Top Banner
839 İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894) Zafer ATAR * Giriş Salgın hastalıklar, tarih boyunca insanlığın en çok etkilendiği felaketlerden biri olarak kabul edilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı Devleti de, salgın hastalıkların yıkıcı etkisine maruz kalmıştır. Bu bağlamda kolera salgınları, Osmanlı gündelik hayatını uzun süre olumsuz yönde etkileyen hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı coğrafyasında ilk kez 1822 yılında ortaya çıkan hastalık 1 , XIX yüzyıl boyunca Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi İzmit ve çevresini de, 1848 2 , 1864-65 yılları 3 ve 1894 yılında etkisi altına almıştır. Çalışmamıza esas olan 1894 yılındaki kolera salgını ise, Osmanlı başkentini tehdit eder hale gelmesinden dolayı, önlemlerin İzmit ve çevresinden itibaren alınmasına neden olmuştur. 1893-1895 yılları arasında neredeyse tüm Osmanlı coğrafyasını etkisi altına alan kolera salgını, 1892 yılında Kuzeybatı Hint eyaletlerinde ortaya çıkmış, buradan dünyanın birçok bölgesine yayılmıştır. Hastalık hem Rusya üzerinden hem de daha etkili olarak Hicaz’dan hac yoluyla Osmanlı topraklarına ulaşmıştır 4 . Nitekim 1893 yılında Mekke, Medine ve Cidde’de 30.000 insan hayatını bu hastalıktan dolayı hayatını kaybetmiştir 5 . Osmanlı hükümeti, Hicaz’daki tehlikenin farkına varmış ve salgının yayılmasını önlemek adına bir takım tedbirler almıştır. Fakat alınan tüm önlemlere rağmen, hacıların taşıdığı koleranın, Anadolu topraklarına girmesini engelleyememiştir. Nihayetinde hastalık, hemen hemen tüm Anadolu’ya yayılmış, 1893 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında da İstanbul’a ulaşarak, salgına dönüşmüştür 6 . Bu dönemde yani 1893 yılında, İzmit’te ise hastalığa rastlanılmamıştır. İzmit ve çevresini etkisi altına alan salgın 1894 yılı Ağustos ve Kasım aylarında gerçekleşmiştir. Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, e-mail:[email protected] 1 Mesut Ayar, Osmanlı Devleti’nde Kolera İstanbul Örneği (1892-1895), İstanbul 2007, s. 22. 2 BOA. A.MKT.MHM.138/5. (5.Ş.1264-7 Temmuz 1848); BOA. C.SH. 10/487. (8.Ş.1264-10 Temmuz 1848). 3 BOA. A.MKT.MHM. 340/79 (9.R.1282-1 Eylül 1865); BOA. A.MKT. MHM. 342/49 (1.Ca.1282-22 Eylül 1865). 4 Gülden Sarıyıldız, Hicaz Karantina Teşkilâtı (1865-1914), TTK Yay., Ankara 1996, s.3-4. 5 Sinan Kuneralp, “Osmanlı Yönetimindeki (1831- 1911) Hicaz’da Hac ve Kolera” (çev. Münir Atalar), OTAM, Sayı 7, Ankara 1996, s. 511. 6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum, Sayı 132, Aralık 1994, s. 13–15; Nursal Kumaş, “Bursa’da Kolera Salgını ve Alınan Karantina Önlemleri (1890-1895)”, Uludağ Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, 2011/2, s.215.
9

İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

Dec 10, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

839

İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)

Zafer ATAR*

Giriş

Salgın hastalıklar, tarih boyunca insanlığın en çok etkilendiği felaketlerden biri olarak kabul edilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı Devleti de, salgın hastalıkların yıkıcı etkisine maruz kalmıştır. Bu bağlamda kolera salgınları, Osmanlı gündelik hayatını uzun süre olumsuz yönde etkileyen hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı coğrafyasında ilk kez 1822 yılında ortaya çıkan hastalık1, XIX yüzyıl boyunca Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi İzmit ve çevresini de, 18482, 1864-65 yılları3 ve 1894 yılında etkisi altına almıştır. Çalışmamıza esas olan 1894 yılındaki kolera salgını ise, Osmanlı başkentini tehdit eder hale gelmesinden dolayı, önlemlerin İzmit ve çevresinden itibaren alınmasına neden olmuştur.

1893-1895 yılları arasında neredeyse tüm Osmanlı coğrafyasını etkisi altına alan kolera salgını, 1892 yılında Kuzeybatı Hint eyaletlerinde ortaya çıkmış, buradan dünyanın birçok bölgesine yayılmıştır. Hastalık hem Rusya üzerinden hem de daha etkili olarak Hicaz’dan hac yoluyla Osmanlı topraklarına ulaşmıştır4. Nitekim 1893 yılında Mekke, Medine ve Cidde’de 30.000 insan hayatını bu hastalıktan dolayı hayatını kaybetmiştir5. Osmanlı hükümeti, Hicaz’daki tehlikenin farkına varmış ve salgının yayılmasını önlemek adına bir takım tedbirler almıştır. Fakat alınan tüm önlemlere rağmen, hacıların taşıdığı koleranın, Anadolu topraklarına girmesini engelleyememiştir. Nihayetinde hastalık, hemen hemen tüm Anadolu’ya yayılmış, 1893 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında da İstanbul’a ulaşarak, salgına dönüşmüştür6. Bu dönemde yani 1893 yılında, İzmit’te ise hastalığa rastlanılmamıştır. İzmit ve çevresini etkisi altına alan salgın 1894 yılı Ağustos ve Kasım aylarında gerçekleşmiştir.

