Page 1
1
BU SAYIDA Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU İle Röportaj - Yunus Emre BOLAT
Parkın İçinden - Özlem Selen GÜNAYDIN
Ben - Ömer Ali BAŞARA
Bakışların (Mihribân) - Yavuz Fermân KILIÇ
Bunu Sakın Aklından Çıkarma - Aslıhan ŞAHİN
Ne Pervane Ne Bülbül - Yunus Emre BOLAT
İhtiyar Adam - İhsan BAYRAK
Panorama - Vural YILMAZ
Nere Gidersin - Mesut YILMAZ
İçim Hayalinle Isınıyor - Abdurrahman YILMAZ
Âşık Tarzı Şiir Geleneği Bulmaca - Yunus Emre BOLAT
Edebiyatta Bu Ay Kaybettiklerimiz
Page 2
2
Editörden
Yunus Emre BOLAT
Değerli okurlarımız;
Bengütaş 11. sayısıyla
ne mutlu ki yine
sizlerin karşısında.
Bengütaş'ta Türkoloji camiasının
önde gelen isimleriyle yaptığımız
röportajları içeren söyleşi köşemizde, bu
ay Hacettepe Üniversitesi öğretim
üyelerinden değerli Hocamız Prof. Dr.
Özkul Çobanoğlu'nu ağırladık. Bununla
birlikte gazetemize bazı yenilikler getirdik.
Gazetemizin her sayısının yayınlandığı ay
içerisinde ölüm yıldönümü olan yazar ve
şairlerimizi anacağımız yeni bir bölüm
oluşturduk. Bununla beraber bu ay halk
edebiyatı anabilim dalında başlattığımız bir
bulmaca köşemiz var. Her ay Türk Dili ve
Edebiyatı bölümündeki farklı anabilim
dallarında öğrenciler tarafından gazetemiz
için bir bulmaca hazırlanacaktır.
Yaptığımız yeniliklerle Bengütaş'ı her
zaman daha ileriye taşımayı hedefliyoruz.
Bu güzelliği sizlere on birinci kez
sunmanın haklı gururunu ve mutluluğunu
yaşıyoruz. İyi okumalar dilerim.
Adres: Karadeniz Teknik Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Trabzon.
bengutasduvargazetesi.blogspot.com
[email protected]
Her hakkı saklıdır.
Kurucu
Doç. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ
Editör Yunus Emre BOLAT
Editör Yardımcıları
Nuray ACAR
Hilal TUNA
İhsan BAYRAK
Tashih Serap CENGİZ
Kevser BAYAZIT
Ayşenur AYYILDIZ
Seçil HAVUZ
İletişim Sorumları İhsan BAYRAK
Gamze SAK
Röportaj Ekibi Damla KARAYİĞİT
İrem ERTEN
Burcu BEKİROĞLU
Yazı Denetimi Samih YIKILGAN
Eray KARAHAN
Bilgisayar ve Jenerik Yunus Emre BOLAT
Bayram AKI
Pano ve Arşiv
Nuray ACAR
Merve CAN
Gülsüm KANOĞLU
Meryem ZENGİN
Büşra BİRCAN
Bengütaş Duvar Gazetesi’nin yazılı izni
olmaksızın herhangi bir vasıtayla kısmen
de olsa çoğaltılamaz.Kaynak göstermek
şartıyla alıntı yapılabilir. Gazetede
yayınlanan yazıların tüm sorumluluğu
yazarlara aittir.
Page 3
1
Röportaj
PROF. DR. ÖZKUL ÇOBANOĞLU
İLE SÖYLEŞİ
Söyleşiyi Yapan: Yunus Emre BOLAT
Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu Kimdir?
1961 yılında
Ayvalık'ta doğdu. İlk
ve orta öğrenimimi
Ayvalık'ta, Cumhuriyet
İlkokulu ve Ayvalık
Lisesi'nde tamamladı.
1986 yılında Hacettepe
Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve
edebiyatı bölümünden mezun oldu.1987
yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Türk Halkbilimi Anabilim Dalı'nda
araştırma görevlisi olarak göreve başladı.
1989-1992 yılları arasında Yüksek
Öğretim Kurulu tarafından görevli olarak
gönderildiği Amerika Birleşik Devletleri
Indiana Üniversitesi Folklor Enstitüsü
master programından dersleri takiben,
Prof. Dr. Henry Glassie ve Prof.Dr. İlhan
Başgöz'ün danışmanlığında hazırladığı
"The Relationships Between Oral Forms of
Folklore and Mediated Performances in the
Cult of Çakıcı Mehmet Efe" adlı tezi Ord.
Prof Dr. Richard Bauman'ın da bulunduğu
jüriye karşı savunarak mezun oldu.
1990-1991 Güz ve Bahar
Sömestirlerinde Indiana Üniversitesi
Folklor Enstitüsü'nde Prof.Dr. Henri
Glassie'nin "Araştırma Asistanı" (Research
Assistan) olarak görev yaptı.
§ 1992-1996 yılları arasında Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde
doktora programını Prof. Dr. Umay
Günay'ın danışmanlığında hazırladığı
"Âşık Tarzı Şiir Geleneği İçinde Destan
Türü Monografisi" adlı doktora tezini
hazırlayarak tamamladı.
