YOU ARE DOWNLOADING DOCUMENT

Please tick the box to continue:

Transcript
Page 1: 166'ıncı Sayı

Y›l 7 • Say› 166 20 Eylül 2012 • 1.25 TL

TSK hiç ‘şüphe’sizöldüren bir makine

Aleviler karanlığa meydan okuyacak

AKP’nin 4+4+4’tenSuriye’ye, Kürt soru-nundan ekonomiyeher alanda patlakveren krizi derinleşiyor�

‘4+4+4’ü durduracağız’diyenler, polise sokak-ları dar eden Hataylılar,HES’leri basan eşkıya-lar AKP’yi zorluyor�

Tayyip’in saldırganlığıçaresizliğinin işareti.Köşeye sıkışan AKP’yiyerinden edecek tekgüç halkın isyanı �

5 9Yeniden meydana çıkan İslamcışiddet, ABD için hem bir güçlükhem de müdahale vesilesi

Yeniden krize doğru ilerlediğimiziartık sermaye de itiraf ediyor. İlkakıllarına gelen ise işçi çıkarmak

Çarıklı erkan-ı harbin gözleri-ni açan bu aydınlanma ham-lesinden hangi dersler alındı?

İskender Pala’nın türkülerimüstehcen bulup, yasaklamaisteyesi gelmiş

ABD’nin Libya’da çok ifli var ‘Gemi su al›yor, iflçileri at›n’ Köy Enstitüleri Karac’o¤lan der ki...

13 15

� Afyon’daki cephanelik patlamasıvesilesiyle TSK’daki ölüm ve“kaza” gerçeğini inceledik � S. 12

Yaşam hakkıtanınmıyor� Nevin, “Ölürüm dedoğurmam”, devlet “Ölöyleyse” diyor �S. 10

Harç isyan›büyüyor� Üniversiteliler,“Parasız eğitimgetirdik” diyenAKP’nin yalanınısokakta bozuyor.Öğrenci Kolektifleritemsilcileri,Başbakanlık önündepolis saldırısıylakarşılaştı � S. 6

‹natç›çobankazand›� İzmir EfemçukuruKöyü’nde, altınmadeni için arazininüzerinde acele kamu-laştırma kararı veril-di. Karara itiraz edenköylüler arazilerinisatmaya razı olurkendavada ısrar eden ço-ban Ahmet Karaçamkararı bozdu� S. 7

Bilgidirenifli� İşten çıkarılanSosyal-İş üyeleri BilgiÜniversitesi önündedireniyor. HalkınSesi, Bilgi Üniversite-si işçilerinindirenişini ziyaret etti.İşçilerin iştençıkarılma nedeni,Bilgi Üniversitesiyönetiminin sendikasevememesi. � S. 8

Ferda Koç / Sayfa 4

AKP s›k›flt›kça CHP...

Utku O¤ul / Sayfa 6

Paras›z e¤itim için paras›z...

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Yahu bi dur

Hande Yanar/ Sayfa 10

AKP’nin krefl çocuklar›yla...

E¤itim hakk›mücadelesindehep sokaktaolaca¤›z � S.3

4+4+4’ün ilk bilançosu, dökülenokullar, sürülen çocuklar vezorunlu din dersleri olurkenokulların imam hatipleştirilmesinetepkiler büyüyor � S. 2

Tayyip elimiz yakanda

� Aleviler iktidar desteğiyle sistematikleşenbir saldırıyla karşı karşıya. Üç Alevi örgütü,saldırılar karşısında 30 Eylül’de Ankara’dakaranlığa meydan okumaya çağırıyor � S. 3

Öğrenciler okulsuz,Tayyip bahtiyar

� Kürt politikası iflas edenAKP, kanlı zafer masallarıylave BDP’yi hedef haline getirerek durumu idare etmeye çalışıyor � S. 4

Savaş ve ölüm kader değil

KARANLIĞA, SAVAŞA, FAŞİZME TESLİM OLMUYORUZ!

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 166'ıncı Sayı

EĞİTİMHalk›n Sesi

220 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

B aşbakan TayyipErdoğan 2012-2013eğitim öğretim yılının

açılışını yapmak içinDenizli’de bir imam hatipokulunu seçti ve buradayaptığı konuşmasında imamhatip okullarının itibarını iadeetmekten ne kadar bahtiyarolduklarını anlattı. Erdoğanbu coşkuyu taraftarlarıylapaylaşırken Türkiye’nin farklıyerlerinden binlerce öğrencive velileri okulsuz kalmanınendişesini taşıyordu. ÇünküErdoğan’ın iade-i itibar projesisonucu okulları imam hatipedönüştürülmüştü. AnkaraBattalgazi ve BatıkentKardelen, İzmir MustafaRahmi Balaban, İstanbulFatih İlköğretim okullarınınyanı sıra İstanbul’daki İntaşLisesi’nde Erdoğan’ın bahtiyarolduğu düzenlemelerinmağdurları hak mücadelesiveriyor.

B‹ZE SORDUNUZ MU?İstanbul Fatih’te bulunan

Atatürk İlköğretim Okuluvelileri, birinci sınıfların uyumhaftasının başlamasına 3 günkala, 7 Eylül günü okul idaresitarafından mesai bitimineyakın arandı ve kendilerineokullarının imam hatibedönüştürüldüğü söylendi. Budönüşümle birlikte daha öncebirinci sınıfa ve anaokulunakayıt yaptıran, okulun for-masını dahi alan velilerkayıtların iptal edildiğiniöğrendi. Okul idaresitarafından başka okullara gön-derilen öğrenciler, yön-lendirildikleri okullardan daolumsuz yanıt alınca çocuklarokulsuz kaldı. Haberialmalarının ardından okulönünde “Okulumuzu geri isti-yoruz” diyerek iki eylemgerçekleştiren, öğle yemekleri-ni okulun önünde çocuklarıylayiyen ve okulundönüştürülmesi yönündekikararın geri çekilmesi içinvaliliğe yürüyüş yapıp dilekçe

veren veliler, öğrenciler veöğretmenler okulların açıldığıilk günde de eylemdeydi.Halkevleri Eğitim HakkıMeclisi’nin de destek verdiğieylem öncesi ilkokul öğrenci-leri dövizlerini kendi elleriylehazırladı. Okulun ikinci günüde İl Milli Eğitim Müdürlüğüönünde eylem vardı. İl MilliEğitim Müdürü ile görüşenveliler ve öğretmenlerMüdür’ün saldırgan bir üslupkullandığını, imam hatip içinkaç öğrencinin başvurduğunadair soruya da cevap verme-diğini dile getirdiler. Okulunvelileri, öğretmenleri ve öğren-cileri 20 Eylül’de okullarınınönünde oturma eylemi yapmakararı aldılar.

İstanbul’da imam hatibedönüştürülecek 18 okuldanbiri olan İntaş Lisesi’nde deöğrencilerin başlattığımücadele sürüyor.

OKUL ‹Ç‹N NÖBETAnkara’da Batıkent’teki

Kardelen İlköğretim Okuluvelileri, öğretmenleri ve öğren-cileri okulların açılmasına birhafta kala okullarının imamhatipe dönüştürüldüğünüöğrendi. İki günlük birörgütlenme sonucunda 12Eylül’de 200 kişinin katılımıylaokul önünde bir basın açıkla-ması gerçekleştirildi. Basınaçıklamasının ardındantopladıkları yüzlerce dilekçeyiİlçe Milli EğitimMüdürlüğü'ne götüren veliler,öğretmenler ve öğrenciler,okulun imam hatibedönüştürülmesine karşı nöbettutacaklarını açıkladı.

‹ZM‹R’DE KAZANIMİzmir’de ise Mustafa

Rahmi Balaban İlköğretimOkulu öğrencileri ve velileriokullarının imam hatip okulu-na dönüştürülmesini mücadeleederek engelledi. HalkevleriEğitim Hakkı Meclisi’nin dedesteğiyle okullarının önündeprotesto yapan veliler yüzlerce

imza topladı, bu imzaları okulvelileri ve öğrencileriyle birlik-te bir yürüyüş yaparak İl MilliEğitim Müdürlüğü’ne teslimettiler. Velilerden ve öğrencil-erden tepki gelmediği içinokulun imam hatibedönüştürüldüğünü iddia edenİl Milli Eğitim MüdürYardımcısı Mustafa Çakal,Eğitim Komisyonu’nun “Birsorun yoktur” yazısını gönder-diğini açıkladı. Ancakyılmadılar, daha çok imzatopladılar, okul önündekieylemlerine devam ettiler veokullarının kapatılmasınıengellediler. Okulunvelilerinden Serpil BingölSendika.Org’a yaptığı açıkla-mada mücadelelerinin devamettiğini söyledi ve amaçlarını“Diğer okulların dadönüştürülmemesi, 4+4+4’ündurdurulması” olarak açıkladı.Bingöl “Sadece bizim okulu-muz değil, hiçbir okul imamhatip olmasın” dedi.

2012-2013 eğitim öğretim yılı 4+4+4kriziyle açıldı. Sistemdeki değişiklik

nedeniyle artan sorunların önemli birbölümü Halkevleri eğitim hakkı meclis-lerinin 17 ilde kurduğu iletişim birimleri veokul denetimleri ile belgelendi. Meclisleryüzlerce okulun önlerinde kriz masalarıaçarak 4+4+4’e karşı mücadeleyi örgütle-di.

ARTAN MEVCUDA ÇÖZÜMLER (!)4+4+4 sisteminin kalabalık sınıflara yol

açması bekleniyordu. Milli Eğitimkonteynır sınıflar açtı, depoları, öğretmen-ler odasını, bilgisayar laboratuvarlarınıkapayarak sınıf yapmayı çözüm saydı, hattaİstanbul’da el altından 60-66 ay çocuklarınkayıt edilmemesini sağladı ama yine debirçok yerde krizi aşamadı. İstanbul’dabirçok okulda sınıflar 70-80 kişiyi buldu.Sınıf mevcutlarının artması karşısında MilliEğitim sürgün mekanizmasını da devreyesoktu. Gece geç saatlere sarkan çıkışlarıengelleyebilmek için 80 dakikalık blok dersuygulamasına geçildiği görüldü.

OKULLAR DÖKÜLÜYOR Bir çok yerde öğrencileri tamamlan-

mamış binalarda eğitim görüyor. İstanbulKartal’daki Kutlu Aktaş İlköğretimOkulu’nda bir binanın inşaatı bitmemiş,tuvaletler henüz tamamlanmamış, bazısınıfların camları dahi yok. Sınıflara henüzelektrik de bağlanmadan okul açıldı.Bahçelievler Mustafa Kemal İlköğretimOkulunda da yeni sınıfların ve tuvaletlerininşası sürüyor.

Birçok okulda tuvaletler ve lavabolar bir-inci sınıflara uygun değil. Kimi okullardatuvaletlerin yanı sıra, birinci sınıf dersliklerive ana sınıf derslikleri üst katlarda ve mer-divenler çocukların çıkamayacağı kadar dik.Derme çatma oluşturulan sınıfların durumuda içler acısı. Örneğin Samsun İstiklalİlköğretim Okulu’nda aynı sıralara gündüz14 yaşında öğleyin ise 5.5 yaşında çocuklaroturuyor.

Bir diğer fiziksel sorun da 4+4+4 gereğiilköğretim ile ortaöğretim öğrencilerininayrıştırılmasının başarılamaması. Çoksayıda okulda ilköğretim ve ortaokul öğren-cileri aynı bahçede teneffüse çıkıyor, hatta

aynı binada eğitim sürdürülüyor.Halkevleri’nin tespitlerine göre hemen

hemen her okulda öğretmen açığı var vebirçok okulda hademe de bulunmuyor.

Eğitim-Sen’in bildirdiğine göre Van’dadepremin üzerinden yedi ay geçmesinerağmen tadilatına yeni başlanan okullar var.

D‹N DERSLER‹ ZORUNLUSeçmeli olacağı iddia edilen din dersleri

de beklenildiği gibi zorunlu hale getirili-yor. Sarıyer Şükrü Naide İlköğretimOkulu’nda okul yöneticilerinin kendibelirledikleri seçmeli ders listesini velileredayattığı şikayetleri geldi. Bağcılar’dakiŞükrü Savaşeri İlkokulu’nda seçmeliolarak gösterilen 15 dersten sadece 5’ininöğretmeni olduğu ve çocukların bu 5dersten 4’ünü seçeceği söylendi. Böyleceöğrenciler en az 2 din dersi seçmekzorunda bırakıldı. Okul müdür yardımcısıHüseyin Yıldız, buna itiraz eden velilere“Müslüman değil misiniz? Niye gocunuy-orsunuz?” dedi.

Okullar birçok eksikle açılırken gözleryine velilere çevriliyor, çocukları için“bağış” yapmaları isteniyor. 4+4+4 uygula-ması nedeniyle çocuklarını bulunduklarıyerden daha uzak bir okulda okutacak olanveliler geçen seneye göre ayda en az 5 lirafazla ödeme yapıyor. 4+4+4’ün faturasıyine velilere çıkarılıyor. İktidar veyandaşları ise “cuma hutbeleriyle”, telefon-lardan din dersi seçme çağrılarıyla enkazıve soygunu kutsal bir örtüyle gizlemeyeçalışıyor.

4+4+4 e¤itim modeliye birlikte okullar›n imam hatiplefltirilmesine tepkiler büyüyor

UMAR KARATEPE

Öğrenciler okulsuz Tayyip bahtiyar

AKP’nin iktidara geldiği günden beri eğitimi yapbozaçevirdi. Bu yıl ise eğitimin üzerinde, geçtiğimiz yıllardandaha fazla durmasının sebebi yıllardır hedefi olan dindarnesilleri yetiştirmekte kararlı olması. Eğitimi dindar ve kin-dar nesilleri yetiştirebilecekleri en uygun araç olarak görü-yor. Hem de eğitimi piyasalaştırarak bizleri sermayeninönüne yem olarak atmak istiyor.

Bir taşla birkaç kuş vurma stratejisi bununla da bitmi-yor; 4+4+4 yasasıyla birlikte okulları tümden imam hatip-leştiriyor. AKP, 4+4+4 ile 658 okulu imam hatibedönüştürüyor, eğitimi anayasal bir hak olmaktan çıkarıyor.Özel okulların sayısını %30’lara kadar arttırmayı ve eğitimitümden özelleştirmeyi hedefliyor. Ancak unuttukları çokönemli bir şey var; bu ülkenin liselileri artık ‘’İsyan et’’meyehazırlanıyor.

Türkiye’nin dört bir yanında, tüm liselerde AKP’nineğitime yaptığı saldırılara, bize sunulan şartlara ‘’İsyan Et’’diyerek cevap vereceğiz. Tüm sokaklarda, kent meydan-larında duvarların adresi ‘’İsyan Et’’ olacak. ‘’Gerici,piyasacı, cinsiyetçi, bilim dışı eğitime İsyan Et! ‘’diyoruz.

Paral› e¤itime ‘‹syan Et’!Tüccar okul müdürleri

bizleri müşteri olarak görü-yor, tehditlerle zorla bizler-den para almaya çalışıyor.İsteğe bağlı denilen amazorunlu tutulan bağışlarınismi aidat, spor, temizlik vb.olarak tekrar tekrarönümüze sunuluyor.Meslek lisesi öğrencilerini isestaj adı altında çalıştırarak,sermayeye ucuz iş gücüimkanı olarak sunuyor.

AKP, bizleri dershaneleremahkum ettiği yetmiyormuş

gibi şimdi de dershanelerin hepsini özel okul yapmayıamaçlıyor.

Vaktimizin çoğunu geçirdiğimiz okullarda, yaşam alan-larımızda beslenmemizi sağlayacağımız kantinlerimiz hempahalı hem de hijyenik değil.

AKP, okullara ulaşımımızı cebimizden her ay yüzlercelira alan servisçilere teslim etmiş. Diğer bir alternatifi deher gün zam gelmekte olan balık istifi toplu taşıma.

Bizler de AKP’nin eğitimi paralılaştırmasına, metalaştır-masına karşı ‘eğitim haktır’ diyerek nitelikli, bilimsel, eşit veanadilde bir eğitim istiyoruz. Paralı beslenmeye, paralı ula-şıma, paralı eğitime ‘‘İsyan Et’’ diyerek cevap vereceğiz.

Gerici, cinsiyetçi, ayr›mc› e¤itime ‘‹syan Et’AKP, ülkenin dört bir tarafına yaydığı gerici, cinsiyetçi

havayı liselerimizde de solutmak istiyor bizlere. AKP, çoğuzaman ya ülkede yarattığı şoven hava ile Kürt öğrencilere,Alevi öğrencilere yapılan saldırıların fitilini ateşliyor ya dasaldırıları görmezden geliyor.

AKP, gerici, cinsiyetçi, ayrımcı düşüncesini müfredatada yansıtmaktan geri durmuyor. Kadını ikinci plana koyanve kadını, sadece eşine ve çocuklarına hizmet eden, ‘evhanımı’ rolüne bürüyen müfredatla da sınırlı kalmıyor geri-cilik.

Gerici kadrolar ile donatılan okullarımızda, idareci veöğretmenler eli ile erkek ve kadın öğrenciler arasına konu-lan 45 cm yaklaşma yasağı, kadın öğrencilerin etekboyuyla ilgili yapılan baskılar ve hakaretler AKP’nin gericiyüzünün bir parçası. AKP’nin gerici, cinsiyetçi, ayrımcıeğitimine, erkek egemen söylemine ‘‘İsyan Et’’ diyerekcevap vereceğiz.

Niteliksiz, bilim d›fl› e¤itime, s›navlara ‘‹syan Et’!AKP niteliksiz, bilimden yoksun eğitim müfredatını

yıllardır ısıtıp ısıtıp önümüze sunuyor. Ezbere ve elemeyedayalı rekabetçi müfredat ve sınav sistemi, geleceğimiziçalmaya devam ediyor. Evrim teorisini anlattığı için cezaalan öğretmenler, bilimi din ile birleştiren ve dini bilimin altdalı olarak gören müfredat, aslında her şeyi gözler önünesermekte yeterli.

Okullarımızdaki laboratuvarların aylardır hatta yıllardırkullanılmadığı veya depo olarak kullanıldığı şu günlerdebizler bilimi savunmaya devam edeceğiz. İstisnasız her sı-nav dönemi, sıra arkadaşıyla dahi rekabete sokulmaktanve baskıdan dolayı hayatını kaybeden öğrencileri unutmu-yor, niteliksiz, bilim dışı eğitime ve hayatlarımızı elimizdenalan sınavlara ‘‘İsyan et’’ diyerek cevap veriyoruz.

‹syan Et!AKP’nin eğitimdeki yıkım politikasına ve saldırılarına

sessiz kalmıyoruz. AKP’nin istediği gençlik kılıfına dauymuyor, düşünmeye, sorgulamaya, bilimi savunmaya vehaklarımız için mücadele etmeye devam ediyoruz.AKP’nin gerici, cinsiyetçi, piyasacı eğitimine, 4+4+4karanlığına karşı ülkenin dört bir yanında ‘İsyan Et’meyeçağırıyoruz. Eğitimin herkes için eşit ve parasız olarakkamusal bir hak olarak görüldüğü ve uygulandığı ana dek‘‘İsyan Et’’ diyerek cevap vereceğiz.

� Antalya’da Alevi örgütleri okulların açıldığı günAntalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde “4+4+4’eHayır!” dedi ve Alevilere yönelik asimilasyonun birparçası olarak nitelendirdikleri din derslerini ve paralıeğitimi protesto etti. Eyleme Halkevleri üyeleri dekatıldı.

� Alevi Bektaşi Federasyonu İzmir Bileşenleri’ninçağrısıyla emek ve demokrasi güçleri okulların ve İlMilli Eğitim Müdürlüğü’nün önünde eylem yaptı.Eylemde okunan açıklamada Alevilerin ırkçı, şoven,Türk/İslamcı, piyasacı eğitim sistemine karşı mücadeleettiği vurgulandı.

� 7 Eylül’de Ankara’da Yüksel Caddesi’nde buluşanHalkevci Kadınlar, Milli Eğitim Bakanlığı önüne yürü-yerek kadın düşmanı 4+4+4’ü durduracaklarınıhaykırdı.

� Ankara’da Eğitim-Sen üyeleri, Milli EğitimBakanı Ömer Dinçer’in sendikalarını hedef gösterenaçıklamalarıyla ilgili 5 Eylül’de Kızılay’dan Bakanlığayürüdü, 6 Eylül’de adliyede suç duyurusunda bulundu.

Kurşunaboyuneğmediler

Ankara’da Battalgazi ‹lkö¤retimOkulu’nun 4+4+4 ile ‹mam Hatip Ortaokuluve Battalgazi Ortaokulu olarak dönüfltürülüpbölünmesine ve mahallenin ilkokulsuzkalmas›na yönelik tepkiler silahl› sald›r›ylasusturulmaya çal›fl›ld›. 6 Eylül’ü 7 Eylül’eba¤layan gece evleri ve dükkanlar› pompal›tüfekten ç›kan kurflunlar›n hedefi olan TülayY›lmaz, sald›r›dan 12 saat önce 4+4+4'ekarfl› eylemde bas›n aç›klamas›n› okumufltuve eylemciler tehdit edilmiflti. Efli AtillaY›lmaz ise okullar›n›n dönüfltürülmesine karfl›dilekçeleri valili¤e götürmüfltü.

Ancak sald›rganlar amac›na ulaflamad›.Mahalleli karanl›k kurflunlara karfl› Y›lmazailesinin evinin önünde tek yürek oldu.Halkevleri, E¤itim-Sen ve TKP yöneticileriyleüyeleri de evin önündeki eyleme destekverdi. Tülin Y›lmaz çocuklar›n› karanl›k fikir-lerden uzak tutmak için çabalad›klar›n›anlat›rken Halkevleri Genel Baflkan Yard›mc›s›Samut Karabulut, olay›n k›flk›rt›c›l›¤›n›Baflbakan ve Milli E¤itim Bakan›’n›n yapt›¤›n›söyledi. Y›lmaz ailesi ve mahalleli okullar›naç›ld›¤› gün yine eylemdeydi. HalkevleriGenel Sekreteri Nuri Günay’›n da aralar›ndabulundu¤u bir heyetle okula giden velilerleokul müdürü görüflmedi. Veliler mücadeleyedevam edeceklerini söyledi.

Yıkıma karşı okulun önündeMersin Toroslar’da bulu-

nan D.A. Toksoy İlköğretimOkulu bir binası içinkullanılamaz raporu olmasınedeniyle yıkılacak. Ancakokul içerisindeki diğer birbina sağlam. Milli Eğitimyaz aylarında hasarlı binayıyıkıp sağlam olan binadaeğitime devam edebile-cekken yıkımı okullaraçılınca yapmaya karar verip

çocukları başka bir okulayönlendirdi. Bu durumvelilerin aklına “okul imamhatip mi yapılacak?”sorusunu getirdi.

Veliler, okulun bir anönce onarılmasını veyayenisinin yapılmasını, busüre zarfında çocuklarınıngideceği okul için parasızservis sağlanmasını istiyor.Bu taleplerini içeren

dilekçelerini ilçe milli eğitimmüdürlüğüne ve kay-makamlığa ilettiler.Aldıkları yanıt ise çocuk-larını söylenen okula gön-dermeleri olmuş. Servistalebine dair de yoksul olanaileler belirlenip onlarayardım sözü verilmiş.Veliler ise, hak kaybınıngiderilmesi için bütünöğrencilere parasız servis

sağlanması gerektiğini dilegetiriyorlar.

Mahallede temsilcileriniseçen veliler okullarınaçılmasıyla beraber 10 günboyunca eğitim verilmeyenokullarının önünde oturmaeylemi yapma kararı aldılar.Halkevcilerin de destekverdiği veliler taleplerininyerine getirilmemesi halindevaliliğe yürüyecekler.

S›n›fta, s›rada, sokaktaflimdi; isyan et!

4+4+4’ün ilk bilançosu: Dökülen okullar, ö¤retmensizs›n›flar, sürülen çocuklar ve zorunlu din dersleri

Memleketten 4+4+4 manzaraları

Page 3: 166'ıncı Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

320 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi2012-2013 akademik yılı açılışınagelen Milli Eğitim Bakanı Ömer

Dinçer, 19 Eylül’de Öğrenci Kolektifleritarafından protesto edildi. “Eğitimi geri-cileştiren ve piyasalaştıranların, 4+4+4’üuygulayanların üniversitemizde işi yok”diyen Kolektif üyeleri zor kullanılarakgözaltına alındı.

RedHack, 16 Eylül’de Türkiye-Suriye Kardeşlik Buluşmasımitingine izin vermeyen ve halkın

üzerine polisi saldırtan Hatay Valiliği'nininternet sitesini hackledi.

Hapishaneleri İzleme Kurulu,2011 Hapishaneler Raporu’nuaçıkladı. Raporda hak gasplarının

çokluğuna dikkat çekilirken 7 yılda tutuk-lu ve hükümlü sayısının 76 bin 499 arttığıbelirttildi. Kurul, konunun çözümü içinAdalet Bakanlığı’nın kendilerini tanıyarakyetkilendirmesini talep etti

DİSK, 12 Eylül darbesinin 32’nciyıldönümü öncesinde gerçekleş-tirdiği yürüyüşle 12 Eylül'ün AKP

eliyle sürdüğünü belirtti. 10 Eylül günüişçiler İstanbul’daki DİSK Genel Merke-zi'nden AKP Şişli ilçe binasına yürüdü.

Bursa'nın Osmangazi İlçesi'ndebulunan BDP Temsilciği'ne silahlısaldırı gerçekleşti. Polisler, temsil-

ciliğin etrafını kapatırken, BDP'lilersaldırganın yakalanması için şikayetçioldu. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

İstanbul 16. Ağır CezaMahkemesi, OdaTv Davası kap-samında tutuklu yargılanan

gazeteciler Barış Pehlivan ve BarışTerkoğlu'nun, üzerlerine atılı suçunniteliği ile tutuklu kaldıkları süre gözönüne alınarak 14 Eylül’de tahliyelerinekarar verdi.

Şerzan Kurt’un katili, polis Gülte-kin Şahin tahliye edildi. 7 Eylül’deMahkeme, Şahin’in cezasını mü-

ebbetten 22 yıl hapse, 22 yıl hapsi 8 yıla,8 yılı da hapiste kaldığı süreyi göz önün-de tutarak tahliyeye çevirdi.

Ü ç büyük Alevi federasyonubir araya gelerek son aylar-da Alevilere dönük gerçek-

leşen saldırılara, Alevi düşmanıyargı kararlarına, zorunlu ve‘seçmeli’ din dersi dayatmalarınakarşı 30 Eylül’de miting yapmakararı aldı. Türkiye çapındakatılımın beklendiği mitingAnkara’da Sıhhiye Meydanı’ndagerçekleşecek. Üç federasyonbaşkanının imzasıyla duyurulanortak açıklamada, AKP hüküme-tinin cemevlerini ibadethane sayma-makta ve Sünni İslam dayatmasındaısrar ettiği belirtilerek, “Başbakan,TBMM Başkanı, Diyanet İşleriBaşkanı ve son olarak da Yargıtayağız birliği etmişçesine inkar veasimilasyon politikası yürütüyor”denildi.

Alevileri harekete geçiren saldırı-lar, AKP’nin Alevi düşmanı söylem-lerine paralel olarak tırmanıyor.AKP saldırılar için “münferit” ve“sıradan olay” diyerek saldırılarıönemsiz göstermeye çalışıyor. Sonaylarda Adıyaman, İzmir, Antep’teevleri işaretlenen ve Malatya Sür-gü'de evlerinde linç edilmek istenenAleviler ise gelişmelerin “münferit”diye nitelenemeyeceğini, iktidardesteğiyle sistematikleşen bir saldırıile karşı karşıya olduklarını görüyor.

SÜRGÜ SALDIRISINA CEZAYOK

Malatya Sürgü’de ramazanayında linç edilmek istenen Evliailesine tehditler sürerken,Doğanşehir Cumhuriyet Savcılığı,Evli ailesini linç etmek isteyen veevini taşlayan 48 saldırganla ilgilisoruşturmada takipsizlik kararıverdi.

Saldırıların cezasız kalmasıylaadeta teşvik edilen saldırganlar, bukez Kartal, Pendik ve Manisa’da boy

gösterdi. 25 Alevi ailesinin evininişaretlendiği Kartal’da, son olarak24 Ağustos gecesi cemevine yönelikbir kundaklama girişimi gerçekleşti.

Saldırıların ardından 23 Ağustos’-ta Kartal’da protesto yürüyüşüdüzenleyen binlerce kişi “Faşizmekarşı omuz omuza” dedi.

POL‹STEN KAFA KESMETEHD‹D‹

Bir diğer saldırı da Pendik’teyaşandı. Pendik Pir Sultan AbdalKültür Derneği’ne (PSAKD) gelen

ve kendilerini polis ve Süleymancıolarak tanıtan iki kişi, derneküyelerine kafa kesme tehdidindebulundu.

“Resulullah'ın yolundan dönen-lerin kafalarının kesilmesigerektiğini” söyleyen saldırganlar-dan birinin gerçekten de polisolduğu, dernek yöneticilerininbaşvurusu sonucu tespit edildi.

‘‹Y‹ N‹YETL‹ K‹fi‹LER’Manisa’da Fevzi Çakmak, Fatih

mahalleleri ile Yeni Mahalle’de

görülen sarıklı cübbeli 5 kişi Aleviailelerin evlerine taciz“ziyaret”lerinde bulundu. Evinerkeklerini camiye sohbeteçağırdıklarını söyleyen grubun özelolarak Alevi ailelerin evlerine gittiğikısa sürede açığa çıktı.

Evde olmadığı bir saatte AleviKültür Derneği Manisa ŞubeYöneticisi Süleyman Çeri’nin dekapısı çalındı. Eşinin, durumu ken-disine anlatması üzerine mahallede-ki Yeşil Cami’ye giderek, bu kişilerekapısının neden çalındığını, ne iste-diklerini sordu. Söz konusu beşkişiden biri camide sohbetyaptıklarını, camiye yakın tümkomşuları davet ettiklerini söyledi.İkna olmayan Çeri, komşularınınkapısını çalarak, camiye davet edilipedilmediklerini sordu ve sadeceAlevi ailelerin kapılarının çalındığınıöğrendi. Çeri, daha sonra BarbarosKarakolu’na giderek durumu anlattı.Burada Terörle Mücadele Şubesi’neyönlendirilen Çeri’ye polislerdurumdan haberdar olduklarını, beşsahsın da izlendiğini ama bunların‘iyi niyetli kişiler’ olduğunu söyledi.

Aleviler peşpeşe gelen saldırı,tehdit ve tacizlere rağmenhükümetin, yargının ve polisinsözleşmişçesine saldırganları akla-masına tepkili.

Aleviler iktidar desteğiyle sistematikleşen bir saldırıyla karşı karşıya. Adıyaman, İzmir, Antep'te evleri işaretlenen ve MalatyaSürgü'de linç edilmek istenen Aleviler, saldırılar karşısında 30 Eylül’de Ankara’da karanlığa meydan okumaya hazırlanıyor

Aleviler karanlığa meydan okuyacak

“Agresif olursak bunu durdu-ruruz” dedi yönetmen Fatih

Akın. Trabzon Çamburun belde-sine çöplük kurulmasını anlattığıbelgesel filmi Cennetteki Çöp-lük’ün çıkış noktasını, katıldığıAdana Film Festivali’nde konu-şurken çöplüğün durdurulmasıiçin sarf etti bu sözleri. Akın’ınaçıklamasından birkaç gün önce,Trabzon’un bir başka yerinden,Çaykara’dan, yaşadıkları köyüngeleceği için “agresif” davranan

insanların haberi geldi.

Çaykara’da Karaçam beldesi ya-kınlarında bulunan HES şantiye-si, 15 Eylül gecesi 10 kişi tarafın-dan basıldı. Eylemciler, 4 güven-likçiyi etkisiz hale getirip bağla-dıktan sonra 2 iş makinesini ate-şe verdi ve şantiyeden uzaklaştı.

Olayın ardından köyde ope-rasyon başlatan jandarma, 4 kişi-yi gözaltına aldı. Gözaltına alı-nan Murat S., Alaattin S., AhmetK. ve Mustafa G. çıkarıldıklarımahkemece tutuklanarakTrabzon Bahçecik Cezaevi’ne

gönderildi.

MÜCADELEDE F‹‹L‹MÜDAHALE

Trabzon Valisi Recep Kızılcıkolayla ilgili yaptığı resmi açıkla-mada, “Saldırının, HES inşaatınakarşı çıkan kişiler tarafındanyapıldığı tespit edildi” dedi.Kızılcık’ın, "Bunlar zaten Rumdölü, bu yüzden istemiyorlarHES'i" dediği iddiası da medyayayansıdı. Vali gerçekte bunusöylemedi belki ama halkisyanının kökünü dışarda aramakbir devlet geleneği ve yeni değil...

Yeni olan, memleketin

neredeyse her deresi üzerine bir-den fazla HES kurma azmindekiiktidar-sermaye işbirliğine karşıyaşamına sahip çıkan insanlarınmücadele biçimleri. Önceleriaçılan davalarla hukuki alandadevam eden mücadele, bugünartık yeni bir evreye gelmişdurumda. Sadece Trabzon’dadeğil, Dersim’de Peri Suyu’nda,Erzurum Tortum’da genç-yaşlıkadın-erkek köylüler, iş maki-nalarının önüne oturuyor,şantiye basıp araç ve barakalarıateşe veriyor.

