YOU ARE DOWNLOADING DOCUMENT

Please tick the box to continue:

Transcript
Page 1: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

T.C. BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİAVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ

ÖĞRENCİ FORUMU

Page 2: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq
Page 3: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

T.C. BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ

ÖĞRENCİ FORUMU

BOĞAZİÇİ BULUŞMALARI

DEĞERLENDİRME RAPORLARI

11. BOĞAZİÇİ BULUŞMASI

KADIN PERSPEKTİFLERİ:

“Beden, Şiddet ve Aktivizm”

12-13 Aralık 2014

Page 4: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq
Page 5: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

İÇİNDEKİLER

Takdim ……………………………………………………………………………………… vii Teşekkür……………………………………………………………………………………….ix

Kısım 1: TANITIM

1. Avrupa Çalışmaları Merkezi……………………………………………………………...2 2. Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu………………………………………….4 3. 11. Boğaziçi Buluşması…………..………………………………………………………...6

Kısım 2: KONUŞMALAR

11BB Koordinatör’ü Özlem Tunçel’in Açılış Konuşması……………………………...…12

Keynote Speech: “AB Perspektifinden Türkiye’de Kadın Hakları” Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci…………………………………………………………………14

1. Panel: “Birey, Toplum ve Devlette Kadın” 1.1. Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa…………………………………………………......………... 16 1.2. Meral Akkent……………………………………………….…..…………………...….. 18

2. Panel: “Şiddet ve Kadın” 2.1. Tuğçe Ellialtı…………………….………….……………………………………………20 2.2. Av. Vildan Yirmibeşoğlu……………………..………………………………………….22

3. Panel: “Hukukta Kadının Yeri” 3.1. Av. Hülya Gülbahar………………………….……………………...…………………...24 3.2. Gökçeçiçek Ayata………………………………………..………………………………26

4. Panel: “Kadın ve Aktivizm” 4.1. Ayşe Düzkan..…………………………………………………………….……………...28

AÇMÖF Başkanı Erdem Selvin’in Kapanış Konuşması………………………………….30

Kısım 3: ÇALIŞTAYLAR

1. Salon: İB 102 Çalıştay Raporu…………………………………………………………….34

2. Salon: İB 211 Çalıştay Raporu…………………………………………………………….38

3. Salon: İB 301 Çalıştay Raporu…………………………………………………………….42

4. Salon: İB 312 Çalıştay Raporu………………………………..…………………………...46

Ek 1: ANKET SONUÇLARI

1. Giriş………………………………………………………………………………………..52 2. Grafikler………………………………….…………………………...…………………..54

Ek 3: FOTOĞRAFLAR

Etkinlikten Fotoğraflar……………………………………………………………………...68

Page 6: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq
Page 7: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

vii

TAKDİM

Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu (AÇMÖF) olarak her yıl

düzenlediğimiz Boğaziçi Buluşmaları’nın on birincisi 12-13 Aralık 2014 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Katılımcılarımızın Türkiye’nin 15 farklı şehrindeki 28 farklı

üniversiteden geldiği bu etkinlikte temel amacımız, üniversite öğrencilerinin bir yandan

konuya dair bilgi birikimlerini geliştirirken diğer yandan da kendi aralarında serbestçe

tartışarak görüşlerini paylaşabilmelerini sağlamak olmuştur. Bu bağlamda, etkinliğimizin

ardından hazırladığımız bu rapor, son derece verimli geçtiğine inandığımız 11. Boğaziçi

Buluşması’nda konuşulanları ve tartışılanları bir araya getirerek sizlere kalıcı bir kaynak

sunmayı amaçlamaktadır.

“Kadın Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm” konulu 11. Boğaziçi Buluşması

Raporu’nda iki günlük etkinliğimiz boyunca gerçekleştirilmiş olan tüm panellerin yazılı

dökümünü, moderasyon ekipleri tarafından hazırlanan çalıştay raporlarını ve çalıştaylarımızda

gerçekleştirilen anket araştırmasının sonuçlarını bulacaksınız. Bunların yanısıra, son bölümde,

11. Boğaziçi Buluşması’ndan karelere yer vereceğimiz bu raporun faydalı bir yayın olmasını

dileriz.

AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ ÖĞRENCİ FORUMU

Page 8: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

viii

Page 9: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

ix

TEŞEKKÜR

Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu (AÇMÖF) bünyesinde gerçekleştirilen “Kadın

Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm” başlıklı 11. Boğaziçi Buluşması’nda katıkıda

bulunan;

- Saygıdeğer konuşmacılarımız:

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Nükhet Sirman, Prof. Dr.

Ferhunde Özbay, Doç. Dr. Zeynep Gambetti, Marmara Üniversitesi Sosyoloji

Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa,İstanbul Kadın Müzesi

Küratörü ve Sosyolog Meral Akkent, University of Pennsylvania, ABD Doktora Adayı ve Öğretim Görevlisi Tuğçe Ellialtı, İstanbul Valiliği Kadın

Erkek Hak Eşitliği ve Kadının İnsan Hakları İhlallerini Önleme Komisyonu Koordinatörü Av. Vildan Yirmibeşoğlu, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal

Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Parla, KADER Eski Genel Başkanı Av. Hülya Gülbahar, İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma

Merkezi'nde Uzman Gökçeçiçek Ayata, Gazeteci ve Yazar Ayşe Düzkan’a

- Avrupa Çalışmaları Merkezi Müdürü:

Prof. Dr. Hakan Yılmaz’a

- Çeşitli üniversitelerden gelen değerli katılımcılarımıza

- AÇMÖF üyelerine ve

- Emeği geçen tüm Boğaziçi Üniversitesi çalışanlarına

teşekkürlerimizi sunarız.

AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ ÖĞRENCİ FORUMU

Page 10: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

x

Page 11: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

TANITIM

Page 12: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

1

Page 13: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

2

1. AVRUPA ÇALIŞMALARI MERKEZİ

Avrupa Çalışmaları Merkezi (AÇM), Prof. Dr. Süheyla Artemel ve Prof. Dr. Nedret Kuran- Burçoğlu tarafından Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik bir birimi olarak 1991’de kuruldu.

Çok sesli bir düşünce platformu olan AÇM, akademisyenlere Avrupa çalışmalarında

disiplinler arası araştırma yapma olanağı sağlamanın yanı sıra, akademisyenlerin, kamu ve

özel sektör çalışanlarının düşüncelerini paylaştıkları bir kurum olarak AB - Türkiye

ilişkilerinde tartışmaların yoğunlaştığı bir odak noktası görevini üstlenmektedir. Ulusal ve

uluslararası konferanslar, halka açık Jean Monnet seminerleri ve atölye çalışmaları

düzenleyen merkez böylece, AB konusunda kamuoyunu şekillendirme gücüne sahip çeşitli

kurumların çalışanlarının ve sivil toplum örgütleri üyelerinin Avrupa’daki eş değer

kurumlarla etkileşime geçerek iletişim ağı oluşturmaları için büyük fırsatlar sunmaktadır.

AÇM, Avrupa Komisyonu tarafından Jean Monnet Center of Excellence unvanı verilen

Türkiye’deki ilk akademik kuruluştur. Merkezin şu anki müdürü, Boğaziçi Üniversitesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararasi İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Yılmaz’dır.

Müdür Yardımcılığı’nı ise Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Gül Sosay yapmaktadır.

Page 14: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

3

Page 15: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

4

2. Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu

AÇM projelerine gönüllü olarak öğrencilerin de katılması amacıyla Ekim 2002’de AÇM

Öğrenci Forumu (AÇMÖF) kurulmuştur. Bu projelere katılmanın yanı sıra kendi planladığı

birçok etkinliği de hayata geçiren AÇMÖF yalnızca AB konusuyla sınırlı kalmayıp sivil

toplum bilincini arttırmak ve bunları yaparken resmi kurumlar, akademik birimler ve sivil

toplum örgütleri üçlüsünü bir araya getirmek yolunda önemli adımlar atmaktadır.

Bugün 25’i aşan aktif üyesiyle Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden oluşan ve dinamik bir

topluluk olan AÇMÖF, her yıl düzenli olarak yürüttüğü organizasyonlarında Türkiye'den ve

yurt dışından öğrencileri ağırlamakta, bu öğrencilere konusunda uzman kişilerin deneyim ve

bilgilerinden faydalanabilecekleri, fikirlerini serbestçe tartışabilecekleri ve üretken olmaları

yönünde teşvik edici bir platform sunmaktadır. Her yıl çok çeşitli Türkiye üniversitelerinden

öğrencileri bir araya getiren ve 2014 yılında on birincisi düzenlenmiş olan Boğaziçi

Buluşmaları, yine her yıl Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinden 300’ün üzerinde katılımcıyı

Avrupa Birliği ülkelerinden uzmanlarla buluşturan ve 2015 yılında on ikincisi düzenlenecek olan European Weekend School, düzenlenmeye 2007 yılında başlanan ve Türkiye’de bu türde

düzenlenen ilk akademik faaliyet olan Müzakere Bilgilendirme Seminerleri organizasyonların

ana çerçevesini oluşturmaktadır. Bunun dışında AÇMÖF, güncel konuları ele alan ve dönem

içindeki politikalar ve tartışmalar düşünülerek belirlenen çeşitli konferanslar düzenlemekte,

yine bu konular bağlamında akademik bir boyutta yılda iki sayı olarak hazırlanan AÇMÖF Bülteni’ni yayımlamaktadır.

Page 16: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

5

Page 17: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

6

3. 11. Boğaziçi Buluşması

“Kadın Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm”

Türkiye’de üniversite gençliğinin Türkiye’nin iç dinamikleri, Avrupa Birliği ile ilişkileri ve

bu ilişkilerin küresel konjonktür içerisinde yeri hakkındaki fikirlerini ortaya koyup seslerini

duyurabildikleri tek organizasyon olma özelliğini taşıyan Boğaziçi Buluşmalarının bu sene on

birincisi düzenlenmiştir. Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki üniversitelerden öğrencilerin katıldığı çalıştay ağırlıklı 11. Boğaziçi Buluşması’nın konusu “Kadın Perspektifleri: Beden,

Şiddet ve Aktivizm” olmuştur.

Bundan önceki on toplantıda üniversite gençliğinin Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerine farklı açılardan bakmalarını, Türk dış politikalarına farklı perspektiflerden yaklaşmalarını, olgulara değişik yaklaşımlarda bulunmalarını sağlayan ve Türkiye’nin iç dinamiklerini irdeleyen

Boğaziçi Buluşmaları, bu sene kavramsal bir analiz olarak kadınlar üzerine yoğunlaşmıştır.

Konu, “AB Perspektifinden Türkiye’de Kadın Hakları”, “Birey, Toplum ve Devlette Kadın”, “Şiddet ve Kadın”, “Hukukta Kadının Yeri” , “Kadın ve Aktivizm” başlıkları altında

tartışılmıştır.

AÇMÖF, etkinliğin ilk yıllarında katılımcı öğrencilerin sempozyum başlıkları ile ilgili

hazırladıkları sunumlar üzerine kurulu olan Boğaziçi Buluşması’nı, katılımcıların konu

hakkında söz sahibi uzmanların görüşlerini dinledikten sonra küçük gruplar halinde kendi

görüşlerini tartışarak beyin fırtınası yapabildikleri, tartışmalarında öne çıkan soruları

konuşmacılara sorabildikleri ve aldıkları yanıtları kendi aralarında tekrar değerlendire-bildikleri bir organizasyon olarak gerçekleştirmiştir.

Page 18: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

7

Etkinlik Programı

11. BOĞAZİÇİ BULUŞMASI

“Kadın Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm”

12 – 13 Aralık 2014

Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu

Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, Türkiye

1. Gün (12 Aralık 2014, Cuma)

Salon: Boğaziçi Üniversitesi, Güney Kampüs, Demir Demirgil Salonu

09.00 – 09.20: Kayıt

09.20 – 09.35: Açılış

Özlem Tunçel

11. Boğaziçi Buluşması Koordinatörü

09.35 – 10.00: Keynote Speech

“AB Perspektifinden Türkiye’de Kadın Hakları”

Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

10.00 – 11.00: 1. Panel

“Birey, Toplum ve Devlette Kadın”

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Nükhet Sirman

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa

Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı

Meral Akkent

İstanbul Kadın Müzesi Küratörü ve Sosyolog

11.00 – 11.15: Soru & Cevap

Page 19: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

8

11.15 – 11.30: Kahve Arası

11.30– 12.30: Birinci Çalıştaylar – Genel Çalıştay

12.30 – 14.00: Öğle Yemeği

14.00 – 15.00: 2. Panel

“Şiddet ve Kadın”

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ferhunde Özbay

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Tuğçe Ellialtı

University of Pennsylvania, ABD Doktora Adayı ve Öğretim Görevlisi

Av. Vildan Yirmibeşoğlu

İstanbul Valiliği Kadın Erkek Hak Eşitliği ve Kadının İnsan Hakları

İhlallerini Önleme Komisyonu Eski Koordinatörü ve Avukat

15.00 – 15.15: Soru & Cevap

15.15 – 15.30: Kahve Arası

15.30 – 17.00: Mithat Alam Film Merkezi’nde Film Gösterimi “Gündelikçiler”

17.00 – 18.00: İkinci Çalıştaylar

19.00 – 23.00: Açılış Kokteyli

2. Gün (13 Aralık 2014, Cumartesi)

Salon: Boğaziçi Üniversitesi, Güney Kampüs, Demir Demirgil Salonu

10.00 – 11.00: 3. Panel

“Hukukta Kadının Yeri”

Oturum Başkanı: Doç. Dr. Ayşe Parla

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi

Av. Hülya Gülbahar

KADER Eski Genel Başkanı ve Avukat

Gökçeçiçek Ayata

Page 20: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

9

İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde Uzman

11.00 – 11.15: Soru & Cevap

11.15 – 11.30: Kahve Arası

11.30 – 12.30: Üçüncü Çalıştaylar

12.30 – 14.00: Öğle Yemeği

14.00 – 15.00: 4. Panel

“Kadın ve Aktivizm”

Oturum Başkanı: Doç. Dr. Zeynep Gambetti

Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü

Öğretim Üyesi

Ayşe Düzkan

Gazeteci ve Yazar

15.00– 15.15: Soru & Cevap

15.15 – 15.30: Kahve Arası

15.30 – 16.30: Dördüncü Çalıştaylar

16:30 – 17.00: Kapanış

Erdem Selvin

Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu Başkanı

17.00 – 17.30: Öğrenci Sunumları

17.30 – 18.00: Sertifika Töreni

Page 21: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

KONUŞMALAR

Page 22: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

11

Page 23: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

12

11BB Koordinatörü Özlem Tunçel’in Açılış Konuşması:

Sayın Hocalarım ve Sevgili Arkadaşlar, Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu tarafından

düzenlenen "Kadın Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm” konulu 11. Boğaziçi

Buluşması’na hepiniz hoş geldiniz. Sözlerime kısaca AÇM'den ve Öğrenci Forumu’muzdan bahsederek başlamak

istiyorum. Avrupa Çalışmaları Merkezi, disiplinlerarası bir araştırma ortamı sağlanması

amacıyla 1991 yılında kurulmuş, kuruluşundan bu yana Avrupa çalışmaları alanında

çeşitli proje ve araştırmalara imza atmıştır. Merkez, 2005 yılında Avrupa Komisyonu tarafından Jean Monnet kürsüsü ünvanını almaya layık görülmüştür. AÇMÖF ise 2002

yılında, öğrencilerin de merkez bünyesindeki çalışmalara aktif olarak katılabilmesi

amacıyla oluşturulmuştur. Öğrenci Forumu bugün 25’in üzerinde aktif üyesi ile çalışmalarına devam etmektedir.