∗ Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, e-mail:[email protected] Mesut Ayar, Osmanlı Devleti’nde Kolera İstanbul Örneği (1892-1895), İstanbul 2007, s. 22.2 BOA. A.MKT.MHM.138/5. (5.Ş.1264-7 Temmuz 1848); BOA. C.SH. 10/487. (8.Ş.1264-10 Temmuz 1848).3 BOA. A.MKT.MHM. 340/79 (9.R.1282-1 Eylül 1865); BOA. A.MKT. MHM. 342/49 (1.Ca.1282-22 Eylül 1865).4 Gülden Sarıyıldız, Hicaz Karantina Teşkilâtı (1865-1914), TTK Yay., Ankara 1996, s.3-4.5 Sinan Kuneralp, “Osmanlı Yönetimindeki (1831- 1911) Hicaz’da Hac ve Kolera” (çev. Münir Atalar), OTAM, Sayı 7,

Ankara 1996, s. 511.6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum, Sayı 132, Aralık 1994, s. 13–15;

Nursal Kumaş, “Bursa’da Kolera Salgını ve Alınan Karantina Önlemleri (1890-1895)”, Uludağ Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, 2011/2, s.215.

Page 2: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

840

Kolera Tehlikesine Karşı Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirler

Osmanlı topraklarında yaşanan salgınlar ile oluşan kaygı sonrasında, XIX yüzyılın ortalarında Osmanlı yönetimi salgınların önlenmesi konusunda girişimlere başlamıştır. Karantina uygulamasının yeni usullerle devreye sokulmaya başlanılması bunun en belirgin örneğini teşkil eder. Diğer taraftan salgının devam ettiği günlerde Osmanlı idarecileri, hastalığın zuhur ettiği mahallerde gerekli tedbirlerin alınmasını, gelişmelerin yakından takip edilmesini ve sonuçlarının gazetelerde ilan edilmesi talimatını vermişlerdir7. Nitekim dönemin basını incelendiğinde ekseriyetle birinci sayfada, kolera vakalarına dair haberlere yer verildiği görülmektedir.

Diğer taraftan kolera ile ilgili mücadelede önemli çalışmalar yürüten Hıfzıssıhha Başmüfettişi Kimyager Bonkowski Paşa’nın8 önerisi ile seçilen 20 baştabip de, Anadolu ve Rumeli’de bulunan vilayet merkezlerine gönderilmiştir. Tabiplerin vazifesi, denetimler yapmak, hastalık ortaya çıkmadan fennî temizlik işlerinin yapılmasını sağlamak ve herhangi bir yerde hastalık görülürse derhal gerekli tedbirleri almak olarak belirlenmiştir9. Ayrıca tabiplerin sorumlu olduğu, birkaç vilâyete birden bakacak ve buralarda yapılan çalışmaları denetleyecek olan müfettişler de tayin edilmiştir. Bu arada, İzmit ve çevresinde Bonkowski Paşa’nın önemli çalışmalar yapmak suretiyle hastalığın yayılmasını engellediğini de belirtmemiz gerekir.

Tüm dünyada olduğu gibi kolera salgınlarına karşı uygulamaya konulan ilk tedbirler, kordon usulünün uygulanması ve tahaffuzhanelerin oluşturulmasıdır. Kordon usulü uygulamasında asıl maksat, hastalığın ortaya çıkış yerinden dışarı yayılmasını engellemek ve aynı yerde imha edilmesini sağlamaktı. Yani bu, karantina usulünün dar kapsamlı bir uygulamasıdır. Hastalığın çıktığı ev, hastane veya kışlalarda bu uygulama yapılmaktadır. Yerleşim alanlarında şüphe duyulan bütün vakaların ortaya çıktığı yerler de, benzer şekilde kordon altına alınmaktaydı. Kordon uygulaması süresi ise genellikle on gündü10.

Tahaffuzhaneleri ele aldığımızda ise, arşiv vesikalarında karantinaya karşılık olarak “usul-ı tahaffuz”, karantina mahalleri için ise “karantinahane” veya “tahaffuzhane” terimi kullanılmıştır. Arapça sakınmak, korunmak anlamına gelen tahaffuz kelimesine dayanarak, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıktığı zamanlarda, karantinada bulundurulacak hastaların muayyen bir müddeti geçirmek için ikametlerine tahsis edilen yerlere tahaffuzhane denmekteydi. Daha geniş bir ifadeyle tahaffuzhaneler, bir şehir ve bölgeye salgın hastalığın bulaşmasını veya buradan başka yerlere yayılmasını engellemek üzere şehrin giriş ve çıkışlarında, şehre ulaşan yolların önemli noktalarında, bölgeye giriş yapacak olanların sağlık durumlarının belirli bir süre gözetim altına alındığı ve gözlem sırasında yapılan muayenelerle hastalığa yakalanma ihtimali olanların sağlıklı halktan ayrılması için alıkonulup, tedavi edilmeye çalışıldığı yerlerdir11.

7 Bkz. BOA. İ.HUS. 34/1312 (7.Ş.1312); BOA. A.MKT.MHM. 595/22. (8.Ş.1312); BOA. A.MKT.MHM. 596/6 (16.N.1312); Mehmet Ak, “19. Yüzyılda Antalya’da Kolera Salgını”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 4, Sayı 17, s.259.

