Top Banner
1 BU SAYIDA Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU İle Röportaj - Yunus Emre BOLAT Parkın İçinden - Özlem Selen GÜNAYDIN Ben - Ömer Ali BAŞARA Bakışların (Mihribân) - Yavuz Fermân KILIÇ Bunu Sakın Aklından Çıkarma - Aslıhan ŞAHİN Ne Pervane Ne Bülbül - Yunus Emre BOLAT İhtiyar Adam - İhsan BAYRAK Panorama - Vural YILMAZ Nere Gidersin - Mesut YILMAZ İçim Hayalinle Isınıyor - Abdurrahman YILMAZ Âşık Tarzı Şiir Geleneği Bulmaca - Yunus Emre BOLAT Edebiyatta Bu Ay Kaybettiklerimiz
18

Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

Jul 21, 2016

Download

Documents

 
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

1

BU SAYIDA Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU İle Röportaj - Yunus Emre BOLAT

Parkın İçinden - Özlem Selen GÜNAYDIN

Ben - Ömer Ali BAŞARA

Bakışların (Mihribân) - Yavuz Fermân KILIÇ

Bunu Sakın Aklından Çıkarma - Aslıhan ŞAHİN

Ne Pervane Ne Bülbül - Yunus Emre BOLAT

İhtiyar Adam - İhsan BAYRAK

Panorama - Vural YILMAZ

Nere Gidersin - Mesut YILMAZ

İçim Hayalinle Isınıyor - Abdurrahman YILMAZ

Âşık Tarzı Şiir Geleneği Bulmaca - Yunus Emre BOLAT

Edebiyatta Bu Ay Kaybettiklerimiz

Page 2: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

2

Editörden

Yunus Emre BOLAT

Değerli okurlarımız;

Bengütaş 11. sayısıyla

ne mutlu ki yine

sizlerin karşısında.

Bengütaş'ta Türkoloji camiasının

önde gelen isimleriyle yaptığımız

röportajları içeren söyleşi köşemizde, bu

ay Hacettepe Üniversitesi öğretim

üyelerinden değerli Hocamız Prof. Dr.

Özkul Çobanoğlu'nu ağırladık. Bununla

birlikte gazetemize bazı yenilikler getirdik.

Gazetemizin her sayısının yayınlandığı ay

içerisinde ölüm yıldönümü olan yazar ve

şairlerimizi anacağımız yeni bir bölüm

oluşturduk. Bununla beraber bu ay halk

edebiyatı anabilim dalında başlattığımız bir

bulmaca köşemiz var. Her ay Türk Dili ve

Edebiyatı bölümündeki farklı anabilim

dallarında öğrenciler tarafından gazetemiz

için bir bulmaca hazırlanacaktır.

Yaptığımız yeniliklerle Bengütaş'ı her

zaman daha ileriye taşımayı hedefliyoruz.

Bu güzelliği sizlere on birinci kez

sunmanın haklı gururunu ve mutluluğunu

yaşıyoruz. İyi okumalar dilerim.

Adres: Karadeniz Teknik Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Trabzon.

bengutasduvargazetesi.blogspot.com

[email protected]

Her hakkı saklıdır.

Kurucu

Doç. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ

Editör Yunus Emre BOLAT

Editör Yardımcıları

Nuray ACAR

Hilal TUNA

İhsan BAYRAK

Tashih Serap CENGİZ

Kevser BAYAZIT

Ayşenur AYYILDIZ

Seçil HAVUZ

İletişim Sorumları İhsan BAYRAK

Gamze SAK

Röportaj Ekibi Damla KARAYİĞİT

İrem ERTEN

Burcu BEKİROĞLU

Yazı Denetimi Samih YIKILGAN

Eray KARAHAN

Bilgisayar ve Jenerik Yunus Emre BOLAT

Bayram AKI

Pano ve Arşiv

Nuray ACAR

Merve CAN

Gülsüm KANOĞLU

Meryem ZENGİN

Büşra BİRCAN

Bengütaş Duvar Gazetesi’nin yazılı izni

olmaksızın herhangi bir vasıtayla kısmen

de olsa çoğaltılamaz.Kaynak göstermek

şartıyla alıntı yapılabilir. Gazetede

yayınlanan yazıların tüm sorumluluğu

yazarlara aittir.

Page 3: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

1

Röportaj

PROF. DR. ÖZKUL ÇOBANOĞLU

İLE SÖYLEŞİ

Söyleşiyi Yapan: Yunus Emre BOLAT

Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu Kimdir?

1961 yılında

Ayvalık'ta doğdu. İlk

ve orta öğrenimimi

Ayvalık'ta, Cumhuriyet

İlkokulu ve Ayvalık

Lisesi'nde tamamladı.

1986 yılında Hacettepe

Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Türk Dili ve

edebiyatı bölümünden mezun oldu.1987

yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Türk Halkbilimi Anabilim Dalı'nda

araştırma görevlisi olarak göreve başladı.

1989-1992 yılları arasında Yüksek

Öğretim Kurulu tarafından görevli olarak

gönderildiği Amerika Birleşik Devletleri

Indiana Üniversitesi Folklor Enstitüsü

master programından dersleri takiben,

Prof. Dr. Henry Glassie ve Prof.Dr. İlhan

Başgöz'ün danışmanlığında hazırladığı

"The Relationships Between Oral Forms of

Folklore and Mediated Performances in the

Cult of Çakıcı Mehmet Efe" adlı tezi Ord.