Sosyal bilimlerin değişik alanlarından gelmiş öğrencilerden oluşan forumumuzun amacını,

genel olarak, gerek Avrupa, gerek Avrupa - Türkiye ilişkileri, gerekse de Türkiye’nin

kendi politik gündemindeki konuların üniversite çatısı altında konuşulmasına ve

tartışılmasına katkıda bulunmak olarak ifade edebilirim. Bu amaçla, bugüne kadar on tane

Boğaziçi Buluşması, on bir tane European Weekend School ve çeşitli tek günlük

konferanslar düzenledik. Böylece Türkiye’nin değişik şehirlerinden ve Avrupa’nın değişik

ülkelerinden gelen 500’den fazla öğrenci arkadaşımızı üniversitemizde ağırladık ve

ağırlamaya devam ediyoruz. Düzenli olarak yayınladığımız AÇMÖF Bültenleri’nde ise

güncel olaylara dair fikirlerimizi paylaşıyoruz. Bu doğrultuda, “Kadın Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm” konulu 11.

Boğaziçi Buluşması’nda, AB perspektifinden Türkiye’de kadın hakları, birey toplum ve

devlette kadın, şiddet ve kadın, hukukta kadının yeri ve kadın ve aktivizm konuları

tartışılacaktır. 11. Boğaziçi Buluşması üniversite öğrencilerinin bir yandan bu konulardaki

çeşitli panelleri dinlerken, diğer yandan da kendi aralarında tartışarak fikirlerini

paylaşabilecekleri ve geliştirebilecekleri bir platform yaratmayı amaçlamaktadır. Son olarak, bugün bu etkinliğin gerçekleşmesinde en büyük katkıyı yapmış olan

değerli konuşmacılarımıza ve tüm AÇMÖF üyelerine teşekkür etmek istiyorum. 11.

Boğaziçi Buluşması’nın organizasyonu sürecindeki katkılarından dolayı merkez

müdürümüz Hakan Yılmaz’a da teşekkürlerimizi sunuyorum. 11. Boğaziçi Buluşması’nın hepiniz için keyifli ve verimli bir etkinlik olmasını

dilerim. Teşekkürler…

Page 24: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

13

Page 25: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

14

Keynote Speech: “AB Perspektifinden Türkiye’de Kadın Hakları”

Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci:

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi olan Pınar Uyan Semerci konuşmasına Avrupa

değerleri, çok kültürlülük, göçmenler, azınlıklar, insan hakları – kadın hakları ve yapabilirlik

yaklaşımı çerçevesinde bir giriş yaparak başlamıştır.

Avrupa Komisyonu 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu’nda kadın hakları ile ilgili kadın

haklarına ilişkin yasal mevzuatın uygulanması konusunda, idari kapasitenin ve kurumlar arası

koordinasyonun güçlendirilmesi gerektiği yer almıştır. Örneğin kadınların siyasal hayata

katılımın artırılması konusunda idari kapasitenin uygulanmadığına dikkat çeken Semerci,

kadınların kamu sektöründe de karar alma makamlarında yetersiz düzeyde temsil edildiklerini

vurgulamıştır. Kadınlara Meclis’te kıyafet serbestliğinin getirilmesi ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planını

uygulamaya koyması olumlu gelişmelere örnek gösterilmiş, kurumların denetimi, düzenleme

ve gerekli atamaların yapılması ve erken yaşta evlilik konusundaki tedbirlerin eksikliği ise

olumsuz gelişmelere örnek gösterilmiştir. Kadınların istihdamı hakkında istihdamdaki artış

büyümeye paralel olmakla birlikte, işgücündeki artışı tam olarak karşılayamadığı

vurgulanmış, kadınların işgücüne katılım oranı artmış olsa da, son derece düşük kalmaya

devam ettiği söylenmiştir. Sosyal koruma bağlamında Türkiye'de kapsamlı bir uzun dönemli bakım sisteminin eksikliği önemli bir engel olarak değerlendirilmiştir. Kadın – erkek fırsat

eşitliği konusunda Türkiye’nin Avrupa Birliği kriterlerinin çok gerisinde olduğu ve işyerinde

zorbalık ve cinsel taciz konusunun, istihdamı ve düzgün çalışma koşullarını engelleyen

muhtemel bir etken olarak her iki cinsiyet için de gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Kadınların adalete ve adli hizmetlere erişimi konusunda karşılaştığı engellerin

tartışılmasından sonra aile içi istismarın ve adli korumanın yetersizliğinin kadın ile hukuk

arasındaki gerilimi açık bir biçimde yansıttığı belirtilmiştir. Ayrımcılık konusunda kadın

haklarını ve cinsiyet eşitliğini uygulamada güvence altına almak, çocuk haklarını iyileştirmek,

ayrımcılığa özellikle cinsel eğilim ve cinsel kimlik temelinde yapılan atıfları içermek suretiyle

ayrımcılıkla mücadele mevzuatını ve uygulamasını AB standartlarıyla uyumlu hale getirmek

ve kültürel haklar ile azınlık mensuplarının haklarını güvence altına almak için daha fazla

sürdürülebilir çalışmaya ihtiyaç duyulduğunun altı çizilmiştir.

Page 26: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

15

Page 27: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

16

1. Panel: “Birey, Toplum ve Devlette Kadın”

1.1. Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa

Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa lisans ve yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji

bölümünde tamamlamıştır. Doktora eğitimini ise University of Essex’te almıştır. Profesör

Doktor Ayşe Durakbaşa halen Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde bölüm başkanı

olarak akademik hayatına devam etmektedir. Şu anda Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi,

Sosyoloji Teorileri, Toplumsal Tabakalaşma ve Sınıf Analizleri, Feminist Teori, Kadın Tarihi,

Sosyal Tarih ve Türkiye'de Modernleşme Tarihi üzerine çalışmaktadır. Sayın Durakbaşa pek çok kitap, makale/derleme yazmış ve birçoğuna da katkıda bulunmuştur.

Kürtaj başlığıyla konuya giren Durakbaşa, kadının temel hakkı olan kürtajdan ve bunu

çevreleyen yasalardan ve o yasaların uygulanmasındaki değişimden bahsetti. Bu durumu

devletin bireyin yaşantısına müdahil olmasının bir örneği olarak gören Durakbaşa, çeşitli

kişiler ve kurumlar tarafından yapılan ev ziyaretleri ve benzeri yollarla insanların, özellikle de

kadınların tercihlerini etkileme yoluna gidildiğini de ekledi. Son yıllarda partilerdeki kadın

kollarının görünürlüğünün ve aktivitelerinin artmasının siyasette etkin bir kadın rolü olarak

yansıdığı bir gerçek. Ama bu artan kadın temsilinin bir boyutu da AKP ve KADER benzeri

muhafazakâr görüşleri yansıtan politik oluşumlar. Bu oluşumlar ve onların uzantısı siyaset

okulları, tartışmaları belirli bir çizgide yönlendiriyor. 2014 yılının sonuna damgasını vuran

İslam dini referanslı fıtrat tartışması da bunun bir örneği. Toplumsal cinsiyet konuşulurken

kadın ve erkeğin “doğal” ve İslami açıdan uygun özelliklerinden bahsediliyor. Bu duruş,

temelini eril yurttaşlık anlayışından alıyor. Eril yurttaşlık, adı üstünde erkek egemen sistemin

hak sahibi olan bireyi tanımlarken aklındaki birey modelinin erkek olması durumudur. Bunun

bir örneği cinsel uyrukluğun erkekte tanımlanması. İkili ilişkilerde inisiyatif kullanma

kapasitesine sahip olan partner erkek olarak görüldüğü için karşı tarafın rızası dışında gelişen

cinsel saldırılarda potansiyel saldırgan hep erkek olarak görülüyor. Bu algı erkeklerin cinsel ilişkiden haz aldığı ve kadınların almadığı varsayımına dayanıyor. Bekâret mevzusu ise

kadınların bekâreti söz konusu olduğunda önem kazanıyor. Yıllarca kızlık zarının varlığını

tespit etmek için uygulanan testler kadınlara zorla uygulandı ve bir psikolojik şiddet aracı

olarak kullanıldı. Kadınlarda cinselliğin diğer bir boyutu da anneliktir. Doğurganlık yükü

kadınları anne kimliklerine bağlıyor. Bu bakış açısından doğum kontrol hapları ve diğer kadın

merkezli doğum kontrol yöntemleri kadınların kurtuluşu olarak görülebilir. Aile planlama

sistemlerinin geliştirilmesi bu sebeple çok önemli. Günümüzde kadına karşı şiddetin arttığı ve

kadın cinayetlerinin yaygınlaştığı bir gerçektir. Bu durum iki şekilde analiz edilebilir. Ya

politik düzende kadınların görünürlüğünün artmasıyla eskiden olsa gizli kalacak olan olaylar

Page 28: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

17

açığa çıkıyor ya da erkek egemen söylemin güçlenmesi kadına şiddeti meşrulaştırıp

yaygınlaştırıyor.

Page 29: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

18

1.2. Meral Akkent

Meral Akkent, İstanbul Üniversitesinde sosyoloji, sosyal antropoloji ve etnoloji eğitimi

almıştır. 1975 yılından itibaren kültürlerarası kadın günlük yaşam odaklı çalışan serbest

araştırmacıdır. Kadın politikası eğitim projeleri danışmanı ve koordinatörüdür. Museum

Frauenkultur Regional International (Fürth / Bavyera, Almanya) kurucusu ve İstanbul Kadın

Müzesi (İKM) küratörüdür. Kadın çalışmaları ve belleği gibi konularda araştırmalar yapan

Akkent, “Başörtüsü: Geçmişte ve Gelecekte Bir Parça Kumaş” adlı kitabın yazarı ve İstanbul

Kadın Müzesi’nin kurucularındandır.

Sunumunun ana teması kadın müzeleri ve müzecilikte dolayısıyla da tarihte kadının yeri olan

Meral Akkent, kadın müzelerinin kadınların istediklerini açıklama alanı olarak görür. Bu aynı

zamanda bir çeşit gündem oluşturma imkânı doğurur. Müzeler kentlerde kimlik oluşturma

ekseninde değerlendirdiklerinde ilk doğan soru kentte hangi aktörlerin kimlik

oluşturduklarıdır. Erkekler toplumsal alanlarda her daim var olmuşlardır ve o alanları kendi

kimlik algılarına göre biçimlendirmişlerdir. Bu toplumsal alanı yansıtan müzeler de erkek

kimliğini ve erkek eserlerini sergilerler. Kadın sanatçıların eserleri Akkent’in de Guerilla Girls sitesinden istatistikler verdiği gibi erkek sanatçılarla kıyaslayınca %5’e %95 gibi

oranlarda kalır. Erkek sanatçılara kıyasla kadın sanatçıların çok daha az bireysel sergileri

vardır. Kadın öznesi sanatta ve geleneksel müzelerde yok denecek kadar azdır. Güç sahibi

olan, temsil edildiği için erkek öznesidir. Ama bu durumu düzeltmenin yolu devlet feminizminden yani devlet eliyle açılan ve devletin kendi ataerkil kadın idealini kadınlara

yansıtmak için yapılan devletin yönettiği kadın müzeleri gibi uygulamalarda aranamaz.

Çözüm, kadınların kent tarihini yeniden yazmasında ve “biz” kavramını kadınları da dâhil

edecek şekilde tekrar inşa etmesinde yatar. Güç dengeleri bu şekilde düzeltilebilir ve kadınlar

kendilerini kentin bir parçası olarak hissedebilirler.

Sunumunun ikinci kısmında Meral Akkent dünya çapında çeşitli kadın müzelerini kısaca

tanıttı. Listesi şu şekildedir:

• Ulusal Cowgirl Müzesi, 1975. Fort Worth, Texas, ABD

• Ulusal Sanatta Kadın Müzesi, 1981. Washington, ABD

• Kadınlar Müzesi, 1981. Bonn, Almanya

• Uluslararası Kadın Müzesi, 1985. San Francisco, California, ABD

• Nam Bo Kadın Müzesi, 1990. Ho Chi Minh, Vietnam

Page 30: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

19

• Hanoi Kadın Müzesi, 1995. Hanoi, Vietnam

• Bremenli Kadınlar Müzesi, 1991. Bremen, Almanya.

• Çalışan Kadınların Gelişimi Merkezi, 2000. Tokyo, Japonya

• Kadınlar Müzesi, 2000. Hittisau, Avusturya

• Museum Frauenkultur Regional - International, 2003. Fürth, Bayern, Almanya

• FemArtMuseum, 2006. Amsterdam, Hollanda.

Page 31: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

20

2. Panel: “Şiddet ve Kadın”

2.1. Tuğçe Ellialtı

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu olan, şu anda doktorasını Pennsylvania

Üniversitesinde yapmakta olan Tuğçe Ellialtı, konuşmasına kadın ve şiddet konusunun

gündemimize kadın örgütlerinin çabası ve feminist mücadele ile birlikte hızlı ve şekil

değiştirerek girdiğini vurgulayarak başlamıştır.

