.
5. Murakıb296 saliklerle ilişki ve arkadaşlık oldukça güzeldir, ancak kendisine has bir
inancı varsa manevi işlerinde üstadının buyurduğu düsturların dışındaki şeylere
dikkat etmemelidir. Zira bu, tefrika oluşturur.
6. Dünya ehli, yemek, içmek, uyumak ve her şeyin iyisini elde etme dışında bir çabası
ve gayesi olmayanlarla ilişkiler zararlıdır. Onlarla irtibat sadece zaruret miktarınca
olmalıdır.
7. Salikin tek düşüncesi ve derdi kendi olmalı ve onun için uğraşmalıdır. Ömrünü
onun bunun arkasıca sarf edeceği sözlerle geçirmemeli, faydasız ve gereksiz
sözlerden kaçınmalıdır.
8. Sükût ve sessizliği kendine şiar edinmelidir, ancak ihtiyaç miktarı kadar
konuşmalıdır, zira sürçmelerin çoğunun sebebi dildir.
9. Nefsani isteklerden sakınmalıdır. Her olayda ve nefsinin serkeşliğinde en azından
kendisi için bir tercih noktası bulmak için istihareye başvurması uygundur.
10. Her iş ve amel üzerinde enine boyuna düşünmeden dâhil olmamalıdır. Üstat ve
salik dostlarla istişare oldukça gereklidir.
11. Salik, başına gelen işleri, itminan merhalesine yetişene kadar üstadı dışında
birilerine söylemekten kaçınmalıdır.
12. Allah'ın kulları konusunda kötümserlikten sakınmalı, kendisini ıslah düşüncesine
kapılmalı ve kendisindeki noktaların üzerinde titizlikle durmalıdır ki başkalarının
ayıpları nazarına gelmemiş olsun. Elbette emri bil maruf ve nehyi anil münker konusu
başka bir konudur.
13. Tüm mücahede ve zahmetler ruhun takviyesi ve nefsin bu tabiat âleminden
kopmasından ötürü olduğundan onun takviyesi için çaba sarf edilmelidir. Onun
takviye yolu ise zikredilen konuları imkân ölçüsünde önemsemekten geçer. İhtiyaç
dışındaki maddi yönlerin güçlendirilmesinden sakınmak gerekir.
AYETULLAH SAADET PERVER‟ĠN VEFATI
Ayetullah Saadet Perver has talebelerinin olduğu son toplantısında şöyle buyurdu:
“Bana nasıl öleceğimi açık açık gösterdiler. Ve şu anda o gün benim için tam olarak
aydındır. Gördüm ki peygamberler ve evliyalar benim cenaze törenime katılmışlar.
Bunun sebebi şudur; ben kırk yıldır seher vakitlerinde “İhlas Suresini” yüz kere
teveccühle okur ve onu yüz yirmi dört bin peygamberin ruhlarına hediye ederdim.”
296-Hal ve hareketleri kontrol edip, nefis muhasebesi yapıp kendini gözetmek
Ve nihayetinden büyük üstat 2004 yılının bir Perşembe günü seher vaktinde mübarek
canını Allah‟a teslim ederek gözlerini dünyaya yumdu.
Cenazesine Ayetullah Behçet namaz kıldıktan sonra naaşını Hz. Masume‟nin (s.a)
hareminde bulunan Allame Tabatabi‟nin kabrine birkaç metre yakınlıktaki bir yere
defnettiler.
177
ALLAME BAKIR EL-GEREġĠ
BAKIR B. ġERĠF GEREġĠ NECEFĠ
(Ö. 2012)
DOĞUMU VE ÇOCUKLUK DÖNEMĠ
O, 1926 yılında Irak‟ın Hille şehrinin etraf bölgesindeki el-Kasım Kasabasında ilim,
takva ve sevgi dolu bir hanede dünyaya geldi. Babası Şeyh Şerif, hanesini aydınlatan
bu ilahi nimetin adını Bakır koydu. Dedesi Merhum Şeyh Mehdi Gereşi, büyük fakih
ve müçtehit Mirza Şirazi‟nin öğrencilerindendi.
Gereşi Hanedanı Necef‟in tanınmış ve soylu hanedanlardandı. Bu köklü hanedanın
Gereşi adıyla adlandırılmasının nedeni şöyle nakletmişlerdir: Bu hanedan asaleten
Kut şehrine bağlı Şems Kasabasının Ca‟efere kabilesindendir. Bu bölgeden Necef‟e
gelenlere Gereşi deniliyordu.
Babası Şeyh Şerif, el-Kasım Kasabasında mektep hanede çocuklara dini dersler
eğitimi veriyordu. Bakır, çok küçük yaşta annesini kaybederek yetimlik acısını tattı.
Bakır‟ın çocukluk döneminde resmi okul olmadığından kardeşi Hadi‟yle birlikte
mektep hanede dini derslerin yanı sıra okuma ve yazmayı da öğrendi.
Bakır mukaddime ilimlerini başarıyla tamamladıktan sonra satıh (düzey) ilimleri tahsili
için Necef Havzasına gitti. Necef Havzasında uzun yıllar fıkıh ve usul-u hariç
derslerini dönemlerinin büyük fakih ve muhaddislerinin huzurlarında tahsil etti.
ALLAME BAKIR EL-GEREġĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Allame Bakır el-Gereşi, uzun yıllar büyük fakihlerin huzurlarında edeple diz çöküp ilim tahsil etti. İlme olan merak ve aşkı sayesinde çok kısa bir zamanda havzanın seçkin talebelerinden oldu. Huzurlarından istifade ettiği üstatlardan bazıları:
1. Şeyh Muhammed Kaftan
2. Şeyh Muhammed Ali el-Dimeşki
3. Allame Şeyh Abbas Muzaffer
4. Seyyid Musa el-Beaci
5. Şeyh Beşir Amili
6. Ayetullah Seyyid Mahmud Meraşi Necefi
7. Ayetullah Ebul Kasım Hoi
8. Ayetullah Şeyh Muhammed Tahir Al-i el-Şeyh Razi
9. Şeyh Muhammed Taki İrevani
10. Ayetullah Seyyid Muhsin Hekim
ALLAME BAKIR EL-GEREġĠ‟NĠN ESERLERĠ
Allame Bakır Gereşi‟nin telif ve yazarlığa olan ilgi ve alakası tahsilinin ilk dönemlerinden başladı. Nahiv ve Arap edebiyatının önemli ders kitaplarından olan Elfiye‟ye şerhler yazdı. Daha sonra büyük bir iştiyakla Şeyh Muhammed Tahiri Razi ve Ayetullah Hoi‟nin derslerine katılmasının yanı sıra diğer talebelere tedristen gafil olmadı.