1997-1998 öğretim yılında Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Doğu
Akdeniz Üniversitesi'nin Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü'nde misafir öğretim
üyesi olarak çalıştı. Bu süre içinde, Kıbrıs
Türk Halk Kültürünü Araştırma Kurumu
ve bu kurum bünyesinde Kıbrıs Türk Halk
Kültürü Arşivini kurdu, düzenlediği
"Halkbilimi Alan Araştırmacısı Yetiştirme
Semineri" ile bu kurumun araştırmacılarını
yetiştirdi ve devam etmekte olan "Güney
Kıbrıslı Göçmen Türklerin Sözlü
Kültürünü Derleme Projesi"ni başlattı.
§ 1998 yılında "Türk Halk Kültüründe
Memorat Türü Üzerine Bir Tahlil
Denemesi" adlı doçentlik takdim tezini
hazırlayarak doçent oldu ve aynı yıl
Hacettepe Üniversitesi TDE Bölümü Türk
Halkbilimi Anabilim Dalı'nda doçent
kadrosuna atandı ve bu tarihten Güz 2000
sömestrine kadar Türk Halkbilimi
Anabilim Dalı başkanlığı görevini üstlendi.
Bahar 2000 sömestrinde 26 Mayıs- 10
Haziran 2000 tarihleri arasında, Polonya-
Krakow'da bulunan Jagellon Üniversitesi
Şarkiyat Fakültesi Türkoloji Bölümünde,
Page 4
2
"Türk Halkbilimi Çalışmaları Tarihçesi ve
Araştırma Eğilimleri" konulu bir seminer
organize etti ve yönetti.
Güz 2000 sömestrinde 01 Aralık-12
Aralık tarihleri arasında, ABD Indiana
Üniversitesi'nin Ottoman and Modern
Turkish Studies Chair, The Inner Asian
and Uralic National Research Center ve
Folklore Institute birimlerinin
sponsorloğunda konferanslar vermek ve
araştırma yapmak üzere davet edildiği
Bloominton kampüsünde "Transformal
Changes in Turkish Popular Culture: The
Turkish Ballad Tradition." ve "Recent
Developments in Turkish Culture and
Politics." adlı konferanslar verdi. İlkyaz
2001 sömestrinde 15 Mayıs-10 Haziran
2001 tarihleri arasında Kosova Priştina
Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nde "Türk
Uygarlığı" ve "Dilbilime Giriş" dersleri
verdi.
29.Mayıs 2001 tarihinde Kosova,
Prizren Doğruyol Derneği konferans
salonunda, Demokratik Türk Birlik Partisi
ve Balkan Türkologlar Birliği'nin davetlisi
olarak "Türk Kültür Tarihi Bağlamında
Balkanlar" adlı konferans verdi.
§ Doç.Dr. 'nun Halkbilimi Kuramları ve
Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş
(1999); Âşık Tarzı Kültür Geleneği ve
Destan Türü (2000) ile basım aşamasında
olan Türk Halk Kültüründe Memoratlar
(2001), Türk Dünyası Kültür Ekolojisi ve
Atasözleri (2001) ve Türk Epik Destan
Geleneği Araştırmalarına Giriş. (2001) adlı
kitapları ulusal ve uluslararası bilimsel
toplantılarda sunulmuş çok sayıda bildirisi,
ansiklopedi maddeleri ve hakemli
dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleleri
vardır. Halen, Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi
Bölümünde öğretim üyesi olarak görev
yapmaktadır.
Röportaj
1. Saygıdeğer hocam, öncelikle söyleşi köşemize konuk olduğunuz için Bengütaş
Duvar Gazetesi ekibi adına teşekkür ederim. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Kendimden nasıl bahsetmeliyim, tam olarak bilemiyorum. Kendimi yakından
tanımaya başlamam bir yönüyle yeni sayılır. Son 15-20 yılda hakkımdaki kanaatlerim gittikçe
kristalleşmeye başladı. Artık eskiye nazaran çok daha rahatlıkla iyi yönlerim kadar, kötü
yönlerimi ve huylarımı da görmeye, daha az kompleksli davranarak çoğunu tiye almaya
başladım diyebilirim. Kendimden bahsetmemi isterken kimlik bilgileriyse kastınız: İşte
Ayvalık 1961 doğumluyum, diye başlayan malum bilgileri internette yalanıyla yanlışıyla da
olsa kolayca bulabilirsiniz. Bunları tekrar etmeyeyim. Gerçekten, Türküm, doğruyum,
çalışkanım. Ve varlığımı Milletime, Yüce Türk milletine armağan etmeye çalışıyorum!
İnşallah, Allah iddialarımda utandırmaz, milletime hizmette başarılı olurum, diye lisanı
halimle dua ediyorum.