Medyada kadına yönelik şiddet haberlerinin veriliş şeklini eleştiren akademisyen, bu

haberlerdeki söylemlerin şiddeti bize kanıksattığının altını çizmiştir. Şiddetten ne anladığımız

ve onu nasıl konuştuğumuz onu algılayışımızda önemli bir yer teşkil etmektedir. 2000’li yıllar

sonrasında hukukta yapılan değişikliklerde çeşitli gruplar hukuku kendileri için kullandı.

Feminist hareket ve kadın örgütlerinin yardımıyla kadınlar hakkındaki yasalarda da

değişimler oldu. Burada Tuğçe Ellialtı şu soruyu soruyor: ‘Yasaları değiştirmek önemli; fakat

hukuksal değişim toplumsal değişimi sağlamakta ne kadar etkili?’ Hukuka gittiğinde ona

çarpan kadınlar için devlette ilişkilenmek zor oluyor. 2005’ te Türk Ceza Kanununda tecavüz

ve cinsel yasalarla alakalı değişikliklerden bahseden akademisyen, 1990’ a kadar eski ceza

kanununda açık olarak iffetli ve iffetsiz kadın ayrımı yapıldığının üzerinde durmuştur.

Örneğin, seks işçisi tecavüze uğradığında faile 2/3 oranında ceza indirimi uygulanır gibi bir

maddeyi görmek mümkündü. Bir sosyolog olarak hukukla karşılaşmanın kendisi için şaşırtıcı

olduğunu belirtirken, kadının namusunun işin içinde olduğunu söylüyor. Mağdurun kendi

tecavüzcüsüyle evlenmesi halinde davanın belli bir süre geçtikten sonra düşmesi ya da evli bir

kadının kaçırılması ve tecavüz edilmesi halinde faile daha çok ceza verilmesi gibi örnekler

ırza ve genel ahlaka yapılan suç dahilinde yine namusun hukuk içindeki göz önünde

bulunduruluş şeklini bize gösteriyor. “Bireye ve genel ahlaka yasaları nasıl atfettiğimiz de

önemli.” diyerek, “Cinsel suç tanımlarındaki gelişmeler dava süreçlerini nasıl etkiler?”

sorusunu soruyor. Uygulama ve teori arasındaki boşluğun bu davalarda daha da belirgin

olduğunu belirtiyor.

Hukuk üzerinden devlet yansız, tarafsız ve bilimsellik üzerine kurulu bir düzlemde olduğunu

kurgular. Sadece bireyler arasındaki sorunları çözüyormuş gibi görünen devlet, erkek

şiddetinin aslında bir aktörü. Anayasa metninin kendisinde de açık ayrımcılıklar var. Hukuk

hükmünün belli bir gerçeklik tekeli var ve yalnızca uzun zamanda değişecek bir zihniyet yok.

Sürecin nasıl işlediği, hangi rolün hangi vasıfla yer aldığı, kadın bedeni ve ahlaka karşı

metinde neler söylendiği önemli bir yer teşkil ediyor. Hukuk süreci kadına yapılan ikinci bir

saldırı olarak görülüyor. Kadının tekrar yargılandığı, ahlaki tartışmaların yapıldığı, makbul bir

mağdur beklentisinin olduğu, failin gerçekten suçlu olduğunun ispatlanmasının beklendiği bir

ortam söz konusu. Adli Tıp Kurumu raporları, cezanın derecesini belirlemekte ve ispat

konusunda önemli bir yerde bulunuyor. 2005’te “Eğer kadının ruh ve beden sağlığında bir

Page 32: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

21

sorun olursa suç ağır olur.” şeklinde bir madde görüyoruz. Hekimler, Adalet Bakanlığına

bağlı olanlardan merkezi bir şekilde atanıyor. Tuğçe Ellialtı, bu raporların nasıl bu kadar önemli bir hale geldiği sorusunu soruyor. Şiddetin bilimsel kanıtlara dayanan, ölçülebilen bir

şey olması doğru mu? Cinsel şiddet, kadınların çoğu zaman söylemeye bile utandıkları,

hukuka gitmediği ve çeşitli zorlama ve baskılarla engellendiği bir durum. Raporların

yorumlanış şeklinde de sorunların olduğunu düşünen akademisyen, ruh ve beden sağlığının

bozulmuş olduğu kararı verilirse ağırlaştırılmış suç, değilse herhangi bir suç yokmuş kararı

alınmasının sağlıksız olduğunu düşünüyor. Hâkimler, Üniversite Adli Tıp Kurumlarından

alınan raporların daha duygusal verilebildiğini düşünüp önemsemiyorlar ve güvenmiyorlar.

Devlet yine, üst bir bilgi kaynağı gibi görünerek rasyonel ve tarafsız olanın kendisi olduğunu

kanıksatıyor. Devlet Denetleme Kurumu, bu raporlarda sorunlar olduğunu söylüyor. Personel

sorunu olduğunu, psikolog ve ya pedagog yerine bir üroloğun imza atabildiğini görüyoruz.

Kime otorite verip vermediğimiz belirli bir bilgi üretilmesine neden oluyor. Bu durum

davaların yazgısını etkiliyor. Yargıtay, herkese ceza vermemek için, kararlarda ‘kalıcı’

kelimesini de ekliyor. Kadının da bu ‘kalıcı hasar’ı kanıtlaması gerekiyor. Normatif

beklentinin içinde ahlaki bir beklenti olduğunu belirten Tuğçe Ellialtı, ‘iffetine halel getirecek

bir suçu başkasına atamaz’ şeklinde bir bakış açısı olduğunu söylüyor. Mağdurlar arasında da

hiyerarşi olduğunu görmek mümkün. Kadının kayıp yaşaması, ciddi bir hasarı ve mağduriyeti

olması bekleniyor. Kadının namusu için yaşadığı, kadın mağduriyetinin hukukun içine nasıl

nüfus ettiği, hasarın nasıl ölçüldüğü, suçun belirlenmesinde ciddi bir yer tutuyor. Nedensellik

aranan bu raporlar bazen kadınların aleyhine de işleyebiliyor. Burada en büyük sıkıntı şurada

çıkıyor: Devlet bir yandan kadının mağdur olmasını bir yandan da çok ciddi bir şekilde güçlü

olmasını bekliyor. Kadının sürekli o suça karşı hazırlıklı olmasını bekliyor. Devletin parçalı

bir yapı olmasının yanında, devletin aktörü nasıl hareket ediyorsa, ‘devlet aslında o’ diyerek

hâkim ve savcıların tutumlarının çok önemli bir yerde olduğunun altını çiziyor. Kadınların

hukukla yaşadıkları çok zor bir süreç. Son olarak, şiddetle alakalı devlet söyleminin önemini

vurgulayan Ellialtı, toplumsallıktan koparılmadan bu sürecin yapılmasını söylüyor. Avrupa

İnsan Hakları Mahkemesi’nde de devletin politik yükümlülükleri olduğunun altını çizerek,

“Kayda geçmeyeni kayda almamız gerekiyor.” diyerek konuşmasını bitiriyor.

Page 33: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

22

2.2. Av. Vildan Yirmibeşoğlu

İstanbul Valiliği Kadın Erkek Hak Eşitliği ve Kadının İnsan Hakları İhlallerini Önleme

Komisyonu Eski Koordinatörü Av. Vildan Yirmibeşoğlu konuşmasında kendi hukuk hayatı

boyunca yaşadığı kadına karşı uygulanan çeşitli şiddet davalarından örnekler vererek başlamış

ve sürdürmüştür.

Şanlıurfa’da 1996 yılında boğazı kesilen bir geç kızın davasına gittiği belirten Yirmibeşoğlu,

aile meclisi tarafından alınan bu kararın, kızın teyzesinin oğlu tarafından pazar yerinde boğazı

kesilerek öldürüldüğünü söylüyor. Bu olay olurken müdahale etmeye çalışan esnafa, bu

namus meselesi şeklinde bağıran fail, olayın vahametini ortaya koyuyor. Bu konularda ne

değişmiş diye bakarken, taciz davalarında utanan ve sıkılanın hep kadın olduğunu belirtiyor

Avukat Yirmibeşoğlu. Örneğin tacizci bir kamu görevlisi ve daha önce hiç şikayet edilmemiş.

Mağdur, “Bunu nasıl ispat edeceğim?”, “Etraf ne der?” şeklinde sorularla ve “Çok şey

konuşulacak, üzerime gelecekler.” şeklindeki kaygılarla suçu şikâyet etmiyor. Yirmibeşoğlu,

cinsel taciz ve saldırı olaylarının görünürden çok daha fazla olduğunu vurguluyor. Yine başka

bir örnekte, daha önce tacizine uğradığı bir doktor tarafından tekrar muayene olacak olan

mağdur, her ihtimale karşı ses kaydı almak için cep telefonunu kullanır; fakat savcı gizlilik

talebini reddeder. Başka bir dava sürecinde, Gaziantep’te tarlaya bırakılmış bir bebek

bulunuyor. Doğum yapabilme kapasitesi olan kadınların hepsi toplanıyor ve bir genç kız

tutuklanıyor. İşinde yeni, kadın bir hâkim tarafından yargılanan genç kız mahallelilerin

kefareti ödemesiyle serbest bırakılıyor. Genç kız serbest bırakıldıktan sonra bir pompalı

tüfekle öldürülüyor ve cesedi taşlanıyor. “Eğer hâkim o yörenin durumunu bilen birisi

olsaydı, o kızı serbest bırakmaz ve koruma altına almak için her şeyi yapardı.” diyor

Yirmibeşoğlu. Bu olay sonunda kaymakamın yorumu ise şok edici oluyor: “Bu konuyu fazla

irdelemesek iyi olur, bu kız hak etmiş.”. Yine doğuda gittiği bir kırtasiyede, sahibinin “Siz

bize karşısınız.” demesi üzerine nedenini soran Yirmibeşoğlu, “Kadına şiddete hayır

diyorsunuz, erkeklere karşısınız.” yanıtını alıyor.

Kadınların ne kadar çaresiz bırakıldığı üzerinden örneklerle devam eden Yirmibeşoğlu,

kulaklarını ve burnunu kesen kocası için “Şikâyet etmiyorum, belki bir araya geliriz.” diyen

Aynur’ u örnek veriyor. Bu konunun gündemde olması için çok mücadele ettiklerini belirtirken, üçüncü sayfa haberlerinden çıkıp ulusal basında yer alması için yaptıkları küçük

bir çalışmada , ‘kadınların yeri millet meclisi’ yazan tişörtüyle kadınların olmadığı bir

düzenin onların aleyhine kararlar aldığını söylüyor. Bu noktadan sonra, kadına yönelik

şiddetin daha çok konuşulduğunu vurguluyor. Avrupa Birliği uyum yasaları ve Adalet

Komisyonu çerçevesinde yapılan yasa değişikliklerinden bahsederken, bu suçların artarak

devam ettiğinin altını çiziyor. Burada, Avukat Yirmibeşoğlu, istatistiksel olarak kayıtların

Page 34: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

23

daha fazla tutulmasının mı ya da basının daha çok yayılmasının mı etkili olduğunu

sorgulamamızın yanında, gerçekten bu suçlarda ciddi bir artış olduğunu vurguluyor. Eğitimli

kişilerin de bu sorunlarla karşılaştığını açıklamak için verdiği örnekte; ODTÜ mezunu yeni

evli bir kadının, tavsiye almak için yanına gittiğinde ‘Öldürülmeden nasıl boşanabilirim?’

sorusunu sorduğunu dile getiriyor. Ailesiyle bunu paylaşıp paylaşmadığını soran

Yirmibeşoğlu’na kadının cevabı: “Hiç önemli değil, ben kocamdan çok korkuyorum.” oluyor.

En küçük bir şeyde kocasının kendisine dokunmayacağını söylediğini ama şiddet gördüğünü

belirten mağdur kadın, “Ben artık şiddet görmüyorum ama…” derken aslında yaşadığının ne

kadar büyük bir psikolojik şiddet olduğunun farkında değil. Diğer bir örnekte, trafik kazası

sonucunda davanın kapanması için, suçlu olan kişi kızını diğer kaza yapan kişinin oğluna

veriyor. Barış yemeği yapılıyor ve kaymakam da katılıyor.

Kadın ve erkeğin yöneticiler gözüyle eşit olmadığını belirtirken, bu bakış açısının kadına

yönelik şiddetin cezasız kalmasına, bu suçu işleyenlerin neredeyse dokunulmazlık altında

olmasına, şiddet mağdurlarının korunması konusunda devletin ve yetkililerin kayıtsız

kalmasına, Türkiye’de kadına karşı ayrımcı ve patrik sistemin kadına karşı şiddeti besleyici

bir ortam oluşturmasına neden olduğunu vurguluyor. Ardından kadın-erkek eşitliği konusunda

çok daha fazla adım atılması gerektiğinin altını çiziyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri

ve çeşitli uluslararası anlaşmaları örnek olarak gösteriyor. Kadın-erkek eşitliği konusunda

çeşitli antlaşmalara imza attığımız halde, ulusal kanalımızda bile çıkıp birisi, “Karım eşim

olamaz, o benim zevcemdir.” diyorken, “Hamileler karnı burnunda dışarı çıkmasın.” ve

“Kadınlar çalıştığı için evlilikler bitiyor.” şeklindeki söylemler rahatça konuşuluyorken bu

işin zor bir süreç olduğunu tekrar dile getiriyor Yirmibeşoğlu. Bu söylemler için RTÜK ‘e suç

duyurusunda bulunmasının ardından çıkan sonucun ifade özgürlüğü olduğunu söylüyor. Basın

Konseyine de yaptığı şikâyetinin ardından, tarihinde ilk defa TRT’ye kınama cezası verildi.

Kadın ve erkeğin haysiyet yönünden eşit olması gerektiğini söylerken, yine yapılan, “Kadınlar

eşlerinin altında çalışmayı reddedip başka adamların altında çalışıyorlar.” şeklindeki

açıklamaları sertçe eleştiriyor. Son olarak, “Kişinin kendine ve kendi bedenine saygısı

hukuksal olarak beşeri varlıkların değerini ve onlara yapılacak muamelenin ölçüsünü

göstermektedir.” diyor Yirmibeşoğlu. Avrupa Birliği temel haklar şartı(madde ek 1)’nda insan

hasiyetinin yalnızca kendi kendine bir hak değil; fakat temel hakların da bir dayanağını

oluşturduğunu belirtiliyor. Kadın haysiyeti erkeğin haysiyetiyle eşit kabul edilmelidir.