Prof Dr. Richard Bauman'ın da bulunduğu

jüriye karşı savunarak mezun oldu.

1990-1991 Güz ve Bahar

Sömestirlerinde Indiana Üniversitesi

Folklor Enstitüsü'nde Prof.Dr. Henri

Glassie'nin "Araştırma Asistanı" (Research

Assistan) olarak görev yaptı.

§ 1992-1996 yılları arasında Hacettepe

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde

doktora programını Prof. Dr. Umay

Günay'ın danışmanlığında hazırladığı

"Âşık Tarzı Şiir Geleneği İçinde Destan

Türü Monografisi" adlı doktora tezini

hazırlayarak tamamladı.

1997-1998 öğretim yılında Kuzey

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Doğu

Akdeniz Üniversitesi'nin Türk Dili ve

Edebiyatı Bölümü'nde misafir öğretim

üyesi olarak çalıştı. Bu süre içinde, Kıbrıs

Türk Halk Kültürünü Araştırma Kurumu

ve bu kurum bünyesinde Kıbrıs Türk Halk

Kültürü Arşivini kurdu, düzenlediği

"Halkbilimi Alan Araştırmacısı Yetiştirme

Semineri" ile bu kurumun araştırmacılarını

yetiştirdi ve devam etmekte olan "Güney

Kıbrıslı Göçmen Türklerin Sözlü

Kültürünü Derleme Projesi"ni başlattı.

§ 1998 yılında "Türk Halk Kültüründe

Memorat Türü Üzerine Bir Tahlil

Denemesi" adlı doçentlik takdim tezini

hazırlayarak doçent oldu ve aynı yıl

Hacettepe Üniversitesi TDE Bölümü Türk

Halkbilimi Anabilim Dalı'nda doçent

kadrosuna atandı ve bu tarihten Güz 2000

sömestrine kadar Türk Halkbilimi

Anabilim Dalı başkanlığı görevini üstlendi.

Bahar 2000 sömestrinde 26 Mayıs- 10

Haziran 2000 tarihleri arasında, Polonya-

Krakow'da bulunan Jagellon Üniversitesi

Şarkiyat Fakültesi Türkoloji Bölümünde,

Page 4: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

2

"Türk Halkbilimi Çalışmaları Tarihçesi ve

Araştırma Eğilimleri" konulu bir seminer

organize etti ve yönetti.

Güz 2000 sömestrinde 01 Aralık-12

Aralık tarihleri arasında, ABD Indiana

Üniversitesi'nin Ottoman and Modern

Turkish Studies Chair, The Inner Asian

and Uralic National Research Center ve

Folklore Institute birimlerinin

sponsorloğunda konferanslar vermek ve

araştırma yapmak üzere davet edildiği

Bloominton kampüsünde "Transformal

Changes in Turkish Popular Culture: The

Turkish Ballad Tradition." ve "Recent

Developments in Turkish Culture and

Politics." adlı konferanslar verdi. İlkyaz

2001 sömestrinde 15 Mayıs-10 Haziran

2001 tarihleri arasında Kosova Priştina

Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nde "Türk

Uygarlığı" ve "Dilbilime Giriş" dersleri

verdi.

29.Mayıs 2001 tarihinde Kosova,

Prizren Doğruyol Derneği konferans

salonunda, Demokratik Türk Birlik Partisi

ve Balkan Türkologlar Birliği'nin davetlisi

olarak "Türk Kültür Tarihi Bağlamında

Balkanlar" adlı konferans verdi.

§ Doç.Dr. 'nun Halkbilimi Kuramları ve

Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş

(1999); Âşık Tarzı Kültür Geleneği ve

Destan Türü (2000) ile basım aşamasında

olan Türk Halk Kültüründe Memoratlar

(2001), Türk Dünyası Kültür Ekolojisi ve

Atasözleri (2001) ve Türk Epik Destan

Geleneği Araştırmalarına Giriş. (2001) adlı

kitapları ulusal ve uluslararası bilimsel

toplantılarda sunulmuş çok sayıda bildirisi,

ansiklopedi maddeleri ve hakemli

dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleleri

vardır. Halen, Hacettepe Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi

Bölümünde öğretim üyesi olarak görev

yapmaktadır.

Röportaj

1. Saygıdeğer hocam, öncelikle söyleşi köşemize konuk olduğunuz için Bengütaş

Duvar Gazetesi ekibi adına teşekkür ederim. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Kendimden nasıl bahsetmeliyim, tam olarak bilemiyorum. Kendimi yakından

tanımaya başlamam bir yönüyle yeni sayılır. Son 15-20 yılda hakkımdaki kanaatlerim gittikçe

kristalleşmeye başladı. Artık eskiye nazaran çok daha rahatlıkla iyi yönlerim kadar, kötü

yönlerimi ve huylarımı da görmeye, daha az kompleksli davranarak çoğunu tiye almaya

başladım diyebilirim. Kendimden bahsetmemi isterken kimlik bilgileriyse kastınız: İşte

Ayvalık 1961 doğumluyum, diye başlayan malum bilgileri internette yalanıyla yanlışıyla da

olsa kolayca bulabilirsiniz. Bunları tekrar etmeyeyim. Gerçekten, Türküm, doğruyum,

çalışkanım. Ve varlığımı Milletime, Yüce Türk milletine armağan etmeye çalışıyorum!

