Top Banner
Zuhruf Suresi (43/89) ِ مْ سِ بadıyla ِ اAllah\ın ِ نٰ مْ ح ر ل اRahman ِ م يِ ح ر ل اRahim Türkçe Transcript (*) Bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm(i) Ali Bulaç Meali Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Abdullah Parlıyan meali Dünyada herkesi, ahirette sadece mü'minleri rahmetine alan Allah adına. * Edip Yüksel Meali Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle. * Elmalılı Hamdi Yazır Meali Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. Süleyman Ateş Meali Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla Yaşar Nuri Öztürk Meali Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla... Yusuf Ali (English) Inthe name of Allah, MostGracious, MostMerciful(19). * M. Pickthall (English) Inthe name of Allah, theBeneficent, theMerciful Zuhruf Suresi 1 ٰ حٓ مHa mim Türkçe Transcript (*) Hâ-Mîm Ali Bulaç Meali Ha, Mim. Edip Yüksel Meali HH. M. * Elmalılı Hamdi Yazır Meali Hâ, mîm. Süleyman Ateş Meali Ha mim. Yaşar Nuri Öztürk Meali Hâ, Mîm! Yusuf Ali (English) Ha Mim(4604) * M. Pickthall (English) Ha. Mim.
78

(43).docx · Web vie

Apr 13, 2019

Download

Documents

vudat
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi (43/89)

بسمadıyla

ه اللAllah\ın

حمن الرRahman حيم الر

Rahim

Türkçe Transcript (*) Bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm(i)Ali Bulaç Meali Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.Abdullah Parlıyan meali

Dünyada herkesi, ahirette sadece mü'minleri rahmetine alan Allah adına. *

Edip Yüksel Meali Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle. *Elmalılı Hamdi Yazır Meali Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Süleyman Ateş Meali Rahman ve Rahim Allah'ın adıylaYaşar Nuri Öztürk Meali Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...Yusuf Ali (English) Inthe name of Allah, MostGracious, MostMerciful(19). *M. Pickthall (English) Inthe name of Allah, theBeneficent, theMerciful

Zuhruf Suresi

1��ح م

Ha mim

Türkçe Transcript (*) Hâ-MîmAli Bulaç Meali Ha, Mim.Edip Yüksel Meali HH. M. *Elmalılı Hamdi Yazır Meali Hâ, mîm.Süleyman Ateş Meali Ha mim.Yaşar Nuri Öztürk Meali Hâ, Mîm!Yusuf Ali (English) Ha Mim(4604) *M. Pickthall (English) Ha. Mim.

Zuhruf Suresi

2والكتاب

Kitaba andolsun kiي ��الم ن ب�apaçık

Türkçe Transcript (*) Velkitâbi-lmubîn(i)

Page 2: (43).docx · Web vie

Ali Bulaç Meali Apaçık Kitab'a andolsun;Edip Yüksel Meali Apaçık kitaba andolsun ki,Elmalılı Hamdi Yazır Meali

2,3. Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur'an yaptık.

Süleyman Ateş Meali Apaçık Kitaba andolsun kiYaşar Nuri Öztürk Meali O ayan-beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki,Yusuf Ali (English) By the Book that makes things clear,-M. Pickthall (English) By the Scripture which maketh plain,

Zuhruf Suresi

3ا انbiz

جعلناهonu yaptık

قرءناbir Kur\an

عربياArapça

كم لعلumulur ki

�تعقلو نdüşünüp anlarsınız

Türkçe Transcript (*) İnnâ ce’alnâhu kur-ânen ‘arabiyyen le’allekum ta’kilûn(e)Ali Bulaç Meali Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur'an kıldık.Edip Yüksel Meali Anlamanız için onu kusursuz bir dile sahip bir Kuran yaptık. *Elmalılı Hamdi Yazır Meali

2,3. Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur'an yaptık.

Süleyman Ateş Meali Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık.Yaşar Nuri Öztürk Meali Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptık.Yusuf Ali (English) We have made it a Qur´an in Arabic,(4605) that ye may be able to

understand (and learn wisdom). *M. Pickthall (English) Lo! We have appointed it a Lecture in Arabic that haply ye may

understand.

Zuhruf Suresi

4ه وان

gerçekten O��ي بiçindedir

امana

الكتابKitap

لديناkatımızda bulunan

لعليyücedir

ي ��ح م بhikmetlidir

Türkçe Transcript (*) Ve-innehu fî ummi-lkitâbi ledeynâ le’aliyyun hakîm(un)Ali Bulaç Meali Şüphesiz o, Bizim katımızda olan Ana Kitap'tadır; çok yücedir, hüküm ve

hikmet doludur.Edip Yüksel Meali O, ana kitapta (korunur), katımızda üstündür, bilgedir.

Page 3: (43).docx · Web vie

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gerçekten o bizim nezdimizde bulunan ana kitapta mevcut yüce ve hikmet dolu bir kitaptır.

Süleyman Ateş Meali O, katımızda bulunan ana Kitaptadır.Yücedir, hikmetlidir.Yaşar Nuri Öztürk Meali Ve o, bizim katımızdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.Yusuf Ali (English) And verily, it is in the Mother of the Book,(4606) in Our Presence, high (in

dignity), full of wisdom. *M. Pickthall (English) And lo! in the Source of Decrees, which We possess, it is indeed sublime,

decisive,

Zuhruf Suresi

5

افنضرب

bırakalım mı?

عنكمsizi

الذكرuyarmaktan

صفحاvazgeçip

انdiye

كنتمoldunuz

قوماbir kavim

مسرب�ين

aşırı giden

Türkçe Transcript (*) Efenadribu ‘ankumu-żżikra safhan en kuntum kavmen musrifîn(e)Ali Bulaç Meali Siz ölçüyü aşan bir kavimsiniz diye, şimdi o zikri (öğüt ve hatırlatma dolu

Kur'an'ı) sizden (uzaklaştırıp) bir yana mı bırakalım?Edip Yüksel Meali Haddi aşan bir toplumsunuz diye mesajı size iletmekten vaz mı geçelim?Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Siz haddi aşan bir kavim oldunuz diye Kur'an'ı size göndermekten vaz mı geçelim?

Süleyman Ateş Meali Siz, aşırı giden bir kavim oldunuz diye, sizi uyarmaktan vaz mı geçelim?Yaşar Nuri Öztürk Meali

Siz, haddi aşanlardan/zulme sapanlardan oluşan bir toplumsunuz diye, o zikri/Kur'an'ı sizden uzak mı tutalım?

Yusuf Ali (English) Shall We then(4607) take away the Message from you and repel (you), for that ye are a people transgressing beyond bounds? *

M. Pickthall (English) Shall We utterly ignore you because ye are a wanton folk?

Zuhruf Suresi

6وكم

niceارسلنا

biz gönderdikمن نبي

peygamberفيiçinde

ين ب�االوönce gelenler

Page 4: (43).docx · Web vie

Türkçe Transcript (*) Vekem erselnâ min nebiyyin fî-l-evvelîn(e)Ali Bulaç Meali Oysa biz, öncekiler içinde nice peygamber(ler) gönderdik.Edip Yüksel Meali Öncekilere nice peygamberler göndermişizdir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Biz öncekilere de nice peygamberler göndermiştik.Süleyman Ateş Meali Biz önce gelenlere nice peygamber gönderdik.Yaşar Nuri Öztürk Meali Biz, öncekiler için de nice peygamberler gönderdik.Yusuf Ali (English) But how many were(4608) the prophets We sent amongst the peoples of

old? *M. Pickthall (English) How many a Prophet did We send among the men of old!

Zuhruf Suresi

7 وما

يهم ب�يأonlara

gelmezdi

من نبيhiçbir

peygamber

اال كانواetmedikleri

ب�بonunla

��يستهز ؤنalay

Türkçe Transcript (*) Vemâ ye/tîhim min nebiyyin illâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)Ali Bulaç Meali Onlara bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onunla alay ederlerdi.Edip Yüksel Meali Fakat, kendilerine giden her peygamberle alay ettiler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Onlar kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.Süleyman Ateş Meali Onlara hiçbir peygamber gelmezdi ki mutlaka onunla alay etmesinler.Yaşar Nuri Öztürk Meali Onlara bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı.Yusuf Ali (English) And never came there a prophet to them but they mocked him.M. Pickthall (English) And never came there unto them a Prophet but they used to mock him.

Zuhruf Suresi

8فاهلكـ

ناbiz de helak

ettik

اشدdaha güçlü

olanı

منهمbunlardan

بطشاyakalayarak

ومضى

ve geçti

مثلörneği

ي ب�االون

öncekilerin

Page 5: (43).docx · Web vie

Türkçe Transcript (*) Fe-ehleknâ eşedde minhum batşen vemedâ meśelu-l-evvelîn(e)Ali Bulaç Meali Biz de, kuvvet bakımından onlardan daha üstün olanları yıkıma uğrattık.

Öncekilerin örneği geçti.Edip Yüksel Meali Şunlardan daha güçlülerini yok ettik. Öncekilerin örneği geçmiştir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz onlardan daha kuvvetli olanları helâk ettik. Kur'an'da öncekilerin örneği de geçmiştir.

Süleyman Ateş Meali Biz de bunlardan daha güçlü olan(o kavimler)i helak ettik. Öncekilerin örneği geçti.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz, gücü-kuvveti onlardan daha üstün olanları da helâk etmişizdir. Öncekilerin örneği geçti.

Yusuf Ali (English) So We destroyed (them)- stronger in power than these;- and (thus) has passed on(4609) the Parable of the peoples of old. *

M. Pickthall (English) Then we destroyed men mightier than these in prowess; and the example of the men of old hath gone (before them).

Zuhruf Suresi

9 ولئنسالته

مandolsun

onlara sorsan

منkim?

خلقyarattı

مو الساتgökleri

واالرضve yeri

ليقولنelbette

diyecekler ki

خلقهنonları yarattı

يز ب�العçok üstün

ي ��الع ن ب�çok bilen

Türkçe Transcript (*) Vele-in seeltehum men ḣaleka-ssemâvâti vel-arda leyekûlunne ḣalekahunne-l’azîzu-l’alîm(u)

Ali Bulaç Meali Andolsun, onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye soracak olsan, tartışmasız: 'Onları üstün ve güçlü (aziz) olan, bilen (Allah) yarattı' diyecekler.

Edip Yüksel Meali Onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Onları, Üstün ve herşeyi bilen yarattı," diyeceklerdir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer sen onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları çok güçlü ve herşeyi bilen Allah yarattı." derler.

Süleyman Ateş Meali Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette diyecekler ki: "Onları, çok üstün, çok bilen (Allah) yarattı."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Onları, Azîz ve Alîm olan yarattı!"

Yusuf Ali (English) If thou wert to question them, ´Who created the heavens and the earth?´(4610) They would be sure to reply, ´they were created by (Him), the Exalted in Power, Full of Knowledge´;-(4611) *

M. Pickthall (English) And if thou (Muhammad) ask them: Who created the heavens and the earth, they will surely answer: The Mighty, the Knower created them;

Page 6: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

10ي ب�الجعل

(O) kılandır

لكمsizin için

االرضyeri

مهداbeşik

وجعلve yapandır

لكمsize

ب�يهاorada

سبالyollar

كم لعلumulur ki

�تهتدو نhidayete eresiniz

Türkçe Transcript (*) Elleżî ce’ale lekumu-l-arda mehden ve ce’ale lekum fîhâ subulen le’allekum tehtedûn(e)

Ali Bulaç Meali Ki O, yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti.

Edip Yüksel Meali O ki, yeryüzünü oturmanıza elverişli kıldı ve doğru gitmeniz için sizin için orada yollar açtır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye orada sizin için yollar meydana getirdi.

Süleyman Ateş Meali O yeri sizin için beşik kıldı ve varacağınız yere gitmeniz için yeryüzünde size yollar yaptı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O, yerküreyi size bir beşik yaptı. Ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz.

Yusuf Ali (English) (Yea, the same that)(4612) has made for you the earth (like a carpet)(4613) spread out, and has made for you roads (and channels) therein, in order that ye may find guidance (on the way); *

M. Pickthall (English) Who made the earth a resting place for you, and placed roads for you therein, that haply ye may find your way;

Zuhruf Suresi

11ي ب�والل نز

ve indirendir

منما الس

ءgökten

ماءsu

��بقد نbir ölçü ile

فانشرنا

böylece canlandırdık

ب�بonunla

بلدةbir ülkeyi

��ميت نölü

كذلكişte öyle

تخرجون

siz de çıkarılacaksınız

Page 7: (43).docx · Web vie

Türkçe Transcript (*) Velleżî nezzele mine-ssemâ-i mâen bikaderin fe-enşernâ bihi beldeten meytâ(en)(c) keżâlike tuḣracûn(e)

Ali Bulaç Meali Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi 'dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık'; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.

Edip Yüksel Meali O ki gökten bir ölçüye göre su indirdi de onunla ölü bir ülkeyi dirilttik. İşte böyle çıkarılırsınız.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah gökten belli bir ölçüye göre su indirdi. Biz onunla ölü bir memlekete yeniden hayat verdik. İşte siz de kabirlerinizden böyle diriltilip çıkarılacaksınız.

Süleyman Ateş Meali Gökten bir ölçü ile su indirdi de, onunla ölü bir ülkeyi canlandırdık. İşte siz de öyle (canlandırılıp) çıkarılacaksınız.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Gökten bir ölçüye bağlı olarak/bir kaderle su indirmiştir O. O suyla biz ölü bir beldeyi hayata kavuşturduk. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.