8 Charles Bonkowski, 1841 yılında İstanbul’da doğmuştur. Bir Leh mültecinin oğlu olduğu bilinmektedir. İlköğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra Paris’e giderek burada dönemin meşhur kimyacıları olan Şevroy ve Fremi’den dersler almıştır. İstanbul’a dönüşünde Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de kimya muallimliği görevine atanmıştır. Eczacılıkta da kendini yetiştiren Bonkowski, kimya, tıp ve eczacılık alanında birçok çalışma yapmıştır. Uzun yıllar devletin birçok kurumunda çalışmış, “saray kimyagerliği” görevinde bulunmuş ve milletler arası toplantılarda devleti temsil etmiştir. 1892 yılında bulaşıcı hastalıklarla mücadele için “Dersaadet ve Bil-Umum Vilâyât-ı Şahane Hıfzıssıhha Sermüfettişliği” görevine getirilmiştir. Bu alanda da başarılı çalışmalar gerçekleştiren Bonkowski Paşa, 10 Ocak 1905 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Feza Günergün, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Kimyager-Eczacı Bonkowski Paşa (1841-1905), I. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara 1992, ss, 229-252.

9 BOA. MV. 83/37 Lef: 1 (12.B.1312/9 Ocak 1895)10 Abdülkadir Gül, “XIX. Yüzyılda Erzincan Kazasında Salgın Hastalıklar (Kolera, Frengi, Çiçek ve Kızamık)”, A.Ü.

Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 4, Erzurum 2009, s. 247.11 Gül, a.g.m., s. 248.

Page 3: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

841

1894 kolera salgını esnasında Osmanlı Devleti, hem kordon uygulaması hususunda hem de tahaffuzhanelerin en iyi şekilde hizmet vermesi adına gerekli önlemleri almıştır diyebiliriz. Ayrıca hastalığın yayılmasına engel olmak adına hayati derecede önem arz eden etüv makineleri de12, II. Abdülhamid’in emriyle 1891 yılından itibaren Avrupa’dan satın alınarak tahaffuzhanelere gönderilmeye başlanmıştır13.

İzmit Sancağı’nda Kolera Salgını ve Alınan Önlemler

İstanbul’a çok yakın bir mesafede bulunan İzmit, yüzyıllar boyunca Anadolu’ya ulaşımda önemli bir konuma sahip olmuş ve bir mola noktası olarak kullanılmıştır. İzmit aynı zamanda göçmenlerin yerleşim yeri olması bakımından da önem taşımaktadır. 19. Yüzyılın ortalarından başlayarak savaşlar nedeniyle yaşanan göç dalgalarında, İzmit ve çevresi göçmenlerin yerleşim yeri olmuş, nüfus hızla artmış ve yaşam koşulları kötüleşmiştir14. Dolayısıyla İzmit’in bir geçiş bölgesi özelliği taşıması, gerek İstanbul’da gerekse Anadolu’da ortaya çıkan salgın hastalıkların bölgeye kolaylıkla ulaşmasına neden olmuştur.

1894 yılında İzmit ve çevresinde ortaya çıkan kolera salgını, üzerinde en çok durulan kolera salgınlarından biridir. Aslında bu salgın şiddetinden dolayı değil, coğrafi konumundan yani mutasarrıflık topraklarının yukarıda da değindiğimiz üzere, İstanbul ile Anadolu arasında bir köprü vazifesi görmesinden kaynaklanmıştır15. Bahsi geçen dönemde İzmit Mutasarrıflığı, İzmit merkez kasaba, Adapazarı, Karamürsel, Kandıra ve Geyve kazalarından müteşekkildi. İlerleyen yıllarda Yalova ve İznik kazaları da İzmit Mutasarrıflığına dâhil edilmiştir16.

Mutasarrıflık sınırları içerisinde ilk kolera vakası 17 Ağustos 1894 tarihinde Adapazarı’nda görülmüştür. Ardından Geyve, Ferizli Akyazı, Taraklı ve Akhisar’da kolera vakalarına rastlanılmıştır17. Bu bağlamda koleradan dolayı ilk ölüm haberleri de yine Adapazarı’ndan gelmiştir. 19 Ağustos 1894’de Adapazarı’nda 4 kişi hastalığa yakalanmış ve iki kişi hayatını kaybetmiş, Ferizli’de de 3 kişi koleraya yakalanmıştır18. Bunun üzerine Adapazarı karantina altına alınmıştır19. Ayrıca Adapazarı’ndan çıkacak olan yolcuların belirlenen muayene istasyonlarında 10 gün süreyle karantinaya alınmaları sağlanmıştır20. İlerleyen günlerde diğer kazalardan da ölüm haberleri gelmeye başlamıştır. Nitekim 26 Ağustos tarihinde Geyve’de iki kişi hastalığa yakalanmış, bunlardan biri hayatını kaybetmiştir21 ve 29 Ağustos günü yine Geyve’den bir kişinin öldüğü haberi alınmıştır22.

Hastalık Ağustos ayının son günlerinden itibaren hızla mutasarrıflığın diğer bölgelerine de yayılmaya başlamıştır. Zira kısa süre içerisinde sancağa bağlı hemen hemen bütün bölgelerden vefat haberleri gelmeye başlamıştır. Örneğin 22 Ağustos günü Adapazarı Kaymakamlığı’nın verdiği bilgilere göre, Beylikkışla karyesinde 7 kişi hastalığa yakalanmış, 3 kişi ise vefat etmiştir23. Bir gün sonra ise aynı köydeiki kişi hayatını kaybetmiştir24. Ekim

12 Etüv makineleri, içinde belirli bir sıcaklık elde edilerek kurutma, mikrop üretme ve dezenfekte veya sterilizasyon gibi gâyelerle kullanılan âletin genel adıdır.