İnşallah, Allah iddialarımda utandırmaz, milletime hizmette başarılı olurum, diye lisanı

halimle dua ediyorum.

2. Türk halkbilimi anabilim dalını seçmenizde neler ve kimler etkili oldu?

Bu soru bana daha önce de hatırladığım kadarıyla üç başka mülakatta soruldu, oralarda

da söylediğim gibi Ayvalık ve Sarmısaklı’da, hayvancılık, tarımcılık, balıkçılık başta yaklaşık

bütün hayat tarzlarını yaşayarak öğrenmem bu anlamda beni halkbilimci olamaya hazırlayan

altyapıdır ve son derece önemlidir diye düşünüyorum. Bunun üzerine lise ve daha sonra

Ankara İlahiyat Fakültesinde geçen üç ve Hacettepe Türk Dili ve Edebiyatı

Bölümü’nde geçen beş yılla, 8 yıllık bir lisans eğitimi her faninin kolayca erişemeyeceği bir

tahsildir. Üstelik alanlarında Türkiye’nin en iyileri olan yaklaşık 30-40 hocanın talebesi

olmak, kelam, hadis, tefsirden, sistematik felsefe, din sosyolojisi, din psikolojisinden,

Page 5: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

3

Anadolu ve Rumeli ağızları, dilbilimi, halkbilimine kadar çok geniş bir dersler

manzumesinden beslenmek bir bakıma iki fakülte bitirecek bir zamanda bir buçuk fakülte

bitirmek üstelik bunu “kuru soğana muhtaç” ekonomik şartlarda bitirmek, bu nedenle de

inşaatlarda amelelikten, hamallığa varıncaya dek pek çok işte çalışarak bitirmek halkbilimci

olmamın başlangıcıdır.

Bu arka plandan sonra ilk olarak Prof. Dr. Hikmet Tanyu hocadan daha sonra da Prof.

Dr. Umay Günay hocadan “halkbilimi”ni öğrenmek üstüne de Prof. Dr. Erol Güngör hocadan

“hâlâ direnmekte olan millî kültürümüze” yabancı örnekler karşısında kolayca

vazgeçilemeyecek bir muhteva ve işlevsellik kazandırma bağlamında yönlendirilişten sonra

benden halkbilimciden başka hiçbir şey olamazdı. Bu süreç müthiş bir süreçtir. Meselâ bu

aralar birkaç cemaati yakından tanıdım. İstemeyerek de olsa, dokuz tane şeyhim oldu. Hiç

şüphesiz bütün bunlar hayatın pek çok farklı yönünü yakından tanımama vesile oldu ve

halkbilimciliğimi hâlâ beslemeye devam ediyorlar. Bütün bunların üstüne Prof. Dr. Umay

Günay’ın yüksek lisans ve doktora talebesi, asistanı olmam ve yine onun desteğiyle ABD'ye

Southern Colorado ve Indina Üniversitelerine ihtisasa gönderilmem çok önemlidir.

Türkiye’nin en iyi hoca ve bölümlerinden sonra bu defa dünyanın en iyi folklor bölümü ve

Richard Bauman, Henry Glassie, Linda Degh, Beverly Stoelche gibi dünyanın en önce gelen

teorisyen halkbilimcilerin öğrencisi olmam… Stith Thompson’un Richard Dorson’un, Alan

Dundes'in yetiştikleri icrayı sanat eyledikleri mekânı ve havayı solumam benim halkbilimci

olmamda önemi kolay kolay anlatılamayacak bir şans ve birikim kaynağıdır. Doğal olarak bu

arka plana istinaden başta kendiminkiler olmak üzere memleketimizde yapılan, yazılan

çalışmalara dünyayla karşılaştırarak baktığımda burun kıvırıyor ve acımasızca eleştiriyorum.

Mesnevi’de anlatılan sidik gölündeki saman çöpüne tüneyen sivrisineğin kaptanıderyalık

taslamasına benzer hallerdeki ülkemin güzel proflarından bazıları 183. kitaplarını (!)

yazdıkları halde onları ve yazdıkları çuvallar dolusu kitaplarını kale almamamı

anlayamayışlarını anlıyorum ama onlara nerde yanlış yaptıklarını bilgi-görgü eksilikleri

nedeniyle anlatamıyorum…

3. Yazdığınız makaleler, bildiriler, ansiklopedi maddeleri yanında memoratlar,

epik destan geleneği, âşık tarzı kültür geleneği, halkbilimi kuram ve araştırma

yöntemleri gibi birçok konu üzerine değerli ve önemli kitap çalışmalarınız var. Şu an

üzerinde yoğunlaştığınız veya planladığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

Her an basılabilecek Türk Mitolojisi, Türk Şamanizmi, Türk Aile Folkloru,

Konuşmanın Etnografyası, Halk Felsefesi başta olmak üzere 10 civarında kitap üzerinde

yıllardır uğraşıyorum. İnşallah yakında turna katarı gibi göç öncesi sökün ederler!

4. Bugün Türk kültür sahasında araştırılmaya muhtaç olan öncelikli konular

nelerdir?