Yusuf Ali (English) That sends down (from time to time) rain from the sky in due measure;-(4614) and We raise to life therewith a land that is dead; even so will ye be raised (from the dead);-(4615) *

M. Pickthall (English) And who sendeth down water from the sky in (due) measure, and We revive a dead land therewith. Even so will ye be brought forth;

Zuhruf Suresi

12ي ب�والخلق

O yaratandır

االزواجçiftleri

ها كلbütün

وجعلve var

edendir

لكمsize

منالفلك

gemiler

واالنعا ve hayvanlarم

ما�تركبو ن

bineceğiniz

Türkçe Transcript (*) Velleżî ḣaleka-l-ezvâce kullehâ ve ce’ale lekum mine-lfulki vel-en’âmi mâ terkebûn(e)

Ali Bulaç Meali Ki O, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti.

Edip Yüksel Meali O ki bütün çiftleri yarattı ve binesiniz diye sizin için gemiler ve çiftlik hayvanları yarattı.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir.

Süleyman Ateş Meali O bütün çiftleri yarattı ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti,Yaşar Nuri Öztürk Meali

Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi;

Yusuf Ali (English) That has created pairs(4616) in all things, and has made for you ships and cattle(4617) on which ye ride, *

M. Pickthall (English) He who created all the pairs, and appointed for you ships and cattle whereupon ye ride.

Page 8: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

13ا ��لتست ؤbinmeniz

için

علىب�ظهور

onların sırtlarına

ثمsonra

تذكروا

anmanız için

نعمةni\metini

كم ربRabbinizin

اذاzaman

استويتم

bindiğiniz

عليهonlara

وتقولوا

ve (şöyle) demeniz

için

سبحانşanı yücedir

ي ب�السخر

hizmetimize verenin

لناbizim

هذاbunu

وماا كن

yoksa biz değildik

لهbunu

ي �مقر ن ب�(hizmetimize) yanaştıracak

Türkçe Transcript (*) Litestevû ‘alâzuhûrihi śümme teżkurû ni’mete rabbikum iżâ-steveytum ‘aleyhi ve tekûlû subhâne-lleżî saḣḣara lenâ hâżâ vemâ kunnâ lehu mukrinîn(e)

Ali Bulaç Meali Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: 'Bunlara bizim için boyun eğdiren (Allah) ne yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık' demeniz için.

Edip Yüksel Meali Ki onların üstüne binesiniz ve onlara bindiğiniz zaman Rabbinizin size olan nimetini düşünerek şunları diyesiniz: "Bunu bizim emrimize veren çok yücedir. Onları kendi başımıza kontrol altına alamazdık."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz: "Bunları bizim hizmetimize veren Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi."

Süleyman Ateş Meali Ki onların sırtlarına binesiniz, sonra onlara bindiğiniz zaman Rabbinizin ni'metini anasınız ve (şöyle) diyesiniz: "Bunu bizim hizmetimize veren (Allah)ın şanı yücedir, yoksa biz bunu (hizmetimize) yanaştıramazdık."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlaya da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık."

Yusuf Ali (English) In order that ye may sit firm and square on their backs, and when so seated, ye may celebrate the (kind) favour(4618) of your Lord, and say, "Glory to Him Who has subjected these to our (use), for we could never have accomplished this (by ourselves), *

M. Pickthall (English) That ye may mount upon their backs, and may remember your Lord's favour when ye mount thereon, and may say: Glorified be He Who hath subdued these unto us, and we were not capable (of subduing them);

Page 9: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

14ا وان

biz elbetteنا الى رب

Rabbimizeلمنقلبون

döneceğiz

Türkçe Transcript (*) Ve-innâ ilâ rabbinâ lemunkalibûn(e)Ali Bulaç Meali Ve biz elbette, Rabbimize çevrilip-döneceğiz.'Edip Yüksel Meali "Ve biz, sonunda Rabbimize döneceğiz."Elmalılı Hamdi Yazır Meali "Gerçekten biz Rabbimize döneceğiz."Süleyman Ateş Meali Biz elbette Rabbimize döneceğiz.Yaşar Nuri Öztürk Meali "Ve gerçekten biz, halden hale geçerek Rabbimize mutlaka döneceğiz."Yusuf Ali (English) "And to our Lord, surely,(4619) must we turn back!" *M. Pickthall (English) And lo! unto our Lord we are returning.

Zuhruf Suresi

15وجعلواtasarladılar

لهO\na

منب�عباد

kullarından

��جزء مbir parça

انgerçekten

االنسان

insan

لكفورbir

nankördür

ي ��م م ب�apaçık

Türkçe Transcript (*) Ve ce’alû lehu min ‘ibâdihi cuz-â(en)(c) inne-l-insâne lekefûrun mubîn(un)Ali Bulaç Meali (Buna rağmen) Kendi kullarından O'na bir parça kılıp-yakıştırdılar.

Doğrusu insan, açıkça bir nankördür.Edip Yüksel Meali Kullarından bazılarını O'na bir pay olarak ayırdılar. İnsan gerçekten apaçık

bir nankördür.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Buna rağmen insanlar, Allah'ın kullarından bir kısmını O'nun bir parçası saydılar. Gerçekten de insan apaçık bir nankördür.

Süleyman Ateş Meali Tuttular, O'na kullarından bir parça tasarladılar.Gerçekten insan apaçık bir nankördür.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kullarından O'na bir pay çıkardılar/bir parça isnat ettiler. Hiç kuşkusuz, insan apaçık bir nankördür.

Yusuf Ali (English) Yet they attribute(4620) to some of His servants a share with Him (in his godhead)! truly is man a blasphemous ingrate avowed! *

M. Pickthall (English) And they allot to Him a portion of His bondmen! Lo! man is verily a mere ingrate.

Page 10: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

16خذ ام ات

yoksa kendisine mi

aldı?

ممايخلق

yarattıklarından

بناتkızları

واصفيكم

ve size seçti

ي �بالب ن ب�oğulları

Türkçe Transcript (*) Emi-tteḣaże mimmâ yaḣluku benâtin ve asfâkum bilbenîn(e)Ali Bulaç Meali Yoksa O, yarattıklarından kızları (kendine) edindi ve erkekleri size mi

ayırdı?Edip Yüksel Meali Yaratıklarından kızları kendisine ayırdı da oğulları size mi seçti?Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa O, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de erkek çocukları size mi seçti?

Süleyman Ateş Meali Yoksa (Allah), yarattıklarından kızları kendisine aldı da oğullar için sizi mi yeğledi? *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yoksa Allah, yarattıklarından kızları kendine ayırdı da oğullarla seçkinleşmeyi size mi bıraktı?

Yusuf Ali (English) What! has He taken(4621) daughters out of what He himself creates, and granted to you sons for choice? *

M. Pickthall (English) Or chooseth He daughters of all that He hath created, and honoureth He you with sons?

Zuhruf Suresi

17 واذار بش

müjdelense

احدهمonlardan

birine

بماضرب

anlattığı

حم للرن

Rahman\a

مثالbenzer olarak

ظلkesilir

وجههyüzü

مسود ا

kapkara

وهوve o

يم ب�كöfkesinden yutkunup

durur

Türkçe Transcript (*) Ve-iżâ buşşira ehaduhum bimâ darabe lirrahmâni meśelen zalle vechuhu musvedden vehuve kazîm(un)

Ali Bulaç Meali Oysa onlardan biri, O, Rahman (olan Allah) için verdiği örnek ile (kız çocuğunun doğumuyla) müjdelendiği zaman, yüzü simsiyah kesilmiş olarak kahrından yutkundukça yutkunur.

Edip Yüksel Meali Onlardan birisi, Rahman'a yakıştırdığı (kız çocuğu) ile müjdelenince, morali bozularak yüzü simsiyah kesilir:

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlardan biri Rahman olan Allah'a isnad ettiği kız çocuğu ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesilir de öfkesinden yutkunur durur.

Süleyman Ateş Meali Onlardan birine Rahman'a benzer olarak anlattığı (kız çocuğu)

Page 11: (43).docx · Web vie

müjdelense yüzü kapkara kesilir, öfkesinden yutkunup durur.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onlardan biri, Rahman'a benzer gösterdiği/Rahman'a isnat ettiği kız evlatla müjdelendiğinde, yüzü simsiyah kesilir de öfkeden yutkunur durur.

Yusuf Ali (English) When news is brought(4622) to one of them of (the birth of) what he sets up as a likeness to ((Allah)) Most Gracious, his face darkens, and he is filled with inward grief! *

M. Pickthall (English) And if one of them hath tidings of that which he likeneth to the Beneficent One, his countenance becometh black and he is full of inward rage.

Zuhruf Suresi

18 اومنا ��ينش ؤ

yetiştirileni mi?

فيالحليةsüs içinde

وهوve

فيالخصا

mücadeledeم

غيرolmayanı

ين ب�مaçık

Türkçe Transcript (*) Evemen yuneşşeu fî-lhilyeti ve huve fî-lḣisâmi ġayru mubîn(in)Ali Bulaç Meali Onlar, süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayan (kızlar)ı mı

(Allah'a yakıştırıyorlar)?Edip Yüksel Meali "Süsler içinde yetiştirilmesine rağmen kavgada beceriksiz olan mı!?"Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa onlar, süs ve zinet içerisinde yetiştirilip de mücadelede erkek gibi kendisini savunmaya açık olmayan kızları mı O'na isnad ediyorlar?

Süleyman Ateş Meali Süs içinde yetiştirilip, mücadelede açık olmayanı (tartışmayı ve kavgayı beceremeyeni) mi (Allah'ın çocuğu yaptılar)?

Yaşar Nuri Öztürk Meali Süs içinde yetiştirilen, fakat çekişme ve savaşta yetersiz kalanı, öyle mi?Yusuf Ali (English) Is then one brought up(4623) among trinkets, and unable to give a clear

account in a dispute (to be associated with Allah.?*M. Pickthall (English) (Liken they then to Allah) that which is bred up in outward show, and in

dispute cannot make itself plain?

Zuhruf Suresi

19وجعلوا

saydılar الملئك

ةmelekleri

ين ب�ال همعباد

kulları olan

حمن الرRahman\ın

��اناث مdişi

اشهدوا

şahid mi oldular?

Page 12: (43).docx · Web vie

��خلقه مonların

yaratılışlarına

ستكتب

yazılacak

شهادتهم

şahidlikleri

لو ويسـن

ve (bundan) sorulacaklardır

Türkçe Transcript (*) Ve ce’alû-lmelâ-ikete-lleżîne hum ‘ibâdu-rrahmâni inâśâ(en)(c) eşehidû ḣalkahum(c) setuktebu şehâdetuhum ve yus-elûn(e)

Ali Bulaç Meali Onlar, ki Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri yaratılışlarına şahit mi oldular? Onların şahitlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorumlu tutulacaklar.

Edip Yüksel Meali Rahman'ın kulları olan melekleri dişi saydılar! Onların yaratılışlarına mı tanık oldular? Bu tanıklıkları kaydedilercek ve sorguya çekileceklerdir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar Rahman olan Allah'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onlar meleklerin yaratılışını gördüler mi? Onların şahitlikleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir.

Süleyman Ateş Meali Rahman'ın kulları olan melekleri dişi saydılar. Onların yaratılışlarına mı şahid oldular ki (böyle hüküm veriyorlar)? Şahidlikleri yazılacak ve (bundan) sorulacaklardır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Rahman'ın kulları olan melekleri, dişiler saydılar. Onların yaratılışına tanık mıydılar? Tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekilecekler.

Yusuf Ali (English) And they make into females angels who themselves serve(4624) Allah. Did they witness their creation? Their evidence will be recorded, and they will be called to account! *

M. Pickthall (English) And they make the angels, who are the slaves of the Beneficent, females. Did they witness their creation? Their testimony will be recorded and they will be questioned.

Zuhruf Suresi

20وقالواve dediler ki

لواء شdileseydi

حم الرن

Rahman

ماعبدناه

�� مbiz onlara tapmazdık

ماyoktur

لهمonların

بذلكbu hususta

من ��عل م

bir bilgileri

ان همonlar

االsadece

يخرصو� م

saçmalıyorlar

Türkçe Transcript (*) Ve kâlû lev şâe-rrahmânu mâ ‘abednâhum(k) mâ lehum biżâlike min ‘ilm(in)(s) in hum illâ yaḣrusûn(e)

Ali Bulaç Meali Dediler ki: 'Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik.' Onların bundan yana hiç bir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca 'zan ve

Page 13: (43).docx · Web vie

tahminle yalan söylüyorlar.'Edip Yüksel Meali Hatta, "Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık," dediler. Onların bu

konuda bir bilgileri yoktur. Onlar sadece tahminde bulunuyorlar.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar: "Eğer Rahman olan, Allah dileseydi, biz o meleklere tapmazdık." dediler. Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.

Süleyman Ateş Meali Ve dediler ki: "Rahman dileseydi, biz onlara tapmazdık." Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece saçmalıyorlar. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bir de dediler ki: "Rahman dileseydi, onlara tapınmazdık." Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Sadece saçmalıyorlar.

Yusuf Ali (English) ("Ah!") they say, "If it had been the Will(4625) of (Allah) Most Gracious, we should not have worshipped such (deities)!" Of that they have no knowledge! they do nothing but lie!(4626) *

M. Pickthall (English) And they say: If the Beneficent One had (so) willed, we should not have worshipped them. They have no knowledge whatsoever of that. They do but guess.

Zuhruf Suresi

21 ام

اتيناهمyoksa onlara

-mı vermişiz?

كتاباbir Kitap

من ب�قبل

bundan önce

فهمonlar

ب�بona

مستمسكونsarılıyorlar

Türkçe Transcript (*) Em âteynâhum kitâben min kablihi fehum bihi mustemsikûn(e)Ali Bulaç Meali Yoksa biz, bundan önce kendilerine bir kitap verdik de şimdi ona mı

tutunuyorlar?Edip Yüksel Meali Onlara bundan önce bir kitap mı verdik de ona mı dayanıyorlar?Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa biz kendilerine bundan önce bir kitap verdik de onlar, ona mı sarılıyorlar?

