Ana Baba Hakkı

Post on 25-Jun-2015

3309 Views

Category:

Education

6 Downloads

Preview:

Click to see full reader

DESCRIPTION

www.yolyordam.com

Transcript

Ana-Baba Hakları-1

İmândan sonra birinci vazifemiz, ana-babanın kalbini

kırmamaktır.

Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin

üstünde hakları vardır.

Onların kalbini kıranın, ibâdeti kabûl olmaz.

Müslüman doğmamıza ve müslüman yetişmemize sebep olan ana-babamızın

kalbini kırarsak Cennete girmemiz düşünülebilir mi?

“Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur,

...Onlara karşı gelenin, âsî olanın ömrü,

bereketsiz ve kısa olur.”

Onlar bize hakâret etse de, yalvararak gönüllerini almamız

lâzımdır.

Müslüman ana-babamız, bizden râzı olmadıkça, Allahü

Teâlânın sevdiği kulu olmamız çok zordur.

“Ana-babasına iyilik edene müjdeler olsun! Allah Onun

ömrünü uzatır.”

Hasan-ı Basrî hazretleri Kâ'beyi tavâf ederken

Sırtında yük olan bir zât görüp der ki:

- Niçin bu yükle tavâf ediyorsun?

O da, bu yük değil, babamdır. Bunu Şam'dan yedi defa

getirip tavâf ettim...

...Çünkü, bana dînimi, îmânımı öğretti. Beni İslâm ahlâkı ile

yetiştirdi. Bendeki hakkı büyüktür.

- Kıyâmete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu

yaptığın hizmet boşa gider.

...Bir defa da olsa gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.

Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadîs-i Şerîflerde buyuruldu

ki:

“Anneye yapılan iyiliğin

ecri iki mislidir.”

““Önce annene, Önce annene, sonra babana, kız sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine, erkek

kardeşine ve sırası kardeşine ve sırası ile diğer ile diğer

yakınlarına iyilik yakınlarına iyilik et!“et!“

“Veysel Karânî'nin kavuştuğu bütün ihsân ve dereceler,

anasına yaptığı iyilik sebebiyledir.“

“Yâ Resûlallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem câiz midir?“ diye soran

kimseye,

Peygamber Efendimiz,

“Evet, annene iyilikte bulun“

buyurdu.

Müslüman olamayan ana-babaya bile hizmet etmek,

nafakalarını vermek, ziyâretlerine gitmek

lâzımdır.

Ancak Allah’a isyana ve küfre sebep olan

şeyleri yaptıracaklarından

korkulursa, ziyâretlerine

gidilmez.

Bir gün Peygamber efendimizin huzûruna bir kimse gelerek dedi

ki:

- Yâ Resûlallah! İzin verirseniz sizinle beraber gazâya gelip cihâd etmek

istiyorum.

- Anan-baban var mı? - Evet var. - Onların yanında bulun! Senin cihâdın, onlara hizmet etmektir, buyurdu.

Annesini sırtına alıp Kâ'be-i Muazzama'yı tavaf eden bir kimse, Abdullah ibni Ömer

hazretlerine dedi ki:

- Efendim, annemi, böyle sırtıma - Efendim, annemi, böyle sırtıma alıp, Kâ'be-i Muazzama'yı tavaf alıp, Kâ'be-i Muazzama'yı tavaf

ettiriyorum. Acaba annemin ettiriyorum. Acaba annemin hakkını ödemiş olur muyum?hakkını ödemiş olur muyum?

- Annenin hakkının yüzde birini bile ödeyemezsin. Ancak iyi muâmele

eder ve güzel bakarsan, yapacağın en küçük bir hizmete, çok büyük

sevâp verilir.

Enes bin Mâlik hazretleri şöyle anlatır: Peygamber Efendimiz zamanında Alkame isminde bir

genç vardı.

Hep ibâdet ile meşgûl olur, yaz-kış oruç tutardı. Bu genç hastalandı.

Fakat dili tutulup bir şey söyleyemiyordu.

...Durumdan Resûlullah Efendimiz haberdâr edildi.

Peygamber Efendimiz, Hz.Ali ile Ammâr bin Yâsir Hazretlerini

gönderdi.