Alleme Bakır Gereşi‟nin başlıca teliflerinden bazıları:
1. Peygamberimizin (s.a.a) Hayatı 3 cilt
2. İmam Ali‟nin (a.s) Hayatı 11 cilt
3. Hz. Zehra‟nın (s.a) Hayatı
4. İmam Hasan‟nın (a.s) Hayatı 2 cilt
5. İmam Hüseyin‟in (a.s) Hayatı 3 cilt
6. İmam Zeyhnelabidin‟in (a.s) Hayatı 2 cilt
7. İmam Muhammed Bakır‟ın (a.s) Hayatı 2 cilt
8. İmam Cafer Sadık‟ın (a.s) Hayatı 7 cilt
9. İmam Musa Kazım‟ın (a.s) Hayatı 2 cilt
10. İmam Rıza‟nın (a.s) Hayatı 2 cilt
11. İmam Cevad‟ın (a.s) Hayatı
12. İmam Hadi‟nin (a.s) Hayatı
13. İmam Hasan Asker‟in (a.s) Hayatı
14. İmam Mehdi‟nin (a.f) Hayatı
15. Keramet ve Fedakârlık Önderi Hz. Abbas (a.s)
16. Müslim b. Akil‟in (a.s) Hayatı
17.İslam‟da Cihad Örneği Hz. Zeyneb (s.a)
18. Kur‟an‟da Ehlibeyt (a.s)
19. Nebevi Sünnet Işığında Ehlibeyt (a.s)
20. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeytinin (a.s) Ahlakı
21. Sakife Toplantısı
22. İslam‟ın Siyasi Düzeni
23. İslam‟ın Terbiye Düzeni
24. İslam‟da Aile Düzeni
25. İslam‟da Toplumsal Düzen
26. İslam‟da İktisat Düzeni
27. el-Emel ve Hukuku‟l Emel fil İslam
28. Hazihi Hiye Şia
29. Buhus-u Akaidiyye Mukarine
30. eş-Şia ves Sahabe
31. es-Sucud Ale‟t-Turbeti‟l Huseyniyye
32. Muhtar Sakafi
33. Şevahidi İbni Nazim
34. Durusu‟l Mantikiyye
ALLAME BAKIR EL-GEREġĠ‟NĠN ÇALIġMALARI
Allame Bakır Gereşi, tahsil hayatında tedris ve teliflerinin yanı sıra kardeşi Ayetullah Hadi Şerif Gereşi‟nin de yardımıyla Necef‟te el hattı kitapların yaygın ve ağırlıkta olduğu büyük bir kütüphane tesis ederek araştırmacıların ve ilim âşıklarının hizmetine sundu.
ALLAME BAKIR EL-GEREġĠ‟NĠN VEFATI
Allame Bakır Gereşi, İslam için bir ömür hizmet ve mücadeleden sonra uzun bir hastalıktan sonra 86 yaşında Necefu‟l Eşref‟te ilahi davete icabet etti ve Hakkın rahmetine göçtü.
178
AYETULLAH MELEKUTĠ
MÜSLĠM B. YUSUF MELEKUTĠ
(Ö. 2013)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
O, 1925 yılında Serab Kasabasının etraf köylerinde dünyaya geldi. Babası Yusuf
dindar ve mümin bir şahsiyetti. Okuma yazmaya olan ilgisinden dolayı çiftçiliğinin
yanı sıra oğlu Müslim‟i de yanına alarak mektep haneye giderek oğluyla birlikte
okuma yazma ve Kur‟an öğreniyordu.
Müslim 6 yaşına bastığında Bakara suresinden Kaf suresine kadar olan sureleri
ezberlemişti. Müslim, havzanın başlangıç ilimleri olan mukaddime derslerini doğum
yerinde öğrendikten sonra Serab şehrine giderek Suyiti, Mutavval ve Cami kitaplarını
Mirza Kuli, Mirza Yakub ve Mirza Hüseyin Muhaddisi‟nin huzurlarında tamamladı.
Daha sonra Tebriz‟de bulunan Talibiye Medresesine dönerek Seyyid Kazım Nevberi,
Seyyid Mehdi Engeci, Ayetullah Seyyid Kazım Şeriatmedari, Seyit Muhammed
Badkubei ve Mirza Mahmud Duzduzani gibi havzanın önde gelen büyük üstatlarının
derslerine katıldı ve dört yıl onların huzurlarından faydalandı.
KUM HAVZASINA HĠCRETĠ
Ayetullah Melekuti, 4 yıllık Tebriz havzasında düzey derslerini tamamladıktan sonra
1942 yılında Kum Havzasına hicret ederek Feyziye Medresesine yerleşti.
İlim ve irfan şehri Kum Havzasına girer girmez büyük bir azim ve ciddiyetle Ayetullah
Seyyid Muhammed Hansari, Ayetullah Seyyid Sadruddin Sadr, Ayetullah Seyyid
Muhammed Hüccet, Ayetullah Burucerdi, İmam Humeyni ve Mirza Abbas Ali Şahrudi
gibi namdar büyük fakih ve muhaddislerin ders halkalarına katıldı.
Havzanın felsefe derslerinde İmam Humeyni‟nin özel ve Allame Tabatabai‟nin ilk
öğrencilerinden oldu. Ayetullah Melekuti, Ayetullah Ahmeti Miyaneci ve Musevi
Erdebili‟yle birlikte Meşhed havzasına giderek bir müddet Ayetullah Seyyid Yunus
Erdebili, Ayetullah Mirza Mehdi Garevi İsfahani‟nin fıkıh ve usul derslerine iştirak etti.
Matematik ve heyet ilimlerini Ayetullah Şeyh Muhammed Rıza Kerbasi‟nin huzurunda
öğrendikten sonra tekrar Kum havzasına geri göndü.297
NECEF HAVZASINA HĠCRETĠ
Ayetullah Melekuti 13 yıl Kum ve Meşhed havzalarındaki ilim ve irfan hayatından
sonra 1955 yılında Necef Havzasının üstatlarından istifade edip ilmini tamamlamak
amacıyla ilim ve irfan diyarı Necefu‟l Eşref‟e hicret etti. Necef Havzasında Ayetullah
Seyyid Muhsin Hekim, Ayetullah Seyyid Abdulhadi Şirazi, Ayetullah Seyyid Mahmut
297 -Hubregani Millet, c.1, s.453
Şahrudi, Ayetullah Seyid Hoi ve Ayetullah Şeyh Hüseyin Hilli gibi büyük şahsiyetlerin
fıkıh ve usulün hariç derslerinden 12 yıl istifade etti. Özellikle Ayetullah Hoi‟nin usul
dersini baştan sona kadar yazdı.