Süleyman Ateş Meali Yoksa bundan önce onlara bir Kitap vermişiz de ona mı sarılıyorlar?Yaşar Nuri Öztürk Meali Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?Yusuf Ali (English) What! have We given them a Book before this, to which they are holding

fast?M. Pickthall (English) Or have We given them any Scripture before (this Qur’an) so that they

are holding fast thereto?

Zuhruf Suresi

22بلhayır

قالواdediler ki

ا انbiz

وجدناbulduk

اباءناbabalarımızı

علىüzerinde

Page 14: (43).docx · Web vie

امةbir din

ا وانbiz de

علىاثارهم

onların izlerinde

مهتدون

gidiyoruz

Türkçe Transcript (*) Bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ ‘alâ ummetin ve-innâ ‘alâ âśârihim muhtedûn(e)

Ali Bulaç Meali Hayır; dediler ki: 'Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş (kimse)leriz.'

Edip Yüksel Meali Hayır, "Biz atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Hayır, onlar sadece: "Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz." dediler.

Süleyman Ateş Meali Hayır, (ne bilgileri var, ne de Kitapları). Sadece: "Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerinde gidiyoruz" dediler. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Hayır, sadece şunu söylemişlerdir: "Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerini izleyerek biz de doğruya ve güzele varacağız."

Yusuf Ali (English) Nay! they say: "We found(4627) our fathers following a certain religion, and we do guide ourselves by their footsteps." *

M. Pickthall (English) Nay, for they say only: Lo! we found our fathers following a religion, and we are guided by their footprints.

Zuhruf Suresi

23وكذلك

işte böyle ما

ارسلناgöndermedik

منقبلكsenden önce

ب�يقرية

herhangi bir kente

منير ب�نuyarıcı

االbaşkasını

قالdiyenlerden

مترفون�ه

oranın varlıklıları

ا انbiz

وجدناbulduk

اباءناbabalarımızı

علىüzerinde

امةbir din

ا وانve biz de

علىاثارهم

onların izlerine

مقتدون

uyarız

Page 15: (43).docx · Web vie

Türkçe Transcript (*) Ve keżâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min neżîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ vecednâ âbâenâ ‘alâ ummetin ve-innâ ‘alâ âśârihim muktedûn(e)

Ali Bulaç Meali İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişlerdir: 'Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz.'

Edip Yüksel Meali Tıpkı bunun gibi, senden önce, bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderdiysek elit tabaka, "Biz, atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz," derlerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! Yine böyle biz senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri: "Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız." dediler.

Süleyman Ateş Meali İşte böyle, senden önce de hangi kente uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın varlıklıları: "Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız." dediler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol alacağız."

Yusuf Ali (English) Just in the same way, whenever We sent a Warner before thee to any people, the wealthy ones among them(4628) said: "We found our fathers following a certain religion, and we will certainly follow in their footsteps." *

M. Pickthall (English) And even so We sent not a warner before thee (Muhammad) into any township but its luxurious ones said: Lo! we found our fathers following a religion, and we are following their footprints.

Zuhruf Suresi

24قال

dedi اولو

جئتكمben size getirsem de mi?

باهدىdaha

doğrusunu

مماوجدتم

bulduğunuzdan

عليهüzerinde

��اباءك مbabalarınızı

قالواdediler

ا انdoğrusu biz

بما ارسلت

مsizinle

gönderileni

ب�بonu

كافرون

inkar ediyoruz

Türkçe Transcript (*) Kâle eve lev ci/tukum bi-ehdâ mimmâ vecedtum ‘aleyhi âbâekum(s)kâlû innâ bimâ ursiltum bihi kâfirûn(e)

Ali Bulaç Meali (O peygamberlerden her biri de şöyle) Demiştir: 'Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?'

Page 16: (43).docx · Web vie

Onlar da demişlerdi ki: 'Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye (karşı) kafir olanlarız.'

Edip Yüksel Meali O da, "Size, atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirmiş isem de mi?" derdi. Onlar da, "Sizin getirdiğiniz mesajı inkar ediyoruz," derlerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gönderilen uyarıcı; "Eğer size babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem de mi bana uymazsınız?" deyince, onlar: "Gerçekten biz sizin tebliğ için gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz." dediler.

Süleyman Ateş Meali Ben size, babalarınızı, üzerinde bulduğunuz(din)den daha doğrusunu getirmiş olsam da (yine babalarınızın yolunu)mu (tutacaksınız)? dedi. "Doğrusu biz sizinle gönderilen mesajı tanımıyoruz." dediler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Uyarıcı dedi: "Peki, ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha iyi yol göstereni getirmiş olsam da mı?" Dediler: "Doğrusu, biz seninle gönderilen şeyi tanımıyoruz."

Yusuf Ali (English) He said: "What!(4629) Even if I brought you better guidance than that which ye found your fathers following?" They said: "For us, we deny that ye (prophets) are sent (on a mission at all)." *

M. Pickthall (English) (And the warner) said: What! Even though I bring you better guidance than that ye found your fathers following? They answered: Lo! in what ye bring we are disbelievers.

Zuhruf Suresi

25فانتقمناbiz de öc aldık

منهمonlardan

فانظرbak

كيفnasıl?

كانoldu

عاقبةsonu

ي ب�المكذ� ن

yalanlayanların

Türkçe Transcript (*) Fentekamnâ minhum(s) fenzur keyfe kâne ‘âkibetu-lmukeżżibîn(e)Ali Bulaç Meali Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse, bir bak; yalan sayanların sonu

nasıl oldu?Edip Yüksel Meali Biz de onlardan öc aldık. Yalanlayanların sonu nasıl olduğuna bir bak.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz de onlardan intikam aldık. Bak peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl oldu!

Süleyman Ateş Meali Biz de onlardan öc aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunun üzerine onlardan öc aldık. Bir bak, nice olmuştur o yalanlayanların sonu!

Yusuf Ali (English) So We exacted retribution from them: now see what was the end of those who rejected (Truth)!

M. Pickthall (English) So We requited them. Then see the nature of the consequence for the rejecters!

Zuhruf Suresi

26

Page 17: (43).docx · Web vie

واذbir zaman

قالdemişti ki

يم ب�ابرİbrahim

يه ب�الbabasına

��وقوم بve kavmine

ي ب�انşüphesiz

ben

اء برuzağım

مما�تعبدو ن

sizin taptıklarınızdan

Türkçe Transcript (*) Ve-iż kâle ibrâhîmu li-ebîhi ve kavmihi innenî berâun mimmâ ta’budûn(e)Ali Bulaç Meali Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: 'Şüphesiz ben, sizin

taptıklarınızdan uzağım.'Edip Yüksel Meali İbrahim, babasına ve halkına demişti ki, "Sizin taptıklarınızdan uzağım."Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Hani İbrahim babasına ve kavmine: "Gerçekten ben sizin taptığınız şeylerden uzağım.

Süleyman Ateş Meali Bir zaman İbrahim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bir zaman İbrahim, babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Ben, sizin taptıklarınızdan uzağım."

Yusuf Ali (English) Behold! Abraham said(4630) to his father and his people: "I do indeed clear myself of what ye worship: *

M. Pickthall (English) And when Abraham said unto his father and his folk: Lo! I am innocent of what ye worship

Zuhruf Suresi

27اال

yalnızcaي ب�ال

ي ب�فطرbeni yaratana

ه فانçünkü O

ين ب سيهbana doğru yolu

gösterecektir

Türkçe Transcript (*) İllâ-lleżî fetaranî fe-innehu seyehdîn(i)Ali Bulaç Meali '(Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir.'Edip Yüksel Meali "Beni Yaratan bana doğru yolu gösterecektir."Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ben ancak beni yaratana taparım. Şüphesiz ki O, beni doğru yola iletecektir." dedi.

Süleyman Ateş Meali Ben yalnız beni yaratana (taparım). Çünkü O, bana doğru yolu gösterecektir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali "Yalnız beni yaratana kulluk ederim. Bana, O kılavuzluk edecektir."Yusuf Ali (English) "(I worship) only Him Who made me, and He will certainly guide me."M. Pickthall (English) Save Him Who did create me, for He will surely guide me.

Page 18: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

28وجعلهاve onu yaptı

كلمةbir söz

باقيةkalıcı

ب�ي ب�عقب

sonrakiler içinde

هم لعلumulur ki

يرجعون

dönerler

Türkçe Transcript (*) Ve ce’alehâ kelimeten bâkiyeten fî ‘akibihi le’allehum yerci’ûn(e)Ali Bulaç Meali Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında

(kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.Edip Yüksel Meali Belki doğru yola dönerler diye onun ardından gelecekler için bunu ebedi

bir ders kıldı.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, onlar doğru yola dönsünler.

Süleyman Ateş Meali Ve bu sözü ardında kalıcı bir söz yaptı ki (insanlar Allah'a kulluğa) dönsünler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.

Yusuf Ali (English) And he left it as a Word(4631) to endure among those who came after him, that they may turn back (to Allah.. *

M. Pickthall (English) And he made It a word enduring among his seed, that haply they might return.

Zuhruf Suresi

29بل

doğrusuعت متyaşattım

ء ال ��ه ؤbunları

واباءهم

ve babalarını

حتىdek

جاءهمkendilerine gelinceye

الحقgerçek söz

ورسول

ve elçi

ين ب�مaçıklayan

Türkçe Transcript (*) Bel metta’tu hâulâ-i ve âbâehum hattâ câehumu-lhakku ve rasûlun mubîn(un)

Ali Bulaç Meali Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım.

Edip Yüksel Meali Doğrusu, kendilerine gerçek ve apaçık bir elçi varıncaya kadar şunlara ve

Page 19: (43).docx · Web vie

atalarına imkan tanıdım.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Doğrusu ben bunları da babalarını da kendilerine hak olan kitap ve gerçeği açıklayan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp geçindirdim.

Süleyman Ateş Meali Doğrusu bunları da, babalarını da kendilerine gerçek söz ve (onu) açıklayan elçi gelinceye dek yaşattım.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ben, şunlar ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye kadar nimetlendirdim.

Yusuf Ali (English) Yea, I have given(4632) the good things of this life to these (men) and their fathers, until the Truth has come to them, and a messenger making things clear. *

M. Pickthall (English) Nay, but I let these and their fathers enjoy life (only) till there should come unto them the Truth and a messenger making plain.

Zuhruf Suresi

30 ولما

جاءهمfakat onlara

gelince

الحقgerçek

قالواdediler

هذاbu

سحرbüyüdür

ا وانve biz

ب�بonu

كافرون

tanımayız

Türkçe Transcript (*) Velemmâ câehumu-lhakku kâlû hâżâ sihrun ve-innâ bihi kâfirûn(e)Ali Bulaç Meali Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: 'Bu bir büyüdür, doğrusu biz

ona (karşı) kafir olanlarız.'Edip Yüksel Meali Kendilerine gerçek geldiği zaman, "Bu bir büyüdür ve biz onu inkar

ediyoruz," dediler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Kendilerine hak geldiği zaman onlar: "Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.

Süleyman Ateş Meali Fakat kendilerine gerçek gelince: "Bu, büyüdür, biz onu tanımayız" dediler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz!"

Yusuf Ali (English) But when the Truth came to them, they said: "This is sorcery, and we(4633) do reject it." *

M. Pickthall (English) And now that the Truth hath come unto them they say: This is mere magic, and lo! we are disbelievers therein.

Zuhruf Suresi

31

Page 20: (43).docx · Web vie

وقالواve dediler ki

لوالل نز

indirilmeli değil miydi?

هذاbu

القرانKur\an

علىرجلbir adama

من القريتي

نiki kentten

يم ب�عbüyük

Türkçe Transcript (*) Ve kâlû levlâ nuzzile hâżâ-lkur-ânu ‘alâ raculin mine-lkaryeteyni ‘azîm(un)

Ali Bulaç Meali Ve dediler ki: 'Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?'

Edip Yüksel Meali "Bu Kuran, şu iki kentten ünlü ve büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yine Onlar: "Bu Kur'an, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" dediler.

Süleyman Ateş Meali Ve dediler ki: "Bu Kur'an iki kentten, büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve dediler: "Şu Kur'an, iki kent içinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?"

Yusuf Ali (English) Also, they say: "Why is not this Qur´an sent down to some leading man in either of the two(4634) (Chief) cities?" *

M. Pickthall (English) And they say: If only thin Qur’an had been revealed to some great man of the two towns?

Zuhruf Suresi

32اهم

onlar mı?يقسمو

نbölüştürüyorlar

رحمت

rahmetini

رب مRabbinin

نحنbiz

قسمنا

taksim ettik

بينهمaralarında

يشته ب!مم

onların geçimliklerini

فيالحيوةhayatında

الدنياdünya

ورفعناve üstün

kıldık

بعضهم

onlardan kimini

فوقüzerine

بعضötekiler

درجات

derecelerle

خذ ليتedinmeleri

için

بعضهمbiri

بعضاdiğerine

Page 21: (43).docx · Web vie

"�سخري � مhizmetçi, çalışan

ورحمتrahmeti

ك ربRabbinin

خيرdaha

hayırlıdır

ممايجمعو

نonların toplayıp

yığdıklarından

Türkçe Transcript (*) Ehum yaksimûne rahmete rabbik(e)(c) nahnu kasemnâ beynehum ma’îşetehum fî-lhayâti-ddunyâ(c) ve rafa’nâ ba’dahum fevka ba’din deracâtin liyetteḣiże ba’duhum ba’dan suḣriyyâ(en)(k) ve rahmetu rabbike ḣayrun mimmâ yecme’ûn(e)

Ali Bulaç Meali Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında maişetlerini aralarında biz paylaştırdık ve onlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü 'teshir etmesi için, bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti; toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır.

