Top Banner
Y›l 7 Say› 176 7 fiubat 2013 • 1.25 TL Ferda Koç / Sayfa 4 Özerklik kimin yarar›na? Oya Ersoy / Sayfa 4 Savafl y›kar geçer... Hüseyin Boy/ Sayfa 7 Sa€l›kta patron dönemi Tufan Sertlek / Sayfa 8 Tafleron iflçi ve güvence... ‘Biz bu işi bozarız’ Yurtiçi Kargo direnişi Skandala sağlıkçıdan yanıt Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’ndeki sa¤l›k iflçilerinin haberleri olmadan iflten ç›kar›ld›¤› ve adlar›na ‹fiKUR’a baflvuru yap›ld›¤›, ‹fiKUR’un da bu baflvurulara dayanarak iflçileri flirketlere yön- lendirdi¤i ortaya ç›kt›. Dev Sa¤l›k-‹fl, bununla ilgili olarak Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’nde 6 fiubat günü bir eylem yapt› ve hukuksuzlu¤u protesto etti. Sa¤l›k iflçileri “Tafleron çal›flt›rman›n ak›l d›fl› ve hukuksuzlu¤unda son perde!” dedi. Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisleri’nin 26- 27 Ocak’ta ‹stanbul’da gerçeklefltirdi¤i Büyük E¤itim Hakk› Buluflma- s›’nda e¤itim hakk› sa- vunucular›n›n söyledik- lerine kulak verdik. S. 11 K›r›lgan ‘süreç’ AKP, yeni anayasa ve seçim öncesinde bafllatt›¤› Öcalan-M‹T görüflmelerinde BDP’yi hizaya getirip ‘kendi çözümünü’ Kürtlere dayatmak is- tiyor. ‘Sürecin’ k›r›l- ganl›¤› ve iktidar›n aç- mazlar› derinlefliyor S. 4 Yoksula yer yok AKP'nin en çok oy ald›¤› gecekon- du mahallesi Ferahevler'de halk bar›nma hakk› için örgütleniyor, mahalle derne¤i kuruyor S. 6 Anne iflçiler AKP kad›n›n toplumsal rollerinin süreklili¤inin sa¤lan- mas› üzerinden kad›n- lar› ‘annelikten’ vaz- geçmeden istihdam›n içerisinde konumlan- d›rmay› hedefliyor S. 10 Anlafl›lm›flt›r ki, Tayyip Erdo¤an yerel seçimlerin bafllang›ç düdü¤ünü çalmaktad›r. S. 3 Hak mücadelesi veren halk seçim vaatlerine aldanmaz Trabzon Tonya’da kurulmas› planlanan çimen- to fabrikas› ve tafloca¤›na karfl› halk ayakta “O duman ne ot biçtirir ne s›¤›r bakt›r›r ne çocuk büyüttürür” diyen Tonyal›lar 7’den 70’e omuz omuza AKP’li Belediye Baflkan› onlara “istemezükçü” diyor; onlar “topra¤›m›z› kirletenleri istemezük” yan›t›n› veriyor Akademi Susmayacak Platformu’nun sonucu: Mücadele! ‘Akademi susmayacak’ M›s›r, Mübarek sonras›n›n en büyük siyasal krizinde Halk soka¤› Mursi’ye b›rakm›yor Kampus hastaneleri ihalelerinde bir yatak 100 bin lira Bir yatak 100 bin lira ediyor Halkevleri Haber Atölyesi çal›flmalar›na bafllad› Halk›n muhabiri olmaya... SAYFA 3 SAYFA 5 SAYFA 9 SAYFA 14 SAYFA 8 TONYA; HAVASI, SUYU, TOPRA⁄I ‹Ç‹N HAYKIRDI Kitaplar yasakland›, ö¤retmenler fifllendi, veliler ö¤retmene kar- fl› dolduruldu. MEB’in ALO 147 flikayet hatt› gerici, piyasac›, cinsi- yetçi, bilim d›fl› e¤itim sisteminin güvencesi haline getirildi. Üstelik hatt›n personeli, Turk- cell Global Bilgi’nin ça- l›flan› ve güvencesiz. S. 12 Alo 147: Böl, ihbar ettir, yönet’ ‘İSTEMEZÜKÇÜYÜK!’ Yurtiçi Kargo'nun Ankara, Konya ve ‹stanbul'daki flubelerinde 50'yi aflk›n iflçi Nakliyat-‹fl üyesi oldu¤u gerekçesiyle iflten ç›kar›ld›. ‹flçiler birçok kentte iflten ç›karmalara ve sendikal haklar›n önündeki engellere karfl› soka¤a ç›karken, Kad›köy ve Esenyurt'ta dire- nifl bafllad›. Halk›n Sesi, Esenyurt’taki aktarma mer- kezi önündeki direniflçilerin yan›ndayd› A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

176'ncı Sayı

Mar 06, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 176'ncı sayısı çıktı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 176'ncı Sayı

Y›l 7 • Say› 176 7 fiubat 2013 • 1.25 TL

Ferda Koç / Sayfa 4

Özerklik kimin yarar›na?

Oya Ersoy / Sayfa 4

Savafl y›kar geçer...

Hüseyin Boy/ Sayfa 7

Sa€l›kta patron dönemi

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Tafleron iflçi ve güvence...

‘Biz bu işibozarız’

Yurtiçi Kargo direnişi

Skandala sağlıkçıdan yanıtTaksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’ndeki

sa¤l›k iflçilerinin haberleri olmadan iflten ç›kar›ld›¤›ve adlar›na ‹fiKUR’a baflvuru yap›ld›¤›, ‹fiKUR’un dabu baflvurulara dayanarak iflçileri flirketlere yön-lendirdi¤i ortaya ç›kt›.

Dev Sa¤l›k-‹fl, bununla ilgili olarak TaksimE¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’nde 6 fiubat günübir eylem yapt› ve hukuksuzlu¤u protesto etti.Sa¤l›k iflçileri “Tafleron çal›flt›rman›n ak›l d›fl› vehukuksuzlu¤unda son perde!” dedi.

� Halkevleri E¤itimHakk› Meclisleri’nin 26-27 Ocak’ta ‹stanbul’dagerçeklefltirdi¤i BüyükE¤itim Hakk› Buluflma-s›’nda e¤itim hakk› sa-vunucular›n›n söyledik-lerine kulak verdik. � S. 11

K›r›lgan‘süreç’� AKP, yeni anayasave seçim öncesindebafllatt›¤› Öcalan-M‹TgörüflmelerindeBDP’yi hizaya getirip‘kendi çözümünü’Kürtlere dayatmak is-tiyor. ‘Sürecin’ k›r›l-ganl›¤› ve iktidar›n aç-mazlar› derinlefliyor � S. 4

Yoksulayer yok� AKP'nin en çokoy ald›¤› gecekon-du mahallesiFerahevler'de halkbar›nma hakk› içinörgütleniyor,mahalle derne¤ikuruyor � S. 6

Anneiflçiler� AKP kad›n›ntoplumsal rollerininsüreklili¤inin sa¤lan-mas› üzerinden kad›n-lar› ‘annelikten’ vaz-geçmeden istihdam›niçerisinde konumlan-d›rmay› hedefliyor� S. 10

Anlafl›lm›flt›r ki,Tayyip Erdo¤anyerel seçimlerin

bafllang›ç düdü¤ünüçalmaktad›r.� S. 3

Hak mücadelesiveren halkseçim vaatlerine aldanmazTrabzon Tonya’da

kurulmas› planlanan çimen-to fabrikas› ve tafloca¤›nakarfl› halk ayakta

“O duman ne ot biçtirir nes›¤›r bakt›r›r ne çocuk büyüttürür” diyen Tonyal›lar7’den 70’e omuz omuza

AKP’li Belediye Baflkan›onlara “istemezükçü” diyor;onlar “topra¤›m›z› kirletenleriistemezük” yan›t›n› veriyor

Akademi SusmayacakPlatformu’nun sonucu:Mücadele!

‘Akademi susmayacak’

M›s›r, Mübarek sonras›n›n en büyüksiyasal krizinde

Halk soka¤›Mursi’ye b›rakm›yor

Kampus hastaneleriihalelerinde bir yatak100 bin lira

Bir yatak 100 binlira ediyor

Halkevleri HaberAtölyesi çal›flmalar›nabafllad›

Halk›n muhabiriolmaya...

SAYFA 3 SAYFA 5 SAYFA 9 SAYFA 14

SAYFA 8

T O N Y A ; H A V A S I , S U Y U , T O P R A ⁄ I ‹ Ç ‹ N H A Y K I R D I

� Kitaplar yasakland›,ö¤retmenler fifllendi,veliler ö¤retmene kar-fl› dolduruldu. MEB’inALO 147 flikayet hatt›gerici, piyasac›, cinsi-yetçi, bilim d›fl› e¤itimsisteminin güvencesihaline getirildi. Üstelikhatt›n personeli, Turk-cell Global Bilgi’nin ça-l›flan› ve güvencesiz.� S. 12

Alo 147:Böl, ihbarettir, yönet’

‘İSTEMEZÜKÇÜYÜK!’

Yurtiçi Kargo'nun Ankara, Konya ve ‹stanbul'dakiflubelerinde 50'yi aflk›n iflçi Nakliyat-‹fl üyesi oldu¤ugerekçesiyle iflten ç›kar›ld›. ‹flçiler birçok kentte ifltenç›karmalara ve sendikal haklar›n önündeki engellerekarfl› soka¤a ç›karken, Kad›köy ve Esenyurt'ta dire-nifl bafllad›. Halk›n Sesi, Esenyurt’taki aktarma mer-kezi önündeki direniflçilerin yan›ndayd›

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 176'ncı Sayı

ÇEVRE 2Halk›n Sesi7 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

T rabzon’un Tonya ilçesinekurulması planlanançimento fabrikasıyla ilgili

“Fabrika, 2 bin kişiden fazlahemşerimize istihdam sağlaya-cak. Fabrika, eczane gibitertemiz, pırıl pırıl olacak.Atmosfere bir gram gaz, tozbırakmayacak” diyor Çevre veŞehircilik Bakanı Veysel Eroğlu.Tonya halkı ise Eroğlu’nun“şirinlik” yaparak vaat ettikler-ine karşı “uyanık” olduklarını birkez daha gösterdiler TonyaMeydanı’nda. Trabzon’un Tonyaİlçesi’nde yapılacak çimento fab-rikası ile fabrika için Çayırbağıbeldesinde kurulacak olan kil-kalker-taş ocaklarına karşıTrabzonlular ayağa kalktı.Galoşlarını giyerek meydanainen kadınlar, yedisindenyetmişine Tonyalılar hep birağızdan “EMBA Tonya’dandefol” dedi.

MÜCADELEN‹N TANI⁄ITONYA MEYDANI

26 Ocak’ta Tonya’da gerçek-leştirilen mitinge Çayırbağı veÇal beldelerinden, Düzköyilçesinden gelenlerin yanı sıraAraklı-Turup’ta çöp atık tesisinekarşı mücadele edenler dekatıldı. Tonya Meydanı, bukadar kararlı ve kitlesel bireyleme ilk kez tanıklıkyapıyordu. Mitinge çimento, otve inek getiren Tonyalılar ineğinüzerine “livalobo düzine, fabrikakuracaklar, çiçekli çayırları,çamur mi yapacaklar’’ yazılıdöviz astılar. “Çimento külüdeğil, ormangülü”, “EMBATonya’dan defol!”, “Emanetikorumak asalettir”, “Bulu dayersın lahana!’” pankartlarıylasüslenen miting alanındayaklaşık 2500 Tonyalı yerini aldı.Mitingde ilk sözü Tonya ÇevrePlatformu adına BekirUzunoğlu aldı. “AKP’li belediye

başkanının çimento fabrikasınadestek olduğu için belediyebaşkanına teşekkür ediyorum”diyerek sözlerine başlayanUzunoğlu, AKP’li belediyeninbir araya gelmelerinisağladığından ve Tonyalıların bualanda buluşup kardeş olduk-larını yeniden hatırlattığınıbelirtti. Tonya’ya çimento fab-rikası yapmak isteyen EMBAşirketinin halka iş bulmavaadinde bulunduğunu ve yalan-lar söylediğini belirtenUzunoğlu, Tonya halkının buyalanlara inanmadığını söyledi.

HALK KÜRSÜSÜNÜ KURDUBölge halkından onlarca

kişinin söz aldığı kürsüde, TonyaBelediye Başkanı AhmetKurt’un “İstemezükçüler iş

başında” diyerek çimento fab-rikasına karşı çıkanları karala-masına sıkça atıf yapıldı.Tonyalılar yaptıklarıkonuşmalarda Kurt’a “Evet iste-mezükçüyüz. Havamızın, suyu-muzun, toprağımızın,sağlığımızın bozulmasınıiztemezük” sözleriyle tepki gös-terdi. AKP’li belediyeyi istifayaçağıran Tonyalılar, toprağına,suyuna, yaşamına sahip çıkmamücadelesinin daha güçlüsüreceğinin ve EMBA’yı kova-caklarının sözünü verdiler.Eylemin en önünde yer alankadınlardan Nurten Günaydınise “çocuklarını karalahana ilebüyüttüklerini, çimento fab-rikasının yaylalarını, arazileriniellerinden alacağını ifade ede-rek, “Tonya’ya çimento fabrikası

yapmak, benzin bidonununyanına ateş yakmaya benzer”dedi.

KAZMA VURMAYA GELENEYANIT KAZMAYLA

Trabzon Tonya ve Düzköy’de

yapılmak istenen çimento fab-rikası ve taş ocağına karşımücadele eden halk, 5 Şubat’tada taleplerini bir kez daha kentmerkezinde haykırdı. Tonya veDüzköy ilçeleri ile Çayırbağıbeldesinden gelen vatandaşlar,postane önünden bir araya gele-rek Atatürk Meydan Parkı’nayürüdü.

Ellerinde de inek çıngıraklarıtaşıyarak kent merkezini slogan-larla yankılatan köylülere, arasokaklardan esnaf ve

vatandaşlar daalkışlar eşliğinde

katıldı. AtatürkMeydanParkı’ndaki Tonya-Düzköy ÇevrePlatformu adınaAvukat Nedim ŞenolÇelik söz aldı.Çimento fabrikası vetaş ocaklarının çevr-eye ve insanlaravereceği zararları anla-tan Çelik “EMBA

şirketi bir taraftanciğerlerimiz olan orman-

larımızı keserken, birtaraftan da soluduğumuz oksijenyerine karbondioksit vermekte,bizlerin yaşam hakkını doğrudantehdit etmektedir” dedi. Çelik’inbasın açıklaması yaptığı birköylü söze girerek şunları söyle-di: “Ben ormancıyım. Ormanbizim şerefimizdir. Tonya’yakazma vurmak isteyenlere, bizde kazmalarımızla yanıt veririz!

HAP‹SHANE ‹ST‹RAHATSÜRGÜN SEYAHAT

Açıklamanın ardından Ton-yalılar adına Ayşe Lermioğlu dasöz aldı “Bizi cezaevine koymak-la tehdit ediyorlar” diyen Lermi-oğlu şunları söyledi: “Bizim içincezaevi istirahat, sürgün seyahat,dayak tımar. Bizim onlardankorkumuz yok. 70 kuruşa sütüalıyorlar, 50 liraya yem alıyoruz.Namerde muhtaç ettiler bizi.”

Balıkesir'in Havran ilçesiKalabak Köyü yakınların-

daki Eybek Dağı'nda 11 Eylül2012'de yangın çıkmış, yangınsonrası 500 hektarlık ormanlıkalan yok olmuştu. Yaşanan or-man yangını sonrası CHP Balı-kesir Milletvekili Nedret Ako-va, Kaz Dağları'nda çıkan or-man yangınını söndürmek içinzehirli su kullanıldığı iddiasıylailgili bir soru önergesi vermişti.Verilen soru önergesine, Or-man ve Su İşleri Bakanı VeyselEroğlu'ndan söz konusu iddia-yı doğrulayan bir yanıt gelmiş-ti. Eroğlu, siyanürlü suyun or-man yangınını söndürmedekullanılmasını en yakın su kay-nağının 6.3 kilometre uzaktaolmasına bağlamıştı. Siyanürlüsuyun kullanılmasının çevre veinsan sağlığına ilişkin olumsuzbir etkisinin olup olmadığısorusuna da Eroğlu şu yanıtıvermişti: “Yangına müda-halemizde bilimsel açıdançevre ve insan sağlığına zarar

verecek bir durum söz konusudeğildir. Müdahale etmeseydikKaz Dağları'nın tamamı yanıpkül olacaktı. Ben su profesörü-yüm, bütün sularda bir miktarsiyanür olur. Muhalefet ve

medya bu konuda cahilce birtutum içerisinde.” BakanEroğlu'nun “cahilce” olarakdeğerlendirdiği zehirli suyundoğaya salınımını TMMOB'abağlı Çevre Mühendisleri

Odası (ÇMO) İstanbul Şubesiile konuştuk. ÇMO'ya göre,zehirli suyla yapılan yangınsöndürme işlemi, Anayasa'nın56. maddesinde bahsi geçen“Herkesin sağlıklı bir çevrede

yaşama hakkına” açıkça aykırı.Ayrıca, Türkiye'nin imzakoyduğu Uluslararası pro-tokollere ve madencilikkanununa da aykırılıkoluşturan bu durum, sağlıklıçevre hakkının ön plandaolmasının gözetilmediğianlamına geliyor.

YANGIN BAKIRMOB‹LDENLE SÖNDÜRÜLDÜ

ÇMO, Eroğlu'nun her sudabelli bir oranda siyanür bulun-duğu iddialarına ise şu şekildeyanıt verdi: “Her suda bellioranda siyanür bulunmaz, siya-nür uçucu bir kimyasal bileşik-tir. Yangın söndürme mevzu-sunda siyanür kasıtlı bir şekildeön plana çıkarılmaktadır. Yan-gın söndürmede kullanılan suasıl olarak bakır molibdenmadeninin çökertme havuzun-dan alımıştır ki bu daha datehlikelidir. Yörede çokçayaşanan balık ölümleri, suyakarışan zehirin ne dereceöldürücü olduğunu gözlerönüne sermektedir.”

Türkiye’nin en büyük sanayibölgesi olan Kocaeli ve Di-

lovası’nda, artan kanser vakalarıve ardı ardına gelen ölümler Di-lovası halkını ayağa kaldırdı.Kocaeli’de son bir hafta içindebiri 13, diğeri 23 yaşında ikigenç kızın kanserden yaşamınıyitirmesine karşı 28 Ocak’ta Di-lovası Koruma ve GeliştirmePlatformu’nun çağrısıyla bireylem yapıldı. Eylemde kente il-çeye hakim bir tepeye kurulanKömürcüler OSB'nin kaldırıl-ması istendi. Sanayi kuruluşlarıile konut alanlarının içine girdiğiDilovası İlçesi’nde araştırma ya-pan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu,ilçede yeni doğan bebeklerin ka-kalarında ve anne sütlerindeağır metallere rastlandığını açık-lamış, bu açıklaması nedeniylekendisine “şarlatan” diyenAKP’li Büyükşehir BelediyeBaşkanı İbrahim Karaosmanğlu

ile mahkemelik olmuştu. DünyaSağlık Örgütü’ne (DSÖ) görebütün kanserlerin yüzde 80’idoğrudan ve dolaylı olarak çev-resel faktörlere bağlı. 2004 yı-lında Kocaeli Üniversitesi TıpFakültesi Halk Sağlığı AnabilimDalı tarafından gerçekleştirilenbir araştırmaya göre 1995-2004yılları arasında bölgedeki ölüm-lerin yüzde 33’ü kanser nedenli.

EVR‹M ÇAKIR

LEMAN MERAL ÜNAL

Sanayi çöplüğüDilovası’nıöldürüyor

Çevre Mühendisleri, Kaz Dağları'ndaki yangının bakır molibdenmadeninin çökertme havuzundaki suyla söndürüldüğünü söyledi

Trabzon’da kururulması planlanan çimento fabrikasıve taş ocağına karşı “istemezük” diyenler direniyor

‘ O D U M A N N E O T B ‹ Ç T ‹ R ‹ R , N E S I ⁄ I R B A K T I R I R N E Ç O C U K B Ü Y Ü T T Ü R Ü R ’

İstemezükçüler susmuyor

Direnmezsen ‘bulu da yersin lahana!’

‘Siyanür yanında zararsız kalır’

Tafl ocaklar› ve çimento fabrikalar›na karfl› yürütülenmücadelede yer alan kad›nlar Halk›n Sesi muhabirine, ne-den mücadele ettiklerini anlatt›. 86 yafl›ndaki Havva teyze“Burada do¤dum, baflka gidecek yerimiz yok” diyerek söz-lerine bafllad›. “Fabrika kurunca ifl verece¤iz diyorlar. ne di-yorsunuz?” diye sorunca Havva Teyze “Biz buradan gitmekzorunda kal›nca ifli ne yapaca¤›z” diyerek tepki gösterdi.“Kocad›m gittim ben” diyen Havva Teyze yine de toprakla-r›, do¤alar› için nas›l mücadele edece¤ini flu sözlerle dilegetiriyordu: “Bütün köy bir olursa dokunamazlar. Gelmez-ler ak›llar› varsa. Gelip de beddua almas›nlar. Bir topra¤›-m›z var elimizde, baflka hiçbir fleyimiz yok onu da verirseknas›l yaflar›z biz. Kaç trilyon verirlerse versinler asla yerimi-zi vermeyiz. Gelirlerse karfl›lar›nda duraca¤›z.” Sonra Kadri-

ye Uzunali kat›l›yor sohbetimize. Ne evlerini ne de kayala-r›n› vereceklerini söyleyen Kadriye Uzunali tafl oca¤› yap›-l›nca neler yaflayacaklar›n› bir bir anlat›yor: “Duman gelirektiklerimizi mahveder, açl›k gelir. Zaten biz buralar› aç ol-du¤umuz için ekiyoruz. Nas›l verelim buralar›. Zaten bura-da yetiflen bir fley yok. S›¤›rlar›m›z›, ineklerimizi nerede ot-lataca¤›z?” Tafl oca¤› yapmaya gelirlerse ne yapacaklar›sorusuna Kadriye Abla “Gerekirse yolun üstüne yatar›m dagirmelerine izin vermem. Veririm onlara tafl, bafllar›n› hepyarar›m. Gelemezler!” sözleriyle yan›t verdi. “Ya çimentofabrikas› kurulursa ne olacak Kadriye Abla” deyince iseflunlar› söyledi: “Onun duman› ne ot biçtirir, ne s›¤›r bakt›-r›r, ne çocuk büyüttürür. Buralar çöl olur. Asla buralar› ver-meyece¤iz”ceye¤iz,meyece¤iz.”

TToonnyyaall››llaarr ÇÇeevvrree vvee fifieehhiirrcciilliikk ‹‹ll MMüüddüürrllüü¤¤üü’’nnee ttooppllaadd››kkllaarr››iimmzzaallaarr›› ttuuttaannaakkllaa tteesslliimm eettmmiiflfllleerrddii..

‹‹mmzzaa kkaammppaannyyaass›› bbaaflflllaattaann TToonnyyaall››llaarr 2288 AArraall››kk’’ttaa TToonnyyaaMMeeyyddaa››’’nnddaa bbaass››nn aaçç››kkllaammaass›› yyaappmm››flfltt››..

EEMMBBAA TTrraabbzzoonn ÇÇiimmeennttoo AAfifi’’nniinn kkuullllaannmmaayy›› ppllaannllaadd››¤¤››ççiimmeennttoo ffaabbrriikkaass›› vvee mmaallzzeemmee ooccaakkllaarr›› iiççiinn 1177 AArraall››kk’’ttaa

ÇÇEEDD ttooppllaanntt››ss›› ddüüzzeennlleenneeccee¤¤iinnii öö¤¤rreenneenn TToonnyyaa hhaallkk››ttooppllaanntt››yyaa kkaatt››llaarraakk flfliirrkkeett yyeettkkiilliilleerriinnii pprrootteessttoo eettttmmiiflflttii..

ZZeehhiirr ssoolluummaakk iisstteemmeeddiikklleerriinnii ssööyylleeyyeenn TToonnyyaall››llaarr,,aallkk››flflllaarrllaa yyeettkkiilliilleerrii kkoonnuuflflttuurrmmaayyaarraakk ssaalloonnuu bbooflflaallttmm››flfltt››..

TONYALILARMÜCADELEDE

Page 3: 176'ncı Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

37 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

A kademi Susmayacak Platfor-mu’nun 2 Şubat'ta İstanbulTabip Odası’nda düzenlediği

“Üniversitede Hak İhlalleri ve Müca-dele Arayışları” başlıklı çalıştaya 20'yiaşkın kurum katıldı. Çalıştaya 16 il ve33 üniversiteden 150'yi aşkın katılımvardı. Çalıştayın moderatörü AkademiSusmayacak Platformu'ndan Sevgi Yıl-maz, çalıştayın amacının akademideartan hak ihlallerine karşı daha genişbirlikteliklerin oluşturulması olduğunusöyledi. Açılış konuşmasını Prof. Dr.Beyza Üstün yaptı. Çalıştay, üniversi-tede yaşanan hak ihlalleri, mücadeledeneyimleri ve nasıl mücadele edilece-ği başlıkları altında devam etti.

Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğluyaptığı sunumda geçmişten bugüneakademiye ve bilime yönelik saldırıyıdeğerlendirdi. Avukat Ziynet Özçelikbilim özgürlüğü kavramının hukuksalboyutunu ve YÖK Yasa Tasarısı’ndabelirtilen süreçten geçmekte olan

ABD’nin durumunu anlattı. Bu başlıkaltında söz alan katılımcılar öğretimgörevlilerinin, üniversite çalışanlarınınve öğrencilerin uğradığı hak ihlal-lerinden örnekler verdi.

ÖRNEK MÜCADELELER ÖRNEKDENEY‹MLER

Çalıştayın ikinci oturumunda, üçfarklı üniversitede yaşanan mücadeledeneyimleri aktarıldı. İlk aktarımıOnurumuzu Savunuyoruz Hareketi’nive Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun Di-lovası’ndaki çevre kirliliği üzerine yap-tığı çalışmaları anlatan Türk TabipleriBirliği Düzenleme Kurulu üyesi AliÖzyurt yaptı. ODTÜ Öğretim Ele-manları Derneği Başkanı Ali Gökmen,18 Aralık 2012’de Tayyip Erdoğan’ınODTÜ’ye gelmesiyle başlayan ve bir-çok üniversiteye yayılan ODTÜ dire-nişini anlattı. Gökmen, ODTÜ bile-şenleri olarak bir arada hareket ettik-lerini ve iletişim halinde olduklarını,bunun da zaman içinde pratikle geliş-tiğini belirtti. İTÜ Asistan Dayanışma-

sı adına konuşan Aykut Kı-lıç, İTÜ’de 60’ın üzerinde50/D’li araştırma görevlisi-nin işine son verilmesiylebaşlayan ve 1 Şubat'ta kaza-nımla sonuçlanan direnişianlattı. Ufuktaki tehlikeleredeğinen Kılıç, Yeni YÖKYasası'nın bir provasınınkendilerine uygulanmayaçalışıldığını ve direnişlerininhak mücadelesi eksenindeilerleyen bir hareket olduğu

için kazanımla sonuçlandığını söyledi.

"BU YASA MECL‹STEN GEÇMEYECEK"

“Üniversitede Mücadeleyi NasılÖrgütlemeliyiz?” başlıklı son oturum-da ilk sözü alan Prof. Dr. Büşra Ersan-lı, üniversitenin tüm kesiminin daya-nışma içinde bir bütünü teşkil etmesigerektiğini söyledi. Halkevleri MYK

üyesi Özge Ozan, Halkevleri EğitimHakkı Meclisi’nin gerçekleştirdiği fo-rumu aktardı. Ozan ayrıca, okul önce-sinden başlayarak eğitimin bütün saf-halarında gerçekleştirilen metalaştır-ma çalışmalarının akademinin günde-minde eğitim hakkı mücadelesi kapsa-mında değerlendirilmesi gerektiğinisöyledi. Ayrıca yaşam alanlarına, eme-ğe dönük saldırıların bilimin sorunu

haline getirilmesi gerektiğini ve akade-minin sözünün ancak hak mücadelesiile dolaşıma sokulacağını vurguladı.Ozan son olarak Halkevleri'nin bu sü-reci kendi sorunu olarak göreceği vemücadele edeceğini söyledi. ÖğrenciKolektifleri adına konuşan KolektifYürütme Kurulu üyesi Çağla Ural,Yeni YÖK Yasası'nı "üniversiteninölüm yasası" olarak tanımlayarak bu

yasayı üniversitenin özlerinin durdura-cağını bu nedenle üniversitenin bütünbileşenlerinin birlikte hareket etmesigerektiğini söyledi. Ural, yasanın mec-lise sunulmasını beklemeden bir mü-cadele hattının örülmesi gerektiğinivurguladı. Oturumların ardından ku-rum temsilcileri bir sonuç bildirgesioluşturdu. Bildirgede üniversitede hakihlalleri ve bunların çözümleri için biryapının oluşturulmasına ve yeni YÖKYasa Tasarısı'na karşı mücadeleyi hız-landırmak için toplantıların yaygınlaş-tırılmasına karar verildi.

AKADEM‹ E⁄‹T‹M HAKKI ‹Ç‹NMÜCADELE ETMEL‹

Çalıştaya katılımı oldukça yüksekolan araştırma görevlilerinin temel ha-reket noktasını güvencesizleştirmekarşıtı mücadele oluşturdu. Üniversi-telilerin mücadelesi, İTÜ'lü asistanla-rın ve ODTÜ'lülerin direnişi, akade-mide birlikteliğin gerekliliğini ortayaçıkardı. Taşra üniversitelerinden katı-lan akademisyenler, gerici ve baskıcıuygulamalara maruz kaldıklarını, hak-larında sürekli soruşturmalar açıldığınıanlattılar. Örgütlenme ve iletişim için-de olma ihtiyacının en çok taşra üni-versitelerinde hissedilmesi, çalıştaydaöne çıkan sorunlar arasındaydı. Örgüt-lenme ihtiyacını kapsayan bir yapınınoluşturulması akademinin temel tale-bini oluşturdu. Özellikle asistanlarınmücadele deneyimi aktarımlarında de-ğindiği bilim insanlarının hepsinin bumücadeleyi sahiplenmesi gerekliliğiüzerinde duruldu.

Akademi Susmayacak Platformu’nun düzenlediği Üniversitede Hak İhlalleri ve Mücadele Arayışları çalıştayının temeltartışması üniversite bileşenlerinin dayanışma içinde, üniversiteye yönelik saldırılara karşı örgütlü mücadele ihtiyacı idi

Liselilerin yoluODTÜ'ye çıkar

T ayyip Erdoğan'ın talimatıyla“şehit yakınları, gaziler,engelliler ve 65 yaş üstü

vatandaşlar” için şehir içerisindeparasız ulaşımı sağlayacak çalışmatamamlandı, Bakanlar Kurulu’nasunulacak.

Tayyip Erdoğan köprü ve otoyolihaleleri ile Başkentgaz ihalesininçok ucuza gittiğini belirtip iptaledileceklerini söyledi.

Tayyip Erdoğan öğretmen tayin-lerinin artık yılda iki kez (subat veağustos) yapılacağını belirtipyakında çok kapsamlı öğretmenatamalarının da yapılacağı“müjde”sini verdi. Yeni Bakan,bununla da yetinmeyip okul kantin-lerinin sağlık koşullarının düzenlen-mesiyle, en “can alıcı” yerden işebaşladı. Ayrıca neredeyse hiç kimse-nin beğenmediği yeni YÖK YasaTaslağı’nın da erteleneceğiimasında bulundu.

4. yargı paketi, önümüzdeki haftaBakanlar Kurulu’na geliyor. AdaletBakanı’nın iddiasına göre, şiddetiçermeyen düşünce açıklamalarıartık suç sayılmayacak. “Halkıaskerlikten soğutma”ya hapis cezasıverilmeyecek, işkence suçlarınazamanaşımı da kaldırılacak. Paket,aralarında KCK tutukluların dabulunduğu birçok kişiye tahliye yoluaçacak…

Bir başka müjde 2B arazilerininüzerinde oturanlara ilişkin, 2Barazisinin satış bedelinin tamamı,artık rayiç bedelin yüzde 70'iüzerinden değil yüzde 50’siüzerinden hesaplanacak.