E¤itim hakk› mücadelesinde hep sokakta olaca¤›z

H aklarını teslim etmek gerek,“Allah için” gerçekten çokdebelendiler. Varlarını yok-

larını ortaya döktüler. Bakanlığayerleştirdikleri tüm kadroları delidivane çalıştırdılar. Bütün valileri, kay-makamları işlerin takipçisi yaptılar.Polislerine “telefon tacizciliği” göreviverdiler. Yetmedi kıyıda köşedekalmış ne kadar tarikatçı bozuntusueleman varsa koşturdular. Yalakalarıolmuş patronlara neredeyse zorlabina ve prefabrik binalar yaptırdılar.Yetmedi, olumsuzluklar medyayayansımasın diye medya patronlarınısıkıştırdılar, suni gündemler yarattılar.O da yetmedi, kendi tabanlarındaki4+4+4 karşıtlığını bastırmak içineski korkuları hortlattılar: sadece laik-ler bu işe karşı çıkarlarmış! Tayyip,artık yapacak başka bir şeyikalmadığında Emine Hanım’ını bileyardıma çağırdı. “Bildiği yanıldığınayetmeyen” o şahsiyet de 40 yıllık poli-tikacı, akademisyen, eğitimci ve bilu-mum diğer “sıfatlarını kullanarak”4+4+4’ün ne kadar mükemmel birucube olduğunu bizlere anlattı veekledi: “Anneler, babalar, bu öğrenci-lerimizin velileri hiç endişe etmesinler,onlar bize emanetler”miş.

Karşı çıkanlara tahammülleriyoktu. Ufak ayrıntılarda bile olsaeleştiri getirenleri bertaraf edebilmekiçin terörize etmekten çekinmediler.Kenara ilk çekilen TÜSİAD’cılar oldu.Bu arada netameli konularakarışmamaya özen gösteren diğerşahsiyet, yani Abdullah Gül isekulağının üzerine yatmaklameşguldü.

Bu kadar panik, bu kadarcanhıraşlık, bu kadar yırtınma boşunadeğildi elbette. Çünkü ortada heryönüyle ucube bir yasa ve onunuygulamasında atılan her adımdaçıkan büyük sorunlar mevcuttu. Vebu duruma karşı oluşturulan en ufakmuhalefet bile büyümeye aday ve“yapılmak isteneni” çıkmaza sokabile-cek bir potansiyele sahipti. Kaldı kibu “ufak muhalefetler” çoğu yerdeişlerine engel oldu ve onları projeleri-ni revize etmeye, değiştirmeye zor-

ladı. 4+4+4’e, henüz işlerin enbaşında olunmasına rağmen dörtdörtlük başlayamamalarının enönemli nedeni de bu “ufak muhale-fetler” oldu aslında.

İktidarın en büyük avantajı,düzeniçi muhalefetin kurallara bağlımuhalefet tarzı oldu. Kuşkusuz buzihniyetin en köklü temsilcisi olanCHP, tüm ülke çocuklarınıngeleceğini olumsuz etkileyecek bugirişim karşısında yine etkisiz kaldı.Komisyonda çıkarmaya çalıştığı itiş-kakışın, Meclis oylamasında kul-landığı olumsuz “oy”un dışındayaptığı “en ileri iş” 4+4+4’ü AnayasaMahkemesi’ne götürmek oldu. Oysasadece parti çıkarından bile baksalar,AKP’lilerin “arka bahçemiz” dediğiİmam Hatiplerin (özellikle ortakısımlarının) yeniden yeşertilmesinin,CHP’nin iktidar olma ihtimalini (hattaana muhalefet olma ihtimalini) tama-men ortadan kaldıracağı aşikar. Neyazık ki sistemin kurallarına, kurum-larına bağlı kalınarak muhalefet etmezihniyetinin yerleştiği bu kafalar, hala,“yapabileceğimiz her şeyi yaptık,daha ne yapalım” diyebilmemeşruluğunu ve sözde haklılığınıkendilerinde görebiliyorlar.

Bu zihniyetin benzer yansımalarınıtoplumun diğer kesimlerinde hattatoplumsal muhalefetin örgütlü kadro-larının büyük bir kısmında bilegörmek, mücadelenin sürekliliği vebüyütülmesi açısından ciddi bir sorunolarak görünüyor. Hatta 4+4+4’ekarşı mücadelenin önemli merkez-lerinden biri haline gelen ve eğitimalanının en örgütlü gücü olan Eğitim-Sen’in yönetici kadrolarının mutlakagözden geçirmesi gereken zaaflıeğilimleri bulunuyor. Bu bakımdan4+4+4 karşıtı mücadele birikimininortaya çıkardığı derslerdenyararlanılması, mücadeleningüçlendirilmesi açısından faydalı ola-caktır.

Çıkarılması gereken ilk ders,4+4+4 yasasının sadece eğitimcilereyönelen bir saldırı ve sadece onlarıilgilendiren bir sorun olarak “algılan-ması”na yöneliktir. Mücadele, engenel anlamıyla “eğitim hakkı

mücadelesi” olarak görülmelidir;mücadelenin sadece üyelerininmesleki çıkarlarını korumayaindirgenmesi daraltıcı olmaktadır.Çıkarılan metinlerde, afişlerde geneleyönelik mücadele çağrılarının olması,bu darlığı telafi etmek için yeterliolmamaktadır. Ortada bir gerçek vehayata geçirilmiş bir süreç mevcut.4+4+4 saldırı programının sadeceeğitimcileri ilgilendirmediğini gören“birileri”, bunu engellemek için busaldırıdan olumsuz etkilenecek bütünkesimler ile eşit ve ortak bir mücade-leyi önüne koyar ve bunu eşit birhukuk üzerinden örgütler. Yani4+4+4’e karşı “büyük eğitimciyürüyüşü”nü değil, 4+4+4’e karşı“eğitim hakkı yürüyüşü”nü örgütler.Bu sorunun muhatapları sadecekürsüye çıkan Eğitim-Sen Başkanı veKESK Başkanı mıdır? Nerede velilerve nerede özellikle öğrenciler! Onlarıkarar aşamalarında, yürüyüş kolunda,temsiliyette görebildik mi? Özellikleöğrencileri! Eğitim-Sen’lilerin çokönemli bir bölümü bile hala öğrenci-leri eğitim hakkının asıl muhataplarıolarak görmüyorlar. Eğitim-Sen bumücadelenin tek örgütü olacaksabunun hakkını vermelidir ve aynızamanda kapılarını (örgüt mekaniz-malarını) velilere ve öğrencilereaçmalıdır.

İkinci ders; eğitimci olmaklabakanlığın kadrolu memuru olmakarasındaki farkın ortaya konama-masıdır. Eğitim-Sen’in örgütlü kadro-ları 4+4+4’ün uygulamada çıkardığıaksaklıkları gidermekle yükümlüdeğillerdir, üstelik tam tersine buaksaklıkları öne çıkarmakla yüküm-lüdür. 4+4+4 ucubesini asıl işlemezhale getirmesi gerekenler Eğitim-Senüyeleridir. Eğitim-Sen yöneticilerininilk yapması gereken açıklama (veelbette iş) “kendi üyelerinin eğitimhakkı mücadelesinin neferleri”olduğudur.

Üçüncü ders, siyasal grupçıkarının öne çıkarılmasına ilişkindir:11-- Siyasal grubunuzun çıkarı halkıngenel çıkarının üzerinde değildir, ilkgözetmeniz gereken halkın genelçıkarını gözetmektir. Temsil edilen

kurumun eğitim hakkı mücadelesininönemli bir bileşeni ve eğitim emekçi-lerinin kolektif iradesinin temsilcisi(Eğitim Sen) olduğununun unutul-ması ve aidiyet hissedilen siyasi grup-ların temsilcisi refleksiyle davranılmasıciddi bir zaaftır. 22-- Siyasal grubunuz,toplumsal muhalefetin tüm görevleri-ni yerine getiren, toplumsal muhale-fetin tüm bileşenlerini içinde barındı-ran, toplumsal muhalefetin öncü vekapsayıcı örgütü (grubu) değildir. Öy-leymiş gibi davranarak hem toplum-sal muhalefeti hem kendinizi kandır-mış olursunuz. (Treni sallamak sade-ce gidiyormuş görüntüsü verir, treneyol aldırmaz ve içindekilere de elbet-te.) 33-- Siyasal grubunuzu büyütmeninyolu diğer gruplara çelme takmayaçalışmaktan geçmez. Bu konuda nekadar “deneyimli” ne kadar “becerik-li” olursanız olun takip edilen değil ta-kip eden olursunuz.

Hatırlanacak ve hatırlatılacak olanbir “söz”le ve bu eleştirilerin ortadankalkacağı beklentisiyle noktalamakgerek. Eğitim-Sen Genel Başkanı Ün-sal Yıldız'ın 15 Eylül’de Ankara’dayaptığı konuşma’dan: “Bugün4+4+4'e karşı bu meydanda göster-diğimiz anlamlı tepki, okulların açıla-cağı 17 Eylül'den itibaren okullarımız-da, mahallelerimizde, işyerlerimizdeyürüteceğimiz çalışmaların başlangı-cıdır. Öğretmenlerimiz, öğrencilerimizve velilerimizle; eğitimde 4+4+4 da-yatmasına ‘hayır’ diyen tüm emek vedemokrasi güçleri ile birlikte mücade-le bayrağını daha da yükselteceğimi-ze söz veriyoruz.”

* * *AKP iktidarının muhalefetin

büyüyebilecek gücünden korktuğuiçin kimi noktalarda geri adım attığıbir geçek. Tıpkı bütün zaaf ve yeter-sizliklerine karşın mücadelenin debüyüyen bir gerçeklik olması gibi.Ancak, henüz, 4+4+4’e karşıörgütlenen muhalefet, olmasıgereken güce, ulaşması gereken he-defe ulaşamadı. Bunun nesnel ne-denleri bir kenara, öznel eksiklikleringiderilmesi zorunlu. Çünkü bu müca-dele şu an bitmemiş ve karşı taraf

için de hayata geçirilerek sonuçlandı-rılmamış durumda. Üstelik Eğitim-Sen Genel Başkanı’nın dediği gibi“okullarımızda, mahallelerimizde, iş-yerlerimizde yürüteceğimiz çalışmala-rın başlangıcıdır.” O yüzden tekrar et-mek gerekirse “öznel eksiklikleringiderilmesi zorunlu.”

4+4+4 eğitim modelinin asılmağdurları olan öğrenciler ve velilerinörgütsüz oluşu, bu mücadeleninbüyütülememesinde en büyük sorun.Alternatifinin olmadığı koşullardavelilerin örgütlenebilecekleri tek yapıolarak “okul aile birlikleri” kalıyor.Buralar ise okul idareleriningüdümünde para toplama mekaniz-maları olarak işletiliyor. Ancak buyapıları görmezden gelmek, yok say-mak mücadelenin bir yönünü eksikbırakmak olacaktır. Bundan sonrakiuygulama adımlarında devletinokullara sağlayacağı ödeneğin azala-cağı, ilgisinin özel okullarayoğunlaşacağı düşünüldüğünde buyapılar daha fazla ön plana çıkacaktır.Özellikle öğrenci velisi devrimcilerinbu yapılarda bulunması bir tercihdeğil, bir zorunluluktur. İki seçeneklekarşı karşıyalar: ya bu yapılarıdoğrudan karşılarına alacaklar ya dabu yapıları mücadelenin aktif bileşenihaline dönüştürecekler.

Öte yandan, Eğitim HakkıMeclisleri, eğitim hakkı mücadelesi-nin en uygun formudur. Eğitimcilerin,öğrencilerin ya da velilerin her birininkendi alanına özgü ayrı mücadele ör-gütleriyle bu sürecin bütünsel gerek-lerini yerine getirebilmeleri mümkündeğil. Bu meclislerin başarısı ise nite-lik ve niceliklerine bağlı. Bu yöndekigirişimlerin, başlangıç halindeki çalış-maların bir an önce gerçek-kapsayıcıbir meclise, bir mücadele aracına, birçekim merkezine dönüştürülmesigerekiyor.

Öznel eksiklerin belki de en önem-lisi 4+4+4’e karşı siyasal bilincinyaygınlaştırılması. Örneğin, 1 Mayısiçin alanlara çıkmayı bir siyasal görevolarak görenler, eğitim hakkımücadelesini bir siyasal sorun olarakgörmüyorlar. Ya da tersindenbarınma hakkı mücadelesi için

mahallesine barikat kurup çatışmayıgöze alanlar, eğitim haklarına yapılansaldırının aynı programın parçalarıolduğunun ayırdında değil. Budurum ise kendiliğindenliğebırakılarak giderilemez. Sorununmağdurları “örgütlü değil”, örgütlüolanlar ise sorunun muhatabıolduğunun “farkında değil!”Devrimcilerin önünde duran görevtüm açıklığıyla ortada; mücadeleyi,mücadelenin bileşenlerini örgütlemekve siyasal bilinci olabilecek en genişçerçeveye yaymak/genişletmek.

AKP iktidarda olduğu sürece hiçbirzaman gündemden düşmeyecek,sorunlar bitmeyecek. Ancak görülme-lidir ki eğitim hakkı mücadelesi uzunerimli bir mücadeledir. Bugün4+4+4 yasasına karşı yükselenmücadele, uzun erimli eğitim hakkımücadelesinin sadece bir parçasıdır.Bugün dar anlamıyla AKP gericiliğinekarşı “yasa karşıtlığı”yla gündemegelen mücadele, geniş anlamıyla ser-maye iktidarına karşı hak mücadelesiadımlarıyla genişleyecektir. Bubakımdan, 4+4+4’e karşı mücadele;AKP iktidarının gerici-cinsiyetçi-şovenist-piyasacı eğitim sisteminekarşı mücadeledir. Bu politikgereklilik, halkın hakları hareketiniyaratma iddiasında olanlara önemligörevler yüklemektedir. Bilinmeli kihak mücadelesinin yenileyici pratik-lerinde toplumsal muhalefetin zaaflarıve yetersizlikleri aşılacak ve eğitimhakkı mücadelesinin yükseltilmesi,geliştirilmesi vekurumsallaştırılmasıyla mücadeleneoliberal sermaye iktidarına karşısağlam mevzilere kavuşacaktır. “Yenibir muhalefet tarzı” olmasının, yaniköklü mücadele geleneğine sahipolmamasının zayıflıklarıyla kendinigösteren eğitim hakkı mücadelesihayata geçirildikçe, örneğin“4+4+4” geriletildikçe öğrenilecekve öğretilecek. Sabit-hantal gelenek-lere ve kurumlara bağlı olmamanın“eksiklikleri” politik atılımlarda bireravantaja çevrilecek. Sermayenin geri-ci iktidarı orada olduğu sürece bizlerde karşısında olacağız. Çünkü bizhalkız, onlar da halk düşmanı.

HES şantiyesine eşkıyalardan baskın

Page 4: 166'ıncı Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

420 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

İflas, bozgun, çaresizlik, kısırdöngü…Bunlar AKP’nin Kürt siyasetini nitelemek

için sıkça kullanılan kavramlar. Medya büyükölçüde Erdoğan’ın “şehit haberlerini küçükgörün” talimatına uysa da arka arkaya gelensaldırılar ve artık neredeyse her gün gelenyüksek can kayıpları bu talimatı uygulanamazhale getiriyor.

AKP rejimi tam anlamıyla köşeye sıkışmışdurumda. Bu saatten sonra, savaşı ve şiddetitemel alan politikalarından vazgeçerek kendidevirdiği müzakere masasına dönmek,Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için Türk-İslamcı sağ bloklaşma yaratma projesineuygun değil. Öte yandan sağı yedeklemeyedaha uygun “güvenlikçi” politikalar daPKK’nin askeri hareketliliği nedeniylesürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Bu durumdaAKP’nin yapabileceği tek şey kalıyor:Durumu idare ederek büyük iflasını mümkünolduğunca gizlemeye çalışmak. Büyük birgökdelenin üzerinden düşen bir insanın herkatta tekrar ettiği gibi: “Şu ana kadar her şeyyolunda.”

‹FLASIN KANLI AR‹TMET‹⁄‹AKP durumu idare etmek ve iflasını gizle-

mek için bir taraftan medya üzerinde büyükbir basınç uyguluyor diğer yandan askerizafer öyküleri üretmeye çalışıyor. Ancak buzafer öyküleri krizin büyüklüğünü gözler

önüne seriyor. Bingöl’de KCK operasyon-larını sürdüren 10 polisin öldüğü saldırıdansonra bölgede PKK’nin imha edildiği, çokbüyük kayıplar verdiği haberleri geldi ancakaynı kentte bir hafta sonraki saldırıda 9 askeröldü. Beytülşebap’ta 10 askerin öldüğüsaldırının ardından tarihte sayısız kezokuduğumuz “Kato Dağı’nın PKK’ye daredilme” haberlerine bir yenisi eklendi. Ancakbu haberden sonra Beytüşşebap’ta bir saldırıdaha gerçekleşti ve 1 asker öldü. Askerlerinkaradan giremediği iddia edilen Şemdinlikırsalında PKK’nin tarihin en büyük kaybınıverdiğine dair haberlerin üzerinden iki haftabile geçmemişken 2 askerin öldüğü bir saldırıdaha yaşandı.

Böylesi bir ortamda Başbakan 2011-2012eğitim öğretim yılını 500 PKK’li öldürdükleriiddiasıyla açtı. Bu kanlı aritmetik hesabınınnedenini ise şu sözleri gösterdi: Şüphesiz birbedel de ödüyoruz. Çünkü bu mücadelebedelsiz olmuyor." Tüccar siyasetinin savaşauyarlanmış hali böylesine akıldışı bir vahşilik-te açığa çıktı. Cirosu maliyetini geçmiş birtüccar edasıyla aslında şu denmek istendi:“Biz daha çok öldürdük, şu ana kadar her şeyyolunda.” TSK, İçişleri Bakanlığı, Hakkari

Valiliği veBaşbakan’ın “biz neçok öldürdük” açıkla-malarındaki çelişkilirakamlar ise bu kanlıaritmetiğin nasıl birkirli propagandanınparçası olduğunu gös-terdi.

İflas ve çaresizlikAKP’lilerinüsluplarına dayansıyor. Hersaldırının ardından“Kanları yerdekalmayacak” tarzıklasik kınamametinleri, savaşıngerçekliği karşısında

anlamsızlaştıkça dil saldırganlaşıyor. ErdoğanBayraktar’ın “kanı bozuk, sütü bozuk,satılmış” şeklindeki açıklamaları çaresizliğinen çıplak dışa vurumu olarak dikkat çekti veBayraktar başkalarının çocuklarını ölümesürmelerini yine şu sözlerle aklamaya çalıştı:“Bedel ödedik, bundan sonra da öderiz.”İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise “Gençyaşta şehit olmak nasip işidir” diyerek olayadini bir boyut kattı.

KR‹Z ‹Ç‹NDE S‹YAS‹ TAARRUZAKP’nin idare siyasetinin bir önemli

parçası da askeri alandaki çıkışın toplumsal-laşmasının ve siyasal alanda görünür halegelmesinin engellenmesi. Bu nedenle meclisaçılır açılmaz BDP’lilere yönelik büyük birtaarruz başlayacak. Gerekçe kucaklaşma amamesele BDP’nin PKK ile yakınlığı değil.Aksine AKP rejiminin politikalarının yenil-gisini bu kucaklaşmayla gözler önüne ser-meleri.

Başbakan bu taarruzu Anayasa’yı dahiihlal ederek yürüteceklerini “Yargıyagerekeni söyledik” sözleriyle gösterdi. AKPGenel Başkan Yardımcısı HüseyinTanrıverdi, "1 Ekim'de TBMM açıldığızaman teröre bulaşmış, terör suçu işlemişhangi milletvekili varsa, terörle iç içe olmuş,kucaklaşmış milletvekili varsa, milletvekilisıfatına bürünmüş olan varsa bunların örtü-leri kaldırılacak, yargı hesabını soracak" diye-rek saldırı için tarih verdi. Başbakan’ıngerekeni söylediği yargı BDP İstanbulMilletvekili Sebahat Tuncel’e 8 yıl 9 ay hapiscezası verdi. BDP’lilere taarruz, hükümetin“ılımlı” olarak gösterilmeye çalışılan Arınç’ında diline yansıdı. Bölgede yüzde 80’lerevaran oylar almış BDP’lilerin halkın temsil-cisi olmadığını iddia eden AKP’ye yakışırbiçimde Arınç bu kez BDP’li kadın mil-letvekillerinin kadın olmadığını iddia ediyor:“Onları nasıl kadın sayıyorsunuz? Her biripolis iteliyor, tokat atıyor, her biri otobüsüzerine çıkıp acayip şeyler söylüyor.” Arınç’ınbu sözleri önümüzdeki dönemde başlattıkları

taarruz karşısında Kürt kadın dinamizmindenkorkusunu gösterdi. Arınç, gericiliğin kadınıçocuk yaşta gelin edilip, kocasının dizinindibine layık gören zihniyetiyle bu dinamizmihedef almaya çalıştı.

AKP’lilerin sistematik hedef göstermelerisonucu BDP binalarını hedef alan saldırılaryaygınlaştı. Bursa’da BDP İl Binasıkurşunlandı, İstanbul Eyüp’te ilçe binası 20-30 kişi tarafından atılan taşlara hedef oldu.

KÜRTLER DE HAZIRLANIYORSiyasi kuşatmaya karşı Kürt hareketi

meseleyi siyasi-toplumsal sonuçlaraulaştırmak için arka arkaya adımlar atıyor.Murat Karayılan’ın mücadelelerinin “özgür-lük ve zafer aşamasında” olduğunu söyleye-rek “her yurtsever Kürt’ü elini taşın altınakoymaya” çağırmasının somut karşılıkları daortaya çıkmaya başladı: Öcalan'ın sağlık-güvenlik-özgürlük koşulları için başlatılankampanya ve hapishanelerdeki açlık grevleri,çocukları okula göndermeme, askere git-meme, mahkemelere başvurmama kampan-yaları ve BDP’lilerin meclisi terk etmeeğilimleri... AKP’nin siyasi alanı daraltmagirişimine verilen askeri yanıt ise AKP’ninhedef alınması oluyor. BDP’lilere yönelikplanlara dair konuşan Karayılan’ın, kendi-lerinin de “AKP’li parlamenterler vesiyasetçileri tutuklama, Kürdistan’ı onlarayasaklama” hakkının doğduğunu ifade etmesive AKP Hakkari İl Başkanı’nın kaçırılmasıbu taktiğin bir parçası olarak dikkat çekiyor.

Son gelişmelerle süreç “düşük yoğunluklusavaş” adı konulan 1990’lara benzetiliyorancak Irak’ta kurulan fiili Kürt devleti,Suriye’deki demokratik özerklik deneyimigibi dış faktörlerin yanı sıra sorunun savaşlaçözüleceğine kazanılacağına dair inancıntoplumda yok olmaya başlaması AKP’ninişini daha da güçleştiriyor. Aslında bunaAKP de inanmıyor ama başta da dile getir-diğimiz gibi durumu idare ediyor. Kürthalkının varlığının, taleplerinin, tercihlerinin,iradesinin yok sayılarak durumun idare edil-diği her gün basitçe zaman kaybedilmiyor.Beşer onar insanlar ölüyor, ülke bir uçurumasürükleniyor. Kaderimiz olmayan bu kanlıdenklemi bozmak, ölümlere “nasip” deyipgeçmemek için AKP’nin karşısında Kürthalkına el uzatmak gerekiyor.

K ürt savaşı tırmanıyor. Bir yanda, SırrıSakık’ın “kimse evlat acısı görmesin”yakarısını “inşallah”la geçiştirmek yer-

ine “ben elimden geleni yaptım”soğukluğuyla derhal geri çevirecek kadarsavaşa odaklanmış bir Başbakan ve onuntemsil ettiği siyasi irade var. Diğer yanda iseKürt coğrafyasının hemen her köşesindeeyleme geçme ve sürdürme kapasitesisergileyen PKK gerillası bulunuyor.

PKK’nin (alan hakimiyeti adını verdiği)“savaşı tırmandırma” taktiğini bir rasyonelivar. Yalnızca Batı Kürdistan (Rojava) özerkyönetiminin güvenliğinin sağlanması amacıbile PKK’nin bugünkü taktiğini “gerçekçi”kılmaya yetiyor. PKK’nin yeni taktiğinin“Rojava’yla dayanışma”nın ötesinde, Kürtsorununu Ortadoğu çapında bir sorun halinegetirerek çözümü zorlama ve sorunun ulus-

lararası çözümü masasınakendi sandalyesiyle otur-mak gibi bir orta/uzunvadeli amaca da yöneldiğidüşünülebilir. Bunlarınhepsi de (bazıları bugün-den gerçekleşme yolunagiren) gerçekçiamaçlardır.

PKK’nin savaşıtırmandırmaktaki kkııssaavvaaddeellii aammaaccıı karşısındaSuriye, İran ve ABD’ninçeşitli derecelerde nötrali-ze olduğu görülüyor.Suriye ve İran’ın nötraliza-syonu, Türkiye’nin (ABD

ittifakı bağlantısıyla) kendileri içinoluşturduğu tehdidi ortadan kaldırma/fren-leme gereksinimine bağlı. ABD’nin nötraliza-syonu ise Güney (Başur) Kürdistan FedereYönetiminin, Batı’nın özerkliğini kendisininuzun vadeli güvenliği için bir güvence olarakgörmesinden kaynaklanıyor.

Dolayısıyla, Türkiye’nin Batı Kürdistankarşısında oluşturduğu tehdidi sürdürebilme-si için dayanabileceği ne eski anti-KürtOrtadoğu ittifakı (Türkiye, İran, Irak, Suriye)var, ne de ABD himayesi… AKP iktidarı Kürtsiyasi sürecinin Ortadoğu’daki gelişimsürecine engel olamadığı gibi, kendisini busürecin kenarına (marjına) itiyor. AKP sadeceKürt-Ortadoğu sürecinde değil, Ortadoğupolitikasında da marjinalleşiyor.

Suriye Kürtlerine “göz açtırmamak için”Türkiye’yi açık cezaevine ve Ortadoğu’nunPakistanı’na çeviren AKP’nin, MüslümanKardeşler-Kaide yelpazesinin hamisi olarakSuriye sürecinin patronluğunu elde edeceğihayalinin “bitiş düdüğü”, Libya’daki “filmayaklanması” ile çalındı bile.

Son birkaç haftanın tuhaf gelişmeleriniarka arkaya yazarak devam edelim:

Ardı ardına iki büyük ve “karanlık”patlama; Gaziantep ve Afyon.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Kırgızistan’dazehirlenmesi.

Başbakanlık koruma biriminin(Başbakanlık koridorlarında silahlaradavranıldığı söylenilen) tasfiyesi ve yenidenyapılandırılması.

Kılıçdaroğlu’nun Menderes’in anıt mezarınıziyareti ve yardımcısı Haluk Koç’un Oslo bel-geleriyle ortalığa dökülmesi.

Herşey, ABD’nin Suriye politikasının birdönüm noktasına geldiğini; bu dönüm nok-tasında AKP’nin angaje olduğu siyasetintamamıyla rafa kaldırılmasa bile ciddirevizyondan geçirileceğini; Tayyip Erdoğan’ındayandığı ittifaklar sisteminin bu dönüşümeuyum göstermekte zorlandığını gösteriyor.

Erdoğan’ın kaybedeceği aşikar olan “savaşpolitikalarına” (sadece Kürtlere karşı değil,Suriye’deki Müslüman Kardeşler- Kaide yel-pazesiyle yürüttüğü kirli savaş politikalarına)izanını kaybettiği izlenimini yaratan bir inatlasarılması, bu zorlanmanın çok şiddetli olduğukanısını yaratıyor.

Bu zorlamanın Tayyip Erdoğan’ın “sağınbirliği partisi”ni bölünmeye götürüpgötürmeyeceği şimdiden söylenemez. Ancak,CHP’nin MHP vari Kürt politikalarına geridönerek “anti-Erdoğan sağ güçler”le kura-cağı bir ittifakın AKP içindeki çatlakları derin-leştirmekten çok sol politikanın zayıflamasınahizmet edeceği açık. Ve biliyoruz ki ssaağğ,, ssoollzzaayyııffllaaddııkkççaa ddeeğğiill,, ggüüççlleennddiikkççee ppaarrççaallaannıırr..

AKP sıkıştıkça CHP imdadına mı koşuyorne?

AKP s›k›flt›kça CHPimdad›na m› kofluyor?

FerdaKoç

[email protected]

Barış çığlığı isyana dönüştüH atay halkının savaş karşıtı

duruşunu yasaklamalarlabastırma politikası ters

tepti. 16 Eylül Pazar günü İşçiPartisi’nin düzenlemek istediğimitingin yasaklanması ile başlayanolaylar, kısa sürede bütün kenteyayılan çatışmalara dönüştü. Polishalkın tepkisi karşısında geri adımatmak zorunda kalırken, HataylılarAKP iktidarının kirli oyunlarınaseyirci kalmayacaklarını dostadüşmana göstermiş oldu.

Yeşilpınar Belediyesi’nin 25-26Ağustos’ta düzenlediği BarışaÇığlık etkinliği ve ardından on biniaşkın kişinin katıldığı 1 Eylül BarışGünü eylemlerinde Hatay halkı,AKP’nin Suriye’de mezhepçi bir içsavaşı kışkırtmaya dönük poli-tikalarına karşı güçlü bir itiraz dilegetirmişti. Sınırın ötesinde birbuçuk yıldır devam eden savaş,mülteci kampı adı altında kurulanaskeri kamplar ve kent içinedoluşan cihatçılar nedeniyleyaşanan sorunlar bu itiraznedeniyle ortaya dökülmüş, zordurumda kalan AKP’nin valisidurumu kontrol altına almak içineylem yasağı getirmişti. Ne var kibu yasak Hataylıların öfkesini dahada biledi.

POL‹S TERÖRÜNE KARfiIÖFKE PATLAMASI

Antakya’da 16 Eylül Pazar günüİşçi Partisi’nin çağrısını yaptığı“Türkiye Suriye kardeştir”buluşması yasaklanınca, İşçiPartililer kent merkezinde bir

açıklama yaparak yasağı protestoetti. Yasak kararına tepki gösterenbinlerce kişi de çevrede toplandı.Halkın eylem yapmakta ısrarı polissaldırısı ile karşılaşınca çatışmaçıktı. Çok sayıda kişinin gözaltınaalındığı, onlarca kişinin plastikmermi ve gaz bombaları ile yara-landığı çatışmalar mahallelereyayılarak saatlerce sürdü.

Polis saldırısı halkın tepkisini

daha da büyüttü. Plastik mermi,tazyikli su ve gaz bombası kullananpolisin kentin içinde çok geniş biralanda marketlerden türbelerehatta hastanelere kadar her yerihedef alması ilk başta eylemdeolmayanların da sokağa inip tepkigöstermesine yol açtı. Sokaklarabarikatlar kuruldu, evlerin pencereve balkonlarına çıkanlar ellerinegeçirdiklerini polisin üzerine attı.

Barikatların kurulduğu Armutlumahallesinde yoğunlaşan direnişorada oluşturulan inisiyatifin kon-trolünde yürütüldü. “Tayyip istifa”,“Vali istifa”, “Katil ABD, işbirlikçiAKP” sloganlarının atıldığıeylemde barikatlar, gözaltınaalınanlar serbest bırakılıncayakadar kaldırılmadı. Halkın kararlıtutumu karşısında gözaltına alınan-ları serbest bırakan polis mahallel-

erden çekilmek zorunda kaldı. Bu arada Hataylılar kentin diğer

mahallelerinden Armutlu’ya gelme-ye çalışınca polis mahalleçevresinde geçişleri engellemeyeçalıştı. Sınır ilçesi Samandağ’danotobüslerle hareket edenler yoldadurdurulunca, dönüp protestolarınıSamandağ’da düzenledi.

Gözaltına alınanlar serbestbırakıldığında saat gece 1’i geçmişti.Kitle barikatları kaldırırken sokak-lar son bir kez sloganlarlayankılandı.

“ALANLARI DOLDURMAYADEVAM EDECE⁄‹Z”

Eylem bitirilirken direnişisürdüren heyette yer alan HatayHalkevi Başkanı ve Suriye’yeEmperyalist Müdahaleye HayırPlatformu sözcülerinden EylemMansuroğlu bir konuşma yaptı:

“Arkadaşlarımız şu andayanımızda. Bu zafer Armutluhalkının direnişinin zaferidir.Bugün evlerimize saldıranlar,çocuklarımızı gözaltına alanlarbizim direnişimiz sonucundagözaltındakileri bırakmak zorundakaldılar. (...) Burada bizlerSuriye'ye Emperyalist MüdahaleyeHayır Platformu olarak bir kezdaha söylüyoruz: Ülkemizin savaşagirmesini istemiyoruz, kentimizdesavaş istemiyoruz, biz barış istiy-oruz. Gerekirse bunun içindireneceğiz. Yarın ve sonraki gün-ler haklı mücadelemiz devam ede-cektir, alanları doldurmaya devamedecegiz.”