Edip Yüksel Meali Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık; birbirlerine iş gördürebilmeleri için onları birbirlerine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha iyidir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.

Süleyman Ateş Meali Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik ve onlardan kimini ötekine derecelerle üstün kıldık ki biri, diğerine iş gördürebilsin. Rabbinin rahmeti, onların toplayıp yığdıklarındandaha hayırlıdır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.

Yusuf Ali (English) Is it they who would portion out the Mercy of thy Lord?(4635) It is We Who portion out between them their livelihood in the life of this world: and We raise some of them above others in ranks, so that some may command work from others. But the Mercy of thy Lord is better than the (wealth) which they amass. *

M. Pickthall (English) Is it they who apportion their Lord's mercy? We have apportioned among them their livelihood in the life of the world, and raised some of them above others in rank that some of them may take labour from others; and the mercy of thy Lord is better than (the wealth) that they amass.

Zuhruf Suresi

33ولوال

(sözkonusu) olmasaydı

انيكون

اس النinsanların

امةümmet

واحدةbir tek

لجعلناyapardık

Page 22: (43).docx · Web vie

olması

لمنيكفر

inkar edenlerin

حم بالرن

Rahman\ı

لبيوتهم

evlerine

سقفاtavanlar

منفضةgümüşten

ومعارجve

merdivenler

عليهاüzerine

يظهرو� ن

binip çıkacakları

Türkçe Transcript (*) Ve levlâ en yekûne-nnâsu ummeten vâhideten lece’alnâ limen yekfuru bi-rrahmâni libuyûtihim sukufen min fiddatin ve me’ârice ‘aleyhâ yazherûn(e)

Ali Bulaç Meali Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı (Allah'ı) inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.

Edip Yüksel Meali Tüm insanlar (inkarcılıkta) bir tek toplum olacak olmasaydı, Rahman'ı inkar edenlerin evini gümüş tavanlar ve binip çıkacakları merdivenlerle donatırdık.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer insanlar küfre sapan bir ümmet haline gelmeyecek olsalardı, biz O Rahman olan Allah'ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık.

Süleyman Ateş Meali İnsanlar (küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasaydı. Rahman'ı inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine binip çıkacakları merdivenler yapardık.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İnsanlar bir tek ümmet haline gelmeyecek olsalardı, o Rahman'a nankörlük edenlerin evlerine gümüşten tavanlar çatar, sırtlarına binip yükselecekleri merdivenler/asansörler yapardık.

Yusuf Ali (English) And were it not that(4636) (all) men might become of one (evil) way of life, We would provide, for everyone that blasphemes against ((Allah)) Most Gracious, silver roofs for their houses and (silver) stair-ways on which to go up, *

M. Pickthall (English) And were it not that mankind would have become one community, We might well have appointed, for those who disbelieve in the Beneficent, roofs of silver for their houses and stairs (of silver) whereby to mount,

Zuhruf Suresi

34ولبيوتهم

ve evlerine ابوابا

kapılar وسرراve koltuklar

عليهاüzerine

ك �يت ن �� ؤyaslanacakları

Türkçe Transcript (*) Velibuyûtihim ebvâben ve sururan ‘aleyhâ yetteki-ûn(e)Ali Bulaç Meali Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar,Edip Yüksel Meali Evlerine kapılar ve konforlu mobilyalar.

Page 23: (43).docx · Web vie

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onların evleri için gümüşten kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar yapardık.

Süleyman Ateş Meali Ve evlerine kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar, divanlar.Yaşar Nuri Öztürk Meali Evlerine kapılar, üzerlerinde yan yatacakları koltuklar yapardık;Yusuf Ali (English) And (silver) doors to their houses, and thrones (of silver) on which they

could recline,M. Pickthall (English) And for their houses doors (of silver) and couches of silver whereon to

recline,

Zuhruf Suresi

35وزخرف

�� مve (nice)

süsler

وانكلbütün

ذلكbunlar

لماsadece

متاعgeçici

menfaatleridir

الحيوةhayatının

م�الدنيdünya

واالخرة

ahiret ise

عندkatında

ك ربRabbinin

ي �للمت ن ب#muttakiler

içindir

Türkçe Transcript (*) Ve-zuḣrufâ(en)(c) ve-in kullu żâlike lemmâ metâ’u-lhayâti-ddunyâ(c) vel-âḣiratu ‘inde rabbike lilmuttekîn(e)

Ali Bulaç Meali Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin katında muttakiler içindir.

Edip Yüksel Meali Ve nice gösterişli maddeler. Tüm bunlar bu dünya hayatının geçici materyalidir. Ahiret ise Rabbinin katında erdemlilerindir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.

Süleyman Ateş Meali Ve (nice) süs(ler verirdik). Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçiminden ibarettir. Rabbinin katında ahiret ise, (günahlardan) korunanlar içindir. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Her yanda süsler oluştururduk. İşte bütün bunlar, şu iğreti dünya hayatının nimetidir. Rabbinin katındaki âhiret ise takva sahipleri içindir.

Yusuf Ali (English) And also adornments(4637) of gold. But all this were nothing but conveniences of the present life: The Hereafter, in the sight of thy Lord is for the Righteous. *

M. Pickthall (English) And ornaments of gold. Yet all that would have been but a provision of the life of the world. And the Hereafter with your Lord would have been for those who keep from evil.

Zuhruf Suresi

36

Page 24: (43).docx · Web vie

ومنkim

يعشkör olursa

عنkarşı

ذكرzikrine

حم الرن

Rahman\ın

ض نقيsardırırız

لهona

شيطان ا

bir şeytanı

فهوartık o

لهonun

ين ب�قarkadaşı olur

Türkçe Transcript (*) Vemen ya’şu ‘an żikri-rrahmâni nukayyid lehu şeytânen fehuve lehu karîn(un)

Ali Bulaç Meali Kim Rahmanın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur.

Edip Yüksel Meali Kim Rahman'ın mesajına aldırış etmezse, ona bir şeytanı sardırırız da onun arkadaşı olur.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.

Süleyman Ateş Meali Kim Rahman'ın zikrine karşı kör olursa ona bir şeytanı sardırırız; artık o, onun (yanından ayrılmaz, ona sürekli olarak kötülükleri telkin eden) arkadaşı olur.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.

Yusuf Ali (English) If anyone withdraws himself(4638) from remembrance of ((Allah)) Most Gracious, We appoint for him an evil one, to be an intimate companion to him. *

M. Pickthall (English) And he whose sight is dim to the remembrance of the Beneficent, We assign unto him a devil who becometh his comrade;

Zuhruf Suresi

37هم وان

onlar ليصدون

همonları

engelledikleri halde

عني ب�الس

لyoldan

ويحسبون

sanırlar

هم انbunlar

مهتدون

doğru yolda olduklarını

Türkçe Transcript (*) Ve-innehum leyesuddûnehum ‘ani-ssebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn(e)

Ali Bulaç Meali Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.

Edip Yüksel Meali Nitekim onları yoldan çıkarırlar. Buna rağmen onlar doğru yolda olduklarını sanırlar

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.

Page 25: (43).docx · Web vie

Süleyman Ateş Meali O(şeyta)nlar onları yoldan çıkardıkları halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar.

Yusuf Ali (English) Such (evil ones) really hinder them from the Path,(4639) but they think that they are being guided aright! *

M. Pickthall (English) And lo! they surely turn them from the way of Allah, and yet they deem that they are rightly guided;

Zuhruf Suresi

38حتىnihayet

اذاzaman

جاءناbize geldiği

قالder ki

يا ليتkeşke olsaydı

ي ب�بيbenimle

وبينكsenin

aranda

بعدkadar

uzaklıkالمشرقينiki doğu

فبئسmeğer ne

kötü

ين ب�القarkadaş(mışsın)

Türkçe Transcript (*) Hattâ iżâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’de-lmeşrikayni febi/se-lkarîn(u)

Ali Bulaç Meali Sonunda bize geldiği zaman, der ki: 'Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen).'

Edip Yüksel Meali Nihayet bize geldiğinde, "Keşke benimle senin aranda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü bir arkadaş mışsın sen!" der.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına: "Keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.

Süleyman Ateş Meali Nihayet (Zikr'imize karşı körlük edip yoldan çıkan o adam) bize geldiği zaman (kötü arkadaşına) der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) arası kadar uzaklık olsaydı (seni hiç görmeseydim); meğer ne kötü arkadaş(mışsın sen)!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sonunda bize geldiğinde, şeytan, yoldaşına şöyle der: "Keşke aramızda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü yoldaşmışsın sen!"

Yusuf Ali (English) At length, when (such a one)(4640) comes to Us, he says (to his evil companion): "Would that between me and thee were the distance of East and West!"(4641) Ah! evil is the companion (indeed)! *

M. Pickthall (English) Till, when he cometh unto Us, he saith (unto his comrade): Ah, would that between me and thee there were the distance of the two horizons, an evil comrade!

Zuhruf Suresi

39اليوم ولن

bugün اذ

çünküظلمتمzulmettiniz

كم انsiz

في

Page 26: (43).docx · Web vie

ينفعكمsize bir yarar

sağlamaz

العذاب

azabda

مشتركون

ortaksınız

Türkçe Transcript (*) Velen yenfe’akumu-lyevme iż zalemtum ennekum fî-l’ażâbi muşterikûn(e)Ali Bulaç Meali (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü

zulmettiniz. Şüphesiz azabta da ortaksınız.Edip Yüksel Meali Haksızlık etmiş olduğunuz için, o gün (pişmanlığınız) size bir yarar

sağlamaz; siz cezayı paylaşacaksınız.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlara: "Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız." denir.

Süleyman Ateş Meali (Böyle söylemeniz) Bugün size bir yarar sağlamaz; çünkü zulmettiniz. Siz, azab (çekme)de ortaksınız.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bugün hiçbir şey işinize yaramayacaktır. Çünkü zulme sapmışsınız. Azapta ortaklık kuracaksınız.

Yusuf Ali (English) When ye have done wrong,(4642) it will avail you nothing, that Day, that ye shall be partners in Punishment! *

M. Pickthall (English) And it profiteth you not this day, because ye did wrong, that ye will be sharers in the doom.

Zuhruf Suresi

40افانت

sen mi?تسمــ

عişittireceksin

الصمsağıra

اوyahut

تهديyola

ileteceksin

العميkörü

ومنve kimseyi

كانolan

ب�يضاللsapıklıkta

ين ب�مapaçık

Türkçe Transcript (*) Efe-ente tusmi’u-ssumme ev tehdî-l’umye vemen kâne fî dalâlin mubîn(in)

Ali Bulaç Meali Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin?

Edip Yüksel Meali Sen mi sağıra işittireceksin, yahut körü ve apaçık bir sapıklıkta olanı yola getireceksin?

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! O halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?

Süleyman Ateş Meali (Ey Muhammed), sen mi sağıra işittireceksin, yahut körü ve apaçık

Page 27: (43).docx · Web vie

sapıklıkta olanı yola ileteceksin?Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sen şimdi sağırlara söz mü duyuracaksın; yoksa körlere, apaçık sapıklığa dalmışlara kılavuzluk mu edeceksin?!

Yusuf Ali (English) Canst thou then make(4643) the deaf to hear, or give direction to the blind or to such as (wander) in manifest error?(4644) *

M. Pickthall (English) Canst thou (Muhammad) make the deaf to hear, or canst thou guide the blind or him who is in error manifest?

Zuhruf Suresi

41فاما

bileنذهبن

biz alıp götürsek

بكseni

ا فانmuhakkak

biz

منهمonlardan

منتقمو� ن

öc alırız

Türkçe Transcript (*) Fe-immâ neżhebenne bike fe-innâ minhum muntakimûn(e)Ali Bulaç Meali Şu halde Biz seni alıp-götürürsek, elbette onlardan intikam alacağız.Edip Yüksel Meali Seni alıp götürsek de biz onları cezalandıracağız.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer biz seni onlara azap gelmeden önce alıp götürsek bile onlardan intikam alırız.

Süleyman Ateş Meali Ya biz seni alıp götürdükten sonra onlardan öc alırız.Yaşar Nuri Öztürk Meali Ya biz, seni alıp götürdükten sonra onlardan öc alırız;Yusuf Ali (English) Even if We take thee(4645) away, We shall be sure to exact retribution

from them, *M. Pickthall (English) And if We take thee away, We surely shall take vengeance on them,

Zuhruf Suresi

42

اوyahut

ك نرينsana

gösteririz

ي ب�الوعدناه

مonları

uyardığımız şeyi

ا فانşüphesiz

bizim

عليهمonlara

مقتدرون

gücümüz yeter

Türkçe Transcript (*) Ev nuriyenneke-lleżî ve’adnâhum fe-innâ ‘aleyhim muktedirûn(e)Ali Bulaç Meali Ya da kendilerine va'dettiğimiz şeyi onlara gösteririz ki, biz gerçekten

onların üstünde güç yetirenleriz.Edip Yüksel Meali Yahut, onlara söz verdiğimizi sana gösteririz; bizim onlara gücümüz yeter.Elmalılı Hamdi Yazır Yahut da onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara

Page 28: (43).docx · Web vie

Meali azap etmeye gücümüz yeter.Süleyman Ateş Meali Yahut onları uyardığımız şeyi sana gösteririz (senin gözlerinin önünde

onları azaba uğratırız); bizim onlara gücümüz yeter.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yahut da onlara yönelttiğimiz tehdidi sana gösteririz. Biz onlarla başa çıkacak güçteyiz.

Yusuf Ali (English) Or We shall show thee that (accomplished) which We have promised them: for verily We shall prevail over them.