Göçerevli hayat tarzı ve bozkır tipi Türk Mitolojisi, Altay Şamanizmi, maddi kültür,

gayrimaddi kültür (intangible culture) yani bir bakıma dünya görüşümüz ve zihniyetimiz dünü

ve bugünüyle ortaya konulup milletimiz yarına hazırlanmalıdır.

5. Hocam sizce Türk topluluklarının ortak bir kültür dairesinde olması için

Türkoloji ne derece önem taşımaktadır?

Milletimizin hiçbir şekilde vazgeçemeyeceği ve tahakkuku için seferber olunması bir

beka meselesi olan “Birleşik Türk Devletleri”nin gerçekleşmesi bağlamında Türklükbilim

veya Türkoloji “olmazsa olmaz”dır. Kısaca bu derecede bir önem taşır: Olmazsa olmaz!

"Peki, Türkoloji günümüzde ne haldedir?" diye sorarsanız, yurdumun aydınımsılarına göre

Page 6: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

4

“Olmasa da olur!” kıvamındalar ve bir fırsat bulurlarsa anayasadan “Türk” adını çıkarmayı

amaçladıkları gibi herhalde de ilk fırsatta Türkolojiyi daha da atıl hale getirip yok etmek

hayalleri kurduklarını gizlemeyecek kadar füturusuzlaştıklarını, şuursuzlaştıklarını

görüyorum. Allah milletimizi bu hainlerin gafillerin şerrinden korusun! Şirretliklerinden halas

eylesin!

6. Mehmet Aycı, hakkınızda kaleme aldığı bir yazıda sizden "Bir halkın

yüzyıllardır birbirini izleyen günlerini birbirine ekleyip günden güne sağalan, çoğalan,

ölüp yeniden dirilen, yeniden dirilmek için ölen neyi varsa, dimağının çıkınına toplayacak

kadar takipçi ve terkipçi..." şeklinde bahsetmektedir. Çalışmalarınızdaki bu büyük azim

ve kararlılık nereden gelmektedir?

Milletimizin yağısı çok, çaşıtı çok, düşmanı, haini çok... Çalışıp, çok çalışıp bunlarla

baş edebilmek, bunların tesirlerini en aza indirgeyebilmek, iddialarımızda mağlup olmamak

için çalışmayı var oluşumu kutsayış olarak düşünüyorum. Daha gençken 36 saat uykusuz

çalıştığımı hatırlarım. Kararlılık “ittihatçı kararlılığı”dır! İhtiyatçı ve ihtiyaççı kararsızlıkları

300 yıldır yaşadığımız facianın temel nedenidir. Gerektiğinde canını, hayatın suratına bir

tokat gibi çarpan insanları olmayan Milletler ve devletler yaşayamaz.

7. Türk halkbilimi alanındaki önemli çalışmalarınız, lisans dönemimizde bizlere

hocalarımız tarafından tavsiye ediliyor ve kaynak kitap olarak tüm öğrencilerce

kullanılıyor. Bunu neye borçlusunuz?

Yukarıda verdiğim cevapları tekrar okuyunuz. Bu sorunuzun cevabının orada

olduğunu göreceksiniz.

8. Biz Türk dili ve edebiyatı bölümü okuyan öğrencilere halkbilimi sahasında

tavsiye edebileceğiniz yöntemler ve başucu kitapları nelerdir?

Biliyorsunuz, yöntemler ve kuramlar doğrultusunda yol haritası mahiyetinde bir

kitabım var. Dipnotları da dahil sıkı okunur ve verdiğim kaynaklara gidilirse maksat hasıl

olur. Halkbilimci olmaya niyetlenen anlayıp yorumlayarak ve ulaştığı bilgileri birbirine

ulayarak, transfer ederek ne okursa okusun faydasınadır. Tabii önce sağlam “giriş” dersleri

alarak muhayyilesinin adeta “kolon” veya “kiriş”lerini ve de “temel”lerini sağlam atmalı ki

sadece “profesör” değil aynı zamanda da “bilim adamı/ insanı” olsun, olabilsin.

9. Son olarak biz gençlere, Bengütaş duvar gazetesi ailesine neler söylemek

istersiniz?

Eğer siz isterseniz “o” (her neyse) bir hayal değildir! Yeter ki gereken teri çalışarak

dökmekten kaçınmayın!

10. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Estağfurullah… Yazan bizi, fırıldak evlatları “zaman” veya “vakit öldürmeyi”

maharet bilen/ zan eden bir toplumun “öz-kulu” olmaya yazmış! “Zaman”ın ne önemi var

diyebilmeyi ne kadar isterdim! Keşke bütün harcadığım “zaman”larım bir avuç memleket

evladının adı bile “Bengütaş” gibi bir meymenet abidesi olan gazeteye mülakat vermekle

değerlenebilseydi! Ben teşekkür eder, başarılar dilerim.