Hataylılar AKP iktidarının kirli oyunlarına alet olmayacaklarınıgörkemli bir direnişle dosta düşmana gösterdi

Kürt sorunundaki savaş ve imhaya dayalı reçetesi iflas edenAKP, askeri alanda kanlı zafer masallarıyla ve siyasi alandaBDP’yi hedef haline getirerek durumu idare etmeye çalışıyor

B ‹ N L E R C E A N T A K Y A L I N I N D ‹ R E N ‹ fi ‹ P O L ‹ S ‹ P Ü S K Ü R T T Ü

Savaş ve ölüm kaderimiz değil

Savaşa dayalı politikaları iflas edenAKP’yi sıkıştırmak için CHP’nin seçtiğiyol, AKP’nin elini güçlendiriyor. CHP’liHaluk Koç’un aylar öncesinden bilinenbelgeleri yeni gibi ortaya çıkarıp Oslo üze-rinden “müzakere”yi hedef almasıAKP’nin elini güçlendirdi. Zira AKP’ninmüzakere gibi bir niyeti yokken, şiddet vesavaştan başka çıkışı bulunmuyorken buyönde bir sıkıştırma AKP siyasetine güçkatıyor. AKP sorunu müzakere ile çözmeyolunda olsa idi “ulusalcı bir sapma” ola-rak değerlendirilebilecek bu çıkış, var olankoşullarda ya büyük bir öngörüsüzlük ya

da siyasette başka arayışların işareti olabi-lir. Zira Oslo konusunda Haluk Koç’unbaşını çektiği itirazların patenti Gülen Ce-maati’nde. Cemaat’in MİT müsteşarı Hik-met Fidan üzerinden yürüttüğü kavgadageri adım atmasının ardından bu mesele-nin bayrağını CHP’nin alması basit bir isa-betsizlik mi politik bir tercih mi, bunu za-man gösterecek. Ama nesnel olarak ana-dil, siyasi temsil gibi Kürtlerin varlığını,iradelerini ve asli taleplerini görmezdengelen ve Oslo müzakereleri üzerindenüretilen “sosyal demokrat” siyaset AKP’yizayıflatmıyor, Gülen’i güçlendiriyor.

Hükümeti zayıflatmıyor cemaati güçlendiriyor

UMAR KARATEPE

Page 5: 166'ıncı Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

520 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

iklimkıta7 5

Almanya’da mültecilerin, izolasyonun kal-dırılması, kampların kapatılması, yalnız

Almanya’da geçerli olan ikamet zorunluluğu-nun kaldırılması, iltica başvurularının sürünce-mede bırakılmasına karşı başlattıkları Berlinyürüyüşü sürüyor. 8 Eylül’de “Özgürlük” pan-kartı açarak başlanan yürüyüşte, yol güzerga-hındaki kamplara da ziyaretlerde bulunuluyor.Mülteciler, Neo-Nazi faşistlerinden de tehditve tepkiler gelmesine karşın Berlin’e gidecek-lerini ve taleplerini doğrudan hükümete ilete-ceklerini açıkladı.

Irak’ta ABD ve AKP tarafından desteklenen,hakkında tutuklama kararı çıkması

sonrasında Türkiye’ye kaçan Irak İslam Partisilideri Tarık Haşimi hakkında idam kararı veril-di. Irak Yüksek Yargı Konseyi, korumalarınıntanıklıkları doğrultusunda Haşimi’nin Şii lider-ler için suikast emri verdiğine ve bir ölüm timioluşturduğuna kanaat getirdi. ABD işbirlikçisiHaşimi’ye destekse Türkiye’den geldi. DışişleriBakanı Ahmet Davutoğlu ile Haşimigörüşürken, yapılan açıklamalarda ortak çıkar-lar üzerine çalışmanın sürdürüleceği belirtildi.

Haşimi’nin kalemi kırıldı

Barcelona’nın İspanyollar tarafından kuşatıl-masının yıldönümünü ulusal günleri ilan

eden ve her yıl sokağa çıkan Katalanlar, “ba-ğımsızlık” taleplerini güçlü bir şekilde haykırdı.1,5 milyon Katalan, “Katalunya, yeni Avrupadevleti”, “Dilimiz için bağımsız Katalunya” slo-ganlarıyla Barcelona sokaklarını inletti. İspan-ya’da bölgelerin zenginliklerine göre vergilen-dirme politikası, ülkenin en zengin bölgesi olanKatalanların “bağımsızlık” talebini daha güçlüve kitlesel haykırmasında önemli bir gerekçeoluşturdu. 2011’de yapılan referandumdahalkın yüzde 90’ı “Bağımsızlığa evet” demişti.

Katalunya: ‘bağımsızlık’

Bolivya’da madencilerin, madenlerinişletmesini kendi üstlerine alma mücade-

lesi sürüyor. Daha önce İsveç firmasıGlencore’a ait Colquiri madenininkamulaştırılmasını sağlayan Bolivyalı maden-ciler, madenlerin kimin tarafından işletileceğiüzerinde anlaşmazlık çıkması üzerine başkentLa Paz’da üç ana yolu kapattı. Madencilerdenbir bölümü madenlerde doğrudan yönetimhakkı talep ederken, diğer bölümü ise maden-lerin yönetiminin sadece devlete ya da sadeceişçilere ait olamayacağını savundu.

Madenciler yolları kapattı

Mülteciler yürüyor

1 1 Eylül saldırılarının 11.yıldönümünde ABD’de gös-terime giren bir film,

Ortadoğu’daki kaotik siyasi ortamabir tarafında İslamcıların birtarafında ABD’nin yer aldığı yenibir çatışma ekseni daha ekledi.Yapımcılığını, yönetmenliğini vesenaristliğini Sam Bacile adlı İsrailasıllı ABD vatandaşı bir ser-mayedarın üstlendiği “Müslüman-ların Masumiyeti” adlı film İslampeygamberi Muhammed’ehakaretler içeriyor. Sam Bacileadının daha önce de İslamcılıkkarşıtı eylemlere katılan ve sahtekimlikle dolandırıcılık suçundan 21ay hapis cezası alan NakoulaBasseley tarafından kullanılan birrumuz olduğu iddia edildi.

İddiaların ardından SamBacile’nin “Evet, filmi provokatifbir siyasi tutumla yaptım çünküİslam kanserdir. Müslümanlar yokedilmesi gereken böceklerdir. Bufilmle İslam’ın nefret içerikli bir dinolduğunu herkese göstereceğim”açıklamaları gündeme geldi. Bacileayrıca film için aralarında ABD’deKur’an yakma eylemiyle tanınanrahip Terry Jones’un da bulunduğu100 İsrailli’den 5 milyon dolar bağışaldığını ve filmi İsrail için yaptığınıda açıkladı.

Ortadoğu’daki İslamcı şiddet debu iddia ve açıklamaları gerekçegöstererek sokağa indi.

KADDAFİ’YE KARŞI GİTTİ, KADDAFİ GİBİ ÖLDÜ

El Kaide’nin de içinde olduğupek çok İslamcı örgütün, peygam-bere ve dine hakaret edildiğigerkçesiyle sokağa çıkma çağrılarıyapmasıyla birlikte Mısır, Libya,Tunus, Yemen, Sudan gibi pek çokOrtadoğu ülkesi bir anda karıştı.Filmin yayımlanmasına ve galasınınKur’an yakma eylemine sahne olanGainesville Kilisesi’nde yapılmasınaizin veren ABD, hedef haline geldi.ABD büyükelçiliklerine yürüyen onbinlerce kişi günlerce polis veaskerlerle çatıştı, yaralanan veölenler oldu.

Eylemler Libya’daki gösteriler

ile dünya gündemine oturdu. 11Eylül günü eylemcilerinbüyükelçiliğe girme çabasınınsonuçsuz kalmasının ardındanroketli bir saldırı düzenlendi.Saldırıda, Libya işgali sırasındaKaddafi karşıtı Libya UlusalKonseyi’ne üst düzey destek verenABD Büyükelçisi ChristopherStevens ile üç elçilik yetkilisiyaşamını yitirdi. ABDBüyükelçisi’nin cansız bedenininsürüklenerek binadan çıkarıldığıgörüntüler ise 20 Ekim 2011’demuhaliflerce linç edilereköldürülen Muammer Kaddafi’ninölüm görüntülerini akla getirdi.ABD’nin yanıtı bölgeye iki uçakgemisi ile çok sayıda asker takviyesigöndermek oldu.

İŞBİRLİKÇİLİK TEPKİYİENGELLEYEMEDİ

Libya’nın yanı sıra Mısır,

Lübnan, Suriye, Irak, Yemen, Su-dan, Fas, Somali, Pakistan, Afga-nistan, Hindistan, Türkmenistan’dada geniş kitlelerin katılımıyla ger-çekleşti. Eylem çağrıları, Libya’dakiemperyalist işgali destekleyen ElKaide ve Mısır’da emperyalizmleuzlaşarak iktidarı alan MüslümanKardeşler gibi örgütler tarafındanyapıldı. Bu durum, ister güdümlüsavaşlarda kullanılsın, ister neolibe-ral İslam ile iktidar modeli olsunİslamcı örgütlerin emperyalizmleentegrasyonlarının çelişkilidoğasından kaynaklanıyordu.

Kahire’de üç gün boyunca sürençatışmalara binlerce kişi katıldı,400’e yakın kişi yaralandı. Sana’daABD büyükelçiliğini basanYemenliler, elçiliğin kimi bölgeleri-ni ateşe verdi. Eylemcilerden 4’üöldürüldü. Tunus’taki ABDBüyükelçiliği’nin bahçesinde büyükbir yangın çıkarken, Sudan’daki

protestolar ise Almanya veİngiltere büyükelçiliklerine yöneldi.Lübnan’daki protestolar isebüyükelçilikler ile sınırlı kalmadı.ABD merkezli şirketlerinmağazaları yağmalandı ve kundak-landı.

Saldırıların ardından gözlerinçevrildiği Libya’da Devlet BaşkanıMuhammed El-Magariev, ilk açık-lamasında saldırının planlı olduğu-nu söyledi. “Usta beyinler” olaraknitelediği El-Kaide’yi hedef göste-ren Magariev, NATO destekli ope-rasyonlar sırasında eli güçlenen si-lahlı çetelerin başlarına bela oldu-ğunu da dile getirdi. Magariev’inhedef gösterdiği El-Kaide, 15 EylülCumartesi günü saldırıları üstlendi.

‘AKREBİ BESLERSEN, SENİSOKACAKTIR’

“Arap Baharı” denilen hareket-liliklerin binlerce kişinin ölümü ve

toplumların yıkıma uğraması ile so-nuçlandığı göz önünde bulundurul-duğunda, ABD’yi hedef alan eylemve saldırılar yeni tartışmaları da be-raberinde getirdi. Özellikle NA-TO’nun, Kaddafi rejimini devirmekamacıyla silah ve para yardımların-da bulunduğu El-Kaide’nin, ABDbüyükelçisinin öldürülmesinden so-rumlu olması, bölgedeki ABD inisi-yatifini sorgulatır hale getirdi.

Independent gazetesinin dene-yimli Ortadoğu muhabiri RobertFisk, Suriye’de duyduğu “Bir akre-bi beslersen seni sokacaktır” deyi-mini hatırlattı. Fisk, “Amerika’nınLibyalı ‘dostları’ onlara sırt çevirdive El-Kaide liderliğinde Müslümandünyasını yutan anti-Amerikancıprotesto hareketlerine başladılar.ABD, El-Kaide akrebini beslemişve bu akrep şimdi Amerika’yı sok-muştu” değerlendirmesinde bulun-du. Fisk, akrep benzetmesinin bu-gün de Suriye için geçerli olduğu-nu, Türkiye’nin de bir dönem Afga-nistan müdahalesi için kullanılanPakistan ile aynı konuma düştüğü-nü yazdı.

‘İŞİMİZ BİTMEDİ’ABD büyükelçiliklerine yönelik

saldırılar, yaklaşan seçimler önce-sinde ülke içindeki tartışmaları daalevlendirdi. ABD seçimlerindeCumhuriyetçi Parti’nin adayı olanMitt Romney, üç Ortadoğu ülke-sinde iktidarların devrilmesine vesi-le olan Obama yönetimini “pısırık”olmakla eleştirdi ve “ABD bir dahaasla özür dilemeyecek” dedi.ABD’nin önde gelen gazetelerindeObama yönetimi “diplomatik yolla-rı kullanmak” ile eleştirildi, dahahızlı ve sert önlemler alma telkinle-rinde bulunuldu. Ancak seçimlerikim kazanırsa kazansın emperyal-izmin genel kuralı işlemeye devamedecek. ABD Dışişleri Bakanı Hil-lary Clinton ise “Henüz işimiz bit-medi” diyerek “bölgeyi şekillendir-me” politikalarına devam edecekle-rini ilan etti.

Mısır yeniden

üslümanların Masumiyeti’ vesilesiyle İslamcılar yeniden sahne aldı. ElKaide’nin ve Müslüman Kardeşler’in çağrısıyla sokağa dökülenler ABDelçiliklerini hedef alırken ABD Libya Büyükelçisi linç edilerek öldürüldü

Ortadoğu’da, Suriye’ye yönelikemperyalist stratejilerde de rol

sahibi olan Suudi Arabistan-Katar-Türkiye eksenli çizginin yanında yeni birsiyasal güç yükseliyor. Mısır, Mübarekrejimi sonrasında iktidara gelenMüslüman Kardeşler ve devlet başkanıMuhammed Mursi ile kritik hamleleryapmaya başladı.

Obama’nın davetini eylül ayına ertele-yen Mursi, önce Çin’e, daha sonra daBağımsızlar Hareketi toplantısı için İran’aziyaretlerde bulundu. Ziyaretlerinin, Suri-ye sorununun çözümünde inisiyatif almakamacı taşıdığını belirten Mursi, daha son-ra da Mısır, İran, Türkiye ve Suudi Ara-bistan dörtlüsünden oluşacak bir inisiyatifmerkezi önerisinde bulundu. Suudi Ara-bistan ve Türkiye tarafından reddedilece-ği aşikar olan öneriye Katar Emiri Ha-mad bin Halife Al-i Sani tepki gösterdi.Katar’ın rahatsızlığına karşı Mısırlı diplo-matların yanıtı “Katar, Müslüman Kar-deşler’i desteklemiş olsa da Mısır’ın, Ka-tar politikalarının güdümünde bir siyasetizlemeye niyeti yok” oldu.

Mısır’ın bir diğer politik hamlesi deSuriye’ye odaklanan Ortadoğu gündeminiFilistin sorununa çekmek oldu. HamasSiyasi Büro Başkanı Halid Meşal veFilistin Özerk Bölge Yönetimi BaşkanıMahmud Abbas ile Filistin sorunu üzeri-ne görüşmeler gerçekleştiren Mursi,başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistindevletinin kurulması konusunun gündemolduğunu ifade etti. Mursi, ArapBirliği’nin Kahire’deki toplantısındakiaçılış konuşmasında da Filistin davasınınArap dünyasının en önemli gündemiolduğunu vurguladı.

Filistin ve Suriye sorunlarında çıkışla-rıyla dikkat çeken Mursi’nin Mısır ve İsra-il arasındaki Camp David Anlaşması’nasadık olduğunu belirtmesi de dikkat çeki-ci. Gerek İsrail Savunma Bakanı EhudBarak ile görüşmesinde, gerek ABD Dı-şişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşme-sinde anlaşmaya bağlılığını yineleyenMursi’nin, “en azından şimdilik” anlaşmametninde düzenlemelere gidilmesi ya daanlaşmanın kaldırılması kozlarını oynaya-madığı da görülüyor.

ÇAĞLAR ÖZBİLGİN

‘MABD’nin Libya’da çok işi var

Dünya genelinde yaygınlaştı-rılan özelleştirme ve güven-

cesizlik politikaları, işçi ölümleri-ni “işçi katliamları”na dönüştür-meye başladı. 12 Eylül’de Rus-ya’nın başkenti Moskova yakın-larındaki Yegorevsk kentinderuhsatsız bir tekstil atölyesindeyangın çıktı. Tamamı Viet-nam’dan gelmiş güvencesiz işçi-lerin 14’ü yanarak yaşamını yitir-di. Aynı gün alevlerin daha bü-yüğü Pakistan’da yükseldi. La-hor kentindeki bir ayakkabı fab-rikasında çıkan yangında 25 işçiyaşamını yitirdi. Karaçi bölgesin-de Shahdadkot tekstil fabrikala-rının kapatılmasından sonra ku-rulan bir tekstil fabrikasında ya-şanan yangında ise 289 işçi yana-rak can verdi.

BİR ÖZELLEŞTİRMEPRATİĞİ: SHAHDADKOT

Pakistan’daki işçikatliamlarının en önemli sebebi,ülke genelinde uygulananözelleştirme politikaları.Ülkenin en büyük tekstil fab-rikaları Shahdadkot, bünyesindeçalıştırdığı 6 bin işçiyle, aynızamanda Yukarı Sindh böl-gesinin en büyük sanayi tesisiolma özelliğini taşıyordu. 1974yılında dönemin başbakanıZülfikar Ali Butto’nun emriylekurulan fabrikalar, iplik eğirme,dokuma ve boyama gibi tekstil

üretimi için gerekli tüm süreçleriiçinde barındırıyordu.Shahdadkot diğer yandan 80’liyıllarda hak alıcı eylemlere imzaatan işçi sendikalarının vesosyalist yapıların da örgütlüolduğu bir alandı.

5 Temmuz 1977’de ABDdestekli darbe ile iktidara gelenve İslamcı-faşist bir cunta yöneti-mi kuran Ziya ül Hak, ülkedeki

özelleştirme politikalarına hızverdi. Shahdadkot fabrikalarınıda parça parça özelleştirendikta, SSCB yönetimininkazandırdığı ağır makineleri isehurdaya bıraktı. Özelleştirme veneoliberal politikalar, cunta son-rasında yönetime gelen iktidar-larca da son sürat sürdürüldü.Tesisler, Pervez Müşerref döne-minde Pakistan Sınai Kalkınma

Şirketi’ne (PIDC) devredildi,PIDC tarafından da bir hurdatüccarı olan Nisar AhmedMemon’a sattı. Memon, işçilerinhaklarında ciddi kesintileryaparken, güvencesizlik fab-rikaların tümünde işçileredayatıldı.

HEM İŞLERİNDEN HEMEVLERİNDEN OLDULAR

Fabrika, 8 Haziran 2007’detamamen kapatıldı. İşçilerintesisler içerisinde bulunan evleride polis ve asker tarafından işgaledildi. İşçiler hem evsiz hem deişsiz bırakıldı. İştençıkarılmalarının ardından fondabiriken paralarını almak isteyenişçiler de yine polis ve askerinsaldırısıyla ölüm tehditleriylekarşılaştı.

Birleşik İplik FabrikalarıSendikası ise Shahdadkot’takidireniş deneyimleriniKaraçi’deki diğer tekstil fab-rikalarına taşıdı. 18 Şubat’takiseçimlerde fabrikaların yenidenkurulacağını ve işsiz kalan işçile-rin fabrikalarına geri dönebilece-ğini “vaat eden” Pakistan HalkPartisi, henüz herhangi bir giri-şimde bulunmadı. Sendikalar isefabrikaların yeniden kurulması,işçilerin işe dönmesi, işçileringasp edilen hak ve ücretleriningeri verilmesi talepleriylemücadelesine devam ediyor.

Pakistan’da ayakkabı ve tekstil fabrikalarındaçıkan yangınlar “işçi katliamı”na dönüştü.Özelleştirme sonucu güvencesizleştirilen314 işçi yanarak can verdi

Katil özelleştirme ve güvencesizlik

Güney Afrika’da Lonmin platin madenindegreve çıkmalarının ardından polis tarafın-

dan katledilen maden işçilerinin grevi de, işçile-re yönelik baskı da sürüyor. 6 Eylül günü 3 binkişilik bir yürüyüş yaparak “Biz buradayız” me-sajı veren işçiler, Lonmin şirketinin yüzde 25’likzam artış önerisinin taleplerini karşılamadığınısöyledi. “Greve devam” kararı alan işçilere yö-nelik saldırılara ise yeniden hız verildi.

Maliye Bakanı Pravin Gordhan’ın “İşçi grev-leri, ekonomik büyüme hedeflerimize, istihdamve istikrar politikalarımıza zarar veriyor” açıkla-masının hemen ardından polis, madenişçilerinin barakalarına saldırdı. Hükümettarafından yapılan açıklamada Lonminişçilerinin direnişinin bastırılması amacıyla daha

sert önlemlerin alınacağı da belirtildi.Açıklamadan kısa bir süre sonra ülkenin birbaşka platin madeni Aquarius’tan da gözaltıhaberleri geldi. Ücretlerinin artırılması talebiylegreve çıkan Aquarius platin madeni işçilerineyönelik polis saldırısında 7 işçi gözaltına alındı.

ANC’DE KAYNAMA VARGüney Afrika’daki maden işçilerinin grevleri,

1994’ten bu yana iktidarda olan Afrika UlusalKongresi (ANC) içinde siyasal kaynamalara yolaçtı. Güney Afrikalı siyasal gözlemci RalphMathekga, parti yönetimine karşı muhalif ses-lerin güçlendiğine, ANC’nin yürütme kurulun-da olan bir kişinin, Lonmin şirketinin vesendikanın yönetiminde olduğuna dikkat çekti.

Saldırı büyüyor grev sürüyor

Page 6: 166'ıncı Sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

620 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

Gazetelerdeki parasız eğitim manşetlerinigördüğümde daha içeriğini okumadan verdiğim

refleks bunların “ısmarlama” olduğu yönündeydi.Resmi Gazete’de yayımlanan içeriğini görünce(sadece 1. öğretim için harçların kaldırılması) veilerleyen günlerdeki açıköğretimde harçların devametmesi, ikinci öğretimde tüm tepkilere rağmenkaldırılmaması, Erdoğan’ın öğrenci hareketini“parasız eğitim mücadele”siz bırakmak istediklerinisöylemesi gibi gelişmeler bu refleksi verirkenyanılmadığımı gösterdi.

Aslında bir gelişme daha var ki hem olayın farklıbir yönünü içermesi, hem de açıkça AKP’nin niyetbeyanı olarak okunabilir: İstanbul’da ulaşıma yapılanzam. Öğrenci Kolektifleri’nin parasız eğitim mücade-lesinin içeriğini, hazırladığı dosya ve raporları takipetmeyenler “Ne alakası var, bu zammın paralı eğitim-le?” diyebilirler. Ama hem paralı eğitimi doğrudanyaşayan bir öğrenci olarak, hem de Kolektif’in 2012Paralı Eğitim Raporu’na dayanarak açıkça

söylemeliyim ki, paralı eğitimuygulamaları sadece harçlardanibaret değil; sağlık, barınma,beslenme, ulaşım gibi temelhakları da doğrudan içeriyor.

Bu parantezden sonra biz ko-numuza dönelim: ulaşıma. Ra-porda geçen İstanbul’dan bir ör-nek, ulaşımın harçlardan aşağı-da kalmayan bir paralı eğitim uy-gulaması olduğunu gösteriyor.İTÜ mimarlık öğrencisi için ula-şım yüzde 6’lık, harç yüzde 5’likbir gider kalemini oluşturuyor.

İşte Kolektif’in daha Kadir Topbaş kendi zamaçıklamasını akşam haberlerinde izleyemeden “Paralıeğitim ulaşımla sürüyor” diyerek yaptığı turnikedenatlama eylemleri yukarıdaki tabloya cuk oturdu vegençliğin bir taşla iki ampul vurmasını sağladı. HemAKP’nin “parasız eğitim” oyunlarını paralı eğitiminulaşım alanındaki neoliberal belediyecilik anlayışıylasürdüğünü gösterek bozdu. Hem de Kadir Topbaş’ıulaşım zammının öğrenci ayağını geri çekmek zorun-da bıraktı.

Zammın öğrenci tarifesi için geri çekilmesinielbette Topbaş’ın anlık bir hatadan dönmesi olarakadlandıramayız. Zammın geri alınması Kolektif’inAKP’nin oynadığı parasız eğitim oyununu vuran vehak alıcı-doğrudan eylem tarzını “çok hızlı” birşekilde uygulayan politik-pratik mücadelesininkazanımıdır. Zamma daha yapıldığı gün verilen budoğrudan refleks Kolektif’in meşru-militan-kitlesel-fiiligibi özelliklerinin yanına “hızlı”yı da ekleyerek ustalığaustalıkla karşılık verdiğini gösteriyor. Tabii ki bukazanımda Kolektifler’in bu alandaki birikimi de etkilioldu. Yıllardır çıplak ayaklı yürüyüşler, otostoplaulaşım eylemleri, otobüs-metro işgalleri gibi çeşitli veyaygın eylemler, bugün karşılığını turnikelerden atla-yarak eylemlerin bir parçası olan binlerce İstanbullu’-da buldu.

Turnikeden atlayarak eylemlere katılan İstanbulhalkının yoğunluğu da Kolektif’in en ön saflarındayer aldığı ulaşım hakkı eylemlerinin halk nazarındada ciddi karşılık bulduğunu gösteriyor.

Sanırım Kadir Topbaş, Kolektifler’in bu ileri ham-lesine zammın yalnızca öğrenci kısmını geri çekerekbaşka bir hamleyle karşılık verdi. O, öğrenci hareke-tinin İstanbul halkı için yüzde 50’ye varan zammınkalan kısmına ses çıkarmadan bu kazanımlayetineceğini bekleyedursun, Kolektifler halkın haklarıiçin verdiği mücadelenin her zaman yanında olmayadevam edecek.

Bitirirken, bu zam yapılmadan önce de üniver-siteliler ulaşım giderlerini karşılayamıyordu. Yaniİstanbul’da ulaşım öğrenciler için ortalama 70 liraolmaya devam edecek. O halde, Kolektif’in parasızeğitim için parasız ulaşım mücadelesi de yenilenerek,büyüyerek ve kazanana kadar devam edecek.

Paras›z e¤itim içinparas›z ulafl›m

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Harç isyanı büyüyor

A KP’nin parasızeğitim getirdiğisöyleyerek yaydığı

yalan haber üniversitelileriharekete geçirdi. ÖğrenciKolektifleri’nin çağrısıylasosyal medya üzerindenörgütlenen üniversitelile-rin eş zamanlı eylemlerisonucunda talepler belir-lendi. AKP’nin parasız eği-tim müjdesinin inandırıcıolmadığını söyleyen Ko-lektifler “Başbakan eğersamimi ise taleplerimiziyerine getirsin” diyerek 5talep ilan etti.

BAfiBAKAN ÖZÜR D‹LEParasız eğitim isteyen

üniversiteliler tutukluyken,vakıf üniversiteleri üniver-sitelilerden binlerce liraalırken, kampus içindeyemekhane ve yurtlarınfahiş fiyatları varkenparasız eğitimin mümkünolmayacağını belirtenKolektifler’in 5 talebi

şöyle: “Başbakan 2009yılında parasız eğitim iste-diği için ‘adapsızlar’ dediğiüniversitelilerden özürdilemelidir. Vakıf üniver-siteleri devletleştirilme-lidir. Kredi borçları silin-melidir. Kampüs içindeeğitim, sağlık, barınma vebeslenme gibi ihtiyaçlarücretsiz olmalıdır. Parasızeğitim istediği için tutuk-lanan öğrenciler serbestbırakılmalıdır.”

BAfiBAKANLIK ÖNÜNDEPOL‹S SALDIRISI

Kolektifler, bu talepler-le, yandaş “öğrenci temsil-cileri” Bülent Arınç ilegörüşüp teşekkür ederkenöğrencilerin hala paralıeğitimin mağdur olduğunubelirterek, üniversiteningerçek temsilcileriyle bir-likte Başbakanlık’a gitmekistedi. Birçok ilden gelenüniversite temsilcileriYKM önünde buluşarak

Başbakanlık’a yürüdü. 3üniversitenin temsilcisiBaşbakanlık’a kadar gittiancak temsilcilere “Başba-kan yurdışında” yanıtı ve-rildi. Temsilcilerden AliEmre Mazlumoğlu’nunBaşbakan’ın “Ne zamangelecek?” sorusuna yanıtverilmedi, görüşme talebireddedildi.

Üniversitelilerin temsil-cilerinin tanınmaması üze-rine Öğrenci Kolektifleriüyeleri “Madem siz bizimtemsilcilerimizi tanımıyor-sunuz o zaman biz de hepberaber geliriz” diyerekBaşbakanlık’a doğru yü-rürken polisin saldırısınauğradı.

Üniversiteliler yürüyüş-lerini sürdürmekte kararlı-lık gösterince biber gazlısaldırıya uğradı. Üniversi-teliler adına KolektifBasın Sözcüsü Neval Kö-sedağı, üniversite öğrenci-lerinin ödeyemedikleri

harçların hesabını sormakiçin AKP’nin kapısınageldiğini söyleyerek “Amabiz bu kapıların bizim gibihakkını arayanlara kapalıolduğunu biliyoruz” diyekonuştu. Parasız eğitim ta-lebini yineleyen Kösedağı,hakkını arayan üniversite-liler olarak polisin sertmüdahalesine rağmensokaklarda olmaya devamedeceklerini vurguladı.

“Gördüğümüz muameleortadadır. Yüzlerce çevikkuvvet, biber gazı ve pan-zerdir” diyen Kösedağı,AKP demokrasisini şöyleözetledi: “İşte AKPdemokrasisi budur.Suriye’de savaştır, her günöldürülen yüzlercekadındır, eğitimi parasızyaptık diye yalan söyle-mektir. Bu savaş bugünburada başladı. Eğitimparasız olmadığı müddetçebiz bu kapılara gerigeleceğiz.”

Üniversiteliler “Parasız eğitim getirdik” diyen AKP’nin yalanını, sokakta bozuyor. Birçok ilde eş zamanlıyapılan kitlesel eylemlerin ardından Öğrenci Kolektifleri temsilcileri Erdoğan’dan hesap sormak içingittikleri Başbakanlık önünde polisin biber gazlı saldırısına maruz kaldı

AKP’nin harç oyunuüniversitelerin kay›thaftas›ndaortaya ç›kt›.“E¤itimparas›zoldu”yalan›medyadayay›l›rken2. ö¤retimharçlar›n›kald›r›l-mamas›-n›n yan›nda aç›k ö¤retimdede harç de¤il bu sefer“ö¤renim gideri” ad›ylapara al›n›yor.

HARÇLAR KALKTI MI?

Bülent Ar›nç’›n“Harçlar› kald›rd›k”aç›klamas›n›n yalanoldu¤u 2. ö¤retimdensonra aç›k ö¤retimde deortaya ç›kt›. 1. ö¤retiminyaklafl›k iki kat› harç paras›ödemesinin yan›nda AÖF(Aç›k Ö¤retim Fakültesi)ö¤rencileri kay›tlar›n›yapt›r›rken harçlar›n›n kalk-mad›¤›n› sadece bir miktarazald›¤›n› gördü. AÖF’deokuyan ö¤rencilerin harçolarak ödedi¤i paran›n 200

liras› e¤itim giderleri içinal›nan ö¤renim gideri 50liras› ise harç olarak geçiyor.

Açık öğretimhala paralı

SES ‹zmir fiubesi Denetleme Kurulu Üyesi Er-gün Demir ve Dr. Güray K›l›ç’›n haz›rlad›¤› “Sa¤-l›kta dönüflümün sa¤l›ks›z önceli¤i” bafll›kl› çal›fl-ma, acil sa¤l›k hizmetlerinin acillik oldu¤unugösterdi.

Aile hekimli¤ine geçilirken birinci basamaksa¤l›k kurumlar›nda çal›flan hekimler sözleflmeile aile hekimli¤i merkezlerinde çal›flmaya baflla-m›flt›. Acil servislerde artan hekim a盤› sözleflmeimzalamayan hekimler hiçbir e¤itim verilmedengeçici görevlendirilerek kapat›lmaya çal›fl›ld›.

Bu durumun bir zulüm politikas›nadönüfltü¤ünü vurgulayan Demir ve K›l›ç, Acilservis hekimli¤inin özel bilgi, deneyim ve e¤itimgerektirdi¤inin alt›n› çizerek AKP’nin açmazadüflen sa¤l›k sisteminin aç›klar›n› kapamak içinkamuda kalmay› seçen hekimlerin s›rt›na yükbindirmeyi seçti¤ini ifade etti.

Demir ve K›l›ç, acil servislerdeki a盤›n yeniatamalarla giderilmesini, ücretlerin iyilefltirilme-sini ve çal›flma koflullar›n›n yeniden düzenlen-mesini talep etti.

Acil servisler acillikAKP,acillerdekihekimaçığını“geçicigörevlendir-me” ilegidermeyeçalışıyor.

Mardin’in Savur ilçe-sine bağlı Başkavak

köyünde pek çok kişininyüksek ateşle birliktesıtma belirtileri göster-mesinin ardından sıtmasalgını şüphesiyle taramabaşlatıldı. 2400 kişidenkan alındı. Mardin TabipOdası’ndan aldığımız bil-gilere göre 110 vakadailaçla tedaviye başlandı.Türkiye Halk SağlığıKurumu BaşkanYardımcısı Mehmet AliTorunoğlu’nun verdiğibilgilere göre 12 kişidehastalığa rastlandı.