AYETULLAH MELEKUTĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Ayetullah Melekuti Kum, Meşhed ve Necef havzalarında uzun yıllar ilim tahil ederek
içtihat derecesine ulaştı ve havzanın büyük üstatlarından biri oldu. Aynı zamanda
Ayetullah Hüccet, Ayetullah Seyyid Abdulhadi Şirazi, Ayetullah Hoi ve Ayetullah
Hekim‟den de içtihat alma iftiharına nail oldu. Ayetullah Melekuti‟nin huzurlarından
istifade ettiği üstatlarından bazılar:
a) Serab ve Tebriz havzasında
1. Mirza Kuli
2. Mirza Yakub
3. Mirza Hüseyin Muhaddisi
4. Seyyid Kazım Nevberi
5. Seyyid Mehdi Engeci
6. Ayetullah Seyyid Kazım Şeriatmedari
7. Seyyid Muhammed Badkubei
8. Mirza Mahmud Duzduzani
b) Kum ve Meşhed havzasında
9-. Ayetullah Seyyid Muhammed Hansari
10. Ayetullah Seyyid Sadruddin Sadr
11. Ayetullah Seyyid Muhammed Hüccet
12. Ayetullah Burucerdi
13. İmam Humeyni
14. Mirza Abbas Ali Şahrudi
15. Allame Tabatabai
16. Ayetullah Seyyid Yunus Erdebili
17. Ayetullah Mirza Mehdi Garevi İsfehani
18. Ayetullah Şeyh Muhammed Rıza Kerbasi
c) Necef Havzasında
19. Ayetullah Seyyid Muhsin Hekim
20. Ayetullah Seyyid Abdulhadi Şirazi
21. Ayetullah Seyyid Mahmud Şahrudi
22. Ayetullah Seyyid Hoi
23. Ayetullah Şeyh Hüseyin Hilli
TEDRĠS KÜRSÜSÜNDE
Ayetullah Melekuti, talebeliğinin ilk yıllarında Tebriz ve Serab havzalarında tahsil
ettiği ilmi diğer öğrencilere öğretme konusunda oldukça duyarlıydı ve bu konuya son
derece önem vermekteydi.
Tebriz, Kum ve Necef havzalarında onlarca ilim âşığını etrafına toplamış ve onlara
dersler vermiştir. O, Necef‟e hicret etmemden önce bile Kum havzasının seçkin ve
meşhur üstatlarından sayılırdı. Necef havzasına gittiğinde Kum havzasında tedristeki
başarısı Necef havzasında talebeler arasına yayılmıştı. Necef havzasında ilim tahsili
yanı sıra Resail, Kifaye, Mekasib, Şerhi İşarat, Şerhi Manzume, Esfar, Matematik ve
Heyet ilimlerini tedris etti. Ayetullah Melekuti usul ve fıkıh dalında görüş sahibi olduğu
gibi felsefede de görüş sahibiydi. Esfar, Manzume ve Şifa kitaplarına haşiyeler
yazmıştır.
KUM HAVZASINA DÖNÜġÜ
Ayetullah Melekuti 1969‟da akrabalarını ziyaret etmek ve baba mirasını taksim edip
Necef‟te daimi ikamet etmek amacıyla vatanına döndü. İran‟a geldiği yıl Irak ve İran
hükümetleri arasında başlayan gerginlik neticesinde Irak hükümeti tüm İranlıları sınır
dışı etmeye başladı. Yazlık elbiseleriyle İran‟a gelen Ayetullah Melekuti kitap, telif ve
önemli ilmi çalışmaları ve diğer şahsi eşyalarını almaya dahi gidemedi, kitapları, ilmi
çalışmaları kısacası bütün eşyaları Necef‟te kaldı.
Ayetullah Melekuti, babasından kalan 40 bin Tuman mirasla Kum kentinde bir ev
satın alarak oraya yerleşti. Kum Havzasında usul ve fıkhın harici derslerini başlattı.
İslam devrimine kadar tedrise devam etti. Usul ve fıkıh tedrisi yanı sıra felsefe, hadis,
Rical, Diraye, Matematik ve Heyet dersleri de tedris etmeye başladı.
AYETULLAH MELEKUTĠ‟NĠN SĠYASĠ FAALĠYETLERĠ
Ayetullah Melekuti, devrimin ilk başlangıçlarında Kum havzasında değildi. İmam
Humeyni‟nin özel talebelerinden olması hasebiyle Necef Havzasında ikamet ediyor
ve Kum‟da gelişen olayları yakından takip ediyordu. İmam Humeyni 1965‟de Irak‟a
sürgün edildiğinde Kerbela Necef arasındaki Han Yunus bölgesinde İmam‟ı
karşılamaya giden ilk şahsiyetlerden biriydi. İmam onu gördüğünde samimi bir şekilde
hal hatırını sordu ve İmam daha sonra evine giderek onu ziyaret etti. Bu görüşmeden
sonra Ayetullah Melekuti‟nin üstadıyla irtibatı yeniden başlamış oldu. Ayetullah
Melekuti, toplumsal ve siyasi tebligatında İmam Humeyni‟nin düşünce ve fikirlerinden
çok etkilenmişti. 1968‟de İran‟a döndüğünde tebligatında halkı Şah‟ın zulümlerinden
haberdar ederek onları İmam‟a destek olmaya davet ediyordu. Bu kutsal yolda Şah
uşaklarının sürgün ve zindan tehditlerinden hiç çekinip korkmadı.
1977‟de Ayetullah Mustafa Humeyni‟nin şehadetinden sonra devrim yeni bir aşamaya
girmişti, Ayetullah Melekuti Camiay-i Müderrisin‟in bir üyesi olarak yayımlanan tüm
bildirilerin altına imza atan ilk veya ikinci şahıs oluyordu.