Page 7: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

5

Küçürek Öykü

PARKIN İÇİNDEN

Özlem Selen GÜNAYDIN

Bir sonbahar günü... Sararmış yapraklarla süslü çocuk parkı... Kara bulutları, çıplak

ağaçları tamamlıyor mendil satmak zorunda olan çocukların yüzündeki ifade. Bankta uzanan

yalnız ve hasta insanlar, gün sonbahar günü olduğu için kötü değil insanlara üzüldüğü için

hüzünlü tabiatla birlikte. Bugün neşeyle koşuşturan masumlara değil de yalnızlığa, hastalara

ev sahipliği yapıyor park. O da ne? Ressam şapkasıyla bir kız, elinde kalemi, tertemiz bir de

kâğıdı... Bir şey yapmak istiyor; ama yapamıyor gibi. Sonra kuş geldi kızın yanına. ''Haydi, ne

duruyorsun çiz" dedi, başka demedi; uçtu, gitti. Zaten hep öyle değil miydi? Ne yapman

gerektiğini söyleyip giderler, dönmezler bir daha! Evet, çizmeliydi. Uzun bir müddet iç çekti,

bu kasvetli ortamda ne çizebilirdi ki? Başladı sonra çizdi, çizdi... Çizerken tatlı tebessümler

saçıyordu, adeta çizmiyor da yaşıyor gibiydi. Bitirdiğinde başını kaldırıp çevresine şöyle bir

göz gezdirdi, sonra hıçkırıklarını tutamadı. Ağladı, ağladı... Güzel şeyler mi çizmişti? Keşke

her şey resimlerdeki gibi güzel olsaydı. Hadise bu!

Şiir

BEN

Ömer Ali BAŞARA

Acıyla, kederle, çileyle doldum Bir gün olsun mutlu olamadım ben

Hayattan payıma düşeni aldım

İnan fazlasını dilemedim ben

Sevdim de ne oldu cana can koyup

Gitmedi mi sanki canıma kıyıp

Baharda bahçemde o kokar deyip

Diktiği gülleri sulamadım ben

Bekleye bekleye artık usandım

Dünyada muradım alırım sandım

Çabaladım ama hep başa döndüm

Bir arpa boyu yol alamadım ben

Görünen aslında garip bir rüya

Doğruluk kaybolmuş ün salmış riya

Anladım sonunda yalanmış dünya

Allah'tan gayrı dost bulamadım ben

Page 8: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

6

Şiir

BAKIŞLARIN(MİHRİBÂN)

Yavuz(Fermân) KILIÇ

O bakışlar

Kalbi yerinden söküp, yere çalacak gibi yaban bakışlar

Gülünce, bahar kesilir

Kızınca, erken vakit gelir kışlar

O bakışlar içindir tüm yakarışlar

Bir kelime, bir çift göz ve bende bir gariplik

Bir bakıştan bir bakışa, ilk bakışta bir güzellik gelir

Bir bakış, bir bakışı

Bir anda, bu kadar mı değiştirebilir?

Takvimler birbiri ardınca düşer

ve düşer aklıma ceylan bakışlar

Tarifinden kalemler dahi titrer ve şaşar

Tarumar eder gönül arazimi, heyelan bakışlar.

Bir bakışın kudretinden âciz kalır lisanım

Canım, bahara kanat çırpan kırlangıç

O bakışlarda aydınlanır dünya zindanım

O bakışlar, hayata yeniden başlangıç.

O bakışlar

Canım içre yeni bir can bakışlar

O bakışlar

Bahardan güzel gözlerden, o nisan bakışlar

Hayatımın en güzel anlamı

‘’Mihribân bakışlar’’

Page 9: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

7

Şiir

BUNU SAKIN AKLINDAN

ÇIKARMA

Aslıhan ŞAHİN

Ben sevgiden yoksun bir insandım

Senin varlığındı bana sevgiyi öğreten.

Şimdi ne mi oldu?

Her şey boş, bomboş...

Arkanda bıraktığın izler içimi kor gibi yakıyor.

Olmuyor, ne yapsam olmuyor, unutamıyorum.

Geçmiş tozdur, üfle gitsin sözü neden bende geçerli olmuyor?

Ben mi çok sevdim acaba?

Yoksa sen mi çok sevemedin?

Yüreğim gıdıklanıyor adının geçtiği her satırda...

Adının geçtiği her an, seni gördüğüm her dakika, sana sarılamadığım her yıl...

Özlemin bir çığ gibi büyüyor yüreğimde.

Beni ayakta tutan şey ise: Sensiz olup, senin yaşıyor olman!

Yaşadığını bilmek de yetiyormuş bana...

Belki diyorum belki bir gün

Yeniden kesişir yollarımız, yeniden biz oluruz.

Kelebek ömrü misaliydi yaşananlar.

Oysa ne çok şey vardı yaşanacak olan.

Takdir-i ilahi der geçerim bunlara.

Ama bir daha hiç kimseyi ben gibi sevemeyeceksin.

Bunu sakın aklından çıkarma!