Mardin Tabip OdasıBaşkanı KamuranYıldırım, son yıllardasıtmayla mücadeleninetkin olduğunun altını çi-zerek, bölgede sıtmavakasıyla

karşılaşılmadığı bilgisinipaylaştı. Bölgenin sıcak vesulak olması nedeniyle,sıtmayla karşılaşılabilece-ğini söyleyen Yıldırım,bunun için mücade-le edilmesinin önemi-ni vurguladı. Larvalarınsuya bırakıldığı bahar ay-larında ilaçlama yapılmasıgerektiğini, sivrisineklerlede günlük olarakmücadele edilmesi gerek-tiğini anlatan Yıldırım,Mardin’de Bherke köyün-deki yazın başından berisüren sıkıntıların gideril-mediğini ifade etti. Köydekanalizasyon olmadığı içinlağım sularının köyün içi-ne aktığını ve hala konuy-la ilgili bir işlem yapılma-dığını söyledi.

Türkiye Halk SağlığıKurumu Başkan Yar-dımcısı Mehmet Ali To-runoğlu ise Mardin’de-ki sorunları görmezden

gelerek, Başkavak’tasıtma teşhisi konu-lan kişilerin Irak’ataşımacılık

yapanlarla,onların aile-

leri olduğunubildirdi. Sıtma hastalığı,

ateş, titreme, baş ağrısı,karın ağrısı, kas ağrısı vegüçsüzlüğü, kusma, ishalile seyrediyor. Organ yet-mezliğine varan hastalıkkoma ve ölümle sonuçla-nabiliyor. Sineğin ısırma-sından itibaren 7 gün için-de belirtiler gözlenirse bu-nun sıtma olması ihtimalidüşük. Daha sonraki be-lirtiler için hekime başvur-mak gerekiyor. Çünkü te-davi için 24 saati geçilirseölüm riski büyüyor. ÇoğuSahraaltı Afrika ülkelerin-de olmak üzere dünyadaher yıl 350-500 milyon sıt-ma vakasına rastlanıyor.Türkiye’de ise sıtmaya ikibuçuk yıldırrastlanmıyordu.

Sıtma geri döndü

Geçen yıl tetanos ve difteriaşılarını zamanında temin

edemeyen Sağlık Bakanlığı, aşıyıbu yıl temin etti, bu kez de aşıla-mayı örgütleyemedi. Aile hekim-lerinden geçen yıl 8’inci sınıfa gi-den ve aşılanmayan 1998 doğum-lu çocukların aşılanmasını isteyenBakanlık, aile hekimlerine hergeçen gün bir sorumluluk dahayüklüyor. Bu durum, aşı olmakiçin aile hekimine danışmayan ai-lelerin çocuklarının aşı olamaya-cağı anlamına geliyor.

Aile hekimlerinin muayene,çocuk takibi, hastaların eğitimi,

aile planlaması, işe giriş, okulabaşlama, sürücü, spor yapabilir,av ruhsatı, evlilik ve daha birçokkonuda rapor yazmak, adli nöbet,psikolojik takip ve bunlarla birlik-te iki yüzü aşkın görevle başa çık-maya çalışıyor. Buna rağmen Ba-kanlık, kendi eksikliklerini gider-mek için aşıların okulların açıla-cağı 17 Eylül’e kadar bitirilmesiiçin aile hekimlerini görevlendir-di. Pek çok aile hekiminin ecza-nelere, okullara, aile sağlığı mer-kezlerine ilan asmasına rağmenaşılar tamamlanamadı.

Durumun basında “aşı alarmı”

olarak verilmesinden sonra SağlıkBakanlığı bir açıklama yayımlaya-rak, 2011-2012 öğretim dönemin-de ilköğretim 8. sınıfta uygulan-ması planlanan Td aşılarının alı-mının yapıldığını ancak RefikSaydam Hıfzıssıhha Merkezi Baş-kanlığı’nın aşıların uygun olmadı-ğının tespit ettiğini söyledi. “Hiç-bir çocuğumuzun sağlığının riskeatılması söz konusu değildir” diyeaçıklama yapmak zorunda kalanBakanlık, skandala rağmen çalış-malarının titizlikle sürdürüldüğü-nü iddia etti.

Aşı yapamayan bakanlık

Utku O¤ul

Yıkım 5 Ekim’debaşlayacak

Çevre ve fiehicilik Bakan› Erdo¤an Bayraktar,Van’da yapt›¤› incelemelerin ard›ndan aç›klama yapt›.Bayraktar 16 Eylül’de yapt›¤› aç›klamada kentsely›k›m›n 5 Ekim’de bafllayaca¤›n› duyurdu.

23 yafl›ndan beri müteahhitlik yapt›¤›n› belirtenBayraktar, “Benim yapt›¤›m binalar dahi riskli” diye-rek bir itirafta bulundu.

Bayraktar’›n verdi¤i bilgilere göre, ‹stanbul’day›k›m›n bafllat›laca¤› alanlar: Befliktafl, Beyo¤lu,Esenler, Tuzla, fiiflli, Fatih, Kad›köy, Çatalca, Maltepe,Çekmeköy, Sar›gazi, Sultangazi, Had›mköy, Küçükyal›.

Page 7: 166'ıncı Sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

720 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

İnatçı çoban yendi İstanbul Boğazı’na yapılmak istenen 3. köprü ileilgili başlatılan zemin etüdü çalışmaları nedeniyle

başlayan ağaç kesimi basında değişik biçimlerde yeralıyor. Yapılmak istenen bu köprü; yürürlükteki yasa-lara göre yasa dışı, gayrimeşru, İstanbul halkının ya-şamını daha da zorlaştıracak ve bazı sermaye çevre-lerine yeni karlar sağlayacak bir projedir.

Yasadışıdır; çünkü İstanbul ile ilgili hiçbir planla-mada böyle bir köprü önerilmemektedir. Daha öncealınmış SİT karalarında 3. köprünün zararları açıkçaortaya konulmuştur. Türkiye’nin imzaladığı birçokuluslararası sözleşmeye aykırıdır. Bu verilere dayanı-larak, birçok kişi ve kurum tarafından bu proje yargı-ya taşınmış durumdadır. Bu davaların biri ile bu pro-jenin çevre yollarının Sakarya sınırlarında kalan kısmıilgili idare mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Gayrimeşrudur; çünkü bilindiği gibi İstanbul’untrafik sorunu yıllardır çözülemeyen bir haldedir. 1973ve 1989 yıllarında iki boğaz köprüsü yapılmıştır. Buiki köprü, Boğazdan geçen taşıt sayısını 30 kat artı-rırken yolcu sayısını 4 kat bile artıramamıştır. Yeniköprü ile araç trafiği daha da artacak ancak taşınanyolcu sayısında önemli bir artışolmayacaktır. Köprüden transitgeçişlerin payı ise yüzde 2 dola-yındadır ve artma olasılığı yok.

İstanbul halkının yaşamınıdaha da zorlaştıracaktır çünkübaşta İstanbul Çevre DüzeniPlanı olmak üzere, yapılmışbütün planlar, ilgili üniversite vemeslek odalarının yaptığı bütünçalışmalar ortaya koymaktadırki İstanbul’un yaşam kaynakları(temiz hava ve su sağlayanalanlar, gıda kaynağı tarım alan-ları gibi) tehlikeli boyutta tahripolmuş durumdadır. Kalan,sınırlı miktardaki korunabilmiş temiz – sağlıklı alanda bu projenin geçeceği bölgede yer almaktadır.

Ormanlar, arsa spekülatörleri tarafından, en ucuzhatta bedelsiz arazi edinme kaynakları olarakgörülmektedir.

Yapılan resmi açıklamalara göre, satır aralarınagizlense de, yapılması planlanan yolun yüzde 70’ihazine arazilerinden geçmektedir. Bu alanlar;

1. İstanbul halkının yaşam kaynaklarıdır.2. Kamusal alanlar yani toplumun tümüne ait

alanlardır. Yapılması planlanan yolun geriye kalan yüzde

30’u ise yine İstanbul halkının yaşam kaynaklarındanolan tarım alanlarından geçmektedir.

Köprü ile birlikte yapılacak çevre yolunun kapla-yacağı alan 4-5 bin hektar kadardır (bir hektar yakla-şık iki futbol sahası büyüklüğündedir). Topluma res-mi olarak açıklanmasa da, bu alanda yaklaşık 2,5milyon ağacın kesileceği bilinmektedir. Ancak bun-dan daha tehlikeli olan, bu yolun çekim gücüyle olu-şacak, orman ve hazine arazilerinin gasp ve işgaledilmesiyle ortaya çıkacak olan yerleşimlerdir. Yüzde20’si orman alanlarından geçen TEM otoyolunun,çekim gücüyle oluşan Sultanbeyli ve Sarıgazi gibiyerleşimler, (orman ve hazine arazilerinden gasp veişgal edilen bölümleri) 25.000 hektar büyüklüğünde-dir. 3. köprü ile birlikte yapılması planlanan çevre yo-lu TEM otoyolundan daha uzun ve yüzde 20’si değilyüzde 70’i orman alanlarından geçmektedir. Bu dayaklaşık 40 milyon ağaç demek ve bugünkü İstanbulormanlarının yaklaşık 1/3’ü büyüklüğündedir.

Tahribi ve işgali söz konusu olan alanın bugünküdeğeri en az 150 – 200 milyar TL’dir. Bölgede yaşa-yan insanlara bu ranttan pay alacakları düşüncesioluşturulmaya çalışılmaktadır. Oysa ilk köprü yapıl-madan Ulus Mahallesi’nde oturanların, ikinci köprüyapılmadan önce Hisarüstü ve Armutlu’da oturanla-rın bugün nerede olduklarını tespit etmek bile güç-tür. Köprüler yapılmadan önce bu bölgelerde yaşa-yanlar, orada oluşan ticari ranttan da yararlanama-mışlardır. Yeni köprü projesi aracılığıyla kamusalalanların gaspı ile yaratılacak olan yüz milyarlarca li-ralık rantın TOKİ vb. aracılığıyla büyük inşaat firma-larının sermayesine aktarılacağını öngörmek için kâ-hin olmak gerekmez.

Köprücüler, bütün bu gerçekleri görerek yaşam-larını savunanların ideolojik davrandıklarını iddia edi-yorlar. Bu iddianın sahipleri kısmen haklı sayılırlar.Çünkü 3. köprü projesi teknik ya da sosyal bir ge-reksinim nedeniyle değil sermaye ideolojisine göreüretilmiş bir projedir. İdeolojik projenin karşıtının daideolojik olması son derece doğaldır. Bu durumundaha doğru ifadesi; ideolojik nedenlerle değil sonderece insani nedenlerle İstanbul’da yaşayan ve ya-şamlarını savunanlara karşı, yaşama karşı, ideolojikbir karşı çıkıştır 3. köprü projesi.

İdeolojik köprü

BesimSertok

İ zmir’in Menderes ilçesinebağlı Efemçukuru Köyü’ndebulunan altın madeni

üzerinde, 2008 yılında TüpragMetal Madencilik şirketine ve-rilmek üzere “acele kamulaştırma”

kararı alındı. Karara karşı hukukiyolla mücadeleden Çoban AhmetKaraçam’ın talebi üzerine Danıştayİdari Dava Daireleri Kurulu, acelekamulaştırmanın ancak savaş veseferberlik durumlarındaalınabileceği gerekçesiyle kararıbozdu.

2008 yılında Efemçukuru’ndabulunan altın madeni işletilmeküzere Tüprag Madencilik şirketineverildi. Bu nedenle arazileri kamu-laştırılan 35 köylü, kararın iptaliiçin dava açtı.

O günden sonra köylüler, davacışirketle anlaşarak arazilerinisattılar ancak bir köylü dışında:Çoban Ahmet Karaçam.

Madenin bitişiğinde 25 dönüm-lük arazisi bulunan Karaçam,üzerindeki baskılara rağmen,davadan vazgeçmeyerek,kamulaştırma kararının bozul-masını sağladı.

HAYATTA BAZI ‹NSANLARCESURDUR

Dava sürecini Elele Hareketiyakından takip etti.

Konuyla ilgili Halkın Sesi’ningörüştüğü Elele Hareketi DönemSözcüsü Oya Otyıldız, davasındaısrar eden Karaçam’ı şöyleanlatıyor:

“Hayatta bazı insanlar cesurdur.Ahmet Karaçam da bu insanlardanbiri. Arsası onun geçim kaynağı veo da arsasından vazgeçmedi. Çokyüksek paralar teklif edildi onaama kabul etmedi.

Buna karşı durması çok önem-liydi ve karşı durdu. Üstelik diğerköylüler de kendisine baskı yaptı.Şirket, daha düşük paraya arsasınısatan köylülere ‘eğer herkesarsasını satarsa daha fazla paravereceğiz’ dedi. Buna rağmen ‘sat-mam’ dedi.”

TORUNLAR B‹LEKURTULUR MU?

Sorularımızı sormak için AhmetKaraçam’a ulaşmaya çalıştıysak dakendisi çocukluğundan beriyaşamını geçirdiği hem de işyeriolan dağlarda olduğundan telefonuçekmediği için başaramadık.Ancak 20 yaşındaki oğlu CelalKaraçam’la görüştüğümüzdegördük ki kendisine muhalefetedenlerden biri de oğluymuş. CelalKaraçam, babasının bağ işi veçobanlıkla geçimini sağladığınıanlatıyor. Kendilerine arazilerikarşılığında yüksek paralar teklifedildiğini doğrulayan Karaçam, 2trilyon vaat ettiklerini söyleyerek,bununla kendi torunlarının bile“kendilerini kurtarabileceklerini”düşünüyor. Madenden babasına“Davayla falan uğraşma. Seniparaya boğalım. Kurtar kendini”diye uyarı yapıldığını söyleyenKaraçam’a arazisini satan köylü-lerin kendilerini kurtarıp kurtara-madıklarını sorduğumuzda her-hangi bir bilgisi olmadığını ifadeediyor. Oya Otyıldız ise arsakarşlığı verilen paraların, davadanvazgeçen diğer köylülerin geçiminisağlamaya yetmediğini anlatıyor.Köylülerin hızla yoksullaştığınısöyleyen Otyıldız, “Hiçbiri budurumdan memnun değil” diyor.

Oya Otyıldız’a bundan sonrasınısoruyoruz. Otyıldız, sağlık korumabandı olmadan çalışmanın hukuk-suz olacağını söylüyor. İzmir’indamarı diye tarif ettiğiEfemçukuru’nda şu anda kanunsuzolarak bir altın madenininçalıştığını belirten Otyıldız, bununiçin İdare Mahkemesi’ne davaaçtıklarını duyurdu.

‹ZM‹R’‹ ARSEN‹KL‹ SUBEKL‹YOR

3 milyon nüfuslu bir kentinsuyunun arsenikle zehirleneceğinisöyleyen Otyıldız, “Bir kentin

suyunu korumakla ilk öncemerkezi hükümet sonrasında yerelyönetimler sorumludur. Merkezihükümet zaten üzerine düşenhiçbir şeyi yerine getirmiyor. Yerelyönetim de korumuyor. GayrisıhhiMüessese (GSM) Ruhsatı öncedenbüyükşehir belediyeleri tarafındanveriliyordu. Daha sonra hükümetkanun hükmünde kararname çıka-rarak GSM ruhsatı verme yetkisinibüyükşehir belediyelerinden aldı, İlÖzel İdare’lerine verdi. Şu andaorada altın madeni hukuksuz birşekilde çalışmaya devam ediyor vebir süre sonra sularımız arseniklibir şekilde akmaya başlayacak. Bizbuna karşı durmaya çalışıyoruz”diyor.

Acelekamulaştırma

nedir?

Tarsus ilçesinin 60 km kuze-yinde, Toros Dağları’nın

eteklerinde bulunan BoğazpınarKöyü’nde yer alan GökharmanIrmağı üzerine yapılmak istenenhidroelektrik santrali (HES)bölge halkının tepkisi ile karşı-laştı. Bölgede birçok köyü etki-leyecek olan HES, köylülerinyaşam ve geçim alanlarını olum-suz etkileyecek. Bölgeye 2010yılında yapılan HES, köylülereçok süslü şekilde anlatıldı. Köy-lülere "Köyde işsiz kalmayacak","Mesire alanları yapılacak", "İs-tediğiniz gibi bölgeyi gezebile-ceksiniz", "Hiçbir şekilde olum-

suz etkilenmeyeceksiniz" gibi ya-lanlar söylendi. O dönem söyle-nenlere inanan köylüler HES’inbitmesi ile vaat edilenlerin yalanolduğunu anladı. HES inşaatı sı-rasında köyden bir iki kişi işealındı ama onlar da sonra iştenatıldı. Mesire alanları yapmakbir yana alanlar kilitlenerek, gi-riş engellendi. İlk HES’e izinvermekle hata yaptıklarını düşü-nen yöre halkı ikincisine ne pa-hasına olursa olsun izin verme-yeceklerini söylüyor.

B‹RL‹KTE MÜCADELE2010 yılında bölgeye yapılan

HES’in ardından şirketler böl-geye göz dikti. Yörede bulunan-lar bölgeye ikinci bir HES’in ya-pılmasına karşı çıktı. Boğazpı-nar, Fakılar ve Olukkayağı köy-leri halkı bir araya gelerek bireylem düzenledi. Eyleme köymuhtarları ve bölge halkıkatıldı. Köyün birçok yerindepankartlar ve yazılarla HES’ekarşı olduklarını dile getirenyöre sakinleri Boğazpınar köymeydanında toplanarak, konvoyeşliğinde barajın yapılacağıGökharman Irmağı’na ulaştı.

Eylemde söz alan AbdullahÖztürk, Irmağın yıllarca köyleri-

ne hayat verdiğini belirterek, ır-maklarının ellerinden alınması-na karşı çıktıklarını söyledi.HES ile birlikte ırmaklarınınyok olacağını dile getiren Öz-türk, “Bize bir ırmağı dahi çokgörüyorlar” dedi. HES ile birlik-te ekolojik dengenin de bozula-cağının altını çizen Öztürk,HES’e karşı olduklarını ve kur-durmamak içinçabalayacaklarını söyledi.Yapılan ilk HES’te zararlarınıbilmedikleri için karşıolamadıklarını dile getirenNimet Bülbül ise, “ikinci HES’ikesinlikle istemiyoruz” dedi.

MUHTARLAR DA HES’EKARfiI

Halkın Sesi gazetesinekonuşan Boğazpınar köyümuhtarı Tevfik Sarı, bölgedebin, bin ikiyüz metrekarelik birvadi olduğunu ve HES ile birlik-te bu vadinin yok olacağını

söyledi. Bölgenin en büyükgeçim kaynağının küçükbaş hay-vancılık olduğunu belirten Sarı,“Bu HES yapılırsahayvanlarımıza suveremeyeceğiz, tarımlauğraşanlar tarlalarını sulaya-mayacak, ağaçlarımız bitecek”

dedi. Daha önce yapılan HESiçin kendileri ile sözleşme imza-landığını ve köylüye çok faydalıolacağını söylediklerini dilegetiren Sarı, HES yapıldıktansonra bizi içeriye bile almadılar.Ne olduğunu göremedik, bizikandırdılar” diye konuştu.

AKP’nin köylülerinyaşam alanlarını

talan ve HES’lerkonusundaki ısrarı yeni“acele kamulaştırma”kararlarına neden oluyor.İzmir’de AhmetKaraçam, acelekamulaştırma kararınıiptal ettirdiyse de ülkeninpek çok yerinde talanhızla artıyor. Isparta veAntalya sınırlarındakiYukarı KöprüçayHavzası’nda inşa edilmekistenen Kasımlar Barajıve HES için acele kamu-laştırma kararı alındı.

Bakanlar Kurulukararına göre Isparta'nınSütçüler ilçesine bağlı

Kasımlar beldesi ileDarıbükü, İbişler veÇukurca köyleri;Antalya'nın Manavgatilçesine bağlıDeğirmenözü ve Yeşilbağköylerinde acele kamu-laştırma yetkisi, hazineadına tescil edilmeküzere EPDK'ya (EnerjiPiyasası DüzenlemeKurumu) devredildi.Acele kamulaştırılmasıkararı alınan arazi iseyaklaşık 5 yüz parseliiçeriyor.

ACELEKAMULAfiTIRMAEL KOYMADIR

Yukarı Köprüçay

Havzası KorumaPlatformu karara karşımücadele yürütecekleriniduyuran bir açıklamayaptı. Platform, yaşamıntüm alanlarına yöneliksürdürülen saldırılarınher türlühukuktanımazlığıberaberinde getirdiğinisöyledi. Kasımlar Barajıiçin alınan acelekamulaştırma kararınınaltı köye el koymakdemek olduğunu ifadeeden Platform, acelekamulaştırma kararınınyalnızca olağanüstüdurumlardayapılabileceğine dikkatçekiyor.

Altı köye birden talan

HES mi? Bu defa olmaz!

Acele kamulaflt›rma,

Milli MüdafaaMükellefiyeti Kanununa

göre, yurt savunmas›

ihtiyac›na veyaaceleli¤ine BakanlarKurulunca kararal›nacak hallerdeal›nabiliyor. AncakAKP’nin may›s ay›nda

ç›kard›¤› Afet RiskiAlt›ndaki Alanlar›nDönüfltürülmesiHakk›nda Kanun ilekeyfi uygulamalarlaacele kamulaflt›rmakarar› al›nabilmesinin

önü aç›ld›. DünyaBankas›’n›nöncülü¤ündesürdürülen “mülksüz-

lefltirme operasyonu”

ile halk›n (genellikleköylülerin ve gecekon-

du sahiplerinin) yaflam

alanlar› “acele kamu-

laflt›rma” ad›yla talanediliyor.

İzmir’in Efemçukuru Köyü’nde altın madeni için arazilerin üzerinde acele kamu-laştırma kararı verildi. Başta karşı çıkıp dava açan otuz köylü, arazilerini satmayarazı oldu. Davasında ısrar eden çoban Ahmet Karaçam kararı bozdurdu

Oğlu bile arazisinisatmasını isteyen ÇobanAhmet Karaçam’ın hikayesi,başrolünde Kemal Sunal’ınoynadığı İnatçı filminianımsatıyor. Bir baraj pro-jesinde kamulaştırmayagidilecekken, köylülerinarazilerini ucuza alıp, devletepahalıya satmak içinuğraşan holdinge direneninatçı Bayram; çoban AhmetKaraçam. Uzunkavak köyü;Efemçukuru.

Mersin’de Gökharman Irmağı üzerine yapılması planlanan HES’e köylüler karşı çıkıyor.Köylerine yapılan HES’e izin verdikleri için pişman olan halk, ikinci santrali istemiyor

A C E L E K A M U L A fi T I R M A K A R A R I N I B O Z D U R D U

OrmanMühendisleri Odası

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Page 8: 166'ıncı Sayı

EMEKHalk›n Sesi

820 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

Radikal gazetesinin haberine göre Gençlik veSpor Bakanı Suat Kılıç kendisinden bazı talep-

lerde bulunan inşaat işçilerine böyle demiş: “Yahubi dur!”

Bakanın inşaat işçileriyle ne işi varmış?Mersin’de inşa edilen Akdeniz Oyunları spor tesis-lerinin inşaatını denetlemeye gitmiş. Bu esnadaişçiler “Bu işyerinde grev var” pankartı açmışlar,Bakanın dikkatini çekmek için. Artık AKP modasıbu ya, yakın tehlike yoksa, hemen protestocu kişiveya kişilerin yanına gidip “ne derdiniz var söyleyinbakalım” diye babacanlık gösterisi yapılıyor. Helebir de birkaç kamera varsa değmeyin hükümetyetkilisinin keyfine.

Bu sefer de öyle olmuş. Bakan hemen işçilerinyanına giderek dert dinleme pozisyonu almış.Sohbet tam AKP’li Bakanın istediği kıvamda

başlamış. İşçiler “2 aydır maaşalamıyoruz” diye şikayettebulunmuşlar. Bakan “Bir haftaiçinde paranız hazır” mealindehavasını basmış ve hemenarkasından yarı tembih yarıazarlama tadında(!) “hadibakalım şimdi doğru işinizinbaşına” diye muhabbetibitirmek istemiş. Ancakişçilerin derdi bitecek gibideğil. Bu kez de“sigortalarımız da yatmıyor”diye şikayetlenmişler. Bakanbu lafın da altında kalacakdeğil ya “buna müsaade

etmeyiz, gereğini yaparız” deyip başından savmakistemiş işçileri. Fakat işçiler hazırlıklı. Bakan tamkurtuldum derken bu sefer bombayı patlatmışlar“inşaat işçileri için sendika istiyoruz” deyivermişler.İşte Bakan o lafı burada söylemiş: “Yahu bi dur!”Oysa muhabbet ne güzel gidiyordu. “Paramızıalamıyoruz”, “ayıp ediyorsunuz istediğiniz paraolsun”, “sigortamız ne olacak?”, “sigorta da laf mıo işverene bi kızarız anında sigorta…” Siz yeter kiböyle isteyin, dilenin biz size verelim… Yapmakistersek, yapabilirsek yapalım siz de bizimyaptığımız kadar sahip olun…

Evet buraya kadar “yahu bi dur” yok… Bunungibi 100 tane talep sırala “yaparız, ederiz…” Ama“ben kaderimi kendi ellerime almak istiyorum”dedin mi “Yahu bi dur” suratına çarpar. İşçilerinkendi kaderine sahip olmaya çalışması AKP ikti-darı için o kadar korkulu bir rüya ki… Sanki o sıra“sendika demokrasilerin vazgeçilmezkurumlarındandır, sizin de hakkınız” dese o saatişçiler sendikalı olup mücadeleye başlayacaklar…

Ama yok, Bakanın o sıra bunu düşünecek haliolamaz. O hazırlıklı değildir böyle bir şova vesaniyenin milyonda biri hızla aklından “sendika,işçi iradesi, sınıf mücadelesi, yüzünde şaklayan 1Mayıs tokadı” kabusu geçer. Bu nedenle kalbindene varsa o çıkar dilinden… “Yahu bi dur”, “hopbakalım o kadar da değil” demenin bir başkasöylenişidir. O kendisinden istenmeyi sever, ezilen-ler isteyecek o verecek… Ama kimse kendi başınakendisi için bir şey yapmayacak!

İşçiler AKP’nin kurguladığı düzende küçükküçük delikler açarak AKP’nin huzurunukaçırmaya devam ediyorlar. Gün gelecek herhangibir AKP’li yetkili işçilerin toplu olarak bulunduklarıbir yere gitmeye korkar hale gelecek. Yaşayıpgöreceğiz…

Yahu bi dur!

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Dev Sağlık-İş, 9Eylül’de İstanbul

Sarıyer’de, direniştekiişçileri bir araya getiren birpiknik düzenledi. Direniş-teki Hava-İş üyesi THY iş-çileri, Enerji Sen üyesi BE-DAŞ işçileri, Sosyal İş üye-si Bilgi Üniversitesi işçileri,Dev Sağlık-İş üyesi Sürey-yapaşa Hastanesi ve Sam-sun Gazi Devlet Hastanesiişçileri piknikte buluştu.Piknikte bir direniş kürsüsükuruldu ve direniştekiişçiler söz aldı. Kürsüyeçıkan direnişçiler birbirleri-ni attıkları sloganlarlaselamladı. Kürsüde ilk sözüBilgi Üniversitesi’ndenişten çıkarılan Sosyal İşüyesi işçiler aldı.

‘‹fi‹M‹ZE GER‹ DÖNENEDEK D‹RENECE⁄‹Z’

Bilgi Üniversitesi’ndebir binanın hizmet dışı kal-ması gerekçe gösterilerekişten çıkarılan işçiler herhafta bir gün üniversiteönünde eylemde olacak-larını duyurdu.

Sosyal-İş üyelerininardından THY’de iştençıkarılan Hava İş üyesi

işçiler “THY işçisi yalnızdeğildir” sloganlarıylakürsüye çıktı. Grev hak-larının ellerindenalınmasına karşı olduklarıiçin işten çıkarılan Hava İşüyesi THY işçileri, hercumartesi 14 00-15 00 arasıTaksim THY bilet satışbürosu önünde oturmaeylemi yapacaklarınıduyurdu ve herkesi desteğeçağırdı.

BEDAŞ’ta iştençıkarılan Enerji Sen üyesiişçiler, işten çıkarıldıktan

sonra BEDAŞ binası önün-de bir çadır kurarak sür-dürdükleri direnişi anlattı.Direnişleri boyunca kendi-lerini yalnız bırakmayanDev Sağlık İş üyesi işçilereteşekkür eden BEDAŞ iş-çileri, işlerini geri alana ka-dar mücadele etmeye de-vam edeceklerini söyledi.

‘TAfiERON B‹ZE EKMEKVERM‹YOR’

Direniş kürsüsündeSamsun Gazi DevletHastanesi direnişçileri de

söz aldı. Samsun GaziDevlet Hastanesidirenişçilerini, Dev Sağlıkİş üyesi işçiler vedirenişteki işçiler “Samsundirenişi onurumuzdur”yazılı bir pankart açarakselamladı. Samsun DevletHastanesi direnişçileriadına söz alan YükselAslan konuşmasında, 26Ocak 2011’de başlattıklarıdirenişi, Kocaeli,Süreyyapaşa, BEDAŞ veTHY direnişinden aldıklarıgüçle sürdürdüklerini

belirtti. Aslan, sözlerinişöyle sonlandırdı: “Bizlerbu direnişi 5 ay önce son-landırıp ekmeğimizinpeşine düşebilirdik ancaktaşeron bize ekmek vermi-yor. Bu yüzden de taşeronutamamen ortadankaldırana dek mücadeleetmeye devam edeceğiz.Bu direniş ya kazanımlasonuçlanacak; bizlertaşeronun değil hastaneninçalışanı olarak, güvenceliçalışacağız ya da bumücadele çocuklarımızadaha iyi bir gelecekbırakana kadar sürecek.”

4+4+4’Ü KIRMAMAK‹NES‹

Birbirlerini direnişler-den ve eylemlerden tanıyanişçilerin çocukları da sahnealdı. Çocuklar “4+4+4’üdurdurun” ve çeşitlidillerde “Barış” yazılıpankartlar açarak sahneyeçıktı. Hazırladıkları skeçte4+4+4’ü kırma makine-sine bürünen çocuklaradirenişçiler “4+4+4 dur-duracağız” sözü verdi.

Piknikte, Pınar Aydınlarsahne alarak konser verdi.

B ilgi Üniversitesi’nde temiz-lik işçisi olarak çalıştırılanSosyal-İş üyesi 16 işçi 24

Ağustos’ta işten çıkarıldı. Üniver-site yönetimi işçi çıkarmalarının,Dolapdere Kampusü’nde birbinanın hizmet dışı kalacağı içinyapıldığını idda etti. İşten çıkarılanişçiler, sendika üyesi oldukları içinişten çıkarıldıklarını söyledi.

Sosyal-İş öncülüğünde 28Eylül’de bir uyarı eylemi yapanişçiler, işe geri iadelerinin yapılma-ması halinde süresiz oturmaeylemine geçeceklerini duyurdu.Yapılan açıklamanın ardındanüniversite yönetimi işten çıkar-malar konusunda bir açıklamayapmazken, işçi kıyımına devametti. İşten çıkarılanlan işçilerinsayısı 24’e yükseldi.

Üniversite yönetiminin iştençıkarmalarla ilgili bir adım atma-ması üzerine Sosyal-İş üyesi 5 işçiRektörlük binası yanında oturmaeylemi başlatarak direnişe geçti.Her gün saat 11.00 ile 17.00arasında oturma eylemi yapanişçilere, Bilgi Üniversitesi öğretimüyeleri ve öğrenciler de destekveriyor. Direnişçi işçilerin verdiğibilgiye göre, 2010 yılında Sosyal-İşSendikası’nın örgütlenmeyebaşlamasıyla birlikte üniversiteyönetimi tarafından destek perso-neli (ihtiyaç durumunda başkaişler yaptırılan personel)ve akademisyenlereyönelik baskılar yaşandı.İşçiler, sendikalörgütlenmeye karşıüniversite yönetimininSosyal-İş üyesi destekpersonellerini tehditettiklerini, sendikadanistifaya zorlandıklarınıdile getirdi.

‘GENEL SEKRETER‹NEV‹N‹ ÜN‹VERS‹TE‹fiÇ‹S‹ TEM‹ZLED‹’

İşten çıkarıldıktan sonra direni-şe geçen Mehmet Işık, Halkın Se-si’ne konuştu. Işık, DolapdereKampüsü’nde eski bir binanın hiz-met dışı bırakıldığını, onun yerineÇağdaş Sanat Müzesi’ni ofislere

çevirip, galeri kısmını da sınıf yap-tıklarını söyledi. Eski bina kapan-dığı zaman oradaki kitapları, do-lapları bir ay boyunca gece gündüztaşıdıklarını dile getiren Işık, sonolararak şunları söyledi: “Bizim işalanımızda olmadığı halde yaptık.Biz temizlik personeliydik; amele-lik yaptık. Taşıma bittikten sonrabizleri çağırdılar ve ‘Tek taraflı işakidiniz fesedilmiştir’ dediler. Üçseneden beri zam verilmedi ve 780lira maaşla çalıştırıldık. Bizlerikendi özel işlerinde de çalıştırdılar.Yönetimdeki kişiler evlerinde te-mizlik yapılacağı zaman üniversite-

den destek personeligötürüyorlardı. Genelsekreterin evini bile bi-zim arkadaşlarımız te-mizledi. Sadece, kendi-miz için mücadele et-miyoruz. Şu anda çalı-şan arkadaşların iş yü-kü dahada ağırlaştı.Bizler tüm çalışma ko-şulları iyileştirilene veişimizi geri alana kadarmücadele edeceğiz.”