13 Pelin Böke, “İzmir Karantina Teşkilatının Kuruluşu ve Faaliyetleri (1840-1900)”, ÇTTAD, Cilt VIII, Sayı 18-19, İzmir 2009, s. 152.

14 Mine Şehiraltı, “İzmit’te Kolera Salgınları”, Turkiye Klinikleri Journal of Medical Ethics-Law and History, 2010 Volume 18 (3), s.133-134.

15 Ayar, a.g.e., s. 133.16 Ayrıntılı bilgi için bkz. Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 2003, s. 204, 222.17 Ayar, a.g.e., s. 133.18 Tercüman-ı Hakikat, 22 Ağustos 1894, s.1.19 BOA. A.MKT.MHM. 554/48 (3.Ca.1312). 20 BOA. A.MKT.MHM. 553/32 (17.S.1312); BOA. A.MKT.MHM. 553/31 (18.S.1312).21 Tercüman-ı Hakikat, 28 Ağustos 1894, s. 2.22 Tercüman-ı Hakikat, 3 Eylül 1894, s.2.23 BOA. DH.MKT. 275/74 Lef: 7-8. (24.S.1312/27 Ağustos 1894). 24 Tercüman-ı Hakikat, 7 Eylül 1894, s.2.

Zafer ATAR

Page 4: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

842

ayı sonlarından itibaren İzmit merkezini etkisi altına alan hastalıktan dolayı, 21 Ekim’de biri çocuk biri asker olmak üzere 2 kişi25, 28 Ekim’de bir genç26, 16-17 Kasım tarihlerinde 24 saat içerisinde 3 kişi27, bir gün sonra yine İzmit’te bir28, 19 Kasım’da iki29, 20 Kasım’da yine İzmit merkezde bir kişi vefat etmiştir30. Bu tür örnekleri daha da arttırmak mümkün olmakla birlikte, dönemin basını ve arşiv belgeleri incelendiğinde, İzmit ve çevresinde koleradan dolayı hayatını kaybedenlerin sayısı, Anadolu’nun diğer bölgeleriyle mukayese edildiğinde, sayıca daha az olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bunda en önemli etken Osmanlı Devleti’nin aldığı tedbirlerdir. Zira hastalığın İstanbul’a ulaşmaması adına önlemlerini İzmit ve civarından almaya başlayan devletin, bu konuda başarılı olduğunu ifade edebiliriz. 1865 yılındaki kolera salgını esnasında İstanbul’da, hastalıktan dolayı günde ortalama bin kişinin hayatını kaybettiği gerçeği31, Osmanlı Devleti’nin en üst düzeyde tedbir almasını sağlamıştır.

Kolera vakalarının görülmeye başlanmasından sonra alınan tedbirleri ele aldığımızda, bu süreçte merkezi yönetimin, İzmit’te gerekli kurumları önlem alması hususunda uyardığını görmekteyiz. Nitekim İzmit Mutasarraflığı’na gönderilen bir yazıda, “…koleranın yayıldığı şu günlerde, hastalığın etkin olduğu bölgelerden İstanbul’a gelenlerin muayene edilmeleri, İzmit’te bulunan mezbahane ile debbağhanelerin bulundukları bölgelerden kaldırılmaları ve belediyenin hastalığın yayılmasına karşı tüm önlemleri alması gerekmektedir”32 denilmektedir. Yazıdan da anlaşılacağı üzere kolera günden güne etkisini arttırmakta ve hastalığın İstanbul’a ulaşmasından endişe edilmektedir. Bu durumu doğrular mahiyetteki bir başka arşiv belgesinde, Ankara’ya bağlı Sivrihisar’ın Demirci, Oğlakçı ve Sortuğ karyelerinde koleranın ortaya çıktığı ve buraların karantinaya alınacağı, Eskişehir’in (ilerisinde) batısında bir tahaffuzhane kurulmasının gerekli olduğu, Sivrihisar kazasındaki hastalıktan dolayı oradan geleceklerin 10 gün Eskişehir’de karantina altına alınmasını ve son olarak İzmit’ten çıkacak olan yolcuların, koleranın etkin olduğu bu bölgeye gitmelerine izin verilmemesi istenmiştir33. Eskişehir’in batısında bir tahaffuzhane teşkilinin gündeme gelmesi üzerine, yeni tahaffuzhanenin İnönü’de inşa edilmesi planlanmış, ayrıca Tuzla tahaffuzhanesinin eksikleri süratle giderilmeye çalışılmıştır34. Ayrıca daha önce İzmit ve çevresinde koleraya yakalanan hastalar, tedavi için trenlerle Haydarpaşa’ya getirilerek, İstanbul’da tedavi edilmekteydi. Hastalığın İstanbul’dan uzak tutulması adına bu uygulama terk edilerek, hastalar yerinde, yani İzmit’te tedavi edilmeye başlanmıştır35.