TEBRĠZ CUMA ĠMAMLIĞI
Ayetullah Melekuti, İslam devriminden sonra da sürekli şer‟i ve ilahi vazifesini riayet
ederdi. Hiçbir zaman şahsi menfaat peşinde olmadı. Devrimin ilk yıllarında gelecekte
tamamen taklit merciliği konumunda olmasına rağmen İmam Humeyni‟ni onu Veliyy-i
Fakih temsilcisi ve Cuma imamı vasfıyla Tebriz‟e ataması emri kendisine ulaştığında
hiç tereddüt etmeden itaatkâr bir asker gibi emri kabul ederek Kum Havzasını terk
ederek Tebriz‟e gitti. İmam Humeyni‟nin atama mektubu
Bismillahirrahmannirrahim
Sayın Hüccetü‟l İslam vel Müslimin Mişkini geçici olarak Tebriz Cuma
imamlığını üstlenmiştir. Havza derslerinin başlamasıyla yeniden havzaya geri
dönmelidir. Bu görevi kabul ettikleri için teşekkür ederim.
İslam‟ın direği Sayın Hüccetü‟l İslam vel Müslimin Hacı Şeyh Müslim Melekuti,
ilmi kariyeri ve takvası açık ve net olan zatı alinizi şu kulun temsilcisi olarak
Tebriz Cuma imamlığına atıyorum.
15 Muharrem 1982
Ruhullah el-Musavi el-Humeyni
Ayetullah Melekuti 14 yıl boyunca büyük zahmetlere göğüs gererek gece gündüz
demeden bölge halkının sorunlarıyla ilgilenerek onların hizmetinde bulundu. O
günlerde Tebriz, İslam devrimi muhaliflerinin ve münafıkların yoğun bulunduğu ve
faal olduğu bir yerdi. Ayetullah Melekuti, şefkatli ve akıllı bir baba gibi onlarla irtibat
kurarak birçoğunu geri kazandı. Cuma imamlığı bürosunu ve evini halkın sığınağı
yaptı. Üniversite üstatlarından sağcı ve solcu her iki tarafın güvenip itimat ettiği bir
şahsiyet oldu.
Tebriz Üniversitesi üstatlarından biri o günleri şöyle naklediyor: “O kargaşalı
günlerde üniversitelilerin ve hatta muhaliflerin dahi sığınak yeri Ayetullah
Melekuti‟ydi. Hiç unutmuyorum; bir gün üniversitede yapılan bir toplantıda
aralarında siyasi ihtilaf bulunan iki grup Ayetullah Melekuti ile istişare eder
onun görüşlerinden faydalanırlardı. Her iki taraftan davet edilen
konuşmacıların dinlenme ve konaklama yerleri Cuma imamlığı bürosu
oluyordu. Bir gün üniversitede yapılan bir toplantıya sağ cenahtan Sayın Azer
Kummi ve sol cenahta ise Sayın MuhteĢemipur davet edilmiĢti. Toplantıdan
sonra her ikisi de Ayetullah Melekuti‟nin bürosuna geçtiler. Bugün bile Tebriz
Üniversitesine gidip sağ ve sol cenahtan olan üstatlara Ayetullah Melekuti‟yi sorsanız
ondan övgüyle söz ederler.
AYETULLAH MELEKUTĠ‟NĠN AHLAKĠ ÖZELLĠĞĠ
1. Velayet AĢkı
Ayetullah Melekuti‟nin Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt‟e (a.s) ve özellikle de İmam Ali
(a.s) ve Hz. Zehra‟ya (s.a) olan aşkı ve sevdası vasfedilemez. İmam Ali‟den (a.s)
hadis ve rivayet okuduğunda veya İmam Ali'den (a.s) söz ettiğinde gözleri yaşarırdı.
Kısacası onun kitabında İmam Ali (a.s) hüzün ve ağlamanın adıydı. Ayetullah
Melekuti, Veliyy-i Fakih İmam Humeyni ve Ayetullah Hamenei‟nin adlarını andığında
onlardan saygıyla söz ederdi. Cuma hutbelerinde Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt‟e
(a.s) selam ve selam gönderdikten sonra İmam Humeyni ve Ayetullah Hamenei‟yi
“İmamu‟l Müslimin” olarak zikrederdi.
2. Hizmet AĢkı
Ayetullah Melekuti, kendisini hizmete adamış ilahi bir zattı. Bu hizmeti doğrultusunda
ve halka daha iyi hizmet sunabilmek için günde beş saatten az uyurdu. Her gün
yoğun bir şekilde sabahtan akşama kadar halkın, şehrin ve memleketin sorunlarıyla
yakından ilgilenirdi. 14 yıllık Cuma imamlığı vazifesinde halka hizmeti müstehab
ziyaretlerinden öne geçirmişti. Çünkü Ehlibey‟tin (a.s) rızasının halkın rızasına bağlı
olduğuna gönülden inanmıştı.298 Akşam vakti halkla görüşmesi bittiğinde
kütüphanesine geçerek gecenin bir kısmını araştırma ve tahkikle geçirirdi. Kum
Havzasında olduğu dönemlerde de vaktinin çoğunu kütüphanesinde geçirirdi.
Büyük oğlu babasının tedris ve çalışmaları hakkında şöyle diyor: “Babam, Necef
Havzasında günde dokuz ders veriyordu. Sabah namazından sonra evden
ayrılıp tedrise gider ve öğlen eve dönerdi. Öğleden sonra da akşam namazına
kadar ve akşam namazından sonra da bir dersi daha tedris ederdi. Daha sonra
medresenin kütüphanesine gider ve orada gece saat on ikiye kadar mütalaa
eder ve sonrasında eve gelirdi. Bu sıkı çalışması sonucunda gözlerinden ciddi
şekilde rahatsızlandı, öyle ki kitap okuyamaz hale geldi. Bağdat'ta göz doktoruna gitti,
doktor gözlerine çok yüklendiğini ve kitap okumayı bırakmasını söyledi. Babam,
gözündeki rahatsızlığından dolayı artık kitap okuma zevkinden mahrum oldu. Ancak
gözündeki rahatsızlık onu kitap okumaktan alıkoyamadı. Okumak istediği kitabı bana
verir ve yüksek sesle okumamı isterdi. Bende kitabı okurdum, o da dinliyordu. On iki
yaşlarındaydım, çok iyi hatırlıyorum Esfar, Kifaye ve Ayetullah Naini‟nin takrirlerini
okuyordum, bazen yanlış okuduğumda babam düzeltiyordu. Daha sonraları Allah‟ın
lütfu ve Ehlibeyt‟e (a.s) nezir ve tevessülle gözleri iyileşti ve sağlığına kavuştu.