Direnişteki bir diğerişçi Mehmet Sevim de “Biz sendi-kanın önündeki isimler olduğumuziçin işten çıkarıldık” dedi.

AKADEM‹SYENLERDEND‹REN‹fiE DESTEK

Direnişe destek olan Bilgi

Üniversitesi öğretim üyesi SemaBayraktar şunları söyledi: “Destekpersoneli arkadaşlar işten çıkarıl-dıktan sonra sendikamızla birliktebir toplantı yapılarak direnişe geç-me kararı alındı.

Bu saatten sonra direnişten baş-ka yapılacak birşey yoktu. Sendikalörgütlenme açısından akademikgörevlilerden çok destek personeliüzerinde baskılar vardı.

Akedemisyenler de tedirginoluyolar tabi.

Bu da Türkiye’deki örgütlenmeüzerindeki engeller ve yaşanansorunlardan kaynaklanıyor.Zaman buldukça iştençıkarılan arkadaşlarınyanlarında olmayaçalışıyorum.Üniversitedeki diğeröğretim üyeleri de fırsatbuldukça oturmaeylemlerini ziyaretederek destek veriyor-lar.”

‘ÇIKARILAN ‹fiÇ‹LERGER‹ ALINANA DEKOTURACA⁄IZ’

Sosyal-İş İstanbul Şube BaşanıMustafa Ağuş da Bilgi Üniversitesiyönetiminin sendikal örgütlenm-eye karşı tutumunu ve iştençıkarılan işçilerin direnişinideğerlendirdi.

Ağuş anlatıyor: “Laureate şirke-

ti 2009’da üniversitenin sahibi hali-ne geldi. O dönem birkaç ay içeri-sinde 400 akademisyen, güvenlikçive destek personeli arkadaşımızsendikaya üye oldu. İşveren, sendi-kanın örgütlenmesinin önüne geç-mek için 2010’da üniversitedekiahşap atölyesi için ‘Atölyeye ihti-yacım yok’ diyerek sendika üyesiüç arkadaşımızı işten çıkardı. Üçarkadaşımızla birlikte 83 günlükdirenişin ardından kazanım eldeettik ve çıkarılan işçiler işlerinegeri döndü. Biz örgütlenme çalış-mamıza ara vermeden devamederken işveren de boş durmadı.

Örgütlülüğümüzünönünü kesmek adınasendikanın en önündeduran arkadaşlarımızınbir kısmını işten çıkar-dılar.

24 Ağustos’ta iştençıkarılan üyelerimizsendika içerisinde aktifolarak yer aldıkları içinseçildi. Üniversite içeri-sinde daralma gerekçe-sini öne sürerek arka-daşımızı işten çıkardılar

iş akitlerini tek taraflı feshettiler. Bizler o gün bugündür burada

oturma eylemlerine başladık vearkadaşlarımız işlerine geridönene kadar eylemlerimize vemücadelemize devam edeceğiz.”

İşten çıkarılan Sosyal-İş üyelerinin Bilgi’deki direnişi sürüyor. İştençıkarma nedeni Bilgi Üniversitesi yönetiminin sendika düşmanlığı

EVR‹M ÇAKIR Enerji-Senprotestoiçin çatıdaBEDAŞ’ta işten

çıkarıldıktan sonraEnerji-Sen öncülüğündedirenişe geçen enerjiişçileri, Kültür ve TurizmBakanı Ertuğrul Günay’ıprotesto etti. Günay,BEDAŞ binası yanındabulunan İstanbul MariOteli’nin açılışı içingeldiğinde Enerji-Sen üyesiişçiler, otelin karşısında birbinanın çatısına çıkarak“Bakan Günay açılışlaradeğil, aç işçilere bakın,işimizi geri istiyoruz” yazılıpankart açtı. Günay, koru-malarıyla birlikte otelegirdi.

“Halkın mühendisleribuluşması” çağrısıyla

Politeknik 2. Olağan GenelKurulu 16 Eylül Pazargünü gerçekleşti. Genelkurul, su hakkı mücadelesiyürütücülerini, 3. köprüyekarşı direnenleri, barınmahakkı mücadelesi verenleri,güvenceli çalışma hakkınısavunanları ve üniver-sitelileri bir araya getirdi.Kurulda, AKP iktidarınınneoliberal programlarlayaşamın güvencesizleştir-ilmesine karşı doğadan,insandan ve emekten yanasürdürülen mücadelelerinönemi vurgulandı.

“Düşman Kardeşler” isim-li komedi dizisinin ekibi,

iki aydır ücretlerini almadığıiçin ücretleri verilene kadarkıyafetleriyle havuza atlayıpbeklediler. 12. bölümde finalyapacağı açıklanan dizinintüm oyuncuları ve teknikekibi havuzlu eylemi 7Eylül’de Gelibolu’dakaldıkları oteldegerçekleştirdi. 70 çalışan 40dakika boyunca suyun içindekalıp yapım koordi-natörünün gelmesini bekle-di. Koordinatör gelipödemeleri yapınca ekip,eylemi sonlandırdı.

Halkınmühendisleribuluştu

‘DüşmanKardeşler’havuza atladı

Devrimci Sağlık İş’in düzenlediği piknikte direnişteki THY,BEDAŞ, Bilgi Üniversitesi ve sağlık işçileri bir araya geldi

THY’de grev hakla-rının ellerinden

alınmasına karşı eylemyaptıkları için işten çı-karılan 305 Hava-İşüyesi 100 günü aşkınsüredir işlerine geridönmek ve grev haklarıiçin mücadele ediyor.

İşçiler direnişlerinin104’üncü gününde Tak-sim THY bilet satış bü-rosu önünde eylem yap-tı. Eyleme TÜMTİS,Tek Gıda İş, Deri İş,Belediye İş, Halkevleri,UİD-Der ve SDP dedestek verdi. Eylemsırasında satış bürosukapatıldı ve önündepolis barikat kurdu.Eylemde Hava-İşGenel Başkanı AtilayAyçin bir açıklama

yaptı.

‘104 GÜN OLDU’Ayçin açıklamasında,

THY işçileri için ‘5 yıl-dızlı otelde yatmayaalışmış ve direnişe da-yanamazlar’ diyenlerinolduğunu hatırlatarakdirenişlerinin 104’üncügünlerinde olduklarınısöyledi.

Ayçin, direnişten ge-ri dönüşün tek yolunundireniştekilerin işbaşıyapması olduğunu vur-guladı.

Eylem, THY işçileri-nin her cumartesi14.00-15.00’te TaksimTHY bilet satış bürosuönünde oturma eylemiyapılacak.

Bu yoldangeri dönüş

yok

Güneşin sofrasında dostların arasında

Sendika düşmanlığınaBilgi’de direnişli yanıt

Sema Bayraktar Mustafa A¤ufl

Page 9: 166'ıncı Sayı

Hangisi daha“kutsal”?

EKONOMİHalk›n Sesi

920 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar ile tüm kita-plarda yüzde 8 olarak uygulanan Katma DeğerVergisi (KDV) “kutsal kitaplar” olarak

tanımlanan bazı kitaplarda yüzde 1’e düşürüldü.Karara göre Kur'an-ı Kerim, Kur'an meal ve tefsir

kitapları yanında Kur'an cüz, sure, ayet veya mealleriniiçeren kitaplar, Tevrat, Zebur ve İncil kitapları yüzde 1KDV’ye tabi tutulacak.

* * *

KDV’den elde edilen gelir genel bütçe gelirleriiçinde 2011 yılında yüzde 33’e kadar çıktı.

KDV’nin ilk toplanmaya başladığı 1985 yılında buoran yüzde 25 düzeyindeydi.

2012 ilk 8 aylık bütçe açığı geçen seneye göre 8,5kat arttığı sonucu düşünüldüğünde AKP’nin bu kararıekonomik gerekçelerle, en azından bütçe dengesiaçışından açıklanamaz.

* * *

Bütçe gelirleri içinde önemlibir yere sahip olmasına rağmenAKP bu vergiden vazgeçerek dinikitapların daha kolay ulaşılabilirolmasını sağlamaya çalışıyor.

KDV’nin düşürülmesi hemkitapları basan yayıncıları hemde okuyucuları ekonomik olarakrahatlatıyor.

Devlete daha az vergi verilece-ği için kitaplar daha ucuzasatılabilecek böylece okuyucudaha az para verecek ayrıcayayıncı da daha çok kitap sattığıiçin daha çok kar elde edebile-cek.

* * *

AKP iktidarının sözüm ona halkın daha ucuzaokuyabilmesi ve bilgilenebilmesi için aldığı bu karariçinde birçok tartışmayı ve tutarsızlığı barındırıyor.

İlk tartışılması gereken konu, tüm kitaplarda KDVoranı yüzde 8 olarak kalırken resmi kararlarla kut-sallığı ilan edilen bir kitaplar grubunun öne çıkarılmasıbir bakıma okunmalarının teşvik edilmeye çalışılması.

Burada ayrıca “kutsal” tanımı da başlı başına birtartışma konusu olarak durmakta.

* * *

KDV birçok hayati öneme sahip ya da yaşamsalihtiyaç olan mallar ve hizmetlerde yüzde 8’lerde ikenbu karar ekonomik olarak çok büyük bir etkiye sahipolmasa bile tartışılmalı ve üzerinde daha çok durul-malı.

Bu kararın ertesinde basında sadece basit bir KDVindirimi olduğu şeklinde haber yapıldı, tartışma ise hiçolmadı.

Ancak suyun, ambulans hizmetlerinin, kırtasiyemalzemelerinin, kutsal olarak tanımlanmayan tümkitapların, sinema, opera, tiyatro biletlerinin KDV’siyüzde 8 iken alınan bu kararın tartışılması ve bu KDVfarklarının ısrarla vurgulanması gerekiyor.

AKP, KDV oranını kullanarak kendi tercih ettiği bazımal ve hizmetlerin kullanımını teşvik etmek istiyor.Son alınan karar da bunu gösteriyor.

* * *

2004 yılında elmas ve pırlantada KDV’yi tamamenkaldıran AKP, ‘kutsal’ kitaplarda KDV’yi kaldırmak ye-rine sadece yüzde 1’e düşürdü.

Acaba yüzde 1’lik KDV ile vazgeçemeyecek birvergi geliri mi elde edilecek bu kitapların satışından yada bir elmas bir pırlanta daha mı kutsal bu kitaplar-dan?

Belki de kutsal kitapların satışında KDV’yi sıfırlamakiçin Erdoğan ailesinden bir ferdin kitap işine girmesibekleniyor.

Ne de olsa Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve geli-ni bir kuyumculuk şirketinin ortağı olunca KDV’deherhangi ‘bir’ yüzdeye bile tahammül edilemiyor.

Elmasın, pırlantanın kutsallığı da buradan olsagerek.

KATMA DEĞER VERGİSİ

EnginDuran

[email protected]

Mavi Jeans Genel Müdür Cüneyt Yavuz’un Türkiye’deher ay bir AVM’nin kapanmas›n› bekledi¤ini aç›klamas›n›nard›ndan, bir tart›flmad›r koptu. Kimileri al›flveriflal›flkanl›klar›n›n de¤iflerek internetten sat›fl›n öne ç›kt›¤›n›bu nedenle AVM’lerin geride kald›¤›n› söyledi. Kimileri isesektörde hiçbir sorun olmad›¤›n› 2012’de say›s› 313’eulaflan AVM’lerin y›lsonunda 340’a ç›kaca¤› ve 48.5 milyardolarl›k ciro yapaca¤›n› iddia etti.

Kim ne derse desin AVM inflaatlar› sürüyor, vitrinlerdoluyor. Ancak 2010 ve 2011’de yüzde 10’un üzerindegerçekleflen büyümenin temel kaynaklar›ndan iç talep,ailelerin borç yükünün s›n›rlar›na dayanm›fl olmas›nedeniyle frenlendi. 2010’da önceki y›la göre yüzde 5,4,2011’de de yüzde 10,2 artan aile tüketimi 2012’de iseyüzde 0,2 oran›nda geriledi. AVM’leri doldurankalabal›klar tüketici kredileri ve sonuna kadar zorlad›klar›kredi kartlar› ile al›flverifl etmiflti. fiimdi asl›nda harcad›¤›kadar kazanamayan milyonlar, s›n›rl› gelirlerini de borçgeri ödemeleri için kullan›yor.

Konut sektöründen alarm sesleri gelmeye devamediyor. Konutlar›n› tamamlayamayan ve ödeme güçlü¤üiçine giren Fiyap›’n›n ard›ndan KC Group’un da bitireme-di¤i projesi ve iflas›n›n istenmesi sektördeki s›k›nt›y›gözler önüne seriyor.

Konut sektöründeki at›l›m›n› 2000’li y›llar›n ortas›ndayapan KC Grup, ‹stanbul Pendik’te infla etti¤i konutlar›yar›m b›rakt›, geride 450’ye yak›n ma¤dur aile b›rakt›.Grubun, kat karfl›l›¤› sözleflme yapt›¤› arazi sahibi PolisanAfi ile de sorun yaflad›¤› ve sözleflmeyi gizlice feshetti¤isonradan a盤a ç›kt›. fiirketin gelifltirdi¤i projeden konutalan yüzlerce aile dairelerini teslim alamad›klar› gibi,ödemelerini de sürdürüyor. Kimi ailelerin verdiklerisenetler piyasaya verildi, üçüncü kifliler konut sahiplerineicra takibi bafllatt›. Dairelerinin ne zaman teslimedilece¤i ise belirsiz. Konutlar›n› alamayan aileler 22Eylül’de eylem yapmaya haz›rlan›yor. 1 Nisan'daki yüzde 18.72'lik zamm›n ard›ndan

do¤algaza yeni zam geliyor. Enerji sektörü yetkililerinegöre ekim ay›nda gaza yüzde 10 ila 15 aras›nda zamyap›lacak. Türkiye elektrik üretiminin yar›s›n› gazdansa¤lad›¤› için gazdaki art›fl, elektrik fiyatlar›n› daart›racak. Do¤algaz ve elektrik zamlar›n›n gerekçesiolarak BOTAfi’›n zarar etmesi ve do¤algaz›n zatenmaliyetinin alt›nda bir fiyata sat›lmas› gösteriliyor. Öteyandan ekonomik durgunluk nedeniyle altüst olanbütçe hesaplar› hükümete 18 milyar TL’lik fazladan biryük ç›kard›. Tabii hükümet de bunu yeni zam vevergilerle halka yüklemeye haz›rlan›yor. Hükümetinhaz›rlad›¤› yeni pakete göre otomobil, sigara ve tapuharcamalar› vergi art›fllar› ile zamlanacak.

İnşaat efsanesisönerken

Zam ve vergidalgası kapıda

Vitrin dolu,cepler boş

KR‹Z BEKLEYEN SERMAYE, ‹fiTEN ÇIKARMA L‹STELER‹ HAZIRLIYOR

‘Gemi su alıyor, işçileri atın!’E konominin 2009’un

ardından yeni birkrize doğru ilerle-

diği, Türkiye İstatistikKurumu’nun (TÜİK)açıkladığı büyüme rakam-larıyla resmen kabul edildi.Ekonomik göstergeleriAKP’nin işine geldiği gibiyorumlamakla eleştirilenTÜİK’in tahminlerine görebu yılın ilk yarısında ekono-mi yüzde 3 büyüdü. Solcuiktisatçılar gerçek oranın2.6 olduğunu belirtiyor.

Geçen yılın yüzde 10.5,önceki yılın yüzde 11.4’lükbüyüme oranları ilekıyaslandığında önemli birgerileme görülürken, ser-maye bu gerilemenin fatu-rasını halka çıkarmaya ha-zırlanıyor. İnşaat, otomotiv,perakende ve tekstil sektör-lerindeki durgunluk ile büt-çedeki sıkışma karşısındapatronlar işten çıkarma lis-teleri, hükümet ise zam vevergi paketleri hazırlıyor.

EL PARASIYLA BÜYÜME2008 sonbaharında

başlayıp 2009 ortalarınakadar süren kriz döne-minde Türkiye ekonomisiyüzde 11.5 daralarak,küçülme rekoru kırmıştı.Neoliberal düzenlemelerlesınırsız hareket yeteneğikazanan uluslararası finanssermayesinin “sıcak para”akışı ülkeyi terk edinceaçığa çıkan çöküntü ileekonomideki parıltınındönemsel, kusurların iseyapısal olduğu görüldü. Budurum karşısında AKP ikti-darı ekonominin sıcak parabağımlılığını azaltmak yeri-ne, yüksek faizle borçla-narak sıcak parayı geriçağırdı ve 2009’un ardındangeri dönen dış kaynak ile

2010 ve 2011’de yüzde10’ları bulan büyüme oran-ları yakalandı.

Aslında faizini de alıpgitmek üzere gelen dış kay-nak sayesinde dönemsel birkredi bolluğu yaşanıyor vebütün ülkenin geleceğiipotek edilerek talep can-lanıyor, gün gelip fazlasıylaödenecek olan paralar har-canıyordu. Yani kalıcıolmayan bu büyümenin birde küçülmesi olacaktı.

Korkut Boratav durumuüç cümleyle özetledi:

“2012’nin ilk altı ayında dışkaynak hareketlerinin azal-ması iç talebi daraltmıştır.İthalatın düşüp, ihracatınyükselmesi sayesinde milligelir hâlâ (fakat yavaşlaya-rak) büyüyebilmektedir. Nevar ki, İran’a yapılan ‘haya-lî’ altın ihracatı, cılız büyü-menin bir bölümünü de‘hayalî’ kılmaktadır.”

ABD yaptırımlarınedeniyle İran’a para ileyapılamayan ödemelerinaltın külçeleri ile yapıldığı,bunun da altın ihracatı gibi

gösterildiği açığa çıktı. Buhile düzeltildiğinde büyü-menin yüzde 2.6’da kaldığıgörülüyor.

PATRON ‹T‹RAFLARI Ekonomideki durgunluk

emareleri, Capital der-gisinin Temmuz sayısındadosya olarak işlenmiş,2009’dan sonraki canlan-manın kalıcı bir iyileşmeolmadığına dikkatçekilmişti. Tekstil sek-törünün devlerindenAbdullah Kiğılı şöyle diyor-

du: “Kimse söylemeyecesaret edemiyor ama yavaşyavaş krize giriyoruz. Krizvar. Herkes 15-30 büyüdükdiye açıklama yapıyor.Böyle bir büyüme yok. Bazıgerçekleri herkesin bilmesilazım. Fiyatlar yerlerdesürünüyor.”

Kiğılı’nın şikayeti nihayeteylül başında TÜİK’inekonomik durgunlukitirafıyla doğrulandığı gibi,Türkiye İşveren SendikalarıKonfederasyonu da (TİSK),2012’nin ilk yarısında geçen

yılın aynı dönemine göreüretimin yüzde 2.5, istih-damın yüzde 4.7 artarken,verimliliğin yüzde 2.1azaldığını söyledi. TİSK,“verimlilikteki azalışınsürmesi halinde istihdamıngeleceğinin de tehlikedeolduğunu” belirtti. İşinTürkçesi, kâr oranlarıdüşen patronlar, yakındakitlesel işten çıkarmalarayöneleceklerini söylüyor.

METAL, ‹NfiAAT VETEKST‹LE D‹KKAT

Ekonomik durgunluk ençok otomotiv, inşaat, pera-kende ve tekstilde yaşanı-yor. AVM’lerin kapan-manın eşiğine geldiği, oto-mobil ve ev satışlarınındüştüğü, metalde siparişle-rin gerilediği, inşaat şirket-lerinin kredilerinin öde-mekte ve sattıkları konut-ları tamamlamakta güçlükçektiği artık sır değil.

İnşaatta FiYapınınardından KC Grup da çö-kerken, Ağaoğlu’na ilişkinspekülasyonlar sürüyor.Türkiyeli firmaların 25 mil-yar dolarlık yatırımınınbulunduğu Libya’da da biryıldır süren kaotik durumdaha da kötüleşiyor.

Otomotivde ise fabrika-lar işten çıkarma hazırlığın-da. Halkın Sesi olarak yap-tığımız araştırmaya göreÇerkezköy’de 3 bin kişininçalıştığı HEMA Otomotivyönetiminin 750 kişiyi iştençıkarmaya hazırlandığı, di-ğer otomotiv şirketleri veyan sanayi için de benzerdurumların söz konusu ol-duğu yönünde bilgiler aldık.

Türkiye işçi sınıfı yeni birişsizlik artışı, ücret düşüşüve hak gaspları dalgasınıntehdidi altında.

2009’un ardından yeniden krize doğru ilerlediğimizi artık sermaye de itirafediyor. Ama bu itiraf bir özeleştiri değil, işten çıkarma hazırlığının habercisi

Bir süredir Başbakan’ıneski basın danışmanı AkifBeki’nin yönetiminde yayınhayatını sürdüren Milliyet,AKP iktidarının rezillikleri-ni kamufle etmek çabasınıyansıtan gülünç manşetleryayımlıyor. Bunun birörneği, İran’a 7 ayda 6,2milyar dolarlık altın ihracatıolarak gösterilen petrolödemesini kamufle etme

gayretiyle yapılan bir haber-de görüldü. Daha 8Temmuz’da, “ Son 3 aydaİran’a altın ihracatının zirveyaparak 60 tona ulaşmasınıngerisinden petrol ödemeleriçıktı” diye haber yapanMilliyet, 2 Eylül Pazar günümanşetinde malum olayı şuhale soktu: “İran’danEuro’lar geliyor, Türkiye’dealtın olup gidiyor. Altın

ihracatıyla Türkiye’ninyıldızı haline gelen İran’da,imtiyazlı işadamlarınındüşük kurdan elde ettiklerieuro ile Türkiye’de altınsatın alıp, sonra bunlarıkendi piyasalarında nakteçevirdikleri belirtildi.” Üste-lik bu “özel” haber 11Temmuz’da Gülen cemaa-tinin gazetesi Zaman’dayayımlanmıştı.

Altınlı ticarete kamuflajKatma Değer Vergisi (KDV) olarak adlandırılan

vergi ilk defa 1985 yılında alınmaya başlandı. KDV, tümmal ve hizmetlerde kanunla belirlenen oranlarda uygu-lanır. Hizmet ve mal teslimlerinde, mal ve hizmeti tes-lim alanın, teslim edene ödediği vergidir. Devlet, buvergi ile tüketim üzerinden ve herkesten aynı miktardavergi almaktadır. Bir ekmek için herkes aynı vergiyiöder, yani ekmeği alan kişinin asgari ücretle çalışması yada çok zengin olması fark etmez. Örneğin, bir ekmekalmak için 4000 lira geliri olan kişi ile asgari ücret ilegeçinen birisi de aynı parayı veriyor. Yani kişiyoksullaştıkça gelirine göre daha yüksek oranda vergiveriyor. Dolayısıyla bu verginin toplanması toplumsaleşitsizlikleri gidermek gibi bir amaç gütmüyor, aksineserveti vergilendirmektense temel tüketimivergilendirerek eşitsizliklerin daha da artıp devametmesine yol açıyor.

Page 10: 166'ıncı Sayı

10Halk›n Sesi 20 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

KİBELE

‘Ölürüm de doğurmam’Devlet: ‘Öl öyleyse!’

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, eylül ayınınbaşında okul öncesi eğitimi teşvik amacıyla

çocuğunu kreşe yollayan ailelere 30 lira maddidestek kararı almıştı. Bu karara göre uygulama2012-2013 eğitim öğretim yılı itibariyle hayatageçecekti.

4+4+4 sorunlarla başladı ancak henüz buuygulamanın başladığına ilişkin bir bilgi ya daokullara gönderilen bir yazı yok. Büyük bir ihti-malle AKP en başından itibaren bu yasayı uygu-layamayacağını biliyordu. Tepkileri sönüm-lendirmek, dikkatleri dağıtmak AKP’nin en ustacayaptığı iş. Belli ki 30 lira yardım açıklamasınınamacı da 4+4+4’e yönelik tepkilerin üstünü ört-mek amacıyla ortaya atılmış bir göz boyamaydı.Tabii AKP, bu projeye finansör bulamadığı için debu parayı verememiş olabilir.

Velev ki bu uygulama hayata geçseydi ne olur-du? 30 liranın anaokulu ve kreş masraflarını

karşılaması mümkün değil.Okul öncesi eğitim için MEBücret tespit komisyonu her yılilçe bazında farklılıklar gözete-rek taban ve tavan fiyatlar dü-zenliyor. Yarım gün, tam gün,etüt, beslenme, müstakil ana-okulu gibi durumlara görefarklı fiyatlar belirleniyor. An-cak her okul elbette tavan fi-yatları baz alıyor. Eğitim süre-si boyunca boyası, kalemi, kı-yafeti derken çok masraflı birsüreç geçiyor. Yani 30 lira birpastel boyayla herhangi biretkinlik için alınması gerekenaksesuarı bile karşılayacak

durumda değil. Bu yıl yapılan bir araştırmaya göreokul öncesi eğitime kayıt olan bir öğrenci içinbaşlangıç masrafı ortalama 565 lira.

30 lira yardımla okul öncesi eğitimin nitelikolarak zayıfladığının da üstü kapatılmayaçalışılıyor. 4+4+4’le beraber okula başlamayaşının aşağıya çekilmesinin çocukların pedagojikgelişimini olumsuz etkileyeceği bilim insanlarıtarafından çokça dile getirildi. Anaokulları şuan4,5- 5,5 yaşındaki çocukları alıyor. Okulların fizikikoşulları bu çocuklar için uygun değil. Okul önce-si eğitim alması gerekirken 4+4+4 nedeniyle 5,5yaşında ilkokula başlayan çocukların ruhsal, duy-gusal ve bilişsel gelişiminin sekteye uğraması başlıbaşına ayrı bir sorun zaten.

AKP uzun süredir okul öncesi eğitime yönelikçeşitli düzenlemeler getirmeye çalışıyor. 2009’daokul öncesi öğretmenler yerine kadrosuz ustaöğreticilerin öğretmenlik yapmasıyla ilgili birdüzenlemeye geçilmek istenmiş ancak Danıştaytarafından yürütülmesinin durdurulmasına kararverilmişti. Bugün ise okul öncesi eğitim 4+4+4’leberaber zorunlu olmaktan çıkarıldı. AKP birtaraftan öğretmenleri güvencesizleştirerek diğertaraftan velilerin masraflarını katlayarak bu alanıtamamen piyasaya açmanın hesaplarını yapmayadevam ediyor.

PARASIZ, N‹TEL‹KL‹ KREfi HAKTIRKadınların yıllardır mücadele verdiği ve yeni

düzenlemelerle törpülenen “kreş hakkı” AKP eliylehak olmaktan çıkartılıp satın alınan bir hizmetalanına dönüştürülüyor. Yardım vaatleri ise kreşhakkını sadaka konusu haline getiriyor. Okulöncesi eğitimin desteklenmesi için elbette atılacakadımlar var. AKP bu konuda samimiyet göster-mek istiyorsa acilen yasal düzenlemelerebaşlamalı. 150 kişinin üstünde kadın işçi çalıştıranyerlere kreş açılmasını düzenleyen yasa derhaldeğiştirilmeli. Okul öncesi eğitim veren yerlerindenetimi kuvvetlendirilmeli. Ayrıca budanmış kreşhakkı düzenlemeleri sadece tam gün sigortalıçalışan kadınları kapsıyor. Türkiye’de milyonlarcakadın kayıt dışı, esnek, güvencesiz işlerdeçalışıyor. Evde hasta, yaşlı, çocuk bakımı yapankadınlar var. Kreş hakkı tüm kadınları ve erkekleriyani ebeveynleri kapsamalı. Parasız, nitelikli kreşhakkı kadın mücadelesinin yükselteceği en önemlibaşlıklardan biri olmaya devam ediyor.

HandeYanar

Kad›köy Halkevi

AKP’nin krefl çocuklar›yla oyunu

Türkiye Psikiyatri Der-neği tecavüz sonrası ge-

beliklerle ilgili açıklamayaptı. Açıklamada ilerlemişgebeliklerde bağımsız tıp vehukuk profesyonellerininyer alacağı bir üst kuruloluşturulması için yasal dü-zenleme yapılması gerektiğivurgulandı.

Tecavüzle meydana ge-len gebelik sonrasında do-ğuma zorlanan kadınlarınciddi psikolojik sorunlar

yaşadığı belirtilen açıklama-da şöyle denildi: "40 haftaboyunca travmatik olayı sü-rekli hatırlatacak bir beden-sel değişimle yaşamaya zor-lanmak, tecavüz sonrası or-taya çıkan bebeğe 'annelik'yapmasını beklemek kadın-ların ruh sağlığını giderekbozuyor. Açıklamada, teca-vüz sonrası kürtaj için sağlıkve hukuk kurumlarında bü-rokrasinin yavaş seyrine yerolmadığı vurgulandı.

8Mart öncesi tutuklanan KamuEmekçileri Sendikası (KESK)

üyesi 9 kadının serbest bırakılmasıtalebiyle Sağlık EmekçileriSendikası’ndan (SES) kadınlar 4Eylül’de Ankara Adliyesi’ninönünde dayanışma eylemi düzen-ledi. 13 Şubat günü gözaltınaalınarak tutuklanan KESK üyesikadınlar Sincan Hapishanesi’nde.

Tutuklu bulunanarkadaşlarının yüzlerinin olduğumaskelerini yüzlerine takarakellerini halatla sıkıca bağlayan 9emekçi, üzerlerinde de “Kadınım,KESK’liyim, Kürdüm, ebeyim,parasız, nitelikli, eşit ve anadilde

sağlık istedim, 205 gündür tutuk-luyum” yazan dövizler taşıdı.

SES Ankara Şubesi YönetimKurulu Üyesi Hülya Yıldır tutuk-lamaların keyfi olduğunu ifadeederek “Tutuklamalarla onurlumücadelemizi engelleyeceklerinisananlar büyük bir yanılgıiçindedir. Bugün de yürüdüğümüzyolda bir an olsun tereddütetmeden yürümeye devamedeceğiz” diye konuştu.

Yıldır, tutuklu bulunankadınların ilk mahkemesiningerçekleşeceği 4 Ekim Perşembegünü dört bir yandan Ankara’yagelerek “Özgür bırak” sloganıylaarkadaşlarını alacaklarını söyledi.

Sakarya’da 14yaşındaki Ö.C.’nin

tecavüzcülerinin serbestbırakılmasının ardındanavukatların verdikleri iti-raz dilekçesi reddedildi.

Sakarya’da 14yaşındaki Ö.C’ye tecavüzeden ikisi polis 34 kişininSakarya 2. Ağır CezaMahkemesi’ndeyargılandığı davadatutuklu 16 sanık tahliyeedilmişti. Tahliyeninardından Ö.C’nin avukat-ları, tecavüzcülerinserbest bırakılmasınakarşı itiraz dilekçesiverdi. Dilekçeyi inceleyenSakarya 1. Ağır CezaMahkemesi, itirazı usülyönünden reddetti.

9 Ağustos'ta yapılan

ilk duruşmada tutuklu sa-nıkların tamamı‘sanıkların yaşlarınınküçük ve hapishanedekaldıkları sürenin delil-lerin toplanması içinyeterli olduğu’ gerekçe-siyle tahliye kararı veril-mişti. Aile ve Sosyal Poli-tikalar Bakanlığı da Ö.Cdavası ile ilgili olarak ve-rilen tahliye kararlarınaitiraz etmişti. Ancak iti-raz açıklamasındatecavüzcüler ile ilgili tekbir söz edilmezken,tecavüzlerin nedeniolarak Ö.C’nin sosyalmedyada kurduğuiletişim gösterilmiş,ailelere çocuklarına sahipçıkması çağrısındabulunulmuştu.

“Hem tecavüze uğramak,hem hamile kalmak, hem deistemediği halde doğurmaya

mahkum olmaksa… Nasılanlatılır, emin değilim.

Sanırım her seferinde yenidenyeniden tecavüze uğramak

demek…”

Son günlerde art ardayaşanan toplu tecavüz olay-larını Kürtaj Haktır KararKadınların Platformu’ndanAv. O. Meriç Eyüboğlu busözlerle ifade ediyor.

Son bir ay içerisindehemen her gün bir tecavüzolayı basına yansıdı. Sakarya,Karabük, Edirne’de ikisininyaşı 14 diğeri 16 yaşındaolan kız çocukları... Ispar-ta’da 25 yaşındaki Nevin...

Edirne’de 14 yaşında 5kişinin tecavüzüne maruzkalan işitme engelliZeynep’in başından geçen-leri emekli hakim, FatmaŞahin’e bir e-postada anlattıve koruma istedi. Korumagelmedi, Zeynep tekrartecavüze uğradı ve gebekaldı. Şahin ise kendini

“Bana böyle bir mesajgelmedi” diye savundu.Zeynep şimdi kürtaj olmakistiyor ama yasal kürtajsınırını aştığı gerekçesiylemahkeme kararını bekliyor.