Çevre ve Şehircilik Bakanı SayınErdoğan Bayraktar, TMMOB temsil-cileri ile yaptığı görüşme sonundaTMMOB Yasası değişikliği üzerinebir çalışma yapıldığını, ancak buçalışmanın durdurulduğunu, şimdiTMMOB Yasası ile ilgili bir gündem-lerinin olmadığını ifade ederekmühendislik mimarlık şehir planla-ma alanlarında TMMOB ve ilgiliodaları ile birlikte çalışmak istedik-lerini söyledi. (Yani parakaynaklarınızı kesmeyeceğiz ama

kentsel dönüşümde bize yardımcıolun!)

Anlaşılmıştır ki Tayyip Erdoğan,yerel seçimlerin “başlangıçdüdüğünü” çalmaktadır. ArtıkAKP’nin icraatlarına kamuoyuaraştırmalarına bakılarak yön verile-cek. AKP’ye oy kaybettirecek uygu-lamalar gözden geçirilip oykazandıracak icraatlar keşfedilecek.

Yerel seçimlerin başlangıç icraat-ları bunlarla sınırlı değil. Urfa’nınbağımsız Belediye Başkanı AhmetEşref Fakıbaba AKP’ye geçti, geçiril-di. Hatırlanacak olursa bir öncekiseçimde AKP aday göstermedi diyebağımsız olarak adaylığını koyupkazanmıştı. Ve elbette CHP’libelediyelere başlayan savcı-polisoperasyonları. Şimdilik Eskişehir veAntalya. Mutlaka devamı da gele-cek. Özellikle AKP’nin almak istediğibelediyeler açık hedef halinde. (Buarada AKP’li belediyelerin içinde yol-suzluk yapılmayan bir belediye varmıdır?)

Yerel seçimlerin kazanılması yada en azından aynı pozisyonunkorunması AKP için neden bu kadarönemli? Aslında Tayyip Erdoğaniçin asıl önemli olanCumhurbaşkanlığı seçimleri vehemen ardından bir yıl sonrayapılacak genel seçimler. Yerelseçimlerde yaşanacak ciddi birbaşarısızlık, hatta AKP’nin başarısızolduğuna ilişkin bir imaj bile TayyipErdoğan’ın dolayısıyla AKP’ninbütün planlarını büyük bir risklekarşı karşıya bırakacak. Seçimlerarasındaki zamanın kısalığı da direk-siyonu tekrar toparlamak için yeterliolmayacaktır. Yani risk çok büyük;AKP’nin 10-12 yıllık saltanatı sonaerebilir.

Tayyip Erdoğan bunun farkındaolduğu için yerel seçim işlerine çokdaha önceden başladı aslında. YeniBelediyeler Yasası tam da bugerekçeyle özenle hazırlanıp meclis-ten geçirildi. Bakan değişikleri buamaca uygun olarak yapıldı,yapılacak. Hatta Abdullah Öcalan’labaşlayan görüşme trafiğinin bile

önemli bir nedeni yerel seçimler içinKürtlerden çalınacak oy hesabındayatıyor. Kürt siyasi hareketinin elin-den alınacak birkaç belediye bileAKP için çok değerli olacaktır. BDPEşbaşkanı Selahattin Demirtaş,AKP’nin diyalogu başlatma kararıalmasının nedenini Türkiye'ninönündeki seçim takvimi, Suriye vebölgedeki gelişmeler olarakaçıklıyor. Kuşkusuz bu durum Kürthareketinin elini güçlendiren bir fak-tör.

Diğer yandan AKP’nin hedefininbu kadar “daralmış” olması, tümtoplumsal muhalefet için AKP’yigeriletmek, başarısız kılmak içinhangi hedefe yönelinmesigerektiğini işaret etmekte.

Tekrar Demirtaş’ın açıklamaları-na dönmek gerekirse, Demirtaş,özellikle Suriye'deki Kürtlerin "İmralısürecini" yakından izlediğini söyler-ken, "Suriye'deki Kürtler de Öca-lan'ın çağrılarını dikkate alırlar ve busorunun çözümü halinde Suriye'de-ki Kürtlerin de Türk hükümetine gü-veni artar" ifadesini kullanmakta. Bunoktada “rahatsız edici” bir “ima”nınolduğunu belirtmek gerek. AKP’ninSuriye konusundaki hevesleri ma-lum. Öcalan ile sürdürülen pazarlıkmaddelerinden biri de hiç şüphesizSuriye. Ancak Kürt siyasi hareketi-nin temsilcilerinin, bu ülkede yaşa-yan Kürtlerin siyasal, sosyal, kültürelhaklarını kazanma mücadelesini, birbaşka ülkenin (ve o ülkede yaşayanhalkların) kaderinin belirlenmesiüzerinden hesap etmeleri veya bunuima etmeleri bile doğru değil. Buyolla sağlanacak başarının sadeceonursuzluğu bile, kurulacak gelece-ğin çürük temeli olur.

Suriye konusunda ise işler hiç deAKP’nin istediği biçimde ilerlemiyor.Başta ABD ve Rusya olmak üzereemperyalistler uygun bir “gelecekplanı”nda anlaşamıyorlar. Bu durumABD’nin sürece ilgisininsoğumasına neden oluyor. SuudiArabistan’ın hem bu durumdan kay-naklanan kaygılarla hem deİslamcılar arasındaki ayrılıklara bağlı

olarak süreçten büyük ölçüde çekil-mesiyle, “iş” sadece Türkiye veKatar’a kalmış durumda. Bu ikiülkenin çapı ile Esad rejimini devire-bilmek mümkün değil. Bu durumunfarkına varan Esad muhalifleri bileuzlaşmanın yollarını aramaktalar.Daha önce hiçbir şekildegörüşmeyeceklerini ilan ettikleriEsad rejiminin temsilcilerinegörüşme masası öneriyorlar.Şimdiye kadar sessiz kalan İsrailbile, durumun geldiği noktadanmemnun olmasa gerek ki Suriye’yeprovokatif müdahalelerde bulun-maya başladı. AKP’nin elinde ise100 binin üzerinde mülteci ve neidüğü belirsiz, tam olarak kontrolüimkansız İslamcı militanlar kaldı. Birde müstesna şahsiyet, savaşçığırtkanı Davutoğlu.

Kendisi savaş çıkartmayı becere-meyince şimdi de başkalarını kışkırt-makta ve hatta düşmanından me-det umacak kadar acizleşmekte.Esad’ın İsrail’e karşılık vermemesiDavutoğlu’nu çıldırtmış durumda!Diyor ki “Niye İsrail uçakları Esad'ınsarayının üzerinden uçup ülkesininonuruyla oynarken bir çakıl taşı bileatmıyor?", "İsrail'le Esad'ın arasındagizli bir anlaşma mı var?". Davutoğ-lu’nun bu aymazlığı, kendini bilmez-liği neresinden açıklanabilir ki.“Koskoca” Dışişleri Bakanı provoka-törlük yapar mı? Esad da bu şahsi-yete “Ben senin uçağını düşürdüm,onurunu iki paralık ettim, sen nedenkarşılık vermedin?” dese ne diyecek,ne yapacak acaba?

Bu arada o uçakları uçuracakpilot bile bulamayabilirler! TayyipErdoğan’ın tutuklu askerler içinyaptığı açıklamalar herkesişaşırtmıştı. Hakimler bazı komutan-ları gereksiz yere cezaevinde tutu-yormuş. Sonradan anlaşıldı ki DenizKuvvetleri kaynıyormuş, savaş gemi-lerine komuta edecek subay bulu-namadığı gibi, var olanlar da istifaetmeyi düşünüyormuş. Bu durumayeni bir bilgi daha eklendi; 110savaş pilotu istifa etmiş. Bu sayıaskeri pilotların yüzde 15’i demek-

miş. Ciddi ciddi savaş planlarıyapan bir ülkenin subaylarının isti-fayı düşünmeleri bile o ülke ordusu-nun harcında bir bozuklukolduğunun açık kanıtıdır. Diğer yan-dan AKP’nin ülkemizin ve bölgehalkları üzerinde oynadığı kumardaelinin ne kadar zayıf olduğununkanıtıdır.

Bunun farkında olan Davutoğ-lu’nun dengesi artık iyice bozuldu,icraatı dili ile sınırlı kalmaya başladı.Esad’dan hırsını çıkaramayınca IrakBaşbakanı Maliki’ye sarıyor. Malikidüzeysizmiş, çünkü Türkiye’ninbölgedeki etkisini takdir etmiyor-muş! Beceriksizliği ve yalanı tekraretmekte yarar vardır; komşularla“sıfır sorun” tam bir rezalet oldu.Herkes düşman bir tek Barzani“dost” oldu, Kürt feodalitesinin,emperyalist işbirlikçiliğinin temsil-cisi. Neden mi? Tamamen “duy-gusal”. Almanya’dan sonra ikinci enbüyük ihracat pazarı Kuzey Irak.Sadece bu yıl yani 2012’de ihracatyüzde 30 artmış ve 11 milyar dolarayaklaşmış durumda. Bu, Türkiye’nintoplam ihracatının yüzde 7’sidemek. Hedef ise bunu 3-4 katınaçıkarmak. Kuzey Irak’ın sahipolduğu petrol ve doğal gaz yatak-larının iştahlarını kabarttığını söyle-meye bile gerek yok.

AKP yöneticileri bölgedeki engerici, en işbirlikçi yöneticilerlearalarındaki ilişkiyi geliştirmekte bir-birleri ile yarışıyorlar. Son örnekAbdullah Gül’den. Mısır’a yaptığıziyarette Mısır Cumhurbaşkanı Mursitarafından uçağın kapısındakarşılanmış. Ne büyük bir onur!Hiçbir bedel ödemeden, fırsat kolla-yarak ve emperyalizm işbirlikçiliğiyaparak elde ettikleri Mısır iktidarınışimdi koruyabilmek için halkınıkatletmekten çekinmeyenMüslüman Kardeşler ve onlarıntemsilcileri, AKP’lilerin en candandostu olmuş durumda.

* * *Egemenlerin cephesinde neolibe-

ralizmin kurumsallaştırılması, geri-ciliğin yaygınlaştırılması ve savaş

çığırtkanlığı var. Toplumsal muhale-fet ise bu cepheye karşı etkili vegüçlü bir direniş cephesi oluştura-mamakta. Sadece devrimcilerinkendi eylemleri ve etkinlikleriylegüçlü bir toplumsal muhalefetinoluşturulamayacağı aşikar. Bu nok-tada giderilmesi gereken eksiklik;siyasal, ekonomik sorunları yönün-de harekete geçen yoksul halk ke-simlerine ileri hedeflere yöneltilmesi-dir. Bunun için gerekli örgütlenmeçalışmalarının yapılmasıdır. Ezilenle-ri hareket ettirebilecek “doğal öznel-er”in siyasal kavrayışlarının, kararlıtutumlarının geliştirilmesidir.Ekonomik krizden kaynaklanansorunlar, Kürt sorunu, gericiliğe vekadın düşmanlığına karşı mücadelebunun olanaklarını sunmaktadır.Örneğin, savaş karşıtı propagandayapmak, eylemler gerçekleştirmekyetmez, aynı zamanda savaştandoğrudan etkilenecek kesimler içeri-sinde bu mücadelenin öznelerininörgütlenmesi, bu öznelerin mücade-leye önderlik etmesinin sağlanmasıgerekmektedir. Benzer bir biçimdeneredeyse hiç kimsenin gündemideğilken “hak mücadelelerini” buülkenin gündemine sokan politikçizginin geliştirilmesi için de bu yönkaçınılmaz. Ulaşım hakkı, sağlıkhakkı ve özellikle eğitim hakkı mü-cadelesi sadece devrimcilerin etkin-likleriyle başarıya ulaşamaz. Velileriörgütleyen, onları mücadeleyekatan “veli örgütçüleri” olmadan,öğretmenleri örgütleyen, onlarımücadeleye katan “öğretmenörgütçüleri” olmadan geri çektirt-meler sınırlı, kazanımlar geçici ola-caktır.

Bu konuda yeniden keşfedilmeyegerek olmayan bir çalışma prensibizaten mevcut; “en geniş kitleçalışması içerisinde en dar kadroçalışması”. Şimdi bu eksikliğigiderme zamanı. Bu gerçekleştiril-diğinde hak mücadeleleri, çok dahagüçlü ve yaygın bir politik iradeylesiyasal iktidarın karşısına dikilecek-tir.

Hak mücadelesi veren halk seçim vaatlerine aldanmaz

Liseli Genç Umut,“Liselilerin yolu ODTÜ'yeç›kar” diyerek mücadeleninsimgesi olan ODTÜ'ye gidi-yor. 22 fiubat Cuma günüTürkiye'nin dört bir

yan›ndan ODTÜ'ye giderek,aya¤a kalkan üniversiteli-lerle birlikte ODTÜ'yü geze-cek. Liiseliler, yap›langezinin ard›ndan üniver-sitelilerle ortak bir forum

düzenleyecek. Forumda,ODTÜ'nün tarihi, mücadele-si, e¤itim alan›nda AKPeliyle reform ad› alt›ndayürütülen dönüflümlertart›fl›lacak.

Akademi susmuyor örgütleniyor

MEHTAP MET‹NO⁄LU

Page 4: 176'ncı Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

47 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

AKP'nin yyaappııssaall oollaarraakk Kürt sorununda“çözüm tarafı” olamayacağını daha önce

yazmış ve açıklamasını bir başka yazıyabırakmıştım. Sağolsun Tayyip Erdoğan “Kürtsorunu bitmiştir, Kürt vatandaşların sorunlarıvardır” diyerek yazmamı kolaylaştırdı.

Erdoğan'a göre Kürtlerin var olduğunu kabuletmek Kürt Sorunu'nu bitiriyor. Tayyip Erdoğan“Kürt Sorunu”nu kültürel bir sorun olaraksınırlıyor. Kürtlere tanıdığı tek şey “kültürel varolma hakkı.” Geri kalan sorunlar TürkiyeCumhuriyeti’nin Kürt yurttaşlarının “bireysel”sorunları; Kürtlerin özerk bir siyasi iradeye sahipolmayı, bu iradelerine kendi varlık alanlarındayetke kazandırmayı istemeleri “hakları” değil,sadece “bireysel siyasal tercihleri.” Erdoğan, KürtSorunu'nu “Türk egemenliği”nin başladığı yerdebitiriyor.

Erdoğan'ın Kürt sorunu karşısındaki tahkir ediciüslubu liberallerin etkisi altındaki Kürtpolitikacılarında hayal kırıklığı yaratıyor mubilmem. Ancak, AKP ve Tayyip Erdoğan'ın Kürtsorunundaki bu tutumu bir “gerileme” değil.

Kürt Sorunu'nu “yaratan” Kemalistler ise, yenisömürgecilik düzenine “eklemleyip yenidenüreten” de “Türk sağı”dır ve AKP, Türk sağınınneo-liberal yeni sömürgecilik devresindeki varisidir.

Tayyip Erdoğan tıpkı selefi DPgibi işbirlikçi bir Kürt seçkinlerigrubu oluşturup bu grubu(iktidara değil) iktidarınınnimetlerine dahil ederekKürtleri neo-liberal yenisömürgecilik düzenine ula-manın peşindedir.

AKP'nin Kürt Sorununu ssii--yyaassii bbiirr ssoorruunn oollaarraakk tanımla-ması ve bir çözüm formülüüretmeye girişmesinin siyasimatematik açısından da ola-nağı bulunmuyor. Kürt soru-nunun siyasi bir sorun olarakçözümünün mantıki bir skalası

var. Bu skalanın ilk basamağında sınırlı özerklik,son basamağında ise “ayrı devlet kurma hakkınıntanınması” bulunuyor. Özerklik çözümünün en“yumuşak” biçimi olan “AB Özerklik Şartı”nın im-zalanması ve bu şart çerçevesinde bir yerel yöne-tim rejiminin oluşturulması dahi AKP'nin bugünküsiyasi gerçekliğiyle uyumlu değil.

Herkesin kağıt üzerinde bildiğini görünür halegetirelim. Türkiye'nin siyasi haritası şimdiki temelözelliklerini koruduğu sürece; yani sağ, AKP'dekibirliğini koruduğu ve sol, “Türk solu” ve “Kürt so-lu” olarak bölünmüş durumda kaldığı sürece,AKP'nin merkezi iktidarı tehdit altında olmayacak-tır. AKP yüzde 50-55, CHP yüzde 23-27, MHPyüzde 12-14, BDP yüzde 6-8 bandında gezinecekve her durumda AKP'nin iktidarı güvence altındaolacaktır.

Oysa AKP'nin ve sağın merkezi iktidar düzeyin-deki bu üstünlüğü, yerel oy tablolarıyla uyumludeğildir. Yerel yönetimlerin merkezi iktidarkarşısındaki ağırlığının arttığı bir idari-siyasi düzen-leme yapıldığında, AKP'nin merkezi iktidardakiegemenlik alanı gerçek bir daralmayauğrayacaktır. Kürt bölgesindeki oylar BDP ve AKParasında yüzde 40-60 dolayında paylaşılacak, Kürtillerinin önemli bir bölümünde AKP'nin merkeziotoriteden kaynaklanan nufuzu sıfıra yaklaşacaktır.Diğer yandan, Fırat'ın batı yakasındaki oylarınkümülatif olarak yüzde 45-50 AKP, yüzde 35-40CHP, yüzde 15-17 MHP ve yüzde 2-3 BDP olarakdağılmasına karşılık, bu oy dengesi, değişikhavzalarda CHP'yi güçlendirilmiş yerel yönetim-lerde iktidar alternatifi haline getirecektir.

AKP'nin “çantada keklik” merkezi iktidarınınetkinlik alanını daraltacak, CHP'yi ve BDP'yiAKP'nin merkezi iktidarını sınırlayacak yerel iktidaralternatifleri haline getirecek ve zamanla solumerkezi iktidar için de bir tehdit haline getirecekbir siyasi-idari düzenlemeye AKP neden “evet”desin?

AKP'nin en yumuşak özerklikten dahi kurtul-mayı hedefleyen “neo-liberal yerelleşmepolitikaları” karşısında CHP'nin “ulusalcıları”nınparanoyak bir hezeyanla, “AKP'nin Türkiye'yiözerk, federatif bir idari taksimata uğratmanın,bölmenin peşinde olduğunu”, bu bakımdan “AKPile BDP'nin gizli bir anlaşma içinde olduklarını”söyleyip durmaları AKP hesabına bir provokatörlükdeğilse şapşallık olmalı.

Özerklik kimin yarar›na

FerdaKoç

[email protected]

“Terörizmin Finans-manının Önlenmesi

Hakkında Kanun Tasarısı”,adalet komisyonunda kabuledildikten sonra 4 Şubatgünü meclise sunuldu. Şu-bat ayı içinde yasalaşmasıbeklenen tasarıya göre, birkişi ya da şirketin malvarlı-ğına “terörle mücadele”kapsamında el konulabile-cek. Tasarı, kişi ya da ku-rumların mallarına herhan-gi bir yargı kararı olmaksı-zın yalnızca Emniyet GenelMüdürlüğü'nün ya da ulus-lararası istihbarat birimleri-nin verilerine dayanarak,AKP'nin belirlediği “De-ğerlendirme Komisyonu”kararıyla el konulmasınıöngörüyor. Söz konusu ka-nun tasarısı, Birleşmiş Mil-letler Genel Kurulu'nun 9Aralık 1999'da kabul ettiği,“Terörizmin Finansmanı-nın Önlenmesine DairUluslararası Sözleşme”yedayanıyor. BM üyesi diğerülkeler gibi Türkiye de söz-leşmeyi 11 Eylül 2001'denhemen sonra imzalamıştı.

TÜM MUHALEFETHEDEFTE

Malvarlığını dondurmakve el koymak için mahke-

me kararı aramayan tasarı-ya BDP, “Kürtlere yönelikbaskının başka bir yolu” di-yerek tepki gösterdi. BDPAdana Milletvekili MuratBozlak tarafından sunulantasarıya ilişkin muhalefetşerhinde, tasarı ile BM'ninkabul ettiği genel terör ta-nımının dışına çıkıldığı ifa-de edildi. Bozlak, hüküme-tin bireyler, şirketler, sendi-kalar, sivil toplum örgütle-ri, belediyeler, basın kuru-luşları, dernekler, kısacasıtoplumun her kesimi üze-rinde dilediği gibi baskı vesindirme politikalarını ra-hatlıkla uygulayabileceğinidile getirdi. İstihbarat bi-rimleri ve oluşturulacak

idari kurulun direkt başba-kana bağlı olması nedeniylekeyfi bir şekilde uygulan-masının önünün açıldığı daBDP'nin muhalefet şerhin-de ifade edildi.

CHP'ye göre ise tasarı,AKP'li olmayan belediyele-re karşı baskı aracı olarakkullanılabilecek. CHP, “hü-kümeti yıpratmaya çalışma-nın” bir terör faaliyeti ola-rak değerlendirildiği düşü-nüldüğünde terör faaliyetisuçlamasıyla AKP'li olma-yan belediyelerin sosyalyardım alanında faaliyetgösteren herhangi bir kuru-luşa yaptığı bağışın bu kap-samda değerlendirilebilece-ğine dikkat çekti.

MHP ise muhalefet şer-hinde mal varlığına el koy-ma, mal varlığını dondur-ma gibi bir karara idari ya-pının değil, yargının kararvermesi gerektiğini söyledi.

‘BU YASA ‹Y‹ N‹YETGÖSTERGES‹ DE⁄‹L’

Avukat Ayhan Erdoğan,terörün finansmanı ile ilgilikanun tasarısını Halkın Se-si'ne değerlendirdi. Erdo-ğan, Türk Ceza Kanu-nu'nda benzer hükümlerolmasına rağmen nedenböyle bir yasaya ihtiyaç du-yulduğunu anlamanınönemli olduğunu dile getir-di.

Yeni yasayla beraber“terörün” net bir tanımınınolmayacağını ifade edenErdoğan, keyfi kurallarınuygulanmasının önününaçılacağını söyledi. Erdo-ğan, tasarı yasalaştığı tak-dirde, hukukun yanı sıraidari kurumların da “terö-rist” tanımına soktuğu kişiya da kurumları iktisadenyok edebilecek konuma ge-çeceğini belirtti. “TerörünFinansmanı Hakkında Ka-nun Tasarısı” için “iyi niyetgöstergesi olamaz” diyenErdoğan'a göre bu tasarıbir baskı aygıtı olarak işle-yecek.

Suriye’den savaş nedeniylegöçmek zorunda kalan yok-

sul Suriyeliler, Adana veMersin’de yaşamlarını sürdüre-bilmek için yoksul mahallelereyerleşiyorlar. O mahallelerin eskisahipleri de yoksul Kürtler.Zengin Suriyeliler ise her ikikentte satın aldıkları, kiraladıklarıvillalarda oturup altlarında cipler-le dolaşıyorlar. Cihatçı çetelereise Adana ve Mersinsokaklarında rastlanmıyor.

Suriyeli Arapların da gelme-siyle beraber başta Antakya,Adana, Mersin olmak üzereÇukurova’da demografik yapıdışsal etkenlerle değiştirilmiş

oluyor. Ağırlıklı olarak Türklerin,Kürtlerin ve Arapların yaşadığıkentlere Suriyeli Araplaryerleşiyor. Aynı şehirlerde, aynımahallelerde yaşamak zorunlu-luğuyla yüz yüze gelen Alevi-Sünni-Hıristiyan-Arap-Kürt-Türkhalklar arasında kendi içinekapanma ve ayrışma yaşanıyor.AKP’nin ırkçı-mezhepçi gericisiyaseti ise halklar arasındayaşanan bu ayrışmayı ırk,mezhep ve din temelindekışkırtarak düşmanlığadönüştürüyor.

Savaş bölgede, halkın “hayatpahalandı, kiralar arttı” sözleriyleifade ettiği yoksullaşma olarak

yaşanıyor. Üniversitede, has-tanelerde, otobüslerde… yanihayatın içinde “Suriyelilere”ayrıcalık yapıldığı şikayetleri“bizim vergilerimizle bunlarbesleniyor” benzeri dışavurum-lara yol açıyor. YoksulSuriyelilerin “kaçak işçi” yaniucuz işgücü olarak çalıştırılmayabaşlanması, yerleşik halkta işsiz-lik korkusuyla birlikte “Suriyelimültecilere” tepki olarak kendisi-ni gösteriyor.

Bütün bunlar, bugün Ortado-ğu’da, Suriye’de yaşanan savaşınsınırlarımızın dışındaki bir savaşolarak yaşanmadığını açıkçagösteriyor.

Ortadoğu’da savaş kısasürede bitmeyecek, savaştankaçarak gelen Suriyeliler ülkeler-ine kısa sürede dönemeyecek!

AKP’nin, Ortadoğu’daemperyalizmin “vazgeçilmeztaşeronu” olma politikası, biryandan bu ülke topraklarınıSuriye’de iç savaşın kışkırtıldığıbir savaş üssü haline getirirkendiğer yandan yerleştirilen“füzekalkanlarıyla, patriotlarıyla” ülkeyisavaşın hedefi haline getiriyor.

AKP’nin Suriye savaşınınbaşından beri ülke içinde, Suriyepolitikasını kendi tabanına haklıgöstermek için sürdürdüğümezhepçilik ve halkı ikna etmek

için kışkırttığı Kürt düşmanlığıise ülkeyi tehlikeli bir çatışmayasürüklüyor.

Bugün başta Çukurovaillerinde olmak üzere Türkiyehalklarında yaşanan hoşnutsuz-luk; milliyetçi-ırkçı refleksleribesleyerek AKP politikalarınadestek de oluşturabilir;emperyalist müdahaleyi, savaşı,işbirlikçiliği, mezhepçiliği veşovenizmi karşısına alarak AKPiktidarını zora sokacak savaşkarşıtı bir hareket için deörgütlenebilir. Solun göreviAlevisiyle, Sünnisiyle,Hıristiyanıyla, Arabıyla, Türküyle,Kürdüyle, inananıyla, inan-

mayanıyla tüm halkı, “halkınortak çıkarlarını korumak için”örgütlemektir.

Anti-emperyalist mücadele ilehalkların kardeşliği mücadelesibirbiriyle çelişen değil, birbirinidestekleyen ve birbirindenayrılamaz mücadelelerdir.

Bilinmeli ki bugün sosyalistleröncülüğünde örgütlenecek etkilibir savaş karşıtı muhalefet, yal-nızca Suriye halkının eşitlik, öz-gürlük, demokrasi ve bağımsızlıkmücadelesi ile dayanışmanın de-ğil Türkiye halklarının AKP ikti-darına ve temsil ettiği egemensınıflara karşı mücadelenin de birgereğidir.

Oya Ersoy

Halkeveri Genel

Baflkan›

Savafl y›kar geçer, ›rk ve mezhep çat›flmas› miras kal›r

AKP, yeni anayasa ve seçim öncesinde başlattığı Öcalan-MİT görüşmelerinde BDP’yi hizaya getirip ‘kendiçözümünü’ Kürtlere dayatmak istiyor. ‘Sürecin’ kırılganlığı ve iktidarın açmazları derinleşiyor

‘Terörist’ de, malını alAKP’nin Milli Eğitim

Bakanlığına getirdiğiNabi Avcı’yla bir süredirgündeme getirdikleri der-saneleri kapatma projesinihayata geçirmeyi planlıyor.

Dersanelerinkapatılması için sürecihızlandıran BaşbakanErdoğan’ın talimatıylaAKP MYK üyeleri içinden7 kişilik bir komisyonkuruldu. Siyasi ve Hukukiİşler Başkanı Mehmet AliŞahin başkanlığında kuru-lan komisyon içerisindeAKP Genel BaşkanYardımcıları NumanKurtulmuş, SüleymanSoylu, Hüseyin Çelik, SalihKapusuz, Nükhet Hotar veGençlik Kolları BaşkanıZafer Çubuk yer alıyor.Önümüzdeki günlerdeMilli Eğitim Bakanı NabiAvcı’ya bir araya gelecekkomisyon, şubat ayıiçerisinde dersanelerinkapatılmasıyla ilgili birrapor hazırlayacak.

PARALI E⁄‹T‹MGEN‹fiLEYECEK

AKP, dersanelerikapatıp özel okullar açarakparalı eğitimi genişletmekistiyor. TBMM GenelKurulu’nda dersanelerinkapatılmasına ilişkinkonuşan Nabi Avcı, “paralıeğitim sistemi”oluşturduğu için der-

sanelere karşı çıktığınısöyledi. Ancak, Avcı özelokul olmak isteyen der-sanelere teşvik verecekleri-ni söyleyerek alternatifbaşka bir paralı eğitimmodeli önerdi.

‘EV‹N‹Z‹ KAPATSALAR YURTAÇACAKSINIZ!’

Erdoğan’ın dersanelerinkapatılacağını gündemegetirdiği 2012 Kasımayında FethullahGülen’den cemaatin der-sanelerini işletenlere neyapmaları gerektiğikonusunda bir açıklamagelmişti. “Evinizikapattıkları zaman yurtaçacaksınız. Yurtlarınızıkapattıkları zaman evyapacaksınız. Okulunuzukapattıkları zaman üniver-site yapacaksınız. Üniver-sitenizi kapattıkları zamanon tane okul açacaksınız.Hiç durmadan yürüye-ceksiniz” diyen Gülen,alternatif yollar ve yöntem-ler oluşturarak yollarınadevam etmelerini buyur-muştu. Türkiye genelinde210'dan fazla özel okul,binlerce ışık evi, 460 der-sane ve kurs, 500 öğrenciyurdu olan Gülen’in buçıkışı cemaat- AKP geril-imlerinin daha da arta-cağına işaret ediyor.

M İT-Öcalan görüşmelerisürerken BDP milletve-killeri Ahmet Türk ve

Ayla Akat Ata’nın 3 Ocak’ta Öca-lan’la görüşmesinin ardından 1Şubat günü İmralı’ya ikinci heye-tin gönderilmesi gündeme geldi.İlk görüşmeden sonra MİT Müs-teşarı Hakan Fidan’ın aktarımla-rından gerillaların Türkiye sınırla-rının dışına çekilmesiyle adımlarınatılacağı ve görüşmelerin bu çer-çevede geliştiği öğrenildi. Görüş-menin ardından KCK tutukluları-nın serbest bırakılması, anadildesavunma hakkının yürürlüğe gir-mesi ve anadilde eğitim gibi başlı-lar da konuşulmaya başladı. Orta-ya net bir çözüm süreci ve takvimikonulamadı. Kürtler gelişmelere“barış süreci” derken, AKP’nin ni-yetinin “çözüm” ve “barış” olma-dığına ilişkin belirtilen görülmeyebaşlandı. Görüşmelere “süreç” di-yen AKP’liler, “Öcalan” yerindede “İmralı” ya da “Ada” kelimesi-ni kullanır oldu.

BDP’YE AKP PROGRAMIDAYATMASI

Görüşmeleri milliyetçi tabanına“PKK’ye silah bıraktırma süreci”olarak lanse eden Başbakan Erdo-ğan, kafasındaki programı,BDP’ye ve Kürtlere dayatmayaçalışıyor. Habertürk’te 1 Şubat gü-nü Fatih Altaylı’nın sorularını ya-nıtlayan Erdoğan, Öcalan’la görü-

şecek BDP’liler için “Terör örgü-tünün dilini kullanmadıkları süre-ce görüşebilirler” ifadesini kullan-dı.