Hükümet tarafından alınmaya çalışılan tüm önlemlere rağmen hastalık, 1894 yılı yaz aylarından itibaren hızla İç Anadolu bölgesinden batıya doğru ilerlemiştir. Nitekim Sıhhiye Nazırı tarafından 8 Ağustos 1894 tarihinde hazırlanan rapor bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Raporda, Eskişehir’de devam eden koleranın İznik’e sirayet ettiği ve burada 3 kişinin ishale tutularak ölmesinden dolayı İznik’in karantinaya alınarak burada iki katlı bir kordon oluşturulması, İznik’ten ayrılacak olanların 10 gün karantinada bekletilmeleri, hastalığın Bursa, Bandırma, Gemlik, Karamürsel ile Bilecik ve Ankara demiryolu üzerindeki yerleşim yerlerine yayılmaması için tüm tedbirlerin alınması istenmiştir. Ayrıca Gemlik ve İzmit Körfezi’nden deniz yoluyla gelen yolcular ile İnönü’den ve İzmit’ten hareket eden trenlerin Tuzla’ya geldiklerinde yolcularının 24 saat Tuzla’da ihtiyat karantinasına 25 BOA. DH.MKT. 275/74 Lef: 14. (24.S.1312/27 Ağustos 1894).26 BOA. DH.MKT. 275/74 Lef: 12. (24.S.1312/27 Ağustos 1894).27 Tercüman-ı Hakikat, 19 Teşrin-i sani 1894, s.1.28 Tercüman-ı Hakikat, 20 Teşrin-i sani 1894, s.1.29 Tercüman-ı Hakikat, 21 Teşrin-i sani 1894, s.1.30 Tercüman-ı Hakikat, 22 Teşrin-i sani 1894, s.1.31 Kumaş, a.g.m., s. 215. 32 BOA. A.MKT.MHM. 553/17 Lef 1. (5.S.1312).33 BOA. Y.A.HUS. 302/79. (8.M.1312/12 Temmuz 1894).34 BOA. A.MKT.MHM. 711/1. (29.M.1312/2 Ağustos 1894).35 BOA. Y.MTV. 84/115. (27.Ra.1311/8 Ekim 1893).

Page 5: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

843

alınmalarının zaruri olduğu belirtilmiştir. Bunun dışında, Tuzla’dan başlayarak kara yoluyla Şile’ye kadar gelenlerin arasında, İzmit ve daha iç bölgelerden gelenler varsa bunların kabul edilmeyerek, Tuzla’ya geri gönderilmelerine karar verilmiştir. Bu süreçte önemli bir görev üstlenen Tuzla Tahaffuzhanesi’nin su ihtiyacının acilen karşılanması ve karantina süresinin 10 güne çıkartılması sebebiyle burada bir karakol inşa edilmesi de raporda36 üzerinde önemle durulan hususlar olarak göze çarpmaktadır.

Burada Tuzla Tahaffuzhânesi için bir parantez açmamız gerekir ki, Tuzla Tahaffuzhanesi’nin bulunduğu bölge, İstanbul’a Anadolu yakasından son giriş noktasıdır. Bu bölgenin tahaffuzhâne olarak seçilmesinde, bir taraftan Anadolu’dan gelen yolun güvenliğinin sağlanması, diğer taraftan da denizyolu trafiğinin kontrol altına alınması amaçlanmıştır. Ancak hastalığın ortaya çıktığı süreçte, Tuzla Tahaffuzhanesinde, ne hastaların on gün süre ile gözetim altında tutulacakları hastane binaları, ne de karantina için hayati derecede önemli olan yeterli derecede su bulunmaktaydı37. Zaten Sıhhiye Nazırı tarafından hazırlanan raporda da özellikle su ihtiyacının acilen karşılanmasının gerekliliği önemle vurgulanmıştı. Durum üzerine Osmanlı makamları kısa sürede Tuzla Tahaffuzhanesinin eksikliklerini gidermeye çalışmıştır. Nitekim erkek ve kadın hastalar için iki ayrı hastane inşasına başlanmış38 ve salgının başlamasıyla birlikte İzmit’e etüv makinesi ve bu aleti kullanacak uzman gönderilmiştir39.

Eksiklikleri giderildikten sonra, Tuzla Tahaffuzhanesi’nin oldukça kritik bir görev üstlendiğini söyleyebiliriz. Gerek karadan, gerekse deniz yoluyla bölgeye gelenlerin sıhhi denetimleri bu tahaffuzhane tarafından gerçekleştirilmiştir. Örneğin 5 Aralık 1894 günü, altı sefine ve iki vapurda toplamda 111 tayfaya, kara yoluyla bölgeye ulaşanlardan 105 yolcuya pratika40 verilmiştir. Diğer taraftan limanda bulunan 22 sefinede ve yedi vapurda bulunanlar ile limana kara yoluyla gelen 45 yolcu, 4 zabit ve 459 askerin sağlık taraması burada gerçekleştirilmiştir41. 9 Aralık 1894 günü ise, Tuzla Tahaffuzhanesi’ne 32 sefine 127 tayfa ve 2 vapurda 38 tayfa ve 281 yolcuya pratika verilmiştir. Yine aynı gün kara yoluyla bölgeye ulaşan 77 yolcunun da sağlık taraması tahaffuzhanede yapılmıştır. Bir gün sonra 20 Aralık 1894 günü ise 11 sefinede 53 ve 100 yolcuya pratika verilmiş, limanda bulunan 3 vapur ve 19 gemideki 156 kişi ile kordon altında bulunanların sıhhi durumları kontrol edilerek, sağlık durumlarının iyi olduğu tespit edilmiştir42. Bu örnekler göz önünde bulundurulduğunda Tuzla Tahaffuzhanesi’nin her gün yüzlerce yolcunun ve limana gelen onlarca geminin sağlık taramasını gerçekleştirdiğini ifade edebiliriz.