Gündeme düşen diğer birolay ise tecavüz sonucu gebekalan Nevin’in yaşadıkları.Gebe olduğunu farkeden vekürtaj olmak için hastaneyegiden Nevin, hastanenin fiiliengellemesiyle karşılaştı.Nevin hasataneye gittiğinde

16 haftalık hamileydi. Şimdi30 haftayı geçti. Tecavüzcü-sünü öldüren Nevin, ‘Ölsembile doğurmam’ dediği haldeistemediği bir gebeliğe zor-lanıyor.

“Kürtaj yasaklansın,tecavüze uğrayan doğursundevlet bakar” açıklamalarıkadın düşmanlığını büyüt-meye devam ediyor. Başba-kan Erdoğan’ın “Kürtajı ci-nayet olarak görüyorum”açıklamasının ardından Sağ-lık Bakanı, TBMM İnsanHakları Komisyonu Başkanıve Diyanet İşleri Başkanlığıbenzer açıklamalarda bulun-muştu.

Av. O. Meriç Eyüpoğlutecavüz sonrası gebe kalanve kürtaj olmak isteyenkadınların yaşadığı engellerive devletin, yargının,hükümetin rolünü HalkınSesi’ne anlattı.

Türk Ceza Kanunu’nun99’uncu maddesinegöre“Kadının mağduruolduğu bir suç sonucu gebekalması halinde” yasal kürtajsınırının 20 hafta olduğunadikkat çeken Meriç, “Bunarağmen 16 haftalık gebe

Nevin, hastane kapısındandöndürülüyor” dedi. Meriçsadece Nevin’in değil, songünlerde kamuoyunayansıyan bu saldırılarıntamamında kız çocuklarınınve kadınların devletinbürokrasi çarkına, savcıların,avukatların, doktorların bil-gisizliklerine kurban olduk-larının altını çizdi.

‹Z‹N fiARTI YOKKanun maddesinin,

savcının veya hakimin izniniaramadığını, böyle bir şartınolmadığını söyleyen Meriç,buna rağmen doktorlarınsavcının, hakimin iznininpeşine düştüğünü belirtti.

Soruşturmanın sonaermesini beklemenin 20 haf-tanın dolması anlamınageldiğini söyleyen Meriç,bunun zaten kadınlarınistenmeyen bir gebeliğisürdürmeye mahkûm olduğuanlamına geldiğini ifade etti.

Karabük’te tecavüz son-rası gebe kalan Zeynep için“Aile sever” Fatma Şahin’indevreye girerek kürtajolacağı haberinin geldiğinihatırlatan Meriç, Nevin’in

durumuna şu sözlerle dikkatçekti: “Nevin ise,istemediğini söylediği buhamileliği yaşamayısürdürüyor. Nevin’in budoğumu yapamayacağı, busürecin ona, onun beden veruh sağlığına zarar vereceği,sağlığını bozacağı yönündebir doktor raporu ile belge-lenirse, belki Nevin için debir umut ışığı doğacak.”

Bu tablo karşısındayapılacak çok şey olduğunusöyleyen Meriç önceliklesavcıların, avukatlarınmeslek içi eğitimden geçiri-lerek bu durumlardasavcının iznine gerekkalmadığını öğrenmelerigerektiğini söyledi. Meriç,“Tüm hekimler 16haftalıkken başvurup,tecavüze uğradım diyen birkadını, ‘süre geçmiş’ diyegeri göndermemesigerektiğini öğrenmeli” dedi.

KADIN BEYANIESAS OLMALI

Tecavüz suçlarındaki“ispat” sorununa dikkatçeken Meriç, “tecavüzmağdurlarının beyanlarının

esas alınması, aksinifailin/erkeğin ispatlaması”yönünde bir düzenlemeyapılması gerektiğini ifadeetti. Meriç, bu düzenlemeninhem yargılama sürecini hemde dava açılmadan öncekisavcılık süresinibelirleyeceğini böylece teca-vüz nedeniyle yaşanan gebe-liklerde, “kürtajın” bir sorunolmaktan çıkacağını söyledi.Meriç, Fransa’da olduğu gibitecavüz sonucu gebeliklerdekürtaj için süre sınırınınolmaması yönünde birdüzenleme gerektiğini ekle-di. Meriç, ancak bu koşullar-da sadece kamuoyu tarafın-dan bilinen değil, hiç bilin-meyen hallerde de kadınla-rın istenmeyen gebeliği son-landırabiliceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan’ınaçıklamalarının ardından ka-dınların çok sert tepkilerineneden olan eylemleri hatırla-tan Meriç, “eskisi kadar or-talıkta görünmüyoruz belkiama hazırlıklarımızı sür-dürüyoruz. Hükümet sandığıkadar kolay düzenleme ya-pamayacak, bunu bilsin.” de-di.

Tahliye itirazınaret kararı KESK’li kadınlarla

dayanışmaya

TÜRKAN KARAKUfi

Yargı, suçu işleyenerkeği değil kadınıcezalandırıyor. Devlet,tecavüzcüleriyargılamıyor. Tecavüzsonrası gebe kalankadınların kürtaj ola-bilmeleri ‘Yargı karar-larını bekle’ denilerekfiilen engelleniyor.Karar çıkana kadar 20hafta doluyor

‘Üst kuruloluşturulsun’

NevinY›ld›r›m

Do¤um sonras› kanamalar› durdurma-da ve düflü¤e yard›mc› olmada kullan›lanCytotec isimli ilaç Sa¤l›k Bakanl›¤›taraf›ndan yasakland›.

Mide ülserinin tedavisinde kullan›lanancak do¤um sonras› kanamalar› durdur-mada ve düflü¤e yard›mc› olmada etkinoldu¤u için kullan›lan ilaç, 9 Temmuz’daTürkiye’de ‘amaç d›fl› kullan›ld›¤›’ gerekçe-siyle yasaklanm›flt›. ‹laç flimdi eczaneler-den toplat›l›yor.

‹lac›n yasaklanmas›na kad›n do¤umuzmanlar› tepki gösterdi. ‹lac›n rahimkasarak düflük yapt›rmaya yard›mc›

oldu¤unu söyleyen uzmanlar, kürtajaoranla kad›n sa¤l›¤› aç›s›ndan dahagüvenli oldu¤una dikkat çekiyor.

Konuyla ilgili hekimedya.org sitesiylegörüfllerini paylaflan Kad›n Sa¤l›¤› Uzman›Selçuk Erez yasan›n mant›¤a ayk›r›oldu¤unu ifade etti.

Tüp bebeklerin pek çok zaman geliflmegöstermedi¤ini belirten Erez, bu durum-larda ve gebelik belirtileri bozuldu¤undailaca baflvuruldu¤unu söyledi.

Erez her on gebelikten birinin kürtajlasonuçland›¤›n› belirterek, ilac›n öneminivurgulad›.

Düşük ilacına yasaklama

Kürtaj Hakt›r Karar Kad›nlar›n Platformu 8 Eylül’de Taksim Meydan›’nda, Zeynep ve Nevin için eylemde

Av. O. Meriç Eyübo¤lu

Page 11: 166'ıncı Sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1120 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

4+4+4 eğitim sistemi 17 Eylül günü uygulamaya geçti.Okullarının imam hatipe çevrilmesine, çocuklarının uzakbölgelerdeki okullara gönderilmesine veliler karşı cıktı.Kent merkezlerinde eylemler yapıldı.

Eğitim sisteminin yarattığı ve yaratacağı sıkıntıları,gerçekleştirilen eylemleri ve ilerleyen günlerde eğitimalanında yapılması gerekenleri Eğitim-Sen Merkez

Yürütme Kurulu Üyesi Betül Öztürk Korkut ileAnkara’daki 15 Eylül mitinginden hemen sonra konuştuk.

“Yasal bir düzenleme olmanın ötesinde, AKP’nin siyasalve ideolojik olarak ihtiyaçlarından doğan, neoliberal gericipolitikalarına yerleşiklik kazandıracak en büyükadımlarından birisi” dediği 4+4+4 eğitim sisteminin AKPaçısından büyük bir altüst oluş yaratacağını söylüyor.

4+4+4’e karşımücadeledeortaya çıkan

+4+4 ile açığa çıkan eğitimalanındaki çatışma uzun süre devamedecek, toplumsal muhalefet içinöncelikli bir mücadele alanı olacak

ğretmenlerle velilerin yollarımücadele içerisinde kesişiyor. Eğitimhakkı meclisleri gerçek birer adresedönüşüyorÖ

4 + 4 + 4 B A fi L A D I , K ‹ M S E ‹ K N A O L M U fi D E ⁄ ‹ L V E M Ü C A D E L E D E B Ü Y Ü Y O R

44+4+4’e karşı gelişen eylemleri

değerlendirebilir misiniz?4+4+4’ün 20 Şubat tarihinde

kanun teklifi olarak sunulmasınınardından eğitim emekçileri ve veli-ler itiraz etti, sokağa çıktı. Birçokeylem gerçekleştirildi. Eğitim Senokulların etrafında zincir kurdu, birgünlük sevk eylemi ile hükümetiuyardı. Yasanın meclis genel kuru-lunda görüşüldüğü günlerdetoplumsal muhalefete ve velilereçağrıda bulunularak 28-29 Mart’taiki günlük grev yaptık. BaştaAnkara Kızılay olmak üzere birçokyerde direnişler gerçekleştirdi.AKP’nin eylemlere yanıtı ise başba-kanın yorumu ile ileri demokrasi,yani faşizm oldu. Yasayı geçirdilerama mücadeleyi engelleyemediler.

Haziran ayında bu sefer velilersokağa çıkmaya başladı. Yasanıngeçmesinin ardından velilerin ilktepkisi okulların dağıtılıp ilkokul,ortaokul veya imam hatipe dönüş-türülmesineydi. Bunun duyumlarıbile velileri harekete geçirdi. İmza-lar toplandı, valiliklere, milli eğitimmüdürlüklerine dilekçeler verildi.Uzaktaki bir okula çocuğunu gön-dermekle karşı karşıya kalan velilerhem çocuklarının güvenliği hem deher kuruşun hesabını yaparkenokul servislerine mahkum edilecekolmaya itiraz etti. “Okuluma Do-kunma” diyerek yaz aylarında okul-larının dağıtılmasına karşı mücade-le edilen birçok yerde veliler kaza-nım elde etti. Tarsus’ta MusallaMahallesi’ndeki Ahmet Yesevi İl-köğretim Okulu velileri, Ankara’daAçıkalın ilköğretim Okulu velilerigibi. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Eylemlerin önemli bir özelliği,okulların dağıtılıp imam hatipe dö-nüştürülmeye çalışıldığı birçok yer-de mahallenin muhtarından köyderneklerine kadar bir seferberlikyaratılabilmesi.

Eylemleri değerlendirdiğimizdemücadelenin olanakları, avantajlarınıve dezavantajları nelerdir?

4+4+4’e karşı verilen mücade-lenin ortaya çıkarttığı en önemlisonuç “eğitim hakkı” mücadelesinisomutlaştırması. Yıllardır eğitimdedevrim adı altında birçok yıkımpolitikası adım adım hayata geçiril-di. Ancak eğitim hakkı mücadelesi-nin bileşenleri, özellikle veliler, busürecin öznesi olarak sahneye çık-mamıştı. Öğretmenlerle veliler hiçbu kadar yan yana gelmemişti. Bel-ki de ilk kez veliler, öğretmenlerinçağrısı olmadan tek başlarına soka-ğa çıktı, milli eğitim müdürlükleri-nin, valiliklerin kapısına dayandı.

Şimdi 4+4+4’e karşı verilenmücadele ile, AKP’nin neoliberalgerici eğitim politikalarının yarattığıenkazdan öğretmeni, öğrencisi, ve-lisiyle birlikte çıkmanın yolları be-lirginleşiyor. Öğretmenlerle velile-rin yolları mücadele içerisinde kesi-şiyor. Eğitim hakkı meclisleri ger-çek birer adrese dönüşüyor. Çünküyaşanan çatışma eğitim hakkı mü-cadelesinin öznelerini ve dinamiz-mini ortaya çıkartıyor. 5 Eylül’deTaksim’de gerçekleştirilen eylembu açıdan çok önemli. Ayırca4+4+4’e karşı mücadele eğitimhakkının bileşenlerinin birbirinindestekçisi değil mücadelenin ortaköznesi olduklarını da gösterdi.

4+4+4’le birlikte bazı dini içeriklidersler de müfredata geçirildi...

AKP 10 yıllık iktidarı döne-minde zaten eğitimin gericileştiril-mesine dönük önemli adımlar

atmıştı. 100 temel eserin ve felsefederslerinin içeriğinin dinselleştiril-mesi, Kuran kurslarında yaşsınırının kaldırılması, otistik çocuk-lara din dersi zorunluluğununkonulması gibi.

4+4+4 ile birlikte imam hatipokullarıyla diğer okullar arasındakifark ortadan kaldırıldı. Resim,müzik, beden eğitimi gibi derslerinsayısı düşürülerek yerlerine Kuranve Peygamberin hayatı derslerikonuldu. Birçok derste bilimselreferanslar yerini dini referanslarabıraktı. Yeni sistem ile şimdiyekadar müfredata yapılan en gericimüdahale yapılıyor. Bu müdahalekarma eğitimi ortadan kaldırmayadoğru ilerleyecek.

Zorunlu din dersi denilinceAlevilerin yürüttüğü mücadele vardı,Aleviler 4+4+4’e karşı mücadeleninneresindeler?

4+4+4’e karşı eğitim hakkımücadelesinin bağrından gericiliğekarşı mücadele de yükseliyor.4+4+4, cumhuriyet tarihinin enbüyük asimilasyon projesi. AKP;Sivas’ta katliamla başarılamayanı4+4+4 ile başarmayı hedefliyor.

AKP zorunlu seçmeli derslerkonusunda herkesin özgürolduğunu söylüyor. Hiçbir baskıyapılmayacağının garantisini veri-yor. Bir düşünün Malatya’dasaldırıya uğrayan, Adıyaman’da,Kartal’da evleri işaretlenen,doğrudan hedef gösterilen aileler,seçmeli dersler konusunda gerçek-

ten özgür olabilir mi? Bu yasaAlevileri yok sayıyor, tehdit ediyor.Ankara Battalgazi İlköğretimOkulu’nun imam hatipedönüştürülmesine karşı velilerinverdikleri mücadele sonrasındaAlevi bir velinin evinin pompalıtüfekle saldırıya uğraması, tehdit-lerin geldiği noktayı gösteriyor.Yani 4+4+4 ile birlikte AKP’ninAlevi düşmanlığı artık gizlenemiyorve Aleviler artık bir yanağına tokatatıldıktan sonra öbür yanağınıçevirmiyor, çevirmemeli.

Alevi örgütleri zorunlu din ders-lerine karşı güçlü bir mücadeleprogramı oluşturup bu süreci birkampanyaya dönüştüremedi. Enönemli kazanımları zorunlu din

derslerinin AİHM’e taşınması oldu.Ancak bundan sonraki süreç,zorunlu din dersleri zulmünün,ayrımcılığın seçmeli derslerle birlik-te katmerleşerek artması demek.Binlerce Alevi genci, farklıinançlardan halklar zorla bu ders-leri seçecek. Dolayısıyla Alevilerönümüzdeki süreçte, sadecedemokrasi mücadelesinin doğal birbileşeni olmanın ötesinde, AKP’nin4+4+4 ile yürüttüğü Alevidüşmanlığına karşı bir mücadeleprogramı ile dahil olmalı.

4+4+4’e karşı gerçekleştirilenimza kampanyalarına baktığımızdabirçok başörtülü veli imza atıyor.Hatta eylemlerde de yine başörtülüveliler var. Bunun nedeni nedir?

O kadar akıl dışı bir yasa kiAKP’ye oy verenler bile ikna değil.Üstelik başta Başbakan olmaküzere tüm AKP’lilerin çabasınarağmen yasa kimsenin aklınayatmıyor. 72 ay öncesindekiçocuğunu ilkokula göndermeyi,imam hatibe göndermeyi AKP’lilerde istemiyor.

AKP’nin velileri ikna etmekte ençok zorlandığı uygulama 72 ayöncesi çocuklarımızın ilkokulabaşlatılması. Daha okullaraçılmadan verilen tepki AKP’yigerçekten panikletti. Okullarda,Milli Eğitim Bakanlığı önündekiveli eylemlerine baktığımızda enönemli talep “ilkokul için çokerken, ana sınıfı istiyorum” oldu. Oyüzden 72 aydan küçük çocuklar

için rapor alınması gereken süreyiuzatmak, 30 Kasım’a almak zorun-da kaldı. Çünkü 15 Eylül’den son-rası yeni eğitim öğretimin başlamasıdaha büyük bir gerilim ve sokağaçıkan velilerin artması demek.Okullarımızın altyapısı yetersiz.Sınıfı, sıraları, lavaboları, merdiven-leri hiçbir şeyi hazır değil. Öğret-menler hazır değil, çocuklar hazırdeğil. Bu adımı atarak 17 Eylül’deyaşanacak krizleri hafifletmeye,tepkileri düşürmeye çalışıyorlar.Ama 4+4+4 öyle bir altüst oluşyarattı ki çıkacak sorunlar gizlene-meyecek, ertelenemeyecek.

Bu süreçten sonra eğitim hakkımücadelesi bileşenlerinin nasıladımlar atması gerekir?

Özellikle 4+4+4 ile açığa çıkaneğitim alanındaki çatışma uzunsüre devam edecek. Eğitim alanıtoplumsal muhalefetin tümunsurları için öncelikli birmücadele alanı olacak.

Bir taraftan eğitimin kamu özelortaklığı eliyle piyasalaştırılıp,eğitim emekçileriningüvencesizleştirilmesi bir taraftanda eğitimin gericileştirmesi yıkımınkapsamını çok daha arttıracak. Bunedenle eğitim hakkı mücadelesiprotesto eden değil, militan ve ide-olojik bir mücadele ekseni üzerindeyükseltilmek zorunda. Eğitim hakkımücadelesini ve örgütlerini kurmakçok daha acil bir görev olarakönümüzde duruyor. Bu yüzdenokulların açılmasıyla birlikte hepi-miz görev başında olmak zorun-dayız. Ders zilinin eğitimin tümbileşenleri için çalmasıyla birliktekaos çok daha görünür olacak. Busüreçte okullardaki her krize müda-hale etmek gerekir. Eğitim Sen busüreçte velilerle buluşmak zorunda.Veli toplantılarını bu süreci tersineçevirecek, mücadele adımlarını ata-cak toplantılara dönüştürmeliyiz.Her okulu bir mücadele ve direnişalanı haline getirmeliyiz. Okulönlerinde olmalı, meclis açıldığındakapısına dayanmalıyız.

60 ile 83 aylık farklı gelişim özel-liklerine ait çocuklar aynı sınıftaeğitim görmesinden kaynaklanansorunlar karşısında kabullenicideğil, itiraz ve talep edenmücadele biçimleri geliştirmeliyiz.Okul öncesine gitmesi gereken 72ay öncesi çocuklarımız için anasınıfı talebini büyütmeliyiz.

Okul idarelerini, milli eğitimmüdürlükleri, Bakanlık’ı dilekçebombardımanına tutmalı, kapısınadayanmalıyız.

Daha şimdiden 72 ay öncesiçocuklarla baş edebilmek, kalabalıksınıf sorununu çözmek için okulaile birlikleri yardımcı ablalar tut-maya başladı. Kesinlikle izin ver-memeliyiz. Okula başlama ve çıkışsaatleri de ciddi sıkıntılar yarata-cak.

Dini içerikli derslerde kız veerkek sınıf ayrımlarına, Aleviliğinişlendiği derslerde mezhepçiliğe,ayrımcılığa, idarecilerin ve öğret-menlerin angarya çalıştırılmasına,norm fazlası öğretmenlerimizinzorla sürgün edilmesine tanıkolacağız.

Neresinden tutsanız elinizdekalıyor yani.

Çıkacak sorunlar karşısındaöğretmenler ve veliler olarakdoğrudan müdahale etmeli, bu sis-temin uygulanamaz olduğunugöstermeli, sorunlarını ve yarata-cağı yıkımın faturasını AKP’yekesmeliyiz.

Saldırıyauğrayan, evleriişaretlenen,

doğrudan hedefgösterilen aileler,seçmeli dersler

konusundagerçekten özgür

olabilir mi?

Kaç okul imam hatipe çevrildi?

Eğitim emekçilerinin 4+4+4’e karşıgeliştirdikleri özgün eylemler var mı?

Ömer Dinçer’in bakan koltuğuna otur-duğu andan itibaren öğretmenleriitibarsızlaştırmaya dönük açıklamalar yap-ması AKP’nin eğitim alanına dönük gerçek-leştireceği saldırıların haberini veriyordu.4+4+4’ün hazırlık adımlarından da birtanesiydi aslında.

4+4+4 gündeme geldiğinde itiraz edeneğitim emekçilerini, itibarsızlaştırarak top-lumsal destek bulmasını engelleme çabasıy-dı. Ancak bu çaba eğitim emekçileri tarafın-dan boşa çıkartıldı. 2011-2012 eğitim öğre-tim yılı sonunda seminer döneminde telekonferans yöntemiyle eğitim emekçilerineseslenerek 4+4+4 sistemini anlatmayı, öğ-retmenlerin rızasını almayı hedefleyen ba-kan eli boş döndü. Öğretmenler ırkçı, gerici,piyasacı eğitim yasasına ve Bakana sırtınıdöndü, salonları boşalttı. Üstelik eylem es-nasındayken öğretmenler, milli eğitim mü-dürleri tarafından tehdit edilmesine rağmensendikalı sendikasız herkes tarafından sahip-lenilen bir eylem oldu. Eğitim emekçileriningözünde Milli Eğitim Bakanının hiçbir itiba-rı yok. Bu eylemler bunu da açığa çıkarttı.

MücadeledeEğitim-Sen

4+4+4 eylemleri içinde Eğitim Sen’ideğerlendirebilir misiniz?

100 yıllık bir mücadele geleneğinin taşıyı-cısı olarak Eğitim Sen, 4+4+4’e karşı müca-delede önemli bir yeri var. Eğitim sen bu sü-reçte toplumsal muhalefeti birleştirme, eği-tim emekçilerini harekete geçirme konusun-da önemli bir çağrı merkezi oldu. 28-29Mart’ta ve son olarak gerçekleştirdiğimiz 15Eylül mitinginde de bu kendini gösterdi.Güçlü protesto eylemleri düzenlendi.

Ancak, eğitim alanındaki saldırıların kap-samını düşündüğümüzde bu yeterli değil.Önümüzdeki dönem Eğitim Sen velileri veöğrencileri ile birlikte “eğitim hakkı” müca-delesinin tüm bileşenlerini ve açığa çıkan di-namizmi kucaklamak, kapsamak zorunda.Protesto eden değil, öğretmenlerle birliktevelileri ve öğrencileri de kapsayacak bir eği-tim hakkı mücadelesinin örgütü olmak zo-runda.

4+4+4 ile ilgili sayısal bilgileri öğrenebilir miyiz?Kaç okul imam hatipe çevrildi, kaç öğrenci kayıtyaptırdı? Malum, “çocuğunuzu imam hatipe yazdırınservis parasız olsun” kampanyaları yapıldı…

Şu ana kadar 697 okul imam hatipe çevrildi.Ancak okulların kademeli dönüştürülmesiyle bir-likte bu sayının 1024’e çıkartılması hedefleniyor.

O kadar kampanya düzenlenmesine, velileremesaj çekilmesine, camilerde vaaz verilmesinerağmen istenilen hedefin altında bir kayıt gerçek-leşti. Son günlerde bu kampanya daha dabüyütülecektir. Çünkü başbakanın devreye girmesibile imam hatipleri 4+4+4’ün göz bebeği yapa-madı.

Yıkımın faturası AKP’ye çıkacak

Tehditlererağmen...

Page 12: 166'ıncı Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1220 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

‘Vatani görev’ denilen askerlikte ‘vatan savunması’dışında ölenlerin sayısı hiç de az değil. TSK, şüp-heli ölümlerde dünya birincisi, asker intiharlarındadünya ikincisi. Şüpheli ölümler genelde Kürtlerin,Alevilerin ve Ermenilerin başına geliyor

Afyon’daki patlamanın ardından her toplu askerölümünde olduğu gibi profesyonel askerliktartışmaları ve ordunun modernleştirilmesitartışmaları yeniden başladı. Profesyonellik yenisavaş konseptinin bir gereği

Askeri zayiat

Şüpheli ölüm

Profesyonellik

Afyon’da cephaneliğin patla-

masıdan sonra birçok tartışma

yapıldı. 25 asker öldü, TSK

‘askeri zayiat’ dedi. Çatışmada

ölen asker kadar ‘askeri zayiat’

olduğu ortaya çıktı. Askeri zayi-

atın çoğu “şüpheli ölümler.”

Şüpheli şekilde ölen erler kim-

ler? Profesyonel askerlik

tartışması aslında ne

tartışması? Ordunun yenilen-

mesi kime hizmet ediyor?

TSK hiç ‘şüphesiz’öldüren bir makine

A fyon’un Ataköy KışlacıkKöyü'ndeki Şehit UzmanÇavuş Mete Saraç

Kışlası’nda bulunan 500. İstihkamAna Komutanlığı Cephanesi'nde 5Eylül günü bir patlama meydanageldi.

Patlama sonucunda 25 askerhayatını kaybetti. Patlamayla ilgili;top mermisinin yere düşmesi, sab-otaj, Alman el bombası, acemiaskerlere tasnif işlemininyaptırılması gibi iddialar ortayaatıldı.

Türkiye’de askerlik“vatan borcu”,“vatani görev”olarakanlatılır.

Askerin “vatani görevi” kuşkusuz“vatan savunması”dır. Öyle kiaskerliğini yapmayan “adam”sayılmaz, toplum tarafındandışlanır hatta iş bile verilmez bukişilere. 20 yaşındaki gençler,neredeyse topluma giriş vizesi olanaskerliğe uğurlanırken şenliklereğlenceler yapılır. Gelirse “adam”,yaralanırsa “gazi”, ölürse “şehit”olur. Bir de Afyon’daki gibi vatansavunması dışındaki ölümler varki, TSK bunlara “askeri zayiat”

diyor tıpkıdemirbaşyekunundaeksik çıkaneşya için yada patlayanbir tankiçin kul-

lanıldığı gibi. Genç erkeklerinkişiliksizleştirildiği, koşulsuz itaatezorlandığı bir kurumda ölenlerinde “zayiat” olarak gösterilmesikaçınılmaz.

TSK, olası kazalara önlemalmak yerine kaza oldukça adetakazaları ve oluş şekillerini“yasaklıyor.” Bu ritüel her seneaskere gidenlere girişte imzalatılaner talimatnamesinde ifadesinibuluyor. 158 maddesi olan bu tali-matnameden bazı maddeler:

“Morali bozuk arkadaşlarımı enyakın amirime bildireceğim. Yazıngüneş altında oturmayacağım,sıcak çarpmalarına karşı tedbiralacağım. Terliyken suiçmeyeceğim. Araçların yakınındayatmayacağım. Hamamda kaya-bileceğimi düşünerek dikkatli

yürüyeceğim. Elektrik direklerinetırmanmayacağım. Askerlikhayatım boyunca bisiklete bin-meyeceğim. Yürürken sigaraiçmeyeceğim.”

Oysa TSK, dünyada ülke bütçe-sine oranla en çok para aktarılanordulardan biri. 2005’te askerliğiniyapan bir erin anlattığı gibi;“2010’un yemeğini yiyorlar,2010’un benzinini kullanıyorlar.Akıtılan paralara rağmen, akıllıbombalar yapan ASELSAN gibikurumları olan TSK nedenörneğin hamamlarda kaymayanzemin yapamıyor?” Sorununyanıtı, “askeri zayiatlar” yüksekoranda devam ettikçe “ölenlerinkabahati” olmaktan çıkıp yapısalsorunlara ve rejimsel sorumlaraişaret ediyor.

ALP TEK‹N BABAÇ

Afyon’daki gibipatlamalarda

ölen askerlerin sayısı olduk-ça az. En çok asker, Kürt sava-

şında ölürken, ikinci en çokölüm nedeni şüpheli ölümler ya

da başka bir deyişle “askeri zayi-at.” TSK kayıtlarında, ‘askeri zayi-

at’ olarak geçen ölümler ailelere“kaza kurşunu, intihar, elektrik ve

yıldırım çarpması, yüksekten düşme,birlik içinde trafik kazası, eğitim sırasın-

da mühimmat patlaması, yılan sokması,kalp krizi isimleri altında raporlar tanzimedilerek bildiriliyor.

Türkiye’de 1990’dan bugüne kadarTSK ve Milli Savunma Bakanlığıtarafından yapılan açıklamalara göre 3bin 813 asker ve TSK personeli intihar yada kaza sonucu hayatını kaybetti. Bunla-rın 2 bin 221’i intihar ederken bin 602 ki-şinin de ‘kendini askere elverişsiz halegetirmeye çalışırken’, silah kazası veya as-keri araç kazası ya da yılan sokması, yıldı-rım düşmesi, elektrik çarpması ya da düş-me sonucu hayatını kaybettiği öne sürül-dü.

Son iki buçuk yılda kışlalarda yaşanan252 şüpheli ölümün 175’i intihar. TSK,2002-2012 yıllarını kapsayan 10 yıllık dö-nemde toplam 1.470 personelin hayatınıkaybettiğini, bunlardan 934'ünün ise inti-har ettiğini açıklamıştı. 2002 yılında şüp-heli ölümler ve intiharlarla ilgili açıklamayapan dönemin Milli Savunma BakanıSabahhatin Çakmakoğlu, 1991 ve 2001yılları arasında 815 şüpheli asker ölüm/in-tihar vakasının yaşandığını açıklamıştı.

Kürt savaşında ölen TSK personeli veasker sayısı ise yine aynı kaynaklara göre6 bin 886. 2000 ile 2010 yılları arasındayaşanan şüpheli ölümlerin 401’i jandar-

mada meydana geldi. Jandarmadakişüpheli ölümlerin yıllara göre sayıları şuşekilde: 2000, 66; 2001, 42; 2002, 50;2003, 31; 2004, 37; 2005, 34; 2006, 33;2007, 28; 2008, 40; 2009, 30. 2010’daBDP milletvekili Pervin Buldan'ın soruönergesi üzerine, dönemin İçişleri BakanıBeşir Atalay'a gönderilen belgelere göreintihar eden jandarmaların nüfusa kayıtlıoldukları iller de yer alıyor. Buna göre,Adana (17), Ağrı (11), Ankara (13),Erzurum (13), Antep (14), İstanbul (13),Kayseri (14), Konya (16), Manisa (11),Samsun (10), Urfa (10).

İnsan Hakları Derneği’ne yapılan

başvurulara göre 1998-2010 tarihlerinde145 şüpheli ölüm olayı yaşandı. Ölenaskerlerden 54’ünün doğum yerleri şuşekilde: Sivas (2), Giresun, Çorum, İzmir,Erzincan, Yozgat, İstanbul, Muş(3),Malatya(3), Elazığ, Batman(8),Kastamonu, Diyarbakır(2), Mardin(7),Adıyaman, Kırşehir(2), Tunceli(2),Van(3), Bitlis, Ağrı(3), Tokat, Afyon,Ankara, Konya, Adana(2), Isparta(2),Mersin.

İHD’ye 1996-1998 yılları arasındayapılan başvurulara göre 22 şüpheli askerölümünün 14’ü Kürt illerinde doğanaskerler.

Er ölür ‘Askeri zayiat’ derler

Çerkezköy'deki birli¤inde 13Mart 2012’de intihar etti¤i söyle-nen Batmanl› er Mazlum Karabulut'un ölü-mü de flüpheli ölümlerden. Askeri yetkililer,ailesine Karabulut'un nöbet s›ras›nda kendisilah› ile kafas›na atefl ederek intihar etti¤inibildirdi. Askeri savc›l›k soruflturma bafllat›ld›.Ancak, silahtan parmak izi al›nmad›. Kara-

bulut'un elindeki barut izi araflt›r›lmad›. Ka-rabulut'un kulland›¤› söylenen 30 mermikapasiteli silahta 28 mermi bulunurken ikimermi araflt›r›lmad› (Asker nöbete tam dolusilahla ç›kar). Kafaya giren merminin hangisilahtan ç›kt›¤› araflt›r›lmad›. Olay yerinde

bulunan silahta araflt›rma ya-p›lmad›. Olay yeri tutana¤›nda

yaz›ld›¤›na göre Karabulut, 80 cm uzunlu-¤undaki silah› flaka¤›n›n soluna iki cm me-safeden ateflleyerek intihar etmifl. Adli T›praporunda bunun imkans›zl›¤› belirtiliyor.

Karabulut gibi Ermenistanl› er Sevag Ba-l›kç› da “flüpheli” bir flekilde ölenlerden.

TSK gizlese deölüm buluyor

Cephanelik patlamasının ardındanbaşta İslamcı medya “ordunun

profesyonelleşmesi gerektiği” tartış-malarını manşetlerine taşıdı. Patla-manın milat olarak kabul edilmesi vehızla TSK’nin yapısının değişmesi ge-rektiği hemen hepsinin ortak kanısıy-dı.