M. Pickthall (English) Or (if) We show thee that wherewith We threaten them; for lo! We have complete command of them.

Zuhruf Suresi

43فاستمسك

sen sımsıkı sarıl

ي ��بالـ بحي ؤ�ا

vahyedilene

الي نsana

ك انçünkü sen

علىüzerindesin

صراطyol

ي ب#مست doğruم

Türkçe Transcript (*) Festemsik billeżî ûhiye ileyk(e)(s) inneke ‘alâ sirâtin mustakîm(in)Ali Bulaç Meali Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol

üzerindesin.Edip Yüksel Meali Sana vahyedilene sarıl; çünkü sen doğru yoldasın.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.

Süleyman Ateş Meali Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl, çünkü sen doğru yoldasın.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.

Yusuf Ali (English) So hold thou fast(4646) to the Revelation sent down to thee; verily thou art on a Straight Way. *

M. Pickthall (English) So hold thou fast to that which is inspired in thee. Lo! thou art on a right path.

Zuhruf Suresi

44ه وان

şüphesiz O (Kur\an)

لذكرbir Zikir\dir

لكsana

ولقوم ن

ve kavmine

وسوف

ve yakında

لون تسـsorulacaksınız

Page 29: (43).docx · Web vie

Türkçe Transcript (*) Ve-innehu leżikrun leke velikavmik(e)(s) ve sevfe tus-elûn(e)Ali Bulaç Meali Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz

(ondan) sorulacaksınız.Edip Yüksel Meali Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Doğrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.

Süleyman Ateş Meali O (Kur'an) sana ve kavmine bir Zikir(uyarı, şan ve şeref)dir ve yakında (ona uyup uymadığınızdan) sorulacaksınız.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.

Yusuf Ali (English) The (Qur´an) is indeed the message,(4647) for thee and for thy people; and soon shall ye (all) be brought to account. *

M. Pickthall (English) And lo! it is in truth a Reminder for thee and for thy folk; and ye will be questioned.

Zuhruf Suresi

45ل وسـ

ve sor من

ارسلناgönderdiğimiz

منقبلكsenden önce

من م�رسلن

elçilerimizden

اجعلناyapmış mıyız?

مندونbaşka

حم الرن

Rahman\dan

الهةtanrılar

�يعبدو نtapılacak

Türkçe Transcript (*) Ves-el men erselnâ min kablike min rusulinâ ece’alnâ min dûni-rrahmâni âliheten yu’bedûn(e)

Ali Bulaç Meali Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor: Biz, Rahman (olan Allah)ın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldık mı (hiç)?

Edip Yüksel Meali Senden önce gönderdiğimiz elçileri araştır: "Rahman'ın dışında tapılacak tanrılar kabul etmiş miyiz?"

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor, biz Rahman olan Allah'tan başka kendisine ibadet edilecek ilâhlar yapmış mıyız?

Süleyman Ateş Meali Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor: Rahman'dan başka tapılacak tanrılar yapmış mıyız?

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Senden önce gönderdiğimiz resullerimize sor: Rahman'dan başka ibadet edilecek tanrılar yapmış mıyız?

Yusuf Ali (English) And question thou our messengers(4648) whom We sent before thee; did We appoint any deities other than ((Allah)) Most Gracious, to be worshipped? *

M. Pickthall (English) And ask those of Our messengers whom We sent before thee: Did We ever appoint gods to be worshipped beside the Beneficent?

Page 30: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

46ولقدandolsun

ارسلناbiz

gönderdik

موسى

Musa\yı

باياتناayetlerimizle

الىفرعو

نFir\avn\a

ئ ب�وماـل ؤ�ve ileri gelen adamlarına

فقالdedi

ي "�ا بben

رسولelçisiyim

ربRabbinin

ي ب�العالن

alemlerin

Türkçe Transcript (*) Ve lekad erselnâ mûsâ bi-âyâtinâ ilâ fir’avne ve mele-ihi fekâle innî rasûlu rabbi-l’âlemîn(e)

Ali Bulaç Meali Andolsun, Biz Musa'yı, Firavun'a ve onun 'önde gelen çevresine' ayetlerimizle gönderdik. O da, dedi ki: 'Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim.'

Edip Yüksel Meali Örneğin; Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına gönderdik ve "Ben evrenlerin Rabbinin elçisiyim," demişti.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Andolsun ki, biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına gönderdik. Musa: "Ben gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah'ın peygamberiyim." dedi.

Süleyman Ateş Meali Andolsun biz Musa'yı da ayetlerimizle Fir'avn'a ve ileri gelen adamlarına gönderdik: "Ben alemlerin Rabbinin elçisiyim" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun, Mûsa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve onun üst düzey adamlarına gönderdik de onlara dedi ki: "Ben âlemlerin Rabbi'nin resulüyüm."

Yusuf Ali (English) We did send Moses(4649) aforetime, with Our Signs, to Pharaoh and his Chiefs: He said, "I am a messenger of the Lord of the Worlds." *

M. Pickthall (English) And verily We sent Moses with Our revelations unto Pharaoh and his chiefs, and he said: I am a messenger of the Lord of the Worlds.

Zuhruf Suresi

47 فلما

جاءهمonlara

getirince

باياتناayetlerimizi

اذاhemen

همonlar

منهاonlarla

يضحكون

(alay edip) gülmeğe başladılar

Türkçe Transcript (*) Felemmâ câehum bi-âyâtinâ iżâ hum minhâ yadhakûn(e)Ali Bulaç Meali Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara

Page 31: (43).docx · Web vie

(alay edip) gülüyorlar.Edip Yüksel Meali Mucizelerimizi kendilerine götürdüğü zaman, o mucizelere gülmüşlerdi.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa onlara mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.

Süleyman Ateş Meali Onlara ayetlerimizi getirince onlar o ayetlerle alay edip gülmeğe başladılar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali Mûsa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.Yusuf Ali (English) But when he came to them with Our Signs, behold they ridiculed them.

(4650) *M. Pickthall (English) But when he brought them Our tokens, behold! they laughed at them.

Zuhruf Suresi

48 ومايهم ب�ن

onlara göstermeyiz

مناية

bir mu\cize

االbaşkasını

هيki o

اكبرdaha

büyüktür

منا�اخته

kardeşinden (ötekinden)

واخذناهمonları

yakaladık

بالعذاب

azab(lar) ile

هم لعلumulur ki

يرجعون

dönerler

Türkçe Transcript (*) Vemâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uḣtihâ(s) ve eḣażnâhum bil’ażâbi le’allehum yerci’ûn(e)

Ali Bulaç Meali Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiç bir ayet göstermedik. Belki dönerler diye, onları azabla yakalayıverdik.

Edip Yüksel Meali Onlara bir birinden büyük mucizeler gösterdik ve belki dönerler diye başlarına çeşitli felaketler getirdik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık.

Süleyman Ateş Meali Onlara gösterdiğimiz her mu'cize, mutlaka kızkardeşinden (ötekinden) büyüktü. Belki dönerler diye onları (kıtlık, tufan, çekirge gibi türlü) azab(lar) ile cezalandırdık.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onlara gösterir olduğumuz her ayet-alâmet, kızkardeşi ayet-alâmetten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakalamışızdır.

Yusuf Ali (English) We showed them Sign(4651) after Sign, each greater than its fellow, and We seized them with Punishment, in order that they might turn (to Us). *

M. Pickthall (English) And every token that We showed them was greater than its sister (token), and we grasped them with the torment, that haply they might turn again.

Zuhruf Suresi

49

Page 32: (43).docx · Web vie

وقالواdediler ki

ه يا ايey

اح السر

büyücü

ادعdu\a et

لناbizim için

ك ربRabbine

بماعهد

söz hürmetine

عندكsana verdiği

نا ـ انartık biz

لمهتدونyola

geleceğiz

Türkçe Transcript (*) Ve kâlû yâ eyyuhâ-ssâhiru ud’u lenâ rabbeke bimâ ‘ahide ‘indeke innenâ lemuhtedûn(e)

Ali Bulaç Meali Ve onlar dediler ki: 'Ey büyücü, sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız.'

Edip Yüksel Meali "Ey büyücü, bizim için Rabbine dua et. Çünkü sen ona daha yakınsın; biz bundan sonra yola geleceğiz," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar azâbı görünce: "Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Biz gerçekten doğru yola gireceğiz." dediler.

Süleyman Ateş Meali Bunun üzerine dediler ki: "Ey büyücü, bizim için Rabbine du'a et, sana verdiği söz hakkı için (bizi bağışlasın) artık biz yola geleceğiz!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dediler ki: "Ey büyücü! Sana verdiği söz aşkına, Rabbine bizim için bir yakarıver; biz artık doğru yola gireceğiz."

Yusuf Ali (English) And they said, "O thou(4652) sorcerer! Invoke thy Lord for us according to His covenant with thee; for we shall truly accept guidance." *

M. Pickthall (English) And they said: O wizard; Entreat thy Lord for us by the pact that He hath made with thee. Lo! we verily will walk aright.

Zuhruf Suresi

50 فلما

كشفناfakat biz kaldırınca

عنهمonlardan

العذابazabı

اذاhemen

همonlar

ينكثونsözlerinden dönüyorlar

Türkçe Transcript (*) Felemmâ keşefnâ ‘anhumu-l’ażâbe iżâ hum yenkuśûn(e)Ali Bulaç Meali Fakat onlardan azabı çekip-giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını

bozuyorlar.Edip Yüksel Meali Fakat, onlardan felaketi kaldırdığımızda, sözlerinden hemen dönüverdiler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.

Süleyman Ateş Meali Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeğe başladılar.Yaşar Nuri Öztürk Meali Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.Yusuf Ali (English) But when We removed the Penalty from them, behold, they broke their

Page 33: (43).docx · Web vie

word.M. Pickthall (English) But when We eased them of the torment, behold! they broke their word.

Zuhruf Suresi

51ونادى

seslendiفرعو

نFir\avn

ب�يiçinde

ب�قومkavminin

قالdedi ki يا قوم

ey kavmim

اليسdeğil mi?

ب�يbenim

ملكmülkü

مصرMısır

وهذهve şu

االنهارırmaklar

ي ب�تجakıp giden

منن%تح altımdanب&

افالتبصرو

� مgörmüyor musunuz?

Türkçe Transcript (*) Ve nâdâ fir’avnu fî kavmihi kâle yâ kavmi eleyse lî mulku misra ve hâżihi-l-enhâru tecrî min tahtî(s) efelâ tubsirûn(e)

Ali Bulaç Meali Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: 'Ey kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz?'

Edip Yüksel Meali Firavun halkına şöyle seslendi: "Ey halkım, Mısır'ın yönetimi ve şu altımda akıp giden ırmaklar bana ait değil mi? Görmüyor musunuz?"

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?

Süleyman Ateş Meali Fir'avn kavminin içinde bağırıp dedi: "Ey kavmim, Mısır mülkü ve şu altımdan akıp giden ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Firavun, toplumu içinde haykırıp şöyle dedi: "Ey toplumum! Mısır'ın mülk ve yönetimi benim değil mi? İşte şu nehirler benim altımdan akıyor. Görmüyor musunuz?"

Yusuf Ali (English) And Pharaoh proclaimed among his people, saying: "O my people! Does not the dominion of Egypt belong to me, (witness)(4653) these streams flowing underneath my (palace)? What! see ye not then? *

M. Pickthall (English) And Pharaoh caused a proclamation to be made among his people saying: O my people! Is not mine the sovereignty of Egypt and these rivers flowing under me? Can ye not then discern?

Zuhruf Suresi

52ام ي منخيرؤ�ان ين ب�ال ب�م

Page 34: (43).docx · Web vie

yahut değil miyim?

bendaha iyiهذاşundan

هوki o

aşağılıktır

والve

olmayandır

يكادnerdeyse

ين ب�يsöz

anlatacak durumda

Türkçe Transcript (*) Em enâ ḣayrun min hâżâ-lleżî huve mehînun velâ yekâdu yubîn(u)Ali Bulaç Meali 'Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir

zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir.'Edip Yüksel Meali "Yahut ben, şu aşağılık ve konuşmaktan aciz olan adamdan daha üstün

değil miyim?"Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim?

Süleyman Ateş Meali Yahut ben, şu aşağılık, nerdeyse söz anlatamayacak durumda olan adamdan daha iyi değil miyim?

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Yoksa ben şu zavallı, şu meramını anlatamayacak adamdan hayırlı değil miyim?"

Yusuf Ali (English) "Am I not better than this (Moses), who is a contemptible wretch(4654) and can scarcely express himself clearly? *

M. Pickthall (English) I am surely better than this fellow, who is despicable, and can hardly make (his meaning) plain!

Zuhruf Suresi

53 فلوالالقي

atılmalı değil miydi?

عليهüzerine

اسورةbilezikler

منذهب

altın

اوyahut

اء جgelmeli (değil

miydi?)

معهyanında

الملئكة

melekler

ي ب�مقترن

yakın

Türkçe Transcript (*) Felevlâ ulkiye ‘aleyhi esviratun min żehebin ev câe me’ahu-lmelâ-iketu mukterinîn(e)

Ali Bulaç Meali 'Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi?'

Edip Yüksel Meali "Neden ona altınlardan oluşan bir hazine verilmiyor, yahut neden yanında çalışacak melekler gelmiyor?"

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer O'nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?"

Süleyman Ateş Meali (Eğer o, doğru söylüyorsa) Üzerine altın bilezikler atılmalı, yahut yanında

Page 35: (43).docx · Web vie

(kendisine yardım eden, onu doğrulayan) melekler de gelmeli değil miydi?"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Ona altın bilezikler atılmalı, yanında-hizmetinde melekler bulunmalı değil miydi?"

Yusuf Ali (English) "Then why are not(4655) gold bracelets bestowed on him, or (why) come (not) with him angels accompanying him in procession?" *

M. Pickthall (English) Why, then, have armlets of gold not been set upon him, or angels sent along with him?

Zuhruf Suresi

54فاستخ

فküçümsedi

قومهkavmini

فاطاع��و م

onlar da ona boyun eğdiler

هم انçünkü onlar

كانواidiler

قوماbir kavim

ي ب#فاسن

yoldan çıkmış

Türkçe Transcript (*) Festeḣaffekavmehu fe-etâ’ûh(u)(c) innehum kânû kavmen fâsikîn(e)Ali Bulaç Meali Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler.

Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdi.Edip Yüksel Meali Böylece halkını yanılttı ve onlar da ona uydular. Onlar bayağı insanlardı.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da O'na itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavimdi.

Süleyman Ateş Meali Kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim idiler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler.

Yusuf Ali (English) Thus did he make fools of his people, and they obeyed him: truly were they a people rebellious (against Allah..

M. Pickthall (English) Thus he persuaded his people to make light (of Moses), and they obeyed him. Lo! they were a wanton folk.

Zuhruf Suresi

55 فلما

اسفوناonlar bizi

انتقمناbiz de öc aldık

منهمonlardan

فاغرقناهم

ve onları

ي �اجم ن hepsiniب!

Page 36: (43).docx · Web vie

kızdırıncaboğduk

Türkçe Transcript (*) Felemmâ âsefûnâ-ntekamnâ minhum feaġraknâhum ecma’în(e)Ali Bulaç Meali Sonunda bizi öfkelendirince, biz de onlardan intikam aldık, böylece onları

toplu olarak suda boğduk.Edip Yüksel Meali Bizimle savaşmakta israr edince onlardan öc aldık, hepsini boğduk.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Nihayet bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık. Hepsini suda boğduk.

Süleyman Ateş Meali Onlar bizi kızdırınca biz de onlardan öc aldık, hepsini boğduk.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince, biz de onlardan öc aldık; hepsini suya gömüverdik.

Yusuf Ali (English) When at length they(4656) provoked Us, We exacted retribution from them, and We drowned them all.(4657) *

M. Pickthall (English) So, when they angered Us, We punished them and drowned them every one.

Zuhruf Suresi

56فجعلناهم

onları yaptık سلفا

geçmiş ataları ومثالve örneği

ي �لالخ ن ب�sonradan gelenlerin

Türkçe Transcript (*) Fece’alnâhum selefen ve meśelen lil-âḣirîn(e)Ali Bulaç Meali Bu suretle onları, sonradan gelecekler için bir selef ve bir örnek kıldık.Edip Yüksel Meali Onları, sonradan gelecekler için bir ibret ve örnek yaptık.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Onları sonradan gelecekler için ibret ve örnek kıldık.Süleyman Ateş Meali Onları sonradan gelen(inkarcı)ların geçmiş ataları ve örneği yaptık(bunlar

da onların izinden gittiler).Yaşar Nuri Öztürk Meali Onları, sonra gelecekler için eski bir örnek yaptık.Yusuf Ali (English) And We made them (a people) of the Past(4658) and an Example to later

ages. *M. Pickthall (English) And We made them a thing past, and an example for those after (them).

Zuhruf Suresi

57 ولما

ضربanlatılınca

ابنoğlu

مريمMeryem

مثالbir misal olarak

اذاhemen

قومكkavmin

منهondan ötürü

يصدو

Page 37: (43).docx · Web vie

نyaygarayı bastılar

Türkçe Transcript (*) Velemmâ duribe-bnu meryeme meśelen iżâ kavmuke minhu yasiddûn(e)Ali Bulaç Meali Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan

(keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar.Edip Yüksel Meali Meryemoğlu bir örnek olarak gösterilince senin halkın hemen reddettiler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Meryem oğlu İsâ bir misal olarak anlatılınca, senin kavmin hemen ondan bir delil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar.

Süleyman Ateş Meali Meryem oğlu, bir misal olarak anlatılınca hemen kavmin, ondan ötürü yaygarayı bastılar:

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Meryem'in oğlu, bir örnek olarak ortaya konunca, senin toplumun buna karşı hemen bağırıp çağırmaya başladı.

Yusuf Ali (English) When (Jesus) the son(4659) of Mary is held up as an example, behold, thy people raise a clamour thereat (in ridicule)! *

M. Pickthall (English) And when the son of Mary is quoted as an example, behold! the folk laugh out,

Zuhruf Suresi

58وقالوا

dedilerءالهتنا

bizim tanrılarımız

mı?

خيرhayırlı

امyoksa

�ه مo mu?

ماضربوهbunu misal vermediler

لكsana

االbaşka bir sebeple

��جداـل مtartışmadan

بلdoğrusu

همonlar

قومbir

toplumdur

خصمون

kavgacı

Türkçe Transcript (*) Ve kâlû e-âlihetunâ ḣayrun em hu(ve)(c) mâ darabûhu leke illâ cedelâ(en)(c) bel hum kavmun ḣasimûn(e)

Ali Bulaç Meali Dediler ki: 'Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?' Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir.

Edip Yüksel Meali "Bizim tanrılarımız mı daha iyidir yoksa o mu?" dediler. Sadece seninle tartışmak için bunu söylediler. Onlar gerçekte, kavgacı bir toplumdur.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar dediler ki: "Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa İsâ mı?" Bu misâli sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur.

Süleyman Ateş Meali Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa o mu? dediler. Bunu sadece tartışma

Page 38: (43).docx · Web vie

için sana misal verdiler. Doğrusu onlar, kavgacı bir toplumdur.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dediler ki: "Bizim tanrılarımız mı hayırlı, o mu?" Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler. Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar.

Yusuf Ali (English) And they say, "Are our gods best, or he?" This they set forth to thee, only by way of disputation: yea, they are a contentious people.

M. Pickthall (English) And say: Are our gods better, or is he? They raise not the objection save for argument. Nay! but they are a contentious folk.

Zuhruf Suresi

59

ان هوO

االsadece

عبدbir kuldur

انعمناni\met

verdiğimiz

عليهkendisine

وجعلناه

ve kıldığımız

مثالörnek

ي ��لب بoğullarına

ا ب'اسر�ـ م

İsrail

Türkçe Transcript (*) İn huve illâ ‘abdun en’amnâ ‘aleyhi ve ce’alnâhu meśelen libenî isrâ-îl(e)Ali Bulaç Meali O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir

örnek kıldık.Edip Yüksel Meali O, kendisine iyilikte bulunduğumuz bir kuldan başka bir şey değildi. Onu

İsrailoğullarına bir örnek kıldık.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İsâ, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

Süleyman Ateş Meali O, sadece kendisine ni'met verdiğimiz ve İsrail oğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Meryem'in oğlu, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek yaptığımız bir kuldu.

Yusuf Ali (English) He was no more than a servant: We granted Our favour to him, and We made him an example to the Children(4660) of Israel. *

M. Pickthall (English) He is nothing but a slave on whom We bestowed favour, and We made him a pattern for the Children of Israel.

Zuhruf Suresi

60

ولوeğer

اء نشdileseydik

لجعلناyapardık

منكمsizden

ملئكةmelekler

فياالرضşu dünyada

يخلفو

Page 39: (43).docx · Web vie

نyerinize geçen

Türkçe Transcript (*) Velev neşâu lece’alnâ minkum melâ-iketen fî-l-ardi yaḣlufûn(e)Ali Bulaç Meali Eğer biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde

(size) halef (yerinize geçenler) olurlardı.Edip Yüksel Meali Dileseydik sizi, yeryüzünü koloni haline getiren meleklere çevirirdik.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer biz dileseydik, sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık.

Süleyman Ateş Meali Eğer dileseydik, sizden şu dünyada yerinize geçen melekler yapardık.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde size halef olacak melekler vücuda getirirdik.

Yusuf Ali (English) And if it were Our Will,(4661) We could make angels from amongst you, succeeding each other on the earth. *

M. Pickthall (English) And had We willed We could have set among you angels to be viceroys in the earth.

Zuhruf Suresi

61ه وان

Oلعلمilmidir

اع للسة

kıyametin

فالتمترنhiç şüphe etmeyin

بهاondan

بعو وات�� م

ve bana uyun

هذاbudur

صراطyol

ي ب#مستم

doğru

Türkçe Transcript (*) Ve-innehu le’ilmun lissâ’ati felâ temterunne bihâ vettebi’ûn(i)(c) hâżâ sirâtun mustekîm(un)

Ali Bulaç Meali Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur.

Edip Yüksel Meali O (İsa), Saat hakkında bir bilgi kaynağı ve işarettir. Öyleyse onun (zamanı) hakkında kuşku beslemeyin ve beni izleyin. Doğru yol budur. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gerçekten o, (İsâ'nın yere inişi) kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.

Süleyman Ateş Meali O, kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. O sa'atin geleceğinden hiç şüphe etmeyin, bana uyun, doğru yol budur. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Hiç kuşkusuz o, kıyamet saati için bir bilgidir. O halde sakın o saat hakkında şüpheye düşmeyin; bana uyun. Dosdoğru yol budur.

Yusuf Ali (English) And (Jesus) shall be(4662) a Sign (for the coming of) the Hour (of Judgment): therefore have no doubt about the (Hour), but follow ye Me:

Page 40: (43).docx · Web vie

this is a Straight Way. *M. Pickthall (English) And lo! verily there is knowledge of the Hour. So doubt ye not concerning

it, but follow Me. This is the right path.

Zuhruf Suresi

62 وال

ك يصدنم

sizi (bundan) alıkoymasın

يط الش��ا ن

şeytan

ه انçünkü o

لكمsizin için

عدوbir

düşmandır

ين ب�مaçık

Türkçe Transcript (*) Velâ yesuddennekumu-şşeytân(u)(s) innehu lekum ‘aduvvun mubîn(un)Ali Bulaç Meali Şeytan sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için

açıkça bir düşmandır.Edip Yüksel Meali Şeytan sizi yoldan çıkarmasın. O size açık bir düşmandır.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Sakın şeytan sizi doğru yoldan alıkoymasın. Gerçekten o sizin için apaçık bir düşmandır.

Süleyman Ateş Meali Şeytan sizi (bundan) alıkoymasın. Çünkü o, sizin için açık bir düşmandır.Yaşar Nuri Öztürk Meali Sakın şeytan sizi geri çevirmesin. O, sizin için açık bir düşmandır.Yusuf Ali (English) Let not the Evil One hinder you: for he is to you an enemy avowed.M. Pickthall (English) And let not Satan turn you aside. Lo! he is an open enemy for you.

Zuhruf Suresi

63 ولماجاءgelince

Îsaب!يسىنا بالبيتaçık

kanıtlarla

قالdedi ki

قدelbette

جئتكمben size geldim

بالحكمة

hikmet ile

ن والبيve

açıklamak için (geldim)

لكمsize

بعضbir kısmını

ي ب�التختلفو

نayrılığa

düştünüğünüz şeylerden

��ي ن ب�onda

Page 41: (43).docx · Web vie

قوا فاتkorkun

اللهAllah\tan

يعو ب)وان

ve bana ita\at edin

Türkçe Transcript (*) Velemmâ câe ‘îsâ bilbeyyinâti kâle kad ci/tukum bilhikmeti veli-ubeyyine lekum ba’da-lleżî taḣtelifûne fîh(i)(s) fettekû(A)llâhe ve-etî’ûn(i)

Ali Bulaç Meali İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: 'Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin.'

Edip Yüksel Meali İsa apaçık mucizelerle gelince demişti ki, "Size bilgelik, ve ayrılığa düştüğünüz konulara açıklama getirdim. ALLAH'ı dinleyiniz ve bana uyunuz."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah'tan korkun, ve bana itaat edin.

Süleyman Ateş Meali Îsa açık kanıtlar getirince dedi ki: "Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştünüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için (geldim), Allah'tan korkun ve bana ita'at edin."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İsa, açık-seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: "Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan sakının ve bana itaat edin!"

Yusuf Ali (English) When Jesus came with Clear Signs, he said: "Now have I come to you with Wisdom,(4663) and in order to make clear to you some of the (points) on which ye dispute: therefore fear Allah and obey me. *

M. Pickthall (English) When Jesus came with clear proofs (of Allah's sovereignty), he said: I have come unto you with wisdom, and to make plain some of that concerning which ye differ. So keep your duty to Allah, and obey me.

Zuhruf Suresi

64ان

şüphesizاللهAllah

هوO\dur

ي "�ر بbenim

Rabbim

كم وربve sizin Rabbiniz

فاعبدو�� م

O\na tapın

هذاbudur

صراطyol

ي ب#مستم

doğru

Türkçe Transcript (*) İnna(A)llâhe huve rabbî ve rabbukum fa’budûh(u)(c) hâżâ sirâtun mustakîm(un)

Ali Bulaç Meali 'Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.'

Edip Yüksel Meali "ALLAH benim Rabbim ve sizin de Rabbinizdir, sadece O'na kulluk etmelisiniz. Dosdoğru yol budur."

Page 42: (43).docx · Web vie

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz Allah'tır. Öyle ise O'na kulluk edin. Bu doğru bir yoldur.

Süleyman Ateş Meali Allah, işte benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz O'dur. O'na tapın, doğru yol budur.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Kuşkusuz, Allah hem benim Rabbimdir hem sizin Rabbinizdir. O halde O'na ibadet edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur."

Yusuf Ali (English) "For Allah, He is my Lord(4664) and your Lord: so worship ye Him: this is a Straight Way." *

M. Pickthall (English) Lo! Allah, He is my Lord and your Lord. So worship Him. This is a right path.

Zuhruf Suresi

65 فاختلف

birbirleriyle ihtilafa

düşmüşlerdir

االحزاب

guruplar

من��بينه ن

aralarından çıkan

فويلvay haline

ين ب�للظلموا

zulmedenlerin

منعذابazabından

يومbir günün يم ب�ا

acı

Türkçe Transcript (*) Faḣtelefe-l-ahzâbu min beynihim(s) feveylun lilleżîne zalemû min ‘ażâbi yevmin elîm(in)

Ali Bulaç Meali Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara.