Page 35: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

24

3. Panel: “Hukukta Kadının Yeri”

3.1. Av. Hülya Gülbahar

Hülya Gülbahar, konuşmasına kadın ve hukuk ilişkisini tarihsel süreç ve birtakım temel

kavramlar çerçevesinde inceleyerek başladı. Bu kavramların başında hukuk öznesi geliyor.

Kısaca, hukuk öznesi yasalar tarafından tanınan ve hukuki sistemin içinde yer alandır.

Hukukun inşası ve hukuki öznenin belirlenmesi ise toplumsal ilişkiler aracılığıyla yapılır.

Egemen sınıf, din ve etnisiteye mensup erkekler tarafından inşa edilen hukuk, böylece onların

çıkarları doğrultusunda belirlenen kurallardan oluşmuştur. Modern hukuk çoğunlukla Avrupa

geleneğine dayandığı için, konuşmada da Batı’da hukukun gelişimine değinildi. Kilisenin ana

otorite olduğu feodal dönemde, dinin dayattığı normlar toplumsal hayatı belirlemekteydi.

Dolayısıyla toplumsal hayattaki değişimler, dinin meşruiyetine ihtiyaç duyuyordu. Bu

dönemlerde doğa ve insan çatışması başladı. “Doğa”ya karşı açılan davalar sıklıkla

görülmektedir. Her varlığın Tanrı tarafından yaratıldığı öğretisi, insanların kendileri dışındaki

varlıklara hükmederken dini otoritenin onayını almalarını gerektirmiştir. Sülüklere, farelere

ve bitlere dava açılan bu dönemlerde, kilisenin bu davalarda insan olmayan varlıklara da

avukat sunduğu görülmüştür.

Seküler ve pragmatik bir güç olarak burjuvazinin ortaya çıkışıyla hukukta da bir eksen

kayması yaşanmaya başlanmıştır. Kimi yerlerde bu kilise-devlet çatışmasına dönüştüyse de,

güçler işbirliği yaptığı yerler de olmuştur. Bunun en dramatik örneği kadınları hedef alan cadı

avları. Önemli bir örneği Amerika’daki Salem davaları olan bu avlarda, kadınlar cadılıkla

suçlanmış ve idamla yargılanmak üzere kovuşturulmuşlardır. Bu mahkemelerde yargı din

üzerinden işlerken cezayı seküler devlet veriyor, böylece bunların ortaklığı perçinleniyordu.

Bu davalarda, kadının baskı altına alınmasının toplumla çokyönlü ilişkisini görmek olası.

Burjuvazinin bununla alakası, feodalizmin çözülmesi sonrası köleciliğin karlı bir ekonomik

model olmaktan çıkması ve onun yerini alacak ucuz işgücünün ise kadınlar tarafından

üretilecek olmasından doğuyor. Ucuz işgücü oluşumunu tehdit edebilecek doğum kontrolü

bilgisine sahip kadınlar, bu projeye bir tehlike oluşturuyorlardı. Ayrıca bu süreçte kadınların

sahip olduğu çeşitli bilgiler (özellikle tıp,tarım,dokuma vb.), onlardan çalınarak piyasanın

malı haline getirilmiştir. Bununla birlikte, bu davalar sonucunda hakim geleneklere uymayan

kadınlar, örneğin eşcinsel, çocuksuz, zeki olanlar da bastırılmıştır. Böylece güçsüzleştirilen

kadınlar, eve hapsedilip bir işgücü üretim makinesi olmaya mahkum edilmiştir. Hülya

Gülbahar, burada kadınların gösterdiği direnişin de üzerinde durarak kadınların bu rolü

kolayca benimsemediğini de vurguladı.

Bundan sonra Fransız Devrimi’ne değinen Hülya Gülbahar, seküler hatta anti-klerikal bir akımda da eril tahakkümün nasıl iktidarı ele geçirebileceğini anlattı. Her sosyal hareket gibi

Fransız Devrimi’nde de ön safhada yer alan kadınlar, devrimin başarıya ulaşmasından sonra

Page 36: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

25

göz ardı edilmeye başlamıştı. İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin sadece erkeklere

bahşettiği yurttaş kavramına karşı bir bildirge yayınlayan Olympe de Gouges, idama mahkum

edilebilen kadınların kürsüde söz alamamasını eleştirmiş ve kendisi de idam edilmiştir.

Bundan sonra kadınlar hukuka dahil edilebilmek ve yurttaş haklarını kazanabilmek için

mücadele etmişlerdir. Bu ise ancak 20.yyda feminist hareketlerin sayesinde elde edilmiştir.

Page 37: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

26

3.2. Gökçeçiçek Ayata

Konuşmasına gündemdeki eşitlik-eşdeğerlik tartışmasına değinerek başlayan Gökçeçiçek

Ayata, eşitliği anayasada da geçtiği haliyle, biyolojik farklılıklar gözetilerek sonuçlarda eşitlik

olarak tanımladı. Bundan bahsederken şekli eşitlik ve maddi eşitlik kavramlarının farkına

değindi. Şekli eşitlik bireyleri aynı kabul eder ve eşit durumda olanların eşit muamele

görmesini hedefler. Bu nedenle şekli eşitlik ayrımcılığı münferit bir sorun olarak kabul eder

ve yapısal eşitsizliklere dikkat etmez. Maddi eşitlik ise farklılıklar gözetilerek sağlanan

eşitliktir. Bu anlayışta bireyler aynı görülmemekle birlikte özgürlüklerden yararlanmada eşit

hakka sahiptirler. Bu da devleti yapısal eşitsizlikleri gidererek herkese eşit olanak sağlamakla

yükümlü kılar. Buna yönelik uygulamalar geçici veya kalıcı olabilir. Örneğin meclislerdeki

kadın kotası, kadınların siyasi arenada temsili sağlanınca kaldırabilecek geçici bir önlemdir.

Gökçeçicek Ayata, bu konuda anayasanın uluslararası anlaşmaları kanunun üstünde sayan 90.

maddesinden hareketle, Türkiye’nin imzaladığı anlaşmaların yargıyı maddi eşitliği

sağlamakla görevlendirdiğine değindi. Bu konuda en son imzalanan anlaşma olan İstanbul

Sözleşmesi, kadın erkek eşitsizliğini toplumsal kalıplardan kaynaklanan bir sorun olarak

tanımlamakta ve devletleri buna karşı mücadele etmekle görevlendirmektedir.

Gökçeçicek Ayata, bunların ardından AKP’nin fıtrat ve gelenek temelli kadın politikasının,

neoliberalizmle ne derece iç içe geçtiğinden bahsetti. Sosyal devletin parçalanmasının

ardından kadınlar tekrardan yaşlı ve çocuklara bakmakla yükümlendiriliyor, böylece tam

zamanlı işler edinmeleri zorlaştırılıyor. Böylece kadınlar, esnek, kayıt dışı, sömürünün en

yoğun olduğu alanlara yönlendiriliyor. Bu açıdan doğum iznine değinen konuşmacı,

araştırmaların sadece kadınlara doğum izni verilmesinin kadınların istihdamını arttırmadığını

aksine azalttığını belirtti. Buna çözüm olarak ise doğum izninin kadın ve erkeğe zorunlu

olarak verilmesini, böylece erkeklerin de çocuk bakmakla yükümlü kılınmasını önerdi.

Ardından çocuğu annenin yetiştirdiği algısını eleştiren Ayata, annenin çoğunlukla bakım

işleriyle uğraştığını belirterek çocuğu etkileyen kararların daha çok baba tarafından verildiğini

söyledi. Çocuğun benimsediği değerlerin de babanın ve/veya ataerkil toplumun değerleri

olması da çocuğu asıl yetiştirenin erkekler olduğunu gösteriyor. Gökçeçicek Ayata,

konuşmasının sonunda adalete erişimdeki eşitsizliğin kadınlara daha çok zarar verdiğini

söyledi. Eğitimsel ve maddi açıdan dezavantajlı olan kadınların hukuki destek almaları,

özellikle de hukuk sisteminin daha da karmaşıklaşması nedeniyle daha zor oluyor. Bunun pek

fark edilmeyen bir örneği ise her ilde çeşitli merkezlerde toplanan adalet sarayları. Bu

saraylara gitmek, okuma yazma bilmeyen ve yoksul kadınlar için neredeyse imkansız, buna

sosyal baskı da eklenince bu kadınlara adalet kapısı kapanmış oluyor.

Page 38: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

27

Page 39: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

28

4. Panel: “Kadın ve Aktivizm”

4.1. Ayşe Düzkan

Aktivizm kavramının hayatımıza 2000’li yıllarda postmodern paradigmayla girdiğini

açıklayarak panele başlayan, Ayşe Düzkan, bu yıllardan önce yaptıkları eylemlerin üyelik,

sempatizanlık ve militanlık olarak adlandırıldığını söyledi. Türkiye’de 80’li yıllarda yapılan

ilk yasal yürüyüşün ‘Dayağa Hayır’ sloganıyla kadınlar tarafından gerçekleştirdiğini belirtti.

Beden ve şiddet sıklıkla bir arada alınır. Ancak bedenin bunun dışında pek çok farklı unsurları

olan bir parçamızdır. Beden üretir, yaratır, eğlenir, haz alır ve doğurganlık yetisi vardır.

Şiddetin sebebi ise belli bir tahakkümü ve iktidarı sürdürmektir. Kadına şiddetin sebebi ise

kadın bedeninin faaliyetleri üzerindeki bu iktidarı sürdürmektir. Şiddet bir araçtır. Sebepsiz

şiddet yoktur. Haberlerden öğrendiğimiz kadın cinayetlerinin sebepleri evde çalışmayı

reddetmek, çocuk doğurmayı istememek ve hatta ‘kurufasulye yapmamak’tır. Bu cinayetler

ev içi emeğin sömürülmesidir ve bunun devamı şiddetle sağlanır. Bu sömürüyle uğraşmadan

sadece şiddetle mücadele etmek ve şiddeti sınırlamaya çalışmak bu dayanışmanın

başarısızlığına yol açar. Feminist hareketin bu sömürüyle de mücadelesi, tıpkı şiddetle olan

mücadelesi gibi elzemdir.

Kadını erkeğin şiddetinden korumak devletin görevidir. Ancak sosyal devletin zamanla

işlevini yitirmesiyle kamu bu görevlerini kaybetmiştir. Bu boşluğu doldurmak içinde STK’ler

ortaya çıkmıştır. Bu organizasyonların elbette faydası vardır, çünkü kadınlar kendi

bulundukları sosyal çevredeki erkeklere göre çok kötü hayatlar sürdürüyorlar ancak STK’lerin

gücünün devletle yarışması mümkün olmadığından bu imkanlar yetersizdir.

STK’lerin diğer yanı ise protestoculuktur. Protestoculuk ve sürekli bahsedilen kendimizi ifade

etme özgürlüğümüzün amacı fikirlerimizi paylaşarak toplumda bir değişiklik yaratmaktır

Varolan probleme karşı kurumun kendini ifade etmesi ve bütün bileşenlerin taleplerinin

aktarılması , diğer bir deyişle bu adaletsizlikleri protesto etmek toplumdaki adaletsizliklerin

düzelmesi ve bir değişiklik yaratmak için yeterli değildir. Toplumsal olgularla ve çatışmalarla

müdahale etmek için üretilen araçların başında politika gelmektedir.. Kadın mücadelesini

politik sahaya taşımadan STK ile sınırlamak feminist hareketi durduracak bir engeldir.

Kadın hareketinin karşılaştığı bir diğer problemde ‘kadın da bunu istiyor ve o erkek de aslında

iyi bir çocuk’ düşüncesidir. Bu problem ‘emek düşmanı sağ partilerin’ oy tabanlarının işçiler

ve emekçiler olması sorunuyla aynıdır. Aynı sorun kadınlar içinde geçerlidir. Kapitalizm

altında sömürülen işçiler, patriarki altında sömürülen kadınlar. Bu tahakkümün sürmesinin

nedeni dünyadaki herkese uygulanan ideolojik hegemonyadır. Gazete, dergi, televizyon ve

dini eğitim gibi araçlarla varolan sistem ayakta tutuluyor ve yeniden kuruluyor. Okumak,

eğitim almak bilinci değiştiriyor ancak kadın ve erkek arasındaki ilişki ve cinsiyetçilik

Page 40: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

29

bilinçdışında hareket ediyor. Prens, prenses masalları, Türk filmleri ve hatta yüksek edebiyat

sayılabilecek Tolstoy romanları ve Tarkovsky filmlerinde bile bunlar görülebiliyor.

İzlediğimiz filmlerden ve okuduğumuz kitaplardan elde edilen bu bilinç herkesi etkiliyor ve

ortak bir romantik kalıp oluşturuluyor. Örneğin, kadınlar kendilerinden uzun, güçlü ve zengin

erkeklerden hoşlanır; erkekler de kendilerinden kısa ve az zeki kadınlardan hoşlanır. Başka bir

deyişle bu faaliyet ve bu üretim sadece aktivizmle açıklanamaz. Politizasyon, insanları

düzenle karşı karşıya getiren ve durumdan rahatsız olmamızı sağlayan bilinç değişikliğidir.

Daha önce kadın hareketi muhalefet örneği olarak ilk kez şenlikler düzenledi ve ilk ‘asık

suratlı’ olmayan dergiyi çıkardı. Mor İğne Eylemi de bu muhalefete örnek verilebilir çünkü

kültürümüze ve geleneklerimize göndermeler yapmaktaydı. Bu hareketin az önceki örnekler

gibi toplumun tamamını kapsayan insanların bilinçdışlarını etkileyecek ve insanları politize

edecek araçlara ihtiyacı var.

Konuşmasını dayakla mücadeleden, cinayetle nasıl mücadele edilmesi konusuna farklı bir

bakış yaparak sonuçlandıran Düzkan, bunun bir geriye gidiş olmadığını savundu. Düzkan’a

göre bu cinayetler güne başlamadan önceki son karanlıktır. Kadınların bu şiddete ve baskıya

itiraz etmesiyle cinayetler artmıştır. Kadınlar artık patriarkal düzenin dışına çıkmak için

mücadele veriyor. Bu durum tıpkı Hollanda’daki eşcinsel cinayetlerinin arttığı noktaya

benziyor. Hollanda’da da cinayetler bu mücadelenin en çok dile getirildiği ve eylemlerin

arttığı zaman başladı. Bu durum Türkiye’de de feminist hareketin müdahalesiyle değişmeye

çok açıktır. İktidarın büyük çoğunlukla erkeklerin yanında olan muhafazakar politikaları da

bu cinayetlerin artmasında önemli bir dinamik olduğunu belirterek konuşmasını

sonlandırmıştır.