Zaman’a konuşan TOBB Ekono-mi Teknoloji Üniversitesi ÖğretimÜyesi Ali Nihat Özcan, profesyonelaskerliğin gerekli olduğunu şu sözler-le özetliyor: “Demokrasi ve serbestpiyasa ilerleyince profesyonel orduyageçiş kaçınılmaz oluyor.” Aynı fırsat-çı Özcan yöntem de öneriyor: “Uz-man orduya geçmek siyasi birkarar. Torba yasa ile bu müm-kün. Yeter ki siyasi otorite is-tesin.”

Profesyonel asker-lik,

Kürt sorunuyla birlikte yürüyen birtartışmaymış gibi görünür ancak tar-tışmalar SSCB’nin çöküşüyle başlar.PKK, sonradan konuya dahil edilmişolmasına rağmen günümüzde enönemli gerekçelerden birini oluştu-

rur. Oysa profesyonel as-

kerlik tartışması, dünya-daki savaş konseptinindeğişimiyle ve neolibe-ral orduyla ilgilidir.Bölgeselleşen savaş,orduları da buna göredonanmaya zorluyor.Hareket kabiliyetiyüksek, daha fazla is-tihbarat gücüne daya-nan ordular yeni dö-nemin gerekleri ara-sında ve TSK, hantalyapısıyla istenileninçok uzağın-da.

BDP milletvekili Adil Kurt, haziranayında Milli Savunma Bakanı İsmet

Yılmaz’a bir soru önergesi verdi.Sözleşmeli erlerle ilgili sorulara bakantarafından verilen yanıtlar, “Sözleşmelierlere ölümlerinin basına açıklanmamasıgibi bir şart içeren kağıtların”imzalatıldığını doğrularken, askerkayıplarına çözüm olarak sunulan“Uzman ordu”, “Sözleşmeli er” gibi uygu-lamaların pek de başarılı olmadığını daadeta ispatlıyor.

Radikal’den Ezgi Başaran’ın köşesinetaşıdığı soru önergesi ve verilen yanıtlaragöre Kürt savaşında hayatını kaybedensözleşmeli asker yok ama 3 Eylül 2011, 26Haziran 2012 tarihleri arasında 41 pro-fesyonel (subay, astsubay, uzman jandar-ma, uzman erbaş) hayatını kaybetti.

Sözleşmeli erlerin ölümünün basınaduyurulmamasına dair bir kağıdın imza-lanıp imzalanmadığına verilen yanıt,“Kesinlikle böyle bir şey yoktur” değil;profesyonel askerlerin hangi kanunlarçerçevesinde işe alındıkları ile ilgili oldu.

Öte yandan TSK’nin eylül ayı başındayaptığı bir açıklamaya göre 1 Ocak2012’den 6 Eylül 2012 tarihine kadarhayatını kaybeden asker sayısı 88 ve bun-ların 54’ü profesyonel asker.

TSK, şüpheli asker ölümleri konusunda dünya birincisi, asker intiharlarında daABD’nin ardından dünya ikincisi. Şüpheli ölümlerse genelde Kürtlerin başına geliyor

Askerliğini 2. Dünya Savaşı son-rası Bandırma’da uçaksavar

bölüğünde yapan bir subay anlatı-yor:

Bazuka roket diye bir şey getirmiş-ler. Ne olduğunu bilmiyoruz. Ameri-kan bir subay anlatıyor nasıl işlediğini.Zaten o zaman botlar çizmeler Ame-rika’dan geliyordu. Ruzvelt çizmelerivardı bizde…(1)

ABD’den sadece Roosvelt çizme-ler gelmedi Kıyafetlerden konserve-lere, silahlardan ağır vasıtalara,uçaklara kadar bir ordunun neye ih-tiyacı varsa sağlandı. Türkiye, NA-TO’ya girmek için 5 sene sonra1950’de Kore’ye asker gönderdi veNATO’ya üyeliği 1952 yılında kabuledildi. Bu dönem Türkiye ordusu-nun modernizasyonunu tamamenNATO belirlemeye başladı. Ordu-daki tüm yenilikler ABD ile kurulanbağları daha da güçlendirdi ve ABDegemenliğini daha da derinleştirdi.

Türkiye’nin yeni sömürgeleştiril-mesi sürecinin önemli yapıtaşların-dan biri olan ordununmoderni-

zasyonu, Osmanlı’nın yarı sömürge-leştirilmesi sürecinde de başroldey-di.

� 1826: Yeniçeri Ocağı’nın yeri-ne Asakiri Mansure-i Muhammedi-ye kuruldu.

� 1836: Askeri yenilgiler gerekçegösterilerek Prusya’dan askeri he-yetler getirildi.

� 1839: Moltke önderliğindePrusya ekolüyle tanışan Osmanlı or-dusu ilk mağlubiyetini KavalalıMehmet Ali Paşa karşısında NizipSavaşı’nda aldı.

� 1839: Tanzimat Fermanı ile as-kerlik “vatan borcu” denilerek mec-

burileştirildi. � Ulus devletlerin tarih sahnesi-

ne çıkışıyla birlikte savaş da “ulus-laşmıştı.” Ulusal orduya mecburenalınan askerler, feodal beylerin pa-ralı askerlerine göre çok daha çabukdisiplin altına alınabiliyorlardı. Öteyandan ulus devletlerin ortaya çıkı-şında, burjuvazinin feodalizme karşızaferini ilan ettiği savaş alanlarındaprofesyonel askerler, köylü ve işçi-lerden oluşan ordular karşısındamağlup olmuşlardı.

(1) Bandırma’da uçaksavar bölüğündeaskerlik yapan Orhan Tekin Babaç’ın[1921-2006] bir sohbette anlattıklarından.

‘Şüphe’siz Kürtler ölüyor

Profesyonelleşme fırsatçılığı

Karabulut’u kim vurdu?

Ruzvelt çizmelerden F-16’lara…

Sıcak çatışma dışında intihar gibinedenlerle en çok ölümün yaşandığıordu olan TSK, aynı zamandadünyanın en zengin ve büyük ordu-larından. TSK’de 700 binden fazlapersonel var, bunların 470 bini er.Bütçeden orduya

ayrılan pay bakımından dünyanınsayılı ordularından olan TSK, ABDordusunun ardından en kalabalık ikin-ci NATO ordusu. TSK’ye 2011’debütçeden 17 milyar lira ayrılırken2012’de 18,2

milyar lira ayrıldı. 2010’daki askeriharcamaların toplamı 27 milyar liratutarken bu miktar gayrisafi millihasılanın yüzde 2,48’ine tekabül edi-yor.

DÜNYANIN EN ÇOK BÜTÇE AYRILAN ORDULARINDAN TSK

Page 13: 166'ıncı Sayı

TARİHHalk›n Sesi

1320 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

T ürkiye’nin küçük burjuvaziönderliğinde gerçekleştirilen,yarım kalmış burjuva

demokratik devrimine toplumsaltemel kazandırma çabasının iki simgeadımı vardır: Halkevleri’nin ve KöyEnstitüleri’nin kurulması. Her nekadar cumhuriyet projesi ve CHP ileözdeşleştirilse de Köy Enstitüleri’niaçtığı gibi kapatan da bizzat CHP’dir.

Cumhuriyetin ihtiyaç duyduğu“yeni insan, yeni ahlâk”ı oluşturmakiçin aydınlanmacı kadrolarca temelleriatılan Köy Enstitüleri, cumhuriyetinkurucularının tercih ettiği egemenlikilişkileri gereği “buralarda komünistyetiştiriliyor” propagandası eşliğindekısa sürede kapatılır.

Elbette Köy Enstitüleri’ndeMarksizm-Leninizm öğretilmemekte,Kemalizme bağlı kadrolar yetiştirmeyedayalı bir müfredat izlenmektedir.Ancak bu okullar, başını kaldırmasınaasla fırsat verilmemesi gereken kur-nazlar olarak görüldüğü için egemensınıflarca “çarıklı erkan-ı harp” diyeanılan köylülerin gözünü açmaktadır.Kendi potansiyelinin farkına varan,sorgulayan ve dönüp içinden çıktığıhalkı örgütleyecek mezunlar veren buokullar bir hata olarak görülür.Eğitimin bir toplumu dönüştürmedeçok etkili bir araç olduğu kısa süredeispatlanır, egemenler bundan sonrakieğitim sistemi düzenlemelerinde KöyEnstitüleri’nden çıkardıkları dersleriasla unutmayacaktır.

KÖYLÜYÜ HAREKETE GEÇ‹RMEKErkeklerin yüzde 76,7'si, kadınların

da yüzde 91,8'i okuma yazma bilmiyor-du. Türkiye nüfusunun yüzde 80’iköylerdeydi ve köylerin dörtte üçü

okulsuzdu. Çalışabilir nüfusu savaşlar-da telef olan ülkede sanayi altyapısıolmadığı gibi, tarım da ilkellikten mus-taripti. Politik ve ekonomik gereklilikleriç içe geçiyor, cumhuriyet ideolojisininkitlelere benimsetilmesi ile köylülüğüntoplumsal ve ekonomik olarak can-landırılması ihtiyacı öne çıkıyordu.

Milli Eğitim Bakanı Hasan AliYücel’in ve İlköğretim Genel Müdürüİsmail Hakkı Tonguç’un öncülüğündegeliştirilen Köy Enstitüleri projesi, 17Nisan 1940 tarihli bir yasa ile köyçocuklarından ilkokul öğretmeniyetiştirmek üzere hayata geçirildi. KöyEnstitüleri tren yollarına yakın vetarıma elverişli 21 bölgede kuruldu.

“İş içinde eğitim” ilkesinin işletildiğiokullarda, öğrenciler tarımdanmarangozluğa ve inşaata dek pek çokalanda hem çalışıyor hem de kültürdersleri alıyordu. Öğretmenlerköylülere hem örgün eğitim verecek,okuma yazma ve temel bilgilerikazandıracak hem de yeni tarımtekniklerini öğretecekti.

Eğitimleri boyunca öğrencilerokullarını da kendileri inşa etti vegeniş arazileri tarıma kazandırarak,işletti. Böylece bütün yoksunluklararağmen öz potansiyellerini hareketegeçirerek pek çok şeyi başarabilecek-lerini gördüler. Ancak kendi potan-siyellerini görmeleri ve o güne kadarteslim oldukları pek çok olumsuzluğusorgulayarak aşmaları basit bir teknikeğitimle gerçekleşmiyordu.

BAfiKA K‹TAPLARKöy Enstitüleri’nde din dersi yoktu,

okuma dersi vardı. Hasan Ali Yücel’inöncülüğünde Türkçeye kazandırılanyüzlerce dünya klasiği bu okullarınkütüphanelerinde, o güne kadar kendidar çevrelerinin dışını düşlemesi bile

imkansız olan köylü çocuklara genişbir pencere açıyordu. Bu olanak, kuru-cuların niyetlerinden ve okulun müfre-datından bağımsız olarak elbette kimi-lerini devrimci düşüncelere deyakınlaştıracaktı. Ancak asıl olarakdogmalarla sınırlanmamış, ufkuaçılmış bir kuşak yetişecekti.

Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu,Talip Apaydın, Mahmut Makal,Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu,Birsen Başaran, Ali Dündar, MehmetUslu ve Dursun Akçam gibi öndegelen aydınlar bu okullarda yetişti.

TÜRK‹YE SAFINI SEÇ‹NCEİkinci Dünya Savaşı sona erip iki

kutuplu dünya gerçeği açığa çıkınca,Türkiye’yi yönetenler de sınıfsal tercih-leri gereği sosyalist kampa karşı ABDliderliğindeki emperyalist kapitalistkampta yer aldı. 1947’de ABD’dengelen Truman yardımları, şartabağlanmıştı. Çok partili düzene geçile-cek ve “Köy Enstitüleri” gibi Sovyetsistemine benzer uygulamalarkaldırılacaktı. 1946’da sendika ve siyasiparti kurma yönünde ilk serbestleşmegirişimlerinde kısa sürede gelişensendikalar ve sosyalist partilerkapatıldı. 1947’de Köy Enstitüleri basitöğretmen okullarına dönüştürüldü.1949’da okullara seçmeli din dersigetirildi. Bunları İsmet İnönüliderliğindeki CHP yaptı ve 1950’deiktidarını Demokrat Parti’ye (DP)bırakmak zorunda kaldı.

Çarıklı erkan-ı harbin gözününaçılmasından dertli olan toprakağalarının, şeyhlerin, dedelerin,onların siyasi temsilcisi DP’nin,ABD’nin istediği oldu. Bu kısa süreliaydınlanma hamlesi, hem ezilenlerhem egemenler için önemli derslerbırakarak son buldu.

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Yoksul halk ‘çarıklı erkân-ı harp’ti. O nedenle yönetenler onun gözünü açmasına tahammül edemedi. Köy Enstitüleri’nin1940’ta başlayıp 1947’de son bulan öyküsünden çıkarılan dersler bugün hala geçerliliğini koruyor

Çarıklı erkan-ı harp uyanmasın...

70 yıl önce seçmeli dersKöy Enstitüleri’nin nitelik

değiştirdiği 1947’den 1954’ekadar devam eden “öğretmenokulu” dönemi de hesabakatılırsa bu okullarda 1308 kadınve 15 bin 943 erkek toplam 17bin 251 köy öğretmeni yetişmişti.

Köy Enstitüleri’nde kız öğren-cilerin sayısı erkeklerin ondabirini bile bulmasa da bu çokönemli bir gelişmeydi.

Kimi zaman KöyEnstitüleri’ne yönelik eleştiriler-de de öne çıkarıldığı gibi “işiçinde eğitim ilkesi”ne göretemellendirilen eğitim politikası,kadınlar açısından eviçi işlerinbir devamı niteliğindeydi.Kadınlar geleneksel aile kalıbınıyeniden üreten bir işlevüstlenecekti.

Ancak doğru bir tarih oku-ması ancak gelişmeler o gününkoşulları ile birliktedeğerlendirildiğinde yapılabilir

ve o gün Köy Enstitüleri kadınlaraçısından da ileriye doğru atılmışbüyük bir adımdı.

Yalnızca yatakhaneleri ayrıolan kız ve erkek öğrencilerinbirlikte eğitim görmesi, yerleşikfeodal gericiliğe, gerici kalıplarakarşı önemli bir meydan oku-maydı.

Mezun olduktan sonra birkadın köye gidecek ve o köyünyol göstereni olacaktı.

Bu durum yalnızca kadınlardadeğil, erkek öğretmenlerde debir başka bilincin oluşmasına yolaçıyor, öğretmenler gittikleriköylerde kız öğrencilerin okulagönderilmesi için köylüyü iknaediyordu.

Bu durum gerici çevrelerinelbette tepkisini çekti.“Erkeklerle kızların aynıyatakhanelerde kaldığı”, “buokulların fuhuş yuvası olduğu”şeklinde dedikodular bir taraftan

köylüleri kız çocuklarını okulagöndermekten vazgeçirmeyi birtaraftan da Köy Enstitüleri’ninkapatılmasına zemin hazırlamayıhedefliyordu.

Telaşla okullara gelen velilersöylentilerin doğru olmadığınıgördü. Hiçbir somut dayanağıbulunmayan bu karalama kam-

panyaları yine de etkili oldu. Pekçok aile kız çocuklarını geri evegötürdü.

Köy Enstitüleri kapatıldığındada devlet pek çok yerde kızlarıkız okullarına, erkekleri erkekokullarına yollayarak gerici-cin-siyetçi bir geri adım atmış oldu.

Tayyip Erdoğan’ın, Bölge’dekiçatışma haberlerini duyur-

duğu için basına çıkışması sansürtartışmalarına yol açınca, Zamangazetesi Genel Yayın YönetmeniEkrem Dumanlı, Erdoğan’ın“haber yapmayın” çağrısının san-sür isteği olmadığını iddia etti.Dumanlı’ya göre “sansür isteyendevlet yetkilisi, bu konuyu canlıyayında tartışmaz” imiş.

Tarihte sansür isteyen bazıdevlet yetkililerine baktık,Dumanlı ayıplar mı bilemeyiz amasansür isteyenler hiç de çekingenolmuyormuş.

İlk sansürcü, M.Ö. 213’te

Büyük Çin Seddi’ni yaptıranİmparator ShiHuang Di bilimselolanların dışında bütün kitaplarınyakılması kararını çıkarmış.

Roma’da vergi toplamakamacıyla nüfus sayımı yapan san-sürcülerin yetkileri, devlet güven-liğini tehlikeye sokacağı düşünülenyazılı eserleri ve duyuruları kap-sayacak şekilde genişletilmiş.

Hıristiyanlıkta Katolik Kilisesiaçıkladığı yasak kitaplar listesi ileokunacak kitapları sınırlamış.

Önce Haçlılar, sonra da İslamHalifesi Ömer Mısır’a düzenledik-leri seferde kendi dini propagan-daları ile çelişen kitaplar içerdiği

gerekçesi ile dünyanın en zenginkütüphanesi İskenderiyeKütüphanesi’ni yakmış.

Hatta Kütüphane’den kaçırılıpçölde saklanan papirüs üzerineyazılı eski bazı İnciller 1940’lardabulununca, Vatikan mevcutİncil’le çelişen bu İncillere elkoymuş.

1925 yılında Takriri Sükunkanunu ile Cumhuriyet Dönemisansürle tanışmış.

1933 yılında Nazilerin iktidaragelmelerinin ardından propagandabakanı olan Joseph Goebbels ilk işolarak Yahudiler ve Nazi karşıtıyazarlar tarafından yazılmış tüm

kitapları Berlin'in BebelMeydanı’nda yaktırmış.

O da Tayyip Erdoğan’ın hisleri-ne o zamanlardan tercümanolarak, “Gerçek olaylar ve durum-lar hakkında açık seçik birmalumata sahip olsalardı, buhaberleri okuyarak gitgidegevşeyip çökebilirdi insanlar.Alman halkının bütün bunlarıöğrenmemesi ne iyi! Sahip olacağıkanaat hazır halde önüne konu-yor” demiş.

Ekrem Dumanlı’nın ya sansür-den ya tarihten ya da insanların okadar da saf olmadığından haberiyokmuş.

Hasan Ali Yücel yüzlercedünya klasiğini Türkçe'ye

tercüme ettirmişti. BunlarFeridüddin Attar’ın Mantık alTayr’ından Jean JackRousseau’nun eserlerine,Victor Hugo’dan Balzac’auzanan geniş bir yelpazedebatı ve doğu klasiklerini içeri-yordu. Köy Enstitüleri öğren-cileri her sene 25 tane klasikromanı okumaklayükümlüydü. Buköy öğretmenlerien az bir

tane müzik aletini çalmasınıda öğreniyordu. Taşınması veöğrenilmesi kolay olduğu içintercih edilen mandolin pekçok köylü çocuğuna okulusevdiren büyülü aletti.

Aşık Veysel de KöyEnstitülerinde müzik ders-lerinde öğrencilere bağlamaçalmasını öğreterek eğitmen-

lik yapmıştı.Sabahın erken

saatlerinde uyanan öğrencilerkızlı erkekli zeybek ve halkoyunları oynayarak sabahsporlarını da yapmış oluyor-lardı. Daha sonra kahvaltı,ardından zorunlu okuma saativardı.

1945 yılında HasanoğlanKöy Enstitüsü'ndeki müzikenstrümanları listesi şöyleydi:259 mandolin, 55 keman, 37

bağlama, 8 ako-rdeon, 3 piyano, 3

davul. Ayrıcamüzik odasında1 metronom, 1amplifikatör, 1pikap ve 160

plak vardı.

Gizlisi saklısı olmazTabanvay, tabakta çayKumaş yoktu. Ölmüş büyüklerinden

miras kalan soykaları ya da astarkumaşından dikilmiş pantolonları giydiler.Ayakkabı yoktu. Şanslı olanlar ayaklarındainek derisinden dikilmiş çarıklarlayürüdüler. Yol yoktu. Kuş uçuşu 50kilometre olsa da karada enaz 100 kilometre tutanmesafeyi yürüye-rek aştılar.Adı

sonradan Akçadağ diye değişecekArga’daki okula vardıklarında öğrencilereöğün niyetine bir tabakta çay ile bir dilimarpa ekmeği verildiğini, sınıfların aynızamanda yatakhane olduğunu gördüler.Korktular, geri döndüler. Başka çareleri

yoktu, olmayan her şeyi kendielleriyle yaptılar.

H A L K L A R Y A Z D I , ‹ K T ‹ D A R L A R S A N S Ü R L E D ‹

‹skenderiye Kütüphanesi’ni önceHaçl›lar sonra ‹slam ordusu yok etti.

Kızlar erkeklerle okuyunca

Page 14: 166'ıncı Sayı

BİLİM/MEDYAHalk›n Sesi

1420 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

T ürkiye’de 4+4+4 eğitimsistemi getirilip imamhatip liselerinin sayısı

artırılmaya çalışılırken, 4Temmuz tarihinde AvrupaNükleer AraştırmaMerkezi’nden (CERN) dünyayısarsacak bir buluş duyuldu.Bulunan yeni bir atomaltıparçacıktı ve büyük olasılıklayıllardır aranan Higgs Parçacığıya da Higgs Bozonu idi.

Bu parçacığın ismini duy-mayanlar belki Tanrı Parçacığı

ismini duymuşlardır. 1993yılında, Nobel Fizik Ödüllüfizikçi Leon Lederman, HiggsParçacığı hakkında bir kitapyazar. Yıllar boyu üzerindearaştırma yaptığı ancak tümçabalarına rağmen bulamadığıbu parçacık nedeniyle kitaba“Tanrının Belası Parçacık (GodDamned Particle)” ismini ver-mek ister. Ancak yayımcısınınekonomik kaygılarla müdahalesiile kitabın başlığı “TanrıParçacığı (The God Particle)olarak değiştirilir ve böyleceHiggs parçacığı için fizikçilerinbenimsemediği bu TanrıParçacığı ismi ortaya çıkar.Medya bu ismi çok beğenir.Hatta hakkında Dan Browntarafından Melekler ve Şeytan-lar isimli bir kitap yazılır.Kitabın, Tom Hanks’in debaşrolünü oynadığı bir filmi deçekilir. Gerici kesimler ise buparçacığın tanrının varlığınıkanıtlayan bir parçacıkolduğunu, bu nedenle bu ismialdığını iddia ederler. (1)

Peki aslında Higgs parçacığıne anlama geliyor ve HiggsBozonu olduğu düşünülen buparçacık hayatımıza neler kata-cak? Bilindiği gibi çevremizdegördüğümüz veya varlığını duyuorganlarıyla hissettiğimiz tümmaddelerin en küçük birimiatomdur. Ancak atomlarıniçerisinde de çeşitli parçacıklarbulunur. Bu parçacıklar; 6Kuark, 6 Lepton ve bunlarınkarşı parçacıkları olmak üzerebir atomda toplam 24 tanedir.Parçacıkların bir arada dur-masını sağlayan, bir yapıştırıcıgörevinde bulunan 4 adet debozon var. Higgs de bu bozon-lardan biri. Higgs, tümparçacıkların bir arada

durmasını sağlamasının dışındaparçacıkların kütle kazanmasınıda sağlar. Evrenin oluşumusırasında, patlama anında tümenerjinin ısı ve ışık olarakyayılması gerekirken nasıl olduda kütleye sahip gezegenleredönüştüğü yine bu parçacıklaalakalı. Bu parçacıkların tamamı1970’li yıllarda ortaya atılanStandart Model Teorisi ileaçıklanır. Evrenin başlangıcınıaçıklamada kullanılan BüyükPatlama Teorisi (Big BangTheory) de bu modele dayanır.Tüm bu parçacıkların bir atom-da bulunması gerektiği o yıllar-da öngörülmüş ve bugüne kadareksik parçalar yapılan deneyler-le bulunmuşken Higgs Parçacığıbulunamamıştı. Parçacığın bulu-namaması, evreni açıklamadakullanılan Standart ModelTeorisi’nin de çöküşü anlamınageliyor. Şimdi de bulunanınkesin olarak Higgs Bozonu ol-duğu söylenmese de yeni biratomaltı parçacığın bulunduğu-nu ve özelliklerinin Higgs Bozo-nu’na çok benzediğini biliyoruz.

Bu parçacığın bu zamanakadar bulunmamış olmasıoldukça kısa bir ömre sahipolması ile alakalı aslında.Atomların çarpışması sırasındabeliren bu parçacık çok kısasürede başka parçacıklaradönüşüyor. Parçacığın algılana-bilmesi için CERN’de 27 km’likuzunluğa sahip tünellerdeBüyük Hadron Çarpıştırıcıdenilen çarpıştırıcılarla atomaltıparçacıklar çarpıştırıldı. Biranlamda Büyük Patlama anıcanlandırıldı ve ortaya çıkanenerji yoğunlaştırılarak çarpışmasonucu oluşan, Higgs’in deiçinde olduğu düşünülenparçacıklar gözlemlendi.

Bu parçacığın bulunmasıevrenle alakalı her şeyin açıklan-ması anlamına gelmese degerçeğe bir adım dahayaklaşılması açısından büyük biröneme sahip.

Parçacığın teknolojidenelerin gelişimine yol açacağı isebilinmiyor. Tıpkı 100 yıl önceyine atomun içinde bulunanparçacıklardan biri olan elektro-nun televizyon gibi şu anda kul-landığımız pek çok cihazıngelişimine yol açacağının bilin-mediği gibi.

CERN’de fizikçiler sınırlarızorlayıp devasa uzunlukta tünel-lerde parçacık çarpıştırıcıları iledeneyler yaparken Türkiye’detemel bilimler önemsizleştiril-meye, kısa vadede teknolojiyedönüştürülüp kâr getirmeyecekhiçbir şeye yatırım yapılmamayadevam ediliyor. Özellikle üniver-sitelerin fizik bölümleri işlevsiz-leştiriliyor ve mezun olanlaratüm kapılar kapatılıyor. Örne-ğin, Öğretim Üyesi YetiştirmeProgramı’nda bu yıl hiç fizikkadrosu açılmazken 100’e yakınilahiyatçı üniversitelerde öğre-tim üyesi olarak yetiştirilmeküzere alındı. Yıllardır memur sı-navlarında fizikçilere kadro açıl-mıyor. Türkiye’nin tek teorik fi-zik ve matematik araştırma vebilim enstitüsü olan Feza Gür-sey Enstitüsü geçen yıl TÜBİ-

TAK Bilim Kurulu’nun kararıy-la alakasız bir birim olan TÜBİ-TAK’ın Gebze yerleşkesindekiBilişim ve Bilgi Güvenliği İleriTeknolojileri Araştırma Merke-zi (BİLGEM) ile birleştirilerekfiilen kapatıldı. Enstitü, kurul-duğu günden itibaren birçokaraştırmaya imza atmış, düzen-lediği teorik dersler ve kurslarlaöğrencilere ve araştırmacılaraeğitim vermişti. 1998 yılındatoplam 29 araştırmacıdan olu-şan bir bilimsel kadroya sahip-ken yıllar içinde azalan kadrosayısı 2011’de 4’e düşürüldü veenstitü işlevsizleştirildi.

Bugün 4+4+4 eğitim siste-miyle 5,5 yaşındaki çocuklar,kendilerinden büyük çantalarlaokula gönderilecek. Seçmeliders adı altında Kuran öğrene-cek ve “isteyen” kız çocukları buderslerde başlarını kapatabile-cek. 4’üncü sınıftan sonra iste-yen çocuğunu okuldan alabile-cek. Sonrasını ise hepimiz biliyo-ruz. CERN’de evrenle alakalıbirçok soruya farklı ulustan bi-lim insanlarıyla hep birlikte ce-vap aranmaya çalışılırken Türki-ye bugün AKP eliyle çocuk ge-linlerin ve çocuk işçilerin önünüaçan bir eğitim sistemine doğruevriltilmeye çalışılıyor. Bilimlebeslenmesi gereken genç beyin-ler gericiliğin karanlığınagömülmek isteniyor.

Duruflmadan önce Ahmet veNedim’in Gazeteci Arkadafllar›olarak buluflan daha sonra “D›flar›-daki Gazeteciler” ismini alan grup,özgür bas›n emekçilerine destekiçin bir eylem gerçeklefltirdi.

BDP Eflbaflkan› Gülten K›flanakeylemde söz alarak, AKP’nin ifade-lerinin aksine, gazetecilerin gaze-tecilik yapt›klar› için hapiste oldu-¤unu belirterek, davan›n siyasi ol-du¤unu söyledi. K›flanak, ‹çiflleri

Bakan›’n›n “Yazd›klar›n›z› a¤z›n›zat›kar›m” sözlerini elefltirdi. K›flanakkamuoyunun AKP esareti alt›ndaoldu¤unu ve do¤ru haber almahakk›n› savunan herkesin davayamüdahil olmas›n› istedi.

Dicle Haber Ajansı, Özgür Gündemgazetesi ve ANF çalışanlarınınaralarında olduğu 36’sı tutuklu 44gazetecinin yargılandığı Özgür BasınDavası’nın üçüncü duruşması yapıldı.İki gün süren duruşmaya mahkemeheyetinin saldırgan tavrı ve sanıklar,avukatlar ve dışarıdaki gazetecilerinanadilde savunma talebiyle büyüttüğüisyanı damgasını vurdu.

Duruşma salonunun küçüklüğü ne-deniyle avukatların izleyici bölümünegeçmesini isteyen İstanbul 14. Ağır Ce-za Mahkemesi heyeti, avukatların red-detmesi üzerine, salonun boşaltılmasını

istedi. Tutuklu gazeteciler sloganlarlaheyeti protesto etti. Heyet başkanı AliAçlık, ikinci kez konuşmak isteyen avu-katlara izin vermedi, sözlerini tutanağageçirmedi ve duruşmaların seyircisiz de-vam etmesine karar verdi. Mahkemeseyirciler hakkında da suç duyurusundabulundu.

Mahkemede yapılan savunmalarda

bu davanın basın tarihi için bir lekeolduğu vurgulandı. Avukat Ercan Ka-nar, bu iddianamenin siyasi bir belge ol-duğunun altını çizdi. İddianameye ege-men olan mantığa göre demokratiközerklik, HES ve barışla ilgili haberlerinsuç kabul edildiğini söyleyen Kanar,“Sivil Cuma haberleri ana akım medya-da suç teşkil etmiyorken Kürt basını

için örgütsel faaliyet olarak değerlendi-riliyor” dedi. Avukat Eren Keskin deKanar’ın ifadelerini tamamladı: “Anaakım medya için normal olan her şeyKürt basını açısından suç oluyor. İddia-namenin şoven, ayrımcı, siyasi olduğu-nu söyleyerek reddini talep ediyorum.Bu davalar Kürt sorununun demokratikbarışçıl yöntemlerine karşı açılmıştır."

Avukatlar, düşman ceza hukukudüşüncesiyle hareket eden hakimiHSYK’ye şikayet etme kararı aldı.

Özgür basın davasının bir sonrakiduruşması 12 Kasım’da gerçekleştirile-cek.

Tanrının belası parçacıkve İslamcıların sefaleti

Doğru haber alma hakkı için...

Geçtiğimiz hafta AKPyeni bir alanda dahanabız yokladı.

Ulaştırma Bakanı BinaliYıldırım “Sosyal medyabüyük toplulukları gazagetirebiliyor. Bu bir tehdittir.Tedbir alınması lazım” dedi.Ardından Bakanlık veEmniyet Müdürlüğü yetkilile-rinin sosyal medyanıngerektiği durumlarda anlık,saatlik engellenebilmesi içinçalışma yürüttüğüne dairhaberler geldi. Doğal olarak,kamuoyunda ve özelliklesosyal medyada tepkileryükseldi. Ve sonunda bakanbir kez daha ortaya çıkıp“Sosyal medyayı engellemeçalışması yok” dedi.

Kısa bir süre içerisindeböyle haberlerin yayılmasıve gelen tepkilerin ardındanyalanlanması hükümetinpek çok kez sergilediğinigördüğümüz nabız yoklamahareketi olarakdeğerlendirilebilir. Peki,sosyal medyanın hükümetnezdinde bu kadar önem-senmesinin nedeni neydi?

İnternetin iletişim ihtiyacı-mızın gitgide daha büyük birbölümünü karşıladığı şüphegötürmez. İletişimi kurum-lar, topluluklar vebireyler arasındainteraktif diyalogaçeviren internet vemobil teknolojisiolarak tanımlanansosyal medya isekişiler arası iletişi-me ek olarak kitle-sel iletişim için ye-ni olanaklar sunu-yor. Anaakımmedyada kendisi-ne yer bulamayangerçekler sosyalağlar, sözlükler,bloglar ve benzer-leri sayesinde kitlelere ulaşa-biliyor.

Hayatımıza yeni girensosyal medya toplumsalhareketlerde de yoğunolarak kullanılıyor. Örnekvermek gerekirse, 2009’dakiİran seçimlerinde yükselenmuhalefet hareketinin, Tu-nus’ta başlayıp tüm Ortado-ğu’yu etkisi altına alan ayak-lanmaların ve 2011’de Lon-dra’da polis şiddetine karşıyapılan eylemlerin, Bahreynve Suudi Arabistan’dakiazınlıkların hem örgütlen-mek hem de neler olup bit-tiğini dünyaya duyurmakiçin sosyal medyayı aktifolarak kullandığını gördük.Türkiye’de ise geçtiğimiz ayŞemdinli’de basının haberyapmasının engellendiğiçatışmalar, sosyal medyaaracılığıyla duyuldu.