298-Mahmud Lutfi
3. Sade ve GösteriĢsiz YaĢamı
Ayetullah Melekuti, hayatı boyunca sıkıntılar ve sorunlarla iç içe olmuştur. Bazen
günlerce sıcak yemek yemezdi, hizmetinde bulunan asker ve korumaları gibi peynir
ekmekle yetinirdi. Yaşlı olmasına rağmen elbiselerini yıkama gibi şahsi işleri kendisi
bizzat yapardı. 14 yıllık Cuma imamlığı görevinde maddi durumu Kum ve Necef
havzalarındaki durumunda farklı olmadı. Tebriz genelinde evlere doğalgaz çekilmişti,
komşular doğalgaz kullanırken, onun evinde Kum‟dan getirdiği gaz ocağı bulunur ve
yemekler onun üzerinde pişerdi. Ayetullah Melekuti Cuma imamlığı bürosunda hediye
kabul etmezdi, bazen de zorla bir hediye verdiklerinde görevlilerden o hediyeyi
saklamalarını isterdi. Hediye sahibi daha sonra meşru olmayan bir iş için büroya
geldiğinde getirdiği hediye önüne koyularak “Afedersiniz ancak biz bu kanunsuz
bir iş yapamayız” derdi. Adam da hediyesini alıp giderdi.
4. Müdüriyet ve Sabrı
Ayetullah Melekuti, sorumluluk ve görev verdiği müdürlerin işlerine asla karışmazdı.
Müdürler özgür ve serbest olduklarını hissederlerdi. Bununla birlikte onların işlerini
çok yakından takip ederdi, hata ve yanlışlarını gördüğünde güzel bir dille hatırlatır ve
onları ikaz ederdi. Hata ve yanlışlarında ısrar edenlere ise kanun doğrultusunda hak
ettiği cezayı da vermekten kaçınmazdı.
Vazife hususunda kimseye ayrıcalık tanımaz ve hatasına göz yummaz ve devamlı
şunu derdi: “Ben sizinle cehennemin kıyısına kadar varım. Ama beni cehenneme
çekmek istediğinizde ben sizinle yokum ve asla cehenneme gitmem.”
AYETULLAH MELEKUTĠ‟NĠN TOPLUMSAL HĠZMETLERĠ
Ayetullah Melekuti, mümin ve hayırsever halktan toplanan yardımlarla önemli
projelere imza attı. Onlardan bazıları:
1. Mescidi Emiru‟l Müminin
Bu cami, Serab Pazarı içinde Mescid-i Meydan adıyda meşhurdu. Bakımsızlık ve
duyarsızlıktan kullanılmaz haldeyken restore edilmiş ve adı Mescidi Emiru‟l Müminin
olarak değiştirilmiştir.
2. Mescid-i Hz. Resulullah (s.a.a)
Bu cami, üç gözlü çeşmenin yanında olduğu için Üç Gözlü Mescid olarak bilinirdi. Bu
Mescit restore edildikten sonra Mescid- Hz. Resulullah (s.a.a) adını aldı.
3. Mescidi Aralık
Bu cami şehir ortasında olduğu için Mescid-i Aralık olarak meşhurdu. Restore
edildikten sonra Mescid-i Ebulfezl adını aldı.
4. Veliyy-i Asr Medresesinin Tamiri
5. el-İmam Mehdi Kütüphanesinin restoresi, bu kütüphanede 10 bin ciltten fazla kitap
mevcuttur.
6. el-Mehdi Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu
7. Tebriz Cuma namazı musallasının yaptırılması
AYETULLAH MELEKUTĠ‟NĠN ESERLERĠ
Ayetullah Melekuti, onca uğraş ve çalışmalarının yanı sıra birçok değerli eser kaleme
almış ve kendisinden sonra miras bırakmıştır. Onlardan bazıları:
1. el-Muhakimat (1952'de Necef‟te basıldı)
2. er-Riba fit Teşrii‟l İslam ( 3 cilt)
3. Mel Fark Beyned-Din vel İlm vel Felsefe
4. el-Münafikun fil Kur‟an ves-Sünneti vet-Tarih
5. Fatiha Suresinin Tefsiri
6. Maktel-i İmam Hüseyin (a.s)
7. Molla Sadra‟nın Esfar kitabına haşiyesi
8. İbn-i Sina‟nın Şifa kitabına haşiyesi
9. Urvetu‟l Vuska kitabına haşiye
10. Mescid Mescid Şüt
AYETULLAH MELEKUTĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Melekuti, maneviyat ve takva dolu 90 yıllık bir ömürden sonra 2013 yılında
bir Perşembe sabahı Hakkın davetine icabet ederek ahirete irtihal etti.
179
AYETULLAH MEHDEVĠ KENĠ
MUHAMMED RIZA B. ESEDULLAH MEHDEVĠ KENĠ
(Ö. 2014)
DOĞUM VE TAHSĠL DÖNEMĠ
Muhammed Rıza, 1931 yılında Tahran‟da dünyaya geldi.299 Babası Esedullah
çiftçilikle geçimini sağlayan mümin ve takvalı bir şahıstı. Muhammed Rıza 7 yaşında
doğum yeri Ken‟de ilkokula başladı. Dindar ve mümin öğretmeni öğrencilere Fatiha
ve diğer sureleri öğretiyordu. Bir gün Muhammed Rıza öğretmeninin öğrettiği Fatiha
ve sureyi öğretmenine tecvit kurallarına göre okuduğunda öğretmeni şöyle dedi: “Sen
âlim olacaksın.”300 Muhammed Rıza'nın öğretmeninin bu sözünden sonra 13-14 yıl
geçti, Muhammed Rıza talebe olmuş ve dini tebliğ için doğum yeri Ken‟e dönmüştü.
Öğretmeniyle karşılaştı, öğretmeni “beni tanıdın mı?” diye sordu. Muhammed Rıza:
“Evet, siz benim öğretmenisiniz” dedi. Öğretmeni şöyle dedi: “Hatırlıyor musun?
Sana “Alim olacaksın” demiştim. Muhammed Rıza: “Evet, ama nerden bildiğiniz
hala anlamamışım?” dedi.
Öğretmen: “Senin anlından okumuştum bu molla olacaktır diye.”301 dedi.
Muhammed Rıza 1945‟de o gün Sipehsalar Medresesi olarak bilinen ve bu günkü
adıyla Mutahahhari Medresesinde dini ilimler tahsiline başladı. Bu medresede çok
kısa bir zaman ikamet ettikten sonra Hüccetu‟l İslam Ali Ekber Burhan‟ın idaresinde
olan Lorzade Medresesine yerleşti.