2. Türk halkbilimi anabilim dalını seçmenizde neler ve kimler etkili oldu?
Bu soru bana daha önce de hatırladığım kadarıyla üç başka mülakatta soruldu, oralarda
da söylediğim gibi Ayvalık ve Sarmısaklı’da, hayvancılık, tarımcılık, balıkçılık başta yaklaşık
bütün hayat tarzlarını yaşayarak öğrenmem bu anlamda beni halkbilimci olamaya hazırlayan
altyapıdır ve son derece önemlidir diye düşünüyorum. Bunun üzerine lise ve daha sonra
Ankara İlahiyat Fakültesinde geçen üç ve Hacettepe Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nde geçen beş yılla, 8 yıllık bir lisans eğitimi her faninin kolayca erişemeyeceği bir
tahsildir. Üstelik alanlarında Türkiye’nin en iyileri olan yaklaşık 30-40 hocanın talebesi
olmak, kelam, hadis, tefsirden, sistematik felsefe, din sosyolojisi, din psikolojisinden,
Page 5
3
Anadolu ve Rumeli ağızları, dilbilimi, halkbilimine kadar çok geniş bir dersler
manzumesinden beslenmek bir bakıma iki fakülte bitirecek bir zamanda bir buçuk fakülte
bitirmek üstelik bunu “kuru soğana muhtaç” ekonomik şartlarda bitirmek, bu nedenle de
inşaatlarda amelelikten, hamallığa varıncaya dek pek çok işte çalışarak bitirmek halkbilimci
olmamın başlangıcıdır.
Bu arka plandan sonra ilk olarak Prof. Dr. Hikmet Tanyu hocadan daha sonra da Prof.
Dr. Umay Günay hocadan “halkbilimi”ni öğrenmek üstüne de Prof. Dr. Erol Güngör hocadan
“hâlâ direnmekte olan millî kültürümüze” yabancı örnekler karşısında kolayca
vazgeçilemeyecek bir muhteva ve işlevsellik kazandırma bağlamında yönlendirilişten sonra
benden halkbilimciden başka hiçbir şey olamazdı. Bu süreç müthiş bir süreçtir. Meselâ bu
aralar birkaç cemaati yakından tanıdım. İstemeyerek de olsa, dokuz tane şeyhim oldu. Hiç
şüphesiz bütün bunlar hayatın pek çok farklı yönünü yakından tanımama vesile oldu ve
halkbilimciliğimi hâlâ beslemeye devam ediyorlar. Bütün bunların üstüne Prof. Dr. Umay
Günay’ın yüksek lisans ve doktora talebesi, asistanı olmam ve yine onun desteğiyle ABD'ye
Southern Colorado ve Indina Üniversitelerine ihtisasa gönderilmem çok önemlidir.
Türkiye’nin en iyi hoca ve bölümlerinden sonra bu defa dünyanın en iyi folklor bölümü ve
Richard Bauman, Henry Glassie, Linda Degh, Beverly Stoelche gibi dünyanın en önce gelen
teorisyen halkbilimcilerin öğrencisi olmam… Stith Thompson’un Richard Dorson’un, Alan
Dundes'in yetiştikleri icrayı sanat eyledikleri mekânı ve havayı solumam benim halkbilimci
olmamda önemi kolay kolay anlatılamayacak bir şans ve birikim kaynağıdır. Doğal olarak bu
arka plana istinaden başta kendiminkiler olmak üzere memleketimizde yapılan, yazılan
çalışmalara dünyayla karşılaştırarak baktığımda burun kıvırıyor ve acımasızca eleştiriyorum.
Mesnevi’de anlatılan sidik gölündeki saman çöpüne tüneyen sivrisineğin kaptanıderyalık
taslamasına benzer hallerdeki ülkemin güzel proflarından bazıları 183. kitaplarını (!)
yazdıkları halde onları ve yazdıkları çuvallar dolusu kitaplarını kale almamamı
anlayamayışlarını anlıyorum ama onlara nerde yanlış yaptıklarını bilgi-görgü eksilikleri
nedeniyle anlatamıyorum…
3. Yazdığınız makaleler, bildiriler, ansiklopedi maddeleri yanında memoratlar,
epik destan geleneği, âşık tarzı kültür geleneği, halkbilimi kuram ve araştırma
yöntemleri gibi birçok konu üzerine değerli ve önemli kitap çalışmalarınız var. Şu an
üzerinde yoğunlaştığınız veya planladığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Her an basılabilecek Türk Mitolojisi, Türk Şamanizmi, Türk Aile Folkloru,
Konuşmanın Etnografyası, Halk Felsefesi başta olmak üzere 10 civarında kitap üzerinde
yıllardır uğraşıyorum. İnşallah yakında turna katarı gibi göç öncesi sökün ederler!
4. Bugün Türk kültür sahasında araştırılmaya muhtaç olan öncelikli konular
nelerdir?
Göçerevli hayat tarzı ve bozkır tipi Türk Mitolojisi, Altay Şamanizmi, maddi kültür,
gayrimaddi kültür (intangible culture) yani bir bakıma dünya görüşümüz ve zihniyetimiz dünü
ve bugünüyle ortaya konulup milletimiz yarına hazırlanmalıdır.
5. Hocam sizce Türk topluluklarının ortak bir kültür dairesinde olması için
Türkoloji ne derece önem taşımaktadır?
Milletimizin hiçbir şekilde vazgeçemeyeceği ve tahakkuku için seferber olunması bir
beka meselesi olan “Birleşik Türk Devletleri”nin gerçekleşmesi bağlamında Türklükbilim
veya Türkoloji “olmazsa olmaz”dır. Kısaca bu derecede bir önem taşır: Olmazsa olmaz!