Onlar, gence Kelime-i Şehâdet telkîn ettikleri hâlde, genç söyleyemiyordu.

Peygamber Efendimiz, Bilâl-i Habeşî Hazretleri vâsıtası ile durumdan haberdâr edildi. Peygamberimiz, yanında bulunanlara şöyle sordu:

-Alkame'nin ana-babası var mı? -Yâ Resûlallah, ihtiyâr bir annesi var. -Annesini buraya getirin..!

Annesi gelince, Peygamber

Efendimiz buyurdu ki:

- Alkame'ye ne oldu?

-Yâ Resûlallah, Alkame çok iyidir. Hep ibâdet ile meşgûl olur. Ama ben ondan

râzı değilim. Çünkü o, hanımının rızâsını, benim rızâmdan üstün

tutmaktadır.

-“Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını helâl et de dili açılsın..!” - “Yâ Resûlallah, O benim hakkıma riâyet etmedi. Hakkımı helâl etmem.”

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz,

“-Ey Bilâl! ashâbı çağır, odun getirsinler. Alkame'yi yakalım. Çünkü annesi ondan râzı değildir” buyurdu.

Kadıncağız bunları işitince dedi ki:

- Yâ Resûlallah, oğlumu benim gözümün önünde mi yakacaksınız?

Kalbim buna nasıl dayanabilir?

Peygamber Efendimiz: Peygamber Efendimiz: - Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok - Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan râzı daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan râzı olmadıkça, onun hiçbir tâ'ati makbûl olmadıkça, onun hiçbir tâ'ati makbûl değildir. değildir.

Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp dedi ki:

- Yâ Resûlallah, ben ondan râzı oldum, hakkımı

helâl ettim.

Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve oğlunun sesini

duydu. Kelime-i Şehâdeti rahatlıkla söylüyordu.

Bu genç, aynı gün vefât etti.

Cenâze hazırlıkları yapılıp defnedildi. Definden sonra Resûlullah Efendimiz, Ashâb-ı Kirâm’a hitâben buyurdu ki:

“Hanımını annesinden üstün tutana, Allahü Teâlâ ve melekler

lanet eder.“

Ana-babaya iyilik ve ihsân, evlâd üzerine farzdır. Allahu Teâlâ buyuruyor

ki: “Ana-babadan biri veya ikisi yaşlanınca usanıp da ‘öf’ deme..!

Ağır söz söyleme..!

Onlarla yumuşak ve tatlı konuş!“

Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, ana-babaya, yakınlara, yetimlere,

düşkünlere iyilik edin,...

insanlarla güzel güzel konuşun,

namazı kılın, zekâtı verin.”

Peygamber Efendimize, Lokman sûresinin “Dünyada ana-babanla iyi

geçin“ meâlindeki âyet-i kerîmesinin açıklaması sorulduğunda şöyle

buyurdu:

“Onlarla iyi geçinmek demek;

1 - Aç iseler, yemek vermek. 2 - Elbiseleri yoksa elbise yapmak. 3 - Hizmete muhtâç iseler, onlara hizmeti cana minnet bilmek.

4- Çağırdıklarında, “buyurun” deyip 4- Çağırdıklarında, “buyurun” deyip

yanlarına gitmek ve onlara hep iyilik etmek. yanlarına gitmek ve onlara hep iyilik etmek.

5- Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine 5- Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine

getirmek. (Günah olan emirler yerine getirmek. (Günah olan emirler yerine getirilmez.)getirilmez.)

6- Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak 6- Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak

hitâp etmek.hitâp etmek.

7- Onları isimleri ile çağırmamak.

8- Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de sevmek.

9- Kendine duâ ederken, onlara da duâ

etmek.“

10- Onlarla bir yere giderken arkalarından

gitmek.

Hadîs-i Şerîfde buyuruldu ki: “Ana-babasının ihtiyâcını karşılamak veya

onları insanlara muhtaç etmemek için çalışan kimse, fîsebîlillah, Allah yolunda

çalışıyor demektir.“

“Ana-babaya ihsânda bulunmak ve akrabayı ziyâret etmek

şekaveti saâdete çevirir, ömrü artırır ve insanı fena ölümden

korur.

Evlât, babasının hakkını Evlât, babasının hakkını hiçbir sûretle ödeyemez.hiçbir sûretle ödeyemez.