Başbakan gibi AKP medyası daBDP’lilerin görüşme sonrasındayapacağı açıklamalara dahi kısıtla-malar getirmeye çalışıyor. Erdo-ğan’ın danışmanlarından Star ya-zarı Yalçın Akdoğan’ın 5 Şubatgünü yazdığı “Süreç dönüştürür”yazısı AKP’nin sıkışmışlığını veBDP üzerindeki dayatmalarını or-taya koyuyor. AKP’nin “tribünlereoynama” becerisini eskisi kadargöstermeyeceği endişesinin hakimolduğu Akdoğan, AKP’nin süreçüzerindeki hakimiyetini yitirme-sinden endişeli. Sürece katılacak

herkes üzerindeki baskı ve deneti-mi ağırlaştırarak hakimiyet kur-mayı politik taktik olarak öne çı-karıyor. Oysa BDP ile Öcalan gö-rüşmelerine katılacak isimleri,BDP’nin bildirimleri sonrasındaAdalet Bakanlığı belirliyor. Gö-rüşmelerin tarihi ise Başbakan Er-doğan’ın izninden sonra saptanı-yor. Buna rağmen Akdoğan’ın veAKP’nin “süreci zedeliyor” dediğiaçıklama BDP Eş Genel BaşkanıSelahattin Demirtaş’a ait. 3 Şu-bat’taki BDP Van İl Başkanlığı 3.Olağan Kongresi'nde konuşanDemirtaş, “Hapiste çok sayıda tu-tuklu varken ve tutuklamalar de-vam ederken yeni bir süreçtenbahsedilemez” dedi.

AKP’nin baskı siyasetinin birunsuru BDP’lilerin açıklamalarınakarışma ve görüşme sürecini ge-ciktirme olarak yaşanırken bir un-surunu da polis saldırıları ve aske-ri operasyonlar oluşturuyor.

V‹RANfiEH‹R SALDIRISIAKP’N‹N KÖTÜ N‹YET‹N‹GÖSTER‹YOR

Urfa’nın Viranşehir ilçesindeSuriye Kürtleri için 3 Şubat’ta biraraya gelen binlerce kişiye polisgaz bombalarıyla saldırdı. Polisle-rin kafasını nişan alarak gaz bom-bası attığını belirten BDP Eş Ge-nel Başkanı Gültan Kışanak, “Be-ni öldürmeyi hedeflediler” dedi.Çok sayıda çocuk ve kadının yara-

landığı saldırı BDP milletvekiliMülkiye Birtane kürsüde konuşur-ken gerçekleşti. BDP’nin “barış”konulu etkinliğine yönelen saldırı,AKP’nin BDP’liler ile Suriye’dekiKürtler arasındaki dayanışmanıngüçlenmesine tahammülü olmadı-ğını gösterdiği gibi AKP’nin kafa-sındaki “süreç”in barışla alakasıolmadığını da net bir şekilde orta-ya koydu.

‘B‹L‹NMEYEN D‹L’DEN ‘RAHAT H‹SSEDECE⁄‹D‹L’E

AKP, “çözüm hamlesi”, “de-mokratikleşme adımı” diye sundu-ğu şeyler Kürtleri daha aza razı et-me operasyonu olarak yaşanıyor.

31 Ocak günü CumhurbaşkanıAbdullah Gül, “Anadilde savun-ma hakkı” olarak ifade edilen ka-nunu onayladı. Gül’ün onayladığıkanunda “Anadil” yerine “Kendi-sini daha iyi ifade edebileceğinibeyan ettiği başka bir dil” ifadesikullanıldı. Kanunun onaylanma-sından önce konuşan BaşbakanErdoğan da konuyla ilgili olarak“Anadil demeyelim” ifadelerinikullanmıştı. Gül’ün kanunu onay-ladığı gün 98’i BDP’li BelediyeBaşkanı, 106 kişinin “Öcalan’ıncezaevi koşullarıyla ilgili basınaçıklaması yaptıkları” gerekçesiyleyargılandıkları davada BDP’li baş-kanlar beraat etti. Ama Kürtlerinasıl talepleri yerine getirlmedi;KCK tutukluları hala içerde tutul-maya devam ediliyor.

AKP-Cemaat dersanekavgası büyüyecek

BDP’yi hizaya getirme ‘süreci’

AAvvuukkaatt AAyyhhaann EErrddoo¤¤aann''aa ggöörree ““TTeerröörriizzmmiinn FFiinnaannssmmaann›› HHaakkkk››nnddaaKKaannuunn TTaassaarr››ss››”” iiççiinn oolluuflflttuurruullaaccaakk oollaann DDee¤¤eerrlleennddiirrmmee KKoommiissyyoonnuuAAddnnaann MMeennddeerreess ddöönneemmiinnddeekkii TTaahhkkiikkaatt KKoommiissyyoonnuu''nnuu hhaatt››rrllaatt››yyoorr

“Terörizmin finansman› kanun tasar›s›” ile ‘teröre” kar›flt›¤› öne sürülen kifli ya da kurumunmalvarl›klar›na yarg› karar› olmadan AKP'nin belirledi¤i bir komisyonla el konulacak

ALP TEK‹N BABAÇ

LEMAN MERAL ÜNAL

Page 5: 176'ncı Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

57 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

“Devrimimizi çalmaya çalışıyor-lar. Buna izin vermeyeceğiz. Müba-rek’i nasıl devirdiysek, yaşamımızıher geçen gün daha çok elimizdenalan, bu gerici iktidarı da devirece-ğiz. Taleplerimizi haykırdığımız so-kakları barikatlarla kapatmak iste-yen halk düşmanlarından hesap so-racağız. Özgür ve eşit olana kadarne mücadelemizden vazgeçeceğiz nede sokaklarımızdan!”

6 Nisan Gençlik Hareketi’ndenYoussef Murabbi, Russia Todaymuhabiri aracılığıyla MüslümanKardeşler iktidarına bu sözlerlemeydan okuyordu. Kan ter içindemuhabirin yanına geliyor, cümlele-rini nefes nefese sıralıyordu. Du-rumu, kendisi gibi orada bulunanyüzlerce kişiden farksızdı. Miting-leri Mursi iktidarınca yasaklanmış,buna karşın bir önceki gündenTahrir Meydanı’nda buluşmuşlar-dı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nayürümek istemişlerdi. Ne var kipolis, meydandan saraya yürünentüm sokak ve caddeleri yaklaşık 5metrelik beton duvarlarla kapat-mıştı. Sopalarla ve halatlarla duva-rı yıkmaya çalışıyorlardı.

Tam iki yıl önce, 25 Ocak2011’de Hüsnü Mübarek’i devir-dikleri eylemlerdeki öfke, ülkeninfarklı kentlerinde sokakları doldu-ran on binlerce kişinin “ŞeytanMursi” sloganlarında sıcaklığınıkoruyordu. İskenderiyeliler, polis

tarafından sokak ortasında katle-dilen gençlerin resimlerini, Süveyş-liler Mursi’nin Mübarek’e benze-tildiği karikatürleri ellerinde taşı-yordu. Dövizler ve bayraklar, poli-sin saldırdığı her an yerini kırılankaldırım taşlarına, havai fişeklereve molotof kokteyllerine bıraktı.Greve giden demiryolu işçileri,Kahire’ye giden tren güzergahla-rındaki rayları söktü ve demiryoluulaşımını tamamen durdurdu. İşçi-ler fabrikalarından sokaklara taştı.

SAFLAfiMA DER‹NLEfi‹YORMuhammed Mursi şahsında

Müslüman Kardeşler, ilk günler-den bu yana iktidarının kalıcılaş-ması yönünde adımlar attı. Buadımlardan en önemlisi, Mursi’nin22 Kasım’da yayımladığı “cumhur-başkanı kararlarına itiraz yolunukapatan” bildiriydi. Tartışmalıolan seçimlerden kılpayı galip gel-menin verdiği gücü, otoriterleşmeyolunda kullanması ile Mursi sınırıaştı. Sol muhalefet ve liberaller, İs-lamcılar ile aralarındaki açıyı iradi

bir biçimde genişletti. İktidar bas-kısı ve halkın tepkisinin paralelyükselişi, saflaşmanın sokakta daderinleşmesine neden oldu.

Mursi, 25 Ocak’ın yıldönümüile başlayan eylemlerin üçüncügününde, geri adım atmak yerinekendisine yönelik “Firavun” ben-zetmelerini doğrularcasınaİskenderiye, Süveyş ve PortSaid’de 30 gün geçerli olacakolağanüstü hal kararı aldı. Halkmuhalefetine yönelik bir başkabaskılama hamlesi de tutuklama

furyası oldu. Eylemlerin ilk beşgününde gözaltına alınan 300’eyakın muhalifin 200’den fazlasıtutuklandı. İktidar, ülke genelindeyüz binlerce kişinin katıldığıeylemlere dönük saldırılarınıanarşist “Kara Blok” örgütününİsrail ile bağlantıları olduğu iddi-alarıyla aklamaya çalıştı. Yerelmahkemelerin tutuklama gerekçe-si olarak bizatihi Mursi’ninağzından dökülen “Devletinişleyişine başkaldıran teröristler”ifadesi kullanması, nispetenbağımsız bir görünüme sahip olanyargıda önemli bir dönüşümünyaşandığına işaret etti.

Halkın, yasal ve fiili düzlem-lerdeki suçlulaştırma ve baskılamaçabalarına karşı “daha fazlasokak” demesi, önümüzdeki dö-nemde saflaşmanın daha da derin-leşeceğini gösterdi. Olağanüstü halkararları çerçevesinde 21.00-06.00saatleri arasında sokağa çıkmanınyasaklandığı üç kentte, karar son-rasındaki günlerde binlerce kişi so-kakta sabahlama eylemleri düzen-ledi. Tutuklama dalgaları, özgür-lük ve adalet taleplerinin daha faz-la dillendirilmesine, her tutuklu-nun daha fazla pankartta ve slo-ganda anılmasına yol açtı. Polissaldırılarına karşın meşrumücadele, hükümette bile gedikaçtı. Kültür Bakanı Saber Arab,polisin bu sertlikteki müda-halesinin “kabul edilemez”olduğunu söyledi ve istifa etti.

Avrupa’da tüketici talebin-de yaşanan daralmayı ge-

rekçe göstererek kitlesel iştençıkarma kararlarına imza atanşirketlere, demir çelik devle-rinden ArcelorMittal de katıl-dı. Kendisini “İnşaat, otomo-tiv, beyaz eşya ve ambalaj dadahil olmak üzere tüm büyükpazarlarda kaliteli çelik ürün-lerinin lider tedarikçisi” olaraktanımlayan ve 60 ülkede faali-yet yürüten ArcelorMittal, yüz-de 9’luk daralma kararı aldı vekitlesel işten çıkarmalara baş-ladı. İşçi kıyımlarının ilk adresiBelçika’nın Liege fabrikası ol-du. Bin 300 işçinin işine sonverildi.

VE METAL ‹fiÇ‹LER‹SOKAKTA

İşçilerin, “Lider çelik üreti-cisine” tepkisi büyük oldu. İş-ten çıkarmaların yaşanacağınıduyum almalarının ardındanbir dizi toplantı ve basın açık-laması yapan işçiler, şirketin

geri adım atmayarak kararaimza atması üzerine direnişegeçti. 25 Ocak’ta başkentBrüksel’deki başbakanlık ofisi-ne ulaşmak ve taleplerini ilet-mek isteyen binden fazla işçi,kentin ana caddesini trafiğekapatarak yürüyüşe geçti. İşçi-leri, panzerleri, köpekleri vekurdukları tel örgülerle bekle-

yen polisler, barikatı aşmayaçalışan işçilere gaz bombalarıve tazyikli suyla saldırdı. Saldı-rıya karşın işçiler geri adım at-madı, çatışma saatlerce sürdü.

ArcelorMittal işçilerinin di-renişine şirketin Avrupa’dakidiğer fabrikalarından da des-tek geldi. 28 Ocak’ta bir gün-lük dayanışma grevi ilan edildi.

Şirketin Namur, Strazburg veLüksemburg’daki fabrikaların-da üretim tamamen durdu.Belçika’nın Namur kentindekiyürüyüşe de polis saldırdı. İşçi-ler, hiçbir uyarı yapmadan sal-dıran polise direnişle karşılıkverdi.

D‹REN‹fi‹N SONUCUİşten çıkarmalara dair ilk

eylemleri “Kriz böyle sonuçla-ra yol açabiliyor ama toplu-mun refahı için bunlara katlan-mak zorundayız” sözleriyle yo-rumlayan Başbakan Elio DiRupo, Brüksel ve Namur’dakidireniş üzerine geri adım attı.Latin Amerika turunu iptaleden başbakan, işçilerle görüş-mek zorunda kaldı. Di Rupo,sorunu çözmek için çaba sarfedeceklerini söylerken, metalişçileri yatıştırıcı sözlere karın-larının tok olduğunu ve iştençıkarma kararı geri alınana ka-dar direnişi sürdürecekleriniaçıkladı.

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

iklimkıta7 5

Kıbrıs’ta otoban inşası sırasında DipkarpazMilli Parkı’nın tahrip edilmesine karşı 28

Ocak’ta eylem yapanlara karşı kışkırtılan köy-lüler “dinsizler”, “hainler” diyerek linç girişi-minde bulundu. UBP yetkililerinin, DipkarpazBelediyesi ve İskele Kaymakamlığı’nın linç gi-rişiminde rol oynadığı iddia edildi. Eylemciler,saldırganların saatler sonra dağılmasının ar-dından basın açıklaması okudu. Bu sefer depolisin saldırdığı pek çok eylemci yerlerde sü-rüklendi.

Portekiz’de hükümetin, eğitim bütçesin-den 1,3 milyar dolarlık kesintiyi meclis

komisyonundan geçirmesinden sonra kamu-da çalışan eğitim ve sağlık emekçilerinin ma-aşlarında kesinti yapılmasını ve bir kısım eği-tim emekçisinin işten çıkarılmasını gündemegetirmesi üzerine öğretmenler 25 Ocak’ta birkampanya başlattı. İlk olarak 26 Ocak günüLizbon’da sokağa çıkan yaklaşık 30 bin öğret-men, hükümetin eğitim politikalarına tepkigösterirken, diğer sosyal hakları ve sağlıkhakları için de taleplerini dile getirdi.

Öğretmenler sokakta

30.000 işçi ve büro emekçisinin çalıştığıAlmanya’nın enerji tekeli E.on'da süresiz

grev kararı alındı. Sendikanın yüzde 6.5 ücretzammı ve meslek eğitimi görenlerin işe alınmatalebine, şirket yönetiminin yüzde 1.7'lik ücretzammı teklifi ve işten atmayla cevap vermesiüzerine E.on çalışanları, süresiz grevoylamasında yüzde 91.4 gibi bir oranla süresizgreve evet dedi. E.on’dan yeni bir önerigelmezse, iş yerinde örgütlü olan sendikalar 1hafta içinde süresiz grevi başlatacaklar.

E.On’da grev kararı

Nijerya Lagos’ta faaliyet gösteren Çinliinşaat firması CCECC’de çalışan

Nijeryalı işçiler 1 Şubat’ta firma yönetiminiemek düşmanı muamele ve istismar suçla-masıyla protesto etti. Firmanın Ulusal TiyatroKompleksi’ndeki ofisi önünde “ BizNijerya’nın en az ücret alan işçileriyiz”,“Ücretlerimizi arttırın” yazılı pankartlartaşıyan işçiler, bu durumun “köleliğin ikincikuşağı” olduğunu dile getirdi.

Çinli firmaların sömürüsü

Kıbrıs’ta linç girişimi

Mübarek sonrasının en büyük siyasal krizinde iktidar ve toplumsal muhalefet safları sıklaştırdı. Halk,Mursi’nin olağanüstü hal kararı ve tutuklamalarla kontrol altına almak istediği sokağı terk etmiyor

M›s›r’›n, Mübarek’in devrilmesinden son-ra en krizli dönemden geçmesinin önemlibir sebebi 25 Ocak’taki çat›flmalar›n bir günsonras›nda Port Said Katliam› ile ilgili dava-n›n yaklafl›k bir y›l sonra sonuçlanmas› oldu.1 fiubat 2012’de oynanan futbol maç›nda AlAhly taraftarlar›na sald›ran ve 74 kiflinin ölü-müme sebep olan Al Masry taraftarlar›ndan21’i idama mahkum oldu. Karar, Port Sa-id’de tam anlam›yla infial yaratt›. “‹daml›k-lar› kurtarmak için” mahkeme salonundanhapishaneye yürüyen kitle, k›sa sürede bin-

lere ulaflt›. Hapishane önünde bafllayan polissald›r›s›, saatler süren çat›flmalar› tetikledi.Günün sonunda 32 kifli öldü, 300’den fazlakifli yaraland›.

Port Said Katliam›, “bir holiganl›k vakas›”olman›n ötesinde örgütlü bir kontrgerilla fa-aliyetiydi. Stadyumda katledilen Al Ahly ta-raftarlar›, Hüsnü Mübarek ve Yüksek AskeriKonsey’e karfl› yükselen halk hareketinindaima en önünde yer alm›flt›. Katliamda rolalanlar›n idamla cezaland›r›lmas›, son süreç-te Mursi’yi hedefe koyan Al Ahly taraftarlar›-

n› “ehlilefltirmek” amac› tafl›yabilece¤i gibi,yarg›daki Mübarek dönemi kal›nt›lar›n›n so-kaktaki çat›flmalar› derinlefltirmek için verdi-¤i bir karar da olabilirdi. Karar sonras›ndayaflananlar, her iki olas›l›kta da s›k›flan›nMursi iktidar› oldu¤unu ortaya serdi.

Port Said Katliam› ile ilgili ikinci davan›n9 Mart’ta görülecek karar duruflmas›nda 7’sipolis 52 kifli yarg›lanacak. Karar hafif ya daa¤›r olsun, sonucun Port Said’deki çat›flma-lar›n tekrar alevlenmesine yol açmas› muh-temel.

Belçika’da metal direnişi

İdam ‘Ehli’leştiremedi

Halk sokağı Mursi’ye vermedi

Yunanistan’da Samaras’ın Başkanlığı veteknokratların danışmanlığındaki

hükümetin kesinti politikalarına karşı yükse-len işçi direnişlerini öteleme çabaları sonuç-suz kalmaya başladı. Kesinti kararlarınaimza atarken, uygulamaya ileri vadedegeçmeyi önüne koyan Samaras hükümeti,metro işçilerinin ardından limanlarda dayükselen grev ile birlikte sıkışmaya başladı.metrodaki direnişi polis saldırılarıyla baskıAltına almaya çalışırken, limanlardan dagüvenceli iş talebiyle direnişler yükselmeye

başladı. Liman işçileri, 31 Ocak’ta limankenti Pire’de kitlesel bir yürüyüş düzenledi.Şubat ayının ilk 5 gününde gerçekleşengrevler ile ilgili Panhellenik DenizcilikFederasyonu ve Liman İşçileri Sendikasıbirer açıklama yaptı. Açıklamalardahükümetin uzlaşmaya yanaşmaması duru-munda direnişin sürdürüleceği vurgulandı.Sorunun çözümü için çaba harcadığını dilegetiren Denizcilik ve Ege Bakanı KostasMusurulis ise direnişin ülkeye daha fazlazarar verdiğini söyleyerek işçileri suçladı.

Ücretlerinin artırılması için direnenGüney Afrika tarım işçilerinin iki

hafta süren grevi sonuç verdi. Hükümetgünlük asgari ücretin yüzde 52 artırılarak8,75 avroya yükseltileceğini duyurdu.

Tarım işçileri, ülkenin dünyaca ünlüşarapları için üretim yapılan üzümbağlarında "geçici işçi" statüsünde kabulediliyor ve kölelik şartlarında yaşamayazorlanıyor. Kargo konteynırlarında vedomuz ahırlarında kalan işçiler günlükyaklaşık 5,75 avro kazanıyordu. İşçilergünlük asgari 12,50 avro ücret talebiylegreve başladı. Tarım Bakanı'nın "bun-ların derdi işçi değil, siyasi" açıklamasınınardından polis plastik mermilerle saldırıp1 kişinin ölmesine neden oldu ve 50işçiyi gözaltına aldı.

Irkçı ayrımcılığa dayalı Apartheid reji-mi biteli 18 yıl olmasına karşın GüneyAfrika'da ırklar arası ekonomik eşitsizliksürüyor. Nüfusun yüzde 80'inin siyaholduğu ülkede İstatistik Kurumu'nungeçen ayki raporuna göre siyah birailenin ortalama geliri beyaz bir aileninortalama gelirinin altıda biri kadar.

Irkç›sömürüye

karfl› kazan›m

Metro ve liman grev alan›

Page 6: 176'ncı Sayı

Van'ın Erciş İlçesi'nde 23 Ekim2011 tarihinde meydana gelen

7.2 büyüklüğündeki depreminardından TOKİ tarafından planlanankentsel dönüşüm projesinde evleri veişyerleri proje kapsamına giren Ercişhalkı ve esnafı eylem yaptı. Yaklaşık 2bin kişinin katıldığı basınaçıklamasında, "Zulüm ile abadolanın, sonu berbat olur", "TOKİ 10dükkana, 1 dükkan verme", "Ercişliyigöçe zorlama" pankartları taşındı.Ercişliler ilçenin Merkez Kara YusufPaşa Camii Meydanı’nda toplandı.Depremde büyük hasar gören Erçişİlçesi'nde kentsel dönüşüm yapılacakalanların ilçenin en değerli yerleriolduğunu belirten Ercişliler, depremmağduru değil kentsel dönüşüm mağ-duru olduklarını söyledi.

YIKIM HALK ‹Ç‹N YAPILMIYORErciş halkı ve esnafları adına basın

açıklamasını okuyan Esat Savcı,sadece pazarlamacı bir anlayışla süslübinaların resim ya da maketleriningösterildiğini söyleyerek, "Burada 100daire var ama biz 150-200 daireyapacağız demiyorlar. Kentseldönüşüm halkımız için yapılıyor iseonu gereksiz borçlandırmanın anlamı

var mı? Kentsel dönüşüm bir iki kişipara kazanacak diye yüzlerce kişiyigereksiz borçlandırmak mıdır?" diyesordu. Savcı konuşmasınındevamında, yerleşim alanlarını risklibölge ilan ederek mevcut yapı

stokunu emsal arttırıcı şekildearttırmanın ve gereğinden fazla yük-sek binalar dikerek insan doğasınaaykırı yapılaşmaya gitmenin halkınyararına bir çalışma olmadığını ifadeetti.

BAKAN'IN SÖYLED‹KLER‹YAPTIKLARINI TUTMUYOR

Ercişliler eylemde, Çevre ve Şehir-cilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın"Halkla anlaştıktan sonra projelendir-me aşamasına başlanır" sözlerini

hatırlatarak Bakan'ın bu konuda tu-tarsız davrandığını söyledi. Konu hak-kında Savcı, "Erciş halkına danışılma-dan aylar önce billboardlara asılankentsel dönüşüm projesi fotoğraflarıile karşılaşan halkımız ocak ayı içindeproje kapsamında kendisine sunulankomik tekliflerle karşı karşıya kaldı.Şimdi soruyoruz belediyenin yaptığıBakan Beyin söylediklerine uyuyormu?" diye sordu. Halkın yüzde 85'ininyapılan tekliflere olumsuz cevap ver-diğini söyleyen Savcı, hazırladığı dörtmaddelik öneriyi okumak istedi ancakpolis engelledi.

BELED‹YE HAREKETE GEÇT‹Erciş Belediye Başkanı Zülfükar

Arapoğlu, eylem akşamı Ercişlilerletoplantı yaptı. Sorunu çözmek içinAnkara yolunu tutan Arapoğlu birdizi görüşme gerçekleştirdi. Arapoğluyaptığı açıklamada, Başbakan'ın Er-ciş'in kendileri için çok önemli oldu-ğunu ve sorunu mutlaka çözmesi içinBayraktar'ı görevlendirdiğini söyledi.Bakanlık, TOKİ ve belediye olaraküçlü bir protokol yaptıklarını söyleyenArapoğlu yeniden malikleri çağıracak-larını, yeniden görüşmelerin başlaya-cağını ekledi.

İ stanbul'un Sarıyer İlçesi'ne bağlıFerahevler bir gecekondumahallesi. Yoksul halkın otur-

duğu Ferahevler'de en yeni konut 30yaşında. Mahallede herkes birbirinitanıyor çünkü 30 yıl önce yolu, suyu,elektriği olmayan mahalleyi onlar kur-muş. Ferahevleri yaşanabilir hale geti-ren halka gecekondularının tapularıvaat ediliyor. Ancak tapular için iste-nen bedel, Ferahevlilerin ödeyemeye-ceği kadar yüksek. Sarıyer'in Maden,Derbent, Armutlu mahallelerinde ol-duğu gibi Ferahevler'de yaşayan halkada "tapunuzu almazsanız, evinizi yıka-rız" deniliyor. Ancak Ferahevlilerinmahallelerini terk etmeye niyeti yok.Niyetleri ise mücadele etmek. Bunuda kurma girişiminde bulunduklarımahalle derneği etrafındaörgütlenerek büyütmeyi istiyorlar.Mahalle derneği kurma girişimindeyer alan isimlerden Demet Çakıl,Hüseyin Demir, Erkan Ütebay veYasin Gedik ile Ferahevler ve Sarıyergenelinde yürütülen barınma hakkımücadelesi üzerine konuştuk.

SARIYER'‹N SAH‹B‹ K‹M?Sarıyer'in ‘80'lerden bugüne

değişimini anlatan Hüseyin Demir, oyıllarda İstinye ve Büyükdere'de fabri-kaların olduğunu, işçilerin bu bölgeyeyerleşmesi için insanların teşvik edildi-ğini şimdi ise fabrikaların kapandığınıve kendilerine gerek kalmadığını söy-ledi. Demir, 99 depreminin ardından4'üncü dereceden deprem bölgesi olan

Sarıyer'in zenginlerin gözde semt-lerinden biri haline geldiğini söylerkenSarıyer'e bağlı Zekeriyaköy'ün önce-den orman olduğunu ama şimdi zen-ginlerin villaları ile ormanın yok edil-diğine dikkat çekti. Ferahevler'de okularazisi diye altı evin yıkıldığını söyle-yen Demet Çakıl, 3'üncü parselde 18

pilot bölge seçtiklerini orada yıkımplanladıklarını ancak ellerinde nasılplanlar olduğunu bilmediklerini söyle-di. Çakıl geçen sene Şubat ayındanitibaren belirli aralıklarla mahalledetoplantılar yaparak çalışmalarabaşladıklarını anlattı. Çakıl'a göre ma-hallenin iki ayrı ucunda biri 27

Ocak'ta diğeri 2 Şubat'ta yapılan top-lantılar oldukça verimli geçmiş. İlkiGiresunlular ikincisi Tunceliler kahve-sinde gerçekleştirilen toplantılarda,"neye karşı, nasıl" mücadele edileceğitartışılmış bunun sonucunda dernekkurma kararı alınmış ve üye olmak is-teyenler belirlenmiş.

AKP'L‹LER‹N SEÇ‹M ATAKLARITunceliler Kahvesi'nde yapılan

ikinci toplantının davetsiz bir konuğuda varmış: Sarıyer Belediyesi AKPMeclis Üyesi Cemil Özbalta. 31Ocak'ta eylem yapan Armutlu halkınıikna etmek için mahallelerine gidenErdoğan Bayraktar'ın sözlerini olduğugibi anlatan Özbalta'nın bu girişimitutmamış. "Herkese bedelsiz olarakyaşadıkları alan kadar yer tahsis edile-cek mi?" sorusuna cevap veremeyenÖzbalta, çıkmazdan kurtulmak içindernek kurmaya çalışan isimleri hedefgöstermiş. Mahallelilerin tepki göster-mesi üzerine Özbalta özür dilemekzorunda kalmış. AKP'lilerin bu hassa-siyetinin nedeni Demet Çalık şu sözle-rinde saklı: "Ferahevler Sarıyer'deAKP'nin kalesi konumunda. En çokoy aldığı bölge burası, bu nedenle se-çim sürecinde temkinli davranıyorlar."

MÜCADELE BÜYÜYORFerahevler Mahalle Derneği kuruldu-ğunda Sarıyer Yaşam Platformu çatısıaltında girecek. Platform Sarıyer ge-nelinde barınma hakkı mücadelesiniörgütlüyor. AKP ise Sarıyer'de toptanbir dönüşüm planlıyor. Bunun örnek-lerini de 4'üncü dereceden deprembölgesi olan Sarıyer'de iki mahalleninriskli alan ilan edilmesi, Ferahevler'demüteahhitlerin cirit atması ve Der-bent'e 2006 yılından bu yana yıkımiçin gelinmesi oluşturuyor. ÇünküAKP'ye göre bir tarafında orman, birtarafında deniz olan Sarıyer yoksulabırakılmayacak kadar güzel.

KENTHalk›n Sesi

67 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

MEHTAP MET‹NO⁄LU

‘‘EEvviimmiizziiyyııkkaannıınn vviillllaassıınnııyyııkkaarrıızz’’İstanbul Sarıyer’de bulunan

Armutlu ve Derbent’te toplam1.680 dönümlük alanın “risklibölge” ilan edilmesinin ardından27 Ocak günü miting yapan ma-halleliler 31 Ocak'ta Beşiktaş’tabulunan Çevre ve Şehircilik İlMüdürlüğü’ne yürüdü. Müdür-lük önünde açıklama yapan ma-halleliler, riskli alan ilan edilme-sinin ardından mahallelerinin yı-kımla karşılaşacağını belirterekkararın iptal edilmesini istedi.Mahalleliler topladıkları imzalarıda müdürlüğe iletti. Armutluhalkının eylemini öğrenen Erdo-ğan Bayraktar ertesi gün mahal-leye giderek halkı yıkıma iknaetmeye çalıştı. 20 Ocak’tanitibaren Armutlu, 24 Ocak’tanberi de Derbent riskli alan ilanedildi.

Söz konusu yasaya göremahalleliler, karara itiraz ede-bilecek ancak mahkemeleryürütmeyi durdurma kararı vere-meyecek. Riskli Alanlar,TOKİ’ye devredilerek buradakitüm evler yıkılabilecek vebölgede yaşayan vatandaşlaraenkaz bedelleri ödenecek.

VVaaddii hhaallkkıı66 yyııllddıırrddiirreenniiyyoorrDikmen Vadisi’nde kentsel

dönüşüm projesi adı altındayapılan barınma hakkına yönelikilk saldırının üzerinden 6 yılgeçti. Vadi halkı 6 yıldır sürensaldırıları protesto etmek içinAnkara Büyükşehir Belediyesiönüne siyah çelenk bıraktı.Gökçek’in 1 Şubat 2007'denbaşlayan Dikmen Vadisi’ne,Barınma Hakkı Bürosu’na yöne-lik saldırılarını unutmayan Vadihalkı, belediye önünde eylemyaptı. Barınma Hakkı BürosuTemsilcisi Gülhan Yalnız açıkla-masında Melih Gökçek’in 6 yılönce binlerce polis, zabıta, pan-zer ve kepçelerle mahalleyesaldırdığını, kendilerini evsizbırakmak istediğini söyledi.Gülhan Yalnız açıklamanındevamında, aradan 6 yıl geçme-sine rağmen hala evlerininyıkılmak istendiğini fakatdirenişlerinin devam ettiğinibelirtti. Yalnız’ın yaptığı basınaçıklamasının ardından Vadihalkı, getirdiği siyah çelengiAnkara Büyükşehir Belediyesiönüne bırakmak istedi. Ancaközel güvenlik görevlileri siyahçelenk koyulmasına engel oldu.Bunun üzerine bir süre yaşanangerginliğin ardından Vadi halkı-nın kendi arasında belirlediği 2temsilci Büyükşehir BelediyesiBinası’nın önüne çelengi bıraktı.