Page 41: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

30

AÇMÖF Başkanı Erdem Selvin’in Kapanış Konuşması

Merhabalar,

Konuşmama öncelikle kendimi tanıtarak başlayayım. Ben Erdem Selvin. Boğaziçi

Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Aynı

zamanda Avrupa Çalışmaları Merkezi Öğrenci Forumu’nun başkanlığını yürütmekteyim.

Öncelikle tüm katılımcılarımıza etkinliğimizde yer aldıkları için teşekkür ederim. Ardından

değerli konuşmacılarımız Pınar Uyan Semerci, Nükhet Sirman, Meral Akkent, Ayşe

Durakbaşa, Ferhunde Özbay, Tuğçe Ellialtı, Hülya Gülbahar, Ayşe Parla, Vildan Yirmibeşoğlu, Gökçeçiçek Ayata, Zeynep Gambetti, Ayşe Düzkan ve Filiz Karakuş’a tecrübe

ve bilgilerini bizlerle paylaştıkları için teşekkür ederim.

Bizim bu etkinliğimizi gerçekleştirmemizi mümkün kılan Avrupa Çalışmaları Merkezi’ne, Merkez müdürümüz Hakan Yılmaz’a, Boğaziçi Üniversitesi’ne ve desteklerinden dolayı

Gloria Jeans’e, Bit Esprosso’ya, Mithat Alam Film Merkezi’ne ve emeği geçmiş tüm

destekçilerimize teşekkür ederim.

Ve en önemlisi değerli AÇMÖF üyelerine, 11BB Koordinatörü’müz Özlem Tunçel’e,

katılımcı sorumlumuz Sinem Seçil’e, konuşmacı sorumlumuz Serdar Yetkin’e, sosyal

program sorumluları Merve Tekgürler ve Salih Tosun’a, inanılmaz derecede yardımları

dokunduğu için tüm AÇMÖF üyelerine buradan çok teşekkür etmek istiyorum.

Bildiğiniz üzere kadın hareketleri toplumda yer edinmiş, görünmez kılınmış güç

eşitsizliklerini görünür kılmak kadar temel bir amaçla başlamıştır. Biz de bu etkinliğimizle siz değerli akademinin yapıtaşları olarak sizlere bu amaçla farkındalık yaratmak ve aslında var

olan problemlere ve tartışmalara Boğaziçi Üniversitesi çatısı altında bir katkı sunmayı

amaçladık. Umarız da sizler için verimli geçmiş bir toplantı düzenlemişizdir.

Hepinizin katılacağı üzere, Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası her konuda olduğu gibi kadın

konusunda da etkiler yaratacak, toplumsal hafızamızda derin değişikler yaratacaktır. 11BB gibi etkinlikler yapılmaya devam edecek, sizler de var olduğunuz her ortamda burada

edindiğiniz bilgileri savunmaya ve bir toplumsal dönüşümün başlangıç nüvelerini atmaya

başlayacaksınız. Bu bağlamda katılımınız için tekrar teşekkür eder, saygılarımızı sunarız.

Bir sonraki etkinliklerimizde görüşmek üzere,

Sağlıcakla kalın.

Page 42: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

31

Page 43: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

ÇA

LIŞ

TA

YL

AR

Page 44: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

33

Page 45: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

34

1. Salon: İB 102 Çalıştay Raporu

Birinci Oturum

Çalıştaylar katılımcıların kendilerini tanıtmalarıyla başlamış, “Gündelikçiler” adlı belgesel

hakkındaki tartışmalarla devam etmiştir. Başlıca konuşulan konular toplumsal cinsiyetçilikle

mücadele yolları; dilin, devletin ve eğitimin bu mücadeledeki yeridir.

“Gündelikçiler” adlı belgeselin cinsiyetçilik yanında kentsel dönüşüm, işçi hakları başka

konularda da eleştirel yönler taşıdığı bütün katılımcılar tarafından kabul edilmiştir. Diğer

yandan belgeselin sadece belli bir kesimden biraz politikleşmiş kadınları konu aldığı

belirtilmiştir. Gündelikçilere sigorta yapma zorunluluğu getiren yasaya dikkat çekilmiştir.

Ama gündelikçilerin daha az para almamak için sigortayı istemedikleri ve aslında bu

kadınların kendi konumlarını benimsediklerini, tek umutlarının ise kendi çocuklarının sınıf

atlaması olduğu savunulmuştur. Başka bir katılımcı ise iş verenin sigorta konusunda

yüzleştiği bürokratik zorluklara dikkat çekmiştir.

Gündelikçi olarak çalışmaya başlayan kadınların daha da güçlendiği hatta örgütleşme yoluna

gittiği öne sürülmüştür. Bunun yanında geçim derdine düşmüş bu insanların sistem eleştirisi

yapmasının ne kadar zor olduğu herkesçe kabul görmüştür.

Toplumsal cinsiyetçiliğin toplumun her kesiminde olduğu ve kadınların yüzyıllardır her

alanda görünmez olduğunun altı çizilmiştir. Cinsiyetçilikle mücadelede kullandığımız dil bile

erildir. Başka bir katılımcı tarafından ise dili değiştirmenin de bizim görevimiz olduğu dile

getirilmiştir. Grup olarak politik bir söylem üretmemiz gerekmektedir. ‘Gender mainstream

hareketi’ cinsiyet rollerinin benimsenmesiyle olan mücadeleye örnek gösterilmiştir. Bu

hareket, klasik cinsiyetçi toplumsal kadın-erkek rollerini değiştirmeye ve doğuştan çocukları

geleneksel rollerinin dışında yetiştirmeye çalışmıştır. ‘Gender naturalization hareketi’ de

başka bir katılımcı tarafından örnek gösterilmiştir. Sovyet Birliği’nde kadın mühendislerin

sayısının fazla olduğu dile getirilmiştir. Norveç’te kurulan cinsiyetsiz yuvadan bahsedilmiştir.

Rojava Devrimi’nin kadınlar için ne kadar etkili olduğu ve yeterince takdir edilip edilmediği

tartışılmıştır. Katılımcılardan biri gittiği bir duruşmada cinsel tacizde bulunan kişinin tutuksuz

yargılanmasına karar verildiğini belirtmiştir. Devletin de eril bir kurum olduğu öne

sürülmüştür. Devletin varlık nedenlerini neden sorgulamadığımız tartışma konusu olmuştur.

Diğer yandan devlet için yaşayan bir toplum olduğumuz savunulmuş bu yüzden de devlet

politikalarını değiştirme yönüne gitmemiz gerektiğinin altı çizilmiştir. Katılımcılardan biri

kadının eğitim almasıyla pek çok şeyin değişebileceğini savunurken, diğer bir katılımcı da

eğitimin geleneksel eril toplum düzenini yeniden yarattığını öne sürmüştür. Devletin toplum

mühendisliği yaptığının altı çizilmiştir. Ailenin bu denklemdeki yeri konuşulmuş ve yeni bir

bilinç oluşturulup oluşturulamayacağı tartışma konusu olmuştur. Yeni bir sıçrayış yapmanın

bizim görevimiz olduğu dile getirilmiştir. Diğer yandan ise 1980 sonrası gençliği passifize oluşu tartışılmıştır.

Page 46: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

35

Kadın ve beden konusu tartışılan son konu olmuştur. Aktif cinsel hayatı olan kadınların farklı

farklı yöntemlere başvurmak zorunda kaldığı hatta hasta-doktor ilişkilerinin de saptırıldığı

dile getirilmiştir. Kürtaj konusu ise dinsel bir mesele olarak algılanmaya başlanmıştır. Bilim

yerine dinin temel alınmasının post modernizmin getirilerinden biri olduğu öne sürülmüştür.

Belli muhafazakar bir kesmin intikam açlığı içinde olduğu iddia edilmiştir.

Konuşmak yerine örgütlenmenin daha önemli olduğu tartışma konusu olmuştur.

Hayatımızdaki en sıradan küçük detayları bile değiştirmenin bir çeşit farklılık ve evrim

yaratacağı belirtilmiştir. Özellikle erkeklerin de bu konuda duyarlı olup; kendi annelerine, kız

kardeşlerine davranışlarını değiştirmeleri de son derece önem arz etmektedir.

İkinci Oturum

Çalıştayın başlıca konuları kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık, AKP kadın haraketi ve

erkeklerin kadın hareketindeki yeridir.

Pozitif ayrımcılığın yeteri kadar işlevsel olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Doğu

Anadolu’daki eş başkanlık sisteminin sembolikleşmesi örnek olarak gösterilmiştir. Başka bir

katılımcı ise bu örneğin, kadının siyasate ve iş yaşamına katılımını arttırabilecek en iyi

seçenek olduğunu belirtmiştir. Pozitif ayrımcılık sebebiyle çeşitli pozisyonlara gelen kadınların o pozisyonları hak edip etmediklerinin sorgulanabileceği savunulmuştur. Diğer

yandan ise özellikle siyasi partilerin kadın kotalarını doldurmakta başarısız olduğu öne

sürülmüştür. Başarıyla uygulanabilseydi kadınların katılımını arttıracağı dile getirilmiştir.

Bunun yanında tam tersi durumda, erkeklerin mağdur olduğu bir toplumda da erkeklere

yönelik pozitif ayrımcılığın yine savunulacağı belirtilmiştir çünkü pozitif ayrımcılığın işlevi

süregelen bir eşitsizliği azaltmak ve eşit duruma getirmektir. Yine de pozitif ayrımcılığın

temelinde eril bir temel olduğu iddia edilmiştir ve erkeklerin lütfu gibi de görülebileceği

söylenmiştir. Eril ama gerekli olan uygulamalara örnek ise nafaka gösterilmiştir. Pozitif

ayrımcılığın aynı zamanda fikir alıştırması olarak da görülebileceği dile getirilmiştir.

Ak Parti Kadın Hareketi’nin ataerkil sistemi yeniden üreten ikiyüzlü bir politika olduğu

savunulmuştur. Kadınları istihdam etmek yerine bakım politikalarıyla onları eve

hapsetmektedir. Kemalizmin de kadınların özgürleşmesi konusunda pek istekli davranmadığı

belirtilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kadın hareketi görmezden gelinmiş ve kadınların

şimdiki hakları için verdikleri çabalar unutulmuş, unutturulmuştur.

Abdullah Öcalan da kadın hareketinde meşaleyi yakan erkeklerden biri olarak görülmektedir

ama aslında kadınlar kendi özgürlükleri için savaşmaktadırlar. Kürt hareketi kadınları

politikada daha aktif hale getirmiştir ancak belli amaçlara ulaşınca kadınları dışlayıp

dışlamayacağı tartışma konusu olmaktadır.

Kadınların belediye başkanlığı, toplumsal cinsiyetçiliği aşma yolunda fayda sağlayıp

sağlamadığı tartışma konusu olmuştur. Doğu Anadolu’daki bir belediyenin eşlerini döven

kocaları işten atma prensibi örnek olarak gösterilmiştir. Diğer yandan, kadın belediye

başkanlarının seçilmelerinin sebebi olarak kadın olmaları, belli bir kesime yada partiye ait

Page 47: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

36

olmaları konusu tartışılmıştır. Bu durumda kimin özne olduğunu belirlemenin önemi

belirtilmiştir. Kadınların aktivizmini görmezden gelerek aslında meşaleyi yakanın onlar

olduğunu kabul etmemek büyük bir gaf olduğu dile getirilmiştir. Hz. Fatma güçlü bir kadın

olarak örnek gösterilmiştir ve farklı bir mezhebin oluşmasının sebebidir.

Son olarak Kadın hareketlerinin yürüyüşlerde erkekleri neden istemedikleri tartışılmıştır.

Katılımcılardan biri erkeklerin yürüyüşlerde olay çıkarttığını öne sürmüştür. Katılmak isteyen

aynı derecede mağdur trans erkeklerin de yürüyüşlere alınmadığına dikkat çekilmiştir.

Sorunun erkeklerin bu yürüyüşlerde baskın olarak ayrı bir politika yürütmek istemesi ve

ataerkil düşünce tipinde diretmesi olarak belirtilmiştir. Yine de yürüyüşlere katılıp

katılmamanın cinsiyet unsuruna göre karar verilmesinin doğru olmadığı ve erkeklere de kendi

samimi desteklerini göstermeleri için fırsat verilmesi gerektiği dile getirilmiştir.

Üçüncü Oturum

Çalıştayın başlıca konuları erkeklerin kadın hareketindeki yeri, kadın ve beden olmuştur.

Feminizmin içinde erkeklerin de yeri olabileceği savunulmuştur. İşçiler haklarını ararken iş

veren de işçilere destek verebilmektedir. Diğer yandan iş verenin destek verebilmesi için

kendi patronluk avantajlarından vazgeçmesi gerekmektedir. Günlük hayatta toplumsal

cinsiyetçiliği yeniden üreten erkeklerin korteje alınmaması gerektiği dile getirilmiştir. Erkeklerin önce düşünce şekillerini değiştirmeleri gerektiğinin altı çizilmiştir. Bunun yanında

kadınların da aslında geleneksel rollerini benimsediği gerçeği belirtilmiştir.

Kadın ve beden konusundaki tartışmalardan biri de başörtüsü hakkında olmuştur. Başörtüsünün özgürlük olduğu herkesçe kabul edilmiştir. Küçük çocukların okula giderken

başörtüsü takması kabul edilemez bulunmuştur. Eğitimin baskıcı, özgürlüklere yer vermeyen

halinden ötürü tartışma bu konuda ne yapmalıyız yönünde ilerlemiştir. Ailenin çocuğun

eğitimindeki söz hakkının haklılığı tartışılmış, devletle karşılaştırılmıştır.

Türbanlı türbansız ayrımı yapmanın da bir çeşit sembolik saldırı olduğu öne sürülmüştür.

Kadının giyinişi ve görünüşüyle ilgili tüm algıların da temelinde eril bir şey olduğunun altı

çizilmiştir. Kadının bedenin bir savaş alanı olduğu dile getirilmiştir.