"Peki, Türkoloji günümüzde ne haldedir?" diye sorarsanız, yurdumun aydınımsılarına göre
Page 6
4
“Olmasa da olur!” kıvamındalar ve bir fırsat bulurlarsa anayasadan “Türk” adını çıkarmayı
amaçladıkları gibi herhalde de ilk fırsatta Türkolojiyi daha da atıl hale getirip yok etmek
hayalleri kurduklarını gizlemeyecek kadar füturusuzlaştıklarını, şuursuzlaştıklarını
görüyorum. Allah milletimizi bu hainlerin gafillerin şerrinden korusun! Şirretliklerinden halas
eylesin!
6. Mehmet Aycı, hakkınızda kaleme aldığı bir yazıda sizden "Bir halkın
yüzyıllardır birbirini izleyen günlerini birbirine ekleyip günden güne sağalan, çoğalan,
ölüp yeniden dirilen, yeniden dirilmek için ölen neyi varsa, dimağının çıkınına toplayacak
kadar takipçi ve terkipçi..." şeklinde bahsetmektedir. Çalışmalarınızdaki bu büyük azim
ve kararlılık nereden gelmektedir?
Milletimizin yağısı çok, çaşıtı çok, düşmanı, haini çok... Çalışıp, çok çalışıp bunlarla
baş edebilmek, bunların tesirlerini en aza indirgeyebilmek, iddialarımızda mağlup olmamak
için çalışmayı var oluşumu kutsayış olarak düşünüyorum. Daha gençken 36 saat uykusuz
çalıştığımı hatırlarım. Kararlılık “ittihatçı kararlılığı”dır! İhtiyatçı ve ihtiyaççı kararsızlıkları
300 yıldır yaşadığımız facianın temel nedenidir. Gerektiğinde canını, hayatın suratına bir
tokat gibi çarpan insanları olmayan Milletler ve devletler yaşayamaz.
7. Türk halkbilimi alanındaki önemli çalışmalarınız, lisans dönemimizde bizlere
hocalarımız tarafından tavsiye ediliyor ve kaynak kitap olarak tüm öğrencilerce
kullanılıyor. Bunu neye borçlusunuz?
Yukarıda verdiğim cevapları tekrar okuyunuz. Bu sorunuzun cevabının orada
olduğunu göreceksiniz.
8. Biz Türk dili ve edebiyatı bölümü okuyan öğrencilere halkbilimi sahasında
tavsiye edebileceğiniz yöntemler ve başucu kitapları nelerdir?
Biliyorsunuz, yöntemler ve kuramlar doğrultusunda yol haritası mahiyetinde bir
kitabım var. Dipnotları da dahil sıkı okunur ve verdiğim kaynaklara gidilirse maksat hasıl
olur. Halkbilimci olmaya niyetlenen anlayıp yorumlayarak ve ulaştığı bilgileri birbirine
ulayarak, transfer ederek ne okursa okusun faydasınadır. Tabii önce sağlam “giriş” dersleri
alarak muhayyilesinin adeta “kolon” veya “kiriş”lerini ve de “temel”lerini sağlam atmalı ki
sadece “profesör” değil aynı zamanda da “bilim adamı/ insanı” olsun, olabilsin.
9. Son olarak biz gençlere, Bengütaş duvar gazetesi ailesine neler söylemek
istersiniz?
Eğer siz isterseniz “o” (her neyse) bir hayal değildir! Yeter ki gereken teri çalışarak
dökmekten kaçınmayın!
10. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Estağfurullah… Yazan bizi, fırıldak evlatları “zaman” veya “vakit öldürmeyi”
maharet bilen/ zan eden bir toplumun “öz-kulu” olmaya yazmış! “Zaman”ın ne önemi var
diyebilmeyi ne kadar isterdim! Keşke bütün harcadığım “zaman”larım bir avuç memleket
evladının adı bile “Bengütaş” gibi bir meymenet abidesi olan gazeteye mülakat vermekle
değerlenebilseydi! Ben teşekkür eder, başarılar dilerim.
Page 7
5
Küçürek Öykü
PARKIN İÇİNDEN
Özlem Selen GÜNAYDIN
Bir sonbahar günü... Sararmış yapraklarla süslü çocuk parkı... Kara bulutları, çıplak
ağaçları tamamlıyor mendil satmak zorunda olan çocukların yüzündeki ifade. Bankta uzanan
yalnız ve hasta insanlar, gün sonbahar günü olduğu için kötü değil insanlara üzüldüğü için
hüzünlü tabiatla birlikte. Bugün neşeyle koşuşturan masumlara değil de yalnızlığa, hastalara
ev sahipliği yapıyor park. O da ne? Ressam şapkasıyla bir kız, elinde kalemi, tertemiz bir de
kâğıdı... Bir şey yapmak istiyor; ama yapamıyor gibi. Sonra kuş geldi kızın yanına. ''Haydi, ne
duruyorsun çiz" dedi, başka demedi; uçtu, gitti. Zaten hep öyle değil miydi? Ne yapman
gerektiğini söyleyip giderler, dönmezler bir daha! Evet, çizmeliydi. Uzun bir müddet iç çekti,
bu kasvetli ortamda ne çizebilirdi ki? Başladı sonra çizdi, çizdi... Çizerken tatlı tebessümler
saçıyordu, adeta çizmiyor da yaşıyor gibiydi. Bitirdiğinde başını kaldırıp çevresine şöyle bir
göz gezdirdi, sonra hıçkırıklarını tutamadı. Ağladı, ağladı... Güzel şeyler mi çizmişti? Keşke
her şey resimlerdeki gibi güzel olsaydı. Hadise bu!