Muhammed Rıza‟nın babası Esedullah oğlunu Lorzade Medresesine bıraktığında
Hüccetu‟l İslam Ali Ekber Burhan şöyle dedi: “Hacı Ağa, oğlunu dine vakfetmeye
hazır mısın? Maddi ve manevi olarak ondan ümidini kesmeye hazır mısın?”
Babası gülümseyerek şöyle dedi: “Ben bu oğlumu İslam ve dine vakfettim, ümit
ederim ki varlığı dine ve İslam‟a faydalı olur.”
Muhammed Rıza 2-3 yıl bu medresede havzanın başlangıç dersleriyle meşgul oldu.
Üstadı Hüccetu‟l İslam Ali Ekber Burhan‟ın maneviyatı hakkında şöyle diyor:
“Üstadın eğitim metodu bizleri derinde etkiliyordu. Kendimde hissettiğim iman
ve ruhiye onun eğitiminin eseridir.” Muhammed Rıza, 1948-1949 yıllarında ilim ve
irfan şehri Kum kentine hicret etti. Kum kentinde Hüccetiye ve Feyziye
medreselerinde ilim tahsiline başladı.
299-Mecelley-i Şahid, sayı 11, s.21
300-Mecelley-i Şahid, sayı 11, s.18
301-MecelleYyi Şahid, sayı 11, s.18
AYETULLAH MEHDEVĠ KENĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Ayetullah Mehdevi Keni, Tahran Havzasından sonra Kum Havzasında yaklaşık 15 yıl
havzanın büyük fakih ve muhaddislerinden istifade ederek içtihat derecesine
ulaştı.302 Huzurlarından istifade ettiği üstatlarından bazıları:
1. Hüccetu‟l İslam Ali Ekber Burhan
2. Ayetullah Şehid Muhammed Saduki
3. Ayetullah Gulpeygani
4. Ayetullah Muhakkik Damad
5. İmam Humeyni
6. Ayetullah Burucerdi
7. Allame Tabatabai
8. Ayetullah Seyyid Ebulhasan Rafii Kazvini
9. Ayetullah Şehit Murtaza Mutaharri
AYETULLAH MEHDEVĠ KENĠ‟NĠN SĠYASĠ FAALĠYETLERĠ
Ayetullah Mehdevi Keni, Kum Havzasında Ayetullah Burucerdi, İmam Humeyni ve
Allame Tabatabai‟den çok etkilenmiştir. Ayetullah Mehdevi Keni 1961‟de üstadı
Ayetullah Burucerdi‟nin vefatından sonra doğum yerine döndü. Kayınpederi Ayetullah
Surhenin‟de önerisiyle Mescid-i Celil‟de cemaat imamlığına ve Merv Medresesinde
de tedrise başladı303.
Ayetullah Keni siyasi faaliyetlerine 18 yaşlarında Şah‟ın Kum kentine defnedilmesini
protesto etmek için Şehit Nevvab Safevi önderliğindeki harekete katıldı ve o günden
sonra onun yaranlarından biri oldu.
Ayetullah Mehdevi Keni ilk tebliğ yolculuğunu Erdistan‟a yaptı. Erdistan emniyet amiri
tarafından tutuklanıp zindana atıldığı haberi Ayetullah Burucerdi‟ye ulaşınca
Ayetullah Burucerdi içişleri bakanına söylemesiyle serbest bırakıldı.
Ayetullah Mehdevi Keni cemaat imamlığı yaptığı Mescid-i Celili tam anlamıyla siyasi
ve toplumsal faaliyetleri merkezi haline getirmişti. Bu mescitte yapılan konuşmalara
yer yer Ayetullah Şehit Mutahhari, Şehit Beheşti, Şehit Bahuner, Şehit Haşimi Nejad,
Ayetullah Hamanei ve Haşimi Rafsancani gibi şahsiyetler de iştirak ediyordu.304
302-Tarihi Şifahiy-i Mescid-i Celili, s.120 (Pervin Mukaddes Zade)
303-Mecelley-i Şahid, sayı 11, s.22
304-Tarihi Şifahiy-i Mescidi Celili, s.162 (Pervin Mukaddes Zade)
ĠMAM HUMEYNĠ HAREKETĠNE KATILMASI
Ayetullah Mehdevi Keni, Kum Havzasının büyük taklit mercii Ayetullah Burucerdi‟nin
vefatından sonra İmam Humeyni‟nin yanında yer alarak sömürgeci tağut düzene
karşı mücadeleye devam etti. Ayetullah Mehdevi Keni İmam Humeyni‟nin başlattığı
bu hareket hakkında şöyle diyor: “İmam Humeyni, Ayetullah Burucerdi‟nin
merciliği döneminde, onun yanında velayeti fakih eksenli harekette aktif rol
oynuyordu. Ayetullah Burucerdi gibi büyük bir fakihin önderliğinde hareket
etmeyi kendisine bir vazife görüyordu. Bazı konularda onunla görüş ayrılığı
olsa da bunu dışa vurmaz ve etkili olması için de görüşünü Ayetullah
Burucerdi‟nin görüşüyle birlikte ortaya koyardı.305
İmam Humeyni, Ayetullah Burucerdinin vefatından sonra siyasi hattını ilan ederek
devrim hareketini başlattı. İmam‟ın öğrencileri, dostları ve mukallitleri bulundukları her
yerde konuşmalar yapıyor, bildiriler dağıtıyor ve İmam‟ın yanında yer aldıklarını
bildiriyorlardı. Ayetullah Mehdevi Keni‟de onlardan biri olarak halkı İmam‟a taklit
etmeye teşvik ediyordu.
Şah Rejimi, Mescid-i Celili‟in faaliyetlerini yakından takip edip, mescit ve cemaatini
fişlemişti. Dönemin istihbaratı Savak, Mescid-i Celili hakkındaki raporunda şöyle
yazmıştı: “Bize ulaşan haberler doğrultusunda Mescid-i Celili mezhebi taassubu
olan radikal bir grubun merkezi olmuştur. Mehdevi Keni‟nin imamlığı ve cami
yöneticilerin Humeyni‟yle birlikte olmaları halkı buraya cezbetmektedir.”306
TUTUKLANMASI VE SÜRGÜN EDĠLMESĠ
Ayetullah Mehdevi Keni, Mescid-i Celil‟deki faaliyetlerinden dolayı şah istihbaratı
Savak tarafından dört kez tutuklanıp zindana atılarak ağır işkencelere maruz
bırakılmıştır. Son tutuklanması 1974 yılının Ramazan ayında oldu. Bu
tutuklanmasında üç yıl Bukan şehrinde sürgün yaşadı. Bu sürgünden iki ay
geçmeden Tahran'a getirilmiş ve ev hapsine mahkûm edilmiştir.