Page 48: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

37

Page 49: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

38

2. Salon: İB 211 Çalıştay Raporu

Birinci Oturum

Katılımcıların kısaca kendilerini tanıtmaları ve etkinliklerden beklentilerini belirtmeleri ile

çalıştay başlamıştır. Program ve panel hakkında eleştirilere yer verildi.

İktidar ve kadın konusunun can alıcı nokta olduğu belirtildi. Bu bağlamda devletin bireyler üzerindeki etkisinin sorgulanması gerektiği vurgulandı. Aile içindeki ebeveynlerin çocuklarını

yetiştirdikleri zaman çocuklarının yine ilerde aynı bireyler olması daha çok irdelenmesinin

çok önemli olduğu söylendi. Buradan da aile içi iletişimin daha çok dikkate alınması gerektiği

sonucuna varıldı. Aile içinde ebeveynlerin bekâret üzerinden masumiyet vurgusunun

yapılması da aslında şiddetin bir örneği olduğu söylendi. Toplumda psikolojik bir şiddet söz

konusu ve bu mentalitenin değişmesi için bu oluşturulan psikolojik baskının eleştirilmesi

gerektiği belirtildi.

Kapitalist sistemin beyin yıkamasından bahsedildi. Çalışmanın özgürlük olarak düşünülmesi

acaba kapitalist sistemin insanlara benimsetmesi mi, yoksa gerçekten biz mi düşünüyoruz? Bu

ikilem üzerine tartışma yapıldı. Kapitalizmin cinsiyetleri unisexleştirdiği vurgulandı. Kadın

bu noktada bir ticari araca dönüşüyor. Hem işçiyi doğurarak hem de çalışarak bu sisteme katkı

yaptığı belirtildi. Öte yandan kapitalizmin aslında seksizmi savunan bir sistem olduğu

belirtildi. Bunu öne sürerken toplumun sınıflara bölünmesi ve bu şekilde bazı sınıflara daha az

para vermenin geçerli bir sebebinin olması vurgulandı.

Her ideolojinin kendi vatandaş tipini yaratmak istemesi ve bunu da kadının yaratacağı

söylendi. Kürt kadın hareketi örnek olarak verildi. Buna göre iki tane karşı durulan nokta var.

Bunlardan biri devletin ulusalcı söylemi, diğeri de erkeklerin tutumu. Kontrol altına alınma

konusuna itina ile yaklaşıyorlar.

Farklı alt yapılardan gelen kadınların baskı sistemlerinin aynı olmadığı belirtildi. Devlet kendi

kadınını yaratmaya çalışıyor. Doğuda çok eşlilik doğalken, bu yasal bir durum değil. Burada

bir paradoks söz konusu. Meşruluk var ama yasallık yok.

Kadınların iş hayatına aktif gelmesi ve onlara teşvik verilmesi aslında onları daha entegre

etmek için değil, savaştan çıkılmış olduğu için çalışan insan ve kalifiye insan azlığından

dolayı iki seçenek arasında kalınmasından kaynaklandığı belirtildi. Bunlardan biri köylü

tabakanın alınıp birlikte ilerlenmesi, diğeri de elit kesimin eğitim almış kadınlarından

yararlanılması. Ekonomik farkın gözetilmesi yerine kadınlara hak verilmesi o dönemde daha

uygun görülüyor.

Cumhuriyet kadınlarının kapitalist sistemin erleri gibi çalıştığı ve bu yüzden feminizm

hareketiyle bağdaştırılmaması gerektiği söylendi.

Page 50: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

39

Kadın siyasetinde eksik olanların ne olduğu üzerine konuşuldu. Çift cinsiyetli sisteme itiraz

edilmesi gerektiği söylendi. Fakat bu şekilde itiraz edildiği zaman da bu sistemi kabul

etmeyen insanların da dışlandığından bahsedildi. Heteroseksüelleri de kapsamak gerekiyor.

İkinci Oturum

Yerel bilgiyi kadınların gerçek hayattan üretmesi, bunun belki önemsenmeyen bir şey olması,

fakat bunu pazarlayanın erkeğin olması konusuna değinildi. Kadının eve hapsedilmesi

söyleminin aslında durup dururken olmadığı bunun bir süreç içinde geliştiği söylendi. Bu

söylemlerin de kadınları öldürdüğünden bahsedildi.

Erkeklerin hâkimiyet kurmasının kadınlara değil doğaya hükmetmesiyle başladığından söz

edildi.

Suriyelilerdeki çok eşlilik, çocuk yaşlarda evlenme, kadın mültecilerin kendi topraklarından

buraya getirdikleri sorunların burada nasıl boyut alınacağı merak ediliyor. MAZLUMDER’in

yayınladığı raporda kötü koşullarda yaşayanlar, çalışma sıkıntısı çekenler bir yana, bir adım

sonrası olan kadın perspektifi açısından eksik olduğu söylendi.

Teorideki eksikliğin pratikteki eksiklikten kaynaklandığı belirtildi. Bu noktada gözleme ve

yerinde incelemelere yer verilmesi gerektiği öne sürüldü.

Şu anda Suriyeli kadınlarla evlenmenin trend durumda olmasından söz edildi. Çünkü başlık

paraları daha düşük ve kaçırılanlar parayla satılıp seks işçisi olarak çalıştırılıyorlar. Bunların

etkisinin 5-10 sene içerisinde daha etkili bir biçimde görüleceğinden bahsedildi.

Mülkiyet kavramı ortaya çıktıktan sonra erkek avladığı için onun mülkü gibi olması ve iktidar

kavramı buradan çıkması hakkında konuşuldu. Bu algıyı yıkmak gerektiği söylendi. Kadının

özel alanda bulunmasının sebepleri olarak, beslemesi, büyütmesi ve çocuklara bakması

gerektiğinden kaynaklandığı öne sürüldü.

Gündelikçi filmi hakkında yorumlar yapıldı.

Evi çekip çevirenin kadın olduğu algısını değiştirmenin çok zor olduğundan bahsedildi.

Erkeğin sorumluluğunun kadın üzerinde olmasından söz edildi. Aynı sektörde çalışsalar bile

erkekler her zaman bir üst hiyerarşiye sahip oluyorlar ve bir ailenin mahremiyetine

“gündelikçi” adı altında hep bir kadın giriyor. Bunun yanı sıra işveren ve temizliğe gelen

kadınlar arasında da bir hiyerarşinin olmasından bahsedildi. Kadınların da kadınlar üzerinde kurmaya çalıştığı baskı ifade edildi. Feministlerin aslında bir bakıma bu yapının ortaya

çıkmasına olanak sağladığını ve bunun da bir çelişki olduğu üzerine konuşuldu.

Gündelik işçilerin daha çok eğitim almasından, bu tarz işlerde kısıtlı kalmamalarından,

örgütlenmeleri gerektiğinden, mesleklerinin tanınmasının zorunlu olduğundan ve bir araya

gelmelerinin gerekliliğinden bahsedildi.

Page 51: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

40

“Transnational mothering”, “Nanny chain” isimli işlerden bahsedildi. Filipinli kadınların

kendi çocuklarını bakıcılara bırakıp tekrar çocuk bakmaya gitmeleri örnek olarak gösterildi.

Feminizm ve veganlık arasındaki ilişkiden söz edildi. Et yemenin ataerkil bir sistemle gelmesinden ve et eve girdiği zaman önce erkeklere verilmesinden bahsedildi. Kadınların et

yeme oranı erkeklere göre çok daha düşük. Erkeğin ‘kaslı olmam, güçlü olmam lazım’

düşünüşünden söz edildi.

Hayvanın makineye koyulup sütünün sağılmasının, yumurtasının alınmasının da aslında bir

tecavüz olduğundan bahsedildi. Fakat bu durumun mantık açısından doğru ama pratikte

sıkıntılı olacağı vurgulandı.

Homeschooling tartışması oldu. Ebeveyne büyük bir yük verdiğinden bahsedildi.

Üçüncü Oturum

Toplumun yarısının kadın olmasından fakat aynı zamanda diğer yarısını meydana getirenin

yine kadın olmasından konu açıldı. Ancak kadınların tek rolü bu değil. Diğer yandan bu

kadınlara ait tek şey ve sahiplenmesi gereken biricik bir şey olduğundan söz edildi. Sadece anne olup eğitim göremeyen bunun üzerinden kendini tanımlayan bir kesimin olmasından ve

evlenmenin onlar için bir kurtuluş olarak görülmesinden bahsedildi. Bununla beraber kadınlar

kendilerini anne üzerinden tanımladıkları zaman politikalar açısından da bir avantaj olduğu

öne sürüldü.

Ev içi emeğin işmiş gibi görülmemesinden, vasıfsız iş olarak sayılmasından bahsedildi.

Tek tanrılı dinler karşısında kadının konumundan söz edildi ve kadınların özgürlüğünü daha

çok kısıtlayan bir faktör olduğu söylendi.

Kadınların türban taktıkları zaman dışarı daha rahat çıkabilmeleri düşüncesinin de aslında bir

teslimiyet mevzusu olduğu vurgulandı. Aslında bunun da bir bedel olduğu sonucuna varıldı.

İslamcı feministlerin argümanı olarak kadınların aslında kapanarak özgürleştiği söylendi.

Genel olarak dinlerin kadınların özgürleşmesi yolunda bir engel olduğundan bahsedildi.

Peygamberlerin sadece erkek olarak seçilmesi, kararların sadece kadınlara erkekler yoluyla

verilmesi örnekler olarak gösterildi.

Erkekler açısından bakıldığında “yeterince erkek olmak”, erkeklerin erkek olduğunu

kanıtlaması sorunsalından bahsedildi. Erkeklerden iktidar olmalarının beklendiği tartışıldı.

Erkeklerin birbirlerine olan etkilerinden söz edildi. İktidarını törpülemek zorunda olduğu bir alana girmenin soğuk duş etkisi yarattığından bahsedildi.

Erkek denildiğinde sembolleşen şeylerin güçlü olması tartışıldı.

Sadece kadınların erkekler tarafından değil, erkeklerin de erkekler tarafından ezildiğinden söz

edildi.

Page 52: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

41

Page 53: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

42

3. Salon: İB 301 Çalıştaylar Raporu

Birinci Oturum

Birinci çalıştay katılımcıların kendilerini tanıtmasıyla başlamış ve etkinlikten beklentilerin

konuşulmasıyla devam etmiştir. Öncelikle panellerde dikkat çeken veya eksik kalan konulara

değinilmiştir.

Tartışma Avrupa Birliği değerlerinin gerçekten var olup olmaması, eğer yoksa, bu değerlerin

yalnızca evrensel normların içselleştirilmesi sonucu ortaya çıkması konusuyla başlamıştır.

Avrupa Birliği birtakım ortak değerlerle ortaya çıksa da, birliğe sonradan eklenen veya birlik dışı ülkelerde bu değerlerin yayılmasında sıkıntı olduğu görüşüne varılmıştır. Aynı zamanda,

Avrupa'ya ve özellikle Baltık ülkelerine karşı gelişmişlik algısı olsa da bu ülkelerde de kadına

şiddet oranının fazla olmasına ve İsveç'te doktorların erkek hastalara daha çok güvenmesi

örneğine değinilmiştir.

Liberal teori ve bunun getirdiği kendi kendine yeterlilik bağlamında kapitalist toplumda

kadına atfedilen roller konuşulmuştur. Burada çocukların bakıcı problemini çözemeyen ve

yaşlılık politikaları uygulamayan devletin erkeklerin çıkarına göre yönlendirilen kadın

rollerini pekiştirdiği söylenmiştir. İnsanın doğası gereği kendi kendine yetebilen bir varlık

olmadığı ve toplumda yaşamaya ihtiyacı olduğu vurgulanarak bakım politikaları konusunda kadına destek çıkılması gerektiği kararına varılmıştır. Bir katılımcının kapitalist toplum

düzeninin Sanayi Devrimi ile başladığına ve o zaman da kadın ve erkeğin eşit koşullarda

çalışmadığına değinmesiyle belli hareketlerin o dönemde başlamış olması gerektiğini

savunmuştur. Başka bir katılımcı ise aynı dönemde bir şirketin çocuk işçilere eğitim verme

politikası olduğunu ve sistemi tamamen değiştirmese de bir şeylerin denendiğini

vurgulamıştır. Günümüzde de kalifiye olmayan kadınların Çin'de hala çok düşük ücretlerle

çalıştırıldığına değinilmiştir.

Moderatörün yönlendirmesiyle konu kadın ve kürtaj, eril yurttaşlık, doğum kontrolü gibi

meselelere gelmiş ve panelde söylenen "Kadınların kurtuluşu karınlarından başlayacak." sözü

yinelenmiştir. Kadın cinayetlerinin gerçekten arttığı mı yoksa medyada daha fazla mı yer

aldığı konusu açılmıştır ve katılımcılardan tek tek görüş alınmıştır. AKP iktidarı döneminde

kadına karşı şiddetin arttığı, iktidarın kürtaj ve doğum kontrol yöntemlerine bunların kadınları

özgürleştirdiği ve sömürü sistemine engel çıkaracağı için karşı çıktığı vurgulanmıştır. Kürtaj

yasağının psikolojik baskı olduğu ve toplum genelinde yer alan kadına eninde sonunda evlilik

ve çocuk bakımı görevlerini atfeden geleneksel bakış açısına değinilmiştir. Bir katılımcı

kürtaj hakkının toplumun genelinde kabul görmesinin zor olduğuna ve daha çok diyalog

kurularak egemen söylemlerin değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Bir başka katılımcı

da bu fikre destek olarak zihniyetin değiştirilmesi gerektiğini söylemiş ve kızını okutmayıp

bayan doktor isteyen erkekleri örnek vermiştir. Çalıştaydaki tek erkek katılımcı aktivizme

vurgu yapmış kadınların kendini ifade edecek farklı kanallar ve hak arayacak ortam bulması

Page 54: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

43

gerektiğini, erkeklerin destek olacağını fakat asıl mücadeleyi kadınların yapması gerektiğini

belirtmiştir. Son olarak, doğum kontrol ve kürtajın kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi

olduğu iki alan olduğu ve bu hakların verilmiş değil kazanılmış olduğunu vurgulanmış; bu

yüzden kadınların umutlu olması ve örgütlü biçimde hareket etmesi önerilmiştir.