Van Valili¤i taraf›ndan yap›lan resmiaç›klamada, sadece kamu görevlilerininve kiralama gücüne sahip olanlar›nkonteynerlerden ç›kar›laca¤›aç›klamas›na ra¤men Van’dakidepremzedeler kendilerine zorlaimzalat›lan dilekçeler ile konteynerlerdenat›l›yor. Van Valili¤i taraf›ndan 24

Ocak'ta yap›lan aç›klamadadepremzedelerin konteyner kentlerdenat›lmas› haberinin do¤ru olmad›¤› iddiaedilmifl, sadece kamu görevlileri vekiralama gücüne sahip olanlar›nkonteynerlerden ç›kar›laca¤› söylenmiflti.Afet ve Acil Durum Yönetim Baflkanl›¤›(AFAD), konteyner kentleri tamamen

boflaltmak için depremzedelerin yaflad›¤›konteynerlerin termosifonlar›n› söktü,baz›lar›n›n elektriklerini kesti. Konteynerkent yönetiminin bu tutumu karfl›s›ndaeylem yapan depremzedeler, AFAD veVan Valili¤i’nin insanlar› y›ld›rarakkonteynerlerden atma çabas›n›n boflaç›kaca¤›n› ifade etti.

Konteyner kentlerin kapısı depremzedelere kapatılıyor

Derbentliler 5 fiubat'ta Sar›yer ‹lçesi'ne ba¤l›Derbent ve Armutlu Mahallesi'nin Bakanlar Kurulukarar›yla "riskli alan" ilan edilmesini protesto etti.Yaklafl›k üç yüz kifli Çevre ve fiehircilik ‹l Müdürlü¤übinas›na yüz metre mesafeden yolu trafi¤e kapat›pyürüdü. Eyleme y›k›m tehdidi alt›nda olan Sar›yer'eba¤l› Armutlu, Reflitpafla, Refah, Kaz›m Karabekir,Cumhuriyet mahallelerinden gelen halk da destek

verdi. Derbent halk› ad›na konuflan Önder Yard›mc›,mahallelerinin 1'nci derece riskli alan grubundabulunmad›¤›n› söyledi. Yard›mc›, as›l amac›nmahallelerinin yüksek rant alan› haline getirilmesioldu¤unu belirtti. Eylem sürerken Çevre ve fiehircilik‹l Müdürü Ahmet Ayy›ld›z Derbentlilerle konuflmakiçin makam›ndan ç›kt›. Ayy›ld›z'›n "Tapu tahsisi yada elektrik su faturas› ne varsa bu belgelerle müra-

cat etmeniz dahilinde hak sahibi olacaksan›z" söz-lerini Derbentliler yuhalad›. Mahalle halk›n› tem-silen bir heyetle makam›nda görüflen Ayy›ld›z halk›ma¤dur etmeyeceklerini söyledi. Derbentliler, Çevreve fiehircilik Bakan› Erdo¤an Bayraktar ile görüflmeve Bakanlar Kurulu'nun karar› iptal edilmesini talepetti. Ayr›ca 1700 dilekçe müdürlük yetkililerine tes-lim edildi.

Risk değil rant alanı ilan edildi

Deprem değil kentsel dönüşüm mağduruVan Erciş’te depremin ardından planlanan kentsel dönüşüm Erciş esnafı ile AKP'li belediyeyi karşı karşıya getirdi. Yıkımın halk için yapılmadığını söyleyen Erciş halkı ve esnafı sokağa çıktı

AKP'nin en çok oy aldığı gecekondu mahallesi Ferahevler'dehalk barınma hakkı için örgütleniyor, mahalle derneği kuruyor

Yoksulun Sarıyer’de ne işi var!

Page 7: 176'ncı Sayı

SAĞLIK / EĞİTİMHalk›n Sesi

77 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

Tayyip Erdoğan’ın 24 Ocakakşamı kabinede yaptığı “tahki-

mat”, Kürt sorunu ve yerel seçimgündemleri ile sık sık ilişkilendirilsede, bu hamlelerin AKP’nin eğitim vesağlık alanlarındaki gerici ve piyasacıpolitikalarının yarattığı tahribatın birürünü olduğu da gerçek. 4+4+4’ün,kılık-kıyafet sınırlamasının ve öğret-men atamalarının yapılmamasınıntoplumun geniş kesimlerindeyarattığı rahatsızlık, Erdoğan’ınÖmer Dinçer’i “günah keçisi” ilanederek “Hocam” dediği Nabi Avcı’yıMilli Eğitim Bakanlığı’nın başınagetirmesini sağladı.

20 YILDIR ERDO⁄AN’LAAvcı’nın kabineye girmesi

Anadolu ve Bilgi üniversitelerindeiletişim üzerine yaptığı akademikkariyerinde değil, 12 Eylül’den sonrahızla gelişen siyasi kariyerinde saklı.ANAP’ta Turgut Özal, YıldırımAkbulut ve Hasan Celal Güzel’indanışmanlığını yapan Avcı, 1990’lıyıllarda AKP’nin kurucu kadrolarıylabir araya geldi. Avcı, 1994 yerel

seçim kampanyasını yürüten ekipteyer aldıktan sonra kesintisiz birbiçimde Erdoğan’ın en yakınındaki-lerdendi. İslamcı mizah dergilerinde“Molla Kasım” rumuzuyla yazılaryazdı. Kanal 7’de programcılık, YeniŞafak’ta yöneticilik ve yazarlık yaptı.Avcı’nın bu dönemde Zamangazetesinde de makaleleri çıktı.

Önümüzdeki dönem “dershanele-rin kapatılması” girişimlerindeFethullah Gülen cemaati ile karşıkarşıya gelmesi muhtemel olan NabiAvcı, 26 Ağustos 1995 tarihliZaman’da Milli Eğitim Bakanlığı’nıGülen cemaatinin eğitim politikasınabakmaya çağırıyordu:“Hocaefendi’nin bilhassa Asyacumhuriyetlerine yönelik eğitim vekültür hamlesinin, aydınlar,işadamları, Milli Eğitim ve Dışişleribürokratları tarafından önyargısız biryaklaşımla çok iyi değerlendirilmesigerektiğini düşünüyorum.”

4+4+4’ÜN ‘KUMANDAN’ITayyip Erdoğan “Nabi Hoca”sına

öyle güveniyordu ki, onu önceBaşbakanlık’ta, ardından iktidarınınen çok tökezlediği eğitim alanında

görevlendirdi. 2011’de Eskişehir mil-letvekili olan Nabi Avcı, MilliEğitim, Kültür, Gençlik ve SporKomisyonu’na başkan oldu. Avcı,önce Milli Eğitim Bakanlığı’nınyeniden biçimlendirildiği 652 SayılıKanun Hükmünde Kararname’nin,ardından da 4+4+4’ün mimarlığınıüstlendi. Avcı’nın 4+4+4 savunusu-nun en çarpıcı örneği, TBMM MilliEğitim Komisyonu’nda AKP’li mil-letvekillerinin CHP’li milletvekillerive basın emekçilerini yumrukladığı,tekmelediği toplantının “kuman-danlığını” üstlenmesiydi.Mutluluğunu, mecliste vekiller,sokakta emekçiler dövülürken sarfettiği “Yasanın geçmesi sevindirici”ifadeleriyle dile getirdi.

Geçmişinden gelecek icraatlarınınipuçlarını taşıyan Avcı, görevinin ilk10 gününde de bildiğini okuyan se-leflerinden farksız davranmadı.Öğretmenlerin şubat atamasınautangaçça kulaklarını tıkadı, YÖKYasası’na ilişkin görüşlerini GökhanÇetinsaya ile paylaştı, eğitimdekiyeni adımlar için AKP içinde birkomisyon oluşturdu.

D emokratik ToplumKongresi (DTK) SağlıkMeclisi tarafından düzen-

lenen DTK 1’inci Sağlık Kongresi26 – 27 Ocak tarihindeDiyarbakır’da gerçekleşti. DTK,Diyarbakır ve bölge tabip odalarıile SES şubelerinin 2010’dayaptıkları Sağlık Kurultayı’ndaoluşturduğu sağlık meclisitarafından düzenlenen, 1. SağlıkKongresi’nin açılışı DiyarbakırBüyükşehir Belediyesi TiyatroSalonu’nda yapıldı. Kongreyebirçok kentten sağlık çalışanları veProf. Dr. Gencay Gürsoy, YıldızTeknik Üniversitesi'nden Prof. Dr.Beyza Üstün, Türkiye TabiplerBirliği (TTB) eski Başkanı ErişBilaloğlu, SES Genel KadınSekreteri Bedriye Yorgun, DTKEş Başkanı Aysel Tuğluk, DTKDaimi Meclisi Üyesi Edip Yaşarkatıldı. Kongrenin açılışkonuşmasını DTK EşbaşkanıAysel Tuğluk yaptı. Tuğluk sözle-rine kongreyi Paris’te katledilen 3kadın siyasetçiye armağan ettik-lerini dile getirerek başladı.

‘SADECE NEOL‹BERAL DE⁄iLAYNI ZAMANDA C‹NSIYETÇ‹’

AKP rejiminin sağlıkanlayışının sadece neoliberalolmadığını belirten Tuğluk, aynızamanda kaskatı bir cinsiyetçiliklede var olduğunu söyledi. Tuğluk,kürtaj hakkı tartışmalarında AKPrejiminin kadını amiyane deyimlebir “damızlık” olarak gördüğünedikkat çekerek “Tek yönlü olaraksadece doğurganlığıyla kadını

tanımlamaktadır. Kadınlarınbedeni üzerinde bio-iktidar kurmahakkını kendinde görmekte vebunu doğallaştırmaya çalışmak-tadır" dedi. Tuğluk ayrıcaAKP’nin anadilde sağlık konusun-da da ayak direttiğini ve bununAKP’nin sağlıktaki milliyetçiliğinive ırkçılığını açığa vurduğunubelirtti. AKP’li yetkililerin “herkesdertlerini rahatça anlatıyor”iddiasının yalanlayan Tuğluk,Kürdistan’da görev yapan sağlıkemekçilerinin anadilde sağlıkhizmeti verilmediği için sıkıntıyaşadığını söyledi. Tuğluk

TTB’nin bölgede görev yapanhekimlere yönelik Kürtçe kursaçtıklarını da hatırlattı.

‘AMASIZ, FAKATSIZ PARASIZ SA⁄LIK’

Tuğluk konuşmasını şu sözlerlesonlandırdı: “Derdimiz toplumsaliyilik hali olarak tanımladığımızsağlıklı bir toplumsal modeli haya-ta geçirebilmektir. Bunun içinherkes için amasız, fakatsız,parasız sağlık hakkı diyoruz.Bunun için her yurttaş içinanadilde sağlık hizmetine erişimhakkı diyoruz. Demokratik Özerk-

lik, sağlıklı toplum diyoruz."Kongrede “Çarpıtılmış SağlıkAlgısı” ve “Doğal Sağlık Anlayışı”başlıklı sunumlar yapıldı.“Çarpıtılmış Sağlık Algısı”sunumunda iktidar ve sağlık,kadın ve sağlık, ekoloji ve sağlık,kültür ve sağlık, metalaştırılmışsağlık, sağlık eğitimi, kapitalizm vesağlık konuları tartışıldı.

KONGRE SONUÇ B‹LD‹RGES‹Kongre’de alınan kararlar

şöyle: “Anadilde sağlık hizmetininsunulması, cezaevlerinde uygu-lanan tecridin kaldırılması için

çalışmalar yürütülmesi, öğren-cilere yönelik, sağlığa dairtartışmaların olacağı okullartarzında sağlık eğitimlerininyapılması, belediyelerin koruyucusağlık hizmetlerinin yapılabilmesiiçin yerellerde kurulan komünmeclis tipi örgütlenmelerininpratik ayağını oluşturan sağlıkmerkezleri kurması, kurulan busağlık merkezlerinin yaptıkları hiz-metleri ve sağlığa ilişkin eğitiminhalka aktarılması, DTK SağlıkMeclisi bünyesinde, ekoloji ve ye-rel yönetimler komisyonları ile eş-güdüm içinde çalışacak, kent vekır bilgisini ekoloji açısından der-leyecek, suyun metalaştırılması,orman, mera ekosistemleri, sulakalanlar, tarım alanları korunması-na ve sermayenin bu alanları kul-lanılmasını önlemeye ilişkin çalış-ma yürütecek ekoloji ve sağlık ko-misyonu oluşturulması, Kürtçetıbbi kavramları ve Kürtçe Tıpsözlüğü oluşturmak, Kürtçe tıp te-rimlerine ilişkin dilbilimcilerle or-tak çalışma yürütecek bir komis-yonun oluşturulması kararlaştırıl-mıştır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün yap-mış olduğu sağlık tanımını yetersizbulduğumuzu belirterek, DünyaSağlık Örgütü’nün sağlıktanımlanmasına, toplumun siyasal,kültürel, iyilik ve özgür olmahalinin eklenmesi gerektiği, sağlıkkaynaklarının daha eşitlikçi birdağılıma kavuşturularak, herkes;konut sağlığı, eğitim, kültür,beslenme, coğrafi konumu, çevre-sel etkenler ile sağlıkhizmetlerinden eşit olarak yarar-lanmalıdır.”

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in yerine gelen Nabi Avcı, 4+4+4’ün mimarlarından. Avcı’nınbakanlığa kadar uzanan kariyerinde Yeni Şafak, Kanal 7 ve tabii bir de danışmanlık görevleri var

DTK Sağlık Meclisi 1. Sağlık Kongresi hekimlerin, sağlıkçalışanlarının ve akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşti

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

Parasız, anadilde sağlık hakkı

Eğitimde ‘Molla Kasım’ dönemi

AKP hükümetlerinin en uzun bakanlıkgörevini yürütenlerden Recep Akdağ,

Sağlık Bakanlığını devretti. Akdağ döneminde SSK hastaneleri devredil-

di. Sağlık ocaklarının yerine aile hekimlikleri ku-ruldu. Birinci basamakta muayene katkı payıalınmaya başlandı. Sağlıkta hizmet sunumu ilefinansman ayrıştırıldı ve Genel Sağlık Sigortasıile sağlık finansman yönetimi yani sağlığın parakasası görevi Sosyal Güvenlik Kurumu’na(SGK) bırakıldı. Sağlık Bakanlığı da hizmeticrasından çekildi ve karlılık modeliyle çalışmaküzere Kamu HastaneBirlikleri Kuruldu. Kararmercilerine de CEO’lar getir-ildi. Taşeron çalışan sayısıkamuda 2002’de 20 binden,sadece sağlıkta 140 bineçıktı. Bütün bu piyasacıdönüşümler diğer alanlaragöre sağlıkta başarıylayapılırken ne oldu da SağlıkBakanı yetersiz bulundu?Piyasacılar daha fazla ne isti-yor, karşılanmayan beklenti-leri nelerdir?

Yeni Sağlık BakanıMehmet MüezzinoğluBaşbakanın sınıf arkadaşı, AKP İstanbul İlBaşkanlığı görevini yürütmüş, özel bir hastane-nin kurucusu ve ortağı. Yani patron. İlk açıkla-malarından biri; hastanelerin kamu özel ortaklı-ğı yoluyla yapımını öngören tasarının bir an ön-ce yasallaştırılmasına ilişkin oldu.

Bakanlık değişiminin ardından AcıbademGrubu’nun 2013 yılı için 300 milyon dolarlıkyatırım yapacaklarını ve 2016’ya kadardünyanın birinci sağlık zinciri olmayı hedefle-diklerini açıklaması da tesadüf değil.

2 Kasım’da yürürlüğe giren ve KamuHastane Birlikleri kuruluşunu da içeren 663sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de“Ülkemize yabancı sermaye girişinin sağlan-ması ve bölgemizin sağlıkta bir cazibe merkezihaline getirilmesi amacıyla Serbest SağlıkBölgeleri kurulur” hükmü yer alıyordu. Şirketle-re getirilecek teşvikler ve çalışanların geçersizkılınacak haklarının neler olduğu Sağlık SerbestBölgesi düzenlemesiyle belli olacak. Bu bölge-lere kurulacak sağlık kompleksleri kamu özelortaklığı yoluyla özel şirketlere yaptırılıyor. Şir-ketler tamamladıkları yapıyı devlete 25-30 yıllı-ğına kiralıyor.

TTB, kiralama konusundaki zararı Manisa-Erzurum kıyas örneğiyle anlatılıyor: "Sadece400 yataklı bu hastane için 25 yılda yükleni-cilere ödenecek toplam kamu kaynağı 1 milyar606 milyon 250 bin lira. Oysa bu hastanenin 3katı büyüklüğünde 1.200 yataklı ErzurumDevlet Hastanesi ihalesi klasik ihale yöntemiyleyapıldı ve 193 milyon 270 bin lira bedelletamamlandı. Yani Manisa'nın 3 yıllık kirasıyla,tam 3 katı büyüklükte bir hastane ‘kiracılık’ilişkisi kurulmadan yaptırılabiliyor."

Öyle görülüyor ki yasa çıktığında dava dahükümsüz kalacak. Ancak yasa beklenmedenprojeler Yüksek Planlama Kurulu onaylarıylayaşama geçiriliyor. Kayseri Sağlık yerleşkesi1584 yataklı kompleks sözleşmesi 2011’deimzalandı. Tamamlandığında şirketin devlettenalacağı yıllık kira bedeli 137 milyon lira. 22 İlde35 Sağlık Kampusu kuruluyor. Devletin yatakbaşına ödediği yıllık kira 80-85 bin lira. 35kampusun toplam yatak sayısı beklentisi 50 bincivarı. Şirketlerin 25 yıllığına devletten alacağıtoplam kira 80-100 milyar lira dolayında.

Sağlık kampusları yapıldığında halkın kolayulaşabileceği merkezi yerlerdeki kamu has-taneleri kapatılarak binaları özel şirketleredevredilecek. Para kaynağı için halkın ceptendaha fazla fedakarlık yapması bekleniyor.

Bir zamanlar sus payı olarak kullanılan yeşilkarta ulaşmak da artık o kadar kolay değil.Yeşil kart yenilemede İŞKUR kaydı şartı getiril-di. İŞKUR ise geliri olmadığını söyleyenlere işteklifi sunuyor. 3 teklifi kabul etmeyenlerin yeşilkartları iptal edilecek. Ocak ortasından itibarenmuayene tutarları da değişti. Herhangi birsosyal güvencesi olmayıp muayene olanlardandaha önce 15,50 TL alınırken artık 33-54 TLarasında değişen tutarlarda para alınıyor. “Vakabaşı ücret” adıyla paket ödeme olarak alınanbu tutarlara bazı tahlil-tetkik bedeli de dahil.Ancak hiç tahlil yaptırmayanlar da bu tutarıödüyor.

Artık sağlığın başında bir bakanımız pardon,patronumuz da var. Hele şu kompleksler detamamlansın, kaymak gibi iş. Belli sayıdaiyileşmeyen sabit müşteri, yılda bir herkesinayağını hastaneye sürçecek bir salgınımız daoldu mu, sağlıkta para kesilmeyen musluk gibiakar durur!..

Sa¤l›kta patron dönemi

HüseyinBoy

SES üyesi

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Kamerhatun Mahallesi Tarlabafl› Bulvar› Caddesi

No: 117/6 BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

“Yeniden yap›land›rma” gerekçe-siyle okullar› iki y›ld›r kapal› olanGültepe ‹lkokulu velileri,mücadeleleriyle okullar›n›n yenidenaç›lmas›n› sa¤larken, bu defa da“imam hatipleflme” tehdidi ile karfl›karfl›ya. Daha önce Ka¤›thane ‹lçe MilliE¤itim Müdürlü¤ü’ne yürüyüfllerdüzenleyen ve dilekçeler veren veliler,

karnelerin da¤›t›ld›¤› gün okullar›n›nimam hatip ortaokulu olarak aç›laca¤›duyumu karfl›s›nda harekete geçti.Bölgedeki baz› esnaflar›n, okulun imamhatip olmas› için imza toplad›¤›n›ö¤renen veliler, okul önünde bir eylemyapt›. ‹ki y›ld›r okullar›n aç›lmas›n› bek-lediklerini söyleyen veliler, okulmüdürünün konu hakk›nda bilgi sahibi

olmamas›na da tepki gösterdi.Aç›klama s›ras›nda bir esnaf›n “SizMüslüman de¤il misiniz?” sözüne dekarfl›l›k veren veliler, “‹mam hatibekarfl›y›z. Çocuklar›m›z›n ma¤durolmas›na izin vermeyece¤iz” dedi.Veliler, hafta bafl›nda ‹lçe Milli E¤itimMüdürlü¤ü’ne gideceklerini ve gerekir-se imza toplayacaklar›n› da duyurdu.

Gültepe, okulunu imam hatip yaptırmayacak

Önce para, sonra iş İşyeri hekimliği ihaleye çıkarıldı Eskişehir’de bulunan Türkiye

Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş.(TÜLOMSAŞ) fabrikası, internetsitesinde açık ihaleyle tam gün ça-lıştırmak üzere iki işyeri hekimi ala-cağını duyurdu. Fabrika önündeeylem yapan Eskişehir Tabip Odası,hekimlerin ihaleyle alınmasını pro-testo etti. Yapılan açıklamada iha-lenin, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa-sı’nın ve ona bağlı çıkartılan yönet-meliklerin doğrudan bir sonucu ol-duğu belirtilerek “İşyeri hekimleriihaleyle alınıp satılamaz” dendi.

İşe girişlerde istenensağlık raporları artık parakarşılığında verilecek. İşSağlığı ve Güvenliği Kanu-nu’yla uygulamaya konulandüzenlemeye göre sağlık ra-porları 50 ila 100 lira arasıdeğişen paralar karşılığında,Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’nca yetkilendiri-len ortak sağlık güvenlik bi-rimleri ile Bakanlığa bağlıçalışan sağlık birimlerindensatılacak.

EVR‹M ÇAKIR

Page 8: 176'ncı Sayı

EMEKHalk›n Sesi

87 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

Vahşi kapitalist sistem emek sömürüsü üzerinekuruludur. Ancak kapitalizm sadece emeğin artı

değerine el koyarak kendini var etmez ve-veya sür-düremez. Dönem dönem emek sermaye çatışmasınıgölgeleyecek etnik ve dinsel çelişkiler öne çıkar. Bueksende üretilen çözümler her zaman kapitalist sis-temin yeniden üretilmesine katkı sağlar. Ancak ilkcümlemize dönecek olursak sermayenin emek üze-rindeki sömürüsü ve denetimi olmadan kapitalizminkurucu ve sürdürücü iradesi oluşmaz.

Bu anlamıyla güvencesiz çalıştırma sermayesınıfı açısından son derece kritik öneme sahiptir.Zira güvencesiz bırakılan işçiye-işçi sınıfına her türlüçalışma biçimini dayatmak son derece mümkün halegelir. Her an ailesinin geçimini sağlamak imkanınıkaybetme korkusu yaşayan işçi kendisini boyuneğmek zorunda hissedebilir. Bir başka deyişle işçisınıfının kaybedecek bir şeyi olmayacak durumdaçalışıyor olması onun doğrudan sermaye sınıfıylaipleri koparacağı anlamına gelmez, aksine sermayesınıfına çok daha sıkı bağlanmasına ve hatta kaderi-ni onun varlığına bağlamasına da neden olabilir.İpleri mi koparacağı yoksa daha sıkı mı bağlanacağıtamamen onun sermaye sınıfından ve devletinden

bağımsız ürettiği çözümleringücüne bağlıdır.

Çalışma Bakanı FarukÇelik’in taşeronlaştırma mese-lesine köklü çözümler getirmeiddiasıyla yaptığı açıklamalarbütün yönleriyle kapitalist dü-zenin doğasına uygun bir çalış-ma yaşamının kurulmasınınipuçlarını veriyor. Mevcut yasaldüzende bazı sınırları bulunantaşeronlaştırmanın sınırsız bi-çimde uygulanmasının önü açı-lıyor aslında. Şakşakçı basınutanmazca yapılacak bu düzen-lemeyi işçilere kadro geliyorvb. başlıklarla verebiliyor.

Taşeron yasasından önceçıkartılan sendika ve toplu

sözleşme yasasıyla işçilerin sendikal örgütlenmesinibüyük bir ustalıkla neredeyse imkansız hale getirenAKP iktidarı, hem kamuda hem de özel sektördeyaygınlaşarak işçi sınıfının ana gövdesini bir kansergibi saran güvencesiz çalıştırmayı yasal olarakgüvence altına almayı hedefliyor.

Şekil olarak biraz daha düzene girmiş bir taşerondüzeni görebiliriz ama yeni yasal düzenlemeningüvencesizliği yaygınlaştıracağı çok açıktır. Böyle birdurumda işçi sınıfı güvence meselesini nasıl çöze-cektir? Devrimci Sağlık İş Sendikası taşeron işine elattığından bu yana işçi arkadaşlarımızın “kadro nezaman verecekler” sorusuna “onların vereceği kad-roya değil kendi örgütlülüğünüze güvenin” mesajınıvermeye çalıştık hep. Taşeron meselesi o günlerdekimsenin umurunda değilken başta taşeron sağlıkişçilerinin mücadelesiyle bugün artık hükümetin“çözmek zorunda kaldığı” toplumsal bir sorunhaline getirildi.

Artık bundan sonra mücadelenin yeni bir dönemibaşlıyor diyebiliriz. Güvencesizliğe karşı mücadeledeişçi sınıfının tek tutunacağı dal kendi örgütlenmesiolacak. Ancak kendi öz gücüyle örgütlendiğindekendisini güvende hissedecek. Kendi özgücüyle di-yoruz zira taşeron düzenini bu kadar yaygınlaştıranhükümet eğer tek başına polis copu, biber gazı, açbırakma tehdidiyle yönetmeyecekse mutlaka iyiorganize edilmiş bir işbirlikçi sendika ağıylakarşımıza çıkacaktır.

Bu nedenle güvencesizliğe karşı mücadeleyigeleneksel sendikal yöntem ve araçlarla sürdüre-meyeceğimizi söyleyebiliriz. Sadece sendikal alanadeğil bütün bir toplumsal alana sınıf perspektifidaha net oluşturulmuş bir mücadele programıyladahil olmak eşitlikçi ve adil bir toplumsal düzenininşası için daha da kaçınılmaz hale geliyor. Sendikalmücadeleyi daha doğrudan anti kapitalist mücadeleeksenine oturtmak ve işçi sınıfının kapitalist düzenkarşısında bu şekliyle konumlanmasına yardımcıolmak önümüzdeki dönemde işçi sınıfı açısındandaha makul ve gerçekçi bir çözüm yolu olarakgörülebilecektir. Bunun için mücadeleyi işçisınıfının tarihsel birikiminin canlılığına veyaşadığımız coğrafyanın bize sunduğu imkanlaragöre kurma becerisini gösterebilmek gerekiyor.

Tafleron iflçi vegüvenceli çal›flma!

KKrriizziinn ffaattuurraassııggaazzeetteecciiyyee

Medyada her senebaşında yapılan işten

çıkarmalar başladı. Gazete-ciler, NTV ve Cumhuri-yet’teki çıkarmaları 1 Şu-bat’ta öğrendi. Cumhuri-yet’te uzun süredir yaşananmaddi krizin faturası işçilerekesildi, 24 işçi işten çıkarıl-dı. Üç yıldır maaşlarına zamyapılmayan çalışanlar bir ey-lem yaparak yaşadıkları sı-kıntıları duyurmuştu.

Cumhuriyet’le aynı günNTV’de de iki işçi 1 Şubatgünü işten çıkarıldığınıöğrendi. Bunu Vatan’dan 8kişinin işten çıkarılması izle-di.

İİşşççiilleerr mmaaaaşşiiççiinn yyoollkkeessttii

İstanbul İşçi Sağlığı ve İşGüvenliği Meclisi hem

Hava-İş üyelerine destekvermek hem de Ocak ayı işkazaları raporunu açıklamaküzere 2 Şubat günü BakırköyÖzgürlük Meydanı’na yürü-dü. Açıklanan rapora göreocakta 68 işçi hayatını kay-betti. “Taşeron ölüm demek-tir” pankartının açıldığıeyleme Hava İş, Kristal-İş,Yol-İş, Belediye-İş, TezKoop-İş, BTS ve Pir SultanAbdal Kültür Derneğiüyeleri ile Genel Maden İş,Sine-Sen, Enerji-Sen genelbaşkanları, direnişteki DHLişçileri de destek verdi.

OOccaakk aayyıınnddaa 6688 iişşççii ööllddüü

İzmir Pınarbaşı’nda bulu-nan BMC Fabrikası’nda

çalışan 1.500 işçi ücretlerinialamadıkları için 1 Şubat gü-nü Kemalpaşa Caddesi’nitrafiğe kapattı. 8 aydır ücret-lerini alamayan işçiler 10Ocak’ta da eylem yapmış vemaaşların 31 Ocak’ta öde-neceği söylenmişti. İşçiler,Valiliğe yürümek istedi an-cak Türk Metal Sendikası vepolis işçileri engelledi. İşçi-ler eylemlerini fabrika ye-mekhanesine yürüyerek son-landırdı. İşçiler ya kıdemtazminatlarını alıp işten ayrı-lacak ya da maaşlar ödene-ne kadar fabrikaya gelip ça-lışmayacak.

A ntep’te 4. Orga-nize Sanayi Böl-gesi’nde kurulu

Güneydoğu Galvaniz’demeydana gelen patlamasonucunda 9 işçi hayatınıkaybetti, 20’den fazla işçide yaralandı. Yetkilileryapılan incelemelersonucunda kazanın buharkazanının patlaması sonu-cu meydana geldiği ifadeetti. Kazadan sonra başla-tılan soruşturma kapsa-mında Güneydoğu Galva-niz yetkilisi BattalgaziKülte ve kazanın montajı-nı yapan Polgaz Mühen-dislik yetkilisi Berat Ge-yik tutuklanadı.

SUR‹YEL‹ KAÇAK ‹fiÇ‹LER

Kazadan sonra DİSKGaziantep Bölge Temsil-cisi Nihat Bencan’ın veLimter-İş’in açıklamalarıda kazanın nedenleri hak-kında bilgi verdi. Bencan,250 işçinin çalıştığı fabri-kada sendikal örgütlen-menin olmadığını aktarır-ken, işçilerin yarıya yakı-nının Suriye’den gelen vekaçak çalıştırılan işçiler-den oluştuğunu ifade etti.Nitekim, kazada hayatınıkaybedenlerden ikisi Su-riyeliydi. Bencan, “Fabri-kada kaç işçi çalışıyor?”sorusuna yanıt alamadığıgibi, DİSK heyetinin fab-rikada inceleme yapmasıfabrika yetkilileri tarafın-dan engellendi.

Kazanın meydana gel-diği işyerinde 2 tonlukasit kazanı kullanıldığınadair işçilerin şikayeti ol-duğunu hatırlatanLimter-İş de, 5 tonluk asit

kazanlarının kullanılmasıgerektiğine işaret etti.

Emek ve meslek örgüt-lerinin açıklamaları pat-ronları denetlemeyenAKP hükümetinin so-rumlu olduğu yönündey-di. Ancak denetleme yet-kisi 30 Haziran’da AKPhükümeti tarafından çıka-rılan İş Sağlığı ve Güven-liği Yasasıyla devlettenalınarak işverenin sorum-lulukları arasında sayıldı.

30 Haziran’dan bu ya-na meydana gelen iş ka-zalarında en az 564 işçihayatını kaybetti. 30 Ha-ziran’dan 2012’nin sonu-na kadar 496 işçi iş kaza-larında hayatını kaybe-derken 30 Haziran önce-sinde bu sayı 439’du.

İş kazasının meydanageldiği Güneydoğu Gal-

vaniz, Fethullah Gülenhareketine yakın sermayeörgütü TUSKON’a bağlıHÜRSİAD’ın üyesi. Ka-zanın ardından TUS-KON’un internet sitesin-de bir başsağlığı mesajıyer almadı. TUSKON’abağlı HÜRSİAD Başkanıİlker Hasırcı’nın başsağlı-ğı mesajı ilginçti: “İş dün-yamızın başı sağ olsun.”

Buhar kazanının mon-tajını yapan mühendislikfirmasına varacak kadararaştırma yapan AKPmedyası, GüneydoğuGalvaniz’in üyesi olduğusermaye örgütünün adınıvermedi. Star gazetesi,“Galvaniz faciası kimin‘tasarruf’u” başlıklı habe-rinde ne TUSKON’un nede HÜRSİAD’ın adınıgeçirdi; buhar kazanının

montajını yapan PolgazMühendislik firmasını sü-tunlarına taşıdı. Haberindevamında şirkette Suri-yelilerin çalışmasının do-ğal olduğu iddiasını Gazi-antep Büyükşehir Beledi-ye Başkanı Asım Güzel-bey’in “Halep BelediyeBaşkanı benim arkada-şımdı. Onu belediyede işealdım” sözleriylesavundu.