...Ancak onu köle olarak bulur ve sonra da satın

alarak âzât ederse,

...ancak o zaman hakkını ödemiş

olabilir.“

“İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsân ederseniz,

çocuklarınız da size ihsân eder!“

““Annenin Annenin duâsı, en duâsı, en

çabuk kabul çabuk kabul olan duâdır.“ olan duâdır.“

“Evlâdının iyiliğini görmesi için, ona yardım eden babaya,

Allah merhamet etsin.“

Bir kimse gelip dedi ki: Yâ Resûlallah, büyük bir günâh

işledim. Tövbem kabûl olur mu, ne yapmam lâzımdır?

Peygamber Efendi-miz buyurdu: - Annen var mı? - Hayır yok. - Teyzen var mı? - Evet var. - Öyle ise ona iyilik et..!

“Ana-babasını üzen ve sıla-i rahmi terk

eden, Cennetin kokusunu

duyamaz.“

“Ana-babasının rızâsını alan mü'mine

Cennetten iki kapı açılır.

...Onları üzene ise Cehennemden iki

kapı açılır.“

“İlim öğrenen talebe, kocasına itâat eden kadın, ana-babasına

iyilik eden evlâd, Peygamberlerle beraber

hesâpsız olarak Cennete girer.“

“En fazîletli amel, vaktinde

kılınan namazdan sonra

ana-babaya iyiliktir.“

“Üç zümreye Cehennem ateşi dokunmaz: Bunlar, kocasına itâat

eden kadın, Ana-babasına iyilik eden evlât ve

İnsanlara merhamet eden kimsedir.“

Ana-babasını küstürmüş olduğu Ana-babasını küstürmüş olduğu hâlde, sabahlayan kimseye hâlde, sabahlayan kimseye

Cehennemden iki kapı açılır. Cehennemden iki kapı açılır.

Ana-baba, zâlim de olsalar, kendisine

zulmetseler de evlât, onları küstürmemelidir.

Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera', Ana-babanın rızâsını almak ise

vâcibdir.

Yine cihâda gitmek için gelen bir kişiye

Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

- Annen var mı? - Evet var, Yâ Resûlallah. - Onun yanına git! Cennet onun ayakları altındadır.

Bir kişi, hicret etmek için Peygamber Efendimize dedi ki: - Anne ve babamı ağlatarak geldim Yâ Resûlallah. - Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür..!

Mûsâ Aleyhisselâm dedi ki:ki: - Yâ Rabbî, Cennetteki arkadaşım kimdir? - Filân yerde bir kasap vardır. Senin Cennetteki arkadaşın odur.

Mûsâ Aleyhisselâm, tarif edilen yere gitti. Güneş batıncaya kadar orada

kaldı.

Akşam olunca, kasap, bir parça et alıp, çantasına koydu. Kasap akşam evine giderken, Mûsâ Aleyhisselâm

sordu:

- Ey genç, misâfir kabul eder misin? -Evet memnuniyetle... Beraber gittiler…

Eve gelince genç, bu etten güzel bir yemek pişirdi. Sonra evin tavanına asılı duran bir

zembili indirdi.

...İçinde çok yaşlı, zayıf, güçsüz bir kadın vardı. Onu zembilden çıkardı.

Bir kaşık alıp, doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra

elbisesini değiştirdi. Tekrar zembile yerleştirdi. Bu esnâda kadının

dudakları kımıldadı.

Sonra kasap, zembili alıp Sonra kasap, zembili alıp tavana astı. Bunları gören tavana astı. Bunları gören Mûsâ Aleyhisselâm sordu:Mûsâ Aleyhisselâm sordu:

- Bu kadın kim, ona ne yaptın? - Bu benim annemdir. Çok yaşlandı. Takati kalmadı. Oturacak halde de değildir. Çarşıdan gelince, onu doyurup altını değiştirmeden kendimm bir şey yemem.

Hz. Musa: “O esnâda annenizin dudaklarının kımıldadığını gördüm.

Bir şey mi söylüyordu?”

Evet, her gün: "Yâ Rabbî,

oğlumu Cennette Mûsâ Aleyhisselâma arkadaş eyle" diye duâ eder.

- Gözün aydın olsun! Mûsâ Peygamber benim ve

Cennetteki arkadaşım da sensin!