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, alınan tüm tedbirlere rağmen hastalık 1894 yılı Ağustos ayının başlarında İzmit’e ulaşmış ve bölgede kolera kaynaklı ölümler gerçekleşmeye başlamıştır. Nitekim İzmit Mutasarrıfı Sırrı imzasıyla 12 Ağustos 1894 tarihinde çekilen telgrafta, sancağa bağlı Geyve kazası Mekece Köyü’nün koleradan dolayı kordon altına alındığı bildirilmektedir. Koleranın yayılmaması için Ankara tarafından gelecek ve İzmit tarafından gidecek trenlerin Mekece yakınlarındaki istasyonuna uğratılmaması istenmiştir43. Yine hastalığın yayılması için, İnönü’den hareket eden trenlerin Vezirhan,

36 BOA. Y.A.HUS. 305/52. (5.S.1312/8 Ağustos 1894).37 Kumaş, a.g.m., s. 221.38 BOA. İ.SH. 2/1312. (14.R.1312/15 Ekim 1894); BOA. A.MKT.MHM. 711/7. (16.R.1312/17 Ekim 1894).39 BOA. A.MKT.MHM. 554/43. (27.R.1312/28 Ekim 1894); BOA. A.MKT.MHM. 554/49. (2.Ca.1312/1 Kasım 1894);

BOA. İ.HUS. 31/1312 (2.Ca1312/1 Kasım 1894); BOA. A.MKT.MHM. 554/72. (13.Ca.1312/12 Kasım 1894). 40 Pratika vermek, herhangi bir geminin, limana giriş, indirme veya bindirme, yük ve ambar yükleme veya boşaltma

yapabilmesi için verilen sağlık izni anlamına gelmektedir.Bkz. http://www.hssgm.gov.tr/ menu/hizmetlerimiz/ saglik_denetimleri/serbest_pratika.aspx (Erişim Tarihi 12 Mart 2015)

41 Tercüman-ı Hakikat, 11 Kanun-u evvel 1894, s. 1.42 Tercüman-ı Hakikat, 12 Kanun-u evvel 1894, s.1.43 BOA. DH.MKT. 271/31. (11.S.1312/14 Ağustos 1894); BOA. İ.HUS. 31/1312. (2.Ca.1312/1 Kasım 1894).

Zafer ATAR

Page 6: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

844

Lefke (Osmaneli), Geyve ve Akhisar istasyonlarına uğramadan geçmeleri44 ve demiryolu güzergâhında bulunan bu yerleşim yerlerine ek olarak İnegöl’de de sıhhi tedbirlerin alınması kararlaştırılmıştır45.

İzmit ve çevresinde uygulanan 10 günlük karantina uygulaması, şüphesiz günlük yaşamı olumsuz olarak etkilemiş, bununla birlikte yolculuk sürelerinin de uzamasına sebebiyet vermiştir. Zira hastalığın etkili olduğu dönemlerde İstanbul’a gitmek isteyen herkes, karantina uygulamasına tabi tutulmaktaydı. Bu süreçte on gün karantinada beklemek istemeyenlerin zaman zaman farklı yollara müracaat ettikleri görülmektedir. Örneğin İstanbul’a tren ile gelenler Tuzla’daki karantina uygulamasından kurtulmak için Gebze’de trenden inerek, Tuzla’nın üzerindeki dağ yolunu kullanmak suretiyle Pendik’e ulaşmaya çalışmışlardır. Hadiseden haberdar olan yetkililer, bu duruma mani olmaya çalışmışlardır46.

Hastalığın daha geniş alanlara yayılmasına ve Dersaadet’e ulaşmasına engel olmaya çalışan devletin aldığı bir diğer tedbir ise, Tuzla ile Şile arasındaki İstanbul’a giden bütün yolları denetim altına almak olmuştur. Bahsi geçen yolların muhafazası için de, Kartal zaptiye taburu görevlendirilmiştir. Ancak bu kadar geniş bir alanın sadece bir tabur zaptiye tarafından muhafaza edilemeyeceği anlaşılınca, bölgede beş-altı kordon oluşturabilecek sayıda karantina memuru ile 10 yaya ve 10 tane de atlı olmak üzere 20 asker görevlendirilmiştir47.

Devletin üzerinde önemle durduğu hususlardan biri de, hastalığın askerler arasında yayılmaması meselesidir. Dolayısıyla, gerek İzmit’ten geçmek zorunda olan askerlerin, gerekse kent merkezinde bulunan askerlerin koleranın etkilerine maruz kalmamaları için birtakım tedbirler alınmıştır. Zira askerler arasında olası bir kolera salgının vahim sonuçlar doğuracağı endişesiyle ilgi makamlar, İzmit’ten geçmek zorunda olan askerin burada durdurulmaksızın ya Tuzla ya da Beykoz’daki Kavak Tahaffuzhanesinde sterilizasyonlarının yapılmasını öngörmüştür48. Kent merkezinde bulunan askerler içinse, Bonkowski Paşa’nın hazırladığı rapor doğrultusunda, İzmit’in dışında Soğucak mevkiinde barakalar yapılması49 kararlaştırılmıştır. Raporda ayrıca, askerler arasında olası bir salgının baş göstermemesi için temizliğe azami derecede önem verilmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur50. Bir hafta gibi kısa bir sürede barakalardan üçü tamamlanmış, diğerlerini tamamlama çalışmalarına da hız verilmiştir. Barakalar tamamlandıkça da askerlerin Soğucak bölgesine nakli gerçekleştirilmiştir. Arşiv vesikalarından anlaşıldığı üzere askerlerin Soğucak’a nakli 7-8 günde ancak tamamlanabilecektir51. Yine bu süreçte barakalara giden dört kilometrelik bir yolun, işçi-asker işbirliğiyle yapıldığı da belgelerden anlaşılmaktadır52. Askerler için Soğucak’ta inşa edilen barakalarda, ayrıca sterilizasyon işlemlerinin gerçekleştirildiğini de görmekteyiz. Nitekim askerlerin kıyafetleri burada etüv makineleri aracılığıyla dezenfekte edilmiş ve ihtiyat karantina sürelerini tamamladıktan sonra askerlerin buradan ayrılmalarına izin verilmiştir53.