Ayetullah Mehdevi Keni‟yle eş zamanlı olarak Ayetullah Rafsancani, Hüccetu‟l İslam
Lahuti ve Ayetullah Talikani‟de tutuklanmış ve zindana atılmıştı. Bu tutukluların suç
dosyalarına ise rejim aleyhine silah alma ve halkı örgütlenme suçları eklenmiş ve bu
suçların işkenceyle cezalandırılması talep edilmiştir.
Ayetullah Mehdevi Keni şöyle anlatırdı: Savak‟ın insanı en çok rahatsız eden ve
tahammülünü elinden alan işkencelerinden biri gözlerimiz bağlı bir halde ellerimizden
asıp ayaklarımıza kablolarla vurarak döndürmeleriydi. Bu işkenceyle ayaklarımızın
altı patlayıp kanlar akıyordu, ayaklarımı yere bastığımda sanki yumuşak bir şeyin
üzerine basıyordum daha sonraları anladık ki üzerine bastığımız yumuşak şey
işkenceler sonucu ayaklardan akan kanlardı. Tavandan asılı bir halde darp edilirdik,
305-Mecelley-i Havza, sayı 73-74, s.27
306-Nakş-i Mescid ve Danişgahha Der Piruziy-i İnkilab, sayı 1383, s.117-118
görevli birazdan kalbiniz duracak öleceksiniz, suçunuzu kabul ederek kendinizi
ölümden kurtarın diyordu. Ben o işkenceler esnasında şu ayeti tilavet ediyordum:
“Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler
topluluğuna karĢı bize yardım et dediler.”307
Gerçekten de bu ayet beni çok rahatlatıyordu. Bir defasında bu ayeti yine okurken
beni sorgulayan Esedi ismindeki Savak görevlisi bana “Rabbena Rabbena” diyerek
ne söylenip duruyorsun dedi. Ben de ona “Rabbimle konuşma hakkımda mı yok?”
diyerek cevap verdim.308
Ayetullah Mehdevi Keni‟nin devrimden önceki önemli faaliyetlerinden bir diğeri de
siyasi tutukluların ailelerine yaptığı maddi desteklerdir.309
DEVRĠMDEN SONRAKĠ FAALĠYETLERĠ
Ayetullah Mehdevi Keni, İslam devriminden sonra hükümetin önemli ve kilit
noktalarında sorumluluk aldı.
1. İnkilab Şurası Yönetim Kurulu
2. İmam Humeyni‟nin emriyle İslami İnkilab Komitesi müdürlüğüne atandı. 1982
yılında İmam Humeyni‟nin de rızasıyla bu görevinden istifa ettiğinde İmam Humeyni
şöyle buyurdu: “Hüccetu‟l İslam, Sayın Mehdevi‟nin zahmetlerinden dolayı
kendisine teşekkür ederim. O var gücüyle hizmet ediyordu, istifalarından dolayı
üzgünüm.”
3. Koruyucular Şurası (Şura-i Nigehban) Üyeliği
4. Recai ve Bahuner‟in şehadetlerine kadar devlet bakanlığı görevinde bulundu310.
İmam Humeyni şöyle buyurdu: “Devlet bakanlığı ülkenin önemli bakanlıklarından
biridir. Allah‟a şükürler olsun ki başında Sayın Mehdevi vardır. Biz onu eskiden
beri çok severdik, şimdide çok seviyoruz gelecekte de çok seveceğiz.”
5. İmam Humeyni tarafından Yüksek Savunma Şura (Şuray-i Aliy-i Difa) üyeliğine
atanması
6. Ayetullah Hamenei tarafından Nizamın Maslahatı Teşhis Etme Şurasına atanması
8. Hubregan Meclisi başkanlığı
9. İmam Sadık Üniversitesinin tesisi ve müdüriyeti
307-Bakara, 250
308-Mecelley-i Havza, sayı 73-74, s.33-35
309-İnkilab-ı İslami be Rivayeti Esnadı Savak, yıl 1376, s.80
310-Yadnamei Şehit Recai, s.139
AYETULLAH MEHDEVĠ KENĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Mehdevi Keni bir ömür hizmet ve mücadeleden sonra 2014 yılında geçirdiği
kalp krizi sonucu ilahi davete lebbeyk diyerek pak ruhunu Rabbine teslim etti. Pak
naaşı Ayetullah Hamanei‟nin kıldırdığı cenaze namazından sonra Tahran
Üniversitesinden Rey şehri Abdülazim Hasani‟nin türbesine kadar omuzlarda
taşındıktan sonra vasiyeti gereğince Ayetullah Ali Keni‟nin mezarı yanına defnedildi.
180
AYETULLAH ASĠFĠ
MUHAMMED MEHDĠ B. ALĠ MUHAMMED ASĠFĠ
(Ö. 2015)
DOĞUMU VE TAHSĠL DÖNEMĠ
O, 1937 yılında ilim ve irfan şehri Necef‟te mümin ve mütedeyyin bir ailede dünyaya
geldi. Babası hanesini nurlandıran evladının adını Muhammed Mehdi koydu. Babası
Ayetullah Ali Muhammed Asifi, Necef Havzasının tanınmış seçkin âlimlerinden,
annesi ise Şeyh Muhammed Taki Burucerdi‟nin kızıdır.
Muhammed Mehdi, çok küçük yaşlarından dini ilimlere özel bir ilgi ve alakası vardı.
Bu alaka ve aşkı onu küçük yaşlarında Necef Havzasına sürükledi. Havzanın
başlangıç dersleri olan Arap Edebiyatı, mantık, usul ve fıkıh derslerini başarıyla
bitirerek havzada içtihat derslerine katıldı. Havza derslerinin yanı sıra Bağdat
Üniversitesinden yüksek lisansını da aldı.
AYETULLAH ASĠFĠ‟NĠN ÜSTATLARI
Ayetullah Asifi, uzun yıllar havza üstatlarının huzurunda diz çöküp onların ilim
sofralarından faydalanarak içtihat derecesine ulaştı. Ayetullah Mirza Haşim Amuli ve
Ayetullah Murtaza Al-i Yasin gibi üstatlardan içtihat izni aldı.
