YOU ARE DOWNLOADING DOCUMENT

Please tick the box to continue:

Transcript
Page 1: 121'inci sayı

2 7Sendika.Org 10. y›l›na haz›rlan›-yor, 18 Aral›k’ta düzenlenecekyemekte dostlar›yla bulufluyor

AKP, maliye politikalar›yla borç-land›rd›¤› hastaneleri, borcukarfl›l›¤›nda sat›fla ç›kar›yor

Haydarpafla Gar›, demiryol-lar›yla birlikte Türkiye’deemperyalizmin simgesi oldu

Real Madrit’i 5-0 yenenBarcelona, baflar›s›n› y›ld›zla-r›na de¤il alt yap›s›na borçlu

F tipi hayatadönüfl� Onuncu y›ldönümü yaklaflan 19Aral›k katliam›n›, odönem, mahpuslarlaAdalet Bakanl›¤›aras›nda arabulucu-luk yapan MetinBakkalc› ilekonufltuk � S. 3

� Avrupa’dahükümetlerin git-tikçeyayg›nlaflt›rd›¤›neoliberal sald›r›paketlerine karfl›emekçiler ve ö¤ren-ciler var gücüyledireniyor � S. 5

Kad›n araç,aile amaç� Aile konferans›ad›yla yap›lan etkin-liklerde AKP vecemaatin, gerici-erkek egemen, kad›ndüflman› alg›s›ortaya ç›k›yor � S. 10

Ferda Koç / Sayfa 4

Kürt Özgürlük Hareketi ...

Nuray Erça¤an / Sayfa 6

Yok baflka cehennem...

Kader Cihan / Sayfa 7

‹stanbul’u savunmak için...

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Oyun bozan

Sendika.Org 10. y›l›na giriyor Hastaneler sat›fla ç›kar›l›yor Raylarda paylafl›m savafl› Barça’n›n temeli sa¤lamSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 121 10 Aral›k 2010 • 1 TL

13 14

Avrupadireniyor

‘Daha fazla yumurta’�

Üniversiteleri dikensiz gülbahçesi olarak görmek iste-yen AKP, soka¤a ç›kan genç-lik hareketi karfl›s›nda iflin okadar kolay olmad›¤›n› gördü

Üniversiteyi sermayeye, ka-muyu güvencesizli¤e, do¤a-y› talana açmaya haz›rlananAKP, sokaktan yükselenmuhalefete dayanam›yor

Militan ve ›srarl› bir halk mu-halefetiyle bafla ç›kmak,egemenler aras› iktidar kav-gas›nda has›mlar›n› altetmek kadar kolay olmuyor� �

Ulaşım hakkıdenizleri aştı� Ulafl›m hakk› mücade-lesi Halkevcilerin eylem-leriyle yay›l›yor.Eylemler denizleri afl›yorsalonlara s›¤m›yor � S. 6

‘Asgari ücretkaç simit?’� D‹SK, insancayaflanacak bir ücrettalebiyle ‘Asgari ücretkaç simit?’ eylemlerinibafllatt› � S. 8

Manavlar toprağı için kavgada� Kocaeli’nin Kand›ra ‹lçe-si’nde kendilerine aittar›m topraklar›na organi-ze sanayi bölgesiyap›lmak istenmesinekarfl› eylem yapan ‹mranl›Köyü sakinleriylegörüfltük � S. 11

Wikileaks gerçekten isyankar mı?� ABD d›flifllerinin gizliyaz›flmalar›n› yay›nlayanWikileaks adl› internetsitesi dünya gündemineoturdu. Wikileaks tafleronbir medya tetikçisi miyoksa anarflist bir özgür-lük savaflç›s› m›? � S. 12

AKP’N‹N B‹RDAVASI VAR,B‹Z‹M DE!

‹nand›¤› davas› vedavas›n›npeflinden gidecekyüre¤i olanlarbilmeliler ki; gün,de¤iflim vedönüflümgünüdür...

YOL YAZISI � S. 3

� AKP’nin TSK’y›,monfler bürokratlar›dize getirirkençizdi¤i kendindenemin, demokrat,halkç›, yenilikçi,aç›k, kat›l›mc›görünümüniver-sitelilerin biryumurtas›yla yerlebir oluyor � S. 4

� Yumurtal›protestolar ve hakmücadelelerikarfl›s›nda AKP’ninhalini anlatan enuygun kelime, ‘he-zeyan.’ Bu hezeyanErdo¤an’a yumur-tal› protestolar için“belli ideolojilerinsiparifli dedirtti

AKP’nin ‘ideolojik’ hezeyanı

Page 2: 121'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

210 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

Kenar Notlar›

Pek çok İslamcı yayında dirsek çürütmüş“kıdemli gazeteci” Ahmet Taşgetiren, AKP

iktidarının parıltılı ışıklarında gözleri kamaşmışgenç melektaşlarını fırçalıyor. Bunun bir sebebivar. Ama hiç kimse onun kadar bu sebebinfarkında değil…

Dikensiz Gül-bahçesinde kendi gücüne aşıkolan bu iktidar-sarhoşu medyatik entelektüeller,birkaç yumurta darbesiyle bozguna uğradılar. Herzaman yaptıkları gibi hemen bildik ezberlerinesarıldılar. Polis istihbaratlarını, çok kullanılmışgerici-liberal propaganda kalıplarını “öğrenci olay-ları”nın derin analizi diye medya piyasasınasürdüler. “Olayların ardındaki terörörgütleri”nden,” “öğrencilerin kafalarınınardındaki ideolojik niyetlerden,”“provokasyon”dan söz ettiler… Ettiler de ettiler.Ama bu sefer tutmadı!

Üstelik AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’in söyle-diğine göre, “Bu çocukların giydiği montlar bileaynı”ymış. Yani? “Üniversitelerde bu işi meslekedinmiş kadrolu öğrenciler var”mış. “Hatta okulubitirmeyen, ders bırakan, birinci işi bu olan insan-lar”mış bunlar… İşte yaratıcılığın zirvesi! Solcuöğrencileri “tek tip, tek ses, renksizyaradılışları”ndan ötürü yerden yere vuran iktidarsözcüsünün, cümle iktidar seçkinleri adına“çeşitlilikte” geldiği son nokta.

Ahmet Taşgetiren en çok da buna kızıyor.Biraz ciddi olalım beyler! Devrimci Gençlik sokak-ta ve onlar sokakta olduğu sürece, üniversiteye veülkeye demokrasi ve özgürlük vaat eden İslamcı-liberal propaganda hegemonya tutmaz. DikensizGül-bahçesine atanmış rektörleri otuz iki kısımtekmil birden dizmeye benzemez devrimcigençliği teslim almak. Onun yaratıcılığı şaşırtırsizi. Belki de en çok bu zorunuza gidiyor:Yumurtayla bozguna uğramak! Hani öyle kocakoca adamların, bakanların, polis müdürlerinin,başbakanın dediği gibi, ellerinde taş yok, kasaturayok, molotof kokteyli yok. Olsa iyi; hem propa-ganda ezberinize oturur, hem… Size onurlu birbozgun şansı yok!...

İşte Ahmet Taşgetiren en çok da buna bozu-luyor. Kozmik odaların su yolu edildiği istihbaratınaltın çağında, “tek parti iktidarı”nı yumurtayla mıçizeceklerdi! Bu işte bir terslik var. İktidar entelek-tüellerinin anlayamadığı bir şeyler var. İşin sırrıyumurtada mı? Amerikan yerlilerinin öyküsündeolduğu gibi: “Parmak güneşi gösterdiğinde,yalnızca aptallar parmağa bakar. Güneşebakıyorsa daha da aptaldır…” Ya nereye bak-malı?

YÖK reformuyla İslamcı-liberal üniversite pro-jesini yerleşik hale getirmeyi hedefleyen AKP ikti-darı, daha hazırlık evresinde öğrenci hareketindensarsıcı bir hamle yedi. İktidar odakları ciddiinandırıcılılk yetmezliği içine sürüklendi. Zayıflayanmevzilerini acil tahkimat telaşına kapıldı:

“Nedir bu ‘öğrenci kolektifleri’ denen şey diyesorsam mesela bunun cevabını kaç kişi bilir? HalkEvleri uzunca bir süredir nasıl bir örgütlenmeyesahne oluyor bilen var mı? … Olayın siyasi boyu-tuna baktığımızda sıradan bir ‘öğrenci olayı’ ilekarşı karşıya olmadığımızı görmezsek biz de‘öğrenci’liği kullanan odakların aptallaştırma ker-vanına katılmış oluruz… Göründüğü kadarıylapolis, olan biteni doğru okuyamıyor ve dolduruşageliyor… Ben, bizim medya dünyamızda jetonunbiraz geç düştüğü kanaatindeyim. Medyamız olayboyutunu görür, arka planını çözünceye kadar daatı alan Üsküdar'ı geçer… Evet, medyada jetongeç düşüyor, bu doğru. Devlette de erkendüştüğünü söylemek kolay değil. Onun içinsöylüyorum: Öğrenci kolektifini anlayan berigelsin!” (Ahmet Taşgetiren, Bugün, 8 Aralık2010)

Onlar Öğrenci Kolektifi’ni ve Halkevleri’ni anla-maya çalışadursunlar, toplumsal muhalefet yenibir siyaset evresine giriyor. Şimdiye dek siyasetihep “iktidar oyunları”yla kurguladıklarındandevrimci siyasetle karşılaştıkları yerde hemen afal-ladılar. Devrimci eylemi stilize edip siyasetpiyasasına uygun hele getirmek istiyorlar. “Böyleprotesto olmaz. Kusura bakmayın elinde yumur-talarla gezen gençlerle toplantı yapmayız” diyorErdoğan. Emriniz olur; yumurtanızı nasıl alırdınız?Asıl sen kusura bakma ama parmak güneşi gös-terdiğinde anlaşılan sen ele bakanlardansın. Birde “parmakla güneş arasında uçan kuş”a bakan-lar var ki, onlar, olanla olması gereken arasındakimesafeyi; yani devrimci eylemin menzilinigösterenlerdir. Hiç kendinize sorduğunuz oluyormu sayın başbakan, “acaba ne kadar şanslısınız?”İşte şimdi o menzildesiniz!

Kolektifi anlayan beri gelsin “Dünyanın bütün işçileribirleşin!” nasihatine uyanlar,“dünya çapında ağ” kuran bir

iletişim kanalı açığa çıktığındabunu elbette kendi davaları içindeğerlendirmenin yollarına baka-caktı. www; World Wide Web, yaniDünya Çapında Ağ demek…sendika; işçilerin ekonomik ve poli-tik mücadele verdikleri özörgütünün adı… org; örgütlen-me… www.sendika.org da tümbunların toplamı…

Sendika.Org, on yıldır adınayakışır bir şekilde Türkiye’de emekve hak mücadeleleri yürütenemekçileri birleştiren bir iletişimzemini sunmaya çalışıyor.Sendika.Org, yayın hayatını pasifbir iletişim kanalı değil emekhareketinin aktif bir bileşeni olaraksürdürüyor.

BU MEDYA, BAfiKA MEDYASendika.Org, egemen medyayı

taklit etmiyor. Ne haberlerininiçeriğini ne de haberleri veriş biçi-mini Milliyet, Zaman, Sabah gibiyayınlarla yarıştırıyor. Çünkü o,egemen medyada yer bulamayan-ların sesi. Egemen medyada yerbulamayan işçi direnişleri, hakmücadeleleri bu siteden duyurulu-yor. Egemen medyada biçareolarak gösterilenlerin, hayatıngerçek öznesi olduğunuhatırlatıyor. Egemen medya dahafazla “tık” için sansasyona sarılıpokuru içi boş flaş haberlereboğarken, Sendika.Org halkın yoksayılan gerçekliğine dikkat çekiyor.

Sendika.Org, dünya çapında hertürlü katkıya açık, kolektif bir üre-timle yayın hayatını sürdürüyor.İşçi semtlerindeki gönüllümuhabirler de, uzmanındanişçisine sendikacılar da, öğrencisin-den profesörüne üniversiteliler de,işli işsiz profesyonel gazeteciler de,Kolombiya dağlarındaki çevirmen-ler de, ABD’li profesörler de,Avrupa’daki gurbetçiler de bu siteiçin üretirken omuz omuza veriyor.

Sendika.Org’da üreten herkes

para almadan ve tamamen gönüllüemekle kapasitesi kadar üretiminisunuyor, okur da ihtiyaç duyduğubilgiyi para ödemeden ya dareklam bombardımanına maruzkalmadan alıyor. Fon almayı dareddeden Sendika.Org buanlayışıyla, yazılarının içeriğindekarşı çıktığı piyasa ilişkilerine kendivar oluşuyla da meydan okuyor.

Birbirinin yüzünü dahi görme-miş yüzlerce yazar, çevirmen,muhabir ve tasarımcıyla on bin-lerce okuru işçi sınıfı davasıetrafında bir araya getirenSendika.Org’a katkı sunmak isteye-cek ya da bu sitenin okuru olabile-ceklerin sayısı ise mevcudun kat bekat üstünde. İşte Sendika.Org da10. yılını böylesi bir genişlemeninvesilesi haline getirmek için 18

Aralık’ta bir yemekle gönüllülerinibir araya getirmeye çalışıyor.Sendika.Org, 10 yıllık öyküsü veyenilenme önerilerini paylaşmaküzere 18 Aralık’ta İstanbulCağaloğlu’ndaki TürkiyeGazeteciler Cemiyeti’nde düzen-lenecek olan yemeğe tümdostlarını davet ediyor.

ON YILIN ÖYKÜSÜSendika.Org, internetin toplum-

sal muhalefet tarafından henüz çoksınırlı bir şekilde kullanıldığı birdönemde yola çıkarken, amacını şusözlerle özetlemişti: "Ülkemizdeemekçilerin güncel ve tarihselsorunlarının çözümüne,sendikaların kendileriniyenilemeleri vedemokratikleştirmelerine, birleşik

bir sendikal hareketinyaratılmasına ve nihai olarak ulus-lararası emek hareketinin birparçası olan yeni bir emek hareke-tinin inşasına katkı sunmak, buamaçla elektronik ortamda temelbir referans, bilgi-belge kaynağı vebu sürece katkı vermek isteyenbütün aktivistler için bir tartışmaplatformu olmak."

Sendika.Org geride kalan on yıliçinde, solun ve toplumsal muhale-fetin geniş kesimlerini içeren,düşünsel üretim adına hareketegeçiren ve besleyen bir site olmayıbaşardı. Teknik altyapısındanyazınsal üretimine kadar bütünüylegönüllü emekle ve öz finansmanadayalı sıfıra yakın bir bütçeyle varolan Sendika.Org, emek hareketive sol içinde anonim bir karakter

kazandı. Sayısız yazarı, gönüllüçevirmenleri, gönüllü muhabirlerive kolektif editörlüğü ile günlük10-15 bin kişinin ziyaret ettiği ve40-50 bin sayfanın görüntülendiğibir başvuru kaynağına dönüşerekgerek basın dünyası, gerek akade-mi açısından bir referans kaynakolarak kabul edildi. İngilizce say-fası ile Türkiye toplumsal muhale-fetinin gündemini dünyayataşımaya çalıştı.

On yılda 2500'e yakın telifmakale, 1000'i aşkın çeviri, 120söyleşi ve on binlerce haberyayınladı. Latinbilgi.net, 5deniz.netve sendika.tv gibi kardeş sitelerleyayın alanını zenginleştirdi.

"Grev gözcüsü", "İş kazalarıraporları", "Emeğin dünyagünlüğü", "Emek kaynakçası", "10soruda sendika", "Emekçiler içinpratik hesaplar" gibi bölümleriylesınıf hareketini ve sınıf hareketinedair teorik çalışmaları görünürkılmaya çalıştı.

Kimi zaman sempozyumları,kimi zaman işçi direnişlerini canlıyayınla okuruna aktaran bir tele-vizyona dönüştü, teknolojininolanaklarını işçi sınıfı mücadelesiiçin seferber etti.

Önümüzdeki yıl altıncısı düzen-lenecek olan Uluslararası İşçiFilmleri Festivali'nin örgütlenmesi-ni yürüten temel kurumlardan birioldu.

Forum sayfaları, işçiler içinpratik bilgiler içeren kılavuzmetinleri, internet üzerinden huku-ki destek hattı ile kimi zamanemekçilerin gündelik sorunlarındabir destek, kimi zaman da grev-lerin, direnişlerin ve dayanışmakampanyalarının örgütlenmesinekatılan bir platform oldu.

Bugün hala yarı amatör birruhla, özgücünün, parasız üretimin,gönüllü emeğin, sınıfdayanışmasının ve dost katkısınınpaha biçilmezliğine inancıyla, herzaman daha fazlasını ve daha iyisi-ni yapmak gerektiğinin bilinciyleyoluna devam ediyor.

Sendika.Org 10. yılına hazırlanıyor

Başbakan Erdoğan şubat ayında birgenelge yayımlayarak “Kamu

görevlilerinin memuriyet mahalli dışınayapılacak geçici görevlendirmelerin sürekligörevlendirme halini almamasını teminengerekli tedbirler alınacaktır” talimatı verdi.Genelgeyle geçici olarak görev yeri dışınagönderilen memurların ve vekaleten atanankamu yöneticilerinin uzun yıllar gittikleriyerde görev yapmasının engellenmesihedefleniyordu.

Genelge yayımlanır yayımlanmazbakanlıklar çok sayıda geçici görevlendiril-miş memuru eski görev yerlerine gönderdi.Ancak genelge bir yerde öyle bir duvaratosladı ki, sağ siyasetin klasik “adamkayırmayı hukuka uydurma” yönteminegenelgelerin ve yasaların işlemeyeceği ayanbeyan ortaya çıktı.

Söz konusu yer Artvin’in 10 bin nüfusluBorçka ilçesi. Başbakanın genelgesinikendi tabiriyle “Bakan makan bana vızgelir” diyerek hükümete yediren ise Borçkaİlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Dursun.

5 SENE ÖĞRETMENLİK 25 SENEMÜDÜRLÜK

Mehmet Dursun kamu yöneticiliğindekısa zamanda hızla yükselen bir isim olarakgöze çarpıyor. Borçkalı Dursun, 30 senelikmemurluk hayatının sadece 5 yılını öğret-

men olarak geçirdi. Tam 25 senedir deokul müdürlüğü, milli eğitim şube müdür-lüğü ve ilçe milli eğitim müdürlüğü görev-lerini yürütüyor. Aslında MehmetDursun’un abisinin Radyo Televizyon ÜstKurulu (RTÜK) Başkanı Davut Dursunolduğunu söylediğimizde durumşaşırtıcılığını kaybediyor.

“BAKIN NASIL GERİ GELECEĞİM”Mehmet Dursun’un ‘torpil hikayesi’ 2007

yılında başladı. Dursun, Borçkalı olduğuiçin, Borçka dışında ilçelerdegörevlendirilebiliyordu. Ancak çevresitarafından milliyetçi-muhafazakar kimliğiyletanınan Dursun, kendisine ait süpermar-ketler zincirinin de bulunduğu Borçka’dagörev yapmanın yolunu bulmaktagecikmedi. Milli Eğitim Bakanlığı 2007’degeçici görevlendirmeyle Fındıklı İlçe MilliEğitim Müdürü olan Mehmet Dursun’u,

Borçka İlçe Milli Eğitim Müdürü AliYılmaz’ın yerine getirdi. Böylece MehmetDursun, hem sahibi olduğu “ÇağSüpermarketleri”nin başında durabildi,hem de kendi ilçesinde milli eğitim müdür-lüğü yapabildi.

Aslında Dursun’un uyguladığı bu yönte-mi Türkiye’nin dört bir yanında AKP’yeyakın bürokratlar kullanıyordu. Ancak işçığrından çıkınca Başbakan konuyla ilgiligenelge yayımlamak zorunda kaldı.Başbakan’ın Şubat ayında yayımladığı2010 / 2 sayılı genelgeye göre geçicigörevlendirilen kamu memurları süreklihale gelemeyecek, gereken tedbirler tavizsizalınacaktı.

Genelge yayınlanınca Milli Eğitim BakanıNimet Çubukçu’nun imzasıyla Fındıklı veBorçka ilçe milli eğitim müdürlerinin yerdeğiştirmesi için talimat gönderildi. Dursunbu kararla Fındıklı’daki asil görevine geridöndü. Ancak giderken Borçkalılara şusözleri söylemeyi ihmal etmedi; “Bakan dakim oluyormuş. Bakın nasıl geridöneceğim, göreceksiniz”!

SÖZÜNÜ TUTTU, 9 GÜNDE GERİDÖNDÜ

Mehmet Dursun, asli görevine dönerkenBakana meydan okumasının gerekleriniçok kısa zamanda yerine getirdi. İlk olarak

9 günlük sağlık raporu aldı ve izne çıktı.Ancak bu 9 günü boş geçirmedi, Ankara’yagitti. Ankara’da kimlerle ne konudagörüştüğü bilinmiyor, ama dönüşte elinde‘kapı gibi’ Borçka’daki geçici göreve devamtalimatı vardı. Başbakanın genelgesiDursun’a sadece 9 gün işledi.

Peki kim bu Mehmet Dursun? Borçkaeşrafı tarafından milliyetçi-mukeddasatçıbiri olarak biliniyor. Aynı zamandaBorçkalıların “off-record” aktarımlarınagöre AKP Borçka teşkilatı tarafından dahisevilmiyor. RTÜK Başkanı DavutDursun’un da kardeşi. Yine Borçkalılarınaktardığına göre, ilçedeki AKP’lilerinkardeşiyle ilgili şikayetlerine DavutDursun’un; “Yahu bir tane kardeşim var.Bunu da idare etseniz nolur” dediği önesürülüyor.

Bu haber de bir bakıma MehmetDursun’un isteği üzerine yapıldı. Şöyle ki;Mehmet Dursun görevden alındığı 9 gün-lük süreci haber yapan yerel gazetecilere,Ankara dönüşünde “Alın işte geri döndüm.Gidin bunu da haber yapın” diyerek mey-dan okumaya devam etti. AKP’nin hukuktanımazlıkla “adam kayırma, yolsuzluk,usülsüzlük” gibi uygulamaları nasıl açıkaçık yapabildiğinin örneği olarak MehmetDursun Borçka İlçe Milli EğitimMüdürlüğü’nü sürdürüyor.

‘Radikal devrim’de aklın yandaşlık sınırı

Başbakanın genelgesinden büyük ‘abi’ler var

Medyanın kan, gözyaşı ve şiddet susuzlu-ğu 4 Aralık’ta polisin İstanbul’un

muhtelif köşelerinde öğrencilere dönüksaldırısıyla son buldu. Sırtına inen cop sayısıkadar ekrana çıkabilen üniversite öğrencilerimedya kalemlerinin arayıp da bulamadığı,‘hem bol bol şiddet olsun, hem de politikolsun’ temennisinin tezahürü gibiydi. Öğren-cilerin ekrana çıkma ve söz söyleme hakkını“ne kadar dayak o kadar haber” formülüylesınırlayanlar kendilerini eleştirmedentartışmaya koyuldular.

Polisin dizginlerinden boşanırcasınagerçekleştirdiği saldırı en ‘katı’ yürekleri bileyumuşatacak cinstendi. Olayın etkisi o denlibüyüktüki ilk gün belki geçip gider diyeumarak olayları görmezden gelen yandaşbasın bile konuya daha fazla sessiz kalama-

yarak ilerleyen günlerde “bu kadar daolmaz” demek zorunda kaldı. Yeni Şafak’ın‘abi’si Fehmi Koru’nun 7 Aralık tarihli‘Gösteri yapanı dövmek mi lazım?’ yazısı bukabildendi.

Fakat bu denli aşikar bir şiddeti savun-makta beis görmeyenler de vardı. Anlaşılanbazen AKP’ye bağlılık akıl fikirden üstüngeliyor, AKP, aklın sınırları zorlanaraksavunuluyordu. Bunu en tipik örneği‘Radikal devrim’in mimarı Eyüp Can veAKP’nin Radikal temsilcisi olarak çalışanAkif Beki’ydi. (Beki’nin başbakanın eskibasın danışmanı olduğunu hatırlatalım)

Eyüp Can gazetesinin ilk iki günki polisieleştiren ‘Ne hakla?’ manşeti ve ‘Öğrenciyeaslan, holigana kuzu’ başlıklarını tekzipedercesine 7 Aralık günü yayımladığı

yazısında ‘orantısız eyleme hayır’ çağrısıyapıyor eylemcilerin yolu kapatıp toplantıyıbasmaya çalıştığını iddia ediyordu. Aynıiddianın arkasına sığınıp eylemcileresaldıran bir diğer isim de Akif Beki oldu.Beki de aynı gün ‘Polise aslan baskıncıyakuzu’ diyerek gazetesinin önceki günkimanşetine itiraz ediyordu. Aslında AKP’ninkalemşörü çoktu. Zaman’dan Mümtaz’erTürköne öğrencilere patolojik vaka diyor,Emre Aköz duygu sömürüsüyle suçluyordu.Engin Ardıç’ı saymaya bile gerek yok.

Ama dikate değer olan ‘liberal sol’ gazeteolma iddiasındaki Radikal’in sınırınınyandaşlıkla çizildiğiydi. Ne demeli klavuzuEyüp Can olanın burnu yandaşlıktan kurtul-maz. Geçmiş ola Radikal’in ‘özgürlükçü sol-cu’larına.

Onuncu yayın yılına hazırlanan Sendika.Org yaşgününe, bugüne kadar biriktirdiklerini ileri taşıyacakbir yenilenme seferberliğiyle giriyor

Cemaat basınıhedef gösterdi

Burhan Kuzu’nun protesto edilmesini içinesindiremeyen cemaat basını Kolektifçileri

üyelerinin resimlerini manşetten yayınlayaraküniversitelileri dolaylı yoldan hedef gösteriyor.

“Üniversite de Kuzu ve Batum’a protesto.İstanbul ve Ankara’da aynı öğrenci” başlığıylaveren Zaman üniversitelinin resimlerini yayınla-yarak “Ankara'dan gelen otobüsler İstanbulgirişinde gişelere geldiğinde polis tarafındandurdurulmuş ve kimlik kontrolü yapılmıştı.Burada çıkan tartışmada polisle tartışan biröğrenci bugün de Ankara Üniversitesi SiyasalBilgiler Fakültesi'nde yaşanan yumurtalıprotestoda ortaya çıktı” şeklinde bir haberyaparak bir üniversite öğrencisini hedef göster-mekte sakınca görmedi.

Haber 8 Aralık gecesi gazetenin internetsitesinde yayınlandı.

Page 3: 121'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

310 Aralık 2010 / 23 Aralık 2010

“K eşke beğenilmeyenhususlar gelişigüzel yer-lerde, gelişigüzel mekan-

larda başkalarını tedirgin edecek,başkalarının özgürlüklerini sıkıntıyasokacak, başkalarının huzurunukaçıracak mekanlarda yapılmasa.”

“Zaman zaman maalesef fiilidurumlar olunca sizin sorularınıza damuhatap oluyoruz.”

“Meseleye bu şekilde bakmakta dafayda var.”

Bu üç cümle Tayyip’in başkanıolduğu hükümetin sözcüsü CemilÇiçek’in, Tayyip’in de katıldığıBakanlar Kurulu toplantısından sonra,“Cumartesi günü İstanbul'da gösteriyapan gençlere yapılan müdahaleçok tartışılıyor. Müdahalenin dozutartışılıyor, hatta yapılan yorumlardada 'bu demokrasi anlayışıyla uyuşuyormu?' deniliyor. Siz nasıl değerlendiri-yorsunuz?” sorusuna verdiği yanıt.

Söz konusu olan Tayyip ve onundemokrasi anlayışı olduğundauyuşmak ne kelime cuk oturuyor!

Aslında Cemil Çiçek, “Tayyiplikdemokrasi”nin ilk üç şartını açıkla-makta:

1-Tayyip’i tedirgin etmeyecek,Tayyip’i sıkıntıya sokmayacak,Tayyip’in huzurunu kaçıracak mekan-lara yaklaşmayacaksınız. (100 kmuzakta da olsanız, Dolmabahçe’dekievine gelmeye kalkarsanız copukafanıza yersiniz.)

2- Tayyip’i ve şürekasını, copukafanıza yediğinizde (fiili durum) soru-larınızla muhatap hale getirmeye-ceksiniz.

3- Meseleye, Tayyip’in veşürekasının baktığı gibi bakacaksınız.

“Tayyiplik demokrasi”nin sadece 3şartı olduğunu sanmak saflık olurelbette. Çok şartı var çoook. Birtanesini de kendi açıklıyor; “Sizi böylebir toplantıya davet mi ettik de geli-

yorsunuz?” Yani Tayyip gel deyincegelecek, konuş deyincekonuşacaksınız. (O toplantılaraçağırıp yanında oturttuğu kızı gibi.)

Cumartesi günküne benzer bir olay5 Kasım’da Tayyip’in Boğaziçi Üniver-sitesi’ne gidişinde de yaşanmıştı.Hatta Boğaziçi Üniversitesi’nden 211akademisyen yayınladıkları bildiride“Boğaziçi kampüsü... resmi ve sivilemniyet güçleri tarafından adeta tes-lim alındı. Üniversitenin sokak vemeydanları öğrencilere ve öğretimüyelerine yasaklandı… Öğrenciler tar-taklandı, ablukaya alındı, üzerlerinebiber gazı sıkıldı” diyerek sesleriniduyurmaya çalışmışlardı.

Tekel işçilerinin mücadelesi nasıl kiTayyip’in ve AKP’nin (aynı zamandavarlığını işçilere borçlu olan sarısendikacıların) ne halt olduğunu gös-terdiyse, Öğrenci Kolektifleri de yineTayyip’in ve AKP’nin (aynı zamandavarlığını öğrencilere borçlu olan sarırektörlerin) ne halt olduğunu bir kezdaha göstermiştir. Unutmamak gerekki benzer bir ifşaatı Halkevleri deKadir Topbaş için icra etmektedir.Toplumsal sorunların, meşru birönderlik ve meşru bir eylem tarzıyla“ifade edildiği” her durumda siyasaliktidar çuvallamakta, gayri meşru halegelmektedir.

Çuvallayanların ve gayri meşruhale gelenlerin biri de BurhanettinKuzu oldu. “Kolektif yumurtaşenliği”ne katılma “cesareti” gösterenKuzu, nasibini aldı. Anayasa hukukuprofesörü Kuzu, bunun üzerine rek-törü ve dekanı istifaya çağırdı. İşte“Tayyiplik demokrasi” anlayışı özüm-semiş bir AKP’liden beklenen budur.Üniversite rektörünün ve dekanınınasıl görevi AKP’lileri korumaktır. Bunuyapmıyorsa orada oturamaz.

Tüm bu kepazeliğin gözdenkaçırılmaması gereken başka boyut-

ları da var elbette. Söz konusu olan,kahvaltılara katılan 153 rektörün(geçen hafta 79, bu hafta 74) onur-suz duruşları değil sadece. Asılgörülmesi gereken Tayyip’in bu rek-törlerle ne yapmaya çalıştığı? Veonları neden şimdi topladığıdır?

Neden şimdi ile başlayalım.Bilindiği gibi AKP iktidarı en önemliatamasını cumhurbaşkanlığımakamına yapmıştı ve o makamasahip olmasıyla, kendisinin en çokşikayet ettiği yasama ve üniversitealanına “uygun” atama yapabilme“hakkını” kazandı. Hazırlayıcısı Gül,uygulayıcısı Tayyip olarak. Artık busürecin kıvama geldiği kararı verilmişolmalı ki tetikçilerden Yusuf ZiyaÖzcan’a yeni bir YÖK hazırlama göre-vi verildi.

Ne yapmaya çalıştığını da Tayyipsöylüyor zaten; “YÖK yasasıkonusunda kolları sıvadık... YÖK’üdüzenleme yapan, politika üreten birkurum haline dönüştüreceğiz. Yanibir reform sürecini başlatacağız.Bazıları bana bir atıfta bulunuyor.YÖK’ü kaldıracağız diye. Yalansöylüyorlar. Benim bugüne kadarYÖK’ün kaldırılmasına yönelik hiçbiraçıklamam olmamıştır.”

Gerek toplantılarda konuşulanlar-dan gerekse de daha önce AKP’lilerinicraat ve ifadelerinden anlaşılmaktadırki üniversitelere ilişkin “reform” üçambalaj içinde yapılacaktır; Mali, idari,akademik özerklik.

Bilindiği üzere mali (ekonomik)özerkliğin gerçek karşılığı, kamu(devlet) gelirleri içinden üniversiteyeayrılan payın nasıl harcanacağınaüniversitenin karar vermesidir. OysaAKP’nin mali özerklikten anladığıüniversitelerin kendi parasını ken-disinin kazanmasıdır. Bu amaçla, özelüniversitelerin ödediği KDV’ninsıfırlanması ve özel üniversite müşteri-

lerine (öğrencilere) devletbankalarından uzun süreli kredi ve-rilmesi (bu krediler doğrudan özelüniversitelerin kasasına gidecek)Dolmabahçe toplantılarının ana gün-demi olmuştur. Ayrıca devlet üniver-sitelerinin rektörlerinden de işlet-melerini çok para kazanacak halegetirmeleri istenmektedir. AKP’ninidari özerklik kandırmacası dapiyasanın ve gerici ideolojinin gerekligördüğü uygulamaların parça parçadevreye sokulmasıdır. Türbanörneğinde yaşandığı gibi üniversiteidarelerinin farklı kararları (şimdilik)alabileceği alıştırması yapılmaktadır.Akademik özerklikten anlaşılan isepara etmeyen ve iktidarı rahatsız edentoplum bilimler geri plana itilerekİslam dinine ilişkin derinaraştırmaların yapılması, Osmanlı tari-hinin Davutoğlu’nun vizyonuna uygunolarak yeniden yazılması, üniver-sitelerin kendilerini şirketlere parakazandıracak projeler üretmeyeadaması ve patronların ihtiyaçduyduğu bilgiye rahatça ulaşabilme-sidir.

AKP’nin bu çarpık üniversiteanlayışına, kendisi gibi çarpık rektör-ler aracılığıyla müdahale icraatlarınakarşı durması gerekenler sadeceüniversitede örgütlenen ilerici öğren-ciler olamaz. Bırakın sosyalist olmayı,bilim üretimini yüce bir değer olarakgören tüm akademisyenler, aydınlar(üniversite içi ve dışındaki) AKP’yiüniversiteye sokmamakla yüküm-lüdür. Üniversitenin ilerici öğrencileri,mücadelelerini yaygınlaştırmak vemerkezileştirmek için çaba gös-terirken üniversitenin ilerici öğretimüyeleri de çabalarını imza sirkülerininve sanal âlemin dışına taşırmakzorundalar.