Moderatör kadın hâkim ve savcıların azlığına, hukuksal boyutta kadının temsil edilemeyişi

konusuna giriş yapmıştır. Bu sınavlarda genelde kadına hâkimlik erkeğe savcılık verildiği

söylenmiş ve pozitif ayrımcılığın çözüm olabileceği önerilmiştir. Bir katılımcı bireysel olarak

davalara ve protestolara katılmanın, sesimizi yükseltmenin gerekliliğini belirtmiştir. Burada

Türkiye'de feminist hareketlere değinilmiştir. Bu hareketlerin muhafazakâr kesimden çıkmasına ve başörtüsünün kadınları giysi konusunda özgürleştirmesine vurgu yapılmıştır.

Türkiye'de modernleşme sürecinin de kadın bedeni üzerinden gittiği ve kadınların fikri

alınmadığı görüşü ortaya atılmış ve Kemalist Cumhuriyet kadını örneği verilmiştir. Moderatör dinin dinamik veya dogmatik olması konusunu ortaya atmıştır. Bir katılımcı dinin

dogmatik olmasını sağlayan temel taşlarının olduğunu fakat çağdan çağa atlarken çağın

dinamizmine sığdırıldığını savunmuş ve hak arama meselesinin türban üzerinden gitmemesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Başka bir katılımcı ise muhafazakâr feminist hareketlerin dikkate

alınması gerektiğini söylemiş ve kadınların kişisel deneyimlerinin çok farklı ve önemli

olduğuna değinerek İngiltere ve İran'daki kadınların sorunları farklıysa ülkemizin batısı ve

doğusundaki kadınların da farklı sorunlar yaşadığını belirtmiştir.

Son olarak izlenilen "Gündelikçiler" filminde değinilen kadının içselleştirme durumundan söz

açılmıştır. İçselleştirmenin devlet eliyle desteklendiği ve zihniyetin birden bire değişmeyeceği

savunulmuştur. Kadınların kanun yapma sürecine dâhil olması gerektiği vurgulanmıştır.

İkinci Oturum

Moderatör ikinci çalıştayı, panelde konuşulan hukuk sisteminin kapsamı, kadının dâhil olup

olamaması ve kadının hukukun öznesi olma konusu ile başlatmıştır. Çok eski yıllarda

yapılmış olan cadı avı ve günümüze daha yakın olan geyşalık ve harem kavramları üzerinde

durulmuştur. Bir katılımcı geyşalık eğitimini hareme benzetmiş ve hareme girmenin o

dönemde kurtuluş gibi görüldüğünü söylemiştir. Bir katılımcı da cadı avının din kurallarının

hâkim olduğu 1500'lü yıllar değil de daha öncesinde de olabileceğine dikkat çekmiş; cevap

olarak bir başka katılımcı 1500'lü yıllarla birlikte şehirleşme ve sanayileşmenin başlamasıyla kadınların daha çok göze batması ve tehdit olarak görülmeye başlanması noktasına

değinmiştir. Ortaya atılan başka bir fikir de globalleşmeyle birlikte erkeklerin de kendilerine

bir sosyal ortam bulması ve bu sosyalleşmenin yardımıyla kadının bildiği birçok şeyi ürün

haline getirebilmeleri olmuştur. Bir katılımcı kilisenin cadı avı adı altında kadınlara kıymasını

garip bulduğunu söyleyince başka bir katılımcı İncil'de kadının zaten günahkâr, baştan

çıkarıcı olarak görüldüğünü vurgulamıştır. Buradan konu kadının cinselliğine gelmiş ve

kadının tek görevinin erkeği memnun etmek gibi görülmesi eleştirilmiştir. Kadın seks işçileri

sorununa da gönderme yapılmış ve medeni kanunda seks işçilerinin yalnızca "kadın" olması

eleştirilmiştir.

Page 55: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

44

Sonrasında moderatör Kemalist rejim, Fransız Devrimi ve Kobane'yi örnek vererek sosyal

hareketlerde kadın ve erkeğin rolü konusuna girmiştir. Panelde söylenen kadın konusunun

"gerici ve solcu ideolojinin birleştiği yer" olması ve ideolojivb ne olursa olsun zihindeki

ataerkil yapının değişmemesi tekrar vurgulanmıştır. Bir katılımcı kadın liderlerin azlığına ve

Tansu Çiller ve Angela Merkel gibi örnekler üzerinden lider olanların da fazla dişi

gözükmemesine dikkat çekmiştir. Başka bir katılımcı da erkek liderlerin bile erkek gibi erkek olmasının istendiğine vurgu yapmış ve Recep Tayyip Erdoğan'a atfedilen "uzun adam"

sözünü örnek göstererek bunun ataerkil kültürün talebi olduğunu söylemiştir.

Konu pozitif ayrımcılığa gelince fikir ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bir katılımcı Amerika'da

kadınlara ve siyahîlere uygulanan pozitif ayrımcılığı örnek vermiş, uygulamada başarılmış

şeyler olsa da fikrin rahatsız edici olduğunu savunmuştur. Başka bir katılımcı da kadınların

istihdamının arttırılması için pozitif ayrımcılığın bir aşamada kullanılması gerektiğini

vurgulamıştır. Nihayetinde tüm istihdamın erkeklere verilmemesi ve devletin zihniyetinin

değişmesi gerektiğinde karar kılınmıştır. Buradan kadının sürekli vurgulanan anne rolüne

değinilmiş ve kadına bu rolün doğuştan verildiği ve kadına sormaya bile gerek duymadan beklentinin bu olduğu vurgulanmıştır. Burada moderatör evrimsel psikolojiye değinmiş ve

erkeğin kadından üretkenliğinin yüksek olmasını beklerken, kadının da erkekten koruma

beklediğinin altını çizmiştir. Bir katılımcı erkekler için de doğuştan roller oluşturulduğunu ve

bu algının çocukluktan inşa edildiğini söylemiştir. Kadının önce iffetli-iffetsiz, namuslu-namussuz olarak sınıflandırılıp, anne olunca da yalnızca çocuklarıyla var edilen ve birden

"kutsal" olarak görülen bireyler olduğu vurgulanmıştır. Toplumda yaratılan kadın ve erkek

kimliklerine değinilmiş ve "Kadın narindir, zayıftır; erkek güçlüdür." algısının sosyolojik

olarak yaratıldığı vurgulanmıştır.

Son olarak moderatörün katılımcılara "Size atfedilen sosyal kimliklerle bir sorununuz oldu mu?" sorusunu sormasıyla katılımcılar bazı deneyimlerini paylaşmıştır. Erkek katılımcılar

"Erkek adam korkmaz." algısıyla problem yaşadıklarını söylemiştir. Kadın katılımcılardan

biri toplumsal rollere değinmiş, "Ben elektronik eşya tamir edebiliyorsam erkekler de illa ki evi toparlayabilir." demiştir. Bir başka kadın katılımcı baskıyı toplumdan hissettiğini

belirtmiş, kadının birden çok biriyle birlikte olması hoş karşılanmazken erkekler için bunun

olağan bir şey olmasına vurgu yapılmıştır. Sonuçta aile yaşamında oluşacak bilinçlenmeyle

kadın işi-erkek işi ayrımının yıkılması gerektiğinde karar kılınmıştır.

Üçüncü Oturum

Üçüncü çalıştay panelde üzerinde durulan cinsel taciz kavramı ve buna karşı eski yıllarda

başlatılan mor iğne kampanyası konusuyla başlamıştır. Eskiden gündemde dayak varken,

şimdi dayağın yerini cinayetlerin alması kötü olsa da bunun bir patlama noktası ve iyiye

geçişte bir aşama olabileceği söylenmiştir.

Moderatör katılımcılara sosyal devlet, sivil toplum kuruluşlarının varlığı ve fonlanması

hakkında ne düşündüklerini sorunca görüş ayrılıkları çıkmıştır. Katılımcılardan biri sivil

toplum kuruluşlarının toplum ve devlet arasında tampon bölge olduğunu, devlete bağlı

Page 56: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

45

olurlarsa bağımsızlık ve tarafsızlıklarının zedeleneceğini bu yüzden devletten fon almamaları

gerektiğini savunurken; başka bir katılımcı da bu düzende kuruluşların pragmatik olması

gerektiğini ve devletle iletişim kurmak zorunda olduğunu vurgulamıştır. Bu kuruluşların

maddi destekte bulunabilecek başka kurumlardan yardım alabileceği ve kamuya mal olmuş

kişilerin desteğini alabileceği görüşü de ortaya atılmıştır.

Moderatör basın, masallar, dizi ve filmler yoluyla kadın-erkek rollerinin çok küçük yaşlardan

beri bireylere dayatılması konusuna giriş yapmıştır. Kadının süs figürü ve çekici bir nesne

olarak gösterilmesiyle özne değil nesne haline geldiği söylenmiştir. Medyanın oluşturduğu tek

tip ideal kadın ve güzellik algısına gönderme yapılıp kadının her dönemde ona benzemeye

çalıştığı ve bunun kadınların kendileriyle barışıp kendilerini keşfetmelerini sekteye uğrattığı

üzerinde durulmuştur. Geleneksel masallarda korumacı figürün erkek olması örneği üzerinden

de erkeklere atfedilen roller ortaya konmuştur. Bir kadın katılımcı erkeklerin en azından bir

kaçış noktası olduğunu çünkü sistemi ellerinde tuttuklarını öne sürse de erkek katılımcılar ona

katılmamıştır. Toplumun erkeğe yüklediği para kazanıp aileye bakma yükümlülüğünden

kaçamadıklarını söylemişlerdir.

Sonrasında kadın forumları, kadınlar kulübü gibi oluşumlar aracılığıyla kadınların birbirlerine

nasıl daha iyi kadın olunacağı konusunda öğütler vermesi konusuna değinilerek, Osmanlı'da

“Nasıl daha iyi kadın olunur?” konusuyla çıkan kadın dergileri örnek verilmiştir. "Erkekleri

yetiştiren kadınlardır." söylemiyle de aslında toplumun dayattığı bu rolün bile kadın üzerine

yıkıldığı vurgulanmıştır. "Yeterince kadınlık" kavramı olduğu gibi "yeterince erkeklik"

kavramı olduğu ve erkeklerin de çoğu yerde erkekliklerini ispat etmek zorunda bırakıldıkları

konuşulmuştur. Sonuç olarak hem kadınların hem de erkeklerin toplum tarafından dayatılan

rollerden ve oluşturulan kadın-erkek algısından rahatsız oldukları görülmüştür.

Page 57: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

46

4. Salon: İB 312 Çalıştay Raporu

Birinci Oturum

Katılımcıların kendilerini tanıtmaları ve çalıştaydan beklentilerini belirtmeleriyle başlayan

birinci çalıştayda, toplum ve birey ekseninde kadının yeri ve kadına bakış açısı konularına

değinilmiş ve ilgili konula, görsel sunumlarla desteklenmiştir.

Birinci çalıştay, konu hakkında fikir vermek ve çalıştay verimini artırmak amacıyla,

“Opressed Majority” isimli kısa bir film gösterisi ile başlamıştır. Film boyunca, toplumun

kadınlara bakış açısı ve kadınların maruz kaldıkları cinsel ayrımcılıklar/şiddet, bir erkeğin

üzerinden anlatılmaktadır. Film, yalnızca konunun önemini ve ciddiyetini özetlemekle

kalmamış, aynı zamanda katılımcılara tartışmak üzere pek çok fikir vermiştir. Yaklaşık 10

dakikalık bu kısa filmden sonra, toplumsal şiddette kadının yeri tartışılmıştır. Türkiye’deki

resmi verilerin, kadına şiddet konusunda Batı’da, Doğu’ya oranla daha doğru bir şekilde

yansıtılması konusuna değinilmiştir. Bunun nedeninin de şiddeti uygulayan kişi/kişilere

duyulan korkunun yanı sıra, Doğu’da kadınların, şiddeti içselleştirdiği ve şiddeti “olağan”

olarak gördükleri sonucuna varılmış ve izlediğimiz “Gündelikçiler” adlı filmden alıntılar

yapılmıştır. Kadınların şiddeti içselleştirmelerinin ve resmi otoritelere bildirmemelerinin

sebebi olarak da, kadınların, geleneksel yaklaşımlardan dolayı bilgiye ve eğitime erişimine

sıcak gözle bakılmaması, öne sürülmüştür.

Daha sonra, katılımcılar, “kürtaj” konusu hakkındaki görüşlerini bildirmişlerdir. Katılımcılar,

bu konu hakkında genel olarak ikiye ayrılmışlardır. Katılımcıların bir kısmı kürtajın, kadın

hakkı olduğunu savunurken, diğerleri, kadının tek başına karar veremeyeceğini çünkü

çocukların sadece kadına ait olmadıklarını savunmuşlardır. Bu noktada, devlet ve devletin

toplumsal algı üzerindeki etkisi konusu ortaya atılmıştır. Katılımcılar arasında, devletin

insanların korunma ihtiyaçlarının bir sonucu olarak ortaya çıktığı ve devletin, toplumun

güvenliğini sağlaması gerektiği görüşü hakim olmuştur. Devletin, kadınların toplumsal hayata

verimli bir şekilde katılmaları için kadınlara destek vermesi gerekliliği, toplumu yönlendirme

ve toplumsal algı oluşturma konusundaki etkisi göz önüne alındığında, medyanın da kadına

şiddet konusunda farkındalığı artırması hakkındaki sorumlulukları gündeme gelmiştir.

Birinci çalıştayda son olarak, pozitif ayrımcılık konusuna vurgu yapılmıştır. Kadın ve erkeğin

hukuken eşit oldukları ve pozitif ayrımcılığın bu durumda işlevini yitirdiğinden

bahsedilmiştir. Bu konuda bir örnek verilerek, kızları okula gönderme kampanyasına aslında

hiç ihtiyaç duyulmaması gerektiği ve kadınlara “pozitif ayrımcılık” haklarının bir lütuf gibi

verilmemesi, onun yerine kadınlara ve erkeklere eşit haklar verilmesi konusunun altı

çizilmiştir. Devlet ve hukukun eril kavramlar olması ve İnsan Hakları Bildirgesi’nde de, tüm

insanlığa hitap ederken eril kavramların kullanılması tartışılmıştır. Çalıştayda, son olarak

kadınlara hitap ederken “kadın”, “bayan”, “kız” gibi farklı sözcüklerin kullanılması ve bu

hitap şekillerinin kadına uygulanan ayrımcılığı arttırması tartışılmıştır.