Şiir
BEN
Ömer Ali BAŞARA
Acıyla, kederle, çileyle doldum Bir gün olsun mutlu olamadım ben
Hayattan payıma düşeni aldım
İnan fazlasını dilemedim ben
Sevdim de ne oldu cana can koyup
Gitmedi mi sanki canıma kıyıp
Baharda bahçemde o kokar deyip
Diktiği gülleri sulamadım ben
Bekleye bekleye artık usandım
Dünyada muradım alırım sandım
Çabaladım ama hep başa döndüm
Bir arpa boyu yol alamadım ben
Görünen aslında garip bir rüya
Doğruluk kaybolmuş ün salmış riya
Anladım sonunda yalanmış dünya
Allah'tan gayrı dost bulamadım ben
Page 8
6
Şiir
BAKIŞLARIN(MİHRİBÂN)
Yavuz(Fermân) KILIÇ
O bakışlar
Kalbi yerinden söküp, yere çalacak gibi yaban bakışlar
Gülünce, bahar kesilir
Kızınca, erken vakit gelir kışlar
O bakışlar içindir tüm yakarışlar
Bir kelime, bir çift göz ve bende bir gariplik
Bir bakıştan bir bakışa, ilk bakışta bir güzellik gelir
Bir bakış, bir bakışı
Bir anda, bu kadar mı değiştirebilir?
Takvimler birbiri ardınca düşer
ve düşer aklıma ceylan bakışlar
Tarifinden kalemler dahi titrer ve şaşar
Tarumar eder gönül arazimi, heyelan bakışlar.
Bir bakışın kudretinden âciz kalır lisanım
Canım, bahara kanat çırpan kırlangıç
O bakışlarda aydınlanır dünya zindanım
O bakışlar, hayata yeniden başlangıç.
O bakışlar
Canım içre yeni bir can bakışlar
O bakışlar
Bahardan güzel gözlerden, o nisan bakışlar
Hayatımın en güzel anlamı
‘’Mihribân bakışlar’’
Page 9
7
Şiir
BUNU SAKIN AKLINDAN
ÇIKARMA
Aslıhan ŞAHİN
Ben sevgiden yoksun bir insandım
Senin varlığındı bana sevgiyi öğreten.
Şimdi ne mi oldu?
Her şey boş, bomboş...
Arkanda bıraktığın izler içimi kor gibi yakıyor.
Olmuyor, ne yapsam olmuyor, unutamıyorum.
Geçmiş tozdur, üfle gitsin sözü neden bende geçerli olmuyor?
Ben mi çok sevdim acaba?
Yoksa sen mi çok sevemedin?
Yüreğim gıdıklanıyor adının geçtiği her satırda...
Adının geçtiği her an, seni gördüğüm her dakika, sana sarılamadığım her yıl...
Özlemin bir çığ gibi büyüyor yüreğimde.
Beni ayakta tutan şey ise: Sensiz olup, senin yaşıyor olman!
Yaşadığını bilmek de yetiyormuş bana...
Belki diyorum belki bir gün
Yeniden kesişir yollarımız, yeniden biz oluruz.
Kelebek ömrü misaliydi yaşananlar.
Oysa ne çok şey vardı yaşanacak olan.
Takdir-i ilahi der geçerim bunlara.
Ama bir daha hiç kimseyi ben gibi sevemeyeceksin.
Bunu sakın aklından çıkarma!
Page 10
8
Manzum Hikâye
NE PERVANE NE BÜLBÜL
Yunus Emre BOLAT
Aylardan Ağustos ve yazdı mevsim
Çıktım dışarıya gezdim öylece
Sanki sonbaharı andırdı nesim
İçime bir hüzün doldu böylece
Yok idi kimseler sokaklar boştu
Baktım birden bülbül gülüne koştu
Görünce gülleri yüreğim coştu
Yârimi düşünür oldum böylece
Bir ağaç dibinde bekledim durdum
Öten tüm kuşlara yârimi sordum
Baktım olmuyordu hayaller kurdum
Sevdiğime biraz baktım öylece
Gel dedim durma bakma uzaktan
Ben korurum seni korkma tuzaktan
Bu bana ördüğün sıcak kazaktan
Çıkamam ki dedim yandım öylece
Dedi: Ne yaparsın bilmem ki seni
Ben unutsam bile sen sakla beni
Uzaklaştı birden sarardı teni
Sanki karanlıkta kaldım öylece
Bir mum yakıverdim ağrıdı başım
Pervane dedi ki: Mum sensin aşım
Sayılamaz oldu akan gözyaşım
Yârimden de ayrı düştüm öylece
Çıkıverdim birden güzel hayalden
Ne farkı vardı ki mum ile gülden
Geçemem ki şimdi ben bu güzelden
Bu işi bilene sordum böylece
Dedim ben dostuma: Nicedir halim
Geldim sana sordum ki sensin âlim
Ben o yâr olmadan kalmam sağ salim
Başını eğip de durdu öylece
Dedi: Dostum bırak geç bu sevdadan
Seni unutanı sil sen kafandan
Akılda değildir aşk gelir ruhtan
Aklımı başıma aldım böylece
Düşündüm bir vakit fikir eyledim
Ben pervane gibi mumu sevmedim
Gülün dikeninde feryat etmedim
Bülbül değilim sustum öylece
Page 11
9
Hikâye
İHTİYAR ADAM
İhsan BAYRAK
Bir sonbahar
sabahıydı. Eline aldığı
şişeyi gazeteye sarıp
koltuğunun altına
sıkıştırarak evden çıktı.