AKP’nin saldırısı ve çarpıklığıüniversite ile sınırlı değil elbette. Bu

saldırı ve çarpıklığın nadide örneklerigün geçmiyor ki eğitim alanındayaşanmasın. Son örnek incilerinidöke döke bitiremeyen Milli EğitimBakanı Çubukçu’dan yine. Eğitimci-leri veznadar, işletmeci yaptıkları yet-miyormuş gibi şimdi de muhbir yap-manın icraatına girişmiş durumda.Bununla da yetinmiyor Çubukçu,Türk diline yeni değişiklikler öneriyor;adı muhbir değilmiş, “koordinasyonsağlayan idareci” imiş. AKP’nin eğitimsahasındaki atakları bitmek bilmeye-cek, ta ki “birileri” o sahaya girenekadar….

AKP iktidarında saldırı ve çarpıklıkbiter mi? Bir başkası, “Torba yasa”olarak bilinen ve devlete borcu olanmilyonlarca kişiye borç ödemekolaylığı sağlayacak tasarı diyepazarlanmaya çalışılan süreçteyaşanıyor. Hatırlanacağı gibi “vergi,sigorta affı” gibi ‘şirin görünen’söylemlerle duyurulan tasarı, AKP’ninve sermayenin acil ihtiyacı olan mad-delerle doldurulmuş ve 113 maddelikbir pakete dönüştürülmüştü. Bu“saldırı torbası”nın içinde yok yok.Birkaçını sıralayalım; “mahkemelerinözelleştirme davalarında verdiği yürüt-meyi durdurma ve iptal kararlarınınuygulanmaması hüküm altınaalınıyor”, “işçilerin ücretleri, işsizlikfonundan karşılanıyor”, “esneklikuygulamaları iş kanununa yeniçalışma biçimleri ile giriyor, esneklikyani kuralsızlık bir kural haline getir-iliyor”, “işverenler özürlü istihdametme yükümlülüklerinden kurtuluyor”,“ihtiyaç fazlası işçilerin, Milli EğitimBakanlığı ve Emniyet GenelMüdürlüğü’nün taşra teşkilatındakisürekli işçi kadrolarına atanmasınınyolu açılarak sürgün vetaşeronlaştırma kolaylaştırılıyor”, “kısasüreli ya da çağrı üzerine çalıştırmayaygınlaştırılarak özellikle gençler ve

kadınlar asgari ücretin bile altındaçalışmak zorunda bırakılıyor” vb… Buarada Sağlık Bakanlığı’nın da TamGün Yasası’yla ilgili düzenlemeleriTorba Yasa’ya sokmaya çalıştığıbiliniyor.

Bu saldırı furyası, çarpıklıklarla daat başı ilerliyor. 7 Aralık’ta hükümetinyaptığı açıklamaya göre 113 madde-lik Torba Yasa ikiye bölünmüş. Bunagöre vergi ve prim borçları daha öncegenel kurula gönderilecekmiş. Sakınola kimse AKP’nin işi yavaşlattığını yada vazgeçtiğini sanmasın. AKP’ninkendisini adadığı icraatlar bunlar.Amacı ise sorgulamaya gerek duyul-mayacak kadar açık; vergi ve sigortaaffıyla seçim öncesi oy avcılığı yap-mak, topladığı parayı bütçe gelir-lerinde göstermeyerek seçim harca-malarını karşılamak ve asıl sırtınıdayadığı sömürü düzeninin geleceğinigaranti altına alacak kalıcı/yasaldüzenlemeleri gerçekleştirmek.

AKP işi yavaşlatmayacak,vazgeçmeyecek ve kendisini adadığı“davasını” sürdürecek, pekiyi, ilericiemek ve meslek örgütleri, onlarıntemsilcileri, “lider”leri ne yapacak, neyapmakta? Söz konusu edilen asılolarak DİSK’tir, KESK’tir veTMMOB’dir. Kendisini “adadığı”davasını CHP’ye mi eklemleyecek,kendisini “adadığı” davasını kariz-masını aklamak için mi kullanacak,kendisini “adadığı” davasını pasifizminbataklığına mı gömecek?

İnandığı davası ve davasınınpeşinden gidecek yüreği olanlarbilmeliler ki gün değişim ve dönüşümgünüdür. Bu sadece egemenlercephesi için değil, toplumu ve iktidarıdeğiştirecek cephe için de böyledir.Ve tarih ve gelecek, üzerine düşengörevi yapmayanları da yapanları dayazacaktır.

AKP’nin bir davası var, bizim de!

19 Aralık 2000’de henüz havaağarırken 20 hapishaneyeyaklaşık 10 bin asker

tarafından operasyon düzenlendi.Devlet, kendi yönetimindeki hapis-hanelere silahlarla, bombalarla,kimyasal gazlarla saldırdı.Operasyonda 2’si asker 30’umaphus toplam 32 kişi hayatınıkaybetti. Operasyonun sürdüğüsaatlerde DSP’li Adalet BakanıHikmet Sami Türk, televizyonekranlarından onlarca kişininöldüğü katliamın isminiaçıklıyordu: “Hayata DönüşOperasyonu”

Devletin operasyonu yaparkengösterdiği gerekçelerden birisi desürmekte olan açlık grevlerini dur-durmaktı. Ancak operasyon sonrasıölüm oruçları daha da yaygınlaştı.Katliam sonrası 41 hapishanedeölüm orucuna yatan 122 kişihayatını kaybetti. Devlet, operas-yonu hapishane dışına yayaraksürdürdü, tüm toplumda korkuatmosferi yaratmaya dayalı birtoplum mühendisliği projesi hayatageçirildi. Operasyonu protesto gös-terilerinde 2145 kişi gözaltınaalındı, 18 kültür merkezi ve dernekbasıldı, 2 dernek kapatıldı.

Katliamın 10. yıldönümünde, odönem Türk Tabipler Birliği 2.Başkanı olan, aynı zamanda tutsak-lar ile Adalet Bakanlığı arasındakiarabuluculuk görüşmelerine katılanMetin Bakkalcı ile görüştük.

OPERASYON ANLIK DEĞİLDİMetin Bakkalcı, katliam öncesi

uzun süredir hapishanelere dönükbir düzenleme olduğununbilindiğini söylüyor. Türkiyekamuoyu ise 2000 yılının yazayında bunu fark etti. Bakkalcı,

toplumda konu gündemegeldiğinde siyasi iktidarın hapis-hane projelerini ilk önce reddetti-ğini, ancak sonra kabul ettiğinihatırlatıp ekliyor; “Türk TabiplerBirliği olarak uzman heyeti oluşturupyeni inşa edilen cezaevlerini ziyaretettik. Gördüğümüz sağlığa tamamenzararlı, insanın izolasyonuna dayalı,kabul edilemez bir sistemdi. Bunurapora döktük. Siyasi tutuklular da20 Ekim’de kamuoyunda ölümorucu olarak bilinen açlık grevlerinibaşlattı. Hayatları pahasına tecridikabul etmeyeceklerini açıkladılar.”

“Ölüm oruçlarının 40. günündeTTB, TMMOB, İnsan HaklarıDerneği gibi kurumlar olarak birdeklarasyonla hükümeti sorumluluk

almaya çağırdık. Deklarasyonacevap olarak Adalet Bakanlığı bizler-le görüşmek istedi ve müzakare süre-ci başladı. Türkiye’deki tüm bilimselçevreler, meslek odaları, emek örgüt-leri F Tipi modelinin kabul edilemezolduğunu açıklamıştı.”

Katliamdan 10 gün önce AdaletBakanı Hikmet Sami Türk,görüşmeleri kastederek “tam birmutabakata varmadan adımatmayacağız” demişti. Bu sözlertoplumda bir rahatlama yaratsa dauzun sürmedi. Metin Bakkalcı,Türk’ün sözlerinden sonragelişenleri şöyle özetliyor;“Görüşmeler sürerken birkaç gündeortam gerildi. Önce çevik kuvvet oto-büsüne düzenlenen saldırıda 3 polis

öldü, ardından polisler ‘kahrolsuninsan hakları’ diyerek sokaklaradöküldü. 13 Aralık günü RTÜK, birkarar çıkararak cezaevleri ile ilgiliyayın yapılmasını yasakladı. 17Aralık’ta ise DGM’den, cezaevlerinieleştirmenin terör örgütü üyesi olmakanlamına geleceği manasında birkarar çıktı. Tüm bunların ardındanherkesin kaygıları artmaya başladı.”

ARALIK 2000ÖZEL BİR DÖNEM

Bakkalcı, 1 Aralık’ta EmekPlatformu tarafından vahşi kapita-lizme karşı büyük bir miting yapıl-dığını hatırlatarak operasyonun buuyanışın önüne geçme amacı taşıdı-ğını belirtiyor. Bakkalcı’ya göre

operasyon süreci politik iktidartüm araçlarını kullanarak ‘korkuatmosferi’ yaratmayı başardı; “14Aralık’tan sonra bize görüşmelerinartık devam ettirilemeyeceği söylendi.Daha ne yapacağımızı düşünürkeniktidar medyanın da büyük desteğiyleoperasyon sürecini hazırladı vekatliam gerçekleşti. Aralık 2000 özelbir dönemdir. Halk üzerindekorkuya dayalı baskı oluşturmak,devlet şiddetinin yeniden üretiminimeşrulaştırmak için medya, yargı veidari kurumlar ustaca kullanıldı”.

Metin Bakkalcı 4 Aralık’takiöğrencilere dönük polis saldırılarınıda 19 Aralık’ın taşıdığı zihniyetinürünü olarak tanımlıyor. Bakkalcı,27 Ocak 2007’de Behiç Aşçı’nınölüm orucuyla bakanlığın,yayınladığı sınırlı bir genelgeyi bilehapishanelere uygulamamaktadirendiğini ifade etti.

TAKİPÇİSİ OLMALIYIZKatliam sonrası katliamı gerçek-

leştirenler devlet tarafından korun-du. Bakkalcı: “İnsan hakkı ihlalineyol açanlar hep korundu. Biz çoğuyerde dava dahi açamadık. Açtığı-mız davalar ise zamanaşımına uğ-ratıldı. Onları korumak istiyorlar.Onlar korunacak ki yarın yine ben-zer şeyler yapılabilsin. Bunun adı‘cezasızlık’tır.” Ancak Bakkalcıgeçen ay Bayrampaşa ile ilgili davaaçılabilmesini önemsediğini belir-tiyor; “Bir dava başlatılabildi. Bubir yanıyla başarıdır. Operasyonukomuta edenlerin yargılanmamasıise bilinçli. Erleri yargılayarakaklanmak istiyorlar. Bu davalarıntakipçisi olmak, o korku atmosferi-ni yaratanlardan hesap sormak,toplumsal adaletin peşinedüşebilmek için çok önemli.”

Onuncu yıl dönümü yaklaşan 19 Aralık operasyonunu, o dönem mahpuslar-la Adalet Bakanlığı arasında arabuluculuk yapan Metin Bakkalcı ile konuştuk

AKP'nin 'insanive İslami' göreviİsrail’de 2 Aralık günü

çıkan ve 42 kişininölümüne neden olanorman yangınınısöndürmek için Türkiyede yangın söndürmeekibi yolladı. BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan,yardımların Türkiye ileİsrail arasındakiilişkilerin düzelmesinevesile olacağını belir-tirken Mavi Marmarakatliamını dahatırlatarak “İki olayıbirbirine karıştırmamaklazım. Biz insani veİslami vazifemizi yaptık”dedi. Erdoğan'ın bu sözüile devletin İslami birvazifesi olduğu da ilanedilmiş oldu.

İSRAİL’E YAKINDERSİM’E UZAK

Başbakanınkonuşmaları yandaşmedya tarafından‘İnsanlık dersi’ başlığıylamanşetten verildi. OysaAKP, aynı insanlık vaz-ifesini Kürt illerindeaylarca süren ormanyangınlarında gösterme-miş, yandaş medya dagündemine taşımamış,insanlık dersi o zamanboş geçmişti.

Dersim’in Ovacıkİlçesi’ne bağlı ÇambulakJandarma Karako-lu’ndan 25 Ağustos’tayapılan top atışları son-rasında çıkan yangın birhaftadan fazla sürmüş,bölge halkı yangınınçıktığı yerin operasyonbölgesi olması sebebiyle

gündüz saatlerindeyangını söndürmeyeçalışmıştı. Çalışmalaradevlete ait hiçbir yetkiliya da araç katılmamıştı.

Temmuz ayında özel-likle Dersim, Siirt,Şırnak, Diyarbakır,Hakkari, Bingöl veHatay’daki ormanyangınlarında binlercehektarlık alan külolurken, yangınlarhalkın çabalarıylasöndürülmeye çalışmıştı.Ortalama bir haftasüren yangınlara müda-hale etmeye çalışan halksık sık askerinengellemeleriylekarşılaşmıştı.

Türkiye İsraililişkilerine gelince Al-manya’nın devreyegirmesiyle iki ülkenindiplomatik ilişkilerini“eski güzel günlere”kavuşturmaya dönükgirişim, AKP’nin diklen-mesi nedeniyle nihayeteeremedi. Tabanınınduyarlılıklarınaseslenerek, İsrail’denözür ve tazminat talebiniyeniden dillendirenTayyip Erdoğan’ınkarşısındaki İsrail yöne-timi de kendi tabanınıhesaba katarak bu talebireddetti. Anlaşılan,AKP’nin askeri veekonomik alanda gayetiyi tuttuğu Türkiye-İsraililişkileri ve ikiyüzlü dışpolitikası hayattakarşılığı olmayan diplo-matik sorunlarınımuhafaza edecek.

F tipi ‘Hayata Dönüş’: 19 Aralık

KESK olağanüstü genel kurula gidiyor

Kamu Emekçileri Sendikalar› Konfederasyonu8 Ocak 2011’de ola¤anüstü genel kurula

gidiyor. KESK Merkez Yönetim Kurulu (MYK)

üyelerinden birinin bir KESK çal›flan›n› tacizetti¤i iddialar›n›n tetikledi¤i tart›flma sonucuKESK Genel Baflkan› Sami Evren ve T‹S HukukSekreteri Adnan Gölpunar’›n istifa etti. ‹stifalarla

bafllayan süreç MYK’n›n 2 Aral›k günü gerçek-leflen toplant›s›nda örgütü ola¤anüstü genelkurula götürme karar›yla sonuçland›. Taciz iddi-alar›n›n muhattab› olan Genel Sekreter Emiralifiimflek ve Kad›n Sekreteri Songül Morsümbülde yaflanan tart›flmalara tepki olarak görevdençekildiklerini belirtti. 8 Ocak’ta gerçekleflecekola¤anüstü genel kurulda seçilecek yönetimin

2011 Haziran’›nda gerçekleflecek ola¤an genelkurula haz›rl›k çal›flmas›n› yürütmesi bekleniyor.

TBMM’ye gelen torba yasa ve eme¤e dönükyeni sald›r› yasalar›n›n gündemde oldu¤u birdönemde KESK’i içe kapatan ola¤anüstü genelkurul tart›flmas› s›n›f mücadelesi aç›s›ndanönemli bir kay›p. Öte yandan henüz aç›kl›¤akavuflmam›fl taciz iddialar› da KESK’in

ma¤duriyet ve üyelerinde ortaya ç›kan güven-sizli¤i giderecek biçimde çözmesi gereken birsorun olarak ortada duruyor.

KESK içerisindeki ilerici unsurlar örgüte,KESK’in ola¤anüstü genel kurul sürecinde kamuemekçileri mücadelesinin birikim ve de¤erlerinesahip ç›kacak, kolektif bir haz›rl›k süreciörgütlenmesini öneriyor.

Page 4: 121'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

410 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) 4-5Aralık'ta Diyarbakır'da “Demokratik Özerkliğin

sağlık ayağını oluşturmak için” bir “Sağlık Kongresi”düzenledi. Son DTK kararlarını “Kürtlerin SavunmaGücü Planı” manşetiyle duyuran Milliyet, manşetinaltına ek haber olarak bu kongrenin duyurusunu dagirmişti.

Eğitim hakkı, toplumsal yozlaşmaya karşımücadele, yerinden yönetim organlarınıngüçlendirilmesinin ardından bir de sağlık alanında“Kürt inisiyatifi”nin yaratılması “tehlike”nin giderekbüyüdüğünü gösteriyordu.

Habere yapılan bu ekeğitim, sağlık, yerel ekonomialanlarındaki çalıştayların, kon-grelerin devlette ciddi bir tedir-ginlik yarattığını gösteriyor.Ancak “atılan bu taşlar”ınürküttüğü kurbağalaradeğmediğini söylemek zorun-dayım.

Milliyet'in hedef gösterdiğiSağlık Kongresi, Kürt ÖzgürlükHareketinin (KÖH) bir büyüksorununu ortaya koyaraktamamlandı.

Bu sorun “sahte milliyetçilik”sorunu!

KÖH’e bir “sahte Kürt mil-liyetçiliği”nin musallat olduğu biçimindeki kanımDTK'nın Sağlık Kongresi'yle iyice güçlendi.

Lenin'in, “ezen ulusun devrimcilerinin, ezilen ulusmilliyetçiliğini hoşgörmeleri gerektiği” biçimindekitelkinine yaşamım boyunca samimiyetle uydum.KÖH’teki “milliyetçi” tutumların tümünün öncelikleKÖH’te yer alan sosyalistler tarafından eleştirilmesigerektiğini düşünüyorum.

Ancak biraz sonra tanımlayacağım yaklaşımın“ezilen ulus milliyetçiliği” ile bir ilgisi yok. Buyaklaşım, Kürt kökenli oportünist (fırsatçı) tacirlerin,Özgürlük Hareketine, milliyetçilik boyasıyla yuttur-maya çalıştığı (ve ne yazık ki yutturduğu) bir zoka!

Sağlık Kongresi tamamlandı tamamlanmasınaama ANF'nin haberine göre “bazı maddeleriüzerinde uzlaşma sağlanamadığı için” Kurultay'ınsonuç bildirisi yayınlanamadı. ANF, Kongredeüzerinde anlaşma sağlanan maddeleri açıkladı.

Kurultay'da yapılan “Bölge'deki sağlık hizmet-lerinin yapısı”na ilişkin tartışmalardan çıkarılansonuç, bildirge taslağının 9. maddesinde formüleediliyor: “Ulaşılabilir sağlık hizmeti talebinin yük-seltileceği bir eylem hattının tüm güçlerle örülmesiKurucu Meclis tarafından karar altına alınır.”

İlk bakışta olumluymuş gibi görünen birmücadele çağrısı değil mi? Ama dikkat ederseniz,sağlık hakkı mücadelesinin “formülü”nden ciddi birindirim var! “Herkese eşit, parasız, ulaşılabilir sağlık”formülü budanmış, “ulaşılabilir sağlık” kalmışgeriye.

Bu “kesinti”nin arkasında yatan ise Kurultay'daciddi bir tepki görmeden ileri sürülen bir tez: “Biz birulusal hareketiz. Ulusal sermaye birikimi ve ulusalburjuvazinin geliştirilmesi, ulusal bir hareketingözetmesi gereken şeylerdir. Bu nedenle bizim,'sağlığın ticarileştirilmesi'ne kategorik olarak karşıçıkmamız beklenmemelidir. Biz sadece 'sağlıkpiyasasının denetimi'ni öngörebiliriz."

Bu tez “Sonuç Bildirgesi”ni hazırlayan kurultarafından kabul edilmiş olmalı ki, Kongre'de SESve TTB yöneticileri tarafından dile getirilmişolmasına karşın, “Herkese eşit, parasız, ulaşılabilirsağlık” formülü budanmış. Aynı zihniyet, geçtiğimizyıl yapılan Alternatif Ekonomi Çalıştayı'nda, İstan-bul'daki apartman altı fason işyerlerinin büyük Kürtşehirlerine taşınarak, “güvencesiz Kürt işçiliği”ninKürt ekonomisinin dinamosu halinegetirilebileceğini savunabilmişti. Eğitim hakkınailişkin mücadelede, “herkese eşit, parasız, kamusaleğitim” talebinin es geçilmesi de bu zihniyetinbugüne kadarki bir başka yansıması oldu.

“Kamusal alanın ticarileştirilmesi”ni “ulusal ser-maye birikimi süreci”nin bir zemini olaraktanımlayan ve milliyetçilik adına “değer verilen” buyaklaşımın “milliyetçilik”le de ulusal sermayebirikimiyle de, ulusal burjuvazi yaratmayla da birilgisi olmadığını söylememizin bir gereği var mı?

Yoksulluk ve yüzüstü bırakılmışlıkla tanımlanacak“Kürt Sağlık Sorunu”nun son derece güçlü birkamusal sağlık hizmeti olmadan giderilemeyeceğiortadayken, sağlık hizmetleri alanından kamununtasfiye edilmesini savunmayı “milliyetçilik” olarakyutturmak nasıl bir yüzsüzlüktür!

Diyarbakır'ın göbeğine Dağkapı Meydanı'na kon-durulan Alman Hastanesi, Batman'ın, Van'ın ortayerindeki Medical Park'lar ve bölgeye hücum edendiğer “sağlık eşkıyaları” nasıl bir “ulusal sermayebirikimi” zemini sunmaktadır!

Bireysel çıkarlarını “milliyetçilik” boyasıyla yuttur-maya çalışan sahtekarlara biraz teorik bilgi: Tarihboyunca, burjuva milliyetçiliği hareketlerinin herbirikendisinden öncekine göre daha korumacı ve daha“devletçi” olduğu ölçüde “ulusal sermaye birikimi”sağlama amacına ilerleyebilmiştir. “Serbestpiyasacılık”, ezen, egemen ulusların, bağımlı, ezilenulusları köleleştirmek için dayattıkları bir sömürüdüzeneği olagelmiştir. Gerçek milliyetçilik hareket-leri “ulusal sermaye birikimi” sağlama işinin “burju-vaziye bırakılamayacak” kadar ciddi bir ulusal pro-gram olduğu bilinciyle hareket etmişlerdir. Hele de21. yüzyılda “ulusal sermaye birikimi”ni burjuvaziyehavale etmek, ciğeri kediye teslim etmekten başkabir şey değildir.

Emperyalist merkezlerin dayattığı “yerelleştirme”politikalarını “bölgesel özerkliği” geliştirecek birçerçeve olarak sunan; uluslararası tekelci ser-mayenin ve Türk işbirlikçilerinin operasyon merkez-leri olan “Bölge Kalkınma Ajansları”nı “yerel ser-maye birikimi” yönünde kullanılabilecek kurumlarolarak karşılayan; güvencesiz işçiliğin en ağırmağduriyetini yaşayan Kürt işçilerini, büyük Kürtkentlerinde aparman altı, kayıt dışı işletmelerde is-tihdam edip fason üretimi Kürdistan'a taşıyarak“Kürdistan'ı Çinleştirme” projeleri yapan Kürt“siyaset esnafı” ve liberal aydınlarının KÖH’tekietkinliklerini, “Sağlık Hakkı Mücadelesi”ninKürtçe'ye tercümesine kadar yayabilmeleri doğrusuendişe verici.

Kürt Özgürlük Hareketive sahte milliyetçilik

FerdaKoç

[email protected]

Yumurtalı protestolar ve hakmücadeleleri karşısındaAKP’nin halini özetleyecek

en uygun kelime, “hezeyan.” Buhezeyanın veciz bir örneği deErdoğan’ın yumurtalı protestolariçin yaptığı “belli ideolojilerinsipariş üzere oraya getirilmesi”değerlendirmesiydi.

Egemenler arası iktidarmücadelesinde sekiz yıldır oldukçabaşarılı ve sağlam bir ilerlemekaydeden AKP hükümeti, ezilen-lerin sokağa çıkarak hak ve özgür-lük taleplerini yükseltmesikarşısında aynı başarıyı gösteremi-yor. AKP’nin TSK’yı dize getiripkozmik odalara girerken, monşerbürokratlarla kapışırken çizdiğikendinden emin, demokrat, yeni-likçi, açık, katılımcı, halkçıgörünüm üniversitelilerin biryumurtasıyla yerle bir oluyor.Ünivesiteliler sokağa çıkınca ikti-darın dışlayıcı, tedirgin, faşist,saldırgan yüzü açığa çıkıyor.

İstanbulluların büyük tepkisiniçeken ulaşım zamlarının ardındangörüntüyü kurtarmak için TopluUlaşım Haftası düzenleyen AKP’libelediye, önce tüm İstanbullularıulaşım sorunlarını tartışmayaçağırıyor. Sonra Halkevciler gidip“parasız ulaşım hakkımızı istiyo-ruz” diye seslerini yükseltince,‘üzerinde kot pantolon olan herkes’gözaltına alınıyor.

“İleri demokrasi” iddialarıylataban tabana zıt bu görüntülerkarşısında kendini savunmayaçalışan AKP’li yöneticiler ise makulbir gerekçe gösteremedikleri gibisaçmalamaya başlıyor. Omuhteşem hatipler gidiyor; içinde“ideolojik”, “başka rejimler”,“örgüt işi” gibi sözler geçenanlamsız cümleler kuran asabi ve

güvensiz yöneticiler geliyor.

BAfiBAKAN NE DEMEYEÇALIfiIYOR?

Tayyip Erdoğan 4 Aralık’takirektörler toplantısı sırasındagerçekleşen öğrenci protestolarınayönelik polis şiddetini savunmakiçin göz göre göre yalan söyledi.Öğrencilerin molotof kokteyl-

leriyle, kasaturalarla vs. geldiğini,polisin de görevini yaptığını iddiaetti.

Polis saldırısında bir arkadaşlarıişkence ile tanınmaz hale getirilen,bir arkadaşları da bebeğini kaybe-den üniversiteliler 8 Aralık’taAnkara SBF’ye giden BurhanKuzu’yu yumurta atarak protestoedince, Erdoğan yine gerçeklerleuyuşmayan ve bazıları

anlaşılamayan cümleler kurdu.Erdoğan, yumurtalı eylemin “İleridemokrasiyi hazmedemeyenlerintavrı” olduğunu öne sürdü.“Özgürlüğün tanımında yumurtaatmak varsa ayrı bir konu. Onubilemem. Ama ben burada üniver-site yönetimini bir defa suçlubuluyorum. Bu benimyaklaşımımdır. Bu yumurtalı öğren-ciler üniversiteye nasıl

sokulmuştur” diyerek, yumurtataşımak gibi yeni bir suç icat edenErdoğan, “Bu tür adımlar atıldığısürece görevi güvenlik olanpolisimiz de ortaya gerekli tavrınıkoyacaktır” sözleriyle, pek çokAKP yanlısı gazetecinin dahikınadığı polis şiddetine sahip çıktı.

“Bunların hangi yapının mensu-bu olduklarını bizler tahmin ediyo-ruz” diyerek yasadışı yapılanmaimasında bulunan Erdoğan,medyayı da olayları sansürlemediğiiçin “kınamamı yapıyorum” diyeeleştirerek, tartışmaları şöyleyorumladı: “Bu yaklaşımlaryanlıştır ve yapılan yorumlardeğerlendirmeler belli ideolojilerinsipariş üzere oraya getirilmesisuretiyle yaptıkları konuşmalardır.”

FAfi‹ZM‹N D‹L SÜRÇMELER‹ Bu dil sürçmeleri bir hatibe

yakışmayan saçmalıkta olmanınyanı sıra, gençliğinde bir“komünizmle mücadele” militanıolan ve şimdi de devletin tepesineyerleşen Erdoğan’ın ideolojisinindışavurumları olarak kendini gös-teriyor. Karşısında el pençe divanduranlara liberal demokrasi teker-lemelerini gayet düzgün bir hita-betle sıralayan; ancak halkın her-hangi bir kesiminden gelen birtepki karşısında doğrudan küfre,yalana ve şiddete sarılan Erdoğankendi ideolojisinin gereğini yerinegetiriyor. Onun ideolojisi halkınsiyasal ve ekonomik katılımmekanizmalarından mümkünolduğunca dışlanmasını, halkın ikti-darı kutsal sayarak biat etmesinibuyuruyor. İçi boş liberaldemokrasi söylemiyle maskelenm-eye çalışılan AKP faşizmi, sokakhareketlenince tetiklenen hezeyan-larda kendini ele veriyor.

gemenler arası iktidar mücadelesinde oldukça başarılı vesağlam ilerleyen AKP, ezilenlerin hak ve özgürlük talep-lerini yükseltmesi karşısında aynı başarıyı gösteremiyor

AKP’nin ideolojik hezeyanı

Rektörlerneredennereye

E

Devrimci İşçi SendikalarıKonfederasyonu’nun (DİSK)

Kurucu Başkanı Kemal Türklercinayeti davası zamanaşımısüresinin dolmasının önü açılarakdüşürüldü. 22 Temmuz 1980’deülkücü faşist katiller ÜnalOsmanağaoğlu, Aydın Eryılmaz,Abdülsamet Karakuş ve İsmetKoçak tarafından işlenen cinayetindavası devletin yürüttüğü aklamaoperasyonu ile kapandı.

Dava, yıllardır doğal davasürecinin uzatılması nedeniylesonuçlanamıyordu. 1 Aralık’takison duruşmada da, Bakırköy 2.Ağır Ceza Mahkemesi, zamanaşımısüresinin dolduğuna ve dosyanınkapatılmasına hükmetti.

Duruşmadan sonra bir açıklamayapan DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi davanın kapan-masının devlet eliyle kasıtlı olarakgerçekleştirildiğine dikkat çekti.Çelebi, “Bir kez daha buradan ilanediyorum. Kemal Türkler davasıbizim açımızdan katilleri belli olandavadır. Bu kararları verenlerhuzur içerisindeler ise, rahat uyuya-caklarsa, ne kadar uyuyacaklarınıkendi vicdanlarına bırakacağız.Bizim açımızdan vicdani olarakaklanmış değildir. Bizim açımızdanhukuken aklanmış değildir.Diğerleri beyhude çabalardır. Diğerkararlar bizim açımızdan geçerliliği

olan vicdani kararlar değildir” dedi.Çelebi, hukuki mücadeleyi devamettireceklerini, uluslararasımahkemelere başvuracaklarınıaçıkladı.

Babasının katledilmesinin canlıtanığı Nilgün Soydan da, “Babamıdevlet öldürdü ve devlet tetikçileri-ni akladı” diye konuştu. KemalTürkler davasını Avrupa İnsanHakları Mahkemesi’ne taşıyacak-larını belirten Soydan, Türkiye’dekiyagılama sürecinde polis veyargının açıktan katillerden yana

saf tuttuğunu vurguladı. Tutuklusanık Osmanağaoğlu’nun yakalan-masının Türkler ailesinin avukat-larının zorlaması ile devletin istemidışında tesadüfler sonucu gerçek-leştiğini belirten Soydan, devletinzaman aşımı ile bu “aksiliği”giderip tetikçisine sahip çıktığınısöyledi.

Dava süreci, Ankara Sıkıyöne-tim Komutanlığı Askerimahkemesinde açılan kamu davasıile başlamış, daha sonra sıkıyöne-timin İstanbul’da kalkması gerekçe-

si ile dosya Bakırköy Ağır CezaMahkemesi’ne gönderilmişti.Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi2003’te Osmanağaoğlu’na beraatvermiş, Yargıtay kararı bozmuştu.Ardından bu süreç iki kez tekrar-landı. Kemal Türkler davasınınzamanaşımı ile düşürülmesi, “kont-rgerillayı tasfiye etme” iddiasıylayürütülen büyük iktidarçatışmalarına rağmen kontrgeril-lanın en aleni suçlarında dahidokunulmazlığını koruduğunuortaya koydu.

Kemal TürklerD‹SK’in kurucugenel baflkan›yd›.Türkiye’de s›n›fmücadelesininilerici dinamikleriniörgütleyen bir iflçiönderi olarakbirçok eylem örgüt-ledi. Baflta DGMGrevi ve 15-16Haziran direniflleriolmak üzere birçokeylem nedeniyledefalarca tutuk-land›.

Binlerce öğrenci Aydın Erdem’i andıDTP’nin kapat›lmas›n› protesto etmek için 6

Aral›k 2009’da Diyarbak›r’da düzenlenenyürüyüfle kat›lan ve burada polis kurflunuylayaflam›n› yitiren üniversite ö¤rencisi Ayd›nErdem, ölüm y›ldönümünde Türkiye’nin dörtbir yan›nda binlerce ö¤renci taraf›ndan an›ld›.

Ö¤rencisi oldu¤u Dicle Üniversitesi’nde,Ziya Gökalp E¤itim Fakültesi önünden DicleÜniversitesi Köprüsü’ne yürüyen ö¤rencilerburada bir dakikal›k sayg› duruflunda bulu-narak Erdem’in an›s›na nehre karanfil b›rakt›.Ayn› zamanda ders ve s›nav boykotu yapanbinlerce ö¤renci “Ayd›n yoldafl ölümsüzdür”sloganlar› att›.

Pekçok üniversitede an›lan Erdem, poliskurflunuyla hayat›n› kaybeden bir baflkaüniversite ö¤rencisi fierzan Kurt’un davas›n›nikinci duruflmas›n›n görüldü¤ü 8 Aral›k’ta daKurt’la beraber an›ld›. fi›rnak Cumhuriyet

Meydan›'nda fi›rnak Ö¤renci Derne¤i, KESKfi›rnak Platformu, fi›rnak Belediyesi ve BDPfi›rnak il örgütü taraf›ndan yap›lan bas›naç›klamas› ‘fierzan Kurt ‹çin Adalet’ ve ‘Ayd›nErdem Ölümsüzdür’ pankartlar› önündegerçeklefltirildi. Bas›n aç›klamas›nda Erdem veKurt’u anmak, faillerinin bulunupcezaland›r›lmas›n› sa¤lamak için adalet nöbetigerçeklefltirildi¤i belirtilerek her iki davasürecinde de herhangi bir geliflme sa¤lanama-mas› elefltirildi. Davalar›n seyri hakk›nda bilgiverilirken, üniversite ö¤rencilerine uygulananfliddet elefltirildi.

Tüm bask›lara ra¤men mücadeleninbüyütülece¤inin vurguland›¤› aç›klaman›nard›ndan 5 dakikal›k oturma eylemi yapangrup s›k s›k ‘Katil polis hesap verecek’,‘Faflizme karfl› omuz omuza’, ve ‘Bask›lar biziy›ld›ramaz’ fleklinde sloganlar att›.

Türkler’in katili serbest

Başbakan Erdoğan 4Aralık günü rektör-

lerle Dolmabahçe’debuluştu. Daha doğrusurektörler başbakanınhuzuruna çıktı. Öğrenciprotestolarının kısmengölgesinde kalangörüşme sonrasındatoplantıya katılan rektör-ler toplantıda konuşulan-lar hakkında hiçbir şeysöylemedi. HattaHacettepe Üniversite-si’nde rektörüne ‘İçerideneler konuşuldu?’sorusunu soran öğrenci-ler, özel güvenlik birim-inin saldırısına maruzkaldı.