Hasan-ı Basrî hazretleri de buyurdu

ki:

“Âlim bir evlâdın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra ‘öf’ dese,

‘öf’ demesi sebebiyle bütün amelleri yok olur.“

Kişi, Ana-babasını beğenmeyerek ‘ben

onların oğlu, kızı değilim’ dememelidir..!

Çünkü Resûlullah Efendimiz: “-Annem-babam onlar değildir- diyene, Allah’ın,

meleklerin ve bütün insanların lâneti olsun. Allahü Teâlâ, böyle diyenin farz ve nâfilelerini kabûl etmez“ buyurdu.

Mûsâ Aleyhisselâm, Allahü Teâlâ’dan dokuz defa nasîhat istedi.

Hepsinde de Cenâb-ı Hak, Ana-babaya itâat etmesini

isteyerek,

“Ana-babasına iyilik edenleri, Dünyada sevdiklerim arasına

alırım. Kabirde onlara arkadaş olur, Mahşerde merhamet

ederim...

Sırâtı geçirir, Cennette onlarla

vâsıtasız konuşurum.

Ana-babasına âsî olan, Peygamberler gibi çok amel etse, amelini kabûl etmeyip, Onu

Cehenneme atarım.

... Ana-babasına itâat edeni de,

bana karşı kusurlu olsa da,

affederim“ buyurdu.

Buhârî'deki Hadîs-i Şerîf’te özetle deniyor

ki:

Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa

çıkarlar…

..dağdan bir kaya parçası yuvarlanarak mağaranın ağzını

kapatır.

Geceyi geçirmek üzere bir mağaraya

girince...

"Bizi bu kayadan ancak iyi amellerimizi dile getirerek Allah'a yapacağımız duâ

kurtarabilir" derler.

İçlerinden biri şöyle dedi:

Anam-babam çok yaşlı idi. Onlara sütlerini içirmeden,

doyurmadan,

...çoluk çocuğumun ve hayvanların karınlarını

doyurmazdım.

Bir gün, odun toplamak için

uzaklara gitmiştim. Geç vakte kadar da

dönemedim.

Akşam içecekleri sütü getirdiğimde, anamla babam uyumuşlardı.

Çocuklar da, yanımda ağlıyorlardı.

Çanak elimde tanyeri ağarıncaya kadar, onların uyanmalarını

bekledim. Anamla babam uyanıp sütlerini içtiler.

"Ya Rabbî bunu senin rızan için yyapmışsam buradan bizi kurtar."

Kaya biraz açıldı. Fakat çıkmak mümkün değildi.

Diğeri her türlü imkân varken çok sevdiği kız ile gizlice zinâ etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı

olayı hatırlayıp,

“Yâ Rabbî, bunları senin rızan için yapmışsam bizi buradan

kurtar“ dedi…

Kaya biraz daha açıldı…

Ancak yer çıkabilecekleri kadar

değildi.

Üçüncüsü şöyle dedi: Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan gitmişti.

Ben de onun ücretini ürettim. Öyle ki,

bundan birçok mal meydana geldi. Bir müddet sonra bana

gelip ücretini istedi.

“Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunların hepsi senin ücretinden

üremiştir, al götür“ dedim.

O da “Benimle alay mı ediyorsun ya“ dedi. Ben de

“Hayır, alay etmiyorum, doğrusu bu!“

...deyince, malların hepsini alarak

götürdü. Bana hiçbir şey bırakmadı.

“Yâ Rabbî bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu

belâdan bizi kurtar.“

Bunun üzerine kaya tamamen açıldı. Onlar da

mağaradan çıkarak yollarına devam ettiler…

Allahü teâlâ buyurdu ki: Yâ Mûsâ, günahlar içinde bir günah vardır ki

benim indimde çok ağır ve büyüktür. O da, ana-baba evlâdını çağırdığı zaman

emrini dinlememesidir.

Ana-baba, kızıp bir Ana-baba, kızıp bir şey söylediği zaman şey söylediği zaman

onlara karşılık onlara karşılık verilmemelidir. verilmemelidir.

Emrettikleri şeyleri bir an önce yapıp onların

duâsı alınmalıdır..