HER fiEY SON MODELAMA MASKE YOK

Antep’te 4 Eylül günümeydana gelen bombalısaldırının failini bir andabulan Antep MilletvekiliŞamil Tayyar’dan da sesçıkmadı. Başsağlığı mesa-jından öteye gidemeyenTayyar, 9 işçinin hayatınıkaybetmesinin ardındaki

failleri bir türlü görmedi.Oysa Güneydoğu Galva-niz firmasının resmi inter-net sitesinde bulunan ta-nıtım filminde işçilerinçalışma koşulları gözlerönünde. Reklamda firma-nın son model teknolojikullandığı anlatılıyor an-cak işçilerin güvenlik ön-lemleri ise baret ve eldi-venden ibaret. Son modelhavalandırma dahi olsaişçilerin kimyasal gazlarlatemasının en aza indiril-mesi için maske kullanımıbir zorunluluk olmasınarağmen kurşun ve alü-minyum içeren duman,maskesi olmayan işçilertarafından solunuyor. Ay-rıca kesim işlemi yapılır-ken işçilerin koruyucugözlük takmadığı da gözeçarpıyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ) asistanları geçici

çalıştırılmaya, anti-demokratikve bilim dışı uygulamalara karşıbaşlattıkları direnişi 31 Ocak'taAnkara’ya taşıdı. AsistanlarYÖK'e yürüdü. Bir gün boyun-ca YÖK binası önündebekleyen asistanlar bu eylemlekazanıma ulaştı.

YÖK Genel Kurulu’nunyapıldığı sırada gerçekleştirileneyleme Ankara Üniversitesi,ODTÜ ve Hacettepe Üniver-sitesi'nden akademisyen veöğrenciler de destek verdi.İTÜ'deki güvencesizleştirmeninve hukuk dışı uygulamalarınyeni YÖK yasasının provasıolduğunu dile getiren asistanlar,işten atılan asistanların işe gerialınması ve doktora süresi içintanınan 6 yıllık azami süre uygu-lamasının kaldırılmasını talep

etti. Asistanlar üniversitelerdekiperformansa dayalıçalıştırmanın ve anti-demokratik uygulamaların dason bulmasını istedi.

Asistanlar, YÖK GenelKurulu’ndan olumlu bir sonuççıkana kadar bina önünden

ayrılmayacaklarını duyurdu.Ankara’daki YÖK binasıönünde iki gün boyuncasabahlayan asistanlar kazanımaulaştı.

YÖK Genel Kurulu'ndan ya-pılan açıklamaya göre normalsüreleri içinde işten çıkarılan50/d'li asistanlar, değişiklik Res-mi Gazete'de yayımlandıktanbir ay sonrasına kadar başvuruyapmaları halinde kadro ilanşartı aranmadan işlerine geridönebilecek. Tezlerini haziranakadar verebilenler, aralığa ka-dar kadrolarında kalabilecek.Asistanlara tanınan azami süre-de yüksek lisans ya da doktoratezlerini teslim etmeleri duru-munda yüksek lisans öğrencileri6 ay, doktora öğrencileri ise 1 yıl50/d kadrosunda kalabilecek.Askerlik ve sağlık gibi sebepler-den kaynaklanan izinler de 6 yıl-

lık süreye dahil edilmeyecek.YÖK’ün 2547 Sayılı Yükse-

köğretim Kanunu’nun 50/dmaddesiyle çalıştırılan araştırmagörevlilerinin yüksek lisansta üç,doktorada altı yılı tamamlayıpmezun olamadıkları takdirde iş-ten çıkarılmalarıyla ilgili gönde-rilen yazı sonrası İTÜ’de asis-tanlar işten çıkarılmaya başla-mıştı. İTÜ’lü araştırma görevli-leri, süre kısıtlaması olmaksızın33/a kadrosuna geçmek istemiş-ti. Ancak Kasım 2012’de açıkla-nan 33/a kadrosuna geçme kri-teriyle asistanların 33/a kadrosu-na geçemeyeceği resmilik ka-zandı.Bu gelişmeler üzerineİTÜ’lü asistanlar, Asistan Daya-nışması’nı oluşturarak güvence-siz çalışmayı reddedip, İTÜRektörlük binası önünde çadırkurarak direnişe geçmişti.

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Antep’te 9 işçinin hayatını kaybettiği iş kazasının altındankayıt dışı çalıştırma, denetimsizlik ve TUSKON imzası çıktı

Yurtiçi Kargo'nun Ankara, Konya ve ‹stanbul'dakiflubelerinde 50'yi aflk›n iflçi Nakliyat-‹fl üyesi oldu¤ugerekçesiyle iflten ç›kar›ld›. ‹flçiler birçok kentte ifltenç›karmalara ve sendikal haklar›n önündeki engellerekarfl› soka¤a ç›karken, ‹stanbul'da Kad›köy ve Esen-yurt'ta direnifl bafllad›. Halk›n Sesi, Esenyurt’taki ak-tarma merkezi önündeki direniflçilerin yan›ndayd›.

Sabah›n erken saatlerinde direniflteki iflçilerkarfl›l›yor bizi. ‹flyeri karfl›s›nda bulunan küçük çayoca¤›na geçiyoruz. ‹flçiler, hemen çal›flma koflullar›n›anlat›yor. 10 y›ll›k nakliye iflçisi Zeynel “ifl yo¤unoldu¤u için 3 saat geç ç›k›yorduk ve bize bununkarfl›l›¤› hiçbir ücret verilmiyordu. Saat 05.30'daiflbafl› yapt›¤›n› söyleyen Burhan, gece 11'de ifltenç›kt›¤›n› ve bir y›l boyunca bu flekilde çal›flt›¤›n›söyledi. Burhan ayl›k çal›flma saatini de hesaplam›fl:“450 saat.”

Sohbetimize yan masadan oturan ve Yurtiçi Kar-go'da çal›flan bir baflka iflçi de kendi sorunlar›n› an-latarak kat›l›yor: “Mesela Ankara-‹stanbul aras› 450kilometre, bize 6 saat süre veriyorlar. Geç kal›rsanmaafl›ndan kesiyorlar. Ben de yetiflmek için bas›yo-

rum gaza, 83'le girmem gereken viraja 93'le giriyo-rum. Can güvenli¤imiz yok senin anlayaca¤›n.”

Özgür de yemek sorununa de¤iniyor. Yemekmolalar› yeni ifl gelene kadar sürüyor, iflverenin 30dakika dedi¤i bu süre asl›nda 10 dakika ve çay mo-las› bile yok. ‹flyerinde idarecilerin bulundu¤u gün-düz vardiyas› ile idarecilerin olmad›¤› gece vardiyas›da farkl›. Gündüz yemekler güzel. Ama gece, gün-düzden kalan yemekler veriliyor.

‹fle ilk baflvurduklar› anda “8 saatten daha fazla

çal›flabilirim” yaz›l› bir ka¤›d›n kendilerine imzalat›l-d›¤›n› söyleyen iflçiler cumartesileri de çal›fl›yor amaücret verilmiyor.

Böylesi bir çal›flma temposunda ifl kazalar› daçok s›k yaflan›yor ancak kayda geçirilmiyor. ‹fl kaza-lar› konusunda herhangi bir e¤itim yok, sadece yük-lerin nas›l kald›r›lmas› gerekti¤i ile ilgili uyar› levha-lar› var.

A¤›r çal›flma koflullar› karfl›s›nda sendikal› olma-ya karar veren iflçiler, “performans eksikli¤i” gibi

bahanelerle iflten ç›kar›ld›klar›n› ancak as›l nedenin“sendikal› olmak” oldu¤unu söylüyor. ‹flten ç›kar›l›flsürecini Zeynel’den dinleyelim: “Ev kredisi çekmifl-tim, bana 10 bin liradan fazla para teklif edip ‘fiim-di seni iflten ç›kartaca¤›m 30'unda ifline döneceksin'dediler. Ev borcu yüzünden paray› kabul ettim, ay›n30'u geçti hala ifle almad›lar.”

‹flçiler sabah 9'dan akflam 6'ya kadar Yurtiçi Kar-go önünde bekliyor. Bazen, kargo yetkililerine ses-lerini duyurmak için slogan at›yorlar, bazen mahal-leli ile birlikte davul ve zurnayla halay çekiyorlar. ‹fl-çilere arkadafllar› da destek oluyor. Kimi zaman ›s›n-malar› için yakacak kasa veren iflçiler, kimi zamanda çikolata vb. yolluyor. Mahalleliler yemeklerini,esnaf da çay›n› iflçilerle paylafl›yor.

Direniflle birlikte servislerin yerlerinin ve güzer-gahlar›n›n de¤iflti¤ini anlatan Savafl, “Eylem oldu¤ugün iki vardiyay› karfl›laflt›rmamak için servisle ge-lenleri Esenyurt’ta dolaflt›rd›lar. Evleri yak›n olanlar›dahi servis araçlar›yla evlerine b›rakt›lar.”

‹flçiler, yerlerine ifle al›nanlara çal›flma koflullar›n›anlat›yor ve ço¤u geri dönüyor. ‹flçiler kargo gön-dermek isteyenleri de uyar›yor. “Mal›n›z› YurtiçiKargo’ya vermeyin”

ALP TEK‹N BABAÇ

ALP TEK‹N BABAÇ / LEMAN MERAL ÜNAL

İş kazasında TUSKON izi

Direnen İTÜ’lü asistanlar kazandı

Yurtiçi Kargo’da iflten ç›kar›lan Nakliyat-‹fl üyeleri direniyor

Yurtiçi Kargo’ya artık koli yok

Page 9: 176'ncı Sayı

SERMAYEHalk›n Sesi

97 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

T ayyip Erdoğan’ın “9yıllık hayalim” dediği,22 ildeki 35 sağlık

kampusunun inşasının ihalesiiçin 23’ü yabancı 77 şirketkapışıyor. Kamu arazisinehastane inşa edecek olanşirketler, bunun karşılığında30 yıl boyunca “hastanekirası” alacaklar.

“Hastane kirası” reka-betinde en düşük kirayıisteyen şirket, ihaleyikazanıyor. Şu ana kadaryapılan ihalelerde ortayaçıkan rakamlara bakıldığındaşirketlerin yatak başınadevletten yıllık yaklaşık 100bin liranın üzerinde bir paraalacağı görülüyor. Buhesaplama şu şekildeyapılıyor: İhaleler sonucundayıllık kiralar 3.2-4 milyararasında şekillendi. SağlıkBakanlığı kampus hastaneler-le yatak kapasitesinin 40-50bin artacağını duyurdu. Budurumda bir yatağın yıllıkkirası ortalama 100 bin lirayageliyor.

Oysa, bir hastaneyi kiramekanizmasına girmedeninşa ettirmek çok daha ucuz.Türk Tabipler Birliği (TTB)bu konuda Erzurum DevletHastanesi inşaatını örnek gös-teriyor. 1200 yataklı bu has-tane devlete 193 milyon lirayamal olmuş. Yatak başınahesaplandığında 160 binliralık bir maliyet ortayaçıkıyor. Bu maliyet bir defadaödeniyor ve bitiyor. Kampushastanelerindeki bir yatakiçin ise devlet, yıllık 100 binlirayı 30 yıl boyunca ödeyecek

ve toplam maliyet 3 milyonlira olacak. Ve 50 bin yatakiçin toplamda 150 milyarayakın bir para devletten özelsektöre aktarılmış olacak.

‹TALYANLAR ‹HALEPEfi‹NDE

Bu büyük soygunda, 35kampusun 24’ünün ihalesiaçıldı. Şu ana kadar sadece

Kayseri Sağlık Yerleşkesi içinsözleşme imzalandı, İstanbulİkitelli ve Yozgat’ta isesözleşme önümüzdeki gün-lerde imzalanacak. 11 ihaleise sonuçlandı ve incelemeaşamasında.

İhalelere katılan şirketlerinönemli bir bölümü sağlıkalanının yanı sıra inşaat sek-töründeki faaliyetleriyle, özel-

likle de devletten aldıklarıinşaat ihaleleriyle öne çıkıyor.Sağlık kampusu ihalelerinekatılan yabancı şirketlerinüçte birinin İtalyan şirketlerolması dikkat çekiyor.

ERDO⁄AN’IN HAYAL‹K‹M‹ ‹HYA ED‹YOR? Sağlık kampusu projelerindeen fazla ihale alan şirketler-

den biri olan YDA İnşaat,İtalyan ortağı ile birlikte 4ihalede yarışı önde bitirdi.Arslanların en önemli özelliğiErdoğan’a yakınlıkları.Şirketin ortaklarının yakınakrabası olan Ali İhsanArslan, AKP’ninkurucularından, Başbakan’ınözel danışmanlarından veBaşbakan’ın arabasına binen

ender kişilerden biri. Medical Park has-

tanelerinin sahibi ve AKPSiirt İl Yöneticisi EthemSancak da 3 ihale alan kon-sorsiyum içinde yer alıyor.Star gazetesinin sahibi Sancak“Erdoğan idolüm,sevdalısıyım” sözleriylehafızalarda yer etmişti.

İnşaatçı Şentürkler ilesağlık sektöründe yatırımlarıbulunan Sıla Grup ortaklığıda 5 ihaleyi aldı. Malatyaİnönü Üniversitesi İlahiyatFakültesi’nin inşaatınıüslenerek Başbakan’ıngözüne giren RönesansHolding de 2 ihale kazandı.

SOYGUN YASALLAfiIYORİhaleler yapılırken

TTB’nin açtığı davalardaDanıştay’ın yürütmeyi dur-durma kararları alması vetüm ihalelerin iptaledileceğinin ortaya çıkmasıüzerine Tayyip Erdoğanoldukça öfkelenmiş,“kuvvetler ayrılığı” ilkesi ileyargının kendilerine engelolduğunu söylemişti. Buaçıklamanın ardından hemendüğmeye basıldı ve soygunuyasallaştırmak için hazırlıklarbaşladı. "Sağlık BakanlığıncaKamu Özel İşbirliği Modeliİle Tesis Yaptırılması,Yenilenmesi ve HizmetAlınması Hakkında KanunTasarısı" Ocak ayında MeclisPlan Bütçe Komisyonu’ndagörüşülmeye başladı. Yasanınönümüzdeki günlerde MeclisGenel Kurulu’na gelmesibekleniyor.

Kampus hastaneleri ihalelerinde soygunun boyutu ortayaçıkıyor. Bir yatak için şirketlere 19 kat fazla para ödenecek

Bir yatak 100 bin lira

KKCC’’nniinn aayyaakkooyyuunnllaarrıı

Maketten 1154 konut satanancak teslim etmeyen inşaat

şirketi KC Group, faaliyetlerinisürdürüyor. KC, zor durumdaolduğu gerekçesiyle evleri teslimetmezken ortakları başka şirketleraracılığıyla işlerini yürütüyor.Mağdurların iddiasına göre KCGroup’un ortakları Sarphan İnşaatolarak, İstanbul Finans Merkezialanında 518 konut, ofis ve rezi-danstan oluşan bir gökdelenin inşave satışına devam ediyor. Sarphanİnşaat’ın genel koordinatörü VekaletKaba, bir internet sitesine verdiğidemeçte “KC Grup’la bir bağlantınızvar mı?” sorusu üzerine “Bizim her-hangi bir bağlantımız yok. Yanifirma olarak bir organik bağlantımızyok” dedi. KC mağdurları ise yenieylemlere hazırlanıyor.

PPaattrroonnllaarr ççookk ssttrreessllii

Bankaların dosya masrafı, kredikartı aidatı ve hesap işletim

ücretleri adı altında topladıkları pa-ralara yönelik olarak alınan yargıkararları doğrultusunda tüketicilerinsadece yüzde 1-2’si başvuruda bulun-du. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin2008, 2010 ve 2011 yıllarında aldığıkararlar doğrultusunda tüketicilerparalarını talep ettiklerinde bankalar2003 sonrası için 10 milyarlık bir geriödeme zorunluluğuyla karşılaşacak-lar. Tüketici Hakları DerneğiBaşkanı Turhan Çakar, kart sahip-lerinin Tüketici Sorunları HakemHeyeti’ne kredi kartı ekstreleriylebaşvuru yapabileceğini duyurdu.Dernek, 14-15 Mart tarihleri içingeniş kapsamlı bir banka boykotuiçin demokratik kitle örgütlerine vehalka çağrıda bulunuyor.

KREDİ DERECELENDİRME

KURULUŞLARI

“Günümüz dünyas›nda iki süper güçvard›r. Biri ABD, di¤eri Moody’s KrediDerecelendirme Kurumu’dur. ABD bom-ba düflürerek, Moody ise kredi derecenizidüflürerek sizi mahvedebilir. Ve inan›n,bazen hangisinin daha güçlü oldu¤u ke-sin de¤ildir.” (1996, Jim Lehrer- ABD’liGazeteci)

19. yüzy›l ABD’sinden tahvil ç›karandemiryolu flirketlerinin durumlar›n›n de-¤erlendirilmesi için kurulan kredi derece-lendirme kurulufllar›, kapitalizmin gide-rek finansallaflt›¤› neoliberal aflamas›nda,dünya ekonomisinin belirleyici güçlerihaline geldiler. Bugün flirketlerin de¤ilülkelerin “kredibilite”sini belirleyerek fi-nansal ak›mlara yön verdikleri için bukurulufllar›n iki duda¤›n›n aras›ndan ç›-kan sözler çok önemli. Yüksek “kredibili-te” edinmek isteyen ülkeler sermayeyeyüksek bir sömürü ve ya¤ma özgürlü¤ütan›mal›.

Sa¤l›k alan›nda h›zl› bir sat›n alma süreciyaflan›yor. ABD’li Texas Pasific Capital ve CVCCapital, 19 sa¤l›k iflletmesine sahip Medikal ParkGrubu’nun yüzde 40’l›k hissesine talip. Yüzde50’sini ABD’li Newcon’a satan Anadolu Hastaneleride ‹stanbul’da birçok hastaneyi sat›n almayaçal›fl›yor. Medline’a ait 6 hastaneyi sat›n almak içinde yabanc›lardan teklif geliyor. 7 hastaneye sahip

Universal Grubu’nun yüzde 51’lik hissesine iseMemorial Grubu ve Katar Yat›r›m Bankas› talipoldu. Geçen y›l Antalya’da 4 hastane alanMemorial en az 3 hastane daha almak istiyor.‹flas›n efli¤inden dönen Hospitalium üç, Kad›köyfiifa Sa¤l›k Grubu da iki hastanesi için ortak ar›yor.

Bu tekelleflme e¤ilimini h›zland›ran etkenler-den biri olarak Sa¤l›k Bakanl›¤›’n›n 2008 y›l›nda

yay›nlad›¤› yönetmelik gösteriliyor. Bölgelerdehastane açmay› s›n›rland›ran yönetmeliknedeniyle zincir hastaneler, eski ruhsatlar›n veküçük hastanelerin pefline düfltü. Sa¤l›kta tasarrufpaketleri de sadece SGK’l› hastaya yönelik çal›flanhastanelerin iflini zorlaflt›rd›. Özel sigortal›lara,paral› hastalara ve yurtd›fl›na hizmet satabilenlerbüyüyor, di¤erleri yutuluyor.

Sağlıkta gündem:Tekelleşme

Kömüre hücummadenciye ölümHükümet, dış politikası nedeniyle her an

kesilme ihtimali olan doğalgaza bağımlısantraller yerine kömür kullanılan termiksantralleri desteklenmeye başladı. Öncedoğalgaza verilen teşvikler kesildi, peşindentermik santrallere teşvik haberi geldi. Yerlikömürün çıkarılmasının zaten teşvik kapsa-mında olduğunu hatırlatan Enerji Bakanı Ta-ner Yıldız, yerli kömürden elektrik üretilmesi-ni de teşvik kapsamına alacaklarını açıkladı.Teşvikin kaldırılmasının ardından 2.5 milyarliralık santral projesi iptal olurken, hızla artantermik santral projelerinin tahmini değeri ise13 milyar lirayı geçiyor. Termik santrallerin 1milyar lira civarında çok büyük yatırım gerek-tirmesi, bu alanda sadece tekellerin boy gös-termesine neden oluyor. Geçen yıl 13 şirkettermik santral kurmak için EPDK’ya başvur-du. Nurol, Yıldırım, Sanko ve Kolin gibi yerlibüyük sermaye gruplarının yanı sıra Fransıztekeli Gas De France, Adana’da santralkurmak için başvuru yaptı. Afşin Elbistanhavzasında maden ve termik santrallerin işle-tilmesi de geçtiğimiz ay 12 milyar dolara Bir-leşik Arap Emirlikleri’ne devredilmişti.

HER BOYA UYGUN B‹R‹K‹MBüyük bir sermaye gerektiren termik

santral kuruluşu sadece büyük tekellerin işineyaramıyor, aynı zamanda tekellerin kontro-lünde irili ufaklı birikim kanalları açıyor.Doğalgaz sadece enerji üretiminde birikimsağlarken, termik santraller girdisi itibariylede sermayeye fırsatlar yaratıyor. Ocak ayısonunda Konya Karapınar'da büyük bir re-zerv bulunduğunun açıklanması da tesadüfolmasa gerek. Sektördeki taşeronlaştırmadüzeyinin yüksekliği, kar oranlarının artması,birçok alt taşeronun bu işten nemalanması veişçilerin güvencesizleştirilmesi anlamına geli-yor. Termik santrallere teşvik, beraberindesermaye için fırsatlar maden işçileri içinbüyüyen “ölüm tehlikesi” getiriyor.

İstanbul Menkul KıymetlerBorsası’nda (İMKB) Ocak

ayının sonlarındaki sert düşüşTürkiye ekonomisinin kaderininfinans oligarşisinin iki dudağıarasında olduğunu bir kez dahagösterdi. 28 Ocak Pazartesigününü yüzde 4’lük düşüşlekapatan İMKB’de bir günde 30milyar lira buharlaştı. 25 OcakCuma günü yaşanan düşüşler deeklendiğinde, İMKB-100 Endek-si yüzde 6 değer kaybetmiş oldu.

İMKB’deki hızlı düşüş, ulus-lararası kredi derecelendirmekuruluşu Moody’s tarafındanyapılan bir açıklamanın ardındangeldi. Oysa Moody’s Türkiye’ninkredi notunun arttırılabileceğiniaçıklamıştı. Ancak öne sürdüğüiki koşul, Türkiye’nin dışkırılganlık yaratan cari açığıyapısal olarak düşürmesi vedöviz rezervlerini arttırması,“piyasalar” tarafından “hamsikavağa çıkınca” olarakdeğerlendirildi. Zira cari açık,Türkiye kapitalizminin yapısal

bir sorunu olarak görülüyor.

DO⁄URAN KAZAN ÖLÜR DEBöylesine hızlı düşüşler

yaşanan İMKB’de hisse senetleribir yılda yüzde 60, yılbaşından buyana ise yüzde 9 civarı değerkazanmıştı. Bu gelişmenin en

önemli nedeni ise Türkiye’ninbir sıcak para cenneti halinegelmesiydi. 2012 yılının 11 aylıkdöneminde yabancıların sıcakpara girişleri, doğrudan yatırımgirişinin neredeyse dört katınaulaşmıştı. 11 ayın ardından bueğilimi güçlendiren en önemli

neden, başka bir uluslararasıkredi derecelendirme kuruluşuolan Fitch’in Kasım 2012’deTürkiye’nin “notunu” arttırmasıolmuştu. Sonuçta, Fitch’in verdi-ğini Moody’s de almaya başladı.Yarın ne olacağını da finans seç-kinlerinin kararları belirleyecek.

Haydan gelen huya gider

Kredi derecelendirme kuruluşlarının kararları sonucu borsadayaşanan hızlı iniş çıkışlar üzerinden ciddi vurgunlar yapıldı

Habertürk’te Fatih Altaylı’nınsorularını yanıtlayan Tayyip

Erdoğan, Başkent Doğalgaz veköprü ihalelerinden memnuniyetsiz-liğini dile getirdi ve “ucuza gittiği”gerekçesiyle ihalelerin iptaledilebileceğini duyurdu.

Erdoğan’ın memnunkalmadığı 26 Ocak’takiBaşkent Doğalgaz

ihalesinde en yüksekteklifi 1 Milyar 162

milyon dolarlaTorunlar

Gıda

verdi. 26 Nisan 2012’de yapılan sonihalede 585 milyon dolarda teklifyapılmış, düşük fiyat nedeniyle ihaleonaylanmamıştı. BaşkentDoğalgaz’ın 2009’da yapılanihalesinde en yüksek teklifi GlobalYatırım Holding-Energaz vermişti.

Ortaklığın teklifettiği 1.6 milyar

dolarlıködeme ya-

pılmayıncaihale iptal

edilmişti.İşte bu fiyat

Erdoğan’ın referansıoldu ve bu fiyata

ulaşılamadığı için ihalenin iptaledilebileceğini söyledi. Erdoğan,benzer şekilde, Koç, Ülker veMalezyalı UEM ortaklığınınkazandığı otoyol ve köprü ihalesiiçin verilen 5 milyar 750 milyonu dadüşük bulduğunu açıkladı. İhaleninardından bu fiyatın otoyol ve köprü-lerin 5-7 yıllık gelirleriyleçıkarılacağı hesaplanmıştı.

Bu iki ihalenin tamamlanmamaihtimali, Erdoğan’ın sermaye içinhazırladığı “havuçları” önümüzdekiseçim sürecinden önce kolay kolayelinden çıkarmak istemediğini gös-terdi. Şimdi bu ihaleleri haketmekiçin “çaba” harcama zamanı.

Erdoğan havucu kolay bırakmıyorÖzelleştirmelerde fiyatı düşük bularak “yokuş”yapan Başbakan, kozlarını seçimlere saklıyor

Page 10: 176'ncı Sayı

10Halk›n Sesi 7 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

KİBELE

S on günlerde ‘üç çocuk söylemi’nigüçlendirecek teşvikler yönündedüzenlemeler tartışılırken bir

yandan da esnek modellerçerçevesinde kadın istihdamınınarttırılması yönünde düzenlemelerhayata geçiriliyor. Bu konuda kadınıneş ve anneliğine dokunmadan istih-dama nasıl dahil edilebilecekleri üzeri-ne Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı, Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı, Bilim, Sanayi ve TeknolojiBakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ileçeşitli sermaye grupları ortaklığındayeni ‘proje’ler üretiliyor. Kadınıntoplumsal rollerinin ve bakımemeğinin sürekliliğinin sağlanmasıüzerinden kadınları ‘anneliğin kut-sallığından’ vazgeçmeden istihdamıniçerisinde konumlandırmayı hedefle-yen bu projeler, kadınları bir yandan‘genç nüfus sağlayıcısı’ olarakgörürken diğer yandan da ucuz emekolarak değerlendiriyor.

Kadın istihdamını artırırcı tedbir-lerin yanında kadınların daha çokçocuk doğurması için yapılanteşviklerin ne anlama geldiğini OnDokuz Mayıs Üniversitesi İktisatBölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr.Melda Yaman Öztürk ile görüştük.

BAKANLIK SERMAYE EL ELE‘Ev kadınlığı’ ve bakım emeği de

kadınları istihdam dışı bırakan enönemli faktörlerden. Dolayısıylakadınların ev işlerinin yükünü taşımasıve bakım emeğinin birincil sağlayıcısıolarak görülmesi istihdama katılmalarıönünde engel oluşturuyor.

Kadınların düşük istihdam oran-larına karşılık özellikle son yıllardakadınlara yönelik istihdam politikaları,esnek çalışma koşullarınınyaygınlaştırılması, kadın emeğininyoğun olduğu alanlara yönlendirilmesive kadın girişimciliğinin arttırılmasıolmak üzere temel olarak üç aksüzerinden şekillendiriliyor. Bununlabirlikte kadınlara yönelik DünyaBankası fonlarıyla kreş yardımlarıdüzenleniyor, doğum izinlerininuzatılması tartışılıyor, çocuk başınateşvik uygulaması yönünde çalışmalaryürütülüyor. Öztürk, sermaye vehükümetin el ele kadınların istihdama

katılımını kolaylaştırıcı uygulamalarabaşladıklarını belirtirken, sermayeninesnek çalışma biçimleri için yahutkadınların yoğunluklu çalıştırıldığıtekstil gibi ihracat sektörleri için ucuzkadın emeğine ihtiyacı olduğunu vur-guluyor. Türkiye’de kadınların istih-dama katılım oranının düşüklüğüne

dikkat çeken Öztürk, Ulusal İstihdamStrateji Belgesi’nde de belirtildiğiüzere, kadınların ucuz emek havuzuolarak görüldüğünü söylüyor.

KADIN ‹ST‹HDAMINA YÖNEL‹KSOSYAL SORUMLULUKAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıtarafından Borusan Holding ileTürkiye’de Organize SanayiBölgelerinde (OSB) kadınistihdamının arttırılması yönündegeçtiğimiz günlerde protokolanlaşması imzalandı. “Annemin İşiBenim Geleceğim” başlığını taşıyan

proje ile sanayide kadın istihdamınınarttırılması ana hedef olarak gösterili-yor. Kadınların istihdama katılmasınınönündeki en büyük engel bakım emeğiolarak belirtiliyor. Proje ile 4 yılda 10OSB’de kreş kurulması amaçlanıyor.Borusan Yönetim Kurulu BaşkanıAgah Uğur’un sanayi, çocuk ve kadın

konularının kesiştiği alan olarak ifadeettiği kreşlerin açılmasıyla birlikteBorusan Holding OSB’lerde hem ucuzkadın emeği kullanabilecek hem devergi indirimleri alabilecek. Aile veSosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinise protokol töreninde, kadınlarıntemel görevinin annelik olduğunubelirtirken, kreş projelerinin DünyaBankası ortaklığı ile devam edeceğiniaçıkladı. (2 bakanlık ve BorusanHolding’in ortaklaşa kreş projesiniaçıkladıkları sırada kamu kurum vekuruluşlardaki kreş ücretlerine de zamgelmişti.) Öztürk, OSB’ler baştaolmak üzere kreş açma çalışmalarınınyürütülmesinin amacını kadınları ser-mayenin ihtiyaçları uyarınca istihdametmeyi kolaylaştırmanın bir yoluolarak değerlendiriyor.

ERKEK EGEMEN TAHAKKÜMGÜÇLEND‹R‹L‹YOR

Öztürk, liberal politikalarınmuhafazakârlaşmayla birlikteyürütüldüğünü belirtirken “Bir yandankadın istihdamını artırmayı amaçlayanuygulamalar geliştiriliyor öbür yandankadınları eve kapatan, onlara gelenek-sel rolleri yükleyen politikalar üretili-yor.

Kadını değil aileyi güçlendirmeyihedefleyen politikalarla, üç yetmez beşçocuk doğurmayı ‘tembihleyen’ dilleve anneliği kutsallaştıran söylemlerleataerkil tahakküm güçlendiriliyor.Böylece kadınlardan geleceğin ucuzaçalışacak işçilerini doğurması,büyütmesi bekleniyor.” dedi.

HEDEF: DAHA FAZLA ESNEKL‹KAKP Hükümeti’nin hedefi kadın

istihdamını güvencesiz, yarı zamanlı veesnek çalışma modelleri biçimindearttırmak. Hükümet, kadınların kadınolmasından kaynaklanan temel rolleri-ni bozmayarak kadın emeğini ser-mayenin işine yarayacak biçimdeyeniden dönüştürüyor.

Öztürk, kadına yönelik yürütülenasıl hedefin bir yandan kadınları evekapatıp, erkek egemenliğinigüçlendirmek diğer yandan da ser-mayenin ihtiyacına göre, muhtemeleniş güvencesinin ve sosyal güvenceninbulunmadığı koşullarda ucuzaçalıştırmak olduğunu belirtiyor.