Bugün Erdoğan’ınkarşısında el pençedivan, sus pus duran rek-törlerin aksine, AbdullahGül cumhurbaşkanı olupYÖK Başkanlığı’naYusuf Ziya Özcan’ı ata-madan önceki rektörlerAKP’ye karşı eylemleryapıyor, AKP’nin davet-lerine gitmiyordu. Şimdigerici-liberallerin elinde-ki rektörlük makamı ozamanlar ulusalcı-liberal-lerin elindeydi. Üniver-sitede anti-demokratikve piyasacı bir düzen tut-turmakta AKP’yle hedef-leri ortaktı ama iktidarkavgasında karşı taraflar-da konumlanmışlardı.

Bugünküne benzeyenbir manzara en son1980’de, 12 Eylül askerifaşist darbesininardından KenanEvren’in üniversite rek-törlerini huzurunaçağırıp toplantı yaptığıgün yaşanmıştı. Yinerektörler, toplantı hak-kında konuşmamışlardı.Ardından üniversitelerinneoliberal dönüşümsüreci başlamış ve süreçilk meyvesini halenüniversiteler üzerindekien büyük baskı mekaniz-ması olan ‘YÖK’ olarakvermişti. Sonrasındaysa1402’likler, soruştur-malar, üniversitelerdepolis işgalleri gelmişti.

Page 5: 121'inci sayı

Halk›n Sesi

510 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

Avrupa'nın dört bir yanındaemekçiler ve öğrencileryaptıkları grev ve eylemlerle,

etkisini arttıran neoliberalsaldırganlığa sessizkalmayacaklarını gösterdiler.Yunanistan, İrlanda, Hollanda,Almanya, İspanya, İtalya veİngiltere'de sokaklara çıkan bin-lerce kişi kesintilere, zamlara veemperyalizmin kendi krizininemekçilerin sırtına yüklenmesine“hayır” dedi.

KOMfiUDA ‹SYAN B‹TM‹YORKüresel ekonomik krizi en ağır

biçimde yaşayan ülkelerden biriolan Yunanistan'da eylem vegrevler aralıksız sürüyor. Sonolarak 30 Kasım'da çalışmakoşullarını protesto eden medyada-ki gazeteci, teknisyen ve idari birimçalışanları 24 saatlik greve gitti.Grev nedeniyle televizyon ve rady-olarda haber programlarıyapılmadı, internetteki habersiteleri güncellenmedi. Grev günügazeteler de basılmadı ve ertesi güngazete bayileri boş kaldı.

2 ve 8 Aralık'ta öğrenciler kemersıkma politikalarına karşı eylemegitti. Binlerce öğrencinin katıldığıher iki eylemde de öğrencilerneoliberal politikaları protesto etti.Polisin saldırdığı eylemlerde öğren-cilerin meşru savunma hakkını kul-lanmasıyla çatışmalar çıktı. 6 Aralık2008'de polis kurşunuyla katledilenAlexis Grigoropulos'un ölümyıldönümünde sokaklara çıkan bin-lerce genç yine polis saldırısıylakarşılaştı. Çıkan çatışmalarda pekçok banka ve mağazanın camlarıkırılıdı. Eylemciler krizden çıkışiçin AB ve IMF ile yapılananlaşmaları da protesto ettiler. 15Aralık'ta ülkede son bir yıldaki 7.genel grev yapılacak.

‹RLANDA YIKIMA KARfiISOKAKTA

İrlanda hükümetinin dört yıllıkkemer sıkma programını açıkla-masının ardından binlerce kişibaşkent Dublin sokaklarındaprotesto gösterisi yaptı. İrlandahükümetinin bankaları krizden kur-tarmak için AB öncülüğünde uygu-

lamaya soktuğu ekonomi paketinekarşı sokağa çıkan İrlandalılarIMF'nin dayattığı kemer sıkmapolitikalarının derhal geri çek-ilmesini istiyor. İrlanda SendikalarKonfederasyonu tarafından yapılanaçıklamalarda küresel ekonomikkrizin faturasının emekçilere öde-tilmeye çalışıldığı dile getirildi veneoliberal politikaların geri çekil-mesi istendi. Düşük kurumlar ver-gisi nedeniyle birçok uluslararasışirketlerin yoğun yatırım yaptığıİrlanda krizin ardından büyük birborç yükü altına girmişti.

Kemer sıkma politikalarıyla bir-likte IMF'den 1 milyar dolaryardım almayı "hak edecek" olanİrlanda, bu yardımlarla birlikte2014'e kadar bütçe açığını yüzde 3

seviyesine çekmeyi hesaplıyor.Üniversite harçlarının yükseltilmeside kemer sıkma politikalarının enönemli maddelerinden biri. Aralıkayı başından beri yapılan pek çokeylemde bu politikaların hemengeri çekilmesi isteniyor; paket geriçekilene kadar eylemlerin devamedeceği ifade ediliyor.

HOLLANDA'DA Ö⁄RENC‹LERAYAKLANIYOR

Hollanda'nın Groningenkentinde Hanzehogeschool veGroningen Devlet Üniversitesiöğrencileri 29 Kasım'da yapılaneylemlerde, hükümetin yükseklisans öğrencileri için mevcutödeneklerinde kesintiye gitme veeğitim sürelerini bir yıl uzatan

öğrencilere 3 bin avroluk cezalarverilmesi kararını protesto etti.Delft ve Den Haag’da da mavi çöptorbalarına sarınarak eylem yapanöğrenciler eğitimde yapılan kesin-tilere izin vermeyeceklerini dilegetirdiler.

ALMANYA 'GASP' PAKET‹NE KARfiI

Tüm Avrupa'da uygulanan neoliberal saldırı politikalarına karşıAlmanya'da da binlerce kişi sokak-lara çıktı. Muhafazakar-liberalhükümetin "kaynak yok" diyerekemekçilerden yaptığı kesintilerlebankaları kurtarmak için 500 mil-yar Avro'luk kurtarma paketihazırlaması tüm ülkede tepkiylekarşılanıyor. Kemer sıkma poli-

tikalarıyla işsizlik parası alanlarebeveyn parasından yararlanama-yacak, kira yardımı alanlara yakıtyardımı kesilecek, işsizlere ödenenemeklilik sigortası yardımıkaldırılacak, devlet memurustatüsündeki 15 bin emekçi iştençıkarılacak ve kamu emekçilerininmaaşları yüzde 2,5 oranında kesile-cek. Bu uygulamalara karşı sokak-lara dökülen emekçiler de paketgeri çekilene kadar eylemlerinedevam edeceklerini açıkladı.

‹SPANYA'DA OLA⁄ANÜSTÜHAL

Küresel ekonomik kriziderinden hisseden ülkelerden biriolan İspanya'da da hükümetinemeklilik yaşını 67'ye çıkararakstart vermeyi planladığı saldırı poli-tikalarına karşı greve gidildi.Havaalanı trafik kontrolörlerinineylemi ülkeyi adeta kilitledi.Havaalanlarında uçuşlaryapılamayınca 250 binden fazlayolcu havaalanlarında beklemekzorunda kaldı. Hükümet acil topla-narak olağanüstü hal ilan etti vekontrolörlük görevini orduya ve-rerek grev kırıcılığı yaptı.Kontrolörleri yolcuları rehin tut-makla suçlayan ve haklarında davaaçmakla tehdit eden İspanyolhükümetinin "olağanüstü" çabalarısonucunda greve giden emekçilerinbir bölümü işe geri döndü. Havatrafiği kontrolörleri sendikasıUSCA Başkanı Camilo Celayaşananlarla ilgili yaptığı açıklama-da "Bu bir başkaldırıdır" dedi.2011'de 160 milyar dolar borçödeyecek olan İspanya hükümeti,bu yükü kaldırabilmek içinemekçilere yükleniyor.

Bu arada İtalya ve İngiltere'dede öğrencilerin ve emekçilerineylemleri sürüyor. Üniversiteharçlarının arttırılması ve eğitimbütçesinin kısılmasına direnenöğrenciler ve işten çıkarmalar,ücret kesintileri gibi saldırılaradirenen emekçiler greve devamediyor.

Yapılan tüm eylemlerde neoli-beral saldırı politikaları geri çeki-lene kadar mücadele edileceğisöylemi ön plana çıkıyor.

iklimkıta7 5

Parlamentoda yapılan güven oylaması sonu-cunda görevinden istifa etmek zorunda

kalan eski Kosova Başbakanı Hashim Thaci,yeniden seçilmesi durumunda Kosova'nın engeç 4 yıl içinde NATO üyesi olacağınıaçıkladı. Soğuk Savaş sonrası değişen NATOkonseptinin ilk uygulama alanı olan Kosova,Birleşmiş Milletler’in 1244 no’lu kararına görehala Sırbistan toprağı olark görülü-yor.Aralarında Rusya, Çin ve Sırbistan gibiülkelerin de dahil olduğu birçok BM üyesi veYunanistan, Romanya ve İspanya gibi ABüyesi ülkeler Kosova'yı devlet olaraktanımıyor.

Kosova NATO’ya yak›n

Şili'nin başkenti Santiago'daki San MiguelHapishanesi’nin 3. katında çıkan yangında

ilk belirlemelere göre 81 kişi hayatını kaybetti.Başkent Santiago'nun güneydoğusundakihapishanede çıkan yangınla ilgili açıklamayapan hapishane yetkilisi Jaime Concha Soto,yangının sebebini belirleyemediklerini ve her-hangi bir ayaklanma olup olmadığını bilmedik-lerini açıkladı. Devlet televizyonuna açıklamayapan tutuklu yakınları ise yanan hücrelerdegardiyanların kapıları tutukluların üstünekapadığını açıkladılar.

fiili’de hapishaneyang›n›: 81 ölü

Rusya'nın ikinci büyük kenti St.Petersburg'da bulunan Lenin heykeline 6

Aralık günü bombalı saldırı yapıldı. Heykeleyerleştirilen küçük bir bombanın patlamasısonucunda heykel zarar görürken çevredekibazı araba ve binaların camları kırıldı. St.Petersburg Valisi Valentina Matviyenko yaptığıaçıklamada, "Anıtlara el kaldıranlar tarihe vehalkımızın duygularına karşı olan kişilerdir"dedi. Rusya’daki şehirlerinin büyük bölümündekent merkezinde olmak üzere en az bir Leninheykeli bulunuyor.

Lenin heykeline sald›r›

Çin Haber Ajansı'nın geçtiği bir haberegöre ülkenin orta kesiminde yer alan

Henan eyaletinin Mianchi bölgesinde bulunanbir kömür madeninde 7 Aralık'ta meydanagelen grizu patlaması sonucu 26 madencihayatını kaybetti. Resmi kaynaklardanaktarılan bilgilere göre ülkede sadece geçen yılmeydana gelen maden kazalarında 2 bin 631işçi hayatını kaybetti.

Çin’de grizu patlad›:En az 26 ölü

Şili darbesiFransa’dayargılanıyor

vrupa’da hükümetlerin gittikçe yaygınlaştırdığıneoliberal saldırı paketlerine karşı emekçiler veöğrenciler var gücüyle direniyor A

DÜNYA

Avrupa teslim olmuyor

3Aralık'ta Brezilya DışişleriBakanlığı resmi sitesinden

Filistin'i 1967'deki sınırlarıyladevlet olarak tanıdığını duyurdu.Siteden yapılan açıklamadaBrezilya'nın Filistin'i devlet olaraktanımasının Filistin ÖzerkYönetimi Başkanı MahmudAbbas'ın ricası üzerinegerçekleştiği duyuruldu.

1 Aralık'ta Mahmud Abbas'amektup gönderen Silva, "Brezilya,Filistin'i devlet olarak tanıyor veumarız ki bu tanıma Filistin veİsrail'e barış ve güvenlik getirir"demişti.

Brezilya'nın 3 Aralık'ta Filistin'i1967 sınırlarıyla devlet olaraktanıdığını açıklamasının ardından6 Aralık'ta bir başka LatinAmerika ülkesi olan ArjantinFilistin’i "özgür ve bağımsız" birülke olarak tanıdığını ilan etti.Filistin'le İsrail arasında yapılanbarış görüşmelerinin İsrail'insaldırgan politikalarına devametmesi sonucu hüsranla sonuçlan-masının Arjantin'de üzüntüylekarşılandığı dile getirilen açıkla-mada Devlet Başkanı CristinaFernandez'in Filistin ÖzerkYönetimi Başkanı Mahmud

Abbas'ı 6 Aralık pazartesi günüArjantin'in Filistin'i devlet olaraktanıdığı konusunda bilgilendirdiğide dile getirildi.

SIRA ARJANT‹N’DEArjantin Dışişleri Bakanı

Hector Timerman da yaptığıaçıklamada "Artık Filistin'i devlet

olarak tanımanın zamanıdır" diy-erek diğer Latin Amerikaülkelerinin bu konuda halaşüpheleri olduğunu ifade etti.Arjantin'in bu kararına sevindik-lerini belirten Filistin ÖzerkYönetimi Dışişleri Bakanı RiadMalki ise, diğer Latin Amerikaülkelerinden de aynı şekilde

hareket etmelerini beklediklerinidile getirdi.

Malki, "Bu bir sembol, fakatbizim için önemli. Çünkü ne kadarçok devlet Filistin'i devlet olaraktanırsa, barışın sağlanması için okadar baskı artar. İsrail, Filistin'itanımazken diğer devletler tanırsa,bu fark yaratabilir" dedi.

11 Eylül 1973'te Şili'ninsosyalist devlet başkanı

Salvador Allende'ye karşıyapılan askeri darbe 27 yılıaşkın bir süreden sonra, Şili'-den binlerce kilometre ötedekiFransa'da yargılanacak.Darbenin lideri olan ve Şilihalkına karşı acımasızcakatliamlar gerçekleştirenPinochet yargılanamadan öldüancak darbede ve darbe son-rasında Pinochet'nin yanındaaktif rol oynayan 14 kişiyargılanmaktan kurtulamadı.Hakkında dava açılan kişilerintümü yıllar önce Fransız vatan-daşlığına geçerek izlerini kay-bettiren isimler.

Haklarında uluslararasıtutuklama emri bulunan çoğuyüksek rütbeli asker 14 darbe-ci, adam kaçırma, işkence veadam öldürmek suçundanyargılanacak. Davaya müdahilolan, faşist darbeye kurbangidenlerin yakınlarının enbüyük temennisi ise yargılanan14 darbecinin sonunun eceliyleölerek yargılanamayanPinochet gibi olmaması.Yaşları 59 ile 89 arasındadeğişen sanıklardan istihbaratbaşkanı Juan ManuelContreras Sepulveda, Pinochetrejiminde 1973-90 arası bir çoksol görüşlü insanı öldürmekleve insan haklarını hiçe saymak-la suçlanıyor. Şili'nin ParisBüyükelçiliği ise davayamüdahil olmayacağını açıkladı.Avukat William Bourdon de,mahkemenin Pinochet dik-tatörlüğünde acı çekenlerde veuluslararası kamuoyundaönemli bir yere sahipolduğunu ifade etti. Bundansonraki duruşmalardaaralarında Şilililerin de bulun-duğu yaklaşık 30 tanığın din-lenmesi bekleniyor.Mahkemeye yoğun bir ulus-lararası ilgi var.

Latin Amerika Filistin’i resmen tanıyor

Kore Yarımadası'nda GüneyKore ile Kuzey Kore'yi sıcaksavaşın eşiğine getiren, iki ülkeninaralarındaki husumeti en sıcakhaliyle ortaya koyan askeri tat-bikat, gündemdeki yerini koruyor.Güney Kore'nin Sarı Deniz'dekiKuzey Kore sınırında ABD ile bir-likte yaptığı tatbikata Kuzey Korede bir tatbikat başlatarak cevapverdi. Daha önce Güney Kore'ninyapacağı askeri tatbikatı savaşsebebi sayacağını açıklayan KuzeyKore, tüm uyarılarına rağmen tat-bikat yapmakta ısrar eden GüneyKore'nin üstüne üstlük Kuzey'e aitbir adaya top atışı yapmasıyla bir-likte ipleri koparmış ve GüneyKore'ye ait bir adayı top atışınatutmuştu. Yaşanan çatışma sonu-

cunda 2 Güney Kore askerihayatını kaybetmişti.

Tüm bu gelişmelerin ardındanWashington'da bir araya gelenABD ve Güney Kore genelkur-may başkanları, Kuzey Kore'nintatbikatını bir saldırı olarak nitele-di ve "Kuzey'in acımasız saldırısıcezayı hak ediyor" dedi.Toplantıdan sonra yapılan açıkla-mada ABD ve Güney Kore, her-hangi bir saldırı halinde askerigüçlerini birleştireceklerini belirt-ti. Askeri yetkililer, Kuzey'ekarşılık vermede kararlı olduk-larını ve saldırıya hazır olduklarınıdillendirdiler. Açıklamanınardından çok geçmeden GüneyKore Devlet Başkanı Lee Myung-Bak bir açıklama yaparak Kuzey

Kore sınırındaki 5 adayıkuvvetlendirerek saldırıya hazırhale getireceklerini açıkladı.

19-20 Kasım'da yapılan NATOzirvesiyle hedef tahtasına konulanülkelerden biri haline gelen KuzeyKore'ye karşı girişilen bu askeriittifakın ne anlama geldiğiönümüzdeki günlerde daha netanlaşılacak gibi görünüyor. Üyeülkelerin yanı sıra işbirliği yapanülkeleri de koruma altına alanNATO'nun 5. maddesine göre buülkelerden birine yapılan birsaldırı tüm ülkelere yapılmışsayılıyor. Sarı Deniz'deki pro-vokasyonları Kuzey Kore'ye karşıuluslararası bir yok etme kampa-nyasına dönüşüp dönüşmeyeceğiniise hep birlikte göreceğiz.

Kuzey Kore’ye savaş tehdidi

Page 6: 121'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

610 Aralık 2010 / 23 Aralık 2010

İstanbul’da ulaşım hakkımücadelesi bayram tatilininardından hız kesmeden devam

etti. Halkevciler, ulaşım zammınıgeri aldırmak için metrobüslerdeve bazı otobüs duraklarındabaşlatıkları “parasız ulaşım”eylemlerini şehir hatları vapuru vemetro istasyonlarına taşıdı. Emekörgütleri ve engelli örgütleri ayrıayrı yaptıkları eylemlerle ulaşımhakkı mücadelesinin toplumsalmuhalefetin gündemi haline gel-meye başladığını gösterdi.

DENİZLERİ AŞTILARHalkevciler ulaşım zammına

karşı ilk ‘deniz aşırı’ eylemlerini 29Kasım akşamı Karaköy İskele-si’nde gerçekleştirdi. Bugüne kadarmetrobüs ve otobüs gibi karayol-unu kullanan toplu taşımaaraçlarında parasız ulaşım eylemiyapan Halkevciler, Karaköyturnikelerinden para ödemedengeçerek Kadıköy vapuruna bindi,iskeledeki yolcular da akbil bas-madan turnikelerden geçerekeyleme katıldı. Yol boyunca vapuriçerisinde zamların geri alınmasıtalebi yinelendi. Tüm İstanbullu-ların akbil basmadan ulaşımhakkını kullanması içinkonuşmalar yapıldı.

Ulaşım zamlarına karşı‘doğrudan eylem’ yapanHalkevciler 2 Aralık günü zamlarkonusunda doğrudan hesap sor-mak için İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı Kadir Topbaş veUlaştırma Bakanı BinaliYıldırım’ın katılacağı ‘TopluUlaşım Haftası’ etkinliklerinekatıldı. Büyükşehir belediyesitarafından düzenlenen veözelleştirilmesi düşünülen toplutaşıma hizmetlerinin adetareklamının yapıldığı bu etkinlikteulaşıma yapılan zamlara itirazeden 26 Halkevci, polis, belediyegörevlileri ve özel güvenlik birim-lerinin saldırısına uğradı, gözaltınaalındı. Etkinlik salonundaHalkevcilerin olduğu anlaşılıncaetkinliğin açılışını yapacakları ilanedilen Topbaş ve Yıldırım’ın prog-rama katılamayacakları duyuruldu.Saldırı, ertesi gün etkinlere vesaldırıya sahne olan Sütlüce’debulunan Haliç Kongre Merkezi

önünde protesto edildi.

GÜNAY: AKP’DE HALKKORKUSU VAR

Eylemler ve ulaşım hakımücadelesi hakkında İstanbulHalkevi Şube Başkanı NuriGünay’la konuştuk.

Ulaşım sempozyumundayaptığınız eylem çok ses getirdi. Bueylemi nasıl değerlendiriyorsunuz.Burada size dönük saldırı veengelleme çabasını nasıl anlamakgerekli?

Biz İstanbul’da ulaşıma zamgeldiği anda eylemlerimizebaşladık. Bu zammın derhal geriçekilmesini talep ettik, aynı zaman-da idare mahkemesine dava daaçtık. Ardından binlerce bildiriyleİstanbulluları bilgilendirdik.Zammın hemen ardından başlayan“parasız ulaşım” eylemleri binlerceinsanın katılımıyla defalarcadeğişik yerlerde gerçekleştirildi. Bueylemler sürerken belediye “TopluUlaşım Haftası” etkinlikleri ilan-larıyla her yerde halkı etkinliğedavet ediyordu.

Biz de internet üzerindenbaşvurumuzu yaparak, Halkevleriadına foruma katıldık. Sütlüce’dekiforum alanına gittiğimizde birçokşirket temsilcisi de oradaydı.

Etkinlik başladığında orada bulu-nan sivil polisler ve güvenlikgörevlilerinde bir telaş vardı, başlarbaşlamaz çay ve kahve molası ve-rildi.

Programda ilen edildiği haldene Ulaştırma Bakanı, ne KadirTopbaş konuşmadı, anladık kikorktular. Ardından fuayede İETTGenel Müdürü’ne zamlarla ilgilisoru soran bir arkadaşımıza güven-lik görevlileri saldırdı. O esnadaprotesto falan yoktu. Sonrasımalum saldırı.

Açıkçası biz oraya elbetteprotesto hakkımızı da gerekirsekullanma fikriyle gittik. Amaamacımız sadece protesto etmekdeğil, tartışmak, halkın ulaşımdayaşadığı sorunları anlatmak, topluulaşım etkinliğini sermaye temsilci-leriyle değil halkla konuşmalarınıkendilerine söylemekti.

Bu açıdan bizi engellemegirişiminin ciddi bir korkudan kay-naklandığını düşünüyoruz. Hiçbiryetkili yapılanın arkasında dura-mamıştır. Diğer yandan yaşanılanolay “demokrasi, yönetişim, halkasoruyoruz, birlikte çözüyoruz” gibilafların yalan olduğunu gösterdi.İki gün sonra öğrencilere yapılansaldırıyla da bir kez daha netolarak göründü ki bunlar münferitolaylar değil; AKP’nin rutin poli-

tikalarıdır. AKP Başbakanı, belediye

başkanlarını dokunulamaz halegetirmeye çalışıyor. “Güçlü” AKPkarizmayı çizdirmek istemiyor amabeceremiyor.

Ulaşım zammına karşı emekörgütleri bir eylem yaptı bu eylemlerinasıl değelendirmeliyiz? Ulaşımhakkı mücadelesinin toplumsalmuhalefetin ortak gündemi halinegelmesi mümkün mü?

Ulaşım diğer haklarla doğrudanbağlantılı. Eğitim, sağlık, güvenceliiş hakkından bahsederken mutlakaulaşım hakkını mücadele başlığıolarak ele almak zorundayız. Buaçıdan elbette öğrencilerin, öğret-menlerin, işçilerin yani bütünhalkın temel talebi. O yüzdentoplumsal muhalefetin ortak gün-demi olmalı. Üstelik sadece zamgeldiğinde değil. Bu açıdan ulaşımkonusunda yapılan bütün eylemlerihangi toplumsal muhalefet bileşeniyaparsa yapsın desteklemeyi görevbiliriz.

Meslek örgütü ve sendikalarınyaptığı çağrıyı ve eylemi bu açıdanönemsedik, eyleme katıldık. Bueylemin ulaşım hakkı mücade-lesinin önümüzdeki dönemiaçısından yetersiz ama önemli biradımı olduğunu düşünüyoruz.

Yok, Behçet Aysan şiiri hakkında yazılmıyor buyazı. Yazıya başlığını koyduran olay Rize’de

Derelerin Kardeşliği Platformu’nun çağrısıyla su vedoğa savaşçılarının katıldığı toplantıda gerçekleşti.

Salarha Vadisi Andon mevkiinde yapılacak HESprojesine karşı mücadele eden Kazım Delal,

keşif bedeli için ineğini sattığını söylediktensonra, “bismillahirrahmanirrahim” diyerek elindekiKuran’ın sayfalarını çevirmeye başlıyor.

Yazıya onun sözleriyle devam edelim:“Cennete gidenlere müjdeler olsun. Öyle bir yere

gidecekler ki onun altından pınarlar şarıl şarılakıyor. Ve onlar diyecekler ki; biz daha önce busulardan içtik, bu meyvelerden yedik.” Bu dademek oluyor ki dünyada yedik, yani dünya cennet-tir. Eğer bir yerde su varsa orada cennet var,haberiniz olsun. Ama sen suyumu kurutuyorsun be

kafir insan, sen benim cenneti-mi cehenneme çeviriyorsun.Ne biçim insansınız, çekin buvadilerden elinizi, tanımıyoruzsizi.”

Kazım Amca yaşamsavaşına bir de dere savaşınıeklemiş Andon Vadisi’nden.

Karadeniz’in bir ucundandiğer ucuna mısır ununu aşınakatan, çay, fındık toplayan,kemençe ve tulumla coşanArtvin’den Samsun’a kadartüm kardeşler el ele tutuşupsularına göz dikenlere karşıortak mücadele edeceklerinesöz veriyorlar.

Sadece Karadeniz değil, derelerinin üzerindeHES kurulacak başka kardeş dereler de buradalar.

HES’lere karşı mücadele veren 22 vadi temsil-cisinin konuştuğu toplantıda genç yaşlı herkes sözalıyor. Konuşması biraz uzun sürenlere göz yumu-luyor, herkes derdini kendince pek güzel anlatıyor.

HES şirketlerinin arkasında yabancılar varÇevre ve Orman Bakanı’nın ve Tayyip

Erdoğan’ın söylemiş olduğu “yabancı güçler” söz-lerine herkes çok öfkeli. HES’lere karşı çıkan halk-tan özür dilenmesini istiyorlar.

İkizdere üzerinde yapılacak HES’lerin durdurul-duğunu, hükümetin “Tabiat ve BiyoçeşitliliğiKoruma Kanunu” ile tüm ormanların, meralarıntehlikede olduğunu söyleyen konuşmacılar hukuklabir yere kadar gidildiğini, hukukun da arkasındandolanıldığını, halkın ve doğanın aleyhinde kararlaralındığını ancak halkın öz gücüyle verilen bumücadelenin önüne geçilemeyeceğini ifade ediyor-lar.

Dışarıdan gelen sesler salondaki herkesin dikka-tini çekiyor. Mekansızlar adlı bir grup Rizesportaraftarı "Dereler özgürdür, özgür akacak" slogan-larıyla katılıyorlar. Rizespor maçlarının 53.dakikasında bu sloganın atılacağını söylüyorlar.

En son söz alan mavi atkılarıyla dikkatleri çekenÖğrenci Kolektifi temsilcisleri yaşam alanlarınıkatledenlere atılmak üzere yumurta hediye ederek“mücadeleniz mücadelemizdir” mesajı veriyorlar.

“Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma KanunuTasarısına” karşı imza kampanyası başlatıldığınıbelirtiyorlar. DEKAP sonuç metninden ve dere tem-silcilerinin konuşmalarından ben kısaca şu sonucuçıkarıyorum: “Yaşam alanlarımıza ve yaşamhakkımıza saldıranlar; Unutmayın ki meşrumüdafaa hakkımız doğmuştur! Su bizim olmazsaolmazımızdır! Doğa ve insan yaşamı tehditaltındadır! Bu mücadele varlık ve yokluk mesele-sidir. Su yoksa yaşam da yok!”

YYookk bbaaflflkkaa cceehheennnneemmyyaaflfl››yyoorrssuunnuuzz iiflflttee!!

NurayErçağan

SamsunHalkevi

Ulaşım zamlarını geri aldırma mücadelesi Halkevcilerin eylemleriyleyayılırken engelliler ve emek örgütlerinin eylemleriyle güçlendi

Denizleri aşıyor, salonlara sığmıyor

Ulafl›m hizmetinin fiyat›kadar niteli¤i de önemli birsorun. Farkl› toplumsal kes-imlerin ihtiyaçlar› yerine karzarar hesab›na dayanarakulafl›m hizmeti veren ‹stanbulBüyükflehir Belediyesi’ne birtepki de engellilerden geldi.3 Aral›k Dünya EngellilerGünü’nde ‹stiklal Caddesiboyunca yürüyüfl yapanSakatlar Eriflim Platformu,belediyenin kendilerinigörmezden gelen ulafl›mpolitikalar›n› protesto etti.Pankart yerine sesli ve yaz›l›uyar› sisteminin bulundu¤u,rampa sistemi olan otobüsleritemsil eden bezden bir‘engelsiz otobüs’ kullananengelliler yürüyüfl boyuncasöyledikleri flark›larlabelediyeyi elefltirdiler.

Taksim Meydan›’na gelin-di¤inde, eylemcilerin say›s›birkaç yüze ulaflt›. TürkiyeSakatlar Derne¤i GenelBaflkan Yard›mc›s› TuranHançerli bir aç›klama yaparak“Yeter art›k! Herkes kadareflit yaflamak istiyoruz!” dedi.Hançerli, hükümetin yasaldüzenlemelerinin göstermelikoldu¤unu belirtti. Eyleminard›ndan engelliler meydan-da bir seçim sand›¤› kurdu.“Eriflebiliyorum” ve “Eriflemi-yorum” yaz›l› oy pusulalar›n›nkullan›ld›¤› oylamada,engelliler belediyelerinulafl›m politikalar›yla“Eriflemiyoruz” dedi.

Engelliler ulaşıma

erişemiyor

Ulaşıma değil ücretlere zam

Asgari ücretin yoksulluks›n›r›n›n çok alt›nda

oldu¤u bir dönemdeald›klar› ücreti eritecekulafl›m zamm›na tepkigösteren emek ve meslekörgütleri 1 Aral›k günü‹stanbul BüyükflehirBelediyesi önünde bulufltu.

D‹SK ‹stanbul MerkezTemsilcili¤i, KESK ‹stanbulfiubeler Platformu ve ‹stan-bul Meslek Odalar›

Koordinasyonu’nun kat›ld›¤›eylemde “Ulafl›ma zam de¤ilücretlere art›fl istiyoruz”denildi. Halkevleri, ESP,Gençlik Muhalefeti, Ö¤renciKolektifleri, 3. Köprü YerineYaflam Platformu vedireniflteki Tekel iflçilerininde kat›ld›¤› eylemde 200 kifliSaraçhane’den ‹BB binas›önüne yürüdü.

Burada yap›lan aç›kla-malarda ulafl›m›n bir hak

oldu¤u ve ulafl›m zamm›n›nyoksunluk, yoksulluk ve hakgasp› anlam›na geldi¤isöylendi. TMMOB ad›nakonuflan Tores Dinçöz, “‹BBhalk›n ulafl›m araçlar›n› soy-gun arac›na çeviriyor” diy-erek ‹BB’nin halk› kand›rarakyönetimini sürdürdü¤üneiflaret etti. Sadece metrobüsüzerinden yapt›klar›hesaplamayla ‹BB’nin kâretmedi¤i koflullarda kifli

bafl›na kullan›m bedelinin 70kurufla gelece¤ini söyleyenDinçöz, zamm›n emekliler,ö¤retmenler ve mavi kart›olanlar için yüzde 30’ubuldu¤unu söyledi.

AKP’nin kamusal haklarayönelik sald›r›lar›na sessizkalmayacaklar›n› ifade edenDinçöz, mücadelelerinisürdüreceklerini söyledi.

Eylem aç›klaman›nard›ndan sona erdi.

Toplum, Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa DayanışmaPlatformu Haydarpaşa Garı’ndaki yangının

ardından bölgenin çokuluslu emlak tacirlerinesatılmak istenmesine karşı 5 Aralık Pazar günü bireylem yaptı. Kadıköy İskele Meydanı’ndan buluşarakGar’a yürüyen Platform bileşenlerinin eylemi AvrupaYakası’ndan gelen eylemcilerin Vapurlarda açtıklarıpankartlarla oldukça renkli görüntülere sahne oldu.Platform bileşenleri adına basın açıklamasınıBulutsuzluk Özlemi müzik gurbunun solisti NejatYavaşoğlu yaptı. Açıklamada yangındaki şüpheninsürdüğü, garın, limanın ve geri sahasının işlevi ile bir-likte korunup toplumun eşit ve koşulsuz kullanımı içingelecek kuşaklara aktarılması gerektiği söylendi.

Ar›zl› depremzedeleri valilk taraf›ndan aç›lan icra davas›nda karar günüyaklafl›rken açl›k grevine bafllad›. 3 Aral›k sabah› gerçeklefltirdikleri bir bas›naç›klamas›yla açl›k grevine bafllayan depremzedeler sorunlar›n›n çözümü vebar›nma haklar›n›n garanti alt›na al›nmas› talepleri yok say›ld›¤› için Ar›zl›Konutlar›n›n hemen yan›nda açt›klar› bir çad›rda dönüflümlü olarak eylemlerinisürdürüyorlar.

Barınma hakkının en büyükdüşmanlarından olan Ankara

Büyükşehir Belediye Başkanı İ. MelihGökçek mahkeme tarafından iptaledilen “Dikmen Vadisi 4. ve 5. EtapProjesi” yerine hazırlattığı “DikmenVadisi Son Etap Projesi”yle DikmenVadisi’ne saldırmaya hazırlanıyor.

Barınma hakkı mücadelesi veren-leri hala “işgalci” olarak tanımlamayadevam eden Gökçek, DikmenVadisi’ne saldıracağının ilk işaretinibelediyenin çıkartmış olduğu bül-tende duyurarak verdi. Bu saldırıöncesi ufak çaplı hazırlıklar da yapanGökçek, barınma hakkı mücade-lesinin Dikmen Vadisi’ndesimgeleşen ismi olan Tarık Çalışkan’ada tazminat davası açtı. Çalışkan’ınCumhuriyet gazetesindeki “MelihGökçek ben Ankara'nın mafyasıyımdiyor, şiddette ısrar ederse buradantabutlar çıkar, buraya yine aynımantıkla gelirse buradan ölü çıkar,

buradaki insanların hakları iadeedilmediği sürece, şiddet yoluyla eldeedebilecekleri tek şey vardır, tabutlarıhazırlıyoruz ama tabuta kim girer onubilmiyoruz" sözlerinin bahane edil-erek 10 bin lira tutarında açılantazminat davasının ilk duruşması 2Aralık tarihinde başladı.