Sosyal medyanıntoplumsal hareketlerde kul-lanımı elbette egemenlerirahatsız edip tedbirler ara-maya itiyor. Ancak, gelenek-sel yayınları engellemekte

kullanılan yöntemler sosyalmedya üzerinde aynı etkiyesahip olamıyor.

Yakın zamandaki örnek-lerine bakacak olursak,2009’da İran’da hükümetkarşıtları haberlerini Twitterüzerinden #iran ve #irane-lection hashtag’leriyle(etiket) paylaşıp, eylem gö-rüntülerini Youtube’a yükle-yince, hükümet çareyi sos-yal pek çok siteyi yasakla-makta aradı. Ancak bu ya-sakları delmeye yarayanweb siteleri yaygınlaşıncahaberler dünyaya akmayadevam etti.

2011’de Tahrir Meyda-nı’ndaki eylemlerin internetüzerinden örgütlendiğini veduyurulduğunu farkedenhükümet interneti tamamenkesme yoluna gitti. Ancakeylemler uydu kanalları sa-yesinde örgütlenmeye veradyo dalgaları ve telefonhattı üzerinden internetebağlanan cihazlarla dünyayaduyurulmaya devam etti.

2011’de Londra’daki ey-lemleri örgütlemekte yoğunolarak kullanılan BlackberryMessenger mesajları, hükü-metin baskısı sonucunda fir-ma tarafından emniyet kuv-

vetlerine iletildi.Bunun üzerinebaşlayan tutukla-malar İngilte-re’de daha derinbir kişisel verile-rin mahremiyetitartışmasını alev-lendirdi.

Çin “akıllı”sansür teknoloji-lerine en çok ya-tırım yapan ülkeolarak biliniyor.Pek çok web si-tesine erişiminengellendiği ül-

kede toplumsal hareket yeniweb siteleri açarak ve varolan sosyal ağları kullanarakörgütlenmeye devam edi-yor.

Türkiye’de ise engelli-web.com sitesinin verilerinegöre halihazırda 20.619 websitesi mahkeme kararıyla ve-ya keyfen engellenmekte.Yine de herkes tarafındanbilinen yöntemlerle bu site-lere erişmek mümkün olu-yor. Sosyal ağlara ek olaraksayısız sözlük siteleri ve fo-rumlar da hükümetin göz-dağı verdiği gazete ve tele-vizyonlarda duyulmayan ha-berlerin yayınlanmasında et-kin rol alıyor.

Basını istediği gibi hizayagetiren AKP hükümeti, sos-yal medyayı da aynı yön-temleri kullanarak sustura-mayacağını henüz anlaya-madı ve şimdiye kadar hiç-bir hükümetin başarılı ola-madığı bir yolda ne yapaca-ğını bilmeden sosyal med-yaya savaş açmaya hazırla-nıyor.

Hükümet gölgelerlesavaşa hazırlanıyor

MustafaAldemir

Atom: Yörüngelerde dolaşanelektronlar ve çekirdek

Çekirdeğiniçinde protonlarve nötronlar

Bu lepton vekuarkları bir aradatutan 4 adet bozonvar. Bu bozonlar-dan birinin ener-jiye kütlekazandıran birmadde olduğudüşünülüyordu.

Bozonların 3’ü bulunmasına rağmenbiri (Higgs Bozonu) bulunamamıştı.CERN deneyi bunu bulmak için yapıldı.

Protonların içinde kuarklar ve leptonlar adıverilen atomaltı parçacıkları var

Deney sonucunda HiggsBozonuna benzeyen enerjiyikütleye çeviren ve atomaltıparçacıkları bir arada tutanbir bozon bulundu.

(1)Yeni Şafak gazetesi yazarıİbrahim Karagül’ün de 11 Eylül2008 tarihindeki köşe yazısındayazdığı gibi bu araştırmalarınamacının Allah’ın yaratıcıkudretine tanıklık etme arayışıolduğunu söyler. Onlara göreCERN deneyinde ulaşılan hız,maddi olmayan varlıklar alemi-ne kapı açabilecek, bu deneylersonucunda insanlar cinlerin vebaşka varlıkların hızınaerişebileceklerdir.

AKP’nin bilime sermayeeksenli yaklaşımındandolayı Sanayi ve TicaretBakanlığı’nın ismi Bilim,Sanayi ve TeknolojiBakanlığı olarakdeğiştirildi.

Hürriyet gazetesi yazar›Taha Akyol 6 Eylül’de bas›lanyaz›s›na AKP ve CHP diye bafll›katt›. Yaz›n›n giriflinde de uyard›:“Ak Parti diye k›saltmamaktakast›m yoktur!” Bafll›¤›n teksat›r olmas› için bu k›saltmay›seçti¤i aç›klamas›n› yapanAkyol, iki sat›r›n› bu aç›klamayaay›rd›. Akyol, k›saltma içinözrünü do¤rudan Baflbakan’aseslenerek diledi.

Akyol’un özrünün ayn› güniçinde çokça konuflulmas›nedeniyle, yazar ertesi günkü“AKP ve Medya” bafll›kl›yaz›s›nda bir aç›klama dahayapt›. ‹ktidar partisinin ad›n›nk›salt›lm›fl halinin tüzü¤e göre“Ak Parti” oldu¤unu yazanAkyol, önceki yaz›s›ndaki aç›kla-

man›n asl›nda bir hicivoldu¤unu, baflbakandan kork-tu¤unu söyleyerek kendisinielefltirenlerin haks›zl›k yapt›¤›konusunda aç›klama yapt›.AKP’lilerin de kendisine “Sen demi hükümete düflmanl›k ker-van›na kat›ld›n!” diyerekelefltirdi¤ini söyleyen Akyol,kendisini tart›flmadan soyutla-yarak iki taraf de¤il iki cepheoldu¤unu, bu kadar çat›flmac›bir kültürde ‘ortak ak›l’ üretile-meyece¤ini kaydetti. Akyol,konuyu flöyle ba¤lad›: “Ürete-bilseydik Alevi sorunu bu kadarsürüncemede kal›r m›yd›?! Kürtmeselesi bu hale gelmedenzaman›nda bir çözüm sürecinesokulmaz m›yd›?!”

AKP yazdığımabakmayın siz!

MEDYA

Özgür basına düşman ceza hukukuÖzgür basın davasına mahkeme heyetinin saldıgantavrı ve avukatlarla gazetecilerin anadilde savunmatalebiyle büyüttüğü isyan damgasını vurdu

Page 15: 166'ıncı Sayı

50. y›l›nda yeni albümEvrensel ozan Bob Dylan’ın 35. stüdyo albümü “Tempest”,

eylül ayının ilk günlerinde dinleyicileriyle buluştu. Tempest için“çarpıcı bir eser” diyen eleştrimenler Bob Dylan'ın Tempest ilekendisi için çıtayı tekrar yükselttiği yorumunu yapıyorlar. BobDylan ilk albümünü 50 yıl önce yayınlamıştı.

27 Eylül – 4 Ekim tarihlerinde İstanbul’dagerçekleşecek olan 2. Uluslararası Suç ve Ceza FilmFestivali zengin film seçkisi ve kapsamlı akademik progra-mıyla, izleyici karşısına çıkıyor. Festivalin ana teması,toplumumuzda ve dünyada en önemli sorunlardan biriolması nedeniyle,“Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılık”

Ali Aydın'ın ilkuzun metraj filmi"Küf", Venedik FilmFestivali'nde "Gelece-ğin Aslanı" ödülünükazandı. Aydın, ödü-lünü Cumartesi An-neleri'ne adadı.Küf'ün Türkiyeprömiyeri 6-12Ekim’de Altın Porta-kal Film Festivali'ndegerçekleştirilecek.Seren Yüce de iki yılönce "Çoğunluk"laaynı ödülün sahibiolmuştu.

Erke¤ingözünden

Reis Çelik'in sonfilmi "Lal Gece" Eylülayında vizyona girdi.Film çocuk gelinsorununu konuedinirken İlyasSalman'ın oynadığı törekurbanı olmuş ve yıllar-ca hapiste kalmış birerkek karakterinhikayesini öneçıkarıyor, soruna erkekgözünden bakmayıtercih ediyor

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1520 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

Küf

Suç ve Ceza Film Festivali

A ralarında Grup Yorumüyelerinin de bulunduğu

22 kişi, İbrahin Çuhadar'ıncenazesini almak için Adli TıpKurumu önünde beklerken darpedilerek gözaltına alındı.Gözaltında Grup Yorum üyesiSelma Altın'ın işkence sonucukulak zarı yırtıldı. Altın'ın kulakzarındaki yırıktan ötürü duyukaybı yaşadığı öğrenildi.

4 günlük gözaltının ardından

Grup Yorum üyesi Selma Altın,Ezgi Dilan Balcı ve İdil TiyatroAtölyesi oyuncusu Bahar Ertürkserbest bırakılırken, gözaltınaalınan 22 kişiden 8’i tutuklandı.Grup Yorum üyesi Selma Altınve Ezgi Dilan Balcı’nınaralarında bulunduğu 14 kişiyeev hapsi ve yurtdışına çıkışyasağı getirildi.

Grup Yorum elemanlarınayapılan işkence, Taksim'deyapılan yürüyüşle protesto edil-

di. Eyleme halk ve çok sayıdasanatçı destek verdi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğüise, Grup Yorum elemanlarınayönelik işkenceyi kabuletmezken, "polislerin daha fazlazarar gördüğünü" iddia etti.Emniyet, Grup Yorum solistiSelma Altın'ın kulağında hafifduyu kaybı olduğunu, bununher insanda olabileceğini ilerisürdü.

Bu yıl 11. kez düzenlenenFilmekimi, 29 Eylül - 7

Ekim tarihleri arasında,Türkiye'nin farklı kentlerindesinemaseverlerle buluşuyor.Filmekimi yine usta yönetmen-lerin dünyanın belli başlı festival-lerinde gösterilmiş, ödüllerkazanmış son yapıtlarının daaralarında bulunduğu 40'a yakınfilmle izleyicilerin karşısınaçıkıyor.

Geçen yıl ilk kez İstanbulsınırlarını aşarak Türkiye'nin beşkentinde daha sinemaseverlereulaşan Filmekimi, bu yıl daBursa, İzmir, Ankara, Erzurum,Diyarbakır ve Gaziantep'tedüzenleniyor. Ayrıca Van veBatman'da Filmekimikapsamında parasız gösterimleryapılıyor. İstanbul dışındakikentlerde, 11. Filmekimi pro-gramındaki filmlerin yanı sıra 31.İstanbul Film Festivali'nde gös-terilen filmlerin de yer aldığı özelbir seçki de sunulacak.

USTA YÖNETMENLER‹NSON F‹LMLER‹

• Ben ve sen / Me and you /Bernardo Bertolucci

Ben ve Sen filminin anti-kahramanı okuldan nefret eden,dünyanın sonuna dair tuhaf fikir-leri olan, ailesiyle arası bozuk 14yaşındaki Lorenzo bir kaçamakyaparak gözlerden uzak kafa din-lemek isterken kendinden haylibüyük yaştaki üvey kız kardeşiOlivia ile bir hafta geçirmekzorunda kalıyor.

• Biz ve ben / The we and theI / Michel Gondry

Michel Gondry'nin yeni filmiBiz ve Ben Bronx'lu bir gruportaokul ve lise öğrencisinin oku-lun son gününde eve dönüşlerinidokunaklı olduğu kadar neşelibir yolla ele alıyor, gençliğe dairher şeyi ustalıklı bir dilleanlatıyor.

• Katil Joe / Killer Joe /William Friedkin

William Friedkin'in son filmiKatil Joe, 22 yaşındaki torbacıChris Smith'in hayatsigortasından para alabilmeküzere annesini öldürtmek üzeretuttuğu Katil Joe'yu ve onunlayaptığı pazarlığı konu alıyor.Filmde olağanüstü karizmatikJoe, beş parasız Chris'in teklifinitek bir şartla kabul eder:Sigortadan para gelene dekChris'in kız kardeşi Dottie'yi cin-sel arzularını gidermek için kul-lanacaktır.

• Cennetteki çöplük /Polluting paraside / Fatih Akın

Almanya'da yaşayan Türkasıllı yönetmen Fatih Akın'ın "enTürk filmim" olarak nitelendir-diği Cennetteki Çöplük,babasının memleketi olanTrabzon'un Çamburnu ilçesindeçektiği bir protesto filmi. İlçeye,dolgu bir çöplük sahası inşaedilmesine karar verilmesininüzerine Akın, yaklaşan bufelakete karşı protesto için bildiğitek yöntemi seçti ve bu küçükköyün yetkililere karşı mücade-lesini beş yıl boyunca filme aldı.

Arkeoloji Müzesi'ndetarihi eser katliamı

Adana Arkeoloji Müzesi'nde iki y›ld›r sürenrestorasyon çal›flmalar›ndan ötürü tarihi eserlergüvenlik d›fl› kald›. Müze bahçesinin duvar›nda"sergilenen" eserler etraf›nda tadilat kal›nt›lar›bulunurken eksik parças› olan eserlerin alt›na dakald›r›m tafllar› yerlefltirildi.

Sol.org.tr'nin haberine göre Adana ArkeolojiMüzesi'nde Prehistorik, Hitit, Asur, Fenike, Frig,Helenistik, Roma ve Bizans döneminden Selçukluve Osmanl›'yakadar pek çoktarihi eser üstüste istiflenmiflbiçimde molozy›¤›nlar› aras›nave müze bahçe-sine terk edilmiflhalde b›rak›ld›.Restorasyonçal›flmas› yap›lanve güvenlik siste-mi tamamlan-mayan müzedeeserler bahçeduvar›nas›ralanm›fl olarak

"sergileniyor".Tadilat için kullan›lan malzemelerin ve çöplerin

eserler etraf›nda bulundu¤u görülen müzede, eksikparças› olan eserlerin bir bölümünün alt›na dakald›r›m tafllar›n›n yerlefltirilmifl olmas› hayli tep-kilere neden oldu. Çukurova Üniversitesi ArkeolojiBölümü'nden Doç.Dr. Rukiye Akdo¤an da iki y›ld›rrestorasyon çal›flmas›n›n sürdü¤ü müzede uzmanekiplerce çal›flma yap›lmad›¤›n› kaydetti.

Filmekimi bu yıl 5 kentte

Grup Yorum üyelerine gözaltında darp

İ skender Pala, 13 Eylül günü Zamangazetesindeki köşesini “türkülerimize”ayırmış. Pala yazısında zeybekten horona

ağıttan bozlağa, hoyrata, divana her yöredentürküye dokunup geçtikten sonra sadedegelmiş: Türkülerimiz iyi hoş da bir takım“erotik denecek kadar müstehçen” türkülerene demeli?

İskender Pala TRT repertuarında bileböyle türkülerin olduğuna değinerek yazısını“Ne dersiniz, kadını aşağılayan türkülerinayıklanması bir ihtiyaç değil midir?!..” söz-leriyle bitirmiş. Herhangi biri bu lafları sarfetse abesle iştigal denip gülüp geçilebilir belkiama lafın sahibinin İskender Pala olması tüy-lerimizi diken diken etmeye yetiyor. Öyle kikendisi çok değil birkaç ay önce “ŞehirTiyatroları'nın repertuarındaki oyunlarınyüzde 80'inde cinsel sululuk var” diyerekbaşlattığı tartışmanın ardından 14 Nisan'dayine Zaman gazetesindeki köşesindenMuhafazakar Sanat'ın Manifestosu'nu duyur-muş, bu manifestodan birkaç gün sonra daŞehir Tiyatroları yönetmeliği değişmiş vetiyatrolarda oyun seçimleri belediyememurlarına bırakılmıştı.

Muhafazakar sanat kavramı sadeceİskender Pala değil, son zamanlardamuhafazakar cenahta çokça telaffuz ediliyor.Örneğin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri

Mustafa İsen bir konuşmasında şöyledemişti:"Muhafazakâr kesimin nasıl birdemokrasi anlayışı varsa, muhafazakârdemokrasi diye bir şeyden bahsedebiliyorsak,o zaman 'muhafazakâr estetik' ve 'muhafaza-kâr sanat' diye bir şeyden de bahsetmek,bunun normlarını ve yapısını oluşturmak gibibir yükümlülük içindeyiz."

İktidar, kültür sanat alanını muhafazakar-laştırma projesinde kendi sanat yapıcılarınıha deyince yetiştiremediklerinden önceliklevar olan sanatı sansürleyerek işe başlıyorlar.Bunu yaparken de “halk bunu istemiyor” yada “çoğunluk desteklemiyor” argümanlarısıkça kullanılıyor. Örneğin İstanbul ŞehirTiyatroları'nda sahnelenen “GünlükMüstehçen Sırlar” oyunu, devlet eliylefinanse edilen tiyatroda müstehçen oyunoynanmaz denilerek hedef gösterilmiş, yinegeçtiğimiz yıl Radyo 3'ün karasal yayınınınkesilmesi ise TRT Genel Müdürü İbrahimŞahin tarafından "Nüfusun yüzde 96,2'si caz,yüzde 92,3'ü klasik müzik dinlemiyor" söz-leriyle savunulnuştu.

Şimdi de Anadolu'nun sözlü kültür mirasıtürküler gerici bir elekten geçirilerek muhafa-zakarlaştırılmak, isteniyor. Anadolu insanıyaşamını tüm doğallığı ve naifliğiyle yazılıdeğil sözlü kültür ürünü olan deyişler vetürkülerle ifade etmiş, Karacaoğlan sevdiğineduyduğu aşkı şehveti dizelerine dökmüş. Buhazine büyük emeklerle derlenmiş ve TRT

arşivinde saklanmakta. İşte göz diktikleri bumiras.

GONCA fiAH‹N

Muhafa-zakar sanat içinsansüristiyorlar

ala gözlerini sevdi¤im dilbergöster cemalini görmeye geldimfleftalini derde derman dedilergerçek mi sevdi¤im sormaya geldim

senin iflin yiyip içmek dedileryaren ile konup göçmek dedilergö¤sün cennet koynun uçmak dedilerhak nasip ederse görmeye geldim

karac'o¤lan der ki iflin do¤rusugokte melek yerde huma yavrususöyleyim ben sana sözün do¤rususoyunup koynuna girmeye geldimkarac'o¤lan.

‹skender Pala

Karacao¤lan’›ndilinden bir türkü

Karac’oğlan: Türküme dokunma

Page 16: 166'ıncı Sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi20 Eylül 2012 / 3 Ekim 2012

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

Bursa Halkevleri Eğitim HakkıMeclisi 14 üyesiyle birlikte İl

Milli Eğitim Müdürlüğü’nü 12 Eylülgünü işgal ederek 4+4+4 eğitim sis-temine karşı bir uyarı yaptı.Pankartların açılıp sloganların atıldığıeyleme polis saldırdı ve 14 Halkevciyigözaltına aldı. Ancak polisin saldırısıburada bitmedi.

Polis, 15 Eylül’de Ankara’da4+4+4’e karşı gerçekleştirilecekmitinge katılacağını düşündüğükişileri telefonla arayarak “eylemekatılmayın” dedi.

‘BU EYLEME KATILMAYIN’Günlerdir sokakların 15 Eylül

çağrısının olduğu afişlerin süslediği,ülke genelinde yapılan birçok eylemin“15 Eylül’de Ankara’ya” çağrısıylabittiği günlerde aileleri arayan polisinkonuşması şöyleydi:

“Halkevleri’nin Ankara’da bir mi-ting yapacağı istihbaratını aldık.”Polis bu “istihbarat başarısının”ardından aradığı aileyi de uyarmadanedemedi: “Bu eyleme katılmayın.”

CİHAN’IN ‘OLASILIK HESABI’Fettullah Gülen Cemaati’nin

medya kolu olarak çalışan CihanHaber Ajansı’ysa konuyla ilgili “Bazıemniyet yetkililerinin” bilgilerinedayanarak bir haber yaptı. Ajans

hazırladığı haberde şu ifadelere yerverdi:

“Bursa Polisi, Halk Evleri'nindüzenleyeceği eylemlere katılma ihti-mali bulunan gençlerin ailelerini tele-fonla arayıp uyardı. Bursa’da, öncekigün 4+4+4 eğitim sistemini protestoetmek isteyen bir grup Halk Evleriüyesi genç, Milli EğitimMüdürlüğü’nü basarak gösteriyapmıştı. 14 kişinin gözaltına alındığıbenzer olaylar Türkiye’nin farklıillerinde de gerçekleştirildi. HalkEvleri’nin Ankara’da geniş çaplı birgösteri yapacağını öğrenen Bursapolisinin, bu gösteriye katılma ihti-mali bulunan gençlerin ailelerini tele-

fonla arayıp uyardığı öğrenildi.Polisin, ailelere, çocuklarını eylemegöndermemelerini tavsiye ettiği belir-tildi.”

30 YAŞINA DA GELSE BENİMGÖZÜMDE ÇOCUK

Polisin ailelerini aradığı kişilerarasında 32 yaşında bir makinemühendisi, 27 yaşında bir avukat ve26 yaşında yüksek lisans öğrencisi devar. Polis bu isimlerin ailelerini ara-yarak adeta çocuk kandırırcasına bueyleme katılmamaları yönündeailelere baskı kurmaya çalıştı.

Polisin tehditlerine rağmen ailelergeri adım atmadı.

15 Eylül mitingine katılan-larla konuştuk...

Halkevleri’nden SSuullttaannAAbbllaa anlatıyor:‘Çocuklarımızın geleceğinibitirmek istiyorlar. Bençocuklarımı karanlığa teslimetmek istemiyorum. AnkaraMamak’tan Halkevleri ilegeldim.”

Sultan Abla eyleminöncesiyle ilgili bilgi verdi:“Afişleri yapıştırdık, bütünmücadelemizi duyurduk.Parklarda imza topladık,evlere girdik çıktık. Tepkimiziolumlu karşılayan vemücadele etmek gerektiğinisöyleyenler de vardı ‘Geçtiartık yasa birşey yapılmaz ki’diyen de... Biz de ‘Hayır’dedik ve mücadele ederekdurdurulabileceğini söyledik.AKP’ye biz meydan okuya-

cağız...”

TTHHYY ddiirreenniişşççiissii DDeenniizzEErraallpp:: ““Grev hakkını birgecede yasakladılar şimdi degeleceği karartan, gençliğikaranlığa boğan bir yasayıgeçirdiler. Pazartesi okullaraçılıyor. Birçok okulu imamhatibe çevirdiler. Kadınlarüzerinde baskı kuruyorlar.Emekçilere de baskı kuruy-orlar. Şimdi de çocuklarımızüzerinde baskı kuruyorlar.Birleşmeliyiz ve buhükümetin baskılarına hayırdemeliyiz. Biz bu yüzdendirenişteki THY işçileri olarakburaya geldik.”

Eski sistemle ilkokul 5,yeni sistemle orta bir öğren-cisi DDuurruu BBaaşşaakk da bizekonuştu: “Ben hakkımı ara-mak istediğim için eylemegeldim. İmam hatipedönüştürülen okulumu geriistiyorum.”

Yeni Akit gazetesinin “Şeytaniplan” diyerek hedef gösterdiği

İstanbul’da 5 Eylül’de gerçekleştiri-len 4+4+4 mitingine 5 bin kişikatıldı. AKP’nin ve AKPmedyasının çabalarına rağmeneğitim emekçileri, veliler ve öğren-ciler alandaydı. TaksimMeydanı’nda buluşan binler,Galatasaray Lisesi’ne yürüdü.Galatasaray Lisesi’nin önü eğitimhakkı kürsüsüne çevrildi.

Basın açıklamasını etütlü beslen-meli okulların kapatılmasına karşımücadele eden velilerden HüseyinKaygın okudu. AKP iktidarının“şeytani plan”, “geri zekalı” gibiaçıklamalarla çaresizce bir saflaşma

yaratmaya çalıştığını belirtenKaygın, 4+4+4 ile dindar, kindar,kendine güvensiz çocuklar yetiştiri-lerek sermayeye peşkeş çekilmekistendiğini söyledi.

Aydın ve sanatçılarında destek-lediği eylemde Kaygın’ın ardındankonuşan Gazi Mahallesi’ndenGülseren Bal, beş buçuk yaşındakiçocuğunun okulda yaşayacağısıkıntıları anlattı ve “çocuğumukobay olarak kullandırmayacağım,ilkokula göndermeyeceğim” dedi.

Öğrenci velisi Duygu İlgün de“Onların çocukları sıcakyataklarında uyurken bizim çocuk-larımız gecenin ayazında okul yolu-na düşecek, olan yine yoksulun

çocuğuna olacak” dedi. Emek ve meslek örgütleri adına

konuşan TTB Merkez KonseyBaşkanı Özdemir Aktan ise hekim-lerin ay tartışmasına dair bilimselgörüşünü bir kez daha tekrarladı:“72 ayın altındaki çocukların yeriana sınıfıdır.”

Seçmeli gösterilip zorunlubırakılan din eğitimine karşımücadele eden Alevi örgütleriadına Hubyar Sultan Alevi KültürDerneği yöneticisi Aydın Denizkonuştu. Deniz, 4+4+4’ün din der-sleriyle Alevileri iki defa mağdurettiği vurguladı ve asimilasyon poli-tikalarına dikkat çekti.

Eğitim-Sen adına 2 No’lu Şube

yöneticisi Fatma Terzi konuşu.Terzi, 15 Eylül’de tüm öğretmen-leri, velileri ve öğrencileri Ankaramitingine çağırdı.

EĞİTİM HAKKI MÜCADELESİNİBÜYÜTMEYE!

Son konuşmayı Halkevleri Eği-tim Hakkı Meclisi’nden MustafaBülbül yaptı. Mahallelerde, kahve-lerde, pazar yerlerinde, komşu ziya-retlerinde 4+4+4’e karşı mücade-leye çağrı yapmaya devam edecek-lerini belirten Bülbül, “4+4+4’üdurdurana kadar, paralı-gerici-cin-siyetçi eğitime son verene kadar,Ömer Dinçer istifa edene kadarmücadele edeceğiz” dedi.

Halkevcilerden Bursa’da işgalli uyarı

Taksim: ‘Durduracağız!’

4 + 4 + 4 ’ Ü D U R D U R M A K ‹ Ç ‹ N B ‹ N L E R A N K A R A ’ D A

A nkara SıhhiyeMeydanı, 15 Eylülgünü 4+4+4’e karşı

eğitim hakkını savunan binlercekişiyi misafir etti. Eğitim emek-çileri, veliler, öğrenciler, çocuk-lar AKP’nin eğitim sisteminehep bir ağızdan karşı çıktı.

AKP’nin mayıs ayında kavgadövüş meclisten geçirdiği, karşıçıkanların polis şiddetine maruzkaldığı 4+4+4 eğitim sisteminekimse ikna olmuş değil. Gerekokul önlerinde yaz aylarındayapılan eylemlerden gerekSıhhiye meydanındaki eylem-den yansıyan tablo, 2012-2013eğitim ve öğretim yılındaokulların kaynayan bir kazangibi olacağının işaretini verdi.

Eğitim emekçileri ilevelilerin taleplerinin büyükölçüde ortaklaşması eylemdekiveli ve eğitim emekçisikatılımının yoğunluğunu gös-teriyordu. Sadece öğretmen veveliler değil, zorunlu din der-

sine karşı mücadele edenAleviler, demokratik kitleörgütleri, sendikalar, meslekörgütleri ve siyasi partilerdenhatta taraftar gruplarından damitinge katılımlar oldu.

4+4+4’e karşı çocuğunungeleceğine sahip çıkma iddiasıy-la gelen velilerin yanı sıra özgüntaleplerini alana taşıyanlar davardı. Direnişteki THY işçileri,Devrimci Sağlık-İş ve Enerji-Sen üyeleri, 4+4+4’e karşı çı-karken direnişlerinin sesini ala-na taşıdı. Suriye’de EmperyalistMüdahaleye Hayır Platformuda AKP’nin savaş politikalarınıprotesto etti.

İKİ KOLDAN ALANAAnkara’da yıllardır gerçek-

leştirilen Sıhhiye mitingleri ön-cesindeki yürüyüş güzergahınafarklı bir güzergah daha eklen-di. Halkevleri Eğitim HakkıMeclisi, Gar önündeki korte-jinin yanı sıra Dikimevi’ndeoluşturduğu yürüyüş koluyla daeyleme katıldı.

ÇOCUKLARIN KORTEJİ,ÇOCUKLARIN PANKARTI

4+4+4’e karşı en ilgi çekicikortej kuşkusuz çocuklarınoluşturduğu kortejler oldu.Halkevleri Yaz Okulları’ndaeğitim gören yüzlerce çocukhakları için sokağa çıktı.Ellerinde “Dört dört dırt pırtTayyip popomu temizle” yazanpankartla yürüyen çocuklar hepbir ağızdan çocuk işçi ve çocukgelin olmak istemediklerinihaykırdı. Bazı çocuklar eylemegelinlik giyerek katıldı.

Eyleme katılanların tamamıflamalar taşırken, 4+4+4’ekarşı taleplerin yazılı olduğudövizleri taşıyan tek grupHalkevleri Eğitim HakkıMeclisi’ydi. Eyleme katılanKESK’liler de KESK’li tutsak-ların fotoğraflarını taşıdı.

Eğitim ve bilim emekçi-lerinin öncülüğünü çektiği diğerkoldaysa 4+4+4’ün yarattığıtüm sorunlara karşı parasız,eşit, bilimsel, anadilde ve nite-likli bir eğitim talebi yükseldi.

Eylemde Eğitim Sen'in yanı sıraHalkevleri kitlesel bir katılımgösterdi. Dev Sağlık-İş, Enerji-Sen, Tüm Bel-Sen, KültürSanat-Sen, Hava İş, ÖDP, TKP,HDK, SDP, Halk Cephesi,BDSP ve Kaldıraç'ın aralarındabulunduğu çok sayıda sendika,kitle örgütü ve parti deeylemdeydi.

‘HAYATINI KAYBEDECEKHER ÇOCUĞUN VEBALİAKP’NİN BOYNUNADIR’

Herkesin alanda toplan-masının ardından ilk sözü, EfeBoz’un annesinin mektubuokundu. Efe Boz, ana sınıfındalavabo üzerine düştüğü içinhayatını kaybetmişti. “Uyarıgörevini yerine getirmek için”mektubu gönderdiğini belirtenanne şunları söyledi: “Efe’yiokula ilk gönderdiğim gün kay-bettim. MEB, sadece ‘Efe yara-mazdı’, ‘Efe melek oldu, diğertarafta sizi bekliyor’ dedi. Ben 6yaşındaki çocuğumu onlaraemanet etmiştim.” 24 ayda 15

çocuğun okullarda öldüğünübelirten Boz’un mektubu,“Şimdi sizler hangi yüzle beş,beş buçuk yaşındaki çocuklarıokula göndermemizi istiyor-sunuz?” sorusuyla devam etti.Mektubun sonunda şu ifadeleryer aldı: “Okullarda fizikselyetersizlikten dolayı yaralananve yaralanacak olan; sakatlananve sakatlanacak olan; hayatınıkaybeden ve kaybedecek herçocuğun vebali AKP’nin boy-nunadır.”

Mektubun okunmasınınardından kürsüde ilk sözü Eği-tim Sen Genel Başkanı ÜnsalYıldız aldı. Yıldız, 4+4+4’ünhırsızlık, yolsuzluktur, yoksul-luk, baskı, şiddet, asimilasyon,bilim dışılık olduğunu belirterek“4+4+4, dört dörtlük rezaletinta kendisidir” dedi ve eğitimhakkı mücadelesini büyütmeyeçağırdı.

KESK Genel Başkanı LamiÖzgen, konuşmasında “KESK’litutsaklar serbest bırakılsın”derken herkesi AKP hukuksuz-

luğundan hesap sormaya, 4Ekim’de Ankara Adliyesi’ndegörülecek olan KESK’li kadıntutsakların davasına çağırdı.

‘OKUL ÖNLERİNE!’Özgen’in konuşmasının

ardından müzik grubu Moğollarmeşhur şarkıları “Bir şey yap-malı”yı seslendirdi. HalkevleriEğitim Hakkı Meclisi de “AKPkaranlığına meydan okuyoruz”diyerek Yüksel Caddesi’nedoğru kitlesel bir yürüyüşgerçekleştirdi. YükselCaddesi’nde de bir açıklamayapıldı.

Meclis adına açıklamadabulunan Halkevleri GenelSekreteri Nuri Günay, yapılanbu kitlesel eylemin AKP'ye gön-derilmiş bir mesaj olduğunusöyleyerek mücadelenin bu ey-lemle sonlanmadığını, daha sıkımücadele edilecek yeni bir aşa-maya geçildiğini belirtti. Günay,17 Eylül’de okulların açılmasıy-la birlikte mücadelelerinedevam edeceklerini söyledi.

İlk dersimiz direnişOSMAN NURİ ORHAN

EYLEMCİ KÜRSÜSÜ

BBiinnlleerrccee kkiişşii,, AAKKPP’’nniinn44++44++44 eeğğiittiimm ssiisstteemmiinneekkaarrşşıı AAnnkkaarraa’’ddaa bbuulluuşşttuu

VVeellii,, ööğğrreennccii,, ööğğrreettmmeenniinn bbuulluuşşttuu--ğğuu eeyylleemm yyeennii ööğğrreettiimm yyııllıınnıınn AAKKPPiiççiinn zzoorr ggeeççeecceeğğiinnii oorrttaayyaa kkooyydduu


Related Documents