Mor Çatı: ‘Şiddeti Önizleme Merkezleri, kadınları koruyamaz. Belediyelerinözerkliğine ve kadın örgütlerinin bağımsızlığına ciddi bir müdahaledir’

Marissa’yız, Turfanda’yız, Sultan’ız

Fikrinizi dezikrinizi dealın gidin

Ulaflt›rma, Denizcilik veHaberleflme Bakan› BinaliY›ld›r›m, kat›ld›¤› ‹zmirBalosu’nda s›navlardan,kad›n-erkek iliflkilerinekadar bir dizi görüfl belirtti.‹stanbul Teknik Üniversite-si’nden mezun oldu¤unusöyleyen Y›ld›r›m, tercihyaparken önünde ikiseçenek oldu¤unu veBo¤aziçi Üniversitesi’ni ter-cih etmedi¤ini aç›klad›.Bakan, neden Bo¤aziçiÜniversitesi’ni de¤il de‹TÜ’yü tercih etti¤ini flusözlerle aç›klad›: “Gençlerk›zl› erkekli oturuyorlar,burada yoldan ç›kar›mdedim.” Y›ld›r›m'›n bu söz-lerine karfl› ÜniversiteliKad›n Kolektifi (ÜKK) biraç›klama yapt›. Y›ld›r›m’›nüniversiteye iliflkin söz-lerinin yeni olmad›¤›n›söyleyen üniversitelikad›nlar, bakanlar›n gerici

ve kad›n düflman› söz-lerinin birbirleriyle yar›fl›rhale geldi¤ini ifade etti.Üniversitelerdekidönüflümün kritik birad›m›n›n gericili¤inyayg›nlaflt›r›lmas›oldu¤unu söyleyenkad›nlar, Y›ld›rm’›n söz-lerinin Tayyip Erdo¤an'›ns›kl›kla ifade etti¤i “dindargençlik” vurgusundan çokda farkl› olmad›¤›n› vurgu-lad›. Y›ld›r›m’›n sözlerininAKP'nin üniversiteyebak›fl›n› yans›tt›¤›n›belirten kad›nlar AKP'nincinsiyetçi politikalar uygu-lamas›na asla izin ver-meyeceklerini söyledi.Kad›nlar aç›klamas›nda sonolarak “‹stiyorsan dubleyoldan ç›k. Yeter kikad›nlardan ve üniversitel-erden elini, zihnini, fikriniçek!” dedi.

İstanbul Samatya’da Ermeni kadınlarayönelik gerçekleşen saldırılar protesto

edildi. Saldırılara karşı, kadınlar 3 Şubat’taKocamustafapaşa Meydanı’nda bir arayagelerek 28 Aralık’ta öldürülen MarissaKüçük’ün öldürüldüğü yere çiçek bıraktı.İstanbul Feminist Kolektif’in çağrısıyla biraraya gelen kadınlar Ermenice ve Türkçebasın metinlerini okudu. Türkçe açıkla-mayı okuyan Diren Şen, Ermeni kadınlarayönelik saldırıların münferit olmadığınıbelirterek saldırıların “hırsızlık-adli vaka”

olarak yansıtılmasını eleştirdi.“Bu ülkede milliyetçi söylemin en ha-

fifletilmiş hali ‘biz-den değil ama iyiinsandır’ söyleminiduymayan varmıdır aramızda?Kimdir bu bizdenolmayanlar ve bizkimiz?” diye soranŞen, şöyle devametti: “‘Türküm,

doğruyum, çalışkanım’ adıyla büyüyen butoprakların çocuklarının bir Ermeni’ye,

Yahudi’ye, Rum’a,Çerkes’e, Kürt’e,Laz’a ‘biz’ demesinasıl mümkün olurve Ermeni kadınla-rın uğradıkları sal-dırılar nasıl münfe-rit olarak değerlen-dirilir?”

Şen, ayrımcı

söylemler değişmediği sürece Ermeni ka-dınların şiddete maruz kalmaya devamedeceğini vurgulayarak, “Biz kadınlar buşiddet diline karşı olduğumuzu hatırlata-cağız. İşte bu yüzden biz Maritsa’yız, bizSultan’ız, biz Turfanda’yız diyoruz, saldırı-ların takipçisiyiz” dedi.

Açıklamadan sonra Marissa Küçük’ünevine kadar alkışlarla yürüyen kadınlar,evin önünde “Ermeni kadınlar yalnızdeğildir”, “Yaşasın kadın dayanışması”sloganlarını attı.

Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı’nın uygulamaya

koyduğu Şiddeti Önleme Merkezleri(ŞÖNİM-Koza) ile ilgili düzenlemeler26-27 Ocak tarihlerinde Mor Çatı Ka-dın Sığınağı Vakfı’nın çağrısıyla KadirHas Üniversitesi'nde tartışıldı.“Hukuk,sosyal politikalar ve kadına karşışiddetle mücadele açısındanŞÖNİM'ler (Kozalar)” başlığındadüzenlenen çalıştaya Bursa'danDiyarbakır'a birçok kentten kadınörgütü temsilcisi katıldı.

Çalıştayda yaklaşık 13 ildeyaşadıkları şiddet nedeniyle Mor Çatıve diğer kadın örgütlerine başvurankadınların tanıklıkları aktarıldı. Yeniyasal çerçevenin birçok boşlukdoğurduğunu söyleyen kadınlar uygu-lamayla birlikte destek almak üzerebaşvuran kadınların bir kez dahamağdur edildiğini belirtti.

Çalıştayda Sosyal Hizmetler ve Ço-cuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK)lağvedilmesi ile birlikte sadece büyükillerde değil Türkiye'nin dört bir yanın-da şiddete uğrayan kadınların bu ku-rumlardan aldıkları hizmetin kesintiyeuğradığına dikkat çekildi.

Mor Çatı aktivisti Avukat ÇiğdemHacısoftaoğlu, ŞÖNİM’lerin tek

merkezden yönlendirildiği için kadınıkoruyamadığını ifade ederek,“ŞÖNİM’ler belediyelerin özerkliğineve kadın örgütlerinin bağımsızlığınaciddi bir müdahaledir” dedi.

Çalıştayın son oturumunda konu-şan Av. Hülya Gülbahar, devletin vetoplumun en temel görevinin şiddetsizbir yaşam sağlamak olduğunu vurgula-yarak, “Kadına yönelik şiddet en ciddiinsan hakları ihlallerinden biri olduğuhalde ve suçluların en etkin biçimde

cezalandırılması gerekirken Türkdevleti, yargısı tecavüzcüleri ve tacizci-leri aklamak peşinde gidiyor” dedi.

Devletin şiddet gören kadınlaraücretsiz biçimde tıbbi tedavi vebarınma hakkını sağlaması gerekirken,erkeğin “olmayan adaletine” teslimettiğini ifade eden Gülbahar, “Bizler,‘devlet bizi korusun’ derken kendimizierkeğin insafına teslim edelim demiyo-ruz. ŞÖNİM’ler içeriği değiştirilmedenkabul edilemez” dedi.

Edirne’de 14 yaşındaki işitme engelli Z.K.’yetecavüz etmekle suçlanan 10 sanık, Edirne

2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmadatahliye edildi .

Sanıkların hiçbirinin tecavüzü kabul etmediğimahkemede, davada tanık olarak gösterilenler detaciz ya da tecavüze şahit olmadıklarını iddia etti.Z.K’nin ifadeleri haricinde herhangi bir delil bu-lunmaması gerekçe gösterilerek tüm tutuklu sa-nıklar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıl-dı. Bir sonraki duruşma nisan ayına ertelendi.

Edirne’de 2012 yılının Nisan ayında,ilköğretim okulu öğrencisi 14 yaşındaki Z.K.’yetecavüz ettikleri gerekçesiyle 16 kişi yakalanmış,Z.K.’nin ağabeyinin de aralarında bulunduğu 11kişi tutuklanmıştı. Z.K. tecavüz sonucu hamilekalmış, 14 haftalık hamileliliği mahkemekararıyla sonlandırılmıştı.

Tecavüzcüleryine serbest

Bakanlık kadınları koruyamaz

‘Kutsal annelik’le uyumlu istihdamFATMA GENÇ

Kadının toplumsal rollerinin sürekliliğinin sağlanması üzerinden kadınları ‘an-nelikten’ vazgeçmeden istihdamın içerisinde konumlandırmayı hedefleyenprojeler, kadınları ‘genç nüfus sağlayıcısı’ ve ucuz emek olarak görüyor

AKP’nin hedefi kad›n istihdam›n› güvencesiz ve esnek çal›flma modelleri biçiminde artt›rmak ve kad›n eme¤ini sermayenin ifline yarayacak flekilde dönüfltürmek.

Page 11: 176'ncı Sayı

çocuk 8 senede en azından bir ortaoku-lu okurdu.Bir kız çocuğu ne olur 4 senesonra? 9 yaşında o çocuğu evlendirme-ye mecbur tutarlar. Bu olacak şey mi?

ecliste 500-600 milletvekili bu ya-sayı çıkarır. “3 gün 5 gün çalıştı”der ama benim gibi bir adam bunubozar! Şimdi bunu biz bozduk

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

117 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri’nin 26-27Ocak’ta İstanbul’da gerçekleştirdiği Büyük EğitimHakkı Buluşması’nın ikinci gününde, pek çok ildençeşitli deneyimler paylaşıldı. Kendileriyle sohbetettiğimiz katılımcılara olduğu kadar, adeta tüm salonlasohbet eder gibi konuşmalar yapan eğitim hakkısavunucularının söylediklerine de kulak vermek

gerekir diye düşündük. Halkın Sesi’nin bu sayısındasöyleşi sayfasını tamamen katılımcıların söylediklerineayırdık.

Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay da forumailişkin değerlendirmelerini Halkın Sesi ile paylaştı.

Konuşmaların tamamını sendika.tv internet sitesin-den izleyebilirsiniz.

Söz

‘eğitim

hakkı’nda

Eğitim Hakkı Forumu’nun encanlı konuşmalarından biriAnkara’dan katılan Orhan

Demir’inkiydi. Tüm salonun ilgiyle,yer yer kahkahalarla dinlediği

konuşma şöyle:Orhan Demir: Ben Ankara

Mamak Dostlar Mahallesi’ndengeliyorum. Arkadaşlarımdan birtanesi dedi ki: “Bizim hanım bugünokula gitmiş, zehirlenmiş.” “Yahu”dedim “Senin hanım okulda mıokuyor ki zehirlenmiş? Ne yemiş neiçmiş?” Ondan sonra dedi ki:“Yahu aidat parasını götüremedi.Müdür de demiş ki ‘Yahu kızımbari sen gel bu sınıfı akşam temiz-likten sonra dezenfekte et.’ Ozonsuyuyla başlıyor silmeye. Soludukçabayılıyor oraya. Hastaneye götürü-yorlar.”

Araştırdık, sorduk, soruşturduk,okula gittik, geldik. Gerçekten içleracısı... On yaşında çocuklar çöpdöküyor. Sekiz yaşında çocuklartuvalet temizliyor. Tabii bunlarınhepsini görüntüledik. Çünkü ispatolmadan olmaz bu ülkede, ispatolsa yine olmuyor ya...

Tabii biz dedik “En azındanhakkımızda bir soruşturma açılırsa,

hükümettir güven olmaz, bunugösteririz. Belki kurtuluruz.” Okulmüdürü ile görüştük. “Paramızyok”dedi. Öğretmenle görüştük:“Biz n’apalım!” Müdür çaresiz,öğretmen çaresiz. E biz bu olaya elattık. Toplandık, basın açıklaması

yaptık. Milli EğitimBakanlığı’nın önünegittik. İşte deterjanaihtiyacımız var, tasavar, süpürgeye, çana-ğa, çömleğe, falana,fıstığa neyse... Bu ta-leplerimizi dile getir-dik.

Biz okula gelme-den hemen önce on-lar gelmişler. Tabiionların araçları var,biz otobüs bekliyo-ruz, dolmuş bekliyo-ruz, yayan yürüyo-ruz. Bin beş yüz lirada para bırakmışlar.Okulu da temizle-

mişler...Yani arkadaşlar esprisi bir tarafa

hak aradığın, mücadele verdiğinzaman “kazanırsın”. Kazanılmaya-cak hiçbir hak yok. Yani yeryüzünde yok.

O mücadeleyi başardıktan sonrabitmedi. Bizim ordaki okulumuz ikiokul. Okulumuzun bir tanesi ortaokul bir tanesi ilkokul. Dediler ki“Buraya imam hatip ortaokulugelecek!” İmam hatip ortaokulu!...Arkadaşlar hep imam hatip diyo daadını koymuyor. Lisesi mi ortaoku-lu mu belli değil. Ben adını koyuyo-rum: Oraya gelecek olan imamhatip “ortaokulu”. Müdüre gittik,“Bir görüşelim” dedik. Müdür“aman” diyor, korkuyor. Öğret-menler çaresiz. Yani nereden bak-san tutarsızlık…

Tuttuk tabii, geçmiş deneyimle-rimize dayanarak, yani “Biz bunuillegal bir çalışma ile biraz dahaileri bir noktaya getirelim” dedik.Çünkü, işte böyle dövizlerle

pankartlarla okulun bahçesinetoplanırsak biz bu işi yüzümüzegözümüze bulaştırırız. Bunlarbunun farkına varmadan biz veliler-le tek tek görüşelim. Tek tek adres-lerini alalım, telefon numaralarınıalalım. Velilerle tek tek görüştük.Gece de çalıştık gündüz de çalıştık.Tespitlerini bitirdikten sonra“olur”larını aldık. Daha sonra“N’apalım?” dedik. İmza! 600 tanede imza topladık. İmzalar da öylegelişigüzel değil yani. Kapı numara-sı, adres, telefon… Öyle “Yoldangeçeyim, dayı bir imza at, amca birimza da sen at” yok! Sonra kadın-erkek İlçe Milli Eğitim’e gittik. İçe-ri şikayet dilekçemizi verdik. İmza-larımızı verdik. “Tamam” dediler“Gidebilirsin.”

Kabul etmedik: “Yok kardeşim,sen bana buraya evrağı kayıt ede-ceksin. Sayı numarası vereceksin,ben bunu takip edeceğim.”

Baktık bize cevap falan gelmi-yor. Bir daha gittik İlçe Milli Eği-

tim’e “Gelecek” dedi. Cevabı geldi.Tabii istediklerini yapamadılar, ba-şaramadılar. Mecliste 500-600 mil-letvekili bu yasayı çıkarır. “3 gün 5gün çalıştı” der ama benim gibi biradam bunu bozar! Şimdi bunu bizbozduk. Dedik ki “Bir gün de okulagitmesin öğrenciler.” Göndermedikçocukları. Vali yardımcısı geldi,kaymakam geldi. Ve biz bunu ba-şardık.

Sabah işe gittim. Dediler “İşhakkın feshedildi.” Orada da birbedel ödedik. Ama mücadelemiz-den hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz.Biz mücadele ettikçe yaşarız.Mücadele etmedikçe yok oluruz.Hepinize saygılar…

Orhan Demir’in konuşmasındansonra yine Dostlar Mahallesi’ndenHüseyin Dilekçi ile sohbet ettik.Dostlar’da 7’den 70’e herkesinmücadelede kararlı olduğunainancımız bu sohbetle daha da arttı.

TORUNLARIMIZ ‹Ç‹N...

Nasıl buldunuz forumu? Hangiatölyeye katıldınız?

Yahu tabiî ki iyidir. Yani kötübir şey olur mu? Her zaman insan-lar için uğraşılıyor. Bizim torun-larımız için, çocuklarımız içinuğraşıyoruz. İşte, bizden geçti amabizim torunlarımız var, çocukları-mız var, onlar için uğraşıyoruz.

Sizin okuyan çocugunuz var mı?Torunlarım var. Çocuklar bitti,

artık onlar için çabalıyoruz. Benimtorun üniversitede okuyor. Dar ge-lirli mesela. Onun haklarını savun-maya çalışıyoruz.

Vatandaşın çocuğu 8 sene okur-ken kırsal kesimde, şimdi onun 4senelik hakkını elinden aldılar. Oçocuk 8 senede en azından bir orta-okulu okurdu. Bir kız çocuğu neolur 4 sene sonra? 9 yaşında o ço-cuğu evlendirmeye mecbur tutarlar.Bu olacak şey mi?

O‘Biz bu işi bozarız’

‘Okula ulaşımhakkımızı

aldık’Bartın Eğitim Hakkı Meclisi'nden

Sedat Bora: Yasa çıktıktan sonra, EğitimSen şubeleriyle görüşmeler yaparak buyasa karşısında belirli talepler ortayaçıkardık. Okulun yıkılması nedeniyleöğrencilerin merkeze yakın okula gitmemasraflarının devlet tarafından karşılan-ması talebinde bulunduk. Topladığımızimzaları Kaymakamlığa götürdüğümüzdebize, öğrencilerinin taşınma taleplerininhiçbir şekilde karşılanamaycağı söylendi.Okullar açıldıktan bir hafta sonraöğrenci velilerinin yüzde 80'i çocuklarınıokula göndermedi. Bu boykot sırasındaMilli Eğitim Müdürü ve valilik temsilci-leri, okula gelerek velileri ikna etmeyeçalıştı. Velilerin kararlı tutumusürdürmesi üzerine yasada olmamasınarağmen öğrencilerin taşınma ücretlerininkaymakamlık tarafından karşılanacağıaçıklandı. Ayrıca, ana sınıflarının dabizim talep ettiğimiz gibi mahalledekalması kararlaştırıldı. Bu süreçte AKPde boş durmadı, iki Eğitim Sen üyesinesoruşturma açtı. Soruşturma halen sürüy-or.

Meclisleriçoğaltalım

Hopa'dan Canan Topaloğlu: Hopa veKemalpaşa'da Eğitim Hakkı Meclisiolarak yaptığımız aile ziyaretlerindençıkardığımız pek çok sonuç oldu. Bu aileziyaretlerinde, yurtdışında Beden EğitimiBölümü'nde eğitim almış birinin sınıföğretmenliği yaptığını, temizlik parasıödemeyen lise son sınıf öğrencilerininüniversite sınav kayıtlarının yapılmadığınıgördük. Din dersi öğretmeninin cumanamazına giden öğrencilerle gitmeyenöğrencileri ayrı not sistemindedeğerlendirdiğini gördük. Bu problem-lere müdahale olanakları geliştirdik.Şimdi, tüm veli toplantılarının EğitimHakkı Meclisleri'ne dönüştürülmesi,karşımızda önemli bir görev olarakduruyor.

‘Gerekirseokulu

işgal ederiz’Çekmeköy İstemihan Süzer İ.Ö.O'dan

hem öğretmen hem veli MuharremAtalay: 25 yıllık öğretmenim. Emekliolduktan sonra mücadelenin geniş alan-lara yayılacağını fark ettim. Öğretmenlikdönemimde de öğretmenlerin sırf eğitimmücadelesi vermeyeceklerini, mahalle-lerde, sokaklarda, caddelerde bu müca-delenin beraber örüleceğini biliyordum.Ve devrimci bir öğretmen olarak da bumücadelenin içinde yer aldım. 4+4+4yasası ilk geçtiğinde, MEB'in bir tanesi il-köğretim okulu olarak açılan, diğeri dedüz lise olarak açılan iki okulu imam ha-tibe çevirdiğini öğrendik. İki okul arası300 metre. Amaçları okulları işgal etmekve imam hatip okullarını yaygınlaştırmak.Biz buna karşı her perşembe imam hatipokulu önünde yürüyüşle birlikte basınaçıklaması yaptık. Ayrıca burada kurdu-ğumuz tahta ve sıralarla birlikte kapıönünde dersler yaptık. Ömer Dinçer'inkarnesini burada verdik, kendisini sınıftabıraktık. Sömestr tatili sonrası gerekirsebu okulu işgal edip, buranın bizim okulu-muz olduğunu göstereceğiz.

Sınıf öğretmeni Mehmet AliEkşi Diyarbakır’da anadilde

eğitim hakkının ne demekolduğunu anlattı:

Mehmet Ali Eşki:Diyarbakır’da bir köy okulundaKürtlere Türkçe öğreten birArap öğretmenim. ForumdaAnadilde Eğitim HakkıAtölyesi’ne katıldım.Diyarbakır’da anadilinde eğitimverilmemesinin ortaya çıkardığısorunları ben yaşıyorum.Çocuklar Kürtçe düşünüyorlar,Kürtçe yaşıyorlar. Okul dışında

hiçbir yerde Türkçe konuşmu-yorlar, kullanmıyorlar. Benimde annem, babam, nenemArapçayla yaşıyor ve Arapçadüşünüyor. Bir kelimeyiTürkçe’ye çeviremiyorlarkonuşurken. Bu durum en çokKürt halkı için yaratılıyor. Benbirinci sınıf öğretmeniyim.Çocuk benimle iletişimkurarken Türkçe’ye çeviremi-yor doğal olarak. Onu, başkabir dilde konuşmaya, yaşamayazorluyorsun. Bu bir yaşamhakkıdır. Bunun olmaması için

anadilinde eğitim hakkınınörgütlenmesi için çalışmalaryürütülmesi üzerine konuştuk.Atölyeye Kürt Enstitüsü, ZazaDer, Laz Kültür Deneği katıldı.Kürtlerin bu konuda çok iyiaraştırmaları var, ilerlemeleresahipler. Mesela araştırmalardaçocuk anasınıfında eğitimeanadiliyle başladığında, ikincive üçüncü sınıflarda anadilininyanında bir dili çok daha rahatöğreniyor. Bu yüzden bileanadilinde eğitim, savunulmasıve uygulanması gerekiyor.

MTÜRKAN KARAKUfi

Kürtlere Türkçe öğreten Arap öğretmen

E ⁄ ‹ T ‹ M D E Y I K I M A K A R fi I M Ü C A D E L E E D E N L E R A N L A T I Y O R

Temel hedefkazanım

Yaşadıklarımızı buldukForuma kat›lan ‹zmirli

kad›nlarla konufltuk. ‹lk defaböyle bir foruma kat›ld›¤›n›

söyleyen Nermin Temizanlat›yor:

Hepimiz ‹zmir’den geldikburaya. Ayn› mahallede otu-ruyoruz. Daha önce hiçHalkevi’ne gitmemifltik. Hiçböyle bir fleye kat›lmad›k. ‹lk

defa buraya geldik. Hep yafla-d›¤›m›z fleyleri bulduk burada.Okullar›n toplanan paralar›, ifl-sizlik, kad›nlar›n ezilmesi... ‹l-kokulu bile bitiremedim beniflte. ‹lkokul 3’e kadar okudum.Burada anlat›lanlar› yaflad›miflte. Tek bafl›na hiç kimse birfley yapamaz. Baflka kad›nlar›nyaflamamas› için buraday›z.

HHaallkkeevvlleerrii GGeenneell SSeekkrreetteerrii NNuurrii GGüünnaayy::Büyük Eğitim Hakkı Buluşması eğitim hakkımücadelesinin yeni bir döneminin başlangıcıolarak algılanmalıdır. Bu mücadele elbette4+4+4 ile başlamadı. Uzun yıllardır yavaşyavaş atılan piyasalaştırma ve gericileştirmeadımlarına karşı yürütülen mücadele deküçük birikim ve deneyimlerle sürdü. Ancak4+4+4 dönüşümü çok daha büyük bir yı-kım hedefiyle uygulamaya koyuldu. Dolayı-sıyla eğitim hakkı mücadelesi de geçmiş dö-

nemlere göre bir yıl içeri-sinde mücadele hanesi-ne önemli deneyimleriyazmış oldu. Bir yıldırböyle bir süreç yaşan-masaydı bu forum ger-çekleşemezdi.

Forumdan çıkan entemel sonuç eğitim hak-kı mücadelesinin aynızamanda bütün bir top-

lumsal yaşamın eşitlik özgürlük temelinde ye-niden kurulması mücadelesi yani esasındasosyalizm mücadelesi olduğunun çok dahanet bir biçimde vurgulanması oldu. İkincisigericiliğe, piyasalaştırmaya, güvencesizleştir-meye, kadına yönelik saldırgan politikalara,okulların fiziki koşullarının yetersizliğine, gü-vencesizliğe karşı eylem ve mücadeleler arta-caktır. Bütün atölyelerde en çok tartışılan şeymücadele yol ve yöntemleridir. İkinci gün isetahmin ettiğimizin üzerinde bir enerjiyle ger-çekleşti. Bu da demek oluyor ki önümüzdekigünlerde bu mücadele artarak devam ede-cek. Sonuç bildirgemizdeki coşku yazı yazmakabiliyetinden değil mücadelemizin gücün-den ve umudumuzdan kaynaklanıyor.

Ancak eğitim hakkı mücadelesini süreklive istikrarlı kılmak için Eğitim HakkıMeclisleri’nin büyütülmesi şarttır. Yoksaortaya çıkan bir sürü deneyim parlayıp sönentepkiler olarak yaşanacaktır. Bu konudabütün Halkevcilerin gösterecekleri iradeönemlidir. Eğitim Hakkı Meclisleri çıkan herbir soruna müdahale etmeli hatta okullarıniçine hapsedilmeye çalışılan, gizlenen prob-lemleri açığa çıkartmalıdır. Kazanmak temelhedefimiz olacaktır. Çünkü her kazanımbaşka mücadelelere örnek olacaktır.

Page 12: 176'ncı Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

127 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

Kiaplar yasaklandı, öğretmenler fişlendi, velileröğretmene karşı dolduruldu. MEB’in ALO 147şikayet hattı gerici, piyasacı, cinsiyetçi, bilim dışıeğitim sisteminin güvencesi haline getirildi

Neoliberal eğitim sistemi nedeniyle müşterileşenvatandaş, Bakanlığın kolluk açığını kapatıyor.İtibarsızlaştırılan öğretmenini ihbar edip, AKPiktidarının hedeflediği eğitim sistemini besliyor

AL0 147: Vatandaştan müşteri, müşterisinden polis yaratan hat

“Alo, öğretmen ŞekerPortakalı, Fareler ve İnsanlar,

Semerkant, Zıkkımın Köküokutuyor.”

“Alo, çocuğumun öğret-meninin PKK’li olduğunu

düşünüyorum.”“Alo, öğretmen çocuğuma

düşük not verdi.”“Alo, öğretmen hükümet

aleyhine ifadeler kullandı.”“Alo, öğretmen Darwin’denbahsetti, çocuğumun aklını

bulandırdı.”AKP öğretmenleri neolib-

eral eğitim sistemiylegüvencesizleştiriyor. Eğitimiticarileştirip, eğitim hizmetinimetalaştırıyor, halkıyoksullaştırıyor. Öğretmen-lerin ne kadar çok tatilyaptıklarından başlıyor,aldıkları maaşı hak etmedik-lerine getiriyor. Öğretmenleriitibarsızlaştırıyor. Veli, öğret-menin güvencesizleştirilme-sine razı ediliyor. Böylecehalkın eğitim sistemine olantepkisinin hedefinde olmak-tan sıyrılıp, velinin veöğrencinin öfkesini öğretmen-lerin üzerine itiyor.

Veliler ve öğretmenlerinarasına bakanlık giriyor. Tıpkısağlık politikaları nedeniyleortaya çıkan öfkenin sağlıkçalışanlarına yönlendirilmesi-ni sağlayan SABİM 187hattıyla yarattığıdüşmanlaştırmayı, eğitimalanında da yaratıyor.

Veli, eğitim hizmetiniparalı olarak aldığı içinmüşterileşiyor. Müşterileşenvatandaş bir telefona uza-narak, bir de polisleşiyor.Müşteri-polis-vatandaşkarşısına elbette Milli Eğitim

Bakanlığı’nı değil, enyakınındaki eğitim hizmetisunan kişiyi alıyor: Öğret-menini. Ve elbette, haklarınıbilen bir “tüketici” olup mem-nun kalmadığı öğretmenişikayet etmek için ALO 147’yiarıyor. Beğenmediği“ürün”lerin, örneğin “ŞekerPortakalı” kitabının okutul-mamasını talep ediyor. Velibirinin daha müşterisi halinegeliyor: Bakanlığın ihbarhattında işbirliği içindeolduğu Turkcell’in. Ve elbettesorumluluk sahibi bir polisgibi devletine, Bakanlığınuygun görmediği davranışlariçinde olan öğretmenini ihbarediyor.

AKP bir taşla çok kuş vur-mak istiyor. Öncelikle, eğitimsisteminde ortaya çıkansorunların sorumluluğundansıyrılmaya çalışıyor. Bir arayagelmeleri önemli bir muhale-

fet yaratacak kitleleri bir-birine düşmanlaştırıp,karşısında örgütlü bir güçolmasını engellemeyeuğraşıyor. Hem dindar birnesil, hem itaatkar öğretmen-ler yaratarak rejiminindevamlılığı için çabalıyor.Yani Alo 147, yalnızca fişlen-mek istemeyen öğretmeninproblemi olmaktan çoktoplumsal bir projenin önemlibir yansıması.

AKP’nin eğitim sistemiöğretmenler için hemitibarsızlaştırma anlamınageliyor hem de baskı ve dene-tim. Denetim, müfredat day-atmasıyla yoğunlaşıyor.Yoksullukla içiçe geçenitibarsızlaştırma saldırılarıöğretmene yönelik fizikişiddet vakalarında da önemliölçüde artışa neden oluyor.

Siyasal iktidar, bilimedüşman, kitaba düşman,

öğretmene düşman. Çünkükendisine toplumsal önderlikgörevi atfedilmiş öğretmenlerhem kendi aralarındaörgütlenebiliyor. Hem detoplumun tamamıyla iletişimiçinde olan öğretmenler,AKP’yi yok edecek örgütlübir topluluk oluşturabilmeihtimali açısından tehlikeli.Üstelik Dave Hill’in dikkatçektiği bir başka yönü dahavar bu örgütlülüğün: “Öğret-menler kapitalist emeksürecinde emek gücünebeceri, nitelik ve yeterlilikkazandırmak suretiyle emekgücünün toplumsal üretimiylebağlantılı oldukları içintehlikeli.”

Bu örgütlülüğünveli/öğrenci-öğretmen ayağınıbirbirlerine düşmanlaştırarakkırmak isteyen AKP, öğret-menlerin kendi içindekibirliğini de onları statülerine

göre başöğretmen, uzmanöğretmen, stajyer öğretmendiye parçalayarak yok etmeyeçalışıyor.

Bakanlık tarafında işler hiçbu şekilde anlatılmıyorelbette. Onun anlattığına görebu hat, “Bakanlığa gelecekher türlü talep, şikâyet, görüş,öneri, ihbar ve soruların etkin,hızlı bir çözüme kavuşturul-ması ve süratle cevaplanmasıiçin; yapılacak başvurularınülke genelinde kabulünü,müracaatların Bakanlıktanizlenebilmesini, bürokrasi vekırtasiyeciliğin azaltılmasınısağlamak amacıyla Türkiyegenelinde tek bir telefonnumarası ile ulaşılabilen birhat olması için” kuruldu.

Hattın tanıtımının yapıldığıkamu spotlarında da kızçocuklarına, ALO 147tuşlatıldı. Bu numarasayesinde okullaşmaları

sağlandığı anlatıldı. “Yıkılma-sı gereken önyargılar, cevapbekleyen sorular” için bu hatönerildi. “Yarın sizdeyiz” pro-jesiyle ilişki kuruldu. MEBİMsayesinde 63 öğrencinin okuladevamının sağlandığı iddiaedildi. Üstüne gazetelere, pekçok kız çocuğunun bu hattıarayarak okula gitme isteğinibildirdiğini bakanlığın da on-lara yardımcı olduğunu söyle-yen haberler servis edildi.

Tüm bu haberlere ve EskiMilli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer’in bir ayda yapılan 80bin aramanın yalnızca bindebirinde öğretmenlerin şikayetedildiğini söylemesine rağ-men, hattın devreye girdiği 1Mart 2012’den beri yaşanan-lar, durumun o kadar güllükgülistan olmadığını gösteriyor.Öğretmenler fişleniyor, kitap-lar yasaklanıyor. Eğitimdenitelik kaybı yaşanıyor.