İlk sokağı geçtikten
sonra her iki tarafı
ağaçlarla dolu olan
patika yoldan ilerideki sokağa geçmeye
çalışıyordu. Hızlı adımlarla ilerlerken
sonbaharın hüznü ile sararmış ve dökülmüş
olan yapraklar ayaklarının altında
eziliyordu. Çıkardıkları hışırtı etraftaki
sesleri bastırıyordu.
Sonbaharın ikinci ayı yeni başladı.
Hava fazla soğuk olmasa da sabah yeli
insanın içini ürpertiyordu. Hızlı adımlarla
yaprakları çiğneyerek patika yoldan karşı
sokağa geçmeye çalışan ihtiyar adam arada
bir koltuğunun altındaki şişeden bir kaç
yudum alıyordu. Karşı sokağa geçince
mahalle kahvesinin önünden daha hızlı
adımlarla yol aldı. Kahvedekilerden biri
seslendi:
- Hey ihtiyar! Yine nereye
gidiyorsun sabah sabah?
İhtiyar adam hiç oralı olmadı.
Sessizce yoluna devam etti. Ama
düşünmeden de edemiyordu. "Ne istiyordu
benden bu insanlar? Onlara bir zararım, bir
kötülüğüm yok. Varlığım dahi neden
rahatsız ediyordu onları?" Kafasındaki
sorularla kahveden biraz uzaklaşmıştı.
Kahvedekiler kendi aralarında
konuşuyordu. Sokağa en yakın masada
oturan hafif kilolu ve saçları kaçmış adam
konuşmaya başladı:
- Nasıl bir adam bu ihtiyar? Her
sabah koltuğunun altında şişesi ile sahile
inip içiyor. Çalıştığı yok, kimi kimsesi yok.
Mahallenin serserisi resmen.
Hemen yanındaki zayıf, elmacık
kemiği çıkıntılı adam söze karıştı:
- Bu böyle olmaz. Mahallenin adını
kirletiyor. Onu bu mahalleden göndermek
lazım. Böyle içkici kişilere mahallemizde
yer yok.
Kahve bu konuşmalara şahit
olurken arka masada oturan diğerlerine
göre daha genç olan adam bütün bunları
dikkatlice dinliyordu. Daha fazla
dayanamayıp söze karıştı:
- Nerden biliyorsunuz öyle biri
olduğunu? Belki de öyle biri değildir. Ya
da farz edelim ki öyledir. Hiç "niye bu
adam böyle?" diye düşündünüz mü? Bir
derdi bir sıkıntısı olamaz mı, hiç oturup
konuştunuz mu onunla?
Kahvedekiler, ara sıra kahveye
gelen bu adamı dikkatlice ama bir o kadar
da ilgisizce dinlediler. Genç adama nasıl
baktıklarına bakılırsa ne demek istediğini
aralarındaki hiçbiri anlamadı.
Kahvede bunlar olurken ihtiyar
adam iyice uzaklaştı. Sahile inmesine çok
az kaldı. Sokağın sonundaki simitçiden iki
simit aldı. Onları da montunun büyük
cebine koydu.
Adımlarını az yavaşlatarak yürümeye
devam etti. Sahile indiğinde her zaman
oturduğu yere baktı. Kimse yoktu. Yerde
bulduğu gazeteyi açıp üstüne oturdu.
Page 12
10
Cebinden simitleri çıkardı. Simitler sıcaktı,
yaşadığı mahalledeki insanlardan çok daha
sıcak... Koynundan gazeteye sarılı şişeyi
çıkardı. Şişeye sarılı olan gazeteyi açtı.
Gazete dışında şişeye sarılı olan ve
şişedeki çayın soğumasını engelleyen
pamuklu bezi de açtı. Elini şişeye
dokundurup çayın soğuyup soğumadığını
kontrol etti. Çay sıcacıktı. Cebinden
çıkardığı plastik bardağa şişedeki çaydan
döktü. Şişeyi tekrar sardı. Bir eline simidi
diğerine çayı alıp yemeye başladı. Her
sabah yaptığı bu kahvaltı bittikten sonra
diğer simidi de tek dostu olan martılara
yedirmek için ayağa kalktı. Denize biraz
daha yaklaşıp martılara seslendi:
- Gelin bakalım dostlarım, kahvaltı
saati...