Page 58: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

47

İkinci Oturum

İkinci çalıştay, oturum başkanının “Bianet” kaynaklı Türkiye’de 2013 yılında kadınlara

uygulanan şiddet verilerinin sunumu ile birlikte başlamıştır. Bu veriler, Türkiye’de kadına

şiddetin yaygınlığını göstermesi açısından önemli bulgular içermektedir. Bu verilere göre,

şiddete uğrayan kadınlardan yalnızca biri, uğradığı şiddeti otoritelere bildirmektedir. Bu bulgu

üzerinden, katılımcılar, kadına uygulanan fiziksel şiddetin yanı sıra onlara uygulanan

psikolojik şiddetin etkilerinden bahsetmişlerdir. Bu tartışmalara göre kadınlar, şiddeti

otoritelere bildirmenin, onlara daha fazla baskı ve şiddet getireceği korkusuyla beraber,

toplumda yaygın olan “Erkektir, yapar.” zihniyetinin bir sonucu olarak, şiddeti

içselleştirmektedir.

Bu noktada, bir katılımcı “Kadınlar toplumsal farkındalığı artırmak için evlerinin önüne

‘Eşim beni dövmüyor, seni hala dövüyor mu?’ pankartı assın.” teklifinde bulunmuştur, fakat

bu öneri; bu uygulamanın, erkeğin şiddet uygulamasını meşrulaştırıp, kadını suçlayacağı

gerekçesiyle diğer katılımcılar tarafından olumsuz karşılanmıştır. Fakat kadınların,

izlediğimiz “Gündelikçiler” filminde olduğu gibi uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet

konusunda farkındalığı artırabilecek ve şiddete uğrayan kadınların birbirlerine destek

olabilecekleri bir topluluk oluşturmalarının gerekliliği, katılımcılarca ortak bir görüş olarak

benimsenmiştir. Bu görüşün ardından, kadınların toplumsal hayattaki rolünün öneminden ve

kadınların toplumsal farkındalığı artırmak ve seslerini duyurmak amacıyla oluşturdukları ve

yer aldıkları kuruluşlardan, örgüt veya protestolardan bahsedilmiştir. Bir katılımcı, Gerze’de

yakın zamana kadar yapılması planlanan termik santral projesinin iptal edilmesinin, doğaya

ve kadınların istihdamına zarar vereceği düşüncesiyle ilçedeki kadınların santral projesini protesto etmelerinin başarısı olduğunu söyleyerek, kadınların birlik olmalarının önemini ve gerekliliğini vurgulamıştır.

Çalıştayda tartışılan önemli konulardan bir başkası ise, tarih boyunca kadınların sürekli bir

obje olarak kullanılması olmuştur. Gerek bireysel, gerek toplumların kaderini değiştiren,

Fransız Devrimi gibi, olaylarda kadınların kullanılması/ öne sürülmesi ve kadınların söz

hakkına sahip olmadan, kendi istekleri dışında kullanılmaları katılımcılar tarafından

eleştirilmiştir. Kadınların, yıllarca fiziksel şiddetin ve psikolojik baskının yanı sıra siyasi ve

hukuksal alanda da arka plana itilmesi, birçok ülkede kadınların siyasal haklara ancak modern

zamanlarda sahip olabilmesi tartışılmış ve kadınların tarihsel süreç boyunca siyasi ve hukuksal alanda bastırıldıkları vurgulanmıştır. Bu konunun tartışılmasında ise, panellerdeki

konuşmalardan yararlanılmış, Orta Çağ’da görülen cadı avlarının ve kadınların bilgiye

ulaşımının, bilinçlenmelerinin engellenmesinin üzerinde durulmuştur. Son olarak, bir katılımcı, “Cinderella/Külkedisi” masalını örnek göstererek, Külkedisi’nin saat 12’den önce

evde olmak zorunda olması gibi kadınlara yüklenen rol ve sorumlulukların küçük yaşlardan

itibaren çocuklara empoze edildiğini savunmuştur. Bu örnek, katılımcılar arasında görüş

ayrılıklarına yol açsa da kadınlardan bilginin çalınmasının ve kadınların bilinçlenmelerinin

engellenmesinin günümüzde de devam etmekte olduğu ve dünyanın birçok ülkesinde hala

cinsiyetçi bir eğitim politikası benimsenerek, toplum algısının değiştirilmeye çalışılması,

katılımcıların ortak görüşü olmuştur.

Page 59: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

48

Üçüncü Oturum

Üçüncü çalıştay, başta 4. panel olmak üzere, katıldığımız tüm panellerin üstünden

geçilmesiyle başlamıştır. 4. panel ağırlıklı olarak kadın ve aktivizm konularını içerdiğinden

katılımcılar, kadınların aktif olarak toplumsal hayata, siyasete ve toplumsal çatışmalara

katılımları üzerine görüş bildirmişler, kadınların toplumsal çatışma ve direnişlerde

üstlendikleri rolleri tartışmışlardır. Bir katılımcı, bu doğrultuda güncel olarak Rojava’da

yaşanan Kürt direnişi örneğini vermiş ve kadınların bu direnişte çok büyük rol oynadıklarını

belirtmiştir. Bu örnek üzerine katılımcılar tarafından feminist örgütlenmeler ile sosyalist

örgütlenmelerin amaç ve doğrultuları karşılaştırılmış ve bir katılımcı, bahsi geçen

örgütlenmelerin birlikte hareket etmelerinin gerekliliğini vurgulamıştır.

Çalıştayda, kadınların örgütlenmesi, feminist topluluklarının kurulması gibi konuların da altı

çizilmiştir. Katılımcılar arasında yaygın olan görüş; feminist toplulukların kendilerini ifade

etmek amaçlı eylemlerde bulunmaları, toplumsal farkındalığı önemli ölçüde artırması

olmuştur. Katılımcılar, özellikle modern zamanlarda feminist toplulukların sayısında artış

görülmesini, eğitim politikalarının değişmesiyle kadınların bilinçlenmeleri ve birçok modern

toplumda ataerkil zihniyetin yerini toplumsal eşitliğe bırakmasıyla bağdaştırmışlardır.

Kadınların bilinçlendirilmesi ve kadın haklarının korunmasıyla ilgili sivil toplum kuruluşları

da bu doğrultuda yürüyüşler düzenlemekte ve şiddete uğrayan kadınların sesi olmaya

çalışmaktadırlar. Katılımcılara göre, bahsi geçen sivil toplum kuruluşları, devletin toplumsal

eşitlik alanında yetersiz kaldığı durumlarda önemli bir role sahip olsa da, aslen devletin sosyal eşitliği politika haline getirmesi gerekmektedir. Katılımcılar, bu noktada devletlerin eşitliği

baz almayan, cinsiyetçi politikalarının bu toplumlarda yaygın olan ataerkil zihniyetin bir

sonucu olduğunu vurgulasalar da çoğu katılımcı, toplumun benimsediği fikirlerin durağan

olmadığı, sürekli bir değişim ve gelişim içerisinde olduğu ve modern zamanlarda pek çok

toplumun, toplumsal ve cinsi eşitliği özümsediği sonucuna varmışlardır.

Çalıştayda, son olarak dünyada hızla yayılan ve özellikle genç nüfusu etki altına alan pop-kültürün ve bu kültürün ögelerinin kadınlara ve feminizme bakış açısı tartışılmıştır. Bazı

katılımcılar, dünya çapında bilinen ve pek çok hayranı olan Beyonce’ın feminist olduğunu

açıklaması, fakat başta Amerikan medyası olmak üzere dünya medyasının Beyonce’u bir

teşhir malzemesi olarak kullanması arasındaki çelişkilerin altını çizmişlerdir. Fakat

katılımcıların çoğu, Beyonce’u ve kadınların sesi olmaya çalışan diğer ünlü sanatçıları,

toplumsal farkındalığı artırdıkları gerekçesiyle takdir ettiklerini belirtmişlerdir. Katılımcılar,

en son kadın ünlüler (modeller, oyuncular vs.) bakış açısıyla erkek ünlülere bakış açısının

aynı olmamasının altını çizmişlerdir. Katılımcılara göre, kadın ünlüler çoğunlukla bir teşhir

malzemesi olarak görülüp toplum tarafından eleştirilirken, erkek ünlüler için benzer

eleştirilere çok daha nadir rastlanmaktadır.

Page 60: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

49

Page 61: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

AN

KE

T S

ON

LA

RI

Page 62: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

51

Page 63: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

52

1. Giriş

11. Boğaziçi Buluşması kapsamında katılımcılara uygulanan, aynı soruların yöneltildiği

anketten elde edilen veriler “Kadın Perspektifleri: Beden, Şiddet ve Aktivizm” konusunda

katılımcıların genel görüşleri hakkında bilgi vermekte, aynı zamanda aralarında gözlenen

çeşitliliğin boyutlarını inceleme fırsatı sunmaktadır.

Şunu belirtmek gerekir ki, bu noktada yapılan gözlem ve çıkarımların temsil niteliği yoktur.

Ayrıca, anket sonuçlarının değerlendirilmesinin, çalıştaylar boyunca üretilen bilgilerin ve

ortaya konan görüşlerin niceliksel bir tasviriyle sınırlı kalma olasılığı vardır. Bu nedenlerle,

sonuçları değerlendirirken, konuşmaların ve çalıştay gruplarından elde edilen bilgilerin kapsamı ve zenginliği göz önünde bulundurulmalıdır.

11. Boğaziçi Buluşması‟nın somutlaştırıldığı bu çalışmada anket sonuçlarının ilan edilmesi

gerekliliğinden hareketle, bazı anket sonuçları yorumsuz olarak çalışma içerisine dahil

edilmiştir. Kanımızca çarpıcı sonuçların yer aldığı anket çalışması hem Türkiye‟nin

geleceğini yönlendirmeyi hedef edinen katılımcılarımızın profili hakkında geniş bilgiler vermekte hem de 11. Boğaziçi Buluşması panel ve çalıştaylarının gerekliliği hakkında fikirler sunmaktadır.

Page 64: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

53

Page 65: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

54

2. Grafikler

1) Kadın çalışmaları ve sosyolojisi, feminist söylem ve patriyarşi hakkında kendinizi ne kadar

bilgili hissediyorsunuz?

2) Aşağıda kadınlar hakkında gündelik görüşler bulunmaktadır. Bu görüşlere ne ölçüde

katıldığınızı belirtir misiniz?

A- Kadınlar hayatın her alanında şiddete maruz kalmaktadır.

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

ÇokBilgiliyim

Orta DerecBilgiliyim

Az Bilgiliyim Bilgim Yok

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%10%20%30%40%50%60%70%80%90%

100%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 66: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

55

B- Kadınların en önemli rolü anne olmaktır.

C- Kadınların korunmaya ihtiyacı yoktur.

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 67: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

56

D- Kadın olmak, diğer kimlik değerlerinden (etnisite, din, dil vb.) daha üstün gelmektedir.

E- Kadınlara pragmatik nedenlerle devletler ve toplumlar tarafından önem verilmektedir.

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 68: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

57

F- Türkiye’de kadınlar, erkeklerle eşit haklara sahip değildir.

G- Sorunların temelinde yatan sebep kadınların ekonomik özgürlüklerine kavuşamamış

olmalarıdır.

0%10%20%30%40%50%60%70%80%90%

100%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 69: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

58

H- Erkekler kadınlardan daha rahat bir hayata sahiptir.

I- İnsanlarla ilişkilerimde karşımdakinin cinsel kimliği, dini ve etnik kimliğinden daha önce

gelir.

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 70: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

59

J- Kendimi feminist olarak tanımlayabilirim.

K- Kadınlık ver erkeklik doğası farklıdır.

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 71: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

60

L- Türkiye’de kadınlara diğer ülkelere kıyasla daha yüksek değer verildiğini düşünüyorum.

M- Kadınlar modernleşirse toplumun tamamı modernleşir.

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

80%

90%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%5%

10%15%20%25%30%35%40%45%50%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 72: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

61

N- Kadınlar geleneksel değerlerimizin korunması açısından çok önemlidir.

O- Patriarşinin yıkılması an meselesidir.

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 73: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

62

P- Kadınlar toplumda mücadele ettikçe var olurlar.

Q- Erkekler, kadınlar üzerinde baskı kurmayı annelerinden öğrenmişlerdir.

0%10%20%30%40%50%60%70%80%90%

100%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 74: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

63

R- Birçok sorun gibi kadına şiddet sorunu da eğitimle çözülmelidir.

S- Kadınların ılımlı mücadeleleri işe yaramamaktadır.

0%5%

10%15%20%25%30%35%40%45%50%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 75: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

64

T- Türkiye’de kadınlar öğrenilmiş çaresizlik içerisindedir.

U- Kadınlık ver erkeklik aile değerleri üzerinden tartışılmalıdır.

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

Page 76: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

65

V- Türkiye’de kadına yönelik şiddetin şu an yürütülen politiklarla durdurulabileceğini

düşünmüyorum.

3) Kadın çalışmaları ve sosyolojisi, feminist söylem ve patriyarşi hakkında bilgi ve görüşlerinizi en

çok hangi kaynak etkiliyor?

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

80%

90%

Konferans Başında

Konferans Sonunda

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

Çevre Okul SanatYapıtları

Medya Aile Akademi

Katılımcı Yüzdesi

Page 77: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

FO

TO

ĞR

AF

LA

R

Page 78: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

67

Page 79: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

68

Page 80: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

69

Page 81: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

70

Page 82: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

71

Page 83: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

72

Page 84: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

73

Page 85: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

74

Page 86: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

75

Page 87: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

76

Page 88: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

77

Page 89: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

78

Bu raporun hazırlanmasında emeği geçen:

Özlem Tunçel,

Erdem Selvin,

Gizem Gönay,

Ali İhsan Akbaş,

Merve Tekgürler,

Melike Bilgin,

Özgür Togay,

Batuhan Kava,

Cansu Yardımcı,

Selin Günbal,

İdil Erdoğan,

Ve Ezgi Türker’e

Teşekkür ederiz.

Page 90: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq
Page 91: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq
Page 92: 7 & % 2 ö $ = ø d ø h 1 ø 9 ( 5 6 ø 7 ( 6 ø · 2/11/2015 · ³ùlgghw yh .dgÕq ´ ³+xnxnwd .dgÕqÕq

Related Documents