‘BİZİ DAVAYLA YILDIRAMAZLAR’Ankara’da barınma hakkı mücade-

lesi verilen Yenimahalle veMamak’tan gelen genç, yaşlı, kadın,erkek herkesin “Barınma HakkıYargılanamaz” sloganıyla sahiplen-diği Çalışkan’ın mahkemesi 26 Ocak2011 tarihine ertendi.

Bu davanın aslında barınmahakkına açıldığını söyleyen Çalışkandavanın yıldırma politikasının birürünü olduğunu ifade etti. Gökçek’inbu tarz yıldırma politikasını sürekliuyguladığını belirten Çalışkan, buişlerin ancak diyalogla

çözülebileceğini belirtti.

ŞİDDET KİME KAZANDIRMIŞ Kİ?İçinde kendilerinin yer almadığı

hiçbir projeyi tanımadıklarınısöyleyen Çalışkan “Bu projeninbaskıyla, şiddetle çözülmesine imkanyoktur. Eğer şiddetle sorun çözülseydiABD Irak’ı işgal ettiğinde çözerdi”dedi. “Birilerine şiddet uygulatırım,birilerine ceza verdiririm ama ben buişi çözerim” tarzı bir üslubun doğruolmadığını belirten Çalışkan,haklarının iade edilmediği sürece hiçkimseyle masaya oturmayacaklarınısöyledi.

Ancak hakları verildikten sonramasaya oturacaklarını belirtenÇalışkan insanları mağdur etmeyecek,sokağa atmayacak bir proje hazırlan-ması gerektiğini ifade etti. Bu tarztehditlerle, yıldırma politikalarıylakimseye verilecek bir karış toprak-larının olmadığını söyledi.

Çalışkan’ın davası başladı

Arızlı’da açlık grevi

Haydarpaşa satılık değil

Page 7: 121'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

710 Aralık 2010 / 23 Aralık 2010

‹stanbul’uve yaflam›savunmak

için...

- İstanbul’u 2010 kültürbaşkenti ilan ediyoruz!

- Peki, neden Haydarpaşa’yıyaktınız, Sulukule’yi yıktınız?

- Masshattan, gökdelenler,Galataport, lüks oteller, yanipara…

Ayrıca İstanbul’da kişi başınadüşen yeşil alan miktarını da heryıl biraz daha artırıyoruz…

- Ya ormanlarımızın göbeğineyerleştirilen Acarİstanbul, KoçÜniversitesi, Kemer Country, bun-lar neyin nesi?

- Haaa tabii onlar da yetmezama daha Sarıyer, Beykoz,Tozkoparan değişecek,dönüşecek; yani para…

Hem İstanbul’un ulaşım soru-nunu da 3. Köprü’yle, tüp geçitleçözüyoruz, daha ne yapalım?

- Ama kent hala yoksullukyüzünden yoğun göç alıyor, trafiğiyaratan özel araçlar her gün dahada çoğalıyor, toplu ulaşımdakiyetersizlikler, zam üstüne gelenzam… Hem ulaşım sorununuköprülerin birincisi, ikincisi nedençözmedi?

- Ama olsun! Köprü ve otoyolgişeleri, petrol ve otomotiv devleri,İBB kar etmeli! Yani para…Uyarıyoruz! Önümüzdeki yıllardaİstanbul’da büyük su sorunuyaşayacağız. Bu nedenle kıt birkaynak olan suyu tasarruflu kul-

lanalım. Diş fırçalarken musluklarıkapatalım, bulaşıklar A sınıfıbulaşık makinelerinde yıkansın,beş dakikada, bilemedin ondakikada duştan çıkın.

- Ya havuzlu villaları, yapı izniverip kirlettiğiniz su havzalarını neyapacağız? Ya yeraltı sularını kenegibi çekip şişeleyen onlarcayasadışı su dolum tesislerini?

- Ama eş, dost, akraba…Bildiğiniz hikâye, yani para…Hem biz çarpık kentleşmeyi debitireceğiz. İstanbul’da 200 binkaçak gecekondu rehabilite edile-cek. Kentsel dönüşüm yasalarınıçıkardık. Buraların tapularını parasıolana veriyoruz.

- Para olsa ne işimiz var bizimyolu izi olmayan, damı akan,ısınmak için onca yıl aile boyu yanyana uyuduğumuz bu viranede!

- Valla anlamam. On bin peşin,daire senin!

***Haklısınız. Biraz kendi kendime

konuştum galiba. Ama her geçengün daha fazla İstanbullunun İETTotobüslerinde, metrobüste,işyerinde, mahallede, kahve-hanede, sokakta mırıldanarakyarattığı devasa bir uğultu olarakduyuyoruz bu ve benzerikonuşmaları.

Yetmez ama mazlum-demokratiktidar AKP’nin İstanbul kenti ve

İstanbullular için hazırladığı birbaşka rant projesi tehdidiyle karşıkarşıyayız uzunca bir süredir. 3.köprü AKP için hem İstanbul’dagerçekleştirdiği tüm icraatlarınüzerine tüy dikeceği bir sembolhem de kentte kalan ve halka aitolan son kamusal alanları ve doğalvarlıkları sermayenin egemenliğinesunacağı geniş kapsamlı biryağma planının da anahtarı konu-munda.

İkinci boğaz köprüsüyapıldıktan sonra, köprü vebağlantı yollarının çevresindegelişen yoğun yapılaşmanın İstan-bul’un ormanları üzerinde yarattığıtahribatı göz önüne alırsak, 3.Köprü ve bağlantı yollarıyla birlikte,kalan ormanlık alanların üçte biriyok olma tehlikesiyle karşı karşıyakalacak. Bu aynı zamanda yoğunbir kirlilik tehlikesi altında olan suhavzalarının da kullanılamaz halegelmesi demek. Bağlantı yollarınıngeçtiği Çatalca ve İzmitovalarındaki verimli tarım arazileride Organize Sanayi Bölgeleri’ninve arsa spekülatörlerinin hedeftahtası durumunda. Aynı zamandaher fırsatı değerlendirerekgecekondu mahalleleri üzerindekibaskıyı ve yıkım operasyonlarınıyaygınlaştıran AKP belediyesi, 3.Köprü projesiyle birlikte ser-mayenin ilgisini daha fazla çeken

bu bölgelerde halkın barınmahakkına saldırmasınımeşrulaştıracak yeni gerekçelerüretecek.

Karadeniz halkını Sahil YoluProjesi’yle sel felaketlerine terkeden, denizinden koparan AKPİstanbul’un gerçek sahiplerini deBoğaz’dan ve ormanlardan izoleedip, bu doğal varlıkları, kapılarısadece parası olana aralanan birrant kaynağına dönüştürecek.

Başta sıraladığımız mırıltılarınbir kısmı artık her gün biraz dahada yükselerek metrobüsturnikelerindeki alkışlaradönüşürken, Loç Vadisi’ndeormanlarımıza ve doğaya sahipçıkmak yoksul köylülere düşüyor.Mırıltılar sloganlara dönüştüğüDikmen Vadisi’nde güçlü bir mevzikazanıyor.

26 Aralık’ta bu kentin gerçeksahiplerinin mırıltılarını birleştiripyüksek sesle duyulur bir itirazadönüştürüyoruz. İstanbul’u veMarmara’yı talan edenlere karşı,ormanlarımızı, suyumuzu, barınmahakkımızı, nitelikli toplu ulaşımhakkımızı savunmak için bir arayageliyoruz. 3. Köprü cinayetine,İstanbul’un ve Marmara’nıntalanına karşı yaşamı savunmakiçin 26 Aralık’ta Kadıköy’de mitingalanındayız.

KADER CİHAN3. KÖPRÜ YER‹NE YAfiAM

PLATFORMU

Devletten alacaklarıödenmediği için mali

krize giren üniversite has-taneleri hükümetin IMF tipianlaşmalarıyla önce borç-landırılıyor sonra SağlıkBakanlığı’na devrediliyor.

Türk Tabipleri Birliği(TTB) tarafından 1Aralık’ta yapılan basınaçıklaması üniversite has-taneleri üzerindekihükümet planını açığaçıkarttı.

Hükümet tıpkı IMF gibiüniversite hastanelerinemali yardım yapıyor vekarşılığında hastane yöne-timlerine ve hatta binalarınaadeta el koyuyor. Oysaüniversite hastanelerininmali krize girmesinde yinehükümetin payı var.TTB’nin açıklamasındaüniversite hastanelerininyurttaşlara verdiği sağlıkhizmeti karşılığında devlet-ten alacaklı durumdaolduğu fakat hükümetinçıkarttığı yasalarla buborçlarını sildiği belirtildi.

IMF TİPİ TUZAKBizzat hükümetin sağlık

ve maliye politikalarıylamali krize sürüklenenüniversite hastanelerinin‘imdadına’ yine hükümetyetişti. Mali kriz içindeki 22üniversite hastanesihükümetle bir protokolimzalayarak ödenek alabil-di. Aralarında MarmaraÜniversitesi TıpFakültesi’nin de olduğu 6tıp fakültesine ise hastanebinası karşılığında el konul-du. TTB, tıp fakültelerininözerkliğini ortadan kaldıran

bu protokolün şöyleişlediğini belirtiyor:“Üniversiteler borç geliroranlarına göre sıralandı,içlerinde çok köklü vebüyük tıp fakültelerinin deyer aldığı 22 tıp fakültesineimzalanan bir protokolkarşılığında en fazlası 144milyon TL olmak üzerekoşullu para yardımı yapıldı.Her fakülteyle ayrı bir pro-tokol imzalanırken, parayardımı belirli aralıklarlayapılacak mali denetimlereendekslendi. Mali dene-timde sınıfta kalan fakülteyardımın devamını alamaya-caktır. Böylece üniver-sitelerin mali özerkliğiortadan kaldırılmaktadır.”Protokollerin içeriğininüniversitedeki öğretimüyeleri ve öreğncilerdensaklandığını belirten TTBbilgi edinme hakkı kap-samında protokolleriniçeriğini öğrenmek üzereyaptıkları iki başvurunun dareddedildiğini açıkladı.

Bu mali anlaşmalarınüniversite hastanelerininmali özerkliğini by-passetmenin yanı sırahükümetin sağlığınticarileştirilmesi planı kap-samında tasarladığı SağlıkBilimleri Üniversitesi ileilgili olabileceğine dikkatçekti.

HASTANELERİ KENTDIŞINA TAŞIYACAKLAR

Bu fikir, halkın sağlığaulaşımının kısıtlanmasınayol açacak olan hastanelerinşehirlerdeki dev sağlık kam-püslerine taşınmasınıöngörüyor.

İ stanbul’un Sarıyer ilçesi ikinci Halkevi’ne merha-ba dedi. Tarabyaüstü Halkevi 5 Aralık Pazar

günü Ömürtepe Mahallesi’nde yapılan biryürüyüşle açıldı.

Tarabyaüstü’nden ve Sarıyer’in mahallelerindengelen Halkevciler Ömürtepe Meydanı’nda toplanıpyürüyüşe başladı. Yürüyüş süresince yapılankonuşmalarda, dört yıl önce başlayan Halkeviçalışmasıyla mahallede yürütülen mücadeleleranlatıldı. Yürüyüş boyunca çalan tulum ve atılansloganlar mahalleli ve etkinliğe katılanlarda büyükcoşku yarattı.Yürüyüşün ardından Halkevibinasında devam eden etkinlikte Halkevi’nin kuru-luş sürecini anlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı.Gösterimin ardından yapılan konuşmalardan sonraetkinlik İlkay Akkaya’nın verdiği müzik dinletisi veçekilen halaylarla sona erdi.

İstanbul TarabyaüstüHalkevi açıldı

Tıp fakültelerisatışa çıkıyor

Ta b i a tı v e BiyolojikÇeşitliliği Koruma KanunTasarısı, Meclis günde-

mine geldi. Çok sayıda örgütünoluşturduğu Suyun Ticerileştiril-mesine Hayır Platformu(STHP), doğa ve tabiatvarlıklarına dönük yağmanınönünü açacak olan tasarıya karşıAnkara’da bir eylem yaptı.Platformu oluşturan örgütlerintemsilcileri 26 Kasım günüYüksel Caddesi’nde buluşarakburadan TBMM Dikmen Kapısıönüne yürüdü. Platform üyeleriyasa tasarısına karşı itirazlarınıdile getirdi.

AKP KENDİ ÇALIPSÖYLEMEK İSTİYOR

STHP’nin eyleminiPlatform’un Halkevi temsilcisiÖzge Ozan’a sorduk. Ozan,yasaya neden karşı olduklarını veeylemi Halkın Sesi’ne anlattı.

STHP olarak 26 Kasım'daAnkara'da bir eylem yaptınızPlatform olarak bu yasaya nedenkarşısınız?

STHP suyun ticarileştirilme-sine karşı mücadeleyi temel alanbir platform. Bu yasası, ser-mayenin doğayı metalaştırmasaldırısının ve karlarından başkabir şey düşünmeyenlerin doğayıyok etmesinin önündeki engel-leri ortadan kaldırmak için AKPiktidarının attığı temel adımlar-dan biri.

Bu yasa ile AKP iktidarı;İkizdere, Çağlayan, Arılı,Gürleyik sit alanları dahil olmaküzere tüm tabiat ve doğal sitkararları, Munzur Vadisi dahiltüm milli parklar, tabiat parkları,doğal alanların korunmasınailişkin kararları iptal ettirmeyi,tabiat kararlarını alma yetkisiniÇevre ve Orman Bakanlığı’nadevretmeyi planlıyor. Bakanlığınçevre düşmanı sermaye dostuyaklaşım ve pratiklerini ise hep-imiz biliyoruz. Evet AKP kararverme yetkisini elinde toplayarakkendi çalıp söyleyeceği bir sürecibu alanda da başlatmayaçalışıyor.

YASA NEDEN TEHLİKELİ?Hali hazırdaki yasal düzen-

leme, kurul kararları ve işleyiş deçoğu yerde sermaye talanınınönünü açıyordu; ancak AKPistisnaları da yok ediyor. Kısacasermayenin önünü açıyor. Buyasa birçok başka sonuçla birlik-te su havzalarının ve akarsularınticarileştirilmesinin, sermaye kul-lanımına açılmasının da önünüaçacak. Yasa geçerse doğayıkatleden ve su üzerinde şirketegemenliğini kurmanın aracıolarak işlevlenen HES projelerihızla çoğalacak. 3. Köprü gibi suhavzalarını kirleten, yok edenkentsel rant projelerinin deyaşama geçirilmesi

kolaylaştırılacak.

Ankara eylemini değerlendire-cek olursak eyleme kimler katıldı?Eylem nasıl bir mesaj vermişoldu?

STHP olarak yasa hazırlıklarısürerken eylem ve etkinlik-lerinde yasa hakkında halkı bil-gilendirici çalışmalar yapmış,AKP yasayı meclisegönderdiğinde ise ilk eylemi 3.Köprü Yerine Yaşam Platformuile birlikte gerçekleştirmiştik.

Platform sermayenin doğayave suya karşı saldırılarına asılengelin mevcut yasal düzen-lemeler değil doğaya, suya,yaşama sahip çıkan halkındirenişi olduğunu biliyor. Buyeni saldırının karşısında dahalkın direnişini örgütleme

hedefi taşıyor. Bu bakımdan 26Kasım’da gerçekleşen eylem biruyarı eylemiydi. DİSK, KESK,TMMOB, TTB gibi bu ülkeninemek ve meslek örgütlerinin,Halkevi gibi kitle örgütlerinin,Munzur Koruma Kurulu,Derelerin Kardeşliği Platformugibi HES’lere karşı mücadeleeden örgütlenmelerin, suyunticarileştirilmesine karşımücadele eden akademisyen veaydınların ortak platformuolarak STHP bileşenlerinin tem-silcilerinin ve vadilerinde ser-mayeye karşı direnenlerin tem-silcilerinin eylemiydi. SuyunTicarileştirilmesine HayırPlatformu’nun 26 Kasım eylem-ine platform bileşeni kurumlarıntemsilcileri dışında Anadolu’nunçeşitli bölgelerinde suyun ve su

havzalarının ticarileştirilmesinekarşı direnişlerden de katılımoldu.

KARŞIMIZDA KİMOLDUĞUNU BİLEREKYÜRÜDÜK

Yüksel Caddesi’nde gerçek-leşen buluşmada polisin müda-hale tehditlerine rağmenMeclis’e yürüme kararlılığınıgösterdik.

Tüm katılımcılar açısındaneylemi engellemeye ve hege-monya kurmaya çalışan polis,vadilere giren dozerleri, paralıadamları ve özel güvenlikleriyleköylülere saldıran şirketleri,doğayı talan eden sermayeyi veonun yanında yer alan siyasaliktidarı, mülki amirleri ve kollukgüçlerini temsil ediyordu. Bunedenle geri adım atmak kimse-nin aklından geçmedi. Platformmeclis önünde yaptığı açıklama-da da söylediği gibi AKP’yi, ser-mayeyi, sermaye yasalarını onay-layan meclisi ve tümuygulayıcıları uyarmak için ora-daydı.

Eylem Anadolu’nun dört biryanında süren bu mücadeleninAKP’nin karşısına, doğayı talanedenlerin ve ticarileştirenlerinkarşısına dikileceğini göstermişoldu.

Ayrıca Türkiye’nin en büyükemek ve meslek örgütlerinin vekitle örgütlerinin sermayekarşısında doğayı savunmamücadelesinin öznesiolduklarını; vadileri, meraları,ormanları, yaşadıkları kent içinmücadele eden halkın yalnızolmadığını da gösterdi.

Bu sadece bir uyarıydı Kardeşderelerbuluştu

HES’lere karşımücadele eden DoğuKaradeniz vadilerininköylüleri, ‘Kardeş DerelerBuluşması’nda bir arayageldi.

Derelerin KardeşliğiPlatformu’nun çağrısıyla 4Aralık Cumartesi günüRize İsmail KahramanKültür Merkezi’nde biraraya gelen köylülerHES’lere karşı mücadeledeneyimlerini paylaştı,dayanışmayı güçlendirmekararı aldı. Buluşmada,başta Platfonm sözcüsüMehmet Gürkan ve avukatRemzi Kazmaz olmaküzere söz alan farklı isimlerhukuki mücadelenin ancakfiili mücadele ile başarıelde edeceğini, aslolanınhalkın örgütlü mücadelesiolduğunu vurguladı.Buluşmaya KTÜ ÖğrenciKolektifleri de katılarakkendilerini yöre halkınınmücadelesinin bir parçasıolarak gördüklerini söyledi.

Buluşmanın ardındanfarklı yörelerden gelenHES karşıtlarınıntartışmalarının yansıtıldığıbir sonuç deklerasyonuyayımlandı.

Geçen yıl Dumlupınarİlköğretim Okulutuvaletinde yerine tutturul-mayan lavabonun kırılmasısonucu hayatını kaybedenEfe Boz’un ailesi yenikazaları engellemek için birimza kampanyası başlattı.

“Okulların düzenliolarak denetlenebilmesi veçocukların daha güvenlişartlarda eğitim görmesini”amaçladıklarını söyleyenBoz ailesi kampanyasonunda toplanan imzalarımeclise vererek ihmal,aksaklıklar ve eksiklernedeniyle okullardayaşanan ölüm olaylarınıdurdurmayı hedefliyor.Kampanyaya destek ver-mek için www.efeboz.comadresi ziyaret edilebilir.

Çocuklarını okuldaki birkazayla kaybeden aileolayın ardından sorumlu-ların yargılanmasını istemişfakat yetkililer kazadasorumluluğu olan isimleriortaya çıkartmamış, ailenintaleplerini yerine getirme-mişti.

BaşkaEfe’lerölmesin

KonukYazar

Sermayenin doğa talanına karşı yaşamı savunanlar,AKP’nin yıkım getiren yeni yasasına ‘dur’ demek içinAnkara’da buluşup meclise yürüdü

‘Yola devam edeceğiz’Platformun bundan sonrası

için bir hareket planı var mı?Platform suyun

ticarileştirilmesine dönük hertürlü saldırıya karşımücadele etmeye devamediyor. Yasayla ilgilisüreçlerin takipçisi olmayadevam edeceğiz. Mecliskomisyonunda ve meclistegörüşülürken eylemler süre-cek.

Bunun yanında mücadeleedenlerin ve bu saldırıylakarşı karşıya kalanların bil-gilendirilmesine dönükçalışmalar devam edecek.

Örneğin 18 Aralık’ta İstan-bul’da bu yasanın ve suyunticarileştirilmesine dönükuygulamaların temel zemin-lerinden biri olan bütünleşikhavza planlamasının neolduğunu tartıştığımız bireğitim toplantısı yapacağız.

Toplantı notlarıAnadolu’nun farklı yer-lerindeki direnişlereulaştırılmak üzere basılacak.Yine 26 Aralık’ta İstanbul’daÜçüncü Köprü’ye ve tabiatve biyolojik çeşitliliği korumayasasına karşı gerçekleştirile-cek mitinge katılacağız.

Page 8: 121'inci sayı

EMEKHalk›n Sesi

810 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

İki ay boyunca maaşlarını alamayan Bursa ÖzelVatan Hastanesi çalışanları, tazminatları dahil

tüm alacakları için 23 Kasım’da hastane önündedirenişe geçti.

Hastane çalışanları 12 Kasım günü iş bırakmaeylemi yaptıktan sonra hastane yönetimi işçilerinbir aylık maaşlarını yatırdı. Eylemle maaşlarınıalan işçilerden 10’u daha sonra hastane yönetimitarafından işten çıkarıldı. İşten çıkarılan işçiler de23 Kasım günü hastane önünde eylemler yap-maya başladı ve işçiler eylemlerini sürekli halegetirdi. İşçiler, hastane önünde başlattıklarıdirenişlerinin yanı sıra işe iade davası da açtılarve eylemlerinin dava sonuçlanana kadarsüreceğini ifade ettiler.

İşçiler, hastane çalışanlarının taşerona geçiril-mek istendiğini ve bu yüzden kendilerine baskıuygulandığını dile getiriyor. İşçiler, emek vedemokrasi güçlerini desteğe çağırıyor.

Sözleşmeli öğretmenler için 30 günden fazlarapor aldığında işten çıkarılıyor. Devlet, uzun

süreli tedavisi olan hastalıkları sözleşmeli öğret-menlere adeta yasaklıyor.

Kanser hastalığına yakalandığı için sözleşmesifeshedilen öğretmen Metin Kurtçu tedavisininsürdüğü Ankara Tıp Fakültesi CebeciHastanesi’nde 5 Aralık günü yaşamını yitirdi.Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunuolan Kurtçu’ya Yozgat’ta çalışırken akut meyiloidlösemi teşhisi kondu. Tedaviye başlayan Kurtçu,raporlu gün sayısı 30 günü geçtiği için 14 Eylül’deişten çıkarıldı. Kurtçu’nun sözleşmesi, tedavisiiçin 30 günden fazla rapor aldığı için bağlı olduğuokul tarafından feshedilmişti. İşsiz kalan öğret-men Yozgat İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi dur-durma davası açmıştı. Kurtçu gibi Elif Aybaç datedavisi için 30 günden fazla rapor aldığı içinişten çıkarılmıştı.

Eylem yapan işçilerkapı önünde

Hastalandı, iştenatıldı, işsiz öldü

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

BETESANdirenişçisikazandıBETESAN Gemi’de

işten çıkarıldıktansonra tek başına direnişegeçen Zeynel Kızılaslanzafere ulaştı. Kızılaslan’ın4 Aralık’ta sonuçlananmücadelesi 114 günboyunca aralıksız devametti. Kartal 3. İşMahkemesi Kızılaslan’ınişe iadesine karar verdi.İşveren, Kızılaslan’ınBETESAN Gemi’dedeğil, BETESANElektrik’te çalıştığınısöyledi; ancak mahkeme,sigorta kayıtları sunulun-ca ilk celsede işe iadehükmünü verdi.

Tek Gıda-İş GenelMerkezi önünde 4

Ekim’den beri direnenTekel işçileri 24 Kasımgünü Tek Gıda-İş GenelBaşkanı MustafaTürkel’in korumalarınınsaldırısına uğradı. Türkelsendika binasına geldiğisırada bir Tekel işçisiTürkel’in aracına yumur-ta attı. ArdındanTürkel’in korumalarıyumurta atan işçiyidövdü. Diğer işçilerinolay yerine gelmesininardından polis havayaateş açarak işçileri uzak-laştırdı.

Düzce Organize SanayiBölgesi’ndeki MAS-

DAF Makina’da, BirleşikMetal-İş üyesi işçilerindirenişi başarıya ulaştı.Sendika üyesi olduklarıiçin işten çıkartılan işçileranlaşma sağlanması üze-rine 3 Aralık günü işbaşıyaptı. MAS-DAF direnişipatronların işçilere olannefretini gözler önünesermişti. 5 Kasım günü,MAS-DAF fabrikası idariamiri Sezgin Civelek oto-mobiliyle fabrika önündedirenişlerini sürdürenişçilerin arasına dalmıştı.

MAS-DAFişçileri işegeri döndü

DirenenTekel işçisinesaldırı

Emek hareketi, aralıkayında yapılacak olanasgari ücret görüşmeleri

öncesinde sokağa çıktı. DİSK, 2Aralık günü ‘Asgari ücret kaçsimit?’ adlı bir kampanyabaşlattı. DİSK, bölge temsilcilik-lerinin bulunduğu illerdekisosyal güvenlik kurumlarınınönünde gerçekleştirdiği eylem-lerde, “Asgari ücret için işçiyedoğrudan söz hakkı”, “Artıkyeter, insanca yaşam istiyoruz”dedi ve asgari ücretle ilgili talep-lerini sıraladı.

DİSK’in talepleri şu şekilde:“Asgari ücret, işçinin ailesi ilebirlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarınıkarşılayacak biçimde, insan onu-runa yakışan bir düzeyde tespitedilmelidir. Asgari Ücret TespitKomisyonu işçilerin ağırlığıartırılarak demokratikleştirilme-li, emek örgütlerinin katılımıkonusundaki sınırlandırmalarkaldırılmalıdır. Görüşmelerkamuoyuna açık hale getirilmeli,anlaşmazlık durumunda işçilerinüretimden gelen güçlerini kul-lanabilecekleri yasal zeminleroluşturulmalıdır. Asgari ücretnet olarak belirlenmeli, asgariücret üzerinden alınan vergilerkaldırılmalıdır. Asgari ücretinherkes için bölge, yaş, işkolu vb.ayrımı yapılmaksızın aynı oran-da belirlenmesi esas alınmalı,bölgesel asgari ücret uygulan-ması yolundaki girişimlerdenuzak durulmalıdır. Asgari ücretgelir dağılımını düzenleyiciyönde belirlenmeli ve ekonomikbüyümeden pay almalıdır.Evlerde yapılan işler için deasgari ücret uygulamasınagidilmelidir.”

DEV SA⁄LIK-‹fi ANKARA’YA YÜRÜYECEK

DİSK’in başlattığı kampanyaöncesinde DİSK’e bağlı

Devrimci Sağlık İşçileriSendikası (Dev Sağlık-İş) asgariücretin insanca yaşanacak birdüzeye getirilmesi için bir basınaçıklaması yaptı.

Dev Sağlık-İş, 6 Aralık’taasgari ücretin insanca yaşayacakbir düzeye çekilmesi talebiyleimza kampanyası başlatıpörgütlü olduğu hastanelerdeimza stantları açtı. Sendika,topladığı imzaları asgari ücretinbelirleneceği toplantı sırasındaAnkara’ya götürecek. Dev

Sağlık-İş Genel Başkanı ArzuÇerkezoğlu, asgari ücretininsanca yaşanacak bir düzeyeçekilmesi için verilen mücade-lenin kamusal haklarınkazanılması için veya gaspedilmesine karşı verilenmücadeleden ayrı görüle-meyeceğini söylüyor.

AÇLIK SINIRININ ALTINDA 2011 yılının ilk altı ayı için

geçerli olacak asgari ücret,Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanlığı bünyesinde oluşturu-lan Asgari Ücret TespitKomisyonu tarafından bu aybelirlenecek.

Bugün eşi çalışmayan ve ikiçocuklu bir asgari ücretli asgarigeçim indirimiyle birlikte aylık626 TL ile geçinmeye çalışıyor.DİSK Araştırma Enstitüsü(DİSK AR) tarafından yapılanhesaplamalara göreyse budurumdaki ücretli, ihtiyaçlarınıtam olarak karşıladığında ancak1 hafta geçinebiliyor; 3 hafta

muhtaç duruma düşüyor. Yaniasgari ücretli 1 haftalık maaş ile1 ayı geçiriyor. Aynı aile aylıkgıda harcaması için 211 liraayırabiliyor. Bu miktar günlük 7liraya tekabül ediyor. Asgariücretle çalışan emekçi, bu ücretile ailesinin karnını doyurmayaçalışıyor.

DİSK AR’ın hesaplarınagöre 4 kişilik bir aile için aylıkaçlık sınırı 830 lira. Biremekçinin ertesi gün işinedevam edebilmesi için günde en

az 2.500 kalori gıda alması, evin-den işine yorucu olmayacak birşekilde ulaşması ve nitelikli birşekilde dinlenmesi gerekiyor.Nitelikli dinlenme durumu baştaemekçinin kendisine ayıracağızaman ihtiyacı olmak üzereısınma ve sağlıklı bir barınakihtiyacını da beraberinde getiri-yor. Emek gücününsürekliliğinin sağlanmasıaçısından emekçininçocuklarının da emek gücünükullanacak kadar yetişmesi,toplumsal üretime katkıdabulunması gerekiyor ve bu daemekçinin çocuklarının eğitimhizmeti almasıyla oluyor.

Oysa, asgari ücretle çalışanbir emekçi, kendi gecekondusuya da ailesinden kalan bir eviolmadığı durumlarda kiradaoturmak zorunda kalıyor. Asgariücretle geçinmeye çalışan biraile ulaşım, kira, elektrik, su,doğalgaz faturaları, çocuklarıneğitim masrafları, olası bir sağlıksorunu karşısında yapılacak olanmasrafları ve mutfak mas-raflarının bir ya da birkaçındankısmak zorunda kalıyor. Ülke-mizde genelde faturalarınızamanında ödeyemeyen asgariücretliler, işlerine yürüyerek git-mek ve mutfak masraflarındankısmak zorunda kalıyorlar.

ÇAY, S‹M‹T, ASGAR‹ ÜCRETAsgari ücret bugün simit ve

çayla özdeşleşmiş durumda,çünkü asgari ücretle geçinen biraile en ucuza en fazla kalorisağlayan gıdalardan biri olansimidi bile alamayacak durum-da. DİSK AR’ın hesaplarınagöre mevcut asgari ücretlegünde üç öğün yemek yiyen dörtkişilik bir aile için öğün başına 2lira 33 kuruş düşüyor. Simit 1lira olduğuna göre kişi başınayarım simit ancak düşüyor.

DİSK, asgari ücretin insanca yaşanacak bir seviyeye getirilmesitalebiyle ‘Asgari ücret kaç simit?’ kampanyası başlattı

‘Asgari ücret kaç simit’

Belediye-İş 9. Olağan GenelKurulu 27-28 Kasım tarih-

lerinde gerçekleşti. Eski yönetimtekrar seçilirken genel kurula antidemokratik uygulamalar damgasınıvurdu.

Mevcut yönetime muhalif olanDemokratik Değişim Hareketi’ninlistesinde yer alan bazı sendikaüyelerinin genel kurula katılımıengellenmeye çalışılırken, iştençıkarılan bir işçinin konuşma yap-ması mevcut yönetimdekilerce zorkullanılarak engellendi.Demokratik Değişim Hareketi’ninadayı Nihat Altaş, taşeronlaştırmave güvencesizleştirmeye karşımücadele edilmesi ve bu mücade-lenin sendikada hakim kılınmasıgerektiğine işaret eden bir konuşmayaptı. Demokratik DeğişimHareketi mevcut yönetimdekilertarafından ‘Çetecilik yapmakla’suçlandı.

Mevcut başkan Nihat Yurdakul,genel kurul konuşmasında Radikalgazetesinin kuruldan önce çıkan veYurdakul’un akrabalarınınbelediyelerde getirildiği görevleriliste halinde verdiği haberini göste-rerek Demokratik DeğişimHareketi’nin Radikal gazetesinisatın aldığını söyleyerek hakkındaçıkan haberleri hazmedemediğinigösterdi. Yurdakul, akrabalarınıgöreve getirmesini, birçok düşmanı

olduğunu ve akrabaları dışında kim-seye güvenemeyeceğini ifadeederek savunmaya çalıştı.Yurdakul’un bazı akrabalarınıkendi güvenliği için nedenbelediyelerin fen işleri gibi birimle-rine getirdiği ise merak konusu.

‘MÜCADELE SÜRECEK’Demokratik Değişim Hareketi

genel kuruldan sonra bir basınaçıklaması yayımlayarak, tümgücüyle sendikanın işçiler içinyürüteceği mücadelelerde yeralacağını; ancak anti demokratikuygulamalara karşı da mücadele-sine devam edeceğini söyledi.

Genel merkez, muhalif birhareketin ortaya çıkmasınınardından 2011 Mayıs ayında

yapılacak olan genel kurulu önceŞubat 2011’e ardından da Kasım2010’a almıştı.

Genel merkez, genel kurulsürecinde Demokratik DeğişimHareketi’nin başını çeken Belediye-İş İstanbul 1,2,5,6 No’lu şubelereçeşitli yaptırımlar uygulamış, 1No’lu şubenin araçlarına elkoymuştu.

İ şçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalıştayı 27Kasım günü İstanbul Tabip Odası’nda

gerçekleştirildi. Devrimci Sağlık İşçileriSendikası (Dev Sağlık-İş), Sağlık ve SosyalHizmet Emekçileri Sendikası (SES), TürkHemşireler Derneği (THD), Türk MedikalRadyoteknoloji Derneği, Türk TabipleriBirliği (TTB) tarafından düzenlenen çalıştayaTürkiye’nin çeşitli illerinden sağlık emekçilerikatıldı.

KAZALARIN SEBEB‹ BELL‹Çalıştayda yapılan sunumlarda sağlık

alanındaki taşeronlaştırma ve güvencesizleş-tirmenin iş kazalarının artışına sebep olduğubelirtildi. Yapılan sunumlar ve çalıştayboyunca paylaşılan deneyimler, sağlıkçalışanlarının uzun çalışma süreleri ile sağlıkkuruluşlarının sağlık hizmeti için gereklidonanımdan yoksun olmasının iş kazalarının

başlıca sebepleri arasında oluğunu gösterdi.Çalıştayda işçi sağlığı ve iş güvenliği konularıfiili mücadele ve hukuki mücadele süreçleriiki ayrı atölyede tartışıldı.