Onların üzülüp, bedduâ

etmelerinden korkulmalıdır.

Yanlış bir iş yapıp onları üzünce hemen ellerine sarılıp özür dilenmelidir. İnsanın saâdeti ve felâketi onların kalplerinden

gelen ve ağızlarından çıkacak olan sözdedir.

Atılan ok tekrar geri gelmez.

Onlar hayatta iken kıymetini

bilip, hayır duâlarını almak

lâzımdır.

Vefâtlarından sonraki pişmanlık fayda vermez. Onlar hayatta iken ne

yapıp yapıp, onları memnun etmelidir.

Soğuk bir kış gecesinde, Bâyezidi Bestâmi hazretleri, küçükken annesi ile yatsı namazını kılıp yatmıştı. Gece yarısına doğru annesi uyandı. Çok susamıştı.

Oğluna seslendi:

-Oğlum, bir bardak su verir misin?

Hemen yatağından fırlayan, küçük Bâyezid, su testisine baktı. Fakat içinde su yoktu.

Annesine: - Anneciğim, testide su yok. Ben hemen doldurup geleyim, dedi.

Koşarak dışarı çıktı. Her yer buz ile kaplıydı.

Zorlukla testiyi doldurup geri döndü.

Fakat, geri dönene kadar annesi tekrar uyumuştu. Annesini

uyandırmaya kıyamadı.

Elinde su dolu bardak ile, annesinin baş ucunda beklemeye başladı. Hava çok soğuk

olduğu için, bir müddet sonra soğuktan titremeye başladı. Buna rağmen, bardağı

bırakıp yatmadı.

Annesinin uyandığında, "Hani su" diyerek üzüleceğinden korkuyordu. Annesini üzmemek için, her türlü

sıkıntıya katlanmaya râzı idi.

Elinde su bardağı saatlerce ayakta

annesinin uyanmasını

bekledi. Nihayet, annesi, "su, su"

diye mırıldanmaya

başladı. Hemen, “Buyur

anneciğim, suyun hazır" dedi.

Annesi daha ilk sözünde, suyun hazır olduğunu anlayamadı. Oğluna sordu: -Oğlum ne çabuk getirdin? O da: -Anneciğim, daha önce uyandığında, su istemiştin.

“O zaman su olmadığı için,

testiyi doldurmaya

gittim.”

“Geldiğimde senin daldığını gördüm. Uyanmanı bekledim.” Oğlunun bu

kadar, sadakatli olduğuna çok sevinen annesi, sevinçten ağladı.

Allahü Teâlâ kendisine böyle bir oğul ihsân ettiği için şükretti: “Yâ Rabbî ben oğlumdan

râzıyım, sen de râzı ol,” dedi.

Annesinin duâsı sebebiyle, Bâyezidi Bestâmî hazretleri, evliyâlıkta yüksek derecelere

kavuştu. Allahü Teâlânın sevgili bir kulu oldu.

Daha sonra kendisine sordular: - Bu derecelere nasıl kavuştunuz? - Annemin rızâsını almakla! diye karşılık verdi.

Anneye hürmet ve hizmet,

babadan önce gelir. Biri, suâl

etti ki:

-Yâ Resûlallah, insanlarr içinde iyilik etmeme en lâyık olan kimdir? - Annendir. -Sonra? -Annendir. - Daha sonra? - Babandır.

Îmânlı olup da, Cehennemden en son çıkacaklar; Allah yolunda olan ana-babasının, İslâmiyet’e uygun olan

emirlerine âsî olanlardır.

Hz.Muâz, Resûlullah efendimize sordu: - Minbere çıkarken üç kere âmin demenizin sebebi nedir? Peygamberimiz de: - Cebrâil Aleyhisselâm geldi; "Ramazan ayına yetiştiği halde, günahları mağfiret olunmadan ölen kimse ateşe girsin" dedi. Ben de ‘âmin’ dedim.

Sonra; "yanında senin adın anıldığı halde, sana salavât

getirmeyen kimse ateşe girsin" dedi. Ben de ‘âmin’

dedim.

Daha sonra “Ana-babasına veya ikisinden birine yetiştiği halde

onların hakkını gözetmeden ölen, ateşe girsin" dedi. Ben de ‘âmin’

dedim.“

www.yolyordam.com

top related