Edip Yüksel Meali Partiler ve mezhepler aralarında tartıştılar. Acı azaptan dolayı vay zalimlerin haline.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Fakat aralarından çıkan gruplar, İsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline!

Süleyman Ateş Meali Aralarından çıkan partiler, birbirleriyle ihtilafa düşmüşlerdir. Acı bir günün azabından vay o zulmedenlerin haline!

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Böyle iken, aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Korkunç bir günün azabından vay haline o zulmedenlerin!

Yusuf Ali (English) But sects from among themselves fell into disagreement: then woe to the wrong-doers, from the Penalty of a Grievous Day!

M. Pickthall (English) But the factions among them differed. Then woe unto those who do wrong from the doom of a painful day.

Zuhruf Suresi

66 هل

ينظرواالille

اع السة

sa\atin

انتأتيهمkendilerinin

بغتةansızın

وهمonlar

Page 43: (43).docx · Web vie

نonlar -mi

bekliyorlar?

başlarına gelmesini

اليشعرو

نhiç farkında değillerken

Türkçe Transcript (*) Hel yenzurûne illâ-ssâ’ate en te/tiyehum baġteten vehum lâ yeş’urûn(e)Ali Bulaç Meali Onlar, hiç şuurunda değilken kendilerine apansız geliverecek olan

kıyamet-saatinden başkasını mı gözlüyorlar?Edip Yüksel Meali Onlar, farkında değilken, Saatin kendilerine ansızın gelmesini mi

bekliyorlar?Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar?

Süleyman Ateş Meali Onlar ille o sa'atin, kendilerinin hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın başlarına gelmesini mi bekliyorlar?

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Hiç farkında olmadıkları bir sırada o saatin birdenbire kendilerine gelmesinden başka neyi bekliyorlar?

Yusuf Ali (English) Do they only wait(4665) for the Hour - that it should come on them all of a sudden, while they perceive not? *

M. Pickthall (English) Await they aught save the Hour, that it shall come upon them suddenly, when they know not?

Zuhruf Suresi

67ء االخال

dostlarيومئذ

o günبعضه

ملبعض

birbirine

عدوdüşmandır

االdışında

ي (المت �ن م ب#muttakiler

Türkçe Transcript (*) El-eḣillâu yevme-iżin ba’duhum liba’din ‘aduvvun illâ-lmuttekîn(e)Ali Bulaç Meali Muttakiler hariç olmak üzere, o gün, dostların kimi kimine düşmandır.Edip Yüksel Meali Erdemlilerin dışında, o gün yakın dostlar birbirlerine düşman kesilecek.Elmalılı Hamdi Yazır Meali O gün Allah'tan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar.Süleyman Ateş Meali O gün, korunanlar dışında, dostlar birbirine düşmandır. (Onlara alemlerin

Rabbi şöyle hitabeder): *Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dostlar o gün birbirine düşman kesilirler. Ancak takvaya sarılanlar böyle değildir.

Yusuf Ali (English) Friends on that Day(4666) will be foes, one to another,- except the

Page 44: (43).docx · Web vie

Righteous. *M. Pickthall (English) Friends on that day will be foes one to another, save those who kept their

duty (to Allah).

Zuhruf Suresi

68يا عبادey kullarım

ال خوفkorku yoktur

عليكمsize

اليومbugün

وال انتم�تحزنو ن

ve siz üzülmeyeceksiniz

Türkçe Transcript (*) Yâ ‘ibâdi lâ ḣavfun ‘aleykumu-lyevme velâ entum tahzenûn(e)Ali Bulaç Meali 'Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.'Edip Yüksel Meali Kullarım, bugün size korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

68,69. Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.

Süleyman Ateş Meali Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.Yaşar Nuri Öztürk Meali Ey kullarım! Bugün size korku yok; sizler tasalanmayacaksınız da!Yusuf Ali (English) My devotees!(4667) no fear shall be on you that Day, nor shall ye grieve,-

*M. Pickthall (English) O My slaves! For you there is no fear this day, nor is it ye who grieve;

Zuhruf Suresi

69ين امنوا ب�ال

iman edenlerباياتنا

ayetlerimizeوكانواve olanlar

ي �مسل ن ب�müslüman

Türkçe Transcript (*) Elleżîne âmenû bi-âyâtinâ vekânû muslimîn(e)Ali Bulaç Meali 'Ki onlar, benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır.'Edip Yüksel Meali Ayetlerime inananlar ve teslim olanlar,Elmalılı Hamdi Yazır Meali

68,69. Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.

Süleyman Ateş Meali Onlar, ayetlerimize inanmış ve müslüman olmuş (kullarım) idiler.Yaşar Nuri Öztürk Meali Onlar, ayetlerimize iman edip Allah'a teslim olanlar haline gelmişlerdi.Yusuf Ali (English) (Being) those who have believed in Our Signs and bowed (their wills to

Ours) in Islam.M. Pickthall (English) (Ye) who believed Our revelations and were self surrendered,

Page 45: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

70ادخلواhaydi girin

ة الجنcennete

انتمsiz

وازواجكم

ve eşleriniz

تحبرونağırlanıp

sevindirileceksiniz

Türkçe Transcript (*) Udḣulû-lcennete entum ve ezvâcukum tuhberûn(e)Ali Bulaç Meali 'Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız.'Edip Yüksel Meali Siz ve eşleriniz cennete girin; sevinç içinde ağırlanacaksınız.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz."Süleyman Ateş Meali Haydi, siz cennete girin. Siz ve eşleriniz ağırlanıp sevindirileceksiniz!Yaşar Nuri Öztürk Meali Cennete girin! Siz ve eşleriniz ikramlarla ağırlanacaksınız.Yusuf Ali (English) Enter ye the Garden,(4668) ye and your wives, in (beauty and) rejoicing.

*M. Pickthall (English) Enter the Garden, ye and your wives, to be made glad.

Zuhruf Suresi

71يطافdolaştırılır

عليهمonların önünde

بصحاف

tepsiler

منذهب

altın

واكوا�� ن

ve kadehler

يها ب�وorada vardır

ماher şey

يه ب�تشتcanların çektiği

االنفس

nefislerinin

وتلذve hoşlandığı

��االعي نgözlerin

وانتمve siz

ب�يهاorada

�خالدو نebedi

kalacaksınız

Türkçe Transcript (*) Yutâfu ‘aleyhim bisihâfin min żehebin ve ekvâb(in)(s) ve fîhâ mâ teştehîhi-l-enfusu ve teleżżu-l-a’yun(u)(s) ve-entum fîhâ ḣâlidûn(e)

Ali Bulaç Meali 'Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı her şey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.'

Edip Yüksel Meali Onlara altın tepsiler ve kadehlerle sunulur. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi kalacaksınız.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz

Page 46: (43).docx · Web vie

orada ebedi olarak kalacaksınız.Süleyman Ateş Meali Onların önünde altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canların

çektiği, gözlerin hoşlandığı her şey var! Ve siz orada ebedi kalacaksınız.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız.

Yusuf Ali (English) To them will be passed(4669) round, dishes and goblets of gold: there will be there all that the souls could desire, all that their ayes could delight in: and ye shall abide therein (for eye). *

M. Pickthall (English) Therein are brought round for them trays of gold and goblets, and therein is all that souls desire and eyes find sweet. And ye are immortal therein.

Zuhruf Suresi

72وتلك

işteة الجن

cennetي ��ال ب

رثتموه ؤ�اا

size miras verilen

بماkarşılık

كنتمتعملونyaptıklarınıza

Türkçe Transcript (*) Ve tilke-lcennetu-lletî ûriśtumûhâ bimâ kuntum ta’melûn(e)Ali Bulaç Meali 'İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur.'Edip Yüksel Meali Yaptıklarınızın bir karşılığı olarak size miras olarak verilen cennet budur.Elmalılı Hamdi Yazır Meali İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.Süleyman Ateş Meali İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.Yaşar Nuri Öztürk Meali İşte size, yapıp ettiklerinize karşılık mirasçı kılındığınız cennet!Yusuf Ali (English) Such will be the Garden of which ye are made(4670) heirs for your (good)

deeds (in life). *M. Pickthall (English) This is the Garden which ye are made to inherit because of what ye used

to do.

Zuhruf Suresi

73لكم

sizin için varب�يها

oradaفاكهة

meyvaيرة ب*ك

çokمنهاonlardan

تأكلونyersiniz

Türkçe Transcript (*) Lekum fîhâ fâkihetun keśîratun minhâ te/kulûn(e)Ali Bulaç Meali 'Orada sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz.'Edip Yüksel Meali Orada sizin yemeniz için bol meyveler vardırElmalılı Hamdi Yazır Orada sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz.

Page 47: (43).docx · Web vie

MealiSüleyman Ateş Meali Orada sizin için çok meyva var. Onlardan yersiniz.Yaşar Nuri Öztürk Meali Orada sizin için pek çok meyve var. Onlardan yiyeceksiniz.Yusuf Ali (English) Ye shall have therein abundance of fruit,(4671) from which ye shall have

satisfaction.(4672) *M. Pickthall (English) Therein for you is fruit in plenty whence to eat.

Zuhruf Suresi

74ان

şüphesizي ب�المجر

نsuçlular

ب�يعذابazabında

م جهنcehennem

�خالدو نsürekli

kalacaklardır

Türkçe Transcript (*) İnne-lmucrimîne fî ‘ażâbi cehenneme ḣâlidûn(e)Ali Bulaç Meali Şüphesiz suçlu-günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.Edip Yüksel Meali Suçlular, cehennem azabında ebedi kalıcıdırlar.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.Süleyman Ateş Meali Suçlular, cehennem azabında sürekli kalacaklardır.Yaşar Nuri Öztürk Meali Suçlular ise cehennem azabının içinde uzun süre sürekli kalacaklardır.Yusuf Ali (English) The sinners will be in the Punishment of Hell, to dwell therein (for aye):M. Pickthall (English) Lo! the guilty are immortal in hell's torment.

Zuhruf Suresi

75ر ال يفت

hiç hafifletilmeyecektir

عنهمkendilerinden

وهمve onlar

ب�يهonun içinde

�مبلسو نumutsuzdurlar

Türkçe Transcript (*) Lâ yufetteru ‘anhum vehum fîhi mublisûn(e)Ali Bulaç Meali Onlardan (azab) hafifletilmeyecek; orada umutlarını kaybetmiş

kimselerdir.Edip Yüksel Meali Onlardan hafifletilmez ve onlar orada ümitsizdirler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.Süleyman Ateş Meali (Azab) Kendilerinden hiç hafifletilmeyecektir. Onlar azab içinde

umutsuzdurlar!Yaşar Nuri Öztürk Meali Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.Yusuf Ali (English) Nowise will the (Punishment) be lightened for them, and in despair will

they be there overwhelmed.M. Pickthall (English) It is not relaxed for them, and they despair therein.

Page 48: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

76 وما

ظلمناهم

biz onlara zulmetmedik

ولكنfakat

كانواidiler

همonlar kendileri

ي ب�الظالن

zalim

Türkçe Transcript (*) Vemâ zalemnâhum velâkin kânû humu-zzâlimîn(e)Ali Bulaç Meali Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir.Edip Yüksel Meali Biz onlara haksızlık etmedik, onlar kendi kendilerine haksızlık ettiler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.Süleyman Ateş Meali Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zalim idiler.Yaşar Nuri Öztürk Meali Biz onlara zulmetmedik; onlar zalimlerin ta kendileriydi.Yusuf Ali (English) Nowise shall We(4673) be unjust to them: but it is they who have been

unjust themselves. *M. Pickthall (English) We wronged them not, but they it was who did the wrong.

Zuhruf Suresi

77ونادوا

ve seslendiler

يامالكey Malik

ليقضhüküm versin

عليناbizim

hakkımızda

رب مRabbin

قالdedi

كم انsiz

ماكثون

kalacaksınız

Türkçe Transcript (*) Ve nâdev yâ mâliku liyakdi ‘aleynâ rabbuk(e)(s)kâle innekum mâkiśûn(e)Ali Bulaç Meali (Cehennem bekçisine:) 'Ey Malik (bekçi), Rabbin bizim işimizi bitirsin' diye

haykırdılar. O: 'Gerçek şu ki siz, (burada) kalacak kimselersiniz' dedi.Edip Yüksel Meali "Ey Malik, artık Rabbin bizim işimizi bitirsin," diye seslenirler. O da, "Siz

böyle kalacaksınız," der.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der.

Süleyman Ateş Meali (Cehennemin muhafızına): "Ey Malik, Rabbin bizim işimizi bitirsin, (bizi

Page 49: (43).docx · Web vie

yok etsin, böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir)!" diye seslendiler. (Malik) "Siz kalacaksınız (hiçbir suretle buradan kurtuluş yok)." dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şöyle seslenecekler: "Ey Mâlik! Rabbin işimizi bitiriversin." O şöyle diyecek: "Bekleyeceksiniz!"

Yusuf Ali (English) They will cry: "O Malik!(4674) would that thy Lord put an end to us!" He will say, "Nay, but ye shall abide!"(4675) *

M. Pickthall (English) And they cry: O master! Let thy Lord make an end of us. He saith: Lo! here ye must remain.

Zuhruf Suresi

78لقد

andolsun جئناك

مbiz size getirdik

بالحقhakkı

ولكنfakat

اكثركمsizin

çoğunuz

للحقhaktan

كارهونhoşlanmıyorsunuz

Türkçe Transcript (*) Lekad ci/nâkum bilhakki velâkinne ekśerakum lilhakki kârihûn(e)Ali Bulaç Meali 'Andolsun, size hakkı getirdik, fakat bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-

tiksinenlerdiniz.'Edip Yüksel Meali Size gerçeği getirdik; ancak çoğunuz gerçekten hoşlanmıyorsunuz.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.