Atölyelerdeki tartışmalarda sağlık ala-nında verilecek mücadelenin AKP’nin sağlıkpolitikalarından bağımsız olamayacağı vebaşından itibaren politik bir mücadele olduğuvurgulandı.

Atölyelerde iş kazası ve meslek hastalığıtanımının yeniden yapılması, bu konulardaeğitim verilmesi, var olan mevzuatın uygulan-ması, SES, TTB ve Dev Sağlık-İş’in avukat-larının bulunduğu ortak bir hukuk komisy-onu oluşturulması, iş kazalarının gündemegetirilmesi ve bu alanda medyanın etkin birşekilde kullanılması önerileri yapıldı.

Çalıştayda ayrıca 2011 yılında İşçi Sağlığıve İş Güvenliği ile ilgili bir Ulusal Kongreyapılması temennisinde bulunuldu.

Belediye-İş’te ‘zor’ kazandı

Demokratik De¤iflim Hareketi, mevcut baflkan Nihat Yurdakul’un kendisinden baflka aday ç›kmamas› konusundakidayatmas›n›n ard›ndan kuruldu. Güvencesizli¤e ve tafleronlaflt›rmaya karfl› mücadeleyi öne ç›kard›.

Sağlık çalışanı kendi sağlığını tartıştı

Sa¤l›k çal›flanlar›, yaflad›klar› ifl kazalar›n› an› olarakanlatsalar da tüyler ürperten kazalar her gün hastane-lerde yaflanmaya devam ediyor

Page 9: 121'inci sayı

Halk›n Sesi

910 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

Her şeyi yoluna sokmuş gibiydiler. Referandumla eldeedilen güvencenin kendilerini 2011 seçimlerine

kadar taşıyacağı da belli olmuştu. “İleri Demokrasi” diyebir de cafcaflı ad taktıktan sonra yaptıklarına, artık kimnasıl bozabilirdi oyunlarını?

Ancak burası Türkiye! Sadece muhalefete değil ikti-dara da rahat yüzü yok. Öyle, yaptım oldu, bundansonra böyle yok. Akşam yattığınla sabah kalktığın birolmuyor. Bu herkes için böyle… Bize bunun böyleolduğunu Tekel işçileri daha 1 sene önce göstermişlerdi.Tam da “kozmik oda”ya dalmış, memleketin kudretligücü orduyu bir o yana bir bu yana sallayıp dururken bir-den suratının ortasına okkalı bir yumruk yiyivermişlerdi. 3aya yakın neye uğradığına şaşırdılar, sonunda çareyidanışıklı dövüşlü mahkeme kapılarında buldular.

Vikiliks vs. işleri bu hükümetesinek vızıltısıdır. Siz bırakın internetmanipülasyonlarını hayatıngerçeğine bakın.Tayyip’in ezberinibozan orası. Yoksa o bayılır İsviçrebankalarında parası var mıymış yokmuymuş muhabbetleri yapmaya…Keşke bütün muhalefet bunu dilinedolasa da başbakanımız sabahakşam yolsuzluk iddialarını yalan-lasa… Sanki yolsuzluğun yolusadece İsviçre’den geçiyor…

Oysa gerçek, yüzüne bir tokatgibi iniyor İstanbul’un Kabataşsahillerinde. Öğrenciler demokratikhaklarını kullanabilirler mi kullana-mazlar mı? Öğrenciler bir çırpıdayırtıp atıveriyor “ileri demokrasi” palavralarını. Görüntülerne kadar tanıdık geliyor. Eski devletten yeni devletegeçen en önemli genetik mirasın zorbalık olduğugörülüyor. Haydi bir Aşık Veysel şiiri de bunun için okubakalım! Haksızlığa, iftiraya uğramış adamı oynamayabayılırsın ama zorbanın ta kendisi olunca bunu nasıloynayacağın konusunda henüz ezberinde bir şeygelişmemiş olsa gerek. %50 oy, bütün dünya arkanda,uslu bir muhalefetle şefkat, merhamet, demokrasinutukları atmak kolay oluyor. Ama senin kurallarınıkoyduğun oyunun dışına çıkıldığında hiç de sabırlıolamıyorsun. İlla ki her şey senin kontrolünde olacak.Senin istediğin gibi muhalefet edilecek ki demokratlığıntescil edilmiş olsun. Miting meydanlarında, büyük salon-larda hitabetinin havasından geçilmeyecek.

Oysa demokrasi sınırların zorlandığı yerde başlar.Hele bir de ileri demokrasi olursa… Ama daha işinbaşında demokrasinin kılıcı iniyor öğrencilerin başına.Hem de binlerce değiller daha, onlarcalar, o kadar. Tıpkı’90’lı yıllardaki gibi büyük bir hışımla saldırıyorlar öğrenci-lerin üzerine. İktidara söyleneni kendisine söylenmiş gibianlıyor polis teşkilatı. İktidar partisinin devletle örtüşmeyebaşlamasının önemli ölçütlerinden biridir bu, yanifaşizmin ayak sesleri.… Yere yatırdıkları öğrencininüzerinde tepinirken Tayyip’in askeri olma görevinilayıkıyla yerine getirmeye çalışıyorlar. O öfke Tayyip’inöfkesidir, O’nun polisiyle, polisin O’nunla kaynaşmışhalidir bu.

Demokrasi ancak demokrasi lütfedildiğinde değil biz-zat istendiğinde, bizzat yaratıldığında gerçekliklesınanıyor. Şimdi bunu sınama zamanıdır. Şimdi “oyunbozan” olma zamanı. Herkes her şeyi konuşabilir amakimse hiçbir şey yapamaz riyakarlığını yırtıp atmazamanı! Ancak ezilenlerin, yoksulların, öğrencilerin kenditaleplerini kendi yöntemleriyle duyurmak ve haklarınıistemek için sokağın diliyle konuşmaya başlaması ola-caktır AKP’yi sarsacak olan.

Evlerimize, kentimize, eğitim-sağlık hakkımıza sahipçıkarak demokrasi oyununu bozmak gerekiyor AKP’nin.Öyle ki, kimseye demokrasi, insan hakları mavallarıanlatacak halleri kalmamalı. Onların verdiği kadarıyladeğil kendi ihtiyacımızla çizelim yaşamımızın sınırlarını…

Sonrası onlara kalmış olsun!

Oyun bozan

Binlerce metal iflçisi yürüdüD‹SK Birleflik Metal-‹fl

(BM‹S) toplu iflsözleflmesi sürecindekiMetal SanayicileriSendikas›’n›n (MESS) da-yatmalar›na ve güvencesiz-lefltirmeye karfl› 28 Kas›mgünü Kocaeli’nin Gebze‹lçesi’nde bir miting düzen-ledi. MESS grup toplu iflsözleflmesi görüflmelerindeanlaflmazl›k zapt› tutul-mas›n›n ard›ndan BM‹S’inald›¤› eylem kararlar› kap-

sam›nda yap›lan mitingeGebze baflta olmak üzere,Eskiflehir, Düzce, ‹stanbul,Kocaeli, Bursa, Tekirda¤,Çorlu’dan gelen metal iflçi-lerinin yan› s›ra çok say›dailerici dernek, kitle örgütüve siyasi parti kat›ld›. Mi-tingde iflçilerin aileleri deyer ald›. On bine yak›n ki-flinin kat›ld›¤› mitingde gü-vencesizlefltirmeye vekurals›z çal›flt›rmaya karfl›mücadele mesaj› öne ç›kt›.

D ‹SK, özgürlükçü,eflitlikçi, demokratik bir

anayasa talebiyle çeflitliyasal de-¤ifliklikleri hedefle-yen ve bunun yan› s›ragüvencesiz çal›flt›rma,tafleronlaflt›rma, iflçi sa¤l›¤›ve ifl güvenli¤i konular›nda“Acil Demokrasi” ad›ndabir kampanya bafllatt›¤›n›duyurdu. D‹SK, kampanyaçerçevesinde 2010 Aral›kve 2011 Ocak ay›ndaEdirne, Eskiflehir, Kocaeli,

Adana, Antep, Diyarbak›r,Bursa, ‹zmir, ‹stanbul,Konya bölgelerinde temsilci-lik kurullar›n› toplayacak ve13 fiubat 2011 tarihindeD‹SK’in örgütlü oldu¤u heryerden ve her iflyerindentemsilcilerin kat›laca¤› birbuluflma gerçeklefltirecek. 15fiubat günü geniflletilmiflbaflkanlar kurulu toplant›s›yapacak olan D‹SK, butoplant›daki kararlara göre2011 stratejisini oluflturacak.

AKP, Ulusal İstihdamStratejisiyle gündeme gelenemeğe saldırı programının

ilk adımları sayılan bir dizi yasaldüzenlemeyi hayata geçirmeyehazırlanıyor. Değişiklikler, “BazıAlacakların YenidenYapılandırılması ile SosyalSigortalar ve Genel SağlıkSigortası Kanunu ve Bazı Kanunve Kanun HükmündeKararnamelerde DeğişiklikYapılmasına Dair KanunTasarısı” adı altında TBMM Planve Bütçe Komisyonu'na sunuldu.Hükümete yakın çevrelerce ‘Vergiaffı da içinde var’ sözleriyle anılantorba yasada yerindelik deneti-minin kaldırılması, kamuçalışanlarının sürgününe ve fazlaçalıştırılmasına yol açacak yasaldüzenlemeler, esnek çalışmanınyaygınlaştırılması, sermayedarlaratanınan teşviklerin ve işçilere fazlamesai ücretlerinin verilmemesi ileilgili değişiklikler bulunuyor.Tasarıya ilk tepkiler Türk-İş/Basın-İş ve TMMOB’den geldi.

‹fiVERENE TEfiV‹Kİşverenlere 5 puanlık prim

indiriminin yanında, kadın işçiçalıştırma ve 39 yaşın altında işçiçalıştırma konularındaki teşvikler-den aynı anda yararlanma imkanısağlanıyor. Yasa, patronların İşsiz-lik Sigorta Fonu’ndan yararlanmakapsamını genişleterek fonupatronların zararlarını karşıla-masnda kullanılabilir hale getiri-yor.

Tasarıda 657 Sayılı kanunundevlet memurlarının kişisel bilgi-lerinin korunmasını sağlayan 109.maddesi kaldırılıyor ve aynı

kanuna eklenen Ek 8’incimaddeyle kamu çalışanlarınınrızası olmaksızın bir başka yerde 6ay boyunca çalıştırılmasının önüaçılıyor.

HALKI MA⁄DUR EDEN MEMURA DAVA YOK

Torba yasada devletmemurlarıyla ilgili bir diğer önem-li değişiklik de bireyin devletmemuruna dava açamaması oldu.Bu kapsamda, polis tarafından

işkenceye uğrayanlar, haksıztutuklananlar, öğretmenden dayakyiyen öğrenci ve aileleri ve devletmemurları tarafından çeşitli biçim-lerde zarar gören kişiler bundandolayı sadece kurum aleyhinedava açabilecek. Mağdurlar,‘kişisel kusur’ iddiasıyla bile olsagörevlerini yerine getiren personelaleyhine dava açamayacak.

İdari Yargılama UsulüKanunu’nda da bu kapsamdayapılan değişikliğe göre, idare

mahkemeleri kararlarının 30 güniçinde yerine getirilmemesihalinde, lehine karar verilen ilgilisadece idare aleyhine davacı ola-bilecek ve kamu görevlisi aleyhine‘kişisel kusur’ olsa bile tazminatdavası açılamayacak.

FAZLA MESA‹ ÜCRET‹ YOKTasarı, iş akdi sona eren

işçilerin iş sözleşmesinden veyatoplu iş sözleşmesinden doğacakolan kıdem tazminatı gibi alacak-

larına ilişkin şikayetleri 15 güneindiriyor ve bu şikayetler ÇalışmaBakanlığı tarafındangörevlendirilecek memurlarcaincelenecek. Tasarı, denkleştirmesüresini 2 aydan 4 aya çıkarıyor.Daha önce 2 ay olan denkleştirmesüresinin 4 aya çıkarılması önerisiMESS’in toplu sözleşme sürecindesürekli olarak sunduğu birmaddeydi.

2003’te kabul edilen 4857 sayılıİş Kanunu ile çalışma süresiningünlere farklı biçimde dağıtıl-masına olanak tanınmıştı. Yasayagöre işçi günde en fazla 11, hafta-da ise 66 saat çalışabiliyor. İşçininfazla mesai ücreti ödenmeksizinçalıştırılmasını sağlayandenkleştirme süresi işverenaçısından işgücü maliyetini ucuz-latan bir araç konumunda. Busürenin uzatılması işçilerin fazlamesai ücreti almadan daha fazlaçalıştırılması anlamına geliyor.

ESNEK ÇALIfiTIRMA Tasarı, esnek çalıştırma biçim-

lerini de yaygınlaştırıyor. Tasarınınyasalaşması durumunda part timegibi esnek çalıştırma biçimleriyasalaşacak. Meslek lisesi mezun-larının çıraklarla aynı kapsamaalınıp stajyer adı altındaçalıştırılmasının önü açılacak.Stajyerlerin ücretlendirilmesi brütdeğil net asgari ücret üzerindenhesaplanacak.

Tasarı, özelleştirilen kurum-ların özelleştirmeden önceki hal-lerine dönmesinin önünükapatıyor. Tasarıda özelleştirilenancak özelleştirmelerle ilgili davaaçılan durumlarda ‘davalardanferagat edilir’ ifadesi yer alıyor.

KP’nin ‘torba yasa tasarısı’ndan emekçiyegüvencesizleştirme, esnek çalışma çıkarken,patrona ve işkenceciye teşvik çıktıA

Mersin’de 27 Ekim’den bu yana di-renifllerini sürdüren Akdeniz Çivi iflçileri25 Kas›m günü patronlar›n›n üyesi ol-du¤u CHP’nin il binas›n› iflgal etti. ‹flle-rine geri dönmek için seslerini duyur-maya çal›flan iflçiler, 25 Kas›m sabah›08.30’da CHP il Binas›’na gitti. Yetkili-lerin gelmemesi üzerine 57 iflçi binay›iflgal etti. Akdeniz Çivi iflçileri BirleflikMetal-‹fl üyesi olduklar› için iflten ç›ka-r›lm›flt›. Mersin’in emek ve demokrasigüçlerinin yan› s›ra çevredekiler de CHP‹l binas›n›n önüne gelerek iflçilerin ey-lemine destek verdi. CHP Mersin ‹l Bafl-

kan› Y›lmaz fianl›, iflçileri misafir ettik-lerini aç›klad›.

fianl› aç›klama yaparken çevik kuv-vet, çevrenin boflalt›lmas›n› istese deçevredekiler bunu kabul etmedi veçevredekilerle polis aras›nda arbedeyafland›. Polis, gece 03.30 s›ralar›ndakap›y› k›rarak girdi¤i CHP il binas›ndakiiflçileri zor kullanarak gözalt›na ald›.

‹flçilerin gözalt›na al›nmas›n›n ar-d›ndan Mersin Emek ve DemokrasiPlatformu ile Birleflik Metal-‹fl bir ey-lem gerçeklefltirerek yaflananlar› pro-testo etti.

CHP’den coplu iflçi a¤›rlamas›

Buca Belediyesi bünyesindeki bir tafleron flirketteçal›fl›rken güvenceli ifl talep etti¤i için iflten ç›kar›lanBat›gül Tunç’un 25 Kas›m’da bafllatt›¤› direniflsonras›nda belediye 7 iflçiyi daha iflten ç›kard› ve ifltenç›kar›lan iflçiler de direnifle kat›ld›. Direniflin ilkgününde Bat›gül Tunç ve Tunç’a destek veren iflçilerpolisin ve güvenlikçilerin sald›r›s›na u¤rad›. ‹flçilerinkararl› duruflu karfl›s›nda polis geri ad›m att› ve iflçilerbelediye önünde direnifl çad›r› kurdu.

Buca halk› iflçileri yaln›z b›rakm›yor. ‹flçileri,‹zmir’deki sendikalar, ilerici dernek ve siyasi partiler deziyaret ediyor.

Buca’da park bahçe ifllerinde çal›flan iflçiler sendikal›olmak ve taflerona geçmemek için örgütlenmeye

bafllam›fl, CHP’li belediye ise iflçilere bas›n üzerindengözda¤› vermiflti. Baflkan Ercan Tat› yerel gazetelereverdi¤i demeçlerde “Kafam› bozmas›nlar, iflçilerinmaliyetlerinin yaz›l› oldu¤u afifllerle Buca’y› donat›r›m”ifadelerini kullanarak tehdide baflvurmufltu.

Belediye, iflçilerin güvence talebinden korkuyor.Evli ve 2 çocuk sahibi olan Tunç, tafleronlaflt›rmayakarfl› mücadele etti¤i için önce çal›flt›¤› mimar arflivibölümünden sürüldü, sonra iflten ç›kar›ld›. Tunç’uniflten ç›kart›lma sebebi “belediyeyle tafleron flirketikarfl› karfl›ya getirmek” olarak bildirildi. Belediyeiflçileri 4 Kas›m günü taflerona karfl› eylem yapt›ktansonra iflverenin ve belediye yöneticilerinin bask›lar›artm›flt›.

‹flçiler CHP’ninkafas›n› bozdu

EMEK

Türkiye’nin elektrik dağıtımı böl-gelerinin özelleştirmeleri 7

Aralık günü yapılan üç ihaleninardından son buldu. Türkiye’ninelektriği artık devlet tarafındandeğil tamamen özel şirketlertarafından dağıtılacak. Özelleştir-ilen elektrik dağıtımı toplamda 15.8milyar dolara satıldı. 21 elektrikdağıtım bölgesi şu şirketlere satıldı:

İstanbul (BEDAŞ ve AYEDAŞ)ile İzmir (GEDAŞ) bölgeleriKazancı Karamehmet ortaklığı olanMMEKA’nın, Osmangazi(Eskişehir) ve Toros (Adana-Antep-Mersin) bölgeleri YıldızlarSSS Holding’in Trakya, Çoruh, Vangölü, Fırat (Doğu Anadolu) böl-geleri AKP’ye yakınlığıyla bilinenAksa’nın, Dicle (Diyarbakır) bölge-si Karavil-Ceylan ortak girişimgrubunun, Yeşilırmak (Samsun)

bölgesi AKP yandaşı Çalık’ın,Uludağ (Bursa) bölgesi Limak’ın,Çamlıbel (Doğu Karadeniz) bölgesiKolin’in, Aras (Erzurum) bölgesiAKP yandaşı Kiler’in, Meram(Konya) bölgesi Alarko’nun,Başkent (Ankara) bölgesi Sabancı-Verbund grubunun, Sakarya bölgesiAKP’ye yakın olan Ak Enerji veAvusturyalı enerji şirketi Cezortaklığının oluşturduğu Akcez’in,Akdeniz (Antalya) bölgesi Ciner’inoldu.

Kayseri ile Aydın-Denizli-Muğlabölgeleri 3069 sayılı kanunla özelşirketler tarafından işletiliyordu.Göksu bölgesi, 3096 sayılı kanunçerçevesine alınmak içinözelleştirme programındançıkartılmıştı. Dağıtım bölgeleriniihaleleri, yukarıda adı geçenşirketler arasında geçmişti.

Aylardır paralarını ala-mayan İstanbul

Sapphire işçileri, 4.Levent’tebulunan SapphireGökdeleni önünde 26Kasım günü eylem yaptı.Sapphire işçilerine TEKELişçileri, ÖDP’liler veGençlik Muhalefeti üyesiöğrenciler de destek verdi.Gökdelenin önünde biraraya gelen işçiler,“Serkan’ın katili AKP’ninKiler’i”, “Direne direnekazanacağız” sloganları attı.“Bu gökdelen ödenmeyenişçi ücretleriyle yükseliyor”pankartı açan işçiler,yaptıkları açıklamada iki ayönce gökdelenin 2’ncikatında çalışırken düşerekölen ve cesedi 6 saat sonra

gökdelenin -5’inci katındabulunan Serkan Çetin’iunutmadıklarını söylediler.Güvencesizliğe, yoksulluğave taşeron şirketin dayat-malarına karşı mücadeleettiklerini vurgulayan işçiler,açıklamanın ardındangökdelenin diğer kapısınayürüyerek burada oturmaeylemi yaptı.

Sapphire Gökdeleni inşa-atında çalışan Serkan Çe-tin’in iş kazası sonucu ölme-si üzerine Sapphire işçileri,gökdelendeki kötü çalışmakoşullarını ve sömürüyügazetecilere anlatmıştı. Ay-lardır paralarını alamadıkla-rını anlatan işçiler, basınakonuştukları için tazminatsızişten çıkarıldı.

Elektrik artık özel

Torbadan çıkan bela

Serkan’ı AKP’li Kiler öldürdü

D‹SK: Acil demokrasi

TufanSertlek

Dev Sağlık-İşGenel Sekreteri

Page 10: 121'inci sayı

10Halk›n Sesi 10 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

KİBELE

De¤erlerimizden tavizvermeyece¤iz

AKP destekli aile konferansla-rı kadın ve eşcinsel hareke-tinin tüm kazanılmış hak-

larına saldırılar içeren tartışmalarlasürdü.

Fetullah Gülen’in kurduğuGazeteciler ve Yazarlar Vakfıbünyesindeki KültürlerarasıDiyalog Platformu, DiyalogAvrasya Platformu ve KadınPlatformu, Gazeteciler ve YazarlarVakfı’nın Aile KonferanslarıTürkiye etkinlikleri kapsamındaAntalya’da 26-27 Kasım’da ‘Din,Gelenek ve Modernite BağlamındaBir Değer Olarak Aile’ başlıklı birkonferans gerçekleştirdi.

Konferansa 53 ülkeden 600akademisyen, Kadın ve AiledenSorumlu Devlet Bakanı S. AliyeKavaf ve birçok milletvekili katıldı.Toplantının açılış konuşmasınıBakan Kavaf yaptı.

'NE KAZANILDIYSA AKS‹N‹‹ST‹YORUZ'

Sonuç bildirgesini Allan Carlson,Naci Bostancı, Thomas Michel,Stephan Martin Kampowski, AyşenGürcan, Mustafa Yeşil ve kadınınerkeğe itaat etmesinin doğal ilişkibiçimi olduğunu söyleyen Zamangazetesi yazarı, sosyolog Ali Bulaçortak hazırladı. Bildirgenin 26 mad-desinden her biri AKP'nin ve

cemaatin aileye ilişkin gerici-erkekegemen bakış açısını, eşcinselleri vekadınları düşmanlaştıran algısınıyansıttı. Bildirgede, kadın hareke-tinin en önemli kazanımlarındanboşanma ve kürtaj hakkının önünegeçilmesi gerektiği belirtilirken,ensest ve eşcinsellik aynı kategoridemücadele edilmesi gereken konularolarak ifade edildi. Bildirge, ailekurumunu toplumsal çözülme,sorun ve çelişkiler karşısında birçözüm unsuru olarak sundu.

Metinde ‘sevgi dolu nesiller için’heteroseksüel evlilikler şartkoşuldu. Bu evliliklerin, geleneksel,hukuksal yollarlakurumsallaşmasına destek verildiğibelirtildi.

Din temelli nikâhın küçümsen-mesi yadırganarak eleştirildi.Bildirgeyi hazırlayan komite,yapılacak evliliklerin sağlamaalınması için uygulanacak devlet

politikalarını, din ve kültür yoluylaevliliklerin korunmasını hatta ‘nes-lin korunması’ esasına dayanarak,boşanmaların önüne geçilmesinidesteklediklerini de açıkça belirtti.

Boşanmaların nedenlerini aileiçi şiddete maruz kalan kadınlarınevlilikten soğutulmasına indirgeyenmetinde boşanmaların önünegeçilmesi için “bu durumun gideril-mesi adına devletin ve siviltoplumun önlemlerini destekliyo-ruz” denildi.

Bildirgede, genç nüfusunartırılmasına yönelik çokça öneridebulunan komite, kadınlarınkazanılmış hakları olan kendibedenleri üzerindeki söz hakkınıyok sayarak onların bedeniüzerinde de kararlar aldı. Sonuçmetninde, kürtajın önlenmesi vedoğum oranlarının artırılması içinözendirici politikalar üretilmesigerektiği savunuldu.

‘HA ENSEST,HA EfiC‹NSEL ‹L‹fiK‹’

Bildirgede yer alan “Eşcinsellikve aile içi zinaya (ensest) karşıyeterli tedbirlerin alınmasını talepediyor, her toplumu tehdit eden buhastalıkların önüne geçmek içinelbirliği ile çalışılmasını destekliyo-ruz” ifadeleri ile eşcinsellik hastalıkolarak nitelendirildi. Tümmücadele çizgisini aileyi, devamını,gelecek nesilleri kutsayarakbelirleyen bildirgenin, enseste karşımücadele yürütülmesi gerekliliğiniortaya koyarken, hangi kıstaslarıele aldığı ise belirsiz.

Aile ve evlilik eğitiminin örgüneğitimde müfredata alınmasınıisteyen komite, cinsellik eğitimikonusunda hâlihazırdaki yöntemiyeni bir fikir olarak ortaya koydu.Komite, cinsellik eğitimini ailelerinbelirsiz bir zaman olan ‘uygunzamanda’ çocuklara vermesi gerek-

tiğini ifade etti. Böylece cinselliğinözel alana hapsedilmesi ile ortayaçıkan cinsel sağlıksızlığın yenidenüretilmesi desteklendi. Aynıbildirgede evlilik birliğini ve evlilikkurumunu tehdit eden cinsellikkınandı. Cinselliğin ‘aşırı’ vurgusu-nun cinsel sapmalara neden ola-bileceği öne sürüldü.

Kadını eve kapatan ama parçabaşı ve ev eksenli çalışma biçimleriile üretime katan politikalara olum-lu bakan komite, kreş hakkımücadelesinin zıttını destekleyerek,çocuklarla daha fazla vakit geçirile-cek çalışma yöntemlerini önerdi.

Kadın bedeninin metalaşmasını'kadının ekranlarda, panolardafazlaca görünmesinin ayıp'olmasından kuran komite kadınınmetalaşmasına karşı duruşunu“Tüketim kültürünün ağırlıklıolarak kadın üzerinden teşvikedilmesini, kadın bedeninin reklam,tanıtım, sözde sanat, eğlence, tele-vizyon, yazılı basın ve magazindebir meta, cinsel bir obje gibi kul-lanılmasını kınıyor ve bu husustagerekli tedbirlerin alınmasını talepediyoruz” sözleriyle özetledi.Metindeki ifadenin esin kaynağıyine Aile Konferanslarıkapsamında Temmuz'da ‘AiledeRol Paylaşımı’ konulu konferansveren Psikiyatr Mustafa Ulusoy'unifadeleri oldu. Ulusoykonuşmasında, kadını nesneleştirenreklam filmlerini muhafazakar,kadın düşmanı tutumla eleştirmişti.Ulusoy, “Ahlaksız” reklam film-lerinin kadını dikkat çekici bir objeolarak başköşeye oturttuğunu vebunun kadınlarda sürekli ilgi bek-lentisi oluşturduğunu, böylecekadının ailedeki rolünün zedelen-diğini söylemişti.

Toplamda bildirgede, bol çocuk-lu, nineli, dedeli, kuzenli genişailelerin özendirilmesi, bireyselyaşamın aksine geniş aileyiözendiren mekanların kurulması,toplumun temel unsuru olarakgörülen ‘ailenin korunması’ istendi.

Documentarist-İstanbul Belgesel Günleri’nin‘Hangi İnsan Hakları’ etkinliklerinden ikin-

cisi bu yıl 8-11 Aralık’ta gerçekleşiyor.Etkinliğin temasıysa ‘Kadına yönelik şiddetbiçimleri ve onunla mücadele yöntemleri’olarak belirlendi. Söyleşi ve paneller, gündelikçikadınlar ile ilgili forum, Türkiye’de ilk kez gös-terilecek filmler ve tiyatro gösterisinin yer aldığıfestivalin bu seneki tematik bölümlerinden biriKadınlık Halleri başlığı ile gerçekleşiyor.

Festival kapsamında gösterilecek belgeselfilmlerden biri; Cesur bir direnişçi: RachelCorrie. Film, 23 yaşında Gazze'de bir İsrail bul-dozeri tarafından ezilerek öldürülen RachelCorrie’nin hikayesini anlatıyor.

Festivalin bir diğer filmi ise Aung San SuuKyi-Burma'nın Korkusuz Leydisi. FilmdeBurma'da askeri cuntaya karşı on yıllardırmücadele eden ve geçtiğimiz günlerde ev hapsisona eren Aung San Suu Kyi konu alınıyor.

Festival kapsamında 11 Aralık saat 19:00’daTütün Deposu’nda "Erkek Egemen SistemdeŞiddetle Mücadele" başlığı ile bir panel gerçek-leştirilecek.

Hangi kadınhakları?

Bizler, Halkevci kadınlar olarak, kadınezilmişliğinin toplumsal düzeyde yeniden üretilme-sine karşı mücadele etmek ve toplumsal muhale-fet düzeyinde tüm kadınların kendilerini özgürceifade edebildiği bir örgütlenme modelini savun-mak amacıyla, 23 Mayıs 2010 tarihli 21.OlağanGenel Kurulumuzda Kadın Sekreterliği adına ilanettiğimiz ilkelerden biri olan: “Yaşanan her türlütaciz, tecavüz ve şiddet vakası karşısında 'kadınbeyanının esas alınması” ilkesinin sağlıklı ve taviz-siz bir biçimde yaşama geçirilmesi gerektiğinisavunuyoruz. Bu ilkeyi zayıflatmaya çalışan her

türlü tartışma,yorum veyaklaşımın;yaşadığı tacizi,şiddeti, tecavüzüifade dahi ede-meyen milyonlar-ca kadını susturanerkekegemenliğine güçkazandıracağını,kadın özgürleşmemücadelesinin ta-

rihsel birikim ve kazanımlarını gerileteceğinidüşünüyoruz.

Taciz iddiasının gündeme geldiği her yerde“kadın beyanını esas alma” ilkesinin hayata geçi-rilmesi ve sağlıklı bir biçimde işletilmesikoşullarının demokratik kitle örgütlerinin tüzükselmekanizma ve organlarının güvencesi altınaalınması, gerek kadınlara yönelik taciz şiddetininengellenmesinin ve açığa çıkartılmasının, gereksetoplumsal muhalefet örgütlerinin demokratikişleyişinin güvencesidir.

Bu nedenle “kadın beyanını esas alma”ilkesinin gerek Halkevi örgütünde gereksetoplumsal muhalefet içindeki dost kurumlardatavizsiz bir biçimde uygulanması gerektiğineinanıyoruz. Halkevci Kadınlar, KESK’te yaşanantaciz olayıyla ilgili olarak aynı tavrın hayata geçiril-mesini savunmuş, ancak bu yöndeki çabalarsonuca ulaşmamıştır. Sonuçta sürecin kendisi veortaya çıkan durum, tacize uğrayan kadın arka-daşımıza, kadın hareketine ve kamu çalışanlarıhareketine zarar vermiştir.

Ortaya çıkan bu olumsuz tabloyu emekhareketinin ve kadın mücadelesinin biriken sorunve tıkanmalarının yeni bir sonucu olarakdeğerlendiriyoruz. Varılan noktayı yaratan cin-siyetçi, politik, örgütsel ve ideolojik nedenlerin vesorumlulukların net bir biçimde değerlendirilmesive çıkartılacak derslerin kadın ve sınıf hareketiningeleceğine katkı sunacak yenileyici tartışmalarınönünü açması acil ihtiyaçlardan biridir.

Halkevci Kadınlar, kadınların ve emekçilerinözgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesine vekadın dayanışmasına karşı sorumluluklarınıngereği olan bu ilkelerin tavizsiz ve yaygın birbiçimde hayata geçirilmesi için mücadeleyedevam edecektir.

Editör’ün notu: ‘Kadın beyanının esasalınması’ ilkesi kadının iddiasının koşulsuz kabuledilmesi anlamına gelmez. Kadının tacize,tecavüze uğradığını ispatlaması yerine erkeğintaciz, tecavüz etmediğini ispatlaması fikrinedayanır. Erkek egemen toplumda mağdurkadınların sessiz kalmaması için onlara güçverme, onlardan yana olma amacı taşır.

Aile konferanslarıadıyla yapılan etkinlik-lerde AKP vecemaatin, gerici-erkekegemen, kadındüşmanı algısıortaya çıkıyor.Konferansların sonuçmetinleri bu bakışaçısının manifestosuniteliğinde

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete KarşıUluslararası Mücadele Günü’nde her yılolduğu gibi, ülkenin dört yanındasokaklar, kadınların dayanışma ruhununsahnesi haline geldi

K adına Yönelik Şiddete KarşıUluslararası Mücadele ve

Dayanışma Günü’nde Eskişehir, İstan-bul, Mersin, İzmir ve pek çok şehirdekadınlar, mor flamaları, mor kıyafet-leri, mor dövizleri ile alanları doldur-du. Kadınlar 25 Kasım’da kadıncinayetlerine, kadına yönelik şiddete vecinsiyetçiliğe karşı renkli yürüyüşlergerçekleştirdi.

Mersin’de Halkevi önündenbaşlayarak Taş Bina (MBB) önünekadar yürüyen Halkevci Kadınlar,kadınların namus, töre, kıskançlık vesevgi adına erkeklerin işlediklericinayetler sonucunda öldüklerini söyle-di. Yapılan basın açıklamasındakadınlar, AKP’nin hazırladığı‘Kadınlara Pozitif AyrımcılıkYasası’nın kadına yönelik şiddeti önle-meye yetmeyeceğini belirtti.

Basın açıklamasının ardından CHPbinasını işgal eden Akdeniz Çivi işçile-rine destek vermek için CHP ilbinasına yürünerek, kadın mücade-lesinin sınıf mücadelesinin tümleyeniolduğu gösterildi. Halkevci Kadınlar,‘Kadınlar burada, işçilerin yanında’ slo-ganları ile 25 Kasım’da özgün bireylem biçimi sergiledi.

Eskişehir’de Eskişehir DemokratikKadın Platformu’nun çağrısıyla gerçek-leşen yürüyüş, Yediler Parkı’ndan,Adalar Porsuk Bulvarı Migros önünekadar sürdü. Platform adına açıklamayapan Fatma Aslan, kadınlara ve lgbttbireylere yönelik şiddeti engelleyen birhukuk düzeni taleplerini dile getirdi.İzmir Bornova’da tecavüze uğrayanüniversite öğrencisini hatırlatılarak,tüm kadınları mücadeleye çağırdı.