44 BOA. Y.A.HUS. 306/13. (9.S.1312/12 Ağustos 1894)45 BOA. A.MKT.MHM. 553/12. (10.S.1312/13 Ağustos 1894)46 BOA. Y.PRK.DH. 8/12. (19.S.1894/22 Ağustos 1894). 47 BOA. A.MKT.MHM. 553/27. (16.S.1312/19 Ağustos 1894).48 BOA. İ.HUS. 31/1312. (2.Ca.1312/1 Kasım 1894)49 Bonkowski Paşa’nın hazırladığı rapordan anlaşıldığı üzere askerler, kent merkezi dışındaki çadırlarda

dinlendirilmekteydiler. Hastalığa yakalanan ve durumu ağır olan askerler ise çift katlı çadırların altında tedavi edilmekteydi. Yine rapora yansıdığı kadarıyla, zabitan ve doktorlar üstün gayret göstererek, bazen sabahlara kadar çalışmışlar ve böylelikle hastalığın askerler arasında bir salgına dönüşmesine engel olmuşlardır. Bkz. BOA. Y.A.HUS. 312/86 Lef: 3. (12.Ca.1312/11 Kasım 1894).

50 BOA. Y.MTV. 108/71 (9.Ca.1312/8 Kasım 1894).51 BOA. A.MKT.MHM. 555/1 Lef:1. (20.Ca.1312/19 Kasım 1894)52 BOA. A.MKT.MHM. 555/1 Lef:4. (20.Ca.1312/19 Kasım 1894)53 BOA. A.MKT.MHM. 555/1. (20.Ca.1312/19 Kasım 1894)

Page 7: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

845

Alınan tüm bu tedbirler sayesinde İzmit ve çevresinde, 1894 yılı Ağustos ve Kasım aylarında etkili olan koleranın daha vahim sonuçlar ortaya çıkarmasına engel olunmuştur. Bu süreçte hastalığın yayılmaması adına, Bonkowski Paşa’nın önemli çalışmalar yaptığını belirtmemiz gerekir. Nihayetinde 3 Aralık 1894 tarihinde, Bonkowski Paşa tarafından hazırlanan raporda, “İzmit’te on günden beri asakir-i şahane ve ahali beyninde kolera vukuatı olmadığından bahisle Dersaadet’e karşı mevzu olan 10 günlük karantina müddetinin 5 güne tenzili ve kasaba etrafında vaz edilmiş olan kordona lüzum kalmadığının…”54 belirtildiğini görmekteyiz. Konuya ilişkin 9 Aralık 1894 tarihli bir başka arşiv vesikasında ise, 15 günden beri İzmit’te kolera vakasına rastlanılmadığından dolayı kordonun kaldırılması istenmiştir. Bununla birlikte tedbir amaçlı olarak, İzmit’ten İstanbul’a gelecek olanların, 24 saat süreyle Tuzla Tahaffuzhanesi’nde ihtiyat karantinasına alındıkları55 görülmektedir.

Belirtmemiz gereken bir diğer husus ise, kolera salgının İzmit ve çevresinden 1894 yılı Kasım ayından itibaren Eskişehir’e doğru yayılmasına dairdir. Nitekim daha öncede ifade ettiğimiz üzere kolera salgını başlangıçta, İç Anadolu bölgesinden (Ankara-Eskişehir vs.) batıya doğru yayılmış ve 1894 yılı yaz aylarından itibaren İzmit ile çevresini etkisi altına almıştı. Bu süreçte alınan tedbirler sayesinde de, İç Anadolu bölgesi kısmen hastalığın etkisinden kurtulmuştur. Ancak hastalığın İzmit ve çevresinde etkisini çok kuvvetli bir şekilde hissettirdiği Kasım ayından itibaren de, hastalığın Bursa ve İzmit dolaylarından tekrar Eskişehir bölgesine doğru yayılmaması için tedbirler alındığını görmekteyiz. Nitekim salgının Eskişehir’e sirayetini engellemek için Kasım ayı ortalarında, İzmit ve Gebze’de oluşturulan kordonlara takviyelerde bulunulmuştur56. Ayrıca İstanbul’dan İç Anadolu bölgesine gönderilen muhacirlerin hastalığa yakalanmaması için, İzmit’te halk arasına karıştırılmadan, görevliler nezaretinde geçirilmesi kararlaştırılmıştır57. Bu suretle hastalığın Eskişehir ve civarına geri dönüşü engellenmeye çalışılmıştır.