Veliler ve öğretmenlerin arasına bakanlık giriyor, sağlık alanında ortaya çıkan öfkenin sağlık çalışanlarınayönlendirilmesini sağlayan SABİM 187 hattıyla yarattığı düşmanlaştırmayı, eğitim alanında da yaratıyor

Birlikte örgütlülüğü AKP’nin

‘emektar’ Milli Eğitim

Bakanı’nın görevden

alınmasına dahi neden olan

‘öğretmen-öğrenci-veliler’

birbirlerine düşman edilmek

isteniyor. AKP, örgütlülüğü

bölse, ihbar ettirse bile

süreci yönetemiyor

Böl,

ihbar ettir

yönet

TUBA GÜNEfi

MEB müşteri hizmetleri devrede

ALO 147 MEB‹M için Ömer Dinçer,“Aramalar›n yaln›zca binde biri ö¤retmen-leri flikayet etmek içindi” dedi. Telefonhatt›na dair eski Milli E¤itim Bakan›’n›npaylaflt›klar›ndan baflka veri yok. AncakBakan›n verdi¤i bilgi do¤ru olsa dahi flika-yetler Türkiye’nin “yaln›zca binde biri”nietkilemiyor.

fiikayetler bir yandan yenisini do¤uruyor,bir yandan da bir ö¤retmenin flikayetedilmesi yüzlerce ö¤rencinin alaca¤› e¤itimibelirliyor. Daha da önemlisi, flikayetler geri-ci, piyasac›, cinsiyetçi e¤itim sisteminingüvencesi haline getiriliyor.

Önce fieker Portakal› ile bafllayan ya dagündeme gelen “Ö¤retmen çocu¤uma kötükitaplar oku-tuyor” flika-yetlerini,dünyada veTürkiye’deedebiyat kla-sikleri aras›nageçmifl Fare-ler ve ‹nsan-lar, Semer-kant, Z›kk›-m›n Kökü vedi¤erleri izle-di. Semerkantkitab›yla ilifl-kili flikayet hakk›nda aç›klama yapmak zo-runda kalan ‹stanbul Milli E¤itim MüdürüMuammer Y›ld›z, “Semerkant”› okudu¤unu,ahlaka ayk›r› bir ifade yer almad›¤›n›söyledi. Cümlenin devam›nda ise aç›lansoruflturman›n da bu kitapla ilgili olmad›¤›,ö¤retmenin baflka bir konuyla ilgili sorufltu-ruldu¤unu söylerek, soruflturmay› bu haliylemeflrulaflt›rmaya çal›flt›. E¤itim Sen 1 Nolufiube Baflkan› Bar›fl Ulucak’›n soruflturman›nkesinlikle kitapla ilgili olarak aç›ld›¤›n› vur-gulamas›n› da ayr›ca not düflmekte faydavar.

Kitaplarla ilgili soruflturmalar, AKP’ninmüfredat dayatmas›n› desteklerken, ‹stan-bul’da Nuri C›ng›ll›o¤lu Lisesi’nde felsefeö¤retmeni Adnan Marangoz hakk›ndayap›lan flikayet de pek çok benzeri gibi geri-ci e¤itim sistemini besledi. Veli, ö¤retmenhakk›nda soruflturmas›na sebep olarak flunugösterdi: “Tevhit inanc›na ayk›r› bilgiler ver-mek, ateizm gibi konulardan bahsederekçocuklar›n kafas›n› buland›rmak.”

E¤itim Sen, aç›lan soruflturmalardaö¤retmenlere “Okullarda dini ibadetlerözgürce yap›labiliyor mu?”, “Hükümet, MEBve 4+4+4 e¤itim sistemi aleyhine propa-ganda yapt›n›z m›?”, “Örgüt üyesi misiniz”gibi sorular›n soruldu¤unu bildiriyor.

Gericimüfredatıngüvencesi

ALO 147’yi aradınız.“Vatandaş temsilcisi”

adınızı, soyadınızı, öğrenim duru-munuzu, mesleğinizi ve neredenaradığınızı soruyor. Daha sonra“T.C. kimlik numarınızı vermekister misiniz?” diyor. İstemezsenizvermeyebiliyorsunuz. Bir öğret-meni şikayet etmek istediğinizisöylediğiniz zaman T.C. kimliknumaranızı vermeniz gerektiğibelirtiliyor. Ancak istemezsenizöğretmene bildirilmeyeceğiekleniyor. Bir uyarı dahayapılıyor: “Eğer şikayet ya daihbarınız yargıya giderse, kişiselbilgilerinizi ilgili öğretmene ver-mek durumundayız.” “Yargıaşaması ne demek?” diye sorunca“Biz şikayetinizi dikkate alıpsoruşturma açıyoruz. Daha sonraöğretmen şikayetinize konu olanolayın doğru olmadığınıdüşünerek dava açmak isteyebilir.O aşamada bilgilerinizi vermekzorundayız.”

Bakanlık, soruşturma açmayıüstüne vazife görüyor. Muhbir

vatandaş polisleşince, bakanlık daihbar ettiğiniz anda yargı organıoluveriyor. Üstelik ispat etmeyükü de hukuka aykırı bir şekildeöğretmene yükleniyor. Yanivatandaş “Alo, öğretmen terörörgütü üyesi” dediği andanitibaren, öğretmen kendisininterör örgütü üyesi olmadığınıispatlamak zorunda kalıyor. Buhukuksuzluk yalnızca basit birşekilde usule aykırılık değil, öğret-menin tüm çalışma huzurunu bo-zabilecek bir uygulama.

Kolluk yetkisi olmayanMEB’in soruşturma yürütebilmesibaşka bir kanuna aykırılıkkenuygulamanın bir diğer problemide şu: Mevzuata göre, memurlarve diğer kamu görevlilerihakkında yapılacak ihbar veşikayetler soyut ve genel nitelikteolamaz.Yani kişi ve olay belir-tilmeli, dilekçe sahibi doğru adını,soyadını, imzasını, adresini vedelillerini bildirmeli. Bu bilgileryoksa sözkonusu şikayet ya daihbar işleme konulamıyor. Sadeceiddiaların doğruluğu şüpheyemahal vermeyecek belgelerleortaya konulmuşsa diğer bilgilerinsunulması şartı aranmıyor. AncakMEBİM, arayan kişinin doğruadını verip vermediğini dahiincelemeden soruşturmayabaşlıyor. Öğretmenler, gerçektekim olduğu belli olmayan kişilercefişlenebiliyor. AKP’ninitibarsızlaştırma kampanyası birkez daha beslenmiş oluyor.

MEBİM’in 1 Mart 2012’de açıl-ması kurgulandı Van depremi-

nin ardından, projede değişikliğe gi-dilerek ilk çağrı merkezi Van Er-ciş’te açıldı. Bakanlık verilerine göreTurkcell Global Bilgi ve Turksat iş-birliği ile açılan çağrı merkezi perso-nelinin büyük çoğunluğu depremze-de ve yüzde 50’si engelli. Çağrı mer-kezi 7 /24 hizmet veriyor. Buraya ka-dar her şey olumlu görünüyor.

Neoliberal eğitim politikalarıeğitim kurumlarını işletmeyedönüştürüyor, ilgili hattı da bununlauyumlu olarak hizmet veriyor. Böyleolunca ALO 147’yi aradığınızda size“müşteri temsilcisi” değil “vatandaştemsilcisi” “yardımcı olmaya çalışsada” siz gerçekte Turkcell’le işbirliği

yapmış bir kamu kurumununhizmetinden memnun kalmadığınız“işçisini” şikayet etmiş oluyorsunuz.

Hattı arayıp sorduk. Personel bil-gileri ve özlük haklarıyla ilgili her-hangi bir yanıt vermeye yetkili olma-dıkları yanıtını aldık. “Vatandaş tem-cilcisi” Bakanlığın tüm soruların 72saat içinde yanıtlanacağı iddiasınarağmen, “vatandaş temsilcisi” sorula-rımızın yarısına “Bu konuda yanıtvermeye yetkili değilim” demek zo-runda kaldı. Bu sorulardan biri decevabı Bakanlığın internet sitesindeaçıkça duyurulmasına rağmen yanıt-lanamayan “Hangi şirkette çalışıyor-sunuz?” sorusuydu.

Temsilci söylemeye yetkilendiril-mese bile, şirketin ismi tanıdık.

Şirket, internet sitesinde performanssistemiyle personel çalıştırdığını övü-nerek duyuruyor. Sağlık alanındaperformans sisteminin yarattığı prob-lemlerle ilgili konularda şikayet içinaranan, hatta ölümlere neden olanSABİM 187 hattının da sahibi.

Aynı şirket, geçtiğimiz aylardaçalışanlarının primlerini SGK’yeeksik ödemesi ve çalışanlarını günde11 saate kadar çalıştırması ile gün-deme gelmişti. Ama tesadüfe bakınki bu durumu şikayet etmek içinaradığınız Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı’nın 170 numaralıhattı da aynı şirkete ait. Dışişle-ri’nden Tarım ve HayvancılıkBakanlığı’na kadar pek çok kamukurumu bu şirketle işbirliği içinde.

Bir tuşla soruşturma

AKP, veli, ö¤renci ve ö¤retmeni birbirine karfl› saflaflmaya ça¤›rsa da e¤itim hakk› mücadelesinin bileflenleri bu ça¤r›ya kulak asm›yor. .

ALO 147 hattının personeli, güvencesiz, performansa dayalı çalıştırmabiçimiyle gündeme gelen Turkcell Global Bilgi’nin çalışanı

Hattın çalışanları güvencesiz

Page 13: 176'ncı Sayı

TARİHHalk›n Sesi

137 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

B oşnak kökenli İzmir BergamalıCHP’li vekil konuştu: “Kürtmilliyetçiliğini bana 'ilericilik'

ve 'bağımsızcılık' diye yutturamazsınız.Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eşdeğerde gördüremezsiniz.”

Kürt kökenli Muş Yörecikli BDP’livekil konuştu: “Kafkaslardan,Boşnaklardan gelenler bu ülkeninsahibi değilsiniz, haddinizi bilin...”

Kafkas ili Batum’dan RizeGüneysu’ya oradan da İstanbul’agöçen Gürcü kökenli aileninKasımpaşa’da dünyaya getiripbaşımıza başbakan ettiği AKP’libaşbakan, “Yaradılanı yaradandanötürü severiz” dedi ama o da “Allahyarattı” demeden bolca konuştu: “Çokaffedersiniz Rum”, “Kılıçdaroğlu bili-yorsunuz Alevi,” “Zerdüşt dedelerintorunları”, “Benim ecdadım soykırımyapmaz”, “Gavur İzmir”…

Osmaniyeli MHP’li vekil dili dönsede konuşabilse, memleketi sahiplenipötekileri ya sevmeye ya da terke zor-layan yeni söylemler türetmede öndebayrak taşıyan olacak. Ama bunaiçerleyecek de değil; zikri sıkıntılıysada fikri iktidarda.

İster akademik kılıflara, ister ezilenulus mücadelesinin içinden seslen-menin verdiği özgüvene, ister iktidarıngücüne, ister apaçık faşist olmanın akıldışı doğasına yaslansın…

Belli bir ulusal kimliğin diğerlerinekarşı üstünlüğünü savunmanın kabuledilebilir bir yanı olmadığı gibi, bunagerekçe olarak sunulan, belli bir ulusalkimliğin bir memleketin asıl sahibiolduğu iddiasının da gerçeklerlealakası yok.

Bunu görmek için, memleketsiyasetinin dört büyüklerindenyukarıda sözleri alıntılanmış olanlarınkişisel geçmişlerine bakmak dahiyeterli.

“GAVUR ‹ZM‹RL‹” ULUSALCI“Türk ulusu”nu yere göğe

sığdıramayan Birgül Ayman Güler’inbir başka memleketten göçerek yurtedindiği İzmir, 1922 öncesine kadarbir Türk şehri değildi.

“Avusturya-Macaristan İmp. İzmirBaşkonsolosu Dr. Karl von Scherzer,Nisan 1873 tarihinde Viyana’ya gön-derdiği ‘gizli’ mahreçli raporunda,‘Türkler, İzmir vilayetinin ticarîyaşamında gözükmemektedirler’ diyeyazıyordu: İzmir’in 155 bin nüfusuvardır. Bu sayının 75 bini Rum, 45 biniTürk, 15 bini Yahudi, 10 bini Katolik,6 bini Ermeni ve 4 bini yabancıdır.”(Soner Yalçın, Efendi) TayyipErdoğan’a “Gavur İzmir” dedirtengerçeklik buydu.

1908’de iktidara gelen İttihat veTerakki Partisi, Balkan Savaşlarının(1912) ardından, Osmanlı Devleti’niTürk-Müslüman esasına göre yenidendüzenleme planları yapmış, kıyıları

Rumlardan arındırma ve Ermenitehciri politikalarına yönelmişti.

İttihat ve Terakki merkezinindeğişmeyen üç üyesi, Doktor Nazım,Doktor Bahattin Şakir ve Ziya Gökalpbu konular üzerinde çalıştı. Osmanlıekonomisini millileştirmek istiyorlardı.1915’te yapılan bir sanayi sayımınagöre İstanbul’da, Ege’de, Akdenizyöresinde sanayi adına ne varsa %95-96 oranında ya Rumlar ya Ermenilerüzerinde kayıtlıydı. (İsmail Beşikçi,Atlas Tarih, Şubat 2013)

İzmir, Türkleştirme çabalarınarağmen uzun süre kozmopolit yapısınıkorudu. Ancak 1919 Yunan işgali ilebaşlayıp daha sonra Türk ordusuYunan işgalini püskürtene kadar üç yılboyunca yaşanan savaş ve çatışmalarınardından kentin gayri müslim nüfusuyok oldu. Bir kısmı ölmüş, bir kısmıgöçmüş, mal varlıklarına Türklerce elkonmuş; bir kısmı da varlığını koruya-bilmek için “Türk” oluvermişti.

V‹LAYET‹ S‹TTEL‹ B‹R KÜRTSırrı Sakık kastını aştığını fark

ederek sonradan özür diledi ancak“Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenlerbu ülkenin sahibi değilsiniz” derken,Kürt halkının bir temsilcisi olarakkendi haklılığını “siz yokken, bizvardık” iddiasında arama hatasınadüşüyordu. Kaldı ki iddiası da yanlıştı.

Sakık’ın memleketi Muş, “VilayetiSitte”, yani nüfusunun çoğunluğuErmeni olan Altı Vilayet olarak bili-nen Sivas, Mamüret-ül Aziz, Erzurum,Diyarbakır, Bitlis ve Van’ın sınırlarıiçinde Bitlis’in bir parçasıydı.

İttihat ve Terakki’nin Anadolu’yuRumlar ve Ermenilerden “temizleme”ve gayri müslimlerin ellerindeki mal-lara el koyma siyasetinin doğudakiaktörü de Kürt beyleri oldu.

Beşikçi anlatıyor: “Kürt ağaların,şeyhlerin, aşiret reislerinin zenginlik-lerinin kaynağı da yine bu Ermeni veSüryani mallarıdır. Bir şekilde göçer-

tilen insanlardan geriye kalan atölye-ler, evler, uçsuz bucaksız tarlalar, fab-rikalar, bölgede yaşayan MüslümanTürk tüccarın veya o bölgede yaşayan,diyelim Siirt, Bitlis, Muş’taki Kürtağaların, beylerin denetimine geçti.”

Pontuslu Erdoğan ve KilikyalıBahçeli için ne yerimiz ne de ayrıcatartışma ihtiyacımız var…

Yazının sonunu, Adıyamanlı mıMalatyalı mı olduğuna karar vereme-diğimiz, Mamüret-ül Azizli dersekayıp etmemiş olacağımız KomageneKralı Antiochos’a ayıralım. NemrutDağı’nda iki bin yıldır iki kartal, ikiaslan, Herkül, Zeus ve Oromasdes ilebirlikte Anadolu’yu gözlüyor. BuErmeni Kral, yerini Yunan ve Perstanrılarıyla paylaşmayı bilmiş. İmpara-torluğunun 250 yıl yaşaması, nice“gerçek sahiplerin” gelip geçtiği iki binyıllık sürede Antiochos’un Nemrut’untepesindeki meclisinin ayakta kalmasıbelki de bu sayede oldu.

Sa¤daki foto¤raf 1915’teBalkanlardan gelen bir göçkafilesinin Galata Köprüsüüzerinden Anadolu’ya do¤ruilerleyiflini gösteriyor.Balkanlardan gelen muhacirler,yani göç edenler, Osmanl›Devleti’nin yüzy›llard›r boyun-duruk alt›nda tuttu¤u Balkanuluslar›yla çat›flmas›n›n bedeliniödüyordu. Bu göç ettirme poli-tikas›n› da içeren süreç Rusya,

‹ngiltere ve Fransa taraf›ndandesteklendi. Ayn› y›l Anadolutopraklar›ndaki Ermeniler de‹ttihat ve Terakki yönetimindekiOsmanl› Devleti’nin Almanyadestekli tehcir, yani göç ettirme,politikas› ile Lübnanistikametinde Suriye’ye do¤rusürülüyordu. Oradan oraya göçezorlanan Anadolu halklar› mem-leketinde konuk, dünyaüzerinde yolcuydu.

‘Hani bunun ilk sahibi?’Nemrut’un tepesindeki kral,yanına aldığı aslanlar, kartallar,Yunan ve İran tanrıları ileAnadolu’yu gözlüyor. İki bin yıldıryurdunu ötekilerle paylaşmakistemeyen ama sonundasahip de olamayannicelerini gördü

“Balkanlardan gelenler” buradaki“ev sahiplerini” yer yer rahatsız

etmişse de, kimsenin “ben ev sahibiyim”diyerek kimseden şikayet etmeye hakkıyok. Bolivya’nın yerli lideri Evo Morales,Avrupa Birliği ülkelerinin göçmen akışınıengellemek için çıkardığı yasaya karşıyazdığı mektupta şöyle demişti: “LatinAmerikalılar olarak 500 yıl önceAvrupa’nın yoksulluğundan kaçan sizlerizengin kıtamızda ağırlamıştık. Zamaniçinde siz zenginleştiniz, biz yoksullaştık.Şimdi de siz bizi ağırlamalısınız.”

Morales’in hatırlattığı bu genel doğrubir yana, Anadolu’dakilerin Balkanlardangelenlere laf etmesi yakışıksız. Çünküonlar zaten bir zamanlar Anadolu’dangöç ettirilen komşularımız.

Osmanlı Devleti sınır politikası olarakAnadolu yörüklerinden ve kuzeydengelen Kıpçak boylarından oluşan Türktopluluklarını Balkanlar'a yerleştirmişti.

Osmanlı hakimiyetinin bir ifadesiolarak 15. yüzyılda bölgeye yerleştirilme-ye başlayan Türklerin Balkanlardakikonukluğu, Osmanlı hakimiyetininsonunun geldiği 19. yüzyılda büyükölçüde son bulacaktı.

Rumi takvime göre 1293 yılına geldiğiiçin 93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878Osmanlı-Rus Savaşında Osmanlı yenildi.Rusya, Osmanlı topraklarındaki Hıris-tiyan halkların hamiliğine soyunarak busavaşa girmişti. Kafkaslarda veBalkanlarda bir yıl süren savaşın ardındanRus ordusu İstanbul Yeşilköy’e kadar

ilerledi. Bu “utancı” gizlemeye çalışantarih kitapları Yeşilköy yerine Rumca adıAyastefanos’u kullanarak olayın uzaklar-da bir yerlerde yaşandığı izlenimini ver-meye çalıştı. Savaşı bitiren AyastefanosAntlaşması ve bu antlaşmayı yetersizbulan Avrupa devletlerinin zorlamasıylaimzalanan Berlin Antlaşması ile OsmanlıBalkanlar'daki nüfuzunu büyük ölçüdeyitirdi. 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşımülteci konumuna düştü. 1912-1913’tepatlak veren Balkan Savaşları Avrupa’da-ki Osmanlı hakimiyetini kazıyıp attı.Savaş süresince ve savaştan sonraAnadolu'ya dev göç dalgaları yaşandı.

Rumeli’ye elveda diyen Türkler,yüzyıllar önce göç ettikleri Anadolu’ya,yani Diyar-ı Rum’a yeniden göçtü.

Kanla kardeşolunmazmış

Demokratik Toplum Kongresi Eflbaflkan›, MardinBa¤›ms›z Milletvekili Ahmet Türk kat›ld›¤› bir televizyonprogram›nda, 1915’te Ermenilerin büyük ac›laryaflad›¤›n› belirterek flunlar› söyledi: “Burada Kürtlerinde pay› var. Kürtler kullan›ld›. Buradaki halk bir zulümlekarfl› karfl›ya kalm›fl. Hem Süryaniler, hem Ezidilerle ilgilihem de Ermenilerle ilgili dedelerimiz, babalar›m›z kul-lan›ld›, bu halklara zulmetti, onlar›n eli kanl›d›r dedik.Bu halklar›n, bu gruplar›n kan› ile elleri kirlidir, dedim.Biz evlatlar› olarak, torunlar› olarak özür diliyoruz.”Ahmet Türk, devletin de bir özür dilemesi gerekti¤inibelirtti.

Türk-Kürt kardeflli¤i mevzu bahis olunca“Dedelerimiz bu topraklar için omuz omuza savaflt›”diye gönderme yap›lan tarihte pür i pak bir kurtuluflsavafl› yoktur. Kürt beylerinin oluflturdu¤u HamidiyeAlaylar›’n›n 1915 Ermeni tehcirinde rol almas›, Kürtlerile devleti “bar›flt›ran” tarihsel duraklardan biridir.

Kürtlere, H›ristiyan komflular›n› bu topraklardan uza-klaflt›rmalar› karfl›l›¤›nda devletin koruma ve kollamas›ile komflular›n›n mallar› vaat edilmifltir. GöçürülenErmenilerin para ve mücevherleri, terk ettikleri evlerdekieflyalar›, evleri ve topraklar› kademe kademeya¤malanm›flt›r.

Ancak Müslüman olmayan›n kan› ve mal› üzerinekurulan bu kan kardeflli¤i de asl›nda yaland›r. Bu kankardeflli¤inden geriye kardefllik de¤il, kan kalm›flt›r.

Elveda Rumeli, merhaba Rum eliOsmanlı hakimiyetini desteklemeleri için Anadolu’dan yani Diyar-ı Rum’dan Balkanla-ra yani Rumeli’ye göçürülen Türkler, Osmanlı hakimiyeti son bulunca geri döndü

Tehcirlermuhacirler

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Page 14: 176'ncı Sayı

MEDYAHalk›n Sesi

147 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

İLEF’e karşı sistematik birkaralama kampanyası yü-

rüten Akit, 28 Ocak’ta “İLEFbaştan kokmuş” başlığıyla birhaber yayımladı. Fakültedetorpil, adam kayırma ve mü-samaha olduğunu yazan ga-zete, fakülte öğretim üyeleriProf.Dr. Eser Köker, aynı za-manda Sendika.Org yazarıolan Doç.Dr. Funda Başaranve Prof.Dr. Mine Gencel Bekhakkında “terör örgütlerineve solculara yardım”, “femi-nist”, “BDP’nin etkinliklerinekatılma” gibi “suçlamalar”yöneltti.

Bu haber karşısında fakül-teden Akit’e resmi bir yanıtgeldi. Açıklamada şöyle de-nildi: “Bu sözde gazetecileri,gazeteciliği öğrenmeden ga-zetecilik yapmamaya davetediyoruz.”

“Haber nesnesine düş-manlık yapan, yargı içerme-yen sıfatlar kullanmadancümle kuramayan, geçerliliğihiçbir şekilde kanıtlanmayaniddialara, gizli tanıklara daya-nan, basit ve standart bilgiler-den bile yoksun ve habercilik-ten uzak anlayışların, zihni-yetlerin mahsülleri olan bu‘haber’lere karşı, gazetecileri,gazeteci yetiştiren fakültelerimesleklerinin ve derslerinintemel kurallarını savunmayadavet ediyoruz. Evet, basitçegazetecilik istiyoruz!”

HALKEVLER‹ HABER ATÖLYES‹ ÇALIfiMALARINA BAfiLADI

Halkın muhabiri olmaya

İLEF Akit’edersiniverdi

Halkevleri halkın iletişim hakkını egemen medyanın insafına bırakmamak için somut adımlaratmaya başladı. Akademisyenler, gazeteciler ve Halkevciler haber atölyesinde buluştu

Ustalardan

Karl Marx, RheinischeZeitung gazetesindebasın özgürlüğü üzerineseri yazılar kalemealmıştır. Basınözgürlüğüne karşı sansüryasalarını savunanlarlapolemiğe girişen Marx,19 Şubat 1842 tarihindeyayımlanan “GenelÖzgürlük” başlıklıyazısında liberal basınözgürlüğü savunucularınıda eleştirir. Aşağıdakimetin, Marx’ın basınözgürlüğünü ticaretözgürlüğü üzerindenkuran bir mecliskonuşmasına yönelikyazısından bir alıntıdır.

Ticaret özgürlüğükesinlikle ticaretözgürlüğüdür ve başkabir özgürlük değildir;çünkü onun içinde,ticaretin doğası yaşamıniç kurallarına bağlı,engellenmemişşekilde gelişir.(…) Özgürlüğünbelirli bir alanı,tıpkı yaşamınbelirli bir biçimi,belirli birdoğanın yaşambiçimi gibi belirlibir alanın özgür-lüğüdür. Aslanınkendini denizanasının yaşamyasalarınauydurmasınıistemek ne kadar yanlışolurdu. (…)

Haydi konuşmacınındüşüncelerini teşhir ede-lim. Özgürlük nedir?Konuşmacı yanıtlar:Ticaret özgürlüğü,özgürlük nedir diyesorulduğunda, sanki biröğrenci yanıtlıyormuşgibi: Gece sona erecekbir şeydir özgürlük.

Bir kimse basın özgür-lüğü gibi her tür özgür-lüğü de ticaretözgürlüğüne eklemleye-bilir. Hakim ticaretyasasını, vaiz dini, ailebabası çocuk yetiştirmeyideneyimler. Ne var kibunlar hukuki, dini veahlaki özgürlüğün özünüyansıtır mı?

Bir kimse bunu başkabir şekilde ifade edebilirve ticaret özgürlüğünüsadece basınözgürlüğünün bir çeşidiolarak görebilir.Zanaatkar sadece el vebacaklarıyla çalışır amaayrıca beynini de kul-lanamaz mı? Sözcüklerindili sadece düşüncelerindili midir? Mekaniğin dilibuhar makinesi üstün-den zahmetsizce algıla-nabilir değil mi kulak-larıma, yatak üreticisinindili belim için çok açıkdeğil mi, aşçı midemiçin anlaşılır değil mi?Bütün bu basın özgür-

lüğü çeşitlerine izin veril-mesi bir çelişki değil mi,matbaanın mürekkebivasıtasıyla aklımakonuşan biri bir istisnamı?

Savunmak ve hattaanlamak için belirli biralanın özgürlüğünündışsal ilişkilerine değil, özkarakterine inmeliyim.Ne var ki basın kendikarakterine uygun mu,kendi doğasının asale-tine bağlı hareket ediyormu, kendini ticaretindüzeyine indirgeyenbasın özgür mü?Kuşkusuz yazarınyaşaması ve yazması içinkazanması gerekir,ancak hiçbir şekildekazanmak için yaşamazve yazmaz.

Beranger şöyle şarkısöyler:

Sadece şarkılar yaz-mak içinyazarım,/

Eğer benikovarsanbayım,/

Yaşamakiçin şarkıyazarım.

Bu gözdağı,şiir onun içinbir araç halinegeldiğinde,şairin terk edil-diği düzenortamının

ironik bir itirafını içerir.Yazar hiç de kendi ça-

lışmasına bir araç olarakbakmaz. O kendinde biramaç, belki kendi ve di-ğerleri için oldukça sınırlıbir araçtır ve eğer gere-kirse, kendi varoluşunuonun varoluşuna fedaeder. Başka bir noktadao, şu ilkeyi benimseyenbir din vaizi gibidir. İhti-yaçları ve arzularıyla bir-likte, kendi kendini deinsanlara dahil ederek,“İnsana değil, Tanrı'yaitaat et”. (…)

Esas basın özgürlüğübir ticaret olmaya dayan-maz. Basını maddi biraraca indirgeyen heryazar, bu içsel esaret içinsansürün dışsal esaretinibir ceza veya kendivaroluşunun bir cezasıolarak hak eder.

Kuşkusuz basın birticaret olarak da var olur,ancak bu artık yazarlarındeğil, yayımcıların vekitapçıların meselesiolur. Oysaki burada biziilgilendiren yayımcılarınve kitapçıların ticaretözgürlüğü değil, basınözgürlüğüdür.

* Karl Marx, “GenelÖzgürlük”, Basın Özgür-lüğü Üzerine, Çev. Ön-der Kulak-Kurtul Gülenç,Dipnot Yayınları, Ankara,2012, s.95-112)

Zafer için örgütlü ve örgütsüzişçilerin işbirliği gereklidir

Karl MarksA nkara’da yapılan haber

atölyesinde dört günboyunca medya ve

haber tartışıldı. Halkın “ölme-den, cinnet geçirmeden”,yaşamı değiştiren bir özneolarak nasıl haber yapacağı vehaberleştirileceği konuşuldı.

İletişim alanın giderekendüstrileştirilmesine, iktidar vesermaye denetimininpekişmesine, halkın kendisorunlarına dair haber almahakkının engellenmesine karşıHalkevleri, iletişim hakkımücadelesini bir adım dahaileri taşıyarak Halkevleri HaberAtölyesi’ni faaliyete geçirdi.

Gazeteciler ve akademisyen-ler, çeşitli bölgelerdenHalkevciler ile iletişimalanındaki alternatif mecralarıgeliştirmek amacıyla buluştu.

31 Ocak’ta başlayan ve dörtgün süren atölyede medya vehaber üzerine çalışmalaryapıldı.

AKADEM‹ ‹LET‹fi‹M HAKKI‹Ç‹N ÇALIfiTI

Halkevleri HaberAtölyesi’nin ilk eğitimçalışmasına Ankara Üniversitesiİletişim Fakültesi’nden öğretimgörevlileri, Sendika.Org ekibi,Uluslararası İşçi FilmleriFestivali gönüllüleri,Ankara’nın Batıkent, Mamak,Keçiören ve Dikmen böl-gelerinden, Adana, Niğde veHatay’dan gelen muhabir adayıHalkevciler katıldı.

Atölyenin ilk günü, yarıyıltatilinde olan Ankara Üniver-sitesi İletişim Fakültesi’ndeydi.Doç.Dr. Funda Başaran, Doç.Gülseren Adaklı, Dr. AylinAydoğan’ın da aralarındabulunduğu akademisyenler veSendika.Org’dan UmarKaratepe, “1800’lerdengünümüze medyanınendüstrileşme süreci ve poli-tikalar”, “Medya sektöründemülkiyet ve kontrol”, “Medyaendüstrisinde genel eğilimler vegelecek tasarımları”, “Liberal

basın anlayışı ve basın özgür-lüğü kavramı”, “Günümüzhaber üretim pratikleri, medyave siyaset ilişkisi” ve “Alternatifmedya” üzerine sunumlar yaptı.

METEL‹KGAZETELER‹NDENENDÜSTR‹YE

Atölyenin ilk gününde“tarafsız, dürüst” olarak elealınan liberal basın anlayışınınsorunlu yanları ve kar etmeyeyönelik üretim ilişkisi tartışıldı.Egemen medyanın “yapısaltaraflılığı”nın hangi yöntemlerletarafsızlık olarak gösterildiğikapsamlı biçimde konuşuldu.Atölye katılımcıları açısındanilk günün en çarpıcıkonularından biri de gazetenin,İngiltere’de ilk proleterleştirmedalgasının ürünü olduğununöğrenilmesi oldu. İlk gazeteler(metelik gazeteleri) işçi sınıfınınilk siyasi hareketi Çartistlertarafından çıkarılmışken ser-maye egemenliğinde bir medyaendüstrisinin nasıl doğduğuönemli dersler içeren bir öykü

oldu. Alternatif medya içintehditler ve olanaklar da enfazla üzerinde durulan konu-lardı. 12 yıllık Sendika.Orgöyküsü, bu tartışmalar içinbaşlangıç olacak deneyimlerledoluydu ve atölye bu deneyim-ler üzerinden ilerledi.