İzmirli kadınlar da Kadına YönelikŞiddete Karşı Mücadele Günü’ndekentin sorunlarına buldukları çözümledışarı çıktı. İzmir Kadın Platformu,ulaşıma gelen zamları hatırlatarak,Karşıyaka’ya turnikelerden atlayarakbindikleri vapurla geçti. KarşıyakaÇarşı Caddesi’nde yürüyüş yapankadınlar adına açıklama yapan DidemTosun, AKP iktidarıyla birlikte kadındüşmanlığındaki artışa dikkat çekti.Tosun, kadına yönelik şiddeti yargınınhaksız tahrik indirimleri ile meşrukılmaya çalıştığına medyanın kadındüşmanlığının körüklenmesinde önem-li bir paya sahip olduğuna dikkat çekti.Tosun, Buca Belediyesi’nde taşeronolarak çalışırken işten atılan BatıgülTunç’a destek açıklamasında bulundu.

İstanbul’da istatistiklerle kadınadönük şiddetin yaygınlığını ortayaseren İstanbul Kadın Platformu,Tünel’den Taksim Meydanı’na yürüdü.Basın açıklamalarını Türkçe ve Kürtçeokuyan kadınlar, devletin kadınlaraşiddet uygulayan erkekleri koruduğunusöyledi. Açıklamada “Koca dayağındankaçıp 'koruyucu yasaları' uygulamasınıistediğimiz karakollardan eve geri gön-derildik. Morarmış yüzümüz, patlamışdudağımız ile suç duyurusunda bulun-maya gittiğimizde savcılıklar takipsizlikkararı verdi. Tecavüz dosyalarındaAdli Tıp Kurumu tecavüzcüleri koru-maya devam etti. Mahkemeler kadınkatillerine haksız tahrik indirimiyaparak cezalarını kuşa çevirdi. Devlet,sığınak açmadı. Bu tesadüf mü,'Münferit' mi yoksa apaçık erkek birsistemin erkek şiddeti mi?'' ifadelerineyer verildi.

Sakarya Meydanı’na yürüyenAnkara Kadın Platformu, S›¤›nmaev-leri aç›lana, TCK’da gerekli yasaldüzenlemeler yap›lana, haks›ztahrik indirimleri ve tecavüzdavalar›ndaki Adli T›p ›srar›ndanvazgeçilene kadar inad›na sokak-larda olunaca¤›n› belirtti.

K redi Yurtlar Kurumu(KYK) Genel Müdürü

Hasan Albayrak devlet kızyurtlarına giriş saatinin 21.00olmasını savundu. Albayrakbir üniversiteli kadınıngündüz ve geceleri yapabile-cekleri aktiviteler üzerindekafa yormuş olacak ki, “Oyaşta kız çocuğunun başıboşsokakta dolaşmasını doğrubulmuyorum. O saatte çarşıpazar da açık değil, bara dagitmesin. Hem kızçocuğunun barda ne işi var?”ifadeleri ile kız yurtlarındakigiriş saatlerinin makulolduğu değerlendirmesindebulundu.

Albayrak kadın öğrenci-lerin, yurda erken girmelerinisağlayarak ders çalışmayayönlendirmiş olduklarınıiddia etti. Albayrak öğrenci-

lerin ve ailelerinin yurtlarda-ki uygulamalardan memnunolduğunu ve eskiden ocaktaboşalan yurtların artıkokullar kapanana kadar doluolduğunu söyledi.

ÜN‹VERS‹TEL‹ KADIN-LAR: 'SANANE HASAN'

3 Aralık'ta Ankara'da biraraya gelen ÜniversiteliKadın Kolektifi, KYK GenelMüdürü'nü ve 21:00 olanyurtlara giriş saatini oturmaeylemiyle protesto etti.Öğrenciler, “Sanane Hasan!21:00'de yurda girmiyoruz.Sokaktayız, bu zihniyete karşıisyandayız” yazılı pankartlarıile 21:05'e kadar eylemlerinisürdürdüler. Albayrak'ınAKP'nin gerici algısını temsilettiğini vurgulayan üniver-siteli kadınlar yaptıkları basın

açıklamasında, Albayrak'ınyurtlardaki iyileştirmeçalışmalarından öğrencilerinmemnun olduğuna dairyaptığı açıklamaya yurt kapa-sitelerinin öğrencilerinihtiyaçlarını karşılamadığınıancak cemaat evlerininsayısının sürekli arttığınıbelirterek karşılık verdi.

ÜN‹VERS‹TEL‹LERDENKAMPANYA

Üniversiteli KadınKolektifi eylemlerinde, “Bizeacil eşitlik gerek” diyerek,başlattıkları kampanyalarınıhatırlattı.

Üniversiteli kadınlar,'erkek egemen dil'in kadınlarüzerindeki toplumsal baskıunsurlarından biri olduğunubelirterek, üç taleplerindenilkinin, “Kız yurdu değil,

kadın yurdu” olduğunusöyledi.

Üniversiteli kadınlar,eğitim hakkından en çokmahrum bırakılanlarınkadınlar olduğuna veçalışmak zorundabırakıldıklarına dikkat çek-erek, “Burslarda pozitifayrımcılık” istediklerinibelirtti.

Kadınların şimdilik diye-rek, devamının geleceğineişaret ettiği son talepleri ise,“Kampüslerde KadınMerkezleri'nin kurulması.”Üniversiteli kadınlar, herüniversitede karşılaştıklarıher türlü psikolojik sosyal,hukuksal soruna çözüm bula-bilecekleri kadın danışma vearaştırma merkezlerininkurulmasını istediklerinibelirtti.

Üniversiteli Kad›n Kolektifi kampanyas›n› 3 talep ile bafllatt›;1) ‘K›z Yurdu’ yerine ‘Kad›n Yurdu’ ifadesi kullan›ls›n2) ‘Burslarda kad›nlara pozitif ayr›mc›l›k’ yap›ls›n3) ‘Üniversitelerde kad›n dan›flma merkezlerinin art›r›ls›nve etkin hale getirilip, üniversiteli kad›nlar›n ihtiyaçlar›nacevap verecek niteli¤e kavuflturulsun

Bize acil eşitlik gerek

Kadın araç, aile amaç

Şiddete karşı kadın dayanışması

Halkevci Kadınlar

Sonuç bildirgesi, erkek egemen aile yap›s›n› korumak u¤runa kad›n hareketiyle kazan›lm›fl haklara sald›r›yor

Page 11: 121'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1110 Aralık 2010 / 23 Aralık 2010

Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Kocayatmaz, İmranlı,Hacılar köyleri, kendilerinin ve Kocaeli halkının deyiminegöre ‘manavlar’, Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesitehdidiyle karşı karşıya. Kocaeli – Kandıra yolunda Kandıra FTipi Cezaevi’nin yanında kalan köylerde yaşayanlar sanayiistiyor ama ‘verimli tarım topraklarına kurulmasın’ diyor.

Yüzyıllardır bu topraklarda oturan köylüler evlerine gelen

tebligatın ardından topraklarına Organize Sanayi Bölgesiyapılacağını duydu ve eylemlere başladı. Köylülerin ‘Kahveektim o bile yetişti’ dediği topraklar plan üzerinde taşlık araziolarak gösteriliyor. Köylüler, topraklarının verimli araziolduğunu göstermek için mahsulleriyle Kocaeli Valiliği’ndeeylem yaptı. Köyün yolunu trafığe kapatarak seslerini duyur-maya çalıştı. Halkın Sesi olarak o köylülerle görüştük...

ToprakAKP’yikabul

etmiyor

Biz sizi kabaklarla, ıspanaklarlaKocaeli Valiliği önünde eylemyaparken gördük. Eylemleri nedenyaptınız?

Hüsam Yılmaz: Eylem yaptık,her şey meydanda. Bizim için“valiliği basmaya geldiler” dediler.Basmaya gelsek kabakla pırasaylamı geliriz. Bıçakla sopayla, çapaylageliriz.

Evimize kağıt yolladılar işte,anlaşmaya çağırdılar. ‘Şu kadarparaya topraklarınızı verin’diyorlar, vermezsek kanunla ala-caklarını söylüyorlar. Biz de valiliğegittik. Topraklarımızı taşlık araziolarak göstermişler. Bizimtoprağımız birinci dereceden tarımtoprağı. Biz de bunu kanıtlamakiçin kendi tarlalarımızdayetiştirdiğimiz mahsullerle valiliğegittik. Kendi ürünlerimizi pazardanaldığımızı bile söylediler. Pazardada bunları satan benim zaten.

Bu toprakların taşlık arazi olarakgösterilmesi için bir heyetin enazından gelip inceleme yapmasıgerekir…

H.Y: Tüm yetkilileri çağırdık hiçkimse gelmedi. Biz 700 yıldır bura-dayız bizim hiçbir şeyden haberimizyok. Plan yapmışlar. Gelip demedil-er; hiç kimse de anlatmadı.Belediye Başkanı geldi “haberimyok” dedi. Ben burada evimiyaptım, o zaman kimse bir şeydemedi. Toprağı aldın ben neyapacağım, evi aldın nereyegideceğim. Bize “buradan git”diyen yarın silahı da dayar. Ne ola-cak o zaman? Buralar tarım bölgesiyalan mı şimdi, bu bizim yaptığımıztarım değil mi? 3 liraya 5 lirayakapatalım diyorlar. 15 bin verecek-ler, bugün bir daire ne kadar?Bizim arkadaşlarımızı makamınaçağırmış kaymakam ki bu zamanakadar kaymakam yanına bir kereçağırmamış.

Taner Zanar: (Kaymakamıntehdit ettiği köylü kendi ismini ver-mek istemedi, bu yüzden müstearisim kullandık) Kaymakam“Babanın yatağını ben verdim”dedi. Sonra benim sicilimi okudu,işte adresimi, baba adımı, kimliknumaramı her şeyimi söyledi.Sopayı gösterdi anlayacağın.

Hüsam Yılmaz: Valiliktederdimizi anlatıyorduk Ali Ayazgeldi. İl Genel Meclisi BaşkanıAKP’li. Ben sinirlendim sürekli“Bilmiyorum” diyordu. Derdimizidinlemiyordu ben de “Yakarımkendimi” dedim; sonra Ali Ayazkaçmaya başladı. Biz de peşindençıktık yetişemedik. Cenazesiolduğunu söylediler.

Daha önce köyün arazileri hiçkamulaştırıldı mı?

H.Y.: Bizim topraklarımızımahkeme kararıyla alacaklarınısöylüyorlar. Biz mahkeme bilmeyiz.Biz ilkokul mezunu insanlarız.Onlar bizden daha iyi bilirler.Kestane fabrikası dediler, bizi işealacaklarını söylediler,topraklarımızı aldılar.Mahkememiz sürüyor hala.Geldiler cezaevi yaptılar, bir şeydemedik. “Yol devlete lazımdır”dedik, toprağımızı verdik.

Buraya fabrika yapılacağı duyul-duktan sonra civar köylerdekilerdensizin verdiğiniz mücadeleye destekoldu mu?

H.Y.: Buraya sanayiyi yapıncaburadaki tüm topraklar etk-ilenecek. Sadece bizim İmranlıköyü değil civardaki birçok köyünarazisi tehlikede.

Çevremiz çok önem vermiş

bizim olayımıza. Bizim yer davasıolunca diğerleri de buna birbakmışlar. Burada hiç kimse gerçektapu sahibi değil. Hepimizin tapu-ları babalarımızın dedelerimizinüzerine ama bizim köyde çatlakyok. Yani kimse arazisini bölmedi.Köyde duran kişi toprağı fiili kul-lanıyor. Önceden işte Hacılarkarıştı, Kaymaz’ın şu kadar toprağıgitti derken sıranın bize de geleceğibelli bir şey. Organize sanayiyapılacağı söylentisi epeydirdolanıyordu, 1995’ten beri. Buşekilde olunca mirasçılara gündoğdu. Adam mirasçı, buradakalmıyor. Diyelim ki Himmet abi.Bunun tarlasına 22 kişi giriyor amatoprağın gerçek sahibi 5 ya da 6kişi; onlar o toprağı işliyor. Gerikalan 16 kişi beleş. Şimdi sen bun-lara deyince 20 milyar diye adamıngözü parlıyor. 80 dönüm. Ona 500metrekare düşüyor. Onun hesabınıyapmıyor. Bu hissedarlara sorsan‘hangisi senin tarlan’ diye bilemez.Ben 80 dönümün taşını bile biliyo-rum. Hemen satacak orayı. Bu yüz-den diyorlar ki, ‘köylü satıyor’. Amao toprağı işleyene sormuyor ki.Onlar satmak istemiyor diye. Hadiyorlar “sattılar” diye ama 6 binkişiden 30’u geçmez satan. Bunlarbu zamana kadar tam olaraksattıramadılar ve milletin gözüaçıldı. Bundan 2 ay önce söylentiler

çıktı. Çok para vereceklerdi.Millette uçuk hayaller vardı. Kimisiİzmit’ten arsa alıyordu, kimisiAntalya’ya gidiyordu falan. Şimdi 3liraya 5 liraya bu iş olunca hepimizzıpladık. Çay parasına verecekler.Buradaki toprağın 10 dönümünü24 milyara alan var. Bu alanda fab-rikası olup yıkılacak olan MüminDizdar adında biri var, o da‘Madem sanayi yapacaksın benimfabrikam var onu da dahil edin’ di-yerek dava açmış.

Topraklarınız için şimdikindendaha yüksek bir para önerseler sat-mayı düşünür müydünüz?

Aynur Akay: Bizim

topraklarımızı alınca biz neyapacağız? Para verecekler amahuzur olmayınca ne yapacağız? 46senedir orda sabanla da motorla datarla sürdük. 60 dönüm toprağımvar 8 tane çocuğum var. Bentoprağı verdimden kelli çocuklar needecek. Ev yaptık. Yol vurdu,yıkıldı 20 dönüm gitti. Keten fab-rikası yaptılar 22 dönüm gitti hangiçocuğumuz yemek yedi bir yudumsu içti. Her şeyi yetiştiriyoruz, neekersek o yetişiyor. Bizim karnımıztoprağımızla doyuyor, başkasını dadoyuruyoruz, hep birlik doyacağız.Topraklarımızdanvazgeçmeyeceğiz. Bizde herkesçalışır. Kadın erkek çoluk çomakherkes çalışır bizde.

Yadigar Derin: Biz bu topraklarıçocukluktan beri sürdük. Atla,sabanla başladık, bugünlere geldik.Babam yatalak hasta, bitkisel ha-yatta. Biz kimseden bir şeyistemedik, çoluğumuzunçomağımızın karnını doyurduk.Evlat yetiştirdik. Çocuğum şu andaaskerde. Bizim topraklarımızısanayi yapmak istiyorlar. AKPMilletvekili Fikri Işık’ı aradım tele-fonla, dedim ki “Biz sizin içinmücadele verdik, bizimtopraklarımızı istiyorlar.” Dedi ki“Siz fabrikaya karşısınız.” Bizsanayiye karşı değiliz ama gelsinlerbizim Kandıra yolunun öbür

tarafında taşlık arazimiz var, orayayapsınlar; biz de yardım edelim,hep beraber yapalım.

Bizlere diyorlar ki, “Ceviz sata-caksınız, fındık satacaksınız.” Bizimtopraklarımızı aldıktan sonra biz bucevizleri nerede yetiştireceğiznerede satacağız. Bugün bizimbaşımıza gelen yarın başkasınınbaşına gelecek. Bu topraklar kolaykazanılmadı bizim babalarımızdan,dedelerimizden kaldı. 700 yıldırburadalar.

BU TOPRAKLARI BU VERİMLİHALİNE BİZ GETİRDİK

Gece saat üçte bu toprakları yerigeldi işledim. Ben sabah başlayıpgecelere kadar çilek yetiştirmekiçin çalıştım. Çoluğumu çomağımırezil etmemek için çalışıyorum.Kendi sigortamı kendim ödüyorum,devletten de hiç yardım bekleme-dim. Topraklar babamın üzerineama babam yatalak hasta bu yüz-den toprağı işleyen benim. Benbabamın bitkisel hayatta olmasısebebiyle devletten bazı yardımtaleplerinde bulundum ancakdevlet bana yardım vermedi.Nitekim uğraştım mücadeleverdim, üç beş hayvan edindim. Birmanada kendi fabrikamı kurdum.Şimdi birileri gelip diyor ki, “Seninfabrikayı kapatalım biz fabrikakuralım. Sizi işe alalım.” Gelsingörsün benim ahırımı.

Biz yetiştirdiğimiz mahsulleripazarda pazarlıyoruz, İzmit’teduran vatandaş da buradangıdalanıyor. Devlet bizden 500liraya alıyor buğdayı, ekmeğisatıyor şu fiyattan. E biz buğdayyetiştirmezsek buradaki vatandaşne yiyecek. Et ithal ettiği gibibuğday ithal edecek. Ben dahaönce samancılık yaptım, Pendik’teevvelden hayvan yetiştiriyorlardışimdi hepsini kapattılar ve etidışarıdan ithal ediyoruz. Bizimburayı kapatırsa yarın öbür böl-geleri de kapatacak sonundabuğdayı da dışarıdan ithal edeceğiz.Bakanlar, milletvekilleri hiçgelmediler.

BANA FIRSAT VERİNTAVŞANTEPE’Yİ DOYURAYIM

Bana destek versinler, Tavşante-pe’yi besleyebilirim. Çalışarak bunuyapabilirim. 40 milyar borcumuödedim. Her bir şeyimizi çalışarakaldım. Eti dışarıdan almasınlarbana imkan versinler eti benyetiştireyim. Kandıra’nın hindisimeşhurdur ama 3 sene öncesi kuşgribi var dediler, tavuk, hindi hepsi-ni telef ettiler. Şimdi de toprak-larımızı öldürmeye çalışıyorlar.

Kaymakam beni çağırdı sicilimi okudu,kimlik numaramı her şeyimi söyledi.Oğlumun askerlik yaptığı birliği söyledi.Anlayacağın sopayı gösterdi

oprağı aldın ben ne yapacağım, evialdın nereye gideceğim. Bize“buradan git” diyen yarın silahı dadayar. Ne olacak o zaman?

Buralar tarımbölgesi, yalan

mı? Şimdi bu bi-zim yaptığımıztarım değil mi?Bu topraklar ko-lay kazanılmadı,dedelerimizden

kaldı

‘Topraklarımızı satmıyoruz, üretmek istiyoruz’

A K P 7 0 0 Y I L L I K K Ö Y L Ü Y Ü 7 Y I L D A T O P R A ⁄ I N D A N E D E C E K

Manavlar toprakları için kavgada

Bize ‘manav’derler

Kezban Arık: Diyorlar ki, “Ekip biçmeylekarın mı doyar?” Ama bizim karnımız yıllardırekip biçmeyle doyuyor. Gitsinler taşa kıracayapsınlar. Bize destek vermeleri lazım ki dahaçok üretelim.

Biz verimli topraklarımıza sanayiyapılmasın diyoruz, topraklarımızın satılmasınıistemiyoruz. İnşallah bunlara (AKP) bir “dur”diyen olacak. 2007’de Meral Akşener sanayiyiolumsuz görmüş de şimdi mi olumlu gördüler.Sen kim oluyorsun? Bir tane memurunkararıyla “organize sanayi bölgesi olur” dedi-ler. Daha önceden verimli tarım topraklarıolarak geçiyordu. Sonradan taşlık arazi dedi-ler. Böyle olunca çok ucuz oluyor toprak.

Buranın yerlisine manav diyorlar. Manavlıkda topraktan geliyor. Bizim atalarımızı 700 yılönce buralara yerleştirmişler. O zamandanberi burada tarımla uğraşırlar. Osmanlı saraymutfağında kullandığı tüm sebzeleri buradanalmış. Meşhur Türk yemekleri de buranınsebzeleriyle yapılmış yüz yıllardır. Bizim ata-larımız sebze işiyle uğraştıkları için onlaramanav denmiş. Bize bu yüzden de manav der-ler.

‘Valilik ancak10 lira ediyor’

Sevim Yılmaz: Hayvancılıkla uğraşıyorum,çiftçilikle karnımız doyuyor. Eşim OluşumKimya’da çalışıyor asgari ücretle ama hiçbirşeye yetmiyor. 4 çocuğum var onları okut-maya çalışıyorum. Biz bir sürü eylem yaptık,onları kime yaptık. Seyretmesinler varsacesaretleri halkımızla yüz yüze konuşsunlar,Avrupa’ya gidiyor da Kandıra’ya mı gelemi-yorlar. “Paralar yatmış” diyorlar paraistemiyoruz. Biz verelim parasını onlarıntopraklarını alalım. Bizim toprağımızınmetrekaresi 3 liraya geliyor. Ben deValilik’te onların odası için 10 lira teklifettim. Dedim ki “Al şu 10 lirayı, buralarıbana ver.” Anlamadı, ben de dedim ki, bizimtoprağımızın metrekaresi 3 lira ediyorsa sizinburası 10 lira ediyor. Benim kızım 26yaşından beri 13 yıldır diyaliz makinesinebağlı. Benim adamın güvencesi yok, bu yüz-den çocukların da güvencesi yok. Hep yeşilkartla idare ettik. Benim adamın 33-34 milyarBağkur borcu var ödeyemedik. O yüzdençocukları da sigortalı yaptıramadık.

Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki çiftçilertopraklarının Organize Sanayi Bölgesi

(OSB) yapımı için istimlak edilmek isten-mesini 7 Aralık günü TBMM önüne giderekprotesto etti. Kandıra’dan Ankara'ya iki oto-büsle gelen çiftçiler, yetiştirdikleri sebze vemeyvelerle TBMM önünde eylem yaptı.Çiftçiler, topraklarının OSB içinkamulaştırılacağını söylediler ve verimlitarım arazisi statüsündeki topraklarınınplanda taşlık arazi olarak gösterildiğinibelirttiler.

Çiftçiler adına açıklama yapan AhmetUzun, Sanayi ve Ticaret Bakanı, AKPKocaeli Milletvekili olan Nihat Ergün’eseslenerek, “Sen gelmedin ama biz geldik.Topraklarımızı kapalı kapılar ardında kim-

lere peşkeş çektin? İşte senin köylüleringeldi, sen nerdesin? Kendi siyasi egolarıniçin milleti perişan ettin” dedi. KöylülerdenNuran Derin 1 kilo domates fiyatına toprak-larını vermeyeceklerini belirterek “HepimizAKP’ye oy verdik. Bize neden destek olmu-yorlar. Biz toprakların kaç parayaverildiğinde değiliz. Biz ne kadar olursaolsun topraklarımızı vermeyeceğiz. Ne yiyipne içeceğiz. Açlıktan ölelim mi” diyerek tep-kisini dile getirdi.

Konuşmaların ardından meclise girmekisteyen Kandıralılar içeriye birkaç kişialınacağını duyunca “Madem hiç birimizgiremiyoruz gerek yok” dediler ve “bundansonra hiçbir AKP’li oy istemeye köyümüzegelmesin” diyerek eylemlerini bitirdiler.

T

Page 12: 121'inci sayı

Aydınlık, İkibine Doğru der-gisini hatırlar mısınız? Malummerkezlerden servis edilen bir-takım raporlarla, kamuoyunuyönlendirmek amaçlı haberlerinasıl yayınladıklarını yaşı 40 veüzeri olan herkes hatırlar.

Bir zamanların İkibineDoğru dergisini ya da Hürriyetgazetesini Türkiye’de insan,toplum mühendisliği yapmakisteyen birtakım güçlerin kul-landıklarını biliyoruz.

Bugün de Taraf gazetesininbir başka iktidar odağınınservis ettiği özel haberlerlediğer odağa karşı savaşında“medya tetikçiliği” yaptığı aklıbaşında olan herkesin malumu.

Ama bir başka ülkedeyaşayan Türkiye’nin koşullarınıbilmeyen birisi olup bitenlerebaktığında bizimle aynı şeyigörmeyebilir. Pekala Tarafgazetesinin birilerinin kirliçamaşırlarını ortayaçıkarmasını demokrasiyehizmet olarak görebilir.

Konvansiyonel medyaaraçlarının gizli servislertarafından kullanılmasınabirçok örnek verilebilir.

6-7 Eylül olaylarınıtetikleyen Selanik’te Atatürkevinin bombalandığı haberi vesonrası iletişim araçlarınınmanuplatif olarakkullanılmasına iyi bir örnektir.6 Eylül 1955 saat 13.00’te radyohaberlerinde bombalamahaberi yayınlanmıştı.“Atamızın evi bombalandı”manşetiyle ikinci baskı yapanDP yanlısı İstanbul Ekspresgazetesi genelde tirajı 20 bincivarında olduğu halde 6Eylül'de 290.000 basmış ve odönemde kurulmuş olan KıbrısTürktür Derneği üyelerinceİstanbul'da satılmış, halkıgaleyana getirmek üzere kul-lanılmıştır. Öncelikle İstanbul-daki Rumlar ve diğerazınlıkların “kovulması”

operasyonunda medya rolünüiyi oynamıştır.

Anadolu’da yerel medyanınKürt tarım işçilerine yönelikfaşist linç girişimlerindeki rolüüzerine de birçok örnek bulu-nabilir.

Bir dönem için görece dahahızlı ve etkili olan iletişimaraçlarının, (cep telefonu, smsve otomatik arama sistemleri),internet ile karşılaştırıldığındahedeflenen sonucu vermesi herzaman mümkün değildir. Belkide bu araçlar miadını doldur-muş eski bir dönemin aracıoldu artık. İnternetin iletişimaracı olarak gelenekselmedyaya göre çok önemliavantajlarının sözkonusuolduğu malumdur.

SİLAH OLARAK MEDYAİngilizcede “shooting”

kelimesi iki anlamda kullanılır.Bunlardan birisi silahla ateşetmek, diğeri ise kameraçekimi yapmak. Bunun tesadüfolmadığı ortadadır.

İnternetin yaygınlaşması ilebirlikte iletişim dünyasındayeni bir silah bulundu demekabartılı olmaz.

Etki seviyesi yüksek, çokhızlı yaygınlaşan bir silah bu.

CHP genel başkanını birhaftada devre dışı bırakan busilah, Wikileaks ile aynıteknoloji ile üretilmiş birsilahtı. Deniz Baykal olayındakullanılan “silah” ileWikileaks’te kullanılanıkarşılaştırırsak, kullanıcısı,mermilerini sağlayanı farklıolan farklı model silahlardansöz edebiliriz. Wikileaks, DenizBaykal’daki gibi “tek sıkımlık”olmayan oldukça etkili bir mo-deli kullanıyor görünüyor.

Wikileaks “silahı”na ilişkineldeki bilgilerle şunları söyleye-biliriz. Şimdilik sahibi belliolmayan ancak patladığındabirilerine zarar verdiği görülen,bir süre daha değişik hedeflerenişan alınarak kullanılacağı

aşikar olan bir silahla karşıkarşıyayız. Ancak kime nekadar zarar vereceği ya da ver-meyeceğini söylemek içinerken. Wikileaks olayının görü-nenden daha karmaşıkolduğunu düşünüyorum.

Wikileaks’in kurucusumahkumiyet almış bir bilgisa-yar korsanı olarak sunuluyor.Kendi ifadesi ile eski gizli serviselemanları da Wikileaks ekibiiçindeymiş.

Başlığın seçiminde ve girişbölümündeki örneklerde buyazının yazarının Wikileakskonusundaki kaygıları ve bazıerken yargıları görülmektedir.

Ancak acele ile bir sonyargıya ulaşmadan sadece bazısorular sormakla yetinmekistiyorum:

-Wikileaks’te sunulan bil-giler basitçe sızdırılarakalınabilecek bilgiler midir?

-Wikileaks’e bilgi sızdıranlarneden 2006 yılında kurulmuşbir web sitesi olan Wikileaks’itercih ediyorlar? Güvenilirliğinereden geliyor?

- Bu yazı yazıldığında250.000’den fazla sayfanınhenüz 600’ü yayımlanmışdurumda idi. Yayımlanacak

diğer belgelerde ABD’ninCIA’nın neredeyse her ülkedeyürüttüğü kirli operasyonlarındiplomat raporlarında olma-ması sizi şaşırtmaz mı?

-ABD’nin politikasınınmerkezindeki Ortadoğu’daİsrail’den, Irak’taki Kürt aktör-lerden diplomatlar hiçkonuşmamış olabilirler mi? Bubelgeleri ne zaman görürüz?

–Wikileaks’teki 3-5 kişininbu kadar büyük patırtıyı çıkara-bileceğine gerçekten inanıyormusunuz?

-Gizli servislerin, bir ülkede-ki güç odaklarının çıkarçarpışmasının arenasında,Wikileaks’in özel rol üslenmesiolasılığı var mıdır?

-ABD’de başka birrestorasyon sürecini başlatanlarWikileaks sürecini kendi lehle-rine mi çevirmektedir?

-Wikileaks ABD’deki ege-menler içi mücadelenin biraktörü olmuş mudur?

-The New York Timesgazetesi belgeleri yayımla-madan önce ABD hükümetinegönderdi ve belgeler ABDdenetimi filtresinden geçerekmi yayınlandı?

-Birden fazla ülkeye ve

odaklara hizmet eden taşeronbir MEDYA TETİKÇİSİ mi?Kahraman bir anarşist gruplamı karşı karşıyayız?

Wikileaks ile ilgiliyukarıdaki soruları sorarkendiğer taraftan süreci basitçekomplo senaryolarının içineyerleştirmenin doğru daolmadığını düşünüyorum.Görünenden daha karmaşık biraraçla ve bir silahla karşıkarşıyayız.

Wikileaks’ten ortaya saçılanverilerden yola çıkarak bazısonuçlara ulaşmak bugün bizimiçin anlamlı. Eksik manipülas-yona açık veriler olduğunu dabilerek okumalı vedeğerlendirmeliyiz tabii.

İlgiyi abartmamak kaydıylaWikileaks’tan ortaya dökülen-leri incelemekten, izlemektenvazgeçmemeliyiz.

Ancak Wikileaks isimli siteyive son olup bitenleri kimsealternatif medyanın başarısı,teknolojiye sahip olanın ser-mayeden, yönetenlerdenbağımsız olunabileceğininispatı olarak sunmasın. Çünkübu kadar etkili ve güçlü birsilah basitçe birkaç bilgisayarkorsanının boyunu asar.

DOSYAHalk›n Sesi

1210 Aralık 2010 / 23 Aralık 2010

Wikileaks adlı bir site ABD dışişlerinin gizliyazışmalarını yayımladı. Belgeler ABD’li diplo-matların dünya çapındaki etkinliklerini veülkelere ilişkin istihbaratını içeriyor

Wikileaks olayında birden fazla ülkeye veodaklara hizmet eden taşeron bir medyatetikçisiyle mi karşı karşıyayız? Yoksa kahra-man bir anarşist grupla mı?

Wikileaks vakası demokrasikavgası mı, çıkar çatışması mı?

Wikileaks ne demek? Wikikelimesi "Bildiğim odur ki"

sözcüklerinin İngilizce karşılığıolan What I Know İs sözcük-lerinin baş harflerinden oluşuyor.Wiki ön ekiyle başlayan farklıkonularda ansiklopediler, sözlük-ler bulunuyor.

Leaks kelimesi ise İngilizceaçığa vurmak, ifşa etmek, sızmakanlamına geliyor. Wikileaks siteside zaten çeşitli düzeylerdeki 'gizli'belgelerin kamuoyuna sunulduğubir site.

Site Aralık 2006'da kuruldu.Kuruluşunun hemen ardındanSomalili bir politikacının siyasirakipleri hakkında kaleme aldığı'ölüm fermanı’nı yayımladı. Dahasonra Irak'ta ABD askerleritarafından 12 sivilin öldürülmesi,Kenya'da yaşanan yargısız infaz-lar, Afganistan'da görev yapanABD askerlerinin günlükleri gibiçeşitli gizli belgeler yayımladı.

Sitenin yapısı ve işleyişi bilin-miyor. Şimdilik tüm bu işlerinardında Julien Assange adlı birhacker varmış gibi gösteriliyor.Fakat sitenin kaç yetkilisiolduğunu ve kimlerin site içinçalıştığını bilen yok.

Wikileaks'in en büyük veönemli sızdırması ABD'ninyaklaşık 270 ülkedeki diplomatiktemsilcilerinin 2004 yılından 2010Mart'ına kadar yaptığıyazışmalarının yer aldığı 250binden fazla belgenin yayınlan-ması oldu. Bu belgelerde ABD'lidiplomatların bulundukları ülke-ler hakkındaki istihbarat, yorumve önerileri yer alıyor. Belgelerinyayımlanması, dış siyasetin belir-lenmesindeki haber akışı vemekanizmaların ortaya çıkmasınayol açtığı ve dedikoduya varankimi özel bilgi ve kanaatleriortaya döktüğü için ABD dışsiyasetinin bütün gizliliğiniortadan kaldırıyor.

Wikileaks'in iddiasına göreABD dış siyasetinin bu gizli ve'özel' yazışmalarına ulaşmasını

sağlayan Bağdat'ta görev yapanBradly Manning adlı istihbaratanalisti bir er. Manning 8 ayboyunca bu belgeleri, bu gibiyazışmaların tutulduğu Siprnetağından indirerek Wikileaks'aulaştırmış.

Siprnet, Savunma Bakanlığı veDışişleri Bakanlığı'nınyazışmalarının yürütüldüğü birveri sistemi. Sisteme veri yüklemeyetkisi olan her kişi yazdığı rapor-ları buraya kaydediyor.Kaydedilen veriler ya da raporlargizlilik düzeyine göresınıflandırılıyor.

Sisteme yaklaşık 3 milyonkişinin giriş yapabildiği söyleni-yor. Fakat herkesin erişim yetkisiaynı düzeyde değil. Belgeleringizlilik düzeyine göre erişimsınırlandırılıyor. ÖrneğinWikileaks'te yayınlanan hiçbirbelge yetkililer dışında hiç kimsetarafından görülmemesi gereken'top secret' belge değil.Yayımlananların çoğu, "ortayaçıkması durumunda ABD ilediğer ülkeler arasındaki ilişkilerezarar verebilecek" Secret ya da"hiçbir biçimde yabancı ülke tem-silcileri tarafından görülmemesigereken" Noform belgeler.

Tüm dünyayı kasıp kavuran Wikileaks

olayı ne? Bu site ne işe yarıyor?

Yayınladığı belgelerde ne var? Gizli

olduğu söylenen bu belgeleri nasıl ele

geçirdiler? Belgelerde Türkiye’ye ilişkin

neler anlatılıyor? Belgeler filitrelenerek

mi yayınlanıyor? Hepsinden öte

Wikileaks kimilerinin iddia ettiği gibi

demokrasi savaşçısı bir oyun bozan

mı yoksa egemenler arası çatışmada

bir medya tetikçisi mi?