Şiir
PANORAMA
Vural YILMAZ
Sade küçük bir sokak görünür
Pencere aralığından şehirlinin
Bir hayal kurmalık bir dumanlık
Bir nefes almalık kadar özgür
Sorsan köylüye göre daha hür
Çünkü kalabalık güzel gözükür
Hikmeti: kolay gizlenir nadanlık
Yolüstü hutbeler, vaazlar, ayinler
Yüksek yerden alçak bir sesle
İşin ehli kimselerce tek nefeste
Verilir, imanlar sağ elden kullara
Ve mutlu mesut yaşarken hainler
Habersiz bir gedik açılır surlara
Bu mevzuda bakılmaz kusurlara
Çünkü saftiriktir bizim on binler
Gider de üç beş maymunu dinler
İşte böyle bozulur semavi dinler
Cağ Kebabı, Künefe, hamur işi
Bir araya gelmiş beş altı dişi
Yoğururlar geleceği ve geçmişi
/ Evlere şenlik kızımız var /
Ve kreş diye açılmış bir kulvar
Yıkılmış aile gibi sert iri duvar
Yeni bir istihdam alanı topluma
Oluşmuş güya fakat çekilmiş fişi
Çocuğun, başı sokulmuş kuma
Ne anne var yanında ne de baba
Kızarlar dönüştü diye canavara
Ama fakat lakin keşke ne fayda
Bugünkü çocuklar aldanmıyor
Bir oyuncağa bir nişastalı lokuma
Page 13
11
Nesli tükenmiş aşklardan kalan
Koca bir inkisar koca bir yalan
Güpegündüz bir sevda alt dudaktan
Sonra baygın ölü uyanır yataktan
Ve şarkıları var aşk çekiyor canım
Her bir sözünde donuyor kanım
Derken iki güzel kız elinde bastonu
Üstünde feracesi altında dar donu
Nahoş koku yayılır etrafa enikonu
Savuşurlar yanımdan işvelü nazla
Az ilerde raksa kalkar üflemeli sazla
Oracıkta kıvrılır beller sarkar etler
Birikir oğlanlar açılıverir kısmetler
Devletlü padişahım var aklı başında
Süper emekli dolgun zam maaşında
Sunî bir medeniyet inşası peşinde
Bir medeniyet ki cehennem ateşinde
Kül olsun demek geliyor içimden
Fakat telîne hiç yer yok ezelimden
Bir şey yapılıyor içi boş ve de şeklî
Ve şimdi öldürdüler eti için kekliği
Güzelim keklik çırpardı kanadını hürce
Yayardı sesini Anadolu vadisine gürce
Evet şairim artık şevki yok baharın
Ne tadı kaldı ne de tuzu buraların
Buralar sizden sonra çok el değiştirdi
Bazen insan bazen hayvan yetiştirdi
Biliyorum hiç hakkım yoktur benim
Bu memleket için bir çift söz etmeye
Çünkü artık yabancısı olmuştur tenim
Ve artık ne sen bensin ne de ben senim
Sana dar geliyor bedenim benim
Hafif hafif bir yağmur yağıyor bayım
Gidip de biraz günahlarımdan arınayım
Çok konuştum gıybet makamından
Dert penceresinden aşk camından
Bu kadar gevezelikte elbet olur abartma
Sürc-i lisan eylediysem kusura bakma
Bu yalnızca memleketimden panorama
Page 14
12
Şiir
NERE GİDERSİN
Mesut YILMAZ
Ey ehli Müslim
Bre insafsız
Bre vicdansız
Ne idüğü belli olmayan
Farzdan tarza yol alan
Cahil-ü mahluk
Mahluk-i zındık
Ne içün geldin
Nere gidersin
Ne yaptığın sende bilmezsin
Bir garip hal içindesin
Başın alıp nere gidersin
Şiir
İÇİM HAYALİNLE ISINIYOR
Abdurrahman YILMAZ
Sensizim sevdiğim sensiz
Ellerin, gözlerin yok yanımda
Hayaline dalıyorum sessiz sessiz
Seni yaşıyorum burada tek başıma
Gülemiyorum senden habersiz
Ağlıyorum hep bir köşede sessiz sessiz
Bedenim sadece seni istiyor
İçim yalnız hayalinle ısınıyor
Günler geçmek bilmiyor sensiz
Ben kendimden habersiz
Yaşıyorum hayallerde seni
Ama bedenim yine sensiz
Page 15
13
BULMACA KÖŞESİ
Hazırlayan: Yunus Emre BOLAT
Page 16
14
SORULAR
Soruların hazırlanmasında kullanılan kaynak:
www.mustafaaca.com
1- Kopuzun Anadolu'ya geldikten sonra kullanılan biçimidir.
2- Bir hazırlığı olmaksızın irticalen şiir söyleyen, çoğunluğu saz çalan şairlerdir.
3- Halk şiiri türlerinden en çok sevileni ve kullanılanıdır.
4- İlk zamanlarda büyücü, oyuncu, hekim, şarkıcı ve çalgıcı görevlerini yüklenmişlerdir.