Huzurlarından istifade ettiği üstatlarından bazıları:
1. Abdulmun‟im Furtisi (Arap Edebiyatı üstadı)
2. Muhammed Rıza Muzaffer (Mantık üstadı)
3. Sadruddin Badkubei (Usul)
4. Müçteba Lenkerani (Fıkıh)
5. Serabi (Tefsir)
6. Ayetullah Müslim Melekuti
7. Ayetullah Seyyid Esedullah Medeni
8. Ayetullah Seyyid Ebul Kasım Hoi
9. İmam Humeyni
10. Ayetullah Seyyid Abdullah Şirazi
11. Ayetullah Hüseyin Hilli
12. Ayetullah Mirza Bakır Zencani
13. Ayetullah Seyyid Muhsin Hekim
14. Ayetullah Murtaza Al-i Yasin
15. Ayetullah Seyyid Muhammed Ruhani
16. Ayetullah Mirza Haşim Amuli
17. Ayetullah Allame Tabatabai
AYETULLAH ASĠFĠ‟NĠN SĠYASĠ FAALĠYETLERĠ
Ayetullah Asifi talebeliğinin ilk başlangıcından itibaren dünya ve ülke siyasetini
yakından takip ediyordu. Ayetullah Şehit Muhammed Bakır Sadr‟ın İslami Davet
Partisini kurduğu ilk günde partinin yönetim kurulunda aktif rol aldı.
Saddam Rejmi Baas Partisi, İslami Davet Partisinin çalışmalarını durdurmak için İran
asıllı Iraklıları sınır dışı etmeye başlamasıyla Ayetullah Asifi‟de 1970 yılında Irak'tan
ihraç edildi. İran ve Kuveyt'te ikamet etmek zorunda kaldı.
İslami Davet Partisi, 1978 yılında İran İslam Devrimini destekleyip devrimin yanında
olduklarını ilan etmesinden sonra Ayetullah Muhammed Mehdi Asifi partisinin
temsilcisi olarak Paris‟e giderek İmam Humeyni‟yle görüştü ve devrimin yanında
olduklarını bildirdi.
Saddam Rejiminin güç bulmasıyla birlikte 1979 yılında İslami Davet Partisinin
yüzlerce üyesi tutuklanıp idam edildi. Parti, baskılar karşısında çalışmalarını devam
ettirebilmek için İran‟a taşındı. Ayetullah Asifi‟de 1979 yılında İran‟a hicret etti.
Ayetullah Asifi, Baas Rejiminin İran‟a alçakça saldırısında Iraklı mücahitlerin kurduğu
Bedir Tugayı saflarında Saddam Rejimine karşı mücadeleye katıldı.
AYETULLAH ASĠFĠ‟NĠN KÜLTÜREL FALĠYETLERĠ
Ayetullah Muhammed Mehdi Asifi, Dünya Ehlibeyt Kurultayının tesisiyle kurultayın
yüksek şura üyeliğine seçildi ve 2002-2004 yıllarında kurultayın genel sekreterliğini
yaptı. Ve vefatına kadar da Dünya Ehlibeyt Kurultayı‟nın Irak sorumluluğunu üstlendi.
Ayetullah Asifi‟nin önemli çalışmalarından biri de hayır kurumlarının
yaygınlaştırılmasında öncülük etmesidir ve bu doğrultuda birçok hayır kurumunun
inşasına imza atmıştır. İmam Bakır Hayır Kurumu himayesinde İran‟ın 33 farklı
bölgesinde yaklaşık 6800 Iraklı ve Afganistanlı fakir ailenin geçimini üstlendi.
Kum kentinde yetimler için yaptırdığı 110 dairelik toplu konutlar da onun
çalışmalarından bir tanesidir. Irak ve Afganistan‟da fakir ve ihtiyaç sahiplerine maddi
ve manevi yardım niteliğinde onlarca hayır kurumu tesis etti.
VATANA DÖNÜġÜ
Ayetullah Asifi Saddam Rejiminin yıkılmasıyla birlikte Irak‟a dönerek Necef İlimler
Havzasında ilmi faaliyetlere başladı. Aynı zamanda Ayetullah Hamenei'nin Irak‟taki
tam yetkili vekili oldu.
AYETULLAH ASĠFĠ‟NĠN ESERLERĠ
Ayetullah Asifi yoğun meşguliyetinin yanı sıra birçok kitap ve ilmi makale yazarak
kendisinden sonraki nesillere miras bıraktı. O eserlerden bazıları Farsça, Urduca,
Kürtçe, Fransızca, İngilizce ve Türkçe olmak üzere çeşitli dillere tercüme edilmiştir.
Eserlerinden bazıları:
1. Mulkiyyetu‟l Arz fil İslam
2. Fi Rihabi‟l Kur‟an (14 cilt)
3. el-İçtihad-u vet-Taklid
4. el-İttihadiyyetu‟l Nuasire ve Meşru‟ul Müvacihetil-İslamiyye
5. el-Cusur‟us-Selase
6. ed-Dua İnde Ehlilbeyt (a.s)
7. el-Kelimetu‟t-Tayyibe fil Kur‟an
8. Fi Rihabi‟l Aşura
9. el-İntizaru‟l Muveccehe
10. Velayetu‟l Emr
ULEMANIN GÖZÜYLE AYETULLAH ASĠFĠ
Ayetullah Mekarim Şirazi: “Ayetullah Asifi'yi uzun yıllardır tanırım. O, âlim, erdem
sahibi ve seçkin bir şahsiyettir. Necef ve Kum üstatlarından istifade etmiş ve
çeşitli telifleri bulunan mütefekkir birisidir.”
Hüccetu‟l İslam Gazi Asker: “Ayetullah Asifi, son derece alçakgönüllü bir
şahsiyetti, ömrünün sonuna kadar talebelik ruhunu korudu. Bende onun tefsir
dersine katılırdım, derslerine katıldığım günden beri kendisine karşı büyük bir
sevgi beslemekte ve saygı duymaktayım.”
Hüccetu‟l İslam Ahteri: “Ayetullah Asifi, Merhum İmam Humeyni ve Ayetullah
Hamenei‟ye o kadar bağlıydı ki verdikleri sorumluluk ve görevleri hiç itiraz
etmeden kabul ederdi.”
AYETULLAH ASĠFĠ‟NĠN VEFATI
Ayetullah Asifi bir ömür mücadele ve gösterişten uzak sade yaşantısından sonra
2015 yılında sabah namazından sonra Tahran‟da ilahi davete lebbeyk diyerek ruhunu
Rabbine teslim etti.
Pak naaşı Tahran'dan ilim ve irfan şehri Necefu‟l Eşref‟e götürülerek Vadiu‟s-Selam