Süleyman Ateş Meali Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali Yemin olsun, size hakkı getirdik ama çoğunuz haktan tiksiniyorsunuz.Yusuf Ali (English) Verily We have brought(4676) the Truth to you: but most of you have a

hatred for Truth. *M. Pickthall (English) We verily brought the Truth unto you, but ye were, most of you, averse to

the Truth.

Zuhruf Suresi

79ام ابرموا

yoksa -mi kararlaştırdılar?

امراbir iş

ا فانbiz de

�مبرمو نkararlıyız

Türkçe Transcript (*) Em ebramû emran fe-innâ mubrimûn(e)Ali Bulaç Meali Yoksa onlar, işi sıkı mı tuttular? İşte şüphesiz biz de işi sıkı tutanlarız.Edip Yüksel Meali Yoksa onlar bir plan mı kurdular? Biz de plan kurarız.

Page 50: (43).docx · Web vie

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız.

Süleyman Ateş Meali Yoksa (hakka engel olma hususunda) bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de (onları cezalandırmağa ve hakkı yerleştirmeğe) kararlıyız.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yoksa bir iş ve oluşta kesin karara mı vardılar? Kuşkusuz, biz de kesin kararlıyız.

Yusuf Ali (English) What! have they settled(4677) some plan (among themselves)? But it is We Who settle things. *

M. Pickthall (English) Or do they determine any thing (against the Prophet)? Lo! We (also) are determining.

Zuhruf Suresi

80 ام

يحسبون

yoksa -mu sanıyorlar?

ا انbiz

النسمعişitmiyoruz

ه سرم

onların sırlarını

��ونجويه مve gizli

konuşmalarını

بلىhayır

(işitiriz)

ورسلناve elçilerimiz

لديهمyanlarında bulunan

يكتبونyazarlar

Türkçe Transcript (*) Em yahsebûne ennâ lâ nesme’u sirrahum ve necvâhum(c) belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn(e)

Ali Bulaç Meali Yoksa onlar; gerçekten bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (her şeyi) yazıyorlar.

Edip Yüksel Meali Yoksa, sırlarını ve komplolarını işitmediğimizi mi sanıyorlar. Doğrusu, yanlarındaki elçilerimiz kaydetmektedirler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını yazıyorlar.

Süleyman Ateş Meali Yoksa biz, onların sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmez miyiz sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçilerimiz de (her yaptıklarını) yazarlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar.

Yusuf Ali (English) Or do they think(4678) that We hear not their secrets and their private counsels? Indeed (We do), and Our messengers are by them, to record. *

M. Pickthall (English) Or deem they that We cannot hear their secret thoughts and private confidences? Nay, but Our envoys, present with them, do record.

Zuhruf Suresi

81

Page 51: (43).docx · Web vie

قلde ki

انeğer

كانolsaydı

حم للرن

Rahman\ın

� ول مçocuğu

ؤ�فانben olurdum

اولilki

ي ب العابن

tapanların

Türkçe Transcript (*) Kul in kâne lirrahmâni veledun fe-enâ evvelu-l’âbidîn(e)Ali Bulaç Meali De ki: 'Eğer Rahmanın çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum.'Edip Yüksel Meali De ki; "Rahman'ın bir çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum."Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! de ki: "Eğer Rahman olan Allah'ın bir çocuğu olsaydı, ona ibâdet edenlerin birincisi ben olurdum."

Süleyman Ateş Meali De ki: "Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı (O'na) tapanların ilki ben olurdum. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

De ki: "Eğer Rahman'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum."

Yusuf Ali (English) Say: "If (Allah) Most Gracious had a son, I would(4679) be the first to worship." *

M. Pickthall (English) Say (O Muhammad): The Beneficent One hath no son. I am first among the worshippers.

Zuhruf Suresi

82سبحانmünezzehtir

ربRabbi

مو السات

göklerin

واالرض

ve yerin

ربRabbi

العرشArş\ın

عمايصفون

onların nitelendirmelerinden

Türkçe Transcript (*) Subhâne rabbi-ssemâvâti vel-ardi rabbi-l’arşi ‘ammâ yasifûn(e)Ali Bulaç Meali Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın Rabbi (olan Allah), onların

nitelendirdiklerinden yücedir.Edip Yüksel Meali Göklerin ve yerin Rabbi, Yönetimin Rabbi, onların nitelemelerinden çok

yücedir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirdikleri şeyden münezzehtir, yücedir.

Süleyman Ateş Meali Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın Rabbi onların nitelendirmelerinden yücedir, münezzehtir.

Page 52: (43).docx · Web vie

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirmelerinden arınmıştır, yücedir.

Yusuf Ali (English) Glory to the Lord of the heavens and the earth, the Lord of the Throne(4680) (of Authority)! (He is free) from the things they attribute (to him)! *

M. Pickthall (English) Glorified be the Lord of the heavens and the earth, the Lord of the Throne, from that which they ascribe (unto Him)!

Zuhruf Suresi

83فذرهمbırak onları

يخوضوا

dalsınlar

ويلعبواve

oynasınlar

حتىkadar

يالقواkavuşuncaya

يومهمgünlerine

ي ب�اليوعدو

نkendilerine vadedilen

Türkçe Transcript (*) Feżerhum yeḣûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevmehumu-lleżî yû’adûn(e)Ali Bulaç Meali Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya

dursunlar.Edip Yüksel Meali Bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar

dalsınlar, oynasınlar.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar oynasınlar.

Süleyman Ateş Meali Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oynasınlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!

Yusuf Ali (English) So leave them to babble and play (with vanities) until they meet that Day(4681) of theirs, which they have been promised. *

M. Pickthall (English) So let them flounder (in their talk) and play until they meet the Day which they are promised.

Zuhruf Suresi

84

وهوي ب�ال

فيما الس

الهTanrı\dır

وفياالرض

��ال مTanrı\dır

وهوve O

Page 53: (43).docx · Web vie

O\dur kiءgökte

ve yerde

يم ب الحhakimdir

يم ب�العbilendir

Türkçe Transcript (*) Ve huve-lleżî fî-ssemâ-i ilâhun ve fî-l-ardi ilâh(un)(c) ve huve-lhakîmu-l’alîm(u)

Ali Bulaç Meali Göklerde ilah ve yerde ilah O'dur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.Edip Yüksel Meali Gökte de tanrı, yerde de tanrı O'dur. O Bilgedir, Bilendir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O'dur. O hüküm ve hikmet sahibidir herşeyi bilir.

Süleyman Ateş Meali O'dur ki gökte de Tanrı'dır, yerde de Tanrı'dır. O, hakimdir, bilendir.Yaşar Nuri Öztürk Meali Göklerde ilah olan da O, yerde ilah olan da O. O'dur Hakîm, O'dur Alîm.Yusuf Ali (English) It is He Who is Allah in heaven and Allah on earth; and He is full of

Wisdom and Knowledge.M. Pickthall (English) And He it is Who in the heaven is God, and in the earth God. He is the

Wise, the knower.

Zuhruf Suresi

85وتبارك

ne yücedir

ي ب�الله

kendisine ait olan

ملكmülkü

مو السات

göklerin

واالرض

ve yerin

وماve bulunan her

şeyin

ن�بينهمikisi

arasında

وعندهO\nun

yanındadır

علمbilgisi

اع الس+� ن

sa\atin

واليهve O\na

ترجعونdöndürüleceksiniz

Türkçe Transcript (*) Ve tebârake-lleżî lehu mulku-ssemâvâti vel-ardi ve mâ beynehumâ ve ’indehu ‘ilmu-ssâ’ati ve-ileyhi turce’ûn(e)

Ali Bulaç Meali Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü kendisinin olan (Allah) ne yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O'nun katındadır ve O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel Meali Göklerin, yerin ve aralarındakilerin yönetimine sahip olan çok yücedir. Saat'in (dünyanın sonunun) bilgisi O'nun yanındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz.

Süleyman Ateş Meali Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine aidolan (Allah) ne yücedir! (Kıyametin kopacağı) Sa'ati bilmek de O'nun yanındadır ve siz O'na döndürülüp götürüleceksiniz.

Yaşar Nuri Öztürk Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin mülkü/yönetimi kendine ait olan

Page 54: (43).docx · Web vie

Meali o Allah'ın şanı yücedir. Kıyamet saatine ilişkin bilgi O'nun katındadır. Siz de O'na döndürüleceksiniz.

Yusuf Ali (English) And blessed is He(4682) to Whom belongs the dominion of the heavens and the earth, and all between them: with Him is the Knowledge of the Hour (of Judgment): and to Him shall ye be brought back. *

M. Pickthall (English) And blessed be He unto Whom belongeth the Sovereignty of the heavens and the earth and all that is between them, and with Whom is knowledge of the Hour, and unto Whom ye will be returned.

Zuhruf Suresi

86 وال

يملكsahip

değillerdir

ين ب�اليدعونyalvardıkları

şeyler

مندونهO\ndan başka

فا الشعة

şefa\at (yetkisin)e

االancak bunun

dışındadır

منشهدşahidlik edenler

بالحقhakka

وهميعلمو

نbilerek

Türkçe Transcript (*) Velâ yemliku-lleżîne yed’ûne min dûnihi-şşefâ’ate illâ men şehide bilhakki vehum ya’lemûn(e)

Ali Bulaç Meali O'nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka.

Edip Yüksel Meali Onların O'nun dışında çağırdıkları şefaat edemezler. Ancak bilerek gerçeğe tanıklık edenler hariç *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onların Allah'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir.

Süleyman Ateş Meali O'ndan başka (tanrı diye) yalvardıkları şeyler şefa'at (yetkisin)e sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahidlik edenler (bildiklerini doğru anlatanlar) bunun dışındadır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler.

Yusuf Ali (English) And those whom they invoke besides Allah have no power of intercession;- only he(4683) who bears witness to the Truth, and they know (him). *

M. Pickthall (English) And those unto whom they cry instead of Him possess no power of intercession, saving him who beareth witness unto the Truth knowingly.

Zuhruf Suresi

87

Page 55: (43).docx · Web vie

ولئنandolsun

سالتهم

onlara sorsan

منkim?

خلقهمonları yarattı

ليقولن

elbette derler

الله"Allah"

فانىo halde nasıl?

�يؤفكو نçevriliyorlar

Türkçe Transcript (*) Vele-in seeltehum men ḣalakahum leyekûlunna(A)llâh(u)(s) fe-ennâ yu/fekûn(e)

Ali Bulaç Meali Andolsun, onlara: 'Kendilerini kim yarattı?' diye soracak olsan, elbette: 'Allah' diyecekler. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorlar?

Edip Yüksel Meali Onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan, "ALLAH" diyeceklerdir. Öyleyse neden çevriliyorlar?

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: "Allah" derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?

Süleyman Ateş Meali Andolsun onlara, "Kendilerini kim yarattı?" diye sorsan, elbette: "Allah," derler. O halde nasıl (haktan) çevriliyorlar?

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kendilerini kim yarattı diye onlara sorsan, yemin olsun, "Allah!" diyeceklerdir. Peki, nasıl döndürülüyorlar!"

Yusuf Ali (English) If thou ask them, Who(4684) created them, they will certainly say, Allah. How then are they deluded away (from the Truth)? *

M. Pickthall (English) And if thou ask them who created them, they will surely say: Allah. How then are they turned away?

Zuhruf Suresi

88 يل ب�و ب#ve onun

demesi(ne andolsun)

يا ربya Rab

انşüphesiz

ء ال ��ه ؤbunlar

قومbir kavimdir

ال�يؤمنو ن

inanmayan

Türkçe Transcript (*) Ve-kîlihi yâ rabbi inne hâulâ-i kavmun lâ yu/minûn(e)Ali Bulaç Meali Onun: 'Ya Rab' demesi hakkı için şüphesiz onlar imana gelmez bir

kavimdirler.Edip Yüksel Meali "Rabbim bunlar inanmıyan bir topluluktur," denmişti.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Peygamberin sözü şu olmuştur: "Ey Rabbim! Bunlar gerçekten imân etmeyen bir kavimdir."

Süleyman Ateş Meali Ve Elçinin: "Ya Rab, bunlar inanmayan bir kavimdir," demesini de (Allah biliyor).

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onun "Ey Rabbim" deyişine yemin olsun ki, bunlar iman etmez bir topluluktur.

Yusuf Ali (English) ((Allah) has knowledge)(4685) of the (Prophet´s) cry, "O my Lord! Truly these are people who will not believe!"(4686) *

M. Pickthall (English) And he saith: O my Lord! Lo! those are a folk who believe not.

Page 56: (43).docx · Web vie

Zuhruf Suresi

89فاصف

حşimdi sen

geç

عنهمonlardan

وقلve de ki

��سال م"selam"

فسوف

yakında

يعلمون

bileceklerdir

Türkçe Transcript (*) Fasfah ‘anhum ve kul selâm(un)(c) fesevfe ya’lemûn(e)Ali Bulaç Meali Şimdi sen, 'aldırış etmeksizin onlardan yüz çevir' ve: 'Selam' de. Artık

onlar bileceklerdir.Edip Yüksel Meali Onlara aldırma ve "Selam" (barış ve esenlik), de; yakında bilecekler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey Muhammed! Şimdilik sen onlara aldırma ve: "Size selâm olsun." de. Onlar yakında bilecekler!

Süleyman Ateş Meali Şimdi sen onlardan geç ve : "Size esenlik (dilerim)" de. Yakında bileceklerdir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali Artık sen onlara aldırma, "Selam!" deyiver. Yakında bilecekler.Yusuf Ali (English) But turn away from them, and say "Peace!"(4687) But soon shall they

know! *M. Pickthall (English) Then bear with them (O Muhammad) and say: Peace. But they will come

to know.