Wikileaks

isyankar mı?

Wikileaks'te yayımlanan 250binden fazla belgenin 8 bini

Türkiye'ye ait. Bu rakamlar 270 farklıülkeden yapılan yazışmalardaWashington'dan sonra Ankara'nın enfazla yazısı olan ikinci merkezolduğunu gösteriyor.

Ankara'dan yapılan yazışmalarda2004'ten itibaren Ankara'da görevyapan üç ABD büyükelçisinin imzasıbulunuyor. Türkiye'ye ilişkinyazışmalarda kimi zaman hükümeteyakın kaynaklardan alınan bilgilere,kimi zaman analizlere yer veriliyor.Toplanan bilgilerin doğruluğu, kay-nakları bilinmediği ve ne kadarmanipülatif amaçla kullanıldığınetleşmediği için şüpheli olsa daortaya bir dizi yolsuzluk ve 'özel' iddiaatılmış gibi görünüyor.

YOLSUZLUĞA ADI KARIŞANLARWikileaks belgelerindeki

Türkiye'yle ilgili yazışmalarında AKPile ilgili yolsuzluk iddiaları var.

30 Aralık 2004 tarihli, büyükelçiimzalı AKP ve iki yıllık iktidarı konu-lu belgede büyükelçi "ikikontağımızdan Erdoğan'ın İsviçrebankalarında sekiz hesabı olduğunuöğrendik" diyor. Raporun devamındaErdoğan'ın zenginliğinin kaynağı içinoğlunun düğününde takılan takılarıgöstermesi ve bir Türk işadamının

sadece fedakarlık amacıylaçocuklarının okul masraflarınıkarşıladığı yönündeki açıklamalaryavan kalıyor" deniliyor.

Aynı raporda AKP'de ismi yolsuz-luğa fazlasıyla karışan üç isim olduğubelirtiliyor. Bunlar İçişleri BakanıAbdülkadir Aksu, eski Dış TicarettenSorumlu Devlet Bakanı KürşatTüzmen ve eski AKP İstanbul İlBaşkanı Mehmet Müezzinoğlu olaraksıralanıyor.

BAKANLARIN KİMİ MAFYA KİMİTAKIM SEVDALISI

8 Haziran 2005 tarihli kabinedeğişikliği konulu belgede büyükelçi

kabinenin Gül'ün AKP içindeki vebakanlar düzeyindeki etkisini azalt-mak için yapıldığı yorumuna yerveriyor. Aynı belgede kabinedeki bazıbakanlar hakkında özel bilgilere yerveriliyor.

Bu raporda (eski) Tarım BakanıSami Güçlü'nün ABD ile ilgili konu-larda ilerleme göstermediği belirtili-yor. Abdülkadir Aksu içinse şuifadelere yer veriliyor: "Aksu'nunKürtleri kayırması, eroin ticaretiyleilişkisi olduğu iddiaları, genç kızlaraolan bilinen ilgilisi ve oğlununmafyayla bağlantıları kabine içindeonu zayıf halka haline getiriyor."

Yine aynı raporda Kürşat

Tüzmen'in Irak’la gıda karşılığı petrolişine bulaştığı, "her türlü rüşvete açık"bir isim olduğu söyleniyor.

Eski Bayındırlık ve İskan BakanıFaruk Nafiz Özak'ın örtülü ödenek-ten Trabzonspor'a transfer için paraaktardığı bir diğer iddia.

Başbakanın dostu Cihan Kamer'inİran'la elektrik ticareti yapması gibidış politika ve ticaret arasındakiilişkinin yer aldığı bazı istihbarati bil-giler de bulunuyor belgelerde. İran'lailişkilerin anlatıldığı bu belgelerdehükümetin İran'a diğer Türk firmasıyerine Kamer'e ait Savk'la ticaret yap-ması için baskı yaptığı anlatılıyor.

İSRAİL BİLE ANLAMIŞBelgelerde Türkiye siyaseti ve dış

politikası hakkında bilgi ve yorumlarda bulunuyor. Israil'in TürkiyeBüyükelçisi Gaby Levy'nin Türkiye-İsrail geriliminden Erdoğan'ı sorumlututtuğu, Erdoğan'ın "Gazze'dekiinsani durumla ilgili öfkeli açıklamayapmasının iç siyaset malzemesiolduğu" tespiti ABD raporlarında yeralıyor.

4 Aralık 2009 tarihli bir rapordaTürkiye’nin İran politikasının İrankarşıtı ülkelerle İran arasında dengeoluşturarak bölgede bir güç halinegelme amacı taşıdığı söyleniyor.

Belgelerde AKP siyaseti sıklıklapragmatist olarak niteleniyor. AKP'yeilişkin analizlerde milletvekili veyöneticiler dindarlar, milliyetçiler,pragmatistler ve Kürtler olaraksınıflanıyor. Erdoğan'ın bunlarıyönetebildiği söyleniyor. Arınç'ınErdoğan'dan sonraki en önemli liderfigürü olduğu söylenen raporlardaonun vekiller ve parti tabanındaErdoğan kadar bir desteği bulun-madığını da kaydediyorlar. Tabii tümbu belgelerde ABD'nin edilgen,dinleyen ve bilgi toplayan bir aktörolarak yansıtılması belgelerinsızdırılmadan önce filtrelenmiş olmasıya da ayıklanmış olması ihtimaliniakla getiriyor.

Wikileaks’te Türkiye’nin payına düşenler

İkibine Doğru, Taraf ve Wikileaks HASAN PALA

Wikileaksnedir?

Filtrelemevar mı?

Amerikal› ayd›n Noam Chomsky,Wikileaks'in yay›mlad›¤› belgelerin birfiltreleme sürecinden geçti¤ini, belge-lerdeki bilgi ve ifadelerin çarp›t›ld›¤›n›belirtti.

Yay›mlanan belgelerin “seçilmifl vesüzgeçten geçirilmifl bilgiler”oldu¤una da dikkat çeken Chomsky“Bir filtreleme ifllemi var. Gerçe¤in nekadar bozuldu¤unu bilmiyoruz. Amaradikal bir çarp›tma oldu¤u konusun-da hiç flüphe yok” dedi.

Amerikal› gazeteci Amy Goodman'aröportaj veren Chomsky, “Devletingizlilik için en önemli nedenlerindenbiri, hükümeti kendi halk›ndan koru-makt›r” derken, daha önce kendisininde dahil oldu¤u bir ekibin Vietnamsavafl› ile ilgili gizli belgeleriaç›klad›klar›n› hat›rlatt›. Chomsky,“Belgeler bize diplomasinin nas›lçal›flt›¤›n›, Bat› liderlerinin kimoldu¤unu gösteriyor” dedi.wwwwww..kkrroonniikkmmuuhhaalliiff..ccoomm ssiitteessiinnddeenn aall››nnmm››flfltt››rr..

BBaakkaannllaarr KKuurruuiilluu ttooppllaanntt››ss››nnddaann

Page 13: 121'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1310 Aralık 2010 / 23 Aralık 2010

İstanbul’un Anadolu’yaaçılan kapısı

Cumhuriyet döneminde bavulluinsan manzaralarıyla İstanbul’a

göçün simgesi olan Haydarpaşa Garı,İstanbul'un Anadolu'ya açılan ilkkapısıdır. Gara adını veren HaydarPaşa’nın, III. Selim’in paşalarından,Selimiye Kışlası'nın yapımında emeğigeçen paşa olduğu da söylenir,Kanuni döneminde yaşamış,padişahın Üsküdar’daki KavakSarayı’nı inşa etmiş mimar KocaHaydar Paşa olduğu da.

İstanbul-Bağdat demiryoluhattının inşası kapsamında,Haydarpaşa başlangıç noktası olarakkabul edilir, AnadoluDemiryolları’nın sıfır noktası olur.Günümüzde demiryolu trafiğinde debu konumlandırma geçerlidir,Haydarpaşa sıfır noktasıdır. 30 Mayıs1906 tarihinde Dikimevi mevkindekieski garın yerine yapımına başlananHaydarpaşa Garı, Otto Ritter veHelmut Cuno adlı Alman mimarlartarafından inşa edilir, 19 Ağustos1908 tarihinde de tamamlanıphizmete girer.

İstanbul'un işgaliyle, işgal kuvvet-lerinin eline geçen gar, askeri birbirim olarak kullanıldığı I. DünyaSavaşı sırasında Anadolu'ya sevkedilmek üzere deposunda bulunan

cephanelere 6 Eylül 1917 günüyapılan bir sabotajla çıkan yangınsonucu hasar görür. Yangınla birliktegarda harekete hazır bekleyen vegara girmekte olan cephane ve askerdolu çok sayıda vagon da yok olur.Garın o tarihlerdeki adının EnverPaşa Garı olduğunu da not etmekgerek. Özgün kuleleri de buyangında yok olan gar, uzun yıllaryıkık kuleleri ile hizmet vermeyedevam eder kuleler ancak 1928’deyenilenir.

1976 yılında geniş çapta onarımaalınan garın dört dış cephesinin veiki kulesinin restorasyonları 1983’detamamlanır.

15 Kasım 1979’da mendireğinaçığında akaryakıt yüklü bir tankerinbir gemi ile çarpışması sonucu mey-dana gelen patlama ile binanın vit-rayları hasara uğramış ve aslınauygun olarak onarılmıştır.

2004 yılında çıkartılan bir yasaylagar ve liman arazisi otel/alışverişmerkezinden oluşacak bir rantalanına dönüştürülmek istenmekte.Böylece halkın kullanımına açık,yaşayan bir tarihi bina sadece üstgelir grubuna yönelik bir alan halinegelecek. Göçle gelen yoksulungeçtiği kapı da kapanacak.

Osmanlı topraklarına demiryol-larının girmesiyle beraber hatırı

sayılır bir miktara ulaşan demiryoluişçileri, talepleri, direnişleri, grev-leriyle Osmanlı’da en radikal tavrıgösteren işçi kitlesi olmuştu.

Anadolu ve Bağdat hattındaçalışan işçilerin ücretleri düşük,çalışma saatleri uzundu. Üstelik buyıllarda hayat pahalılığının hızla art-ması gerçek gelirlerini süreklidüşürüyor, durumları her geçen gündaha kötüye gidiyordu.

İLK DİRENİŞLERŞirketin 1899 yılında çalışma

koşullarıyla ilgili olarak çıkardığı,öğle yemeği gibi gereksinimlereayrılan zamanların ücret dışı olduğu,yağmur, kar gibi işçinin iradesidışında çalışmanın durduğu durum-larda ücretlerin derhal kesileceğinibelirten genelge durumu açıkçaortaya koymakta.

Demiryolu işçileri, ilk dönemlerdeücretlerin ödenmemesi, geç öden-mesi veya işten çıkarmalar gibinedenlerle direnişe geçmişler,örneğin; Haydarpaşa-İzmit demiryo-lu yapımında çalışan bir grup işçi,taşeron tarafından işten çıkarılınca,demiryolunu tahrip etmiş,Yarımburgaz-Ömerli demiryoluyapımında iş bırakan bazı işçiler ray-lar üzerine kurdukları çadırlarda üçhafta boyunca oturma eylemiyaparak yapım çalışmalarına engelolmuşlardı. Direnişler, açığa alma veişten çıkarmalarla kontrol edilmeyeçalışılıyordu.

DEMİRYOLU İŞÇİLERİÖRGÜTLENMEYE BAŞLAR

İşçilerin ilk örgütlenme deneyim-leri, yardım sandıkları türündenbaşlamış olup 1895 yılında AnadoluDemiryolları Yardım Sandığı kurul-

muştu. Sandık, 13 Ağustos 1908’dede sendikal örgütlenme özelliğitaşıyan Anadolu BağdatDemiryolları Memurin veMüstahdemin Cemiyet-iUhuvvetkaârisi’ne öncülük etmiştir.Cemiyet, demiryollarında çalışanfarklı millet ve dinden işçi, memur vemüstahdemin ortak örgütü olmasıözelliğiyle önemlidir.

Cemiyet, kuruluşundan birkaçgün sonra çektikleri telgraflarlaücretlerin arttırılması yönündekitaleplerini dile getirdi. Ancakişçilerin telgraf metnine, “Osmanlıolsun olmasın bütün kapitalistlerinmülkünü kutsal saydıklarını” ilaveettiklerini belirtmek gerek.

ŞİRKETİN ZAM TEKLİF OYUNU,HÜKÜMETİN BASKISI DEVREDE

Başlayan görüşmelerde cemiyet,sendikanın şirket tarafından işçi-işveren ilişkilerinde tek yetkili örgütolarak tanınması, yılda bir kezikramiye ödenmesi, sağlık gider-lerinin şirket tarafından karşılanması,işgününün kısaltılması, pazargününün tatil olarak kabul edilmesi,yılda dört hafta ücretli izin gibi istek-lerini de dile getirdi. Ancakİttihatçılar ve işverenler için işçilerimkansızı istiyordu: “İşçilerin isteklistesinde öyle kişisel ve öyleekonomik talepler var ki Avrupa’dasosyalistlerin bile bunları talep etme-ye dili varmaz.” Görüşmeler sonuç-suz kalınca 14 Eylül’de işçi vememurlar greve başladı, grevkomiteleri oluşturuldu.

Grev devam ederken, şirketinmaaşlı personele zam ve ikramiyevermeyi kabul etmesi, grevkomitesinin bölünmesine yol açtı.Demiryolu çalışanları arasında etnikaçıdan bir işbölümü oluşmuştu veçok büyük ücret farklılıkları mevcut-

tu. Üst düzey görevler genellikleAvrupalılara veriliyor, ortakademede Osmanlı, Rum veErmeniler, kalifikasyon gerek-tirmeyen işlerde Müslüman Türkişçiler çalışıyordu. Hıristiyanlardanoluşan sendika yönetimi, denetimikaybedeceklerinden korkarak grevisona erdirmek istemişler, Türk işçilerise sendika yönetiminin kendileriniişverene teslim ettiğini düşünerek,grevi sürdürmek istemişlerdi.

Şirketin zam teklifi hükümetinbaskıları ile birleşince zam teklifindebir miktar artış sağlanarak grev sonaerdirildi. Ancak cemiyet bütün diğeristeklerinden vazgeçmek zorundakaldı. Nitelikli yabancı ve Hıristiyan-ların haklarında önemli düzeltmelereyol açarken, Müslüman ve niteliksiz

yerli işçilerin durumunda birdeğişiklik olmaması örgüte olangüveni sarstı, bölünmenin temellerinioluşturdu.

İşçilerin grevleri kimi zamansilahlı çatışmalar şeklinde desonuçlanıyordu. 1908’den sonraAydın demiryolu grevlerinde işçilerve askerler arasında kanlı çatışmalarolmuş, Develi istasyonundakiçatışmada bir işçi ölünce hükümetİzmir’e asker göndermiş, Enver Paşada grevi sonlandırmak için bizzatbölgeye gitmişti.

1919 ve 1922 yılları arasında daişgal altındaki İstanbul’dagerçekleşen 19 grevin tamamınayakını ulaştırma sektöründe, özelliklede demiryolu şirketlerinde gerçek-leşmiştir.

Osmanlı’nın Tanzimatprogramıyla, ülke topraklarınınkaynaklarını işletebilmek için

ulaştırma araçları sağlanması ve böl-gelerin birbiriyle bağlantısını sağlaya-cak demiryolu hatlarının döşenmesiöngörülmüştü. Dönemin devletadamları da ülkenin gelişmesi vedevletin askeri hareket kabiliyetininsağlanması açısından bir an önceçalışmalara başlanmasını istiyordu.Ancak Osmanlı Devleti o dönemdeböyle bir ulaştırma sisteminigerçekleştirecek ekonomik yapıyasahip değildi.

İLK İMTİYAZ İNGİLTERE’YEBu nedenle demiryolu yapım ve

işletilmesi bir imtiyaz olarak yabancışirketlere, ilk olarak da 1851’de İngi-lizlere verildi. Sanayi devriminitamamlayarak rakipsiz bir güç halinegelen İngiltere, hem hızla artan tüke-tim fazlası mamul mallarını satarakyeni pazarlar bulmayı, hem de Doğuülkelerinin zengin hammadde kay-naklarından yararlanmayı istiyordu.Bunun için de başta Hindistan olmaküzere, Asya ile ucuz, hızlı ve güvenlibir ulaşım köprüsünün kurulmasıgerekliydi. En uygun araç da demiryol-larıydı. Yapım izni 1856'da verilenKöstence-Çernovada ve İzmir-Aydınhatları ise Rumeli ve Anadolu'da inşaedilen ilk demiryolları oldu.

GARANTİLİ SİSTEMOsmanlı demiryolu politikasının en

önemli özelliği demiryollarının inşa veişletilmesinin bir imtiyaz olarakşirketlere verilmesidir. Kilometregarantisi denilen sistemle demiryoluşirketlerinin karları, Osmanlı devletin-ce garanti altına alınıyor, şirketleringaranti edilen karın altında karetmeleri halinde aradaki farkı devletödüyor, doğacak farkı ödemek için devilayet öşürlerini karşılık gösteriyordu.Böylece her demiryolu imtiyazının ve-rilmesi yeni bir borçlanmaya yolaçıyordu. Borçlar, demiryolu poli-tikasının belirlenmesinde önemli biretkendi. Osmanlı, ya borç karşılığındabir imtiyaz veriyor ya da borçistediğinde yeni bir imtiyaz isteğiylekarşılaşıyordu. Osmanlı’nın mali yön-

den sıkıntısını bilen Avrupalı devletlerde bu durumdan faydalanmayaçalışıyorlardı. Böylece demiryolları,ülkenin kendi çıkarlarına göre değil,aralarında önemli rekabet olanemperyalist devletlerin ekonomik,siyasi, askeri çıkarlarına göre belirlen-miştir.

Demiryolu imtiyazları sadece kilo-metre garantisi ile sınırlı değildi.Hattın geçeceği devlet arazisi şirketebedelsiz devrediliyor, şirket hat boyun-daki devlet ormanlarını ve taş ocak-larını hiçbir bedel ödemeden kullana-biliyor, demiryolunun kenarlarında40–45 kilometrelik şeritler içindekipetrol de dahil bütün madenleriişletme hakkına sahip oluyordu. Yinedemiryolu yapımı, bakımı ve işletilme-si için gereken malzeme gümrüksüzolarak ithal ediliyordu.

Osmanlı Devleti’ndeki yoğundemiryolu yapımları esas itibarıyla II.Abdülhamit döneminde Düyun-uUmumiye İdaresi’nin kurulması ilebaşlamış; İdare, teminat gösterilenvergilere el koyarak, onları şirketlereaktarma işini gönüllü olarak yerinegetirmiştir. İdarenin devreye girmesin-den sonra garantili büyük karlarsağlamayı hedef alan demiryolu şirket-leri, Osmanlı'nın sömürgeleştirilmesisürecinde önemli bir etkenolmuşlardır.

BAĞDAT DEMİRYOLUBu demiryolu projelerinden en

ünlü ve etkileri açısından en önemliolanı Bağdat demiryolu hattıdır.Bağdat demiryolu, sadece bir demiryo-lu olmanın ötesinde çıkacak dünyasavaşı öncesi Avrupa ülkelerinin

Osmanlı toprakları üzerindeki iktisadive siyasi nüfuz çatışmalarını yansıtanönemli bir örnek olaydır.

O dönem Osmanlı’nın içindebulunduğu siyasi ve ekonomik şartlarAlmanya ile yakın ve kalıcı ilişkilerkurulmasını kolaylaştırdı. 1888’deAnadolu demiryollarının inşa veişletme imtiyazı Deutsche Bank’averildi. 1898’den sonra imtiyazı yineAlmanlara verilecek olan Bağdatdemiryolu ise, o tarihe kadar yabancısermayeye sunulan en büyük demiryo-lu yatırımı olacaktı. Hat, yabancı ser-maye rekabetinin artmasına zeminhazırladığı gibi, siyaset alanında daçekişmelere yol açtı. DemiryolununAlmanlara ihale edilmesi İngiltere veRusya’yı rahatsız etti. Zamanla diğerBatılı devletlerin de gelişmeleremüdahil olmak istemesi yüzünden

proje, devletler arasında bir rekabet vemücadele konusu haline geldi.

İlk planda İstanbul'dan(Haydarpaşa İstasyonu) İzmit'edemiryolu hattı döşendi ve Bağdatdemiryolunun da ilk başlangıcı olarakkabul edildi. 1889'da hattı Ankara’yakadar uzatmak için Deutsche Bank'ınsermayesini sağladığı AnadoluOsmanlı Demiryolu Şirketi kuruldu.Raylar, Ocak l893'te Ankara'ya, yenibir imtiyaz ile de l896’da Konya'yaulaştı. Böylece Almanlar, 19. yüzyılınsonlarında Haydarpaşa'dan Konya'yayaklaşık 1.000 km’lik bir demiryoluhattını döşediler. Hattın, Konya'danBağdat’a, oradan Basra'ya kadaruzatılması konusunda da anlaşmasağlandı ve 1903'te de hattı inşa etmekiçin Osmanlı Bağdat DemiryoluŞirketi kuruldu. Ancak 1908’de

Meşrutiyet’in ilanı, Abdülhamit'inyönetimden uzaklaştırılması, işletme-lerde çalışanların başlattığı grev,Almanları zora soktu. Bütün bunlararağmen 1911'de bir dizi ek imtiyazlahatların devamı sağlandı ve I. DünyaSavaşı'na kadar yaklaşık 887 km’likdaha hat inşa edildi. Osmanlı’nınyenik düştüğü savaştan sonra yaptığıMondros Ateşkesi ve SevrAntlaşması’na göre; İngiltere veFransa tarafından bir bölümü işgaledilen Bağdat demiryolu hattı, 1928’dedevletleştirildi.

Bütün bu süreç boyunca, Osmanlıtopraklarında inşa edilendemiryollarının sağladığı ulaşımimkanları yeni ve geniş alanlarıntarıma açılmasını sağlayıp yetiştirilenürünlerin sevkiyatını kolaylaştırırkendiğer taraftan da dış borçlanma ve dışabağımlılığı artırdı. Dış baskılarla şekil-lenmek zorunda kalan, Cumhuriyetdöneminin “anayurdu dört baştandemir ağlarla ören” demiryollarınıaksine birbirinden kopuk bir yapıdaağaç biçiminde yayılan kısa bağlantıhatları şeklinde gerçekleşen demiryol-ları Osmanlı Devleti’nden çokemperyalistlere fayda sağlamıştır.

“DEMİRYOLU KOMÜNİST İŞİ”Cumhuriyet döneminde ulaşımda

demiryoluna ağırlık veren politikalarDP iktidarı ile birlikte terk edilmiş,Marshall yardımları ile karayollarınadayalı bir ulaştırma sisteminegeçilmiştir. 1950–60 arası dönemdetoplam 24 bin km olan karayolu uzun-luğu 42 bin km’ye çıkarken yeniyapılan demiryolları ise sadece 224km’dir. Üstelik karayolu yapımı, yolcutaşıma maliyeti daha yüksek olduğuhalde. 1980'e kadar karayollarınayatırım yapan hükümetler, Özal ikti-darı ile birlikte otobanlara yöneldi. Birotoban yapımını incelemeye gidenÖzal, Japonya ve Avrupa’yı örnek gös-tererek demiryolu hatlarının ne zamaniyileştirileceğini soran gazetecilere“Demiryolları komünist işi” cevabıvererek tercihinin gerekçesinianlatmıştı. Bu ulaşım politikaları sonu-cunda, 2000’lerde karayolu uzunluğu%80 artarken, demiryolu sadece % 11artmıştır.

Raylar üzerinde paylaşım savaşı

Çatısında çıkan yangınla bir kez daha gündemegelen Haydarpaşa Garı, demiryolunun ve beraberindeemperyalizmin bu topraklara girişinin simgesi oldu

Osmanlının geniş topraklarına yayılan demiryolları ülkede ekonomik, toplum-sal dönüşümler yaratırken beraberinde işçi sınıfının yeni evlatlarını ve onlarınsınıf mücadelesini de getirdi. Grevler demiryollarından eksik olmadı

Yurdu demirağlarla örenler

YY››ll 11990033.. ‹‹flflççiilleerr ddeemmiirryyoolluu yyaapp››mm ççaall››flflmmaass››nnddaa

Page 14: 121'inci sayı

SPOR Halk›n Sesi

1410 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

4Aralık Cumartesi oynanan Beşiktaş-Bursaspormaçında çıkan olaylar sonrası gündem futbol

açısından epey yoğunlaştı. Gözaltına alınanlar,yaralananlar, -sonrasında 7 Aralık günü iki taraftartutuklandı- gazete başlıkları, futbol ve şiddetle ilgilibir sürü haber… Futbolla alakası olan olmayanneredeyse herkes konu hakkında bir söz söyledi.Bütün spor yazarları ve birçok köşe yazarı maçsırasında çıkan olayları ve yaşananları kınadı. Sankiilk kez yaşanıyormuş gibi. Ne ilk kez yaşandı buolaylar, ne de bu gidişle son olacak.

Bir ay önce “Sporda Şiddet Yasası” çıkarılmasıiçin meclise önerge verildi ve herkes bu yasanıngeç kaldığını söyledi. Yasa çıksa ne olacak peki?

Gerçekten de caydırıcı ola-cak mı? Tabii ki de hayır.Spor sadece rekabet, hırs,para olarak görüldüğüsürece ne çıkarsa çıksınhiçbir şey değişmez, kav-galar ve şiddet sürer.Bedava bilet verip stadaholigan getiren, çetevariörgütlenmeler yaratankulüp yöneticileri olduğusürece hiçbir şeydeğişmez. Beşiktaş yöneti-cisi Yıldırım Demirören’in“Bursaspor taraftarıgelmesin İnönü’ye” deme-si bile şiddete davettir, bir

şiddetin başlangıcıdır.Şiddet olayları daha önce sadece haber olarak

yer alıyor, neredeyse hiç tartışılmıyordu. Tartışılsabile eski futbolcular, eski teknik direktörler veyahakemler kendi aralarında çay sohbeti gibitartışıyorlardı. Oysa bu sorun yıllardan beri var vesadece Süperlig’de cereyan etmiyor. Amatör kümemaçlarına kadar futbol maçlarında tabiri caizsekan gövdeyi götürüyor.

Hatırlasınız belki geçen sezon Bank AsyaLigi’nde Kocaelispor- Kartalspor maçında birKartalspor taraftarı yaralanmıştı. Olayın ardından,Kocaelispor taraftarlarının Kartal deplasmanınagelmesini düşünün. Ya da olayların yaşandığımaça giden biri olarak ben anlatayım size.Küfürler, maç sonrası olaylar, kırılan camlar,polisin meşhur saldırısı. Buna benzer örnek çokaslında. Deplasmana gelen taraftarlar oraya maçseyretmeye değil gövde gösterisi yapmaya gelirgibi geliyor. Kulüp yöneticilerinin maçlaröncesinde yaptığı ve önceki maçtan kalan gerilimitırmandıran açıklamalar, olayların büyümesindeetkili oluyor. Sonra ‘taraftarlar birbirine girdi’, ‘maçsonrası olaylar yaşandı’ deniliyor. Bu suç taraftarındeğil. Suç rekabette, parada, güçte. Ne denir kibaşka.

Beşiktaş – Bursaspor maçına dönelim. Medya,olayların hemen sonrasında boy boy kareler sunduizleyicilerin, okurlarının karşısına. Medyada gösteri-len bu kareler gerçekten eleştirmek için miydi?Yoksa daha fazla kine sebep olması için mi? Sizcehangi etkiyi daha fazla yarattı? Medya patronlarıdaha çok kan resmi çekilmesi için özel bir çabaharcıyorlar adeta ve toplum içinde var olan geçimsıkıntısı, yoksulluk gibi derin sorunların önlenemezve kör bir şiddet şeklinde ortaya çıkmasına aracılıkediyorlar. Öfke patlamasının hedefi ise rakip takımtaraftarı oluyor.

Beşiktaş- Bursaspor maçında çıkan olaylardaemniyeti eleştiren az oldu. Almadığı önlemleri pekkimse dillendirmedi. Maçta bu tür olayların olacağıbiliniyordu ama emniyet güçlerinin daha önemliişleri vardı o gün.

Öğrenci Kolektifleri Ankara’dan, İstanbul’dabaşbakanın rektörler buluşması sırasında gerçek-leştireceği foruma geliyordu. Genç-SenDolmabahçe’ye yürüyordu. E tabii onların oradakivarlığı Beşiktaş – Bursaspor maçında yaşanacakolaylardan çok daha tehlikeliydi. Başbakanları ora-daydı. Rektörlerle toplantı yapıyorlardı. Kimin umu-runda ölen bir taraftar olmuş. Yaralanan olmuş.Kolektifçileri İstanbul’a sokmadılar, dövdüler has-tanelik ettiler. Genç-Sen’lileri Dolmabahçe’dedövdüler. Asıl büyük ödül buydu emniyet için.

Türkiye’de bahis oyunlarını denetleyenkuruluş olan Spor Toto, Türkiye Futbol

Süper Ligi’nin isim haklarını alırkenamaçlarının, yabancı bahis şirketlerini devredışı bırakmak olduğunu söylemişti.

Spor Toto daha önce yasak olan bahisoyunlarının büyüyen pazarına el atarak yılda8 milyar dolarla dünyada resmi bahispiyasalarında üçüncü duruma geldi. Herhafta 3,5 milyon kişinin resmi olarak bahisoynadığı bahis pazarını Spor Toto denetli-yor. 2004 yılında kurulan “İddaa” ilk resmibahis şirketi olurken, 2008 yılında yenidüzenlemeler yapıldı. Yabancı şirketlerininternet üzerinden oynamasını da yasak-layan Spor Toto, kazandığı paraların yarısınıkendi kasasına atarken diğer yarısını da sporkulüplerine hediye ediyor.

Spor Toto şu an Türkiye’de Nesine,

Tuttur, Oley, Misli ve Bilyoner isimli özelbahis şirketlerine bayilik veriyor. Nesine’yiDoğan, Tuttur’u Saran, Oley bahis sitesiniise Doğuş holding yönetiyor. Misli ise ŞansalBüyüka’nın oğlu Hazar Büyüka’nın YönetimKurulu Başkanı olduğu bir şirket…

Futboldaki parayı yönlendiren bahisinfutbol oyununu yönlendirmesine örnekolarak 2. ve 3. ligdeki maçların hafta içiöğlen saatlerinde oynatılması gösterilebilir.Nitekim Göztepeli taraftarlar kasım ayınınson haftasında 2. ve 3. lig maçlarının İddaa’-da yer alması için hafta içi öğlen saatlerinealınmasını protesto etti ve bu uygulamayakarşı bir kampanya başlattı.

GÖZ GÖZ’DEN ‹DDAA ‹SYANIGöztepeli taraftarların yaptığı basın

açıklamasının bir bölümü: “Türk futboluna

hizmet etmeyi bir kenara bırakıp, İddaagelirlerini ve İddaa oyuncularını düşünen,Türk futbolunu ikinci plana atan TürkiyeFutbol Federasyonu’nu protesto ediyoruz.Türkiye’de Spor Toto 2. lig ve 3. lig ligolmaktan çıkmış ve sadece İddaa adlı oyu-nun maşası haline gelmiştir.”

Hafta içi İddaa gelirleri, Süperlig veBankasya Ligi’ndeki maçları hafta sonuoynandığı için düşüyor. Bu yüzden 2. lig ve3. lig’de maçlar hafta içi saat 13.30’daoynanıyor. Böylece 13.30’daki maçlarakupon yapan İddaa oyuncuları için akşamoynanacak olan maçlara da kupon yapa-bilmesi için gerekli zaman dilimi ayrılıyor.13.30’da kupon yapan İddaa oyuncusununoynadığı maçlar 15.30 civarında bitiyor veİddaa oyuncusu akşamki maçlar için de yenikupon yapacak zamanı buluyor.

D ünyanın en büyük maçlarıarasında gösterilenBarcelona-Real Madrid

maçı, teknik direktörler Mourinhoile ivme yakalayan Real Madridiçin tam bir kabus oldu. Bütünmaç Barcelona’nın hakimiyetindegeçti ve Barcelona bekleneninaksine çok rahat bir galibiyet aldı.Maçın Barcelona ile RealMadrid’ten çok Real Madrid’inteknik direktörü Jose Mourinhoile Barcelona arasında geçeceğibelliydi. Mourinho’nun, Barcelonaile arasındaki düşmanlığı bilekendini överek açıklaması, yıllarönce Chelsea’nin başındayken,Barcelona ile yaptığı maçınakabinde ‘Hakemin (Collina)satıldığına’ yönelik sözleri unutul-muyordu. Bu nedenle maçınardından herkes, Mourinho’nunne diyeceğini bekledi. VeMourinho, belki de ‘ilk kez’ birkonuşmasında kendine pay çıkar-mayarak ‘Barcelona’nın tamam-lanmış bir ürün olduğunu, RealMadrid’in ise zaman zaman iyioynasa da böyle olmadığını’söyledi.

Mourinho’nun tamamlanmışürün dediği Barcelona’nınaltyapısı La Maisa, takımın harca-malarından oldukça büyük birpay alıyor ve altyapı okulunu 15takım oluşturuyor. Bu takımlaragenç oyuncuların kiralandığı 30kadar pilot kulüp de ekleniyor. LaMaisa, Nou Camp’ın hemenyanında bulunan konutlardanoluşuyor. İspanya’nın vedünyanın çeşitli yerlerindenBarcelonalı yetenek avcılarıtarafından bulunan 7-8yaşlarındaki çocuklar buradayaşamaya başlıyorlar veBarcelona’nın oyun anlayışı ileeğitiliyorlar. Teknik direktörGuardiola eski hocası ve şu andaKatalan Milli Takımı’nı çalıştıranJohan Cruyff’la birlikteBarcelona’ya yerleşen bu eğitimi

şöyle anlatıyor: “Cruyff bize topuçok çabuk nasıl dolaştırarakbaskılı oynayabileceğimiziöğretmişti. Sadece çok özelteknik becerisi olan futbolcularıoynatırdı. Bugün de futbolcuararken bu özelliklere bakılıyor.”Guardiola’nın anlatımı tam da5-0 biten Real Madrid maçınıözetliyor.