Page 10: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

8

Manzum Hikâye

NE PERVANE NE BÜLBÜL

Yunus Emre BOLAT

Aylardan Ağustos ve yazdı mevsim

Çıktım dışarıya gezdim öylece

Sanki sonbaharı andırdı nesim

İçime bir hüzün doldu böylece

Yok idi kimseler sokaklar boştu

Baktım birden bülbül gülüne koştu

Görünce gülleri yüreğim coştu

Yârimi düşünür oldum böylece

Bir ağaç dibinde bekledim durdum

Öten tüm kuşlara yârimi sordum

Baktım olmuyordu hayaller kurdum

Sevdiğime biraz baktım öylece

Gel dedim durma bakma uzaktan

Ben korurum seni korkma tuzaktan

Bu bana ördüğün sıcak kazaktan

Çıkamam ki dedim yandım öylece

Dedi: Ne yaparsın bilmem ki seni

Ben unutsam bile sen sakla beni

Uzaklaştı birden sarardı teni

Sanki karanlıkta kaldım öylece

Bir mum yakıverdim ağrıdı başım

Pervane dedi ki: Mum sensin aşım

Sayılamaz oldu akan gözyaşım

Yârimden de ayrı düştüm öylece

Çıkıverdim birden güzel hayalden

Ne farkı vardı ki mum ile gülden

Geçemem ki şimdi ben bu güzelden

Bu işi bilene sordum böylece

Dedim ben dostuma: Nicedir halim

Geldim sana sordum ki sensin âlim

Ben o yâr olmadan kalmam sağ salim

Başını eğip de durdu öylece

Dedi: Dostum bırak geç bu sevdadan

Seni unutanı sil sen kafandan

Akılda değildir aşk gelir ruhtan

Aklımı başıma aldım böylece

Düşündüm bir vakit fikir eyledim

Ben pervane gibi mumu sevmedim

Gülün dikeninde feryat etmedim

Bülbül değilim sustum öylece

Page 11: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

9

Hikâye

İHTİYAR ADAM

İhsan BAYRAK

Bir sonbahar

sabahıydı. Eline aldığı

şişeyi gazeteye sarıp

koltuğunun altına

sıkıştırarak evden çıktı.

İlk sokağı geçtikten

sonra her iki tarafı

ağaçlarla dolu olan

patika yoldan ilerideki sokağa geçmeye

çalışıyordu. Hızlı adımlarla ilerlerken

sonbaharın hüznü ile sararmış ve dökülmüş

olan yapraklar ayaklarının altında

eziliyordu. Çıkardıkları hışırtı etraftaki

sesleri bastırıyordu.

Sonbaharın ikinci ayı yeni başladı.

Hava fazla soğuk olmasa da sabah yeli

insanın içini ürpertiyordu. Hızlı adımlarla

yaprakları çiğneyerek patika yoldan karşı

sokağa geçmeye çalışan ihtiyar adam arada

bir koltuğunun altındaki şişeden bir kaç

yudum alıyordu. Karşı sokağa geçince

mahalle kahvesinin önünden daha hızlı

adımlarla yol aldı. Kahvedekilerden biri

seslendi:

- Hey ihtiyar! Yine nereye

gidiyorsun sabah sabah?

İhtiyar adam hiç oralı olmadı.

Sessizce yoluna devam etti. Ama

düşünmeden de edemiyordu. "Ne istiyordu

benden bu insanlar? Onlara bir zararım, bir

kötülüğüm yok. Varlığım dahi neden

rahatsız ediyordu onları?" Kafasındaki

sorularla kahveden biraz uzaklaşmıştı.

Kahvedekiler kendi aralarında

konuşuyordu. Sokağa en yakın masada

oturan hafif kilolu ve saçları kaçmış adam

konuşmaya başladı:

- Nasıl bir adam bu ihtiyar? Her

sabah koltuğunun altında şişesi ile sahile

inip içiyor. Çalıştığı yok, kimi kimsesi yok.

Mahallenin serserisi resmen.

Hemen yanındaki zayıf, elmacık

kemiği çıkıntılı adam söze karıştı:

- Bu böyle olmaz. Mahallenin adını

kirletiyor. Onu bu mahalleden göndermek

lazım. Böyle içkici kişilere mahallemizde

yer yok.

Kahve bu konuşmalara şahit

olurken arka masada oturan diğerlerine

göre daha genç olan adam bütün bunları

dikkatlice dinliyordu. Daha fazla

dayanamayıp söze karıştı:

- Nerden biliyorsunuz öyle biri

olduğunu? Belki de öyle biri değildir. Ya

da farz edelim ki öyledir. Hiç "niye bu

adam böyle?" diye düşündünüz mü? Bir

derdi bir sıkıntısı olamaz mı, hiç oturup

konuştunuz mu onunla?

Kahvedekiler, ara sıra kahveye

gelen bu adamı dikkatlice ama bir o kadar

da ilgisizce dinlediler. Genç adama nasıl

baktıklarına bakılırsa ne demek istediğini

aralarındaki hiçbiri anlamadı.

Kahvede bunlar olurken ihtiyar

adam iyice uzaklaştı. Sahile inmesine çok

az kaldı. Sokağın sonundaki simitçiden iki

simit aldı. Onları da montunun büyük

cebine koydu.

Adımlarını az yavaşlatarak yürümeye

devam etti. Sahile indiğinde her zaman

oturduğu yere baktı. Kimse yoktu. Yerde

bulduğu gazeteyi açıp üstüne oturdu.

Page 12: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

10

Cebinden simitleri çıkardı. Simitler sıcaktı,

yaşadığı mahalledeki insanlardan çok daha

sıcak... Koynundan gazeteye sarılı şişeyi

çıkardı. Şişeye sarılı olan gazeteyi açtı.

Gazete dışında şişeye sarılı olan ve

şişedeki çayın soğumasını engelleyen

pamuklu bezi de açtı. Elini şişeye

dokundurup çayın soğuyup soğumadığını

kontrol etti. Çay sıcacıktı. Cebinden

çıkardığı plastik bardağa şişedeki çaydan

döktü. Şişeyi tekrar sardı. Bir eline simidi

diğerine çayı alıp yemeye başladı. Her

sabah yaptığı bu kahvaltı bittikten sonra

diğer simidi de tek dostu olan martılara

yedirmek için ayağa kalktı. Denize biraz

daha yaklaşıp martılara seslendi:

- Gelin bakalım dostlarım, kahvaltı

saati...