Sonuç

Netice itibariyle, 1894 yılında İzmit ve çevresini etkisi altına kolera salgını, ortaya çıkardığı sonuçlardan ziyade, hastalığın geniş alanlara yayılarak ahali ve askerler arasında büyük felaketlere yol açabileceği ihtimalinin belirmesi açısından önemlidir. Ayrıca 1893 kolera salgınının etkilerinden henüz kurtulmuş olan İstanbul’a, İzmit üzerinden hastalığın yeniden ulaşmaması adına Osmanlı Devleti’nin azami derecede gayret gösterdiği görülmektedir. Bu bağlamda, hastalığın belirtilerinin ilk görüldüğü günden itibaren kordon uygulamalarının ciddiyetle tatbiki, Tuzla Tahaffuzhanesinin eksikliklerinin giderilerek 10 günlük karantina uygulamasının başlatılması, bölgeye etüv makinesinin gönderilmesi, erkek ve kadın hastalar için iki ayrı hastane binasının inşası, Tuzla’dan Şile’ye kadar olan alanın denetim altına alınarak İstanbul’a gidiş yollarının tutulması bu süreçte göze çarpan en belirgin tedbirlerdir. Ayrıca askerler için kent merkezi dışındaki Soğucak mevkiine barakalar yapılması, Hıfzıssıhha Başmüfettişi Kimyager Bonkowski Paşa’nın bizzat İzmit’e gönderilerek hastalığın yayılmaması adına önlemler aldırılması da yine bu süreçteki kayda değer çalışmalardandır. Daha önce de belirttiğimiz üzere İzmit ve çevresinde, öncelikli olarak kolera salgınının etki alanını azaltmak ve en az kayıpla süreçten kurtulmak isteyen Osmanlı Devleti’nin, özellikle hastalığın İstanbul’a ulaşmaması adına önemli tedbirler aldığını ve bunda da başarılı olduğunu söylemek mümkündür.

54 BOA. İ.HUS. 32/1312 (4.C.1312/3 Aralık 1894).55 BOA. Y.A.HUS. 314/114 (10.C.1312/9 Aralık 1894).56 BOA. Y.A.HUS. 312/68 (9.Ca.1312/8 Kasım 1894).57 BOA. A.MKT.MHM. 555/13 (1.C.1312/30 Kasım 1894).

Zafer ATAR

Page 8: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

846

KAYNAKLARI. Arşiv

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA).

BOA. A.MKT.MHM. 138/5.

BOA. A.MKT.MHM. 340/79.

BOA. A.MKT. MHM. 342/49.

BOA. A.MKT.MHM. 553/12.

BOA. A.MKT.MHM. 555/13.

BOA. A.MKT.MHM. 553/17

BOA. A.MKT.MHM. 553/27.

BOA. A.MKT.MHM. 553/31

BOA. A.MKT.MHM. 553/32

BOA. A.MKT.MHM. 554/43.

BOA. A.MKT.MHM. 554/48.

BOA. A.MKT.MHM. 554/49.

BOA. A.MKT.MHM. 554/72.

BOA. A.MKT.MHM. 555/1.

BOA. A.MKT.MHM. 595/22.

BOA. A.MKT.MHM. 596/6.

BOA. A.MKT.MHM. 711/1

BOA. A.MKT.MHM. 711/7.

BOA. C.SH. 10/487.

BOA. DH.MKT. 275/74.

BOA. DH.MKT. 271/31.

BOA. İ.HUS. 31/1312.

BOA. İ.HUS. 32/1312.

BOA. İ.HUS. 34/1312.

BOA. İ.SH. 2/1312.

BOA. MV. 83/37

BOA. Y.A.HUS. 302/79.

BOA. Y.A.HUS. 312/86.

BOA. Y.A.HUS. 314/114.

BOA. Y.A.HUS. 312/68.

BOA. Y.A.HUS. 306/13.

BOA. Y.A.HUS. 305/52.

BOA. Y.MTV. 84/115.

BOA. Y.MTV. 108/71.

BOA. Y.PRK.DH. 8/12.

Page 9: İZMİT VE ÇEVRESİNDE KOLERA SALGINI (1894)kocaelitarihisempozyumu.com/bildiriler2/63.pdf6 Kevork Pamukciyan, “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum,

847

II. Gazeteler

Tercüman-ı Hakikat, 22 Ağustos 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 28 Ağustos 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 3 Eylül 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 7 Eylül 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 19 Teşrin-i sani 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 20 Teşrin-i sani 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 21 Teşrin-i sani 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 22 Teşrin-i sani 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 11 Kanun-u evvel 1894.

Tercüman-ı Hakikat, 12 Kanun-u evvel 1894.

III. Kitap ve Makaleler

Ak, Mehmet, “19. Yüzyılda Antalya’da Kolera Salgını”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 4, Sayı 17, 2011.

Ayar, Mesut, Osmanlı Devleti’nde Kolera İstanbul Örneği (1892-1895), İstanbul 2007.

Böke, Pelin “İzmir Karantina Teşkilatının Kuruluşu ve Faaliyetleri (1840-1900)”, ÇTTAD, Cilt VIII, Sayı 18-19, İzmir 2009.

Gül, Abdülkadir, “XIX. Yüzyılda Erzincan Kazasında Salgın Hastalıklar (Kolera, Frengi, Çiçek ve Kızamık)”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 4, Erzurum 2009.

Günergün, Feza, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Kimyager-Eczacı Bonkowski Paşa (1841-1905), I. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara 1992.

Karpat, Kemal, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003.

Kumaş, Nursal, “Bursa’da Kolera Salgını ve Alınan Karantina Önlemleri (1890-1895)”, Uludağ Üniv. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, Bursa 2011.

Kuneralp, Sinan, “Osmanlı Yönetimindeki (1831- 1911) Hicaz’da Hac ve Kolera” (çev. Münir Atalar), OTAM, Sayı 7, Ankara 1996.

Pamukciyan,Kevork “1893 Kolera Salgını ve 1894 Büyük Depremi”, Tarih ve Toplum, Sayı 132, Aralık 1994.

Sarıyıldız, Gülden, Hicaz Karantina Teşkilâtı (1865-1914), TTK, Ankara 1996.

Şehiraltı, Mine, “İzmit’te Kolera Salgınları”, Turkiye Klinikleri Journal of Medical Ethics-Law and History, 2010 Volume 18 (3).

Zafer ATAR