İkinci gün haber üretim süre-cinin çeşitli aşamaları tartışıldı.Üniversite öğretim görevlileriHakan Yüksel, Zafer Kıyan veGökhan Bulut’un sunumlarındahaber toplama, yazma, editör-lük, söyleşi üzerinde duruldu.İkinci günün sonunda eğitimekatılanlar çeşitli haberler hazır-lamak amacıyla ikişerli gruplaraayrıldı ve her grup bir haber ko-nusu aldı.

ATÖLYE SOKA⁄A ÇIKTIElektrik Mühendisleri Odası

Ankara Şubesi’nde gerçekleşenüçüncü günün konusu görüntüteknikleri idi. Sendika.Tv veUluslararası İşçi FilmleriFestivali gönüllüleri Bora Balcı,Önder Özdemir ve İzlemGözükeleş bu konuda sunuşlar

yaptılar ve eğitim materyallerinipaylaştılar.

Üçüncü günün öğleden son-rası atölye, bir önceki gün belir-lenen haberlerin hazırlamasıiçin sokaklara taşındı.

HALKIN AJANSIÖRÜLÜYOR

Yapılan haberler, atölyeçalışmasının dördüncü günütartışıldı. Farklı yöntemlerlehazırlanan haberler üzerinekonuşuldu, yaşanan deneyimlerpaylaşıldı. Halkevleri HaberAtölyesi’nin bundan sonraki ça-lışmaları üzerine yapılan tartış-manın ardından eğitim sonlan-dırıldı. Şubat ayı sonunda,Türkiye’nin dört bir yanındanbir grup muhabir adayı dahaİstanbul’da buluşacak. Egemenmedya tarafından gasp edilenhalkın haber alma hakkı için“Herkes haber yapabilir” diye-rek yola çıkan Halkevciler, on-larca şubeye ve yoksul mahalle-ye yayılmış geniş bir ağüzerinden “halkın haberajansı”nı örmeye başladılar.

Medyanın iktidar ve ser-maye kuşatması altında

ve gazetecilerin örgütsüzlüğükoşullarında içine düştüğü iç-ler acısı hal her alanda kendiniortaya koyuyor. Tutuklu gaze-teci sayısında rekoru elden bı-rakmayarak, basın özgürlüğükonusunda 179 ülke arasında154. sıraya gerileyen Türki-ye’de dışarıdaki gazetecilerinhali de hal değil. Yeni yıllabirlikte işten çıkarma ve maaşindirimi dalgası ile karşılaşanplazalardaki gazeteciler, ka-derleri medya patronlarınınkeyfine teslim edilmiş halde,ağır bir aşağılama ile karşıkarşıya.

Paris merkezli Sınır Tanı-mayan Gazeteciler (RSF)Dünya Basın Özgürlüğü En-

deksi'ni açıkladı. Basın özgür-lüğü konusunda altı sıra geri-leyen Türkiye 179 ülke arasın-da 154. sırada yer aldı. "Bahar-lardan Sonra Umutlar Kırık"başlıklı raporda Türkiye "Ya-kışıksız Bölgesel Modeller"başlığı altında yer alıyor.

Türkiye'yi "Hedeflediği

'bölgesel model' rolüne yakış-mayan bir konumda" değer-lendiren RSF'nin yorumlarışöyle: "Terörle mücadele adı-na, Türkiye demokrasisi bu-gün gazeteciler için dünyanınen büyük hapishanesi halinegeldi. Her eleştiriyi çeşitli ya-sadışı örgütlerin komplosu

olarak değerlendiren devletingüvenlikçi paranoyası, KürtSorunu'nun tırmanışa geçtiğison bir yıl içerisinde yenidenbelirginleşti.”

Cumhuriyet ve NTV’nin ar-dından Vatan gazetesinde deişten çıkarmalar başladı. Diğergazete ve televizyonları dakapsayacağı aylardır bilinenbu dalga karşısında, gazeteci-lerin eli kolu bağlı beklemelerive ses çıkarmaya korkmalarıise ayrı bir utanç kaynağı.

Sendikalaşmanın en düşükolduğu üç işkolundan biri olanbasın yayında, gazetecilerinörgütsüzlüğü de medya pat-ronlarının işten çıkarmalardabir açıklama yapma gereği bileduymayacak kadar rahat dav-ranmalarına yol açıyor.

Milliyet.com.tr, Sierra’nınöldürülmesine ilişkin olarak

“Bu kez ABD halkı sordu” başlıklıbir haber yayımladı. Haberde,Amerikan CBS sitesinde yer alanokuyucu yorumlarına geniş yer veril-di. Yorumlarda, Sierra’nın “evli veiki çocuklu” olması göz önünealındığında tek başına yurtdışı seya-hati yapabiliyor olması da “eleştiril-di.” ABD halkının ağzından “Netarz bir kadın bunu yapar?”sorusuna yer verildi. Milliyet de bu

yorumları manşetine taşıdı. CBS editörüne ait olduğu öne

sürülen açıklamaya göre,“İstan-bul’da tecavüz yaygın olsa da diğerbüyük şehirlere oranla gayet güve-nilir bir şehir.”

Milliyet’in haberinde, “Birkadının nasıl tek başına yurtdışı gezi-sine çıkabileceği” üzerinde duru-lurken, “Sadece fotoğraf çekmekiçin başka bir ülkeye nedengidilebileceği” de sorulmuş.

Milliyet’in, “Evli ve iki çocuk

annesi bir kadının Türkiye’de ne işivar?”, “Ne tarz bir kadın bunuyapar?”, “Kadınlar tek başına yolcu-luk yapmamalı” gibi ara başlıklarlasunduğu bu haberin nasıl bir haber-cilik anlayışının ürünü olduğu ayrıcasorgulanmalı.

Milliyet haberinin “Sierra’nınölümü Türk turizmini etkilemez”arabaşlığı da kadına yönelik şiddetolayı konusunda gazetenin gerçekkaygısının ne olduğunu ifade etmeyeyetiyor.

Ne tarz bir editör bu haberi yayımlar?

Hapiste, plazada, kapının önünde

PEL‹N BAYRAM/UMAR KARATEPE

ABD’li fotoğrafçı Sarai Sierra’nın öldürülmesi ile ilgili Milliyet’te yapılan birhaber, egemen medyanın cinsiyetçi dilinin sınırı olmadığını gösterdi

Page 15: 176'ncı Sayı

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın Nazım Hikmet'in do-ğumunun 111’inci yıl dönümü için hazırladığı “Alnımın Çizgile-rindesin Memleketim-Nazım Hikmet'in Yolculuk FotoğraflarıSergisi” açıldı. Nâzım’ın 1951-1963 yılları fotoğraflarının yer al-dığı sergi, 28 Şubat’a dek Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde.

Pink Floyd’un kurucusu, efsane gitarist RogerWaters, 4 Ağustos’ta “The Wall” turnesiyle İstanbul’ageliyor. Grubun 1979’da çıkan aynı isimli albümünde yeralan şarkıları sisteme getirdiği eleştirilerle büyük yankıuyandırmıştı. Şarkılardan tek tip, baskıcı eğitime karşıçıkan “Another Brick In The Wall”, en bilinenlerinden.

Konak Belediyesi1. Uluslararası Kari-katür Yarışması’nıdüzenliyor. Sanatçı-nın “İzmir’in güncelveya tarihi öğelerin-den en az birini, so-mut ya da imalı ola-rak mizahla ele al-ması ve görselleştir-mesi”ni temel alanyarışmaya 2 Nisan’adek eser gönderile-bilecek.

Solun görsel tarihi:Afifle Ç›kmak

Grafik tasarımcısıYılmaz Aysan’ın ha-zırladığı “Afişe Çık-mak” adlı kitap, İleti-şim Yayınları’ndanyayınevinin 30. yılıanısına çıktı. Alt baş-lığı “1963-1980: So-lun Görsel Serüveni”olan kitapta dönemianlatan pek çok afiş,dergi, kitap, plak vekaset kapakları, du-var fotoğrafları vesöyleşiler yer alıyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

157 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

‹zmirkarikatüreça¤›r›yor

Efsane albüm turnede

8 -11 Eylül 1980 tarihlerinde, darbeninhemen öncesinde, Kuşadası’nda birkültür ve sanat şenliği düzenlenir.

Festivale katılan sanatçılar, duvar resmi yap-maları valilikçe engellenince bir protestoyürüyüşü düzenler. Şenlik ise edebiyatçı,sinemacı, tiyatrocu, eleştirmenlerden oluşangrubun son akşam, 11 Eylül akşamı, Açık HavaSineması’nda çektirdikleri toplu fotoğraflabiter. Grup, darbe sabahı İstanbul’a doğru yolakoyulur.

Hikayede biraz daha geriye gidelim…Duvar resmi yapmaları yasaklanan grubuneserleri 1976’da da Antalya’da saldırıya uğrar.Duvar resimlerine boya dökülür, heykelleriparçalanır. 1975’te Görsel Sanatçılar Derneği(GSD) adı altında örgütlenmeleri ile başlayanmaceraları, darbe sonrası kapatılana dek sürer.Faaliyetleri Türkiye yakın tarihine iz bırakmışönemli olaylarla paralel bir biçimde ilerler.

Grubun 1980’de Kuşadası’nda arkasındayürüdükleri pankart, şimdi bir sergiye isminiverdi: “Duvar Resminden Korkuyorlar”. İstan-bul SALT Beyoğlu Sergi Salonu’nda açılansergi, GSD’nin kuruluşundan darbeye dekuzanan 5 yılı üzerinden o yılların Türkiye’sininsanat cephesinden bir dökümünü veriyor.Sanat, sanatçıların hakları, örgütlenmeleri,toplumla ilişkileri ve sansür üzerine fotoğraf,basılı kaynak, film gösterimleriyle bir arşivniteliğindeki sergi, 21 Nisan’a dek görülebilir.

FA‹L DÜN MEÇHUL, BUGÜN BAfiBAKANKuruluş amacını “sanat ve sanatçının onu-

runu, sosyal ve yasal haklarını, çabalarındakietkinliğini ve güçlü bir dayanışmanın sağlaya-cağı yararların ortak savunuculuğunu yap-mak…” olarak ifade eden GSD’nin ‘duvarresmi mücadelesi’ kuruluşunun ertesi yılıAntalya Uluslararası Film ve Sanat Festivali ilebaşlar.

18-26 Haziran 1976’da 13’üncüsügerçekleştirilen festivalde dernek, duvar resmisempozyumu organizasyonunu üstlenir.Sanatçılar kendi seçtikleri ve belediyenin tahsisettiği alanlara heykeller, duvarlara resimleriyapmaya başlarlar.

Çalışmalar, derneğin benimsediği şekliyle,“halk için halkla birlikte” ilerleyip insanlarınilgisini çekmeye başladıkça saldırılar da başlar.35 yıl sonra Başbakan Erdoğan’ın emriyleKars’taki heykeli sökülecek olan Mehmet

Aksoy’un işçi heykeli bir gece parçalanır.Saldırılardan duvar resimleri de payını alır.Antalya’nın dört bir yanındaki duvar resim-lerinin çoğu saldırıya uğrar, resimlerin üzerineAdalet Partisi yazılır. Antalya halkı belediyeyebaşvurarak geceleri yapıtların başında gönüllüolarak nöbet tutmak istediklerini iletir.

Üzerine boya atılmış bir duvar resmininönünde basın açıklaması yapan sanatçılar,saldırıları protesto ederler. Diğer yapıtlarınbenzer biçimde tahrip edilmesinin önlenmesi-ni, festivalin açıldığı gün Beden TerbiyesiMüdürlüğünce üzeri branda bezi çekilerekkapatılan Cihat Aral’ın duvar resmine badanaçekilmesinin engellenmesini isterler.

DGM’YE KARfiI ORTAK CEPHEAynı yılın sonbaharında binlerce işçi Devlet

Güvenlik Mahkemeleri’ni kuracak olan yasayakarşı genel greve giderken bu defa fotoğrafları,

sendikalara işverenlerden yağan “İşyerimizdehiç sebep yokken iş bırakılmıştır”, “DGM’ninişçi sınıfı ile ne alakası var” telgraflarını derler-ler. Resimler yaparlar. Duvar gazetesi gibidüzenledikleri resimleri çoğaltarak grev yer-lerinde sergilerler.

“DGM’ye karşı direnen DİSK’li işçilerledayanışma için” bir de resim ve heykel sergisidüzenlerler. Derneğin Şişli’deki binasındadüzenlenecek serginin çağrıcıları arasındaTürkiye Yazarlar Sendikası adına Aziz Nesin,Karikatürcüler Derneği adına Tan Oral veHalkevleri, TÖBDER, TÜS-DER gibi döne-min ilerici örgütlenmeleri de vardır. “DGM’yeHayır” sergisine yığınsal bir sanatçı katılımıolur.

KATL‹AMIN GÖLGES‹NDE 1. MAYIS SERG‹S‹

1977’ye gelindiğinde dernek için mühim

tarih elbette 1 Mayıs’tır. GSD, 1977’de DevletResim ve Heykel Sergisi’ni boykot eder vebunun yerine, gelenekselleşmesi planlananmayıs sergilerinden ilkini İstanbul BelediyesiSpor ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirir. 1 Mayısile eş zamanlı tasarlanan sergi, bir yandan daDİSK ile dayanışma projesidir. KemalTürkler’in kutlamaların ardından mekanagiderek açılış yapması planlanmıştır. Ancakserginin açılış saatinde kanlı 1 Mayıs gerçek-leşmiştir. 5 Mayıs’taki mütevazi ödül töreninardından sergi planlanan kapanışından ikihafta önce sona erer. Belediyenin serginingüvenliğini sağlayamadığı belirtilir. Açıkkaldığı kısa süre içinde de sergi duvarlarıtahrip edilir.

Derneğin düzenlediği bu 1 Mayıs sergisininbir kısmının bugün sergide yeniden düzenlen-miş durumda olduğunu da belirtelim.

Bu yıllarda Çanakkale, İstanbul Kartal gibiçeşitli yerlerde düzenlenen şenliklere de katılırdernek üyeleri. Kimi zaman halkla birliktekimi zaman da çocuklarla beraber çalışır, üre-tirler. Ancak 1980 yılının yaz aylarınagelindiğinde güvenlik sağlanamadığı gerekçe-siyle daha önce yapılan şenlikler iptal edilmeyebaşlanır.

DUVAR RESM‹NE SUÇÜSTÜDarbeden hemen önceki günlerde GSD

üyeleri pek çok edebiyatçı, sinema, tiyatrosanatçısı ve eleştirmenle birlikte bu defaKuşadası’ndadır kültür sanat şenliği için.Duvar resmi yapmaları Aydın valisi tarafındanengellenir; hatta valinin ihbarı üzerine“suçüstü” yapılır, polis ifade alır. Sanatçılar,“Duvar Resminden Korkuyorlar” yazılıpankartlarla gerçekleştirdikleri yürüyüşlevaliliği protesto ederler, Kuşadası Meydanı’ndabüyük boy tuvallere resim yaparlar. Festivalkapanışı 11 Eylül’dür. Darbe sabahına uyanansanatçılar İstanbul’a doğru yola çıkar.

Biz tekrar gelelim duvar resmine ve iktidar-ların duvar resmi korkusuna. Derneğinbaşkanlığını da yapmış, ünlü 1 Mayıs afişininyaratıcısı, ressam Orhan Taylan çağdaş duvarresmini “faşizmin ve şovenizmin emekçi kitle-ler üzerinde ağır baskıları bulunan ülkelerdegelişen ve bir başkaldırı sanatı özelliğini taşıyanakım” olarak tarif ediyor. İşte bu başkaldırısanatı, “yalnız ustalaşmış ressamların değilkitlelerin demokratik istemleri üzerine sözüolan ve eli az çok fırça tutan herkesin, hattaçocukların bile katıldığı” bir hareket olduğuiçin iktidarlar “Duvar resminden korkuyorlar!”Çünkü bir fırçayla kentlerin, sokakların, mey-danların bütün duvarları eylem alanı…

Ankaralılar sahnelerin satışına çomak sokuyor

1975’te kurulan GörselSanatçılar Derneği, 12 Eylülsonrasında kapatılana dek,festivallerde yöre halkıyla,sergilerde sendikalarla yanyana geldi. Üyelerinin1976’da Antalya’da yaptığıduvar resimleri ve sokakheykelleri saldırıya uğradı,1980’de Kuşadası’nda duvarresimlerine izin verilmedi. 5yılın öyküsü, İstanbul SALTBeyoğlu Sergi Salonu’nda biraraya geldi

1976’da 13’üncüsü düzenlenen AntalyaUluslararas› Film ve Sanat Festivali’nde

duvar resmi yapanlardan biri deressam Yusuf Taktak’t›r: “Amac›m

orada yaflayan insanlar›n resmini yap-makt›. Ancak resmini yapt›¤›m iflçilersonradan solcu olarak fifllenmekten

korktular.” Taktak’›n resmi de di¤er duvar resim-

leriyle birlikte sald›r›ya u¤rar.

‘Duvar resminden korkuyorlar’

Ankara’nın en önemli tiyatrosahnelerinden ikisi, Akün veŞinasi sahneleri kapatılmakisteniyor. Her yıl 300’ü aşkınoyunu, iki buçuk milyon seyir-ciyle buluşturan ve birçok festi-vale ev sahipliği yapan sahneler,AKP’nin devlet tiyatrolarınınkuruluşu hakkındaki yasadayaptığı değişiklikle satışaçıkartıldı.

Ankaralılar sahnelerinin ranta

kurban edilerek yok edilmesinekarşı 2 Şubat günü eylem yaptı.Eyleme çeşitli parti ve kurumlarda destek verdi.

Şinasi ve Akün HalkındırPlatformu adına DevletTiyatrosu sanatçısı Hicran Yavuztarafından okunan basın açıkla-masında, Şinasi ve Akün sah-nelerinin rant alanınadönüştürülmeye çalışıldığı, buyapıların kar elde edilebilecek

yapılar değil, Ankaralılarınanılarında önemli bir yere sahipolan birer sanat mekanı olduğusöylendi.

Yapılan eylemde “AKP elinitiyatrodan çek!”, “Tiyatrolarhalkındır satılamaz!”, “Tiyatrodüşmanı gerici AKP!” sloganlarıatıldı.

Ankaralılar sahnelerin satışihalesinin olduğu 5 Şubat günüde Akün Sahnesi önünde topla-

narak ihaleyi protesto etti. “İhal-eye Çomak Sokuyoruz”sloganıyla yapılan eylemdeaçıklamayı okuyan SanatKurumu Genel SekreteriCemalettin Erol, tek başınasanatsal faaliyet veren sinema vetiyatroların hiçbir planlama di-siplininde yer almayan biranlayışla AVM’ler içinehapsedilip, sıradanlaştırıldığınadikkat çekti. Başkent

Dayanışması bileşenleri AkünSahnesi binasının çatısındansarkıttıkları ipleri AtatürkBulvarı üzerindeki direklerebağladı. Açıklamada “AkünSahnesi’ni bu iplerle kentebağlıyoruz. Biz bu iplerle aynızamanda sanata bağlanıyoruz.Bu bağları kopartmaya çalışanlarbaşarısız olacaklar. AkünSahnesinin boşaltılmasına izinvermeyeceğiz” denildi.

Naz›m’›n foto¤raflar›

ÖZEN TAÇYILDIZ

Page 16: 176'ncı Sayı

C an Yücel’in “Yukarıdalar” adlışiirine gönderme yaparcasınataşeron işçiler çatıdaydı. Can

babanın şiirinde Yılmaz Güney’inMahir Çayan ve Ulaş Bardakçı’yı nasılkoruduğu anlatılır. Şiirin sonu“Yılmaz gerçekten de o andayukarıdadır. Yoldaşlarıyla devrim tari-himizin çatısındadır” diye biter. Bugünçatı katında olansa taşeron işçiler.

‘AM‹R‹M ÇATIDALAR’Kartal Koşuyolu Eğitim ve

Araştırma Hastanesi’nde 1 Ekim 2012tarihinde direnişe geçen DevrimciSağlık-İş Sendikası İşyeriTemsilcisi Ziyaİncedere, 30 Ocakgünü hastaneninçatısına çıktı. Çatıdan“Direne direnekazanacağız” sloganlarıyükseldiğinde hastayakınları ve özel güven-likçiler şaşkınlık içindeetraflarına bakarak,eylem yapan işçileriaradı. Güvenlikçilerin“Amirim çatıyaçıkmışlar” anonslarınınardından herkes çatıyabaktı ve “İşimi geri isti-yorum” yazılı DevSağlık-İş imzalı bir pankartıtutan Ziya İncedere’yi veoğlu Barış’ı ve bir de DevSağlık-İş Örgütlenme uzmanı EthemAkdoğan’ı gördü.

İncedere, çatıdan İstanbul GüneyBölgesi Kamu Hastane BirlikleriCEO’su Tuncay Palteki’nin “işe alına-cak” sözünü vermesiyle indi. Çatıdaninen Koşuyolu Hastanesi’nin ZiyaAbi’si direniş çadırında bir açıklamayaptı. İşbaşı yapana kadar çadırın kal-dırılmayacağını belirten İncedere’ninmesajı netti: “Oğlumun adı Barış; an-cak barış bu ülkede taşeron sistem ta-rihin çöplüğüne gömüldüğünde gele-cektir.”

Koşuyolu’nda güvenlikçilerişaşırtan, “amirim çatıdalar” anonsunugeçirten taşeron işçilerin “beklen-medik”, “kontrol edilemeyen” eylem-leri geleneksel Türk-İş sendikalarınıda zorluyor. Hava-İş direnişiyle başla-yan, Şişecam işçilerinin kazanımıyla,Yatağan maden ve enerji işçilerinin ta-şeron şirketi kovmalarıyla devam edensüreç, Türk-İş içinde de işçilerin,

taşeron sisteme karşı seslerinin dahagür çıkmasına neden oluyor.

TERSANE ‹fiÇ‹S‹ V‹NC‹N TEPES‹NDE

İncedere’nin çatıdan “Selam olsun”dediği tersane işçileri de 28 Ocak günütersanedeki vinci işgal ederek kazanı-ma ulaşmıştı. Bir diğer selamın gittiğibinlerce maden işçisi, 27 Ocak günüZonguldak’ta “Taşerona hayır” dedi.Maden işçilerinden bir gün sonra Ka-rayolları Genel Müdürlüğü’ndeki taşe-ron şirketlerde örgütlenen Yol-İş üyesiişçiler taşerona karşı çıkarma yaptı.

Ankara’da binlerce yol işçisinin taşe-ron sistemine olan tepkisinin yanındaTürk-İş yönetimine “istifa” çağrıları daazımsanmayacak kadar fazlaydı.

MADENC‹N‹N FENER‹SÖNMEYECEK

AKP’ye yakınlığıyla bilinen Türk-İş’e bağlı Genel Maden İşçileriSendikası (GMİS), 7 Ocak günüKozlu’daki iş kazasında 8 madenişçisinin hayatını kaybetmesi üzerinebaşlayan tepkileri hafifletemedi.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nı“Madenlerde taşeronu kaldıracağız”

sözünü etmek zorunda bırakan madenişçileri 7 Ocak’tan bu yana TürkiyeTaşkömürü Kurumu yöneticilerinintüm baskı ve zorlamalarına rağmenkazanın olduğu ocağa inmedi ve sendi-ka 27 Ocak günü miting düzenlemekzorunda kaldı. “Emeğe saygı”adındaki mitingde binlerce madenişçisi demokratik kitle örgütlerinindesteğiyle Zonguldak Meydanı’nıdoldurdu, “Taşerona hayır” dedi.

Mitingde konuşan GMİS GenelBaşkanı Eyüp Alabaş “Madende taşe-ron olmaz diyoruz, çünkü biz 2004’tede bunu söylemiştik” dedi. Son 10 yıl-

da taşeron işçiliğinin 4 kat artarak 1.5milyona ulaştığını hatırlatan Alabaş’ınsözleri taşeron çalıştırmayı özetliyor-du: “Taşeron demek, 12-14 saat çalış-mak demek. Mesai kavramı yok, maaşdüzeni yok, iş güvencesi yok, kıdemtazminatı yok, işçi sağlığı ve iş güvenli-ği önlemleri yok, can güvenliği yok, si-gorta primleri düzensiz, sendika yok,toplu sözleşme yok. Daha da önemlisigelecek güvencesi yok.”

Madenciler, taşeron sisteminindevam etmesi durumunda gerekirsegreve gideceklerini de söyleyerekhükümeti uyardı.

‘Hayır, tam zamanı’

““BBaarriikkaattllaarr››,, eennggeelllleerrii aaflflaarr››zz // AAyydd››nnll››¤¤aa ggiiddeenn yyoollddaa bbiizz vvaarr››zz..// ÇÇiimmeennttooyyaa ddüüflfleerraall››nn tteerriimmiizz // TTeemmeellddeekkii hhaarrççttaa yyiinnee bbiizz vvaarr››zz”” TTaaflfleerroonnaa kkaarrflfl›› eeyylleemm yyaappaann YYooll--‹‹flflüüyyeelleerrii,, YYooll--‹‹flfl MMaarrflfl››’’nnddaann aall››nntt››llaannaann bbuu ssöözzlleerrii kkaarrflfl››ll››yyoorr..

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi7 fiubat 2013 / 20 fiubat 2013

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

‹nflaat iflkolunda meydana geleniflten ç›karmalara ve direnifllere kay›ts›zkalan geleneksel Türk-‹fl sendikalar›ndanYol-‹fl taflerona karfl› miting düzenledi.

Karayollar›’nda çal›flan binlerce iflçi,ülkenin dört bir yan›ndan Ankara’ya ge-lerek hükümetin tafleronlaflma poli-tikalar›na tepki gösterdi. ‹flçiler “‹flçidüflman› Recep Tayyip Erdo¤an”, “Genelgrev, genel direnifl” sloganlar›ylahükümeti protesto etti.

Genel müdürlü¤ün tafleron flirket-lerinde çal›flan yol iflçileri, Yarg›tay’›n

“Tafleron diye isimlendirilen iflçiler ifle ilkgiriflinden itibaren Karayollar› GenelMüdürlü¤ü iflçisidir” demesine ra¤men,karar›n uygulanmamas›na da tepki gös-terdi.

Türk-‹fl’e ba¤l› sendikalar›n tafleronsistemine isyan›na ve direnifllerine seyir-ci kalan Türk-‹fl Genel Baflkan› MustafaKumlu da iflçilerden nasibini ald›.“Kumlu istifa” sloganlar›n›n fazlal›¤›karfl›s›nda Yol-‹fl Genel Baflkan› ve Türk-‹fl Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan A¤ar“Arkadafllar flimdi zaman› de¤il” dedi.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda Türk-‹fl ad›na bulunan Ramazan A¤ar tepkileriengelleyemedi. Bunun nedeniniKayseri’den gelen emektar karayoluiflçisi Bayram “750 liral›k maafl› iki ayd›rvermiyorlar, geçen ay iflten ç›kar›ld›m.‘Yaza do¤ru seni ifle al›r›z’ dediler. 7 ayçal›flt›m sigortam› düzgün yat›rmad›lar”diyerek özetledi. Diyarbak›rl› tafleronkarayollar› iflçileri de 3 ayd›ralamad›klar› maafllar› için yapt›klar› 10günlük ifl yavafllatma eylemi sonucundaücretlerini ald›klar›n› hat›rlatt›.

Taşerona karşı dinmeyen öfkeTaşeron işçilerin tepkisel eylemleri yeni işçi sınıfının kilometre taşlarınıoluşturuyor. Türk-İş’in geleneksel sendikaları bile tepkiyi engelleyemiyor

Samsun Gazi DevletHastanesi’nde Devrimci Sa¤l›k-‹fl’e üye olduklar› için ifltenç›kar›lan iflçiler 26 Ocak 2011tarihinden beri hastanebahçesinde kurduklar› direniflçad›r›nda. Sendikal› olduklar› içiniflten ç›kar›ld›klar› mahkemekarar›yla kesinleflen ve ifle iadedavalar›n› kazanan, hatta sa¤l›kiflçisi olduklar› da mahkemekarar›yla kesinleflen iflçilerindirenifli sürüyor. Kentte AKP’nintüm teflkilat› Dev Sa¤l›k-‹flüyelerinin direnifline karfl›birleflse de direnifli k›ram›yor.Direniflin ikinci y›l dönümündeHalk›n Sesi’ne konuflan direniflçiiflçilerden Dev Sa¤l›k-‹fl SamsunTemsilcisi Yüksel Arslan “Bizimdireniflimiz tafleron sisteminekarfl›d›r. ‹fle iade olsak datafleron sistemi sona erene kadardirenece¤iz” dedi.

PTT işçileri kazandıİzmir PTT’de Tempo adlı taşeron

şirketin dağıtım ve kargo bölüm-lerinin ihalesini almasıyla taşeronşirket bünyesinde çalıştırılan 180 işçiişsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyakaldı. İşçilere işten çıkarıldıklarınadair herhangi bir yazılı bildirimyapılmazken Bayraklı’daki Postaİşletme Müdürlüğü’ne(PİM) gidipsözleşmelerini yenilemeleri söylendi.Sözleşme yenilenmeyince işçiler

PİM önünde beklemeye başladı.PTT Müdürü gelip elindeki listedeyazılı isimleri okudu. İsmi okun-mayanların işten çıkarıldığını söyle-di. Dağıtım bölümünde işten çıkar-malar “isim okuyarak”gerçekleşirken kargo bölümünde deişçilerden hiçbir sosyal hakkıolmadan çalışmalarının istendiğisözleşmeler dayatıldı. İmzalamayan50 işçinin işten çıkarıldığı açıklandı.

İzmir gibi Manisa’da da işten çıkar-malar yaşandı.

KESK’e bağlı Haber-Senöncülüğünde bir araya gelen işçilerPTT müdürlükleri önünde eylem-lerini dört gün boyunca sürdürdü.Kargolar temsil edilemedi, PTTşubelerinde paket yığılması yaşandı.PTT yönetimi işten çıkarılan işçilerintüm haklarıyla birlikte 5 Şubat günüişe alındığını duyurdu.

ALP TEK‹N BABAÇ

Polisbaskısınarağmen

TekstilişçisindenMangoişgali

Sağlıkişçisi ikiyıldırdireniyor

Teknopark iflçilerinin direniflikazan›ma ulaflt›. ‹flçiler, 28 Ocakgünü maafllar›n›n bir k›sm›n› ald›.‹flçilerle flirket aras›nda imzalanantaahhütname gere¤i flirket kalanparay› da 5 fiubat’ta ödedi.

‹stanbul Ticaret Odas›’n›n Tek-nopark ‹stanbul projesinde çal›flaniflçiler aylard›r alamad›klar› maafl-lar› için 28 Aral›k 2012’de direniflegeçmiflti. Defalarca polis sald›r›s›-na maruz kalan iflçiler direnifllerinisürdürmüfltü.

Her cumartesi Taksim Meyda-n›’ndan Galatasaray Meydan›’nayürüyerek direnifllerini sürdürenHEY Tekstil iflçilerinin 26 Ocak gü-nü eylemlerinin adresi HEY Teks-til’in patronu Aynur Bektafl’›n üre-tim yapt›¤› Mango ma¤azas›yd›.Taksim’den Galatasaray’a yürüyeniflçiler ma¤azan›n önündengeçerken içeri girdi. Ma¤azan›nikinci kat›nda pankart ve dövizleri-ni açan iflçiler müflterilere “Man-go’yu boykot” ça¤r›s› yapt›.

TTaaflfleerroonn iiflflççiilleerriinn tteeppkkiisseell eeyylleemmlleerrii ddeevvrriimm ttaarriihhiinniinn ççaatt››ss››nn›› flfliimmddiilliikk ttaarriiff

eettmmeesseelleerr ddee yyeennii iiflflççii ss››nn››ff››nn››nn kkiilloommeettrree ttaaflflllaarr››nn›› oolluuflflttuurruuyyoorr..