Şiir

PANORAMA

Vural YILMAZ

Sade küçük bir sokak görünür

Pencere aralığından şehirlinin

Bir hayal kurmalık bir dumanlık

Bir nefes almalık kadar özgür

Sorsan köylüye göre daha hür

Çünkü kalabalık güzel gözükür

Hikmeti: kolay gizlenir nadanlık

Yolüstü hutbeler, vaazlar, ayinler

Yüksek yerden alçak bir sesle

İşin ehli kimselerce tek nefeste

Verilir, imanlar sağ elden kullara

Ve mutlu mesut yaşarken hainler

Habersiz bir gedik açılır surlara

Bu mevzuda bakılmaz kusurlara

Çünkü saftiriktir bizim on binler

Gider de üç beş maymunu dinler

İşte böyle bozulur semavi dinler

Cağ Kebabı, Künefe, hamur işi

Bir araya gelmiş beş altı dişi

Yoğururlar geleceği ve geçmişi

/ Evlere şenlik kızımız var /

Ve kreş diye açılmış bir kulvar

Yıkılmış aile gibi sert iri duvar

Yeni bir istihdam alanı topluma

Oluşmuş güya fakat çekilmiş fişi

Çocuğun, başı sokulmuş kuma

Ne anne var yanında ne de baba

Kızarlar dönüştü diye canavara

Ama fakat lakin keşke ne fayda

Bugünkü çocuklar aldanmıyor

Bir oyuncağa bir nişastalı lokuma

Page 13: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

11

Nesli tükenmiş aşklardan kalan

Koca bir inkisar koca bir yalan

Güpegündüz bir sevda alt dudaktan

Sonra baygın ölü uyanır yataktan

Ve şarkıları var aşk çekiyor canım

Her bir sözünde donuyor kanım

Derken iki güzel kız elinde bastonu

Üstünde feracesi altında dar donu

Nahoş koku yayılır etrafa enikonu

Savuşurlar yanımdan işvelü nazla

Az ilerde raksa kalkar üflemeli sazla

Oracıkta kıvrılır beller sarkar etler

Birikir oğlanlar açılıverir kısmetler

Devletlü padişahım var aklı başında

Süper emekli dolgun zam maaşında

Sunî bir medeniyet inşası peşinde

Bir medeniyet ki cehennem ateşinde

Kül olsun demek geliyor içimden

Fakat telîne hiç yer yok ezelimden

Bir şey yapılıyor içi boş ve de şeklî

Ve şimdi öldürdüler eti için kekliği

Güzelim keklik çırpardı kanadını hürce

Yayardı sesini Anadolu vadisine gürce

Evet şairim artık şevki yok baharın

Ne tadı kaldı ne de tuzu buraların

Buralar sizden sonra çok el değiştirdi

Bazen insan bazen hayvan yetiştirdi

Biliyorum hiç hakkım yoktur benim

Bu memleket için bir çift söz etmeye

Çünkü artık yabancısı olmuştur tenim

Ve artık ne sen bensin ne de ben senim

Sana dar geliyor bedenim benim

Hafif hafif bir yağmur yağıyor bayım

Gidip de biraz günahlarımdan arınayım

Çok konuştum gıybet makamından

Dert penceresinden aşk camından

Bu kadar gevezelikte elbet olur abartma

Sürc-i lisan eylediysem kusura bakma

Bu yalnızca memleketimden panorama

Page 14: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

12

Şiir

NERE GİDERSİN

Mesut YILMAZ

Ey ehli Müslim

Bre insafsız

Bre vicdansız

Ne idüğü belli olmayan

Farzdan tarza yol alan

Cahil-ü mahluk

Mahluk-i zındık

Ne içün geldin

Nere gidersin

Ne yaptığın sende bilmezsin

Bir garip hal içindesin

Başın alıp nere gidersin

Şiir

İÇİM HAYALİNLE ISINIYOR

Abdurrahman YILMAZ

Sensizim sevdiğim sensiz

Ellerin, gözlerin yok yanımda

Hayaline dalıyorum sessiz sessiz

Seni yaşıyorum burada tek başıma

Gülemiyorum senden habersiz

Ağlıyorum hep bir köşede sessiz sessiz

Bedenim sadece seni istiyor

İçim yalnız hayalinle ısınıyor

Günler geçmek bilmiyor sensiz

Ben kendimden habersiz

Yaşıyorum hayallerde seni

Ama bedenim yine sensiz

Page 15: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

13

BULMACA KÖŞESİ

Hazırlayan: Yunus Emre BOLAT

Page 16: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

14

SORULAR

Soruların hazırlanmasında kullanılan kaynak:

www.mustafaaca.com

1- Kopuzun Anadolu'ya geldikten sonra kullanılan biçimidir.

2- Bir hazırlığı olmaksızın irticalen şiir söyleyen, çoğunluğu saz çalan şairlerdir.

3- Halk şiiri türlerinden en çok sevileni ve kullanılanıdır.

4- İlk zamanlarda büyücü, oyuncu, hekim, şarkıcı ve çalgıcı görevlerini yüklenmişlerdir.