Sonraları şiirin hem ezgisini, hem sözünü hem de çalgıyı anlatır oldu. Üçüncü aşamada şair-
çalgıcı yani kopuzlarıyla şiir söyleyen halk şairi anlamında kullanılmaya başlandı.
5- Âşıklar mutlaka son dörtlükte kullanmaktadırlar.
6- Geleneğe göre en yaşlı âşık ya da orada bulunan bir usta âşığın deyişmeyi açması.
7- Âşık edebiyatının önemli kaynaklarındandır. Sığırdili veya sefine adı da verilir.
8- Tahta göğüslü, 36 perdeli, gövdesi büyükçe bir saz olup Anadolu'da yaygınca
kullanılmıştır. 12 telli olan bu sazın ilk biçimi 3 tellidir.
9- Halk şiirinde doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek
için söylenen şiirlerdir.
10- Bir şiirin her beytine ya da dörtlüğüne saz şairlerince verilen addır.
11- Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek için yazılan şiirlerdir.
12- Âşıklar rüyalarında pir veya erlerin elinden içerler.
13- Rüyada âşığa sevgilinin gösterilmesine ....... vermek denir.
14- İçinde diş-dudak ünsüzlerinin bulunmadığı şiirlerdir. Bunlara ...... değmez denir.
NOT: Bulmacanın cevapları 20 Nisan 2015 tarihinde aşağıdaki adreslerimizde
yayınlanacaktır:
facebook.com/groups/bengutas/
bengutasduvargazetesi.blogspot.com
Page 17
15
EDEBİYATTA BU AY
KAYBETTİKLERİMİZ
Edebiyatımızın Nisan ayında kaybettiği yazar ve şairlerimiz:
İsmail Hakkı
Baltacıoğlu
1 Nisan 1978
Abdülhak Hamit
Tarhan
12 Nisan 1937
Muallim Naci
13 Nisan 1893 Kemal Tahir
(Demir)
21 Nisan 1973
Page 18
16
HABERLER
Öğrenci Sempozyumuna Bölümümüzden İki
Öğrenci Kabul Edildi
Çankırı Karatekin Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü, Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Sosyal Bilimler
Araştırma Topluluğu işbirliğiyle düzenlenen Türk Dili ve Edebiyatı
Konulu III. Ulusal Öğrenci Sempozyumunun amacı; lisans
dönemindeki öğrencileri akademik çalışma yapmaya özendirmek,
öğrencilerin tecrübe kazanmasını sağlamak, ülkenin dört bir yanından
bu hedef etrafında toplanan öğrencileri birbiriyle buluşturup tanıştırarak
alanın gelişimine katkıda bulunmaktır. Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan
Çankırı Karatekin Üniversitesi 3. Ulusal Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Sempozyumu'na
bölümümüzden iki öğrenci gönderdikleri özetle kabul edildiler. 8 Mayıs 2015 tarihinde
Çankırı'da düzenlenecek olan sempozyuma bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Yunus Emre
Bolat "Dilde Doğru: Türkçenin Yazımında ve Söyleyişinde Yabancı Etkiler" başlıklı
tebliğiyle ve yine bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Samih Yıkılgan da "Yüzeydeki
Derinlik: Cemal Süreya Şiiri" başlıklı tebliğiyle kabul edilmişlerdir.
KTÜ'de Meslek Tanıtım Fuarı
Bilindiği üzere meslek ve üniversite
seçimi bir öğrencinin hayatı boyunca
yapacağı en önemli tercihlerden biridir.
Adaylar, bilgi ve becerileri doğrultusunda
seçecekleri meslek alanı ile bir bakıma kendi
geleceklerinin kararını verirler. Bu nedenle
öğrenim görecekleri üniversite seçimi son
derece önemli bir adımdır. Zira, üniversite ve
çevresi öğrencilerin meslek sahibi olması kadar önemli olan sosyal, duygusal ve zihinsel
olgunlaşmasını sağlayan ana faktörlerden biridir.
Öğrencilerimizin motivasyon düzeyini artırmak ve hedeflerindeki bölümler hakkında
daha somut bilgiler edinmesini sağlamak amacıyla ilkini 30 Nisan 2014 tarihinde
gerçekleştirdiğimiz “KTÜ ve Meslek Tanıtım Fuarı”nın ikincisi 1 Nisan 2015 tarihinde
üniversitemizde gerçekleştirildi.
Tüm fakülte ve bölümlerimizin tanıtıldığı stantlarda öğrenciler bölüm ve mesleklere
ilişkin tüm konularda ve Üniversitemizin kütüphane, yurt dışı eğitim, öğrenci toplulukları,
sosyal tesisler gibi alanlarda kendilerine sunabileceği tüm avantajlar hakkında bilgi edinme
fırsatı buldular.
Son derece verimli olduğu konusunda hiç şüphe duymadığımız 2. KTÜ ve Meslek
Tanıtım Fuarı’na başta Trabzon olmak üzere Çorum, Samsun, Ordu, Giresun, Gümüşhane,
Rize, Artvin ve Bayburt illerinden yaklaşık 70 ortaöğretim kurumu ve 3500 öğrencisi katıldı.