Barcelona’nın Real Madrid’denen önemli farklarından biriistikrar. Son 20 yılda sadece 10teknik direktörle çalışanBarcelona’nın aksine Madrid, busürede 24 hoca değiştirdi.R.Madrid, sürekli hoca değiştir-erek ‘Yıldızlar karması’ oluştur-mak için her sezon dev transferleryaparken Barcelona, çocukluk-larından itibaren birlikte yaşayanfutbolculardan bir yıldızlar kar-

ması oluşturdu. Bu karmaBarcelona’yı dünya devi yaptığıgibi Dünya Kupası’nı alanİspanya’nın omurgasınıoluşturdu. Bu istikrar, zamanlatakımın tamamına hakim oluyor.Barcelona teknik ekibindekiGuardiola ile birlikte yardımcısıFrancesco "Tito" Vilanova diBayó ve antrenör GuillermoAmor Martínez Barcelonaaltyapısından çıkan eski futbolcu-lar. Diğer antrenörlerdenZubizaretta ve Luis Enrique iseuzun zaman Barcelona’daoynadı. Barcelona, birbirine sıkısıkıya bağlı futbolcuları ve teknikekibi –ve elbette çoğununKatalan olması sebebiyle aitoldukları ortak kültür- sayesindehocalarını da kendi içinden çıkar-maya başladı. Böylece takım

gençliğinden itibaren kulübüniçinde olan kimseler tarafındanyönetilmeye başladı ve hala buşekilde yönetiliyor.

Bugün Barcelona ortasahasının beynini oluşturan Xavi,ilk kez A takıma çıktığında ‘YeniGuardiola’ olarak lanse edilmişti.Guardiola tipi orta saha olmaklakalmayan Xavi yanına gelişkinofansif özelliklerini de katarakGuardiola gibi bir efsane oldu.Barcelona’nın bugün geldiğinokta, Xavi futbolu bıraktığındaaltyapıdan ‘Yeni bir Xavi’çıkmasını ve Xavi’nin öncealtyapının sonra da Barcelona’nınbaşına geçmesini gerektiriyor.Eğer tarihte bir kırılma olmazsasürekli kusursuzluğa doğru gidenBarcelona’yı izlemeye devamedeceğiz.

Barcelona, 29 Kasım’da Real Madrit’i 5-0 yendi.Galibiyetin sırrı Barça’nın yıldız oyuncularında değil...

YılmazBozkurt

Kadıköy Halkevi

3Aralık Dünya Engelliler günü,Türkiye’deki büyük klüpler

arasında Bedensel EngellilerŞubesi’ne sahip olan ilk kulüpolan Beşiktaş tarafından kutlandı.

Galatasaray taraftar grubuTekyumruk, Hakkâri

Çimenli Köyü İlköğretimOkulu’na Metin Oktay Kütüpha-nesi kuruyor. TekyumrukTaraftar grubunun 15 Kasım’dabaşlattığı kampanya 5 Ocak2011’e kadar devam edecek.Taraftar grubu, topladığı kitapları7 Ocak günü kendi elleriyleHakkari’nin Çimenli Köyüİlköğretim Okulu’na teslim ede-cekler. Kitaplar, ilköğretimöğrencileri için olacak. Katılmakiçin [email protected] e-posta gönderebilir.

İkinci ve üçüncü ligi İddaa yönetiyor

Polisin vazifesi belli

Hakkari’yeMetin OktayKütüphanesi

EngellileriBeşiktaşhatırladı

Spor Toto, haftada 3,5 milyon kişinin oynadığı bahisleri ve 8 milyar doları denetliyor. SporToto ve bağlı şirketler, bahis pazarında hızla büyürken parayla birlikte sporu da yönlendiriyor

Barça’nın ‘temeli’ sağlam

Milli SavunmaBakan› ve AKP ‹zmirMilletvekili VecdiGönül, ‹zmir’inBergama ‹lçesi’ndebulunan, bir kültürve tarih miras› olarakkabul edilen ancakbölgeye yap›lacakolan Yortanl›Barajgölü’nün sular›alt›nda kalmas›naAKP’lilerce izin ve-rilen Allianoi için“Alyona m›yd›, fleyinad›?” dedi.

Baflbakan rek-törlerle buluflurkenAnkara’dan ‹stan-bul’a gelen ö¤ren-ciler Kurtköygiflelerinde polisinsald›r›s›na u¤rad›.Sald›r› sonucu 30ö¤renci yaraland›.AKP’li HüseyinÇelik, sald›r›n›nard›ndan ö¤rencil-er için “Onlarbizim can›m›z,ci¤erimiz” dedi.

Yum

urt

an›n

seyi

r deft

eri

BDDK Baflkan›Tevfik Bilgin

YUMURTA,makam› mevkii yok

ÖSYM Baflkan›Ünal Yar›ma¤an

Sanayi ve TicaretBakan› Nihat Ergün

Sabanc› HoldingCEO’su Ali Sabanc›

AKP MilletvekiliEgemen Ba¤›fl

Anayasa MahkemesiBaflkan› Haflim K›l›ç

Anayasa KomisyonuBaflkan› Burhan Kuzu

PPoolliiss,,öö¤¤rreenncciilleerrii‘‘sseevveerreekk’’ddöövvddüü

AAllyyoonnaamm››yydd›› flfleeyyiinnaadd›› nneeyyddiikkii??

SSööyylleennttiiyyee ddaayyaall›› pprroovvookkaattiiff ttaarrzz››yyllaa‘‘ççaakkmmaa’’ hhaabbeerrlleerree iimmzzaa aattaann ZZaammaannggaazzeetteessii iiççiinn hhaabbeerr öönneerriissii......

Page 15: 121'inci sayı

Fotoğrafçı Nursel Özkan ve ErolYılmaz, bir yıl boyunca objek-tiflerini Türkiye’nin son fayton

ustası Mustafa Serin’in atölyesineçevirerek bir faytonun aylar sürenüretim sürecini fotoğrafladı. Bufotoğraflar aynı zamanda faytonunbitiminden kısa süre sonra kentseldönüşüme kurban giderek yıkılanatölyenin de son görüntüleri oldu.

Proje, yok olmaya yüz tutan fay-ton geleneği ve kentlerin kar hırsıyladönüşümü üzerine. Serginin sahip-lerinden Nursel Özkan ile sohbetettik.

Özkan, projenin ortaya çıkışınışöyle anlatıyor:

“Bu proje ile amacımız, ölmekteolan el sanatlarından biri olan fayton-culuğu, kentsel dönüşüm ve kârhırsının yıkıcı-postmodernist biranlayışla nasıl yok ettiğini vurgula-maktı. Elsanatlarını/ustalarını veonların üretim yerleri olmakla birliktetek geçim kaynağı olan küçük üretimatölyelerinin yok edilmelerine ilişkinkarşı duruşu oluşturabilmek, hak ettik-leri değeri onlara az da olsayansıtabilmek; diğer yandan İstan-bul’un tek ve son fayton ustasıMustafa Usta ve onun el sanatı olanfaytonculuğu görsel ve yazılı belgeyedönüştürebilmek.”

Faytonculuğun döşemesindenfenerine, tekerleğinden güneşliğinekadar her detayı ayrı bir ustalık isti-yor. Fayton imalatına yönelik İstan-bul’da geriye kalan tek usta iseserginin baş kahramanı, 1933Bulgaristan doğumlu, 1935 yılındaTürkiye’ye göçmüş Mustafa Serin.Özkan’ın anlatımıyla “Mustafa

Serin’in ustası, Ermeni KirkorUsta’nın çırağı olan Nazmi Usta’dır.Fayton iskeleti keserken sıçrayan birdemir ile gözünü kaybeden NazmiUsta, Kadıköy’de Kirkor Usta’nınyanında fayton yapmaya başladığındahenüz 12 yaşındaymış. Nazmi Usta, 33yaşında Büyükada’da ilk atölyeyiaçmış. Geçmişte, Haldun TanerTiyatrosu’nun bulunduğu yer sebzehaliymiş ve önünde at arabaları ve fay-tonlar iş almak için sıra beklerlermiş.Kadıköy’de ayrı bir sektör olan “fay-tonculuk” bir zamanlar fayton ustasıKirkor Balyozyan, Saraç İbrahimGürgönül ve Turan Örnek, YemciZino ve Laki Pavlidis Kardeşler,Nalbant Nuri Usta ve Ömer Dönmez,yedek parçacı Yusuf Hepal, ÇiniciQuant ve Arto Kasaryan ile farklıkültürlerin bir arada yaşamasını dabarındırıyormuş.”

ATÖLYE YIKILIYORSeneler içinde faytonculuk benzer

el sanatlarının kaderini paylaşır veunutulmaya yüz tutar. MustafaUsta’nın 1955 yılından beri kul-landığı, serginin hazırlık sürecindede fotoğraf çalışmalarının büyükbölümünün mekanı olanMerdiven/Kadıköy’deki atölye isebulunduğu arazi Vakıflar’a aitolduğu için kat karşılığı inşaat fir-masına verilmesi sonucu 2009’unsonlarında yıkılır… Sergidekifotoğraflar, 50 yıllık bu atölyenin sonve belki de tek fotoğrafı olmaözelliğiyle de tarihe not düşüyor.

Çalışma; 2009 yılı Nisan ayındabaşlayarak, yaklaşık bir yıl boyuncaMustafa Usta’nın bir faytonubitirmesini belgeliyor ve atölyesininyıkılmasına dek sürüyor. Projede,

Mustafa Usta’dan başka onun ustasıAdalar’daki Nazmi Usta veYalova’da yaşayan Türkiye’deki tek‘Fayton Sepeti Ustası’ Ali Usta ile defotoğraf çalışmaları yer alıyor.

TANRILARIN VE GÜNEfi‹NARABASI FAYTONLAR

Efsaneye göre fayton, adınıGüneş Tanrısı Helios’un oğluPhateon’dan alıyor. Phateon,babasının her gün güneşi arkasınaalarak kullandığı atlı arabayı sürer-ken, Tanrı Zeus tarafından yıldırımçarptırılarak öldürülür. O tarihten buyana atlı arabaların adı Phateonolarak kalır. Halk dilinde fayton

değil de payton denmesi belki debundandır.

MUSTAFA USTA’NIN D‹L‹NDEN:"Bir daha dünyaya gelsem yine pay-

ton ustalığı yapardım,böyle birdükkanım olsun isterdim.Yıkılmasaydı dükkanım, kömürdendoğal gaza geçirecektim tesisatı.Dükkanı boşalt dediklerinde ‘elimdeüç araba işim var’ dedim. ‘Kiraya zamyaparız’ dediler ve yaptılar da. Dükkanboşaltma yazısı geldi denildiğinde;söyledim ‘bahara kadar izin yapılsın’.İhbarname eski eve gelmiş, biz son-raları gördük. İfade vermem istendi.15 gün izin süresi verildi. Elim kolum

kırıldı. İçim sıkıldı...Tek çalışınca Payton yapımı uzun

sürer, 6 ay kadar. Hanım yardımedince 52 günde yapıp çıkarırdık birpaytonu. Paytonun her kısmını seviyo-rum her yerini yapmak ayrı bir zevk vekeyif. En üzüldüğüm şey yaptığım pay-tonlardan birinin Burgaz Ada'da çıkanyangında yanması... Yangın çıktığındabir eyvah dedim bir eyvah dedim!!!!! "

Özkan, yıkım sonrası durumuşöyle anlatıyor:

“Şu anda atölyenin yerine iki bloklubinalar dikilmiş vaziyette. Yıkım son-rası gittiğimizde yeri tanınmayacakkadar değişmişti. Bir yıl boyunca pay-tonun (Mustafa Serin hep payton der)

her aşamasını görüntülemeye çalıştık.Mustafa Amca’nın sağlık durumunagöre bazen haftada bir bazen de aydaiki kez kendisini ziyaret ettik. Yaşı vesağlığı itibariyle sıkça hastalanıpçalışamıyordu ama çalışınca da gözleriışıl ışıldı. Atölyenin yıkılmasındansonra iki kez anjiyo olmuş, bize söyle-diği " üzüntüden hasta olmuş"

Mustafa Usta, hala bir yerleresaklamaya çalıştığı malzemeleriyleyeni bir atölye kurup yeni ‘paytonlar’yapma umuduyla beklemekte...”

Nursel Özkan ve Erol Yılmaz’ınAtlı Tomofil isimli fotoğraf sergisi 12Aralık’a kadar Caddebostan KültürMerkezi’nde görülebilir.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1510 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

Özlemle an›yoruz...

Türk asıllı Norveçliyazar İzzetCelasin’in, Norveç'teen iyi siyasi romanseçilen 'Kara Gök,Kara Deniz'iTürkçe’ye çevrildi.Kanlı 1 Mayıs 1977olaylarıyla başlayanromanda, liseli birgencin dünyagörüşünün toplumsalolaylardan etkilene-rek şekillenmesianlatılıyor.

Frida veDiego

ist‹LA...

Kara GökKara Deniz

30 Kasım, yönetmen Ahmet Uluçay’ın hayatını kaybedişinin1. yılı. Basit fikirlerden büyük filmler çıkaran yönetmen kısıtlıolanaklara rağmen çektiği filmlerle onlarca ödül almıştı. Sonuzun metraj filmi "Bozkırda Deniz Kabuğu" hala AhmetUluçay’ın yönetmen dostlarınca tamamlanmayı bekliyor

Farklı disiplinlerden gelen 9 sanatçının kentsel dönüşüm veİstanbul’un yağmalanması temasıyla ürettiği kavramsal, soyutve belgesel çalışmalar bir sergide bir araya geldi. istİLA isimlisergi, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi DışKarakol Binasında 18 Aralık’a kadar izlenebilir.

Meksika kültürünedamga vuran eser-leriyle 20. yüzyılınefsane çifti halinegelen Frida Kahlo veDiego Rivera'nın eser-leri, Türkiye'de ilk kezPera Müzesi'ndesergilenecek. ÇiftinMeksika dışında çokaz sayıda sergilenenen önemli eserlerin-den oluşan 40 yapıt,20 Mart 2011'e kadarziyarete açık kalacak.

Mayıs ayında İstanbul, Ankara ve İzmir’deeşzamanlı gösterimlerle başlayan 5.

Uluslararası işçi Filmleri Festivali yıl boyuncaAnadolu’nun çeşitli kentlerini dolaştı. 2010yılının son durakları ise Eskişehir ve Kocaeli.

İzmit’te festival 4 Aralık günü Halk EğitimMerkezi salonunda düzenlenen açılışla başladı.Açılış öncesinde kent merkezinde gerçekleştir-ilen yürüyüş ile Kocaeli halkı festivale davetedildi. Yürüyüş sırasında festivalin de simgesiolan maket araba üzerinde ellerinde meşaleler-le yürüyen Karagöz ve Şarlo ilgi odağı oldu.

Açılışta ilk olarak, Güzel Sanatlar Fakültesiöğrencileri tarafından gerçekleştirilen, işçileringüvencesizliğini ve mücadelesini konu alan vekapitalizmin eleştirisinin yapıldığı bir perfor-

mans gerçekleştirildi. Açılış gecesi, festivalkomitesinden Selim Işık’ın konuşmasınıardından Dario Fo'nun Japon Kuklası oyu-nunun sahnelenmesi, Fatih Pınar'ın Tekelİşçileri ve

Konfeksiyon işçilerini hikayeleyen belgeselleringösterilmesiyle devam etti. 3 farklı yoksullukhikayesini konu alan Kahpe Devran isimli kısafilmle gece sona erdi. Festival merkez, mahalle,köy, fabrika ve üniversite gösterimleri ile süre-cek.

Eskişehir’de ise festival 11 Aralık Cumartesigünü Taşbaşı Kültür Merkezi'nde yapılacakaçılış etkinlikleriyle başlayacak. Festivalafişleri, kentin bir çok noktasında bulunan bil-boardlardaki yerini alırken belediye otobüsler-ine ve tramvay duraklarına da asılan afişlerleEskişehir halkı festivale davet ediliyor.Festivalin açılış gününe kadar, Eskişehir'in dörtbir yanında yapılacak broşür dağıtımlarıyla, fes-tival hazırlıkları devam ediyor.

Bir süredir internetteki müzik sitelerindedolasan Kecaperî (Perik›z›), Baranek Diyarbekir(Diyarbekir Ya¤muru), Çav Derya(Deniz Gözlü)flark›lar›n›n yorumcusu Jan Arslan'in ilkalbümü EvînPerwer yay›nland›.

Kürtçe pop-rock müzik yapan Arslan’›nalbümünde flehir yanl›zl›¤›, aflk, hüzün ve kay-bolmuflluk temalar› ön plana ç›k›yor. Albümdeyer alan 12 flark›dan 10 tanesinin sözleri JanArslan imzal›; iki flark›n›n sözleri ise ünlü ikiKürt flairi Cegerxwin ve Bro Omeri’nin fliir-

lerinden al›nm›fl. Albümün prodüktorlü¤ünüyapan Ayhan Evci’nin besteledi¤i Jîn flark›s›d›fl›ndaki tüm flark›lar›n besteleri de JanArslan’a ait. Arslan albümdeki flark›lar›n diliniKürtçe’nin saf, bozulmam›fl hali olaraktan›ml›yor.

Rumen as›ll› Alman flark›c› Maria ile “Kengî”adl› flark›da düet yapan Arslan’›n albümüneTobi Hang, Gilberto Torres, Olaf Gödecke,Martin Drees, Chris Harms, Tobias Heinshongibi müzisyenler de katk›da bulundu.

Son durak Eskişehir ve Kocaeli

Kürtçe müziğe yeni bir soluk

Atlı Tomofil Fotoğraf Sergisi, nesiller boyu farklıkültürlerin bir arada yaşattıkları, ancakgünümüzde unutulmaya yüz tutmuş ustalıklardanfaytonculuğun yok oluşunu tarihe not düşüyor.

Atlı Tomofil: Bir yok oluşa tanıklık

GONCA fiAH‹N

Ankara Halkevi Sahnesi, yaklaşık bir yılönce sokaktaki çığlığı kendi seslerine

katıp sahneye koymak için çıktıkları yoldayoğun ve yorucu çalışmaların ardından ilkoyununu sahneledi. 1950’li yıllarda geçen “8Kadın” adlı polisiye oyun, 15. UluslararasıAnkara Tiyatro Festivali kapsamında seyir-ciye merhaba dedi. Hazırlıkları süren ikioyundan biri olan “8 Kadın”, 30 Kasımakşamı Çankaya Belediyesi Çağdaş SanatlarGösteri Merkezi’nde sahnelendi. Yaklaşıkiki buçuk saat süren oyun boyunca seyircilermerakla oyunun çözülmesini ve katili tah-min etmeye çalıştılar.

Ankara Halkevi Sahnesi oyuncularının iki

buçuk saat süren sahne performansınınardından 15. Uluslararası Ankara TiyatroFestivali komitesi, ekibin yönetmeni ÇiğdemÖzer’e gecenin anısına çiçek ve plaket verdi.Festival komitesi yetkilisinin 15. UluslararasıAnkara Tiyatro Festivali kapsamında buoyunu Ankaralılar ile buluşturan AnkaraHalkevi Sahnesi’ne teşekkürünün ardındangece son buldu.

Ankara Halkevi Sahnesi şimdi de “8Kadın” adlı oyunu Halkevi şubelerine oyna-maya hazırlanıyor. Bunun yanı sırahazırlıkları süren “Dudağımda KaranfilKanaması” adlı oyun da aralık ayının son-larına doğru sahneye konulacak.

AnkaraHalkevi

Sahnesi ilk oyununu

sahneledi

SSoonn FFaayyttoonnuussttaassıı MMuussttaaffaaSSeerriinn’’iinn ddiilliinn--ddeenn::““33 PPaayyttoonnuunnhheerr kkııssmmıınnıısseevviiyyoorruumm hheerryyeerriinnii yyaappmmaakkaayyrrıı bbiirr zzeevvkk vveekkeeyyiiff.. EEnnüüzzüüllddüüğğüümm şşeeyyyyaappttıığğıımm ppaayy--ttoonnllaarrddaannbbiirriinniinn BBuurrggaazzAAddaa''ddaa ççııkkaannyyaannggıınnddaa yyaann--mmaassıı...... YYaannggıınnççııkkttıığğıınnddaa bbiirreeyyvvaahh ddeeddiimm bbiirreeyyvvaahhddeeddiimm!!!!!!!!!! ""

Page 16: 121'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi10 Aral›k 2010 / 23 Aral›k 2010

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

S O R U fi T U R M A L A R , H A P ‹ S C E Z A L A R I , P O L ‹ S C O P U K ‹ F A Y E T S ‹ Z

‹stanbul’da polis barikat›na direnen Kolektifçiler tüm engellemelere ra¤men Büyük Üniversite Forumu’nu yapt›. Ankara, Eskiflehir ve ‹zmir’den gelen ö¤renciler Kurtköy’de polisin önce kuflatmas›na sonra sald›r›s›na maruz kald›.

Gençlikle başa çıkamıyorlar''Sizi böyle bir toplantıya davet mi ettik

de geliyorsunuz? Bizim şimdi gençlerle detoplantımız olacak ama biz, kusura bak-mayın elinde sopayla, taşla, molotofkok-teyli ile yumurtalarla gezen gençlerletoplantı yapmayız'' (Başbakan Erdoğan)

"Çok vahim olayların olacağı istih-baratı alınmışsa biber gazı nihai olarakkullanılabilir. ...Üniversitelerde bu işimeslek edinmiş kadrolu öğrenciler var.Bu çocukların giydiği montlar bile aynı"(AKP Gnl Bşkn Yrd. Hüseyin Çelik)

“Öğrencilerimiz ne kadar ileri gidecek-lerini bilmiyor" (YÖK Başkanı YusufZiya Özcan)

Bu sözlerde AKP'nin üniversiteyi birtürlü teslim alamamaya duyduğu öfkevar. Üniversitelerin yönetimlerini YÖKve Cumhurbaşkanı'nın yaptığı atamalarsayesinde AKP'ye yakın isimlerdenoluşturan, yasal düzenlemelerle üniver-sitelerdeki öğretim üyelerini yolagetirmeye çalışan iktidar, üniversitenintemel unsuru olan öğrenci gençliği birtürlü susturamıyor. Üstüne üstlük bu'isyankar çocuklar' üniversitenin neo-liberal dönüşümünü sağlayacak ‘reform’sürecini habire baltalıyorlar. 4 Aralıkgünü Kabataş'ta, Dolmabahçe'de,Çamlıca Gişeleri'nde inip kalkancoplar, sıkılan gazlar, savrulan tehdit veküfürler son bir gayretin göstergesiydi.Soruşturmalarla, hapis cezalarıylayıldıramadıkları öğrencileri bu seferdizginlerinden boşanmış bir şiddetledurdurabilme, susturup sahneden indi-rebilme gayretinin. Fakat sonuçdeğişmedi. Beşiktaş'ta Yıldız Yokuşu'n-dan iskeleye doğru flamaları, trampet-leri ve sloganlarıyla yürüyen üniver-siteliler, Kurtköy'de kol kola girerekpolis barikatının üstüne yürüyen üniver-sitelilerin söylediği gibi "AKP'denhesabı gençlik soracak"tı.

DIfiARDA KALANLAR BULUfiTU4 Aralık Cumartesi günü İstanbul'da

toplantının yapılacağı Dolmabahçe'ninçevresinde ve Büyük ÜniversiteForumu'na katılmak üzere yola çıkan-ların durdurulduğu Çamlıca Gişele-ri'nde öğrencilere dönük polis saldırısıAKP'nin demokrasi maskesini düşürenönemli bir olay olarak şimdidentoplumsal belleğe kazındı.

Başbakan'ın ilki 27 KasımCumartesi, ikincisi 4 Aralık Cumartesigünü gerçekleşen rektörlerbuluşmasının sessiz sedasız geçmesielbette düşünülemezdi. Fakat üniversi-telerin konuşulduğu bu toplantıyaçağrılmayanların da söyleyecek sözüvardı. Öğrenci Kolektifleri "Tayyip rek-törleri, Kolektif seni çağırıyor" diyereküniversitelileri rektörler buluşmasınıngerçekleştiği Dolmabahçe Sarayı'nınhemen yanına çağırıyordu. BüyükÜniversite Forumu düzenlemeyehazırlanıyordu.

Rektörler ve başbakan kapalı kapılarardında üniversitenin geleceğinikonuşurken dışarda toplantıya davetliolmayanlar buluşacaktı. Öğrenciler,öğretim üyeleri, aydınlar ve sanatçılarda 'sokakta' üniversitelerin geleceğinikonuşacaktı. Foruma Ankara, Eskişehirve İzmir'den de öğrenciler gelecekti.

Fakat 4 Aralık günü sabah saat-lerinden itibaren Dolmabahçe civarıpolis tarafından bir savaş alanına çevril-di. Kabataş’ta buluşan Genç-Sen’lilerAkaretler’de buluşan GençlikMuhalefeti üyeleri toplantının yapıldığıDolmabahçe’ye yürümek istedi. Fakatpolisin saldırısıyla engellendiler.

Beşiktaş Yıldız Yokuşu'nda toplananÖğrenci Kolektifi üyeleri de forumugerçekleştirecekleri ÖzgürlükMeydanı'na yürümek istedi fakat polistarafından engellendi. Öğrencilerinkararlı duruşu sonucu polis yolu açtı veöğrenciler sloganlarla Beşiktaş yönünedoğru yürüyüşe geçti. Renkli meşaleler-

le, trampetlerle yürüyüş boyunca atılansloganlarla üniversiteliler susmadı.Beşiktaş Özgürlük Meydanı’nayaklaşıldığında polis tekrar öğrencilerinyolunu kesti. Polis barikatı önündeyaklaşık 45 dakika bekleyen üniver-siteliler kendi yaptıkları şarkılarla,çaldıkları ıslıklarıyla polis barikatınınönünde kararlı duruşlarıyla coşkularınıhiç kaybetmediler. Üniversiteliler slo-ganlarla konuşmalarla bu barikatı dakaldırttılar ve meydana girdiler.

Meydanda üniversiteliler söz alarakyaşadıkları sorunları, nasıl bir üniversiteistediklerini anlattı. Foruma katılanDoç. Dr. Kerem Cankoçak birkonuşma yaparak üniversitelilerinyanında olduğunu söyledi. KeremCankoçak’ın ardından tutuklama cezasıalan öğrencilerden birinin babası sözalarak “Başbakan yasaklar yasaklanmalıdiyor ama en büyük yasak olan YÖK’edokunulmuyor” diyerek öğrencilerinyanında olduğunu vurguladı. Forum

sonunda İlkay Akkaya “Ben her zamansizin yanınızdayım” diyerek Çav Bellamarşını seslendirdi. Marş esnasındabütün öğrenciler ayağa kalkarak hep birağızdan Çav Bella’yı söylediler.

‹STANBUL S‹ZE YASSAKİstanbul'da buluşmaya katılabilen

öğrenciler barikatları aşa aşa forum-larını gerçekleştirirken Ankara, İzmirve Eskişehir'den yola çıkan öğrencilerise anayasal hakları olan seyahat özgür-lükleri ellerinden alınarak İstanbul'aalınmadı.

Büyük Öğrenci Forumu'na gelmekiçin 3 otobüsle yola çıkan yaklaşık 150üniversiteli, sabah saat 08.00 civarındaÇamlıca Gişeleri'nde polis tarafındandurduruldu. Otobüsteki üniversitelilereGenel Bilgi Taraması (GBT) yapanpolis, üniversitelilerin dışarı çıkmasına,tuvalete gitmesine dahi izin vermedi.Otobüsü neden durdurduklarını söyle-meyen polis, nedeni sorulduğundahiçbir gerekçe sunmadan "İstanbul'agirmeniz yasak" dedi. Üç otobüs, poliseşliğindeKurtköy Mehmetçik Vakfıtesislerine girdi. Tesise varır varmazöğrenciler aşağı indi. Polisler otobüsteninen üniversitelilere biber gazı vecoplarla saldırdı. Aşağı inemeyenüniversitelilerin olduğu otobüslere debiber gazı sıkıldı. Polisin vahşicesaldırısının sonunda 2 öğrenci bayıldı vehastaneye kaldırıldı. Saldırınınardından, polisler otobüslere ‘belgelerieksik’ diyerek el koydular. Saat10.00'dan 12.30'a kadar polis ablukasıaltında bekleyen üniversiteliler dahasonra İstanbul'a yürüme kararı aldı.Ancak yürümeye başlayan üniver-sitelilere polis tekrar biber gazlarıyla vecoplarla saldırdı. Polisin coplu saldırısısonucu yaklaşık 30 öğrenci çeşitli yer-lerinden yaralandılar.

Başbakanın rektörlerle buluşmasına davetli olmayanlar kendi üniversite hayallerini sokaktakonuşmak istedi. Onların itirazı AKP’nin planlarını bozunca devreye polis copu ve gazı girdi

“Genciz genç” diyerekçıktık yola. Eğitim sistemiüzerinde sürekli yapılandeğişikliklere karşı hep birliktekarar verdiğimiz 5 talebimiziçin bir imza kampanyasıbaşlatıyoruz.

Liselerimiz üzerindeyaşanan dönüşümlerin dersa-neleri, ölümüne yarışılansınavları, okulda toplanan pa-raları, gerici, piyasacı, cin-siyetçi eğitimi ortadankaldırmadığı çok açık. “Devletbüyüklerinin” bir araya geldiğiher toplantı sonucu okuldatoplanan paraların miktarıdaha da artıyor, sınav sistemideğiştirilerek dersaneyebağımlılık arttırılıyor. Bizlerinne ulaşım sorunu, ne beslen-me sorunu çözülüyor.Laboratuarları olmayanokullar, kalabalık sınıflar orta-dayken bilimsel, niteliklieğitimden söz etmekmümkün olmuyor.Liselerimiz, eğitim hayatımızve geleceğimiz üzerine alınankararlar gösteriyor ki “her şeyöğrenci için” diyenler yalan

söylüyor. Yani “çocuksandıkları biz gençler” buyalanların hiçbirinekanmıyoruz.

Bizler bu kadar sorunlaboğuşurken AKP bir günFATİH projesi “tokadını”yüzümüzde patlatıyor bir gün“düz liseleri ortadankaldırıyoruz bakın şimdi hepi-niz eşit oldunuz” diyor.Darbenin getirdiği zorunlu dindersini kaldırmak bir yana,Milli Eğitim Şurası’nda alınankarar din derslerinin saatiniarttırıyor.

Bu ülkede tam 4 milyonliseli genç var. Bizlere sözhakkı tanımadan kararlar alan4 kişiye; Milli EğitimBakanı’na, YÖK Başkanı’na,ÖSYM Başkanı’na ve TayyipErdoğan’a karşı 4 milyongenç. Yapılan her değişikliklekobay olarak görüyorlar yabizi... Hani her yaptıklarınırobot gibi kabul edeceğimizisanıyorlar ya... Toplamayaçalıştıkları her para ile bizimüşteri yerine koyuyorlar ya...Yanılıyorlar. Biz bu ülkenin

gençleri, geleceğin ta ken-disiyiz. Çizdikleri sınırların öte-sine geçeceğiz. Liselerimizde,sokaklarımızda, ülkenin dörtbir yanında bir arayageleceğiz. Sesimiz sığmaya-cak alanlara. Sınıflarımızda,sokaklarımızda,meydanlarımızdayükselteceğiz taleplerimizi,şimdi harekete geçmezamanı. Şimdi imza toplamazamanı.

Acil talepler için imza verDuyanlar duymayanlara

anlatsın. Türkiye’nin dört biryanında başlayacak olan imzakampanyasına katılmak içinwww.gencumut.org adresindebulunan imza föyüneulaşabilirsiniz. Sorularınız iç[email protected] mailadresinden iletişim kurabiliriz.Şehir meydanlarında, okullar-da açılacak stantlarda imzaverebilir, arkadaşlarınıza daimzalatmak için föy ala-bilirsiniz. Böylece imza kam-panyamız yaygınlaşır, sesimizve taleplerimiz herkese ulaşır.

Nedir bu taleplerimiz? 1. Liselerde herkese

sağlıklı, parasız bir öğünyemek verilmesini

2. Okullarımıza gidipgelirken ulaşımın parasızolmasını

3. Okullarımızda kayıt,tebeşir, spor, temizlik vs. diye-rek ailelerden toplanan parala-rın son bulmasını

4. Sürekli değişen, bizi

kobay yerine koyan, sınavlarladershaneye mahkum eden bireğitim modeli değil; en genişkatılımlı, bilimsel, demokratikbir eğitim modelinin oluşturul-masını

5. Nitelikli bir eğitim içinöğretmenlerimizin kölelik şart-larında değil kadrolu,güvenceli ve bilimsel çalışmakoşullarında çalışmasınınsağlanmasını istiyoruz.

Tam 4milyon

liseli

Her şehirisyanıduydu

İstanbul’da yaşanansaldırıların ardından

Türkiye’nin farklışehirlerinde dayanışmasesleri yükseldi.

Saldırının ardından ilkprotesto Kocaeli’nde biz-zat Kurtköy’de rehinalınan öğrencilertarafından gerçekleştiril-di. Çamlıca gişelerindedurdurularak İzmit’ekadar polis kordonundageri götürülen öğrenciler,İzmit’e geldiklerinde oto-büslerinden inerek eylemyaptı. Yaklaşık 45öğrencinin MerkezBankası önündeki eylemipolis tarafından engelle-nince polisle arbedeyaşandı. 10 öğrencigözaltına alındı. Öğren-ciler ertesi gün serbestbırakıldı.

Saldırının ertesi günüAntalya Kışlahan’datoplanan AkdenizÜniversitesi ÖğrenciKolektifleri bir basınaçıklaması yaptı.

İstanbul’da 5 Aralıkgünü ÖğrenciKolektifleri, TKP'liÖğrenciler, GençlikMuhalefeti ve EmekGençliği GalatasarayMeydanı’nda buluşupTaksim Tramvaydurağına yürüdü.

Eskişehir’de, ÖğrenciKolektifleri, EmekGençliği, GençlikMuhalefeti, TKP veGenç-Sen 5 Aralık’ta birbasın açıklaması yaparakyaşanan polis terörünüprotesto etti. Saat15.00’de Eskişehir İlSağlık Müdürlüğüönünde toplanan üniver-siteliler, Adalar Migrosönüne kısa bir yürüyüşgerçekleştirdikten sonraburada bir basın açıkla-ması yaptı.

Aynı gün Ankara’dada Öğrenci Kolektifleri,Gençlik Muhalefeti veTKP’li Öğrenciler polisterörünü protesto etti.Öğrenci Kolektifleriadına açıklamayı yapanüniversiteli, Kurtköy’deyapılan polis müda-halesinde gözaltınaalınan Miraç EkremEfe’nin gözaltına alınır-ken çekilen resimleri ilegözaltı sonrası getirildiğiAdli Tıp’ta çekilen resim-lerini basına dağıttı.Açıklama, “BunlarAKP’nin ileri demokra-sisinin ürünüdür. İstan-bul’da yaşanan polisterörünün ürünüdür.AKP’nin ürünüdür.Üniversiteliler mücadele-lerine tüm baskılararağmen devam edecek-ler” sözleriyle noktalandı.

GençUmut


Related Documents