Sonraları şiirin hem ezgisini, hem sözünü hem de çalgıyı anlatır oldu. Üçüncü aşamada şair-

çalgıcı yani kopuzlarıyla şiir söyleyen halk şairi anlamında kullanılmaya başlandı.

5- Âşıklar mutlaka son dörtlükte kullanmaktadırlar.

6- Geleneğe göre en yaşlı âşık ya da orada bulunan bir usta âşığın deyişmeyi açması.

7- Âşık edebiyatının önemli kaynaklarındandır. Sığırdili veya sefine adı da verilir.

8- Tahta göğüslü, 36 perdeli, gövdesi büyükçe bir saz olup Anadolu'da yaygınca

kullanılmıştır. 12 telli olan bu sazın ilk biçimi 3 tellidir.

9- Halk şiirinde doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek

için söylenen şiirlerdir.

10- Bir şiirin her beytine ya da dörtlüğüne saz şairlerince verilen addır.

11- Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek için yazılan şiirlerdir.

12- Âşıklar rüyalarında pir veya erlerin elinden içerler.

13- Rüyada âşığa sevgilinin gösterilmesine ....... vermek denir.

14- İçinde diş-dudak ünsüzlerinin bulunmadığı şiirlerdir. Bunlara ...... değmez denir.

NOT: Bulmacanın cevapları 20 Nisan 2015 tarihinde aşağıdaki adreslerimizde

yayınlanacaktır:

facebook.com/groups/bengutas/

bengutasduvargazetesi.blogspot.com

Page 17: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

15

EDEBİYATTA BU AY

KAYBETTİKLERİMİZ

Edebiyatımızın Nisan ayında kaybettiği yazar ve şairlerimiz:

İsmail Hakkı

Baltacıoğlu

1 Nisan 1978

Abdülhak Hamit

Tarhan

12 Nisan 1937

Muallim Naci

13 Nisan 1893 Kemal Tahir

(Demir)

21 Nisan 1973

Page 18: Bengütaş Duvar Gazetesi 11. (Nisan) Sayısı

16

HABERLER

Öğrenci Sempozyumuna Bölümümüzden İki

Öğrenci Kabul Edildi

Çankırı Karatekin Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü, Edebiyat

Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Sosyal Bilimler

Araştırma Topluluğu işbirliğiyle düzenlenen Türk Dili ve Edebiyatı

Konulu III. Ulusal Öğrenci Sempozyumunun amacı; lisans

dönemindeki öğrencileri akademik çalışma yapmaya özendirmek,

öğrencilerin tecrübe kazanmasını sağlamak, ülkenin dört bir yanından

bu hedef etrafında toplanan öğrencileri birbiriyle buluşturup tanıştırarak

alanın gelişimine katkıda bulunmaktır. Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan

Çankırı Karatekin Üniversitesi 3. Ulusal Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Sempozyumu'na

bölümümüzden iki öğrenci gönderdikleri özetle kabul edildiler. 8 Mayıs 2015 tarihinde

Çankırı'da düzenlenecek olan sempozyuma bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Yunus Emre

Bolat "Dilde Doğru: Türkçenin Yazımında ve Söyleyişinde Yabancı Etkiler" başlıklı

tebliğiyle ve yine bölümümüz 3. sınıf öğrencilerinden Samih Yıkılgan da "Yüzeydeki

Derinlik: Cemal Süreya Şiiri" başlıklı tebliğiyle kabul edilmişlerdir.

KTÜ'de Meslek Tanıtım Fuarı

Bilindiği üzere meslek ve üniversite

seçimi bir öğrencinin hayatı boyunca

yapacağı en önemli tercihlerden biridir.

Adaylar, bilgi ve becerileri doğrultusunda

seçecekleri meslek alanı ile bir bakıma kendi

geleceklerinin kararını verirler. Bu nedenle

öğrenim görecekleri üniversite seçimi son

derece önemli bir adımdır. Zira, üniversite ve

çevresi öğrencilerin meslek sahibi olması kadar önemli olan sosyal, duygusal ve zihinsel

olgunlaşmasını sağlayan ana faktörlerden biridir.

Öğrencilerimizin motivasyon düzeyini artırmak ve hedeflerindeki bölümler hakkında

daha somut bilgiler edinmesini sağlamak amacıyla ilkini 30 Nisan 2014 tarihinde

gerçekleştirdiğimiz “KTÜ ve Meslek Tanıtım Fuarı”nın ikincisi 1 Nisan 2015 tarihinde

üniversitemizde gerçekleştirildi.

Tüm fakülte ve bölümlerimizin tanıtıldığı stantlarda öğrenciler bölüm ve mesleklere

ilişkin tüm konularda ve Üniversitemizin kütüphane, yurt dışı eğitim, öğrenci toplulukları,

sosyal tesisler gibi alanlarda kendilerine sunabileceği tüm avantajlar hakkında bilgi edinme

fırsatı buldular.

Son derece verimli olduğu konusunda hiç şüphe duymadığımız 2. KTÜ ve Meslek

Tanıtım Fuarı’na başta Trabzon olmak üzere Çorum, Samsun, Ordu, Giresun, Gümüşhane,

Rize, Artvin ve Bayburt illerinden yaklaşık 70 ortaöğretim kurumu ve 3500 öğrencisi katıldı.